You are on page 1of 1

Nurullah Ataç.

Karalama Defteri & Ararken


Kişileri roman okumağı sevenlerle roman okumağı sevmiyenler diye ikiye ayırabiliriz. Roman
okumağı sevmiyenlerden bir hayır gelmez demiyorum, büyük işlere asıl onların girişliğini
söyleseler ona da inanırım. Ama ben hoşlanmam onlardan. Kendilerinden çıkamaz,
başlarından geçmemiş şeyleri geçmiş sayama/, kendilerini başka kimsenin yerine
koyamazlar. Bir tek yaşayıştan vardır, ömürlerine bin bir kişinin yaşayışını sıkış ti ram azlar.
Her şeyi anlamağa çalışırlar. Her şeyi anlarlar da kişioğlunun karşısında bir anlayışsızlıkları
vardır.

Acıdıkları olur, ama acımak da iki türlüdür. Biri üstünlükten gelen anma ki gururla, bir çeşit
bayağı sevinçle karışıktır; öteki ise karşımızdaki kimsenin acısını kendimizde imiş gibi
duyarak acımak. Roman okumağı sevmiyenlerde işte bu duygu, karşı! arında kinin acılarını
paylaşma gücü yoktur. Onların acımalarında bile bir türlü kurtulamıyacakları bir sertlik sezilir.
Bir suçu bağışlayabilirler; ama sevgisizce, anlayışsızca bağışlarlar; suçunu bağışladıkları
kimseye yukarıdan baktıklarını, o suçu kötü gördüklerini sezdirmemek ellerinden gelmez.

Roman okumağı sevmiyenler arasında masaldan destandan tat alanlar bulunabilir; masal ile
destan romandan büsbütün başka birer şeydir de onun için. Masal bize olmıyacak şeyler
anlatır, bizi bu yeryüzünün zorluklarından, yasalarından, törelerinden uzaklaştırıp bizlere
benzemiyen kişilerin, devlerin, cinlerin, perilerin acununa götürür. Orada her istediğiniz, sizin
gönlünüzden geçer geçmez oluverir, dileklerinizi durduracak bir şey yoktur orada; masalın
anlattığı kişilere benzemekle kendi benliğinizden çıkmış olmazsınız, sizi sıkan dar çevreyi
yıkmış, tam gönlünüzce bir yere varmış olursunuz. Masal dinlemekten hoşlanan çocuk,
masal dinlemekten hoşlanan kişi, kendini dileğince bir acunda görür, kendi kendinden
sıyrılmış olmaz, tam tersine, büsbütün kendi içine kapanır. Destan, kahramanları anlatan
destan da masal soyundandır; bize, benzemek istiyeceğimiz, düşlerimizde benzediğimiz
kişilerin yaşayışlarını söyler. Destanları okur, yahut dinlerken de gene kendimizi gönlümüzce
bir yerde görürüz.

Roman ise gerçekten uzaklaşmaz, hep gerçeği kavramağa, hep gerçeği anlatmağa çalışır.
Romanlardaki kişiler de bizleri yöneten yasalara uymak zorundadırlar, onlar da bizim gibi,
ancak bizim gibi birer kişidir, gerçeğin çocuklarıdır. Roman okumağı sevmiyenler gerçeğe
bakmaktan kaçınırlar demiyeceğim; çoğu ancak gerçeğe ilgi gösterdikleri için romanları
sevmediklerini söylerler Ancak onların ilgi gösterdikleri gerçek yalnız kendi gerçekleridir,
yalnız kendileridir. Onlar için gerçeğin, doğrunun bir tek yüzü vardır; onu görmek, onu bilmek
yeter onlara. Gerçeğin daha birçok yüzleri olabileceğini düşünmek bile akıllarından geçmez.

Bu söyliyeceğimi belki tuhaf bulursunuz, gene de doğrudur: roman okumağı sevmiyenler


arasında roman yazmak istiyenler, bir çeşit romancılar da yetişebilir. Bunlar romanlarında
hep kendilerini, yalnız kendilerini anlatırlar, yahut düşlerini söylerler. Ama öylelerini de
romancı saymak bilmem doğru mudur?

You might also like