You are on page 1of 238

11/18/2020 Sosyolojiye Giriş I

SOSYOLOJİYE GİRİŞ I

PROF. DR. YÜCEL BULUT

İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ AÇIK VE UZAKTAN EĞİTİM FAKÜLTESİ

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/sosyolojiye_giris_1/1/index.html 1/238
11/18/2020 Sosyolojiye Giriş I

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/sosyolojiye_giris_1/1/index.html 2/238
11/18/2020 Sosyolojiye Giriş I

İçindekiler

1. Sosyoloj Ned r?

Grş
1.1. Sosyoloj Ned r?
1.2. Toplumb l msel İmgelem
1.3. Sosyoloj k B lg Ve Sağduyu B lg s
1.4. Sosyoloj n n D ğer Sosyal B l mlerle İl şk s
Bölüm Özet
Ün te Soruları

2. Sosyoloj n n B r B l m Olarak Kuruluşu

Grş
2.1. Sosyoloj n n Ortaya Çıktığı Koşullar
2.2. Sosyoloj n n B r B l m Olarak Kuruluşu
Bölüm Özet
Ün te Soruları

3. Sosyoloj ’n n Kurucu İs mler

Grş
3.1. Auguste Comte (1798-1857)
3.2. Em le Durkhe m (1858-1917)
3.3. Karl Marx (1818-1883)
3.4. Max Weber (1864-1920)
Bölüm Özet
Ün te Soruları

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/sosyolojiye_giris_1/1/index.html 3/238
11/18/2020 Sosyolojiye Giriş I

4. Türk ye’de Sosyoloj n n Gel ş m

Grş
4.1. Tar hsel Arka Plan: Osmanlı Modernleşmes Ve Sosyoloj
4.2. Sosyoloj n n Akadem de İlk Kurumsallaşma Çabaları
4.3. Sosyoloj Akadem k Meşru yet n Ve Kurumsallaşmasını Yen den Kazanıyor
4.4. Türk ye’de Sosyoloj n n Çeş tlenmes Ve Zeng nleşmes
Bölüm Özet
Ün te Soruları

5. Türk Sosyoloj s n n İk Kurucu İsm

5. Türk Sosyoloj s n n İk Kurucu İsm


Grş
5.1. Sabahatt n Bey (prens Sabahatt n)
5. 2. Z ya Gökalp
Bölüm Özet
Ün te Soruları

6. Günümüzde Sosyoloj

Grş
6.1. İşlevselc l k, Yapısal-İşlevselc l k Ve Yen -İşlevselc l k
6.2. Çatışma Teor s
6.3. Sembol k Etk leş mc l k (s mgesel Etk leş mc l k)
6.4. Fenomenoloj k Sosyoloj
6.5. Etnometodoloj
6.6. Bakış-Açısı Kuramı (standpo nt Theory)
6.7. Postmodern zm/postmodern te
Bölüm Özet
Ün te Soruları

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/sosyolojiye_giris_1/1/index.html 4/238
11/18/2020 Sosyolojiye Giriş I

7. Toplumsallaşma / Sosyalleşme

Grş
7.1. B rey Ve Toplum
7.2. Toplumsallaşma (sosyalleşme)
7.3. Toplumsallaşmanın Aracıları
7.4. Benl k Ve Toplumsal Benl k
7.5. Aslî Toplumsallaşma (b r nc l Sosyal zasyon) Ve Talî Toplumsallaşma ( k nc l
Sosyal zasyon)
Bölüm Özet
Ün te Soruları

8. Toplumsal Grup

Grş
8.1. Toplumsal Grup
8.2. Toplumsal Grupların Tasn f
8.3. Toplumsal Grup Tanımı Dışında Kalan Topluluklar
Bölüm Özet
Ün te Soruları

9. Toplumsal Statü Ve Toplumsal Rol

Grş
9.1. Toplumsal Statü
9.2. Toplumsal Rol
Bölüm Özet
Ün te Soruları

10. Toplumsal Tabakalaşma

Grş

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/sosyolojiye_giris_1/1/index.html 5/238
11/18/2020 Sosyolojiye Giriş I

10.1. Toplumsal Tabakalaşma: Kavramsal B r Tartışma


10.2. Toplumsal Tabakalaşma T pler
10.2.3. Kast
10.3. Günümüzde Toplumsal Tabakalaşma Çalışmaları
10.4. Türk ye’de Toplumsal Tabakalaşma
Bölüm Özet
Ün te Soruları

11. Toplumsal Değ şme Ve Toplumsal Hareketl l k

Grş
11. 1. Toplumsal Değ şme, Gel şme Ve İlerleme
11.2. Toplumsal Hareketl l k (sosyal Mob l te)
Bölüm Özet
Ün te Soruları

12. Toplum Ve Kültür

Grş
12.1. Kültürün Tanımı Ve Köken
12.2. Kültürün Öğeler
12.3. Kültür Çeş tler Veya Kültürel Çeş tl l k
12.4. Kültürel İncelemeler: B r D s pl n n Tar h 16
Bölüm Özet
Ün te Soruları

13. Sonuç Yer ne

Grş

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/sosyolojiye_giris_1/1/index.html 6/238
11/18/2020 Sosyolojiye Giriş I

1. SOSYOLOJİ NEDİR?

Giriş

Toplumsal olaylara dönük lg nsanlık tar h kadar esk d r. Ancak, toplumun müstak l b r nceleme alanı
olarak kabul ed l p ncelenmes ne 19. yüzyılda rastlıyoruz. Bu çağda, toplumu kend s ne nceleme nesnes
olarak alan ve b l msell k dd asında bulunan b r b l m n adı lk kez tela uz ed lmekted r: Sosyoloj . Ter m lk
kullanan ve toplumu nceleyecek b l m dalı ç n öneren k ş n n Auguste Comte olduğu genel b r kabul görür.
Comte’un çalışmalarında ‘b l mler n kral çes ’ sıfatına layık görülen sosyoloj n n, toplumsal hayatın doğasına
l şk n olarak tab î b l mler n doğa hakkında ürett ğ b lg lere ve yasalara –b l msel olma bakımından- eş
değerde yasalar keşfedeceğ varsayılıyordu.

Toplumsal hayatın ekonom k, b l şsel, kültürel vs. boyutları olmasıyla da alakalı olarak, ster stemez b r
bütün olarak toplumsal hayatı b l msel nceleme nesnes yapma dd asındak sosyoloj n n ekonom , ps koloj ,
s yaset b l m , hukuk, ahlak vb. akadem k d s pl nlerden hang noktalarda farklılaştığının bel rg nleşt r lmes
başlangıcından günümüze öneml b r tartışma konusu olmuştur. Aynı şek lde, b l msel b r araştırma d s pl n
olarak sosyoloj veya sosyoloj k b lg le gündel k b lg veya “sağduyu b lg s [sağduyusal b lg ]” arasındak
fark da sosyoloj yle lk kez karşılaşan, bu d s pl nle yen tanışanlar ç n netleşt r lmes gereken b r husustur. C.
Wr ght M lls’e göre “sosyolog, k ş sel koşulların dolaysızlığından kurtulab len ve şeyler daha gen ş b r bağlam
çer s ne yerleşt reb len k ş d r.” Sosyoloj k nceleme, M lls’ n fades yle “sosyoloj k mgelem” (soc olog cal
mag nat on) bağımlıdır.

Aşağıda, toplumsal olaylarla lg lenmen n tar h nsanlık tar h kadar esk olmasına karşın ancak 19. yüzyılda
ortaya çıkab lme ve kurumlaşab lme mkanı bulan sosyoloj n n ne olduğu, d ğer b l mlerden hang
noktalarda ayrıştığı ve neden farklı olduğu, günlük hayatımızı yürütmek ç n ht yaç duyduğumuz
b lg ler m zden farklı olarak toplumsal olaylara nasıl baktığı g b hususlar üzer nde durulmaktadır.

1.1. Sosyoloji nedir?

B r yönüyle, aslında, hep m z toplum çer s nde yaşama ve toplumdak d ğer nsanlarla l şk kurma
konusunda gayet başarılıyız. F lozofun ded ğ g b , n hayet nde, toplumsal b rer varlığız. Toplumsallığa yatkın
b rer varlık olarak dünyaya gel yoruz. D ğer b reylerle konuşab l yor, onların sorularını anlayab lecekler
şek lde cevaplıyor, onlara sorular sorab l yor ve onlar da b ze anlayab leceğ m z şek lde cevaplar
vereb l yorlar. Arada hatalar yapıyor, sorunlar yaşıyor olsak da toplumsal etk leş m n ve let ş m n nasıl
gerçekleşt r leb leceğ n gayet y b l yoruz. Hep m z toplumsal etk leş m n bell b r çerçeve çer s nde
https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/sosyolojiye_giris_1/1/index.html 7/238
11/18/2020 Sosyolojiye Giriş I

gerçekleşt r leb leceğ n n b l nc ndey z. Konulmuş yasalar ya da hazır bulduğumuz bell değer ve normların
bulunduğunun ve bunların b z kend ler ne uymaya zorladığının farkındayız. Norm, değer ve kurallara
uyulduğunda şler n daha kolay ve sorunsuz yürüdüğünü, uyulmadığı takd rde b reysel ve toplumsal düzeyde
bell sıkıntıların baş gösterd ğ n veya göstereceğ n b l yoruz. Başka b r dey şle, bell değerlere, kurallara ve
normlara uymak zorunluluğunun b z bell sınırlılıklar ç ne hapsett ğ n fakat aynı zamanda şler m z
görmem z kolaylaştırdığının da farkındayız. İç nde yaşadığımız toplumsal s stem n başkalarından –olumlu ya
da olumsuz- bell farkları bulunduğunu da düşünüyoruz. Bütün bunlara rağmen, toplumu anlamaya çalışan
özel b r d s pl n olarak sosyoloj ye neden ht yaç duyulmaktadır?

Sosyoloj , temel olarak, geleneksel toplumdan modern sanay toplumuna geç şte yaşanan toplumsal kr zler
anlayab lmek, kavrayab lmek ve çözümleyeb lmek amacıyla 19. yüzyılda ortaya çıktı. Temel kavramları,
kuramları, lg alanları, soruları ve yöntemler bu toplumsal ve tar hsel ortam çer s nde şek llend . Bu yönüyle
bakıldığında, sosyoloj y modern sanay toplumunun b l m olarak n telemek mümkündür.

Sosyoloj ; ortaya çıktığı toplumların ve dönem n sorunları ve ht yaçları doğrultusunda, b r yönüyle


toplumsal değ ş m n d nam kler n ve taraflarını kavramaya çalıştı, d ğer b r yönüyle de normlar, değerler,
ahlak, toplumsal l şk ler, değ şen çalışma l şk ler , a le, d nî anlayışlar, eğ t m, toplum çer s nde b rey n
konumu ve rolü g b konular etrafında toplumu hem yatay, hem de d key olarak anlama gayret ç nde oldu.

Sosyoloj , antropoloj , ps koloj , kt sat, hukuk vb. g b b l mlere göre b raz daha geç b r tar hte ve bell ölçüde
onların yeters z kaldıkları sorulara cevaplar üreteb lmek çabasıyla oluştu. O nedenle, sosyoloj y , her b r
b rey n ya da toplumsal hayatın bell bölümler üzer ne uzmanlaşmış d s pl nlerle yakın l şk çer s nde olan,
onların b r kes şme noktasında ş gören b r d s pl n olarak da değerlend rmek mümkündür. Başka b r dey şle,
felsefeden antropoloj ye, edeb yattan tar he, kt sattan hukuka, şletmeden ps koloj ye ve hatta doğa
b l mler ne varıncaya dek çok farklı d s pl nler n üret mler nden zeng n b r b ç mde yararlanır. Bell ölçüde bu
d s pl nler n üret mler n derley p toparlayan, b r potada er ten ve toplumsal hayatın geçm ş ne, bugününe ve
geleceğ ne l şk n değerlend rmelerde bulunan b r d s pl nd r.

Üzer nde sonrak bölümlerde daha gen ş b r şek lde durulacak bu tar hsel arka planı üzer ne rahatlıkla
sosyoloj n n çağdaş ekonom k, toplumsal, kültürel vb. g b b r d z değ ş m n ve gel ş m n ürünü olduğunu
söyleyeb l r z. Aynı ölçüde, sosyoloj söz konusu değ ş m sürec n n b r kalıba dökülmes n n,
kurumsallaşmasının tem n noktasında kolaylaştırıcı b r şlev de görmüştür. Bu görev n ; toplumun özüne,
doğasına, kapsamına, d nam kler ne ve toplum çer s ndek b rey n rolüne ve gerek b rb rler yle l şk ler n n
mah yet ne, gerekse de kurum, norm, değer, grup ve toplumla l şk ler n n mah yet ne l şk n sorular sorup
cevaplarını aramak suret yle yer ne get r r. Soruların ve soru sorma b ç mler n n kökenler ndek farklılıklar;

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/sosyolojiye_giris_1/1/index.html 8/238
11/18/2020 Sosyolojiye Giriş I

toplumun doğasına, toplumun d nam kler n n, toplumsal değ ş m n st kamet n n ve toplumsal yapının
mah yet ne l şk n cevapların da –özell kle de lk bakışta, sosyoloj d s pl n yle yen tanışanların kafasını
oldukça karıştıracak b r b ç mde- çeş tl l k göstermes n de beraber nde get rmekted r.

Sosyoloj n n ne olduğuna l şk n tanım denemeler ne bakıldığında da, bu çeş tl l ğ göreb lmek mümkündür.
B r tanıma göre sosyoloj “toplumun ya da toplumsal l şk ler n b l msel olarak ncele[n]mes ”d r.1 B r başka
tanıma göre se sosyoloj , “toplumla ve toplum olayları le lg l b lg ler m z[ n] s stem d r.”2 Başka
sosyologların eserler nde de sosyoloj n n farklı kel melerle, fakat benzer n tel kte tanımlandığı görülmekted r.
Anthony G ddens se sosyoloj y “ nsanın toplum yaşamının, nsan grupları le toplumlarının b l msel
ncele[n]mes ”3 olarak tanımlar. B r başka sosyoloğa göre se “sosyoloj nsan l şk ler üzer nde özell kle
duran ve nceleyen b r d s pl nd r.”4 Em le Durkhe m’e göre sosyoloj “kurumların, onların ortaya çıkışının ve
şley ş n n b l m ” 5olarak tanımlanab l r. Weber, oldukça muğlak olduğunu düşündüğü ‘sosyoloj ’ sözcüğünü,
kend metn nde kullandığı anlamıyla “toplumsal eylem yorumsal olarak anlamakla ve dolayısıyla onun
seyr n n ve sonuçlarının nedensel açıklamasıyla lg lenen b r b l m”6 olarak tanımlar.

Pek , ‘toplum’ ned r? Toplum sözcüğü, öncel kle, ‘başka nsanlarla b r arada olmak, başka nsanlarla
b rl ktel k’ anlamlarını taşır. İk nc olarak, ‘b r toplum’un c vardak başka toplumlardan farklı olduğunu,
onlardan kend n ayıran bell b r sınır ç nde b r b rl k olduğunu ya da olması gerekt ğ n düşünürüz. Bell b r
toplumsal s stem n bell b r toprak parçası üzer nde kurulacağını da, başka b r dey şle, toplumla ve toplumsal
s stemle toprak parçası arasında b r b rl ktel ğ n olması gerekt ğ n de söyler z. Bu toprak parçasının
korunmasının meşru b r hak olduğu düşünces nden hareketle gel şt r len normat f değerler n varlığını,
toplum ç n b r başka gerekl l k olarak varsayarız. Bell sınırlar çer s nde b r b rl ktel k olarak düşündüğümüz
toplumun üyeler arasında ortak b r k ml k taşıdıklarına l şk n b r a d yet b l nc ne sah p olmaları da
gerekt ğ n kabul eder z. Gordon Marshall, Sosyoloj Sözlüğü’nde, genel geçer b r toplum tar f yapıyor:
“Genel olarak, ortak b r kültürü paylaşan, bell b r toprak parçasında yerleş k ve kend ler n b rleş k ve özgün
b r varlık olarak gören nsanlardan oluşan b r grup.” 7Marshall, aynı yerde, pek çok sosyologun basma kalıp
b r b ç mde kullandığı fakat bazı sosyologların ona l şk n basmakalıp yargıları sorguladığı kavramla lg l şu
uyarıyı yapmayı da hmal etm yor: “Yalnız toplumla lg l çok farklı sosyoloj k yaklaşımlar bulunduğu hemen
eklenmel d r.”

Fakat topluma l şk n olarak sayılan bu özell kler n ve unsurların, b ze toplumun nasıl kurulduğunu açık seç k
olarak açıkladığını söyleyeb l r m y z? Toplumun nasıl kurulduğuna, toplumun özünün/doğasının ne
olduğuna, toplumun b r gerçekl k m yoksa z hn m zde oluşturduğumuz ve sonrasında da gerçekl ğ onunla
dönüştürmeye çalıştığımız b r de/kavram mı olduğuna, toplumun b reye dışsal b r gerçekl ğe sah p olup
olmadığına, b rey n toplumun kuruluşundak rolüne vb. l şk n tartışmanın çok köklü ve zeng n b r geçm ş
var. Platon’dan Ar sto’ya, Herbert Spencer’den Auguste Comte’a, Volta re’den Rousseau’ya ve Hobbes’a,

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/sosyolojiye_giris_1/1/index.html 9/238
11/18/2020 Sosyolojiye Giriş I

Durkhe m’dan S mmel’e, Adorno’dan Castor ad s’e, Althusser’den G ddens’a pek çok f lozof ve sosyolog bu
meseleye l şk n açıklamalarda bulundu. Fakat bu köklü geçm ş ne rağmen meselen n h ç b r tartışmaya
mahal vermeyecek şek lde çözüleb ld ğ n ve açıklığa kavuşturulduğunu söylemek de mümkün değ l.
Öncel kle, sosyoloj n n tartıştığı ve kend s ne araştırma nesnes olarak seçt ğ ‘toplum’un, Ahmet Ç ğdem’ n
haklı olarak vurguladığı g b , Yunan f lozofları ya da Müslüman dünyanın düşünürler ç n yabancı b r form
olduğunu aklımızda tutmamız gerek yor: “Ancak bu, [onların] ‘toplum’ üzer ne düşünmed kler anlamına
gelmez. Sadece ş md toplum olarak adlandırdığımız b r mden farklı b r b r m üzer ne ve ç nden düşündüler.
Platon’un pol s’ âd l ve y dealarına karşılık gelen s yasal b r b r md .”8

Castor ad s, toplumun ne olduğuna ve toplumu b rl kte tutan şey n ne olduğuna l şk n sorulara ver len
cevapları b r f z kal st, d ğer mantıkçı olmak üzere k başlık altında topluyor. F z kal st yaklaşım sah pler
tar h ve toplumu tab ata nd rger, başka b r dey şle, değ şmez b r nsan özü (‘b yoloj k doğa’) varsayarak,
bütün toplumlardak ve tar hsel dönemlerdek nsan ht yaçlarının aynı olduğunu savunurlar. Toplumun
kuruluşunu da bu değ şmez ht yaçların karşılanması ht yacına bağlarlar. Mantıkçı açıklama se, toplumu
kuran unsurların doğal olarak ver l olduğunu varsayar. G ddens9’ın toplumun kuruluşunu açıklamaya dönük
çabası da,10 daha z yade, toplumun nasıl şled ğ n açıklamaya dönük b r çaba olarak değerlend r lm şt r.
S mmel de, Kant’ın meşhur “Doğa nasıl mümkün olur?” şekl ndek sorusunu ‘Toplum nasıl mümkün olur?’a
çev rerek tartışmaya dah l olur ve ‘Burada da b reysel unsurlar buluyoruz’ d yerek toplumun kuruluşuna
11
l şk n kend kanaatler n serg ler. Sembol k etk leş mc yaklaşımı ben mseyen k m sosyologlar, ‘toplum’
d ye b r şey olmadığını dd a eder ve ter m n, hakkında b r b lg sah b olmadığımız ya da anlayamadığımız
şeyler fade etmek ç n kullandığımız faydalı b r kavram olduğunu düşünürler.12

Spencer’dan ve Comte’dan başlayarak hak m sosyoloj anlayışı, poz t v st sosyoloj , toplumu kurumsallıklar
üzer nden anlamaya ve açıklamaya eğ l ml oldu, büyük ölçüde de ‘tartışılmaz doğru’ olduğu düşünülen bell
kabuller üzer nden çalıştı. Horkhe mer ve Adorno, bu poz t v st sosyoloj anlayışının sınırlılıklarını tartışırlar.
Onlara göre, ‘poz t v zm n b r çocuğu’ olarak sosyoloj , mevcut bell toplumsal l şk lerden yola çıkar ve ger
dönerek tekrar bu l şk ler etk ler. Sosyoloj ‘ deal b r toplum projes ’ oluşturmak stem şt rve ‘ deal toplum
projeler [de], var olana sürekl bağımlı kalmıştır.’ O nedenle de, onlara göre, deal toplumun kurgulanması,
artık ontoloj de değ l, aks ne tar h felsefes nde temellenm şt r. Yazarlara göre ‘toplum sözcüğünün ç nde
saklı olanı tam olarak karşılamak’ da zordur. Z ra,

“-N etzsche’y tak ben, tar hsel kavramlar tar h n mülk yet nded r ve tanımlanamazlar: ‘B r süreç zarfında
sem ot k olarak oluşmuş bütün kavramlar tanımlanab l rl kten uzaklaşmış olup, tanımlanab l r olan kavram
ancak tar he sah p olmayandır.’ Kes n anlamıyla toplumdan, nsanlar arasındak her şey ve herkes n herkese
bağımlı olduğu b r tür yapı kast ed l yor; burada b r yandan bütün, ancak tüm üyeler n n yer ne get rd kler
şlevler n b rl ğ nden oluşmakta olup her b r üye de bu tür b r şleve denk düşmekte d ğer yandan da her b r

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/sosyolojiye_giris_1/1/index.html 10/238
11/18/2020 Sosyolojiye Giriş I

üye, gen ş anlamda bütün b r yapıya a t olmakla bel rlenmekted r. Toplum kavramı, öğe veya çıplak
bet mlemelerden daha çok, onun öğeler arasındak l şk lerle bu tür l şk ler n yasal düzenl l kler n
tanımladığı sürece şlevsel b r kavrama denk düşmekted r.”13 Kavram ve gerçekl k arasındak mesafeye
l şk n olarak Ç ğdem’ n –bu tartışma bağlamında- yazdıkları da ufuk açıcıdır: “B r başka dey şle, kavramlar
gerçekl k karşısında her zaman eks k kalacaklardır. Çünkü toplum, eğer köksel b r bel rlemeye varacaksa,
öncel kle b r süreçt r; b r akışkanlık, tamamlanmamışlıktır. Toplumun süreç karakter , mantıksal sınırlarının
olgusal sınırlardan türet lememes nde yatar. (...) El m zde topluma l şk n kavramlarımız var, bu kavramları ne
kadar mütehakk m b r şek lde kullanırsak kullanalım, kapata[maya]cağımız b r açık olacak. Bu açığı, toplumu
bas tçe sah p olduğu ve nşa ed ld ğ bütün alt kategor ler ht va eden b r c k b r bütün şekl nde tanımlayarak
kapatamayız. Toplumu anlamak her düzeydek bütün malarına açık b r b g lenmeyle gerçekleşeb l r. (...)
Toplum kavramı herhang b r t kel olgu ya da süreçten türet lemez; dolayısıyla kend s t kel b r olgu ya da
süreç olarak kavranamaz, ancak toplum tarafından önbel rlenmem ş herhang b r t kel olgu ya da süreç de
yoktur. Adorno, toplumun, sosyoloj n n daha düşük düzeydek toplumsal formların sıralanab leceğ en
yüksek soyutlaması olmadığı kanısındadır. Bunun anlamı şudur: toplumu tar hsel olarak eks k ya da
gel şmem ş b rl ktel k formlarının hak k muhtevalarına kavuştukları kusursuz b r gerçekl k olarak
kavrayamayız. Toplum, nsanî b rl ktel ğ n n haî formu değ ld r ama tar hsel b r formudur; ve eklemek gerek,
şlevsell ğ bakımından, daha öncek tar hsel formlarla karşılaştırılamaz b r üstünlüğe sah pt r.”

Toplumun doğasına ve kuruluşuna l şk n tartışma, bu metn n amacını da sınırlarını da aşacak b r n tel ğe


sah pt r. Bu tartışmaların ışığında, sosyoloj n n kend s ne nceleme konusu olarak seçt ğ toplumun tar hsel
b r toplum (bell b r zamanda ve bell b r mekanda ortaya çıkmış özel b r toplum) olduğu ve sosyoloj k
araştırmanın gündem n n de öncel kle o tar hsel koşullarca bel rlend ğ gerçeğ n aklımızdan çıkarmamız
gerek yor. Bu çerçevede, sosyoloj n n –b zzat kend s n n doğasından, muhtevasından, yöntem nden ve
şlev nden başlayarak- kavramları ve açıklamaları üzer nde mutlak b r mutabakatın bulunmadığının b l nc yle
hareket etmem z gerek yor. Aynı olgular, vakıalar ve kavramlar üzer ne sosyoloj bağlamında üret lm ş bunca
farklı düşünce de bu gerçeğ ortaya koyuyor. (Bu yargıyı, aslında, sosyal b l mler n d ğer dalları ç n de fade
etmek mümkündür.) Bütün bunlara rağmen, başlangıcından t baren sosyoloj b r b l m olarak kabul
ed lm şt r, fakat bu yargının çer ğ ve anlamı üzer nde b r tartışma da ma olmuştur, olmaya da devam
etmekted r. En n hayet nde sosyoloj , nsan eylemler n n ve etk leş mler n n -b l msel ahlaka ve genel kabul
görmüş bell b l msel prosedürlere bağlı kalmaya özen göstererek- anlama çabasıdır.15

Sosyoloj , net ce t bar yle, sosyal varlıklar olarak b z m davranışlarımızı ele aldığından, sanıldığından çok
daha yorucu ve zorlu b r uğraştır. Sosyoloj k ncelemen n kapsamı, sokakta b reyler arasında gerçekleşen
karşılaşmalardan a le kurumundak çağdaş değ ş mlere, toplumsal c ns yet, kültür, k ml k, teknoloj k
gel şmeler n toplumsal hayata etk s nden göç, suç, terör vb. g b ulusal ve küresel ölçektek toplumsal
süreçlere yayılacak denl gen şt r.
https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/sosyolojiye_giris_1/1/index.html 11/238
11/18/2020 Sosyolojiye Giriş I

Sosyoloj , sadece b lg derlemek ve üretmekle de sınırlı değ ld r. Dünyayı, hayat tecrübem z n (ya da Weber’ n
dey m yle ‘hayat şansı’nın) b ze sağladığı özell kler açısından görür, kavrar ve deney mler z. Sosyoloj , b z m
neden olduğumuz g b olduğumuz ve neden davranıyor olduğumuz g b davrandığımız hakkında çok daha
gen ş b r bakış açısını ben msemem z gerekt ğ n ortaya koymaktadır. B ze, doğal, kaçınılmaz, y ya da doğru
d ye gördükler m z n böyle olmayab lecekler n ve yaşamımızın ‘ver ler n n’ tar hsel ve toplumsal güçler
tarafından büyük ölçüde bel rlend kler n öğret r. Eğer olaylar oldukları g b olmak zorunda değ llerse, o
zaman kes nl kle daha da y olab l rler m ? Sosyoloj n n sağladığı b lg ler, b ze toplumların farklı şek llerde
yapılandırılmış olduklarını ve olab lecekler n ve değ ş m ve dönüşümün hayatımızın temel b r özell ğ
olduğunu göster r.16

Sosyoloj n n günümüzdek konumunun, sosyoloj n n başlangıç dönemler nde gösterd ğ özell klerden c dd
ölçüde farklılaştığı açıktır. Her türlü farklı –ya da karşıt- dd aya ve tanıma rağmen, lk dönem sosyologlarının
öneml ölçüde ‘ y b r toplum’ arayışı/ dd ası peş nde olduklarını söylemek mümkündür. Günümüzde se, bu
tavrın yanlışlığı konusunda b r mutabakat var g b d r. Artık sosyologlar, nsanların davranış şek ller n n
nedenler ve davranışlarının mkan ve sonuçlarının neler olab leceğ ne l şk n lg nç sorular sormakta,
cevaplarını aramakta ve yaptıkları anal zler sonucunda elde ed lenlerle geleceğ m z nşa konusunda daha
güçlü b r konuma geleb lme çabası çer s nde olmaktadırlar.

Sosyoloj yle uğraşmaya yen başlayan pek çok k ş n n kafası, karşılarına çıkan yaklaşımların çeş tl l ğ
neden yle karışacaktır. Sosyoloj n n, h ç b r zaman, herkes n geçerl olarak kabul ett ğ düşünceler bütününe
sah p b r d s pl n olmadığının b l nmes elzemd r. Sosyologlar çoğu zaman kend aralarında, nsan
davranışının, toplumsal l şk ler n, toplumsal eylem n ve daha da genel olarak toplumun nasıl ncelenmes
gerekt ğ konusunda tartıştılar, tartışmaya da devam etmekted rler. Kafa karıştırıcı g b duran ve k m ler nce
kes nl kten uzak olması t bar yle b r zayıflık olarak da görüleb len ve hatta b l m olarak adlandırılması
noktasında t razlarla karşılaşan sosyoloj n n bu özell ğ , temel olarak, onun nceleme nesnes n n
özell kler nden kaynaklanmaktadır. Net ce t bar yle sosyoloj b z m kend hayatımız ve davranışlarımız
hakkındadır; kend m zle uğraşmak da yapab leceğ m z en karmaşık ve zor şlerden b r tanes d r.

Olgusal araştırmalar şeyler n nasıl ortaya çıktıklarını göster r, ancak sosyoloj , ne kadar öneml ve lg nç
olurlarsa olsunlar, yalnızca olguları toplamaktan baret değ ld r. Aynı zamanda şeyler n n ç n/neden ortaya
çıktıklarını da b lmek ster z; bunu yapmak ç n de açıklayıcı kuramları oluşturmayı öğrenmek zorundayız.
Örneğ n, sanay leşmen n modern toplumların ortaya çıkışında öneml b r etk ye sah p olduğunu b l yoruz;
ancak sanay leşmen n kökenler ve önkoşulları nelerd r? Neden toplumlar arasında sanay leşme süreçler
bakımından farklılıklara rastlıyoruz? Sanay leşme neden, suçların cezalandırılma b ç mler ndek ya da a le ve
evl l k s stemler ndek değ şmelerle el ele g tmekted r? Bu ve benzer türde sorulara cevap vereb lmek ç n
kuramsal düşüncen n gel ş m elzemd r.

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/sosyolojiye_giris_1/1/index.html 12/238
11/18/2020 Sosyolojiye Giriş I

Teor ler, çok çeş tl l k gösteren deneysel durumları açıklamakta kullanılab lecek olan soyut yorumların
oluşturulmasını çermekted r. B r sanay leşme kuramı, örneğ n, sanay n n gel şme süreçler n n paylaştığı ana
özell kler n bel rlenmes le lg len r ve bu özell klerden hang ler n n bu tür gel şmeler n açıklanmasında en
fazla önem taşıdığını göstermeye çalışır. Kuşkusuz, amp r k araştırmalar ve kuramlar tam olarak b rb r nden
ayrılamaz. Geçerl kuramsal yaklaşımları, eğer onları ancak olgusal araştırma yoluyla sınayab l yorsak
gel şt reb l r z. Olguları anlamlı kılmaya yardımcı oldukları ç n de kuramlara ht yaç duyarız. Yaygın olarak
dd a ed len n aks ne, olgular kend adlarına konuşamazlar. Toplumsal hayatın temel sorularından b r ,
toplumun nasıl oluştuğu ve devam ett ğ d r. Başka b r dey şle, toplumdak sürekl l k ve değ ş md r. Modern
toplumsal l şk ler n ve düzen n açıklanması noktasında atıf yapılan toplumsal sözleşme kuramının ‘doğa
hal ’ yaklaşımına rağmen –en n hayet nde, toplumsal hayata ancak ve zorunlu olarak tar h n bell b r
noktasında katılmak durumunda olan b zler ç n- toplum b zden önce vardır. B reyler olarak toplumu hazır
buluruz. Hep m z b r toplumun ç ne doğarız. Tek tek hep m z b rer ‘evlat’ız. Toplumsal b r çevre ç nde
büyütülür, bell toplumsal değerler n ve normların kuşatıcılığı çer s nde ht yaçlarımızı g der r z. Toplum ç n
yeterl b reyler hal ne get r lmem z ç n toplumsallaşma olarak adlandırılan süreçlerden geç r l r z. Toplumda
b r ler ölür, b r ler doğar; ancak toplum var olmaya devam eder. Toplumla lg l olarak, onu oluşturan tek l
b reylerden çok daha fazla şey söz konusudur. Zamanın akıp g tmes ne karşın, toplumun devamlılığını
koruyan pek çok unsur mevcuttur: D l, yazı, yasalar, gelenekler, kültür, tar hler ve mülkler yle b rl kte a leler,
etn k gruplar, d nsel gruplar, mutfak kültürler , doğum, evl l k ve ölüm r tüeller , toplumların gel şt rd kler ve
devam ett rd kler ortak b r tar h ve k ml k duygusu... vb. B r kısmımız –belk de çoğumuz- ç n, bu kurulu
toplumsal bağlam son derece katı ve gerçekt r; böyle olması da –başka türlü olması mümkün olmayan- b r
gerekl l kt r. Bas tçe, bu yapıyı sadece b z kısıtlayan b r yapı olarak tanımlamak da yanlış olacaktır. Z ra bu
kurumlar, b zler sınırladığı g b , d ğer b reylerle let ş m kurab leceğ m z ortak b r d l , başkalarıyla ortak b r
şeylere sah p olab leceğ m z ya da başkalarıyla aynı ortak bütünün b r parçası olduğumuz duygusunu b ze
veren b r kültürü ya da başkalarının ego st davranışlarından zarar görmem z engellemey tem n eden
değerler , normları, kuralları ve yasaları sağlayarak sosyal hayatı mümkün kılmaktadır. Dolayısıyla, toplumsal
hayatı bütünüyle ortadan kaldırdığımızda özgür kalacağımızın da h ç b r garant s yoktur. Terc hler m z de,
bütünüyle özgür olduğumuzu düşünsek b le, bu yapı çer s nde yaparız. O nedenle, k m zaman bu
kısıtlamaların değ ş me z n verecek tarzda açık hale gelmes n sağlamaya çalışmak daha makul b r
davranıştır.

1.2. Toplumbilimsel İmgelem

Mehmet, ülkem z n önde gelen b r ün vers tes nde mühend sl k okudu ve 2001 yılında mezun oldu. Not
ortalaması hayl yüksek, çalışkan ve başarılı b r öğrenc yd . Bölümünü b r nc l kle b t rm şt . Çalışkanlığının
yanı sıra sosyal faal yetlere de akt f olarak katılan, arkadaşlarıyla ve hocalarıyla l şk ler gayet y olan b r

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/sosyolojiye_giris_1/1/index.html 13/238
11/18/2020 Sosyolojiye Giriş I

öğrenc yd . Eğ t m gördüğü alanlara l şk n ülken n önde gelen f rmalarında y poz syonlarda ş


bulab leceğ n , mesleğ nde hızla lerleyeceğ n ve kısa zamanda y b r gel r sev yes ne ulaşacağını
düşünüyordu.

Fakat mezun olup ş aramaya başladığında, şler pek de umduğu g b g tmed . Sah p olduğu yeteneklere
rağmen h ç k mse ona kadrolu b r ş vermeye yanaşmadı. N hayet nde, b r bankanın çağrı merkez nde
geç m n ancak karşılayacak b r ş bulab ld . Bu konuda yalnız da değ ld ; ün vers teden tanıdığı pek çok
arkadaşı da benzer durumdaydı. Sorun, Mehmet’ n ş arama tarzında mıydı? İş bulmak ç n yeter nce çaba
gösterm yor muydu? Yoksa, çalışma koşulları ve ücret konusunda beklent ler m çok yüksekt ? Acaba
yetenekler m yeters zd ?

Mehmet’ n h kayes n b reysel kusurlar ya da eks kl kler bağlamında rdelemek elbette mümkündür. Belk de,
çoğu zaman buna benzer olaylarda lk elde yaptığımız da budur. Ancak sosyologlar, b reysel kusur ya da
eks kl kler yer ne, bu duruma neden olab lecek daha gen ş kapsamlı toplumsal sebepler ve eğ l mler üzer ne
odaklanır. Mehmet’ n h kayes n ün vers te mezunlarının st hdamı sorunları ve oranları çerçeves nde, 2001
ekonom k kr z le b rl kte daralan ekonom ya da artan şs zl k oranları vs. bağlamında rdeled ğ m zde çok
daha farklı açıklamalara ve değerlend rmelere ulaşırız. Mehmet’ n tek örnek olmadığı, Mehmet’ n
problem n n k ş sel özell kler n n ötes nde yaşanan toplumsal süreçlerle alakalı yanlarının da olduğunu ve
hatta meselen n bu kısmının daha bel rley c olduğunu göreceğ z belk de.

Dönemsel olarak moda olan erkek-kız s mler ya da ‘tevh d’, ‘c hat’, ‘İslam’ vb. g b d nî çağrışımları yüksek
dükkan, büro ya da f rma s mler üzer ne düşünel m. Örnekler çoğaltmak mümkün. Demograf k
dönüşümlerle, toplumsal göç hareketler yle ve yaşanan toplumsal süreçlerle l şk lend rd ğ m zde, lk elde
k ş sel b r özell k ya da değ ş m g b karşımıza çıkan bu olguların ülken n toplumsal, s yasal, kültürel, kt sadî
değ ş m ne ve değ ş m n yönüne l şk n b ze bell puçları verd ğ n görmek mümkün olacaktır.

Sosyoloj , olguların görünen yüzey n n altına neb lmek ve bazen çok kolayca kabul ed leb len görüşlere,
kanaatlere ya da toplumsal faal yetlere yen b r bakış açısı kazandırab lmek ç n ‘apaçık’, ‘olağan’ ya da ‘doğal
olarak kabul ed len’ şeyler sorgulamanın önem n vurgular.

Sosyoloj k olarak düşünmey öğrenmek, başka b r dey şle, daha gen ş görünüme bakmak mgelem n
şlenmes d r. Sosyoloj yle uğraşmak, yalnızca sıradan b r b lg ed nme sürec olarak değerlend r lmez. B r
sosyolog, k ş sel koşulların dolaysızlığından kurtulab len ve şeyler daha gen ş b r bağlam çer s ne
yerleşt reb len k ş d r. Sosyoloj k nceleme, her şeyden önce C. Wr ght M lls’ n fades yle soc olog cal
mag nat on’e (toplumb l msel mgelem)17 bağımlıdır. M lls, b r d s pl n olarak sosyoloj ye g r ş ve onun
arkasında yatan hüman st dürtünün açıklamasını yapmaya çalıştığı k tabında, toplumb l msel mgelem
sosyoloj k b r v zyon olarak kavramsallaştırır ve tartışır (bkz. Kutu-1). Toplumb l msel mgelem, b rey n
görünüşte özel olan problemler le öneml toplumsal meseleler arasındak bağlantıları ya da tek l b r
https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/sosyolojiye_giris_1/1/index.html 14/238
11/18/2020 Sosyolojiye Giriş I

toplumsal olgunun d ğer toplumsal olgular ve daha gen ş b r çerçevede genel toplumsal süreçlerle
arasındak l şk ler yakalamaya uğraşan b r çabadır. Meydana gelen b reysel ya da toplumsal olayları en gen ş
b ç mde anlamayı, geçm ş, bugün ve gelecek perspekt f çer s nde ve başka toplumsal olaylar ve süreçlerle
l şk l olarak değerlend rmey salık ver r.

Kutu-1: Toplumb l msel İmgelem

“Toplumb l msel düşün yeteneğ ne sah p olanlar tar hsel dönemlere ve bu dönemler n olgularına, bunların
değ ş k ve çok sayıdak nsanın ç yaşam ve dışsal kar yerler açısından taşıdığı anlamlar yönünden bakab lme
yeteneğ kazanmışlardır. Toplumb l msel düşün yeteneğ ne sah p olanlar, nsanların yaşadıkları günlük
hayatın keşmekeş ç nde kend toplumsal konumları hakkında nasıl yanlış ve yanıltıcı b r b l nçs zl k ç nde
olduklarını göz önünde tutmak gerekt ğ n b l rler. Modern toplumun çerçeves ve skelet şte bu keşmekeş
ç nde oluşmakta; çeş t çeş t b reyler n ps koloj ler gene bu keşmekeş ç nde değerlend r lmekte, formüle
ed lmekted r. B reyler n k ş sel huzursuzluklarının toplumda açıkça görülen sorunlar olarak
değerlend r lmes nde, kamunun ç nde bulunduğu lg s zl k ve kayıtsızlığın kaldırılıp, kamusal sorunlara karşı
lg duyulmasını sağlamakta da gene bunlardan yararlanılmaktadır.

Toplumb l msel düşün yeteneğ ne sah p olan b r k msen n bu yeteneğ aracılığı le varacağı lk sonuç –bu,
aynı zamanda, toplumb l msel düşüncen n temel n oluşturan toplumb l m nden alınacak lk ders
olmaktadır- nsanın kend yaşamının anlamını kavrayab lmes ve geleceğ n göreb lmes ç n, b zzat kend s n
de yaşadığı tar h dönem ç nde ele alması; ve hayatta yararlanab leceğ olanakların farkına varab lmes ç n,
farklı toplumsal koşul ve konumda yaşayan d ğer nsanların durumlarını da göreb lmes , b lmes gerekt ğ d r.

(...) B yograf ve tar h sorunlarını ele almayan; toplum ç nde bunların kend aralarındak bağlantıya önem
vermeyen b r toplumsal nceleme ya da araştırma entelektüel yönden yüklenmes gereken görev yer ne
get rm ş sayılamaz. Toplumsal sorunları klas k toplumb l m anlayışıyla ele alan araştırmacıların, ncelemek
sted kler toplumsal gerçekl ğ n sınırları ne denl dar ya da gen ş olursa olsun, yaptıkları ş b r temele
dayandırab lmek ç n sürekl olarak şu üç tür soruya cevap aramaları gerekmekted r:

1. İnceled kler toplum, b r bütün olarak, nasıl b r yapıya sah pt r? Toplumun öğeler nelerd r ve bunlar
kend aralarında b rb r yle nasıl b r bağlantı ç ne konumlanmışlardır? İnceleme yaptıkları toplum le
d ğer toplumsal düzenler arasında ne g b farklılıklar vardır? İnceleme yaptıkları toplumda, toplumun
devamı ve toplumun değ ş m açısından, bel rl herhang b r öğe ne g b b r anlam taşımaktadır.

2. İnsanlık tar h nde, nceled kler bu toplumun yer ned r? İnceled kler toplumun değ ş m nasıl b r
mekan ğe sah pt r? B r tüm olarak nsanlığın gel şmes açısından nceled kler toplum nasıl b r yere ve
anlama sah pt r? İnceled kler toplumun herhang b r yanı ya da öğes , oluştuğu tar h dönem ne ne g b
etk lerde bulunmuş, bu dönem n ne g b etk ler altında kalmıştır? Araştırmacı olarak kend s n n
yaşadığı tar h dönem le tar h n d ğer dönemler arasında ne g b farklılıklar vardır? Yaşadığı dönem n
nsanlık tar h n oluşturmakta zled ğ yolun temel özell kler nelerd r?
https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/sosyolojiye_giris_1/1/index.html 15/238
11/18/2020 Sosyolojiye Giriş I

3. Yaşanılan tar h dönem nde, ç nde yaşanılan toplumda başat nsan t pler nelerd r? Hang yen nsan
t pler başat duruma geçmek üzered r? Bu nsanların seç mler , b ç mlend r lmeler , özgür kılınmaları
ya da baskı altında tutulmaları, duyarlı ya da duygusuz kılınmaları hang yollarla
gerçekleşt r lmekted r? Yaşanan tar h dönem nde, yaşanan toplumda ncelenen ed mlerden ve
karakterlerden ne tür ‘ nsan doğaları’ ortaya çıkmaktadır? İncelenen her toplumsal öğe, bu ‘ nsan
doğası’ açısından ne anlam taşımaktadır?

Ele alınan sorunun, lg len len konunun b r büyük devlet, b r a le, b r hap shane, b r d nsel nanç s stem , ya
da b r edeb yat akımı olmasının önem yoktur; n ce toplumb l mc ler bu g b sorunları ele almışlardır.
Toplumdak nsanı ele alan klas k çalışmaların entelektüel yönden en yüce örnekler nde hep bunlara benzer
sorunlar üzer nde durulmuştur. Toplumb l msel düşün yeteneğ olan her düşünen kafanın üzer nde
durmadan yapamayacağı sorunlardır bunlar. Bu tür düşün yeteneğ sayes nde aynı soruna değ ş k
perspekt flerden bakılab lmekte, s yasal açıdan olduğu g b ps koloj k açıdan da soruna bakmak gerekt ğ
anlaşılab lmekte, tek b r a len n ncelenmes yle yola çıkıldıktan sonra dünyadak çeş tl devletler n ulusal
bütçeler arasında karşılaştırmalar yapılmakta, d nsel eğ t m yapan okullardan asker kuruluşlara ve orduya
kadar çeş tl kurumlar üzer nde durulab lmekte, petrol sanay nden tutun da çağdaş ş re kadar her konuda
ncelemeler yapılab lmekted r. Toplumb l msel düşün yeteneğ sayes nde, k ş sell kle lg s en uzak, en soyut
sorunlardan, en k ş sel, nsanın benl ğ le en yakından lg l sorunlara kadar çok değ ş k konular ve bunlar
arasındak l şk ler üzer ne eğ l nmekted r. Böyle b r anlayışın temel nde se, k ş n n ç nde kend benl ğ n ve
n tel ğ n kazandığı toplumu ve kend tar hsel dönem ç ndek toplumsal ve tar hsel anlamı kavrama tutkusu
bulunmaktadır.”

C. Wr ght M lls, Toplumb l msel Düşün, çev. Ünsal Oskay, İstanbul: Der Yay., 2007, s. 15-19.

Anthony G ddens’ n kahve üzer ne yaptığı anal zde olduğu gb, hakkında fazlaca br şey
söyleyemeyeceğ m z sandığımız sıradan şeyler hakkında, aslında, sosyoloj k olarak söyleneb lecek o denl
çok şey vardır k (bkz. Kutu-2).

Kutu-2: Kahven n Sosyoloj s

“Sosyoloj k mgelem b zden, her şeyden önce, kend m z gündel k yaşamlarımızın b ld k sıradanlığından, yen
b r bakışla ‘uzaklaştırarak düşünmey ’ gerekt r r. Sıradan b r şey , b r f ncan kahve çmey ele alalım. H ç de
lg nç görünmeyen böyles ne b r davranış b ç m hakkında, sosyoloj k b r bakış açısıyla söyleyecek ne
bulab l r z? Pek çok şey.

Öncel kle, kahven n yalnızca b r çecek olmadığını söyleyeb l r z. Kahve, b z m gündel k toplumsal
etk nl kler m z n b r parçası olarak s mgesel b r değer taşır. Kahve çmen n törensel yönü çoğunlukla
kahven n kend s n tüketmekten çok daha öneml d r. Pek çok Batılı ç n sabahları ç lecek b r f ncan kahve,
k ş sel rut n n merkez nde yer alır. Sabah kahven n ardından, gün çer s nde çokluk başkalarıyla kahve ç l r:
https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/sosyolojiye_giris_1/1/index.html 16/238
11/18/2020 Sosyolojiye Giriş I

Toplumsal b r tören n temel . Kahve çmek ç n b r araya gelen k nsan, büyük olasılıkla gerçekte ne
çt kler nden çok b r araya gelmek ve çene çalmakla lg lenmekted rler. Tüm toplumlarda yeme- çme aslında,
toplumsal etk leş m ve törenler n gerçekleşt r lmes ç n ortamlar yaratmaktadır; bunlar da sosyoloj k
nceleme ç n zeng n b r konu ortaya çıkarmaktadır.

İk nc s , bey n üzer nde uyarıcı b r etk s olan kafe n çeren kahve, key f ver c b r madded r. Pek çok k ş
kahvey , sağladığı ‘fazladan uyanıklık’ ç n çer. İşyer ndek uzun günler ve ders çalışmakla geçen uzun geceler
kahve molalarıyla daha çek l r hale gel r. Kahve alışkanlık yaratan b r madded r, ne k Batı kültüründe, kahve
t ryak ler b rçok nsan tarafından uyarıcı kullananlar olarak görülmezler. Alkol g b kahve de toplumun kabul
ett ğ b r madded r, oysa örneğ n mar huana böyle kabul görmez. Y ne de, mar huana, hatta koka n
kullanımını hoş gören, ancak hem kahve hem de alkole soğuk bakan toplumlar da vardır. Sosyologlar, neden
böyle karşıtlıklar olduğuyla lg len rler.

Üçüncüsü, b r f ncan kahve çen b r , dünyanın bütününe yayılan karmaşık b r toplumsal ve ekonom k l şk ler
kümes çer s nde yer almaktadır. Kahve, gezegen m z[ n] en zeng n ve en yoksul bölgeler ndek nsanları
b rb r ne bağlayan b r üründür: Zeng n ülkelerde büyük m ktarlarda tüket l r, ancak esas olarak yoksul
ülkelerde üret l r. Kahve, petrolden sonra uluslararası t carettek en değerl maldır; pek çok ülke ç n, dış
t caretten elde ed len en büyük kazancı sağlar. Kahven n üret m , taşınması ve dağıtımı, kahvey çen nsanlar
arasındak sürekl etk leş mler gerekt r r. (...)

Dördüncüsü, b r f ncan kahvey yudumlamak, bütün b r geçm ş toplumsal ve ekonom k gel şme sürec n
varsayar. Ş md lerde Batı beslenme b ç m n n çok b l nen d ğer kalemler yle –çay, muz, patates ve beyaz
şeker g b - b rl kte kahve, ancak 1800’ler n sonlarından başlayarak yaygın b r b ç mde tüket l r hale gelm şt r
(kahve, daha önceler seçk nler arasında moda olmuşsa da). İçeceğ n köken Ortadoğu olsa da, yaygın
tüket m k yüzyıl önces ndek Batı’nın yayılma dönem ne g tmekted r. Bugün çt ğ m z kahven n neredeyse
tamamı, Avrupalılar tarafından sömürgeleşt r lm ş bölgelerden (Güney Amer ka ve Afr ka) gelmekted r; kahve
h ç b r b ç mde, Batı beslenme b ç m n n b r parçası değ ld r. Sömürge m rası, küresel kahve t caret üzer nde
devasa b r etk de bulunmuştur.

Beş nc s , kahve, küreselleşme, uluslararası t caret, nsan hakları ve çevren n yok ed lmes hakkındak çağdaş
tartışmaların merkez nde yer alan b r üründür. Kahve, yaygınlaştıkça ‘markalaşmış’ ve s yasallaşmıştır:
Tüket c ler n hang çeş t kahvey çecekler ve nereden satın alacakları konusundak seç mler , yaşam b ç m
terc hler hal ne gelm şt r. İnsanlar yalnızca organ k kahve, kafe ns z kahve ya da ‘ad l b r b ç mde alınıp
satılan’ (...) kahvey çmey terc h edeb l rler. Starbucks g b ‘ş rketleşm ş’ kahve z nc rler yer ne ‘bağımsız’
kahvehaneler terc h edeb l rler. Kahve çenler, nsan hakları ve çevre konusunda s c ller kötü olan bel rl

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/sosyolojiye_giris_1/1/index.html 17/238
11/18/2020 Sosyolojiye Giriş I

ülkelerden gelen kahvey boykot etmeye karar vereb l rler. Sosyologlar küreselleşmen n, nsanların
gezegen n uzak köşeler nde ortaya çıkan sorunlar hakkındak b l nçlenmeler n nasıl arttırdığını ve onları yen
ortaya çıkan b lg ler kend yaşamlarında kullanmaya nasıl yöneltt ğ n anlamaya çalışırlar.”

(Anthony G ddens, Sosyoloj , s. 38-42)

Toplumb l msel mgelem, yalnızca b rey lg lend r r görünen pek çok olayın gerçekte daha gen ş sorunları ve
l şk ler yansıttığını göreb lmem z sağlar. Boşanma, örneğ n, lk başlangıçta b reysel/k ş sel b r sorun/durum
olarak görüleb l r. Ancak, bütün evl l kler n üçte b r nden fazlasının lk 10 yıl ç nde bozulduğu herhang b r
ülkede, boşanma aynı zamanda toplumsal b r sorundur da. Ya da, Durkhe m’ n meşhur İnt har çalışmasında
örnekled ğ g b , bütünüyle b reysel b r durum olarak görüleb lecek nt harın, özell kle de anom k nt harların
pek çok toplumsal süreçle ve d ğer toplumsal olgularla yakından l şk s mevcuttur.

1.3. Sosyolojik Bilgi ve Sağduyu Bilgisi

Sosyoloj k düşünce tarzından ayrılan ötek yollar arasında sağduyu özel b r yer tutar. Belk d ğer akadem k
dallardan daha çok sosyoloj , kend yer ve prat ğ ç n önem tartışılmaz sorunlarla dolu olan sağduyuyla
lg l d r.
18
Ahmet Cev zc , sağduyuyu “Dış dünya le lg l olan, ve hemen herkes tarafından, tartışılmaksızın ve
sorgusuz suals z kabul ed len, fakat zaman f lozoflarının araştırmaları ya da ulaştığı sonuçlarla çatışab len
genel nançlar s stem ; bel rl b r alanda, özelleşme ve uzmanlık önces nde ve gündel k yaşamla l şk ç nde
gel şen ve lg l her b rey tarafından paylaşılan tutarlı nançlar ve yargılar s stem ”19 şekl nde tanımlar.
Dünyayı anlama çabalarımıza ve dünyaya yönel k yargılarımıza genelde sağduyu egemend r. Sağduyu,
toplumda evrensel yargı ve ortak duygu şekl nde somutlaşmış nançlar ve değerler bütününü, nsanın ç nde
doğup büyüdüğü toplumda esk den ber var olduğunu gördüğü teor ve prat kler fade etmek ç n kullanılır.
Sağduyu b lg s ; en genel anlamıyla, günlük şler m z sürdüreb lmek çn ht yaç duyduğumuz,
faydalandığımız zeng n ancak dağınık, s stemat k olmayan, genelde bağlantıları bel rs z, prat kte karşımıza
çıkan, bölük pörçük ve söze dökülemeyen b lg d r. Bu yönüyle de prat k faal yet n ve görünüşün ötes ne geç p
kuramsal b r düzeye çıkamayan b r b lg türü olarak değerlend r l r. Genel olarak, günlük hayatın b lg s olarak
kabul ed len sağduyu b lg s n n zorunlu olarak yanlış olduğunu da söyleyemey z.

Pek çok b l m dalı kend ler g b saygın ve s stemat k b r araştırma ç zg s zleyen d ğer b l m dallarından
farklılıklarını bel rleyerek kend n tanımlama peş nded r. Ancak sağduyuyla, ç z len sınırları ya da yapı
taşlarını yer nden oynatacak ölçüde ortak b r zem n paylaştıklarını düşünmezler. Bu, kayıtsızlık sebeps z de
değ ld r. Z ra sağduyunun f z ğ n, k myanın, astronom n n ya da jeoloj n n lg lend ğ konular hakkında
söyleyecek hemen hemen h çb r şey yoktur. F z ğ n ya da astronom n n lg lend ğ konular sıradan nsanların
görüş ufkuna, günlük deney mler kapsamına pek g rmez. Ve bu yüzden b l m nsanlarının yardımı, hatta

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/sosyolojiye_giris_1/1/index.html 18/238
11/18/2020 Sosyolojiye Giriş I

verd kler eğ t m olmaksızın b r kanaate varab lmem z mkansıza yakındır. Bu ve benzer b l mler n araştırdığı
konular yalnızca sıradan nsanların akıl sır erd remed ğ çok özel koşullarda gerçekleş r. Ancak b l m nsanları
onları göreb l r ve onlar üzer nde deney yapab l rler; bu konular ve olaylar bell b r b l m dalının, hatta onun
seç lm ş uygulayıcılarının tekel nded r. Onlar kamuoyuyla, sağduyuyla ya da uzman olmayan görüşler n b r
başka b ç m yle yarışmak zorunda kalmazlar; bunun tek neden , üzer nde çalıştıkları ve laf ett kler konularda
kamuoyuna ya da sağduyuya özgü b r görüş bulunmamasıdır. Bu durumu, daha z yade, spes f k bell
alanlarla sınırlı ya da parçasal özell k gösteren b l msel araştırmalar ç n söyleyeb l yoruz. Aslında –b l m
tar h n n b ze gösterd ğ g b - parça parça yapılan b l msel araştırmalardan hareketle ka natın şley ş ne ya da
metaf z k konulara l şk n olarak sağduyu b lg s yle çel şen ya da çatışan yaklaşımların gel şt r lmes de pekâlâ
mümkün olab lmekted r.

Sosyoloj ye gel nce şler b raz daha farklıdır. Sosyoloj k araştırma ç n hammadde sağlayan bütün
deney mler, sosyoloj k b lg y oluşturan hemen her şey sıradan nsanların normal günlük hayatlarında
yaşadıkları şeylerd r. Tecrübe, b r sosyolog tarafından lg len lmeye ve ncelenmeye başlamadan evvel zaten
sosyolog olmayan, sosyoloj k d l kullanma ve olayları sosyoloj k görüş açısından görme eğ t m almamış b r
k ş tarafından yaşanmış olan şeylerd r. Z ra, Peter Berger ve Thomas Luckmann’ın bel rtt ğ üzere, “Günlük
hayat, nsanlar tarafından yorumlanan ve tutarlı b r dünya olması anlamında onlara sübjekt f olarak anlamlı
gelen b r gerçekl k olarak kend n sunar. (...) Günlük hayat dünyası, hayatlarını sübjekt f olarak anlamlı b r
b ç mde dare etmekle uğraşan sıradan toplum üyeler tarafından sadece gerçekl k olarak olduğu g b kabul
ed lmekle kalmaz. O, aynı zamanda, onların düşünce ve eylemler n doğuran b r dünyadır ve bu düşünce ve
eylemler sayes nde gerçek olarak muhafaza ed l r.”20 N hayet nde hep m z başka nsanlarla b rl kte yaşarız ve
b rb r m z etk ler z. Hep m z elde ett kler m z n başka nsanların yaptıklarına bağlı olduğunu çok y b l r z.
Hep m z b rçok kere arkadaşlarla ya da yabancılarla let ş m kopukluğunun acısını çekm ş zd r. Başkalarıyla
b rl kte yaşamak ç n b r sürü b lg ye ht yaç duyarız ve öznell kler-arası b r üret m olan bu b lg n n adı da
sağduyu b lg s d r.

Günlük rut nler n ç ne y ce daldığımızda, olup b tenler n anlamı üzer nde pek düşünmey z; hatta özel
deney m m z başkalarının başına gelenlerle karşılaştırmaya, b reysel olandak sosyal olanı, t kel olandak
genel olanı görmeye fırsatımız h ç olmaz. Sosyologların sıradan nsanların yer ne yaptıkları şte tam da bu
21
der ne nme, görüntüler n arkasındak n açığa çıkarma şlem d r. Fakat, bu kadar der ne ns nler ya da
nmes nler, sosyologların yola çıkmak ç n b z mle paylaştıkları günlük hayat deney m nden, her b r m z n
günlük hayatına g rm ş ham b lg den başka b r hareket noktaları da yoktur. Yalnızca bu nedenden dolayı
sosyologlar, araştırma konularına ne kadar uzak durmaya çalışırlarsa çalışsınlar, kavramaya çalıştıkları
deney m n ç b lg s nden tamamen kopamazlar.

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/sosyolojiye_giris_1/1/index.html 19/238
11/18/2020 Sosyolojiye Giriş I

Doğa b l mc ler n gözlemley p üzer ne teor ürett ğ olgular, şlenmem ş, herhang b r et ketlenmeye maruz
kalmamış ve ver l tanımlardan uzak b r şek lde bulunurlar. Sosyologların araştırdığı türden nsan eylemler
ve etk leş mler , ne kadar dağılmış, bölük pörçük olurlarsa olsunlar, heps o eylem gerçekleşt renler [fa ller]
tarafından adlandırılmış ve bell b r teor ye kavuşturulmuş şeylerd r. Başka b r dey şle, toplumsal olgular
sosyolog onları araştırmaya başlamadan evvel, sağduyu b lg s n n nesnes olmuşlardır. A leler, örgütler,
akrabalık l şk ler , komşuluk l şk ler , şeh rler ve köyler, m lletler ve d nî cemaatler ve düzenl nsan
etk leş m yle b r arada tutulan başka gruplaşmalar zaten fa llerce anlamlandırılmış ve önemler bel rlenm ş,
h yerarş k b r düzen ç ne yerleşt r lm şlerd r. Fa ller, herhang b r toplumsal eylem gerçekleşt r rken o
konudak sağduyu b lg s n n farkında olarak davranırlar. Net ce t bar yle, o toplumsal eylemler
gerçekleşt ren ya da onlara maruz kalan sıradan fa ller ve meslekten sosyologlar onlardan bahsederken aynı
s mler , aynı d l kullanmak zorundadırlar. Sosyologların kullanab lecekler her ter m ‘sıradan’ nsanların
sağduyu b lg s tarafından ver lm ş anlamlar le öneml ölçüde yüklüdür. Elbette bell b r sosyoloj k perspekt f
ve toplumb l msel mgelem sah b olarak meslekten sosyologlar, söz konusu kavramlara, o toplumsal
eylemler gerçekleşt ren ‘sokaktak nsan’dan daha ötede, daha nesnel, daha kapsamlı ve der n anlamlar
yükleyecek ve daha uzun vadel yorumlarda bulunacak; ep stemologların dey m yle “logos’un üst düzeyde”
şled ğ kuramsal yaklaşımlar gel şt receklerd r.22

Sosyoloj k araştırmanın konusu olan olgular hakkında değerlend rmede bulunmak, onlara l şk n bell
soyutlamalar yapmak n hayet nde toplumsal eylem çer s ndek herkes ç n mümkündür. Bu konuda açıkça
konulmuş aşılmaz sınırlar mevcut değ ld r. Toplumsal hayatın gerçekler de, zaten bu türden sınırlamalar
koymayı mkansız kılmaktadır. Bu anlamıyla, sıradan deney mler m zle er şemeyeceğ m z konuları şleyen
b l mler n aks ne, sosyoloj n n nceleme konusu üzer nde mutlak otor te olma dd asına ya da vardığı
sonuçlara her zaman t raz edeb lme durumu söz konusudur.

Bauman’ın da bel rtt ğ g b , “İşte bu yüzden, uygun sosyoloj k b lg yle her zaman sosyoloj k f k rlerle dolu
olan sağduyu arasına sınır çekmek, tutarlı b r b lg kümes olarak sosyoloj n n k ml ğ açısından çok öneml
b r konudur.”23

Bauman, sosyoloj k b lg le sağduyu b lg arasında, yukarıda d le get r len bütün bu yaklaşımlara rağmen,
dört temel farklılık olduğunu vurgulamaktadır:

“Öncel kle, sağduyudan farklı olarak (başka, daha çok gevşek ve daha az ht yatlı b r b ç mde özdenet ml
olduğu söylenen b lg b ç mler nden ayrı olan) sosyoloj , b l m n b r vasfı olduğu kabul ed len sorumlu
konuşmanın katı kurallarına kend n uydurmaya gayret eder. (...) İk nc farklılık, yargı oluşturmak ç n
materyal n çıkarıldığı alanın büyüklüğü le l şk l d r. (...) sosyologların b reysel hayat dünyasının
sunduğundan daha gen ş b r bakış açısı arayışları büyük b r farklılık yaratır; yalnızca –daha çok ver , tek tek
örnek olaylar yer ne daha çok olgu ve stat st kî ver vb. g b - n cel b r farklılık değ l, n tel k ve b lg n n

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/sosyolojiye_giris_1/1/index.html 20/238
11/18/2020 Sosyolojiye Giriş I

kullanımı bakımından da b r farklılık yaratır. (...) Sosyoloj le sağduyu arasındak üçüncü farklılık tek tek her
k ş n n nsan gerçekl ğ ne anlam verme b ç mler yle; k ş ler n meraklarını g dermek ç n, neden bunun değ l
de şunun olduğunu ya da durumun neden böyle olduğunu nasıl açıklamaya kalkıştıkları le lg l d r. Ben m
g b sen n de, kend deneyler nden kalkarak eylemler n n ‘yaratıcısı’ olduğunu b ld ğ n düşünüyorum;
b l yorsun k (zorunlu olarak sen n eylem n n sonuçları olmasa da) yaptığın şey sen n maksadının, umudunun
ya da n yet n n ürünüdür. (...) Gayet doğal olarak eylem n düşünme b ç m n sana bütün ötek eylemler
anlamlı kılman ç n b r model h zmet görür. Bu g b eylemler , n yetler n kend deney mler nden b ld ğ n
başkalarına atı a bulunarak açıklarsın. (...) Sosyoloj , bu k ş selleşt r lm ş dünya görüşler ne karşı çıkar.
Sosyoloj gözlemler ne b reysel fa ller ve tek l eylemler yer ne oluşumlardan (bağımlılık ağlarından) yola
çıkarken, tamamen k ş sel ve özel olan kend düşünceler m z ve şler m z de dah l, nsan dünyasını anlamanın
anahtarı olarak b ld ğ m z o güdülenm ş b rey metaforunun yer nde olmadığını göster r. (...) Son olarak
dünyayı ve kend m z anlamamızda sağduyunun gücünün (sağduyunun sorgulanamazlığı, k ş n n kend n
olumlamasını sağlama kapas tes ), hükümler n n görünüştek tartışma götürmez karakter ne bağlı olduğunu
hatırlayalım. Bu, sağduyumuzu b ç mlend ren ama aynı zamanda onun tarafından b ç mlend r len günlük
hayatın rut n, tekdüze doğasına dayanan döngüdür. (...) [Yeter kadar sıklıkla tekrarlandığında alışkanlık
hal ne gelen, sorgulanmaya ht yaç duyulmayan ve kend ler n açıklayan şeyler olarak alışkanlıkların ve
karşılıklı olarak b rb rler n pek şt ren nançların hükmü altındak bu b ld k dünya (günlük hayat) le
karşılaştığında] sosyoloj herkes n ş ne burnunu sokan ve sıklıkla s n r bozucu b r yabancı g b davranır.
Sosyoloj ‘sak nler’ arasında k msen n bırakın yanıtlanmayı, sorulduğunu b le hatırlamadığı sorular sorarak
rahat ve sess z hayat tarzını bozar; b ld k olanı b lmed kleşt r r. Ansızın hayatın günlük akışı masaya yatırılır.
Artık o yalnızca olası tarzlardan b r , tek ve eşs z olmayan, ‘doğal’ olmayan b r hayat tarzı olarak görünür.”24

1.4. Sosyolojinin Diğer Sosyal Bilimlerle İlişkisi

Bauman, sosyoloj n n d ğer akadem k d s pl nlerle l şk s n , benzerl kler n ve farklılıklarını ‘kütüphane’


metaforuyla anlatır (bkz. Kutu-3). Devamında da şu soruları sorar: “B r şey d ğerler nden farklı olarak
‘sosyoloj k’ yapan şey ned r? B r şey ötek b lg yığınlarından ve ötek b lg kullanma/üretme prat kler nden
farklı kılan ned r?”25

Kutu-3.

Aslında, sosyoloj k taplarıyla dolu k tap raflarına baktığımızda gözümüze çarpan lk şey başka raflar
olacaktır. Çoğu ün vers te kütüphanes nde, muhtemelen heps de ‘sosyoloj ’den başka s mler taşıyan,
sözgel m et ketler nde ‘tar h’, ‘s yasal b l mler’, ‘hukuk’, ‘sosyal pol t ka’, ‘ekonom ’ yazan k tapların en yakın
raflara yerleşt r lm ş olduğunu göreceks n z. Bu g b rafları b rb r ne yakın olacak şek lde düzenleyen
kütüphanec ler belk okuyucuların rahatı ve sted kler k tabı kolayca bulmalarını düşünmüştür. Sosyoloj
raflarına göz gezd ren okuyucuların zaman zaman, örneğ n tar h ya da s yasal b l mler raflarına konmuş b r

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/sosyolojiye_giris_1/1/index.html 21/238
11/18/2020 Sosyolojiye Giriş I

k tabı arayacaklarını ve bu k tapları, örneğ n f z k ya da mak ne mühend sl ğ raflarındak k taplardan daha


sık arayacaklarını varsaymışlardır (ya da b z öyle olduğunu tahm n edeb l r z). Başka b r fadeyle,
kütüphanec ler sosyoloj n n konusunun b r bakıma ‘s yasal b l mler’ ya da ‘ekonom ’ adı altındak b lg
yığınının konusuna daha yakın olduğunu, belk ayrıca sosyoloj k taplarıyla hemen yakınına d z lm ş k taplar
arasındak farklılığın sosyoloj yle, örneğ n k mya ya da tıp b l mler arasındak farklılığa kıyasla daha az
d llend r lmekte, bell bel rs z, b raz da tartışmalı olduğunu varsaymışlardır.

Akıllarından bu düşünceler geçm ş olsun ya da olmasın, kütüphanec ler doğru olanı yapmıştır. Yan yana
d z lm ş b lg kümeler n n ortak çok şeyler vardır. Heps de nsan ürünü dünyayla, dünyanın nsan
etk nl kler n n zler n taşıyan, nsanların eylemler olmaksızın var olması düşünülemeyen parçası ya da
boyutlarıyla lg l d r. Tar h hukuk, ekonom , s yasal b l mler, sosyoloj , heps de nsan eylemler n ve bunların
sonuçlarını tartışır. Bu da paylaştıkları çok şey olduğu anlamına gel r ve dolayısıyla gerçekten aynı gruba
g rerler. Gelgelel m, eğer bütün bu b lg kümeler aynı alanı araştırıyorlarsa, onları b rb r nden ayıran şey,
varsa, ned r? ‘Farklılık yaratan farklılık’, bölünmey ve ayrı s mler haklılaştıran şey ned r? Bütün
benzerl kler ne ve ortak lg ler ve alanlarına rağmen, hang gerekçeyle tar h n sosyoloj olmadığında ve
k s n n b rden s yaset b l m olmadığında ısrar gedeb l r z?

(Zygmunt Bauman, Sosyoloj k Düşünmek, s. 11-12)

B lg kümeler arasındak bölünmen n, genel olarak, nceled kler dünyadak bölünmüşlüğü yansıttığı
varsayılır. Onları b rb r nden farklılaştıran nsan eylemler ya da nsan eylemler n n özell kler d r ve b lg
kümeler arasındak bölünme bu olgunun b l nc ne varılmasından başka b r şey değ ld r. Bundan dolayı der z
k : Sosyoloj hal hazırda süregelen ya da zamanla değ şmeyen genel n tel kl eylemler üzer nde yoğunlaşır,
Tar h se geçm şte gerçekleşm ş ve bugün artık olmayan eylemlerle lg l d r; Sosyoloj d kkat n günümüzde
kend toplumumuzda gerçekleşen eylemlere ya da b r toplumdan ötek ne değ şmeyen eylem türler ne ver r,
Antropoloj se modern sanay toplumlarından farklı toplumlarla lg len r. Sosyoloj n n ötek yakın
akrabalarına gel nce ‘kes n’ yanıt vermek b raz zor olacaktır ancak y ne de şunları söyleyeb l r z: S yasal
b l mler, ağırlıklı olarak kt dar ve yönet mle lg l eylemler tartışır. Ekonom , mal ve h zmetler n üret lmes ,
dağıtılması ve kaynakların kullanılması le lg l eylemler ele alır. Hukuk, nsan davranışını düzenleyen
normlar ve bu normların/kuralların nasıl fade ed ld ğ , bu normların get rd ğ yükümlülükler ve yasaların
nasıl uygulandığı le lg l d r.

Yukarıdak soruya bu şek lde son derece ‘kes n’ yanıtlar vereb l r z; ancak ver len bu cevaplara daha yakından
baktığımızda meselen n o kadar da kolay ve halled lm ş olmadığını ve cevapların da ‘kes nl k’ten uzak
olduğunu görürüz. Z ra Bauman’ın da fade ett ğ g b , “Eğer yaşarken böyles alanları ayırab l yorsak, eğer bu
eylem n burada ve ş md pol t kaya a t olduğunu, d ğer n n de ekonom k karakter taşıdığı ayrımını

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/sosyolojiye_giris_1/1/index.html 22/238
11/18/2020 Sosyolojiye Giriş I

yapab l yorsak, bunun tek neden b ze her şeyden önce bu tür ayrımlar yapmanın öğret lm ş olmasıdır.
Dolayısıyla gerçekten dünyanın kend s n değ l, dünyayla l şk m z b l r z; b r bakıma, dünya mgem z , d lden
ve eğ t mden kazandığımız yapı taşlarından sıkıca örülmüş b r model prat ğe geç r r z.”27

Akadem k d s pl nler arasındak farklılıklardan yansıyan b ç m yle nsan dünyasında doğal b r bölünme
yoktur. Ters ne, nsan dünyasının bölümlenmes , nsan eylemler yle uğraşan akadem syenler arasındak
şbölümünün b r sonucudur; bu, her b r alanın uzmanlarının ayrılmasıyla ve her b r grubun hükmett kler
alana ney n a t olup ney n olmadığına karar verme hakkıyla desteklen p pek şt r len b r şbölümüdür. İç nde
yaşadığımız dünyaya yapısını kazandıran da bu şbölümüdür.

Pek , acaba bu d s pl nler n b rb rler nden farklılaşması, kullandıkları b l msel araştırma tekn kler n n farklı
oluşundan kaynaklanıyor olab l r m ? İlk bakışta bunlar, çalışma konuları olarak seçt kler şeylere karşı
tutumları bakımından çok az farklılık göster rler ya da h ç farklılık göstermezler. Heps kend konularıyla
lg len rken benzer kurallara uyarlar. Heps bulgularını b l msel olarak kabul ed lm ş bell b r yönteme uygun
olarak elde etmeye ve sunmaya çalışırlar. Kısacası, akadem k uzmanlık dd asında bulunan ve bu dd ası
kabul gören herkes olguları toplayıp şlerken benzer yollar zler.

Sosyoloj y farklı kılan şey, nsan eylemler n gen ş çaplı oluşumların öğeler olarak görme alışkanlığıdır, bu
oluşumlar se karşılıklı b r bağımlılık ağına takılmış fa ller n rastlantısal olmayan b rl ktel ğ b ç m nde
düşünüleb l r. İnsanların her zaman ve kaçınılmaz olarak başka nsanlarla ortaklık, let ş m, mücadele,
rekabet, elb rl ğ hal nde yaşamaları neden ve hang anlamda öneml d r? İşte sosyoloj k tartışmanın özel
alanını oluşturan ve sosyoloj n n beşer ve sosyal b l mler n görece özerk b r dalı olarak tanımlanmasını
sağlayan şey bu tür sorulardır.

Okuma Öner ler

Sosyoloj n n ne olduğu, ne şe yaradığı, d ğer b l mlerden ve yaklaşımlardan nerede farklılaştığı vb. g b


hususlarda kuşatıcı, felsefî b r der nl k ve ufuk kazandıran şu k çalışma öneml d r: Zygmunt Bauman,
Sosyoloj k Düşünme (künyes d pnotlarda ver ld ); C. Wr ght M lls, Toplumb l msel Düşün (künyes
d pnotlarda ver ld ). Sosyoloj n n temel kavramlarını, kuramlarını ve düşünürler n ortaya çıktığı tar hsel ve
toplumsal koşullar bağlamına yerleşt rerek ele alan zeng n, der nl kl ve eleşt rel b r anal z ç n, Baykan
Sezer’ n Sosyoloj n n Ana Başlıkları (İstanbul: K tabev Yay., 2011 [1. Baskı: İstanbul Ün vers tes Edeb yat
Fakültes Yay., 1985]) çalışması vazgeç lmez önemded r. Anthony G ddens’e a t Sosyoloj : Eleşt rel B r
Yaklaşım (çev. Ruh Esengün ve İsma l Öğret r, Erzurum: İhtar Yay., 1993), klas k sosyal teor n n ve sosyoloj
kuramlarının çağdaş toplumların ncelenmes nde yaşadığı sıkıntıları eleşt rel b r perspekt fle ele alır. Joseph
F chter’ n yapısal- şlevselc b r yaklaşımla kaleme aldığı Sosyoloj Ned r? (çev. N lgün Çeleb , 2. Baskı, Ankara:
Att la K tapev , 1994) s ml çalışması, sosyoloj ye yen başlayanlar ç n derl toplu b r g r ş k tabı
n tel ğ nded r. Çağdaş sosyoloj n n saygın s mler nden Peter L. Berger’ n Sosyoloj ye Çağrı: Hüman st B r
https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/sosyolojiye_giris_1/1/index.html 23/238
11/18/2020 Sosyolojiye Giriş I

Perspekt f (çev. A. Erkan Koca, İstanbul: İlet ş m Yay., 2017) ve Norbert El as’ın Sosyoloj Ned r? (çev. Oktay
Değ rmenc , İstanbul: Olv do K tap, 2016) başlıklı k tapları, yazarlarının özgün sosyoloj k yaklaşımları
çerçeves nde sosyoloj ye ve nceleme nesnes ne l şk n değerlend rmeler n ve tartışmalarını çeren öneml
met nlerd r.

Uygulamalar

B r Starbucks şubes n z yaret ed n ve mekan tasarımından ürün sunumuna, müşter l şk ler ne


varıncaya dek pek çok yönüne da r gözlemler yapın.

Geleneksel b r kahvehanede de benzer alanlara l şk n gözlemlerde bulunun.

İk toplumsal mekanı, bütün özell kler t bar yle karşılaştırın.

İk toplumsal mekan arasında ne türden benzerl kler ya da farklılıklar söz konusudur? Tartışınız.

Uygulama Soruları

Ortaokul öğrenc s b r genç kızın, aşırı k lolu olduğu end şes ve daha çek c olma umuduyla kend s n
s stemat k olarak aç bıraktığını ve k m tedav yöntemler ne başvurduğunu düşünel m. Bu genç kızın
terc hler ya da kend algısı üzer nde toplumsal etk ler söz konusu mudur? Varsa, bu toplumsal etk ler
hang noktalarda kend s n göstermekted r ve nasıl?

Del dana hastalığı ya da kuş gr b g b salgınların beslenme alışkanlıklarımız üzer nde ne g b etk ler
olmuştur? Bu alışkanlıklarımızın değ şmes nde bell toplumsal ya da ekonom k güçler n, örneğ n gıda
sektöründek güçlü f rmaların etk s olmuş mudur? Araştırınız.

Bölüm Özeti

Bu bölümde sosyoloj n n yen başlayanlara tanıtılması amaçlanmıştır. B r g r ş ve tanıtım bölümü


olarak düşünülen bu ün tede, sosyoloj n n ne olduğu, nceleme nesnes n n ne olduğu ve onu nasıl ele
aldığı, gerek nceleme nesnes n n tanımı ve gerekse de onu ele alma b ç m olarak toplumla lg l d ğer
akadem k nceleme alanlarından nerelerde farklılaştığı g b hususlar toplumb l msel mgelem ve
sağduyusal b lg g b k temel kavram üzer nden rdelenm şt r.

Sosyoloj n n ana konusu, k ş sel özell kler m z le gen ş kapsamlı toplumsal güçler arasındak karmaşık
etk leş m n ürünü olan günlük hayattak düşünce ve davranışlarımızdır.

B rey ve toplumu b rl kte ele almadan, b reyler ve toplum arasındak l şk y anlayamayız.

Toplumb l msel mgelem, toplumsal güçler n b reysel yaşamımız üzer ndek etk s n göreb lme
yeteneğ ve hayatımızın, b reysel geçm ş m z le toplumsal tar h m z n ortak b r eser olduğunu
anlayab lme becer s d r.

Sosyologlar, b reyler n ç dünyasında olup b tenler değ l, nsan- nsan, nsan-grup ve nsan le topyekun
toplum arasındak etk leş m ve l şk ler araştırırlar.
https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/sosyolojiye_giris_1/1/index.html 24/238
11/18/2020 Sosyolojiye Giriş I

Sosyoloj , kt sat, tar h, s yaset b l m , hukuk, antropoloj , ps koloj vb. g b d ğer d s pl nlerle heps n n
nsan ürünü dünyayı araştırmaları neden yle çok yakın l şk çer s nded r. Onların üret mler nden,
ncelemeler nden yararlanır. Aynı zamanda, odaklandığı konuların ve cevabını aradığı soruların
farklılığı neden yle de onlardan ayrışır.

1E. M ne Tan, Toplumb l me G r ş: Temel Kavramlar, Ankara: A. Ü. Eğ t m Fak. Yay., 1981, s. 1.


2Baykan Sezer, Sosyoloj n n Ana Başlıkları, İstanbul: İ. Ü. Edeb yat Fak. Yay., 1985, s. 13.
3Anthony G ddens, Sosyoloj , çev. Hüsey n Özel vd., Cemal Güzel (yay. haz.), İstanbul: Kırmızı Yay., 2008, s. 38.
4
Enver Özkalp, Sosyoloj ye G r ş, 6. Baskı, Esk şeh r: Anadolu Ün vers tes Eğ t m, Sağlık ve B l msel Araştırma
Çalışmaları Vakfı Yay., 1993, s. 1.
5Em le Durkhe m, Sosyoloj k Metodun Kuralları, çev. Enver Aytek n, 2. Baskı, İstanbul: Sosyal Yay., 1994, s. 30.
Durkhe m, aynı yerde (s. 29-30), ‘toplumsal olgu’ kavramıyla l şk l olarak ve hatta ona denk gelecek şek lde,
kurum sözcüğünü şöyle tar f ed yor: “Kend ler ne özgü varoluşları olan şeylerd r bunlar. B rey onları b ç mlenm ş
olarak bulur ve olmamalarını ya da olduklarından başka olmalarını sağlayamaz: demek k , b rey bunları hesaba
katmak zorundadır ve bunlar toplumun kend üyeler üzer ndek madd ve manev üstünlüğüne çeş tl
derecelerde katılmakta olduklarından, b rey ç n bunları değ ş kl ğe uğratmak b r o kadar zordur ( mkansızdır
dem yoruz). B rey onların ortaya çıkışında b r rol oynar şüphe yok k . (...) Ve madem k bu sentez (burada b r
b l nçler çokluğu bulunduğuna göre) sonuçta, b z m her b r m z n dışında meydana gelmekted r kaçınılmaz
olarak, her b r ayrı ayrı ele alınan her tek l radeden bağımsız olan davranış ve muhakeme tarzları tesp t ve tes s
eder b z m dışımızda. Başka b r yerde şaret ed ld ğ g b , b r sözcük vardır k , geçerl ktek anlamı b raz
gen şlet lmek kaydıyla, bu çok özel olma tarzını oldukça y fade etmekted r: kurum sözcüğüdür bu. Gerçekte, bu
dey m n anlamını tahr f etmeks z n, kollekt v te tafından tes s ed len bütün nançlara ve bütün davranış tarzlarına
kurum adı ver leb l r.”
6Max Weber, Ekonom ve Toplum, çev. Lat f Boyacı, İstanbul: Yarın Yay., 2012, c. I, s. 112. Aynı yerde, ‘eylem’
kavramıyla ney kastett ğ n de açıklama ht yacı h sseder: “‘Eylem’den eylemde bulunan b rey n –açık ya da örtük
olarak, unutarak ya da b lerek yaptığı- davranışına öznel b r anlam yükled ğ derecede söz edeceğ z. Eylem; öznel
anlamı, d ğerler n n davranışını d kkate aldığı ve dolayısıyla onun akışı ç nde yönlend r ld ğ kadar
‘toplumsaldır.’”
7Gordon Marshall, Sosyoloj Sözlüğü, çev. Osman Akınhay ve Derya Kömürcü, Ankara: B l m ve Sanat Yay., 1999, s.
732.
8Ahmet Ç ğdem, Toplum: Kavram ve Gerçekl k, İstanbul: İlet ş m Yay., 2006, s. 46.
9Cornel us Castor ad s, Toplum, İmgelem nde Kend n Nasıl Kurar?, c. II, Toplumsal İmgelem ve Kurum, çev. Işık
Ergüden, İstanbul: İlet ş m Yay., 2011, s. 12 vd.
10
Anthony G ddens, Toplumun Kuruluşu, çev. Hüsey n Özel, Ankara: B l m ve Sanat Yay., 1999.

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/sosyolojiye_giris_1/1/index.html 25/238
11/18/2020 Sosyolojiye Giriş I

11Bkz. Georg S mmel, “2. Toplum Nasıl Mümkün Olur?” ve “3. Sosyoloj Sorunu”, Georg S mmel, B reysell k ve
Kültür, çev. Tuncay B rkan, İstanbul: Met s Yay., 2009, s. 32-46 ve s. 47-57.
12
Paul E. Rock, The Mak ng of Symbol c Interact on sm, Londra: Palgrave MacM llan, 1979.
13
Max Horkhe mer ve Theodor Adorno, Sosyoloj k Açılımlar, çev. M. Seza Durgun ve Adnan Gümüş, Ankara:
B lgeSu, 2011, 29. K tap ç nde yer alan “Sosyoloj Kavramı” (s. 13-27) ve “Toplum” (s. 29-49) başlıklı bölümler bu
tartışma açısından özell kle öneml d r.
14Ahmet Ç ğdem, a.g.e., s. 50-51.
15Sosyoloj ye ve sosyoloj k perspekt fe l şk n key fle okunacak ufuk açıcı b r tartışma ç n bkz. Peter L. Berger,
Sosyoloj ye Çağrı: Hüman st B r Perspekt f, çev. A. Erkan Koca, İstanbul: İlet ş m Yay., 2017.
16
Kad r Cangızbay, sosyoloj y ‘hürr yet n b l m ’ olarak n teler. Bkz. Kad r Cangızbay, “Sosyoloj n n Ontoloj k
Temel : İnsan Özgürlüğü”, Kad r Cangızbay, Sosyoloj ler Değ l Sosyoloj , 4. Baskı, Ankara: Ütopya Yay., 2011, s. 42-
83 [bu yazı, ayrıca şu eser ç nde de yer almaktadır: Vedat B lg n, Erd nç Yazıcı ve Huzeyfe Arslan (eds.), Sosyoloj :
İnsan ve Toplum, Ankara: A K tap, 2015, s. 25-55]. Benzer şek lde Sa nt-S mon da, toplumsal gerçekl ğ
nceleyecek b l m ç n ‘ nsan lm ’, ‘sosyal f z k’ n yanı sıra ‘hürr yet lm ’ sm n de önerm şt . Bkz. Cem l Mer ç,
Sa nt-S mon: İlk Sosyolog, İlk Sosyal st, İstanbul: İlet ş m Yay., 1999, s. 127-128.
17
Kavram, Türkçe l teratürde toplumb l msel düşün, toplumb l msel mgelem, sosyoloj k düşün, sosyoloj k
tahayyül g b farklı şek llerde tercüme ed lmekted r. Bu met nde, toplumb l msel mgelem fades terc h ed lm şt r.
Yapılan alıntılarda, kaynak met ndek bareler –ve büyük ölçüde yazım tarzı- değ şt r lmeden kullanılmıştır.
18Sağduyu, burada common-sense’ n karşılığı olarak kullanılmıştır. “Sağduyu b lg s ” de common-sense
knowledge’ n karşılığı olarak kullanılmıştır. ‘Common-sense’, Türkçe l teratürde –az sayıda da olsa- ‘ortak-duyu’
sözcükler yle de karşılanmaktadır. Burada, herhang b r kavram tartışmasına g rmeyerek Türkçe’dek yaygın
kullanım terc h ed lm şt r.
19Ahmet Cev zc , Parad gma Felsefe Sözlüğü, 2. Baskı, İstanbul: Parad gma Yay., 2000, s. 213.
20Peter L. Berger ve Thomas Luckmann, Gerçekl ğ n Sosyal İnşası: B r B lg Sosyoloj s İncelemes , çev. Vefa Saygın
Öğütle, İstanbul: Parad gma Yay., 2008, s. 31-32. Berger-Luckmann, Alfred Schutz’un çalışmalarından hareketle,
söz konusu özell kler neden yle, günlük hayatın b lg s n ve sağduyu b lg s n sosyoloj n n ve özell kle de b lg
sosyoloj s n n temel uğraşı olarak n telemekted rler: “Teor k düşüncen n toplumdak ve tar htek önem n
abartmak, teor syenler n doğal b r kusurudur. O hâlde, bu entelektüel yanlış anlamayı düzeltmek, her şeyden çok
daha gerekl d r. B l msel, felsefî ve hattâ m toloj k dah olsalar, gerçekl ğ n teor k formülasyonları, b r toplumun
mensupları açısından ‘gerçek’ olan şeyler çermezler. Böyle olduğu ç nd r k , b lg sosyoloj s , her şeyden önce,
nsanların kend gündel k, yan teor k-olmayan ya da teor -önces hayatlarında ‘gerçekl k’ olarak b ld kler şeylerle
b zât hî lg lenmek zorundadır. D ğer b r dey şle, b lg sosyoloj s n n merkezî odağı, ‘f k rler’den z yâde ortakduyu
‘b lg ’s [common sense knowledge] olmalıdır. Onsuz h çb r toplumun var olamayacağı anlamlar çerçeves n tes s
eden şey, kes nl kle bu ‘b lg ’d r.” Peter L. Berger ve Thomas Luckmann, a.g.e., s. 23.

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/sosyolojiye_giris_1/1/index.html 26/238
11/18/2020 Sosyolojiye Giriş I

21“İnsanların gündel k anlamda b lg ve kavram sah b olmaları son derece olağan b r olgu olarak kabul ed l r.
Buna karşın, kavramlar ve tanımlar üzer nde düşünmek sıklıkla yaptığımız şlevler değ ld r. İnsanlara b r kavramın
tanımı sorulduğunda sıklıkla lk tepk şaşkınlıktır, ardından gelen tepk se somut b r örnek vermekt r.” Murat Baç,
Ep stemoloj , Esk şeh r: Anadolu Ün vers tes , 2011, s. 28. “Sıradan b r nsan b r çatala baktığı zaman o nesney
algılanab len özell kler le kavrar. Ancak aynı çatalı m kroskob k ölçülerde nceleyeb len b r b l m nsanı ç n çatal,
atomaltı parçacıklardan oluşan b r şeyd r. Bu durum elbette b l m nsanının b z m gördüğümüzden farklı b r
nesneye baktığı anlamına gelmez. Ancak f z kç n n bakışı ve kavrayışı karmaşık b r kuramsal s stem n
dolayımından geçerek ortaya çıkar. Çatal g b sıradan b r nesnen n atom k yapısı üzer ne konuşmak, üst düzey b r
logos’un uygulanması le olanaklı hâle gel r.” Murat Baç, a.g.e., s. 27.
22
“B r nc s , sağduyu kavramının her durumda ve her bağlamda aynı sonucu vermes beklenemez. Başka b r
dey şle, sağduyu den len yet b r mak ne g b şleyen –yan mekan k ve evrensel b r tarzda çalışıp bel rlenm ş
sonuçlar ortaya koyan- b r kapas te olmayab l r. O yüzden, sağduyunun b r sorun karşısında nasıl b r tepk veya
sonuç vereceğ , bağlamsal ve görece yönler çeren b r konu olab l r. İk nc s , sağduyunun genelde kabul gören
sonuçları bazen son derece yanıltıcı olup, bu sonuçları düzeltmek ç n b l m ve felsefe g b alanların şlevler ne
ht yaç olab l r.” Bkz. Murat Baç, a.g.e., s. 75.
23
Zygmunt Bauman, Sosyoloj k Düşünmek, çev. Abdullah Yılmaz, İstanbul: Ayrıntı Yay., 1998, s. 20.
24
Bauman, a.g.e., s. 20-24.
25Bauman, a.g.e., s. 11.

26Bauman, a.g.e., s. 13.

27Modern sosyal b l mler n kurumsallaşmasına ve d s pl nler arasındak sınırların yapısına da r ufuk açıcı b r
tartışma ç n bkz. Gulbenk an Kom syonu, Sosyal B l mler Açın: Sosyal B l mler n Yen den Yapılanması Üzer ne
Rapor, çev. Ş r n Tekel , İstanbul: Met s yay., 1996.

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/sosyolojiye_giris_1/1/index.html 27/238
11/18/2020 Sosyolojiye Giriş I

Ünite Soruları

1. Son dönemde medyada sıklıkla karşılaştığımız okullarda yaşanan ş ddet n artışı, uyuşturucu
kullanımının yaygınlaşması ve c nsel saldırılar vb. g b haberler , ‘sosyoloj k tahayyül’ yaklaşımını
göz önünde bulundurarak değerlend r n z.

2. Toplumda yaşanan herhang b r olayı ‘sağduyu’ b lg s ve ‘sosyoloj k b lg ’ ayrımını d kkate


alarak örnekley n z.

CEVAP ANAHTARI

1. - 2. -

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/sosyolojiye_giris_1/1/index.html 28/238
11/18/2020 Sosyolojiye Giriş I

2. SOSYOLOJİNİN BİR BİLİM OLARAK KURULUŞU

Giriş

Sosyoloj ; 19. yüzyılda Avrupa’da, oluşum hal ndek modern sanay toplumunun yaşadığı sorunları
Aydınlanma felsefes lkeler ışığında çözme çabasının b r ürünü olarak ortaya çıktı ve o doğrultuda gel şt .
Ortaya çıktığı dönem n ve toplumun sorunlarına, özell kler ne ve düşünce çerçeves ne bağlı olarak da bell
özell kler kazandı. B r başlangıç cümles olarak sosyoloj n n modernleşme sürec n n b r ürünü olarak ortaya
çıktığını ve bu sürec başarıyla tamamlamak m syonu yüklend ğ n söyleyeb l r z. Sosyoloj o dönemde ve
günümüzde, b rey ve toplumla lg l b r d s pl n olmasına karşın, “doğa b l mler model n kend ne örnek alan
poz t f b r b l m” olarak tanımlanır. Gerek 19. yüzyılda akadem k kurumsallaşmasını gerçekleşt ren kt sat,
hukuk, s yaset vb. g b b l mlerden özenle ayrıştırılması ve gerekse de yazısız/tar hs z toplumları nceleyen
etnografya, antropoloj g b b l mlerden farklı olarak modern/endüstr yel/kap tal st Avrupa toplumunu
nceleyen b r b l m olarak tanımlanması sosyoloj n n ortaya çıktığı Avrupa toplumunun o dönemde yaşadığı
özel toplumsal ve düşünsel koşullar sebeb yled r.

Daha önce de bel rt ld ğ üzere, sosyoloj modernleşme sürec n n b r sonucudur ve modernleşme sürec n n
başarıyla tamamlanması ç n şe koyulmuştur. Sosyoloj Türk ye’de de, batılılaşma sürec m z n b r sonucu
olarak ortaya çıkmıştır. Bu çerçevede ‘modern sanay toplumunun b l m olarak sosyoloj ’, devlet n
kurtuluşunu batılılaşma çözümünde gören Osmanlı memur-aydınları tarafından çok yakından tak p
ed lm şt r. Dönem n revaçta olan sosyoloj k düşünürler , Osmanlı devlet n n ht yaçları ve şartları da d kkate
alınarak, hızla Türkçe’ye aktarılmaya çalışılmıştır.

Bu bölümde, sosyoloj y ortaya çıkaran toplumsal ve tar hsel koşullar tasv r ed lmekte ve dönem n düşünsel
ht yaçlarına uygun olarak kazandığı temel özell kler değerlend r lmekted r.

2.1. Sosyolojinin Ortaya Çıktığı Koşullar

Sürekl olarak aklımızda tutmamız gereken b r husus, sosyal b l mler n modern dünyaya a t b r şey
olduğudur. Temel özell kler n , amaçlarını, araçlarını ve ana sorularını temelde bel rleyen, şte bu modern
dünya ded ğ m z şeyd r. Sosyal b l mler, hem bu dünyanın b r sonucudur, hem de bu dünyanın oluşmasında
pay sah b d r. Sosyal b l mler, gerçekl k hakkında, b r b ç mde amp r k olarak doğrulanan s steml , dünyev
b lg üretme çabasıdır ya da bu çabaya dayanır.

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/sosyolojiye_giris_1/1/index.html 29/238
11/18/2020 Sosyolojiye Giriş I

İlerleme modern dönem n, yen sınırsızlık duygusuyla kanatlanan ve teknoloj n n madd başarılarından güç
alan k l t sözcüğü hal ne geld . İlerleme f kr n n önem , öncek dönem n dünya/evren f kr le
karşılaştırıldığında daha y anlaşılab l r. Orta çağların Avrupa’sı “ lerlemek”ten ya da büyümekten çok
“eldek n koruma” hedef üzer ne nşa ed lm şt . O nedenle olsa gerek, dönem n mukted rler sonu bel rs z b r
macera olarak değerlend rd kler Colomb’un sefer ne destek vermem şlerd . Fakat mukted rler n desteğ nden
yoksun olarak çıktığı sefer, Colomb’un karşısına h ç düşünmed ğ ve hayal dah edemed ğ mkanlar çıkardı.
Bu seferle elde ed lenler n önem sonrak yıllarda daha da fazla ortaya çıkacaktı. H nd stan’a ulaşmak ç n yol
aranırken, yen b r kıta bulunmuştu. Ve her şey o andan t baren yavaş yavaş, başlangıçta çok da fark
ed lmeks z n değ şmeye başladı. Bu b r değ ş m sürec yd ve değ ş m n uçları yavaş yavaş kend s n
göster yordu. B r şeyler n değ şmekte olduğu h ssed l yordu belk fakat değ ş m n nereye doğru olduğu,
ortaya ney n çıkacağı henüz net b r b ç mde açığa çıkmış değ ld . Değ ş kl kler n ve mkanların farkında
olmayanlar ya da değ ş mden hoşnut olmayanlar da, yalnızca Batı-dışı toplumlar değ ld , b zzat Avrupalılar
da bu yen buluşun kend ler ne neler get rd ğ n n ya da ne tür sonuçlar doğuracağının farkında değ llerd .
Hatta bel rs z b r gelecekten end şe duyan kes mler de hayl fazlaydı. Bunun yanı sıra, değ ş m n peş nde
koşan çevreler de vardı. Bu gel şmeler n sosyal yapı, kültür, doğa ve toplum anlayışları bağlamında ger
döndürülemez b r değ ş m yarattığı çok açık b r b ç mde ancak 200-300 yıl sonra fark ed leb lm şt .

Doğa b l m nde yaşanan gel şmeler, Reform ve Rönesans dönemler , aydınlanma felsefes , endüstr devr m
ve en n hayet nde de Fransız İht lal ... Aşağıda üzer nde tekrar durulacağı üzere, bu süreçler sonucunda önce
doğa tasavvuru değ şt , ardından k l sen n otor tes sarsıldı. Sonrasında Orta Çağ Avrupası’nın ekonom k
temel ve en n hayet nde de s yasî ve hukukî temel köklü b r b ç mde sarsıldı ve dağıldı.

Fakat yaşanan süreç, aynı zamanda b r kaos ortamını da beraber nde get rd . Bu, geleneksel yapıların
yaşanan hızlı ekonom k, s yasal, kültürel ve toplumsal değ ş mle b rl kte dağılmasının yarattığı b r
karmaşaydı. Esk üret m l şk ler değ ş yor ve onlarla b rl kte esk yaşam tarzları, değerler, s yasal yapılar, d nî
nançlar da aşınıyor, yıpranıyor ve toplum üzer ndek etk ler n ve şlevler n y t r yorlardı. Marx’ın Komün st
Part s Man festosu’nda vec z şek lde fade ett ğ g b , ‘katı olan her şey buharlaşıyordu’. 18. ve 19. yüzyıllar bu
hızlı değ ş m n had safhaya çıktığı ve esk düzen n temeller n n sarsıldığı b r yüzyıldı. Bu yüzyıllar, aynı
zamanda, bu gel şmelere uygun değerler n ve düzen n nşasına yönel k b r çabanın, başka b r dey şle,
bozulan düzen n yen gel şmelere uygun yen değerler temel nde yen den yaratılması çabalarının da arttığı
muazzam canlı b r dönemd . Sosyal b l mler ve özelde de sosyoloj , bu toplumsal kaosu çözümlemek,
bozulan düzen bu değ ş m sürec nde gel şt r len yen lkeler çerçeves nde yen den tes s etmek görev yle
ortaya çıktılar.

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/sosyolojiye_giris_1/1/index.html 30/238
11/18/2020 Sosyolojiye Giriş I

19. yüzyılın entelektüel tar h ne her şeyden önce, b lg n n d s pl nlere ayrılması ve meslekleşmes , yan yen
b lg üretmek ve b lg üretenler yen den üretmek üzere devamlılık gösteren kurumsal yapıların oluşturulması
sürec damgasını vurmuştur.1

Fransız devr m le b rl kte gündeme gelen kültürel alt-üst oluş, sosyal b l mlere duyulan lg y canlandırdı.
Z ra, artık mesele sosyal hayatın doğal düzen türünden teor lerle halled lem yordu:

“Ters ne, pek çok k ş çözümün ‘halk’ egemenl ğ n n hızla norm hal ne geld ğ b r dünyada, önlenemez
görünen sosyal değ şmey , kuşkusuz çapını sınırlı tutma umuduyla, örgütlemek ve rasyonelleşt rmekten
geçt ğ n savunuyordu. Ama eğer sosyal değ ş m örgütlenecek ve rasyonelleşt r lecek d yse, daha önce onu
ncelemek ve değ şmeye yön veren kuralları anlamak gerek yordu. Sonradan sosyal b l mler adını verd ğ m z
çalışmaların ün vers tede yer olması b r yana, bunlara c dd b r sosyal ht yaç vardı. Üstel k, yen b r sosyal
düzen n st krarlı b ç mde kurulmasına çalışılacaksa, söz konusu b l m n olab ld ğ nce kes n (ya da ‘poz t f’)
olmasında yarar vardı. Bu amaçla 19. yüzyılın lk yarısında modern sosyal b l m n temeller n atmaya
g r şenler, özell kle Büyük Br tanya ve Fransa’da, takl t ed lecek model olarak gözler n Newton f z ğ ne
çev rd ler.”2

Sosyal parçalanma sürec n yaşamış devletlerde, sosyal b rl ğ n yen den nasıl sağlanab leceğ le l şk l
olarak, yen ya da potans yel egemenl kler n ortaya koyab lmek ç n ulusal tar hler n nasıl gel şt ğ ne
bakılmaya başlandı. Bu ulusal tar hler artık prenslerden çok “halk”lar üzer nden şlenmekteyd . Tar h,
arş vlere dayalı amp r k b r araştırmaya yöneld ve kralları haklı kılan vakanüv sl kten uzaklaşmaya başladı.
Bu yen anlayışa sah p tar hç l k, “felsefeden başka b r şey değ l” d yerek -“spekülasyon” ve “tümdengel m”
uygulamalarını reddeden- sosyal b l me ve doğal b l mlere katılmaktaydı. Fakat, amp r k araştırmalara dayalı
olsa da, her b r farklı b r özell k arz eden toplumlar hakkında “genelleme” yapmak steyen sosyal b l mc lere,
yan “toplumun evrensel yasalarını bulma” arzusundak kuruculara şüpheyle bakılmaktaydı.

B l m n, z hn n dışına çıkmaya z n veren b r yöntem kullanarak nesnel gerçekl ğ n keşf n sağladığı, buna
karşılık felsefec ler n yalnızca düşündükler ve düşündükler üzer ne yazdıkları ler sürüldü. B l m ve felsefe
le lg l bu görüş, 19. yüzyılın lk yarısında sosyal dünyaya l şk n çözümlemeler yönetecek kuralları
bel rlemeye koyulan Comte ve M ll tarafından açık b r b ç mde savunuldu. İlk olarak Sa nt-S mon tarafından
öner len “sosyal f z k” ter m n canlandırırken Comte s yasal end şeler n açıkça ortaya koymuştu. Yapmak
sted ğ , Batı’yı, Fransız Devr m ’nden sonra gündeme gelen “entelektüel anarş ” yüzünden “zorunlu b r
yönet m b ç m ” hal ne gelen “s stemat k yolsuzluk”tan kurtarmaktı. Değ ş m tara arları Protestanlıktan
türet len salt olumsuz ve yıkıcı tezlere yaslanırken, düzen tara arları da modası geçm ş olarak
değerlend r len –Katol k ve feodal- doktr nlere dayanmaktaydı. Comte’a göre sosyal f z k, poz t v st felsefen n

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/sosyolojiye_giris_1/1/index.html 31/238
11/18/2020 Sosyolojiye Giriş I

ve düşüncen n b r sonucu ve gereğ olarak, sosyal sorunların çözümünü uygun eğ t m almış “sınırlı sayıda
seçk n zeka”ya devrederek düzen ve lerlemen n bağdaştırılmasını sağlayacaktı. Böylece yen b r manev güç
oluşturularak Devr m “sonlandırılacak” ve düzen yen den tes s ed lecekt .

Sosyal b l mler n değ ş k d s pl nler , 19. yüzyılda “gerçekl k” hakkında amp r k bulgulara (“spekülasyon”dan
farklı olarak) dayalı “nesnel” b lg elde ed lmes n sağlamak ç n harcanan genel çabaların b r parçası olarak
üret ld . Bu akadem k kurumlaşma İng ltere, Fransa, Almanya ve İtalya g b bell başlı merkezlerde başladı. Bu
çerçevede, 19. yüzyıl boyunca çok sayıda ve çok çeş tl “konu” ya da “d s pl n” adı öner ld . Ancak B r nc
Savaş önces nde adları üzer nde bell ölçüde uzlaşma sağlanmış b rkaç d s pl n vardı: Tar h, kt sat, sosyoloj ,
s yaset b l m ve antropoloj :

“Modern b l m, kap tal zm n evladıdır ve ona bağımlı olmuştur. B l mc ler toplumsal onay ve destek
görüyorlardı çünkü gerçek dünyada somut lerlemeler –üretkenl ğ artıracak ve zamanla mekanın dayattığı
sınırlamaları azaltıp herkes ç n daha büyük b r rahatlık yaratacak har ka mak neler- yaratma mkanı
sunuyorlardı. B l m şe yarıyordu.

B l msel faal yet kuşatacak tam b r dünya görüşü yaratılmıştı. B l mc ler n ‘tarafsız’ oldukları söylen yor,
böyle olmaları sten yordu. B l mc ler n ‘amp r k’ oldukları söylen yor, böyle olmaları sten yordu. B l mc ler n
‘evrensel’ doğruları aradıkları söylen yor, böyle olmaları sten yordu. B l mc ler n ‘bas t’ olanı keşfett kler
söylen yor, böyle olmaları sten yordu. Onlardan karmaşık gerçekler çözümleyerek bunları yönlend ren
bas t, en bas t temel kuralları saptamaları talep ed l yordu. Son olarak belk de heps n n en öneml s ,
b l mc ler n n ha nedenler değ l, etk l nedenler açığa çıkarttıkları söylen yor, böyle olmaları sten yordu.
Üstel k, bütün bu bet mleme ve stekler n b r paket oluşturdukları söylen yordu; heps b r arada ele
alınmalıydı.”3

Wallerste n’a göre, Fransız ht lal n n k öneml sonucu olmuştu: (1) S yas değ ş m sürekl ve normal b r
şeyd r; (2) Egemenl k “halk”a a t b r şeyd r. Bu k önerme, sadece kt dar ya da otor te sah pler tarafından
kullanılmıyordu, artık herkes tarafından kullanılab l yordu. Herkes n eş t olduğu f kr kt darlar tarafından ş n
can sıkıcı yanı olarak değerlend r l yordu. Ortada “tehl kel sınıflar” olarak adlandırılan b r grup oluşmuştu.
Serser mayın m sal , k m n el nde nasıl sonuçlar doğuracağı tahm n ed lemeden patlamaya hazır tehl ke
karşısında kt darın el nde üç araç vardı: (1) Toplumsal deoloj ler, (2) sosyal b l mler, ve (3) toplumsal
hareketler.

“Eğer s yas değ ş m norm olarak görülüyor ve eğer genell kle egemenl ğ n halkta olduğuna nanılıyorsa, soru
ateşten gömleğ n nasıl g y leceğ , daha akadem k b r b ç mde fade edecek olursak, kargaşayı, yıkıcılığı ve
aslında değ ş m n kend s n asgar ye nd rmek ç n toplumsal baskıların nasıl dare ed leceğ sorusu hal ne
gel r. İdeoloj ler şte burada devreye g rer. İdeoloj ler değ ş m dare etme programlarıdır. On dokuzuncu ve
y rm nc yüzyılların başlıca üç deoloj s , değ ş m asgar ye nd recek şek lde dare etmen n üç olası yolunu
https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/sosyolojiye_giris_1/1/index.html 32/238
11/18/2020 Sosyolojiye Giriş I

tems l ederler: Değ ş m mümkün olduğunca yavaşlatılab l r, tam olarak doğru hız aranab l r ya da
hızlandırılab l r. Bu üç program ç n çeş tl adlar cat ett k. Bunlardan b r sağ, merkez ve soldur. B raz daha
açıklayıcı olan k nc s se muhafazakarlık, l beral zm ve rad kal zm/sosyal zmd r.”4

Bunlar arasında d ğerler ne galebe çalan l beral zm oldu: Genel oy hakkı, refah devlet ve (dışa yönel k
ırkçılıkla b rleşm ş) b r ulusal k ml ğ n yaratılmasından oluşan üç katlı s yas programlarıyla Avrupa’da
tehl kel sınıflar mus bet n etk l b r b ç mde sona erd rd ler. S yas b r deoloj olarak l beral zm n stratej s ,
değ ş m dare etmekt k bu da değ ş m n doğru nsanlar tarafından doğru şek lde gerçekleşt r lmes n
gerekt r yordu. N tek m l beraller, lk olarak, bu daren n ehl yet sah b nsanların el nde olduğunu garant ye
alma ht yacı duydular. Ehl yet n de ne m ras yoluyla seç m (muhafazakar önyargı), ne de popülerl k yoluyla
seç mle (rad kal önyargı) garant altına alınamayacağına nandıkları ç n, ger de kalan tek olasılığa, l yakat
yoluyla seç me döndüler. Bunun anlamı, entelektüel sınıfa ya da en azından bu sınıfın “prat k” meseleler
üzer nde yoğunlaşmaya hazır kes mler ne dönmekt . İk nc şart, bu ehl yet sah b nsanların ed n lm ş
önyargılardan değ l, öner len reformların olası sonuçları konusunda önceden sah p olunan b lg den hareket
etmeler yd . Böyle hareket etmek ç n de toplumsal düzen n gerçekte nasıl şled ğ ne da r b lg ye ht yaçları
vardı. Bu da, araştırmaya ve araştırmacılara ht yaçları olduğu anlamına gel yordu. Sosyal b l m l beral g r ş m
ç n kes nl kle can alıcı b r önem taşıyordu:

“L beral deoloj le sosyal b l m g r ş m arasında sadece varoluşsal değ l özsel b r bağ da vardı. Sadece sosyal
b l mc ler n çoğunun l beral reform zm n savunucuları olduklarını söylem yorum. Bu doğrudur, ama çok
öneml değ ld r. Ben m söyled ğ m, l beral zm le sosyal b l m n aynı öncül –toplumsal l şk ler , tab k
b l msel (yan , rasyonel) b r b ç mde man pule etme yeteneğ sayes nde nsanın kusursuzluğa ulaşmasının
kes n olduğu öncülü- üzer ne kurulmuş oldukları. Mesele sadece bu öncülü paylaşıyor olmaları değ l, aynı
zamanda k s n n de bu öncül olmaksızın varolamayacak olmaları ve k s n n de bunu kurumsal yapılarının b r
parçası hal ne get rm ş olmalarıdır.”5

2.2. Sosyolojinin Bir Bilim Olarak Kuruluşu

“Sosyoloj . İsm cat eden Comte’a göre sosyoloj , b l mler n kral çes , kend ç nde bütünleşm ş ve b rleş k b r
sosyal b l m ve y ne Comteg l b r neoloj zmle söylen rse, ‘poz t v st’ olacaktı. Bununla b rl kte uygulamada
sosyoloj b r d s pl n olarak daha çok, ondokuzuncu yüzyılın k nc yarısında sayısı çok artmış olan kentl şç
sınıfların yol açtıkları hoşnutsuzluk ve düzens zl klerle baş etmey amaçlayan, sosyal reform dernekler n n
çalışmalarının ün vers tede meydana get rd ğ değ ş kl k ve kurumsallaşmayla gel şt . Bu sosyal reformcular
çalışmalarını ün vers te ortamına taşımakla, yasa değ ş kl kler ne yönel k akt f lob c l k roller nden
vazgeçt ler. (...) Sosyologlar kısmen başlangıçta sosyal reform örgütler yle olan yakın bağlarını koparmak
sted kler , kısmen de bugünü el almaya ağırlık verd kler ç n poz t v zme yöneld ler, bu da onları nomotet k6
kampa tt .”7

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/sosyolojiye_giris_1/1/index.html 33/238
11/18/2020 Sosyolojiye Giriş I

Sosyoloj , tekrarlayacak olursak, 19. yüzyılda Avrupa’da sanay toplumunun yarattığı sorunları Aydınlanma
felsefes nde b llurlaşan bell lkeler ışığında çözmek amacıyla ortaya çıktı ve o doğrultuda gel şt . Ortaya
çıktığı dönem n ve toplumun sorunlarına, özell kler ne ve düşünce çerçeves ne bağlı olarak da bell özell kler
kazandı. B r başlangıç cümles olarak sosyoloj n n “modern sanay toplumunun oluşum sürec n n b r sonucu
olduğunu ve aynı zamanda da bu sürec başarıya er şt rmek g b b r m syonla kend s n donattığını”
söyleyeb l r z. Sosyoloj n n o dönemde ve günümüzde, b rey ve toplumla lg l b r d s pl n olmasına karşın,
“doğa b l mler model n kend ne örnek alan poz t f b r b l m” olarak tanımlanması, 19. yüzyılda akadem k
kurumsallaşmasını gerçekleşt ren kt sat, hukuk, s yaset vb. g b b l mlerden özenle ayrıştırılması ve
yazısız/tar hs z toplumları nceleyen etnografya, antropoloj gb d s pl nlerden farklı olarak
modern/endüstr yel/kap tal st Avrupa toplumunu nceleyen b r c k b l m (b l mler n kral çes ) olarak
göster lmes de sosyoloj n n ortaya çıktığı Avrupa toplumunun o dönemde yaşadığı özel toplumsal ve
düşünsel koşullar bağlamında anlaşılab l r.

Bu çerçevede, sosyoloj y “modern sanay toplumunu nceleyen b r araştırma d s pl n ” olarak


tanımlayab l r z. Çözmeye çalıştığı prat k sorunlara bağlı olarak, kuramsal yaklaşımları temelde modern
toplumu meydana get ren 4 temel sürec n ya da devr m n oluşturduğu b r k mler n zler n taşır: (1) Doğa
b l mler ndek gel şmeler (b l msel devr m)8; (2) felsefe ve sanat alanında yaşanan gel şmeler (reform,
Rönesans ve aydınlanma felsefes )9; (3) sanay devr m ;10 ve (4) s yasî devr mler (Fransız İht lal ve
devamındak pek çok şç -köylü ayaklanması).

Tom Bottomore, sosyoloj n n lk dönemde gösterd ğ özell kler şöyle özetl yor:

“Toplumb l m n ben m ç zmeye çalıştığım sınırlar ç ndek ‘tar h-önces ’ kabaca, 1750-1850 dönem ndek
yüzyıllık b r sürey çermekted r. Bu dönem, b r başka dey şle, Montesqu eu’nun De l’espr t des lo s
[Kanunların Ruhu] adlı eser n yayınlaması le, Comte, Spencer ve Marx’ın lk yazılarını yayınladıkları tar hler
arasındadır. Ayrı b r b l m olarak toplumb l m n oluştuğu dönem se ondokuzuncu yüzyılın k nc yarısı le
y rm nc yüzyılın lk bölümüdür. Bu kısa özetlemede, lk dönem toplumb l m n[ n] bazı özel kler n görmek
mümkündür. Herşeyden önce, lk dönem toplumb l m ans kloped kt r; nsan toplumunun tar h n n ve
toplumsal hayatın tümünü b rden kapsamak stemekted r. İk nc olarak, tar h felsefes n n etk s ve daha
sonraları evr m konusundak b yoloj k teor n n bu etk y pek şt rmes yle toplumsal evr m n n temel
aşamalarını ve şley ş n açıklamaya çalıştığı ç n evr mc d r. Üçüncü olarak, karakter yönünden doğal
b l mlere benzer b ç mde, genell kle b r poz t f b l m sayılmaktadır. Onsek z nc yüzyılda toplumsal b l mler
(sosyal b l mler) büyük ölçüde f z k b l m n model almışlardır. Toplumb l m, ondokuzuncu yüzyılda, toplumu
b r organ zma olarak tasarlayan çeş tl düşüncelerden ve toplumsal evr me l şk n genel yasalar çıkarma
çabalarından anlaşılacağı g b , b yoloj y model almıştır. Dördüncü olarak, genel kapsamlı b r b l m olma
dd asına rağmen, toplumb l m özell kle onsek z nc yüzyıldak s yasal ve ekonom k devr mler n yarattığı

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/sosyolojiye_giris_1/1/index.html 34/238
11/18/2020 Sosyolojiye Giriş I

toplumsal sorunlarla lg lenm ş; herşey n üstünde de, yen sanay toplumunun b l m olmuştur. Son olarak,
b l msel olduğu kadar deoloj k b r karaktere de sah pt r; oluşumunda tutucu ve rad kal düşünceler b rl kte
yer almış, b r b r yle çel şk n teor lere yol açmış, günümüze dek süren tartışmalara neden olmuştur.”11

Sosyoloj n n b r b l m olduğunu savunanlara göre; (1) evrende ya da toplumda b l neb l r b r düzen


mevcuttur, (2) toplumun tekb ç ml l ğ ya da toplumun düzen gözleneb l r, ve (3) f z k b l m n n gözlem ve
d ğer yöntemler sayes nde sosyal davranışın kanunları tey t ed leb l r ve kodlanab l r. Bunun karşısında
sosyoloj n n b l m olmadığını düşünenler se şu gerekçeler öne sürmekted rler: (1) nsan kend kend s n n
deneğ /kobayı olmalıdır, (fakat) henüz o, kend deney n kontrol edeb l r durumda değ ld r, (2) Sosyal b l mde
nedensell k doğa b l mler ndek g b asla tek ve bas t değ ld r, fakat da ma b rden çok ve karmaşıktır, (3) onun
b l msel yargılarını bozab lecek araştırmaya a t herhang b r şey önyargılardır ve bu da sosyal b l mlerde çok
yaygındır, ve (4) b l m, doğa b l mler örneğ nde olduğu g b , ahlak olarak nötr ve tarafsız olmalıdır. Sosyal
b l mler bu ahlakın et k temeller n , tutku mot vasyonunu nasıl ele alab l r?12 Bütün bu tartışmalara ve
sosyoloj n n ve sosyal b l mler n n doğa b l mler nden farklı olduğuna l şk n dd alara rağmen, sosyal b l m
dünyasına egemen olan görüş, özell kle de 20. yüzyılın ortalarına kadar, büyük ölçüde sosyoloj n n doğa
b l mler model nde çalışan poz t f b r b l m olduğunu ve olması gerekt ğ n savunan görüş olmuştur.

Sosyal b l m n Avrupa’da kurumsallaşma sürec , Avrupa’nın dünyanın ger kalanı üzer nde egemenl ğ n kes n
olarak kurduğu tar hlerde gerçekleşt . Bu durum, sorulması kaçınılmaz soruyu gündeme get rd : Dünyanın bu
küçük parçası, tüm rak pler n alt ederek Amer kalar, Afr ka ve Asya üzer nde rades n nasıl dayatmıştı ve
bunun gerçek sebeb neyd ? Bu çok kapsamlı b r soruydu ve ver leb lecek yanıtlar egemen devletler
düzey nde değ l, karşılaştırmalı “uygarlıklar” düzey nde aranıyordu. Avrupa’nın dünyaya egemen olacak hale
nasıl geld ğ sorusu, entelektüel alanda Darw nc dönüşümle çakıştı. Aydınlanmanın hazırladığı b lg n n
dünyev leşmes sürec n n evr m teor s yle doğrulanmış olduğu varsayıldığından, Darw nc teor ler, b yoloj k
kökenler nden çok öte alanlara taşındı. Sosyal b l m metodoloj s ne, örnek alınan Newton f z ğ egemen olsa
da, hayatta kalmaya en uygun olanın yaşadığı kavramını öne çıkaran, görünüşe göre karşı konulmaz b r
çek c l ğ olan evr m meta-kavramı sosyal teor ler üzer nde çok etk l oldu. Evr m teor s n n b raz esnek
şek lde yorumlandığında, lerlemen n, çağdaş Avrupa toplumunun gözle görülür üstünlüğüyle örtüştüğü
yollu varsayıma b l msel gerekçe sağlamada pekala kullanılab leceğ düşünüldü. N tek m kullanıldı da: Son
aşaması sanay devr m olan, sosyal gel şmen n aşamalarıyla lg l teor ler, tar h n l beral yorumları, kl m n
bel rley c l ğ tez , Spencer sosyoloj s vb. bunun örnekler arasında sayılab l r.

Sosyoloj n n ortaya çıktığı andan t baren lg s k ana konu üzer ne yoğunlaştı. Sosyoloj n n başlangıcından
t baren üzer nde durduğu k konuyu Comte’un tasn f özetlemekted r: Sosyal stat k ve sosyal d nam k.
Sosyal stat k ve d nam k, temelde Batı toplumunun ç meseleler n (toplumsal yapının ya da st krarın nasıl
sağlanacağı, toplum kurumlarının neler olduğu, toplum şley ş n n nasıl gerçekleşt ğ , l şk ler n ne tür

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/sosyolojiye_giris_1/1/index.html 35/238
11/18/2020 Sosyolojiye Giriş I

özell kler gösterd ğ , toplumdak hareketl l kler n, çatışmaların nerelerden kaynaklandığını tesp t etmeye
uğraşır ve çatışmaların nasıl engelleneb leceğ ya da mevcut düzen/s stem sah pler n n sted ğ yöne nasıl
ev r leb leceğ vb. konular) ele alır.

Sosyoloj n n başlangıç evres nde dünya yüzey ndek tüm toplumları tasn f etme, nsanlık tar h n n ç zg sel b r
gel ş m şemasının çıkarılması çabasına da g r ş lm şt r. Comte’un üç hal kanunu, Durkhe m’ n organ k-
mekan k dayanışma teor s , Tönn es’ n cemaat-cem yet ayrımı, Weber’ n rasyonelleşmey , bürokras
mekan zmasını temel alan yaklaşımları, Marx’ın ekonom k temell lkel toplumlardan feodal, kap tal st ve
sosyal st toplumlara doğru ev r len toplumsal evr m şeması ve daha b rçok sosyoloğun özünde pek
değ şmeyen yargıları d le get ren çeş tl tar hsel toplum evr m şemaları ortaya koyma çabaları bu duruma
örnek olarak z kred leb l r.

Sosyoloj n n b r b l m olarak ortaya çıktığı lk dönemde, sosyologların nsan toplumlarının doğasına ve


evr m ne l şk n çok sayıda genel, evrensel kurallar koyduklarına şah t oluruz. Ancak zaman geçt kçe, yen
toplumlarla karşılaştıkça fakat daha da öneml s sanay toplumu yen b ç mler aldıkça toplum hayatına l şk n
genel geçer kanunlar vaz etmekten vazgeç lm ş ve bu konuda daha ht yatlı davranmaya özen göster lm şt r.

Okuma Öner ler

Sosyoloj n n ortaya çıktığı tar hsel ve toplumsal koşulların son derece başarılı ve eleşt rel b r tahl l , Baykan
Sezer’e a t Sosyoloj n n Ana Başlıkları (İstanbul: K tabev , 2011 [ lk baskı: İstanbul Ün vers tes Edeb yat
Fakültes Yay., 1985]) s ml çalışmada bulunab l r. Ayrıca bu bölümün d pnotlarında künyeler z kred len
eserler, sosyoloj n n somut tar hsel zem n n anlamak açısından son derece faydalı olacaktır.

Bölüm Özeti

Bu bölümde sosyoloj n n akadem k b r nceleme d s pl n olarak ortaya çıkışı, kend s n ortaya çıkaran
toplumsal ve tar hsel zem n d kkate alınarak rdelenm şt r. Bu çerçevede, lk dönem sosyoloj s n n ve sosyal
b l mler n n, bu koşullara ve dönem n düşünsel b r k mler ne ve ht yaçlarına bağlı olarak kazandığı –
poz t v st b r b l m olması, doğa b l mler n kend s ne model alma dd ası, evr mc l ğ , lerlemey yüceltmes ,
toplumsal düzene yaptığı vurgu, b reyc l k övgüsü ve la kl k konusundak hassas yet vb. g b - bell başlı temel
özell kler değerlend r lm şt r.

1Gulbenk an Kom syonu, Sosyal B l mler Açın: Sosyal B l mler n Yen den Yapılanması Üzer ne Rapor, çev. Ş r n
Tekel , İstanbul: Met s yay., 1996, s. 16.
2
Gulbenk an kom syonu, a.g.e., s. 17.
3
Immanuel Wallerste n, B ld ğ m z Dünyanın Sonu: Y rm b r nc Yüzyılın Sosyal B l m , çev. Tuncay B rkan,
İstanbul: Met s Yay., 2000, s. 156.

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/sosyolojiye_giris_1/1/index.html 36/238
11/18/2020 Sosyolojiye Giriş I

4
Immanuel Wallerste n, B ld ğ m z Dünyanın Sonu, s. 162.
5
Immanuel Wallerste n, B ld ğ m z Dünyanın Sonu, s. 163-164.
6Yen -Kantçı felsefe okulunun b r mensubu olan W. W ndelband – lg ler , hedefler ve bu lg ve hedefler ne bağlı
olarak da kavram kurma yöntemler n n farklı olduğuna vurgu yaparak- doğa b l mler n nomotet k (yasa ortaya
koyucu) ve kültür b l mler n de d ograf k (tek l ve b r defalık olanı kavrayıcı) b l mler olarak ayırır. Burada da, bu
ayrıma gönderme yapılmaktadır.
7
Gulbenk an Kom syonu, s. 26.
8
14. yüzyıldan t baren Doğa b l mler nde yaşanan gel şmeler, dünyanın anlaşılması ve nsan hayatını
kolaylaştıracak şek lde tab at üzer nde egemenl k kurma, aynı zamanda b rey n ve toplumun kend kaderler ne
hükmedeb lme mkanını get rm şt r. Bunun yanı sıra, doğa b l mler ndek gel şmeler, ortaçağ Avrupa
toplumundak egemen k l se h yerarş s n yıpratacak felsefî ve teoloj k b r tartışmayı da tet kleyen b r şlev
görmüştür. B l mlerde yaşanan gel şmeler ve düşünsel ve toplumsal sonuçları ç n bkz. Steven Shap n, B l msel
Devr m, çev. Ayşegül Yurdaçalış, İstanbul: İzdüşüm Yay., 2000; Peter Wh tf eld, Batı B l m nde Dönüm Noktaları,
çev. Serdar Uslu, İstanbul: Küre Yay., 2008.
9Aydınlanma felsefes ç n bkz. Ahmet Ç ğdem, Aydınlanma Düşünces , İstanbul: İlet ş m Yay. 2009; Norman
Hampson, Aydınlanma Çağı, çev. Jale Parla, İstanbul: Hürr yet Vakfı Yay., 1991.
1018. yüzyılda gerçekleşen sanay devr m , h kayes kısaca aşağıda anlatılacak olan pek çok toplumsal gel şmey
ve sorunu tet kled . Şeh rler ve fabr kalar oluştu. Yen b r b rey ve yen sınıflar teşekkül ett . Bunların yanı sıra,
teknoloj n n ve sanay üret m n n günlük hayatı kolaylaştırıcı etk s , Marx, Durkhe m vb. g b 19. yüzyılın önde
gelen pek çok düşünürünün düşünceler nde karşımıza çıkan ‘ k rc kl ’ b r hal yarattı. B r tara an ‘ lerleme’ye
duyulan nanç ve geleceğe yönel k y mserl k, öte yandan yaşanan hızlı değ ş mle b rl kte toplumsal dayanışmayı
sağlayan mevcut değerler manzumes n n hızla aşınmasıyla b rl kte ‘toplumun sonunun geld ğ ne l şk n’ end şe
ve kötümserl k hal . Özell kle Fransız İht lal ve sonrasındak pek çok toplumsal ayaklanma, durumu daha da
hassas hale get rd . Dönem n bu halet- ruh yes , Comte’un meşhur ‘düzen ve lerleme’ mottosunda hayat bulur.
İlerleme ve muhafazakarlık kavramlarının –özell kle lk dönem- sosyoloj kuramında zler n bulmak h ç de zor
değ ld r. Bu k kavram ç n bkz. Kenneth Bock, “İlerleme, Gel şme ve Evr m Kuramları”, çev. Aydın Uğur, Tom
Bottomore ve Robert N sbet (eds.), Sosyoloj k Çözümlemen n Tar h , çev. Mete Tunçay, Aydın Uğur vd., 1. bs.,
Ankara: Verso Yay., 1990, s. 53-96; Re nhart Koselleck, İlerleme, çev. Mustafa Özdem r, Ankara: Dost K tabev , 2007;
Robert N sbet, “Muhafazakarlık”, çev. Erol Mutlu, Tom Bottomore ve Robert N sbet (eds.), Sosyoloj k
Çözümlemen n Tar h , çev. Mete Tunçay, Aydın Uğur vd., 1. baskı, Ankara: Verso Yay., 1990, s. 97-133.
11
Tom B. Bottomore, Toplumb l m: Sorunlarına ve Yazınına İl şk n B r Kılavuz, çev. Ünsal Oskay, İstanbul: Beta
Basım Yayım Dağıtım A.Ş., 2. Baskı, 1984, s. 6-7.
12R. Serge Den so , “Two: Scope and Method of Soc ology: Knowledge? Object v ty? Or Op n on?”, Soc ology:
Theor es n Confl ct, Wadsworth Publ cat on Co., 1971, s. 7-8.

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/sosyolojiye_giris_1/1/index.html 37/238
11/18/2020 Sosyolojiye Giriş I

Ünite Soruları

1. Sosyoloj , özell kle 18. yüzyıldak s yasal ve ekonom k devr mler n yarattığı toplumsal
sorunlarla lg lenm ş; her şey n üstünde de, .......................................................... toplumunun
b l m olmuştur.

Cevap: modern sanay toplumunun

2. 18. Yüzyılda sosyal b l mler ve sosyoloj büyük ölçüde ..........................................................


b l m n model almışlardı.

Cevap:doğa b l mler n /f z k

3. .............................................. toplumu ya da toplumsal l şk ler b l msel olarak nceler.

Cevap: Sosyoloj

4. Toplumları Cem yet ve Cemaat şekl nde k l b r tasn fe tab tutan sosyolog aşağıdak lerden
hang s d r?

A) E. Durkhe m

B) F. Tönn es

C) G. S mmel

D) H. Freyer

CEVAP ANAHTARI
https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/sosyolojiye_giris_1/1/index.html 38/238
11/18/2020 Sosyolojiye Giriş I

1. - 2. - 3. - 4. b

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/sosyolojiye_giris_1/1/index.html 39/238
11/18/2020 Sosyolojiye Giriş I

3. SOSYOLOJİ’NİN KURUCU İSİMLERİ

Giriş

18. yüzyılın son çeyreğ nden t baren, meydana gelen hızlı ve köklü dönüşümler n yarattığı toplumsal kr zler
anlamaya ve değerlend rmeye çalışan pek çok s m oldu: Adam Ferguson g b İskoç Aydınlanma geleneğ
çer s nde değerlend r len s mler, Herbert Spencer, Georg S mmel, Ferd nand Tönn es, Sa nt-S mon, Pareto
ve d ğerler . Hatta daha esk lere g derek İbn Haldun, Montesqu eu, V co g b düşünürler de bu s mlere dah l
ed leb l r. N tek m, sosyoloj tar hler yukarıda sözü ed len s mler –ve elbette daha başka pek çok sm -
sosyoloj n n akadem k b r d s pl n olarak kurumlaşmasının ön-tar h çer s nde değerlend r r.

Söz konusu s mler n her b r s , yaşanan hızlı toplumsal dönüşümler ve yarattığı sorunları değerlend rmeye
yönel k sosyoloj k değerlend rmeler yaptılar. Ancak bell düşünsel ve s yasal nedenlerle, toplumu araştıracak
müstak l yen b r d s pl n n n kurumlaşmasını sağlayanlar; gerek bu d s pl n n s m babalığını yapmaları ve
gerekse de hem d ğer b l mler n yeters z kaldığı noktaların aşılmasına z n ver lecek yen yöntemler
önermeler , d s pl n n çerçeves n net ve kes n hatlarla ç zmeler , bu yen d s pl n n nceleme nesnes n çok
daha açık b r b ç mde ç zeb lmeler ve –belk de en öneml s - kap tal zm n yaşadığı lerleme ve gel şmey b r
düzen çer s nde kontrollü b r b ç mde devam etmes n sağlayacak yaklaşımlar ve açıklamalar get rmeler
neden yle Auguste Comte, Em le Durkhe m, Max Weber olarak kabul ed l rler. Eserler n lk verd ğ
dönemlerde sosyoloj y ‘burjuva sınıfının b l m ’ olarak görüp ‘ deoloj ’ olarak değerlend ren ve dolayısıyla da
dışlayan, buna karşılık olarak da kend s ‘ deoloj k bulunduğu’ ç n dışlanan Karl Marx da, sosyoloj n n tar h n
ele alan k taplarda, özell kle de 1945 sonrasında bu kurucu s mler arasına dah l ed lm şt r.

Sosyoloj tar hler , elbette, bugünden ger ye doğru bakılarak ve bugünün ht yaçları (ya da ‘dönemsel
ht yaçlar’) d kkate alınarak, ayrıca da yazarının öznel terc hler doğrultusunda yazılmıştır. Bu anlamda
sosyoloj tar h k tapları eleşt rel b r mesafey koruyarak okunmalıdır. Bu hassas yet, hem b r bütün olarak
sosyoloj n n ne ş yaptığının doğru kavranılması açısından, hem de düşünürler n hakkıyla değerlend r lmeler
açısından elzemd r. Kaldı k , klas k sosyal teor n n günümüz sanay toplumlarını ele almada yeters z kaldığı
noktaların aşılması çabasında, geçm şte sosyoloj tar h n n kurucuları olarak kabul görmeyen s mler yen den
hatırlanmış ve ger ye dönük b r okumayla Georg S mmel, Gabr el Tarde vb. g b s mlerden daha fazla
yararlanmanın yolları aranmaya başlanmıştır. Bu da, sosyoloj n n kuruluşunda katkısı bulunan s mler n ve

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/sosyolojiye_giris_1/1/index.html 40/238
11/18/2020 Sosyolojiye Giriş I

düşünceler n sayısını hayl artırmaktadır. Ancak aşağıda, kısaca, d s pl n n kuruluşunda ve gel şmes nde
düşünceler n n k m özell kler neden yle daha fazla tanınan ve genel kabul gören bell s mler ve yaklaşımları
kısaca tanıtılmaya çalışılmıştır.

3.1. Auguste Comte (1798-1857)

Toplumu b l msel olarak ncelemes ç n ht yaç duyulan b l me sosyoloj [soc olog e] sm n lk öneren ve
kullanan k ş olmakla maru ur. B r dönem kat pl ğ n de yaptığı hocası Sa nt-S mon’dan mülhem olarak,
toplumu b l msel nceleyecek b l m dalı ç n ‘sosyal f z k’ ter m n de kullanmıştı.

Comte, tıpkı doğa b l mler n n f z ksel dünyanın şley ş n açıklamasına benzer b ç mde toplumsal dünyanın
yasalarını açıklayab lecek b r toplum b l m yaratmaya çalışmıştı. Her b r b l m d s pl n n n kend ne özgü b r
nceleme nesnes ve yöntem olduğunun farkında olmakla b rl kte, bütün d s pl nler n ortak b r mantık le
evrensel yasaları ortaya çıkarmaya çalışan b l msel yöntem paylaştıklarına nanmaktaydı. Bu çerçevede de,
tıpkı doğal dünyanın yasalarının keşf n n b ze çevrem zdek olayları öngörme ve denetleme olanağı vermes
g b , nsan toplumunu yöneten yasaların ortaya çıkarılmasının da nsanlığa kend kader n b ç mlend rme ve
refahını artırma mkanı vereceğ n düşünüyordu.

Comte, sosyoloj n n poz t f b r b l m olması gerekt ğ ne nanıyordu. Bu doğrultuda, sosyoloj n n toplumu


ncelerken f z k ya da k myanın f z ksel dünyanın ncelenmes nde kullandığı kes n b l msel yöntemler n n
aynılarını kullanması gerekt ğ ne nanıyordu. B r b l m felsefes olarak poz t v zm, kabaca, b l m n yalnızca
doğrudan deney yoluyla b l neb len, gözlemleneb l r büyüklüklerle lg lenmes gerekt ğ n ler süren b r
yaklaşımdır.

Comte’un üç hal kanunu, nsanın dünyayı anlamaya yönel k çabasının teoloj k, metaf z k ve poz t f
aşamalardan geçt ğ n ler sürmekted r. Bu yasa öner s le Comte; hem b r nsanın z h nsel gel ş m sürec n ,
hem de bütün b r nsanlık tar h n n gel ş m aşamalarını evr msel b r ç zg doğrultusunda açıklama dd asını
taşımaktadır. Teoloj k aşamada, düşünceler d nsel anlayışlar le toplumun Tanrı’nın rades n n b r d le gel ş
olduğu nancı tarafından yönlend r lmekted r. Yaklaşık olarak Rönesans dönem nde öne çıkan metaf z k
aşamada toplum, doğaüstü değ l doğal b r bakış açısından anlaşılır. Copern cus, Gal leo ve Newton’un keş f
ve başarılarıyla ortaya çıkan poz t f aşama, b l msel tekn kler n dünyaya uygulanmasını teşv k etm şt r.
Comte, bu aşamada artık dünyanın ve toplumun, b l m n sağladığı mkanlarla anlaşılab leceğ ne ve
düzenleneb leceğ ne nanmaktadır. Bu çerçevede o, sosyoloj y , bütün b l mler n en karmaşık, en üstün olanı,
b l mler n kral çes olarak adlandırır.

Bu aşamada, toplumun poz t f b r b l m olan sosyoloj aracılığıyla anlaşılab leceğ ne, açıklanab leceğ ne ve
düzenleneb leceğ ne nanan Comte; nanç le dogmayı terk ederek onların yer ne b l msel b r temel merkeze
geç recek olan b r İnsanlık D n önermekteyd . Sosyoloj de bu yen d n n merkez nde yer alıyordu. Comte’un

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/sosyolojiye_giris_1/1/index.html 41/238
11/18/2020 Sosyolojiye Giriş I

ç nde yaşadığı toplumun sorunlarıyla yakından alakalı olduğu, (Fransa özel nde) dağılan b r toplumun yen
lkeler ve yen araçlarla yen den kurulab leceğ nancını taşıyordu. Sosyoloj n n de, başka b r dey şle, onun
sanay leşmen n yarattığı bu yen sorunları çözeb lecek, yen toplumu kurab lmek ç n gerekl dayanışmayı
yaratab lme hedef n gerçekleşt recek b r mkan sunduğu görüşündeyd . Onun yen toplumu kurma düşü, b r
tür seküler b r d n nşa öner s şekl nde karşımıza çıktı. Her ne kadar kend s n n düşünces n n –bütün
poz t v st dd alarına rağmen- metaf z ksel özell kler bulunmaktaysa da (n tek m Durkhe m, Comte’un
sosyoloj s n metaf z k olmakla suçlamaktaydı), toplumu b l msel b r çerçevede araştırma bakımından
sonrak kuşaklar ç n yol açıcı olmuştur.

3.2. Emile Durkheim (1858-1917)

Sosyoloj n n s m babası Comte’tur. Ayrıca modern sanay toplumuna l şk n varsayılan temel özell kler
‘düzen ve lerleme’ (‘düzen ç nde lerleme’) mottosuyla sloganlaştıran k ş de odur. Ancak sosyoloj n n –
nceleme nesnes n n sınırlarının tanımlanması, toplumun b l msel b r yöntemle nasıl nceleneb leceğ n n
bel rlenmes , akadem k meşru yet n n sağlanması vb. g b b r çok sebeple- poz t v st temelde b r b l m olarak
kurulması Durkhe m’le mümkün olab lm şt r. Comte’un yazılarının k m yönler ne dayanmakla b rl kte
Durkhe m, selef n n b rçok görüşünün çok spekülat f ve muğlak olduğunu, ayrıca Comte’un kend programını
sosyoloj n n b l msel b r temele oturtmada başarılı olamadığını ve b r metaf z k olarak kaldığını
düşünüyordu. Durkhe m, sosyoloj y , geleneksel felsefe sorunlarını, amp r k b r yöntemle ele alarak açıklığa
kavuşturmada kullanılab lecek b r yen b l m olarak görüyordu. Durkhe m da, Comte g b , toplum yaşamını
doğal dünyayı nceleyen al mler n sah p olduğu aynı nesnell kle ncelemek gerekt ğ ne nanıyordu. Sosyoloj k
Yöntem n Kuralları’nda d le get rd ğ lk lke, ‘toplumsal olguların şeyler olarak ncelenmes ’ gereğ d r.

Edward T ryak an, Durkhe m’ n sosyoloj k anal z n üç aşamalı yaşam tasarımının b r parçası olarak
değerlend r r: (1) Sosyoloj y c dd ve t t z b r b l msel d s pl n olarak kurmak; (2) sosyal b l mler n
b rleşt r lmes n ve b rl ğ n sağlayıcı temel tes s etmek; ve (3) modern toplumların uygar/toplumsal
d nler n n amp r k, rasyonel ve s stemat k temeller n oluşturmak.1

Toplumsal İşbölümü, Sosyoloj k Yöntem n Kuralları ve İnt har başlıklı çalışmalarıyla Durkhe m’ n b r nc
hedef ne ulaştığı söyleneb l r. Bu eserlerle “sosyoloj n n man festosunu” yazmış olduğu kabul ed leb l r.
Sosyoloj , onun bu çalışmalarına kadar henüz entelektüel çevrelerde şüphe le karşılanmaktaydı. Z ra 19.
yüzyılın b reyc l ğ ne karşı çıkmaktaydı. Durkhe m, 40. yaş gününü yayınladığı Annèe Soc olog que le
kutlamaktaydı. Yıllık, arkasında c dd b r kurumsallaşmanın ve b rl kte çalışmanın b r ürünüydü. 1913’te se
kend s ne sosyoloj kürsüsünün ver lmes sosyoloj n n meşru yet n n sağlandığını göstermekteyd .

Durkhe m, toplumsal dünyaya l şk n b lg n n deney ve gözlem aracılığıyla b l neceğ ne nanıyordu.


Durkhe m’a göre, toplumsal dünya ‘ahlakî b r varlık’ d ve bu dünyanın yapısı, örgütlenmes akılcı düşünceyle
kavranab l rd . Bu tür b r başarıya ulaşab lmek ç n modern b l mler n b r şb rl ğ çer s nde olmaları gerekt ğ
https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/sosyolojiye_giris_1/1/index.html 42/238
11/18/2020 Sosyolojiye Giriş I

kanaat n taşıyordu. Çıkardığı yıllık, bu şb rl ğ ç n b r zem n oluşturmaktaydı. Ona göre sosyal b l mler,
‘ nsan toplumlarının normat f üst yapısının b l msel olarak ncelenmes ’ demekt r. Ekonom , tar h, hukuk ve
d n nsanlık ev n n b l nen bazı odalarıydı ve sosyoloj de bu odaları b rb r ne bağlayan b r bağdı. Toplumsal
gerçek doğa b l mler nde olduğu g b deney ve gözlem yoluyla elde ed leb l rd , fakat doğa b l mler yöntem
nsan hayatı ç n geçerl değ ld . Onun ç n olması gereken, toplumsal olguların s stemat k, örgütlü b r
b ç mde karşılaştırmalı çözümlemes n n yapılmasıydı. Bu da, ancak tar hsel br düzlemde
gerçekleşt r leb l rd . Den ld ğ g b , Yıllık, profesyonel olarak sosyolog olmayan nsanları bünyes nde
toplayan b r yayındı. Yan tam anlamıyla b r çıraklık platformu ve farklı d s pl nler n şb rl ğ ç n b r zem nd .

“Sa nt-S mon le başlayıp Comte, Le Play ve Durkhe m le devam eden Fransız sosyoloj geleneğ n n ortak
paydası pol t k karışıklıktan, güç elde etmek ç n yapılan grup mücadeles nden ve ç çek şmelerden nefret
ed şt r; bu gelenek (Marx st sosyoloj le karşıtlık çer s nde olan) sosyoloj y koşulları düzelt c ve st krara
kavuşturucu b r b l m hal ne get rmek amacını taşır. Bu b l m toplumsal oydaşmayı ger get reb lmek ve
toplumsal bütünleşmey sağlayab lmek ç n gerekl olan temel bulacaktır. Bu gelenek, toplumsal barış ve
adalet n temel taşı olarak ahlakın ne kadar öneml olduğunu vurgulamaktadır.” 2Bu çabaların öneml b r
örneğ ve gösterges olarak, modern toplumun sıkıntılarını çözecek b r ahlak ç n öner ler get ren Sa nt-
S mon’un Yen Hır st yanlık başlıklı k tabını yayınlaması ya da Comte’un la k karakterl b r nsanlık d n
gel şt rme düşünceler açıklayıcıdır. Le Play, Proudhon g b düşünürlerde de karşımıza çıkan, özell kle de
Fransız l beral sol çevreler n n yönel m n oluşturan bu geleneğ , ç n de doldurarak sürdüren Durkhe m,
Fransız toplumunu b r arada tutacak b r araç olarak ahlak meseles ne verd ğ önem neden yle muhafazakar
olarak görülmes ne karşın, l beral derneklere bağlı kalmış b r k ş yd .3

Durkhe m, kend s n 1789 ht lal n n hedefler n n gerçekleşt r lmes ne ve tamamlanmasına adamış b r


düşünürdür. Öncel kle o ht lal muhafazakarlar g b b r felaket ya da rad kaller g b boş b r hayal olarak
görmüyordu. Onun ç n İht lal, tamamlanmamış büyük b r vaad d . İht lal, seküler ve badetlerle le
tamamlanmış b r d n kurmuştu. Durkhe m’ n sosyoloj n n gerçek anlamda kurucusu olarak adlandırılmasının
arkasındak f k r de budur zaten: Geleceğ n Fransası ç n yaşanab l r, aydınlanmanın b r k m ve f k rler
üzer ne nşa ed lm ş seküler modern b r toplum model önerm ş olmak.

Devr m n yanı sıra, Durkhe m’ n var s olduğu k nc m ras Comte’un poz t v zm d . Comte’un poz t v zm n n
b r amacı, “yen b r dünya düzen n n, rasyonel, b l msel temellere oturtulmuş, b r evr m şeması ve Büyük
Varlık tapınışı le tamamlanmış (k bu Büyük Varlık büyük harflerle yazılan İnsanlık veya İnsan Toplumudur)
‘ nsanlığın d n ’n n formüle ed lmes yd . Böylece Fransız Devr m ve Comte, Durkhe m’ n sosyoloj ye n ha
pragmat k açıklama sağlama konusundak tasarımının ger s nde yatan lham kaynaklarıydı: Sosyoloj la k
fakat ahlakî toplumsal düzen ç n gerekl olan en uygun b rleşt r c gücün ortaya çıkmasını sağlayacaktı.

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/sosyolojiye_giris_1/1/index.html 43/238
11/18/2020 Sosyolojiye Giriş I

Durkhe m’ n ve yanındak ler n d nî olguları d kkatl ce ncelemek ç n neden bu kadar enerj ve zaman
harcadığına b r anlam vermek st yorsak, ulus-devlet temell s v l b r d n arayışının temel b r etken olduğunu
akılda tutmalıyız.4

Durkhe m toplumsal dayanışma konusuna özel b r önem ver r, malum sebepler neden yle. Ona göre,
“sosyoloj y çevreleyen lk sorun, toplumsal dayanışma meseles , ‘ nsanları b rleşt ren bağların neler
olduğunu, yan toplumsal bütünlüğün oluşumunu neler n bel rled ğ n ’ b lmekt r.”5

Durkhe m, toplumları sınıflandırarak bu sorunun cevabını vermeye çalışır. Ona göre en genelde k tür toplum
t p vardır. B r nc s s yasal örgütlenmeden yoksun “b ç ms z” toplumlardır; k nc s se somut olarak “devlet”
şekl nde örgütlenm ş toplumlardır. Bu k toplum t p aynı zamanda k farklı dayanışma t p ne denk gel r.
B r nc s nde z h nler n benzerl ğ ne dayalı “mekan k dayanışma”, k nc s nde se farklılaşma temell
şbölümüne dayalı “organ k dayanışma” vardır.

Mekan k ve organ k dayanışma ayrımının ortaya çıkışında Ferd nand Tönn es’ n Geme nscha ve Gesellscha
[cemaat ve cem yet] k l ayrımının katkısı öneml d r. Modern toplumun doğasına l şk n gerçekleşt r len
tartışmalar bağlamında Tönn es, anlaşıldığı kadarıyla, modern topluma b rl ğ n bozulması, b reyc l ğ n ön
plana geçmes anlamında eleşt rel yaklaşmaktadır. Durkhe m se, ‘ lerleme’n n olumlu yanlarını özell kle
vurgulamakta ve modern toplumda da b r “dayanışma” olduğunu bel rtmekted r. Aslında Durkhe m’ n bu
yaklaşımını, ‘l beral zm n ve kap tal zm n aşırı yorumlarının toplumsal dayanışmayı olumsuz etk leyeceğ ,
toplumu dağıtacağı end şes yle, kap tal zm n aşırılıklarının törpülenmes n önerd ğ şekl nde almak daha
doğru olacaktır. Onun bu daha dengec , l beral-muhafazakar karışımı korporat st devlet ve toplum anlayışını
gel şt rmes nde; egemen toplumsal düzen ç n c dd tehd t teşk l eden Marx st talepler n de etk s
bulunmaktadır. Bu bağlamda Durkhe m’ n toplum model n n; b r yönüyle l beral zm n aşırı yorumlarına,
d ğer yönüyle de Marx st tehd tlere cevap amacı taşıdığı söyleneb l r.

Durkhe m üzer nde etk l olmuş b r d ğer k ş de, Sa nt-S mon’dur (1760-1825). Sa nt-S mon’un lg lend ğ
konuların b r kısmının, bu arada bunalım konusunun, Durkhe m’ n de lg lend ğ konulardan b r olması
d kkat çek c d r. Sa nt-S mon’un etk lend ğ k ş lerden olan k muhafazakar düşünür Lou s de Bonald (1754-
1840) ve Joseph de Ma stre (1753-1821), yapısal- şlevsel çözümlemen n öncüler olarak s vr lmekted rler.
Toplumsal olgular ve kurumlar arasındak bağlara d kkat çekmeler öneml d r. Bu nedenle, bu k k ş n n
Durkhe m üzer nde dolaylı etk ler nden de bahsed leb l r. B r anlamda, Durkhe m’ n l beral düşünceler söz
konusu muhafazakar düşünürler n bazı düşünceler n de çermekted r. Sa nt-S mon’un “herkesten
yeteneğ ne göre, herkese ht yacına göre”, başka b r dey şle, ‘herkes hakkında bütüne yaptığı katkıya göre
değer ver leceğ ’ şekl ndek yaklaşımı yapısal- şlevsel b r anlayış g b durmaktadır.

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/sosyolojiye_giris_1/1/index.html 44/238
11/18/2020 Sosyolojiye Giriş I

Durkhe m, Sa nt-S mon’un modern toplumun endüstr yel temell b r düzen çer s nde örgütlenme
arayışlarını, onun sosyal st görüşler n ncelem ş ve d nden h çb r zaman ayrı kalmadığının altını ç zmekted r.
Sa nt-S mon ç n bu yen d n n temel özell ğ endüstr yel toplumun örgütlenmes nde b rleşt r c n tel ğ ön
planda olacak olan ahlakî yanı olmuştur. S mon Tanrı le doğayı özdeşleşt rerek bu temel sağlamaya ve d n
le b l m arasında var olduğu düşünülen karşıtlığı ortadan kaldırmaya çalışmıştı.

T ryak an’ın bel rtt ğ g b , Durkhe m “büyük b r sentezc ” olarak karşımıza çıkıyor. B r anlamda, Durkhe m
sank çağının her düşünces nden b r parçayı –her b r n n b reş mdek oranı hassas yetle hesaplanmış b r
b ç mde- bünyes nde taşıyan b r “müze” g b d r... 19. yüzyıl sonu Fransa toplumunun b r aynası... Hatta bütün
b r endüstr yel Avrupa toplumlarının aynası... Kend s nde Sa nt-S mon’u, muhafazakarları, Comte’u ve
poz t v zm , l beral zm , Yahud l ğ , Kant felsefes n vs. bulmak mümkündür. Aynı şek lde Alman
sosyologlarının etk s nden6, İng l z antropologlarının çalışmalarından, özell kle de lkel d nler üzer ne olan
çalışmalarının etk ler nden söz etmek gerek r.

Durkhe mcı sosyoloj de toplumsal düzen, gerçek fakat sömürü l şk ler nden kurulu ve bundan ötürü de
temelde nefret ver c değ ld r. Geleneksel dey şle, sağlıklı b r toplumda sağlıklı b r z h n... B reyler f z ksel ve
b yoloj k doğanın zorlamalarından gerçek anlamda özgür kılınab lmes ve böylece tam anlamıyla görevler n
yer ne get ren b reyler olab lmeler ç n kend ler n y örgütlenm ş b r toplum çer s nde bulmaları gerekt ğ
düşünces hak md r. Durkhe m ahlakın doğal olduğunu ve toplumla b rl kte gen şleyen b r n tel ğe sah p
olduğunu düşünür. Toplumsal yaşamı ve toplumsal örgütlenmey mümkün kılar ve normat f düzenlemeler
yansıtır. Toplumsal kurumlar hem ne yapılması gerekt ğ n , hem de ne yapılmaması gerekt ğ n gösteren ve
toplumsal katmanları çaprazlamasına kesen bu normat f düzenlemeler n toplamıdır. Kuramsal
düzenlemeler ne şek lde olursa olsun ve hang gel şme aşamasında olursa olsun, toplumsal düzen gerçek b r
ahlakî olgudur.

Durkhe m, merkezden çevreye doğru tabakalaşmış b r toplumsal düzen tasarlamaktadır. En merkezde en


yoğun duygular yer alır. Bu kolekt f duygular, aynı zamanda çevrey de etk s altında bulundurur ve b rey n
çevreden b l şsel yollarla dünyayı tasarlamasını etk ler. Toplumsal yaşamın b rb r ne zıt k eylem b ç m n n
olduğunu öne sürmekted r: Ekonom k yaşam ve d nî yaşam. Ekonom k yaşam durgun ve cansızdır.
Durkhe m’ n özel b r önem verd ğ d nî yaşam se b r coşkunluk dönem d r. Aynı zamanda b r fest val dönem
olarak da adlandırdığı bu dönemler n temelde toplumsal yaşamın bunalım çer s nde bulunduğu anlarda
çözüm ç n b reyler n katkıda bulunmak ç n çırpındıkları, kend ler n çözüme kattıkları b r dönem olduğu
görüşünded r. Bu olayların yalnızca kutsal olması gerekmemekted r. Aynı zamanda la k karakterl olaylar da
bu türden coşkunlukların kaynağı olab l r. Söz konusu coşkunluk kaynaklarını sürekl hatırlamak ç n de bu
günler n fest valler şekl nde sürekl olarak hatırlanması gerek r. Bunlar aynı zamanda, b reylere kend ler n n

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/sosyolojiye_giris_1/1/index.html 45/238
11/18/2020 Sosyolojiye Giriş I

katkısının da bulunduğu çözümün b rer parçası olduklarını sürekl olarak onlara hatırlatan b r şleve sah pt r.
Kararında suçu dah toplumların y l ğ açısından değerlend ren Durkhe m, “bunalımı da toplumsal yen l k ve
yen den yaratmak ç n gerekl olan tedav ed c b r şey” olarak değerlend rmekted r.

T ryak an’ın Durkhe m’a l şk n şu değerlend rmeler onun sosyoloj özel nde yaptığı çalışmaları gayet özlü b r
b ç mde fade etmekted r: “Durkhe m, dünün toplumunun katkılarını takd r ederek ve bugünün toplumunun
ht yaçlarına duyarlılık göstererek kend s n yarının toplumsal düzen n eklemlemek g b olumlu b r göreve
adamıştır. Vosges-Hahambaşının oğlu Em le Durkhe m modern sosyoloj n n baş hahamı duruma gelm şt r.”7

3.3. Karl Marx (1818-1883)

Üretken b r yazar olarak Karl Marx, çağına ve ç nde yaşadığı toplumun/kap tal st toplumun şley ş ne l şk n
çok şey yazmıştı. Felsefeyle, kt satla, s yasetle, hukukla... lg l yazmıştı. Uzun ncelemeler, hac ml k taplar da
yazmıştı part man festoları da... Eserler çer s nde sosyoloj k kuram k tapları da vardı, tar hsel anlatılar da...
B r dönem günlük gazete yazıları da yazmıştı. Çok farklı alanlarda yazıyor oluşu, hem de sürekl değ şen
dönüşen b r dünya hakkında hem de farklı dönemlerde yazması, başka b r dey şle, değ ş me paralel b r yazım
sürec neden yle aynı konularda farklı şeyler de yazmıştır. Bunlar da k m zaman Marx’ın çel şk s olarak
yorumlanmıştır. Bu sıkıntıyı aşmanın b r yolu, onun yazdıklarını farklı dönemlere ayırarak okumaktır. Gençl k
dönem yazıları ve olgunluk dönem yazıları g b ...8

Marx’ın düşünce dünyasının kaynağında, Engels’ n de fade ett ğ üzere, üç farklı geleneğ n zler görülür: ( )
Baş aşağı durduğunu ve kend s n n ayakları üzer ne oturttuğunu söyled ğ Hegel’ n deal st felsefes (Alman
felsefe geleneğ ); ( ) Kap tal st ekonom n n kes n b r açıklamasını sunacağını düşündüğü, elbette kend
perspekt f nden yen den yorumladığı İng l z kt satçılarının bazı kavram ve kuramları; ve ( ) Özell kle –yen
açıklamalar ve yorumlarla zeng nleşt rd ğ - ‘sınıf çatışması’ kavramını tevarüs ett ğ Fransız sosyal st hareket
geleneğ . Bu üç etk n n zler , Marx’ın –ve yakın dostu, kalem ve mücadele arkadaşı Engels’ n- düşünceler nde
aş kardır. Marx, bu düşünce gelenekler n kend farklılığını yaratacak şek lde yorumlamış ve kend ne özgü
kuramını gel şt rm şt .

Özü t bar yle Marx’ın eserler , eş ts zl kç ve çel şk l b r n tel ğe sah p olarak kavradığı kap tal st toplumun
şley ş n n ve yapısının geçm ş-bugün-ve-gelecek perspekt f ç nde tahl l n yapmaya yönel k b r çabadır.
Kap tal st toplumu tahl l ederken gel şt rd ğ çerçeve, aynı zamanda bütün b r nsanlık tar h n n açıklanmasını
da çer r. Dolayısıyla onun kuramı hem b r tar h felsefes , hem de mevcut topluma da r sosyoloj k b r
tahl l/kuramdır. Onun kuramının özü, aslında, Komün st Man festo’nun [Komün st Part Man festosu]
başlangıcında fade ed lm şt r: “Gelm ş geçm ş bütün toplumun tar h sınıf savaşımları tar h d r. Özgür le
köle, patr c us le plebe us, bey le kul, lonca ustası le kalfa, kısacası ezen le ez len sürekl b rb r yle karşıtlık
ç nde olmuş, k m ley n örtük k m ley n açık kes nt s z b r savaşım, her kez nde tüm toplumun devr m yoluyla
dönüştürülmes yle ya da savaşan sınıfların ortak yıkımıyla sonuçlanan b r savaşım yürütmüştür.”9 B rb r yle
https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/sosyolojiye_giris_1/1/index.html 46/238
11/18/2020 Sosyolojiye Giriş I

zıt çıkarlara sah p ve bu nedenle de b rb r yle çatışması kaçınılmaz olan k düşman ‘toplumsal sınıf’a,
proletarya le burjuvaz , bölünmüş olması neden yle kap tal st toplum tar htek d ğer toplumlardan farklı
değ ld r. Ancak, kap tal st toplum öncek toplum t pler nden farklı bazı özell klere de sah pt r. Kap tal zm,
tar htek d ğer ekonom k s stemlerden köklü b r b ç mde ayrılan, gen ş b r tüket c k tles ne satılan mal ve
h zmetler n üret m n n söz konusu olduğu b r düzend r. Marx, kap tal st g r ş mler çer s ndek k ana b leşen
bel rley c olarak, başka b r dey şle, çağdaş tar h n özneler olarak bel rlemekted r. Bunlardan b r s
sermayed r; para, mak neler ya da hatta fabr kalar g b , gelecektek varlıkları ortaya çıkarmakta kullanılab len
ya da bunun ç n yatırılab len her türden varlık. Sermaye b r k m , k nc b leşen le, yan ücretl emek le el ele
g tmekted r. Ücretl emek, kend yaşamlarını sürdürmek ç n gerekl araçlara sah p olmayan, sermaye
sah pler n n sunduğu şler bulmak ve yapmak zorunda olan şç ler n toplamına şaret etmekted r (proletarya
sınıfı). Burjuvaz n n tar h çer s nde oynadığı muazzam rolü, fakat aynı zamanda nsanın gerçek
özgürleş m n n sağlanab lmes ve nsanın yabancılaşmadan kurtulab lmes ç n sahney tar h n gerçek
aktörler ne, yan emekç sınıflara bırakmak zorunda olduğu gerçeğ n Man festo’da coşkulu b r üslupla fade
eder.10

Marx’ın çalışmaları kap tal st toplumun çel şk l doğasına, nsanlık tar h n sınıf çatışmaları temel nde
açıklayan tar h kuramına, yabancılaşma, özgürleşme, emek, değer vb. g b felsefî, sosyoloj k, tar hsel ve
kt sadî pek çok kuram ve kavram çer r. Yukarıda da söylend ğ üzere, çok üretken b r yazar olması ve aynı
konuda her zaman aynı şeyler söylememes neden yle de, düşünceler pek çok farklı hatta k m zaman
b rb r yle çel ş k yorumlara konu olmuştur. Kuramı, eş ts zl kç kap tal st toplumun akadem k anal z n n köklü
b r kaynağı olduğu g b , deoloj k b r hareket n ve elbette resmî b r s yaset n temel de olab lm şt r. Onun
eser , bütün bu farklı yorumlara z n vereb lecek zeng nl kte ve kapsayıcılıktadır.11

3.4. Max Weber (1864-1920)

Weber’ n yazılarının büyük kısmı ekonom , hukuk, felsefe, d n tar h ve sosyoloj s , karşılaştırmalı tar h ve
sosyoloj konularını çermekted r. Çalışmalarının büyük bölümü de, modern kap tal zm n gel şmes yle ve
modern toplumun daha öncek toplumsal örgütlenme b ç mler nden hang bakımlardan farklı olduğu le
lg l d r. B r d z amp r k çalışmayla Weber, modern sanay toplumlarının temel n tel kler nden b r bölümünü
ortaya koymuş ve bugünün sosyologları ç n de merkez olmayı sürdüren temel sosyoloj k tartışmaları
bel rleme başarısını gösterm şt r.

Dönem n n d ğer düşünürler g b Weber de toplumsal değ şmen n doğasını ve nedenler n anlamaya
çalışmıştır. Marx’tan etk lenm şt , ancak aynı zamanda Marx’ın k m öneml görüşler ne de güçlü b ç mde
karşı çıkmaktaydı. Tar h n materyal st yorumunu reddetm ş ve sınıf savaşını, Marx’ın önemsed ğ denl
önemsemem şt . Weber’e göre ekonom k etkenler öneml yd ancak düşünce ve nançlar da toplumsal

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/sosyolojiye_giris_1/1/index.html 47/238
11/18/2020 Sosyolojiye Giriş I

değ şme üzer nde aynı düzeyde/derecede bel rley c etk de bulunab lmekteyd . Onun Protestan Ahlakı ve
Kap tal zm n Ruhu k tabındak amacı da, düşünce ve nançların kap tal zm n gel ş m üzer ndek etk s n
göstermekt .

Weber’ n b r d ğer farklılığı, lk dönem sosyologlarının yapı/sınıf g b b reye dışsal unsurların bel rley c l ğ ne
l şk n yaklaşımlarının aks ne, -Alman tar hç okulunun zler n yansıtan b r şek lde- b reyler n toplumsal
eylemler üzer ne yoğunlaşılması gereğ n n altını ç zmes d r. Toplumsal değ şmen n ardındak t c güç olarak,
nsan güdüler n n ve düşünceler n n öneml b r paya sah p olduğunu göstermek stem şt r. Weber’e göre
b reyler, özgürce eyleme ve geleceğ b ç mlend rme gücüne sah pt . Durkhe m ve Marx’ın nandıkları g b
yapıların b reylere dışsal ya da onlardan bağımsız olduklarını pek düşünmüyordu. Bunun yer ne, toplumdak
yapılar eylemler n karmaşık b r etk leş m tarafından oluşturulmaktaydı ve Weber’e göre, sosyoloj n n görev
de bu eylemler n ger s ndek anlamları yorumlayarak ortaya çıkarmaktı.

Weber’ n en etk n bazı yazıları, onun Batı toplumunun d ğer öneml uygarlıklarla mukayesel b r b ç mde
kend ne özgülüğünü tahl l ederken, toplumsal eyleme olan lg s n yansıtmaktadır. Batı’nın b r c kl ğ n
göstereb lmek amacıyla Ç n, H nd stan ve Yakındoğu d nler n ncelemek suret yle d n sosyoloj s
çalışmalarına öneml katkılarda bulunmuştur. Ç n ve H nd stan’dak önde gelen d n s stemler le Batı’dak
Hır st yan nançlarının bel rl yönler n n mukayeses n yapmak suret yle kap tal zm n neden Batı Avrupa’da
ortaya çıktığını del llend rmeye çalışmıştı. Böylel kle, b r yandan 19. yüzyıldak gel şm ş sanay Avrupasının
üstünlüğünü dünyanın d ğer meden yet, kültür ve nanç s stemler ne karşı b l msel olarak spatlama ve d ğer
yandan da, Marx’ın nsanlık tar h n ve özelde de kap tal st toplumun nasıl ortaya çıktığına ve nereye doğru
evr leceğ ne l şk n bell ölçüde determ n st b r özell k de gösteren ekonom k açıklamalarını, kültürel
düşünceler ve değerler n hem toplumun, hem de b reyler n eylemler üzer ndek bel rley c etk s n
göstermek suret yle çürütmeye çalışmıştı.

Weber’ n sosyoloj k yaklaşımının ve sosyoloj k yöntem n n öneml b r parçası, onun deal t p düşünces d r.
Toplumsal olguların araştırılmasında b r yöntem olarak, Weber, gerçek dünyada b reb r var olmayan ve
toplumsal gerçekl ğ n bell özell kler n bünyes nde barındıran bell ölçüde sanal n tel kl deal t pler n
yaratılmasını öner r. Ona göre, toplumsal olguların bel rl boyutlarını çeren bu deal t pler, gerçek dünyanın
değerlend r lmes nde kend s yle kıyaslanab lecek b r ölçüt olma özell ğ ne sah pt rler ve bu anlamda da
toplumsal gerçekl ğ n ortaya çıkarılmasında son derece yararlı araçlardır. Bu anlamda deal t pler sab t
referans noktaları olarak h zmet görürler.

Weber’e göre modern toplumun ortaya çıkışı, toplumsal eylem kalıplarındak öneml değ ş kl klerle el ele
g tmekteyd . Weber, nsanların hurafe, d n, töre ve uzun süred r var olan alışkanlıklara dayanan geleneksel
nançlardan uzaklaştıklarına; bunun yer ne, b reyler n eylemler n n etk dereces n ve gelecektek sonuçları
d kkate alan akılcı, araççı hesaplamalar ç ne g rd kler n dd a etmekteyd (Weber’ n, aynı zamanda sonrak

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/sosyolojiye_giris_1/1/index.html 48/238
11/18/2020 Sosyolojiye Giriş I

dönem n sosyal b l mc ler tarafından gel şt r len sekülerleşme tez nde de şlenen meşhur ‘dünyanın
büyüsünün bozulduğu’ şekl ndek tesp t ). Sanay toplumunda, duygulara ve şler yalnızca kuşaklar boyunca
yapılıp yapılmadıklarına bakarak yapmaya devam etmeye pek az yer vardı. B l m n, modern teknoloj n n ve
bürokras n n gel ş m Weber tarafından, bütünlüklü b r şek lde, toplumsal ve ekonom k yaşamın etk nl k
lkeler ne göre ve tekn k b lg ye dayanarak düzenlenmes anlamında ussallaşma/rasyonal zasyon olarak
adlandırılmaktaydı (krş. Durkhe m’ n mekan k dayanışma ve organ k dayanışma veya F. Tönn es’ n cemaat ve
cem yet ayrımları).

Weber’e göre sanay devr m le kap tal zm n gel şmes , rasyonal zasyon yönündek genel eğ l m n n
kanıtlarıydı. Kap tal zme egemen olan şey, Weber’e göre, sınıf savaşımı değ l b l m ve bürokras n n
gel şmes yd . Batı’nın d ğer kültürler karşısındak ayırt ed c özell ğ n n b l msell ğ olduğunu fade eder.
Ancak lerlemeye l şk n bu olumlu yaklaşımlarına karşın, Weber, dönem n b r çok düşünüründe
göreb leceğ m z modernleşmeye yönel k k rc kl b r yaklaşıma sah pt , başka b r dey şle, lerlemen n ve
modernleşmen n get rd ğ olumsuzlukların da farkındaydı. Söz konusu rasyonal zasyon ve bürokrat kleşme,
aynı zamanda dünyanın büyüsünün bozulmasını ve dem r b r kafes de beraber nde get r yordu.

Okuma Öner ler

Sosyoloj y somut toplumsal koşullar ç ne yerleşt rerek kavramaya çalışan b r çabanın ürünü olarak Tom
Bottomore ve Robert N sbet’e a t Sosyoloj k Çözümlemen n Tar h (künyes d pnotlarda ver lm şt ) başlıklı
çalışma sosyoloj tar h ve sosyoloj n n kurucu s mler n n düşünceler ç n son derece öneml ve faydalı b r
kaynaktır. Burada kısaca bahsed lm ş lk dönem sosyologlarının her b r ç n Türkçe’de yayınlanmış tel f ve
tercüme pek çok makale ve k tap mevcuttur. (Burada yalnızca genel olarak başvurulab lecek genel sosyoloj
tar hler nden söz etmekle yet n lmekted r.) Bu çerçevede ayrıca bkz. Baykan Sezer, Sosyoloj n n Ana
Başlıkları, İstanbul: K tabev Yay.; Alan Sw ngewood, Sosyoloj k Düşüncen n Kısa Tar h , çev. Osman Akınhay,
Ankara: B l m ve Sanat Yay., 1998; Raymond Aron, Sosyoloj k Düşüncen n Evreler , çev. Korkmaz Alemdar, 8.
Baskı, İstanbul: Kırmızı Yay., 2010; Hans Freyer, Sosyoloj Kuramları Tar h , çev. Tah r Çağatay, M. Ram Ayas
(haz.), Ankara: Doğu-Batı Yay., 2012.

Elbette burada değerlend r len s mler n her b r s n n –en azından- bell eserler n n okunması faydalı
olacaktır. Bu meyanda Comte’un Poz t v zm İlm hal (çev. Peyam Erman, İstanbul: M ll Eğ t m Bakanlığı Yay.,
1952); Durkhe m’ n Sosyoloj k Yöntem n Kuralları (çev. Cemal Bal Akal, Ankara: Dost K tabev Yay., 2012),
İnt har: Toplumb l msel İnceleme (çev. Özer Ozankaya, Ankara: (UNESCO Türk ye M ll Kom syonu) TTK
Basımev , 1986), D nsel Yaşamın İlk B ç mler (çev. Özer Ozankaya, İstanbul: Cem Yay., 2010), Toplumsal
İşbölümü (çev. Özer Ozankaya, İstanbul: Cem Yay., 2006); Karl Marx’ın Ekonom Pol t ğ n Eleşt r s ne Katkı
(çev. Sev m Bell , Ankara: Sol Yay., 1993), Lou s Bonaparte’ın 18 Bruma re’ (çev. Sev m Bell , Ankara: Sol Yay.,
1990), Hegel’ n Hukuk Felsefes n n Eleşt r s (çev. Kenan Somer, Ankara: Sol Yay., 1997), Komün st Part s

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/sosyolojiye_giris_1/1/index.html 49/238
11/18/2020 Sosyolojiye Giriş I

Man festosu (İstanbul: Dönüşüm Yay., 1994) ve Alman İdeoloj s (Feuerbach) (çev. Ahmet Kardam ve Sev m
Bell , Ankara: Sol Yay., 1992); Max Weber’ n Protestan Ahlakı ve Kap tal zm n Ruhu (çev. M lay Köktürk,
Ankara: B lgeSu Yay., 2011), Sosyal B l mler n Metodoloj s (çev. Vefa Saygın Öğütle, İstanbul: Küre Yay., 2012),
Sosyoloj Yazıları (H. H. Gerth ve C. Wr ght M lls [İng l zce baskısını haz.], çev. Taha Parla, 2. Baskı, İstanbul:
Hürr yet Vakfı Yay., 1987) bu çerçevede sosyoloj öğrenc s n n zaman çer s nde muhakkak okuması gereken
met nlerd r.

Bölüm Özeti

Bu bölümde sosyoloj n n akadem k b r d s pl n hal ne gelmes nde bel rley c konumda olan ve klas k sosyal
teor syenler ya da sosyoloj n n kurucu babaları olarak anılan dört temel s m, Auguste Comte, Em le
Durkhe m, Karl Marx ve Max Weber düşünceler ve temel lg ler bağlamında kısaca ele alınmıştır.

1Edward A. T ryak an, “Em le Durkhe m”, çev. Ceylan Tokluoğlu, Tom Bottomore ve Robert N sbet (eds.),
Sosyoloj k Çözümlemen n Tar h , çev. Mete Tunçay, Aydın Uğur vd., 1. bs., Ankara: Verso Yay., 1990, s. 200.
2T ryak an, a.g.m., s. 201.
3“Durkhe m b l msel temellere oturtulmuş b r ahlak gel şt rmeye çalışıyordu; bu ahlak geleneksel Hır st yan
ahlakının ve Katol k k l ses n n III. Cumhur yet n meşruluğuna t raz eden tüm sağ-kanat pol t k hareketler n n
çıkış noktası olan otor tes n n yer ne geçecek olan ahlaktır. Sonuç olarak Durkhe m’ n b l msel yaşamının en son
amacı, modern toplumun protot p olarak, Fransa’ya şeyler n [eşyanın] doğasına en uygun olan uygar/toplumsal
b r d n sağlamaktır.” Bkz. T ryak an, a.g.m., s. 202.
4
Durkhe m, ‘b r s v l d n teologu’ olarak adlandırılmaktadır. Bkz. W nston Dav s, “D n Sosyoloj s ”, çev. İhsan
Çapçıoğlu, Ankara Ün vers tes İlah yat Fakültes Derg s , 2004, c. 45, sy. 11, s. 298 [ss. 291-308].
5T ryak an, a.g.m., s. 208.
6“Durkhe m 1902 yılında yazarken Almanlara çok şey borçlu olduğundan söz ed yordu. Fakat 5 yıl sonra bu
konuda kend s n savunmak durumunda kalmıştı: Kayzer’ n zled ğ s yaset Fransız kamuoyunun Rh ne’ n ötek
tarafından gelen hemen hemen her şeye karşı olmasına neden olmuştu. Mons gnor Deplo ge Durkhe m’ı
Sorbonne’da ‘sosyoloj ’ adı altında Alman propagandası yapanlardan b r olarak suçlamıştı. İşte bu suçlamaya
karşı Durkhe m kend s n savunmuştu. (...) Dünya Savaşı sırasında b r Fransız senatör Alman casusluğu üzer ne b r
tartışma ves les yle Durkhe m’ın Alman ‘Kr egsm n ster um’ (Savaş Bakanlığı)unun Sorbonne’dak tems lc s
olduğunu dd a ett ; Par s Ün vers tes Rektör Yardımcısı olan Lou s L ard harekete geçt ve sonunda bu ra
kamuoyu önünde düzelt ld . Bu olaydan söz etmem n neden Durkhe m üzer ndek Alman etk s n n hem pol t k,
hem düşünsel dallanmalarının bulunmasıdır.” Bkz. T ryak an, a.g.m., s. 246, not: 105. Durkhe m’ n Alman düşünce
akımlarına olan lg s ne da r b r tartışma ç n ayrıca bkz. Baykan Sezer, “Z ya Gökalp ve Durkhe m”, 60. Ölüm
Yıldönümünde Z ya Gökalp, İstanbul: İÜ Atatürk İlkeler ve İnkılap Tar h Enst tüsü Yay., 1986, s. 19-26.
7T ryak an, a.g.m., s. 234.
https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/sosyolojiye_giris_1/1/index.html 50/238
11/18/2020 Sosyolojiye Giriş I

8Raymond Aron, Marx’ın gençl k ve olgunluk dönem yazılarına l şk n şöyle yazıyor: “Bu gençl k dönem
Felsefen n Sefalet ve özell kle Komün st Man festo adlı, Marx’ın temel düşünceler n n açık ve çarpıcı b r b ç mde
lk kez açıklandığı, sosyoloj k propaganda yazınının baş yapıtı olan klas k küçük b r eserle sona erer. Ama Alman
İdeoloj s 1845 yılında öncek dönemle b r kopmanın bel rt s d r. Marx 1848 yılından t baren ve yaşamının sonuna
kadar b r f lozof olmayı görünürde bıraktı ve b r sosyolog ve özell kle b r kt satçı oldu. (...) Hayranlık ver c b r
ekonom eğ t m vardı; dönem n n ekonom k düşünces n pek az nsanın b leb leceğ kadar b l yordu. Sözcüğün
kes n ve b l msel anlamında kt satçı d ve öyle olmak st yordu. Yaşamının bu k nc dönem ndek k öneml eser,
Contr but on a la Cr t que de l’Econom e Pol t que (Ekonom Pol t ğ n Eleşt r s ne Katkı) başlıklı 1859 tar hl b r
met n ve elbette Marx’ın baş yapıtı, düşünces n n merkez olan eser, yan Kap tal’d r. Marx’ın her şeyden önce
Kap tal’ n yazarı olduğu olgusu üzer nde ısrar ed yorum, çünkü bu nokta bugün çok akıllı nsanlar tarafından
yen den tartışma konusu yapılmaktadır. Kap tal zm n şley ş n ncelemek ve evr m n öngörmek amacında olan
Marx’ın kend gözünde herşeyden önce Kap tal’ n yazarı olduğu konusunda kuşkunun z yoktur.” Bkz. Sosyoloj k
Düşüncen n Evreler , çev. Korkmaz Alemdar, Ankara: Türk ye İş Bankası Kültür Yay., [1986], s. 143-144.
9Karl Marx ve Fr edr ch Engels, Komün st Man festo, çev. Levent Kavas, 3. Baskı, İstanbul: İthak Yay., 2006, s. 69.
10Marx’ın, özell kle de Man festo’da yazdıkları t bar yle, modern zm ve modernleşme bağlamında yorumlandığı
b r çalışma ç n bkz. Marshall Berman, Katı Olan Her Şey Buharlaşıyor, çev. Üm t Altuğ ve Bülent Peker, 4. Baskı,
İstanbul: İlet ş m Yay., 2001 [özell kle ss. 125-180].
11Karl Marx kt satçı, f lozof ve sosyal b l mc k ml ğ n n yanı sıra sm ne atıfla tanımlanan b r s yasal hareket n
efsanevî l der f gürü olarak da kabul gören b r s md r. Bu yönüyle, burada ele alınan d ğer s mlerden farklı b r
özell k göster r. Düşünsel olarak onlarla paylaştığı pek çok şey vardır, ancak onlardan ayrıştığı da pek çok nokta
vardır. Öneml hususlardır bu farklılık noktaları elbette. Marx ve Marx st düşünce üzer ne kaleme alınmış pek çok
değerl çalışma vardır. Marx’ın hayat h kayes ne l şk n olarak bkz. Edward Hallett Carr, Karl Marx, çev. Uygur
Kocabaşoğlu, 2. Baskı, İstanbul: İlet ş m Yay., 2011; Henr Lefebvre, Karl Marx: Hayatı ve Eserler , çev. M. Reşat
Baraner, Ankara: Anadolu Yay., 1968.

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/sosyolojiye_giris_1/1/index.html 51/238
11/18/2020 Sosyolojiye Giriş I

Ünite Soruları

1. Üç Hal Kanunu, aşağıdak sosyologlardan hang s ne a tt r?

A) F. Tönn es

B) E. Durkhe m

C) Georges Gurv tch

D) A. Comte

2. Protestan Ahlakı ve Kap tal zm n Ruhu adlı eser, aşağıdak s mlerden hang s ne a tt r?

A) Alfred Weber

B) Karl Marx

C) Max Weber

D) Mart n Luther

3. Dayanışma türler n organ k dayanışma ve mekan k dayanışma olmak üzere k kısma ayıran
sosyolog aşağıdak lerden hang s d r?

A) E. Durkhe m

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/sosyolojiye_giris_1/1/index.html 52/238
11/18/2020 Sosyolojiye Giriş I

B) C. H. Cooley

C) F. Le Play

D) A. Comte

4. Auguste Comte, sosyoloj n n poz t f b r b l m olma n tel ğ n vurgulamıştır.


Cevap:Doğru

CEVAP ANAHTARI

1. d 2. c 3. a 4. -

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/sosyolojiye_giris_1/1/index.html 53/238
11/18/2020 Sosyolojiye Giriş I

4. TÜRKİYE’DE SOSYOLOJİNİN GELİŞİMİ

Giriş

Sosyoloj , Avrupa’da ortaya çıktığı ve kurumlaşmaya başladığı lk andan t baren Jön Türk aydınlarının lg s n
çekt . Sosyoloj n n Osmanlı aydınlarının lg s n çekmes nde, sosyoloj n n ‘modern sanay toplumunun b l m ’
olarak tanımlanmasının ve tanınmasının öneml b r payı olsa gerekt r. Bu anlamda Avrupa’da sosyoloj nasıl
modernleşme sürec n n b r sonucu ve bu sürec başarıyla tamamlama görev yle üstlenm ş b r d s pl n olarak
ortaya çıkmış se, Osmanlı ve sonrasında da Türk ye’de sosyoloj , batılılaşma çabalarımızın b r ürünü olarak
lg gördü ve bu amaca ulaşmanın en kest rme yolunu göstermes gereken b r d s pl n olarak tanımlandı.

Osmanlı Devlet ’n n kalkınma ve yen koşullarda varlığını nasıl devam ett receğ konularında yoğun b r uğraş
veren Osmanlı aydınlarımız arasında lg görmes de bu özell ğ yle lg l d r. Bu çerçevede Osmanlı Devlet ’n n
bekası sorunuyla lg lenen Osmanlı aydınlarının hemen her b r s n n b r Batılı sosyoloğa bağlanmaları, onun
düşünceler n n tems lc s olarak tanınmış olması man dardır. Ahmet Şuayp’ n Herbert Spencer’ n
düşünceler n tanıtması, Ahmet Rıza’nın Auguste Comte’un düşünceler ne bağlanması ve tak pç ler n n
kurmuş oldukları derneğe üye olması, Sabahatt n Bey’ n Freder c LePlay’ n ve tak pç ler n n kavram
şemasıyla ş görmeye çalışması ve Z ya Gökalp’ n Em le Durkhe m’ n sosyoloj k çözümlemeler nden hareketle
ve hatta onları tel f-tercüme etmek suret yle geleceğ n Osmanlı Devlet ’ne b r k ml k ve çözüm önerme
çabaları bu meyanda hatırlanab l r.

Aşağıda, sosyoloj n n Türk ye’ye hang gerekçelerle g rd ğ , bell değ şmelere uğramış olmakla b rl kte
günümüzde de etk s n sürdüren bu lk dönem nde kazandığı bell özell kler n n neler olduğu ve Türk ye’de
sosyoloj alanında ne türden çalışmalar yapıldığı g b hususlar kısaca değerlend r lmeye çalışılmaktadır.

4.1. Tarihsel Arka Plan: Osmanlı Modernleşmesi ve Sosyoloji

XIX. yüzyılı, “dünyanın ‘b ld ğ m z dünya’ hal ne geld ğ , s yasal, toplumsal yapılar açısından olduğu kadar
akadem k d s pl nler açısından da b r ‘kurumlaşma’ yüzyılı” olarak görmek sanırız yanlış olmaz. Pek çok
d s pl n g b sosyoloj de, bu yüzyılda akadem k meşru yet n elde ett ve kurumlaştı.

Avrupa dışı toplumlar, Avrupa’dak ekonom k ve b l msel lerlemen n boyutlarıyla lk kez bu denl sert b r
şek lde yüzleşmek durumunda kaldı. H lm Z ya Ülken’ n fade ett ğ g b , yaşadıkları onca farklı tecrübeden
ve aldıkları pek çok tedb r n çağdaş gel şmelere cevap veremed ğ ortaya çıktıktan sonra, Avrupa dışı

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/sosyolojiye_giris_1/1/index.html 54/238
11/18/2020 Sosyolojiye Giriş I

toplumlar ç n tek b r seçenek kaldı: Batılılaşmak. Başka b r dey şle, Batı’nın gel şme model ve güzergâhlarını
tak p etmek. Bu f k r, Osmanlı Devlet yönet c ler ç n de zaman ç nde kes n b r kanaat hal n aldı.

Osmanlı Devlet , daha XVII. yüzyıldan t baren bell alanlarda yen l kler yapmaktaydı. Fakat yapılan bu
yen l kler/reformlar, yalnızca ordu kurumunun bell alanlarıyla sınırlıydı. Bu yen l kler, ne başka reformlarla
desteklen yordu, ne de henüz bütün el tler tarafından ben msenen b r devlet s yaset ne dönüşeb lm şt . O
nedenle reformların ömürler de, etk ler de sınırlı kalmıştır. Topçuluk ocağının, hendesehanen n, Osmanlıca
eser basan matbaanın vb. b rçok g r ş m n başarısızlıkla sonuçlanmasının ardında yatan reformların bütüncül
olmayan bu karakter yd .

XIX. yüzyılın k nc çeyreğ nden t baren se, Avrupa s yaset nde gerçekleşen dönüşümlerle de l şk l olarak
(Mattern ch ve V yana Kongres sonrası düzen) Osmanlı Devlet ’n n reform hareketler nde anlamlı b r
farklılaşma ortaya çıkmıştır. B r öncek dönemden en öneml farklılık, reformların artık gruplar üstü n tel k
kazanarak b r ‘devlet s yaset ’ hal n almasıdır. Pad şahın ya da sadrazamın vs. değ şmes , boyutlarında ve
hızında bazı farklılaşmaları get rse de reformların ana doğrultusunda köklü b r değ ş kl ğe sebeb yet
verm yordu. Ters ne batılılaşma s yaset zamanla daha fazla kurumsal b r n tel k kazanıyordu. Artık her b r
reform hareket , başka alanlarda da reformlar yapılmasını zorunlu kılıyordu. Bu dönemde reformlar entegre
b ç mde yürütülüyordu; başka b r dey şle, artık reformlar bütüncül b r bakış açısıyla gerçekleşt r l yordu. II.
Mahmut’un saltanatının özell kle 1826 sonrasına denk gelen bu süreçte hukuk alanından başlayarak, eğ t m,
yönet m, bürokras ve hatta let ş m araçları vb. alanlarda, etk ler ve sonuçları ancak yüzyılın k nc yarısında
ortaya çıkan, kapsamlı reformlar s ls les gerçekleşt r ld .

Reformlar, yen b lg ve düşüncelerle yet şm ş yen b r bürokrat-aydın sınıfı yarattı.1 Yavaş yavaş esk b lg n n
ve esk yönet c kadroların yer n alan bu yen b lg ve yen bürokrat-aydınlar, yen let ş m araçlarının
hâk m yet n de kalıcılaştırdılar. Yen edebî türler gel şt rd ler. Mevcut türler dönüştürmeye başladılar. Yen
b r d l nşa ett ler. Burada ayrıntılarına g remeyeceğ m z denl zeng n b r arka plana sah p olan bu batılılaşma
sürec nde açılan okullardan yet şen yen aydın kuşağı ç n poz t v zm le eş anlamlı kullandıkları b l m her
şey n bel rley c s olmaya başladı. ‘Terakk ’ sözcüğünün ağızlardan düşmed ğ , ‘Terakk yât-ı Ced de’
sözcüğünün efsunlu b r etk ye sah p olduğu bu dönem n aydınları nezd nde Osmanlı’nın ger ley ş n n,
Batı’nın üstünlüğünün temel nde “ulûm ve fünun” bulunmaktaydı. Hem kt dar, hem de muhalefet poz t f
felsefeye göre örgütlenm ş b r toplum ve devlet tes s etmek arzusu taşıyorlardı.2

Sarayın öncülüğünde başlayan Batılılaşma pol t kalarının pek çok paradoksal sonucu oldu. Bunlardan b r s
de, devlet n Tanz mat’la hızlanan merkez yetç pol t kalarını ve merkez yetç s yaset n tes s etmek amacıyla
başlatılan reform hareketler , yönet c seçk nler arasında f k r ayrışmaları ve çatışmalarına yol açtı. Bu
eğ l mler XIX. yüzyılın k nc yarısı t bar yle, Osmanlı toplumunun unsurları arasında ortaya çıkan yoğun
s yasal ve toplumsal mücadeleler doğurdu. Reformu başlatan seçk nler, reformlardan murad ed len

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/sosyolojiye_giris_1/1/index.html 55/238
11/18/2020 Sosyolojiye Giriş I

sonuçları almak ç n reformların denet m n elden bırakmamayı terc h ett ler. Bunun ç n de, temel terc hler
reformlar doğrultusunda olsa dah , kend ler nden başka güçler n bu konularda müdah l olmalarını
sınırlandırmaya çalıştılar. Ancak artık reformlar yen kuşaklar hal nde meyveler n vermeye başlamıştı ve ger
dönüşü olamayan b r yola g r lm şt . Bu da yen entelektüel sınıfları ortaya çıkardı. Önce Yen Osmanlılar 3ve
sonrasında da Jön Türkler olarak b l nen aydın hareketler , devlet n kurtuluşuna ve reformlara l şk n görüşler
öne sürmeye ve açıktan devlet pol t kalarını, özell kle de dış pol t kayı eleşt rmeye ve etk lemeye başladılar.4
Osmanlı’da ‘sosyoloj ’ de, öncel kle Jön Türkler olarak b l nen bu entelektüel kes mler arasında tanınmaya ve
tanıtılmaya başladı. Osmanlı aydınlarının gündem ne lk kez g rd ğ bu dönemde sosyoloj n n, Osmanlı
Devlet ’n n sorunlarından, çözüm arayışlarından ve düşünsel gelenekler nden etk lenmemes
düşünülemezd . N tek m de öyle oldu. Osmanlı aydınlarının bu dönemdek ‘devlet n bekası’na l şk n
problemat kler , arayışları, s yaset yapma tarzları sosyoloj n n de bell özell kler kazanmasını bel rled .

Sosyoloj XIX. yüzyılda Avrupa’da ve özell kle de Fransa’da, oluşmakta olan sanay toplumunun sorunlarını
çözmek amacıyla ortaya çıkmıştı. Tom Bottomore, bu dönemde cra ed len sosyoloj n n ‘ans kloped k’,
‘evr mc ’ ve ‘poz t f b l m olma dd ası’ndan söz ett kten sonra, “genel kapsamlı b r b l m olma dd asına
rağmen, toplumb l m özell kle onsek z nc yüzyıldak s yasal ve ekonom k devr mler n yarattığı toplumsal
sorunlarla lg lenm ş; her şey n üstünde de, yen sanay toplumunun b l m olmuştur’ der.5 Bu anlamda
sosyoloj , daha önce de vurgulandığı g b , XVIII. ve XIX. yüzyıllarda yaşanan sanay ve s yasî devr mler n
yarattığı toplumsal gel şmeler n açıklanması ve oluşan kaot k ortamın yen ‘ y toplum’ deal temel nde b r
düzene kavuşturulması ç n oluşturulmuş b r b l md r. Burada Sa nt S mon ve Comte lg nç f gürler olarak
ortaya çıkarlar. Bu anlamıyla Batı’da da lk zamanlar reformcu ve düzenley c b r b lg alanı olarak
düşünülüyordu.

Sosyoloj n n –özell kle de lk dönem t bar yle- Türk ye’dek durumu da bundan farklı değ ld r. Türk ye’de de
sosyoloj Batılılaşma pol t kalarının b r ürünü olarak ortaya çıkmıştır. Aynı zamanda sosyoloj , Osmanlı
aydınlarına ‘nasıl batılılaşılacağının, kt sad kalkınmanın nasıl sağlanacağının ve modern topluma nasıl
geç leceğ n n’ yollarını öğreten, b r başka dey şle, devlete ve toplumsal güçlere ‘kurtuluş reçeteler ’ sunacak
b r b l m olarak görünmüş olsa gerekt r.

Jön Türkler, böyle b r düşünsel ortam ve arayışın ç ne doğdular. Bu arayış ve tartışmalar, zamanla toplumsal
güçler ‘ lerleme tara arları ve karşıtları’ şekl nde k ye böldü. Jön Türkler Avrupa’nın üstünlüğünün temel
sebeb olarak gördükler b l me ve poz t f felsefeye duydukları nançla kend ler n nkılâpları hızlandıracak b r
zümre olarak görüyorlardı. Bu aşırı özgüven, kend ler n b r toplum mühend s ve hatta “ çt maî tab p”6 g b
görmeye doğru tt .

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/sosyolojiye_giris_1/1/index.html 56/238
11/18/2020 Sosyolojiye Giriş I

Şükrü Han oğlu, ‘b l m’ le b r m llet n kurtuluşunun nasıl mümkün olab leceğ g b b r sorunsalın, Jön Türkler
tarafından k şek lde şlend ğ n bel rt r: “(…) b r nc s , kuşkusuz kend ler ne çok uygun düşen b r f k r s stem
le toplumun açıklanmaya çalışılmasıdır. Bu da kend ler ne stekler doğrultusunda b r çerçeve ç zen ‘Sosyal
Darw n sm’den başka b r düşünce değ ld r.”7 Han oğlu, Jön Türkler n terakk f k rler nden, b rey n toplum
çer s ndek rolünü önemsemeyen poz t v zm g b kurumlara verd kler önemden fakat b r yandan da b rey n
toplumdak gel şmeye daha çok müdahale etmes gerekt ğ yolundak f k rlere gösterd kler artan lg den
bahsett kten sonra şöyle der: “B l m le m llet n kurtuluşunun şlenmes sırasında Jön Türkler n üzer nde
durdukları k nc nokta, her alana nüfuz etme yeteneğ n n olduğu varsayılan ‘b l m’ n, yönet m konusunda da
devreye g rmes gerekt ğ yolunda d .”8 İlk sorunsal ç n ‘Sosyal Darw n zm’ n onların stekler ne elver şl b r
çerçeve ç zd ğ n bel rt r.9 Bu tesp tler, aynı zamanda Jön Türkler n, ortaya çıkışından t baren sosyoloj ye
neden lg duyduklarına da ışık tutuyor. Jön Türklük ç nden çıkan k temel s yasal hareket n (Teşebbüs-
Şahsî ve Adem- Merkez yet Cem yet ve İTC), aynı zamanda k farklı sosyoloj geleneğ yle de (Sabahatt n Bey
[ lm- çt ma] ve Z ya Gökalp [ çt ma yat]) doğrudan alakalı olmaları bu durumun b r fades olarak
değerlend r leb l r.

Bu nokta, aynı zamanda, Türk ye’de sosyoloj n n, özell kle de lk dönem t bar yle bel rg n b r şek lde, s yaset
kurumuyla makro-sosyoloj k lg ler etrafında gerçekleşt rd ğ yoğun l şk ye de şaret etmekted r.10 Tanz mat,
Islahat ve Kanun-ı Esasî g b kr t k eş klerden geçen devlet soyluları ve entelektüeller n temel kaygıları
‘devlet kurtarmak’, hem de ‘ac len’ kurtarmaktı. Bu kaygı, onların esk ve yen le olan l şk ler n düzenleme
b ç m n de etk led . XIX. yüzyıl sonu t bar yle, Osmanlı bürokrat-aydınlarının düşünceler nde karşımıza çıkan
eklekt s zm n, k l kler n, çel şk ler n ve yüzeysell kler n arkasında şte bu temel kaygı yatmaktaydı.11 Mard n
bu kuşaklardan özell kle ac l yet duygusunun baskısı altında olan Jön Türkler n tar hs z ve felsefes z b r
düşünme formunu kurumlaştırdığını dd a eder.

Osmanlı toplumunda sosyoloj çalışmalarıyla lk l şk kuranların, sosyoloj y lk kez gündeme get renler n
‘devlet ac len kurtarma’ kaygısıyla hareket eden Jön Türkler arasından çıkması, aynı zamanda, sosyoloj n n
öncel kl lg ler n n b r devlet reformu f kr yle sıkı b r l şk çer s nde olması sonucunu doğurdu. Sosyoloj n n
Osmanlı’dak bu lk yıllarında sosyologların toplumsal dünyayla l şk s , teor k ve amp r k lg ler de büyük
ölçüde bu bağlam ç nde şek llend . Devlet n kurtuluşu ç n üret lm ş reçeteler bağlamında toplumun da
dönüştürülmes hedeflen yordu. Böylece toplumsal mühend sl k ve çt maî tab p alışkanlıkları
kurumsallaştırılmış ve sosyoloj k b lg araçsallaştırılmış oldu. Cumhur yet dönem nde de devam eden bu
alışkanlıkla, devlet reformu ht yaçlarından bağımsız olarak toplumun n tel ğ , özell kler , prat kler ,
deney mler uzun b r dönem boyunca önemsenmem şt r. Doktor-hasta l şk s bağlamında da sosyal b l m,
gerek devlet ve gerekse de etk n toplumsal güçler ve yapılar tarafından ‘toplumu, onları hasta bırakan
özell kler nden kurtarma’ çabasıyla cra ed lm şt r.

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/sosyolojiye_giris_1/1/index.html 57/238
11/18/2020 Sosyolojiye Giriş I

Osmanlı Devlet ’n n kurtuluşunu Batılılaşma pol t kalarında gören, poz t v st felsefe ve sosyoloj aracılığıyla
Batı toplumlarının sev yes ne ulaşılab leceğ n varsayan Osmanlı memur-aydın zümres sanay toplumları ç n
öner len ‘düzen ve lerleme’ reçeteler n Osmanlıcaya aktarma yoluna g tt ler [ tt hat ve terakk ]. Osmanlı
entelektüeller , özell kle de bell b r s yaset öner s nde bulunanları, kend düşünsel gelenekler ne uyumlu
fakat daha çok da s yasal hedefler n b l m n sağladığı meşru yet çerçeves nde savunmalarına mkân
tanıyacak tarzda, Batılı düşünürler n eser ve f k rler n Osmanlı dünyasına tanıttılar. Onların kavram ve
kuramlarının Osmanlı ülkes n n koşullarını d kkate alacak şek lde serbest b r tercümes n yaptılar. Başka b r
dey şle, Batılı sosyal b l mc ler n teor ler n Osmanlı Devlet ’n n koşullarına uyarladılar. Bu da, lk dönemlerde
sosyoloj n n b r d ğer n tel ğ n n şek llenmes ne yol açmıştır: Aktarmacılığın b l nçl b r b ç mde crası veya
seç c b r aktarmacılık faal yet . Bu çerçevede, Gökalp’ n gerek Osmanlı’da ve gerekse de Türk ye
Cumhur yet ’ndek yaygın ve kalıcı etk s n de, onun s yasal kt darda bulunan grubun çer s nde yer
almasında değ l de, bu adaptasyon sürec ne yaptığı müdahalede aramak daha açıklayıcı olacaktır.12

4.2. Sosyolojinin Akademide İlk Kurumsallaşma Çabaları

Sosyoloj n n Osmanlı’dak ‘akadem önces ’ tar h Ahmet Şuayp, Ahmet Rıza, Suph Ethem, Mustafa Suph ,
Bed Nur , Satı el-Husr g b s mler n Ulum-u İkt sad ye ve İçt ma ye Mecmuası ve Servet- Fünun g b
derg lerde kaleme aldıkları makaleler, tel f veya tercüme k taplar le başlar. Le Play ve tak pç ler n n
düşünceler n ben mseyen Sabahatt n Bey, Türk ye’de sosyoloj yle lg lenme b ç m n ve farklılaşmasını
sağlamıştır. Sosyoloj n n Türk ye’dek akadem k meşru yet ve kurumlaşması se, 1910’lardan t baren
sosyoloj yle yak nen lg lenmeye başlayan ve Durkhe m sosyoloj anlayışını kend s ne rehber ed nen Z ya
Gökalp’ n 1914 yılında sosyoloj y Darülfünun ders programlarına dâh l etmes yle başlar. Gökalp’ n Durkhe m
okumasının sorunları bu yazının kapsamı dışındadır. Gökalp’ n etk s , kısa zamanda yalnızca İçt ma yat
Kürsüsü’nde değ l, Darülfünun’un başka b rçok d s pl n nde de kend s n gösterm şt r. Yen Türk ye ç n
formüle ett ğ toplumsal örgütlenme, öncel k ve ht yaçlar çerçeves nde edeb yat tar h nden lah yata,
kt sattan pedagoj ye pek çok d s pl n n şb rl ğ ç nde gel şmes n sağlamaya çalışır. Buradak temel etken
Gökalp’ n ulus-devlet m ll yetç l ğ ne olan koyu bağlılığıdır. 1915’te İçt ma yat Darü’l-Mesa s ’n kurar, 1917’de
İçt ma yat Mecmuası’nı çıkarır. I. Dünya Savaşı’nın b t m nde İstanbul’un şgal ed lmes ve Gökalp’ n, d ğer
pek çok İtt hatçı g b Malta’ya sürgüne gönder lmes yle b rl kte Darulfünun’dak sosyoloj eğ t m de sekteye
uğrar. Cumhur yet’ n kurulması sonrasında se gerek Mehmet İzzet’ n genç yaşta vefatı neden yle kısa süren
faal yetler , gerekse Necmedd n Sadak’ın çalışmaları sosyoloj y Gökalp dönem ndek etk s ne ve yaygınlığına
kavuşturmak ç n yeterl olmamıştır.

1928’de kurulan Türk Felsefe Cem yet bünyes nde de sosyoloj çalışmaları yapılmıştır (cem yet, Felsefe ve
İçt ma yat Mecmuası s ml b r de yayın organına sah pt ). Lütf Er şç ; 1933’den t baren Hukuk Fakültes
b r nc sınıf müfredatına dâh l ed len sosyoloj ders n veren –1933 Ün vers te Reformu çerçeves nde Hukuk

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/sosyolojiye_giris_1/1/index.html 58/238
11/18/2020 Sosyolojiye Giriş I

Fakültes bünyes nde kurulan ve sonrasında İÜ İkt sat Fakültes ’n n de çek rdeğ n teşk l eden İkt sat ve
İçt ma yat Enst tüsü öğret m üyeler nden- Alman akadem syen Gerhard Kessler’ n ve yayınladığı Muasır
Avrupa İçt ma yatı (1933) s ml çalışmasında Amer kan sosyoloj s n ben msed ğ n bel rten Ankara Gaz
Terb ye Enst tüsü muall mler nden M. Sa et‘ n düşünceler n Türk ye’dek Durkhe mc sosyoloj geleneğ n n
dışında ‘yen temayüller’ olarak n tel yor.13

Bu süreçte İstanbul Ün vers tes Edeb yat Fakültes (İÜEF) Sosyoloj Kürsüsü, Gökalp sonrasında, H lm Z ya
Ülken’ n öncülüğünde 1940’larla b rl kte ‘ k nc ’ kuruluşunu yaşıyordu. H lm Z ya Ülken der n entelektüel
k ş l ğ ve zeng n akadem k lg s yle sosyoloj bölümünün kurumsallaştırılmasında öncü b r rol üstlend . Ülken
sosyoloj n n yanında meslek olarak mantık, felsefe, ahlâk, sanat g b alanlarda da b rçok kıymetl eser ürett .
Batı dünyasındak düşünsel gel şmeler çok yakından tak p ed yordu ve Türk akadem çevreler n yen
düşünsel gel şmeler konusunda hızlı b r şek lde b lg lend r yordu. Kurucusu ve yönet c s olduğu İstanbul
Ün vers tes Edeb yat Fakültes Sosyoloj Derg s ’nde bu türden pek çok araştırma metn , makale vs. yer
almaktaydı. Ülken akt f b r sosyolog olarak uluslararası sosyoloj topluluklarıyla da etk n bağlar kurdu. Onun
öncülüğünde İstanbul Ün vers tes ve Türk ye uluslararası sosyoloj kongreler ne ve farklı alanlardan b rçok
toplantıya ev sah pl ğ yaptı. Onun başkanlık yaptığı yıllarda İstanbul’a b rçok öneml sosyolog gelerek
dersler, konferanslar ve sem nerler verd ler.

Türk ye’de sosyoloj k düşüncen n farklılaşması ve çeş tlenmes ht mal n doğuran b r d ğer kr t k dönem,
Ankara Ün vers tes D l-Tar h Coğrafya Fakültes ’nde başkanlığını Fransız akadem syen Ol v er Lacombe’un
yaptığı Felsefe Enst tüsü bünyes nde, 1939’da Doç. Beh ce Boran’ın başkanlığında kurulan ve N yaz Berkes,
Pertev Na l Boratav ve Med ha Berkes g b farklı d s pl nlerden akadem syenler n görev aldıkları sosyoloj
kürsüsü le yaşanır.14 Bu kürsüyle b rl kte, Türk ye’de –daha öncek tar hlerde cılız da olsa varlığıyla
karşılaştığımız- sosyoloj k araştırmaların amp r k olarak del llend r lmes temel b r yaklaşım olarak
kurumsallaşma eğ l m ne g rd . İk nc Savaş sonrasında dünyada meydana gelen s yasal gel şmeler (San
Franc sco düzen ve Soğuk Savaş), bu gel şmelere ayak uydurmak steyen Türk ye Cumhur yet ’n n
dönüşümler ve özell kle de dönem n kt dar part s CHP çer s ndek kırılmalar net ces nde, Boran başta
olmak üzere kürsünün kurucu akadem k kadrosunun 1948 Tasf ye hareket yle b rl kte dramat k b r şek lde
ün vers teden kopartılmaları Türk ye sosyal b l mler açısından öneml sonuçlar doğurmuştur.15

Yaşadıkları yıpratıcı tasf ye sürec ne rağmen Muza er Şer f ABD’de, Berkes Kanada’da ve Pertev Na l
Fransa’da yapmış oldukları çalışmalar le gerek Türk ye ve gerekse de uluslararası sosyal b l m alanında
etk nl kler n artırarak sürdürdüler.

4.3. Sosyoloji Akademik Meşruiyetini ve Kurumsallaşmasını Yeniden Kazanıyor

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/sosyolojiye_giris_1/1/index.html 59/238
11/18/2020 Sosyolojiye Giriş I

1960 sonrasında hem akadem k kurum ve akadem syen sayılarındak artış hem de Türk ye’n n sanay leşme
ve planlı ekonom dönem ne geç ş le b rl kte değ ş k alanlarda sosyoloj k çözümlemelere sosyal s yaset
bağlamında olan ht yaç artmaya başladı. Bu tar hten t baren sosyal yapı tartışmalarının hızlı b ç mde arttığı
görülmekted r. Aynı süreçte tar hle yen den yüzleşme olarak da n telend r leb lecek tar h tezler tartışmaları
da alevlenm ş ve bu tartışmalar b rb r yle bağlantılı özell kler göstermeye başlamıştır.

H lm Z ya, 27 Mayıs sonrasında İÜEF Sosyoloj Bölümü’ndek görev nden alınmasıyla, daha sonra ger
dönüşüne z n ver lmes ne karşın, akadem k faal yetler n –aynı zamanda yarı-zamanlı olarak ders verd ğ -
Ankara Ün vers tes İlah yat Fakültes bünyes nde sürdürmey terc h ett . Bu dönemden sonra İÜEF Sosyoloj
Bölümü, çalışmalarını Nuredd n Şaz Kösem hal başkanlığında sürdürdü. Aynı yıllarda Z yaedd n Fahr
Fındıkoğlu da çalışmalarını İÜ İkt sat Fakültes ’nde ve İkt sat ve İçt ma yat Enst tüsü bünyes nde yürütüyordu.

1950’ler n son yıllarından t baren ABD’l uzmanların öncülüğünde ve büyük ölçüde de onların f nansmanıyla
kurulan Türk ye ve Orta Doğu Amme İdares Enst tüsü (TODAİE), Devlet Planlama Teşk latı (DPT) g b
araştırma kuruluşları ve bürokrat k kuruluşlar farklı b r sosyal b l m anlayışını Türk ye’de canlandırmaya
başladılar. Mübeccel Kıray’a DPT tarafından yaptırılan Ereğl araştırması Türk ye’dek sosyoloj çalışmaları
bakımından öneml b r dönüm noktasıdır.16 Bu çalışmaları müteak ben, B rleşm ş M lletler bünyes nde
görevl olarak b r öner raporu yazan Charles Abrams’ın tekl f yle 1956’da kurulan Orta Doğu Tekn k
Ün vers tes le Türk ye’de farklı b r sosyal b l m anlayışı geleneğ n n kurumlaşmaya başladığı görülür. Bu
yıllarda, özell kle AÜ DTCF sosyoloj kürsüsünün kısa süren ömrü esnasında öğrenc l k yapmış –Muza er Şer f,
Boran ve Berkes’ n öğrenc s olmuş- Mübeccel Bel k Kıray se yen kurulan Orta Doğu Tekn k Ün vers tes ’n n
sosyal b l mler programını kurmaya başlamıştı.17

Ankara Ün vers tes ’ne bağlı bazı sağlık kurumlarının çek rdeğ n oluşturduğu ve 1967’de kurulan Hacettepe
Ün vers tes ’nde se sosyoloj eğ t m ün vers ten n kuruluşu önces 1964’de başlamıştı. 1980 sonrasında eser
veren b rçok sosyolog bu okuldan mezun olmuştur. Bu okula daha sonra Boğaz ç , Ege ve M mar S nan g b
ün vers teler katılmış ve sosyoloj eğ t m n n çeş tlenmes artarak sürmüştür.

4.4. Türkiye’de Sosyolojinin Çeşitlenmesi ve Zenginleşmesi

1980 sonrası YÖK kanunu le b rl kte bağımsız sosyoloj bölümler kurulmaya başlanmış ve yen kurulan özel
ve kamu ün vers teler yle b rl kte günümüzde Türk ye’de 70’ aşkın sosyoloj bölümünde l sans programı
eğ t m ver lmekted r. Bu bölümler n öneml b r kısmında yüksek l sans programları yürütülmekted r. Bugün
bu bölümlerde kend çalışma alanlarında münhasıran n tel kl çalışmalar yapan çok sayıda sosyolog
akadem k faal yette bulunmaktadır. Ülke genel nde faal durumda bulunan (özel veya kamu ün vers teler nde
örgün veya açık eğ t m yapan) sosyoloj bölümler nde okuyan öğrenc sayısına, sosyal b l mler ve özelde de
sosyoloj alanında yayınlanan tel f ve türcüme eserlere, yapılan l sans üstü çalışmalara vs. bakıldığında
sosyoloj alanına yoğun b r lg n n olduğu, çalışma konularının teor , yöntem ve konu t bar yle hayl
https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/sosyolojiye_giris_1/1/index.html 60/238
11/18/2020 Sosyolojiye Giriş I

çeş tlend ğ , çağdaş sosyoloj gündem n n ve l teratürünün yakından tak p ed lmeye başlandığı
görülmekted r. Özell kle yurt dışına çıkma ve yurt dışında akadem k çalışmalar yapab lme mkanlarının
artması, yabancı d lde l teratür tak b n n kolaylaşması g b etkenler bu anlamda Türk ye’de –klas k ve çağdaş
kuramlar anlamında- sosyoloj n n daha kapsamlı ve güncel olarak tak b n ve kavranmasını kolaylaştırmıştır.
Fakat bütün bunlara rağmen, söz konusu çalışmaların henüz amp r k ve kuramsal olarak tatm n ed c b r
aşamaya ulaştığını söylemek zordur. Başka b r dey şle, 1980 sonrasında Türk ye s yaset nde ve ekonom s nde
yaşanan açılımın sosyal b l mler alanında da yansımaları görülmekte, fakat bu gen şlemen n ve açılmanın
dağınıklıktan kurtarılması ve Türk ye’n n yaşadığı ekonom k, toplumsal, kültürel vb. dönüşümler n
bütünlüklü, der nl kl ve d ng n sosyoloj k çalışmaların konusu hal ne get r lmes gerek yor.

Batı-dışındak b rçok ülkeye kıyasla sosyoloj k b lg n n kurumsallaşmasında Türk ye’n n öneml b r aşama
kaydett ğ söyleneb l r. Ama özell kle 1990 sonrası post-modern ep stemoloj lerle poz t v st ve tar hselc
yaklaşımlar arasında yaşanan, bazı açılardan ver ml olmakla b rl kte genel t bar yle ver ms z olan
tartışmanın Türk ye’n n sosyal b l mler alanında yarattığı etk ler n ncelenmes gerekmekted r. Bu sahte
tartışmalar yoluyla kurum olarak “b l m”e dönük sorgulayıcı b r söylem güç kazanmıştır. Olumlu olan
Türk ye’n n poz t v st geçm ş n n bu ves le le tartışmaya açılmış olmasıdır. Pek çok eleşt rmen b l m
kurumunu poz t v st düşünce le eş tlem ş, fakat asıl d kkat ed lmes gereken b r gel şme olarak son
dönemlerde b l m n ep stemoloj k ve tar hsel araştırmalarda kat ett ğ etk ley c gel ş me se aynı oranda
d kkat göstermem şlerd r. Bu nedenle 1980’l ve 1990’lı yıllar boyunca eleşt rel b r söylem nşasından öteye
g tmeyen ve yaşayan toplum hakkında del llend r lm ş ve gerekçelend r lm ş h çb r şey söylemeyen b r
yaklaşım da g tt kçe ağırlık kazanmaya başlamıştır. Elbette bu durum, geçm şte hak m olmuş ve başkalarına
söz hakkı tanımamış bell ve dar b r b l m anlayışının sorgulanması ve eleşt r lmes anlamında olumlu b r
gel ş m olarak değerlend r lmel d r. Ancak, bu eleşt r n n y ne kend koşullarından hareketle üret lmem ş b r
düşünceye dayanıyor olması, başka b r dey şle, y ne bağımlılık ve aktarmacılık l şk ler n sürdürüyor olması
t bar yle de sorgulanması gereken b r durumdur. Poz t v st-modernleşmec b r sosyal b l m anlayışının Batı
dünyasında hak m b l m anlayışı olması sebeb yle Türk ye’de de ben msenmes le Avrupa ve ABD sosyal
b l m çevreler nde artık eleşt r l yor olması sebeb yle burada da eleşt r lmes ve redded lmes arasında h ç b r
fark yoktur. Belk bu yen yaklaşımlar öncek lerden daha açıklayıcı ve kullanışlıdırlar, ama n haî noktada o da
d ğer g b bağımlılık l şk ler çer s nde kabullen len ve ancak k nc b r emre kadar kullanılma ömrü olan b r
yaklaşımdır. Akadem önces tar h yle b rl kte neredeyse 150 yıla yaklaşan b r geçm şe sah p Türk
sosyoloj s n n, bu noktada artık kend kavram ve kuramlarını kend koşullarından hareketle gel şt reb lme
cesaret n göstermes gerek yor. Bu, Avrupa’da ve ABD’de üret lm ş klas k ve çağdaş sosyal teor ye bütünüyle
sırtımızı dönmem z gerekt ğ anlamına da gelm yor, gelmemel d r de.

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/sosyolojiye_giris_1/1/index.html 61/238
11/18/2020 Sosyolojiye Giriş I

Tekrar edecek olursak, günümüzde Türk ye’de amp r k, kuramsal ve tar hsel araştırmalar, büyük ölçüde
yapısal- şlevselc , post-yapısalcı, Marx st ve tar hselc yaklaşımlar etrafında kümelenm şt r. Büyük ölçüde
İk nc Savaş sonrasında oluşan yaklaşımlar etrafında gel şen bu ş bölümü Türk ye’n n sosyoloj k
d nam kler n ler düzeyde açıklayacak yetk nl kten ve b r k mden mahrumdur. Bunun temel neden olarak
b rçok tez ler sürüleb l r. Fakat özell kle yaşayan, değ şen, dönüşen kanlı-canlı toplumun nasıl şled ğ n ,
tar hsel süreçler n ç nden süregelen yapıları, l şk ağlarını, kültürel değ ş mler n yörüngeler n , demograf k
yapıdak farklılaşma ve değ ş mler , devlet n oluşum sürec ve n tel ğ n , kentsel büyümen n formunu ve
çer ğ n , kırsal alanların hang değ ş m süreçler nden geçt ğ n , kamu sağlığının sosyoloj k boyutlarını,
karmaşık göç hareketl l kler n n ne tür toplumsal değ ş mler tet kled ğ n ve ne türden yapılaşmalar
ürett ğ n , ş ve çalışma hayatının yapısını ve daha bunun g b b rçok konuyu açıklayacak b r k m n sınırlı
düzeyde kalmış olması sosyologların Türk ye’n n dönüşümler hakkında ler kavramlaştırma ve tems l
s stemler oluşturmalarını engellemekted r. Elbette k hakkı tesl m ed lmes gereken b rçok sosyoloğun kend
araştırma alanlarında çok değerl çalışmaları mevcuttur. Fakat sosyal b l mler n günümüzde ulaştığı sev ye le
kıyaslandığında durumun pek ç açıcı olduğu söylenemez.

Bu konuyu b raz daha örneklend rmek mevcut durumdak eks kl kler n g der l p yen araştırma programları
nşa etmek ç n sosyologların önündek fırsatlara da şaret etmekted r. Örneğ n, s yaset sosyoloj s
araştırmaları, real st, eleşt rel ve düşünümsel amp r k kanıta ve kavramsal araştırmaya yeter nce önem
vermem şt r. S yaset sosyoloj s alanındak çalışmalar daha çok, 1980 sonrası s v l toplumcu söylem
bağlamında ve çoğunlukla “kamuoyu” kavramı etrafında örgütlenen p yasa araştırmaları mantığı ç nde
konumlanmaktadır.18 Kamuoyu araştırmalarının sosyoloj k metodoloj açısından yeterl l ğ ve geçerl l ğ
tartışmalı b r durum ken, b rçok sosyolog bu araştırmalara referansla tartışmalar nşa etmeye çalışmaktadır.
Kırsal sosyoloj çalışmaları, Türk ye’de kırsal farklılaşma ve dönüşümü açıklayab lmek ç n, en fazla, bazı
kuramsal tartışmalarla cevap vereb lmekted r. Bu alanda yeterl etnograf k ve amp r k b r k m n olduğunu
söylemek zordur. Kuramsal b r k m n mevcut farklılaşmaları ne düzeyde açıklayab ld ğ se bel rg n değ ld r.
Kent sosyoloj s nde b r kent n büyüme ve dönüşüm şekl n n tam b r eser (monograf k düzeyde b le)
yazılamamıştır. Bazı değerl monograf ler se çoğunlukla özelleşm ş problemat klerle yazılmıştır ve bütüncül
b r sosyal-ekoloj tartışması ht va etmez. D n sosyoloj s d nî toplumsal hareketler , la kl k-seküler zm
sorunlarının dünyadak d ğer örnekler yle benzerl ğ n ya da özgünlüğünü ve Müslüman toplumlardak
değ ş mler ‘sekülerleşt k m , d ndarlaştık mı’ k l men n dışına çıkarak modernleşme sürec ç nde etk leş me
g ren bu k unsurun bu süreçten nasıl etk lend kler n , dönüştükler n kavramlaştırab lecek b r yetk nl kten
uzaktır. Sağlıklı b r sosyal pol t kanın olmazsa olmazlarından olan kamu sağlığı (hıfzı sıhha) sorunlarını
ayrıntılı ve der nlemes ne ele alab lm ş ncelemeler n sayısı fazla değ ld r. Demograf araştırmaları nüfusun
karmaşık hareket d nam kler n , n tel ğ n , değ ş m n , farklılaşmasını açıklayacak b r b r k m n henüz
başlarındadır. İş-çalışma sosyoloj s hâlâ emekleme aşamasındadır. B l m sosyoloj s alanında dağınık bazı

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/sosyolojiye_giris_1/1/index.html 62/238
11/18/2020 Sosyolojiye Giriş I

yazılar dışında s stemat k b r tartışma mevcut değ ld r. Ekonom -pol t k alanında sosyologlar tarafından
yapılan ve kuramsal ve amp r k temeller sağlam kurulmuş çalışmalar çok azdır. Neredeyse her alanda
yapısal farklılaşmaların d nam k res mler n vereb lecek b r b r k m yoktur den leb l r.

Türk ye’n n yaklaşık 30 yılı aşkın b r süred r yaşadığı öneml tecrübeler, Batı sosyal b l m çevreler n n
gel şt rm ş olduğu araştırma gündemler ne bağımlı olmadan ele alınmayı hak ed yor ve gerekl kılıyor. Bugün
Türk ye –kentleşme süreçler , göç, sağlık pol t kaları, b lg teknoloj ler , yönet m s stem değ ş kl ğ ve onun
etrafında yaşanan tartışmalar, modernleşmec aktörler n n tel kler , kt sadî gel şmeler ve sonucunda ortaya
çıkan yen sınıfsal yapılar, yen nsan l şk ler ve dönüşen kültür ve z hn yetler vb. g b pek çok boyutuyla-
sosyal b l mler m z ç n zeng n b r araştırma sahası olma özell ğ göster yor. Türk ye’n n değ şen bu yapısının
esk kavram ve kuramlarla [modernleşmec sosyal b l m anlayışlarıyla] tek başına kavranamayacağı da
açıktır. N tek m sosyal b l mler m zde, toplumu anlamaktan ve anal z etmekten z yade bu yukarıdan aşağıya
doğru toplumu düzenleme hedef n önceleyen modernleşmec sosyal b l m anlayışının eks kl kler ne ve
zaaflarına yönel k bell eleşt r ler yönelten -sayıları az da olsa- bell eleşt r lerle karşılaşılmaktadır. Dolayısıyla,
günümüz Türk ye’s nde sosyal b l mler n yen toplumsal olguları kavramasına z n verecek yen kavramlara,
yen yaklaşımlara ht yacı her geçen gün kend s n daha fazla aş kar kılıyor. Kavram, kuram ve yöntem
noktasındak ht yaçların karşılanab lmes ç n yen araçlara da ht yaç vardır. Bunların b r kısmı geçm şte
hmal ed len geleneksel b lg kaynaklarıdır, b r kısmı se y ne hmal ed len çağdaş sosyal b l mler n sunduğu
farklı yaklaşım mkanlarıdır. Fakat toplumsal gerçekler m ze araştırma d s pl n m z n sunduğu bell şablonları
veya hak m ezberler önceleyerek değ l, olgularımızı/gerçekl ğ m z önceleyerek yönelmem z gerek yor.
Geleneksel değerlere ve b lg b ç mler ne vakıf olmadan günümüz Türk ye’s n n yaşadığı dönüşümü
kavramak ve kavramsallaştırmak pek mümkün gözükmüyor. Aynı şek lde, günümüzün küresel dünyasının
gerçekler ne ve bu çerçevede çağdaş sosyal b l mlerde üret lm ş açıklama b ç mler ne bütünüyle sırtımızı
dönmekle de ülkem z n güncel gerçekler n hakkıyla kavramamız mümkün olmayacaktır. Ülkem z n yaşadığı
dönüşümler sosyal b l m l teratürüne öneml katkılar yapma mkanlarını sunuyor. Bunun ç n geleneksel
açıklama b ç mler yle güncel olan olgular ve açıklama b ç mler arasında b r denge kurab lmek ve
tedavüldek mevcut açıklama b ç mler yle eleşt rel b r l şk kurma becer s n gel şt rmek gerek yor.

Türk ye’de sosyal b l mc ler n ç nde yaşadığımız, sess zce etrafımızda vuku bulan değ ş mler anlamak ve
açıklamak konusunda g tt kçe artmakta olan lg ler n n zamanla daha ver ml b ç mler kazanacağını ve
sosyoloj düşünces n n daha ler b r düzeye ulaşacağını, pek çok sosyoloğun emekler yle nşa ett ğ
eserlerden göreb l yoruz. Yapılan çalışmaların henüz yeterl düzeyde ve sayıda olduğunu, olanların da
b rb r nden yeter nce haberdar ya da b rb r yle etk leş m ve let ş m çer s nde olduklarını söylemek
hal hazırda zordur. Umudumuz bu tür emek ve zahmet mahsulü çalışmaların zamanla örnek teşk l etmes ve
bu tür araştırmaların sayısının artmasıdır.

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/sosyolojiye_giris_1/1/index.html 63/238
11/18/2020 Sosyolojiye Giriş I

Okuma Öner ler

Sosyoloj n n Türk ye’ye hang koşullarda g rd ğ ve Türk sosyoloj s ndek temel tartışma konuları hakkında
son derece faydalı, der nl kl ve öneml değerlend rmeler çeren Baykan Sezer’e a t Türk Sosyoloj s n n Ana
Sorunları (İstanbul: Kızılelma Yay., 2006) s ml çalışması Türk sosyoloj tar h ncelemeler açısından temel
önemde b r met nd r. Ayrıca -Al m Arlı le b rl kte ed törlüğünü üstlend ğ m z- Türk ye Araştırmaları L teratür
Derg s ’n n “Türk Sosyoloj Tar h ” başlıklı özel sayısı (2011, sy. 11); Emre Kongar’ın derlem ş olduğu k c ltl k
Türk Toplumb l mc ler (İstanbul: Remz K tabev , 1988) ve Çağatay Özdem r’ n derlem ş olduğu Türk ye’de
Sosyoloj : İs mler-Eserler (2 c lt, Ankara: Phoen x, 2008) s ml eserler Türk sosyologların eserler ne ve
düşünceler ne l şk n zeng n b lg ler çeren çalışmalardır.

Sosyoloj n n Türk ye’ye g r ş nde Osmanlı Devlet ’n n batılılaşma s yaset n n etk s nden ve Osmanlı
aydınlarının bu çerçevedek s yas çalışmalarından yukarıda söz ed lm şt . Meselen n bu yönüyle lg l olarak,
aynı zamanda Türk sosyoloj s n n tar h n kavramak steyenler ç n H lm Z ya Ülken’ n Türk ye’de Çağdaş
Düşünce Tar h (İstanbul: Ülken Yay., 1979) ve Şer f Mard n’ n Jön Türkler n S yas F k rler (1895-1908)
(İstanbul: İlet ş m Yay., 2003) s ml çalışmaları faydalı olacaktır.

Bölüm Özeti

Bu bölümde, sosyoloj n n Türk ye’dek –akadem önces ve akadem dönem olmak üzere toplamda- 100 yılı
aşkın b r sürey kapsayan serüven kısaca değerlend r lmeye çalışılmıştır. Bu çerçevede Osmanlı aydınlarının
sosyoloj ye neden lg duydukları, sosyoloj aracılığıyla Osmanlı Devlet ’n n hang sorunlarını nasıl çözme
arayışında oldukları ve bu çaba çer s nde lk dönem Türk sosyoloj s n n kazandığı –batıcılaşma s yaset n n
ürünü olması ve dolayısıyla bu s yaset başarıya er şt rme m syonuna sıkı sıkıya bağlı b r d s pl n olarak
gel şmes , buna bağlı olarak aktarmacı/tercümeye dayalı b r d s pl n olarak öne çıkması, toplumdan z yade
devlet n sorunlarını öncelemes neden yle ‘S yaset’ le yakın l şk s vb. g b - bell başlı özell kler kronoloj k
b r takv m d kkate alınarak kısaca ele alınmıştır.

1Bu yen entelektüel sınıfın düşünsel beslenme kaynaklarına, okudukları Batılı f lozof ve b l m adamlarına,
eller nden düşürmed kler k taplara vb. l şk n N yaz Berkes’ n, Murteza Korlaelç ’n n, Şer f Mard n’ n eserler nde
pek çok anlatı vardır. M. Şükrü Han oğlu da, bu yen bürokrat-aydınların beslenme kaynaklarına l şk n lg ye
değer b r b lg ver yor: “B r derg okuyucularından, kend kütüphanes n oluşturmak ç n k tap bağışı taleb nde
bulunduğunda ve üst düzey yönet c ler nden üçü toplam yüz y rm altı c lt tutan k taplarını bağışladıklarında;
Bacon, Shakespeare, Montesqu eu, Helvet us küll yatlarından Adam Sm th, La Fonta ne g b yazarların eserler ne
kadar pek çok yabancı k tabı çeren bu koleks yonda İbn- Haldun’un Mukadd me’s le b r c lt Kava d- Osman ye
dışında tek b r yerl veya Doğu klâs ğ ne rastlanmadığı görülmüştür. B r süre sonra se Osmanlı aydınlarının
kütüphaneler Schopenhauer, Isnard, Büchner çev r veya or j naller n n doldurduğu mekânlar hal ne gelmeye

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/sosyolojiye_giris_1/1/index.html 64/238
11/18/2020 Sosyolojiye Giriş I

başlayacaktır. (…) Hemen arkasından John Draper çev r ler p yasaya çıktı. Draper’ n ana f kr toplumda çatışan
temel unsurların ‘d n’ le ‘b l m’ olduğu ve bunun aynı zamanda tar hî b r karakter taşıdığı d .” Bkz. M. Şükrü
Han oğlu, B r S yasal Örgüt Olarak İtt hat ve Terakk Cem yet ve Jön Türklük, C lt I: 1889-1902, İstanbul: İlet ş m
Yay., 1985 [?], s. 33.
2Konunun d n ve b l m tartışması çerçeves nde öneml b r kr t ğ ç n bkz. Cem l Aydın, “Türk B l m Tar h
Yazımı’nda ‘Z hn yet’, ‘D n’ ve ‘B l m’ İl şk s : Osmanlı Örneğ ”, Türk ye Araştırmaları L teratür Derg s , 2004, c. 2, sy.
4, s. 29-44.
3Konu ç n bkz. Şer f Mard n, Yen Osmanlı Düşünces n n Doğuşu, çev. M. Türköne vd., İstanbul: İlet ş m Yayınları,
1996.
4Pek çok öneml tar h çalışmasında bu konuyla lg l farklı tezler ler sürülmüştür. İmparatorluğun çözülme
sürec n yükselen burjuva sınıfların konumlarıyla b rl kte ele alan b r çalışmada d kkat değer tartışmalar
mevcuttur. Bkz. Fatma Müge Göçek, Burjuvaz n n Yüksel ş İmparatorluğun Çöküşü: Osmanlı Batılılaşması ve
Toplumsal Değ şme, çev. İ. Yıldız, Ankara: Ayraç Yayınları, 1999.
5Tom B. Bottomore, Toplumb l m: Sorunlarına ve Yazınına İl şk n B r Klavuz, çev. Ünsal Oskay, 2. bs., İstanbul:
Beta Basım Yayın Dağıtım A.Ş., 1984, s. 7 (vurgular yazara a tt r).
6“İçt maî tab p” yaklaşımı ve Jön Türk aydınlarının toplumla fakat özell kle ve öncel kle de devletle l şk ler n b r
tür ‘doktor-hasta’ l şk s bağlamında değerlend rmeler ne l şk n değerlend rmeler ç n ayrıca bkz. Şer f Mard n,
Jön Türkler n S yas F k rler (1895-1908), İstanbul: İlet ş m Yay., 1983.
7M. Şükrü Han oğlu, B r S yasal Örgüt Olarak İtt hat ve Terakk Cem yet ve Jön Türklük, s. 51.
8M. Şükrü Han oğlu, B r S yasal Örgüt Olarak İtt hat ve Terakk Cem yet ve Jön Türklük, s. 51-55.
9Konunun ayrıntılı tartışması ç n bkz. Att la Doğan, Osmanlı Aydınları ve Sosyal Darw n zm, İstanbul: B lg
Ün vers tes Yayınları, 2006.
10
B l m le s yaset b rb r nden ayrıştırdığı ve s yasetten z yade b l msel çalışmalara kend s n hasrett ğ övgüler ne
mazhar kılınan Sabahatt n Bey’ n s yasetle uğraşmadığı dönemlerde sosyoloj yle de uğraşmamış olması,
bağlanmayı terc h ett ğ LePlay’ n sosyoloj k düşünce geleneğ n n ona aynı zamanda temel s yasal terc hler n
b l msel b r zem nde savunab lme ve dolayısıyla da meşru yet n sağlayab lme mkânı vermes ve Türk ye’de
s yasal çözümün b r anlamda tes s ed ld ğ Cumhur yet’ n kuruluşu sonrasında se sosyoloj k herhang b r çalışma
çer s nde olmayışı bu noktada açıklayıcı b r örnek olarak önümüzde durmaktadır. Aynı şek lde, Gökalp’ n
Cumhur yet’ n kuruluşu sonrasında meşhur hars-meden yet kuramını, tehz b olarak adlandırdığı yen b r
kavramla yen koşullara uyarlama çabası da man dardır. Gökalp’ n Durkhe m sosyoloj geleneğ yle kurduğu
l şk y s yasal düşünceler bağlamında değerlend ren değerl b r çalışma ç n bkz. Taha Parla, Z ya Gökalp,
Kemal zm ve Türk ye’de Korporat zm, Füsun Üstel ve Sab r Yücesoy (yay. haz.), 5. bs., İstanbul: İlet ş m Yay., 2006.
11Bu ac lc l ğ n ve s yasetle l şk l olmanın aydınlarımızın düşünceler üzer ndek etk s ne b r örnek olarak Şer f
Mard n’ n Sabahatt n Bey’le lg l yaptığı şu tesp t oldukça açıklayıcıdır: “Kısaca Sabahatt n Bey’ n trajed s
sosyoloj tekn kler n b r s yas program olarak göstermek zorunda bırakılmış olmasıdır.” Bkz. Şer f Mard n, Jön
https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/sosyolojiye_giris_1/1/index.html 65/238
11/18/2020 Sosyolojiye Giriş I

Türkler n S yas F k rler , s. 217.


12Taha Parla, Gökalp’ n bu etk s n ‘korporat zm’ bağlamında yetk n b r şek lde değerlend rmekted r. Bkz. Taha
Parla, Z ya Gökalp, Kemal zm ve Türk ye’de Korporat zm.
13Lütf Er şç , “Türk ye’de Sosyoloj n n Tar hçes ve B bl yografyası [1]”, Sosyoloj Derg s : Edeb yat Fakültes
Sosyoloj Sem ner Tetk k ve Araştırmaları, 1941-1942, c. I, sy. 1, s. 164-165. Türk ye’de sosyoloj eğ t m n n, fakat
özell kle de bell b r tar he kadar Türk ye’dek sosyoloj eğ t m yle özdeşleşm ş g b duran İstanbul Ün vers tes
Edeb yat Fakültes sosyoloj kürsüsünün hocalarının, müfredatının ve çalışmalarının tar h ç n ayrıca bkz.
Mehmet Yalvaç, “İstanbul Ün vers tes Edeb yat Fakültes ’nde Sosyoloj Eğ t m n n Tar hçes (1912-1982) I-II”,
Kubbealtı Akadem Mecmuası, I: Ocak 1985, Yıl: 14, sy. 1, s. 59-72; II: N san 1985, Yıl: 14, sy. 2, s. 59-72; İsma l
Coşkun, “Sosyoloj Bölümünün Tar h ne Da r”, 75. Yılında Türk ye’de Sosyoloj , İsma l Coşkun (yay. haz.), İstanbul:
Bağlam Yay., 1991, s. 13-23.
14
N yaz Berkes, Unutulan Yıllar, 3. baskı, İstanbul: İlet ş m Yayınları, 2005.
15
1948 tasf yes ç n özell kle bkz. Mete Çet k (haz.), Ün vers tede Cadı Kazanı: 1948 DTCF Tasf yes ve Pertev Na l
Boratav’ın Müdafaası, İstanbul: Tar h Vakfı Yay., 1998. N yaz Berkes özel nde kaleme alanmış b r nceleme
olmasına rağmen, söz konusu tasf yeye l şk n de doyurucu değerlend rmelerde bulunan b r yazı ç n bkz.
Fahrett n Altun, “N yaz Berkes ve Eserler Hakkında”, Türk ye Araştırmaları ve L teratür Derg s , (Türk S yaset Tar h :
Tanz mat’tan Günümüze), Bahar 2004, c. II, sy. 1, s. 439-474.
16Mübeccel Bel k Kıray, Ereğl ; Ağır Sanay den Önce B r Sah l Kasabası, Ankara: DPT Yayınları, 1964.
17Mübeccel Bel k Kıray, Hayatımda H ç Arkaya Bakmadım: Mübeccel Bel k Kıray’la Söyleş , İstanbul: Bağlam
Yayınları, 2001.
18Öneml b r st sna ç n bkz. Şer f Mard n, Rel g on, Soc ety and Modern ty n Turkey, Syracuse Un vers ty Press,
2006.

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/sosyolojiye_giris_1/1/index.html 66/238
11/18/2020 Sosyolojiye Giriş I

Ünite Soruları

1. Freder c Le Play’ n sosyoloj k düşünceler , Osmanlı ülkes n n problemler n n tanımı ve


çözümü ç n lk kez .............................................. tarafından kullanılmıştır.

Cevap:Sabahatt n Bey/Prens Sabahatt n

2. Ülkem zde sosyoloj ye lg duyan lk s mlerden b r olan Ahmet Rıza, hang Batılı sosyologun
düşünceler n Türk ye’de tanıtmaya çalışmıştır?

A) G. S mmel

B) H. Spencer

C) F. Le Play

D) A. Comte

3. Ahmet Şuay p’ n, düşünceler ne lg duyduğu ve Türk ye’de tanıttığı Batılı sosyal b l mc


aşağıdak lerden hang s d r?

A) E. Durkhe m

B) F. Tönn es

C) H. Spencer

D) H. Freyer
https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/sosyolojiye_giris_1/1/index.html 67/238
11/18/2020 Sosyolojiye Giriş I

4. Sabahatt n Bey, Teşebbüs- Şahs ve Adem- Merkez yet Cem yet ’n n kurucusudur.
Cevap:Doğru

5. N yaz Berkes, Osmanlı’nın çağdaşlaşma/modernleşme tar h n , ..............................................


tar h olarak anlamaktadır.

Cevap:La kleşmen n/Sekülerleşmen n

6. Mübeccel B. Kıray, ‘b r değ şme anal z ’ olarak değerlend rd ğ Ereğl çalışmasında


......................................... kavramıyla toplumsal değ şmen n çok öneml b r yönünü, toplumların
b r günden öbür güne ne tür değ ş mler geç rd ğ n ncelem şt r.

Cevap:Tampon kurum

7. Türkleşmek, Muasırlaşmak, İslamlaşmak başlıklı eser, aşağıdak düşünürler m zden hang s ne


a tt r?

A) Hüsey nzade Al

B) Y. Akçura

C) Z. Gökalp

D) Ahmet Agayef

8. Toplumsal Yapı Araştırmaları başlıklı çalışma aşağıdak sosyologlarımızdan hang s ne a tt r?

A) Beh ce Boran

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/sosyolojiye_giris_1/1/index.html 68/238
11/18/2020 Sosyolojiye Giriş I

B) Mübeccel B. Kıray

C) Mehmet Al Şevk

D) Emre Kongar

9. M. Weber’ n sosyoloj s , Türk ye’de Prens Sabahatt n tarafından tanıtılmış ve tems l ed lm şt r.

Cevap:Yanlış

CEVAP ANAHTARI

1. - 2. d 3. c 4. - 5. - 6. - 7. c 8. a 9. -

5. TÜRK SOSYOLOJİSİNİN İKİ KURUCU İSMİ

Giriş

Türk ye’de sosyoloj n n kuruluşunda özell kle k s m öneml d r: Sabahatt n Bey (Prens Sabahatt n) ve Z ya
Gökalp. Bu k s m, Türk sosyoloj tar h nde bel rley c , tanımlayıcı ve tasn f ed c etk de bulunmuş k
geleneğ n n de kurucusudur. Günümüzde bu etk n n zler n , farklılaşmış da olsalar, bulmak mümkündür.
Türk sosyoloj s n n bu k kurucu sm , aynı zamanda s yasal düşünce tar h m z açısından da önem n
sürdüren kutuplaşmaların merkez nde olmuşlardır.

Sabahatt n Bey, b r Fransız düşünürü olan Freder c Le Play’ n ve tak pç ler n n düşünceler n n etk s nde
kalmış ve onların gel şt rd kler sosyoloj k kavram ve yöntem Osmanlı toplumunun sorunlarına uyarlamaya,
çözüm yolları göstermeye çalışmıştır. Z ya Gökalp de, y ne b r Fransız düşünürü olan Em le Durkhe m’ n
sosyoloj k yaklaşımlarını Osmanlı toplumunun sorunlarına uyarlamaya çalışmıştır.

Her k düşünürümüz de, kaynakları Fransız olmasına rağmen, belk de kaynak düşünürler n n Fransız
toplumu ç n farklı çözüm öner ler nde bulunmalarından kaynaklanan b r şek lde Osmanlı Devlet ’n n
sorunlarına farklı yaklaşmış ve farklı çözüm öner ler nde bulunmuşlardır. Sosyoloj k öner ler n n arka
planında elbette ülken n sorunlarına farklı s yasal perspekt flerden bakmalarının bel rley c etk ler n görmek
mümkündür.

Bu bölümde, söz konusu k düşünürümüzün sosyoloj k yaklaşımları eserler n verd kler dönem n s yasal ve
toplumsal gel şmeler bağlamında değerlend r lmekted r.

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/sosyolojiye_giris_1/1/index.html 69/238
11/18/2020 Sosyolojiye Giriş I

5.1. Sabahattin Bey (Prens Sabahattin)

“Sultanzade” Sabahadd n Bey ―Osmanlı gelenekler ne aykırı olarak meşhur ed lm ş sm yle Prens
Sabahadd n― [1878, İstanbul―1948, İsv çre]; gerek Jön Türk hareket çer s ndek konumu ve gerekse de
Türk sosyoloj s n n k ana geleneğ nden b r n n öncüsü olması neden yle, II. Meşrut yete g den süreçte ve
sonrasında adından çokça söz ett rd . Türk ye’de Le Play sosyoloj akımının mümess l olması, İng l z yanlısı
b r s yaset savunması, ―kend s n n ve tara arlarının ısrarla reddetmeler ne karşın― dönem n s yasî
olaylarının tam da merkez nde yer alması vs. le, t p k b r Türk aydınıdır.

Prens Sabahadd n’ n Türk s yasî ve düşünce hayatı üzer ndek etk s n n başlangıcı, babası Mahmut Celaledd n
Paşa’nın, II. Abdülham t le yaşadığı sıkıntılar sonrasında, kend s n ve kardeş de Lütfullah’ı da yanına alarak
“menfa―yı ht yarî” [: gönüllü sürgün] olarak Par s’e g tt ğ yıllara rastlar. Anlaşmazlık ve bölünmeyle
net celenen I. Jön Türk Kongres ’ne katıldı [1902, Par s]. Anlaşmazlığın sebeb , II. Abdülham t kt darına karşı
g r ş lecek mücadelede tak p ed lecek yönteme l şk n görüş farklılıklarıydı. Ahmet Rıza’nın başını çekt ğ
―daha sonraları “merkez yetç ” olarak tanımlanacak― grup, II. Abdülham t karşıtı ht lal g r ş m nde
yabancı devletler n müdahales n reddetmekteyd . Sabahadd n Bey’ n önderl ğ ndek ―daha sonraları
adem― merkez yetç olarak n telenecek olan― d ğer grup se, azınlık tems lc ler yle b rl kte, bu g r ş me
yabancı devletler n müdah l olmaları gereğ n savunmaktaydı. Sabahadd n Bey, bu düşünceler n
gerçekleşt rmek ç n çeş tl g r ş mlerde bulunmuşsa da başarılı olamamıştır. Bu uğraşlarında, İng l zler n
maddî ve manev desteğ n de görmüştür. 31 Mart olaylarındak rolü se hâlâ tartışılmaktadır. Meşrut yet ve
Cumhur yet dönemler nde, Sabahadd n Bey’e duyulan güvens zl ğ n arkasında; bu dönemde d llend rd ğ
düşünceler n n, eylemler n n ve l şk ler n n öneml ce b r etk s olduğu muhakkaktır.1

Sabahadd n Bey, Türk ye’de Freder ck Le Play’ n gel şt rd ğ sosyoloj anlayışının sözcüsü olarak tanınır. Le
Play sosyoloj s yle; s yasal g r ş mler nde uğradığı başarısızlıklar neden yle morals z ve yorgun geçen günler n
ardından, b r sabah, Par s’te yürüyüş yaparken b r k tapçı v tr n nde gördüğü Edmond Demol ns’ n A quo
t ent la super or te des Anglo-Saxon (1897) (Anglo-Saksonların Esbab-ı Fa k yet Ned r?, çev. Al Fuad [Erden]
ve Ahmet Nac , İstanbul: K taphane-y Askerî İbrah m H lm , 1330/1914) başlıklı k tabını alıp okumak suret yle
tanışmıştır. Daha sonra, Le Sc ence Soc al adlı b r derg de çıkaran bu çevreyle yakın l şk lere g rm ş, grubun
Par s’te kurmuş olduğu “Soc ete pour le developpement de l’ n t at ve pr vee et la vulgar sat on de la sc ence
soc ale” adlı derneğe üye olmuş ve Par s’te, derneğ n Teşebbüs―ü Şahs ve Adem― Merkez yet Cem yet
[TŞAMC] adı le b l nen Türk ye şubes n açmıştır. Cem yet n yayın organı olarak da Terakk s ml b r derg
çıkarmıştır [1906]. Sabahadd n Bey, bu çevre le b rl kte, savunduğu s yasî f k rlere sosyoloj k b r anlatım
mkanı bulmuştur. S yasî mücadeles n sürdürdüğü müddet süres nce de, broşür hacm nde b rkaç eser
kaleme almıştır. Bu eserlerde, onun Türk ye’n n sorunlarına yaklaşım tarzı, kavramlaştırmaları ve ülken n, bu

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/sosyolojiye_giris_1/1/index.html 70/238
11/18/2020 Sosyolojiye Giriş I

sorunlardan nasıl kurtulab leceğ ne l şk n çözüm öner ler bulunmaktadır. Osmanlı toplumunun ve ülkes n n
sorunlarını, toplumsal yapı bağlamında ele alan lk düşünürümüz olan Sabahadd n Bey’ n düşünceler n n en
derl toplu hal , Türk ye Nasıl Kurtarılab l r? başlıklı eser nde bulunab l r.

Cenk Reyhan’ın Modern Türk ye’de S yas Düşünce ans kloped s n n lk c ld nde yer alan “Prens Sabahadd n”
başlıklı yazısında bel rtt ğ g b , “Prens Sabahadd n’ n yararlandığı ‘Sc ence Soc ale programı’ esasen Le Play
Okulu’nun, Fransız toplumunun bunalımlarını çözmek amacı le gel şt rd ğ , felsef temeller olan b r
yöntemd . Bu sosyoloj okulunun, savaşlar, zeng nleşme ve fak rleşme, d n n oluşması ve cemaat
bütünlüğünün bozulması, nüfusun artması, azalması ve sosyal düşmanlıklar g b konulardak sosyoloj k
rdelemeler ne değ nmeyen Prens Sabahadd n, Osmanlı toplumunun o an ç nde bulunduğu durum le Le
Play’ın Fransa’sı arasında paralell kler kurmakta ve özgül b r toplum bozukluğunu düzeltmek amacıyla
gel şt r lm ş sosyal tekn kler s yasal program yer ne koymakta, ‘ lm- çt ma ye’ye Osmanlı’nın dar
hayatından, asker yapısına kadar her alandak problemler n çözeb lecek b r s h rl değnek rolü
b çmekteyd .”2

Sabahadd n Bey’ n düşünce s stem n n temel , Le Play’ n f k rler n tak p eden sc ence soc ale çevres d r. Le
Play’ n f k rler , daha sonraları, Edmond Demol ns, Henr de Tourv lle ve Paul Descamps tarafından
gel şt r lm şt r. Sabahadd n Bey’ n az sayıdak eser nde, bu ekolün s mler dışında başkalarına atıflarla
karşılaşılmaz. Le Play’ n a le sınıflaması temel nde Demol ns tarafından gel şt r len, kamucu/ şt rakî ya da
tecemmüî toplumlar le b reyc / nf radî toplumlar ayrımı, sc ence soc ale [ lm― çt ma olarak
Türkçeleşt r lm şt r] akımının temel tez d r. Toplumların gel şm şl k dereceler n , coğrafî durumlarına bağlı
olarak açıklayan ve yukarıdak k l ayrım dah l nde tanımlayan b r yaklaşıma sah pt rler. Sc ence Soc al
çevres , Fransız İht lal ’n n get rd ğ toplumsal ve s yasal yapıya, ht lal önces ndek mevcut toplumsal yapı
adına, eleşt r ler yönelten, Katol kl ğe bağlı muhafazakar b r çevred r. Başarılı b r emperyal güç olarak kabul
ett kler İng ltere’y ; toplumsal kurumlarını ve gelenekler n koruyarak gel şeb ld ğ ve b r dünya gücü hal ne
gelmey başarab ld ğ ç n, Fransa’ya örnek göstermekted rler.

Aykut Kansu, “Demol ns ve La Sc ence Soc ale çevres n n adem- merkez yet le kastett kler [n n], esasen 1789
Devr m önces Fransa’da varolduğu dd a ed len s yasal ve sosyal düzen [olduğunu ve] onlar açısından,
olması gereken adem- merkez yetç l ğ [n], yücelt lm ş b r feodal düzen[ ] tems l e[tt ğ n ] ve toprakları
üzer nde hemen hemen her türlü tasarruf yetk s ne sah p olan ar stokras [n n], geleneksel devlet n kontrol
mekan zması dışında yer” aldığını vurgulamaktadır.3 Ekol, kamucu-b reyc toplum ayrımına benzer olarak,
dünya tar h n de “sahte” ve “gerçek” z rveler olarak k ye ayırmıştır. Ekole göre, tar htek bütün kötü dev rler,
merkezî devletler n olduğu dönemler ve devletlerle tar f ed lm şt r; y ve parlak dev rler se gerçek
özgürlüğün olduğu dev rlerd r. Emperyal st b r devlet olarak z rveye çıkmış olan İng ltere’ye duyulan
hayranlık, tarıma dayalı b r ekonom den kap tal st b r ekonom ye başarıyla geçm ş olması neden yle değ ld .

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/sosyolojiye_giris_1/1/index.html 71/238
11/18/2020 Sosyolojiye Giriş I

Ters ne, bu çevre, kap tal zmden t ks nt duymaktadır. İng ltere’ye duyulan hayranlık, bu devlet n Fransız
devr m yle ortaya çıkan modern ve merkezî klas k devlet model n n dışında yer almasından ve “esk düzen
tamamıyla ortadan kaldırmadan modernleşeb lmey başarab lm ş olmasından” kaynaklanmaktaydı.

İng ltere’n n b r d ğer özell ğ de, bu çevreye göre, “b reyc a le” [kök a le] t p ne sah p oluşudur. Bu a le t p ;
hem a len n mal varlığının, a len n anavatanda kalan b r çocuğu aracılığıyla devamını sağlamakta, hem de
dünyanın dört b r tarafına yayılan d ğer a le fertler yle ülken n yen sömürgeler kazanmasına katkıda
bulunmaktaydı. İlaveten, dünyanın dört b r tarafına yayılan bu fertlere okullarda ver len prat k eğ t m de bu
şley ş n sürmes n sağlamaktaydı. Kolaylıkla anlaşılacağı üzere, İng l z a le yapısı ve eğ t m s stem , bu ekole
göre, İng l z üstünlüğünü doğurmaktadır. Bu çevren n eleşt rd ğ Fransız eğ t m s stem se, gençlere teor k
b lg ler yüklemekte ve merkezî devlete bağımlı bürokratlar yet şt rmekteyd . Bu s stem çer s nde yet şen
gençler n, a le ya da devlet l şk ler dışında ayakta kalab lmeler mümkün görülmemekteyd . Ekol, bu
nedenle, eğ t m konusu üzer nde önemle durmuştur. Demol ns, Fransa’da “b reyc ” nsan yet şt rmek
amacıyla Par s’ n batısında Ecole des Roches adıyla b r özel okul kurmuştu. Demol ns’ n amacı, bu özel
okulda ar stokras n n çocuklarına şe yarar b r eğ t m vermekt . Bu; İng ltere le Fransa arasında gerçekleşen
emperyal st yarışa Fransız gençler n hazırlayacak, onları sömürgelerde yerleşmeye teşv k edecek b r eğ t m
anlamına gelmekted r. Görüldüğü üzere, Sc ence Soc ale ekolünün sıkça kullandığı ferdî g r ş m ve adem-
merkez yetç l k kavramlarının sömürgec l kle alakalı b r boyutu bulunmaktadır.

Toplumsal sorunlarımıza l şk n tahl l denemes nde, Le Play’ n ve tak pç ler n n gel şt rd ğ kavramları
kullanan Sabahadd n Bey, TŞAMC’n n programından anlaşıldığına göre, adem- merkez yetç b r yönet m
temel nde, sorumlulukların mümkün olduğunca dağıtıldığı b r yapı tasarlamıştır. Osmanlı toplumunun darî
ve s yasî yapısının topyekun değ ş m n hedefleyen k temel lke üzer nde durulmaktadır: (1) İdarî bakımdan:
S yasî kt darın toplum üzer ndek tahakkümünü, bell hukuk ka des dâh l nde kısıtlamak yönündek “adem-
merkez yet”, “tefr k- veza f”, “tevs - mezun yet” prens pler ne dayalı darî anlayış; (2) Ekonom k bakımdan:
Muhafazakar karakterl memurların oluşturduğu durağan yapı yer ne, ferdî g r ş mc l kle n telenen b r sınıfın
temel alındığı akt f b r kt sadî yapının kurulmasını öngören “teşebbüs―ü şahs ye” dayalı ekonom prens b .

“Adem― merkez yet” kavramı; İtt hat ve Terakk Cem yet ’n n Sabahadd n Bey’ , azınlıklarla yakın l şk ler
çer s ne g rmekle ve azınlıkların stekler n n gerçekleşmes ç n ülken n parçalanmasına çalışmakla
suçlamasına sebeb yet verm şt r. Sabahadd n Bey’ n ―kend s n n ve tara arlarının ısrarla reddetmeler ne
karşın, pek çok kaynakta z kred len― s yasî faal yetler n n, bu tür suçlamalar ç n elver şl b r zem n teşk l
ett ğ anlaşılmaktadır. Sabahadd n Bey, bu suçlamalara cevap olarak kaleme aldığı İzâh’larında; adem―
merkez yet , “tevs ― mezun yet” anlamında “adem― merkez yyet― darî” ve özerkl k anlamında
“adem― merkez yyet― s yasî” k ye ayırmakta ve kend s n n kavramı b r nc anlamında kullandığını
bel rtmekted r. Bu dare b ç m nde, şler n, ş n n tel ğ ne uygun olarak kurulacak “selah yetl ve sorumlu

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/sosyolojiye_giris_1/1/index.html 72/238
11/18/2020 Sosyolojiye Giriş I

yönet m mecl sler ” aracılığıyla yürütüleceğ n fade etmekted r. İnz batî şler n, “kuva―yı mahall ye”
tarafından yer ne get r lmes n önermekted r. Y ne, adlî şler n de, “hukûkun masûn yet n en emîn sûrette
teke ül eden teşk lât―ı husûs yede kazanmış oldukları mevk ― mümtâz le metîn b r st klâl― v cdân ye
temellük ederek hem―c vârlarına sükûn ve emn yyet bahşeden erkân―ı mahall yyeye st nad” etmes
gereğ nden bah sle, merkezî devlet n memuru olarak görevlend r lecek hak mlere şüpheyle yaklaşmaktadır.
Adem― merkez yet anlayışına göre, “Hükûmât―ı mahall yyeye ver lecek selah yetlere tekâbül etmek üzere
her v lâyet n mevz ’î b r büdceye mal k olması” gerekl d r.

Sabahadd n Bey’e göre, Osmanlı devlet n n sorunları, hükümdar değ ş kl kler yle çözülemez. Çünkü, hastalığı
üreten ve zayıflığın kaynağı kt dar değ ld r. Ters ne, mevcut müsteb d dare, toplumsal yapıdak
çürümüşlüğün b r sonucudur. Dolayısıyla, değ şt r lmes gereken toplumsal yapının b zzat kend s d r.
Problemler m z, kamucu/ şt rakî toplum oluşumuzdan kaynaklanmaktadır. Kurtuluşumuz se, b reyc toplum
yapısına geçmekted r. [Teşekkül― Tecemmü’îden Teşekkül― İnf râdîye Geçmek!] Ancak, toplumların
kamucu ya da b reyc toplum yapısına sah p olmalarının neden toplumsal koşullardır. En başta da coğrafî
koşullar. Fakat, eğ t m yolu le bu dönüşüm gerçekleşt r leb l r. [Teşekkül― nf râdîye geçmek esâsen b r
terb ye mes’eles d r.] Başka b r dey şle, Sabahadd n Bey’e göre, eğ t m aracılığıyla, memur z hn yetl a les ne
ya da devlet ne bağımlı gençler yet şt rmek yer ne, ferdî g r ş mc l ğe sah p gençler yet şt rmek suret yle bu
dönüşümü sağlamak mümkündür.

Özetle, Osmanlı―Türk toplumunun sorunlarını Le Play ve tak pç ler n n kavramlarıyla anal z eden
Sabahadd n Bey’e göre, toplumsal yapımızın “b reyc toplum” t p ne dönüştürülmes , kamu hayatımızın
“adem― merkez yet” ve k ş sel hayatımızın da “teşebbüs― şahsî” prens pler ne uygun olarak
şek llend r lmes kurtuluşumuzu get recekt r. Toplumsal yapı kavramını d kkate alarak toplumsal
sorunlarımızı anal z eden lk düşünürümüz olmasına, sosyoloj k yöntem olarak köy monograf ler n
önermes ne ve Türk ye’de l beral zm n öncüsü olarak göster lmes ne karşın; Sabahadd n Bey’ n ve
düşünceler n n uzunca b r süre Türk sosyoloj s nde ―pek çok sosyal b l mc m z n bel rtt ğ üzere― hmal
ed ld ğ söyleneb l r. Ancak doğru ve açıklanmaya muhtaç b r d ğer tesp t de, Sabahadd n Bey’ n, mütareke
yıllarında kaleme aldığı Türk ye Nasıl Kurtarılab l r? başlıklı eser nden sonra, ölümüne kadar b r daha Türk
toplumunun sorunlarıyla lg lend ğ n göster r herhang b r z n olmayışıdır. Sosyoloj le lg lenmeye
başlamasından bugüne yüzyıla yakın b r zaman geçmes ne karşın, Sabahadd n Bey ve düşünceler üzer nde
hâlâ açıklanmayı ve araştırılmayı bekleyen pek çok g zem mevcuttur!

5. 2. Ziya Gökalp

Z ya Gökalp, y rm nc yüzyıl egemen Türk s yasal düşünces n n, hatta Türk kamu felsefes n n bel rley c
f gürler nden b r tanes d r. Belk de en başlıcasıdır. Onun korporat st düşünceler , başlangıcından bugüne çok
çeş tl deoloj k ve s yas programlarda öneml b r yer tutar. Her k alt-türü de ant -Marks st ve ant -sosyal st

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/sosyolojiye_giris_1/1/index.html 73/238
11/18/2020 Sosyolojiye Giriş I

olan ve kap tal zme ant -l beral b r teor k-moral rasyonel çalışan korporat zm, tanımı gereğ , sağ b r deoloj
olarak kabul ed l r. Korporat st düşünce, toplumu b rb rler n uyum ç nde tamamlayan, b rb rler n n lazımı ve
melzumu olan organlardan oluşmuş b r organ zma olarak görür. Hem l beral zm n b reyc l ğ n , hem de sosyal
sınıfların varlığını, sınıf çatışmasını, emek-sermaye çel şk s n reddeder. “Değ şen derecelerde otor ter ve
devletç ara-b ç mler teor de ve prat kte çeş tl l k göster r. Korporat zm, rekabetç b reyc l beral kap tal zme
Marks zm’ n yöneltt ğ üret m anarş s ve sınıfsal sömürü eleşt r s ndek sabet payını görüp, kap tal zm n sınıf
çatışması r sk n g dermeye yönel k korporat st kap tal st b r kuram gel şt rm şt r... Türk ye’dek egemen
korporat st düşüncen n lk ve hala en yetk n s stemat k düşünürü se Z ya Gökalp’t r. Türk ye’dek aşırı ve
ılımlı sağ akımlar, part ler, s lahlı kuvvetler, klas k Kemal stler, ‘Kemal st sol’ ve ‘sosyal demokratlar’ (SHP ve
DSP), hatta bell ölçüde bazı sol gruplar, ayrıntılardak farklılıkların ötes nde, son tahl lde sah p oldukları
temel düşünsel kategor ler bakımından, bu korporat st şems yen n altındadırlar ya da korporat st
düşünceden nas pler n değ şen derecelerde almışlardır.”4

Z ya Gökalp’ n bu denl yaygın etk s , onun, aslında Türk ye Cumhur yet ’n kuran düşünce üzer ndek , başka
b r dey şle, Türk ye’n n kurucu düşünces n n en öneml üret c k ş s olması anlamına gelmekted r. Mustafa
Kemal’ n “h ss yatımın babası Namık Kemal, f kr yatımın babası Z ya Gökalp” demes de bu gerçeğe şaret
ed yor g b d r. Türk ye’n n ler c olduğu dd asındak s yas part ler n n ve hareketler n n hala o yıllarda
üret lm ş düşüncelerle ş görmeler , Gökalp’ n düşünceler n n ne denl kuşatıcı, s stemat k ve Türk ye’n n
temel problemler n son derece gerçekç b r şek lde tesp t ett ğ n n de b r gösterges olarak alınmalıdır.

“Z ya Gökalp, y rm nc yüzyılda Türk ye’n n yet şt rd ğ en öneml s stemat k düşünürdür. Çok sayıda etn k
oluşumu ç nde barındıran Osmanlı İmparatorluğu’ndan (1299-1922) b r ulus-devlet olan Türk ye
Cumhur yet ’ne (1920/1923) geç ş sürec ne egemen olmuş der n b r bunalım ve değ ş m dönem nde yaşayıp
yazmıştır. S yas karışıklıklar, ekonom k flas, dünya savaşı ve yen kültürel değerler ed nmeye yönel k
umutsuz arayışların oluşturduğu koşullarda, Türk ye’n n ulusal canlanışını ve k ml ğ n sağlamayı amaçlayan
b r çalışmayla, Türk, İslam ve Batı değerler yle kavramlarının b r b reş m n yaratmayı denem şt r.”
5Dolayısıyla, onun bu kapsamlı deney , Türk ye yönet c ve aydınına kuşatıcı b r parad gmat k dünya görüşü
sağlamıştır.

Z ya Gökalp (25 Mart 1876 — 25 Ek m 1924)’ , Türk ye’de sosyoloj n n kurumlaşmasını sağlayan s m olarak
adlandırmak mümkün. Gerek yöntem ve gerekse de ele aldığı konulardak düşünceler , çok uzun süreler
Türk sosyoloj s ndek öncel kl ve bel rley c yer n korumuştur. Günümüzde dah , Z ya Gökalp’ n Türk ye’n n
sorunlarını ele alma yöntem ve vardığı sonuçların bell etk ler n n sürdüğünü söylemek k m zaman abartı
olmaz. Bu anlamda, eğer Türk ye’n n batılılaşma, özell kle de Tanz mat sonrası dönemde Osmanlı ülkes n n
yaşadığı sorunları formülleşt ren ve bu sorunlara nasıl yaklaşılacağı ve çözümün nasıl formülleşt r leb leceğ
konularında Namık Kemal’ n felsef b r etk s nden bahsetmek yanlış olmayacaksa, Namık Kemal’den sonrak

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/sosyolojiye_giris_1/1/index.html 74/238
11/18/2020 Sosyolojiye Giriş I

dönemde meydana gelen tartışmaları n haî çerçeves ne kavuşturan k ş olarak Z ya Gökalp’ göstereb l r z.
Z ya Gökalp’ n, bu anlamda, fade edeb leceğ m z düşünsel ve kavramsal kuşatıcılığı sonrak dönemlerde de
etk s n ve bel rley c l ğ n sürdürmes nde, hem Osmanlı Devlet , hem de Cumhur yet dönem ndek en temel
sosyoloj okulu olarak düşünceler n n varlığını sürdürmes n n sebeb olmuştur.

Z ya Gökalp, D yarbakır’da doğdu. Dedes Mustafa Sıtkı b r mü ünün oğluydu ve Van ve Nusayb n’de devlet
memuru olarak görev yaptı. Gökalp’ n babası Tevf k Efend se, D yarbakır’da v layette görev almış, arş v ve
matbaa müdürü olarak çalışmıştı. Daha sonra v layet n resm gazetes n n yayımcılığına get r lm ş ve b r
D yarbakır Salnames yayınlamıştır. Babasının Gökalp üzer ndek öneml b r etk s , Gökalp’ n hem Batı
değerler n , hem de yerl /doğulu değerler b rl kte kavramasına ves le olmasıdır.

İlk mektepten sonra Asker Rüşd ye’ye devam etm şt r. D yarbakır Gazetes ’nde başyazarlık yapmıştır. Mülk ye
İdad s ’nde okumuş. Bu yıllardan t baren, Pad şaha yönel k eleşt r lerde bulunduğu b l n yor. [Abdullah
Cevdet, aracılığıyla İtt hat ve Terakk Cem yet ’n (İTC) tanımıştır.] Felsef problemler nden ötürü, nt har
g r ş m nde bulunduğu, bu g r ş mden kalma b r kurşun çek rdeğ n kafatasında ölünceye kadar taşıdığı ve
k m zaman bu kurşunun f z ksel olarak Gökalp üzer nde etk lerde bulunduğu b l n yor.6 Daha sonra,
İstanbul’da Baytar Mekteb ’nde parasız-yatılı olarak okudu. Bu arada, Ayasofya Cam ’nde b ld r dağıtırken
yakalanmış, 1900’de tutuklanmış ve daha sonra da D yarbakır’a sürülmüştür. V layette kat pl k görev nde
bulunmuş.

1908’den sonra D yarbakır’da İtt hat ve Terakk şubes n kurmuştu. Bu dönemde Peyam gazetes n çıkarmıştı.
31 Mart olayları sırasında gazete kapatılmıştı. İTC şubeler nden sten len raporlar esnasında, Gökalp’ n
gönderd ğ rapor d kkat çekm ş, D yarbakır’dak posta merkez n şgal etm ş olması da göz önünde
bulundurularak, Merkez Yönet m Kurulu’na üye seç lm şt r.

Selan k’e gelen Gökalp, burada yoğun b r s yasal çalışma atmosfer ne dah l olmuştur. Burada çeş tl kültürel
etk nl kler düzenlem ş, kütüphane kurmuş, konferanslar verm ş, İtt hat ve Terakk Okulu’nda lk kez Sosyoloj
[İçt ma yyat] dersler n verm şt r (1910-11). Bunların yanında Genç Kalemler ve Yen Felsefe Mecmuası g b
derg lerde yazılar yayınlar. Başlangıçta yazılarını müstear s mlerle yazmış, Z ya Gökalp sm n 1910
sonrasında kullanmaya başlamıştır. İstanbul’a geld kten sonra, Darulfünun’u yen den düzenlemeye uğraşmış,
burada Sosyoloj lk kez ün vers te müfredatına, bağımsız b r kürsü olarak (1914) dah l ed lm şt r. Daha sonra,
1915’te İçt ma yyat Daru’l-Mesa s adı altında lk sosyoloj enst tüsünü kurdu. 1917’den 1924’e kadar yayın
hayatına devam eden lk sosyoloj derg s İçt ma yyat derg s n yayınladı. Gökalp, 1919 yılında, İng l zler n
İstanbul’u şgal etmeler sonrasında es r ed lerek Malta’ya sürülmüştür. 1921’de Türk ye’ye döneb ld . B r süre
Ankara’da kaldıktan sonra D yarbakır’a döndü. Burada Küçük Mecmua’yı çıkardı. Ankara’da “Tel f ve Tercüme
Encümen ”ne başkan olarak atanması sonrasında derg n n yayın faal yetler durdu. Sonrak dönemde Türk

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/sosyolojiye_giris_1/1/index.html 75/238
11/18/2020 Sosyolojiye Giriş I

Töres ve Türkçülüğün Esasları’nı yayınladı. 1923 yılında D yarbakır m lletvek l olarak seç ld . Bu arada Türk
Meden yet Tar h üzer nde çalışmaktaydı. Doğru Yol adlı broşürüyle Halk Part s ’n n lkeler n
desteklemekteyd . 25 Ek m 1924 yılında vefat ett .

Z ya Gökalp’ n Türk ye’dek etk s , onun kt dar part s yle l şk s ves les yle açıklanmak stenm şt r. Bu
durumun, elbette bell b r etk s vardır ancak tek açıklayıcı sebep o değ ld r. Yukarıda bahsed ld ğ üzere,
Namık Kemal’den II. Meşrut yet dönem ne kadar süren tartışma konularını derley p toparlayan, bunları b r
senteze kavuşturan, o döneme kadar d le get r len düşünceler bell b r ahenk ve düzen çer s nde b r araya
get ren ve b r tez hal nde sunan k ş olması Gökalp’ kalıcı yapmıştır. B r d ğer öneml yanı da, belk de,
Gökalp’ n öner ler n n Osmanlı Devlet ’n n ac l ht yaçlarına ve yönet m gelenekler ne çok daha uygun
oluşudur.

Gökalp’ öneml kılan b r d ğer özell ğ de, b r s stem kurab lme başarısı göstereb lm ş olmasıdır. S stem
kurab lmes ; hem düşünceler n n bütüncül ve s stem k b r özell k göstermes , hem de bu konular üzer ne
çalışacak b r akadem k çevrey oluşturmayı başarab lmes anlamındadır. Gökalp’ n metodu ve b l m anlayışı,
öğrenc ler ve çalışma arkadaşları tarafından, sosyoloj dışında Türk tar h , Türk edeb yatı, Türk kt sadı,
tasavvuf tar h vb. araştırma alanlarında da yaygın b r şek lde kullanılmıştır. Necmedd n Sadak, Mehmet İzzet,
Mehmet Servet, Hal m Sab t, Tek n Alp, Fuat Köprülü, Hal l N metullah Öztürk, İ. Hakkı Baltacıoğlu Gökalp’ n
yakın çalışma arkadaşları olarak akadem k faal yetler n sürdürmüşlerd r. Z ya Gökalp’ n ele aldığı konuların
Türk toplumunun temel meseleler olması dolayısıyla olsa gerek, sonrak dönem n pek çok sosyal b l mc s ,
çalışmalarının başlangıç dönemler nde sank b r zorunlulukmuş g b Z ya Gökalp’ n düşünceler üzer nde
çalışmalar yapmışlardır: Bu meyanda Z. Fahr Fındıkoğlu, H lm Z ya Ülken, N yaz Berkes vb. g b pek çok s m
sayılab l r. Bu çalışmalar Gökalp le b r çeş t hesaplaşma, onu ve onun üzer nden üret len düşünceler aşma
denemes özell ğ taşır. Fakat y ne de Gökalp’ n düşünceler ve üret mler etk s n sürdürmeye devam etm şt r.
Bu durum, onun etk s n yalnızca kt dar part s çer s nde yer almasıyla sınırlanamayacak denl öneml ve
açıklanmaya muhtaç b r konudur.

Aynur İlyasoğlu’nun bel rtt ğ üzere «‘Merkez’e tekabül eden Z ya Gökalp sosyoloj s , en öz b r fadeyle, ulus
b l nc n , modern ulusal kültürü kurma yolunda kolekt f tems l yoluyla ulusal deal zm canlandırmaya
yönel k b r sosyoloj anlayışı olarak tanımlanab l r.»7 Bu tanımlama ve gerekse de Z ya Gökalp’ n eserler n
verd ğ dönem n koşulları, Gökalp’ n, başlangıçta farklı Batılı felsefec ve sosyoloğu tak p etmes ne karşın,
neden Durkhe m’da karar kıldığını ve onun düşünceler n Türk ye koşullarına uyarlamaya/tercüme etmeye
çalıştığını anlaşılır kılmaktadır.

Evet, Z ya Gökalp, Türk ye’de Durkhe m’ n düşünceler n tanıtan k ş ve onun sadık b r zley c s olarak b l n r.
Ancak, başlangıçta Gökalp üzer nde Bergson’un düşünceler n n etk s olmuştur. Bunalım dönem nden
çıkmasına ves le olduğu bel rt l r. Daha sonrak dönemde, Abdullah Cevdet’ n etk s yle, Avrupa organ zmacı

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/sosyolojiye_giris_1/1/index.html 76/238
11/18/2020 Sosyolojiye Giriş I

sosyoloj s (H. Spencer) ve materyal st felsefen n bell b r ç zg s yle (Ludw g Buechner) lg lend ğ b l n yor.
1910’larda se, deal st ve dayanışmacı felsefec Alfred Fou llee’n n etk s altındadır. Bu tar hlerde, arkadaşı
Tek n Alp’ n (Mo z Kohen’ n) tanıtması sayes nde Durkhe m’ n düşünceler ne lg duymaya başlamış ve ondan
sonra da, Durkhe m’ n sadık b r tak pç s olmayı sürdürmüştür. Z ya Gökalp’ n gerek düşünceler ne ve gerekse
de çalışma hayatına bakılacak olursa, Durkhe m’ n etk s n n yalnızca bell sosyoloj k düşünceler n n tak p
ed lmes noktasıyla sınırlı kalmadığı ve –gerek nterd s pl ner çalışmalara yönelmes ve bu düşünceye uygun
b r derg çıkarması ve gerekse de çok farklı alanlardan akadem syenler aynı hedef doğrultusunda çalışmak
üzere b r araya get rmes g b - akadem ç n uygulamalarda da görüleb l r.

Durkhe m, modern sanay toplumunun problemler yle uğraşmaktaydı. B r yönüyle sanay leşmen n/modern
toplumun ht yacını duyduğu b rleşt r c lkeler oluşturmak üzer nde kafa yormuştur. Kaot k ortamı
d ng nleşt recek, fakat öte yandan gel şmec / lerlemec talepler de karşılayab lecek b r anlayışa ht yaç
duyulmaktaydı. Modernl ğ n çözücü etk ler n değerlend recek, fakat aynı zamanda, -dönem n muhafazakar
düşünürler n n söylemler nde karşımıza çıkan türden- b r karamsarlığa z n vermeyecek ya da karamsar b r
duruma engel olacak araçların, kurumların ortaya çıkmasına z n verecek mekan zmaların oluşturulmasıyla
lg lenm şt .

“Durkhe m sosyoloj s , esas t bar yle b r ‘üstyapılar sosyoloj s ’d r. Bu sosyoloj n n çerçeves ç nde odak
noktası olarak sınıflar arası savaşın yer n sol dar te (tesanüd-dayanışma) almaktadır. Burada poz t v st
gelenekten aktarılarak varlığını sürdüren “toplumsal ahenk” f kr , daha somut olarak dayanışma ve
dayanışmayı mümkün kılan koşulların ncelenmes b ç m n almaktadır. Z ya Gökalp, sosyoloj n n görev n n
toplumsal gruplar arasındak h yerarş y anlamak ve bu doğal olmayan ‘çatışma durumu’nu b r ‘barış
durumu’na dönüştürmek olduğu nancındadır.”8 Gökalp, daha önce de bel rt ld ğ üzere, Durkhe m
sosyoloj s n n bu temel özell kler n almakla b rl kte, Türk ye koşullarına uyarlayab lme başarısını
gösterm şt r. Durkhe m’de karşımıza çıkan düzen ve ahlak kavramları, Gökalp’te ulus ve terakk le
karşılanmıştı. Durkhe m’dak kolekt f b l nç kavramı, Gökalp’te m llet şuuru hal ne gelm şt r. Gökalp’ n –
özell kle de toplumsal düzen sağlayıcı ahlak ve dayanışmayı tes s edecek kültürel değerler g b - bazı
noktalarda Durkhe m’dan daha avantajlı b r durumda olduğu b le söyleneb l r. Z ra toplumsal düzende ve
devlet yapısında İslam, b rleşt r c b r öğe olma özell ğ n hala korumaktaydı. Gökalp’ n düşünces nde İslam,
bel rley c ve yönet c b r referans noktası değ ld r. Asıl değ ld r; ancak, m ll duygunun, m ll düşüncen n ve
m llet şuurunun ana b leşenler nden b r tanes d r.

Z ya Gökalp’ n kaygısı, ülken n prat k problemler ne kuramsal çözümler üreteb lmekt . O nedenle, tüm
b l msel ve felsef araçları bu yönde kullanır. Bu durum da, aynı zamanda, onun düşünceler n n kapsamını ve
s steml l ğ n artırır. “Gökalp’ n toplumsal ve s yasal öğret ler sadece anal t k n tel kte değ ld ; toplum, s yaset
ve ahlak felsefes ne dayanan güçlü normat f öğeler de barındıran b r kuram oluşturuyordu.”9 Gökalp, prat k

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/sosyolojiye_giris_1/1/index.html 77/238
11/18/2020 Sosyolojiye Giriş I

gerçekler ncelemek, fakat yalnızca bunlarla sınırlı kalmayıp kuramsal b r çerçeve çer s nde değerlend rmey
düşünmüştü. B r tür deal zmle poz t v zm b rleşt rmey denemekteyd . Kuramının çerçeves n , meşhur sözü
“Türk m llet nden m, İslam ümmet nden m ve Garp meden yet nden m” aslında son derece net b r şek lde
fade etmekted r. Gökalp’ n s stem nde, d n k nc l planda kalmaktadır. Onun üçlemes n bu şek lde anlamak
gerek r.

Gökalp’e göre Türk m ll yetç l ğ , kültürel b r deal ve toplumsal dayanışma ve b rl ğ n temel n oluşturacak
b r yaşam felsefes n tems l ed yordu. Onun m ll yetç l ğ , ırk temell b r m ll yetç l k değ ld . D nden aldıkları
da, ortodoks karakterl şeyler değ ld ; daha çok, bütün uğraşının bel rley c temel konusu olan toplumun
dayanışması ç n yararlı olab lecek d n n tasavvuf yorumundan kaynaklanan ahlak unsurlardı. Bu yönüyle,
Durkkhe m’ n de temel uğraşı alanlarından b r olan, aynı zamanda özell kle Aydınlanma çağı sonrasında
Avrupalı sosyal b l mc ler n n üretmek ç n yoğun uğraş verd kler “toplumsal dayanışmanın, toplumsal
b rl ğ n ve bütünlüğün sağlanab lmes ç n gerekl olan dünyev /la k düzen arayışının ve bu düzen n temel
kurucu öğes olarak la k karakterl ahlak arayışlarının” etk s n göreb lmektey z. Belk de Gökalp, ve
dolayısıyla da Türk ye, özel koşulları neden yle Batılı sosyal b l mc lerden ve Avrupa ülkeler nden yalnızca bu
konuda daha avantajlı b r konumda d ler. Z ra, Türk aydınının İslam’dan ve özell kle de onun tasavvufî
yorumundan b r çok noktada yararlanab lme mkanları bulunmaktaydı. Osmanlı toplumsal ve kültürel
gelenekler , yararlanmak steyenler ç n böyles b r mkan sunmaktaydı. Taha Parla’nın vurguladığı g b ,
“Gökalp’ n toplum model nde Türkçülük kültürel normu, İslam da ahlaksal normu” oluşturmaktaydı.
Kullandığı ‘muasırlaşma’ kavramları se, Avrupa kap tal zm n n b l msel, teknoloj k ve endüstr yel
başarılarıyla eş anlamlıydı ve ulusal canlanma programının temel n oluşturmaktaydı. Marx zme ve
l beral zme karşıt olarak ortaya çıkan korporat st kap tal zm n b r alt türü olarak dayanışmacı korporat st
düşünceler se, Gökalp’ n b r tür deal st-poz t v st toplum model n n karşılığıydı. Bu modele “ çt ma
mefkurec l k” adını verm şt . Gökalp’ n Batı toplum model n değerlend r rken yaptığı b r ayırım da c dd ye
alınmalıdır. Gökalp, Batı toplumunu ele alırken onun kültürel yanlarıyla, teknoloj k başarılarını b rb r nden
ayırmıştır. Bu k s n n b rb r nden ayrı olarak değerlend r leb leceğ n düşünmüştür.

O zamana kadar yaygın olarak kullanılan, özell kle Yusuf Akçura’nın anal z ett ğ şekl yle, Osmanlı
toplumunun zaman ç nde b r kurtuluş olarak gel şt rd ğ ve uyguladığı, b r ş görmeye başladığında d ğer n n
şlev n y t rm ş olduğu dolayısıyla da b rb r ne zıt, b rb r n ten yaklaşımlar olarak değerlend r len Türkçülük,
Osmanlıcılık ve İslamcılık şekl ndek üçlemes n [Üç Tarz-ı S yaset],10 “Türk m ll yetç l ğ , İslam tasavvufu ve
Avrupa korporat zm ”n kastedecek şek lde “Türkleşmek-İslamlaşmak-Muasırlaşmak” hal ne sokar. Bu
üçlemey de, kültür ve meden yet kavramları çerçeves nde açıklar.

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/sosyolojiye_giris_1/1/index.html 78/238
11/18/2020 Sosyolojiye Giriş I

Gökalp, kültürü ve meden yet şöyle tar f ed yor: “B r kavm n v cdanında yaşayan ‘kıymet hükümler n n
mecmuuna o kavm n ‘hars-culture’ı den l r. Terb ye, bu harsı, o kavm n fertler nde ‘ruh melekeler’ hal ne
get rmekt r. B r kavm n z hn nde yaşayan ‘şe’n yet hükümler ’n n mecmuuna o kavm n ‘fenn yat-technolog e’ı
den l r. Tal m, bu b lg ler o kavm n ruh t yatları hal ne get rmekt r.”11

Gökalp, b r toplumun kolekt f v cdanına [maşer v cdana] ve dolayısıyla ulusal kültüre uygun düşen değer
yargılarını ve kurumları canlı gelenekler olarak adlandırır. Ters ne se toplumsal fos ller adını ver r. Kolaylıkla
tesp t ed leceğ üzere, burada, Gökalp konuyu b r anlamda seç c evr mc yaklaşımla ele almaktadır. Başka b r
dey şle, bugün toplumda yaşayan gelenekler, canlılıklarını sürdüreb lmey başarmış ve bu yönüyle de toplum
ç n faydalı olmuş geleneklerd r. Yan , fonks yoneld rler. Ölü olanların ayıklanması gerek r. Ancak Türk ye’de
bu ayıklama gerçekleşt r lmem şt r. O nedenle de b r k l k ortaya çıkmıştır. Arap-Fars İslam meden yet le
Avrupa meden yet . Son dönemlerde buna b r de, esk Türk uygarlığının dah l ed lmeye çalışıldığını düşünür.
Gökalp bunlara karşı çıkar. Hatta bu düşünceler ne bağlı olarak, ulusal kültür noktasında kes nt yaratacağı
end şes yle Arap alfabes nden Lat n alfabes ne geç şe de sıcak bakmaz; aynı şek lde d l n aşırı b r şek lde
sadeleşt r lmes ne de karşı çıkar. Öneml olan husus, toplumun varlığını ve bütünlüğünü sürdüreb lmes d r.
Tar hsel sürec n akışına değer ver r. Eğ t m lkeler n n Avrupa’dan aktarılmasına karşı çıkar ve ulusal kültürün
öncelenmes gerekt ğ üzer nde durur.

Gökalp, hars ve meden yet ayrımına denk gelecek şek lde, k tür toplumsal grup ve bunlara denk düşen yargı
zümres olduğundan bahseder: Ahlakî zorunluluklar, hukukî kurallar, estet k görüşler, “ dealler” vs. özneld r,
dolayısıyla her b r kültürel grup ç n özgündür. B l msel doğrular, ekonom , mühend sl k, matemat ksel
kavramlar ve benzerler nesneld r, mutlaktır ve uygarlık gruplarına a tt r.

Gökalp’e göre, ulusal kültür toplumsal dayanışmaya dayanan b r toplum temel sağlayab lmel d r. Kültür,
b rl k ve dayanışmayı güçlend r rken; uygarlık, eğer bu duygu düzey yle b l şsel düzey karıştırılacak olursa,
dayanışmayı tehl keye düşüreb l r. Kültür, b r toplumdak halkla seçk nler arasında bağlayıcı b r öğe ken;
uygarlık, paylaşılmadığı takd rde, bölücü ve yozlaştırıcı b r öğe oluşturur: “Gökalp’ n gözlemler ne göre,
Tanz mat dönem nde, halk arasında yaygın bulunan Türk kültürüyle, saraya egemen olan Osmanlı (Arap-
Fars) uygarlığı arasındak çatışmaya yen ger l mler eklenm şt r: Seçk nler arasında Arap-Fars uygarlığına
(ulema) karşı, Avrupa-Fransız uygarlığının (Batılılaşma yanlısı bürokratlar) çıkarılmasıyla oluşan ger l m; ve
halkla seçk nler arasında, Türk kültürünün bunların her k s ne de karşı durmasıyla oluşan ger l m.”12 Gökalp,
Osmanlıların Türkler ‘etrak-ı bî- drak’13 şekl nde tanımladıklarını ve aşağıladıklarını vurgulamak suret yle,
Cumhur yet n lk yıllarında gel şt r lmeye çalışılan seküler temell Türk ulusçuluğunun meşrulaştırılması ç n
oldukça şlevsel b r malzeme sunmuştur.

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/sosyolojiye_giris_1/1/index.html 79/238
11/18/2020 Sosyolojiye Giriş I

Gökalp, kültür-uygarlık kuramında b r nc n n leh ne düşünür. Avrupa uygarlığından seç c b r şek lde b rtakım
unsurların alınab leceğ n düşünür, ancak uygarlığın kültürün yer n almasına kes nl kle sıcak bakmaz;
kültüre uyarlandığında, kültüre uygun hale get r ld ğ nde ancak uygarlığın ürünler n n alınab leceğ n
düşünür. Dışarıdan alınması gerekenler n değerler değ l, kavramlar ve tekn kler olduğunu savunur. Bunları
seçme ş n de, seçk nlere değ l halka ver r. Dolayısıyla b r şey n halka mal olması bu noktada bel rley c
kıstastır. Gökalp, halktan kopuk seçk nler n uygarlık namı altında tekn k konulardan z yade, ahlakî ve edebî
değerler aldıklarından ş kayet etmekted r. Bütün bu değerlend rmeler nde bel rley c olan husus,
toplumdak b rl k ve bütünlük duygusudur.

Gökalp, uygarlığın yararcı, benc l, b reyc ve çıkarcı oluşu le kültürün özver l , kamucu ve deal st oluşu
arasındak soyut karşıtlığı oluştururken, bunu somut toplum modeller ne dayandırmaktadır: L beral b reyc
(Batılı) toplum model ne karşı sol dar st model (Türk ve İslam toplumları le bell bazı Batı toplumları).
Devamla da, kültürler n çökmes yle emperyal st devletler n yaygınlaşması arasında b r bağlantı kurar.
Emperyal zm , büyük ölçüde l beral kap tal zmle alakalandırır.

Gökalp, Türkçülüğün Esasları [1923]’nda, kültür ve uygarlık, m ll yetç l k ve enternasyonal zm arasındak


l şk ler konusunda esk görüşler n n bazılarını y nelem şt r. Ancak, 1923’te Cumhur yet n kurulması
sonrasında kaleme aldığı bu eser nde, enternasyonal zm ve uygarlık karşısında kültür ve m ll yetç l ğe daha
önce yapmış olduğu ağırlıklı vurguyu haf flett ğ gözlenmekted r. Yen dönemde se, kültür le uygarlık
arasındak karşıtlığı yumuşatmaya gayret eder. Gökalp’e göre, bu yen eser nde, b r ulusun ‘toplumsal
yaşamları’, d nsel, ahlak , d lsel, s yas -hukuk , ekonom k, düşünsel ve b l msel yaşamlardan oluşmaktaydı.
Aslında bunlardan son k s , Gökalp’ n öncek dönem ne a t eserler nde, uygarlığa a t olarak değerlend r len
kategor lerd ve ancak, halkın kültürüne uyum sağladıklarında, halk tarafından kabul ed ld kler nde ve o
ölçüde ulusal kültürün b r parçası hal ne geleb l rlerd .

1923 tar hl , Türkçülüğün Esasları’nda yer alan “Hars ve Tehz b” başlıklı makales nde Gökalp, kültür ve
14
uygarlık arasındak mesafey daha da kısaltmaya çalışmaktadır. Ona göre, hars halk kültürüdür,
demokrat kt r, gelenekler, alışkanlıklar, adetler sözlü ve yazılı edeb yat, d l, müz k, d n ve ahlak değerler le
halkın estet k ve ekonom k ürünler nden oluşur. Buna karşılık tehz b, yüksek kültüre denk düşmekted r.
Ar stokrat kt r, yüksek tahs l görmüş aydınlara özgüdür. Ancak, halk kültürü de yüksek kültür de aynı ulusal
kültürden kaynaklandıkları ç n, söz konusu olan farklılık n tel ksel b r farklılık değ ld r; gel şm şl k
dereces d r. Hal böyle olunca, yüksek kültüre sah p olan aydınlar, kozmopol t değ l, halka a t ulusal seçk nler
olarak kalırlar. Gökalp’ n düşünces ndek bu değ ş kl k, aynı zamanda, ülken n geç rd ğ değ ş m de
yansıtmaktadır. Geç r len savaş ve kurulan yen devlet n bell özell kler , kurucu kadrolara l şk n duyulan
güven ya da kar zma, Gökalp’ n düşünceler nde de etk s n göstermekted r.

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/sosyolojiye_giris_1/1/index.html 80/238
11/18/2020 Sosyolojiye Giriş I

Olgun m ll yetç l k anlayışı, Z ya Gökalp’ n, kes nl kle ve açıkça d l ve kültür m ll yetç l ğ ne dayanmaktadır.
D ğer ulusların m ll yetç l ğ yle barış ve karşılıklı saygı ç nde b rl kte var olması stenmekteyd . Türk
m ll yetç l ğ n n ırkçı ve rredant st b r b ç m olan s yas Turancılık, Gökalp’ n bu dönem nde yayınlanmış
makale ve denemeler nde göze çarpmaz. Gökalp’ n m ll yetç l k konusundak görüşler n s stemat k b r
b ç mde toplayan eser Türkçülüğün Esasları’dır. K tap, Türkçülüğün s stem ve programı üzer nde
yoğunlaşmıştır. Gökalp’ n m ll yetç l k konusundak düşünceler n n tar h , onun çeş tl dönemlerde yazdığı
makaleler n derlenmes yle oluşan Türkleşmek, İslamlaşmak, Muasırlaşmak’tak 15yaklaşımlarına kadar
uzanır. Konuyla doğrudan lg l makaleler “Türklüğün Başına Gelenler”, “Türk M llet ve Turan” ve “M ll yet
Mefkures ” başlıklı yazılardır. Bu yazılar aynı zamanda, Gökalp’ n m ll yetç l ğe ya da m llet deal ne atfett ğ
toplumsal şlev de ortaya koymaktadır. Türkçülüğün Esasları’nda se, söz konusu deal aynı açıklıkla
vurgulanmış değ ld r, çünkü Gökalp, m ll yetç l k deal n n artık hedefler n gerçekleşt rm ş olduğunu
düşünmekted r. Gökalp Türkler n b r ulusal yükümlülük, ulusal v cdan ve ulusal deal duygusuna sah p
olmayan, tamamıyla farklı ve dağınık b reyler olduklarını, ger kalmışlıklarının da “kend n tanımamak” ve
“m ll mesul yet n b lmemek” durumundan ler geld ğ n yazarken, toplumsal dayanışma sağlayan bell başlı
normat f s stemlerden b r olarak m ll yetç l ğ n toplumsal şlev ne şaret etmek stem şt . Gökalp ç n öneml
olan toplumsal dayanışmadır. M ll yetç l k de, bu dayanışmanın öneml b r gerekçes d r.

Gökalp ç n, Türk toplumunun toplumsal dayanışması ç n gerekl olan b r d ğer unsur da, ahlakçı tasavvuf
b ç m nde d nd r, yan İslam’dır. M ll yetç l k le b rl kte toplumdak dayanışmayı sağlamaktadırlar. Gökalp’
lg lend ren şey, İslam yet’ n lah yatı ya da s yasî kullanımı değ ld r; daha z yade d n n toplumsal şlev
üzer nde durmaktadır. Dolayısıyla, b reyc olmayan b r ahlak felsefes ne dayanan anal t k b r dayanışmacı
toplum model oluşturmaya çalıştığı sentez nde, Durkhe m’ n sosyoloj s n , özell kle “ahlak b l m ”n
s stem n n üç temel d reğ nden b r olarak uyarlamış olması rastlantı değ ld r.16

Z ya Gökalp, İslam’ı s yasal, hukuk ve teoloj k yönler nden önemsemez; toplumsal hayat çer s nde özell kle
de s yaset düzey nde bel rley c olmasını da stemez. Gökalp, s yaset alanının teokras n n tüm kalıntılarından
tem zlenmes gerekt ğ n ve yasama yetk s n n tümüyle devlet n el nde bulunması gerekt ğ n önermekted r.
O daha çok, Osmanlı-Türk toplumunun dayanışmasını sağlayacak öneml b r unsur olması yönüyle İslam’la
lg l d r. D n n modernleşt r lmes ne l şk n düşünceler nde de, amacı, İslam’ı hukuk ve s yasal kurallarından
arındırmak ve tamamıyla b r “ahlak s stem ” olarak ş görür hale get rmekt . Nass ve Örf kavramları etrafında
gel şt rd ğ düşünceler de bunu göster r n tel kted r. Ayrıca bu düşünceler , Durkhe m’ n kuramına denk
düşecek şek lde Tanrı le Toplumu özdeşleşt r r n tel kler taşımaktadır (hem Durkhe m’de, hem de Gökalp’de
bu toplum aynı zamanda ‘ulus’tur). Gökalp, nassın uygulanmasında örfe özel b r önem ver r; hatta yer yer
örfün bel rley c l ğ daha yukarılarda b r yerded r. Ur el Heyd’e göre, Gökalp, Tanrı le kul arasındak tüm
yükümlülükler n toplumsal v cdan tarafından temellend r ld ğ n düşünmekted r. Böyle b r yaklaşım se,

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/sosyolojiye_giris_1/1/index.html 81/238
11/18/2020 Sosyolojiye Giriş I

zaten ahlakî boyutu üzer nde daha yoğun vurguların yapıldığı d n n zamanla daha da sekülar ze ed lmes n
doğurur; aslında bu yaklaşım da, daha önce değ n ld ğ üzere, Durkhe mcı kuramda var olan Tanrı le
Toplumun/Ulusun özdeşl ğ n get rmekted r (‘s v l b r d n’ anlayışına doğru g d ş).

Gökalp ç n Batı kap tal zm , bazı yönler n dışarıda bırakmak koşuluyla (ya da ‘bell b r kap tal zm yorumu’)
alınması gerekl olan b r modeld r. O nedenle, Avrupa’nın l beral s yaset ve düşünceler ne, l beral toplum
model ne sıcak bakmaz; aynı oranda, toplumsal bütünlüğü parçalayıcı b r düşünce ve açıklama b ç m
ürett ğ ç n, sosyal st ya da komün st modele de yakın değ ld r. Onun ben msed ğ yaklaşım, toplumsal
dayanışmayı ve bütünlüğü koruyacak, aynı zamanda toplumsal gel şmey ve kalkınmayı sağlayacak b r
modeld r. Bu model de, Durkhe m’ n gel şt rd ğ korporat st sol dar st yaklaşımda bulur.

Okuma Öner ler

D pnotlarda künyeler ver len eserler ve her b r düşünürümüzün –yazıda bahsed len- bell eserler har c nde
Sabahatt n Bey’le lg l olarak –aynı zamanda onun sadık b r tak pç s olduğunu da unutmadan- Nezahat
Nurett n Ege’n n Prens Sabahatt n: Hayatı, Eserler ve İlm Müdafaaları (İstanbul: Güneş Neşr yatı, 1977)’ye
bakılab l r. Sabahatt n Bey’ n yazdığı her met n, Mehmet Ö. Alkan tarafından Gönüllü Sürgünden Zorunlu
Sürgüne (Bütün Eserler ) başlıklı eserde derlenm şt r (İstanbul: Yapı Kred Yay., 2007). Adem- merkez yetç l k
tartışmaları le lg l olarak ayrıca bkz. Cenk Reyhan, Osmanlı’da İk Tarz-ı İdare: Merkez yetç l k – Adem-
Merkez yetç l k, Ankara: İmge K tabev Yay., 2007; Cenk Reyhan, Osmanlı’da L beral zm n Kökenler : Prens
Sabahatt n (1877-1948), Ankara: İmge K tabev Yay., 2008.

Z ya Gökalp hakkında çok zeng n b r l teratür mevcuttur. D pnotlarda z kred lenlere ek olarak bkz. Mehmet
Karakaş, Türk Ulusçuluğunun İnşası, Ankara: Vad Yay., 2000; Ur el Heyd, Türk M ll yetç l ğ n n Kökler , çev.
Adem Yalçın, İstanbul: Pınar Yay., 2001; Andrew Dav son, Türk ye’de Sekülar zm ve Modernl k, çev. Tuncay
B rkan, İstanbul: İlet ş m Yay., 2002; H lm Z ya Ülken, Z ya Gökalp, İstanbul: İş Bankası Kültür Yay., 2007;
İsma l Coşkun ve Korkut Tuna (eds.), Z ya Gökalp, Ankara: Kültür ve Tur zm Bakanlığı Yay., 2011.

Bölüm Özeti

Bu bölümde, gerek Türk sosyoloj geleneğ n n oluşmasında ve gerekse de yakın dönem s yas düşünce
tar h m z üzer nde bel rley c etk ler olan k öneml düşünürümüz Sabahatt n Bey (Prens Sabahatt n) ve Z ya
Gökalp; temel lg ler , düşünceler n n köken nde yatan Avrupalı düşünürler, eserler , düşünceler ve Türk
sosyoloj s ne yaptıkları katkılar d kkate alınarak kısaca değerlend r lmeye çalışıldı.

1Sabahadd n Bey’ n s yasî k ml ğ ne l şk n d kkate değer b r anal z ç n bkz. Baykan Sezer, “Türk Sosyologları ve
Eserler -I”, Sosyoloj Derg s , 1989, 3. D z -1. Sayı, s. 1-99.

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/sosyolojiye_giris_1/1/index.html 82/238
11/18/2020 Sosyolojiye Giriş I

2Cenk Reyhan, “Prens Sabahadd n”, Modern Türk ye’de S yas Düşünce, C lt: I, Cumhur yet’e Devreden Düşünce
M rası: Tanz mat ve Meşrut yet’ n B r k m , İstanbul: İlet ş m Yay., 2. Baskı, 2001.
3
Aykut Kansu, “Prens Sabahadd n’ n Düşünsel Kaynakları ve Aşırı-Muhafazakar Düşüncen n İthal ”, Modern
Türk ye’de S yas Düşünce, C lt: I, Cumhur yet’e Devreden Düşünce M rası: Tanz mat ve Meşrut yet’ n B r k m ,
İstanbul: İlet ş m Yay., 2. Baskı, 2001, s. 157.
4Taha Parla, Z ya Gökalp, Kemal zm ve Türk ye’de Korporat zm, Füsun Üstel ve Sab r Yücesoy (yay. haz.), 2. baskı,
İstanbul: İlet ş m Yay., 1993, s. 8.
5Taha Parla, a.g.e., s. 17.

6Gökalp’ n nt har g r ş m sonrasında lk müdahaley yapan doktor Abdullah Cevdet’m ş. Cevdet’ n, Gökalp’ n
felsefe ve poz t v st b l m g b konulardak b r k m üzer nde etk l olduğu söylen yor b zzat doktorun kend s
tarafından. Ancak Türkçülük konusundak düşünceler ne ş ddetle karşı çıkmakta ve “Keşke kurtulmasaydı da,
memlekete Türkçülük g b ger f k rler yaymasaydı” ded ğ r vayet ed lmekted r. Bkz.: Mehmet Er ş rg l, Z ya
Gökalp: B r F k r Adamının Romanı, (İstanbul: Remz K tabev , 2. Baskı, 1984), s. 38―39.
7Aynur İlyasoğlu, “Türk ye’de Sosyoloj n n Gel şmes ve Sosyoloj Araştırmaları”, Cumhur yet’ten Günümüze
Türk ye Ans kloped s , İstanbul: İlet ş m Yay., s. 2169.
8
Aynur İlyasoğlu, a.g.m., s. 2170.
9
Taha Parla, a.g.e., s. 55.
10Bkz. Yusuf Akçura, Üç Tarz-ı S yaset, Ankara: TTK Yay., 1976 [ lk yazılma tar h : 1912].
11Z ya Gökalp, Hars ve Meden yet, yen lavelerle 2. Baskı, Ankara: D yarbakır’ı Tanıtma ve Tur zm Derneğ Yay.,
1972. Gökalp’ n ‘kültür ve meden yet’ kuramına l şk n b r nceleme ç n ayrıca bkz. Yücel Bulut, “Sosyal ve S yasal
Arasına Sıkışmış B r Düşünür: Z ya Gökalp ve Hars-Meden yet Kuramı”, Sosyoloj Konferansları, 2015-2, sy. 52,
Türk ye’de Sosyoloj n n 100 Yılı – Özel Sayı, Kısım I, s. 79-109.
12Taha Parla, a.g.e., s. 64.

13Kel me karşılığı ‘Anlayışsız Türkler’ olan bu barey , şeh rl Türkler köylü, göçebe Türkler yermek ç n ‘kaba saba,
oturmasını kalkmasını b lmeyen, adab-ı muaşeret kurallarından habers z’ anlamında kullanıyorlardı. Bunun
karşılığında göçebe Türkler de, şeh rl Türkler ‘yozlaşmış’ olarak n tel yorlardı. Dolayısıyla bu bareden Osmanlı
yönet c ler n n Türk halkını dışladıkları ve aşağıladıkları g b b r anlam çıkarmak, aşırı b r zorlamanın ve Türk
m ll yetç l ğ deoloj s üreteb lmek ve meşrulaştırab lmek ç n b r karşıt yaratmaya dönük kara propagandacı b r
çabanın ürünüdür.
14Z ya Gökalp, “Hars ve Tehz b”, Türkçülüğün Esasları, Mehmet Kaplan (haz.), İstanbul: MEB Yay., 1990, s. 104-110.
15Z ya Gökalp, Türkleşmek, İslamlaşmak, Muasırlaşmak, İstanbul: Kamer Yay., 1996.
16Taha Parla, a.g.e., s. 79.

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/sosyolojiye_giris_1/1/index.html 83/238
11/18/2020 Sosyolojiye Giriş I

Ünite Soruları

1. Fr edr ch LePlay’ n sosyoloj k düşünceler , Osmanlı ülkes n n problemler n n tanımı ve


çözümü ç n lk kez .............................................. tarafından kullanılmıştır.

Cevap:Sabahatt n Bey / Prens Sabahatt n

2. ......................................... , Türk ye’n n b r ‘yönet m’ sorunu değ l, ‘yapı’ sorunu le karşı karşıya
olduğunu bel rtm şt r.

Cevap:Sabahatt n Bey / Prens Sabahatt n

3. B r s yas part programı n tel ğ de taşıyan Türk ye Nasıl Kurtarılab l r? başlıklı eser,
sosyologlarımızdan ..........................................................’e a tt r.

Cevap:Sabahatt n Bey / Prens Sabahatt n

4. II. Meşrut yet’ten sonra sosyoloj alanında lk yapılan tercümelerden b r olan “Anglo-
Saksonların Esbab-ı Fa k yet Ned r?” başlıklı çalışmanın yazarı Fransız sosyal b l mc
aşağıdak lerden hang s d r?

A) Edmond Demol ns

B) Henr Tourv lle

C) F. Le Play

D) A. Comte

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/sosyolojiye_giris_1/1/index.html 84/238
11/18/2020 Sosyolojiye Giriş I

5. Toplumları kamucu ve b reyc toplumlar olmak üzere k ye ayıran sosyologumuz


aşağıdak lerden hang s d r?

A) Z ya Gökalp

B) Sabahatt n Bey

C) Ahmet Şuay p

D) Ahmet Rıza

6. Em le Durkhe m’ n sosyoloj k düşünceler n Türk ye koşullarına uyarlayan sosyologumuz


aşağıdak lerden hang s d r?

A) Ahmet Rıza

B) Sabahatt n Bey

C) Sa t Hal m Paşa

D) Z ya Gökalp

7. Sabahatt n Bey, İtt hat ve Terakk Part s ’n n kurucularındandır.


Cevap:Yanlış

8. Em le Durkhe m’ n sosyoloj k düşünces n n öneml kavramlarından b r olan kolekt f b l nç n


Z ya Gökalp düşünces ndek karşılığı m llet şuuru olmuştur.

Cevap:Doğru

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/sosyolojiye_giris_1/1/index.html 85/238
11/18/2020 Sosyolojiye Giriş I

CEVAP ANAHTARI

1. - 2. - 3. - 4. a 5. b 6. d 7. - 8. -

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/sosyolojiye_giris_1/1/index.html 86/238
11/18/2020 Sosyolojiye Giriş I

6. GÜNÜMÜZDE SOSYOLOJİ

Giriş

Sosyoloj k nceleme yapan b r s , sosyolog, araştırma konularına z h nler bütünüyle boş olarak yaklaşmazlar.
Konuları ne olursa olsun, ncelemekte oldukları olayın bell yönler üzer ne yoğunlaşmakta,
yoğunlaşab lmekted rler. Araştırma konularına bell kabuller le yaklaşırlar, bazı araştırma yöntemler ne
ağırlık ver rler ve cevap aradıkları bell sorular bulunur. Teor ler bu soruların cevaplarını s steml ve açıklayıcı
b r b ç mde ortaya koyarlar.

Sosyal teor syenler, varsayımlarını s stemat k olarak gel şt r rler ve teor ler n n toplumsal hayatı ne ölçüde
açıkladığını kapsamlı olarak anlatmaya çalışırlar. Bundan daha da öneml s , davranışlar, toplumların şley ş
b ç mler ve süreçler le lg l yen genel anlayışlar gel şt r rler.

Toplumsal dünyada nsanlar karşılıklı l şk hal nde bulunurlar, başka b r dey şle, toplumsal etk leş m
hal nded rler. Sosyoloj k teor , toplumsal dünyayı açıklamak ç n b r model öner r. Bu anlamda, sosyoloj k
teor son derece soyut b r şeyd r. Z ra toplumsal etk leş m hakkında konuşmak, a le ve okul g b şlevsel
olarak b rb rler nden farklı toplumsal s stemlerden bahsetmek demekt r. Bunların çoğunluğu da, toplumsal
gerçekl ğ b r bütün olarak kavrama ve açıklama dd asında bulunan, ancak yalnızca uzmanları tarafından
anlaşılab len soyut b r kavramsallaştırmaya dayanır ve özel b r term noloj aracılığıyla fade ed l r..

Sosyoloj k teor ler, yalnızca gerçekl ğ resmeden b rer model ya da gerçekl ğ n yen den nşa ed lmes nden
baret b r şey değ ld r; “onlar aynı zamanda [toplumsal gerçekl ğe a t] parçaların nasıl b r araya
get r leb leceğ n anlatan b rer kullanma kılavuzudurlar.”1 İnsanların davranışlarının gözlemlenmes ve bu
gözlemlerle farkına varılan davranış kurallarının yen den yapılandırılması sonucu ortaya çıktıkları, dolayısıyla
da – nsana b r tür yaşam kılavuzluğu tekl f eden felsefe, deoloj ler ya da d nler g b s stemlerden farklı olarak-
b l msel oldukları dd asını taşırlar. Fakat bu ayrıştırmanın ve dd anın ne ölçüde geçerl olduğunun
hal hazırda yoğun b r şek lde tartışıldığı da hatırda tutulmalıdır.

Teor ler n toplumsal gerçekl ğ ve gündel k hayatın şley ş n parçalara ayırarak, parçalar arasındak l şk ler
soyutlayarak ele alma çabası, teor ler n gerçekl kle l şk s n n bazı zamanlar ortadan kalkması g b r skler de
ç nde barındırır. Soyut ve uzmanlara h tap eden d ller neden yle teor ler, çoğu nsan ç n sıkıcı da olab l r.
Ancak gündel k sohbetlerde, gazete köşeler nde ya da telev zyon talk-şov programlarında konuşulan töre
c nayetler , okullardak c nsel tac z ya da ş ddet, evl l k yaşının yükselmes ya da boşanma oranlarının

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/sosyolojiye_giris_1/1/index.html 87/238
11/18/2020 Sosyolojiye Giriş I

artması, nüfusun yaşlanması, d plomalı şs zler vb. g b pek çok konu aslında sıkıcı bulunan bu kuramlar
eşl ğ nde ya da gölges nde konuşulur. Şüphes z sosyoloj k teor ler n sıkıcılığına ve soyutluğuna karşın, gerçek
hayat çok daha renkl ve canlıdır.

Sosyoloj k teor lere ht yacımızın olup olmadığı elbette tartışılab l r; ancak “B z m bu konuda ne
düşündüğümüzün b r önem yok; gündel k hayatı kuram olmaksızın fade edemeyeceğ m z apaçık ortada
duruyor. Z ra kuram, bahsed len gerçekl k hakkında varsayımlar yürütmek ve bunların vuku bulmasını
ummaktır.”2 Günlük rut n şler m zden daha kapsamlı ve uzun vadel toplumsal olgulara –ne olduklarına,
nasıl meydana geld kler ne, nasıl şled kler ne, nereye varacaklarına, nasıl davranmamız gerekt ğ ne, neden
bell b r b ç mde davranmamız gerekt ğ ne vs. varıncaya dek- hemen her şey hakkında b r teor m z vardır. Her
gün hayata yen den sıfırdan başlamamak ç n, r l ufaklı çok fazla sayıdak bu teor lere ht yaç duyarız.
Gerçekte, toplumsal hayatta şleyen bu türden pek çok teor n n varlığını günlük rut n şler m zde h ssetmey z
b le. Alışkanlık hal ne gelm şt r b z m ç n; o alışkanlarımıza güvenerek günlük hayatımızı sorunsuzca
yürütürüz. B r aksama olduğunda, varlığını fark edemed ğ m z yapıların, s stemler n ve teor ler n üzer ne
düşünmeye başlarız.

Comte, Marx, Durkhe m, Weber, S mmel g b klas k sosyal teor n n kurucu s mler , ç nde bulundukları
toplumların yaşadığı hızlı değ ş m n toplumsal doğasını ve sonuçlarını kavramaya ve yorumlamaya çalıştılar.
Bu çaba; b r yandan yaşanılan değ ş m n doğasını anlamaya dönüktü, d ğer yandan da söz konusu değ ş me
yön vermeye. Bu uğraşta her b r düşünürün toplumsal hayatı anlamak ç n bel rley c öncüller d ğerler nden
farklı d . Örneğ n Durkhe m ve Marx b rey üzer ndek dışsal güçler n gücü üzer ne yoğunlaşırken, Weber
b reyler n dış dünyadak yaratıcı eylemde bulunab lme yetenekler n merkeze alıyordu. Marx ekonom k
sorunların öncel ğ ne şaret ederken, Weber daha gen ş etkenler d z s ne vurgu yapmaktaydı. İnsanlık tar h
boyunca yaşanan değ ş m b l msel olarak açıklama dd asında ortak olmakla b rl kte, bu tar h n temel
d nam ğ n n ne olduğuna l şk n öner ler b rb rler nden farklıydı. B r teor n n, b l msell k dd asının veya
düşünsel rak pler nden daha b l msel olduğunun veya lg l alanda yegane b l msel görüşü tems l ett ğ n n
kabul ed lmes ; o teor n n, bugünün ve geleceğ n toplumuna yön verme hakkını –dönem n dünyev ve
metaf z k dünyaya l şk n her tür düzenlemen n yegane meşru kaynağı olarak aklın ve b l m n görülmes
neden yle- b l msel olarak elde etmes açısından öneml yd , hala da öyled r. Klas k sosyal teor çer s nde öne
çıkmış yukarıdak s mler n düşünceler etrafında gerçekleşt r len tartışmalar sosyoloj tar h boyunca
karşımıza çıkar. Toplumsal hayatı ve gerçekl ğ açıklama çabaları, sonrak yıllarda –yukarıda s mler
z kred len düşünürlerle bell etk leş mler bulunan- farklı kuramcılar tarafından (ve kuramları aracılığıyla)
sürdürülmüştür. Burada, n speten daha yakın tar hl bu kuramlardan bazıları, özell kle de, II. Dünya Savaşı
esnasında ve sonrasında gel şt r len ve sosyoloj k araştırmalarda yaygın b r şek lde kullanılan bell başlı
sosyoloj k teor ler ele alınacaktır: Yapısal- şlevselc l k, çatışma teor s , sembol k etk leş mc l k, fenomenoloj k
sosyoloj , anlamacı sosyoloj , postmodern sosyal teor ler, fem n st teor .
https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/sosyolojiye_giris_1/1/index.html 88/238
11/18/2020 Sosyolojiye Giriş I

6.1. İşlevselcilik, Yapısal-İşlevselcilik ve Yeni-İşlevselcilik

İşlevselc l k; toplumu, –b r st krar ve dayanışma ortaya çıkarmak üzere- farklı parçaları b rl kte şleyen b r
s stem olarak görmekted r. B r s stem şlevsel ter mlerle kavramlaştırılırken, bu s stem n ve unsurlarının nasıl
çalıştığına l şk n b r d z varsayım oluşturulur. Bunlar arasında öne çıkan üç tanes vardır: (1) B r s stem n
öğeler şlevsel olarak karşılıklı l şk ç nded r; (2) B r s stem n oluşturucuları bu s stem n süreg den şley ş ne
genell kle olumlu katkılarda bulunurlar; (3) Pek çok s stem d ğer s stemler üzer nde etk de bulunur. Bunlar
aynı zamanda tüm b r organ zmanın alt s stemler olarak görüleb l rler.3 Bu teor ye göre, sosyoloj , toplumun
parçalarının b rb rler yle ve b r bütün olarak toplumla l şk ler n ncelemel d r.

İşlevselc l k; b r toplumsal prat k ya da kurumun şley ş n n araştırılmasını, o prat k ya da kurumun toplumun


varlığının devamına yaptığı katkının çözümlenmes olarak görür. Charles Darw n, Herbert Spencer, Auguste
Comte ve Em le Durkhe m de dah l olmak üzere şlevselc ler, toplumun şley ş n canlı b r organ zmanın
şley ş yle analoj ler kurmak suret yle ele alırlar. İşlevselc yazarların toplumun şley ş b ç m n açıklamakta
kullandıkları genel benzetme; sürekl değ şen b r çevrede varlığını sürdüreb lmek ç n koşullara adapte
olmaya ve evr mleşmeye, ‘denge’s n korumaya ve kend beden n n her parçasının düzgün şek lde şlerl ğ n
sağlamaya çalışan b r organ zma benzetmes d r. İşlevselc ler toplumun parçalarının tıpkı nsan beden n n
değ ş k organlarında olduğu g b , toplumun bütünü ç n yararlı olacak b ç mde b rl kte çalıştıklarını ler
sürmekted rler. İnsan beden nde her b r organın nasıl b r şlev varsa, toplumda da her b r olgunun, her b r
kurumun toplumun bütünlüğü ve sürekl l ğ ç n gördüğü b r şlev vardır. Dahası, parçalar/kurumlar şlevler n
yer ne get rd kler müddetçe vardırlar. Dolayısıyla b r toplumsal b leşen n şlev n n tahl l ed lmes de, onun
toplumun varlığının sürmes nde yüklend ğ şlev /görev anlamak anlamına gel r.

İşlevselc lere göre, toplumun normal hal düzen ve denge ç nde olmasıdır. Bu düzen ve denge se, toplumun
üyeler arasındak ahlakî mutabakata/konsensusa bağlıdır. Toplumsal uyuma ve düzene verd ğ aşırı önem
neden yle şlevselc l k, amp r k değ şme süreler ne açıklık get rmede yeters z kalan b r yaklaşımdır: “(...)
açıkça bel rt rsek, şlevselc l k toplumsal değ şmey açıklama yeteneğ ne sah p olmayan b r toplum
görüşüdür.”4

Kaynağı Talcott Parsons (1902-1979)’ın yazıları olan yapısal- şlevselc l ğ n toplum model II. Dünya
Savaşı’ndan sonra uzun b r süre, 1960’ların sonlarına dek, ABD ve Avrupa’dak sosyoloj k düşünceye egemen
oldu. Küresel b r toplum kuramı gel şt rmek amacıyla klas k sosyologların, özell kle de Em le Durkhe m ve
Max Weber’ n görüşler nden bolca yararlanan “Parsons’ın yaptığı şey şlevselc l ğe ‘yapı’yı get rmes ,
toplumun kend üyeler n n üstünde ve ötes nde kend ne a t b r hayata ve yapıya sah p canlı b r varlık olduğu
düşünces n teor k ve b l msel b r önerme hal ne get rmes d r.”5

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/sosyolojiye_giris_1/1/index.html 89/238
11/18/2020 Sosyolojiye Giriş I

Parsons, şlevselc ler n hayatta kalmak ç n sürekl denges n korumaya (değ şen dünyaya adapte olmaya)
çalışan b r canlı organ zma olarak toplum benzetmeler n n yanı sıra, toplumu açıklamak ç n ‘s stemler’
yaklaşımını kullanır. Ona göre toplumlar, b rb r nden oldukça farklı alt-s stemlerden oluşan, heps b rb r yle
karşılıklı l şk ve bağımlılık ç nde bulunan, bağımsız ve kend ne-yeten s stemlerd r. Örneğ n ekonom k
s stem n tel kl şç ç n eğ t m s stem ne, okullar gelecektek öğrenc ler ç n a le s stem ne bağımlıdır. Bu alt-
s stemler n her b r , b r toplumun varlığını sürdüreb lmek ç n yer ne get rmes zorunlu olan 4 temel ht yacın
karşılanmasını sağlarlar: (1) Adaptasyon (Adaptat on-A); (2) Amaca ulaşma (Goal Atta nment-G); (3)
Bütünleşme (Integrat on-I); ve (4) Varlığını sürdürme (Latency-L). Bunlar, l teratürde –İng l zce sözcükler n
baş harfler n n b r araya get r lmes suret yle- kısaca A.G.I.L. olarak b l n r.

Durkhe m’den güçlü b r b ç mde etk lenen Parsons, temel değerler s stem n “ st krarlı ve etk l b r sosyal
s stem n kalb ve damarlarındak kan” olarak görür. Bu temel değerler s stem , uygun şek lde kurulduğunda,
sadece tüm farklı alt s stemler n mükemmel eşzamanlılığını sağlamakla kalmayıp, b rey n entegrasyonunu
tem n eden değerler kodu ve normlar set n de oluşturur. Temel değerler s stem sayes nde, herkes ve her şey
mükemmel uyum ç nded r ve s stem düzgün olarak şler. Her b r kend ne has b r k ş l ğe, tutku ve arzulara
sah p olan b reyler; sosyalleşme, toplumsal kontrol ve roller n gereğ g b oynanmasıyla toplumsal
bütünleşmeye dah l ed l rler. Her b rey, toplumsal hayat çer s nde b rb r nden farklı pek çok rolü yer ne
get rmek zorundadır; her ne kadar dışsal bazı zorlamalar söz konusuysa da, b rey n kend s nden beklenen
roller yer ne get rmes n n kaynağı nsanların sosyal s steme olan bağlılıklarıdır. Bu çsel mot vasyonun
kaynağı, etk n b r sosyalleşmed r. Bu noktada Parsons da, Durkhe m g b , temel değer s stem nde ahlaklılığın
önem ne vurgu yapar.

İnsan eylem n otomat k, dışsal zorlamaya dayalı ya da benc l tepk ler şekl nde açıklayan davranışçı
yaklaşımları reddeden Parsons, y ne Durkhe m ve Weber’ n görüşler nden yararlanarak, s stemat k toplumsal
s stem anal z n b r toplumsal eylem teor s yle b rleşt ren tutarlı ve radec b r toplumsal s stemler teor s
gel şt rmek amacındadır. Böylece bütün b r b reysel ve grupsal etk nl kler kaosundan b r toplumsal düzen n
nasıl ortaya çıktığını, varlığını nasıl sürdürdüğünü ve b rey toplumla nasıl bütünleşt rd ğ n açıklamaya
çalışır.

Bütün bu çabasına rağmen, Parsons’ın nsan doğası anlayışı, aşırı determ n st olduğu, nsanları k ş l k ve
özgür radeden yoksun ‘kuklalar’ g b gördüğü gerekçes yle eleşt r ye uğramıştır. Onun teor s , toplumsal
konsensüse ve düzene aşırı vurguda bulunan, kt darın etk s n göz ardı eden, hızlı, özell kle de devr mc
değ şmeler açıklama yeteneğ nden yoksun muhafazakar b r yaklaşım olarak değerlend r lm şt r. Ayrıca
fazlasıyla ABD’ye özgü b r yaklaşım olarak görülmüş, soyut ve çetref l d l neden yle de eleşt r lm şt r.

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/sosyolojiye_giris_1/1/index.html 90/238
11/18/2020 Sosyolojiye Giriş I

Parsons’ın -açık şlevler ve örtük şlevler ayrımıyla meşhur- Robert K. Merton ve -bütünleşt r c b r güç olarak
çatışma- f kr n n sah b Lew s Coser g b k öğrenc s n n yoğun uğraşları, yapısalcı- şlevselc teor n n
zayıflamasını yalnızca geç c olarak durdurmuştur. 1970’lerden t baren Karl Marx ve Max Weber’ n daha
rad kal ve çatışmayı merkeze alan yaklaşımları Avrupa’da ve ABD’de daha etk n b r konuma geld ler.

“İşlevselc l k yoğun akadem k eleşt r ler alsa da, onun m rası oldukça öneml d r. (...) Parsons’ın f k rler n n
çoğu 1980’lerde yen - şlevselc l k tarafından, özell kle Je rey Alexander’ın çalışmasıyla ve hatta bu yaklaşım
ve kavramlardan yararlanan [Jürgen] Habermas ve [N klas] Luhman g b yazarların s stem yaklaşımlarıyla
yen den canlandırılmış ve yen lenm şt r.

Günümüzün çatışmalarla dolu ve bölünmüş dünyasında, yapısal- şlevselc l k, oldukça muhafazakar, hatta
arka k ve sosyoloj k açıklamayla daha az l nt l olarak görünse b le, [ABD’de] sosyoloj n n bağımsız b l msel
b r d s pl n olarak kurulmasında temel b r adımı oluşturmuştur. O savaş-sonrası Batı dünyasını hak m yet
altına aldı ve halen toplumsal düzen ve bütünleşmen n açıklanmasında büyük b r değere sah pt r.”6

Je rey Alexander; şlevselc l ğ n genel b r okul olarak anlaşılab leceğ , z ra Parsons’ın çalışmalarında s steml
b r kuramdan z yade aynı yaklaşımın b rçok farklı b ç m ne rastlandı görüşünded r. Alexander, şlevselc l ğ b r
kuram olarak görmez. Ona göre şlevselc l k, toplumsal kurumlar le onların ortamları arasındak semb yot k
l şk lere odaklanmış b r bet mlemed r ve bu hal yle, st krarı (dengey ) anal z yapmanın referans
noktalarından b r s saymakta, yapısal farklılaşmayı se toplumsal değ ş m n öneml b r b ç m olarak
görmekted r..

Eylem ve s stem, Parsons’ta olduğu g b , Je rey Alexander’da da merkezî kavramlardır. Bu kavramları makro-
m kro karşıtlıkları temel nde değerlend rmekted r. Alexander, b r tal hs zl k olarak gördüğü bu k alanı
b rb r ne karşıt olarak ele almak stemez; en azından aralarında kesk n b r ç zg çekmek stemez. Bu durum,
olsa olsa, bulgusal anlamda b r fayda sağlar ve kurumsal anlamda da olguları tasn f etmede ş görürdü.
Makro-m kro, yapı-eylem, yapı-özne, toplum-b rey g b klas k sosyal teor de karşıtlıklar olarak ele alınan
düzeyler, gerçekte, sürekl olarak b rb rler yle etk leş m hal nded rler. Makro m kroyu etk ler, bunun ters de
geçerl d r. İnsanî etk leş m, eylemler etk leyen yapıları üret r. Alexander s stem makro anal z düzey nde,
toplumsal eylem de m kro düzeyde değerlend r r. Her k s n n l şk s nden s stem üreten toplumsal eylem ve
toplumsal eylemle sonuçlanan s stem ortaya çıkar. Toplumsal eylem, eylem n oluşumunda aynı anda etk l
olan “yorum” ve “stratej bel rleme” şekl nde k düzeyden oluşur.

Bu toplumsal eylem s stem üret r. S stem, Parsons’ta olduğu g b , b r eylem s stem d r; fakat Alexander
s stem ‘kültür’, ‘toplum’ ve ‘k ş l k’ olmak üzere üç alt s steme ayırır. Bu üç s stem n her b r s aynı anda
vardırlar ve b rb rler n b r d z b ç m nde tet klemezler

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/sosyolojiye_giris_1/1/index.html 91/238
11/18/2020 Sosyolojiye Giriş I

Yapısal- şlevselc l ğe dayanan fakat aynı zamanda, fenomenoloj k sosyoloj g b , özneye ve eyleme
yoğunlaşan m kro kuramları yen den nşa eden karmaşık b r toplum model gel şt rmeye çalışan Je rey
Alexander, düşünceler yle, s stem kuramının o determ n st yaklaşımından c dd ölçüde uzaklaşır.

6.2. Çatışma Teorisi

Çatışma teor syenler , toplumları ve toplumsal kurumları b r arada şleyerek denge yaratan, b rb rler ne
dayanan kısımlardan oluşan s stemler olarak gören şlevselc l ğ n aks ne, toplumu b reyler n, grupların güç
elde etmek ç n b rb rler yle mücadele ett kler ve çatışmanın denet m altına alınmasını b r grubun geç c b r
süre ç n rak pler n bastırdığı b r arena olarak değerlend r rler.

Çatışma teor s , temel olarak k farklı gelenekten beslen r. Bunun da ötes nde, çatışma teor s çer s nde
değerlend r len sosyologlar arasında farklılıklar bulunmaktadır. Fakat y ne de, homojenl ğ gevşek olan bu
teor kapsamında değerlend r len s mler n ortaklaştıkları üç temel nokta mevcuttur: (1) İnsanların heps bazı
temel çıkarlara sah pt r. (2) Tüm çatışma yaklaşımının merkez nde, toplumsal l şk ler n çek rdeğ olarak
kt dar (güç) bulunur. (3) Değerler ve düşünceler, bütün toplumun k ml ğ n ve hedefler n bel rleyen araçlar
olmaktan z yade, farklı grupların kend amaçlarını gerçekleşt rmek üzere kullandıkları s lahlardır.

Çatışma teor s , temel olarak, b rb r nden farklı k gelenekten beslen r: (1) Karl Marx (C. Wr ght M lls,
Frankfurt Okulu [Eleşt rel Teor ], P erre Bourd eu); (2) Max Weber (Ralf Dahrendorf, Lew s Coser, Randall
Coll ns). Bu k temel geleneğ n yanı sıra, b r de farklı b r yaklaşım serg leyen Georg S mmel ve Ch cago
Okulu’ndan da etk lenm ş olarak çatışma teor s n kullanan sosyologlar bulunmaktadır.

‘Eleşt rel Teor ’n n köken , Frankfurt Ün vers tes ’nde 1923’te kurulan Frankfurt Sosyal Teor Okulu’nda
b rl kte çalışan b r grup Marx st ve Yahud akadem syen n çalışmalarıdır. Merkez n lk müdürü Theo
Grünberg’d , fakat okulun motor gücünü Theodor Adorno ve Max Horkhe mer’ n çalışmaları oluşturuyordu.
Walter Benjam n, Er ch Fromm, Herbert Marcuse ve daha pek çok düşünür merkezle l şk l olmuşlardı. II.
Dünya Savaşı koşullarında çalışmalarının b r bölümünü ABD’de gerçekleşt rmek zorunda kalan Frankfurt
Okulu’nun yaşayan son üyes Jürgen Habermas’tır.

Eleşt rel Teor ’y tek ve b rleş k b r sosyoloj k düşünceler topluluğu olarak tasn f etmek zordur. Eleşt rel Teor ,
asla tek b r düşünce olmasa da ve üye yapısı sürekl değ şkenl k gösteren b r okul olsa da, bu s m altında
değerlend r len s mler b rleşt ren noktalar; ortodoks Marx st düşüncen n çağdaş olaylar ışığında yen den
değerlend r lmes ve özelde total tar zmden nefret, Naz Almanyası ve Sovyet komün zm n n otor ter
rej mler n n b reysel özgürlüklere ve nsanlığa karşı yarattıkları tehd tler ve kap tal zm n baskıcı deoloj s d r.
Okul; Marx zm Freudcu kavramlarla, felsefey ps kanal zle, ekonom k araştırmayı –a leden k tle let ş m
araçlarına, ekonom ve devlete kadar b rçok sosyoloj k alanla l şk l - tar hsel ve kültürel anal zlerle
b rleşt rmeye çalışan d s pl nlererası b r yaklaşımı tems l etmekted r.

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/sosyolojiye_giris_1/1/index.html 92/238
11/18/2020 Sosyolojiye Giriş I

Okulun çalışmalarını yoğunlaştırdıkları alanlar olarak karşımıza şu dört temel konu çıkıyor: (1) Modern
b l msel anal z n temel olarak, b r b lg teor s olarak ve modern sosyoloj n n temel olarak c dd b r
poz t v zm ve amp r zm eleşt r s ; (2) Gel şm ş toplumlardak yen egemenl k b ç mler n n anal z ; (3) Kültür
endüstr s anal z ; (4) Modern toplumda ‘b rey n görel özerkl ğ n n b le neredeyse ortadan kalkma eğ l m
serg led ğ ’, ‘rasyonalleşm ş, otomatlaşmış, tamamen dare ed len b r dünya’ hal ne gelme eğ l m ndek b r
çağda, b reysell ğ n varlığını sürdüreb leceğ konusundak karamsarlık.

C. Wr ght M lls (1916-1962), ABD’dek sosyal b l mler kurumuna karşı gelen as b r akadem syen olarak
değerlend r lmekted r. Akadem syenl ğ n n yanı sıra akt v st yanıyla da tanınan M lls, pek çok sosyoloğun
dönem n temel problemler yle yüzleşmekten kaçındığını, oysa sosyoloj n n görev n n bu problemlerle
yüzleşmek ve onları eleşt rel b r perspekt en anal z etmek olduğuna nanır. Amacı toplumu açıklamak kadar
sosyal reformlar da yapmak, Amer kan toplumuna sosyoloj y tanıtmak ve sosyoloj k tahayyülü
gel şt r leb lmekt . Amer kan l beral zm n n kr t k eş ğ aştığına ve bu yüzden b r rehavet dönem ne g rd ğ ne
nanan M lls, Weber’ n ve g derek Marx’ın çatışma teor s ne yönel r. Soğuk Savaş’ın k tarafında da yaşanan
‘çağımızın ahlakî rahatsızlığı’ndan, k tleler n s yasal ve toplumsal seçk nler n kontrolü altına g rmeye
başladığı b r dönemde çağdaş aydınların manev l derl kler n sürdüremed kler nden ve modern sosyal
b l mler n teor k ve yöntemsel yeters zl kler nden ş kayet eder. Türkçe’ye de çevr len Toplumb l msel Düşün,
İkt dar Seçk nler , D nle Yankee! g b eserler nde de bu düşünceler doğrultusunda toplumsal hayatta olan
b ten en açık b r d lle anal z etmeye gayret gösterm şt r.

P erre Bourd eu (1930-2002), toplumun, sınıflar ve sınıfa dayalı çıkarlar ve deoloj ler bağlamında
çözümleneb leceğ ne l şk n Marx st görüşe karşı çıkar. Çalışmalarının büyük b r kısmı, eğ t m n ve kültürel
faktörler n bağımsız rolü le lg l d r ve modern toplumlarda okul ç eğ t m kurumlarının önem n vurgular.
Toplumları sınıflar esasına çözümleme yer ne, b r alan kavramı kullanır; yan , tıpkı b r oyunda olduğu g b ,
nsanların manevra yaptıkları, stratej ler gel şt rd kler ve arzu ed len kaynaklar ç n mücadele ett kler
toplumsal b r alan: Bourd eu akadem k alan, d nsel alan, ekonom k alan ve güç alanından söz eder. Ona göre
b r alan, onun ç nden güç l şk ler yle yapılandırılmış b r toplumsal statüler s stem d r. Farklı alanların
oldukça özerk olab leceğ n ve daha karmaşık toplumlarda b rb r nden oldukça farklı pek çok alanın
olab leceğ n vurgular. Örneğ n modern toplumlarda pol t ka profesyonelleşt r lm ş ve özerkl k
kazandırılmıştır, kend ne özgü kuralları vardır ve pol t kanın şley ş tarzı ve sağladığı güç, ekonom k süreçler n
b r şlev olarak görülemez. N ha noktada, farklı alanlardak güç çok hayatî olan farklı sermaye şek ller ne
bağlıdır.

Bourd eu, üç temel sermaye t p olduğunu dd a eder: (1) Ekonom k sermaye, (2) Toplumsal sermaye; ve (3)
Kültürel sermaye. Bunlardan b r nc s , ekonom k kaynaklara egemend r; k nc s se l şk lere. Üzer nde en
fazla durduğu sermaye t p se, ebeveynler n çocuklarına verd ğ kültürel sermayed r. Farklı sınıflar arasındak

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/sosyolojiye_giris_1/1/index.html 93/238
11/18/2020 Sosyolojiye Giriş I

zevkler n nasıl farklılaştığı üzer nde durmuştur, fakat en büyük lg s kültürel sermayen n b reyler n eğ t m
süreçler n , başarılı ya da başarısız olma durumlarını vs. nasıl etk led ğ ne yönel kt . .

Bourd eu’nun teor s ; b r ekonom k sınıfın kend kend s n yen den nasıl ürett ğ ve ayrıcalıklarını b r sonrak
kuşağa nasıl aktardığı le lg l d r. Bu noktada kültürel sermaye oldukça açıklayıcıdır. Kültürel sermaye le
tahl ller n gel şt r rken Bourd eu, k l t önemdek hab tus kavramını gel şt rm şt r. Hab tus, nesnel şartlar
altında oluşturulan ancak bu şartların değ şmes nden sonra b le devam etme eğ l m nde olan, kazanılmış ve
sürekl l ğ olan b r algılama, düşünce ve eylem şemaları s stem d r. Bu alışılmışlık, Bourd eu’ya göre, sınıfsal
yen den üret m n anahtarıdır. (Oscar Lew s’ n gel şt rd ğ meşhur Yoksulluk Kültürü kavramı burada
hatırlanmalıdır.)

Modern çatışma teor s n n -Weber’ n etk s nde gel şen k nc yaklaşımının- önde gelen s mler nden b r Ralf
Dahrendorf (1929-2009)’tur. Dahrendorf, Marx g b , çatışmayı sanay toplumlarında toplumsal değ şmen n
temel d nam ğ olarak tanımlar. Ancak Marx’tan farklı olarak anal z n , üret m araçlarının mülk yet ne sah p
olmak veya olmamak üzer nden değ l, kt dar (güç) ve özelde otor te konumlarına katılma ve dışlanma
üzer nden yapar. Yaklaşımları, Talcott Parsons’ın ve dah l olduğu yapısal- şlevselc akımın yaklaşımlarına
alternat f olarak göster len Dahrendorf’a göre, sosyoloj k anal z toplumsal dayanışma ve değerler uzlaşısına
değ l, değ şme ve çatışmaya yoğunlaşmalıdır.

Dahrendorf’a göre otor te b reylerde değ l meşru güç konumlarında bulunur; otor te konumları bu
konumların sah pler ne güç sağlar ve tab olanlardan bu güç/ kt dar sah pler ne taat etmeler beklen r.
Otor te, tab konumdak ler zorlayacak ve onları kontrol edecek b r yaptırım gücüne ht yaç duyar. Fakat
otor te konumları sab t değ ld r ve k ş bel rl b r konumda egemen ken, başka b r konum veya l şk de tab
konumda olab l r. Gecekondu bölgeler nde yaşayanlar arasındak hemşer l k ya da h maye s stem ndek
l şk ler buna örnek ver leb l r. Bölgen n önde gelen k ş s , kend ler ne toprak, gecekondu veya ş tem n ett ğ
hemşer ler karşısında egemen konumda olab l r; ancak mahall ya da merkez dareler ve s yaset karşısında
tab konumda bulunab l r.

Otor te dağılımının yarattığı egemen ve tab konumlar düşünces Dahrendorf’u çıkar grupları ve çıkar l şk ler
kavramlarını gel şt rmeye yönelt r. Her l şk ve organ zasyonda otor te konumundak ler statükolarını
sürdürmeye, tab konumdak ler de değ şt rmeye çalışırlar. Dolayısıyla bu k kes m n l şk s n sürekl olarak
b r çıkar çatışması oluşturur. Bu çıkar çatışması, bazı durumlarda l şk ler zayıflatır; bazı durumlarda g zl
olab l r, bazen de açık savaşa dönüşeb l r.

Dahrendorf toplumda üç grup ayırır: (1) Yarı gruplar; (2) çıkar grupları; ve (3) çatışma grupları. Bu t pler
ayrıca (1) gevşek l şk ler, (2) çıkar grupları, ve (3) toplumsal düzene f len meydan okuyan gruplar şekl nde
yen den sınıflandırır.

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/sosyolojiye_giris_1/1/index.html 94/238
11/18/2020 Sosyolojiye Giriş I

Marx’ın aks ne, ‘lümpen proleterya’nın n hayet nde ve kaçınılmaz olarak b r ‘çatışma grubu’na veya devr mc
b r sınıfa dönüşeceğ ne nanmaz. Bunun ç n koşulların uygun olması gerekl d r. Sınıf dayanışması da, sınıf
çatışması da farklı durumlarda farklı şek llerde yaşanab l r. B r dönem sınıf ç dayanışmanın artması
gözleneb l rken refahın arttığı dönemlerde sınıf ç n gevşeme söz konusu olab l r. Marx, sanay leşmen n
artmasıyla b rl kte kap tal st toplumlarda sınıf dayanışmasının ve dolayısıyla sınıf çatışmasının da artacağını
dd a ed yordu. Ancak Dahrendorf’a göre, teknoloj n n artmasıyla b rl kte bunun ters b r durum söz konusu
olacaktır; z ra bu süreçte şç sınıfı farklılaşacak ve kend ç nde bölünecekt r. Artan uzmanlaşmayla b rl kte,
şç sınıfı ücret, statü ve becer lerdek farklılaşmalar yüzünden b rleşmekten çok büyük b r farklılaşma ve
bölünmeye uğrayacaktır.

Dahrendorf’a göre, sürekl çatışma sadece normal ve kaçınılmaz olmakla, sadece kademel olarak ve ara sıra
gerçekleşen rad kal toplumsal değ ş mler n kaynağı olmakla kalmayıp, toplumsal düzen ve bütünleşmen n
de temel d r, kaos ve düzen arasında sonsuz b r ger l m mevcuttur. Bu anlamıyla Dahrendorf, çatışma ve
uzlaşı/denge teor ler arasında b r köprü kurmaya uğraşan b r düşünürdür.7

Lew s Coser (1913-2003), gençl k yıllarında Marx st hareket ç nde bulunmuştu; ABD’dek yıllarında se Marx st
olmamakla b rl kte sosyal st düşüncelere sah p olmayı sürdürmüştür. Yukarıda da bel rt ld ğ üzere,
Parsons’ın öğrenc s de olmuştur. Yazıları her zaman ç n s yaset ve toplumun yapısı arasındak l şk üzer ne
olan lg s n yansıtmaktadır. Coser, çatışma teor s çer s nde değerlend r len düşünürler arasında –Marx ve
Weber’ n yanı sıra- George S mmel’ n çözümlemeler nden en fazla beslenen s m olarak gözüküyor. En çok
da, çatışma ağı ya da toplumu hem b r arada tutan, hem de mücadele üreten kes şen sadakatler le
lg lenm şt r. Bu çerçevede onun en öneml çalışması olan The Funct ons of Soc al Confl ct [Toplumsal
Çatışmanın İşlevler ] (New York: The Free Press, 1956), S mmel’ n dağınık ve bölük pörçük görüşler n n
açıklanması ve gel şt r lmes olarak değerlend r lmekted r.

Coser’ n çatışma teor s ne olan katkıları k noktada öne çıkmaktadır: (1) Toplumsal çatışmayı ‘grup
çıkarları’na karşı olan faktörlerden daha başka faktörler n sonucu olarak ele alması; (2) Çatışmanın toplumsal
kökler le lg l olarak fazla b r şey söylemez, ancak –daha büyük b r toplumsal dengel l k ve değ ş m dah l-
çatışmanın farklı muhtemel sonuçları arasında ayrım yapması.

Coser, çatışmanın kökenler n tartışırken, nsan ps koloj s ve duygularının oynadığı roller üzer nde çokça
durmuştur. İnsanlarda saldırgan veya düşmanca ‘güdüler’ bulunduğu hususunda S mmel le aynı f k rded r
ve yakın ve sıkı l şk lerde hem sevg hem de nefret n b r arada bulunduğunu vurgular. Ona göre, yakın olmak,
gücenme duygularının gel şmes ne bol fırsat sağlayacak demekt r ve böylece çatışma ve anlaşmazlık,
mutlaka denges zl k durumu veya bozuşma şaretler olmayıp, nsan l şk ler n n b r parçasıdır. Düşmanlık ve
çatışmanın alacağı şek ller, lg l toplumsal yapıların farklılıklarına göre değ şkenl k göster r. Örneğ n,
çocukların ebeveynler le yaşadıkları çatışma; ş ddet bakımından devletler arasında yaşanan çatışmalardan

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/sosyolojiye_giris_1/1/index.html 95/238
11/18/2020 Sosyolojiye Giriş I

farklıdır, ancak aynı zamanda çocukların ekonom k bağımsızlıklarını elde etm ş olup olmadıklarına,
çocukların yet şk n roller ne ulaşma yollarının açık olarak bel rlenm ş olup olmadığına, çek rdek a le
dışındak d ğer a le fertler n n prat k ve duygusal destek sağlayıp sağlamadıklarına vs. bağlı olarak farklı
yapılarda ve farklı durumlarda farklı sonuçlar doğuracaktır. Coser, bu noktada, böyles ‘yapısal’ faktörler n
nsanların duyguları le olan etk leş mler üzer ne yoğunlaşır.

Coser’e göre toplumsal çatışma toplumsal değ ş me yol açar. Fakat daha fazla lg lend ğ husus, çatışmanın
toplumsal ya da grupsal ç bütünlüğü, ç dayanışmayı ve k ml ğ koruyup gel şt rmedek rolüdür. Bu yönüyle,
yan grup b rl ğ n n sağlanması ve korunması hususu daha z yade şlevselc l kle l şk l b r konu olarak
karşımıza çıkar. Coser de, lg düzey nde şlevselc lere yaklaşır. B r grubun/cemaat n devam etmes ve b rl k
hal nde kalmasının mutlaka stenen b r şey olduğu ya da çatışmanın grup/cemaat ç n b r şleve h zmet
etmek amacı le ortaya çıktığı şekl ndek şlevselc yaklaşımları ben msemez. B rl k, Coser’e göre, çatışmanın
mümkün sonuçlarından sadece b r tanes d r.

Coser, grup/cemaat ç çatışmalar le grubun/cemaat n dışında olan çatışmalar arasında ayrım yapar. Dış
çatışmanın, grubun k ml ğ n n tesp t ed lmes açısından gerekl olduğunu düşünür. Başka b r dey şle, dış
çatışmanın grup b l nc n ve b r toplumsal s stem ç ndek d ğer gruplar le kend s arasındak farklılıkları
ayrıştırarak ve kuvvetlend rerek, grup k ml ğ n yerleşt rd ğ görüşünded r. İç çatışma konusunda Durkhe m,
George H. Mead ve Marx’ı tak p eden Coser, ‘sapkın’ olarak n telenenlere karşı mücadele etme örneğ nde
olduğu g b , ç çatışmanın ‘doğru’ davranışı bel rleyen normları çermes neden yle, b r grubun/cemaat n
k ml ğ n tanımlamakta öneml olduğunun altını ç zer. Coser, b r grubu/cemaat tanımlama veya
bütünlüğünü koruma konusunda ç çatışmanın rolünü tartışırken, bu rolün, ç çatışmanın grubun ‘temel
değer ve lkeler hakkında olmaması şartıyla geçerl olduğunu da ayrıca bel rt r. Bu çerçevede, ‘düşmanca
dd aların fades ’ne z n vermeyen katı b r toplumda ç çatışmanın, temel prens plere doğru yöneleceğ n ve
dolayısıyla da toplumsal açıdan bölücü, dağıtıcı b r hal alacağını vurgular.

Randall Coll ns (d. 1941) Weber’ n düşünceler n n ve yöntem n n yoğun etk s nded r, fakat bell noktalarda
üzer nde Durkhe m’ n etk s de gözlenmekted r. D ğer çatışma teor syenler nden farklı olarak, genell kle
sembol k etk leş m ve fenomenoloj g b ‘m krososyoloj k’ yaklaşımlarıyla tanınan Mead, Alfred Schutz ve
Erv ng Go man g b düşünürler n çalışmalarından da yararlanmıştır. Bu zeng n yararlanma kaynakları onun,
toplumsal bütünleşme le toplumsal çatışmayı özgün b r b ç mde b rleşt rme çabasının b r sonucu olsa
gerekt r.

Coll ns; nsanların bütün toplumlarda peş nden koşacakları servet, güç ve saygınlık g b bazı ‘meta’lar olduğu
ve h ç k msen n em r almayı sevmed ğ ve bundan kaçınmak ç n el nden gelen her şey yapacağı g b bell
temel kabullerden hareket eder. Coll ns’e göre güç ve saygınlık az bulunan metalar olduğundan ve zeng nl k
de genell kle bunlarla b r arada bulunduğundan, nsanların küçük b r kısmının bu metalardan eş t payın daha

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/sosyolojiye_giris_1/1/index.html 96/238
11/18/2020 Sosyolojiye Giriş I

fazlasına sah p olma hırsı, d ğer nsanların tab olmak ve t barsızlıktan kaçınmak ç n karşı b r mücadeleye
g r şmeler n gerekl kılıyor. B rçok farklı şek l alab lecek bu toplumsal çatışmanın merkez nde baskı vardır,
Coll ns’e göre.

Weber’ zleyen Coll ns; hayatta nsanların daha az ya da daha çok kaynak elde ett kler , az çok egemen
oldukları ya da egemenl k altına g rd kler başlıca üç alan vardır. Bunlar hep b rl kte ‘toplumsal tabakalaşma’
örnekler n oluşturur: (1) İnsanların farklı sınıflar hal nde tasn f ed leb lmeler n sağlayan uğraşıları; (2) yaş,
c ns yet, etn k ve eğ t m gruplarını çeren farklı statü grupları hal nde yaşadıkları cemaatler/topluluklar; ve (3)
farklı part ler n pol t k güç peş nde koştukları s yasal arena.

Coll ns, sürekl olarak n hayet nde b reysel nsanlar üzer ne çalıştığını hatırlatır. Bu çerçevede, Mead ve
Go man g b fenomenoloj k sosyoloj geleneğ nden gelen düşünürler n, b reysel deney mler üzer ne
odaklandıkları ve bunları sab t ve değ şmez şeyler olarak görmed kler ç n, toplumsal etk leş m konularında
yararlanab lecek pek çok şey ürett kler n düşünür.

Gerek Coll ns ve gerekse d ğer çatışma teor syenler n n, belk de en fazla eleşt r alan özell kler toplumsal
etk leş me ve bütün b r toplumsal hayata ‘sıfır sonuç’lu b r alan olarak bakmalarıdır. Başka b r dey şle, onlar,
b r nsanın kazancının b r başkasının buna eş t kaybından oluştuğunu düşünmekted rler. Bu durumun, her
zaman böyle olması gerekmed ğ ne l şk n pek çok örnek bulunab l r. İk nc b r eleşt r konusu, çatışma
teor syenler n n düşünceler yalnızca güçlünün çıkarlarının b r yansıması olarak ele almalarıyla lg l d r. Pek
çok durumda, bu anlamdak dar çıkarcılığın olayların anlaşılması ve açıklanmasında yeters z kaldığı
aş kardır. Üçüncü b r eleşt r de; çatışma teor s n n b r değ ş m mekan zması sunmasına karşın bütünüyle
tatm n ed c olmaktan uzak oluşuyla lg l d r. Z ra çatışma teor s , b r grubun gücü daha önce nasıl elde etm ş
olduğundan z yade, nasıl muhafaza ett ğ n daha başarılı b r şek lde açıklayab lmekted r.

6.3. Sembolik Etkileşimcilik (Simgesel Etkileşimcilik)

Sembol k etk leş mc l k, şlevselc l k ve çatışma teor ler n n aks ne, toplumun m kro boyutlarına, gündel k
yaşantılarımıza, ç nde yaşadığımız gündel k dünyaya ve nsanların ‘sembol k let ş m’ aracılığıyla gündel k
yaşantılarında nasıl etk leşt kler ne, düzen ve anlamı nasıl yarattıklarına odaklanır. Toplumu çer den anal z
eder ve bel rl b r durum veya yaşam b ç m yle lg l , nsanları güdüleyen temel faktörler görmeye çalışır.

Sembol k etk leş mc l ğ n ortaya çıktığı Amer kan sosyoloj s , toplumsal yapı ve toplumsal sınıflara odaklanan
Avrupa sosyoloj s n n aks ne, daha z yade b reyle ve onun kend özgürlüğünü fade etme yeteneğ ve yen
sınırlar, yen mücadeleler yaratma ve kontrol kapas tes yle lg len r. Avrupa, yönet c sınıflar tarafından
yönet len b r toplum olarak değerlend r l r; ABD se her zaman b reysel hareketler n serbest olduğu sınıfsız b r
toplum olarak görülür.

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/sosyolojiye_giris_1/1/index.html 97/238
11/18/2020 Sosyolojiye Giriş I

Sembol k etk leş mc l ğ n öncüller , büyük ölçüde, Georg S mmel, Robert Park, W ll am Isaac Thomas,
Charles Horton Cooley, John Dewey’ n düşünceler nde bulunur. Ancak bu yaklaşımın temeller n nsan
z hn n n şley ş hakkındak yorumlarıyla atan George Herbert Mead (1863-1931); ( ) davranışlarını mevcut
duruma veya oluşturduğu hedeflere göre b l nçl b r şek lde planlamak ve uygulamak, ( ) en öneml s d l olan
oldukça farklı semboller aracılığıyla başkalarıyla let ş m kurmak ve bu sembollerde fade ed len şeyler n
ardındak anlamı yorumlamak veya gerekl tepk ler göstermek; ve ( ) kend n n b l nc nde olmak, b r benl ğe
ve ‘benl k mges ’ne sah p olmak g b özell klere sah p olmasının nsanı hayvandan farklı kıldığını fade eder.
Bu özell kler, nsanların çevreler ve davranışları üzer nde kontrol kurmalarını sağlar.

Mead’a göre, nsanlar b r tür toplumsal düzen yaratacak b ç mde düşünen, b l nçl , b rçok farklı amacın
peş nden koşab len ve b rb r m zle let ş m kurab lme yeteneğ ne sah p varlıklar olarak, yalnızca anlam
aktarma yeteneğ ne sah p olmakla sınırlı değ l z aynı zamanda başkalarının sözler n ve eylemler n
yorumlama yeteneğ ne de sah b z. Bu anlamlar, değ şmez ya da mutlak değ ld rler. Anlamlar duruma,
bağlamına göre değ ş r. Aynı sözcük, farklı bağlamlarda farklı anlamlar kazanab l r. Hatta farklı vurgularda
söylend ğ nde farklı anlamlar kazanab l r.

Mead’e göre, toplumsal düzen sadece doğrudan etk leş mle, b rb rler yle konuşmakta olan nsanlar
aracılığıyla değ l, aynı zamanda ortak beklent ler n oluşmasıyla da ortaya çıkar. Nasıl davranmamız
gerekt ğ n sosyalleşerek ve rol oyunuyla öğren r z. Bu roller n h ç b r , Mead’ n anal z nde, h ç b r zaman sab t
değ ld r. Onları, b reyler n kend mgeler , güdüler ve yetenekler ne göre o anda gel şt rd kler genel taslaklar
olarak görür.

Mead, ‘ferd ben’ ve ‘sosyal ben’ (‘I’ ve ‘me’) ayrımı yapar, yan k ş n n gerçek ‘ ç’ benl ğ n kamu önündek
benl kten, nsanların d ğerler n n yanındayken serg led kler toplumsal majdan ayrıştırır. Her b rey n kend s
ç n özel arzuları ve ht yaçları vardır, ancak başkalarının b z m hakkımızda neler düşündüğünü tasavvur
edeb ld ğ m z ç n bütünüyle benc lce de davranmayız. Bu yüzden ‘ ç’ ben le ‘dış’ ben arasında sürekl b r
mücadele vardır. Bu mücadele, Mead’e göre, özdenet m olarak adlandırdığımız şey n, yan kend n sınırlama
gerekl l ğ ortadan kalktığı durumlarda b le, z hn m zdek , beden m z yönlend rme ve duygularımızı kontrol
altında tutma aracının temel n oluşturur. Sürekl karşılaştığımız, fakat özell kle de tanımadığımız k ş ler n
bütün beklent ler n b lemeyeceğ m z ç n, bell genellemeler yaparız. Genelleşt r lm ş ötek n n, örneğ n b r
cenaze meras m nde gülmeye kalktığımız b r durumda, hakkımızda neler düşüneb lecekler ne l şk n b r mge
gel şt r r z. Genelleşt r lm ş ötek n n beklent ler ne her zaman ve mutlaka uyduğumuz g b b r durum da
yoktur aslında. Ancak, genelleşt r lm ş ötek arasından, özell kle b z m ç n öneml olan k ş ler n, yan öneml
ötek ler n n baskısına boyun eğer z.

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/sosyolojiye_giris_1/1/index.html 98/238
11/18/2020 Sosyolojiye Giriş I

Mead, nsanı sosyal b r varlık olarak görür. Toplum da, ona göre, nsanın kend etrafında yarattığı sürekl b r
akış, sürekl b r yaratma ve yen den-yaratma, yorumlama, müzakere ve tanımlama sürec çeren b r dünyadır.
B zler hem b reyler, hem de sosyal varlıklarız. Hem toplumu b ç mlend rmekte, hem de onun tarafından
b ç mlend r lmektey z. Hep m z b rçok farklı m nyatür ‘dünya’ ç nde –evden şe, okuldan kafe vb. eğlence
mekanlarına vs. geçerek- yaşarız. Gün çer s nde pek çok farklı statülerden geçer, pek çok farklı rolü oynarız.
Ancak bu m nyatür dünyalar, aynı zamanda, paylaşılan ortak ve genel b r kültürün parçasıdırlar. Bu
‘dünyaların’ her b r temel b r yapıya sah pt r, ancak bell durumlarda onlar da değ ş rler.

Mead’ n anal z nde sınıf mücadeles veya şbölümü değ l, b rey ve onun z hn , let ş m kurma ve yorumlama
yeteneğ yer alır. Sembol k etk leş mc l k gerçek b r toplum tasavvurundan büyük ölçüde yoksundur; aks ne,
daha çok b r grup etk leş m ve ps koloj s ne, genel toplumsal eğ l mlerden z yade nsan toplumsal davranışın
ç d nam kler yle lg l b r yoruma sah pt r.

Mead’e göre, nsan düşünces , deney mler ve eylemler özünde toplumsaldır, yan d ğer nsanları gerekl kılar
ve her toplumsal etk leş m n temel , anlamların semboller –özell kle de d l- aracılığıyla paylaşılması
anlamında sembol k etk leş md r. H çb r nesne –örneğ n sandalye, ev, sevg l veya tutku- let ş m ç ndek
nsanların ona yükled ğ anlam dışında h çb r anlama sah p değ ld r. Paylaşılan anlamlar, semboller olmadan
ne b r nsan etk leş m , ne de b r nsan toplumu var olab l r. Toplumsal hayat ve let ş m, Mead’e göre, ancak
semboller n anlamları toplumun üyeler tarafından Mead’ n ‘rol alma’ adını verd ğ şey ve özel b r sembolün
yorumu sayes nde büyük ölçüde paylaşıldığında mümkün olab l r. B reyler ancak bu ‘rol alma’ sürec
aracılığıyla hem ‘ferd ben’ hem de ‘sosyal ben’ olma yeteneğ , b l nçl olma ve b r benl k algısına sah p olma
yeteneğ gel şt reb l rler. B rey n ç nde yer aldığı toplum veya grup, kend üyeler n n davranışları üzer nde b r
kontrol kurarken, b reyler de d ğerler n n beklent ler n anlamaya ve yorumlamaya çalışırlar. Aslında kültür,
roller ve toplumsal kontrolün varlığına rağmen, Mead’e göre, nsanlar kontrol altındak robotlar değ ld rler ve
nasıl davranacakları konusunda seç mler yaparlar.

Mead’ n talebeler , örneğ n Herbert Blumer, onun bu anal zler n daha da gen şlett ler ve gel şt rd ler. Onun
lg s , nsanların n ç n bel rl b ç mlerde davrandıklarını anlamaktı. Bunun ç n, yüzeysel laboratuvar
deneyler ne veya bas tleşt r c ‘neden-sonuç’ anal zler ne başvurarak, toplumun ‘dışarıdan’ değ l, daha
z yade çer den, katılımcının bakış açısından, ‘doğal’ durumlar ç nde araştırılması gerekt ğ n savundular ve
bu yönde b r metodoloj gel şt rmeye g r şt ler.

Mead, hastalığı neden yle ayrıldığı Ch cago Ün vers tes ’ndek hocalığının son dönemler nde, kend
düşünceler ne l şk n yorumlarına büyük güven duyduğu b r k ş olarak Herbert Blumer (1900-1987)’ şaret
etm ş ve hatta ‘İler Toplumsal Ps koloj ’ adlı ders n onun sürdürmes n stem şt . Blumer, Mead geleneğ n
Ch cago Ün vers tes ’nde y rm beş yıl sürdürmüş ve emekl l ğ ne kadar ders verd ğ Berkeley’dek Cal forn a

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/sosyolojiye_giris_1/1/index.html 99/238
11/18/2020 Sosyolojiye Giriş I

Ün vers tes ’nde b r y rm beş yıl daha sürdürmüştü. Blumer’ n sembol k etk leş mc l ğe başlıca katkıları;
yorum üzer ndek çalışmaları, sembol k etk leş m n üç temel önermes olan yapı, süreç ve metodoloj
konularında olmuştur.

Blumer’ n yorum le lg l tartışması, Mead’ n Watsoncu davranışçılık ya da herhang b r mekan k ‘uyarı-yanıt’


yaklaşımına l şk n görüşler n n daha gen şlet lm ş şekl d r. Mead g b Blumer de, -mantıksal olarak, sembol k
etk leş m n eşyayı aktörün/öznen n açısından anlamaya verd ğ önem n br sonucu olarak
değerlend r leb lecek olan- nsan etk leş m n b l msel açıklamalarında, gözlemleneb l r davranış le öznel
deney m ya da g zl davranışın da d kkate alınması gerekt ğ n savunur.

Blumer ç n yapı, b r ‘del gömleğ ’d r. Mead g b o da, nsanları her zaman etk n, her zaman çabalayan ve
uyum sağlayab len varlıklar olarak kabul eder ve Mead’ n totplum le lg l anlayışı le, toplumu b r yapı olarak
kabul eden yaygın sosyoloj k görüş arasında b r fark olduğunun altını ç zer. Fakat Mead’ n, toplumda yapının
varlığını reddetmed ğ n de vurgular. Toplumsal roller, statüler, mertebeler, bürokrat k örgütler, kurumlar
arası l şk ler, farklı ayrımsal otor te l şk ler g b toplumsal yapıları kabul etmekle b rl kte, nsan davranışını
yalnızca bunların bel rlemed ğ n fade eder.

Blumer’ n sembol k etk leş mc l ğe yaptığı başlıca katkılardan b r tanes , bu yaklaşımın metodoloj s n
gel şt rm ş olmasıdır. Metodoloj k sorularla lg l tartışmaları; saha çalışmaları, etnografya ve n tel ksel
sosyoloj n n kullanımı ve yaygınlaşması g b etk lerde bulunmuştur. Bu çerçevede toplumsal dünyayı
doğrudan ncelemek ve daha yakından tanımak ç n ‘keşfetmek’ ve ‘yakından ncelemek’ adını verd ğ k
sorgulama yöntem öner r.

Sembol k etk leş mc l k çer s nde değerlend r len b r d ğer sosyolog, çalışmalarıyla Peter Blau g b b r
rasyonel terc h teor syen ne, Randall Coll ns g b çatışma teor syen ne ve etnometodologlara lham verm ş,
onları etk lem ş b r k ş olan Erv ng Go man (1922-1982)’dır. Go man da, Blumer g b , Mead’den
etk lenm şt r. Bu etk , onun Günlük Yaşamda Benl ğ n Sunumları ([The Presentat on of Self n Everyday L fe,
1959], çev. Özde Duygu Gürkan, İstanbul: Met s Yay., 2009) s ml lk eser nden t baren görülür. O da, sıkı b r
Mead tak pç s olarak, nsanları etk n ve zek varlıklar olarak kabul eder. St gma ([Damga] 1963) s ml
çalışmasında, her şey kend ler ne karşı olduğunda dah b r ben duygusunu muhafaza etmey başarab len
yaratıcı, aykırı ya da b r şek lde lekelenm ş k ş ler ele alır (bu çalışmasındak görüşler ‘damga’ teor s olarak
adlandırılır). Asylums ([Akıl Hastaneler ] 1961)’da akıl hastalarının bulunduğu b r kurumda yapmış olduğu
gözlemler onu aynı durumda olan b reyler n oldukça öneml b r zaman sürec ç nde, gen ş toplumdan tecr t
ed lm ş olarak kapalı ve bazı yöntemlere göre yönet len hayat sürdükler b r yer olan bütüncül kurum
kavramını cat etmes ne götürmüştür.

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/sosyolojiye_giris_1/1/index.html 100/238
11/18/2020 Sosyolojiye Giriş I

Go man, çalışmalarında sembol k etk leş mc ler n kullanmış oldukları b r çok yöntem b r araya get r r: Vaka
çalışmalarında elde ed len ver lerle tamamlanan katılımcı gözlemler, otob yograf ler, mektuplar, gazete
makaleler ve gazete lanları. Asylums’dak yaklaşımını ‘benl ğ n kader n ele alan sembol k etk leş m
çerçeves ’ olarak tanımlar.

Durkhe m’ n yazıları ve özell kle de D n Hayatın İlk B ç mler s ml çalışmasından büyük ölçüde etk lenm şt r.
Bu etk ye bağlı olarak Interact on R tual ([Etk leş m Ay n ] 1967) s ml b r eser yazmakla yet nmem ş, ay n
teması pek çok çalışmasında yer bulmuştur. Örneğ n göster ler , spor olaylarını ve dans g b törensel
uygulamaları tartışırken sıklıkla Durkhe m’ n yaklaşımlarına göndermelerde bulunur. Ona göre, tehl kel b r
şek lde hastalarla görevl ler olarak bölünmüş b r toplum, bu törenler aracılığıyla kend n b r arada tutab l r.
Durkhe m’ n etk s , özell kle lk çalışmalarında bulunmakla b rl kte, sürekl ve çok kapsamlı olmamıştır. Z ra
Durkhe m’ n yapının bel rley c l ğ ne verd ğ önem Go man’ın yaklaşımlarına uygun değ ld r. Sonrasında
daha z yade, S mmel’ n sayısız küçük sentezler ve ‘toplumun atomları’ olarak adlandırdığı b reyler n
bağlayıcı l şk ler üzer ne odaklanır. Son çalışmalarında se Go man, yapısalcılığın farklı b r şekl ne doğru
yola çıkmış gözükür.

Go man’ın sembol k etk leş mc yaklaşıma yaptığı başlıca katkılardan b r , nsan davranışlarını b r t yatro
oyunu üzer nden fade ett ğ dramaturj k f k rler d r. B reyler n kend ler n ve etk nl kler n günlük
hayatlarında nasıl gösterd kler yle lg lenen Go man, Günlük Yaşamda Benl ğ n Sunumları’nda, sosyoloj k b r
kavram olan rol kavramını almış ve nsan davranışlarını t yatro sahnes üzer nde çözümlemek suret yle tekrar
açığa çıkarmaya çalışmıştır. Ona göre toplumsal hayat ya da gündel k hayat, kadın ve erkek oyuncuların
sahne üzer nde, sahne arkasında (arka bölgede) üzer nde çalışmış oldukları roller ön bölgede, yan sahnede
oynadıkları b r t yatro oyunu g b d r. Asıl hazırlık arka bölgede gerçekleş r, ön bölgede olup b tenler –yan ,
sahnede oynanan oyun- sey rc y ustalıkla dare etme çabasıdır. Sahne arkasında aktör, kostümler n
ayarlanmasından suflör ver lmes ne, oyuncunun rahatlamasına varıncaya dek pek çok yardım alır. Sahne
önünde de bu hazırlık sonucunda craat söz konusudur. Sahne öne ve arkası faal yetler y
düzenlenmed ğ nde, aktör rolünü y oynayamaz ve göster farklı ölçülerde daha az başarılı olur. Burada
Go man, d kkat m z sahne arkasına çekerek, k ş n n kend s n kamuya başarılı b r şek lde takd m etmes ç n
gerekl g zl şlemler anlamamıza yardımcı olmaktadır. B ze gündel k hayat oyununda, aktörler n/özneler n
kend ler n evde, okulda, şyer nde, komşuluklarda ve d ğer m kro faal yet alanlarında nasıl y
görüntüled kler n anlatmaktadır.

Go man’ın b r d ğer katkısı, ‘etk leş m düzen ’ hakkındak görüşüdür. Ölümünden öncek ‘The Interact on
Order’ ([‘Etk leş m Düzen ’], Amer can Soc olog cal Rev ew, 48 (Şubat 1983):1-17) başlıklı son yazısı,
Go man’ın bütün meslek hayatı boyunca uğraşlarının odağındak konu hakkındaydı: İk ya da daha fazla
b rey n huzurunda yüz yüze etk leş m alanı.

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/sosyolojiye_giris_1/1/index.html 101/238
11/18/2020 Sosyolojiye Giriş I

Bütün hayatının çalışma konusunu özetleyen –konuşma olarak düşünülmüş- bu yazısında Go man,
etk leş m düzen n kend başına bağımsız b r alan olarak ele alma g r ş m nde bulunur. Yazıda, etk leş m
düzen n n en küçüğünden en büyüğüne kadar temel b r mler n ve tekrar eden yapı ve süreçler n özetler: (1)
K ş ler (tek, ç , sıralar, olaylar ya da kuyruklar hal nde); (2) Temaslar (f z ksel olarak aynı yerde bulunmak,
telefon konuşması ya da mektuplaşma); (3) karşılaşmalar (b l nçl olarak b r arada bulunan katılımcılar); (4)
platform göster ler (konferans, resm b r toplantı, b r t yatro ya da müz k göster s ); ve (5) kutlama le lg l
toplumsal gerekl l kler.

Wallace ve Wolf’a göre “Go man’ın toplumb l m ne bıraktığı m ras, başkanlık konuşmasının sonunda,
etk leş m düzen üzer nde yapılacak olan araştırmaya yen b r yön gösterm ş olmasıdır. Meslek hayatının
öneml b r kısmını, taat etme durumunda olan nsanlar, ayrıcalığı olmayan gruplar üzer nde odaklanarak,
haksızlığa uğramış k mseler ncelemekle geç rm ş olan Go man farklı b r şey tavs ye etmekted r.
Toplumb l mc ler n, ‘kurumsal yetk lere sah p olan –pol s, general, hükümet üyeler , ebeveynler, erkekler,
beyazlar, ulusçular, medyacılar ve gerçekl ğ n yorumlarına resmî b r karakter vereb lecek mevk lerde
olanların faydalanmakta oldukları toplumsal düzenlemeler n destek beklemeden çözümlemeler n ’
yapmalarını stemekted r.

Burada Go man, toplumsal düzende ve toplumsal gerçekl ğ n yönet m nde güç alem ne h tap eder. İtaat
etme durumunda olanlar le emretme durumunda olan b reyler arasında tekrarlanan etk leş m örüntüler n
anlamak ç n toplumb l mc ler n d kkatler n bu k nc s n n dünyasına çev rmeler n ster. Bu tavs yes nde,
toplumumuzda kt dar mevk ler nde bulunan k mseler n ncelenmes çabasında, m krososyoloj k
araştırmacıları, çatışma kuramcıları ç n b r anahtar kavram olan güç l şk ler le lg lenmeye zorlamaktadır.
Son çözümlemede bu, toplumb l m çözümlemes n n m kro ve makro düzeyler arasında köprü kurmaya
doğru b r çaba olab l r.”8

Net ce olarak, sembol k etk leş mc l k, esas t bar yle, S mmel’ n fades yle ‘toplumun atomları’ arasındak
etk leş m üzer ne odaklanan b r toplumsal ps koloj k bakış açısı olarak tanımlanab l r. Bunun sonucu olarak
nsan davranışlarının dondurulmuş b r fotoğrafı yer ne hareketl b r resm , tepeden bakış yer ne yakın çek m
b r resm olarak görüleb l r.

Sembol k etk leş mc l k, sosyoloj n n ana alanında olan b r yaklaşım olarak kabul ed lmez; fakat son y rm
otuz yılda marj nall kten daha fazla kurtulmaya, pek çok çek rdek kavramı kabul görmeye başlamıştır. ABD’de
kurulan bazı dernek ve yayınlanan derg lerle b rl kte sembol k etk leş mc l k yen den canlanmaya başlamış
görünüyor. Öznel anlama ve yapıya karşılık, sürece b r nc derecede önem veren b r yaklaşım, başkasının
gözünden görülen başkasının dünyasını yakalamaya çalışan b r metodoloj le b r arada, başka türlü
cevaplanması zor öneml sosyoloj k sorular sormakta ve bu yönüyle de lg görmekted r.

6.4. Fenomenolojik Sosyoloji


https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/sosyolojiye_giris_1/1/index.html 102/238
11/18/2020 Sosyolojiye Giriş I

Fenomenoloj k sosyoloj b rçok farklı sosyoloj k anal z t p n kapsayan b r adlandırmadır. Fenomenoloj k


sosyoloj n n çıkış noktası, f lozof Edmund Husserl (1859-1938) tarafından gel şt r len felsefî teor d r. 1960’ların
sonu ve 1970’lerde Alfred Schutz (1889-1959), onun görüşler n Mead’ n görüşler yle b rleşt rmek suret yle
fenomenoloj k sosyoloj olarak adlandırılan ve kısa zamanda sosyoloj teor ler arasında lg gören yaklaşımı
gel şt rd . Fakat Schutz’ün fenomenoloj k sosyoloj n n temel n oluşturan çalışmaları 1932’de yayınlanan
Weber’ n yazıları hakkındak düşünceler n çeren çalışmasına kadar götürüleb l r. Schutz, bu çalışmasında
klas k sosyoloj n n yen b r yorumunu yapmayı den yordu. Weber’ n, önem n vurgulamış olsa da, verstehen
(anlama) veya poz t v st sosyal b l mler n kullandığı ‘açıklama’ kavramına karşı yorumlayıcı sosyoloj n n
terc h ett ğ ‘anlama’ kavramını yeter nce açıklamadığı kanaat nded r. Verstehen bazen sağduyusal b lg y ,
bazı durumlarda sosyal b l mlere özgü b r yöntem anlatır. Schutz’un temel f kr ve katkısı, verstehen’ n lk
anlamını gel şt rmes ve gündel k hayatımızda kend m z n ve d ğer nsanların eylemler n anlamakta
kullandığımız yorumlama süreçler n araştırmayı önermes d r.

Fenomenoloj ; b rey ve onun b l nçl deney mler le başlayan ve daha önceden var olan kabuller, ön yargılar
ve felsef dogmalardan kaçınmaya çalışan b r yöntemd r. Olayları toplumsal aktör tarafından ‘doğrudan
doğruya’ algılandığı şekl yle nceler. Fenomen sözcüğünün temelde k anlamı vardır: (1) B r algı nesnes ,
gördüğümüz, duyularımızla h ssett ğ m z ve algıladığımız b r şeyd r. (2) Sıra dışı b r şey, henüz
açıklayamadığımız veya anlayamadığımız normal dışı b r şey. İlk tanım, dış dünyanın gözler m zle
algılanab len kend ne a t b r gerçekl ğe sah p olduğu varsayımına dayanan b l msel ve gündel k b r tanımdır.
İk nc s se ‘yorumlayıcı’ b r tanımdır; yan kend ne has bağımsız b r gerçekl ğe sah p olmayan f z k dünyayı
duyularımız aracılığıyla anlar ve onu kend yorumlarımıza göre yen den yaratırız. Fenomenoloj ye göre,
örneğ n gerçekte sandalye veya masa d ye b r şey yoktur; bunlar sadece bel rl şlevler yükled ğ m z ahşap
formlardır. O nedenle, fenomenoloj f z k dünyanın asla değ şmeyen ve bütün nsanlar ç n aynı olan ‘gerçek’
b r dünya olmadığını savunur. Daha z yade o, varoluşu ç n nsanların yorumlarına veya ona yükled ğ
anlamlara bağlı ‘görel ’ b r dünyadır.

Fenomenologlar sosyal dünyaya –f z k dünyaya göre- çok daha görel kavramlarla bakarlar. F z k dünyadak
nesneler (örneğ n, ağaçlar, dağlar vs.) nsanların n telend rmeler ne bakmaksızın f z ksel olarak var
olmalarına karşın, sosyal dünyadak aşk, suç vb. kavramlar tamamen nsanların yarattıkları şeylerd r. Var
oluşları bütünüyle nsanların algılarına, yorumlarına ve yükled kler anlamlara bağlıdır. Benzer şek lde,
poz t v st yaklaşımda tasv r ed len n aks ne toplum, kend ne a t b r var oluşa sah p orada b r şey değ l, aks ne
gündel k yaşantılarımız sırasında rut nler m z, etk leş mler m z ve d ğerler yle paylaştığımız ortak
kabuller m z aracılığıyla yarattığımız ve yen den-yarattığımız b r şeyd r. Bu yorumlama ve let ş m n anahtarı
d ld r ve kend toplumumuzun genel kabuller n /sağduyusal b lg ler n sosyalleşme aracılığıyla öğren r z.
Sosyal dünya d ğerler yle b rl kte yaşanılan deney mler aracılığıyla öğren len b r dünyadır.

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/sosyolojiye_giris_1/1/index.html 103/238
11/18/2020 Sosyolojiye Giriş I

Bu anlamda, fenomenoloj , nsan b l nc n n ve nsanların ç nde yaşadıkları dünyayı yorumlama b ç mler n n


araştırılmasıdır. Schutz; nsanın ‘Yaşantı-Dünyası’nın ‘temeller ne nmek’ ve onun özünü ortaya çıkarmak
çabasında olan Husserl’ n yaklaşımlarını toplumun araştırılmasına uyarlamaya ve bu kadar görel ve
değ şken olan toplumsal dünyamızın b zler gündel k temelde nasıl b r arada tuttuğunu tahl l etmeye çalışır.
Eğer tamamen yoruma bağlıysa, tamamen z h nlerdeyse, o halde toplum devamlılığını nasıl sağlar? Bu
noktada Schutz, gündel k toplumsal düzende üç anahtar öğe bel rler: (1) Sağduyu b lg s ; (2) t pleşt rmeler;
ve (3) Karşılıklılık.

Özneler-arasılıkla lg l bu üç unsur, b rl kte, gündel k hayatın görünür düzen n yaratır. Bu genel kabuller
sosyalleşmeyle öğren r, onlara uyum sağlar ve gerekt ğ nde onlara l şk n algılarımızı değ şt r r z.
Fenomenologlara göre toplumsal düzen, o nedenle, ‘müzakere ed lm ş’ b düzen, çoğu nsanın gündel k
yaşantılarını ve şler n sürdürmeye çalışırken ç nde yer aldığı ‘yaşantı-dünyasının’ temel n oluşturan prat k
b r çerçeved r.

Hep m z n özel b r geçm ş , lg l ve stekler , kend s ve dünya hakkında b r görüşü vardır; ancak b z bunları
ancak b rl kte çalışırken, ortak anlamlar ve kabullere başvururken hayata geç reb l r z. Bu ortak kabuller
şlemez hale geld ğ nde, temel uzlaşma çöktüğünde toplumsal b r kargaşa ve düzens zl k ortaya çıkar. Bu
durum, farklı düzeylerde ve ş ddetlerde karşımıza çıkab l r.

Bu anlamda Schutz’un toplumsal dünya anlayışı, toplumsal düzen n genel kabuller ve yorumlara dayalı
müzakere ed lm ş b r gerçekl k olduğunu savunan, büyük ölçüde yorumcu b r yaklaşımdır. Ona göre
sosyoloğun rolü, bu dünyanın özünü anlamaktır. Bunu yapab lmes ç n h çb r şeye mutlak gözüyle
bakmadan, aks ne dünyayı veya özel b r toplumsal durumu –o olay ya da dünya ç nde bulunanlar g b -
görmeye çalışarak, tutumlarını askıya veya ‘paranteze alma’sı gerek r. Z ra bu dünyayı yaratan, onlar ve
onların yorumlarıdır. Bu dünyayı anlamak ç n ona ‘yabancı’ b r g b yaklaşmalı, fakat aynı zamanda d ğer
nsanların dünyayı nasıl gördükler n anlamak ç n kend b l nc n , anlayışını ve hatta sezg ler n kullanmalıdır.
Bunun yanı sıra, sadece nsanların nasıl davrandıklarını değ l, n ç n öyle davrandıklarını anlamak ç n de
nsanların gerçek davranış ve eylemler yle olduğu kadar, güdüler , duyguları ve düşünceler yle, tüm duyusal-
algı b ç mler yle de lg lenmel d r.

Bu çerçevede Schutz, gündel k hayatın temel n oluşturan ana kabuller , nsanların kend hayat tarzlarını,
rut nler düzenlemekte ve d ğerler yle let ş m kurmanın ve b rl kte yaşayab lmen n temel olarak sağduyusal
b lg ler nşa etmekte kullandıkları ‘t pleşt rmeler’ ortaya çıkarmaya ve anlamaya çalışır. İnsanlar
etraflarındak dünya ç nde ortak b r dünya varsayımı altında hareket ederler ve dünyayı bu varsayım
temel nde anlarlar. Onlar d ğerler n n gündel k dünyayı kend ler g b gördükler n varsayarlar ve bu yüzden
b r ‘perspekt fler n karşılıklılığı’, sosyal düzen ve özneler-arasılığın temel n oluşturan ve b r arada tutan b r
‘doğal tutum’ söz konusudur. Araştırmacının rolü, Schutz’a göre, b zzat hayattan uzak soyut kavramlar ve

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/sosyolojiye_giris_1/1/index.html 104/238
11/18/2020 Sosyolojiye Giriş I

b l msel teor ler gel şt rerek hayatı nesnel ve dışarıdan araştırmak değ l, aks ne onun ç ne görmek ve onu
üyeler n n gözüyle görmekt r. Toplumsal dünya, yaşayan akt f üyeler tarafından her gün yaratılan ve yen den-
yaratılan ve ortak anlayışlar ve l şk ler temel nde yaşantıları b ç mlend ren sürekl değ ş k hal ndek canlı b r
sosyal deney md r. O ‘b r Yaşantı-Dünyası’, gündel k deney mler ve kültür dünyasıdır. Hayatın anlamı,
üyeler n n onu yaşarken her zaman b l nçl ve akt f olarak yükled kler anlamdır.

6.5. Etnometodoloji

Başlangıcı Harold Garf nkel (1917-2011)’ n 1945’te mahkeme jür üyeler n n müzakereler ne a t bant
kayıtlarını çözümlemes ne kadar ger götürüleb len etnometodoloj ,9 nsanların etraflarındak dünyayı
anlamak ç n kullandıkları metotları fade eden b r ter md r.

Parsons’ın öğrenc s , Schutz’ün fenomenoloj k düşünceler nden büyük ölçüde etk lenm ş b r olan Harold
Garf nkel’ n kurucusu olduğu etnometodoloj , onun 1967’de yayınlanan k tabı Stud es n Ethnomethodology
10 le b rl kte bağımsız ve b l nçl b r araştırma g r ş m olarak gel şmeye başladı.

Genell kle yorumlayıcı/anlamacı sosyoloj geleneğ n n b r parçası olarak değerlend r len etnometodoloj ;
gündel k hayatın, nsanların gündel k şler n sürdürmekte kullandıkları rut nler ve kuralların dostlar veya
a le, ş arkadaşları veya müşter ler, yabancılar veya tanıdıklar olarak d ğer nsanlarla alışver şler ve
l şk ler nde kullandıkları normların ve değerler n araştırılmasıdır. Tamlamanın ‘etno’ kısmı, b r grubun
üyeler ya da halk veya nsanlar olarak tercüme ed lecek olursa, ter m, ‘üyeler n kend toplumsal dünyalarını
anlama yöntemler ’ olarak fade ed leb l r. Etnometodoloj , nsanların günlük etk nl kler ne verd kler anlam
(bu etk nl kler nasıl anladıkları) le lg l d r. B r başka dey şle, etnometodoloj , b rçoğu olduğu g b kabul
ed len, alışkanlık hal ne gelen ve sorgulanmadan yapılan yaşam dünyasına b r problemat k olarak yaklaşır.

Etnometodologlar, araştırmalarının merkez ne gündel k gerçekl ğ yerleşt r rler. Onlara göre toplumsal
düzen oluşturan şey; gündel k hayatın rut nler ve sağduyusal anlayışlarının ardından yatan ortak f k rler,
karşılıklı beklent ler ve paylaşılan anlamlardır. Garf nkel’ n araştırmasının temel b r özell ğ , toplumsal
düzen n oldukça kırılgan doğasını aydınlatmak ç n doğal deneyler yapmaktı. Örneğ n, o gündel k rut nler n
önem n aydınlatmak ç n, öğrenc ler nden –kalabalık b r otobüste yüksek sesle şarkı söylemek veya yaşlı
bayanlar ve ham le kadınları yerler n kend ler ne vermeye zorlamak vb. g b - bu rut nler b l nçl olarak hlal
etmeler n stem şt .

Bu türden deneylerden hareketle Garf nkel, toplumun sıradan üyeler n n gerçekl ğ yorumlama çabalarının
yanı sıra, bu gerçekl ğ her gün yaratma (ve yen den-yaratma) kapas tes ne sah p olduklarını açıklamak ç n
üç temel kavram gel şt rd : (1) Dökümanter yorum metodu, (2) refleks v te, ve (3) bağlama gönder ml l k.
Dökümanter yorum le her gün gördüğümüz ve yaşadığımız olağandışı çeş tl l ktek olgunun bel rl temel
kalıplarını bel rleme b ç m m z fade eder. Bu genel kalıpları yaşadığımız özel olayları anlamakta kullanırız.

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/sosyolojiye_giris_1/1/index.html 105/238
11/18/2020 Sosyolojiye Giriş I

Toplumsal hayat bu nedenle refleks r; yan her özel parça daha genel b r temanın b r yansımasıdır/kanıtıdır
ve aynı zamanda her yansıma veya kanıt da genel temanın b r parçasıdır. Her b r b r d ğer n aydınlatmakla
kalmaz, ‘kend n doğrulayan b r kehanet’ gel ş r. Genel gerçekl k anlayışımız b reysel kanıtları önceden
bel rlenm ş –ve toplumsal hayata l şk n or j nal resm m z doğrulayacak- b ç mde özel kanıtlar seçmeye ve
yorumlamaya yönelt r. H ç b r kel me ya da eylem, lg l konuşma veya durumun yer aldığı bağlam dışında b r
anlama sah p değ ld r. Her b r fade, bağlama-gönder ml l k kavramı ışığında değerlend recek olursak, fade
ed ld ğ bağlama, fade ed ş b ç m ne, ses tonuna, m m klere bağlı olarak farklı anlamlar kazanab l r ve farklı
şek llerde yorumlanab l r.

N tek m Garf nkel ve pek çok etnometodolog ç n, d l ve b r etk nl k olarak konuşma sadece dünyayı
anlamakta değ l, aynı zamanda onu yaratmakta da kullandığımız b r araçtır. Sözcükler yalnızca olan şey
fade eden semboller değ l, şeyler yaratmanın, toplumun şley ş n n temel araçlarıdır. Bu kavram,
etnometodologlar arasında o kadar önemsen r k , Harvey Sacks g b ler ‘konuşma anal z ’n müstak l b r alt-
d s pl n hal ne get rmeye çalışmışlardır.

Garf nkel, özell kle, geleneksel sosyoloj n n toplumsal düzen n sokaktan nsanları görüşler ve
açıklamalarının ötes nde ve üzer nde kend ne a t bağımsız b r gerçekl ğe sah p olduğuna l şk n
yaklaşımlarını çürütmeye çalışır. Sıradan nsanlar, sadece toplumun tal matlarına uyan ‘kültürel aptallar’
değ ld rler. Ona göre, sosyologların toplumu anlama metotları özünde sokaktak nsanlarınk nden üstün
değ ld r. Sokaktak nsan da b r anlamda sosyologtur. Sosyologların rolü, sadece nsanların ç nde yaşadıkları
‘dünya’yı her gün nasıl yarattıkları ve yen den-yarattıklarını bet mlemek ve açıklamaktır. Toplumsal kurallar,
Garf nkel’e göre, ‘yapı’ya ve ‘toplum’a hak m ve bel rley c b r konum veren yaklaşımların tasv r ett kler n n
aks ne, toplumsal s stemdek ve ortak kültürdek zorunlulukların b r sonucu değ ld rler. İnsanlar toplum
tarafından kontrol ed len ve koşullandırılan pas f aptallar değ ld rler; daha z yade onlar, gündel k yaratma ve
yen den-yaratma süreçler n n akt f katılımcılarıdır.

6.6. Bakış-Açısı Kuramı (Standpoint Theory)

Fenomenoloj k sosyoloj n n, alışılagelm ş kabuller sorgulayan, kültürel olarak öğren lm ş f k rlere meydan
okuyan ve gündel k hayatı anlayab lmek ç n alışılagelm ş olanları problemat k hale get ren tutumunun b r
örneğ n Dorothy E. Sm th’ n gerçekleşt rd ğ kadınlık tartışması oluşturur. Ona göre, kadınlığın fem n st
açıdan araştırılması, toplumsallaşma yoluyla üret len ve kadınların b r şek lde boyun eğd kler b r normat f
düzenden farklı b r yerden bakmaktır.

Dorothy Sm th’ n bakış açısı kuramı, k nc l olarak görülen b reyler n gündüz/gece hayatlarını araştırmaktadır.
Sm th’ n kuramı, kadın bakış açısı üzer ne odaklanmışsa da, bakış açısı kuramı, Patr c a H ll Coll ns’ n s yah
kadınların durumunu anal z etmes g b , k nc l durumda olan başka b reyler n bakış açılarını da kapsar:

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/sosyolojiye_giris_1/1/index.html 106/238
11/18/2020 Sosyolojiye Giriş I

Yoksul beyaz kadın ve erkekler, homoseksüel kadın ve erkekler, Avrupa’da ve ABD’dek göçmenler ve
azınlıklar, d nsel gruplar vs...

Sm th’ n fem n st bakış açısı kuramı, hem toplumsal-yapısal, hem de toplumsal-ps koloj k öğeler çer r.
Çalışmaları m krososyoloj k ve makrososyoloj k çözümleme düzeyler arasında köprü kurmaya çalışır.
Kadınların gündel k deney mler nde yaşanan erkek egemen yapılar ve kadınların bu deney mler hakkındak
düşünceler üzer ne yoğunlaşan Sm th, kend yaklaşımını, Marx ve Engels tarafından gel şt r len tar hsel
materyal st yaklaşım le Garf nkel’ n etnometodoloj s n n b r sentez olarak değerlend rmekted r.

6.7. Postmodernizm/Postmodernite

‘Postmodern’ sözcüğünün kayda geçen lk kullanımı 1870’lere kadar uzanır. Sonrak yıllarda bazen olumlu,
bazen olumsuz anlamlarda kullanılsa da, kes n anlamını 20. Yüzyılın k nc yarısında kazanmaya başlar.

1870’lerde İng l z ressam John Watk ns Chapman, dönem n devr mc yen sanat üslubu empresyon zm n
ötes ne geçen sanatın ‘postmodern res m’ olarak tanımlanab leceğ n öne sürmüştü. 1917’ye kadar
‘postmodern’, savaşın tahr p ett ğ Avrupa’da gel şen yen m l tar st ve ant -hüman st kültür tarzını
tanımlamak ç n yazar Rudolf Pannw tz tarafından kullanılmaktaydı. 1920’ler ve 1930’larda ABD’l teolog
Bernard I. Bell, dünyev olanı reddeden ve d nî nancı seçen b r k ş olarak ‘postmodern st’ten olumlu
anlamda söz ed yordu. Tar hç Arnold Toynbee, meşhur eser A Study of H story’de [(1934-1961) or j nal 12
c lt olan eser n 2 c ltl k hülasası Tar h B l nc olarak Türkçe’ye çevr ld (1. Baskı, İstanbul: Bateş Yay., 1978)],
Avrupa tar h n n 1870’lerden sonrak dönem ç n ‘Batı tar h n n post-Modern Çağı’ olarak, k ‘dünya’
savaşının kanıtladığı üzere kültürel çöküşün bel rled ğ b r çağ olarak söz ett ğ nde ter m n kötümser/olumsuz
anlamı ger döndü. Postmodern b r dünya, yer ne geçt ğ modern dünyadan (1475-1875) yaşamak ç n hem
daha az güvenl , hem de daha az caz p b r yerd . N hayet kavramı İk nc Savaş sonrasında nşa ed len
prefabr k evler şaret etmek üzere kullanan m marlık teor syen Joseph Hudnut’la b rl kte, ter m ‘ultra-
modern’ anlamını kazanmaya başladı. Hudnut’un postmodern nsanı duygusuzdu ve kend yaşamının
n tel ğ n artırmak ç n b l me üm t bağlıyordu. Postmodern zm n, kavram olarak m marlık alanında kök
saldığı açıktır. Bu çerçevede, m marlık teor syen Charles Jenks, postmodern zm teor k b r kavram olarak
popüler hale get rmek ç n çok yoğun uğraş verm ş b r k ş d r.

Postmodern zm ter m n n teor k b r bütünü fade ett ğ konusunda b r mutabakat bulunuyor. Bu bütün, Jean-
Franço s Lyotard ve Jean Baudr llard g b yazarların met nler nden oluşan b r seçk le bu seçk n n, -b r kısmı,
postmodern st olarak adlandırılmayı kabul etmeseler dah - Jacques Lacan, Roland Barthes, M chel Foucault
ve Jacques Derr da g b post-yapısalcılar tarafından kaleme alınmış başka b r met nler kümes nce bell b r
tarzda okunması sonucunda gel şt r lmes n kapsıyor.

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/sosyolojiye_giris_1/1/index.html 107/238
11/18/2020 Sosyolojiye Giriş I

Lyotard, ter m cat eden k ş olmamasına karşın, postmodern zm sosyoloj n n lg lend ğ b r konu hal ne
get ren met n (La Cond t on Postmoderne: rapport sur le savo r, Par s: M nu t, 1979) [Postmodern Durum, çev.
Ahmet Ç ğdem, Ankara: Vad Yay., 2000]) ona a tt r. Lyotard, bu eser nde, ler kap tal st toplumlarda yaşayan
nsanların, en azından 1960’ların başından t baren postmodern b r dünyada yaşadıklarını lan etm şt .
Lyotard’ın yen olarak yaptığı; postmodern zm n yalnızca yen b r yaratıcı teor tarzı ya da bütünü olmadığı,
aynı zamanda geçm ş k yüzyıldak b l msel faal yetler n –sosyal b l msel faal yetler dah l- meşrulaştırdığı k
büyük m t ya da ‘üst-anlatı’ya duyulan nancın artık gen ş ölçüde geçerl l ğ n y t rd ğ n n geç de olsa farkına
varıldığı genel b r toplumsal durum olduğunu lan etmekt : B r yandan, 20. Yüzyılın büyük suçlarında tüm
b l mler n suç ortaklığı yapmış olması neden yle ‘özgürleşme m t ’ne duyulan nanç y t r lm ş; öte yandan
‘doğruluk m t ’ne duyulan nanç, -Paul Feyerabend, Thomas Kuhn vb. g b - b l m tar hç ler ve felsefec ler n n
şüphec düşünceler sonucunda s l n p yok olmuştu. Lyotard’a göre, genelleşm ş b r eğ l m olan ‘üst-anlatılara
nanmama’nın en açık sonucu, ler kap tal st toplumların sak nler n n artık, ne eylemler n n değer n n ne de
önermeler n n doğruluğunun b r garant s olduğu, yalnızca ‘d l oyunları’nın gözlen p kültürel alanda h ç b r
ekonom k kısıtlamanın olmadığı b r dünyada yaşıyor olmalarıdır.

Postmodern stler geleneksel sosyoloj y bütünüyle reddederler. Hatta onlar toplumun bütününü, geçm ş ,
bugünü ve geleceğ n anal z edeb lecek etraflı ve tam kapsamlı b r sosyoloj k teor ht mal n de reddederler.
Onlar toplumların evr m sürec sonucunda veya devr mlerle daha y b r geleceğe doğru, daha nsan , daha
uygar ve rasyonal gel şme evres ne doğru lerled ğ düşünces n reddederler. B l msel yöntem reddeder ve
akıl ve nesnell ğ n toplumun hak kat n ve temel tar hsel gel şme yasalarını ortaya çıkarma potans yel n de
kabul etmezler. Özünde onlar, modern sosyoloj y mevcut hal yle güncelleşt rmeye karşı çıkarlar.

Postmodernl k hang kılığa bürünürse bürünsün, modern st sembol k düzenler n çözülmes n beraber nde
get rmekted r. Tüm evrenseller n varlığını, modernl ğ n söylemler n n ve gönderme yaptığı kategor ler n
(özne, topluluk, devlet, kullanım değer , toplumsal sınıf vs..) örgütsüzleşm ş kap tal zm artık
açıklayamadıkları gerekçes yle kar eder ve onun yer ne yen b r ‘paraloj ’ kültürünü geç r r. Yaşam
dünyalarının çoğullaşmasıyla tanımlanan postmodern zm n en fazla göze çarpan özell kler , Bauman’ın fade
ett ğ , ‘çeş tl l k, olumsallık ve muğlaklık’, ‘kültürler n, komünal gelenekler n, deoloj ler n, yaşam b ç mler n n
ya da d l oyunlarının sürekl ve nd rgenemez çoğulluğu’dur.

Postmodern toplum b ç mler n n karakter st k özell kler n , postmodern st teor syenlerden bağımsız olarak,
toparlayacak olursak karşımıza şöyle b r tablo çıkıyor:

Modern zm n temel özell kler nden b r tanes farklılaştırma, ayrıştırma se eğer, postmodern zm de bunun
ters yle, yan farklılaştırmama, ayrıştırmama le tanımlamak mümkündür. Modern zmde şlevsel olarak
farklılaşan, b rb rler nden ayrılan ve ayrıştırılan ne varsa (örneğ n b l m ve ahlak, b l m ve sanat)

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/sosyolojiye_giris_1/1/index.html 108/238
11/18/2020 Sosyolojiye Giriş I

postmodern zmde tekrar b r araya get r l r. Fakat bu süreç s stems z b r çözülme ve parçalanma şekl nde
olmaz. Aks ne bu, sanatçıların kolaj yapmaları g b b l nçl b r nşadır.

Forma l şk n lkeler n ve estet k ölçütler posmodern zmde gal p gel r. Retor k önem kazanır. B r faden n
etk s , doğruluğundan daha merkez b r konuma sah p hale gel r. Zarf mazru an daha öneml d r. Sunuş
b ç m , çer kten daha öneml d r. F gürler, ron ve met nlerarasılıktır. Bu durum, met nler –gerçekl ğe değ l-
d ğer met nlere dayanmasına sebep olur.

Mekansal olarak merkez ve çevre ayrımı daha muğlak hale gel r. Merkez leşt rme yer ne merkezs zleşme
gündeme gel r. Bunu artık tek b r merkezden z yade b r çok çevreye sah p olan, esk merkezler gücünü
y t rm ş metropollerde gözlemek mümkündür. Merkez ve çevre b rb r ne karışmaktadır. Bu durum sosyoloj k
teor de şu şek lde fades n bulur: Özne artık merkezde değ ld r; Foucault’nun fade ett ğ g b , modern nsan
resm ‘kumdak b r suret’ g b kaybolab l r. Tek b r merkez yer ne, yan yana pek çok merkez n bulunması;
farklılıkların yan yana yaşamasını öngören b r hoşgörünün gel ş m ne katkı sağlayab l r.

Postmodern zm n b r başka görüngüsü kültüre karşı yen uyanan lg y tems l eden kültürleşmed r.
Günümüzde s yaset ve kültür, ekonom ve kültür ç çe geçm şlerd r. Kültür t car leşt r ld . Reklamlar b rer
sanat nesnes hal ne geld .

Postmodern zmde entelektüeller yen b r rol üstlen rler. Onlar artık yol gösteren ‘meşrulaştırıcılar’ değ l,
anlam l şk ler n gösteren çev rmenler hal ne gel r. Görevler gerçekl k modeller gel şt rmek değ l, anlam
bağlantılarını d ğerler ç n tercüme etmekt r.

Sonuç olarak, çağdaş sosyoloj teor ler ya da çağdaş sosyal teor ler, kısaca değerlend rmeye çalıştığımız bu
k derste ele alınanlardan baret değ ld r elbette. Daha pek çok yaklaşımı ve k ş y bu başlık altında
değerlend rmek mümkündür: Anthony G ddens’ın yapılaşma teor s , N klas Luhmann’ın s stem teor s , Peter
Blau ve rasyonel terc h teor s , Peter Berger’ n toplumsal gerçekl ğ n nşası yaklaşımı, Ulr ch Beck’ n r sk
toplumu yaklaşımı vb. g b ...

Bel rt lmes gereken k nc b r husus, burada yaptığımız tasn fler n de mutlak olmadığı ve değ şkenl k
göstereb leceğ d r. Örneğ n, fenomenoloj k sosyoloj , sembol k etk leş mc l k ve etnometodoloj g b
yaklaşımların ya da teor ler n heps n tek b r başlık altında, yorumlayıcı/anlayıcı sosyoloj geleneğ çer s nde
değerlend rmek de mümkündür. Z ra heps , toplumu, S mmel’ n dey ş yle ‘toplumun atomları’nın gözüyle
anlamaya çalışmaktadırlar. Dolayısıyla, burada değerlend r len geleneklere ya da yaklaşımlara yen ler n
eklemek pekala mümkündür ve olması da gerek r zaten.

Üçüncü b r husus, bell başlıklar altında değerlend r len sosyologların aynı anda teor s n n bell b r boyutu
neden yle b r başka başlık altında da değerlend r leb leceğ d r. Örneğ n Lew s Coser, b r yönüyle Parsons’ın
talebes d r ve yapısal- şlevselc l k çer s nde değerlend r l r, d ğer b r yönüyle de çatışmacı kuram çer s nde

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/sosyolojiye_giris_1/1/index.html 109/238
11/18/2020 Sosyolojiye Giriş I

değerlend r l r. Bu durum, söz konusu düşünürler n teor ler n gel şt r rken d ğer yaklaşımlara kend ler n
kapatmayı terc h etmemeler nden kaynaklanan ve özünde belk de b r eks kl k, bel rs zl k ya da kafa
karışıklığından z yade, toplumsal gerçekl ğ bütünüyle kavramaya çalışan b r z hn n arayışı olarak olumlu
olarak görülmel d r.

Meselen n d ğer b r boyutu, çağdaş sosyal teor de fades n bulan teor ler n tamamı, gerçekte, toplumun
anal z nde klas k sosyal teor n n b ze bıraktığı m ras olan bell düal zmler aşmak, aşarak çağdaş toplumun
tam ve kapsamlı b r açıklamasını yapmak uğraşının sonuçlarıdır. Söz konusu düal zm, yapı-eylem k lem
olarak fade ed leb l r. Bu düal zm farklı kavramlarla ya da k l lerle de fade edeb l r z: Toplum-b rey, cemaat-
b rey, makro-m kro, yapı-özne g b . Mevcut teor ler, bu ger l m mutlak anlamda çözeb lm ş gözükmüyorlar.
Toplumsalın doğası ve sürekl l ğ gereğ böyle b r çözüm peş nde koşmanın ne kadar makul b r uğraş olduğu
se başlı başına ayrı b r tartışma konusudur.

Çağdaş sosyal teor ler n temel problem , toplum denen varlığı ve toplum ç nde b rey n durumunun,
konumunun ve rolünün yapı-eylem, yapı-özne denges n kuracak şek lde kapsamlı ve tutarlı b r açıklamasını
yapmaktır. B rey ve toplum, özne ve yapı, eylem ve yapı arasındak dengen n kurulması, klas k sosyal
teor dek eyleme/özneye ya da s steme/yapıya ağırlık veren k yaklaşımı tutarlı ve açıklayıcı b r b ç mde b r
noktada b rleşt rme, b r araya get rme çabası çağdaş sosyal teor ler n temel problem olarak karşımıza
çıkıyor. Belk bu noktada, en yararlı tavs yey P erre Bourd eu öner yor: Araştırmanın ve araştırma nesnes n n
n tel ğ ne bağlı olarak, esnek b r yaklaşım ve yöntem, gerek yorsa b rçok yöntem ve yaklaşımı b rl kte
kullanmayı düşünmek.

Okuma Öner ler

Türkçede fenomenoloj k sosyoloj geleneğ ve bu geleneğ n gel ş m nde söz sah b olmuş k ş ler hakkında
monograf k çalışmalar pek yok. Ancak Necmett n Doğan’ın yakınlarda çıkmış olan Alman Sosyoloj Geleneğ
(İstanbul: K tabev Yay., 2012) başlıklı çalışması gerek yorumlayıcı sosyoloj geleneğ ve gerekse de bu
yaklaşımın alt başlıkları olarak değerlend r len sosyoloj yaklaşımları hakkında doyurucu malumatlar
vermekted r. Ayrıca b r öncek ders notlarının Okuma Öner ler kısmında ve d pnotlarda künyeler ver len
Wallace ve Wolf’un, Slattery’n n, Turner’ın ve R chter’ n eserler ne bakılab l r.

Ala n Coulon’un Etnometodoloj (çev. Üm t Tatlıcan, İstanbul: Küre Yay., 2010) s ml çalışması, bu konuyla
lg l Türkçedek tek monograf k çalışmadır. Etnometodoloj yaklaşımının, tar hçes , yöntem ve temel
kavramları t bar yle özlü b r anlatımını ht va eder.

Çağdaş sosyal teor n n klas k sosyal teor yle eleşt rel l şk s ve tartışma konularına l şk n yoğunluklu ve
der nl kl b r tartışma ve hatta sosyal teor n n s stemat k b r yen den nşa denemes Anthony G ddens’ın
Sosyal Teor n n Temel Problemler başlıklı çalışmasında bulunab l r (çev. Üm t Tatlıcan, İstanbul: Parad gma

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/sosyolojiye_giris_1/1/index.html 110/238
11/18/2020 Sosyolojiye Giriş I

Yay., 2005).

Postmodern st teor çer s nde değerlend r len –Lyotard, Faucault, Rorty vb. g b - b rçok sm n eserler
Türkçeye çevr lm ş durumdadır. Her b r ç n k tap öner s nde bulunduğumuzda uzunca b r l sten n ortaya
çıkacağı muhakkaktır. O nedenle böyle b r şe g r şm yoruz. Stuart S m’ n derlem ş olduğu Postmodern
Düşüncen n Eleşt rel Sözlüğü (çev. Mukadder Erkan ve Al Utku, Ankara: Ebab l, 2006) postmodern zm n
felsefî, m marî, sanat, pol t ka, edeb yat vb. pek çok alandak etk ler n kapsamlı b r b ç mde anlatan rehber
n tel kl b r derlemed r.

Sosyal teor de yaşanan gel şmeler ve tartışmalar hakkında kapsamlı b r tartışma, Derek Layder’ n Sosyal
Teor ye G r ş (çev. Üm t Tatlıcan, İstanbul: Küre Yay., 2006)’da bulunab l r. Stephen S. Turner’ n derled ğ
Sosyoloj ve Sosyal Teor : Klas kler ve Ötes (İstanbul: Küre Yay., 2008), günümüz sosyologlarının klas k sosyal
teor yle l şk ler n n nasıl olması gerekt ğ ne l şk n, klas k sosyal teor s n n tenk d n ve çağdaş bazı sosyal
teor örnekler n n der nl kl rdelemeler n çeren b rçok öneml yazı çermekted r.

Ruth A. Wallace ve Al son Wolf’un b rl kte kaleme aldıkları Çağdaş Sosyoloj Kuramları: Klas k Geleneğ n
Gel şt r lmes (künyes met n çer s nde d pnotta ver lm şt r), derl toplu ve faydalı b r çağdaş sosyoloj
teor ler tar h d r. Mart n Slattery’n n Sosyoloj de Temel F k rler (onun da künyes met n çer s nde
d pnotlarda ver lm şt ) klas k ve çağdaş pek çok sosyal teor ve sosyolog hakkında faydalı ve özet
değerlend rmeler çer r. Ayrıca bkz. Bryan S. Turner ve Anthony Ell ott, Çağdaş Toplum Kuramından Portreler,
çev. Barış Özkul, İstanbul: İlet ş m Yay., 2017.

Klas k sosyal teor çer s nde yer almakla b rl kte bu bölümde adından daha çokça söz ett ğ m z Georg
S mmel’ n düşünceler ç n; kend s ne a t Modern Kültürde Çatışma (çev. Elç n Gen, Naz le Kalaycı ve Tanıl
Bora, İstanbul: İlet ş m Yay., 2003), Tar h Felsefes n n Problemler (çev. Gürsel Aytaç, Ankara: Doğu-Batı Yay.,
2008) ve B reysell k ve Kültür (çev. Tuncay B rkan, İstanbul: Met s Yay., 2009) başlıklı çalışmalar ve Werner
Jung’un Georg S mmel: Yaşama, Sosyoloj s , Felsefes (çev. Doğan Özlem, İstanbul: Anahtar K taplar, 2001)
başlıklı eser öneml d r.

P erre Bourd eu, son zamanlarda eserler d l m ze kazandırılan düşünürlerden b r tanes d r. Hakkında yazılan
yazılardan oluşan Ocak ve Zanaat (P erre Bourd eu Derlemes ) [Güney Çeğ n, Emrah Göker, Al m Arlı ve Üm t
Tatlıcan (eds.), İstanbul: İlet ş m Yay., 2007] onun hakkında yeter nce malumat vermekted r.

Bölüm Özeti

Bu bölümde toplumsal gerçekl ğ ve ç nde yaşadığımız toplumu anlamak ç n gel şt r lm ş ‘har talar’ olarak
değerlend r leb leceğ m z sosyoloj k teor ler n bell başlıları tanıtılmaya çalışılmıştır. Sosyoloj ye yen
başlayanların, sosyoloj çer s nde toplumsal gerçekl ğ n ve toplumsal hayatın nasıl ele alındığına ya da bu
konuda farklı ne türden farklı yaklaşımların bulunduğu hakkında b r ön-f k r sah b olmasını amaçlayan bu

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/sosyolojiye_giris_1/1/index.html 111/238
11/18/2020 Sosyolojiye Giriş I

bölümde, özell kle II. Dünya Savaşı sonrasında sosyoloj çer s nde yaygın etk ye sah p olmuş yaklaşımlar ve
düşünürler değerlend r lm şt r: İşlevselc l k, Yen -İşlevselc l k, Yapısal- şlevselc l k, Çatışma teor s , Sembol k
Etk leş mc l k, Fenomenoloj k Sosyoloj , Bakış-açısı Teor s , Etnometodoloj , Postmodern teor gb
yaklaşımlar ve Harold Garf nkel, Alfred Schutz, Dorothy E. Sm th, Patr c a H. Coll ns, J.-F. Lyotard, Z. Bauman,
Talcott Parsons, Robert K. Merton, Erv ng Go man, P erre Bourd eu, Lew s Coser, J. Alexander, R. Dahrendorf,
H. Blumer g b b r çok düşünür kısaca ele alınmıştır.

1 Rudolf R chter, Sosyoloj k Parad gmalar, çev. Necmett n Doğan, İstanbul: Küre Yay., 2012, s. 10.

2Rudolf R chter, a.g.e., s. 14.


3Mark Abrahamson, İşlevselc l k, çev. N lgün Çeleb , Konya, 1990, s. 3-5.
4Anthony D. Sm th, Toplumsal Değ şme Anlayışı: İşlevselc Toplumsal Değ şme Kuramının B r Eleşt r s , çev. Ülgen
Oskay, İzm r: Ege Ün vers tes Edeb yat Fakültes Yay., 1988, s. 2.
5Mart n Slattery, Sosyoloj de Temel F k rler, Üm t Tatlıcan ve Gülhan Dem r z (yay. haz.), Bursa: Sentez Yay., 2007,
s. 375.
6Mart n Slattery, a.g.e., s. 381.
7
Dahrendorf’un görüşler ç n ayrıca bkz. Mart n Slattery, a.g.e., s. 181-187; Alev Erk let, Toplumsal Yapı ve
Değ şme Kuramları, Ankara: Hece Yay., 2007; Ruth A. Wallace ve Al son Wlof, Çağdaş Sosyoloj Kuramları: Klas k
Geleneğ n Gel şt r lmes , çev. Leyla Elburuz ve M. Ram Ayas, İzm r: Punto Yay., 2004, s. 139-149; Margaret M.
Poloma, Çağdaş Sosyoloj Kuramları, çev. Hayr ye Erbaş, Ankara: Gündoğan Yay., 1993, s. 115-127.
8Wallace ve Wolf, a.g.e., s. 279.

9Ter m, Garf nkel’ n Yale’dek kültürel arası dosyaları ncelerken ‘etnobotan , etnof zyoloj , etnof z k’ başlıklı
bölümlerle karşılaşması sonucu ortaya çıkmıştır. Garf nkel, jür üyeler nden beklenen ve jür üyeler n n jür l k
yapmalarını sağlayan, başvurdukları ve –b l msel olanın karşıtı olarak- sağduyuya dayalı b lg y yakalamaya
çalıştığı ‘jür üyeler n n müzakereler projes ’nde ‘metodoloj yapmakta olan jür üyeler ’ le karşı karşıya olduğunu
düşünmüş ve bu f kr fade etmek ç n de etnometodoloj başlığının uygun olacağına karar verm ş. Z ra bu
tamlamadak ‘etno’; b r üyen n, toplumu veya herhang b r konu hakkında sah p olduğu sağduyusal b lg y fade
etmekted r.
10Türkçes ç n bkz. Harold Garf nkel, Etnometodoloj de Araştırmalar, çev. Üm t Tatlıcan, Ankara: Heret k Yay.,
2014.

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/sosyolojiye_giris_1/1/index.html 112/238
11/18/2020 Sosyolojiye Giriş I

Ünite Soruları

1. Sosyologlar toplumsal değ şme ve toplumsal çatışmayı nasıl açıklarlar?

2. Mead’ n benl ğ n doğası ve gel ş m konusunda sosyoloj k anlayışa yaptığı katkıları


değerlend r n z.

3. ‘Etk leş mc yaklaşımın temel yeters zl ğ toplumsal yapıyı hmal etmes d r.’ dd asını tartışınız.

4. ‘Sosyoloj k teor de temel problem, toplumsal yapı ve eylem arasındak karşılıklı l şk ler n
açıklanmasıdır.’ sözünü değerlend r n z.

5. ‘Gerçekte k sosyoloj olduğu’ öne sürülmüştür: ‘B r sosyal s stem sosyoloj s ve b r sosyal


eylem sosyoloj s . B r sosyoloj anlayışı eylem n kaynağını s stem olarak görürken, d ğer sosyal
s stem anlayışları toplumsal etk leş mler olarak görür.’ B ld ğ n z b r sosyoloj alanından örnekler
vererek bu cümleden ne anladığınızı açıklayınız. S ze göre bu k yaklaşım b rb r yle çel ş r m
yoksa b rb r n tamamlar mı? Tartışınız.

6. ‘İşlevselc a le açıklamaları a le hayatındak ger l mler ve sömürünün dereces n göz ardı


ederler.’ Tartışınız.

7. ‘Sosyoloj n n temel b r görev toplumun şley ş n açıklamak ve parçalar ve bütün arasındak


ve b zzat parçalar arasındak l şk ler araştırmaktır.’ Tartışıp açıklayınız.

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/sosyolojiye_giris_1/1/index.html 113/238
11/18/2020 Sosyolojiye Giriş I

8. B zler nsanız ve nsan toplumunu ‘ ç nden’ deney mler z. Bu durum, sosyoloj y , çerden
bakışın mümkün olmadığı doğa b l mler nden daha nandırıcı kılar mı?

9. ‘Yorumlayıcı/anlamacı sosyoloj geleneğ ndek sosyologlar nsanın yaratıcılığı ve akt fl ğ n ,


poz t v st/natüral st sosyoloj geleneğ ndek sosyologlar se pas fl ğ n vurgularlar.’ cümles n ,
örnekleyerek tartışınız.

10. ‘Her b lg görecel d r, z ra sosyal olarak nşa ed lm şt r.’ görüşünü tartışınız.

11. ‘B r nt har olarak tanımlanan şey, ölümü araştıran görevl n n ne düşündüğünden z yade
ölen k ş n n neye n yetlend ğ n meseles d r.’ yargısını değerlend r n z.

12. ‘Sanay toplumlarında aslında sınıf değ l, en öneml toplumsal bölünme toplumsal
c ns yett r.’ görüşünü değerlend r n z.

13. Etrafımızdak eşyalar ya da a le res mler g b farklı toplumsal nesneler n tems l n n farklı
zaman d l mler nde ya da aynı anda o ortamda bulunan farklı k ş ler (mesela b r a le
toplantısındak a le fertler , b r res m serg s ne gelm ş sanatseverler veya sını ak öğrenc ler)
arasında ne tür farklılıklar gösterd kler n mukayese ed n z. Değ ş k zamanlarda ya da farklı
k ş lerde aynı nesnelere l şk n ne tür farklı anlamlar gözlenmekted r?

14. Ders yapıldığı esnada b r sınıfa g tt ğ n z ve sını a dans salonundaymış g b davrandığınızı


düşünün (ya da bu düşüncey uygulayın). Çevren zden ne tür tepk ler alırsınız?

15. B r amf ye g d n z. Büyük b r dans salonundaymış ya da oturma odasındaymış g b davranın.


Duygularınızı ve hareketler n z gözlemley n. Burada kend oturma odanızdak rahatlığı
h ssed yor musunuz? Neden?
https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/sosyolojiye_giris_1/1/index.html 114/238
11/18/2020 Sosyolojiye Giriş I

16. A le yapımızda ya da toplumsal yapımızda hang postmodern ya da modern özell kler göze
çarpmaktadır?

17. Postmodern bakış açısıyla dünyanın fak r ve zeng n toplumları arasındak uçurumlar nasıl
açıklanab l r?

CEVAP ANAHTARI

1. - 2. - 3. - 4. - 5. - 6. - 7. - 8. - 9. - 10. - 11. - 12. - 13. - 14. - 15. - 16. - 17. -

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/sosyolojiye_giris_1/1/index.html 115/238
11/18/2020 Sosyolojiye Giriş I

7. TOPLUMSALLAŞMA / SOSYALLEŞME

Giriş

B rey ve toplum, sosyoloj n n b rb r nden ayrı düşünülemeyen ancak hang s n n bel rley c olduğu hususu
hala tartışmalı olan k temel kavramıdır.

Her nsan b yoloj k b r varlık olduğu kadar toplumsal b r varlıktır da. B r kültür taşıyıcısıdır ve ç ne doğduğu
toplumun b r ürünüdür. Toplum da, kültür de b reyler n davranışlarıyla var olurlar; daha doğrusu, b rey n
davranışlarında kend ler n açık ederler. Fakat açık olan b r şey daha vardır: Toplum, b reyden önce vardır.
Ancak bu önceden var olmak, zorunlu olarak, toplumun b reyden daha aşkın ve varlığını h ç b r şek lde b reye
borçlu olmayan b r şey olduğu anlamına gel r m ? Klas k sosyal teor , büyük ölçüde, bu tartışmada ‘toplumu
b reyden bağımsız b r varlık’, ‘b reye dışsal b r varlık ve güç’ olarak tanımlama eğ l m nde olmuştur. Klas k
sosyal teor n n gel şt ğ dönemde b rey toplum karşısında ed lgen b r konuma yerleşt ren bu yaklaşımı
eleşt ren, b rey akt f b r özne olarak konumlandıran yaklaşımlar da gel şt r lm şse de bu görüşler büyük
ölçüde kenarda kaldılar. Çağdaş sosyal teor n n temel meseleler nden b r yapı-fa l, makro-m kro, toplum-
b rey olarak adlandırılan bu düal tey aşma çabası olmuştur. K m çağdaş sosyologlar, toplumsalı, toplum le
b rey n, yapı le fa l özneler n b rb r yle sürekl ve karşılıklı b r etk leş m çer s nde yarattıkları b r şey olarak
açıklama (örneğ n Berger ve Luckmann toplumu ‘dışsallaştırma, nesnelleşt rme ve çselleşt rme
uğraklarından oluşan kes nt s z ve eşzamanlı b r d yalekt k süreç aracılığıyla kavramak’ gereğ üzer nde
dururlar) ve klas k sosyal teor de karşımıza çıkan bu k l ğ aşma çabası ç nde oldular.

Her nsan b r grup ç ne ve toplumsallığa yatkın olarak doğar. Toplumsal n tel kler n de bu grup ç nde
kazanır. Toplumsal benl ğ n bu yapı çer s ndek etk leş mler yle oluşturur. B r toplumun yaşam tarzlarıyla o
toplumda yaşamak ç n gereken b lg ler ve değerler, gruplar aracılığıyla b reye aktarılır. Aktarım sürec kadar
çselleşt rme sürec de bu etk leş mde öneml rol oynar. Başka b r dey şle, tek düze b r l şk değ ld r sözü
ed len etk leş m sürec . Dolayısıyla, bu sürec n ‘uyumlu’ olma ht mal g b ‘uyumsuz’ olma ht mal de
mevcuttur. Toplumsal hayatta her an karşılaştığımız çeş tl l k, toplum-b rey l şk s n n yalnızca tek b r b ç mde
olmadığını b ze fade ed yor.

Bu bölümde, toplum ve b rey l şk s n n pek çok boyutundan b r ve hayat boyu devam eden b r süreç olarak
toplumsallaşma/sosyalleşme üzer nde durulacaktır.

7.1. Birey ve Toplum

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/sosyolojiye_giris_1/1/index.html 116/238
11/18/2020 Sosyolojiye Giriş I

İnsan; b yoloj k, ps koloj k ve sosyo-kültürel varlığı le bell b r zamanda ve bell b r mekanda var olur. İnsanın
bel rlenmes nde b r temel olarak b yoloj k yapının taşıdığı önem son derece somuttur. Ancak nsan, aynı
zamanda ve belk de her şeyden önce toplumsal b r varlıktır. Her b r nsan b r grup ç ne ve toplumsallığa bell
b r yatkınlıkla doğar. B r tara an b yoloj k büyüme sürec n tamamlarken, öte yandan ç ne doğduğu
grubun/toplumun normları le de tanışır. Bu toplumsal normlar ve değerler, b r anlamda, nsanın günlük
hayatını sürdürmes n kolaylaştıran kılavuzlardır; fakat öte yandan, nsanı/b rey sınırlandırır ve şek llend r r.

Gerek b rey n hazır bulduğu bu normların kolaylaştırıcı veya sınırlayıcı etk ler , gerekse de nsanın
gel şmes nde tab atın ve terb yen n (kalıtımın ya da toplumsal çevren n) görecel önemler , sosyal b l mlerde
sonu gelmez tartışmaların konusu olmuştur. “Bu tartışma, Freud’un toplumsallaşmanın doğal eğ l m ve
dürtüler n aleyh ne şleyen b r süreç olduğunu öngören ps koloj k perspekt f n , toplumsallaşmaya toplumun
entegrasyonunda temel b r rol atfeden şlevselc perspekt fle karşı karşıya get rm şt r. (...) Toplumsallaşma
artık sadece çocukluğu (başlıca unsurları a le ve okuldur) kapsayan b r olgu olarak görülmemekted r.
Toplumsallaşmanın tüm yaşam boyunca devam ett ğ ; ayrıca, b reyler n topluma uyum sağlamayı
öğrenecekler tek yönlü b r süreç olmadığı, nsanların da kend toplumsal rol ve yükümlülükler n yen den
bel rleyeb lecekler artık genel kabul gören b r düşünced r.”1

B r topluluğun parçası olmak, başkalarıyla b rl kte yaşamak çgüdüsü nsanda doğuştan var olan b r
husus yett r. Kuşkusuz 30 günlük b r bebek le 30 yaşındak b r yet şk n arasında büyük farklılıklar vardır.
Zaman ç nde görülecek f z kî, ahlakî ve entelektüel farklılıktan başka, yet şk n olan k ş sosyoloj k olarak da
farklıdır. Kapas tes n sosyal b r k ş olarak değ şt rm şt r. O; gruplar ve toplum çer s ndek yer n , konumunu,
d ğer b reylerle nasıl l şk kurab leceğ n , onlara karşı nasıl davranacağını öğren r. K m sosyologlar, doğuşla
get rd ğ m z özell kler m z n b r ‘hammadde’ olduğu görüşünded rler. Bu kalıtımsal ya da b yoloj k
özell kler m z n b ze nasıl b r katkıda bulundukları spekülat f değerlend rmelere konu olmuştur.

‘Doğa mı yoksa terb ye m ’ tartışmasıyla lg l olarak, Anthony G ddens, “Çocuklar acaba b r b ç mde, yet şk n
nsanların etk s olmadan yet şt r lselerd ne olurdu?” d ye sorar ve “H ç b r nsanın, b r deney olarak,
çocuğunu nsan etk s olmadan büyütemeyeceğ ortadadır. Y ne de, lk yıllarını olağan nsan l şk ler nden
uzak geç ren çocukların söz konusu olduğu, çokça tartışılmış örnekler de vardır.”2 d yerek ‘Aveyron Yaban
Çocuğu’ örneğ n z kreder. Ned r bu örnek? G ddens’ten okuyalım:

“Ocak 1800’de, güney Fransa’dak Sa nt-Ser n köyünün yakınlarındak ormanda gar p b r yaratık görüldü. Kısa
zamanda, d k yürümes ne karşın nsandan çok hayvana benzeyen bu yaratığın on b r-on k yaşlarındak b r
erkek çocuğu olduğu bel rlend . Çocuk, t z ve gar p çığlıklarla konuşmaktaydı. Çocuğun b r tem zl k
duygusundan yoksun olduğu, sted ğ yer ve zamanda kend n rahatlattığı [‘hacet n g derd ğ ’ (YB)]

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/sosyolojiye_giris_1/1/index.html 117/238
11/18/2020 Sosyolojiye Giriş I

görülüyordu. Çocuk yerel pol se tesl m ed lerek yakındak b r yet mler yurduna kondu. İlk zamanlarda, sürekl
kaçmaya çalışıyor ve kolayca yen den yakalanıyordu. Elb se g ymey redded yor, g yd r ld ğ zaman da bunları
yırtıyordu. Onun kend çocukları olduğunu düşünen k mse de çıkmadı.

Çocuk, herhang b r olağandışılık sonucu vermeyen t t z b r tıbb muayeneden geç r ld . B r ayna


göster ld ğ nde, aynadak mgey farketm ş görünse de kend s n tanıyamamıştı. B r keres nde, aynada
gördüğü b r patates almak ç n eller n aynaya doğru uzatmıştı (patates gerçekte başının arkasında
tutulmaktaydı). B r kaç denemeden sonra, kafasını ger ye çev rmeden, el n omuzunun arkasına uzatarak
patates aldı.

(...)

Çocuk daha sonra Par s’e götürüldü ve onu ‘hayvandan nsana’ çev rmek ç n s stemat k b r çaba göster ld .
Bu çaba yalnızca kısmen başarılı olmuştu. Tuvalet eğ t m n öğrend , elb seler n g ymey kabul etmeye
başladı ve kend kend ne g y nmey öğrend . Y ne de, oyuncaklar ya da oyunlarla lg lenm yordu ve b r kaç
sözcükten fazlasında da ustalık elde edemed . Davranışlarının ve tepk ler n n ayrıntılı bet mlemeler ne
dayanarak, bunun neden n n zeka ger l ğ olmadığını söyleyeb l r z. İnsanca konuşmada tam ustalık
kazanmakla ya lg lenm yor ya da bunu becerem yordu. Çok az b r lerleme gösterd ve 1828’de kırk
yaşlarındayken öldü.”3

Buna benzer –az sayıda da olsa- başka örnekler n olduğunu da bel rtel m. Yaban çocuklarla lg l belk de
b l nen en popüler h kaye, 1920’de J. A. L. S ngh tarafından b r kurt n nde uyurken bulunan, kurtlar
tarafından büyütülmüş Amala (1,5 yaşında) ve Kamala (8 yaşında) adı ver len k kız çocuğuna a t olandır.
S ngh tarafından yakalandıktan sonra, b r yet mhaneye bırakılan bu çocukların davranışları ve görünümler
kurtu andırıyordu. Dört ayak üzer nde hareket ed yorlardı ve d zler yle avuç çler nasır bağlamış durumdaydı.
Ç ğ ete bayılmakta ve fırsatını bulduklarında çalmaktaydılar. Suyu d ller yle çmekte ve y yecekler n
çömelm ş vaz yette yemekteyd ler. D ller kalın ve kırmızı dudaklarından dışarı sarkmış vaz yetteyd ve kurt
g b solumaktaydılar. Gece yarısı asla uyumamakta, s ns s ns av arar g b dolaşmakta ve ulumaktaydılar. B r
s ncap g b çok hızlı hareket etmekteyd ler ve onlara yet ş p yakalamak çok güçtü. İnsandan tümüyle uzak
durmakta ve eğer yaklaşılırsa d şler n göstermekteyd ler. İş tme duyuları çok duyarlı ve b r et n kokusunu çok
uzaklardan duyab lecek kadar koklama h sler gel şm şt . Geceler , gündüze kıyasla çok daha y
göreb lmekteyd ler. 1921’ n Eylül ayında k s b rden hastalandı ve Amala öldü.

S ng, Kamala’yı el nden geld ğ nce eğ tm şt . İk yılda ona yürüme ve tuvalet eğ t m verm şt . Y ne de
heyecanlandığında ya da korktuğunda dört ayak üzer ne gel yordu. Üç yıl kadar sonra Kamala yaklaşık b r
düz ne kel me öğreneb lm şt . İlerleyen yıllarda kel me dağarcığı kırka kadar ulaşmıştı. Bununla b rl kte
kel meler tela uzunda yaşıtlarına göre çok ger yd . Genell kle kel meler n yarısını söylemekteyd . Örneğ n
H ntçe ked (b ral) demek ç n b l, tabak (thala) demek ç n tha demekteyd . O da 17 yaşında öldü.
https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/sosyolojiye_giris_1/1/index.html 118/238
11/18/2020 Sosyolojiye Giriş I

Net ce t bar yle, bu konuda kes n b r şey söylenememes n n elbette en öneml sebeb , h ç k msen n
toplumsal etkenlerden etk lenmem ş ‘doğal’ b r nsan/b rey olarak ölçülem yor oluşudur. Bu anlamıyla, belk
de, doğru olan yaklaşım şudur: “B rey n sosyal zasyonunda doğanın mı yoksa yet şt r lmen n [terb ye] m
daha öneml olduğu tartışması gereks zd r. (...) En güven l r b l msel sonuçlara göre, b reysel k ş n n
sosyal zasyonunda hem doğa, hem de yet şt r lme katkıda bulunmaktadır.”4

7.2. Toplumsallaşma (Sosyalleşme)

Toplumsallaşma [Türkçe l teratürde ‘sosyalleşme’ veya ‘sosyal zasyon’ olarak da kullanılmaktadır], b rey n
çevres ndek lerle etk leş m sürec d r. Bu, sosyal davranış örüntüler n n kabulü le sonuçlanan b r süreçt r.
Fakat bu sonuçlanma, k ş n n b rey olarak sosyalleşmes n n sona erd ğ anlamına gelmez. B rey, hayatının lk
anlarından t baren toplumsal b r k ş d r ve hayat boyu süren b r uyarlanmaya ve değ ş me maruz kalır. Bu
gel şme, sadece b rey n çocukluğu, ergenl ğ , yet şk nl ğ ya da yaşlılığı g b b yoloj k –ve aynı zamanda
toplumsal/kültürel- hayatının farklı aşamalarında görülmez. B r kültürden b r başka kültüre, b r sosyal
statüden b r başka sosyal statüye, b r meslekten b r başka mesleğe geçen k ş lerde de görüleb l r.

“Toplumsallaşma, nsanın başka nsanlarla karşılıklı etk leş m sonunda bell b r toplumun ‘yapma’, ‘duyma’
ve ‘düşünme’ b ç mler n öğrenmes ve çselleşt rmes sürec ”5 olarak tanımlanır. Toplumsal hayat ç n gerekl
olan b reysel becer ler, d s pl nl davranışlar, amaçlar ve n hayet b reysel davranışı başkalarının
davranışlarıyla bütünleşt rmey sağlayan uyum toplumsallaşma sürec n n kapsamına g rer.

F chter’e göre de toplumsallaşma k açıdan tanımlanab l r:

“Nesnel olarak, b rey üzer nde eylemde bulunan toplum açısından ve öznel olarak, topluma tepk de bulunan
b rey açısından. Nesnel olarak sosyal zasyon, toplumun kültürün b r kuşaktan d ğer ne geç r ld ğ ve b rey n,
örgütlenm ş sosyal yaşamın kabul ed lm ş ve onaylanmış yollarına uyarlandığı b r süreçt r. Nesnel
sosyal zasyonun şlev bel rl b r toplumun sah p olduğu ‘yaşama desen ’n , değerler ve hedefler b reyler n
yavaş yavaş ben msemes ç n, özell kle de b reyler n toplumda yer ne get rmek zorunda oldukları sosyal
roller öğrenmeler ç n, b reyler n gereks nd ğ hüner ve kuralları gel şt rmekt r. (...) Öznel olarak
sosyal zasyon, b rey n çevres ndek k ş lere uyarlanması sırasında b reyde cereyan eden b r öğrenme
sürec d r. K ş ç nde yaşadığı toplumun alışkanlıklarını alır. Çocukluktan başlayarak adım adım ‘toplumca
kırılmış’ b r hale gel r. K ş b r göçmen se, yen toplumuna sosyoloj k anlamda ‘doğallaştırılır’. Sosyal zasyon
yaşam boyu süren b r süreçt r. B l nçaltı uyumluluğun b r çeş d d r ve her yer, her kültür, her zaman ve her
toplum ç n söz konusudur. K ş n n gel ş güzel b r dünya vatandaşı veya nsan toplumunun genel b r üyes
olması d ye b r şey olamaz. Sosyal zasyon sürec n n şley ş le k ş b r Amer kalı, Meks kalı, Fransız vs. olur.”6

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/sosyolojiye_giris_1/1/index.html 119/238
11/18/2020 Sosyolojiye Giriş I

Toplumsallaşmanın, yukarıdak alıntılarda da görüleceğ üzere, k tarafı vardır ve toplumsallaşma bu k taraf


ç n farklı fonks yonlar cra eder. Bu taraflardan b r olan b rey açısından toplumsallaşmanın sonucu, k ş l ğ n
gel ş m ve gerçekleşmes , b yoloj k organ zmanın nsanlaşması, benl k ve k ml k kazanımıdır.
Toplumsallaşmanın d ğer tarafı olan toplum açısından se, kültürün kuşaklar arasında aktarılması, topluma
yen katılan nsanların yaşam düzen ne uydurulması ve böylel kle de toplumun devamını sağlama şlev
görür.

Sosyal b l mler, nsan ve toplum hayatını kend lg alanları, başka b r dey şle nceleme konuları çerçeves nde
açıklama eğ l m nded rler. Örneğ n, b r kt satçı ç n her şey n temel nde kt sadî güdüler ve olaylar vardır.
Ps kolog her şey n temel n b rey n ç dünyası le, b rey n özell kler le açıklamaya çalışır. Buna benzer olarak
sosyoloj n n egemen yaklaşımları da, toplumsal dünyayı toplumu önceleyerek açıklar. Bu açıklama
b ç m nde b rey, toplumsal yapı ve kurumlar tarafından bel rlenmekted r. B r anlamda b rey n özgürlük alanı
yok g b d r. Ps koloj de toplumsal olayların oluşumunda b rey n abartılı rolünden bahsed lmes g b ,
sosyoloj de de –abartılı b r b ç mde- b rey n toplum tarafından bel rlenmes söz konusu ed lmekted r. Ancak
toplumsal olaylar pek çok etmen n b rl kte şb rl ğ çer s nde bulundukları b r süreçt r. Toplumsal hayatın
kurumlaşması, gel şmes ve değ şmes kt sadî, b reysel, b yoloj k ve kültürel pek çok faktör tarafından
etk lenerek oluşur.

Her ne kadar nsan bell b r toplum çer s ne doğar ve o ortam tarafından şek llend r l rse de, toplumla b rey n
l şk s tek taraflı b r l şk değ ld r. B rey, gel ş m n n herhang b r evres nde toplumun kend s ne önerd ğ
kültür ve toplumsal davranış kalıplarını ret edeb l r. Ya da, değ şt reb l r, yer ne yen s n önereb l r. Böylel kle
de toplumsal yapıda bazı değ ş mler gerçekleşt r leb l r. Fakat daha da öneml s , b rey hayatının her anında,
ç ne doğduğu toplumda hazır bulduğu, günlük hayatını ve toplumsal l şk ler n kurma ve sürdürme
noktasında kend s ne mkan sağlayan ‘kuralları’ şleyerek yorumlamakta, yen den-üretmekte ve yen den-
tedavüle sokmaktadır. B rer toplumsal k ş l k olan b reyler arasında yaşanan etk leş m sonucunda, başka b r
dey şle, b reyler n k m zaman h ssed lemeyecek düzeyde yavaş lerleyen b r süreçte mevcut kuralların,
normların çer ğ n değ şt rd ğ , yen anlamlar yükled kler , toplumsal düzen çer s ndek değerler n ,
anlamlarını ve önemler n etk led kler söylenmel d r. “Dolayısıyla toplumsallaşmayla lg l her anlayış, bu
sürec n toplumsal değ ş mle l nt s n d kkate almak zorundadır.”7

Toplum ve b rey arasındak l şk doğal, normal ve mutlak b r l şk değ ld r. İnsanın b yoloj k ya da ps koloj k
özell kler , toplumsallaşma sürec nden dışlanab l r b r n tel k arz etmez. Toplumsallaştırıcılar, b rey n bu
özell kler n d kkate almak zorundadırlar. B rey de, ayrıca, değerler sünger n suyu çekmes g b almaz.
Hayatın bell b r evres nde değerler olduğu g b kabul de edeb l r, ret de edeb l r ya da uyumsal b r süreçte
değ ş kl kler de yapab l r. Kaldı k , h ç b r b rey kend toplumunda gerçekl k olarak nesnelleşm ş şeyler n
tümünü de çselleşt remez. Ayrıca, toplumsallaşma sürec nde oluşmayan öznel gerçekl kler de söz

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/sosyolojiye_giris_1/1/index.html 120/238
11/18/2020 Sosyolojiye Giriş I

konusudur. B rey n öznel b yograf k gerçekl kler n n tümüyle toplumsal olduğu da söylenemez. Kısacası,
toplumla b rey n l şk s , kuklacıyla kuklaların l şk s g b değ ld r. B rey kend s n toplumun hem ç nde, hem
dışında b r varlık olarak kavrar. Öznel ve nesnel gerçekl kler arasında kurulan dengen n sürekl yen den
kurulması, da ma üret lmes ve yen den üret lmes gerek r. B rey ve toplum l şk s , öznel ve nesnel
gerçekl kler arasındak ger l ml l şk , sapkın ve uyumsuz davranışların da gösterd ğ g b , açıklanması
gereken pek çok karmaşık, sorunsallarla dolu ve karşılıklı b r etk leş m n tel ğ taşımaktadır.

7.3. Toplumsallaşmanın Aracıları

Kolaylıkla anlaşılacağı g b , toplumsallaşma çeş tl ortam ve gruplarda, başka nsanlarla etk leş m çer s nde
ve sonucunda gerçekleş r. Toplumsallaşmanın aracısı adı ver leb lecek olan bu gruplar; b rey , hem
kend ler ne göre, hem de kend ler n n de ç nde bulunduğu toplumsal çerçeveye uyacak şek lde
toplumsallaştırır.

İlk ve en etk l toplumsallaşma aracısı a le ya da akrabalık grubudur. B rey n, daha bebekl ğ nden t baren,
ht yaçlarını karşılayan ana-baba, kardeşler, büyük anne-büyükbaba ve bazen de başka akrabalar, b rey n
gelecektek gel ş m nde öneml etk lerde bulunan lk ve en yakın l şk ler kurarlar. A le; b r zamanlar sah p
olduğu şlevler n pek çoğunu okul, hastane, devlet g b kurumlara kaptırmasına rağmen y ne de en etk l
toplumsallaşma aracısıdır. Bazı toplumlarda a len n yer n almaya çalışan başka bazı kurumlarla da
karşılaşmaktayız. İsra l’dek K bbutz uygulamaları g b .

İk nc toplumsallaşma aracısı arkadaş gruplarıdır. “Genell kle otor teye dayanan ve geleneksel değerler
vurgulayan a len n aks ne, arkadaş grubu, daha eş tl kç b r yaşantıyı sağlama görünümünded r. (Arkadaş
gruplarının da zaman zaman baskıcı ve aşırı stemc olduğu unutulmamalıdır.) Bu yüzden, yet şk nlerle
l şk lerde yasaklanan davranışları gerçekleşt rerek bağımsız b r k ml k ed nme olasılığını sunan öneml b r
toplumsallaşma aracısı n tel ğ nded r.”8 Bu çerçevede, akran grupları ve arkadaş grupları arasında oynanan
‘oyun’ların, çocuğu toplumsal yaşantıya hazırlama ve bu anlamda da ‘toplumsallaştırma’ bağlamındak etk s
d kkat çek c d r: Bell kurallar dah l nde b r rekabet/yarışma duygusu, paylaşma, çatışma, b z ve ötek algısı
vs...9

Üçüncü b r d ğer öneml toplumsallaşma aracısı okuldur. Okul, ve elbette onu da ç ne alan daha kapsamlı
l şk ler bütünü olarak eğ t m, tüm tar h boyunca önem n korumuş b r toplumsal kurumdur. Fakat okulun
şlev , amaçları ve kapsamı zamanla ve toplumdan topluma değ ş kl kler gösterm şt r. Sümer’dek okulla
günümüzün okulu arasında fonks yon, amaçlar ve kapsam açılarından elbette pek çok farklılık vardır. Ancak
temelde b rey n bell toplumsal h zmetler /görevler yer ne get rmes ç n hazırlanması ve dolayısıyla da
toplumsallaşma aracısı olma şlev n sürdürmekted r (‘öğret m’ ve ‘eğ t m/terb ye’ şlevler ). Kreş ve ana

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/sosyolojiye_giris_1/1/index.html 121/238
11/18/2020 Sosyolojiye Giriş I

okulu g b uygulamalarla okulda geçen zamanın erkene alınması ve yüksek öğret mle de uzatılmasının
sonucu olarak, okulun b rey n toplumsallaşması sürec ndek etk s ve önem günümüzde daha da artmıştır.
Bu çerçevede, eğ t m ve okul hakkında pek çok farklı yaklaşım ve teor n n bulunduğu hatırlanmalıdır.

Çağdaş toplumlarda gündeme gelen b r d ğer öneml toplumsallaşma aracısı da k tle let ş m araçlarıdır. K tle
let ş m araçları; bell olaylar karşısında nasıl davranılması gerekt ğ ne l şk n bell roller n sunulması,
algılama, kavrama ve yorumlama noktalarında yönlend r c olması, değer yargılarının oluşumunda öneml
b r rol üstlenm şt r. Haber programlarının, TV d z ler n n, ç zg f lm ya da ç zg roman g b kültür-sanat
ürünler n n b reyler üzer ndek etk ler nden bu bağlamda söz edeb l r z. K tle let ş m araçlarının kullanımı
modern toplumlarda pek çok ncelemeye konu ed lm şt r. Özell kle kültür ürünler n n üret lme ve dağıtım
süreçler , ‘kültür endüstr s ’ adı ver len devasa b r sektör ortaya çıkarmıştır. Kültür sosyoloj s ve kültürel
ncelemeler, 20. yüzyılın ortalarından t baren sosyoloj n n öneml nceleme alanlarından b r s olarak
s vr lm şt r. (Bu çerçevede, Eleşt rel Teor ’n n [Frankfurt Okulu] ve B rm ngham Kültürel İncelemeler
Merkez ’n n başlattıkları ve gel şt rd kler kültür ve kültür endüstr s ncelemeler ve let ş m sosyoloj s
çalışmaları hatırlanmalıdır. Bu çalışmalar ve yaklaşımlar, ‘Toplum ve Kültür’ başlıklı bölümde ayrıca ve daha
ayrıntılı b r şek lde ele alınmıştır.)

Bu toplumsallaşma aracılarının ver ml olab lmeler , ancak aralarındak uyum ve şb rl ğ le mümkün


olab lmekted r. Ancak normal hayatta bu uyumlu şb rl ğ n her zaman görmek pek mümkün olmamaktadır.
A le le k tle let ş m araçları ya da a le ve okulda ver len eğ t mle arkadaşlık gruplarında ed n len değerler,
b lg ler ya da kanaatler arasında öneml farklılıklar ve dolayısıyla da öneml çatışmalar ortaya
çıkab lmekted r. Bu durum toplumda mutlak anlamda b r uyumun, aheng n olmadığını ya da
olamayab leceğ anlamına gelmekted r. Söz konusu çatışmalı ortam da, ya toplumsal hayatta ya da b reyler n
ç dünyalarında öneml kırılmalar, ps koloj k ya da toplumsal sıkıntılar doğurab lmekted r.

Toplumsallaşma sürec n n en öneml ögeler nden b r dolaysız öğret m ya da uyarıdır. Bu ‘şunu yap’, ‘şunu
yapma’ g b doğrudan komutlar şekl nde olab l r. Ya da bell davranışların ya da becer ler n çselleşt r lmes n
sağlamayla dönük çeş tl yaptırım ve ödüllend rmeler le pek şt r l r. Toplumsallaşma sürec n n öneml b r
kes m de dolaylı, toplumsal ortamlarda g zl anlamlar çerçeves nde oluşur. Daha çok, k ml k ve k ml ğ n
oluşumu problem etrafında oluşan b r tartışmadır bu. B rey n k ml ğ n n oluşumunda etk l olan b r unsur da,
aynı zamanda, kend s ne örnek aldığı k ş lerd r (anlamlı ya da öneml ötek ler). Bütün bu anlatılanlar
doğrultusunda toplumsallaşmayı b rey n yaparak, deneyerek-yanılarak, karmaşık etk leş mler ve duygusal
l şk ler ç nde gerçekleşt rd ğ b r süreç olarak tanımlamak mümkündür.

7.4. Benlik ve Toplumsal Benlik

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/sosyolojiye_giris_1/1/index.html 122/238
11/18/2020 Sosyolojiye Giriş I

Toplumsallaşma sürec nde benl k ya da b rey n kend k ş sel ve toplumsal k ml ğ hakkındak duygu ve
anlayışları öneml yer tutar. B reyler, toplum çer s nde çeş tl rol beklent ler ve kültürler hakkında b lg ler n
ve deney mler n çeş tlend r rken, aynı zamanda kend ler n de tanıma mkanı bulurlar. Bu anlamda b reyler,
benl kler n yavaş yavaş oluştururlar. “Benl k veya kend l k nsanın k m ve nasıl olduğu hakkındak
algılamalarının b r organ zasyonudur.”10 “Benl k b rtakım yaşantılar sonunda kazanılan b r yapı, b r
oluşumdur. Çocuk, büyüme sürec nde g derek kend n d ğer nsanlardan ve nesnelerden ayırmayı öğren r.
Böylece ‘öz’ ya da ‘benl k’ kavramı oluşur. (...) bu farkında oluş, bu drak onun öz benl ğ n oluşturur. Demek
k ‘öz-benl k’ nsanı kend s yapan ve d ğer k ş lerden ayıran duygular, f k rler, n yetler ve değerlend rmeler n
b r yığınıdır. K ş ye dün ve bugün, çok muhtemel olarak yarın, aynı k ş olduğunu ve olacağını b ld ren
şeyd r.”11

George Herbert Mead (1863-1931), toplumsal tecrüben n b r b rey n k ş l ğ n nasıl gel şt rd ğ n açıklama
çabası çer s nde oldu. Mead’ n de temel kavramı ‘benl k’t r. Fakat onu farklı kılan husus, benl ğ toplumsal
tecrüben n b r ürünü olarak görmes d r. Mead’de benl k ya da kend l k b r toplumsal yapıdır ve toplumsal
tecrübeler sonucunda ortaya çıkar. Mead’e göre: (1) Benl k doğuştan gelmez, zamanla gel ş r. (2) Benl k,
b reyler d ğer b reylerle let ş me g rd kçe, yan toplumsal tecrübe le gel ş r. (3) Toplumsal tecrübe,
semboller n mübadeles le gerçekleş r. Sadece nsanlar anlam yaratmak ç n kel me kullanırlar, jestlerde
bulunurlar. (4) Anlam çıkarma çabası çer s nde olmak, d ğer b reyler n n yet n anlamaya sebeb yet ver r. (5)
B r n yet anlamak, b r durumu başkaları açısından değerlend reb lmey gerekl kılar. Semboller kullanarak,
kend m z d ğer b reyler n yer ne koyar, o k ş n n b z gördüğü g b kend m z göreb l r z. O nedenle de,
harekete geçmeden b le d ğer b reyler n b z m hakkımızda ne düşündüğünü tahm n edeb l r ve ona uygun
davranab l r z. D ğer nsanlar, bu anlamda, kend m z göreb leceğ m z b r aynadır. Bu konu, Charles H. Cooley
(1864-1929) tarafından da vurgulanan b r husustur. O, bu durumu, ayna benl k kavramıyla açıklar. Ona göre
‘ayna benl k’ ya da ‘aynada akseden ben’, ‘ nsanların b z nasıl gördüğünü düşünmem ze dayanan benl k
majı’dır.12 (6) D ğer b r k ş n n rolünü alarak kend m z n farkına varırız. Başka b r dey şle, d ğer nsanların
rolünü üstlenmekle kend benl ğ m z gel şt rmem z mümkün olur. Çocuklar se, sınırlı toplumsal tecrübeler
neden yle, bunu takl t etme yolu le yaparlar. Mead’e göre, benl k k bölümden oluşur: ‘I/Ferdî Ben’ ve
‘Me/Sosyal Ben’. ‘I/Ben’ olarak b r şey yapmaya karar ver r z ve daha sonra hareket m z d ğer b reyler
d kkate alarak şek llend r r z. D ğerler (1) genelleşt r lm ş ötek ler ve (2) anlamlı/öneml ötek ler olarak k ye
ayrılır Mead’ n açıklamasında. Eylemler m z daha çok da, bu anlamlı/öneml ötek ler d kkate alarak düşünür
ve yaparız.

Benl ğ n oluşumuna ve sosyal benl ğ n gel ş m ne l şk n yaklaşımlar elbette Mead’ n düşünceler yle sınırlı
değ ld r. S gmund Freud’un k ş l k modeller ve k ş l ğ n gel ş m ne l şk n yaklaşımları, Charles H. Cooley’ n
ayna benl k ve b r nc l gruplar- k nc l gruplar ayrımı, Jean P aget’ n “B l şsel Gel ş m Kuramı”, Lawrence

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/sosyolojiye_giris_1/1/index.html 123/238
11/18/2020 Sosyolojiye Giriş I

Kohlberg’ n “Ahlaksal Gel ş m Kuramı”, Carol G ll gan’ın “C ns yet ve Ahlakî Gel ş m Kuramı” g b yaklaşımlar
da, net ce t bar yle, tüm hayat boyu devam eden karmaşık b r süreç olarak toplumsallaşmanın nasıl
gerçekleşt ğ ne l şk n öne çıkan farklı açıklama b ç mler d r.

Benl ğ n kazanılması, toplumun dışsal b r gerçekl k olmayıp çsel b r olgu da olduğunu b ze kanıtlar. B rey n
dışındak düzen, benl k aracılığıyla b rey n ç ndek k ş sel düzene bağlanır. Bu bağlantının kurulması
toplumsallaşma sürec n n temel b r parçasını oluşturmaktadır. Benl ğ n ortaya çıkışı nsanın kend n ,
başkalarının onu gördüğü g b görmes yle olur ve toplumsal etk leş mlerle yaşantılar sırasında gerçekleş r.
B rey n benl k kavramı; toplumsal beklent ler n b rey n değer, tutum ve duygularıyla bağlanması sürec ne
temel olan üç boyut taşır: “B rey n, toplumsal l şk ler ç ndek yer n anlayış b ç m olan k ml k. B rey n öz
yetenekler , becer ler ve n tel kler konusundak anlayışını oluşturan benl k s mges . Ve b rey n olumlu ya da
olumsuz öz-değer konusundak benl k saygısı. İnsanlar kend davranışları ve özell kler hakkında olumlu
düşünmek sterler. Ama bu yargılar başkalarının yargılarına sıkı sıkıya bağlıdır.”13

7.5. Aslî Toplumsallaşma (Birincil Sosyalizasyon) ve Talî Toplumsallaşma (İkincil


Sosyalizasyon)

Berger ve Luckmann, toplumu hem nesnel, hem de öznel b r gerçekl k olarak görür ve ‘dışsallaştırma,
nesnelleşt rme ve çselleşt rme uğraklarından oluşan kes nt s z b r d yalekt k süreç aracılığıyla
kavran[ması]”14 gerekt ğ n düşünürler. Toplumsallaşmaya yatkın b r varlık olarak dünyaya gelen nsan tek ,
toplum çer s ne g r ş yle b rl kte, Berger ve Luckmann’ın dey m yle, “toplumun d yalekt ğ ne şt rak etm ş
olur” ve zamanla da toplumun b r üyes hal ne gel r. Yukarıda bahsed len uğrakların eş zamanlı olarak
şlemes ne karşın, b rey, yaşanmakta olan b r hayatın ç ne doğduğu ç n, ster stemez bu l şk zamansal b r
ardışıklık şekl nde başlar. Nesnel gerçekl ğ tecrübe eder ve onu çselleşt r r, onu anlar. Bu süreç, zamanla, eş
zamanlı b r hal alır. “Artık sadece ötek lerden her b r n n durumlara da r yaptığı tanımları anlamakla kalmıyor,
bunları karşılıklı b ç mde tanımlıyoruzdur. B z m aramızda tes s ed lm ş ve geleceğe uzanan b r mot vasyonlar
bağı sözkonusudur. En öneml s de, artık aramızda kes nt s z b r karşılıklı tanıma sözkonusudur. Artık sadece
aynı dünya çer s nde yaşamakla kalmıyor, b r d ğer m z n varlığına da şt rak ed yoruzdur. B rey, ancak bu
çselleşt rme dereces ne ulaştığı zaman, b r toplumun üyes olur.”15

Berger ve Luckmann, b lg sosyoloj s bağlamında yürüttükler çok daha kapsamlı b r tartışmanın parçası
olarak, b rey n başlangıç aşamasından olgun formuna kavuşana dek yaşadığı sürec “sosyal zasyon” olarak
adlandırırlar: “Böylel kle sosyal zasyon b rey n b r toplumun ya da toplumun b r kes t n n nesnel dünyasına
kapsamlı ve tutarlı şek lde g rmes olarak tanımlanab l r. Aslî sosyal zasyon, b rey n çocukluk dönem nde
başından geçen ve onu toplumun b r üyes hal ne get ren lk sosyal zasyondur. Talî sosyal zasyon se, zâten
sosyalleşm ş olan b reyler kend toplumunun nesnel dünyasındak yen kısımlara sokan herhang b r sonrak
süreçt r.”16

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/sosyolojiye_giris_1/1/index.html 124/238
11/18/2020 Sosyolojiye Giriş I

Tekrar edecek olursak, bu anlamda toplumsallaşma kend dışımızda nesnelleşm ş olarak bulduğumuz b r
dünyanın gerçekl k olarak çselleşt r lmes sürec d r. Aslî toplumsallaşma ya da b r nc l sosyal zasyon, b rey
açısından en öneml toplumsallaşma sürec d r ve k nc l sosyal zasyon sürec üzer nde de öneml ölçüde etk l
olur. B rey, kend toplumsallaşma sürec nde şbaşında olan “anlamlı/öneml ötek ler”le karşılaştığı nesnel b r
sosyal yapının ve aynı zamanda nesnel b r sosyal dünyanın ç ne doğar. Bu anlamıyla, aslî toplumsallaşma
sadece b l şsel b r süreç değ ld r; aynı zamanda hayl yoğun duygusal b r süreçt r de. Dışsal, nesnel dünyanın
b r gerçekl k olarak çselleşt r lmes ancak bu türden b r duygusal bağlılık ve çocuğun anlamlı/öneml
ötek yle arasında kuracağı özdeşleşme le mümkün hale geleb l r. Çocukla anlamlı/öneml ötek ler arasında
bu türden b r duygusal bağlılık kurul(a)madığında toplumsallaşma sürec n n hayl zorlu geçeceğ açıktır. Bu
bağlamda, b rey sadece ötek ler n rol ve tutumlarını ben msemekle kalmaz aynı zamanda onların dünyalarını
da ben mser. B rey n anlamlı/öneml ötek ler n dünyalarını ben msemes , gerçekte, dışsal/nesnel dünyayı bu
aracıların –toplumsal yapıda şgal ett kler konumlar (mesela sınıf, etn s te ya da nanç temell ) ve b yograf k
özell kler nden kaynaklı- terc hler ve yorumları aracılığıyla gerçekleş r. Başka b r dey şle, b rey n sosyal
dünyayı çselleşt rmes ç e b r f ltreden geç r lm ş olarak gerçekleş r. O nedenle, bell b r toplumsal sını an,
bell b r etn k gruptan ya da bell b r nanç grubundan olan b r b rey hem yapısal özell kler t bar yle benzer
gruptak b reylerden, hem de sosyal yapı çer s nde farklı özell kler gösteren d ğer gruplardak b reylerden
farklı değerlere sah p olab l r, onlardan farklı şek llerde davranab l r, bell olaylarda onlardan farklı tepk ler
vereb l r.

Dünyaya geld ğ m zde ‘anlamlı ötek ler m z ’ seçme özgürlüğümüz yoktur. Z ra bell b r tar hte, bell b r
ülkede ve bell b r anne-babanın çocuğu olarak doğarız. H ç k mse de b ze hang ülkede, hang kültürde,
hang toplumsal sınıf mensubu a lede ya da hang anne-babanın çocuğu olmayı terc h ett ğ m z sormaz.
Kader n b z m ç n seçm ş olduğu bu dünyayı kabullenmek zorundayız. Belk toplumsallaşma sürec nde
bütünüyle ed lgen b r konumda değ l z, ancak oyunun kurallarını b z değ l yet şk nler koyar. Bu oyunda k m
zaman somurturuz, k m zaman coşarız ama oynayacak başkaca b r oyunumuz da yoktur. Kend anlamlı/
öneml ötek ler m z n dünyasını ‘pek çok mümkün dünyadan b r olarak çselleşt rmey z’, ters ne ‘mevcut ve
tek dünya’ olarak çselleşt r r z. Bu kaçınılmazlık sebeb yle de, aslî toplumsallaşma sürec nde
çselleşt rd ğ m z bu dünya, daha sonra yaşayacağımız talî toplumsallaşma sürec nde çselleşt receğ m z
dünyalardan çok daha kararlı b ç mde b l nc m ze kazınır. Başka b r dey şle, aslî toplumsallaşma le lk
dünyamız nşa ed l r. Bu lk dünyanın kaçınılmazlığının özel n tel ğ sebeb yle, çocuğun dünyası şüpheye yer
bırakmayan gerçek b r dünyadır.

Aslî toplumsallaşma, toplumsal olarak tanımlanmış bell öğrenme aşamalarını çer r. Çocuğun hang yaşta
neler öğrenmes gerekt ğ , c nsel farklılıklara bağlı olarak hang c ns n neler öğrenmes gerekt ğ vb. bu
programlar dah l nde bel rlen r. Elbette bu b lg ler toplumdan topluma, toplumsal sını an toplumsal sınıfa,

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/sosyolojiye_giris_1/1/index.html 125/238
11/18/2020 Sosyolojiye Giriş I

kültürden kültüre farklılık göstereb l r. Bu yönüyle de, öğrenme sırasındak aşamaların tanımlanmasında b r
sosyo-tar hsel çeş tl l kten bahsetmek mümkündür.

Aslî toplumsallaşma, çocuğun b l nc nde, bel rl ötek ler n rol ve tutumlarından genel olarak rol ve tutumlara
doğru b r soyutlama yaratır. Örneğ n, çocuğun normları çselleşt rme sürec nde annen n, babanın, ablanın,
ab n n, amcanın, halanın lh... tepk ler nden benzer tepk ler veren komşuların, toplumda var olan d ğer
b reyler n tepk ler ne doğru b r genelleme söz konusu olduğunda bell davranışların herkesten benzer olumlu
ya da olumsuz tepk ler aldığı şekl nde genel ve soyutlanmış b r sonuca ulaşılır. “K ş ‘şu davranışı’ yapmaz”
noktasına gel nd ğ nde artık son aşamaya gel nm ş olur. Somut anlamlı ötek ler n rol ve tutumlarından
hareketle gel şt r len bu soyutlama, sosyoloj k term noloj de, ‘genelleşt r lm ş ötek ’ olarak adlandırılır.
“Genelleşt r lm ş ötek (onun peş sıra gelen her şey) b rey n b l nc nde tes s ed ld ğ zaman, aslî sosyal zasyon
sona erer. Bu noktada o, toplumun gerçek b r üyes d r ve öznel bakımdan da b r benl k ve b r dünya
sah b d r.”17

Ancak, daha önce de vurgulandığı üzere, nesnel, dışsal toplumun ve gerçekl ğ n çselleşt r lmes b r kez
tamamlandığında toplumsallaşma sona erm ş olmaz. Z ra toplumsallaşma b rey n hayatı boyunca devam
eden b r süreçt r. Adetler n ve d ller n b lmed ğ m z başka b r ülkeye göç ett ğ m zde, yaşadığımız ücra taşra
kasabasından ülken n en kalabalık metropolüne taşındığımızda, okuldan mezun olduktan sonra b r şe
g rd ğ m zde, küçük b r şletmede uzun yıllar çalıştıktan sonra büyük b r hold ng bünyes nde çalışmaya
başladığımızda, terör veya ç savaş g b etkenlerle dış toplumsal koşullar değ şt ğ nde, an ekonom k çöküntü
sebeb yle kt sadî durumumuz olumsuz b r b ç mde etk lend ğ nde, ekonom dek olumlu değ ş mlerle b rl kte
refah ve bolluğa ulaştığımızda, askerl k görev n yer ne get rmek ç n orduya katıldığımızda, bekarlıktan
evl l ğe adım attığımızda, anne ya da baba olduğumuzda, yıllarca çalıştıktan sonra emekl olduğumuzda,
yaşlandığımızda vb. yen toplumsallaşma süreçler ne tab oluruz. Yen durumlar yen b lg ler , yen becer ler ,
yen benl k algılarını gerekt r r. İnsan hayatında yaşanan bu değ ş kl kler, değ ş kl kler n yoğunluğuna bağlı
olarak değ şeb len düzeyde kafa karışıklıklarına, bunalımlara, ruhsal çöküntülere vs. sebeb yet de vereb l r.
Bu süreç, talî toplumsallaşma ( k nc l sosyal zasyon) olarak adlandırılır.

Talî toplumsallaşma, özetle, “kurumsal ya da kurum-temell ‘alt-dünyalar’ın çselleşt r lmes d r. Dolayısıyla


bunun kapsamı ve karakter , şbölümü ve buna eşl k eden sosyal b lg dağılımı tarafından bel rlen r. (...) Talî
toplumsallaşmada çselleşt r len bu alt-dünyalar, aslî toplumsallaşmada oluşturulan temel dünyanın ters ne,
kısmî gerçekl klere tekabül ederler. Ancak bunlar da y ne, normat f ve duygusal ve ayrıca b l şsel unsurları
karakter nde taşıyan, az-çok bağlayıcı gerçekl klerd r.”18 İçselleşt r len bu alt-dünyalar, kend ler n bell
semboller ve r tüellerle de meşrulaştırırlar. Bell şlere veya statülere özgü tutum ve davranışlar,
mesleğe/gruba/statüye/role özgü b r jargon, özel b r kıyafet ya da kabul törenler vb. g b ...

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/sosyolojiye_giris_1/1/index.html 126/238
11/18/2020 Sosyolojiye Giriş I

B reyler, bu süreçte aslî toplumsallaşmada olduklarından çok daha özgürdürler. B reyler, bu sürec –aslî
sosyalleşmeden farklı olarak- kurumsal b r bağlamda kavrarlar. Bu dünya mümkün tek dünya değ ld r onlar
ç n; mümkün dünyalardan sadece b r tanes d r. Bu dünyanın anlamlı/öneml ötek ler de, b reyler ç n
kend ler ne bell b lg ler aktaran kurumsal görevl lerd r. Talî toplumsallaşma sürec ne a t roller, yüksek
düzeyde b r anon ml k taşır. Bunun anlamı, aynı ş b r başkasının da yapab leceğ d r. Örneğ n matemat k
ders n mevcut öğretmenden başka b r öğretmen de alab l r z. Dolayısıyla, burada aslî toplumsallaşmada
olduğu g b b r özdeşleşme söz konusu olmaz. “Bu resm yet ve anon ml k, şüphes z talî sosyal zasyondak
sosyal l şk ler n etk n karakter yle bağlantılıdır. Gelgelel m bunlardan çıkan en öneml sonuç; talî
sosyal zasyonda öğren len şeyler n çer ğ ne, aslî sosyal zasyon sürec n n çer ğ ne kıyasla daha az öznel
kaçınılmazlık atfed lm ş olmasıdır. Bu yüzdend r k , talî sosyal zasyonda çselleşt r lm ş b lg n n gerçekl k
vurgusu, daha kolay b r b ç mde paranteze alınır (bu demekt r k ; bu çselleşt rmeler gerçek kılan öznel
anlam, daha geç c d r). Bu durum, çok sonra çselleşt r lm ş olan gerçekl kler yıkıma uğratması şöyle dursun,
çocukluğun erken dönemler nde çselleşt r lm ş heybetl gerçekl ğ de çözülmeye uğrattığı ç n, b rtakım
b yograf k şoklara neden olur. Bununla b rl kte, talî çselleşt rmen n gerçekl ğ n b r tarafa bırakmak, görece
daha kolaydır. Çocuk, ebeveynler tarafından tanımlanmış dünyada stese de stemese de yaşar; ancak
sını an çıktığı an, ar tmet k dünyasını güle oynaya ger de bırakab l r.”19

Özell kle de bu nedenle, yan talî toplumsallaşmada aslî sosyalleşmedek ne benzer b r kaçınılmazlık ve yarı-
otomat kl k olmadığı ç n, b reye sunulan yen gerçekl kler n bell pedagoj k tekn kler eşl ğ nde ver lmes
gerek r. Yen çer kler b reye çocukluğun lk gerçekl kler yle benzeşt r lerek, onlarla l şk lend r lerek aktarılır.
Bu tekn kler aracılığıyla, çocukluk evres nde ed n len gerçekl klerle ve b lg lerle yen aktarılacak b lg ler ve
gerçekl kler arasında b r sürekl l ğ n olduğu ne kadar nandırıcı hale get r l rse, yen çer kler n aktarılması o
kadar kolay olur.

Talî toplumsallaşma süreçler n n yüksek derecede b r özdeşleşme gerekt rmey ş ve çer ğ n n de


kaçınılmazlık n tel ğ taşımayışı, rasyonel ve duygusal olarak kontrol altına alınmış öğrenme süreçler ne yol
açtığı ç n faydalı olab l r. Ancak bu türden b r çselleşt rmen n taşıdığı çer k, aslî toplumsallaşmayla
kıyaslandığında, kırılgan b r n tel k taşır. O nedenle de, bazı durumlarda özdeşleşmey ve kaçınılmazlığı
zorunlu hale get ren özel tekn kler n gel şt r lmes ne ht yaç duyulur. Bu tür durumlarda uygulanan tekn kler,
toplumsallaşma sürec n n duygu yükünü yoğunlaştırmak amacıyla düzenlen r. Bu süreç, çocukluk
evres ndek gerçekl k algısına benzer b r f lî dönüşüm gerekt rd ğ nde, mümkün olduğu ölçüde aslî
toplumsallaşmayı takl t etmeye başlar. Başka b r dey şle, çocukluk evres ndek şüpheye kapalı gerçekl kler
dünyasına benzer ‘yapay b r gerçekl k dünyası’ yaratmak suret yle... B reyler n anon m n tel ktek
toplumsallaştırıcılarla l şk s , bu sürece tekabül eder b r b ç mde yen b r ‘anlam’ kazanır ve anon m
toplumsallaştırıcı görevl b rey ç n anlamlı/öneml ötek hal ne gel r. “Bu durumda b rey, yen gerçekl ğe

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/sosyolojiye_giris_1/1/index.html 127/238
11/18/2020 Sosyolojiye Giriş I

kapsamlı b r b ç mde bağlanır. O, müz ğe, devr me ya da d ne, sadece kısmen değ l, öznel bakımından
hayatının tümü olacak şek lde ‘kend n ver r’. K ş n n kend n feda etmeye hazır olması, bu türden b r
sosyal zasyonun n haî sonucudur elbette.”20

Talî toplumsallaşma veya yet şk nler n toplumsallaşması büyük ölçüde günlük yaşantılar çerçeves nde ve
b ç mselleşmem ş yollarla olur. Ancak aynı şlev n halk eğ t m merkezler , okur-yazarlık seferberl ğ vb. g b
b ç msel kurumlar aracılığıyla da yer ne get r lmes söz konusu olab l r. Bunun dışında ‘ nsanların toplumun
d ğer kes mler nden zole ed ld ğ , dar görevl ler tarafından yönlend r ld ğ ve yönet ld ğ ’ –Erv ng
Go man’ın adlandırmasıyla- total kurumlar (bütüncül kurumlar) [total nst tut ons] el yle de, b reylerdek öz-
benl ğ n, değerler n, davranışların temelden değ şt r lmes amaçlanab lmekted r. K m daha az, k m daha çok
total kurumlar model ne uyan akıl hastaneler , hap shaneler, ıslahevler , yatılı okullar, kışlalar vb. g b
kurumlarla b rey toplumsal çevres nden soyutlanarak yen den-toplumsallaşma şlem ne maruz
bırakılab lmekted r. Tek t p elb se g y lmes , saçların bell b r formda tıraş ed lmes , bell şler n bell b r düzen
ç nde hep b rl kte gerçekleşt r lmes vb. g b bell r tüellerle b reyler yen k ml kler ne kavuşturulmaya
çalışılır.

Total kurumlar, Bauman’ın dey m yle, ‘zorak cemaatler’d r. “Burada üyeler n hayatlarının bütünü kılı kırk
yaran düzenlemelere konu olur; üyeler n ht yaçları örgüt tarafından bel rlenmekte ve karşılanmaktadır, z n
ver len ve ver lmeyen eylemler örgütsel kurallarla bel rlenm şt r. (...) Bu kurumların sak ler gece gündüz
gözet m altında tutulurlar (ya da en azından gözet m altında olmadıklarından em n olamayacakları
koşullarda tutulurlar), öyle k kurallardan her türlü sapma anında tesp t ed l r ve cezalandırılır ya da
mümkünse önlen r. Total kurumlar üyeler n kend başlarına b r k ş sel l şk ler ağı gel şt rmekten etk n olarak
caydırmaları le cemaat model nden köklü b r b ç mde ayrılır. Total k ş l ğe bürünme total olarak k ş sell kten
arınmış l şk ler koşuluyla ç çe geçm şt r. Deneb l r k , total kurumlarda baskının oynadığı muazzam rolü
açıklayan, böyles b r ç çel ğ n uyumsuzluğudur. Arzu ed len davranışı ortaya çıkarmak ve üyeler n b rl kte
oturma ve şb rl ğ yapma radeler n sağlamak ç n ne manev bağlanma ne de madd kazanç umudu şe
yarar. Bu noktada total kurumların başka b r özell ğ ortaya çıkar: Kuralları koyanlarla kurallara tab olanlar
arasındak kesk n bölünme. Duygusal bağlılık le hesaplanmış özçıkar yokluğunun tek kames olan baskının
etk n gücü, g der lmes mkansız bölünmen n k tarafı arasındak uçuruma bağlıdır.”21

Toplumsallaşma konusunun gündeme get rd ğ öneml ve anlamlı tartışmalardan b r tanes , b reyler olarak
bu toplumsal şley ş çer s nde özgür olup olmadığımız ya da ne kadar özgür olduğumuzdur. Sosyologların bu
konudak cevapları elbette, b rey ve toplum anlayışlarına, s yasal görüşler ne, nançlarına vb. bağlı olarak
değ ş kl kler göster r:

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/sosyolojiye_giris_1/1/index.html 128/238
11/18/2020 Sosyolojiye Giriş I

“Pol t k l beral görüş, b reyler n toplumda özgür olmadığını söyler. Aslında sosyal yaratıklar olarak da h ç b r
zaman özgür olamayız. Üzer m zdek b r güçle yaşamak zorundaysak, sınıf farklılıklarını ortadan kaldırıp,
azınlıkların ç ne kadını da dah l ed p engeller azaltarak, dünyamızı yaşamaya uygun hale get reb lmek
öneml b r şeyd r. Muhafazakar kes m, toplumun hayatımızı şek llend rd ğ hakkında hemf k rd r, ama özgür
olduğumuzu, çünkü toplumun hayaller m ze söz geç remeyeceğ n bel rt r.”22

Bu tartışmanın daha da ötes ne g derek, toplumun bu şley ş n daha rad kal değerlend ren yaklaşımlar da
mevcuttur. Bu çerçevede Lou s Althusser’ n İdeoloj ve Devlet n İdeoloj k Aygıtları (çev. Yusuf Alp ve Mahmut
Özışık, 3. Baskı, İstanbul: İlet ş m Yay., 1991) adlı eser nde serg led ğ yaklaşım ya da M chel Foucault’nun
kt dar ve söylem anal zler , toplumsallaşma ve toplum çer s nde b rey n ne kadar özgür olduğu meseleler ne
bütünüyle farklı b r cepheden de bakılab leceğ n ve açıklanab leceğ n b ze göster r.

Okuma Öner ler

Toplumsallaşma, k ml k, benl k ve grup l şk ler bağlamında sosyal ps koloj çalışmalarına bakılab l r. Bu


çerçevede, met n çer s nde d pnotlarda ver len çalışmaların dışında şu çalışmalara bakılab l r: D. Krech, R. S.
Crutcf eld ve E. L. Ballachey, Cem yet İç nde Fert, 2 c lt, çev. Mümtaz Turhan, İstanbul: MEB Yay., 1970-1971; D.
Krech, R. S. Crutcf eld ve E. L. Ballachey, Sosyal Ps koloj , çev. Erol Güngör, İstanbul: Ötüken Neşr yat, 2007; G.
C. Homans, İnsan Grubu, çev. O. Onaran, B. Oran ve Ü. Oskay, Ankara: TODAİE Yay., 1971.

Bölüm Özeti

Bu derste, doğumdan ölüme kadar hayatımızın her b r safhasında maruz kaldığımız toplumsallaşma konusu
üzer nde durmaya çalıştık. Toplumsallaşmanın tanımı, toplumsallaşma aracıları, toplumsallaşma süreçler ,
benl ğ n oluşumu ve yen den-toplumsallaşma konuları üzer nde durduk.

Toplumsallaşma konusunun gündeme get rd ğ öneml ve anlamlı tartışmalardan b r tanes , b reyler olarak
bu toplumsal şley ş çer s nde özgür olup olmadığımız ya da ne kadar özgür olduğumuzdur. Sosyologların bu
konudak cevapları elbette, b rey ve toplum anlayışlarına, s yasal görüşler ne, nançlarına vb. bağlı olarak
değ ş kl kler göster r:

“Pol t k l beral görüş, b reyler n toplumda özgür olmadığını söyler. Aslında sosyal yaratıklar olarak da h ç b r
zaman özgür olamayız. Üzer m zdek b r güçle yaşamak zorundaysak, sınıf farklılıklarını ortadan kaldırıp,
azınlıkların ç ne kadını da dah l ed p engeller azaltarak, dünyamızı yaşamaya uygun hale get reb lmek
öneml b r şeyd r. Muhafazakar kes m, toplumun hayatımızı şek llend rd ğ hakkında hemf k rd r, ama özgür
olduğumuzu, çünkü toplumun hayaller m ze söz geç remeyeceğ n bel rt r.”

Bu tartışmanın daha da ötes ne g derek, toplumun bu şley ş n daha rad kal değerlend ren yaklaşımlar da
mevcuttur. Bu çerçevede Lou s Althusser’ n İdeoloj ve Devlet n İdeoloj k Aygıtları (çev. Yusuf Alp ve Mahmut
Özışık, 3. Baskı, İstanbul: İlet ş m Yay., 1991) adlı eser nde serg led ğ yaklaşım ya da M chel Foucault’nun
https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/sosyolojiye_giris_1/1/index.html 129/238
11/18/2020 Sosyolojiye Giriş I

kt dar ve söylem anal zler , toplumsallaşma ve toplum çer s nde b rey n ne kadar özgür olduğu meseleler ne
bütünüyle farklı b r cepheden de bakılab leceğ n ve açıklanab leceğ n b ze göster r.

1Gordon Marshall, Sosyoloj Sözlüğü, çev. Osman Akınhay ve Derya Kömürcü, Ankara: B l m ve Sanat Yay., 1999, s.
760.
2
Anthony G ddens, Sosyoloj , Hüsey n Özel ve Cemal Güzel (yay. haz.), Ankara: Ayraç Yayınev , 2000, s. 25.
3Anthony G ddens, a.g.e., s. 26.
4Joseph F chter, Sosyoloj Ned r?, çev. N lgün Çeleb , 2. Baskı, Ankara: Att la K tapev , 1994, s. 21.
5E. M ne Tan, Toplumb l me G r ş: Temel Kavramlar, Ankara: AÜ Eğ t m Fakültes Yay., 1981, s. 35.
6Joseph F chter, a.g.e., s. 23.
7Gordon Marshall, a.g.e., s. 760-761.

8E. M ne Tan, a.g.e., s. 38-39.


9Oyunun çocuğun/b rey n sosyalleşmes ndek önem ne vurgu yapan açıklamalar ç n bkz. Johan Hu z nga, Homo
Ludens: Oyunun Toplumsal İşlev Üzer ne B r Deneme, çev. Mehmet Al Kılıçbay, İstanbul: Ayrıntı Yay., 1995 ve
Norbert El as, Sosyoloj Ned r?, çev. Oktay Değ rmenc , İstanbul: Olv do K tap, 2016 [özell kle bkz. “3. Bölüm: Oyun
Modeller ”, s. 101-150].
10
Enver Özkalp, Sosyoloj ye G r ş, 6. Baskı, Esk şeh r: Anadolu Ün vers tes , 1993, s. 92.
11Zek Aslantürk ve Tayfun Amman, Sosyoloj : Kavramlar, Kurumlar, Süreçler, Teor ler, İstanbul: Marmara
Ün vers tes İlah yat Fakültes Vakfı Yay., 1999, s. 147-148.
12Z kreden: John J. Mac on s, Sosyoloj , V ldan Akan (çev. ed.), Ankara: Nobel Akadem k Yay., 2012, s. 119.
13E. M ne Tan, a.g.e., s. 41.
14Peter L. Berger ve Thomas Luckmann, Gerçekl ğ n Sosyal İnşası: B r B lg Sosyoloj s İncelemes , çev. Vefa Saygın
Öğütle, İstanbul: Parad gma, 2008, s. 189 [toplumsallaşma le lg l olarak özell kle bkz. “Üçüncü Bölüm:
Öznel/Sübjekt f Gerçekl k Olarak Toplum”, s. 187-264].
15Berger ve Luckmann, a.g.e., s. 191.

16Berger ve Luckmann, a.g.e., s. 191.

17Berger ve Luckmann, a.g.e., s. 201.

18Berger ve Luckmann, a.g.e., s. 202.

19Berger ve Luckmann, a.g.e., s. 207.

20
Berger ve Luckmann, a.g.e., s. 211.
21Zygmunt Bauman, Sosyoloj k Düşünmek, çev. Abdullah Yılmaz, İstanbul: Ayrıntı Yay., 1998, s. 98-99.
22John J. Ma con s, a.g.e., s. 131.

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/sosyolojiye_giris_1/1/index.html 130/238
11/18/2020 Sosyolojiye Giriş I

Ünite Soruları

1. Toplumsallaşma hakkında b lg sah b olmak, özgürlük h ss n artırır mı yoksa azaltır mı?


Neden?

2. B reyler n kend hayatları üzer nde kontrolünün olup olmadığı konusunu tartışınız.

3. Kadın ya da erkek oluşumuz, toplumsallaşma sürec nde nasıl b r etk de bulunur?

4. C ns yet n z, k ş l ğ n z n gel ş m n nasıl etk led ? C ns yet n z n hayatınızda şek llend rd ğ üç


şey bel rt n.

5. Yaşam seyr çer s nde kend n z nasıl tanımlarsınız? Ergen m , yet şk n m yoksa yaşlı mı?
Neden?

6. B r k ş n n ergen ya da yet şk n olarak tanımlanması neye bağlıdır?

7. Toplumsallaşma, aşılama ya da bey n yıkamadan hang bakımlardan farklılıklar göster r?

8. Benl k, öz-benl k k ml ğ le toplumsal k ml ğ m z arasında nasıl b r l şk vardır? Tartışınız.

9. Karmaşık ve hızlı değ şen toplumlarda, b r nc l toplumsallaşma ne kadar öneml d r?

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/sosyolojiye_giris_1/1/index.html 131/238
11/18/2020 Sosyolojiye Giriş I

CEVAP ANAHTARI

1. - 2. - 3. - 4. - 5. - 6. - 7. - 8. - 9. -

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/sosyolojiye_giris_1/1/index.html 132/238
11/18/2020 Sosyolojiye Giriş I

8. TOPLUMSAL GRUP

Giriş

Toplum çer s nde b reyler, çeş tl gruplara üye olarak, çeş tl grupların b r parçası olarak yaşamlarını
sürdürürler. İster gel şm ş, ster gel şmem ş olsun hemen her toplumda, nsanlar b r a le, b r arkadaşlık grubu,
b r meslek grubu, b r dernek ya da b r s yas part grubu çer s nde yer alırlar.

Hep m z, daha en başta, dünyaya geld ğ m z anda b r a le çer s ne doğarız. (Elbette -çok çok az olmakla
b rl kte- st snalar vardır ve bu st snalıkları neden yle, farklı yönler yle sosyoloj ya da başka d s pl nler
tarafından nceleme konusu ed len durumlar söz konusudur.) Bu grup çer s nde grubun –grup le toplum
arasında herhang b r çel şk ya da çatışma yok se- ve toplumun kültür öğeler n ed n r z. Zaman çer s nde
okula başlar, çok farklı çevrelerden akranlarımızla tanışır, günümüzün öneml b r kısmını onlarla geç rmeye
başlarız. Okulda toplumun farklı yönler n tanırız. Okul, günlük hayatımızı sürdürmem ze yardımcı olacak ve
toplumun ht yaçlarını karşılayacak bell b lg ve becer ler kazandırır; aynı zamanda b z terb ye eder. Ayrıca,
bürokras y lk kez okulda tecrübe eder z. İlerleyen zamanda, ş hayatına atılır ve çeş tl kurumlarda
mesleğ m zle lg l yen l şk lere g rer, yen görevler ve sorumluluklar üstlen r z. Bu safhada da y ne hayatımız,
çeş tl gruplar çer s nde geçer; ş n ve grubun özell kler ne göre b z de yen özell kler kazanırız, benl k algımız
farklılaşır.

Daha da öneml s , her gün b r çok farklı grup çer s ne g r p çıkıyoruz. Dolayısıyla aynı anda pek çok farklı
grubun b rer üyes , her b r grupta ayrı statülere ve rollere sah p b r nsan olarak hayatımızı sürdürüyoruz.

B z m ‘b r yere ya da b r şeylere a t olma’ ht yacımız da, y ne toplumsal gruplar aracılığıyla karşılanır.


Yukarıda da fade ed ld ğ g b , doğumdan ölüme kadar farklı dönemlerde veya aynı dönemlerde b rçok farklı
grup çer s nde bulunuruz. B zden farklı olan gruplarla karşılaşırız. Bu anlamda toplum; k m zaman
h yerarş k şek lde sıralanmış, k m zaman yan yana olan ve uyumlu çalışan, k m zaman da b rb r yle çatışan
pek çok farklı grubu çer s nde barındıran b r yapıdır.

Bu bölümde, günlük hayatta etk leş m çer s ne g rd ğ m z nsan kümeler olan toplumsal gruplar
ncelenecekt r. Öncel kle toplumsal grubun tanımı yapılacak, toplumsal grupların özell kler tanıtılacak,
ardından da bu özell kler ne bağlı olarak toplumda karşımıza çıkan toplumsal gruplar –gerek n tel k, gerek
muhteva ve gerekse de boyutları d kkate alınarak- tasn f ed lmeye çalışılacaktır. Ayrıca, toplumsal grup
özell ğ göstermemekle b rl kte, günlük hayatta sık sık ç nde bulunduğumuz ve b r arada olduğumuz ‘ nsan
b rl ktel kler ’ değerlend r lmeye çalışılacaktır.
https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/sosyolojiye_giris_1/1/index.html 133/238
11/18/2020 Sosyolojiye Giriş I

8.1. Toplumsal Grup

Veysel Bozkurt, “Sürekl etk leş m ç nde olduğunuz grupların ve örgütler n b r anda yok olduğunu hayal ed n.
Örneğ n a len z, arkadaş çevren z, futbol kulübünüz, sağlık, eğ t m, güvenl k ve beslenme g b alanlarda s ze
her türlü h zmet sağlayan kamusal ve özel örgütler b r anda hayatınızdan çek l yor. Altı m lyardan fazla
nsanın yaşadığı şu yerkürede tek başınasınız. A t olduğunuz h ç b r grup yok. İç nde yaşadığınız toplum kend
aralarında h çb r şb rl ğ olmayan tek tek b reylerden oluşuyor. Acaba grupların ve örgütler n olmadığı b r
dünyada nasıl b r hayatınız olurdu?”1 d ye soruyor. Gerçekten de öneml ve üzer nde düşünülmes gereken
b r soru. Öyle b r dünyada nasıl b r hayatımız olurdu?

Doğduğumuz andan t baren, hayatta kalab lmek ç n başkalarına ht yaç duyarız. Kend m z tanıyab lmek
ç n dah başkasına ht yaç duyarız. Bu da başkalarıyla, d ğerler yle etk leş m gerekl kılar. Zygmunt
Bauman’dan alıntılanan aşağıdak paragraf, günlük hayatta karşılaştığımız, let ş me ve etk leş me g rd ğ m z
–sosyoloj de toplumsal grup, toplumsal yığın ya da kategor ler olarak adlandırılan, b z m de bu bölüm
boyunca kısaca tanımlamaya çalışacağımız- nsan topluluklarını özetler n tel kted r:

“Düşünüyorum da, nsan soyunun (geçm ş, ş md k ya da gelecektek ) üyeler n n bana farklı kapas teler
varmış g b gel yor. Bazılarına çok sık rastlıyorum ve bu yüzden de hemen tanıyorum onları; onlardan ne
bekleyeb leceğ m ve neler bekleyemeyeceğ m , bekled ğ m ve sted ğ m şeyler aldığımdan nasıl em n
olacağımı, eylemler me ben m onlardan sted ğ m b ç mde tepk gösterd kler nden nasıl em n olacağımı
b ld ğ me nanıyorum. Bu nsanlarla etk leş me g rer m, let ş m kurarım; b rb r m zle konuşuruz, b lg ler m z
paylaşırız ve b r uzlaşmaya varma umuduyla lg alanımıza g ren şeyler tartışırız. D ğerler yle ancak zaman
zaman karşılaşırız; karşılaşmalarımız ya ben ya da ötek k ş ler özel, gayet özgün h zmetler almak ya da
mübadele etmek sted ğ zamanlarda, tamamen özel koşullarda gerçekleş r; öğretmen mle dersler ve
sem nerler dışında pek karşılaşmam b r bakkal çırağıyla ancak b r şeyler satın alırken karşılaşırım, şansıma
d şç m çok nad r olarak, ancak d ş m n yapılması gerekt ğ nde görürüm. Bu g b nsanlarla l şk ler me
şlevsel l şk ler deneb l r. Bu nsanlar hayatımda b r şlev yer ne get r rler; l şk m z bana (ve varsayıyorum k
onlara da) a t çıkarlar ve eylemlerle lg l özell kler taşır. Çoğu durumda ötek k ş n n, o k ş n n yer ne
get rmes n bekled ğ m şlevle l şk l olmayan özell kler yle lg lenmem. Dolayısıyla bakkal çırağının a le
hayatını, d şç n n hob ler n , s yasal b lg ler hocamın sanatsal zevkler n araştırmam. Buna karşılık, onlardan
da benzer b r yaklaşım bekler m. Onlarla l şk mde, özel alanım olarak gördüğüm alanı soruşturmalarını
haksız müdahale olarak değerlend r r m. Böyle b r müdahale geld ğ nde, buna d ren r m; bunu n hayet nde
bell b r h zmet n mübadeles nden öte olmayan l şk m z n yazılı olmayan koşullarını kötüye kullanma ya da
ç ğneme durumu olarak alırım. N hayet, d ğerler yle neredeyse h ç karşılaşmam. Onların hakkında b lg ler m

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/sosyolojiye_giris_1/1/index.html 134/238
11/18/2020 Sosyolojiye Giriş I

vardır; onlar vardırlar, b l r m ancak göründüğü kadarıyla ben m günlük şler mle doğrudan lg l
olmadıklarından, onlarla doğrudan let ş me g rme ht mal n c dd olarak düşünmem. Aslında onlara ancak
gel p geç c b r düşünce kadar lg duyarım.

Sosyoloj de fenomenoloj k okul adı ver len okulun kurucusu Alman asıllı Amer kalı sosyolog Alfred Schutz’a
göre, her b reysel bakış açısından nsan soyunun bütün ötek üyeler n n yerler , hayal b r ç zg üzer nde
bel rt leb l r ve bu ç zg de sosyal l şk hac m ve yoğunluk olarak azaldıkça artacak sosyal mesafe le ölçülen
b r sürekl l k tesp t ed leb l r. Böyle b r ç zg üzer nde kend m (egomu) başlangıç noktası alarak bana en yakın
noktaların dostlarım olduğunu söyleyeb l r m; onlar gerçek anlamda doğrudan, yüz yüze l şk ye g rd ğ m
nsanlardır. Dostlarım, çağdaşlarımın, ben mle aynı zaman d l m nde yaşayan ve en azından potans yel olarak
yüz yüze l şk lere g reb ld ğ m nsanların oluşturduğu gen ş b r alanda ancak küçük b r bölgey şgal ederler.
Bu g b çağdaşlarıma l şk n prat k deney m m, elbette k ş sel olarak ed n len b lg den, nsanları b r
kategor n n örnekler nden aşka b r şey olmayan (yaşlılar, s yahlar, Yahud ler, Güney Amer kalılar, zeng nler,
futbol fanat kler , askerler, bürokratlar vb.) t plere ayırma yet mle sınırlı b r b lg ye kadar çeş tl l k göster r. B r
nsanın, sürekl l k ç zg s üzer ndek ver l noktası benden ne kadar uzaksa, ben m o nsana tepk m
(karşılaşmasak da z h nsel yaklaşımım ya da, eğer olursa, k ş sel l şk m) kadar onun hakkındak
düşünceler m de o kadar genel ve t p k olacaktır. (...) L stede yer alan kategor ler n h çb r n n sonsuza dek
sab tlenmed ğ n aklımızdan çıkarmayalım. Bunların ‘geç rgen’ sınırları vardır; tek tek nsanlar b r
kategor den d ğer ne geçerek, sürekl l k ç zg s nde ben m doğrultum yönünde ya da başka yönde yol alarak
(...) yerler n değ şt reb l r, değ şt r rler de.”2

Gordon Marshall’ın Sosyoloj Sözlüğü, toplumsal grubu “Resm ya da gayr resm üyel k ölçütler yle
tanımlanan, görece st krarlı b r karşılıklı l şk ler model yle b rl k olma duygusunu paylaşan ya da kend ler n
b rb rler ne bağlı h sseden çok sayıdak k ş n n oluşturduğu b r küme.” 3olarak tanımlıyor.

Joseph F chter de, toplumsal grubu, -aşağıda üzer nde durmaya çalışacağımız- km
n tel klerden/gerekl l klerden hareketle şöyle tanımlıyor: “Grup, ortak sosyal hedefler zleyen, sosyal
normlar, lg ler ve değerlere göre karşılıklı roller oynayan sosyal k ş ler n tanımlanab l r, yapılaşmış, sürekl
b rl ktel ğ d r.”4

A le, akraba veya arkadaş grupları üyes olduğumuz pek çok ve çeş tl gruplardan yalnızca b r kısmıdır.
Bunların yanı sıra, d nsel, sport f, toplumsal, eğ tsel, s yasal etk nl kler n ya da meslek ve ekonom k
amaçların gerçekleşt r lmes ç n oluşturulmuş pek çok grup mevcuttur. Toplumsal hayatta, mason locası,
mafya örgütlenmes , çeteler, hayır cem yetler , suç örgütler vb. g b pek çok farklı özell kte grupla karşılaşırız.
Bütün bu oluşumların b rb rler nden farklı olmasına karşın, heps n ‘grup’ ortak adlandırması altında

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/sosyolojiye_giris_1/1/index.html 135/238
11/18/2020 Sosyolojiye Giriş I

toplayab lmem ze z n veren bazı özell kler vardır. Bu özell kler , aynı zamanda, b r toplumsal b rl ktel ğ
‘toplumsal grup’ olarak adlandırmamızı tem n edecek –amaç, n tel k, kapsam vb. g b hususlarla lg l -
gerekl l kler olarak da adlandırab l r z.

Her şeyden önce gruplar, “b rb rler yle gerçek karşılıklı l şk ler ç nde bulunan, davranışlarında b rb r n n
davranışını hesaba katan nsanlardan oluşur.”5 Aralarında bu türden l şk ler n bulunmadığı topluluklar, f z kî
açılardan b rb r ne oldukça yakın nsanlardan oluşsalar dah -b r otobüs durağında otobüs bekleyen, trende
seyahat eden nsanlar, b r futbol maçında stadyumda bulunan nsanlar örnekler nde olduğu g b - b r grup
oluşturmazlar.

Çünkü grubun varlığı aynı zamanda b r başka şeye daha, “bu etk leş m çerçeves nde bazı ortak değerler n,
kuralların hatta bell b r duygusal ortamın oluşumun[a]” 6 ht yaç duyar. Ortak değerler n ve kuralların varlığı,
grup çer s ndek farklılıkları ya da çatışmaları yadsıyan b r özell k değ ld r. En sam m ve yakın nsan grubu
olan ‘a le’de dah , zaman zaman a le ç sürtüşmeler (karı-koca anlaşmazlıkları, kardeşler arası çek şmeler,
çocuklar le ebeveynler arasında yaşanan ger l mler vb. g b - çatışmalar söz konusu olab l r. Ancak, bu
çatışmalar ortak olması gereken değerler aşındırıcı, yıpratıcı ve parçalayıcı boyutlara ulaştığında söz konusu
gruplar da dağılır. A leler n dağılması g b . Grup ç n çek şmeler n kaynağı yalnızca y ne grup ç l şk ler
değ ld r elbette. Dışarıdan gelen etk ler de bu grup ç dayanışmayı olumlu ya da olumsuz yönde etk leyeb l r.
K m grup yapılarında, dışsal baskılar ‘grup ç dayanışma’yı olumlu yönde etk ler ve artırırken, k m zaman da
grupların yapısına, kapsamına, dışarıdan gelen baskının/etk n n n tel ğ ne ve ş ddet ne bağlı olarak olumsuz
yönde sonuçlar da ortaya çıkarab l r.

Toplumsal gruplar, “yapısallaşmış, örgütlenm ş, kısacası üyeler n n yerler n n açık-seç k bel rlenm ş
olmasıyla da bel rlen rler.” 7Dolayısıyla, b r pazar yer ndek ya da otobüs durağındak nsan kalabalığı,
aralarında herhang b r yapısallaşmış, örgütlenm ş l şk n n olmaması, ‘ nsan’ ortak tanımının dışında ‘özel’
b r k ml kle l şk ler n kuruluyor olmaması g b nedenlerle grup tanımı çer s nde değerlend r lmez. Grup
çer s ndek nsanlar/b reyler, b rb rler ne kıyasla bell b r h yerarş k sıralanma çer s nded rler. A le çer s nde
baba, anne ve çocukların veya b r mason locası, çete, dernek, s yas part vs. g b yapılarda üyeler n bell b r
statüye göre sıralanması örnekler nde olduğu g b . Toplumsal gruplar çer s ndek bu h yerarş k m daha
bel rg n ve daha katı, k m daha gevşek ve bel rs z olmak üzere oldukça çok çeş tl l k göstereb l r. Ancak
gevşek ya da katı, n hayet nde grup üyeler arasında h yerarş k b r statü sıralaması mevcuttur. Bu durum,
gruplarda b r l derl k ve l der altında üyeler n sıralanması, üyeler arasında da grubun ve yapılan ş n n tel ğ ne
bağlı olarak ayrı b r ast-üst l şk s söz konusudur.

Grup üyeler çer s ndek bu sıralanmaya bağlı olarak, üyeler n roller n n sıralanması, başka b r dey şle, bell
b r şbölümü mevcuttur. Grup çer s nde l der n, şgal ett ğ statüye bağlı olarak, yer ne get rmes gereken bell
görevler /roller vardır. Kend s nden bu görevler /roller başarıyla yer ne get rmes beklen r. Benzer şek lde,

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/sosyolojiye_giris_1/1/index.html 136/238
11/18/2020 Sosyolojiye Giriş I

grup ç ndek d ğer b reyler n de, şgal ett kler statülere –ya da şbölümü sonucunda kend paylarına düşen
şe- göre yer ne get rmeler gereken bell roller vardır.

Grup üyeler arasındak bu statü farklılaşmasının, h yerarş n n ve roller n garant altına alınab lmes ç n, aynı
zamanda bell b r ‘davranış kuralları bütünü’ bel rlen r. Bu b r denet m ve baskı mekan zmasını da doğurab l r
elbette. Bu kurallar; grupların yapılarına, n tel kler ne ve kapsamlarına bağlı olarak yazıya geç r lmem ş sözlü
kurallar da olab l r, b r part tüzüğü g b yazılı kurallar bütünü de olab l r. Bu sözlü ya da yazılı kurallar, bütün
üyeler tarafından b l n r, en azından b l nd ğ varsayılır. Yen durumlar, daha önce d le get r lmeyen fakat
varsayılan bazı hususları/kuralları açığa çıkarab l r; ancak bu sürec n sancısız olmama ht mal n n de
bulunduğu hatırlanmalıdır. Grup üyeler tarafından b l nd ğ var sayılan ve uymaları stenen kuralların bu
özell kler , aynı zamanda, grubun n tel ğ n de değ şt r c özell kted r. B r meslek örgütüne dah l olan b r s ,
derneğ n –amacını, kapsamını ve b r anlamda uyulması gereken kuralları, uyulmadığı takd rde muhatap
olunacak cezaî yaptırımları da çeren- tüzüğünü okur, nceler. B r s yasî part ye üye olmak steyen k ş de
benzer b r durumla karşılaşır. 3-5 k ş l k gruplarla b nlerce, yüzb nlerce üyes olan send kalar, dernekler,
meslek odaları, s yas part vb. yapılanmalar arasında yüz yüze l şk lerden gayr -şahs l şk lere varıncaya dek
pek çok noktada farklılaşan l şk b ç mler ortaya çıkab l r. N tek m gruplar, bu yönler yle de ayrıca tasn flere
tab tutulmaktadır.

Yukarıda bahsed len h yerarş , statü ve rol dağılımları, şbölümü ve kurallar, peş sıra, üyeler n üstlenm ş
oldukları roller n gereğ n yer ne get rmed kler ya da ortak kurallara uymadıkları takd rde devreye g recek
bell b r cezaî yaptırımları da beraber nde get rmekted r. Üyeler, elbette, bu yaptırımların da farkındadırlar.
Grubun beklent ler ne uygun davranmadıklarında, bazı yaptırımlarla karşılaşacaklarını, kınanab lecekler n ,
cezalandırılab lecekler n ve hatta gruptan atılab lecekler n de b l rler. Bu durum, aynı zamanda ona, grubun
d ğer üyeler n n benzer hatalarına karşı bell b r tepk de bulunma hakkını ver r. Söz konusu yaptırımlar, doğal
olarak, grubun büyüklüğüne, n tel ğ ne ve üyen n yaptığı hatanın n tel ğ ne bağlı olarak değ şeb l r.

Toplumsal grubu tanımlayan özell klerden b r başkası, görel de olsa b r sürekl l k arz etmes d r. Başka b r
dey şle, toplumsal grup, zamansal olarak ölçüleb l r b r sürekl l k çer s nde olmalıdır. B r futbol maçını
stadyumda zleyen ya da b r konser d nleyen sey rc ler, etk nl k b tt ğ nde dağılıp g tt kler ç n b r grup
oluşturmazlar. Geç c b r beraberl kt r söz konusu olan. Oysa b r çete, b r mafya örgütlenmes ya da s yas
part çok daha uzun sürel b r l şk d r. Gruplar, b r kuşak boyunca ya da kuşaklar boyunca var olab l rler.
Gruplar, kazandıkları yen üyelerle kalıcılıklarını, sürekl l kler n artırab l rler. Bu katılımların, çok da b l nçl ,
rasyonel terc hler sonucu oluşmuş olması gerekmez.

Toplumsal grubun b r d ğer özell ğ de, “özdeş md r. Özdeş m se k ş n n kend varlığını ve özell kler n üyes
olduğu gruba ve grubun özell kler ne bağımlı olarak algılamasıdır. B rey n en fazla özdeşt ğ gruplar genell kle
referans grupları olarak adlandırılır.”8 Değerlend rmeler m z yaparken veya karar ver rken bu kararımızı ya

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/sosyolojiye_giris_1/1/index.html 137/238
11/18/2020 Sosyolojiye Giriş I

da değerlend rmem z ‘nasıl karşılayacağını’ d kkate aldığımız, b ze referans noktası olarak h zmet eden
gruplardır bunlar. ‘Atıf grubu’ olarak da adlandırılırlar.

Toplumsal grubun b r özell ğ de; hem üyeler tarafından, hem de dışarıdak gözlemc ler tarafından
tanınab l r olmasıdır. Bu, grubun üyeler ve dışarıdak ler tarafından kabul ed len, tanımlanab len b r ortak
varlığa sah p olması anlamına gel r. Başka b r dey şle, grup üyeler b r ‘b z b l nc ’ne sah pt rler. ‘B z b l nc ’,
aynı zamanda ‘d ğerler ’, ‘ötek ler’, ‘yabancılar’ g b değerlend rmeler de beraber nde get r r. ‘B z’ ve ‘onlar’,
karşılıklı olarak b rb r n etk leyen tanımlamalardır.

8.2. Toplumsal Grupların Tasnifi

Toplumsal gruplar, bu tanımlama ve özell kler n n bel rlenmes çabalarına karşın, son derece karmaşık ve
çeş tl özell kler göster r. İşlev, kapsam, gevşekl k ya da katılık, üye sayısı vb. g b pek çok n tel ğe ve bu
n tel kler n sürekl l k arz ed p etmed ğ ne bakılarak tasn f ed leb l rler. Ancak bu tasn fler n tek olmayacağını,
farklı tasn fler n söz konusu olab leceğ bel rt lmel d r.

Örneğ n yapıya göre sınıflandırmada gruplar, en katı yapılaşmadan en gevşek olana doğru g den b r ç zg
üzer ne yerleşt r l rler. Toplumsal rollere göre yapılacak b r tasn e gruplar, grup üyeler nden çok şey
bekleyenlerden daha az şey bekleyenlere göre sıralanab l rler. Grup üyeler arasındak let ş m n
yoğunluğuna bağlı olarak da b r tasn f gel şt r leb l r. Grup üyeler n n paylaştıkları değerlere ya da grubun
üyeler n yöneltt ğ toplumsal amaçların türler ne göre de tasn fler yapılab l r. Yukarıda sözünü ett ğ m z,
referans grubu da b r başka açıdan yapılan b r grup tasn f , grup t plemes d r.

D ğer b r tasn f ç-grup ( n-group) ve dış-grup (out-group) şekl nded r. İç-grup, üyeler n b rb rler ne karşı
kuvvetl saygı ve sadakat h sler besled ğ toplumsal gruptur. Dış-grup se, b r ç-gruba a t k ş n n, ‘rekabet ve
karşıtlık h ssett ğ ’ kend dışındak , d ğer, yabancı grup ya da gruplardır. İç-grup dış-gruba göre var olur.
Gruplar arasındak ger l mler, gruplar arasında kesk n ayrımlara yol açar ve grup üyeler ç n daha ‘saf’
toplumsal k ml kler tem n eder. İç ve dış gruplar ayrımı, kolaylıkla anlaşılacağı g b , ‘b z’ ve ‘onlar’ ayrımına
dayanır ve gerçekl ğ tartışılır b r b ç mde, bütün olumlu özell kler ve değer ‘b z’e atfederken,
olumsuzlukları, kötülükler ve değers zl kler ‘onlar’a, ‘ötek ’ne atfeder.9

Belk d ğerler nden daha kuşatıcı ve doyurucu geleb lecek b r d ğer grup tasn f , grupların nsan hayatında
yer ne get rd kler temel şlevlere dayalı olarak yapılacak b r ‘temel gruplar’ tasn f d r. Bu tasn f; nsanların her
zaman ve her yerde a le, eğ t m, ekonom , s yaset, d n ve boş zaman değerlend rme etk nl kler nde şaret
eden toplumsal ht yaçların g der lmes ç n şöyle ya da böyle b r şek lde nsanlarla l şk ye ve etk leş me
g rmek zorunda olduğu f kr nden hareket eder. Elbette bu ht yaçlar, her toplumda aynı statüye ve aynı

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/sosyolojiye_giris_1/1/index.html 138/238
11/18/2020 Sosyolojiye Giriş I

değere sah p değ ld r. Bu yaklaşıma göre ‘temel gruplar’; a le grubu, eğ t m grupları, ekonom k gruplar,
s yasal gruplar, d nî gruplar ve boş zaman değerlend rme ve d nlenme grupları şekl nde tasn f ed l rler. Bu
tasn f n, toplumda var olduğu fade ed len temel kurumlar le çok fazla paralell kler taşıdığı açıktır.

En fazla b l nen toplumsal grup tasn fler nden b r , Charles Horton Cooley’e (1864-1929) atfed len b r nc l
gruplar – k nc l gruplar ayrımıdır. Cooley’e göre b r nc l gruplar, üyeler n n k ş sel ve kalıcı l şk ler paylaştığı
küçük gruptur. K ş sel ve sıkı b r şek lde bütünleşm ş gruplardır. Cemaatsel, yerleş k, mekan k, kapalı,
dayanışmacı, a lesel, folk ve geleneksel olarak da n telend r leb l rler. B r nc l grupların üyeler pek çok
yönden b rb r ne yardımcı olur. Grubu, amaçlarına ulaşmak ç n b r araç değ l, amaç olarak görürler. İk nc l
gruplar10 se, üyeler n n bel rl b r hedef veya faal yet ç n b r araya geld ğ büyük ve gayr -şahs l şk ler
üzer ne kurulu gruplardır. K ş ler arasında duygusal bağlar zayı ır, üyeler b rb rler hakkında fazlaca b r
b lg ye sah p değ ld r, k ş sel yönel m serg leyen b r nc l grupların aks ne hedef yönel ml d rler. B r nc l grup
üyeler b rb rler n a le bağları ve k ş sel n tel kler ç nde k m olduklarına göre tanımlarken; k nc l grup üyeler
b rb rler ne ne olduklarına, b rb rler ç n ne yapab lecekler ne göre bakarlar. İk nc l grupların b r d ğer özell ğ
de, grup üyeler n n d ğer üyelerle l şk ler n n karşılıklı alış ver şe dayalı oluşudur; ne ver leceğ ve karşılığında
ne alınacağı z hn yet öncel kl d r. Bu hedef yönel m , grup üyeler n n b rb rler ne karşı resmî ve k bar
davranmalarını beraber nde get r r. Bu tür b r l şk de, ‘nasılsınız?’ şekl ndek b r soru, nezaketen sorulmuş b r
soru olarak kalır; gerçek cevabı pek merak ed lmez.11 (B r nc l ve k nc l grup ayrımı, cemaat-cem yet
[topluluk-toplum] ayrımında olduğu g b , Ferd nand Tönn es’ n toplum tasn f yle de büyük benzerl kler
göstermekted r. Cemaat/topluluk, b r nc l grup l şk ler n n egemen olduğu b r toplum t p olarak gözüküyor;
cem yet/toplum da k nc l grup l şk ler n n karakter ze ett ğ toplumlar olarak da tanımlanmaktadır.)

Joseph F chter, b r nc l ve k nc l gruplar ayrımıyla lg l şu değerlend rmey yapıyor: “(...) b r nc l ve k nc l


grupların tanınmasında b rtakım güçlüklerle karşılaşılab l r. Çünkü bu grupların özell kler gerçek yaşamda
b rb rler yle karışmıştır. Gerek b r nc l gerek k nc l gruplar, grupların k uç t p n tems l ederler. Bu nedenle
b rer [Weberc anlamda ‘ deal t p’] ‘t p’t rler. B r toplumdak tüm grupların b r sürekl l k ç zg s üzer ne
yerleşt r lmes hal nde bazı grupların geç ş aşamasında bulunduğu gözleneb lecekt r. Geç ş aşamasındak
gruplar her k t p grubun özell kler n serg lerler.”12

8.3. Toplumsal Grup Tanımı Dışında Kalan Topluluklar

Günlük hayatta nsanlar sadece toplumsal gruplar çer s nde bulunmazlar. Daha başka pek çok nsan
topluluğu çer s nde yer alırlar. Gündel k d lden farklı olarak, sosyoloj , bu tür b rl ktel kler toplumsal grup
olarak n telemez. Söz konusu nsan toplulukları, f z ksel ya da mekânsal b r yakınlığa sah p olup
olmamalarına bağlı olarak farklı s mlerle adlandırılmaktadır.

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/sosyolojiye_giris_1/1/index.html 139/238
11/18/2020 Sosyolojiye Giriş I

Toplumsal yığınlar “f z ksel yakınlıklarına, komşu hatta b t ş k bulunmalarına karşın aralarında karşılıklı
l şk ler, kısacası b rleşt r c , bütünleşt r c bağlar bulunmayan ya da yüzeysel ve geç c olarak bağlanan nsan
b r k mler ”d r.13 Yığınlarda nsanlar b rb rler n tanımazlar, dolayısıyla rol ve statü ayrımlarına g tmezler.
Çoğu kez b r rastlantı sonucu b r araya gel rler (otobüs durağında bekleyenler g b ), çabucak dağılırlar (traf k
ışığında bekleyenler g b ).

Toplumsal yığınlar çer s ndek b reyler, etk leş mde bulunmasalar b le, yığının n tel ğ b reyde –yüzeysel de
olsa- bell b r davranış değ ş kl ğ ne sebeb yet vereb l r (k tlesel eylemlerde b reylerde gözlenen değ ş mler
g b ). K ş tek başına ken yapmayı düşünmed ğ pek çok şey yığınlar çer s nde ken yapab l r. Bütün bu g b
durumlar, yığınlar çer s nde bulunmanın k ş y kolekt f davranışlara tmes ya da başkaları tarafından
tanınmaması neden yle sorumluluk duygusunun azalması le açıklanmaktadır.

Toplumsal yığınlar, k m özell kler neden yle ayrıştırılab l r: Örneğ n toplumsal yığınların b r alt kümes olan
zley c ve d nley c toplulukları, bel rl b r süre ç n aynı yerde toplanan ve heps aynı uyarıcıya dönük
bulunan nsanlardan oluşurlar. Bell b r saatte bell b r telev zyon d z s n seyretmek ç n yurdun her tarafında
telev zyon karşısına oturanlar, aralarında f z ksel ya da mekânsal b r l şk olmadığı ç n yığın sayılmazlar;
fakat bell b r tar hte ve bell b r mekanda b r konferansı d nleyenler yığın sayılırlar.

B r konser n ya da s nema f lm n n b t m nde dağılmakta olan k ş ler n oluşturduğu topluluk se, yığınların
gündel k yaşamda en sık karşılaşılan türü olan kalabalıklara b r örnekt r. Kalabalıklarda, belk d ğer
nsanlardan yalnızca f z ksel yakınlıkları kadar haberdar olab l r z; d nley c ya da zley c topluluklar kadar
b le b rarada bulunmayız.

B r amacı gerçekleşt rme, kend s n fade etme, b r uygulamayı protesto etmek g b nedenlerle b raraya gelen
ve bell ölçüde örgütlenmeye de ht yaç duyulan topluluklarla da karşılaşırız. Bunlar genel olarak göster
toplulukları olarak adlandırılır.

Çağdaş yaşamda nsanlar, komşuluk l şk ler n n büyük anlam ve önem taşıdığı geleneksel toplumların
aks ne, yığın n tel ğ gösteren yerleş m alanlarında yaşamaktadırlar, özell kle de kentlerde. B rb r ne f z ksel
açıdan yakın olmalarına karşın, b rb r ne yabancı b rey ve a leler n yaşadıkları apartmanlar, güvenl kl s teler,
rez danslar, oda oda k ralanan b nalar ve mahalleler vs. g b .

Toplumsal Kategor ler; toplumsal yığından ya da toplumsal gruptan farklı olarak, aslında z h nsel b r nşa
olarak, ‘gözlemc n n yargılarında b r araya gelm ş k ş lere şaret eden’ b r kavramdır. Toplumsal kategor ler n
tanımlanmasında en öneml husus, k ş ler n b rtakım ortak özell kler paylaşmakta olduklarının
saptanmasıdır. Bell b r toplumsal kategor çer s nde değerlend r len k ş ler, böyle b r kategor n n varlığından
ya da başkalarıyla b rl kte b r kategor oluşturduklarından haberdar b le olmayab l rler. Okul önces çocuklar,

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/sosyolojiye_giris_1/1/index.html 140/238
11/18/2020 Sosyolojiye Giriş I

evl kadınlar, tarım şç ler , sosyal konutlarda kamet eden a leler, okur-yazar olmayanlar, yaş, meslek, eğ t m
durumu vb. g b bell yönlerden benzeşen k ş ler toplumsal gruplardan farklı olarak b rb rler yle gerçek
l şk ler ç nde bulunmazlar, hatta b rb rler n tanımazlar b le.

Kategor ler n ayrımına temel teşk l eden özell k ancak toplumsal açıdan bell , anlamlı sonuçlara veya
değerlend rmelere yol açacak n tel kte se toplumsal kategor lerden söz etmek mümkün hale gel r. Örneğ n
toplumdak kıvırcık ve düz saçlılar ayrımını b r toplumsal kategor olarak değerlend remey z; ancak köylü-
kentl , s v l-asker, yerl -göçmen, ç ç - şç vb. g b ayrımlar sosyoloj k araştırmalar açısından öneml , anlamlı
sonuçlara yol açab lecek toplumsal özell kler olarak değerlend r l r.

Toplumsal kategor ler n stat st kî n tel kte oldukları açıktır. Sadece stat st kî b r ortalamaya tekabül ed yor
olması, kategor ler d kkate almamayı gerekt rmez. Z ra sosyoloğun araştırma amaçlarına bağlı olarak, bu
türden stat st kî kategor ler öneml olab l r: Örneğ n, s yasal davranışı anal z eden b r sosyal b l mc ver ler n
oy veren veya vermeyen, rad kal ve muhafazakar, kadın ve erkek seçmenler veya yaş, eğ t m, meslek ve gel r
ölçütler ne göre kategor lere ayırıp düzenleyeb l r. Eğ t mle lg l ya da yoksullukla lg l araştırma yapan b r
sosyal b l mc , farklı kategor ler kend s ne baz alab l r.

İstat st kî kategor ler, genell kle ncelenen ‘evren’ b ze ver r. Evren, araştırma yaptığımız alanla lg l ver ler n
toplam sayısıdır. Örneğ n, “İstanbul’da 2011 yılında 1000 bebek doğdu” şekl ndek b r önerme tek başına b r
anlam fade etmez; bu önerme, ancak İstanbul’un genel nüfusu b l nd ğ nde ya da d kkate alındığında b r
anlam fade eder. Bu mukayese sonucunda, söz konusu doğum sayısının nüfus artışı açısından yüksek ya da
düşük olduğuna l şk n b r değerlend rme yapab l r z. Benzer durumlar, evl l k, boşanma vs. rakamlarıyla lg l
de söyleneb l r. Toplumsal kategor ler hakkında bu türden b lg lere sah p olmak, toplumsal durumlar ve
gel şmeler hakkında b lg sah b olmak ya da toplumsal düzenlemeler ve hazırlıklar yapmak açısından öneml
olab l r. Örneğ n, 2011 yılında doğan çocukların sayısına l şk n b r b lg , yaklaşık 6-7 yıl sonra kaç öğrenc n n
okula başlayacağını tahm n etmek açısından ve ht yaçların tesp t açısından faydalı olacaktır.

Çağdaş toplumda rastlanan pek çok ve çeş tl kategor mevcuttur. Fakat bunlar arasında özell kle k s nden
söz etmek gerekeb l r: Bunlardan b r tanes olan k tle, aynı uyarıcıdan etk lenmekle beraber f z k yakınlığı
bulunmayan k mseler n oluşturduğu b r toplumsal kategor d r. Bell b r k tley oluşturan k ş ler b rb rler yle
etk leş m ç nde bulunmazlar, ancak lg ve beğen ler yle başkalarından ayrışırlar. Aynı gazetey okuyanlar,
aynı müz k sanatçısını d nleyenler, aynı aktörün f lmler n zleyenler arasında karşılıklı anlamlı l şk ler
mevcut olmadığı, aralarında h yerarş k b r şbölümü vs. olmadığı ç n b r toplumsal grup olarak
değerlend r lmezler. Aynı şek lde aralarında f z kî b r l şk olmadığı, aynı yerde bulunmadıkları ç n yığın
olarak da kabul görmezler. Ortak paydaları ‘uyaran’ın aynı olmasıdır. Günümüzde, bu türden k tle
araştırmaları; moda, k tle let ş m araçları, pazarlama vs. g b alanlarda öneml hale gelm şt r.

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/sosyolojiye_giris_1/1/index.html 141/238
11/18/2020 Sosyolojiye Giriş I

B r d ğer öneml toplumsal kategor örneğ azınlıklardır. Azınlıklar, toplumun egemen üyeler nden bel rg n
farklılıkları neden yle ayrımcılığa tab tutulan k ş lerden oluşan kategor lerd r. Azınlık üyeler n n
tanımlanmasında konuştukları d l, nanç, der ler n n reng vb. g b çeş tl özell kler bel rley c olab l r. B r
toplumda azınlıkların ortaya çıkışı; ekonom k veya s yasal nedenlerle gerçekleşt r len gönüllü ya da zorunlu
göçler, toprak lhakları, sömürgec l k vs. g b çeş tl yollarla olab l r. Ayrıca, toplumsal azınlık kavramını,
sayısal azınlık le de karıştırmamak gerek r. Örneğ n aparthe d rej m n n hüküm sürdüğü dönemde Güney
Afr ka’da Bantu yerl ler buradak Avrupalılardan sayıca çok fazla d ler, fakat Avrupalılar egemen, Bantular se
azınlık statüsündeyd ler ve Avrupalı yönet c sınıflar tarafından toplumsal yaşamdan dışlanmış ve çeş tl
baskılara maruz bırakılmışlardı.

İnsanları bell kıstaslara ve özell klere göre türlere ayırma olarak tanımlanan kategor leşt rmen n özel b r türü
de kalıpyargılardır. İnsanlarda gerçekten var olan b r özell ğe dayalı olarak gel şt r len kategor lerden farklı
olarak kalıpyargılar, ‘var olduğu sanılan’, ‘varsayılan’ b r özell ğe dayanırlar. Dolayısıyla b l msel kanıtlara
dayanmazlar. Kulaktan dolma b lg lerle üret l rler. Genelleşt rme ve özelleşt rme eğ l mler n n b r sonucu
olarak gel şt r len yargılardır. Örneğ n Türk ye’n n herhang b r şehr nden tanıdığımız 3-5 k ş den hareketle o
şehr n tamamına l şk n b r genellemeye varmak g b . Bunun ters de söz konusu olab l r: Örneğ n herhang
b r şeh rden ya da ülkeden olanlara l şk n genellemec yargımızı, o şeh r ya da ülkeden daha önce h ç
tanımadığımız b r s ne uygulamamız g b ...

Okuma Öner ler

Toplumsal grup, grup k ml ğ , grup etk leş mler vs. ç n –metn n d pnotlarında ver len eserler har c nde- şu
çalışmalara bakılab l r: D. Krech, R. S. Crutcf eld ve E. L. Ballachey, Cem yet İç nde Fert, 2 c lt, çev. Mümtaz
Turhan, İstanbul: MEB Yay., 1970-1971; D. Krech, R. S. Crutcf eld ve E. L. Ballachey, Sosyal Ps koloj , çev. Erol
Güngör, İstanbul: Ötüken Neşr yat, 2007; G. C. Homans, İnsan Grubu, çev. O. Onaran, B. Oran ve Ü. Oskay,
Ankara: TODAİE Yay., 1971; Nuran Hortaçsu, En Güzel Ps koloj Sosyal Ps koloj , Ankara: İmge K tabev , 2012;
Nuran Hortaçsu, Ben B z S z Hep m z: Toplumsal K ml k ve Gruplararası İl şk ler, Ankara: İmge K tabev , 2007.

Uygulamalar

Gündel k hayatımızda a le fertler nden market çalışanlarına, devlet kurumlarında çalışanlara, ş


yer ndek ya da okuldak arkadaşlara varıncaya dek pek çok l şk çer s nde olur, etk leş mlerde
bulunuruz. Pek çok farklı toplumsal mekana g rer çıkarız. Bütün b r gün ç nde karşılaştığınız nsanlarla
ne türden l şk ler kurduğumuzu, hang toplumsal mekanlarına ve hang ş ortamlarına g rd ğ n z
üzer ne düşünel m ve b r l ste oluşturalım.

Uygulama Soruları

Gün ç nde karşılaştığınız bütün nsanlarla aynı düzeyde ve aynı türden l şk ler m kurdunuz?

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/sosyolojiye_giris_1/1/index.html 142/238
11/18/2020 Sosyolojiye Giriş I

Aynılıklar ya da farklılıklar nelerd r?

Bu benzerl kler n ya da farklılıkların sebepler s zce ned r?

İç ne g rd ğ n z farklı mekanlarda nasıl davrandınız? Her yerde aynı şek lde m yoksa mekanın/ortamın
özell kler ne göre s z de farklı şek llerde m davrandınız?

Sını ak davranışlarınızla b r d nlenme ya da eğlenme mekanındak davranışlarımız aynı mıdır?


Neden?

Bölüm Özeti

B rey n toplumla l şk s ve toplumun genel şley ş , b r anlamda, bu derste tanımlamaya ve tanıtmaya


çalıştığımız gruplar, yığınlar, k tleler vs. çer s nde ve aracılığıyla gerçekleş r. Hatırlanması gereken b r husus;
toplumsal hayatın durağan b r hayat olmadığıdır. Tam ters ne toplumsal hayatımız son derece değ şkenl kler
çer r ve d nam kt r. B reyler olarak b zler, gündel k hayatımızda bütün bu farklı b rl ktel kler çer s nde
oluyoruz. Sabahley n uyanıp yataktan çıkmakla başlayan ve akşam eve dönüp uyuyana kadar geçen süre
çer s nde, toplumsal gruptan toplumsal yığınlara varıncaya dek b rçok farklı topluluk çer s nde bulunuyor,
ç nde bulunduğumuz yapıya uygun davranışlar serg l yor, serg lemed ğ m zde belk ayıplanıyor ya da
serg lemeyenler ayıplıyoruz; kategor lerden, k tlelerden, kalıpyargılardan vs. söz ed yoruz. Dahası bazen
kağıt üzer nde durağan, b rb r nden ayrı ve kopuk görünen bu farklı topluluk t pler n aynı anda yaşamak
durumunda kalab l yoruz.

Toplumsal grup, toplumsal yığın, toplumsal kategor g b kavramların ncelenmes , s stemat k çözümlemen n
lk adımıdır. Bu tanımlamalar, araştırma sorularını ortaya çıkarır. Örneğ n, toplumsal grubun tanımı, grup
ç nde araştırılması gereken etk leş mler, değerler, dayanışma vb. g b değ şkenler ortaya çıkarır. B r grubun
üyeler n n grupla özdeş m b r başka gruba göre daha güçlü ya da daha zayıf olab l r. B r grubun üyeler n n
b rler yle l şk ler b r d ğer gruba göre daha yoğun ya da gevşek olab l r.

Toplumlar, bas tçe, bell statüler olan ve roller ne uygun olarak hayatlarını sürdüren b reylerden oluşmuş
bütünlükler olarak tanımlamayacak kadar karmaşık yapılara sah pt rler. B reyler, toplum çer s nde atom k
varlıklar olarak bulunmazlar. Toplumla doğrudan l şk ye de geçmezler. Büyük toplumla b reyler n
etk leş m n sağlayan ‘grup’ olarak adlandırdığımız daha küçük b rl ktel kler vardır. B reyler, toplumların
değerler n , normlarını, toplumla ya da toplumun d ğer unsurlarıyla nasıl l şk ye geç leb leceğ n bu gruplar
aracılığıyla öğren r ve yaşarlar.

Toplumda tek b r türde grup yoktur. Gerek ç sağlamlığı, gerek sayısı, gerekse de şlevler ve l şk türler
t bar yle pek çok grup mevcuttur. Toplum çer s ndek b rey de, bas t olarak hayatı boyunca tek b r gruba üye
olarak yaşamını sürdürmez. Gün ç nde üyes olduğumuz pek çok gruba g rer çıkarız. Heps n hayatımızın

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/sosyolojiye_giris_1/1/index.html 143/238
11/18/2020 Sosyolojiye Giriş I

farklı b r yer ne koyduğumuz bu grupların k m zaman b rb rler yle çel şt ğ , çatıştığı ya da b z b r nden b r n n
stekler n yapmaya terc h ett ğ durumları da yaşarız.

1 Veysel Bozkurt, Değ şen Dünyada Sosyoloj : Temeller, Kavramlar, Kurumlar, 7. Baskı, Bursa: Ek n Basın Yayın
Dağıtım, 2011, s. 152.
2Zygmunt Bauman, Sosyoloj k Düşünmek, çev. Abdullah Yılmaz, İstanbul: Ayrıntı Yay., 1998, s. 48-50.
3
Gordon Marshall, Sosyoloj Sözlüğü, çev. Osman Akınhay ve Derya Kömürcü, Ankara: B l m ve Sanat Yay., 1999, s.
285.
4Joseph F chter, Sosyoloj Ned r?, çev. N lgün Çeleb , 2. Baskı, Ankara: Att la K tapev , 1994, s. 54.
5E. M ne Tan, Toplumb l me G r ş: Temel Kavramlar, Ankara: AÜ Eğ t m Fakültes Yay., 1981, s. 44.
6Aynı yerde.

7E. M ne Tan, a.g.e., s. 45.


8E. M ne Tan, a.g.e., s. 46.
9“‘B z’ ve ‘onlar’ yalnızca k ayrı nsan grubunu değ l, tümüyle farklı k tutum arasındak , duygusal bağlanma ve
ant pat , güven ve kuşku, güvenl k ve korku, şb rl ğ ve çek şme arasındak arımı tems l eder. ‘B z’ a t olduğumuz
grup anlamına gel r. Bu grup ç nde olanları gayet y anlarım ve anladığım ç n nasıl sürdüreceğ m b l r m,
kend m güvenl ve ev mde h sseder m. Bu grup adeta ben m doğal ortamım, ç nde olmaktan hoşlandığım ve
huzur ç nde döndüğüm yerd r. ‘Onlar’ se ters ne ne a t olmayı steyeb leceğ m ne de sted ğ m grubu anlatır.
Dolayısıyla o grupta neler olup b tt ğ ne l şk n gözümde canlanan şeyler, bell bel rs z ve kopuk kopuktur; o
grubun şley ş ne l şk n pek b lg m yoktur ve bu yüzden o grubun yaptığı her ne se ben m ç n genelde
kest r lemez ve aynı şek lde korkutucu şeylerd r. Ben ‘onlar’ın temk nl tutumumu ve end şeler m aynı geçer
akçeyle ger öded kler nden, kuşkularıma karşılık kuşku duyduklarından ve ben m onları onaylamadığım g b
onların da bana hınç besled kler nden kuşkulanırım. Bundan dolayı, onlardan bekled ğ m çıkarlarıma karşı
hareket etmeler , bana zarar vermey ve başıma b r çorap örmey stemeler ve felaket mden mutluluk
duymalarıdır.
‘B z’ ve ‘onlar’ ayrımı bazen sosyoloj de ç grup ve dış grup ayrımı olarak ver l r. Bu zıt tutumlar ç b rb r nden
ayrılmaz; ‘dış grup’ olmaksızın ‘ ç grup’ duygusu olamaz, ve tab ters de geçerl d r. Bu kavramsal-davranışsal
zıtlığın k üyes b rb r n tamamlar ve koşullandırır; onlar bütün anlamlarını zıtlarından alırlar. ‘Onların’ olan
‘b z m’ olmaz ve ‘onlar’ ‘b z’ değ ld r; ‘b z’ ve ‘onlar’ ancak b rl kte, karşılıklı çatışma ç nde anlaşılab l r. Ben kend
ç grubumu ancak bell b r ötek grubu ‘onlar’ olarak gördüğüm ç n ‘b z’ olarak görürüm...” Bkz. Zygmunt
Bauman, a.g.e., s. 51-52.
10Cooley, “h çb r zaman ‘ k nc l grup’ sözünü kullanmamakla beraber bu [b r nc l] grubun karşıt özell kler ne
sah p gruplar ç n ‘ k nc l’ kavramını kullanmayı doğal karşılamaktadır. İk nc l gruplar, b r nc l grubun dışında
kalan her türlü gruplardır. Bu gruplar büyük çaplı, öneml ve resm gruplardır. Bu grupların örnekler n özell kle

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/sosyolojiye_giris_1/1/index.html 144/238
11/18/2020 Sosyolojiye Giriş I

sanay leşm ş kentleşm ş toplumlarda görmektey z. Bu gruplar karşılıklı çıkarlara göre örgütlenm ş resm
örgütlerd r. (...) Örneğ n, ş rketler, bankalar, send kalar, b rl kler bu tür gruplardır. Burada öneml olan b reyler n
veya üyeler n n yaşamla lg l sorunları değ l, üyeler n n üstlend ğ b rtakım toplumsal görevler n yer ne
get rmeler d r. Üyeler arasında karşılıklı yükümlülük ve hakları bel rleyen şeyler yazılı yasa, tüzük ve yönetmel k
kurallarıdır.” Bkz. Enver Özkalp, Sosyoloj ye G r ş, 6. Baskı, Esk şeh r: Anadolu Ün vers tes , 1993, s. 234-235.
11İnsanlar arasındak l şk lerde görülen bu farklılaşma, sadece çağdaş döneme ya da sanay leşmeye özgü
değ ld r. Norbert El as, benzer b r h kayey kültür-uygarlık kavram ç n n karşıtlığının gel ş m bağlamında 18.
yüzyılın lk yarısında Almanya’da yayınlanan b r Genel Kültür Ans kloped s ’n n (John H. Zedler, Großes
vollständ ges Un versal-Lex kon aller W ssenscha en und Künste, Le pz g ve Halle, 1735) ‘Saray, Nezaket, Saraylı’
maddes nden alıntılar yaparak anlatır: “Nezaket sözcüğü, şüphes z saraylı olmak, sarayda yaşamak kavramından
kaynaklanır. Büyük saraylar herkes n fırsat peş nde koştuğu yerlerd r. Ve fırsat ancak sarayda derebey n ve üst
düzeydek ler n beğen s n kazanmakla elde ed l r. Herkes kend n sevd rmek ç n el nden gelen yapar. Karşılaştığı
her fırsatta, onların tamamen h zmet nde olduğunu göstermeye çalışır. Ama her stenen n her zaman yapılması
mümkün değ ld r ve nsan bazen de kend s nden beklenen yapmak stemez. Bu g b durumlarda nezaket
devreye g rer. Dışsal davranışlarla d ğer ne onun h zmet nde bulunulduğu göster lmeye çalışılır. Bu tür
davranışlar karşıdak n n güven n kazanmaya yönel kt r, k bu güven daha sonra sevg ye dönüşür, bu da b z m ç n
y şeyler yapılması demekt r. Bunlar nezaket sayes nde kazanıldığı ç n, naz k k ş ler sürekl kazançlı çıkar. Aslında
nsana saygı kazandıran şeyler yetenek ve erdem olmalıdır. Ama bu k s n değerlend reb lecek k ş ler n sayısı
öyles ne azdır k ! Bunlara değer veren k ş ler daha da azdır. Dışsal olarak adlandırılan şeyler, dışsal olana düşkün
k ş ler daha çok etk ler; hele b r de bu g b ler n radeler n özell kle etk leyecek durumlar ortaya çıkmışsa, naz k
olanın ekmeğ ne yağ sürülür.” Nakleden: Norbert El as, Uygarlık Sürec , çev. Ender Ateşmen, İstanbul: İlet ş m
Yay., 2000, c. I, s. 81-82.
12Joseph F chter, a.g.e., s. 60.
13E. M ne Tan, a.g.e., s. 47.

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/sosyolojiye_giris_1/1/index.html 145/238
11/18/2020 Sosyolojiye Giriş I

Ünite Soruları

1. B r nc l grupları k nc l gruplardan nasıl ayırt eders n z? Kend yaşantınızdan örnekler vererek


tartışınız.

2. B r nc l grup- k nc l grup (Cooley), cemaat-cem yet (Tönn es) ve mekan k dayanışma-organ k


dayanışma (Durkhe m) şekl ndek tasn fler karşılaştırınız ve bu tasn fler arasındak benzer ve
farklı yönler tartışınız.

3. “Şeh rlere göç ‘gel şm ş’ veya ‘gel şmekte olan’ ülkelerde cemaat bağlarında kopmaya yol
açar.” görüşünü b r nc l gruplar/ ç grup/cemaat tanımlarını d kkate alarak tartışınız.

4. “Şeh rlere göç ‘gel şm ş’ veya ‘gel şmekte olan’ ülkelerde cemaat bağlarında kopmaya yol
açar.” görüşünü b r nc l gruplar/ ç grup/cemaat tanımlarını d kkate alarak tartışınız.

5. ‘Cemaat duygusu modern toplumlarda kaybolmuştur.” Lehte ya da aleyhte del llerle b rl kte,
bu tez tartışınız.

CEVAP ANAHTARI

1. - 2. - 3. - 4. - 5. -

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/sosyolojiye_giris_1/1/index.html 146/238
11/18/2020 Sosyolojiye Giriş I

9. TOPLUMSAL STATÜ ve TOPLUMSAL ROL

Giriş

Grupların ya da toplumların bel rley c özell ğ , b r bütün oluşturmalarıdır. Bütünleşme se, yan parçaların
her b r n n d ğerler yle b rl kte var olduğu yapılaşmayla b rl kte sağlanır. O nedenle, ‘yapı’ kavramı,
sosyoloj n n öneml , belk de en öneml , fakat üzer nde b r görüş b rl ğ n n sağlanamadığı ya da en az
sağlanab ld ğ kavramlardan b r tanes d r.

“Toplumsal yapı” kavramını lk kullananlardan b r Herbert Spencer’d r.1 Spencer, bu kavramla ney
kastett ğ n açıklamak ç n b yoloj k benzetmeler n (organ k yapı ve evr mle kurduğu analoj ler vb. g b ) çokça
etk s nde kalmıştı. Sonrak dönemde pek çok sosyolog ve antropolog ‘toplumsal yapı’ kavramına b r açıklık
sağlama çabası çer s nde olmuşlarsa da, yaptıkları tanımlar b rb rler nden epeyce farklı olmuştur.

“Yapı kavramını k ş lerarası l şk ler n yapısal b ç m (Radcl e-Brown); toplumdak kalıcı, sürekl , örgütlenm ş
l şk ler n oluşturduğu temel grup ve kurumların bütünü (M. G nsberg); toplumsal roller n b leşkes (S. F.
Nadel, H. Gerth ve C. W. M lls) olarak bel rleyen görüşler vardır.”2 Bütün bu yaklaşımlar; öne çıkardıkları
hususların ya da vurguların farklılaşmasına karşın, toplumun bell başlı öğeler n bel rlemey amaçladıkları,
bu öğeler n b rb rler yle nasıl l şk l olduklarını ve bu l şk ler n/bağlantıların nasıl olup da parçaların tümünü
aşan özell klere sah p sürekl b r bütün ortaya çıkardığını araştırmayı amaçlarlar.

Yapı kavramı genell kle b r düzen, düzenl l k, örgütlenme özell kler n akla get r r. N tek m parçaları arasında
düzenl , uyumlu l şk ler bulunmayan oluşumlar b r s stem olarak görülmezler. Bu çerçevede, yapının
durağan b r özell k çer s nde olduğu söyleneb l r. İnceleme kolaylığı açısından, sosyologlar da, toplumun
durağan/stat k yanı le d nam k yanını b rb r nden ayrıştırmayı terc h etm şlerd r (Comte’un sosyoloj ç n
önerd ğ ‘toplumsal stat k’ ve ‘toplumsal d nam k’ ayrımına benzer olarak).

İşlevselc ve yapısal- şlevselc yaklaşımın b r uzantısı olarak da değerlend reb leceğ m z tarzda, toplumun
nasıl düzenlend ğ n n anlaşılmasında ben msenen yaklaşımlardan b r tanes , fakat sosyoloj ye de hak m olan
yaklaşım, toplumsal davranışı k ş lerden ayrıştırarak statülere bağlamak suret yle şe başlamaktır. Bunun b r
devamı olarak da, her b r toplumda bu statülere bağlı olarak bell ayrıştırmalar ve sıralamalar gerçekleşt r l r,
sonrasında da bu sıralamalardan hareketle de tabakalaşmalar araştırılmaya, değerlend r lmeye çalışılır.

Bu bölümde, toplumsal statüler ve toplumsal roller üzer nde durulacaktır.

9.1. Toplumsal Statü


https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/sosyolojiye_giris_1/1/index.html 147/238
11/18/2020 Sosyolojiye Giriş I

Statü sözcüğü, ‘durum’ anlamındak Lat nce status’tan türem şt r. Sözcük Batı d ller nde 18. yüzyıldan
t baren, hukukta b r durumu veya konumu fade etmek ç n (örneğ n, ‘medenî durum’, ‘zenc ler n yasal
statüler ’, ‘gündel kç - şç ler n statüler ’ vb. g b ) kullanıldı ve bu anlamıyla günümüze dek ulaştı. W ll ams,
aşağıya alıntıladığımız uzun paragra a, ‘statü’ kavramının köken n , tar hsel süreç ç nde kazandığı yen
anlamı ve çağdaş sosyoloj dek konumunu kısaca özetl yor:

“Sık sık daha kes n ve ölçüleb l r b r ter m olarak class’a (sınıf) terc hen öner ld ğ modern sosyoloj de, yen
b r genel anlamda kullanılmasıyla b rl kte, sözcük zorlaşır. Class’ın grup, mertebe ve oluşum şekl ndek
başlıca üç anlamına gönderme yapmadan, bunu açıklığa kavuşturmak olanaksız. Bell k status’un ne grup
ne de oluşum anlamında açık b r anlamı yok, asıl önem mertebey anlatan yen ve modernleşt r c b r ter m
olmasında (mertebe [rank] ter m n n devralınmaya ve resm yete l şk n çağrışımlarını taşımaz). Dolayısıyla
yalnızca bu anlamıyla class sözcüğünün yer ne geç r leb l r. (...) Sözcüğün kullanımı çoğu zaman Max Weber’e
ve onun Marx’a a t sınıf kavramını eleşt rmes ne kadar götürülür. (...) Marx’tak başlıca anlamıyla class’ın salt
ekonom k etkenler nden başka mot vasyonları olan b r toplumsal grubu kapsayacak b ç mde gen şlet leb l r
bu anlam: gruba veya ayrı b r toplumsal duruma uygun sosyal nanışlar ve dealler g b mot vasyonlar. Daha
yakın zamanların sosyoloj s nde, bu öneml toplumsal gözlem, genelleşt r len b r mertebe düzen şekl nde
soyut b r anlama aktarıldı: ‘toplumsal statü... b r k ş , a le ya da akrabalık grubunun toplumsal s stemde
d ğerler ne göre tuttuğu konum... Toplumsal statünün b rkaç k ş n n doruğa yerleşt ğ h yerarş k b r dağılımı
vardır...’ (A D ct onary of Soc ology, G. D. M tchell, 1968). Bu, rekabetç ve h yerarş k toplum model ne
olağandışı b r tekn k der nl k get rm şt r. Status ‘sürekl l ğ olan b r değ şken’d r, ama gözlemleneb l r
‘öbek’ler yle b rl kte mertebe anlamıyla sınıf’a karşı, bel rl grup ya da oluşum maları olan b r ölçüm ter m
olarak bunlar avantajlarıdır. Aynı zamanda dezavantajlarıdır, çünkü ter m (geleneksel çağrışımlarından)
görünüşte nesnel statü bel rleme sürec n karıştırması kaçınılmaz olan saygı ve özsaygı öğeler n m ras
olarak alır. Mertebe’n n ünvanları ve kuşakları varken, statü’nün s mgeler vardır. Fakat bunların yalnızca
serg leneb lmes değ l, ed n lmes de karakter st kt r; nesnel ya da sahte-nesnel göstergeler, bu durumda
öznel ya da sırf göster şe dönük vurgularla karıştırılır. Bu özelleşm ş, ama artık yaygın anlamıyla statü’nün
d l n n özell kle nd rgenm ş b r anlamda (mertebe) sınıf’ın d l hal n alması çok anlamlıdır. Oluşum, hatta
daha gen ş grup anlamında sınıf’ın üstünü ç z yormuş g b görünme ve de h yerarş k ve b reysel olarak
rekabetç olmakla kalmayan, özü bakımından tüket m ve göster şle tanımlanan b r toplum model sunma
avantajlarına sah pt r bu. Dolayısıyla ‘sürekl l ğ olan b r toplumsal statü skalası’, ‘ev n oturma odasına
yansıyan yaşam b ç m ’ üstüne temellend r lm şt r (...). B r mler statü grupları, hatta statü s stem olacak
b ç mde gruplandırılırken, ölçülmekte olan ‘yaşama’ b ç m , ster mallar ve h zmetler olsun ster ‘kamuoyu’
olsun, p yasa araştırmasıyla tanımlanır. Önceden yasal durum ya da genel durumu anlatan (...) ter m de bu
durumda uzlaşılı modern kullanımıyla, bütün toplumsal sorunların dev ngen b r tüket c topluma
nd rgenmes n n emr ne amade b r ter md r.”3

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/sosyolojiye_giris_1/1/index.html 148/238
11/18/2020 Sosyolojiye Giriş I

Statü, özell kle Max Weber sosyoloj s bağlamında önem kazanan ve çağdaş toplumların tabakalaşma
s stemler n n anal z nde yoğun b ç mde kullanılan b r kavramdır. Başlarken kavramın, b r ‘g r ş’ metn nde
sunulandan çok daha zeng n ve karmaşık b r çer ğe sah p olduğu konusunda b r uyarıda bulunmak
gerek yor. Konunun bu boyutunun ve tartışmanın taraflarının daha açık fade b r fades Turner’ n şu
fadeler nde yer alır:

“(...) tartışma, kısaca Karl Marx’ın (1818-1883) çalışmalarındak toplumsal sınıfın pol t k ekonom s le Max
Weber’ n sosyoloj s arasındak karşıtlık olarak fade ed leb l r. Marx’a göre, toplumdak asl bölünmeler ve
sonuçta oluşan toplumsal tabakalaşmanın tüm b ç mler n n temeller ekonom k n tel kl d r, yan özel
mülk yete sah pl kle lg l d r. Marks st sosyoloj ye göre toplumlardak eş ts zl k, bölünme, h yerarş ve
ayrımların neden , asıl olarak ekonom k l şk lerde bulunab l r. Ayrıca, bu ekonom k l şk ler, ancak tar hsel
çözümlemeyle anlaşılab l r. Bu nedenle Marks st sosyoloj , çoğu zaman ‘tar hsel materyal zm’ olarak
tanımlanır. Oysa, Weber’ n çalışmalarını zled ğ m zde, toplumsal tabakalaşmanın b r çok boyutunun
(örneğ n güç/ kt dar, ekonom k ve kültürel farklılıklar) olduğunu görürüz. (...) Statü kavramını çevreleyen
tartışma, sosyoloj dek kuramsal yaklaşım farklılıklarıyla l nt l d r. Bu tartışma, toplumdak eş ts zl k
boyutları ve boyutlar arasındak l şk yle bağlantılıdır. Bu konu önems z g b görünse de, bakış açısı farklılığı,
gerçekte tar he bakıştak farklılıkları çer r. Kısaca, Weberc ve Marks st sosyoloj ler arasındak ger l mler,
ekonom k sınıf ya da statü gruplarından hang s n n toplumsal tabakalaşmanın en öneml öges olduğu ve
bundan dolayı da modern toplumlardak pol t k çatışmanın n tel ğ etrafında odaklanmaktadır. Klas k
Marks zm, sosyal zmde özel mülk yet n ortadan kaldırılmasıyla toplumsal sınıfların yok olacağını
öngörmüşken, Weber, hem kap tal zm hem de sosyal zmde statü farklılıkları ve statü-grup çatışmalarının
süreceğ n dd a etm şt r.”4

Toplumsal l şk ler n daha çok uzlaşmayla mı yoksa çatışmayla mı tanımlanması gerekt ğ konusu,
sosyoloj dek temel tartışmalardan b r tanes d r. Toplumsal uzlaşma kuramları, bu çerçevede, toplumsal
düzen n varlığını nasıl sürdürdüğünü açıklamaya çalışır. Çatışma sosyologları se, anlaşma ve uzlaşma
alanlarından z yade, çatışma, ger l m ve düzens zl ğ n yaygınlığına vurgu yaparlar. Günümüzde, her k
boyutun da bell b r önem n n ve etk s n n bulunduğunu bel rten yaklaşımların gel şmes yle b rl kte bu
tartışma b r yönüyle aşılmış görünüyor.

Statü konusunun ele alınmasında, Turner’e göre, ABD ve Avrupa sosyoloj ler arasındak farklılıklar da öneml
olmaktadır: “B rleş k Devletler’dek statü tabakalaşmasının tar hsel gel ş m n n Avrupa’dak sınıf s stemler n n
gel ş m nden bazı bakımlardan farklı olduğunu göreb l r z. B rleş k Devletler, feodal b r soyluluk geleneğ n
m ras almamıştır. Göç, hem ülken n değer s stem çer s nde temel b r b leşen olarak b r b reysel başarı
duygusu hem de ayrı ve rak p etn k topluluklar b ç m nde örgütlenm ş olan b r toplumsal s stem
oluşturmada kr t k b r rol oynamıştır. Bu tar hsel farklılıklar, Amer kan ve Avrupa sosyoloj ler ndek toplumsal

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/sosyolojiye_giris_1/1/index.html 149/238
11/18/2020 Sosyolojiye Giriş I

tabakalaşmaya oldukça farklı olan yaklaşımları b r dereceye kadar açıklamaktadır. Avrupa kökenl sosyal
kuramlar, endüstr yel toplumlardak ekonom k sınıfların rolüyle lg len rken, Amer kan sosyologları se
b reyler n toplumsal hareketl l ğ çalışmaları, meslek yapı çözümlemes (...) ve saygınlığa l şk n öznel
duygularla (...) daha çok lg lenm şlerd r.”5 Aynı yerde, Turner, ABD bağlamında Warner Sosyoloj Okulu’nun6
çalışmalarıyla “Weber’ n statü kavramına l şk n çatışma perspekt f ”n n dönüştürüldüğü, asıl çerçeves nden
saptırıldığı, ‘statü’ ve ‘sınıf’ kavramlarının b rleşt r ld ğ ve çatışmanın b l nc b ç mlend rmedek önem n n
göz ardı ed ld ğ tesp t n yapmaktadır: “Toplumsal tabakalaşma, saygınlık mertebelend r lmes yle eş tlenen
da m b r konumlar dereces olarak görülmüştür. B reyler n, kend k ş sel çabalarının sonucunda bu
derecelend r lm ş konumlar ç nde hareket ett kler düşünülmüştür. Kaynakları tekelleşt rmek ç n sosyal
kapanma uygulayan statü grupları düşünces , toplumsal hareketl l k fırsatlarının hayl fazla olduğu sınıfsız b r
toplum olarak Amer kan mges leh ne terked lm şt r. Hem Marx’ın hem de Weber’ n sosyoloj ler nde
gördüğümüz toplumların tar hsel dönüşümler n n d nam k sürec ndek temel ögeler olarak sınıf çatışması ve
statü rekabet ne odaklaşmanın yer n , Warner Okulu’nun topluluk çalışmaları le K. Dav s ve W. E. Moore’un
yapısal şlevselc tabakalaşma kuramında uzlaşmaya yapılan vurgu almıştır.”7

Statü kavramının farklı yorumlarına l şk n Turner’ n altını ç zd ğ bu durum, Gordon Marshall tarafından da
farklı b r b ç mde d le get r lmekted r:

“Sosyoloj de statü konusunda k yaklaşım vardır. Daha zayıf olan anlamı çerçeves nde statü, b r k ş n n
toplumsal yapıda şgal ett ğ konum (öğretmen vb. olarak) anlamına gel r ve genell kle, statü-rol düşünces n
akla get rmek ç n toplumsal rol nosyonuyla b rleşt r l r. Daha güçlü anlamıyla se, statü grupları ya da
katmanlarının hukuksal, s yasal ve kültürel ölçütlerle derecelend r l p düzenlend ğ b r toplumsal
tabakalaşma b ç m n anlatır. Statü konusundak bu yaklaşımın b rçok vers yonu vardır. Örneğ n hukuk
kuramcısı S r Henry Ma ne, Batı toplumunun tar h n , statüden sözleşmeye geç ş; yan , h yerarş k bakımdan
düzenlenm ş katmanlara dayalı feodal örgütlenmeden, b rb rler ne sözleşmeler aracılığıyla bağlı b reyler
arasındak p yasa l şk ler ne geç ş eksen nde kavramsallaştırab leceğ m z görüşündeyd . Max Weber de, sınıf,
statü le part y b rb r nden ayırarak kategor leşt rd ğ ünlü kt dar kuramında, sınıflar, statü grupları le s yasal
part ler arasındak l şk ler buna benzer b r tar hsel bakışla ele almıştı.”8

Kavramın çok boyutluluğuna ve karmaşıklığına l şk n bu başlangıç ve genel b lg lend rmeden –belk de genel
b r hatırlatma yaptıktan- sonra, gerek sınıf kavramını ve gerekse tabakalaşma konusunu sonrak bölümlerde
ayrıntılı b r şek lde ele alacağımızı da bel rterek, statü ve onunla lg l bell kavramların kısaca tanıtımına ve
değerlend rmes ne geçeb l r z.

Statü, toplumsal yapının [aynı zamanda ‘toplumsal tabakalaşma’nın] en küçük b r mler olarak
değerlend r l r ve kısaca “b rey n toplum yapısı ç ndek yer , konumu, ‘mevk ’”9 olarak tanımlanır. Statü,
onu şgal eden k ş ler n özell kler nden, şahıslarından bağımsız olarak n telend r l p değerlend r lm şt r. B rer

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/sosyolojiye_giris_1/1/index.html 150/238
11/18/2020 Sosyolojiye Giriş I

soyutlamadırlar. Toplumsal grup ç nde bell b r yer n d ğer yerlere göre bel rlenmes d r. Bu yönüyle, statü
kavramının tüm tanımlarında somut bell karşıtlıklar ya da karşılaştırmalar g zl d r. Örneğ n kadının
statüsünden söz ed yorsak eğer, bu her zaman erkeğ n statüsüne göre yapılan b r değerlend rmed r. El tler
kavramı, zımnî olarak el t olmayanların varlığını da fade etmekted r. Türklerden söz ett ğ m zde Türk
olmayan b r ler n n bulunduğunu da fade ed yoruz demekt r.

Bell b r statünün y , öneml , güçlü, sıradan ya da kötü olarak n telenmes onun saygınlığını (prest j n )
oluşturur. Herhang br statünün saygınlığı, o statüyü şgal eden kşnn rol davranışının
değerlend r lmes nden farklı b r husustur. Statüye l şk n toplumsal değerlend rme statüsel saygınlık olarak
adlandırılırken, o statüyü şgal eden k ş n n kend s nden beklenen roller ne ölçüde başarılı b r şek lde yer ne
get rd ğ k ş sel saygınlık olarak adlandırılır. Statüsel saygınlık, k ş sel saygınlığın b r garant s değ ld r.
Toplumda yüksek b r statüye sah p b r mesleğ (doktorluk, avukatlık, yönet c l k, s yaset vb. g b ) cra eden
herhang b r k ş , serg led ğ –toplum tarafından hoş karşılanmayan- k m gayrı ahlakî davranışlar neden yle
mesleğ n n statüsüne eş değerde b r k ş sel saygınlığa sah p olmayab l r.

Toplumsal statüler, genell kle k yolla kazanılır:

(1) Doğumla ed nme [ver lm ş statü]:

B yoloj k faktörler: Yaş, c ns yet, ırk ve başka f z kî özell kler g b b yoloj k faktörler, bazı statülerle yakından
lg l d r. Hemen hemen tüm toplumlarda yaşla lg l olarak bazı statü ayrışmaları kabul ed l r: Seçmenl k,
medenî haklardan yararlanma, askerl k, memur yete g r ş, evl l k vb. g b bazı statüler bell yaşlarla
bağlantılıdır. Yaş değ ş kl kler f zyoloj den z yade kültürel kalıplarla l şk lend r leb lmekted r. Çocukluk
statüsü lkel ve medenî toplumlara olduğu kadar, zamana ve koşullara bağlı olarak da değ şeb lmekted r.
Örneğ n Sparta’da hastalıklı ve sakat çocuklar genell kle dağlarda ölüme terk ed l rken, çağdaş toplumlarda
bundan tamamen farklı b r görüş saygınlık kazanmıştır. Çağdaş toplumlarda eğ t m süres n n uzatılması,
evlenme yaşının yükselt lmes , çocuk yaşta çalışmanın yasaklanması vb. g b uygulamalarla çocukluktan
yet şk nl ğe geç ş sürec uzatılmaktadır. Yaşlılık statüsünün, özell kle sanay leşme önces toplumlarda büyük
b r saygınlık ve güç bel rt s olarak görüldüğü de hatırlanmalıdır.

Değ şmez ve kolaylıkla görüleb len f z ksel b r özell k olması neden yle c ns yet de, statü ayrışımına elver şl
b r zem n teşk l etmekted r. Meslekî, düşünsel uğraşlar, s yasal sorumluluklar ve ötek pek çok faal yet
çeş tler her toplumda kadın ve erkek açısından değ ş k ölçütlere dayandırılmaktadır. Günümüzde boyutları
çeş tl d s pl nler n ürett ğ b lg ler ışığında tartışılır olmakla b rl kte, her toplumda kadın ve erkek ayrımına
dayalı b r şbölümünün üret ld ğ gözlemlenmekted r. Kadın ve erkek statüler ayrışmasını b yoloj k temele
nd rgemek, antropoloj k ver ler n erkeğ n üstün gücü ve yapısına dayanan meşrulaştırma çabalarını da

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/sosyolojiye_giris_1/1/index.html 151/238
11/18/2020 Sosyolojiye Giriş I

epeyce zorlamaya başlamıştır. Yalnızca erkekler n f zyoloj k özell kler , gücü vs. g b nedenlerle göreb leceğ
şler n, dolayısıyla da sah p olacağı statüler n farklı kültürler arasında değ şkenl k arz ett ğ görülmekted r.
Bazı toplumlarda kadının erkekten daha güçlü ve daha üstün statülere sah p olduğu da görülmekted r.

Doğumla sah p olunan statüyü bel rleyen b yoloj k özell klerden b r d ğer de ırktır. Bell toplumlarda ve bell
zamanlarda, b r ırkın d ğer ne göre daha yüce ya da daha aşağı statülerde tanımlanması g b ... Bu
kategor lend rmeler ve ayrıştırmalar, bell şler n, meslekler n ve statüler n yalnızca bell ırklara özgü
kılınması g b sonuçlar doğuracaktır.

B rey n üyes bulunduğu a len n toplumsal statüsü, o k ş ye kend nden bağımsız olarak bell statüler n
yüklenmes n n sebeb olab l r. Bunun yanı sıra, a len n toplumsal statüsü ve mkanları, k ş n n kend uğraşları
sonucunda elde edeb leceğ d ğer statülere er ş mde b r başlangıç noktası oluşturacaktır. Servet, eğ t m,
meslek, d n ve mezhep g b statü bel rley c özell kler pek çok zaman k ş n n soy ve a le l şk ler ne bağlı
olarak statüsünün sonuçlarıyla da l şk l d r. Bu anlamda a le; toplumsal statüsü neden yle, bazı statüler
çocuğa doğrudan tem n ett ğ g b , toplumsallaştırma sürec ndek öneml konumu neden yle çocuğun statü
yönel mler n de bel rleyeb lmekted r.

(2) B reysel n tel k ve uğraşlarla kazanma [kazanılmış statü]:

Doğumla ed n len statülere laveten, b reyler toplumsal hayatlarında yetenekler ne ve uğraşlarına bağlı
olarak farklı statülere de sah p olab lmekte, çağdaş toplumlar da onlara bu stekler n gerçekleşt rme
fırsatları sunab lmekted r. Bu çerçevede, b reyler n daha farklı statüler elde etmeler n n b r aracı eğ t md r.
Eğ t m b ç m , süres ve dereces statü kazanılmasında öneml b r faktördür. Eğ t m görmüş olmak, eğ t ml
olmak başlı başına b r statü kaynağı olab lmekted r. Eğ t m n yaygınlaşması neden yle, eğ t m n tek başına b r
statü gösterges olmaktan çıkması durumlarında b le, eğ t m görülen alan (örneğ n mühend sl k, tıp, hukuk,
s yaset b l m vb. g b ) yüksek statülere g r ş mkanları sunmaktadır.

Meslekler ve meslekler n toplumsal yapıdak şlev , toplumsal şley ştek önemler de b reyler n toplum
çer s ndek konumlarını bel rlemede kullanılan b r ölçüt olarak görülmekted r. Uzmanlaşmanın ve
şbölümünün artmasıyla b rl kte, meslekler ve görülen şler g derek b rb r nden ayrışır ve her b r ne farklı
değer ver l r. Bu anlamda b r tıp doktorunun statüsü le b r tekn syen n statüsü ve doğal olarak da bu
statüler n b reye kazandırdıkları aynı düzeyde olmaz. Bu farklılaştırma ve sıralama her toplumda karşımıza
çıkan b r durum olmasına karşın, meslek h yerarş ler ndek sıralamaların toplumdan topluma farklılıklar
göstereceğ açıktır. (Bu benzerl k ve değ şkenl k durumu, doğumla elde ed len statüler ç n de aynı şek lde
söyleneb l r. Bazı toplumlarda yaşlılık olumlu b r özell k ken, bazı toplumlarda bunun ters b r durum söz
konusu olab l r. Irk ve nanç ç n de benzer b r durum söz konusudur.)

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/sosyolojiye_giris_1/1/index.html 152/238
11/18/2020 Sosyolojiye Giriş I

Toplumsal tabakalaşma ve toplumsal hareketl l k konusuyla da yakından l şk l olan b r husus da şudur:


Eğ t mle, meslekle ya da servet b r kt rmek suret yle yen ve daha üst statülere ulaşan b reyler n, o statüyü
şgal eden b reyler ya da gruplar tarafından hemen lk başta kolaylıkla ben msenmed ğ de hatırlanmalıdır.
Bell statülere g ren yen b reyler n, belk bu statüler elde etme b ç mler ne ve lg l statünün gerekt rd ğ
varsayılan roller cra ed p etmemeler ne bağlı olarak, bell b r süre ç n ‘sonradan görme’ muameles
gördükler ve sonrak kuşaklarda bu ‘dışlanma’ durumunun ortadan kaybolduğu gözlenmekted r (örneğ n,
feodal te dönem nde b r kısım burjuvanın para le soyluluk unvanlarını satın almak suret yle ar stokras
sınıfına dah l olmaları g b ).

Toplumsal s stem ç nde herkes n b rden fazla statüye sah p olduğu açıktır. Çünkü herkes b rden fazla gruba
üyed r ve her b r grup çer s ndek yer ve konumu ayrı b r değerlend rmeye konu ed l r. Aynı anda b r ler n n
ebeveyn , b r ler n n çocuğu, b r ler n n kardeş , b r ler n n arkadaşı, bazı k nc l grupların üyes , b r öğrenc
veya bell b r meslek mensubu olab l r z. Bütün bu farklı grup ve statü çer s nden, kend m z daha fazla a t
h ssett ğ m z, kend m z özdeşleşt rd ğ m z ve toplumda o statüyle anılmayı terc h ett kler m z vardır. Aynı
şek lde, toplum da b z bu farklı statüler çer s nden bell b r tanes yle anmayı terc h edeb l r. Örneğ n,
kend m z karşımızdak k ş ye/k ş lere mesleğ m z merkeze alarak tanıtmayı terc h edeb l r z. Komşumuz
Ahmet Bey’ , Fatma Hanım’ı c ns yet n , hang şeh rl olduğunu, hang düşünce yapısına sah p olduğunu
d kkate almaksızın yapmış olduğu şle tanımlayab l r, l şk m z o statü üzer nden kurup gel şt reb l r z: Doktor,
mühend s, avukat vb. g b . Toplumda bel rley c önemde görülen b r gruptak statü, b rey n k l t statüsü
[anahtar statü] olarak adlandırılır. D ğer statüler k nc l b r konumda kalab l r. Ancak, b rey n pek çok gruba
üye olması, buna bağlı olarakda pek çok statüyü şgal etmes ve pek çok rolü cra ed yor olması aslında bütün
bu statü ve roller n b rey n yaşam tarzı, düzen üzer nde bell etk lerde bulunacaktır. O nedenle, b rey n her
şey n yalnızca k l t statüsünün bel rled ğ n düşünmek eks k olacaktır. Hatta, b rey n statüler n n d ğer a le
fertler ne de etk de bulunacağı, aynı zamanda kend s n n statüsünün de d ğer a le fertler n n statüler nden
etk leneb leceğ de düşünüldüğünde mesele toplumsal araştırmalarda b rey n çevre faktörler ne d kkat
etmey de gerekt recek derecede karmaşık, karşılıklı etk leş mler n bolca olduğu b r hal alır.

9.2. Toplumsal Rol

B r s nema f lm n , t yatro oyununu ya da telev zyon d z s n düşünel m. Aktörler, f lmlerde kurgusal ya da


tar hsel b r karakter n k ş l k ve davranışlarını üstlen rler. Başka b r dey şle, geç c b r süre ç n, b r f lm/oyun
süres nce canlandırdığı k ş ym şces ne oyundak rolünü serg ler. Toplumsal rol kavramı da, aslında, bu role
benzer. Tek b r farkla: Toplumsal rolde b rey kend n oynamaktadır. Toplumsal rol, bu anlamda, geç c ya da
kurgusal b r şey değ ld r. Toplumsallaşma sürec nde b reyler tarafından öğren l r ve çselleşt r l r ve b rey n
dah l olmuş olduğu gruplar çer s nde oynanır.

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/sosyolojiye_giris_1/1/index.html 153/238
11/18/2020 Sosyolojiye Giriş I

Rol kavramı, bel rl b r statü ya da toplumsal konumlara atfed len toplumsal beklent ler ortaya koyar. Onun
üzer nden, bu tür beklent ler n gerçekleş p gerçekleşmeme sürec anal z ed l r. Toplumsal rol kavramı ve
teor s , özell kle y rm nc yüzyılın ortalarında yaygınlık kazanmıştır. Kavrama gelen yoğun eleşt r lerle b rl kte
bu etk s n y t rmeye ve daha az kullanılmaya başlanmışsa da, hala sosyoloj k anal zde temel b r kavram
olarak kullanılmaya devam etmekted r.

Gordon Marshall’a göre rol kuramı çer s nde b rb r nden oldukça farklı k yaklaşım bulunmaktadır:

“Bu yaklaşımlardan b r nc s , Ralph L nton’un sosyal antropoloj s n n gel ş m nde rol oynamış ve toplumsal
s stem ç nde yer alan roller n yapısal b r değerlend rmes n sunmuştur. Burada roller, kurumsallaşmış
normat f hak ve yükümlülükler kümes hal ne gelm şt r: Talcott Parsons’ın ünlü hasta rolü değerlend rmes
buna güzel b r örnek n tel ğ nded r. İk nc yaklaşım se, genel anlamda daha toplumsal-ps koloj k n tel kl d r
ve rol yapma, rol üstlenme ve rol oynama g b akt f süreçlere odaklanır: Bu yaklaşım, sembol k etk leş mc l k
ve dramaturj gelenekler n n b r parçasıdır. Dramaturj , toplumsal yaşamı drama ve t yatro metaforlarıyla
anal z etmekted r.”10

Role l şk n yapısal bakış, tıpkı b r öğretmen n rolü g b , toplumun ç ne b r statü yerleşt r r ve daha sonra bu
statünün deal t p ne eşl k eden b r d z standart hak ve ödevler yığınını tanımlamaya çalışır. Rolü, bu
yaklaşıma göre, toplumsal temel olan bu beklent ler oluşturmaktadır. Her rol, heps n n de kend beklent
kümeler olan b rtakım farklı ortaklıkları beraber nde get r r: Örneğ n b r öğretmen; her b r n n oldukça farklı
beklent ler olan öğrenc ler, meslektaşları, darec ler , ebeveynler g b rol ortaklarına sah p olab l r. Bütün
bunlar ‘rol kümes ’n oluşturmaktadır.

Talcott Parsons’ın toplum kuramı temel nde yorumlanan bu rol anlayışın karşısında, daha z yade, roller n
şley ş ndek d nam k boyutlar üzer ne yoğunlaşan sosyal ps koloj k yaklaşım bulunmaktadır. Bu yaklaşım;
b reyler n oynadıkları roller n toplumsal yapı çer s ndek yer n açıklamaktan z yade, bu roller n yer ne
get r lmes sürec ndek etk leş mler üzer ne yoğunlaşır. Sosyal ps koloj k yaklaşım; b reyler n d ğerler n n
roller n üstlenmes , kend roller n nşa etmeler , kend ler ne a t rollere karşı d ğerler n n tepk ler n tahm n
etmes vb. g b hususlara odaklanır.

Toplumsal rol, daha z yade durağan b r olgu görünümü veren statüler n d nam k yönünü oluşturmaktadır.
Toplumsal rolün farklı tanımlarıyla karşılaşılmaktadır: “Çeş tl çalışmalarda rol kavramının ‘bell b r
toplumsal statüye l şk n olarak beklenen davranışlar’, ‘bell b r toplumsal statüde k ş den beklenen
şlemlerle onun gerçek ed mler n n toplamı’, ‘bell b r toplumsal statüye lş k n gerçek davranış kalıpları ya da
beklenen davranış kalıpları’ olarak tanımlandığı görülmekted r.”11

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/sosyolojiye_giris_1/1/index.html 154/238
11/18/2020 Sosyolojiye Giriş I

Bütün bu ve benzer tanımlar, rolün –öğrenc l k, askerl k, memurluk, annel k, babalık, komşuluk vb. g b - bell
b r toplumsal statüye l şk n davranış kalıplarına karşılık geld ğ ne şaret etmekted r. Örneğ n c nsel rol,
k ş n n kadın ya da erkek olması dolayısıyla kend s nden beklenen ve/veya kend s n n gerçekleşt rd ğ
davranışlardır. Bell b r statüyle alakalı haklar, görevler ve o statüyü şgal eden b rey n yapması gereken
davranışlara rol beklent ler ( deal rol) adı ver lmekted r. Bell b r statüdek b rey n, o statüyle l şk l
davranışları se rol ed m n (gerçek rol) oluşturmaktadır.

Herhang b r statüdek b rey n davranışlarıyla bu statünün b r gereğ olarak kend s nden beklenen davranışlar
arasında bell b r uyum bulunmaktadır. Ancak bu uyumun her zaman tam olarak gerçekleşmeyeb l r ya da
sürekl l k arz etmeyeb l r. Bu durum, bütünüyle b rey n k ş l k özell kler , çevre koşulları g b faktörler n
etk s yle oluşab l r. Herhang b r statüyü şgal eden k ş , o statüden beklenen rollere kend k ş l ğ nden bazı
özell kler katar ve dolayısıyla, aynı statüde bulunan d ğer b reylerden gerçek rol davranışları açısından
farklılaşır.

Rol beklent ler herhang b r statüyü şgal eden k ş den bağımsız soyutlamalardır, o statüyü şgal eden k ş n n
değ şmes ve yer ne b r başkasının gelmes statüyü değ şt rmed ğ g b , rol beklent ler n de değ şt rmez.

Kalkınma, batılılaşma, kentleşme, sanay leşme, nüfus artışı, ç ve dış göçler g b tüm toplumu etk leme
özell ğ ne sah p büyük çaplı toplumsal dönüşümler n, rol beklent ler le rol ed mler arasında b r farklılaşma
doğuracağı açıktır. Örneğ n, sanay leşme, kentleşme, göç vs. nedenlerle kadın nüfusun çalışma hayatına
daha akt f b r b ç mde katılması, kadınların c nsel rol ed mler le geleneksel c nsel rol beklent ler arasında
b r farklılaşma yaratacaktır. Benzer şek lde anne ve babanın ş hayatına g rmeler a leye, ebeveynlere ve daha
genelde a le ç rol dağılımına l şk n geleneksel rol beklent ler nde bell farklılaşmalara sebeb yet verecekt r.

Toplumsal roller, bas t g b görünmekle b rl kte, oldukça karmaşıktırlar. Roller n yer ne get r lmes , ancak ‘rol
kümes ’n oluşturan d ğer b reylerle, d ğer ortaklarla b rl kte mümkün olur. Toplum tarafından açıkça
bel rt lmekle b rl kte, b reyler, toplumsal roller toplumsal hayat çer s nde zamanla öğren rler. Örneğ n
öğretmenden beklenen bell roller açıkça bel rt lm ş olmasına karşın, açıkça bel rt lmem ş olan fakat
öğretmen n yapıp ett ğ bell davranışlar neden yle açığa çıkan, başka b r dey şle, örtük/g zl bazı roller de söz
konusu olab l r: Açıkça bel rt len bell b lg ve becer ler bel rlenm ş bell yöntemler aracılığıyla öğrenc lere
öğretmeler n n yanı sıra, açıkça bel rt lmeyen ancak okul kurumu ç nde ya da dışında davranışlarına, g y m
kuşamına vs. hassas yet göstermes ve dolayısıyla bu yönler yle de –örnek b r davranış serg lemek suret yle-
öğretme ve eğ tme görev n sürdürmes n n beklenmes g b . Bu, aynı zamanda, bell statüler şgal eden
k ş ler n roller n n yalnızca yaptıkları ş ya da cra ett kler ş gerçekleşt rd kler mekanın dışında da sürdüğü
gerçeğ ne b z götürmekted r.

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/sosyolojiye_giris_1/1/index.html 155/238
11/18/2020 Sosyolojiye Giriş I

Herhang b r k ş n n toplumsal statüsü sadece başka k ş ler n toplumsal statüler le l şk l olduğunda ya da


onunla karşılaştırıldıklarında sosyoloj k olarak anlamlı olab l rler. Aynı değerlend rmey toplumsal roller ç n
de yapab l r z. Toplumsal roller, tek başlarına var olmazlar, ancak başka roller aracılığıyla tanımlanab l rler.
“B rey n oynadığı çeş tl sosyal roller, k ş l ğ ç ndek d ğer rollerle lg l d r. Bu roller tek tek veya bütün olarak
d ğer k ş ler n roller ne de bağlıdır. Bu se roller n tamamlayıcı olduğunu göster r.” 12Statüler n başka statülere
görel olarak değerlend r lmes , anlamlandırılması g b ... Çocuksuz anne-babadan, öğrenc s z öğretmenden,
şç s z şverenden, memursuz am rden vb. söz ed lemeyeceğ g b . Bu anlamıyla roller, bell hak ve görev
d z ler nden oluşur ve b reyler arasındak bell karşılıklı l şk ler tems l eder. B r statüyü şgal eden k ş n n
rolü, da ma, başka b r k ş n n rolü le, başka b r dey şle, b r k ş n n hak ve sorumlulukları da ma başka b r
k ş n n hak ve sorumlulukları le düzenlen r ve sınırlanır. Bu anlamda, “(...) sosyal roller n sosyal l şk ler n
b rer düzenley c mekan zması olduğunu görürüz. K ş ler sosyal roller sayes nde ve ç nde, b rb rler yle
eylemlerde bulunurlar. Anne-kız deney m sürekl b r k ş sel l şk d r, fakat bu l şk annel k ve kız evlatlık
roller yle taşınır. Hem anne hem kızı b r d ğer nce b l nen, beklenen ve yanıtlanan örüntüleşm ş tarzlarda
b rb rler ne karşı eylemde bulunurlar.”13 Hükümetler le halk, m lletvek ller le seçmenler, okul müdürü le
öğretmenler, öğretmenler le öğrenc ler vb. hep karşılıklı olarak bell hak ve sorumluluklara sah pt rler. Bell
görevler yaparlar. Karşılıklı olarak bell roller yer ne get r rler. Bu yönüyle roller, yalnızca davranışları ve
l şk ler düzenlemezler; aynı zamanda bell b r durumdak b reylere başkalarının davranışlarını tahm n etme
ve bu tahm ne bağlı olarak da kend davranışlarını bel rleme, karşısındak n n gerçekleşt receğ muhtemel
davranışlara göre kend davranışlarını ayarlayab lme mkanı sağlar. ‘Rol’ olarak tanımladığımız bell statüler
şgal eden b reyler n sorumlulukları, ney nasıl yapacaklarının bel rlenmes yalnızca –saygı, taat, nezaket vb.
g b genel davranış kalıplarını bel rleyen- değerlerle tanımlanmaz; aynı zamanda lg l kurumlar tarafından
bel rlenen kurumsal düzenlemelerle de bel rlenm şt r: Öğretmen n, hak m n, pol s n... mesleğ n ya da
görev n cra ederken nasıl davranacağı bell kurallarla, hem de yazılı olarak düzenlenm şt r. En genelde kamu
görev görecek b reyler n, göreve başlarken görevler n n gereğ olan roller nasıl yer ne get recekler ne l şk n
b r ant çt kler de hatırlanmalıdır.

Toplumsal statü konusunu ele aldığımız b r öncek bölümde “Toplumsal s stem ç nde herkes n b rden fazla
statüye sah p olduğu açıktır. Çünkü herkes b rden fazla gruba üyed r ve her b r grup çer s ndek yer ve
konumu ayrı b r değerlend rmeye konu ed l r. Aynı anda b r ler n n ebeveyn , b r ler n n çocuğu, b r ler n n
kardeş , b r ler n n arkadaşı, bazı k nc l grupların üyes , b r öğrenc ve aynı zamanda da bell b r meslek
mensubu olab l r z.” D ye yazmıştık. Buna benzer şek lde, her b r b rey şgal ett ğ pek çok statüye bağlı olarak
yer ne get rmes gereken pek çok rolü, sorumluluğu olan b r k ş d r. “Toplum karmaşıklaştıkça etk leşme
durumları artmakta ve b rb r nden farklı etk leşme durumlarında farklılık gösteren statüler şgal eden b rey
de buna paralel olarak çok sayıda rol oynamak zorunda kalmaktadır.”14 B rey bu pek çok sayıdak rolün
gereğ davranışları cra ederken, k m zaman bu roller n b rb r yle çatışmasından kaynaklanan b r ger l m ve

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/sosyolojiye_giris_1/1/index.html 156/238
11/18/2020 Sosyolojiye Giriş I

baskı çer s nde olab lmekted r. Bell roller, bazı durumlarda b z m rol kümes çer s nde yer alan d ğer
ortaklarımıza karşı ‘tarafsız’ kalmamızı gerekt reb l r, ancak aynı örnekte ‘rol kümes ’ çer s nde
değerlend reb leceğ m z ortağımıza ya da ortaklarımıza karşı ‘daha yakın’ davranmak g b b r eğ l m
çer s nde de olab l r z. Roller n crası esnasında yaşanan ‘toplumsal uzaklık’ le ‘toplumsal yakınlık’
arasındak bu ger l m, sosyoloj k term noloj yle fade edecek olursak, rol çatışması olarak adlandırılır.
Öğretmen olan b r anne ya da babanın, kend öğrenc ler arasında olan kend çocuğu le l şk s , hak m ya da
savcı olan b r b rey n ‘b r nc l grup’ n tel ğ nde b r l şk çer s nde bulunduğu herhang b r yakınının davasına
bakmak durumunda kalması vb. g b durumlar bu rol çatışmasına ver leb lecek örneklerd r.

Kurumlar, şler n n s steml , ver ml ve d s pl nl b r şek lde yürütüleb lmes ç n özell kle ‘ k nc l grup’
n tel ğ nde değerlend reb leceğ m z b r d z kural koyarak b r ‘toplumsal uzaklık’ duygusu yaratab l rler. Bunu
bazı roller n, bu türden sorunları çözmeye dönük b ç mde açıkça bel rlenmes olarak da adlandırab l r z.
Örneğ n, em r verme konumunda bulunan k ş lerle astları arasındak yakınlaşmayı engellemeye dönük k m
düzenlemeler n yapılması g b . Ordu çer s nde subaylar le erler arasında yaratılan ‘toplumsal uzaklık’
duygusu g b . Ancak k m durumlarda, başarılı b r önderl k ve yönet c l k ast-üst l şk s ndek toplumsal
uzaklık duygusunun azaltılması ve karşılıklı l şk ler n, k ş sel bağların daha da artırılmasıyla da
sağlanab lmekted r.

“Rol çatışmalarının b r başka b ç m de k ş n n üyes olduğu b r gruptak rolün b r başka gruptak rolü le
bağdaştırılması olanağının bulunmadığı hallerde ve ölçüde ortaya çıkar. K ş n n adam öldürme konusundak
et k değerler asker olarak savaşa katılması hal nde söz konusu olan görevler le çatışab l r. A le ya da meslek
hayatındak roller bazan bunlardan b r n n ya da ötek n n gerekt rd ğ deal davranışlardan sapmaya neden
olacak çatışmalara g reb l r.”15

Buna benzer örnekler ve değerlend rmeler çoğaltmak mümkün. Yaşanan toplumsal değ şme le b rl kte, her
b r m z n üstlend ğ roller de değ ş kl k göstereb l yor. Bazı toplumlar, bu türden çatışmaları statüler,
dolayısıyla statüler n gerekt rd ğ roller arasında bazı ayrımlar yapmak ve bu roller arasında bazılarını
d ğerler ne terc h etmek suret yle aşmak yoluna g tm şlerd r. Fakat bu durumun sorunları bütünüyle
çözdüğünü düşünmem z gerekm yor. Örneğ n, mevcut değer ve kuralların kadının temel rolünü ‘eş ve anne’
olarak bel rlemes , kadının da doğal olarak bu rolü ben mseyeceğ anlamına gelmez. Dolayısıyla da,
toplumun kadından bu yöndek beklent ler le ş hayatına katılan kadının kend s yle lg l terc hler ve
beklent ler arasında b r ger l m n doğması mümkündür.

Farklı statülere l şk n roller arasındak l şk n n her zaman b r çatışmaya neden olması da b r zorunluluk
değ ld r. K m zaman farklı statüler ve roller arasında b rb r n destekley c , güçlend r c , pek şt r c durumlar
da söz konusu olab l r. B r avukatın, -savunma, aracılık, ş tak b , topluluk önünde konuşma, münazara

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/sosyolojiye_giris_1/1/index.html 157/238
11/18/2020 Sosyolojiye Giriş I

yeteneğ vb. g b - mesleğ n n gerekt rd ğ roller sayes nde kolaylıkla s yasal hayata atılab ld ğ , s yasal hayatın
gerekt rd ğ rollere uyum sağlayab ld ğ görüleb lmekted r.

Toplumdak herkes n b r k l t/anahtar statüsü olduğundan b r öncek derste söz etm şt k. K ş n n anahtar
statüsü g b anahtar rolü; b rey n zaman, lg ve enerj s n n çoğunu emen ve aynı zamanda kend s n en fazla
özdeşleşt rd ğ rolü olacaktır. Toplumsal yapı çer s nde h yerarş n n en üst sev yes ndek kurum ekonom se
anahtar rolün ekonom k, başka b r kurum se o kurumla lg l cra ed len b r rolün olması düşünüleb l r.

B rey, toplumsal hayat çer s nde bulunduğu grup ve b rl kler çer s nde pek çok çeş tl rol ve alt-roller oynar.
Bütün bunlara rağmen, o toplumsal b r aktör olarak y ne de tek b r k ş d r. “Sosyal k ş l k, b rey olarak tek tek
pek çok şlev yer ne get ren, eylem ç ndek b r yapıdır. Bu bakış açısından k ş , oynadığı tüm roller n b leş m
olan, b r toplam genelleşm ş role sah pt r. (...) Genel rol, anahtar veya temel rolden farklıdır. K ş n n
yaşamdak duruşu nasıl tüm sosyal statüler n n toplamı se, genel rolü de tüm roller n n toplamıdır. Genel rol,
k ş n n toplumdak tüm şlevler n yansıtan b r kavramdır. Genel rol kavramı k ş n n topluma katkıları le
toplumun k ş den beklemeye alıştıklarının b r b leş m d r.”16

Uygulamalar

‘Erkek hemş re’ olduğumuzu tahayyül edel m.

Aynı şyer nde başkan yardımcılığı poz syonunda çalışan –arkadaşlıkları çocukluk dönemler ne kadar
esk ye dayanan- çok sıkı k arkadaş hayal edel m. Başkan emekl oldu ve ayrıldı. Başkanlık koltuğuna
bu k sıkı arkadaştan b r s oturacak.

Bu k örnek üzer ne gen şçe düşünün ve aşağıdak soruları cevaplayınız.

Uygulama Soruları

B r nc örnek ç n:

Statümüzde ve b zden beklenen rollerde b r değ ş kl k olur muydu?

Ya da hemş reden beklenen roller yer ne get rmede herhang b r farklılık yaşar mıydık?

B r rol çatışması yaşama ht mal m z ned r?

Hang statüler m z ve roller m z arasında b r çatışma söz konusu olab l r?

İk nc örnek ç n:

İk aday arkadaş, bu durum karşısında nasıl davranacaklardır?

B r rol çatışması söz konusu olab l r m ?

Eğer mümkünse, hang statüler ve roller arasında b r çatışma söz konusudur?

Bölüm Özeti
https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/sosyolojiye_giris_1/1/index.html 158/238
11/18/2020 Sosyolojiye Giriş I

Hemen her toplumda, b reyler arasında bell özell kler ne ve yapıp ett kler şlere bağlı olarak bell
farklılıkların, ayrışmaların ve eş ts zl kler n olduğu görülüyor. Her toplumda, dolayısıyla, bell statülere
d ğerler nden farklı –saygınlık, gel r, prest j, otor te vb. g b - ödüller atfed lm şt r. Her toplum, o toplumsal
şbölümü çer s nde karşılanan bell görevler n karşılığını farklı ücret ve değerlend rme s stem le ödeyeb l r.
B reyler, toplum ç nde şgal ett kler ve toplumsal h yerarş dek yer /saygınlığı kend ler nden bağımsız olarak
toplumdak şbölümüne bağlı ve d ğer şlere ve statülere görel olarak bel rlenen bell statüler çer s nde, bu
statüler n gerekt rd ğ bell roller yer ne get r rler.

Bu ün tede, sonrak derslerde ayrıntılı b r şek lde değerlend rmey hedefled ğ m z toplumsal tabakalaşma
açısından statü ve statü gruplarının önem ne ve bu kavram etrafındak tartışmaların çeş tl l ğ ne pek fazla
g rmeden, statü kavramının çer ğ n kısaca değerlend rmeye çalıştık. Ayrıca, statü kavramıyla doğrudan
l nt l ve b rl kte düşünülmes gereken ‘toplumsal rol’ kavramını tanımlamaya ve ayrıntılandırmaya çalıştık.

Okuma Öner ler

Toplumsal statü konusunda, d pnotlarda ver len kaynaklara bakmak yeterl olacaktır. Toplumsal
tabakalaşma konusunu şlerken daha ayrıntılı b r değerlend rmes n yapmayı düşündüğümüz Max Weber’ n
statü konusundak yaklaşımları ç n bkz. Max Weber, “Sınıf, Statü, Part ”, Max Weber, Sosyoloj Yazıları, H. H.
Gerth ve C. W. M lls (yay. haz.), çev. Taha Parla, 2. Baskı, İstanbul: Hürr yet Vakfı Yay., 1987, s. 176-191.

1 Tom Bottomore, Toplumb l m: Sorunlarına ve Yazınına İl şk n B r Kılavuz, çev. Ünsal Oskay, 2. Baskı, İstanbul:
Beta Basım Yayın Dağ., 1984, s. 112.

2E. M ne Tan, Toplumb l me G r ş: Temel Kavramlar, Ankara: AÜ Eğ t m Fakültes Yay., 1981, s. 62.
3Raymond W ll ams, Anahtar Sözcükler: Kültür ve Toplumun Sözvarlığı, çev. Savaş Kılıç, 3. Baskı, İstanbul: İlet ş m
Yay., 2007, s. 364-365.
4Bryan S. Turner, Statü, çev. Kemal İnal, Ankara: Doruk Yay., 2000, s. 12-13.

5Bryan S. Turner, a.g.e., s. 22.

61930 ve 1940’larda sm nden çokça söz ed len Amer kalı sosyolog W ll am Lloyd Warner’ n (1898-1970)
çalışmaları ve düşünceler etrafında şek llenen yaklaşımları fade ed yor. Warner’ n temel çalışması, l teratürde
‘Yankee Şehr Araştırmaları’ olarak b l nen, New England’ın 1930’ların başlarındak yaşamıyla lg l , sınıf, cemaat,
fabr ka yaşamı, etn k gruplaşmalar, d n ve sembol zm üzer nde duran, çarpıcı ve etk l cemaat araştırmasıdır. 5 c lt
olarak yayınlanan eser n Soc al L fe of a Modern Commun ty (Modern B r Cemaat n Toplumsal Hayatı, 1941)
başlığını taşıyan lk c ld , onun sosyoloj s n n temel n oluşturmaktadır. Bu c ltte Warner, tar hsel olmayan

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/sosyolojiye_giris_1/1/index.html 159/238
11/18/2020 Sosyolojiye Giriş I

şlevselc l ğ ayrıntılı b r şek lde ortaya koyuyordu. Bu konudak yorumları neden yle c dd eleşt r lere de uğradı.
“Her ne kadar ben msed ğ sınıf görüşü, anal t k bakımdan üç ayrı kavram olan sınıf, statü ve part y , sınıfın d key
b r boyutunun ç ne dah l etm ş olsa ve sını an çok (aslında) b r prest j ölçütü taşısa da, onun b r akadem k
tabuyu yıkıp, ABD’de tabakalaşmanın tartışılmasının yolunu açtığı da kabul ed lmel d r.” Bkz. Gordon Marshall,
Sosyoloj Sözlüğü, çev. Osman Akınhay ve Derya Kömürcü, Ankara: B l m ve Sanat Yay., 1999, s. 791.
7Bryan S. Turner, a.g.e., s. 22-23.

8Gordon Marshall, a.g.e., s. 697.

9
E. M ne Tan, a.g.e., s. 64.
10Gordon Marshall, Sosyoloj Sözlüğü, çev. Osman Akınhay ve Derya Kömürcü, Ankara: B l m ve Sanat Yay., 1999,
s. 624-625.
11E. M ne Tan, Toplumb l me G r ş: Temel Kavramlar, Ankara: AÜ Eğ t m Fakültes Yay., 1981, s. 71.
12Joseph F chter, Sosyoloj Ned r?, çev. N lgün Çeleb , 2. Baskı, Ankara: Att la K tapev , 1994, s. 96.
13Joseph F chter, a.g.e., s. 97.
14Altan Eserpek, Sosyoloj , Ankara: AÜ DTCF Yay., 1981, s. 154.
15E. M ne Tan, a.g.e., s. 73.
16Joseph F chter, a.g.e., s. 104.

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/sosyolojiye_giris_1/1/index.html 160/238
11/18/2020 Sosyolojiye Giriş I

Ünite Soruları

1. Toplumsal rol, b reyler arasındak bell , karşılıklı l şk ler tems l eder. Çocuksuz ana baba,
şç s z şverenden söz ed lemez.

Yukarıdak paragra a toplumsal rollerle lg l aşağıdak lerden hang s vurgulanmaktadır?

A) B r rolün başka b r role göre tanımlanması

B) B reyler n aynı anda b rden fazla rolü yüklenmes

C) Bazı roller n tüm toplumlarda görüleb lmes

D) Roller n toplumsal yapıca bel rlenmes

E) K m roller n b rb r n pek şt rmes

2. Kend çocuğunun davasında hak m olarak görevlend r len b r baba, baba g b davranırsa
hak ml k görev n , hak m g b davranırsa babalık görev n aksatacaktır.

• Bu k ş n n ç nde bulunduğu durum aşağıdak kavramlardan hang s ne örnekt r?

A) Rol pek şmes

B) Statü değ şmes

C) Rol çatışması

D) Prest j

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/sosyolojiye_giris_1/1/index.html 161/238
11/18/2020 Sosyolojiye Giriş I

E) Yabancılaşma

3. “En alt düzeydek nden en üst düzeyde olana kadar b r toplumda yaşayan b reyler ve aldıkları
roller b rb rler yle bağlantılı olarak (örgütlü b ç mde) düşünüldüğünde toplumsal yapı ortaya
çıkar.”

• Bu paragra an hareketle aşağıdak genellemeler n hang s ne ulaşılab l r?

A) Her b rey statü ve rol bakımından d ğerler nden farklıdır.

B) Toplumsal yapının b r yönündek aksama d ğer yönler de etk ler.

C) Toplumsal yapının oluşumunda teknoloj k faktörler öneml b r rol oynar.

D) Toplumsal yapı, statü ve roller n örgütlenm ş hal d r.

E) Toplumsal yapıda yer alan b reyler tabakalara ayrılır.

4. Aşağıdak lerden hang s ver lm ş statüye b r örnek değ ld r?

A) Genç

B) Erkek

C) Kadın

D) Teyze

E) Hek m

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/sosyolojiye_giris_1/1/index.html 162/238
11/18/2020 Sosyolojiye Giriş I

5. Aşağıdak statülerden hang s d ğerler nden farklıdır?

A) Dershane öğretmen

B) Dershane erkek öğrenc s

C) Dershane öğrenc s

D) Dershane müdürü

E) Dershane b lg sayarcısı

6. Aşağıdak lerden hang s ver lm ş statüye örnek teşk l etmez?

A) Müdür ya da öğretmen olmak

B) B r k ş n n amca olması

C) Zenc ya da beyaz olmak

D) B r kadının teyze olması

E) B rey n kız ya da erkek olması

7. Toplumsal statü kavramının çer ğ n d kkate alarak, şgal ett ğ n z statüler değerlend r n z.

CEVAP ANAHTARI

1. a 2. c 3. d 4. e 5. b 6. a 7. -

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/sosyolojiye_giris_1/1/index.html 163/238
11/18/2020 Sosyolojiye Giriş I

10. TOPLUMSAL TABAKALAŞMA

Giriş

Toplumun b r prest j ve kt dar h yerarş s oluşturan sınıflara ya da tabakalara ayrılması tüm tar h boyunca
toplum üzer ne düşünen nsanların, toplumsal kuramcıların lg lend kler toplumsal yapıya l şk n temel b r
özell kt r. Toplumsal yapının evrensel b r özell ğ olarak değerlend r len toplumsal tabakalaşma konusu,
sosyoloj n n ortaya çıkmasıyla b rl kte eleşt rel çalışmalara konu olmuştur. Sosyologlar toplumsal
tabakalaşmayı bell t pler üzer nden ele almaktadırlar: Kölel k, zümre, kast, toplumsal sınıf ve statü.

Bu derste öncel kle, bu toplumsal tabakalaşma t pler n ele almaya çalışacağız. Ardından toplumsal
tabakalaşma konusuyla lg l bazı genel kuramları değerlend rmeye gayret edeceğ z.

10.1. Toplumsal Tabakalaşma: Kavramsal Bir Tartışma

Sosyoloj ye jeoloj den geçen b r kavram olan tabakalaşma (toplumsal tabakalaşma), toplumun katmanlar ya
da tabakalar hal nde bölünmüşlüğüne şaret eden sosyoloj k b r kavramdır ve en yalın hal yle, ‘farklı nsan
gruplaşmaları arasındak yapılaşmış eş ts zl kler’1 olarak tanımlanır. Toplumsal tabakalaşmadan söz
ett ğ m zde, toplumsal şbölümü sonucunda b reyler n cra ett kler bell meslekler, şgal ett kler bell statüler
vb. arasında ve ekonom k, s yasal, toplumsal ya da b l şsel kaynaklara er ş mde b r eş ts zl ğ n varlığından söz
ed yoruz demekt r. Tabakalaşma ve eş ts zl kler sadece somut olgular temel nde gerçekleşmez; nsanların
der ler n n reng , c ns yetler , nançları vs. k m örneklerde görüldüğü g b eş ts zl k ve ayrımcılık sebeb
olab lmekted rler. Tabakalaşma b reysel b r özell k olarak değ l, toplumun b r özell ğ olarak karşımıza çıkar
ve kuşaklar boyu devam eden b r olgudur. Bütün bu anlamlarıyla, eş ts zl k bütün nsan toplumlarda –elbette
farklı toplumlarda farklı b ç mler almış olarak- karşılaşılan b r durumdur. Servet ve güç arasındak
farklılıkların neredeyse h ç olmadığı en yalın kültürlerde, toplumlarda b le erkekler le kadınlar, yaşlılar le
gençler arasında br eş ts zl k, toplumsal değer ve prest j açısından bell br
derecelend rme/mertebelend rme görüleb l r: Avcılıkta d ğerler nden daha yetenekl , daha başarılı, daha
becer l olmak ya da ataların ruhlarına er ş mde d ğerler nden daha özel b r özell ğe sah p olmak g b ...

Toplumdak bazı b reyler n ya da grupların d ğerler nden daha fazla güç ve servete sah p olmalarının sebeb
ned r? Günümüz toplumlarında bu eş ts zl ğ n boyutları nelerd r? Zeng nl k ve güç skalasında daha alt
basamaklarda yer alan b r s n n daha üst basamaklara tırmanma olasılığı var mıdır? Günümüzün refah
toplumlarında yoksulluk neden bu kadar yaygın ve kalıcı b r özell k göstermekted r? Sosyoloj şte bütün bu

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/sosyolojiye_giris_1/1/index.html 164/238
11/18/2020 Sosyolojiye Giriş I

eş ts zl kler tasv r etmek ç n ‘toplumsal tabakalaşma’ kavramını kullanır. Toplumsal tabakalaşmadan söz
ed ld ğ nde, başlangıçta, ‘farklı nsan gruplaşmaları arasındak yapılaşmış eş ts zl kler’ n kast ed ld ğ n fade
etmek gerek r.

Toplumsal hayat çer s nde farklılaşmanın ve dolayısıyla da farklı tabakaların ortaya çıkmasının b rçok sebeb
olab l r. En başta gelen , çoğunlukla, ekonom k farklılıklardır. İnsanlar arasında toprak, servet, para, mal ve
mülk yet bakımından çeş tl farklılıklar oluştu, oluşmaya da devam ed yor. Bu ekonom k farklılaşmaların
nereden kaynaklandığı ayrı b r tartışma konusudur. Toplumsal düzen n bu türden ekonom k farklılaşmalar
üzer ne nşa ed lmes tabakalı b r yapıyı meydana get r r. Toplumsal düzen n h yerarş k yapısından
kaynaklanan statü, mevk , makam vb. g b toplumsal farklılaşmalar da tabakalaşmayı ortaya çıkaran b r d ğer
etkend r. K m zaman bu toplumsal farklılaşmalar, toplumsal düzen n kuruluşuna temel teşk l ederken k m
zaman da mevcut toplumsal düzen n b r sonucu olarak karşımıza çıkmaktadırlar. S yasal güce sah p olmak
veya sah p olunan –d nî veya teknoloj k- b lg düzeyler arasındak farklılıklar da toplumsal farklılaşmayı
doğurab l r. Dolayısıyla toplumsal farklılaşmayı ve toplumsal tabakalaşmayı doğuran pek çok etken söz
konusu olab l r ve bu faktörler çoğu zaman da b rl kte var olurlar, tabakalaşma b ç m n n ve düzey n n
oluşumuna b rl kte etk de bulunurlar, b rb rler n n sebeb ya da sonucu olurlar. Bu çerçevede farklılaşmanın
sebepler ne bağlı olarak dört temel farklılaşma b ç m nden söz etmek mümkündür: ( ) Toplumsal yapı
çer s nde bell görevler n bell grupların faal yetler ne dayalı olarak yer ne get r lmes ne dayalı toplumsal
farklılaşma t p olarak şlevsel farklılaşma; ( ) toplumsal s stem n unsurlarının gelenekler tarafından
tanımlanmış olması anlamında geleneksel farklılaşma; ( ) toplumsal farklılaşmayı bell b r kurumsal
düzen n tem n etmes anlamında kurumsal farklılaşma; ve ( v) toplumda bell b r güce, bell b r mevk ye veya
ekonom k kaynaklara er şmek ç n rekabet n yaşanması anlamında rekabetç farklılaşma.

Toplumdak statüler n düzenlen ş ; b r yönüyle aralarında c dd farkların bulunduğu statüler n b rb r nden


ayrışmasını, d ğer b r yönüyle de benzer ya da b rb r ne yakın prest je ve saygınlığa sah p statüler n
b rleşt r lerek, b r araya toplanarak sıralanması gerçeğ n çermekted r. “Statülere bel rg n toplumsal roller –
hak ve sorumluluk d z ler - bağlayarak onları b rb r nden ayırma sürec ne toplumsal ayrışma adı
ver lmekted r. Statüler b rb rler nden ayrılınca karşılaştırılab lmekte ve bu karşılaştırmada sıklıkla sıralama
yoluna g d lmekted r. (...) Ayrışmış ve sıralanmış olan statülerden benzer olanları b r araya toplayarak b r
düzeyler h yerarş s ç nde düzenleme sürec ne toplumsal katlaşma (tabakalaşma) den r. Toplumsal sıralama
ve katlaşma toplumsal değerlerle yakından lg l d r. Çünkü benzerl k ve ayrılıklar çok kez statüler n toplumsal
değerlend r lmes ne, n telenmes ne göre saptanır.”2

Toplumsal tabakalaşma konusuna l şk n genel b r teor kurmaya çalışan başlıca k g r ş mden söz ed leb l r:
Marx st ve şlevselc (fonks yonal st) yaklaşımlar.

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/sosyolojiye_giris_1/1/index.html 165/238
11/18/2020 Sosyolojiye Giriş I

Marx’ın teor s , gerek kend dönem nde ve gerekse de günümüzde toplumsal ve s yasal çel şk ler anal z
etmek noktasında büyük önem taşımaktadır. Marx, sınıfların gel ş m ve toplumsal sınıfların toplumsal ve
s yasal değ ş kl kler n oluşumundak roller üzer ne yoğunlaşmıştır. Burjuvaz n n oluşumu, kap tal zm n
ortaya çıkışı, proleteryanın kap tal st toplum ç nde b r sınıf olarak formasyonu ve gel şmes le lg l sorunlar
üzer ne yazmıştır. Marx st teor n n ana ç zg ler –teor n n bu kısmı Marx ya da sonrak dönem n Marx st
düşünürler tarafından s stemat k b r b ç mde formüle ed lmem şse de 3- bell d r ve herkesçe de
b l nmekted r. Çağdaş sanay toplumlarında fabr kalar, bürolar, mak neler ve bunları satın almak ç n gereken
servet ya da sermaye daha öneml b r hal alır. Burada k ana sınıf ortaya çıkar: Yen üret m araçlarına sah p
olan sanay c ler ya da kap tal stler ve yaşamlarını onlara emek güçler n satarak kazanan şç sınıfı ya da
proleterya.

Marx’a göre, bu k sınıf arasındak l şk ler sömürüye dayanan b r l şk d r. Feodal toplumlarda sömürü,
çoğunlukla, artı ürünün köylülerden (serflerden) ar stokras ye doğru aktarılması b ç m nde oluyordu. Çağdaş
kap tal st toplumlarda se sömürünün kaynağı ve b ç m daha kapalı b r görünüme sah pt r. Kap tal stler n
kend kullanımları ç n el koydukları artı ürün karın kaynağı olarak ortaya çıkar. Sanay n n gel ş m , fabr ka
üret m n n artışı vs. le kap tal zm önces toplumlarla mukayese ed ld ğ nde muazzam b r zeng nl k oluştu.
Ancak şç ler, bu zeng nl ğ n çok azına er şeb lmekted r.

Toplumsal farklılaşmanın k temel sınıf olarak burjuvaz ve proleteryanın yanı sıra –az veya çok- b rb r yle
çatışan çıkarlara sah p başka b r çok grup –k m zaman bunları, geç c sınıflar olarak da adlandırmaktaydı-
oluşturduğunun farkındaydı. Fransa’da Sınıf Mücadeleler ve Lou s Bonaparte’ın 18 Bruma re’ g b
çalışmalarında Marx, s yasal mücadelelerde yer alan başlıca toplum tabakalarını anal z ederken 10 c varında
farklı gruptan söz etmekted r. Bunların öneml b r kısmı, yönet c sınıf çer s nde değerlend r len fakat farklı
sektörlerde faal yet gösteren ve kend aralarında k m zaman çıkar çatışmaları yaşayan gruplardı. Y ne
Kap tal’ n üçüncü b tmeyen son bölümünde, üç sınıflı k farklı model gel şt rmeye çalışmıştı: B r Marx’ın
kap tal stler, toprak sah pler ve emekç ler şekl nde üç büyük sınıfa dayanan model d r. D ğer se; üret m
araçlarını el nde tutan ve emekç st hdam eden kap tal stler, bazı mülk yet araçlarını el nde tutan fakat aynı
zamanda kend emekler n de üret me katan orta sınıf (ya da küçük burjuvaz ) ve son olarak ücretl lerden
oluşan modeld r. Dolayısıyla, Marx’ın toplumdak tabakaların ve sınıfların sayısının b rb r ne karşıt şek lde
konumlanmış yalnızca k sını an oluşmadığının farkında olduğu söyleneb l r. Temel kuramı açısından çok da
öneml olmadığını düşündüğü ç n olsa gerek, d ğer tabakalar/sınıflar üzer nde fazlaca durmadı.4 Marx’ın
anal z n n temel ne oturttuğu sınıf kavramı, toplumdak nesnel olarak yapılaşmış ekonom k eş ts zl klere
şaret etmekted r. “Marx’ın (...) göstermek sted ğ şey, bel rl toplumsal eylemler n, özell kle bel rl s yasal
eylemler n olasılığını kest rmekte b reyler n mülk yetle l şk ler açısından ç nde bulundukları toplumsal
konumlarına bakmak gerekt ğ d r.”5

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/sosyolojiye_giris_1/1/index.html 166/238
11/18/2020 Sosyolojiye Giriş I

Max Weber, sınıf olgusunu bell boyutlarıyla kabul etmekle b rl kte, Marx st sınıf anal zler ne eleşt rel
yaklaşmış ve modern sanay toplumlarının yapısında meydana gelen süreçler daha açıklayıcı olduğunu
düşündüğü yen kavramlar ve anal z b r mler önerm şt r. Weber’e göre b r sınıfın topluluk olma dereces , sınıf
üyeler n b raraya get ren ya da bölen faktörler, toplumun ana yapısının genel özell kler ve söz konusu sınıfın
d ğer toplumsal grup ve sınıflar le olan l şk ler tarafından etk lenmekted r. (Weber’ n görüşler aşağıda daha
gen ş b r b ç mde tanıtılmaktadır.) Fakat Marx’ın sınıf anlayışına yönel k olarak d le get r len Weber’ n
eleşt r ler nden daha gen ş kapsamlı b r eleşt r ; Marx’ın teor s n n bel rl b r dönemdek kap tal st
toplumlardak toplumsal ve s yasal çatışmaların tahl l nde oldukça geçerl ve yararlı b r teor olduğunu, fakat
bu çerçeven n dışına çıkıldığında söz konusu teor n n o denl geçerl ve kes n olmadığını dd a eden
düşünürlerden gelm şt r. Bu geçers zl ğ n b r örneğ olarak, H nd stan’dak kast s stem n n açıklanmasında
Marx st teor n n güçlükler yaşaması göster lmekted r.

İşlevselc ler n toplumsal tabakalaşma teor ler n n temel nde, şlevselc l ğ n genel varsayımları yatmaktadır.
Bu noktada, şlevselc tabakalaşma kuramı açısından en açıklayıcı teor , K ngsley Dav s ve W lbert E. Moore
tarafından ortaklaşa kaleme alınan b r makalede d le get r lm şt r. ‘Some Pr nc ples of Strataf cat on’
([‘Tabakalaşmanın Bazı İlkeler ’], Amer can Soc olog cal Rev ew, N san 1945) başlıklı yazıda, yazarlar,
tabakalaşmayı toplumsal yaşam ç n kaçınılmaz, şlevsel ve evrensel b r olgu olarak değerlend r rler. Z ra
onlara göre, ‘her toplum, fertler n toplumsal yapı çer s nde konumlandırmak ve mot ve etmek zorunluluğu’
çer s nded r. Dav s ve Moore’e göre toplumsal eş ts zl k, bu bakımdan, toplumun en öneml konumlara
gerçekten en n tel kl k mseler get reb lmek ç n, b l nc nde b le olmaksızın, başvurulan b r araç olmaktadır.
“İşbölümünde s stem n korunması ç n en çok zorunlu olan statüler yeter derecede ödül elde etmel d r k ,
daha az zorunlu olan statüler, bunları dolduracak k ş ler yönünden, zorunlu olanlarla başarılı b r b ç mde
rekabet edemes n ve aynı zamanda yet şme ve yetenek açısından en üstün n tel klere sah p k ş ler zorunlu
olan statüler doldurmak ve bunların görevler n gereğ nce yer ne get rmek yönünden özend r lm ş
olsunlar.”6 Dav s ve Moore, tabakalaşmanın farklı t pler n tesp t etmek ç n beş temel ölçüt öner rler: ( )
Uzmanlaşma sev yes ; ( ) şlev n doğası; ( ) b reyler arası toplumsal statü farklılıklarının dereces ; ( v) fırsat
eş tl ğ n n dereces ; ve (v) sınıf dayanışma dereces . Toplumların tabakalaşma yapıları, bu ölçütler n
dereceler ne göre b rb rler nden farklılaşır ve bunlara bağlı olarak da genel b r tabakalaşma t poloj s
gel şt r leb l r. Bu teor , b r yandan toplumsal değerler n şlevler n öneml -önems z, y -kötü şekl nde nasıl
ayrıştığını, öte yandan da ödüllend rmede kullanılan –ekonom k, s yasal, manevî g b - unsurların s steml b r
b ç mde dağıtılmasındak zorunluluğun statüler arasında b r sıralanmanın nasıl yapıldığını ve benzer
statüler n b rleşt r lerek b r tabakalanmanın nasıl meydana geld ğ n açıklama çabası ç nded r. Dav s ve
Moore’un d llend rd kler bu tabakalaşma teor s ;

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/sosyolojiye_giris_1/1/index.html 167/238
11/18/2020 Sosyolojiye Giriş I

“Herşeyden önce, tabakalanmanın evrensel olduğunu, bu nedenle de her toplumda bel rl br


mertebelend rme s stem bulunduğunu ler sürmekted r k , bu gerçeklere uymamaktadır. Ayrıca, teor ‘en
öneml konumlar’ın ve ‘en n tel kl k ş ler’ n kolayca tanımlanab leceğ n ; bütün toplumlarda, çıkar
gruplarının etk s olmaksızın bunların saptanab leceğ n varsaymaktadır. Sonra, açıkça görülüyor k ,
fonks yonal stler toplumsal tabakalanma teor ler n b reyler n toplumdak sosyal grupların; statü gruplarının,
seçk nler n, sınıfların varlığını da açıklamak durumunda olduklarını unutmuşlardır. Üstel k, bu teor değ ş k
toplumsal tabakalanma t pler olab leceğ n , ‘b r t pten d ğer ne geç şte çeş tl değ ş m sürec t pler
bulunab leceğ n kabul ett ğ halde, bu durumun nasıl açıklanab leceğ n düşünmem şt r. En son b r nokta da,
toplumsal tabakalanmanın oluşumunda ve sürdürülmes nde gücün rolünü tamamen b r yana bırakmış; bu
nedenle de, toplumsal tabakalanma le s yasal çatışma arasındak l şk ye h ç değ nmem şt r.”7

şekl nde c dd eleşt r lere maruz kalmıştır. Soc al Strat f cat on: The Forms and Funct ons of Inequal ty
([Toplumsal Tabakalaşma: Eş ts zl ğ n B ç mler ve İşlevler ], N.J.: Prent ce-Hall, 1967) s ml eser nde
toplumsal tabakalaşma, mertebelend rme, ödüllend rme ve değerlend rme sorunlarını nceleyen M. Melv n
Tum n de; eş ts zl ğ n b r toplumun devamı ç n zorunlu olmadığını, ödüller n farklı olarak dağıtımının
mutlaka gerekmed ğ n , bell statüler ç n gerekl yetenekler n toplumda ancak pek az k ş de bulunduğu
dd asının tartışma götürür b r dd a olduğunu, özell kle de eğ t m mkanlarının anne-babanın servet ne bağlı
olması ve servet n eş t olarak dağıtılmaması sebeb yle b r toplumda nüfusun pek çok kes m n n kend
yetenekler n n farkına varma ve gösterme şansı bulamayacaklarını öne sürerek şlevselc tabakalaşma
teor s ne eleşt r ler yöneltmekted r.

İşlevselc tabakalaşma teor s ne yukarıdak eleşt r ler yönelten Tom Bottomore, k kuram arasındak
farklılığın neden le lg l olarak da şu değerlend rmey yapmaktadır:

“Görülüyor k , Marx st teor yanılgısız b r b ç mde ondokuzuncu yüzyıl Avrupa’sındak toplumsal ve s yasal
çatışmaların karakter n yansıtmaktayken, fonks yonal st teor de, aynı açıklıkla, h çb r zaman b r emekç
sınıfı deoloj s gel şt rmem ş; toplumsal h yerarş n n, büyük ölçüde, gevşek b r doku ç nde l nt leşt r lm ş ve
üyel kler k ş sel yeteneğe bağlı sayılan örgütlü statü gruplarından oluştuğuna nanılan A.B.D.dek toplumsal
durumu yansıtmaktadır. Marx st teor büyük ve oturmuş güçlü b rl k duygusuna sah p gruplar arasındak
çatışmaya vurguda bulunmaktadır. Fonks yonal st teor se, k ş sel yetenek ve becer lere, k ş sel başarı ve
yarar uğruna yapılan k ş sel çabalara dayanan b r toplumsal tabakalanmanın bütünleşt r c şlerde
bulunduğunu vurgulamaktadır. Fonks yonal stler n teor ler Durkhe m’ n şbölümü teor s ne b rçok
bakımlardan benzemekte; fakat Durkhe m’ n ele aldığı sorunun, toplumdak sağlıksız b r şbölümü durumu
olduğunu gözden kaçırmaktadır.”8

10.2. Toplumsal Tabakalaşma Tipleri

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/sosyolojiye_giris_1/1/index.html 168/238
11/18/2020 Sosyolojiye Giriş I

Sosyologlar, toplumsal tabakalaşma konusunu ele alırken genel olarak dört temel tabakalaşma t p
bel rlerler: Kölel k, zümre/feodal te, kast, toplumsal sınıf ve statü grupları. Bu t pler n değerlend r lmes ne
geçmeden evvel, söz konusu t pler n b rer ‘teor k soyutlama” olduklarını, somut tabakalaşma s stemler nde
bu t pler n b reb r aynen bulunamayab leceğ n ve buradak deal teor k tanımlardan farklılaşab lecekler n ,
bu t plerden b r ne veya d ğer ne daha yakın olab lecekler n ya da bunların b r karışımı olab lecekler n
bel rtmek gerek yor.

10.2.1. Kölelik

Kölel k, eş ts zl ğ n en aşırı ucunu oluşturan b r durumdur ve çeş tl b ç mlerde nsanların özgürlükler n n


eller nden alındığı, bell b r gruptan olanların tamamen ya da tamama yakın b r derecede tüm haklarından
yoksun bırakılma durumunu fade eder. Kölel ğ n yasal durumu çeş tl örneklerde farklılık göstermekted r.
K m zaman köleler, yasayla bütün haklarından yoksun bırakılmış, bütünüyle b r başkasının malı mülkü, h ç
b r hakka sah ph olmayan tam b r meta konumunda ken k m örneklerde de konumları b r h zmetç n nk ne
yakın olab lmekted r.

Kölel k değ ş k coğrafyalarda ve değ ş k zamanlarda görülmüş b r olgu olmakla b rl kte, en t p k k örneğ n –
özell kle Yunan ve Roma toplumları olmak üzere- anc ent dünyanın toplumlarında ve 18. ve 19. yüzyıllarda
ABD’n n güney eyaletler nde yaşanan uygulamalar oluşturmaktadır. Yunan ve Roma toplumlarında karşımıza
çıkan kölel k s stem n n hem kuruluşunda, hem de şley ş nde hukukî, toplumsal, kültürel, s yasî ve kt sadî
l şk ler n karmaşık b r şb rl ğ öneml rol oynamaktadır.

Kölel k, modern dönemde daha z yade, ekonom k b r temele dayanan çalışma ve çalıştırma s stem
(endüstr yel b r s stem) olarak tanımlanır. İlk dönem kap tal zm nde taşınır kölel k, 15. yüzyıl le 19. yüzyıl
arasındak plantasyon şletmec ler ve Kuzey ve Güney Amer ka’nın köle sah pler nce kullanılan, köle t caret
aracılığıyla sağlanan emek arzıyla b rl kte ‘ucuz’ b r şgücü sağlama s stem yd . 9(Bu şgücüyle lg l b r f k r
vereb lmes ç n aşağıdak tabloya bakınız.) Plantasyon kölel k s stem n yalnızca hukuk s stem ve onu
destekleyen, güçlend ren mekan zmalar ayakta tutuyordu. Bu türden modern köle s stemler ayrıca
madenc l k ş rketler nde ve endüstr yel üret mde de görülmekteyd .

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/sosyolojiye_giris_1/1/index.html 169/238
11/18/2020 Sosyolojiye Giriş I

“R nchon’a göre, Yen dünya’ya get r len toplam zenc köle sayısı 14 m lyondur; bu rakam, Moreau de
Jonnes’ n 1842’de bulduğu 12 m lyondan çok, nüfusb l mc Carl Saunders’ n herhalde abartılı olan 20
m lyonundan azdır. R nchon’un hesabı, 1500-1850 arasındak 3,5 yüzyıllık süre ç n yılda ortalama 60 b n köle
vermekted r.” Bkz. Fernand Braudel, Uygarlıkların Gramer , çev. Mehmet Al Kılıçbay, Ankara: İmge K tabev ,
1996, s. 150. Gerek tabloda, gerekse de burada ver len rakamlar elbette tetk k ed lmel d rler. Ayrıca bu
rakamları, Afr ka’dan Amer ka’ya götürülen köleler n öneml b r m ktarının da ağır seyahat koşulları
sonucunda yollarda öldüğü gerçeğ n ışığında mukayese etmek gerek r.

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/sosyolojiye_giris_1/1/index.html 170/238
11/18/2020 Sosyolojiye Giriş I

Kaynak: David R. James ve Sara Heiliger, “Slavery and Involuntary Servitude”, Encyclopedia of Sociology, F. Borgatta ve
Rhonda J. V. Montgomery (eds.), 2. Baskı, New York: Macmillan Reference USA, 2000, c. IV, s. 2599 [s. 2596-2610].

Bu s stemde her kölen n taat edeceğ b r efend s vardır. Hür b r k ş n n y ne hür olan b r k ş üzer nde
kuracağı otor teden farklı olarak, efend n n köle üzer ndek kt darı lke olarak sınırsız b ç mde tanımlanır;
özel b r yasayla sınırlandırılmadıkça, efend n n köle üzer ndek kt darını sınırsızca kullanma steğ n n
sınırlanması l şk n n doğasını hlal etmek olarak algılanır. Köleler, pek çok açıdan d ğer nsanlara göre çok
daha kötü koşullarda yaşıyorlardı. Köleler n s yasal hakları yoktu... Seçmen olamaz, kamu organlarına ya da
mecl se katılamazlardı. Toplumsal açıdan yok hükmündeyd ler. Kölel k den l nce akla gelen şeylerden b r de
angaryadır. (Şüphes z angarya şler yalnızca köleler tarafından yapılmıyordu.) Köle çalışmak zorundaydı;
özgür nsan g b –her tür mal yet n göze alarak- çalışmama g b b r seçeneğ yoktu.

Ekonom k b r temele dayalı olarak kavranan ve açıklanan kölel ğ n ortadan kalkması da y ne ekonom k
açıdan ver ms z b r s stem hal ne gelmes ne bağlanmaktadır. B r d ğer öneml etk de, köley b r eşya/mal
olarak gören z hn yet n karşısında ‘onu bell haklara sah p b r nsan’ olarak gören yaklaşımın kölel ğ n olduğu
lk çağlardan t baren var olmasıdır. Kölel ğe l şk n bu k karşıt yaklaşım, her dönem var olmuştu. Ayrıca
Greklerde de, Romalılarda da yabancı köleler le toplumun –borç vs. g b nedenlerle- köleleşt r lm ş esk
üyeler arasında b r ayırım yapıldığı görülmekted r. Greklerde ve Romalılarda borçlu-kölel ğ n ortaya çıkışı,

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/sosyolojiye_giris_1/1/index.html 171/238
11/18/2020 Sosyolojiye Giriş I

kölel k kurumu üzer nde bazı yumuşatıcı değ ş kl kler n olmasına sebeb yet verd . Kölel k yavaş yavaş
efend n n cezalandırıcı yetk ler n n kısıtlanmasıyla yumuşatılmış, evlenme, mülk yet ve m ras g b k m şahs
haklara kavuşturulmuş ve köleler n azad ed lmes g b olanaklar sağlanmıştı.

10.2.2. Zümre

Zümreler,10 Avrupa feodal zm n n b r parçası, başka b r dey şle, feodal ten n toplumsal yapısında görülen
tabakalar ç n kullanılan b r kavramdır ancak pek çok farklı uygarlıkta ve gelenekte de onlara
rastlanab lmekted r. (K m eserlerde ‘zümre’ yer ne doğrudan ‘feodal te’ veya ‘mülkler’ tab r de
kullanılmaktadır.) Zümreler, geçm şte doğuştan gelen soyluluğa dayanan b r geleneksel ar stokras n n
bulunduğu bölgelerde ortaya çıkmıştır. 3 öneml özell ğ nden söz ed lmekted r: İlk olarak, hukuken
tanınmışlardı. Her b r zümren n, haklar, görevler ve mt yazlardan oluşan hukukî b r kompleks olarak bel rl
b r statüsü bulunmaktaydı. İk nc olarak, zümreler gen ş b r şbölümünü tems l etmekteyd ler. Üçüncü olarak,
feodal zümreler s yasal gruplar konumundaydı. S yasal tems l bakımından klas k feodal zmde, sadece k
zümre tanınmış görünüyor: Soylular ve k l se görevl ler . Serfler bu kategor n n dışında tutulmuşlardır. Tom
Bottomore, 12. yüzyıldan t baren feodal ten n ger lemes yle b rl kte, burgher adı ver len şeh r zeng nler nden
oluşan üçüncü b r zümren n gel şt ğ n ve hukuksal b r varlık kazandığını fade eder.11 Anthony G ddens se
(‘zümre’ye karşılık olarak ‘mülk’ tab r n kullanmayı terc h ed yor) ‘üçüncü mülk’ü ‘serfler, özgür köylüler,
tüccarlar ve zanaatkarlar’dan oluşan b r grup olarak kabul eder.12

Ayrıntılı b r b ç mde bel rlenm ş tabakalar olmalarına karşın zümreler de kend çler nde hayl karmaşık
özell kler göster rler. Zümreler n her b r n n tüzel durumları, hakları, görevler , mt yazları, egemenl k sınırları,
yaşam tarzları, zümre ç hak m değerler , g y m kuşamları vs. büyük ölçüde geleneksel toplumlara özgü b r
şek lde ayrıntılı b r b ç mde bel rlenm şt r. Soylular ülken n korunmasını, s yasal düzen n tes s n , darî
yapının yönet m n ve denet m n , yasama ve yürütme güçler n vb. eller nde bulundururlardı. Büyük ölçüde
kalıtıma bağlı olarak oluşmasına ve kend ç ne kapalı b r zümre özell ğ göstermes ne karşın soylular sınıfı
kend ç nde parçalı b r yapıya sah pt ve çeş tl katmanlara ayrılmış b r görüntü serg lemekteyd . Ruhban
sınıfı d nî ve entelüktel b r b rl k oluşturuyorlardı ve halkın manevî hayatı ve yaşam tarzı üzer nde etk nl k
sah b yd ler. Bu zümreler arasında ya da her b r zümren n ç nde c dd kt dar mücadeleler yle de
karşılaşılmıştır. Feodal dönem nde en gen ş zümrey oluşturan serfler se, özell kle de tarımsal üret m ş yle
uğraşmaktaydılar. Zamanla klas k feodal ten n zümreler n n yanına, yen gel şmeler n ürünü olarak ortaya
çıkan burjuvalar da eklenm şt r.

Ortaçağ Avrupa toplumu feodal ten n b r örneğ olarak ele alınır. Avrupa’dak feodal teye benzerl kler d kkate
alınarak 12. yüzyıldan t baren Japonya, Ç n ya da Osmanlı Devlet ’n n de feodal b r s stem çer s nde olduğu
dd a ed lm şt r k m araştırmacılar tarafından. Ancak b r nc s nde b r yerel mal kane s stem yle yakın
l şk ler n varlığı, kt darın parçalı yapısı, merkezî otor ten n zayıflığı vb. durumlarla karşılaşılmasına rağmen

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/sosyolojiye_giris_1/1/index.html 172/238
11/18/2020 Sosyolojiye Giriş I

k nc lerde varlığını devam ett ren güçlü merkezî geleneksel devletler n mevcud yetler öneml b r fark
yaratır.13 Y ne H nd stan’ın feodal b r yapıya sah p olduğuna l şk n dd alar bulunmaktadır. Ancak
H nd stan’ın k m dönemlerde ya da k m bölgeler nde feodal te özell ğ gösteren yapılar olmakla b rl kte,
genel olarak kast l şk ler yle yürüyen ayrı b r yapısının olduğu da b r gerçekt r.14

10.2.3. Kast

H nd stan’la özdeşleşm ş olarak l teratürde yer n alan kast s stem , sıklıkla, doğuştan get r len n tel klere
dayalı katı b r tabakalaşma s stem yle örgütlenm ş büyük ölçekl akraba gruplarına şaret etmek ç n
kullanılmaktadır. H nd stan’da H ndular arasında kurulmuş bulunan kast s stem n n, başka tabakalaşma
s stemler yle mukayese ed lemeyeceğ ya da başka h ç coğrafyada asla bulunmadığı ve bulunamayacağı
anlamına gelmez elbette. Kast s stem , bell kr terlere bağlı olarak aşırı kapalı, katı b r h yerarş k toplumsal
tabakalaşma t p n n ‘ deal t p ’n oluşturmak steyenler n bas tleşt rd kler , fakat b ze sunulandan çok daha
karmaşık ve bölgeden bölgeye yapısı değ şkenl k gösteren b r s stemd r. “Kastın herhalde en açık tanımı, onu
‘ çevl l k, kalıtsal üyel k ve özgül b r yaşam tarzıyla (bu bazen gelenek uyarınca bell b r mesleğ n
sürdürülmes n de kapsar ve genell kle, arılık ve k rl l k kavramlarına dayalı olarak, h yerarş k b r s stemdek
az ya da çok bel rg n b r ay n statüsüyle b rl kte anılır) ayırt ed len nsanların meydana get rd ğ küçük ve
adlandırılmış b r grup’ olarak n teleyen Andre Bete lle’ n önerd ğ tanımdır.”15

Erken H ndu l teratürüne a t klas kler, toplumu 4 varnaya 16(kasta) bölünmüş olarak tasv r eder: Brahmanlar
(rah pler), Kshatr ya (savaşçılar ve soylular/yönet c sınıf), Va shya (üret c ve tüccar sınıf) ve Shudralar
(emekç ler). Varnalar, farklı ruhsal ve madd ayrıcalıklara sah p olmakla n telenen kategor ler olarak
sıralanmışlardır. Bu dört temel kasta ek olarak, b r de, ‘dokunulmazlar’ (paryalar) olarak adlandırılan ve
yaptıkları şler neden yle ‘p s’ olarak görülen ‘kast dışı’ b r grup daha mevcuttur.

Varna toplumsal tabakalaşma model , H nt alt kıtasında b nlerce yıllık b r süreçte pek şm şt r. Kastlar
arasındak ve ç ndek başlıca ayrım ç zg s k rlenme kuralları çerçeves nde fade ed l r. Bu kurallar y yecek
hazırlama ve paylaşma, evl l k ve toplumsal l şk n n her b ç m n etk ler. Varnalar ve jat ler arasındak hem
f z ksel, hem de toplumsal mesafe ayrıntılı b r b ç mde bel rlenm şt r. Her b r n n yaşayacakları mahaller
bell d r. B r üst kastın p ş rd ğ yemeğ alt-kasttan b r s –yemes çok da terc h ed lmez ama- yed ğ nde de
k rlenmez, ama alt-kasttan b r n n yaptığı yemeğ y yecek olan b r üst-kast mensubunun k rleneceğ ne
nanılır. Z ra her b r varnanın ve jat n n y yecekler n n c ns , p ş r lme b ç m vs. de bel rlenm şt r. Örneğ n
Brahmanlar, yumurta dah l h ç b r hayvanî bes n y yemezler. Yüksek r tüel statülere sah p olanlar aynı
zamanda ekonom k ve s yasal güce de sah pt rler. K rl l kle lg l nançlar, kastlar arasındak bütün l şk ler
düzenler. Üyeler kastları dışından evlenemezler, y yecek ve çecekler hakkında sıkı kurallar mevcuttur, d ğer
kast üyeler n z yaret ve karşılaşmalarla lg l de ayrıntılı kurallar mevcuttur. Bu kuralların hlal ed lmes
arınmayı ve hatta kasttan dışlanmayı da gerekt reb lmekted r.

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/sosyolojiye_giris_1/1/index.html 173/238
11/18/2020 Sosyolojiye Giriş I

Varna şeması, toplumun gen ş kategor ler ne şaret eder ve b r değerler s stem tem n eder; gerçekte
toplumun toplumsal organ zasyonun b rl ğ n jat adı ver len, endogam n n hak m olduğu küçük gruplar ya
da alt-kastlar gerçekleşt r r. Yerleş m mekanları b rb r nden ayrı olan, her b r n n kend ne özgü b r yargı organı
olan örgütlenm ş b rl klerd r. Her b r d l bölges nde 2 b nden fazla alt-kast bulunmaktadır. Alt-kastların
statüsü, kültürel gelenekler ve sayısal gücü b r bölgeden d ğer ne hatta çoğu zaman köyden köye değ ş kl k
göster r. O nedenle uzmanlar, kast s stem n anlamanın en y yolunun H nt köyler n araştırmaktan geçt ğ n
vurgularlar.

Kast s stem üzer ne yapılan çalışmalar, kast s stem n n sanıldığından daha d nam k, bölgeden bölgeye
farklılıklar gösteren, çeş tl nançların ve uygulamaların gevşek b r b ç mde b rb r ne bağlandığı b r s stem
olduğunu göster yor. “Varna’lar (...) başlangıçta, bazı bakımlardan feodal zümreler andıran b r görünüm
taşımışlardır. Karakter yönünden benzerl k taşıdıkları gb, asıl öneml s , toplumsal grupları
mertebelend rmede (papazlar, savaşçılar ve soylular, tac rler ve serfler) gösterd kler benzerl ğ n yanı sıra,
gerçekte bütünüyle kapalı gruplar olmayışları bakımından da bazı benzer noktaları olmuştur. (...) Daha
sonraları gel şen jat ler toplumda şbölümü, kab leler arası şb rl ğ , ve daha önems z de olsa, d ndek
yen leşmeler g b etmenler önem kazandıkça sayıca artış gösterm şler ve geleneksel kast s stem n n temel
b r mler n meydana get rm şlerd r. (...) Jat , endogam b r gruptur ve b rey n temel zafet grubudur. Her grup
özeld r ve d ğer jat ’ler nk nden farklılaştırılmış b r yaşam b ç m n çermekte; bugün ç n göreneksel
müeyy deler alanında, daha öncek dönemlerde se hukuksal müeyy deler alanında özel kurallara bağlılıkla
varlığını sürdürmüştür ve hal hazırda da sürdürmekted r. Jat grubunun ekonom k yanı açıktır; büyük oranda
b rer meslek ve ş gruplarıdır.”17

Jat ler daha üst varnanın prat kler n ben mseyerek kast h yerarş s ç nde yükselmeye çalışab l rler; bu,
varnalar arasında değ l, kend varnaları ç nde yükselmeyle sonuçlanab l r. Varnalar arasındak mob l ten n
ancak yen den-doğumla sağlanab leceğ ne nanılır: Kast kanunlarının ya da dhrahmanın başarılı b r şek lde
yer ne get r lmes b reye arttırılmış b r karma kazandıracaktır; böylel kle b rey yen den doğumla b rl kte daha
üst b r statüye kavuşacaktır. Bu yukarıya doğru hareketl l k, sanskr t zasyon olarak adlandırılmaktadır. “Bu
h yerarş k toplumun şley ş , samsara (reenkarnasyon) ve karma [yazgı, kader] hakkındak geleneksel H ndu
d nî naçları aracılığıyla meşrulaştırılır. B r k ş n n bu hayattak konumu, onun öncek hayatındak
eylemler yle bel rlen r. Shudra veya Dokunulmaz olarak doğan b r s , öncek hayatında şled ğ günahların
karşılığı olarak cezalandırılmıştır.”18

İng l z sömürge yönet m , H nt toplumsal düzen n köklü b r b ç mde etk lem şt r. 19. yüzyılın ortalarından
t baren bell kastlara bell devlet görevler ver lmek suret yle kurulu sınıf s stem n n mkanlarından sömürge
yönet m bağlamında yararlanılmıştır. Batı kültürüne a t f k rler n H nd stan’da yaygınlaşması, İng l z eğ t m
kurumlarının açılışı, bağımsızlığın kazanılması sonrasında kanun önünde eş tl k prens b n get ren yasal

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/sosyolojiye_giris_1/1/index.html 174/238
11/18/2020 Sosyolojiye Giriş I

s stem, dokunulmazların durumunu y leşt ren yasal düzenlemeler, yen ekonom k faal yetler, yen ş türler
ve 1970’lerde yasal olarak kaldırıldığının lan ed lmes vb. g b pek çok yen avantajlar ve yen mkanlar sunan
gel şmeler n daha büyük b r hareketl l ğ doğurduğuna ve daha alt sınıfların önünde yen ufuklar açtığı
düşünülmekted r. Seküler ekonom k ve s yasal güçler n etk s yle kast s stem n n çözülmeye başladığı ve b r
toplumsal değ ş m n gerçekleşt ğ dd a ed lmekted r. Görünürde k m değ ş kl kler n olduğu görülmekle
b rl kte, hala bu değ ş m n boyutları ve söz konusu faktörler n kast s stem ne bağlılık b l nc n ne ölçüde
etk led ğ hakkında tüm H nd stan’ı kapsayıcı net b r değerlend rme yapmak, yeterl sayıda araştırmanın
yokluğu sebeb yle, pek mümkün gözükmüyor. Ayrıca kast s stem n n yumuşatılmasına, hatta kaldırılmasına
ve mümkünse eş tl ğ n sağlanmasına yönel k (örneğ n, eğ t m-öğret mde farklı varnalara/jat lere bell
kotaların ayrılması g b ) çabaların k m toplumsal rahatsızlıklara sebeb yet verd ğ ve toplumda bell b r
karışıklığa ve geçm ş dönemlere ve prat klere kıyasla daha düzens z ve st krarsız b r yapıyı oluşturduğu dd a
ed lmekted r. Üst kast mensupları, örneğ n, bu türden uygulamaların en alt kasttan olanların toplumda daha
fazla güçlenmeler nden ve pol t k olarak etk l poz syonlara gelmeler nden ş kayet etmekted rler. Anlaşılan
yüzlerce yıla yayılan b r zaman sürec nde oluşan, yerleş k hale gelen ve kurumsallaşan b r yapının
değ şt r lmes ne dönük çabalar, toplumdak mob l tey -bell ölçüde kontrol etmey de zorlaştıracak b ç mde-
artırmıştır. Muhtemelen küreselleşme ve b lg teknoloj ler n n yerküre ölçeğ nde yaygınlaşması da bu
hareketl l ğ n boyutlarını ve hızını c dd ölçüde etk lemekted r. Kentlerde ya da kırsal bölgelerde kast
s stem n n farklı konulardak etk ler n n düzey nde farklılaşmalar gözükmekteyse de, yerel ya da ulusal
düzeyde kast s stem n n etk s n n boyutları farklılaşab lmekted r. Örneğ n, araştırmalara göre, aynı kasttan
b r yle evlenmey , d ğer kastların yaptıkları yemekler haram olarak gördüğü ç n kend kastından b r ler n n
yaptığı yemekler yemey terc h edenler n ve günlük badetler n kend kastının adetler ne göre yapanların
oranı hayl yüksekt r.19

10.2.4. Toplumsal Sınıf ve Toplumsal Statü

18. yüzyıldan t baren gel ş m daha da hızlanan ve 19. yüzyılda pek çok sorunla dolu olarak ortaya çıkan
endüstr yel toplumların karakter st k grupları olarak toplumsal sınıflar; d ğer tabaka türler n n aks ne, yasal
ya da d nsel düzenlemelerle kurulmazlar. Ekonom k temele dayalı olarak ortaya çıktıkları yaygın kabul gören
b r dd adır. Kapalı değ l, görece açık yapılardır. Sınıflar arasındak sınırlar, açık seç k bel rlenm ş değ ld r.
Farklı sınıflara üye nsanlar arasında evl l klere get r lm ş herhang b r yasal ya da d nsel sınırlama söz konusu
değ ld r. Herhang b r b rey n sınıfı, d ğer tabaka türler nde olduğu g b , doğuştan ‘ver l ’ değ ld r. Elbette her
b rey, bell b r toplumsal ortama doğar, ancak sınıflı yapıda mevcut toplumsal durumunu, sınıfını
değ şt reb lme ht mal her zaman ç n –pek çok engelle karşılaşab lmekle b rl kte- ht mal dah l nded r. Sınıf
s stem nde b reyler n konumu, b rey n statüsünün a les n n statüsüne bağlı olarak değerlend r ld ğ zümre
s stem n n aks ne, b reysel ve özell kle de ekonom k başarısına bağlı olarak bel rlen r. Modern toplumlar,
kend ler n ‘vatandaşlarına fırsat eş tl ğ ’ sunan toplumlar olarak sunarlar. Sınıflar arasında aşağı ya da yukarı
https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/sosyolojiye_giris_1/1/index.html 175/238
11/18/2020 Sosyolojiye Giriş I

yönde gerçekleşeb lecek b r toplumsal hareketl l k (sosyal mob l te/toplumsal akışkanlık) ht mal n n
önünde, d ğer tabakalaşma türler nde olduğu g b yasal ya da d nsel b r engel yoktur. Sınıflar; ekonom k
olmayan faktörler n çok daha öneml olduğu d ğer tabakalaşma türler nden farklı olarak, maddî kaynakların
sah pl ğ ve denet m ndek eş ts zl kler temell d r. Sınıf s stemler , esas olarak, k ş sel olmayan daha büyük
ölçekl l şk ler üzer nden şler: Sınıf farklılaşmaları ç n öneml b r temel, ücret ve çalışma koşulları arasındak
eş ts zl klerde yatmaktadır ve b r bütün olarak ekonom de geçerl olan koşulların b r sonucu olarak
şek llen rler ve bel rl meslek kategor ler nde çalışan herkes söz konusu durumdan etk len r.

Sınıf, “ben msed kler yaşama b ç m türler n öneml ölçüde etk leyen ortak eknom k kaynakları paylaşan
büyük ölçekl nsan gruplaşmaları” şekl nde tanımlanır. Toplumdak ekonom k kaynakların öneml b r
kısmını eller nde tutan sermaye sah b gruplar üst sınıf, özell kle de sanay de çalışan emekç ler/ şç ler alt sınıf
ve bu k s dışında kalanlardan oluşan çoğu maaşlı çalışan ‘beyaz yakalı’ profesyoneller ve serbest meslek
sah b k mselerden oluşan kes m de orta sınıflar olarak adlandırılırlar. Geleneksel olarak ‘küçük burjuvaz ’ ve
‘beyaz yakalılar’ın (başka b r adlandırmayla ‘kafa şç ler ’n n) oluşturduğu b r grup olarak değerlend r len ve
kend ç nde pek çok sayıda gruba ayırmanın mümkün olduğu orta sınıfların, 20özell kle de ‘yen orta
21
sınıflar’ın sınırlarını bel rlemek hayl zor gözüküyor. Bazı araştırmacılar köylüler de b r sınıf olarak
değerlend rme eğ l m nded rler.

Her b r sınıfın kend çer s nde –servet m ktarına, servet elde etme b ç m ne, ş alanlarına, meslek türler ne
vs. bağlı olarak şek llenm ş- farklı statü dereceler ne sah p kes mler n varlığı da b r gerçekt r. Post-endüstr yel
toplumların gel ş m yle b rl kte elbette sınıfların yapısı da değ şt ve 19. yüzyılda gösterd ğ b ç mden öneml
ölçüde farklılaştı. Orta sınıfın ve şç sınıfın kend çler nde parçalanmasını d kkate alan sosyal b l mc ler, bu
tasn f hem büyük ölçüde meslek ve gel r merkeze alarak daha da çeş tlend rd ler, hem de tanımların
çer ğ n yen durumları da çerecek şek lde zeng nleşt rd ler. İlg l l teratürde, özet ve oldukça genel b r
b ç mde fade edecek olursak, toplumun en zeng nler üst sınıf, yüksek maaş alan profesyoneller üst-orta
sınıf, eğ t ml beyaz yakalı şç ler ve düşük ücretl profesyoneller alt-orta sınıf, saat ücret yle çalışan vasıflı
mav yakalı şç ler şç sınıfı ve –çoğunlukla toplumsal dışlanma le de l şk lend r len- vasıfsız şç ler, şs zler ve
yoksullar da alt sınıf şekl nde adlandırılmaktadır. Küresel kt sadî gel şmeler ve uygulanan kt sadî
pol t kalarla b rl kte sınıfların yapısında parçalanmalar yaşanmaya devam ett . Süreçte, yukarıdak sınıflara
ek yen sınıf oluşumları ortaya çıktı: Yönet c el tler, prekarya22 ve sınıf-altı [underclass].23

Orta sınıf mensupları daha fazla –yüksek maaş, daha güvencel şler vs. sebeb yle- madd ve –eğ t m ve
yet şme koşulları t bar yle- kültürel avantajlara sah p olması t bar yle şç sınıfından farklılaşır. Çağdaş
kap tal st toplumlarda orta sınıfların, d ğer sınıflardan çok daha fazla gen şled ğ ve bölünmelere uğradığı
açıktır. İk nc Savaş’ın sanay toplumlarının özell kle çalışan sınıfın yapısı üzer nde yapmış olduğu etk ler,
savaş sonrasında gel şen yen sektörler vs. sebeb yle orta sınıfların büyümes n hızlandırdı. Re nhard Bend x

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/sosyolojiye_giris_1/1/index.html 176/238
11/18/2020 Sosyolojiye Giriş I

24g b k m araştırmacılar ‘yen orta sınıf’ları, yaptıkları şler n b r zamanlar g r ş mc ler n şler olması g b
sebeplerle, esk yönet c sınıfın uzantısı olarak değerlend r r; M lls g b d ğer b r kısım araştırmacı se, ücretl
çalışan olmaları ve şç lerle aralarındak farkların azaldığı kanaat nde olduğu vs. g b sebeplere, onları şç
sınıfına yakın olarak konumlandırmaktadırlar25. B r d ğer görüş se, yen orta sınıfın toplumsal yapı çer s nde
hızla gen şlemes sonucunda s yasal bakımdan bağımsız b r sınıf hal ne geleceğ n , gücünün artacağını,
sınıflar arasında dengey ve düzen sağlayıcı b r güç hal ne geleceğ n ve sınıf çatışmalarını yumuşatıp
ortadan kaldıracağını var saymaktadır. Gerçekte orta sınıf çer s nde değerlend r len kes m n –kal f ye şç ler,
postacılar, öğretmenler, memurlar vb. g b - b r kısmı şç sınıfına, - şletme genel müdürler , bürokratlar vb.
g b - d ğer b r kısmı da üst/yönet c sınıfa yakın görünürler. Bu durum, bütün b r orta sınıf ç n b r genelleme
yapmaya z n vermez. O nedenle olsa gerek G ddens, orta sınıfları ‘esk orta sınıflar’, ‘üst-orta sınıf’ ve ‘alt-orta
sınıf’ şekl nde üçe ayırarak ele almaktadır.26 Ayrıca, Ralf Dahrendorf’un bel rtt ğ g b ,27 orta sınıf yönet c
sınıf konumuna geçse b le onların boşalttığı yere başkaları gelecekt r, orta sınıf olarak kaldıkça da hep
üstler nde b r yönet c sınıf olacaktır. Orta sınıfların geleceğ , büyük ölçüde emek p yasalarındak gel şmeler
ve orta sınıfların kend ler n yen den üretme kapas teler yle l şk l olarak farklı yönde gel şme potans yel ne
sah pt r.

Orta sını a olduğu g b şç sınıfında da parçalanmalar görüleb lmekted r. Bunun öneml b r sebeb , şç ler n
vasıflı olup olmamalarıdır. Vasıflı şç ler n oluşturduğu üst kes m n yüksek ücretler alırlar, daha y çalışma
koşullarında çalışırlar ve daha y ş güvences ne sah pt rler. Teknoloj k gel şmeler n k m n tel kler gereks z
hale get rmes ne rağmen, n tel kl şç ler y ekonom k koşullara sah pt rler. Görece y b r kazanca sah pt rler
ve st krarlı b r çalşıma hayatına sah pt rler. Ekonom k kr zlerden vasıfsız şç lere kıyasla çok daha az
etk lenmekted rler. Ayrıca herhang b r n tel k gerekt rmeyen ya da yarı-n tel kl şlerde çalışan şç ler, vasıflı
şç lere kıyasla daha düşük ücretler almaktadırlar. Sanay leşm ş ülkelerde mav yakalı şlerde çalışan
nsanların ekonom k refahları, y rm nc yüzyıl başlarından t baren öneml oranda artmıştır. Yükselen hayat
standartları, bütün sınıfların er şeb ld ğ tüket m mallarının sayısındak artışta da gözleneb lmekted r. Sanay
toplumlarının özell kle de sanay -sonrası toplumlarının yapısında yaşanan değ ş mler şç sınıflarının yapısını
da bu anlamda farklılaşmıştır. İşç sınıfının, özell kle de vasıflı şç ler n oluşturduğu kes m n refahındak artış,
şç sınıfının orta sınıfa dah l olup olmayacakları üzer ne b r tartışmayı da beraber nde get rd . N tek m
1960’larda John Goldthorpe ve arkadaşları, yen otomot v ve elektron k endüstr ler nde çalışan vasıflı
şç ler n sınıf kültürler nde ve sınıf ç ndek konumlarında c dd b r değ ş m olduğu varsayımından hareketle
b r araştırma gerçekleşt rm şlerd . A luent Workers n the Class Structure ([Sınıf Yapısı İç ndek Müre eh
İşç ler], Oxford: Oxford Un vers ty Press, 1968-1969) sm yle yayınlanan çalışmalarında Goldthorpe ve ek b ,
vasıflı şç ler arasında orta sınıfa doğru b r kolekt f hareketten z yade akraba, komşu ve sınıf ç rut n
l şk ler nden z yade daha b reyc , ev merkezl b r hayata doğru yöneld kler n tesp t etm şlerd . Kred yle
alınan yen evler vs. daha çok mesa ye kalmak anlamına gel yordu: “Araştırmanın sonuçları, yazarların

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/sosyolojiye_giris_1/1/index.html 177/238
11/18/2020 Sosyolojiye Giriş I

gözünde açık seç kt r: Burjuvalaşma dd ası yanlıştır. İşç ler şler ne karşı, Goldthorpe ve arkadaşlarının
‘araçcı’ ded kler b r tutumu ben msemekted rler. İşç ler, bu şler b r hedefe, daha azla kazanma hedef ne
ulaşmak ç n kullanılacak b r araç olarak görmekted rler. Bununla b rl kte boş zamanlarında beyaz yakalı
şç lerle b r araya gelmemekte ve sınıf merd ven nde yukarı tırmanma steğ duymamaktadırlar; kazandıkları
para, daha çok değ ş k mal ve h zmet çeş tler ne sah p olmak ç n gerekl d r.”28 Bu nedenle olsa gerek, sanay
toplumlarının ve özelde de şç sınıfının yapısı üzer ne yapılan araştırmalar ‘tüket m kültürü’, ‘yaşam tarzı’,
‘kültür’ g b yen anal z b r mler ne başvurma ht yacı h ssett ler. (Bkz. ‘Toplum ve Kültür’ başlıklı 12. bölüm,
‘12.4. Kültürel İncelemeler: B r D s pl n n Tar h ’ başlıklı alt bölüm.)

Batılı sanay toplumlarında yaşanan değ ş mler n, toplumdak sınıf farklarını ve sınıf çel şk ler n oldukça
yumuşattığı, başka b r açıdan bakıldığında da, ‘sınıf farklılıklarının ve eş ts zl kler n üzer n örttüğü’ de b r
gerçekt r. İk nc Savaş sonrasında sömürgec b r güç ABD’n n tar h sahnes ne çıkışı ve Amer kan sosyoloj s n n
yaygınlaşması le b rl kte, doğal olarak, Amer kan toplumunun tar hsel ve bugüne özgü n tel kler n merkeze
alan –bell ölçüde Weber’ n yaklaşımlarının da çarpıtılarak kullanıldığı- statü grupları, statü onuru, saygınlık,
prest j g b kavramların öne çıktığı sosyoloj k yaklaşımlar ve kavramsallaştırmalar da bu alana l şk n
çalışmalarda genel b r yaygınlık kazandılar. ‘Saygınlık’ temell b r tabakalaşma anlayışı, k büyük ve uç sınıf
arasındak boşluğu ‘statü grupları’ aracılığıyla doldurmakta ve farklı b r tabakalaşma tanımı get rmekted r.
Bu yaklaşımda toplumsal tabakalaşma; az çok bel rlenm ş statü konumlarının sürekl d z ler nden meydana
gelen b r olgu ve sadece mülk yet le olan l şk lerle değ l, b rden çok faktör tarafından bel rlenen ve k tle
toplumu sınıflarını ve sınıf tanımlarını kabul etmeyen b r gerçekl k olarak tanımlanmaktadır:

“Böylece, değ ş k düzeylerdek statü grupları arasında l şk ler, çel şk n tel ğ taşımayan, rekabet ve
çekememezl k n tel ğ nded r. Orta sınıfların sayısal b r artış göstermes , orta sınıfların genel nüfus ç nde
g tg de büyük b r orana varması, toplumsal h yerarş y , kesk n b r ayrım; yan bell başlı toplumsal gruplar
arasında kesk n çel şk ler olmaksızın, sadece b r prest j mertebeler d z s (ya da statüler d z s ) sayan görüşün
toplumsal düşünce üzer nde etk nl k kazanmasına yol açmış; bu görüşün yayılması se, sınıf b l nc n n
artmasını b r ölçüde önlemeye yaramıştır.”30

Max Weber: Sınıf versus Statü

Sanay toplumlarındak toplumsal tabakalaşma, toplumsal sınıfların yanı sıra statü gruplarının varlığıyla
daha da karmaşık b r hal almış durumdadır. Bu k s arasındak farkı lk gören, nceleyen ve d le get ren k ş
Max Weber oldu. Weber’ n görüşler ; kap tal st toplumu anal z nde sınıf, sınıf b l nc , sınıf dayanışması ve sınıf
çatışması vb. g b kavramları merkeze alarak kend kuramını gel şt ren Marx’ın –k m görüşler n
ben msemekle b rl kte- yaklaşımlarına b r cevap verme ve hayl karmaşık b r tabakalaşma örneğ

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/sosyolojiye_giris_1/1/index.html 178/238
11/18/2020 Sosyolojiye Giriş I

serg led ğ n düşündüğü modern toplumun yapısını açıklamakta yeters z kaldığını gösterme çabasının ürünü
olarak da değerlend r leb l r. Marx’ın sınıf konusundak yaklaşımlarını daha önce ele almıştık. Burada
Weber’ n ‘statü grupları’nı merkeze alarak yapmış olduğu anal zler kısaca değerlend r lmeye çalışılacaktır.

Weber’e göre, toplumsal tabakalaşma toplumdak güç eş ts zl ğ n n örgütlenm ş hal d r. Başka b r dey şle,
Weber çağdaş sanay toplumundak tabakalaşmayı ‘ kt dar/güç’ kavramı üzer nden rdelemey terc h eder.
Ona göre kurumsallaşmış kt dar, üç temel etk nl k alanına ayrılmaktadır: Ekonom k, toplumsal ve s yasal. Bu
alanların her b r nde de kt dar sınıf, statü ve part temel ne göre b ç mlen r.

Ekonom k alanda kt dar, Weber’e göre, sınıf s stem ne göre tabakalaşır. Benzer ekonom k çıkarlara ve benzer
ekonom k güce sah p olanlar aynı sınıfa dah l olurlar. Weber’de, Marx’tan farklı olarak, ekonom k sınıflar
sadece k tane değ ld r ve sınıflar arasındak karşıtlıklar yıkıcı n tel kte değ ld rler.

K ş ler n veya b r tabakanın hayat şanslarının bel rlenmes nde üret m araçlarının denet m n n önem
konusunda Marx’la hemf k rd r. Fakat bunun dışında tabakalaşmaya etk eden k faktörün daha etk de
bulunduğunu düşünür: Saygınlık ve kt dar. Mülk yet farklılıkları sınıfları, kt dar farklılıkları part ler ve
saygınlık farklılıkları da statü gruplarını doğururlar. Sınıfların nesnel olarak bell ekonom k koşullara
dayandığı görüşünü paylaşsa da, sınıf oluşumuna etk de bulunan daha fazla faktörün devrede olduğu
kanaat n taşır. Ona göre sınıf farklılıkları yalnızca üret m araçlarının denet m ne sah p olup olmamayla değ l,
aynı zamanda, nsanların hang şler yapab lecekler n bel rleyen becer ler , referansları ya da n tel kler g b
mülk yetle doğrudan lg l olmayan n tel kler yle de l şk l olduğunu dd a eder.

Toplumsal alanda kt dar, statü boyutuna göre tabakalanır. Aynı toplumsal saygınlık düzey nde bulunan ve
benzer yaşam ölçütler ne sah p olan k ş ler statü gruplarını oluştururlar. Bunlar b rb rler n toplumsal eş tler
olarak görür, çocuklarının aynı grup ç nde evlenmeler n sağlayacak önlemler alır, aynı toplumsal
etk nl kler , beğen ler ve özel davranış kalıplarını paylaşırlar. Statü gruplarında, k ş n n toplumsal alandak
gücü başkalarından gördüğü saygı/prest j dereces ne göre bel rlen r. Sınıfın nesnel ve ekonom k b r konum
olmasına karşılık statü k ş sel değerlend rmelere tab d r ve topluluk ç nde kabul ed lm ş ölçütlerle
bel rlenmekted r. Eğ t m düzey , akrabalıklar, meslek vs. k ş n n topluluk ç ndek statüsünü bel rlemeye
yardım ederler.

Weber’e göre sınıflar,

“‘sosyal topluluklar’ değ ld r; yalnızca toplumsal eylem n mümkün ve muhtemel temeller n tems l eder. (1)
B r grup nsanın yaşam olanaklarının bell b r nedensel öğes ortak se, (2) bu öğey , mal sah b olmak ve gel r
sağlamak g b salt ekonom k çıkarlar tems l ed yorsa, (3) bu öğe, meta ve şgücü p yasalarının koşullarında
tems l ed l yorsa ‘sınıf’tan söz ed leb l r. ‘Sınıf konumu’na l şk n bu noktaları kısaca şöyle fade edeb l r z:
Sınıf konumu, k ş ler n mal, yaşam koşulları ve k ş sel yaşantılar ç n sah p oldukları t p k olanaklar demekt r.

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/sosyolojiye_giris_1/1/index.html 179/238
11/18/2020 Sosyolojiye Giriş I

Bu olanaklar se, ver l b r ekonom k düzen ç nde gel r sağlamak üzere mal ya da becer harcama gücünün
dereces ve türü ya da bu gücün yokluğu tarafından bel rlen yor olmalıdır. ‘Sınıf’ ter m , aynı sınıf konumunda
bulunan nsanlar grubu anlamına gel r.”31

“Sınıfların ters ne, statü grupları genell kle sosyal topluluklardır. Ancak çoğu zaman, pek b ç mlenmem ş
dağınık topluluklardır. Tümüyle ekonom tarafından bel rlenen ‘sınıf konumu’na karşı tanımlamak
sted ğ m z ‘statü konumu’ndan kasdımız, nsanların yaşam yazgısının somut, poz t f ya da negat f toplumsal
onur ölçüsü tarafından bel rlenen tüm t p k öğelerd r. Bu onur, b r topluluk tarafından paylaşılan herhang b r
n tel kle lg l olab l r ve tab b r sınıf konumuyla da l şk s bulunab l r; sınıf ayrımları da statü ayrımlarıyla
çok çeş tl b ç mlerde bağlantılı olab l r. Mülk yet kend başına b r statü ölçüsü olarak görülmeyeb l r ama
uzun vadede h ç şaşmadan bu şlev görür. Küçük sosyal örgütlenmeler n geç m ekonom ler nde çoğu zaman
en zeng n k ş doğrudan doğruya başkan sayılır. Ancak bu, genell kle salt onursal b r payed r. Örneğ n, sözde
saf çağdaş ‘demokras ’de, yan b reylere statü ayrıcalıklarının resmen tanınmadığı demokras de, belmk de
ylanızca aşağı yukarı aynı verg kategor s ne g ren a leler b rb rler yle dans edeb l rler. Bu örneğe k m küçük
İsv çre kentler nde rastlanmıştır. Ama statü onurunun mutlaka b r ‘sınıf konumu’yla bağlantılı olması
gerekmez. Ters ne, genell kle salt mülk yet n göster s n n tam karşısında yer alır.”32

Weber’ n kurumlaşmış kt dar alanları çer s nde üzer nde en az durduğu alan, s yasal kt dar alanıdır.
Weber’e göre s yasal alandak kt dar, b rey n herhang b r toplumsal eylem etk lemekte kullanab ld ğ gücün
ölçüsünden anlaşılır. Genell kle s yasal kt dar örgütlenm ş b r s yasal part aracılığıyla kullanılır. S yasal
kt dar, ekonom k ve toplumsal alandak kt darı yansıtab l r. Part ler sınıf ya da statü gruplarınca bel rlenen
çıkarları tems l edeb l r, üyeler n de bunların b r nden ya da d ğer nden devş reb l r, bazen sınıf bazen de
statü part s n tel ğ taşıyab l r, bazen bu kategor ler n h ç b r ne dah l olmayab l r.

10.3. Günümüzde Toplumsal Tabakalaşma Çalışmaları

Sanay sonrası toplumun yapısındak farklılaşmalar, geleneksel tabakalaşma çalışmalarının da toplumun


tabakalaşma yapısını bütünüyle kavrayıp kavrayamayacağını tartışmaya açtı. Düşün hayatında ortaya çıkan –
fem n st teor , toplumsal c ns yet, etn s te, k ml k ve kültür temell açıklamalar vb.- yen felsefî ve sosyoloj k
açıklama b ç mler de, d ğer araştırma alanlarının yanı sıra tabakalaşma çalışmalarını da c dd ölçüde
etk led . Gerek ncelenen olgunun yapısındak değ ş mler ve gerekse de bu yen açıklama tarzları,
tabakalaşma çalışmalarında merkeze alınan soruları, araştırılan olguları ya da göstergeler de değ şt rm ş,
geleneksel ölçekler n yer ne yen ölçekler gel şt r lmeye çalışılmıştır.

Bu çerçevede, özell kle geleneksel tabakalaşma araştırmalarının toplumsal c ns yet meseleler ne ‘kör ve
sağır’ kaldıklarına da r fem n st kuramcılardan gelen ‘geleneksel tabakalaşma yaklaşımlarının haneler n
sınıfsal konumlarını erkekler n meslekler ne göre bel rled kler , kadınların eşler yle aynı sınıfsal konumları
paylaştıkları varsayımı üzer nden hareket ett kler , toplumsal eş ts zl ğ n en öneml bel rleyen n n toplumsal
https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/sosyolojiye_giris_1/1/index.html 180/238
11/18/2020 Sosyolojiye Giriş I

c ns yetten z yade sınıf olduğu kabulüyle çalışmalarını yürüttükler ’ g b eleşt r ler öneml b r etk yapmıştır.
Çözümlenmes güç b r sorun olsa da, toplumsal c ns yet eş ts zl kler n n sınıf farklılıkları bakımından nasıl ele
alınacağı tabakalaşma çalışmalarının öneml b r meseles hal ne geld .

Toplumsal tabakalaşmada d kkate alınmaya değer görülen b r d ğer yen unsur ‘etn s te ve k ml k’
meseles d r. Geleneksel yaklaşımlar, etn k a d yet toplumsal s stem bel rleyen özell klerden b r olarak
görmed ler. O nedenle bu doğrultuda b r kuramsallaştırma çabası ç nde olmadılar. Farklı etn k kökenlere
sah p şç ler, özell kle de göçmen şç ler sanay sonrası toplumların sınıf yapısı çer s nde öneml b r unsur
hal ne geld ler. Dolayısıyla bu unsurların da sınıf kuramı çer s nde ele alınması ve açıklanması gerekl l ğ
ortaya çıktı.

Toplumsal tabakalaşma ve toplumsal hareketl l k konularında son dönemde yapılan araştırmalar, meslek
farklılıkları açısından ve meslekler n prest j dereceler ne göre yürütüldü. Weber’ n çalışmalarında tabakaların
ortaya çıkışı ve yen den üret m bağlamında karşımıza çıkan ‘hayat şansı’ kavramı, sınıflar le o sınıflar
çer s nde değerlend r len k ş ler n bedensel özell kler , üreme oranları, ortalama ömür süreler , sağlık
durumları, ps koloj k özell kler veya yetenekler arasında doğrudan b r l şk n n olup olmadığı, tabakalaşma
ve özell kle de toplumsal hareketl l k le eğ t m n n cel ğ ve n tel ğ arasında b r l şk n n olup olmadığı,
sınıflar le suç arasında ne türden b r l şk n n olduğu g b hususlar tabakalaşma çalışmalarında öne çıkan
yen nceleme alanları olarak gözüküyor. Ayrıca tabakaların bel rlenmes nde yaşam tarzı, moda, kamet
ed len bölgeler, konutlar, tüket m b ç mler , boş zaman geç rme b ç mler , zevkler ve beğen ler de yen
tabakalaşma göstergeler olarak d kkate alınıyor.

10.4. Türkiye’de Toplumsal Tabakalaşma

Ekonom de, çalışma hayatında ve s yasal hayatta küresel düzeyde gerçekleşen değ ş mler bell b r
gec kmeyle ve bazı farklılıklarla Türk ye’ye de yansımış ve toplumsal yapıda d kkate değer değ ş mlere
sebeb yet verm şt r. Toplumsal yapımızın tar hsel özell kler ve gel ş m , küreselleşme, uygulanan neol beral
pol t kalar, devlet n ekonom üzer ndek rolü ve ekonom n n yen şley ş b ç m bu değ ş mler n
şek llenmes nde etk l olmuştur.

Toprak34, Keyder, Buğra,36 Yıldırım 37ve başka pek çok araştırmacının vurguladığı g b , Türk ye’de toplumsal
yapının, özell kle de sınıfların oluşumunda devlet n müdahaleler c dd ölçüde etk l olmuştur. Büyük ölçüde
1980 sonrasında başlayan ve özell kle de 2000’lerden t baren oldukça hızlanan küresel entegrasyon süreçler
ve bu süreçlerle uyumlu ekonom pol t kalarının uygulanması Türk ye’n n sınıf yapısında da öneml
farklılaşmaları beraber nde get rd . Türk ye’de st hdamın sektörlere göre dağılımına bakıldığında, TÜİK
ver ler ne göre, 1980’de st hdamın %53,6’sı tarımda, %20,5’ sanay de ve % 25,9’u da h zmet sektörler nde
gerçekleşm şt . 2000 yılında st hdam oranları, sırasıyla, %36, %24 ve %40’e dönüşmüştü. 2010’dak dağılım
se şöyleyd : Tarım sektöründe % 25,1, sanay de % 26,2 ve h zmet sektöründe %48,7. 2015’ n rakamları se,
https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/sosyolojiye_giris_1/1/index.html 181/238
11/18/2020 Sosyolojiye Giriş I

sırasıyla, %20,7, %27,3 ve %52 olarak gerçekleşt . Kolaylıkla fark ed leb leceğ g b , tarım ve sanay
sektöründek st hdam oranları düşmekte ve h zmet sektöründe c dd b r yüksel ş görülmekted r. Tarım
sektöründek azalmanın Türk ye’n n b r sanay ülkes ne dönüşmes ç n yeterl olmadı. Aynı şek lde, h zmet
sektöründek bu hızlı yüksel ş, her şeye rağmen, OECD ülkeler n n ortalaması olan %70’ler n hala oldukça
aşağılarındadır. Bu değ ş mlerle b rl kte, b r tara an geçm ş dönemler n prest jl meslekler hâlen aynı şek lde
varlıklarını sürdürürken öte yandan da yen ş alanları ve buna bağlı olarak da yen meslekler ortaya
çıkmaktadır. Bu gel şmelere ek olarak, hızlı nüfus artışı, kadınların çalışma hayatına katılma oranları, çalışma
çağındak nüfusun ne kadarının st hdam ed l p ed lmed ğ g b faktörler de Türk ye’n n tabakalaşma yapısını
değerlend r rken d kkate alınması gereken faktörler oluşturuyor. Net ce t bar yle, Türk ye’n n st hdam yapısı
sanay -sonrası toplumların yapısına g tt kçe daha fazla benzerl k gösterme eğ l m taşımakla b rl kte, y ne de,
değ ş m n sektörler n zaman çer s nde yaşadığı değ ş mler özel nde ve meslekler boyutuyla daha gen ş
değerlend rmelere ht yaç duyduğu da aş kardır.

Yaşanan sektörel dönüşümler, yaygınlaşan eğ t m vs. etk ler yle, geçm ş dönemlerde ekonom n n kötü
yönet lm ş olmasına rağmen, orta ve üst sınıflara a t meslekler n sayısında ve oranlarında b r artış yaşanmış,
b reysel gel r dağılımı öncek dönemlere kıyasla gözle görülür b ç mde y leşm ş ve yoksulluk oranlarında b r
düşüş gözlenm şt r. Ekonom dek çeş tlenmeler n b r sonucu olarak ortaya çıkan yen fırsatlar ve artan
g r ş mc l kle b rl kte Türk ye’de orta sınıfların yapısında da b r gen şleme yaşanmıştır. Çeş tl araştırmaların
gösterd ğ üzere, eş ts zl ğ n der nl ğ nde pek b r değ ş m yaşanmasa da, eş ts zl ğ n n yaygınlığında b r
azalma gerçekleşm şt r.

Daha önce de fade ed ld ğ üzere, 1980’le başlayan yen dönemde Türk ye’de orta sınıflar öneml değ ş mler
yaşamıştır. Bu dönemde ekonom dek sektörel gel şmeler, kentleşme süreçler n n ve eğ t m n gel şmes le
b rl kte orta sınıfa özgü görülen mesleklerde ve dolayısıyla orta sınıflarda hem b r gen şleme ve hem de b r
parçalanma yaşanmıştır. Bu parçalanma le b rl kte orta sınıf le proletarya arası b r konumda prekarya, orta
sınıf le burjuvaz arasında b lg şç ler ve küresel yönet c el t, şç sınıfının altında sınıf-altı ortaya çıkmıştır.
Bu dönem n orta sınıfı önces n nk g b yerleş k, st krarlı ve güvencel değ ld r. Orta sınıf ç nde Sencer
Ayata’nın38 ‘yen orta sınıf’ olarak adlandırdığı yukarı doğru hareketl l k gösteren daha üst düzey şlerde
çalışan ve daha yüksek kazananlar kadar Yunus Kaya’nın39 proleterleşme olarak tab r ett ğ aşağıya doğru
hareketl l k gösteren ve güvences n ve kazanç sev yes n koruyamayan grupların da bulunduğu gen ş b r
sosyal tabaka ortaya çıkmıştır.
40
Benzer b r parçalanma durumu şç sınıfı ç nde de yaşanmıştır. Özatalay 1980 sonrası yaşanan
neol beralleşme sürec nde şç sınıfının ç yapısında, b l nçl l k b ç mler nde ve duygu durumlarında c dd
farklılaşmaların yaşandığını dd a etmekted r. Bu süreçte özell kle şç l k koşullarında meydana gelen
eş ts zl klerden (kamu-özel sektör, s gortalı-s gortasız, kadrolu-sözleşmel , kadrolu-taşeron, vasıflı-vasıfsız

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/sosyolojiye_giris_1/1/index.html 182/238
11/18/2020 Sosyolojiye Giriş I

vs.) kaynaklanan çeş tl sınıf ç bölünmeler ve çatışmalar gerçekleşm şt r. Özatalay, bu eş ts zl kler n


şç leşme süreçler nde elde ed len deney mler n farklılığı kadar geçm ş dönemden m ras alınan şç l k
koşullarının eş ts zl ğ le de bağlantılı olduğunu ler sürmekted r.

Ekonom n n değ ş m ne bağlı olarak orta sını a ve şç sınıfında yaşanan bu parçalanma ve dönüşümler
net ces nde endüstr leşm ş ülkelerden başlayarak orta sınıf esk mensupları eller ndek sosyal konumları
kaybetmeye başladı. Bu çerçevede Türk ye’de de avukatlık, mühend sl k, m marlık, akadem syenl k, dotorluk
vb. g b esk den orta sınıfın öneml meslek gruplarının yerleş k sınıfsal konumlarını kaybetmeler le lg l
çeş tl çalışmalar yapılmıştır.

Pek çok düşünürün üzer nde durmasına rağmen Türk ye’de Guy Stand ng’le özdeşleşm ş b r b ç mde
41
kullanılan prekarya meseles n Türk ye özel nde ele alan Aslı Vatansever, üret m süreçler ve üret m
l şk ler nde yaşanan değ ş mlerle proletaryanın küçülmes , toplumsal ve b reysel hayatın her alanında
yaşanan “esnekleşme”yle g derek artan b r b ç mde “orta sınıf”ın bel rs zleşt ğ n ve Türk ye’de yen b r ara
grubun ortaya çıktığını d le get rmekted r. Ona göre yalnızca bel rs zl k paydasında b rleşmes nden hareketle
prekarya olarak adlandırılan ve hem s yas hem de toplumsal anlamda kayıtsızlıkla özdeşleşt r len bu
k tlen n, daha ad l b r toplum tahayyülünü taşıyacak b r s yas özne hâl ne gel p gelemeyeceğ günümüzün
temel tartışma konularından b r d r. Vatansever başlangıçta esk n n şç sınıfına kıyasla pol t k kayıtsızlıkla
n telenen bu grubun g tt kçe daha fazla pol t kleşt ğ n bel rtmekted r. Türk ye’de son zamanlarda ortaya
çıkan prekar ze olmuş grupların –Gez Parkı olayları örneğ nde olduğu g b - g tt kçe s yaset n ana gündem n
etk ler b r b ç mde etk n roller üstlend ğ n d le get ren yazar, bu d nam ğ n temel n n ş yaşamında ve
st hdamda g tt kçe artan güvences zleşmede bulunduğunu dd a etmekted r.

Küresel üret m ve yönet m düzen n n değ ş m le b rl kte ortaya çıkan b r başka grup se zaman zaman “altın
yakalılar” olarak da adlandırılan “b lg şç ler ”d r.42 İşler n n ehl olmaları ve teor k ve anal t k b lg ve
becer ler sayes nde karmaşık görevler başarıyla yer ne get reb len, kend kend ler n yöneteb len ve çalışma
hayatında gen ş b r özerkl ğe sah p b lg şç ler şletmeler ç n vazgeç lmez b r öneme sah pt rler. B l ş m
teknoloj ler n n yavaş da olsa yaygınlaşmasıyla b rl kte Türk ye’de b lg şler nde çalışanların, başka b r
dey şle h zmet sektöründe çalışanların sayısında c dd b r artış gerçekleşm şt r.

Yukarıda bahsed ld ğ g b şç sınıfındak parçalanma le geçm ş n güvencel mav yakalılarının sayısı g tt kçe
azalmış, güvences zl k şç sınıfının da öneml b r gündem hâl ne gelm şt r. Öte yandan der nleşen
eş ts zl kler, şç sınıfındak parçalanma, endüstr n n küresel kayışları, küreselleşme le b rl kte gerçekleşen
çöküşler le b rl kte en alttak ler, ötek ler, kenardak lerden müteşekk l yen b r sınıf, “sınıf-altı” ortaya
çıkmıştır. Türk ye’de yoksullukla da yakından l şk l olan bu sınıf, geleneksel/enformel dayanışma ağlarının
şeh rlerleşme ve küreselleşme süreçler ne paralel b r b ç mde, ‘devred lemeyen b r yoksulluk’ sarmalına

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/sosyolojiye_giris_1/1/index.html 183/238
11/18/2020 Sosyolojiye Giriş I

kapılmış, Oscar W lde’ın meşhur ett ğ kavramla fade edecek olursak, b r ‘yoksulluk kültürü’ sarmalı çer s ne
g rm ş gözükmekted r. Bu özet değerlend rmeler n ışığında, ‘sınıf-altı’nın ekonom k kalkınmanın mal yet
olarak kaybedenler nden ve bedel ödeyenler nden müteşekk l b r grubu oluşturduğu söyleneb l r.

Toplumsal yapıda ve tabakalarda yaşanan değ ş m sadece kentlerde olup b tt ğ de düşünülmemel d r. Bu


süreçlerden kırsal yapı da nas b n almaktadır. 43Tarım sektöründe büyük b r değ ş m yaşanmakta ve yaşanan
bu değ ş me ayak uydurma mkanlarından yoksun köylüler ve ç ç ler de tarımsal üret mden kopma
noktasına gelmekted rler. Bunun hızlandırdığı b r sonuç olarak kırsal yapıda da hızlı b r değ ş m
yaşanmaktadır. Kırsal yapıdak bu dönüşümün bütün boyutlarıyla ortaya çıkarılab ld ğ n söylemek henüz
çok erken. Bu konuda daha ler düzeyde çalışmalara büyük ht yaç var.

Türk ye’de tabakalaşmada yaşanan bu kopuşlar ve çeş tlenmeler c dd b r b ç mde yen anal zlere ht yacı
ortaya çıkarmaktadır. Konunun her boyutuyla der nl kl b r b ç mde araştırılmasına gerek vardır. Ayrıca
sadece tabakalaşmanın oluşumu değ l, toplumsal tezahürler de bu farklılaşmalara bağlı olarak
değ şmekted r. Dolayısıyla toplumsal c ns yet, meslekler, sağlık, eğ t m, spor ve müz k g b alanlarda
tabakalaşmanın tezahürler n n ele alınması toplumsal yapının değ ş m n anlamak bakımından öneml
açılımlar kazandıracaktır.

Tabakalaşmanın toplumsal tezahürler nden lk dünyadak tabakalaşma l teratüründek çalışmalara paralel


b r b ç mde kentsel alandak dönüşümlerle kend s n göstermekted r. Son zamanlarda, özell kle de orta
sınıfın yüksel ş yle l şk lend r lerek ele alınan kentsel tabakalaşma ve mekânsal ayrışma l şk s
tabakalaşmanın üret m ve tüket m eksen nde mekana yansımasını göstermekted r.44 C ns yet eş ts zl ğ n n
hem toplumsal tabakalaşma le paralel yürüyen hem de eş ts zl ğ pek şt ren b r olgu olarak d kkate alınmaya
başlamıştır. Bu çerçevede ‘kadın yoksulluğu’45 –hatta buna ek olarak ‘çocuk yoksulluğu’ ve ‘yaşlı yoksulluğu’-
da tabakalaşma ncelemeler nde nceleme konusu yapılan alanlar arasında yer almaktadır. Tabakalaşmanın
tezahürler n n göründüğü b r başka alan sağlık h zmetler d r. Bu çerçevede sağlık s stem m z n 1980’lerden
t baren geç rd ğ dönüşümünün eş ts zl klere etk s kurumsal yapı, d key eş ts zl k, yatay eş ts zl kler ve
eğ t m düzey eksen nde ncelenmeye çalışılmaktadır. Yapılan çalışmalarda, özell kle son 15-20 yıllık zaman
d l m çer s nde gerçekleşt r len sağlık reformunun eş ts zl kler azaltmada şlevsel olduğu, ancak d key
eş ts zl kler daha da azaltab lmek ç n çok daha kapsamlı sosyal pol t kaların ve ekonom k düzenlemeler n
yapılmasına ht yaç duyulduğu vurgulanmaktadır. Toplumsal hareketl l ğ ve dolayısıyla da toplumsal
tabakalaşma s stem n etk leyen en öneml unsurlardan b r s olması haseb yle, eğ t m de çeş tl boyutlarıyla
tabakalaşma le l şk l olarak ncelenmekted r.46 Uluslararası tabakalaşma ncelemeler ne benzer şek lde,
tabakalaşmanın tezahür ett ğ alanlardan b r olarak müz k, moda, boş zaman değerlend rme b ç mler ,
yaşam tarzı, spor etk nl kler vb. alanlar da tabakalaşmayla l şk l olarak nceleme konusu ed lmekted r.

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/sosyolojiye_giris_1/1/index.html 184/238
11/18/2020 Sosyolojiye Giriş I

Elbette tabakalaşma le lg l tazahürler bu alanlarla sınırlı değ ld r. Tabakalaşma ve eş ts zl ğ n sosyal


tezahürler n göç ve göçmenler,47 suç,48 yoksulluk, s yasal tems l ve katılım, g r ş mc l k, a le ve duygular g b
pek çok farklı alanda ele alma mkanı vardır. Bu ve benzer pek çok alanda yapılmaya başlanan ve daha da
gel şt r lmes ne ht yaç duyulan ncelemelerle ve elde ed len bulguların tahl l n n yapılmasıyla toplumsal
tabakalaşma yapımızda yaşanan değ ş mler n daha gen ş b r çerçevede kavramak mümkün olacaktır.

Uygulamalar

S zce en prest jl k meslek le en az prest jl k meslek hang ler d r?

Uygulama Soruları

Bu prest jl ya da daha az prest jl mesleklerden herhang b r n cra etmek, o b reyler n hayatlarında ne


türden farklılıklara sebeb yet vereb l r?

Meslekler n daha prest jl ya da daha az prest jl olmasını bel rleyen hususlar nelerd r?

Toplumsal sınıfların olmadığı b r toplum hayal edel m. İnsanların zeng nl kler , gel rler ve yaşam
mkanları arasında fark olmayan b r toplum. Böyle b r toplum nasıl olurdu?

Tabakalaşmanın sosyoloj k ncelemes genell kle makro düzeyde yapılır ve büyük oranda şlevselc ve
çatışmacı perspekt flerden yararlanır. Etk leş mc perspekt f kullanarak, örneğ n, b r ün vers te
topluluğundak toplumsal eş ts zl kler nasıl araştırab l r z?

Bölüm Özeti

Toplumsal tabakalaşma, b r toplumda, eş ts z ekonom k kazanımlara ve kt dara sah p bütün gupların


yapılandırılmış sıralamasıdır. Bu bölümde tabakalaşmanın bu boyutu ve tabakalaşma üzer ne düşünceler
üreten çeş tl yaklaşımlar değerlend r ld . Tabakalaşmanın farklı b ç mlerde, katı ya da gevşek, b r şek lde
bütün toplumlarda olduğu görüldü.

Toplumsal tabakalaşma s stemler , en katıdan en gevşek olana doğru, kölel k, kast, zümre ve toplumsal
sınıfları çermekted r.

Marx’a göre, üret m araçlarına er ş mdek farklılıklar toplumsal, ekonom k ve s yasal eş ts zl klerle beraber k
farklı sınıf t p n yaratmıştır: Üret m araçlarının mülk yet ne sah p olanlar (burjuvaz ) ve üret m araçlarının
mülk yet ne sah p olmayanlar ( şç ler).

Weber, tabakalaşmanın anal t k olarak farklı üç b leşen n tanımlamıştır: Sınıf, statü grupları ve kt dar.

1Ahmet Zek Ünal, Toplumda Tabakalaşma ve Hareketl l k: Olgular, Kavramlar, Kuramlar, Ankara: B rleş k Yayınev ,
2011, s. 7.

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/sosyolojiye_giris_1/1/index.html 185/238
11/18/2020 Sosyolojiye Giriş I

2
E. M ne Tan, Toplumb l me G r ş: Temel Kavramlar, Ankara: AÜ Eğ t m Fakültes Yay., 1981, s. 74-75.
3
Anthony G ddens, Marx’ın çalışmalarının büyük bölümünün tabakalaşma ve öncel kle de toplumsal sınıf
hakkında olmakla b rl kte, “Marx[ın], şaşırtıcı b ç mde sınıf kavramının s stemat k b r çözümlemes n sunmakta
başarısız” kaldığı görüşünded r. G ddens, değerlend rmeler ne şöyle devam ed yor: “Marx’ın ölmeden hemen
önce üzer nde çalıştığı elyazması (daha sonra en öneml çalışması Kap tal’ n b r bölümü olarak basılmıştır), tam
da ‘B r sınıfı oluşturan ned r?’ sorusunu yöneltt ğ nde yarıda kalmıştı. Dolayısıyla, Marx’ın sınıf kavramı, kend
yazılarının bütününden, yen den kurulmak zorundadır. Marx’ın sınıfı rdeled ğ pasajlar her zaman tutarlı
değ ld r...” Bkz. Anthony G ddens, Sosyoloj , Hüsey n Özel ve Cemal Güzel (yay. haz.), Ankara: Ayraç Yay., 2000, s.
260.
4
Tom Bottomore, onun bu terc h n n çeş tl açılardan yorumlanab leceğ n fade eder ve heps n n etk l olduğunu
fakat etk nl kte ‘en öneml ’s n n b r nc s olduğunu bel rtt ğ üç noktaya d kkat çeker: “B r nc s , b rey n mülk yet
konusu şeylerle bağlantısını, toplumsal eylem açısından en öneml bel rley c etmen saymaktaydı ve kend
zamanının toplumsal ve s yasal çalışmaları bu görüşü haklılaştırıcı n tel kteyd . İk nc s , gel şme konusunda
Hegel’den gelme felsef b r anlayış taşıyor; gel şmen n zıt k olgunun arasındak çel şk ve antagon sm’ n sonucu
olduğunu düşünüyordu. Sonuncusu se, zamanındak sınıf s stem n anal z ederken, sınıfsız b r toplum deal ne
bağlılığının etk s nde kalıyordu.” Bkz. Tom Bottomore, Toplumb l m: Sorunlarına ve Yazınına İl şk n B r Kılavuz,
çev. Ünsal Oskay, 2. Baskı, İstanbul: Beta Basım Yay., 1984, s. 213.
5
Aynı yerde.
6
E. M ne Tan, a.g.e., s. 76.
7
Tom Bottomore, a.g.e., s. 215.
8Tom Bottomore, a.g.e., s. 215-216.

9“R nchon’a göre, Yen dünya’ya get r len toplam zenc köle sayısı 14 m lyondur; bu rakam, Moreau de Jonnes’ n
1842’de bulduğu 12 m lyondan çok, nüfusb l mc Carl Saunders’ n herhalde abartılı olan 20 m lyonundan azdır.
R nchon’un hesabı, 1500-1850 arasındak 3,5 yüzyıllık süre ç n yılda ortalama 60 b n köle vermekted r.” Bkz.
Fernand Braudel, Uygarlıkların Gramer , çev. Mehmet Al Kılıçbay, Ankara: İmge K tabev , 1996, s. 150. Gerek
tabloda, gerekse de burada ver len rakamlar elbette tetk k ed lmel d rler. Ayrıca bu rakamları, Afr ka’dan
Amer ka’ya götürülen köleler n öneml b r m ktarının da ağır seyahat koşulları sonucunda yollarda öldüğü
gerçeğ n ışığında mukayese etmek gerek r.
10Kavramın ortaya çıkışı W. H. R ehl, M. Weber ve F. Tönn es g b Alman sosyologlarının çalışmalarıyla
l şk lend r lmekted r. Bu düşünürler, feodal toplumun b r özell ğ olarak görülen tabakaları Almanca ‘stand’
sözcüğü le adlandırmışlardır. Kavram d ğer Batı d ller nde ‘status’ veya ‘estates’ sözcükler yle karşılanır.
Türkçe’de se ‘tabaka’, ‘ mt yazlı tabaka’, ‘meslekî zümreler b rl ğ ’ şekl nde karşılanmaya çalışılmıştır. Bkz. Ahmet
Zek Ünal, a.g.e., s. 17.
11Tom Bottomore, a.g.e., s. 198.

12Anthony G ddens, a.g.e., s. 258.


https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/sosyolojiye_giris_1/1/index.html 186/238
11/18/2020 Sosyolojiye Giriş I

13
Osmanlı Devlet ’n n feodal b r devlet olup olmadığı, –Marx’ın Doğu toplumlarının yapısını açıklamak üzere
gel şt rd ğ - ATÜT tarzı b r yapıya mı yoksa bunlardan bütünüyle farklı olarak kend s ne özgü b r yapıya mı sah p
olduğu 1960’larda ve 1970’lerde, Türk ye’n n kalkınma problemler bağlamında sosyal b l mler çevreler nde,
özell kle de kt satçılar, kt sat tar hç ler ve sosyologlar arasında hararetl b r b ç mde tartışılmıştır. Tartışma
akadem yle de sınırlı kalmamış ve kend değ ş m programlarını oluşturma noktasında deoloj k çevreler de
etk lem şt r. Bu çerçevede Sencer D v tç oğlu’nun, Ömer Lütf Barkan’ın, N yaz Berkes’ n, Muza er Sencer’ n,
Baykan Sezer’ n ve daha başka b r çok akadem syen ve entelektüel n kaleme aldığı d kkate değer met nler
üret lm şt r. Bu tartışmaya Kemal Tah r g b romancılar da eserler yle katkıda bulunmuşlardır (örneğ n, Devlet Ana
romanı). Merkezî daren n zayıfladığı ve yerel darec ler n (ayanlar vb.) b r tür özerkleşme g r ş mler nde
bulunduğu çözülme devr nde feodal teye benzer yapıların oluşma eğ l m görülmekteyse de, bütünlüğü
çer s nde Osmanlı Devlet ’n n feodal b r devlet olduğunu söylemek hayl güçtür. Burada, metn n sınırları dışına
çıkmamak ve konuyu dağıtmamak adına, bu kapsamlı tartışmanın çer ğ ne g rm yor ve b r dönem ç n Türk ve
Batılı sosyal b l m çevreler nde c dd b r gündem oluşturduğunu bel rtmekle yet n yoruz.
14
Feodal toplumla lg l olarak ayrıca bkz. Marc Bloch, Feodal Toplum, çev. Mehmet Al Kılıçbay, 5. Baskı, Ankara:
Doğu-Batı Yay., 2016. Bloch’un eser , bu konunun klas kler arasında yer almaktadır.
15Gordon Marshall, Sosyoloj Sözlüğü, çev. Osman Akınhay ve Derya Kömürcü, Ankara: B l m ve Sanat Yay., 1999,
s. 391-392.
16
Varna, Sanskr tçe’de ‘renk’ anlamına gelen b r sözcüktür. Her b r varna farklı b r renkle l şk lend r lm şt r. İnanışa
göre Brahmanlar yaratıcı tanrı Prajapat veya H ranyagarbha (Brahman zm’de bu yaratıcı tanrının adı
Brahma’dır)’nın ağzından/kafasından yaratılmışlardır ve ‘beyaz’ renkle tems l ed l rler. Kshatr yalar, bu tanrının
kollarından yaratılmıştır ve ‘kırmızı’ renkle tems l ed l rler; va shyalar tanrının uyluklarından/kalçalarından
yaratılmıştır ve onların sembol reng ‘sarı’dır; Shudralar se tanrının ayaklarından yaratılmıştır ve onların renkler
de ‘s yah’tır. Bkz. ‘Caste [Soc al D erent at on]’, https://www.br tann ca.com/top c/caste-soc al-d erent at on
(https://www.br tann ca.com/top c/caste-soc al-d erent at on)ve ‘Va shya: H ndu Soc al Class’,
https://www.br tann ca.com/top c/Va shya;
(https://www.br tann ca.com/top c/Va shya;)http://www. slamans kloped s . nfo/d a/pdf/c06/c060226.pdf

(http://www. slamans kloped s . nfo/d a/pdf/c06/c060226.pdf), “Brahman zm” maddes . Kast s stem n n H nt
edeb yatındak yer n kutsal k taplarından örneklerle nceleyen b r çalışma ç n bkz. Esra Büyükbahçec , “H nt’te
Kast S stem n n İlk İzler ve H nt Edeb yatındak Yer ”, DTCF Derg s , 2016, c. 56, sy. 2, s. 238-255
(http://derg ler.ankara.edu.tr/derg ler/26/2131/22051.pdf (http://derg ler.ankara.edu.tr/derg ler/26/2131/22051.pdf). Türkçe’de
de kullanılan kast sözcüğü; ‘soy, ırk, sınıf’ anlamlarındak Portek zce casta sözcüğünün 17. yüzyılın başlarında
H nd stan’da İng l zce’ye geçm ş hal olan caste sözcüğünden gelmekted r. Portek zce casta raça ‘saf, katışıksız ırk’
anlamına gel yor. Sözcük, et moloj k olarak, ‘ nsan ırkı’ anlamındak Lat nce castus sözcüğüyle de l şk l d r (bkz.
Onl ne Etymology D ct onary, www.etymonl ne.com (www.etymonl ne.com)) [er ş m tar hler : 22 Ağustos 2017].
17Tom Bottomore, a.g.e., s. 200.

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/sosyolojiye_giris_1/1/index.html 187/238
11/18/2020 Sosyolojiye Giriş I

18
R ta Jalal , “Caste and Inher ted Status”, Encycloped a of Soc ology, c. I, s. 251 [s. 249-255].
19
Kast s stem n n çağdaş dünyadak durumuna l şk n değerlend rmeler, yorumlar ve bu konuda yapılan
çalışmalar hakkında daha ayrıntılı b lg ç n bkz. R ta Jalal , a.g.m.; Tom Bottomore, a.g.e.; ve Mahmut Atay,
“Gel şmekte Olan H nd stan’da Değ şen Kast S stem ”, Fırat Ün vers tes Sosyal B l mler Derg s , 1991, c. 5, sy. 1, s.
51-68. Ayrıca bkz. Sur nder S. Jodhka, Caste, New Delh : Oxford Un vers ty Press, 2012.
20
“19. yüzyılın sonunda, d ğer k sınıfla aynı kr terlere göre tanımlanmayan üçüncü b r katılımcıdan söz eden lk
k ş Georg S mmel olmuştur. Üçüncü katılımcı şemanın ç nde yer almaz ve eğer şema burjuvaz ve proletarya g b
k grubun mücadeles ne nd rgenmezse her şey sorgulanmış olur. S mmel, orta sınıfın, kend ne özgü özell kler
ve d nam ğ yle tamamen farklı b r sınıf olduğunu ler sürmüştür. Üç katılımcılı b r oyun, Marks st düşüncedek k l
çatışma olmaktan çıkmış üçlü b r oyundur. Orta sınıf, en son ortay acıktığı ç n, d ğer k s yle eğlenen, onları
yönlend ren ve onlara değ şkenl k mantığını dayatan üçüncü şahıs konumundadır: ‘Orta sınıf beraber nde
tamamen yen b r sosyoloj k unsur get r r. D ğer k s ne katılan, d ğer k s n n b rb r nden farklı olması g b ,
d ğerler nden farklılık gösteren üçüncü b r sınıf olmakla kalmaz. Orta sınıfın özell ğ , d ğer k sınıfla sürekl
alışver ş ç nde olmasıdır, sürüp g den bu dalgalanmalar sıınıflar arasındak sınırları yok eder ve bu sınırların
yer ne sürekl değ ş m koyar.’ Başka b r dey şle, sınıf toplumundan sosyal katmanlaşmaya geç l r.” Bkz. Ahmet
Zek Ünal, a.g.e., s. 97. Tartışmanın ayrıntılarına burada g rmen n mkanı yok ancak çok daha erken b r tar hte
Marx’ın da orta sınıfların farkında olduğunu, ancak kap tal st s stem n çel şk ler neden yle bu sınıfın zamanla
ger leyeceğ n , güç kaybedeceğ n ve gen şleyen proletarya sınıfına dah l olacağını, dolayısıyla da kap tal st
s steme son verecek n haî çatışmanın k çek rdek düşman taraf olarak burjuvaz ve proletarya arasında
gerçekleşeceğ n varsaydığını bel rtmekle yet nel m.
21Orta sınıfların yapısındak çeş tl l klere ve gen şlemelere gönderme yapan bu adlandırmanın tar h , Austro-
Marx st okulunun son üyeler nden Lederer ve Marschak’ın k savaş arası dönem n Marx st teor s ç nde
klas kleşen çalışmalarına kadar esk lere g tmekted r. Bkz. Em l Lederer ve Jacob Marschak, “Der neue
M ttelstand”, Grundr ss der Soz alökonom k, Tüb ngen: J.C.B. Mohr, 1926, Apt. IX, Part I, s. 120-141. Bu nceleme,
ABD’n n 1929’de yaşanan büyük ekonom k çöküş sonrasında Başkan Roosevelt yönet m nde yürürlüğe soktuğu
‘The New Deal’ olarak adlandırılan yen ekonom k st krar programları bağlamında kurulan ‘Work Progress
Adm n strat on’ [WPA] ajansı tarafından The New M ddle Class (New York: WPA Project, 1937) başlığıyla
İng l zce’ye tercüme ed lerek yayınlanmıştır.
22Prekarya; b lg teknoloj ler n n gel şmes ve emek süreçler n n esnekleşmes yle b rl kte çalışan sınıf çer s nde
şveren n ya da ş arkadaşlarının sayısını dah b lemeyecek derecede emeğ n merkez nden uzakta, dolayısıyla
düzenl b r çalışma hayatına ve da mî b r şe bağlı olarak kazanılan sosyal haklara sah p olmayan, kend s n sab t
b r şyer ne ve orada kurulan l şk lere bağlı gör(e)meyen, dolayısıyla a d yet duygusu taşımayan, yarın neyle
karşılaşacağı bell olmayan yen ‘emekç ’ler tanımlamak ç n üret lm ş ‘ st krarsız, sağlam olmayan, güven lmez,
tehl kel ’ anlamındak İng l zce precar ous sözcüğü le proletarya sözcükler n n b rleş m nden oluşan b r
kavramdır. Dav d Harvey’den P erre Bourd eau’ya ve Ayşe Buğra’ya kadar pek çok araştırmacının üzer nde
https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/sosyolojiye_giris_1/1/index.html 188/238
11/18/2020 Sosyolojiye Giriş I

durdukları ve geleneksel proletaryanın yer n alıp almadığı tartışılan ‘yarın ne olacaklarını b lmeden yaşayan,
güvences z ve geleceks z’ bu yen sınıfa da r temel b r çalışma ç n özell kle bkz. Guy Stand ng, Prekarya: Yen
Tehl kel Sınıf, çev. Erg n Bulut, İstanbul: İlet ş m Yay., 2015.
23Sınıf-altı, sınıf yapısı ç nde en altta bulunanları, toplumun büyük çoğunluğundan gözle görünür b r b ç mde
daha aşağı standartlarda yaşayanları tanımlamak ç n kullanılan b r tab rd r. Bu sınıf, marj nalleşm ş b r grup ya
da toplumun çoğunluğunun sürdürdüğü yaşam b ç m nden dışlanmışlar olarak değerlend r l r. Sınıf-altı le lg l
tartışmaların çoğunluğu, şeh rler n n yoksul bölgeler nde ‘s yah alt sınıfların’ yaşadığı ABD kaynaklıdır, ancak
Avrupa’nın kap tal st ülkeler nde de, özell kle göçmenler arasında bu sınıfın özell kler n gösteren gruplar
mevcuttur. Meselen n aynı zamanda s yasal maları ve olumsuz anlamları olması neden yle, k m sosyologlar
‘underclass’ kavramı yer ne ‘toplumsal dışlanma’ kavramını kullanmayı terc h ederler. Alt sınıf kavramının tar h ,
Marx’ın -ekonom k üret m n ve mübadelen n egemen türler n n dışında kalan kes mler fade etmek ç n-
kullandığı ‘lümpen proleterya’ tanımlamasına kadar götürülmekted r. Alt sınıflara l şk n kuramsal b r tartışma ve
b r örnek olay ncelemes ç n bkz. Alev Erk let, “Sınıf-altı: Kuramsal Tartışmalar ve İstabul Tar h Yarımada’ya
Uygulanma İmkanları”, Öner Derg s , 2011, c. 9, sy. 36, s. 137-146 [yazının d j tal vers yonuna
http://derg park.gov.tr/download/art cle-f le/165774 (http://derg park.gov.tr/download/art cle-f le/165774) adres nden
ulaşılab l r].
24Re nhard Bend x, Work and Author ty n Industry: Manager al Ideolog es n the Course of Industr al za ton, New
Brunsw ck ve Londra: Transact on Publ shers, 2001;
25
C. Wr ght M lls, Wh te Collar: The Amer can M ddle Classes, New York: Oxford Un vers ty Press, 1951.
26Anthony G ddens, a.g.e., s. 269-270.
27Ralf Dahrendorf, Class and Class Confl ct n Industr al Soc ety, Stanford, CA: Stanford Un vers ty Press, 1959.
28
Anthony G ddens, a.g.e., s. 276.
29
Çağdaş kap tal st toplumlarda sınıf kavramına ve sınıf t pler ne l şk n daha ayrıntılı b lg ç n ayrıca bkz. Ahmet
Zek Ünal, a.g.e., s. 92-122; Anthony G ddens, a.g.e., s. 255-301; Tony B lton ve d ğerler , Sosyoloj , çev. Kemal İnal
ve d ğerler , 2. Baskı, Ankara: S yasal K tabev , 2009, s. 65-125; Anthony G ddens, İler Toplumların Sınıf Yapısı, çev.
Ömer Baldık, İstanbul: B rey Yay., 1999; Stephen Edgell, Sınıf, çev. D dem Özy ğ t, Ankara: Dost K tabev , 1998;
R chard Scase, Sınıf: Yönet c ler, Mav ve Beyaz Yakalılar, çev. Barış Şarer, Ankara: Rastlantı Yay., 2000; Er k Ol n
Wr ght, Sınıf Anal z ne Yaklaşımlar, çev. Vefa Saygın Öğütle, İstanbul: Notabene Yay., 2014.
30Tom Bottomore, a.g.e., s. 209.

31Max Weber, “Sınıf, Statü, Part ”, Max Weber, Sosyoloj Yazıları, H. H. Gerth ve C. W. M lls (yay. haz.), çev. Taha
Parla, 2. Baskı, İstanbul: Hürr yet Vakfı Yay., 1987, s. 177, [s. 176-191]. Özetle, Weber’ n anal z nde sınıflar
ekonom k düzen ç nde temellend r lmeler ne karşın, statü gruplarının asıl yer n n toplumsal düzen olduğu fade
ed lmekted r. Bell b r ekonom k sev yede olmanın aynı zamanda statüsel olarak da yüksek b r statüye sah p
olmayı da beraber nde get rd ğ pek çok örnek vardır. Ancak ters durumlarla da karşılaşılab lmekted r. Örneğ n,
İng ltere’de ar stokrat a lelerden gelen k ş ler, servetler yok olup g tse de toplum nezd nde yüksek b r toplumsal
https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/sosyolojiye_giris_1/1/index.html 189/238
11/18/2020 Sosyolojiye Giriş I

saygı görürler. Bu türden durumlar ‘genteel poverty’ [‘k bar yoksulluk’] ter m ç nde fade ed lmekted r. Ya da, b r
çok durumda, yen zeng nleşen k ş ler, sonradan görmeler olarak değerlend r lmekte ve küçümsenmekted rler.
Bu tartışmaya l şk n ufuk açıcı b r örnek ç n bkz. Züğürt Ağa (Yönetmen: Nesl Çölgeçen, Senaryo: Yavuz Turgul,
Oyuncular: Şener Şen, Füsun Dem rel, Erdal Özyağcılar vd., 1985).
32
Max Weber, a.g.m., s. 182.
33
Yakın dönemlerde Türk ye’de de meslekler n t barına l şk n öneml b r araştırma gerçekleşt r ld ve sonuçları
kamuoyuyla paylaşıldı. Meslekler n t barını ölçmeye yönel k olan çalışmanın asıl hedef , Türk ye’ye özgü b r
‘Sosyo-ekonom k Statü Endeks ’ gel şt rmekt . Bkz. Lütf Sunar, Yunus Kaya ve Mustafa Otrar, Türk ye
Sosyoekonom k Statü Endeks (Araştırma Raporu No. 113K506). Ankara: TÜBİTAK, 2016. Araştırmanın sonuçlarına
l şk n özet br değerlend rmeye şu adresten ulaşılab l r: http://turkeyses.net/meslek t bar/.
(http://turkeyses.net/meslek t bar/.) Ayrıca tabakalaşmayı ölçmeye dönük çalışmalar ç n bkz. http://lutf sunar. nfo/wp-
content/uploads/2016/05/11 (http://lutf sunar. nfo/wp-content/uploads/2016/05/11)[er ş m tar hler : 27 Ağustos 2017].
34Zafer Toprak, Türk ye’de M ll İkt sat (1908-1918), Ankara: Yurt Yay. 1982.
35
Çağlar Keyder, Türk ye’de Devlet ve Sınıflar, İstanbul: İlet ş m Yay., 2007.
36
Ayşe Buğra, Devlet ve İşadamları, İstanbul: İlet ş m Yay., 1997.
37Kad r Yıldırım, “Türk ye’de Sınıflara Tar hsel B r Bakış: Devlet, Ekonom ve Sınıflar”, Türk ye’de Toplumsal
Tabakalaşma ve Eş ts zl k, Lütf Sunar (ed.), İstanbul: Matbu K tap, 2016, s. 47-87.
38
Sencer Ayata, “Yen Orta Sınıf ve Uydu Kent Yaşamı”, D. Kand yot ve A. Saktanber (eds.), Kültür Fragmanları:
Türk ye’de Gündel k Hayat, çev. Z. Yelçe, İstanbul: Met s Yay., 2003, s. 37-56.
39Yunus Kaya, “Proletar an zat on w th Polar zat on: Industr al zat on, Global zat on and Soc al Class n Turkey,
1980-2005”, Research n Soc al Strat f cat on and Mob l ty, 2008, c. 26, sy. 2, s. 161–181.
40
Cem Özatalay, “Türk ye’n n Toplumsal Yapısının Tems l Meseles Bağlamında Sınıflar ve Sınıflandırma
Savaşları”, Modus Operand – İl şk sel Sosyal B l mler Derg s , 2015, sy. 2, s. 95–130.
41
Aslı Vatansever, “Prekarya Geceler : 21. Yüzyıl Dünyasında Geleceğ Olmayan Beyaz Yakalıların Rüyası”, Lefke
Avrupa Ün vers tes Sosyal B l mler Derg s , 2013, c. 4, sy. 2, s. 1-20 (http://euljss.eul.edu.tr/euljss/s 4211.pdf
[er ş m tar h : 27 Ağustos 2107]); Aslı Vatansever, ‘Proletarya le Orta Sınıf Arasında: S yas Aktör Olarak Prekarya”,
Türk ye’de Toplumsal Tabakalaşma ve Eş ts zl k, Lütf Sunar (ed.), İstanbul: Matbu K tap, 2016, s. 163-194.
42
Yen ürün ve h zmetler üretmek amacıyla teor k ve anal t k b lg ler kullanab len, “eğ t m düzey yüksek
çalışanlar” olarak tanımlanan b lg şç ler , b lg -teknoloj ler ndek hızlı gel şmelere paralel olarak ortaya çıkan b r
kes md r. B r anlamda beyaz yakalıların yen durumdak kabuk değ şt r m olarak görüleb l r. Kavramın geçm ş
Peter Drucker’ n The Age of D scont nu ty: Gu del nes to Our Chang ng Soc ety (New York: Harper ve Row, 1969)
başlıklı çalışmasına kadar g der. John Goldthorpe, üst-orta sınıf çer s nde değerlend r len – şverenler n/ şletme
sah pler n n şler n yürütmek ç n ht yaç duydukları darî aygıtı sağlayan- bu kes m ç n ‘h zmet sınıfı’ tab r n
kullanmıştı.
43
Ertan Özensel, Türk ye’de Kırsal Yapıların Dönüşümü (Kır Sosyoloj s ), İstanbul: Ç zg K tabev , 2015.
https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/sosyolojiye_giris_1/1/index.html 190/238
11/18/2020 Sosyolojiye Giriş I

44
Metn n sınırları neden yle daha gen ş b r b ç mde tartışma mkanı bulamadığımız tabakalaşmanın mekandak
tezahürler özell kle kent sosyoloj s alanında pek çok çalışmaya konu olmuştur. Örneğ n bkz. Hat ce Kurtuluş
(ed.), İstanbul’da Kentsel Ayrışma: Mekansal Dönüşümde Farklı Boyutlar, İstanbul: Bağlam Yay., 2005; Köksal
Alver, Ster l Hayatlar: Kentte Mekânsal Ayrışma ve Güvenl kl S teler, Ankara: Hece Yay., 2007; Jean-Franço s
Perouse, İstanbul’la Yüzleşme Denemeler : Çeperler, Hareketl l k ve Kentsel Bellek, İstanbul: İlet ş m Yay., 2011;
Na l Yılmaz ve Yücel Bulut, Kent Yoksulluğu ve Gecekondu, İstanbul: Beta, 2009; Nurullah Gündüz, “Uydu Kent n
Mekansal Üret m : Başakşeh r 4. ve 5. Etaplar”, Doktora Tez , İÜ Sosyal B l mler Enst tüsü Sosyoloj ABD, 2015; A.
Çavdar ve P. Tan (eds.) Müstesna Şehr n İst sna Hal , İstanbul: Sel Yay., 2013; Seran Dem ral, “Farklı Sosyal
Sınıfların Mekânsal Ayrışma Eğ l mler : Üst Tabakaların Mekân Terc hler ne İstanbul’dan Karşılaştırmalı Örnekler”,
Yüksek L sans Tez , İstanbul: İstanbul Ün vers tes SBE Sosyoloj ABD, 2016; Seran Dem ral, “Sosyal Tabakalar ve
Kentsel Katmanlar: İstanbul’da Mekânsal Ayrışma B ç mler ”, Türk ye’de Toplumsal Tabakalaşma ve Eş ts zl k,
Lütf Sunar (ed.), İstanbul: Matbu K tap, 2016, s. 315-339.
45Örneğ n bkz. Ömer Şükrü Yusufoğlu, “Kadın Yoksulluğu Üzer ne Sosyoloj k B r Araştırma: Elazığ Örneğ ”, Yüksek
L sans Tez , Fırat Ün vers tes SBE Sosyoloj ABD, 2010.
46
Örneğ n bkz. Hıdır Önür, Toplumsal Eş ts zl k ve Eğ t m, İstanbul: Eğ t m Yay., 2013; Yalın Kılıç, “Türk ye’de
Eğ t msel Eş ts zl k ve Toplumsal Tabakalaşma İl şk s ne Da r Amp r k B r Çalışma”, Eğ t m B l mler Araştırmaları
Derg s , 2014, c. 4, sy. 2, s. 243-263 ([http://ebad-jesr.com/ mages/MAKALE_ARSIV/C4_S2makaleler/4.2.14.pdf (http://ebad-
jesr.com/ mages/MAKALE_ARSIV/C4_S2makaleler/4.2.14.pdf)[er ş m tar h : 29 Ağustos 2017)]); Turhan Şengönül,
“Toplumumuzda Eğ t m n D key Sosyal Hareketl l ğe Etk s (İzm r’de Profesyonel Meslek Sah b B reyler Üzer ne
B r Araştırma)”, Sosyoloj Derg s , 2008, 3. D z -19. Sayı, s. 171-208; Sad ye Kayaarslan, “Sosyal Tabakalarda Eğ t m
Anlayışları: Kırıkkale Örneğ ”, Yüksek L sans Tez , Kırıkkale: Kırıkkale Ün vers tes SBE Sosyoloj ABD, 2008; Orkun
Sa p Durmaz, “Emek Sürec ve Yen den Proleterleşme: Türk ye’de Eğ t m Örneğ ”, Doktora Tez , Ankara: Ankara
Ün vers tes SBE Çalışma Ekonom s ve Endüstr İl şk ler ABD, 2014.
47
Bkz. İbrah m Öker, “D erent Dest nat ons S m lar Outcomes: M grants n the B ggest Labor Markets n Turkey”,
Yüksek L sans Tez , İstanbul: Sabancı Ün vers tes , 2014.
48Örneğ n bkz. Kazım Ateş, “Türk ye’de Aşağı Sınıflar, Suç ve İkt dar”, Yüksek L sans Tez , Ankara: Ankara
Ün vers tes SBE Kamu Yönet m ve S yaset B l m ABD, 2002.

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/sosyolojiye_giris_1/1/index.html 191/238
11/18/2020 Sosyolojiye Giriş I

Ünite Soruları

1. “1600’den fazla nsanın hayatını kaybett ğ T tan c kazasında ölenler n %80’ erkekt . B r nc
sınıf b let taşıyanların % 60’ından çoğu kurtarılmıştı. Çünkü onları uyarıların lk duyulduğu ve
f l kalara ulaşılab l r olduğu üst güvertedeyd ler. İk nc sınıf yolcuların sadece % 36’sı sağ
kalab ld . Daha alt güvertede yer alan üçüncü sınıf b let sah b yolcuların sadece % 24’ü
kurtulmuştu.”

• Yukarıdak paragrafı toplumsal tabakalaşma açısından değerlend r n z.

2. Güney Afr ka’da 1980’lere kadar hak m olan ırk ayrımına dayalı aparthe d rej m n kast
s stem yle karşılaştırınız.

3. Dünyanın farklı bölgeler nde kast s stem ne benzer tabakalaşmaların görülüp görülmed ğ n
araştırınız.

4. Karl Marx, ‘sınıf yapısı tekrarlar’ sözüyle ne demek stem şt r? Tartışınız.

5. Çok çalışarak herkes n başarıya ulaşab leceğ düşünces s zce ne kadar doğrudur?

6. Nobel ödüllü kt satçı S mon Kuznets tarafından gel şt r len ‘Kuznet Eğr s ’ne göre daha büyük
eş ts zl kler tarım toplumlarında söz konusudur. Sanay toplumlarında daha az eş ts z b r s stem
mevcuttur bu yaklaşıma göre. Tabakalaşma türler n göz önünde bulundurarak Kuznets Eğr s ’n n
sonuçlarını değerlend r n z.

7. Dünyada hala kölel k mevcut mudur? Araştırınız.


https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/sosyolojiye_giris_1/1/index.html 192/238
11/18/2020 Sosyolojiye Giriş I

CEVAP ANAHTARI

1. - 2. - 3. - 4. - 5. - 6. - 7. -

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/sosyolojiye_giris_1/1/index.html 193/238
11/18/2020 Sosyolojiye Giriş I

11. TOPLUMSAL DEĞİŞME VE TOPLUMSAL


HAREKETLİLİK

Giriş

19. yüzyılın ortalarında sosyoloj k anal zdek lk g r ş mler, Avrupa’yı sarsan k büyük değ ş m dalgasını
(sanay leşme le Amer ka ve Fransız devr mler n n peş nden demokras ve nsan haklarının gen şlemes )
açıklama gereğ nden kaynaklanmıştı. Auguste Comte, toplumsal d nam kle lg l teor s nde, toplumların
nsanın b lg s n n gel şmes ne bağlı olarak b r d z önceden görüleb l r aşamadan geçerek lerled kler n dd a
ederken; Herbert Spencer, nüfusun çoğalması ve yapısal farklılaşma temel nde evr mc b r değ ş m teor s
gel şt rm şt . Karl Marx da, en öneml toplumsal değ ş mler n devr mc b r n tel k taşıdığını ve ekonom k
sınıflar arasındak üstünlük mücadeles nden kaynaklandığını ler sürmekteyd .

Çağımızda toplumsal değ şme teor ler n n sayısı arttı, yukarıda anılan lk formülasyonlardan bütünüyle
olmasa da farklılaştılar ve daha karmaşık b r hal aldılar. Modern dünyada b zler, toplumun h ç b r zaman
stat k olmadığının, toplumsal, s yasal ve kültürel değ ş kl kler n aralıksız devam ett ğ n n farkındayız.
Değ ş m n kaynağı, koydukları yasalar ya da yürüttükler pol t kalar aracılığıyla hükümetler olab leceğ g b ,
toplumsal hareketler şekl nde örgütlenm ş vatandaşlar, b r kültürden başka b r kültüre geç ş veya
teknoloj n n maksatlı ya da maksatsız sonuçları da olab l r. Modern çağdak en dramat k toplumsal
değ ş kl kler n b r kısmı otomob l, ant b yot k, tv ve b lg sayar g b catlar sayes nde gerçekleşt . Meydana
gelen değ ş mler, ayrıca, kuraklık, açlık ve uluslararası düzeyde kt sad ya da s yasal üstünlüklerde gözlenen
farklılaşmalar g b çevresel faktörler n etk s yle de gerçekleşt .

Sosyologlar değ ş m sorununu büyük ölçüde t kel değ ş m süreçler n yakından anal z ederek ve tanımlar
gel şt rerek rdelem şlerd r. Toplumsal değ ş m teor ler ş md lerde, küresel toplum düzlem nden a le
düzlem ne kadar çok gen ş b r alandak olguları, kısa ve uzun vadel , büyük ve küçük ölçekl değ ş mler
kapsamaya çabalamaktadırlar. Sosyologlar, normları, değerler , davranışları, kültürel anlamları ve toplumsal
l şk ler etk leyen değ ş mlerle de lg l d rler.

Bu derste, toplumsal değ ş m kavramının muhtevası, toplumsal değ ş m konusu etrafında gel şt r len klas k
ve çağdaş sosyal teor ler ele alınacak ve kuramsal değerlend rmeler n yanı sıra günümüzde yaşanan
toplumsal değ ş m süreçler ne l şk n prat ğe dönük değerlend rmeler yapılacaktır.

11. 1. Toplumsal Değişme, Gelişme ve İlerleme

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/sosyolojiye_giris_1/1/index.html 194/238
11/18/2020 Sosyolojiye Giriş I

“Tarihçilerin başarısız oldukları yerde başarılı olmak ve bir toplumsal değişme kuramı oluşturmak, sosyologlar
için uzun bir süreden beri vazgeçilmez bir amaç olmuştur. Comte’un bu alanı sosyal statik ve sosyal dinamik
olarak ikiye böldüğünden bu yana, toplumsal değişme ve tarihe ilişkin çeşitli olguları dikkate alarak modeller
geliştirmiş birbirini izleyen birçok sosyal kuramcı söz konusudur. Herhangi belirli bir kuramcı toplumsal
değişmeyi göz ardı etmiş olabilir. Ancak her bir kuramcı, toplumsal yaşam içinde yer alan eylem, çeşitlenme,
dönüşüm ve değişmeyi açıklamada başarısız kalan toplum kuramlarının her birinin kendi içinde yeterli
olmayacağının bilincindeydi. Bu açıdan baktığımızda toplumsal değişme kuramı tüm toplumsal kuramın özü ve
nihai doğrulanması olarak gözükür.”1

Daha öncek bölümlerde, özell kle lk dönem sosyoloj s n n tar h felsefes yle ve ayrıca 18. ve 19. yüzyılda
Avrupa’nın yaşadığı hızlı ve ş ddetl toplumsal değ ş mler n yorumlanması arasında sıkı ve doğrudan
l şk ler n olduğundan söz ed lm şt . Adam Ferguson g b İskoç tar hç ler ve felsefec ler , Volta re, Turgot,
Condercet g b Fransız f lozofları, Herder ve Hegel g b Alman tar hç ler ve düşünürler kend çağlarındak
toplumsal ve s yasal devr mler açıklamak ve yorumlamak stem ş ve çağdaş felsefey etk leyen öneml
eserler ortaya koymuşlardı.

Sosyoloj n n bu lk dönemler ndek sosyoloj k teor lerde ‘değ ş m’, ‘evr m’, ‘gel şme’ ve ‘ lerleme’ kavramları
bazen b rb r ne karıştırılmış, bazen de b rb rler n n yer ne kullanılmışlardır. K m zaman da b rb rler nden
farklı kavramlar oldukları kabul ed lmekle b rl kte aralarında mantıksal b r bağın olduğu düşünülmüştü.

Toplumsal evr m kavramı, doğrudan doğruya 19. yüzyılda tar h felsefes n n sosyoloj üzer ndek etk ler n
güçlü b r şek lde pek şt ren b yoloj k evr m teor ler nden alınmıştı. Organ zmacı sosyoloj anlayışının önde
gelen b r tems lc s olan Herbert Spencer, toplumla organ zma, toplumsal büyüme le organ k büyüme
arasında b r benzerl k olduğunu savunmuştu. Öyle k Darw n’ n ünlü b yoloj k evr m teor s b le Spencer ve
Thomas Malthus’un toplumsal evr m anlayışlarından etk lenm şt . Bu türden benzeşt rmeler, elbette,
toplumsal evr m açıklarken b yoloj k teor n n kend ne özgü yanlarına pek d kkat etmem şlerd .

Günümüzde b yoloj k evr m le toplumsal evr m arasındak fark ortaya konulmaktadır. Ancak bu gerçeğ n
farkına çok daha önceler de varılmış ve bazı sosyologlar tar hsel değ ş m sürec n fade etmek ç n ‘toplumsal
değ şme’ kavramını kullanmaya başlamışlarsa da, kavram hala yeter nce açıklığa kavuşturulmuş değ ld .

‘Gel şme’ sözcüğü de, toplumsal olguya uygulanma noktasında ‘evr m’ sözcüğünden çok daha açık değ ld .
Gündel k kullanımda ‘gel şme’, ‘herhang b r şey n ayrıntılarının tedr cen ortaya çıkması, daha tam
uygulanab lmes , kökende/tohumda var olan şeyler n daha da büyümes ’ g b anlamlara gel r. B r çocuğun
gel ş m nden bu anlamda söz etmek mümkündür. Ancak toplumsal hayat ç n sözcüğü bu anlamda
kullanmak hayl sıkıntılıdır. Z ra herhang b r toplumsal olguyu en başlangıç hal yle b rl kte düşüneb lmem z
zordur. Ya da b r olgunun bell b r alandak durumunun gel şme olarak mı yoksa ger leme olarak mı kabul

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/sosyolojiye_giris_1/1/index.html 195/238
11/18/2020 Sosyolojiye Giriş I

ed leceğ hayl güçtür. Ama özell kle k noktada gel şme sözcüğünü daha rahat kullanab lmektey z: B r nc s ,
b lg n n artması, çoğalması; k nc s de, teknoloj k ve ekonom k etk nl ğ n artmasıyla b rl kte tab at üzer nde
nsanın kontrolünün artması.

Günümüzde yayınlanan sosyoloj eserler nde ‘gel şme’ kavramı farklı b r b ç mde kullanılmaktadır. İlk olarak,
k genel toplum t p n b rb r nden ayırt etmek ç n... Bu karşılaştırmada, b r yanda zeng nleşm ş sanay
toplumları, d ğer yanda se kırsal, z ra ve yoksul toplumlar bulunmaktadır. İk nc olarak da, sanay leşmey ya
da modernleşmey bel rtmek ç n bu sözcük terc h ed lmekted r. Bel rt lmes gereken b r d ğer husus da,
sözcüğün bu şek ldek kullanımının, sosyoloj n n lk dönem nde olduğu g b , bütün b r nsanlık tar h n
kapsayan b r toplumsal evr m ya da gel şme genel teor s ne dayanmıyor oluşudur. Gel şme kavramına vurgu
yapan düşünürler, günümüzde ya da yakın geçm şte oluşmuş bell türden b r değ ş mle lg lenmekte ve
geleneksel toplum, geç ş hal ndek toplum ve modern toplum şekl nde üç aşamalı b r hareketl l ğ fade eden
daha bas t b r tar hsel modele dayanmaktadırlar. Ayrıca, bu perspekt en yapılan gel şme çalışmaları
özell kle ekonom k büyüme üzer ne yoğunlaşmakta ve böylel kle de toplumun değ şmes nde en öneml
öğen n, daha öncek teor lerde örtük b r b ç mde fade ed len ‘b lg n n artmasıyla b rl kte nsanın doğa
üzer ndek kontrolünün artması’ olgusunun etk s n açıkça fade etmeler d r. Bu türlü b r yaklaşımın çeş tl
b ç mler n n, toplumsal yapının pek çok boyutunu hmal eden b r teknoloj k determ n zme varab ld ğ de
görüleb lmekted r.

Modern toplumun doğasını, karakter n ve potans yel n kavramak çabası çer s ndek sosyoloj ç n -ortaya
çıkış dönem n n genel problemler , o dönemdek tartışma ortamının özell kler ve beklent ler neden yle-
‘ lerleme düşünces ’ öneml yd ve kavrama ve bu kavram etrafında bütün b r nsanlık tar h n ve hatta tar h n
anlamını açıklama çabalarına b r ölçüde zorunlu olarak yakınlık duymuştu. Ancak 19. yüzyılın sonundan
t baren lerleme kavramı, böyles b r teor k çabanın daha z yade tar h felsefes ne a t b r ş olarak görülmeye
başlanması ve sosyologların sosyoloj y ‘değerlerden arınmış’ b r b l m hal ne get rme çabaları vb. g b
nedenlerle önem n y t ren b r kavram hal ne gelmeye başladı. Evr m, gel şme ya da lerleme teor ler nde
karşılaşılan güçlükler ve kanaat ortamındak değ ş kl kler neden yle, nsan toplumlarındak bütün tar hsel
değ ş mler kapsamak üzere değer yargılarından daha uzak b r ter m olarak ‘toplumsal değ şme’ kavramı
kullanılmaya başlandı.

Bu kavramın yaygınlaşmasında W ll am F eld ng Ogburn’un Soc al Change (1922) başlıklı eser n


yayımlamasının öneml b r etk s oldu. Ogburn; toplumsal evr m yaklaşımlarını tartıştıktan ve toplumsal
değ ş m açıklama çabası bağlamında b yoloj k ve kültürel faktörler n roller n ayrıntılarıyla nceler. Daha
sonra madd kültür ve manev kültür arasında b r ayrım yaparak, madd kültür le manev kültürdek
değ ş mler n eşzamanlı olmadığını ortaya koymuş, bu eşzamanlı olmayan değ ş m n (madd kültürler n hızlı

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/sosyolojiye_giris_1/1/index.html 196/238
11/18/2020 Sosyolojiye Giriş I

manev kültürler n se çok daha yavaş değ şt ğ n varsayıyordu) bazı çatışmalara ve huzursuzluklara yol
açtığını dd a etm şt . Ogburn’un bu tez , ‘kültürel gec kme kuramı’ olarak b l n r ve kend s nden öncek
çalışmalarla da bell yakınlıklar çer s nded r.

11.1.1. Toplumsal Değişim Kuramları

Tar h boyunca toplumsal değ ş m kuramları farklı şek llerde tasn f ed lm şt r. Tom Bottomore, başlangıç
olarak, değ ş m kuramlarını k l b r tasn fe tab tutar: (1) Doğrusal kuramlar (Comte, Spencer, Hobhouse ve
Marx’ın kuramları g b ); (2) devresel [: çevr msel/döngüsel] kuramlar (V lfredo Pareto’nun kuramı g b ).2

Toplumsal Değ ş m Kuramları başlıklı eser nde R chard Appelbaum 4’lü b r tasn f yapmaktadır: (1) Evr mc
Kuram; (2) Dengec Kuram; (3) Çatışmacı Kuram; ve (4) ‘Yüksel ş ve Çöküş’ Kuramları.3

Bu tasn f çalışmalarına Margaret M. Poloma’nın, P t r m A. Sorok n’ n, Walter L. Wallace’ın sınıflamalarını ve


daha pek çok başkasını da eklemek mümkün.4

Emre Kongar, toplumsal değ şme kuramlarını (1) toplumları bütün nsanlık tar h çer s nde ele alma ve
nsanlığın başlangıcından günümüze kadar meydana gelen olayları açıklayab lecek bütüncül modeller ortaya
koyma ortak paydasında buluşan büyük boy kuramlar [Organ zmacı Modeller (İbn Haldun, N cola J.
Dan levsky, Oswald Spengler, Alfred L. Kroeber, Arnold J. Toynbee), Evr mc Modeller (Gordon Ch lde, Herbert
Spencer, Auguste Comte, Max Weber, Em le Durkhe m, Üçlü Devr m Kom tes ), D yalekt k Modeller (P t r m A.
Sorok n, Karl Marx)]; (2) adına toplum den len nsanlığın daha küçük b r b r m olan varlığın şley ş ve
dolayısıyla da değ ş m mekan zmalarını bulab lme ve açıklayab lme ortak paydasında buluşan orta boy
kuramlar [Yapısal-Fonks yonel Modeller (Talcott Parsons, Robert K. Merton, Fransesca Canc an, W ll am F.
Ogburn, Mübeccel B. Kıray), Çatışma Modeller (V lfredo Pareto, Ralf Dahrendorf)]; ve (3) gruplar ve k ş l kler
le lg lenen küçük boy kuramlar [Grupsal Modeller (J. L. Moreno), B reyc Modeller (R chard T. LaP ere, Everet
E. Hagen)] şekl nde üçlü b r tasn fe tab tutar.5

Net ce t bar yle tasn fe konu olan kuramlar bell sayıdadır ve düşünürler n kend düşünceler nden hareketle
gel şt rd kler tasn fler n çeş tl l ğ n n burada peş peşe ver lmes konunun anlaşılmasını kolaylaştırmaktan
z yade zorlaştırıcı b r etk yapacaktır. O nedenle, bu tasn fler n art arda sıralanmasından z yade bu toplumsal
değ ş m kuramlarından öne çıkmış olanlarını kısaca değerlend rmek daha faydalı olacaktır. (Burada daha
açıklayıcı olması açısından, Emre Kongar’ın tasn f üzer nden lerlemek terc h ed lm şt r.)

Kültürler n ya da toplumların canlı organ zmalar g b doğup büyüdükler ve öldükler ana f kr etrafındak
yaklaşımları neden yle organ zmacı model olarak adlandırılan ve b rl kte değerlend r len İbn Haldun,
Dan levsky, Spengler, Kroeber ve Toynbee’n n yaklaşımları elbette ortak noktalara sah p oldukları kadar,

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/sosyolojiye_giris_1/1/index.html 197/238
11/18/2020 Sosyolojiye Giriş I

farklılıklara da sah pt rler. İbn Haldun har ç, d ğer düşünürler nceleme b r m olarak uygarlıkları konu
ed nm şlerd r; İbn Haldun se devlet merkeze almıştır. Ancak bütün bu düşünürler tar hsel b r nceleme
yoluyla kuramlarını gel şt rm şler ve tar hsel ver lere dayanarak görüşler n temellend rmeye çalışmışlardır.

Bu düşünürler n heps şu ya da bu şek lde uygarlık ya da kültür tasn fler ne g r şm şlerd r. Ancak
sınıflamalarına temel olan ölçüt noktasında b rb rler nden farklılaşırlar. Örneğ n Dan levsky tar h ç ndek
nsan toplumlarını yapıcı, yıkıcı ve şe yaramaz d ye ayırır. Toynbee toplumları tam gel şm ş, gel şmeler
durdurulmuş ve gel şmeye başlayamamış uygarlıklar şekl nde b r tasn fe g tm şt r. İbn Haldun, bedev ve
hader toplumlar şekl nde k l b r tasn fe g der ve bedevî toplulukları, dayanışma düzeyler (asab yet)
bakımından şeh rl (haderî) toplumlardan üstün tutar.

Organ zmacı kuramlar, genell kle, uygarlıkların ya da toplumların doğuşları konusunda tatm n ed c b r
açıklama get remem şlerd r. Örneğ n Spengler ve Kroeber bu noktayı hmal etm şlerd r. B r uygarlığın doğum
koşullarını nceleyen Dan levsky se ‘z h nsel bakımdan tar hsel gel ş me yetenekl toplumlar’ şekl nde
totoloj k b r açıklamayla meseley geç şt rm ş g b d r. Buna karşılık Toynbee, ‘meydan okumaya karşı koyma’
fades yle b r organ zmanın neden doğduğunu ya da doğamadığını daha s stemat k b r b ç mde açıklamaya
çalışırsa da, meydan okumaya karşı koyab lmen n nesnel koşullarını açıklamada yeters z kalmıştır. İbn
Haldun se, devletler n kuruluşunun asab yetten doğduğunu dd a eder.

Organ zmacı kuramlar/modeller, nsanlığın b r bütün olduğu ve bu bütünü kültür ya da uygarlık adı ver len
organ zmalar arasındak eşzamanlı ya da tar hsel etk leş m n yarattığı f kr yle sosyal b l mlere öneml b r
katkıda bulundular. Ancak bu durum, söz konusu modeller n amaçladıkları b r katkı değ ld r. Z ra paradoksal
b r b ç mde, kapsam olarak nsanlığı kültür ya da uygarlık b r mler şekl nde bölmekte, b r anlamda bütünü
parçalamaktadırlar. “Organ zmacı kuramlar, stemeden, adeta d yalekt k olarak okuyucuyu nsanlığı b r
bütün olarak düşünmeye zorlarken, evr mc kuramlar bu noktayı b l nçl b r şek lde ncelemeler n n temel
yapmaktadır.”6

Büyük boy evr mc modeller, nsanlığın doğrusal b r ç zg üzer nde gel şt ğ ana f kr etrafında
şek llenm şlerd r. Bu modeller, nsanlığın gel şme ç zg s n zlemekle onun gelecekte alacağı şek l hakkında
da öngörülerde bulunurlar.

Evr mc yaklaşımın tems lc ler olarak değerlend r len düşünürler arasında aslında c dd farklılıklar vardır.
Örneğ n Gordon Ch lde, evr m n daha z yade b ç m üzer nde durur. Comte se z hn n gel ş m evreler
bağlamında nsanlık tar h n üç aşamada nceler (teoloj k, metaf z k ve poz t v st). Weber, toplumsal yapı ve
kültürel yapı arasında b r ayrım yapar ve kar zmat k l der f kr n pek şt r r. Durkhe m, nüfus artışının öneml
etk ler n toplumsal şbölümünün gel ş m (mekan k ve organ k dayanışma) bağlamında ortaya koyar. Üçlü
Devr m [The Tr ple Revolut on: The Cybernat on Revolut on, The Weaponary Revolut on, and The Human

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/sosyolojiye_giris_1/1/index.html 198/238
11/18/2020 Sosyolojiye Giriş I

R ghts Revolut on (Üçlü Devr m: S bernasyon Devr m , S lah Devr m ve İnsan Hakları Devr m )] kom tes
b ld r s , evr mc b r görüşün, 20. yüzyılın k nc yarısında ve bell b r toplumda (ABD’de) nasıl yansıdığının b r
örneğ n sunar.

Evr mc modeller n önem k noktada toplanab l r: B r nc s , nsanlık tar h n n evr m ç zg s n araştırırken


nsan-doğa l şk s ne ışık tutmalarıdır. İk nc s de, günümüz sosyal b l mler üzer ndek köklü etk s .

Gordon Ch lde, evr m n temel nde nsanın araç ve gereç yaparak doğaya uyum sağladığını bel rt r. Buna
karşılık Herbert Spencer, sonrak dönemlerde yapısal- şlevselc kuramı da büyük ölçüde etk leyecek şek lde,
farklılaşma kavramı üzer nde durur. Durkhe m, b r adım daha ler g derek, farklılaşmayı (uzmanlaşmayı) ve
farklılaşmadan doğan bağımlılığı şbölümüne ve şbölümünü de nüfus artışına bağlar. Auguste Comte,
nsanın çevres ndek gerçeğ algılayış b ç m üzer nde durur (z h nsel gel ş m). Buna karşılık Weber; -y ne
sonrak dönem n yapısal- şlevselc kuramını etk leyecek şek lde- kültürel yapı ve toplumsal yapı arasında b r
ayrım yapar ve kültürel evr m n sonunda ortaya çıkan b r k me, toplumsal yapının ayak uydurab lmes ç n
üstün n tel ktek l derler n (kar zmat k l derler n) ortaya çıkmasını öne çıkarır.

Evr m n kaynağı hakkındak düşünceler d kkate alındığında, Ch lde’ın teknoloj ye, Durkhe m’ n nüfus
artışına verd ğ önemle d ğer düşünürlerden b r ölçüde ayrıldığı gözlen r. Weber, kültürel b r k me vurgu
yapar. Spencer, evr m kend l ğ nden oluşan b r süreç olarak değerlend r r. O nedenle de, evr m n ardından
yatan t c güçler değ l, evr m n sonuçlarını ya da n tel kler n bel rlemekle yet n r.

Üçlü Devr m Kom tes (Ad Hoc Comm ttee The Tr ple Revolut on [1964]7 )’n n b ld r s b r anlamda Ch lde’ın
yaptığı çözümlemen n zamanımızdak uzantısı olarak değerlend r leb l r. Ch lde’ın get rd ğ , teknoloj yaratan
nsan f kr n n zamanımıza uyarlanması g b d r ve ayrıca nsanlığın evr m ç zg s n n onu gelecekte nereye
götüreb leceğ ne l şk n öneml puçları sunmaktadır.

Evr m kavramının gel şt r lmes nde Spencer’ n katkısı öneml d r. Spencer, bütün evr mc modeller
değerlend rmem z mümkün kılan evr m kavramının b ç m n ve n tel kler n ortaya koymuştur. Onun
bel rled ğ bu b ç m ve n tel kler, özell kle Ch lde’ın katkılarıyla anlamlı b r öze kavuşmuştur. Ch lde’ın nsan
le doğa arasındak l şk y tam olarak ortaya koyab lmes , evr m kavramının ardında yatan süreçler
kavramayı mümkün hale get rm şt r. Bu çerçevede, nsanoğlunun yarattığı uygarlık ya da kültürler,
organ zmacı kuramcıları g b tesadüf öğelere bağlanmamış, nesnel koşullar bağlamında ortaya konmuştur.

Bu noktada evr mc kuramların ç nde öneml b r yaklaşım olan d yalekt k model ana hatları le ele almanın
faydalı olacağını düşünüyoruz. D yalekt k modeller8, evr mc modeller n özel b r şekl d r. Evr m sırasında
ortaya çıkan her aşamanın kend s n ortadan kaldıracak ve zıddını yaratacak ögeler de beraber nde get rd ğ
f kr ne dayanır. D yalekt k kavramının temel nde yatan değ şme Herakle tos’a kadar uzanır. Daha sonrasında
Platon, Ar sto ve Kant tarafından farklı anlamlarda kullanılan kavram, b r düşünce tarzı olarak Hegel

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/sosyolojiye_giris_1/1/index.html 199/238
11/18/2020 Sosyolojiye Giriş I

tarafından gel şt r ld . Sonrasında da Marx ve Engels tarafından kullanılmıştır. D yalekt k yaklaşım ve özell kle
de ‘yadsınmanın yadsınması’ yasası tez-ant tez-sentez şekl nde tar he uygulandığında d yalekt k
materyal zmden tar hsel materyal zme geç ş sağlanmış oldu. Bu anlamıyla d yalekt k, herhang b r toplum
model n n tekel nde değ ld r. Bell b r düşünme ve anal z b ç m d r. Kend s b r açıklama yaklaşımıdır. Ancak
farklı düşünürler, d yalekt ğ farklı b ç mlerde kullanırlar. Örneğ n Hegel d yalekt ğ deal st felsefen n b r aracı
olarak gel şt r rken Marx materyal st felsefen n b r aracı olarak kullanmıştı. D yalekt k modeller çer s nde
değerlend r len Alexander P t r m Sorok n le Karl Marx’ın durumu da benzerd r. Her k s n n de model ,
mevcut toplumsal gerçekl ğ n kend s n n zıddı olan ve kend s n n yer ne geçecek olan gerçeğ hazırladığı
lkes ne dayanır. Yukarıda da fade ed ld ğ üzere, d yalekt k model, evr mc model n özel b r b ç m d r. Her
k s n n de temel nde; her şey n değ şt ğ , n cel ksel değ ş mler n n hayette n tel ksel değ şmelere yol açtığı ve
her şey n b rb r n etk led ğ düşünces vardır. Ancak evr m tekdüze ve doğrusal b r gel şme fade ederken,
d yalekt k bu gel şmen n tez-ant tez-sentez lkes ne göre aşamalı olduğunu ler sürmekted r.

D yalekt k kuramların k tems lc s olarak ele alınan Sorok n ve Marx, d yalekt k yaklaşımı b rb rler nden
oldukça farklı temellere oturtmuşlardır. Sorok n, d yalekt ğ nsanın çevrey algılayış b ç m ne uygularken,
Marx d yalekt ğ zaman ç ndek üret m ve mülk yet l şk ler nde (alt yapıda) temellend rmekted r. Sorok n’ n
ortaya koyduğu çevrey algılayış b ç m n n bütün nsanlığa şek l vermes g b , Marx’ın ortaya koyduğu üret m
ve mülk yet l şk ler de toplumların yapılarını bel rler.

Gerek Sorok n’ n ve gerekse de Marx’ın kuramları kend ler nden öncek düşünürler n tutarlı b r sentez d r.
Ancak bu, onların bu düşüncelere kend özel katkılarını nkar etmek anlamına gelmemel d r. Sorok n’ n
değ şme anlayışının temel unsuru olan ‘gerçeğ algılayış b ç m ’ Comte’tan zler taşır. Onun üst s stem
sınıflaması le Comte’un üç hal kanunu arasında oldukça fazla benzerl k vardır (Sorok n’ n ‘ülküsel
( deat onal)’, ‘duyumsal (sensate)’ ve ‘z hn yet ve kültür bakımından karma’ t pler şekl ndek üçlemes
Comte’un teoloj k, metaf z k ve poz t v st üçlemes n n n tel kler n taşır).

Her k düşünür de, d ğer büyük boy kuramcılar g b , nsanoğlunun geleceğ hakkında tahm nlerde
bulunmuşlarsa da, bu tahm nler nde çok da sabetl olamamışlardır.

Sorok n’ n kültür-ortam- l şk üçlüsü ve gene kültürün kend ç nde madd - deoloj k-davranışsal ayrımı,
altyapı-üstyapı etk leş m n n bel rlenmes nde yardımcı b r ayrım olarak gözükür. Sorok n b r toplumsal
s stem n determ n st b r açıdan da değerlend rmes n yaparak, ne ölçüde kend kader n tay n edeb ld ğ
sorununa ışık tutmaya çalışmaktadır. Vardığı sonuç, her b r s stem n b r ölçüde kend kader ne sah p olduğu
ve b r ölçüde de daha büyük ve dış s stemler tarafından etk lend ğ şekl nded r. Sorok n’e göre, b rb r n
zleyen kültürel üst-s stemler b le, toplumların kend kend ler n tekrarlamasına neden olmaz. Değ şmen n
kaçınılmazlığı, aynı kültür üst-s stemler n n etk s ne g ren toplumların b le farklı n tel k taşımalarına yol açar.

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/sosyolojiye_giris_1/1/index.html 200/238
11/18/2020 Sosyolojiye Giriş I

D yalekt k kuramların b r özell ğ , organ zmacı ve evr mc kuramlar g b , uzun vadel tahl ller yapmalarıdır.
Sorok n, bütün nsanlığın aynı anda, aynı yönde ve aynı alanda değ şme göstermes n n mümkün olmadığını
fade ederek model n kısa vadel sapmalara karşı bağışıklı hale get rm şt r.

Marx ve Sorok n’ n b r özell ğ de, tar hsel gel ş m b rkaç kategor şekl nde ele alarak, olayların daha y
değerlend r lmes n olanaklı kılmalarıdır. Fakat örneğ n Marx, Batı toplumlarının gel ş m ne bakarak ortaya
koyduğu beş aşamalı klas k tablosu le evrensell ğ n tehl keye sokmuştur. İlkel toplum, kölec toplum, feodal
toplum, burjuva toplumu ve sosyal st toplum şekl nde gel şt r len bu şemanın Batı-dışı dünyayı kapsayıp
kapsamadığı tartışmalıdır. Bunu fark eden Marx, Asya T p Üret m Tarzı (ATÜT) g b b r kavram gel şt rm şt r.
Fakat bu kavramın da genel n tel kler , tar hsel gel ş m ç nde nasıl b r yol zled ğ ve zleyeceğ , beş aşamalı
şema çer s ndek yer n n neres olduğu ve hang toplumlara uygulanacağı g b hususlar hala tartışmalıdır.

Sınıf kavramı Sorok n’de de mevcuttur aslında. Sorok n’e göre sınıf, nsanların toplumsal olarak bel rlenen
poz syonlarının h yerarş k düzen d r. Bu düzendek sıralama, Marx’da olduğu g b , zorunlu olarak üret m ve
mülk yet l şk ler sonucu saptanmamıştır. Üret m ve mülk yet l şk ler ne sınıf bel rley c b r önem vermek
Marx zm’ d ğer modellerden ve yaklaşımlardan ayıran en öneml farklardan b r d r. Marx’ın bu konudak tez ,
sınıf çatışmalarının zorunlu olarak devr m yoluyla proletarya d ktatörlüğüne ve bu d ktatörlüğün de sınıfsız
topluma yol açacağı şekl nde yorumlanmıştır.

Sorok n ve Marx, 20. yüzyılın pek çok sosyal b l mc s n c dd ölçüde etk lem şt r. Örneğ n Parsons Sorok n’ n
öğrenc s d r. Dahrendorf se, kuramını gel şt rd ğ çalışmasında Marx’a hayl gen ş b r yer ayırmış, onun
görüşler n detaylı b r şek lde rdelem ş, katıldığı ve katılmadığı noktaları açıkça ortaya koymuş ve kend
kuramını bu eleşt r ler üzer ne nşa etm şt r.

Yapısal-fonks yonel (yapısal- şlevsel) modeller, büyük boy kuramlara karşı çağdaş sosyoloj de gel şen b r
tepk olarak ortaya çıkan orta boy kuramların öncülüğünü yapmaktadırlar. Bu modeller gel şt renler,
toplumsal değ şmey büyük boy kuramlar çerçeves nde ele alanların, değ şmey açıklamakta başarısız
olduklarına da r b r görüşe sah pt rler. Orta boy kuramların sah pler , bugünkü b lg m zle, bütün nsanlığı
kapsayan değ şme modeller ne ulaşamayacağımız kanaat n taşırlar. Bunun b r sonucu olarak, özell kle de
ABD’de sosyal b l mc ler, toplumun alt s stemler ndek değ şmeler açıklamaya ve toplumsal değ şme
d nam ğ n bu yolla ortaya koymaya çalışmaktadırlar. Böyle b r görüşün öncülüğünü yapmakta olan yapısal-
fonks yonel modeller n odaklandıkları nokta, daha çok ç nde yaşadığımız toplum b r mler ve bunların alt
s stemler d r. Bu çerçevede orta boy kuramlar, daha çok, demograf k ve ekoloj k değ şmeler, ç göçler,
kentleşme, alt kültürler ve sapkın davranışlar, toplumsal tabakalaşma, toplumsal hareketl l k vb. g b
konularda yoğunlaşmıştırlar.

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/sosyolojiye_giris_1/1/index.html 201/238
11/18/2020 Sosyolojiye Giriş I

Bu özell kler ne rağmen yapısal-fonks yonel modeller öneml ölçüde büyük boy evr mc modellerden
etk lenm şlerd r: Toplumsal evr m, denge, yapısal ve fonks yonel farklılaşma, toplumsal eylem–kültürel yapı
ayrımı g b yapısal-fonks yonel modeller n temel kavramlarının tamamı büyük boy evr mc kuramlardan
aktarılmış kavramlardır.

Yapısal-fonks yonel modeller n, bunların yanı sıra, kend gel şt rd kler temel kavramlar da mevcuttur:
Bunlardan b r nc s , yapılar le fonks yonlar arasındak l şk d r. Yapısal-fonks yonel yaklaşıma göre her yapı,
b r fonks yona sah p olduğu ç n gel ş r. Yoksa, yapılar var olduğu ç n bell fonks yonlar ortaya çıkmaz. Bu
görüş, yapısal-fonks yonel model n, yapısal farklılaşma f kr n n temel nde yatar. Yapısal farklılaşma esas
olarak, aynı yapı tarafından yer ne get r len fonks yonların zamanla, çoğalmaları ve uzmanlaşmaları
sonunda, b rb r nden ayrılarak kend şlevler n yer n get recek yen yapılar yaratmaları demekt r. Örneğ n,
geçm şte a len n yer ne get rd ğ üret m, eğ t m vb. g b çeş tl görevler günümüzde fabr kalar, okullar g b
yen yapılar tarafından yer ne get r lmeye başlanmıştır. Yapısal-fonks yonel modeller n temel nde yatan
kavramlardan k nc s , bütün toplumsal yapı ve b r mler n, toplumsal s stem ç n fonks yonel olduklarıdır.
Fonks yonel olma, b r ht yacı karşılama ve ötek parçalarla ahenkl b r bütünlük çer s nde olmak demekt r. O
nedenle, bell b r şleve sah p her toplumsal b r m, yapısal-fonks yonel modele göre, toplumsal s stem ç n
vazgeç lmez önemded r. Bu k kavram ve onların beraber nde get rd kler pek çok n tel k, b rl kte, yapısal-
fonks yonel yaklaşımın toplum anlayışını oluşturur.

Yapısal-fonks yonel model n önde gelen b r tems lc s , 20. yüzyıl Amer kan sosyoloj s n n en öneml
k ş ler nden b r olan Talcott Parsons’tır. Parsons, Weber, Durkhe m, Spencer g b düşünürlerden hareketle b r
‘genel kuram’ oluşturma çabasına g r şm şt . Bu model n b r d ğer öneml k ş s ; toplumsal s stem n şley ş le
lg l anal zler yapmak ve bunların b r sentez nden oluşacak b r kuram gel şt rmek çabası çer s nde olan, bu
yönde pek çok yen kavram ve yaklaşım gel şt ren ve bunları amp r k araştırmalar le de b rleşt ren Robert K.
Merton’dır. Francesca Canc an, yapısal-fonks yonel model s stemleşt rme çabasına g r şm ş, bu çabası
esnasında fonks yon g b bazı kavramların anlaşılmasına c dd katkılarda bulunan b r d ğer k ş d r. Uyum ve
düzen düşünces etrafında yoğunlaşan çalışmaları ve ‘Kültürel Gec kme Kuramı’ le tanınan W ll am F. Ogburn
da bu yaklaşım çer s nde değerlend r lmekted r. ‘Tampon kurumlar/mekan zmalar’ anlayışı le tanıdığımız
Mübeccel Bel k Kıray da y ne bu yaklaşım çer s nde değerlend r l r.

Yapısal-fonks yonel modeller n ortak b r özell ğ , değ şmey açıklamada kuramsal olarak yeters z
kalmalarıdır. Toplumsal denge ve uyum üzer ne odaklanan bu modeller, orta boy düzeyde değ şmey
açıklayıcı yeterl çözümlemeler yapamazlar. Daha önce fade ed ld ğ üzere, denge ve ahenk arayışı tanımı
gereğ değ şmeye karşıdır. O nedenle bu modeller değ şmey , (1) evr mc büyük boy modeller n yaklaşımını
ben mseyerek (fonks yonel farklılaşma f kr le), ve (2) toplumsal yapı-kültürel yapı ayrımı yaparak (bu k
yapının uyumu ya da uyumsuzluğu le) açıklamaya çalışırlar.

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/sosyolojiye_giris_1/1/index.html 202/238
11/18/2020 Sosyolojiye Giriş I

Toplumun uyumlu ve bütünleşm ş b r varlık olduğu görüşünün ant tez çatışma modeller d r. Çatışma
modeller ne göre toplum, b rb rler yle çatışan b r mlerden ve unsurlardan oluşur. Toplumun değ şmes bu
unsurların t c gücü le meydana gel r. Toplumsal bütünlük se, toplumsal unsurlar ve b r mler arasındak
uyum ve çatışmanın sonucu değ l, onların aralarındak çatışmaların ortaya çıkardığı zıt kuvvetler n
dengelenmes sonucunda ortaya çıkar.

Çatışma, yapısal-fonks yonel modele göre genell kle b r toplumsal hastalık olarak görülür. Çatışmacı
modeller se, bu durumu toplumun doğal b r n tel ğ olarak değerlend r r. Örneğ n C. H. Cooley, çatışmayı
toplumun hayatı olarak tanımlar. İlerleme, b rey n, sınıfın ya da b r grubun kend deal n gerçekleşt rmek ç n
g r şt ğ mücadeleden doğar. Park ve Burgess de, çatışmanın olduğu yerdek davranışları b l nçl ve akılcı
davranışlar olarak görürler. Georg S mmel, daha da ler g derek, çatışmanın b r toplumsallaşma b ç m
olduğunu dd a eder.

Çatışmacı kuramın büyük boy kuramlardak tems lc s , y ne, Karl Marx’tır. Marx’tan sonra, orta boy kuramlar
çerçeves nde de toplumsal hayatın çeş tl b r m ve unsurları arasında çatışmalar aranmıştır. Bu çaba
esnasında, örneğ n ABD’de Alb on W. Small, sosyal Darw n zm görüşü le orta boy çatışma model n n
tohumlarını atmaya başlar. Onu tak p eden başka düşünürler de, yavaş yavaş b r çatışma model yaratacak
çalışmalar ortaya koydular.

Çatışma model n n temel nde k farklı yaklaşım bulunur: B r nc s b reysel, d ğer toplumsal çatışma
modeller n bel rler. B r nc görüş, çatışmayı b rey n çgüdüsel b r n tel ğ olarak ele alır. Freud ve S mmel’ n
tems l ett ğ bu görüşe göre, çatışma bu nedenle kaçınılmaz ve evrenseld r. İk nc görüş, çatışmanın, toplum
ç ndek çeş tl grupların çıkarlarının b rb rler yle atışmasından doğduğunu ve bu nedenle kaçınılmaz
olduğunu söyler. Marx ve Ralf Dahrendorf da, toplumsal n tel kl bu çatışmacı yaklaşımın tems lc ler d r.

Çatışma model n n temel nde yatan çıkar çatışması sonunda ulaşılan denge kararsız b r denge hal d r.
Mevcut denge çatışan çıkarlar arasındak uzlaşma sonucunda ortaya çıkar. Fakat bu uzlaşma, steyerek
ulaşılan b r nokta değ l, güçlünün güçsüze baş eğd rmes şekl nde ortaya çıkan b r denged r. Bu n tel ğ le
zorlamaya dayanır. İşte bu zorlama, çatışma model n n k öneml kavramını üret r. Bunlardan b r nc s , orta
boy düzeydek toplumsal değ şmen n kaçınılmazlığıdır. Zorlamalar devamlı denge hal nde kalamayacağı ç n
değ şme kaçınılmazdır ve toplumsal düzeyded r. Yan , değ şmen n nedenler n daha büyük düzeyde
nsanlıkla lg l başka b r boy kaynakta aramaya gerek yoktur. Değ şmen n kaynağı toplumun kend ç nded r.
Kavramların k nc s , yönet len-yöneten ayrımıdır. Zorlamaya dayanan dengede en az k taraf vardır. Bu
taraflardan hang s ötek nden güçlü se, kend çıkarlarını karşıt grubun çıkarlarını bastıracak şek lde egemen
kılar. Toplumsal değ şmen n meydana gelmes , çatışma model ne göre, somut olarak ancak yönet c sını a

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/sosyolojiye_giris_1/1/index.html 203/238
11/18/2020 Sosyolojiye Giriş I

b r değ ş kl k olması le mümkündür. Çatışmacı model n bu özell kler , sosyal b l mler le s yasal b l mler
arasındak köprüyü kurar. Ayrıca çatışma f kr n ekonom k ve toplumsal çıkarlara dayandırması, s yasal
b l mlerle olduğu kadar ekonom le de l şk n n kurulmasını sağlar.

Çatışma model çer s nde değerlend r len V lfredo Pareto ve Ralf Dahrendorf, toplumsal değ şmen n
d nam ğ n yönet c sınıf le yönet len sınıf arasındak çatışmada görmekted rler. Pareto, ‘seçk nler n dolaşımı’
kuramında, toplumsal değ şmen n d nam ğ n s yasal gücün ele geç r lmes ne bağlamaktadır. Yönet c
seçk nler n kt dardan uzaklaştırılmaları b rb r ne bağımlı b rkaç ögeye bağlı gözükmekted r: (1) Yönet c
seçk nler n, kend aralarına ötek tabakalardan olacak sızmaları engelleme çabaları; (2) Yönet m ç n gerekl
n tel ktek seçk nlere sah p olmamaları; (3) Yönet m ç n geçerl deoloj y kaybetmeler ; ve (4) Aşağıdan
yukarıya geçmek steyen ve geçemeyenler n yen b r deoloj üretmeler ve yönet c seçk nlerle mücadele
etmeler . Pareto’ya göre toplumsal hareketl l k oranı yüksek olduğu zaman, yönet c seçk nler, ötek
tabakalardan gelen ve ht yaç duyulan yen f k rler ve k ş lerle kaynaşırlar. Bu kaynaşma, barışçı yollarla
yönet c seçk nler n n tel kler n ve deoloj ler n gel şt rerek ve değ şt rerek, günün koşullarına uygun b r
yönet m gerçekleşt rmeler n sağlar. Eğer bu kaynaşmaya yol açan hareketl l k olmaz se, yönet c seçk nler
durağanlaşır, günün ht yaçlarına cevap veremez hale gel rler ve yıkılırlar.

Bell ölçüde Pareto’nun yaklaşımlarının yen ter mlerle tekrarını Ralf Dahrendorf’da görmek mümkündür.
Dahrendorf, Marx’tan günümüze sanay toplumlarında meydana gelen değ şmeler ele alır. Anon m
ş rketler n ortaya çıkması sonucunda, mülk yet le f rmanın yönet m ve denet m n n ayrıldığına şaret eder.
Böylece burjuva sınıfı k ye bölünür: Mal kler ve yönet c ler. Bu farklılaşma le yönet c ler şç ler le daha kolay
yakınlık kurmaya başlarlar. Bu arada şç sınıfı kend arasında üçe bölünür: Kal f ye şç , düz şç , yarı kal f ye
şç . Maaşlı olarak çalışan ve sayıları g tt kçe artan yen b r grup gel ş r. Bu grup ‘yen şç sınıfı’ ya da ‘beyaz
yakalı şç ler’ adı altında kategor ze ed l r. Bu sınıfı da, bürokratlar ve beyaz yakalı şç ler olarak k ye ayırır.
Bürokratları yönet c sınıfa, beyaz yakalı şç ler de şç sınıfına dah l eder. Marx’ta burjuvaz ve proletarya
olarak bel rlenen sınıfı yöneten ve yönet len k ş ler n sınıfları olarak tanımlar. Marx’tan günümüze en öneml
değ ş kl ğ n ‘toplumsal hareketl l k’ olduğu görüşünded r. Ona göre; Toplumsal hareketl l k, sınıf çatışmasını
ortadan kaldırmamakla beraber b r ölçüde zayıflatmıştır.

Dahrendorf, b r toplumdak otor te l şk ler n n s stemat k olarak çatışma yarattığı görüşünded r. Ona göre
otor te l şk ler n n n tel kler şöyled r: (1) Otor te l şk ler da ma ast-üst l şk ler d r. (2) Otor te l şk ler n n
bulunduğu yerde üstler n, em rler, uyarılar ve yasaklarla astları denetlemeler toplumsal olarak beklen r. (3)
Bu beklent ler b reysel değ l, görel olarak devamlı toplumsal durumlardır. Bu anlamda meşrudurlar. (4) Bu
yüzden denet m altına alınan k ş ler n ve denet m alanlarının bel rlenmes gerek r. (5) Meşru b r l şk olan
otor teye karşı gelmen n bell b r yaptırımı vardır.

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/sosyolojiye_giris_1/1/index.html 204/238
11/18/2020 Sosyolojiye Giriş I

Bu n tel klere sah p olan otor te l şk ler , eşgüdüm le çalışan örgütler yoluyla uygulandığı zaman çatışma
gruplarının yapısal neden olur. Böylece otor te sah b olanlarla olmayanlar her örgüt ç nde k çatışan grup
meydana get r rler. Her örgütlenme ç nde yönet c grubun çıkarları, yönet m n meşruluğunu bel rleyen
deoloj n n değerler n meydana get r r. Yönet lenler n çıkarları se bu deoloj ye ve onun koruduğu toplumsal
l şk lere karşı b r tehl ke meydana get r r. Çünkü yönet c ler n çıkarları statükoyu devam ett rmey
amaçlarken, yönet lenler n çıkarları toplumsal değ şmeye ve yönet lenler n kuvvetler n n eller nden
alınmasına yönel r. Marx’ın ‘sınıf b l nc ’ ded ğ şey , ‘g zl çıkar’, ‘açık çıkar’ şekl nde adlandırır. Buradan da
‘çatışma grupları’ kavramına ulaşır.

Dahrendorf, toplumdak çatışmaların çözülmes n ya da bastırılmasını mümkün görmez. Çatışmalar


yönünden mümkün olan tedb r, düzenlemed r. Çatışmaların düzenleneb lmes ç n üç lke öner r: B r nc s ,
çatışma ç nde bulunan grupların, çatışma durumunun zorunluluğunu gerçekç b r açıdan değerlend rmeler
ve karşıt grubun temel amaçları yönünden haklılığını görmeler d r. İk nc lke, çıkar gruplarının örgütlenm ş
olmasıdır. Üçüncü lke se, çatışan grupların, çatışma l şk ler nde bell şek lsel kurallara uygun olarak hareket
etmeler d r. Bu üç lke gerçekleşt kten sonra, toplumdak çatışmalar ş ddete dönüşmeden düzenleneb leceğ
kanaat nded r. Ona göre; parlamenter kurallar yoluyla varılan anlaşmalar, endüstr dek anlaşmazlıklardak
tartışmalar hep bu lkelere göre dayalı olarak varılan uzlaşmalardır.

Dahrendorf, h yerarş k b r şek lde örgütlenm ş grupları yönetenler ve yönet lenler d ye k ye ayırır. İkt darda
olanları (yönetenler ) olumlu, muhalefette olanları (yönet lenler ) olumsuz egemenl k roller n n sah pler
olarak görür. Ona göre, toplumsal değ şmey şte bu grupların çatışması doğurur. Başka b r dey şle ona göre
çatışma, çatışan bu gruplar arasındak kuvvet denges n n değ şmes n n sonucudur. Çatışma konusundak
görüşler n kısaca şu şek lde özetleyeb l r z: (1) Toplumsal hayatın olduğu her yerde çatışma vardır. (2) Bu
çatışmanın dereces ç savaştan parlamenter münakaşalara kadar değ şeb l r. (3) Çatışma yok ed lemez. (4)
Çatışma geç c olarak bastırılab l r, kontrol ed leb l r ya da kanal ze ed leb l r. (5) Toplumdak zorlamalar
çatışmayı, çatışma se toplumsal değ şmey doğurur.

Dahrendorf’a göre toplumda meydana gelen yapısal değ şme, yönet c kadrolarda meydana gelen değ şme
demekt r. Bu kadrolarda meydana gelen değ şme yen çıkarları beraber nde get recekt r. Yen çıkarlar se yen
değerler ya da gerçekler hal ne dönüşecek ve değ şmede de böylece ortaya çıkacaktır.

Küçük boy değ şme kuramları k ana başlık altında ele alınab l r: (1) Grupsal modeller, (2) B reysel modeller.

Grup kavramı üzer nde burada ayrıntılarıyla durulmayacaktır. (Grup kavramı ç n bkz. ‘Toplumsal Grup’
başlıklı 4. Grup.) Grupsal modeller, genell kle k t p değ şme üzer nde yoğunlaşırlar. Bunlardan b r nc s , grup
aracılığıyla b reyde sağlanan değ ş mlerd r. Grupsal modeller n n üzer ne odaklandığı k nc tür değ şme, tüm

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/sosyolojiye_giris_1/1/index.html 205/238
11/18/2020 Sosyolojiye Giriş I

grubun değ şmes d r. Aslında bu k değ şme b rb r nden çok da farklı değ ld r. Çünkü küçük b r grup ç ndek
tek tek b reyler n davranışlarının etk lenmes le tüm grubun davranışının değ şt r lmes b rb r n çok
yakından etk leyen k süreçt r.

Toplumun en küçük b r mler olarak, b reylerden çok grupları kabul eden grupsal modeller, esas olarak,
toplumsal değ şmen n aşağıdan yukarı, b rey-grup-toplum ç zg s n zleyerek meydana geld ğ ana f kr
etrafında odaklanmışlardır. Bu b raz da lg lend kler konunun b r gereğ d r. Z ra grup üzer ne odaklandıkları
ç n, değ şmen n kaynağını da grup düzey nde ararlar. B r başka dey şle, Sosyometr akımının kurucusu
sayılan J. L. Moreno g b düşünürler, toplumsal değ şmen n gruptan başladığına nandıkları ç n grupları
ncelem şlerd r.

Küçük boy değ şme kuramlarının k nc türü, toplumsal değ şmey en küçük düzeyde b reye nd rgeyen
modellerd r. Bu modeller n temel kabulü, toplumsal değ şmen n, b rey n temel k ş l k n tel kler ne bağlı
olarak ortaya çıktığıdır. Burada tek yönlü b r etk den z yade, karşılıklı b r etk -tepk l şk s mevcuttur. K ş l k
yapısı toplumu, toplum da k ş l k yapısını etk ler. Fakat bu etk leş m n temel nde b rey n k ş l k yapısının
özell kler en temel unsur olarak öne çıkar.

Toplumsal değ şmen n b reysel özell klerden hareketle gerçekleşt ğ n dd a eden yaklaşımlara b r örnek
R chard T. LaP ere’n n, değ şmey ‘asosyal’ b r süreç olarak değerlend ren görüşler d r. LaP ere’ye göre,
değ şme toplumun ya da toplumsal hayatın değ şmez b r yasasının. ürünü değ ld r. Toplumsal değ şme,
LaP ere’ye göre, yaşayan b r organ zma çer s nde zamanla meydana gelen b r değ şmeye benzemez; tam
aks ne toplumsal değ şme b yoloj k b r organ zma ç ndek şley ş kanunlarına karşı çıkan b r hücren n,
düzen bozarak çoğalan b r şek lde bütün organ zmayı etk lemes ne benzer. B r toplumdak değ şme, b r
organ zma ç ndek tümöre benzer. Zorunlu olarak hayatın mahvını gerekt rmeyen, fakat hayatın normal
örgütsel düzen n bozan b r tümör… Bu anlamda toplumsal değ şme, toplumdan sapan nsanlar tarafından
anormal b r durum olarak gerçekleş r.

LaP ere’ye göre yen l k yaratma ya kabul ed len b r toplumsal amacın yen b r yol le gerçekleşt r lmes ya da
yen b r toplumsal amacın gerçekleşt r lmes ç n b r aracın kullanılması hakkındak b r f k rd r. Gel şme se
yen l k yaratılmasından farklı b r şeyd r. Örneğ n b r roket n cadı aslında b r örgüt ç nde çalışmayan k
k ş n n çabası olab l r. Fakat b r uzay roket n n gel şt r lmes , tamamen örgütsel çalışmalarla tamamlanır. Ona
göre, pek çok keş f ve cat tesadüfîd r. Kolomb’un Doğu’ya ulaşmaya çalışırken Amer ka kıtasını keşfetmes ,
Flem ng’ n Pen s l n’ tesadüfen bulması g b ... Yen l k yaratıcıları t poloj s gel şt rmeye çalışan LaP ere, k
ayrı t p üzer nde durur: B r nc s , yaratıcı dah t p d r. İk nc s se, toplum dışı olan sorumsuz, eksantr k, gar p
k ş d r. Her k s de, b r ölçüde, toplum dışıdır. İşte bu yen l k yaratıcı k ş ler, ona göre, toplumda keş f ya da
cat şekl nde b r yen l k yaratırlar. Toplumsal değ şmen n gerçekleşeb lmes ç n böyles b r yen l ğ n
yaratılması gerekl d r. Ancak LaP ere bunu yeterl görmez. Savunucular adını verd ğ b r d ğer grup, bu

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/sosyolojiye_giris_1/1/index.html 206/238
11/18/2020 Sosyolojiye Giriş I

yen l kler n toplum ç n önem n kavrar ve kend ler n bu yen l ğ n gel şt r lmes ne ve savunulmasına adarlar.
Savunucu, yaratılan yen l ğ gel şt r r ve çeş tl yollarda, k tle let ş m araçlarından yararlanarak bu yen l ğ n
propagandasını yaparlar. Ancak bu yen l ğ n aynı zamanda uygulanması da gerek r. Uygulayıcılar yen l klere
açık k ş lerd r. Toplumsal h yerarş dek mevcut konumlarından memnun olmayan, toplumsal hareketl l kte
yukarılara doğru çıkmak steyen k ş lerd r. Toplumsal prest j sah b olanlar se, yen l klere karşı b raz mesafel
dururlar. Bu yen l kler n uygulanmasına karşı bell d rençler oluşur. Fakat net cede bu d renmelere rağmen
yen l kler uygulayıcıların zorlamasıyla topluma mal olur. Böylel kle de n ha noktada toplumsal değ şme
gerçekleş r.

B reysel modeller ç nde değerlend r len b r d ğer düşünür Everett E. Hagen’d r. Hagen kuramına çocuk le
toplum arasındak l şk ler bel rleyerek başlar ve kuramının temel ne yaratıcı k ş l k kavramını yerleşt r r. Ona
göre çocuklukta ed n len zlen mler, yet şk nl k devres nde toplumsal sorunlara karşı bulunan cevapları
etk ler. Hagen toplumsal yapıdan başlayan, anne baba davranışı yolu le çocukluğun ç nde bulunduğu
çevrey etk leyen, sonra da çocukluk devres nden k ş l k yolu le ger dönerek toplumsal yapıyı değ şt ren b r
model kullanmaktadır. Böylece model, yapı-anne baba davranışı-çocukluk-k ş l k-toplumsal yapı s ls les n
oluşturmaktadır.

Hagen, ekonom k büyümey toplumsal değ şmen n b r şekl olarak kabul etmekte ve geleneksel toplumdan
ekonom k olarak gel şen b r topluma geç ş n mekan zmasını nceleyerek toplumsal değ şme kuramına b r
katkıda bulunmak stemekted r. Ona göre ekonom k büyümen n koşulları arasında b lg b r k m , l derl k g b
unsurlar bulunmaktadır ve k ş l klerde meydana gelen değ şmeler n ekonom k büyümeye ve bunun da
toplumsal değ şmeye sebeb yet verd ğ n dd a etmekted r. Hagen yaratıcı k ş n n ya da k ş l ğ n ortaya çıkışını
tar hsel b r süreç çer s nde ncelemekted r. Bu yaratıcı k ş l ğ n ortaya çıkışındak tar hsel gel ş m sırası
otor terl k, statüye duyulan saygının yok olması, ger ye çek lme ve son olarak da yaratıcılık şekl nded r. Bu
yaratıcı k ş l ğ n ortaya çıkışı le teknoloj k gel şme ve ekonom k büyümen n sağlandığını, bunun se
toplumsal değ şme anlamına geld ğ n dd a eder.

Otor ter k ş l k Hagen’e göre geleneksel toplumlara özgü b r t pt r. Ona göre nsanlar, b r toplumda meydana
gelen yen durumlara karşı k tepk gel şt r rler: Bunlardan b r yen durumda nsanın yetenekler n
kullanacağı ç n duyduğu zevk/haz hal , d ğer de bu ş yapıp yapamayacağına l şk n end şelerd r (anx ety).
Geleneksel toplumdak nsanlar bu durumda genell kle end şe duyarlar. İnsanlar bu k duygudan ya
otor teye ya da geleneksele sığınmak suret yle end şeden kurtulmaya çalışırlar. Fakat geleneksel
toplumlardak otor ter yapı, d ğer tara an end şey besler. End şe le otor te arasında karşılıklı b r etk leş m
vardır. Geleneksel toplumlardak seçk nler sınıfı genell kle otor tey tems l eder. Fakat seçk nler de f z k çevre
karşısında ac zd rler. Bunun sonucunda kend ler n halktan ayırır, otor terl ğe sığınır, yaratıcılıktan
yoksundurlar ve o nedenle saldırganlaşırlar.

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/sosyolojiye_giris_1/1/index.html 207/238
11/18/2020 Sosyolojiye Giriş I

Teknoloj k değ şmeye ve ekonom k büyümeye yol açan yen değerler ve yen k ş l kler n nasıl ortaya çıktığı
konusunda Hagen statüye duyulan saygının yok olmasından hareketle şe başlar. Ona göre statü değ ş kl ğ
b r kaç şek lde meydana gel r: F z k güç uygulanması, baskı, değer ver len semboller n sarsılması ve ortadan
kaldırılması, statü semboller arasındak tutarsızlık, yen toplumda redded lme bu nedenler arasındadır.
Statüye duyulan saygının yok olması ya da statü değ ş kl ğ sonrasında genell kle ger çek lme gerçekleş r.
Ger çek len k ş b r nefret ve enerj le doludur. Ger çek lme ger çek len kuşaktan sonra gelen kuşaktak anne
babanın davranışlarında meydana gelen lerlemeler yoluyla, çocukta yaratıcı k ş l ğe yol açar. Ger çek lme
gerçekleşt kçe babada, ev nde sah p olduğu rol ve oğlu hakkında beklent ler bakımından farklılıklar baş
göstermeye başlar. Hagen bu farklılıkları dört başlıkta ele alıyor: (1) Baba suçluluk duygusu ç nded r ve kend
başaramadığı şler oğlunun gerçekleşt rmes n ster. (2) Toplumda başarısız olduğu ç n, kend durumundan
güvens zl k duyan, beceremed ğ başarıyı oğlundan bekleyen fakat çocuğuna sevg gösteren baba. (3) Oğlu
hakkında beklent s olmayan, evdek baskısını ancak başarısızlık ve hayal kırıklığı aklına gel nce artıran baba.
(4) Oğlu hakkında beklent ler olmadığı g b , onun çocukluktak gel şmes n engelleyecek davranışlarda da
bulunmaya zayıf baba prof l .

Bu dört t pten son k s , t p k ger çek lme durumudur. Hagen, bu safhada devreye anne g rd ğ n ve annen n
g r ş mler sonucunda çocuğun –b rtakım ps koanal t k süreçlerden geçt kten sonra- yaratıcı b r k ş l k
gel şt rd ğ n dd a eder. Yaratıcı k ş l k ortaya çıktıktan sonra artık değ şme başlamıştır.

11.2. Toplumsal Hareketlilik (Sosyal Mobilite)

Toplumsal tabakalaşma sürec n ele alırken, sıklıkla b r ‘hareketl l k’ kavramından söz ed ld ğ hatırlanacaktır.
Özell kle de tabakalaşma türler n n/s stemler n n değerlend r lmes nde ve ayrıştırılmasında kullanılan
ölçütlerden b r tanes –belk de başlıcası- tabakalar arasında geç şlere z n ver l p ver lmed ğ yd , başka b r
dey şle, tabakalar arasında geç şlere açık ya da kapalı oluşlarıydı.

Hareketl l k, k ş ler n f z k mekanda veya sosyal yapıdak her tür hareket ne veya göçüne şaret eder. F z ksel
ve sosyal hareketl l k arasında elbette b r farklılık vardır. F z ksel hareketl l ğ genell kle göç olarak adlandırırız
ve bu anlamda coğrafî b r alandan b r başka coğrafî alana göç çağdaş dünyada hızla yaygılaşan ve çeş tl
boyutlarıyla sosyal b l mler n öneml b r araştırma alanı hal ne gelen b r olgu durumundadır.

Toplumsal hareketl l k se, b r k ş ya da grubun statüsünün değ ş m ne şaret eder. Herhang b r toplumdak
toplumsal tabakalaşma s stem ç nde –genell kle b reyler n, ama bazen grupların tamamının- farklı
konumlar (statüler) arasındak hareket ne şaret eden b r kavramdır. Başka b r dey şle, toplumsal hareketl l k
“b reyler n ve grupların statüler arasındak g r ş çıkışlarına” ver len s md r. Toplumsal hareketl l k, b reyler n
statüler ndek değ şmen n yönü açısından aşağı ve yukarı ya da benzer statüler arasında söz konusu olab l r.
Dolayısıyla da d key (sınıfsal) ve yatay (meslekî, coğrafî) hareketl l k t pler ortaya çıkmaktadır.

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/sosyolojiye_giris_1/1/index.html 208/238
11/18/2020 Sosyolojiye Giriş I

D key hareketl l k, yatay hareketl l kten daha fazla önemsenen ve daha fazla tartışılan b r hareketl l k t p d r.
K ş ler n b r statüden b r d ğer ne, b r sını an b r d ğer ne geç ş n fade eder. D key hareketl l ğ etk leyen
etmenler ve koşullar, yatay hareketl l ğ etk leyenlerden çok daha fazla sayıda ve çok daha fazla karmaşıktır.
Aşağı veya yukarı yönde gerçekleşeb l r ve bu k statü ya da sınıf arasındak fark da b rey açısından son
derece öneml d r. D key hareketl l kte yukarıya doğru olan geç şler ‘sınıf atlama’, aşağıya doğru olanları da
‘sınıf düşme’ olarak adlandırılır.

Yatay hareketl l k se, aynı toplumsal düzeydek farklı grup, durum veya b r mlere (örneğ n, b r şyer nden
ayrılarak benzer ölçektek b r başka ş rkette aşağı yukarı benzer b r maaş ve statüde çalışmaya başlamak
veya terf etmeks z n aynı ş başka b r şeh rde cra etmeye başlamak [tay n olmak] g b ) geç ş fade
etmekted r. Teor k olarak, aynı toplumsal sınıf çer s ndek k ş ler kabaca aynı statü ölçütler n aynı
derecelerde paylaştıkları ç n b r d ğer ne doğru lerlerler. Yatay hareketl l k, k ş ler ç n öneml d r; çünkü
l şk de bulunduğu k ş ler değ şmekted r. Ancak toplumsal benl ğ n (sosyal k ş l ğ n) yen k ş lere veya
l şk lere uyarlanması –eğer gerçekten de aynı sını an veya tabakadan seler- çok da güç olmamaktadır.
A leler b rb rler n tanımasalar da, aynı toplumsal sını an olan k ş ler n evl l kler bu duruma b r örnekt r.
Aynı tabaka çer s ndek farklı alt-sınıflar arasında b rtakım farklılıkların olab lmes mümkün olduğu ç n, bu
tür b r durumdak evl l kler n, d key hareketl l k olarak değerlend r leb lmes de mümkündür elbette.

Toplumsal hareketl l k karmaşık b r süreçt r. Bu süreç, d key ya da yatay yönlerdek şley ş n n yanı sıra,
d kkate alınması gereken başka bazı boyutlara daha sah pt r: Bu boyutlardan b r tanes zamandır. Yan
hareketl l k kuşaklar arasında ya da kuşak ç nde nceleneb l r. İk nc s , k ş ler n ne kadar b r süre çer s nde
statü değ şt reb ld kler n gösteren hareketl l ğ n hızıdır. Hareketl l ğ n hang kurum ya da toplumsal çevre
çer s nde gerçekleşt ğ n gösteren hareketl l ğ n bağlamı üçüncü boyutu oluşturur. Dördüncü b r boyut;
b reyler n tabakalaşma s stem ndek statülere geç şler n yükleme, er şme, olgunlaşma, yasallaşma vb. g b
kavramlar aracılığıyla tasv r n sağlayan hareketl l ğ düzenley c mekan zmalarla alakalıdır. Beş nc s ,
hareketl l ğ n b r mler d r. Hareketl l k b reyler, gruplar, tabakalar ve hatta tüm toplumu kapsayıcı olab l r.
Toplumun tamamını kuşatan b r hareketl l k, artık toplumsal değ şme kavramıyla açıklanır boyutlara gelm ş
demekt r. Son boyut, hareketl l ğe l şk n öznel-nesnel değerlend rmelerd r. B rey n statü değ ş mler , bu
sürece tab olan k ş tarafından sınıf atlama veya sınıf düşme (sıra aşma veya sıra düşme) g b
değerlend r leb l r; ancak bu değerlend rmeler başkaları tarafından aynı şek lde değerlend r lmeyeb l r.

Hareketl l ğe l şk n bu farklı boyutlar, hareketl l ğ n ölçümünü ve çeş tl toplumlar arasında mukayesel


hareketl l k ncelemeler n n yapılmasını sağlar. Bazı araştırmalara göre kol şç l ğ nden kafa şç l ğ ne geçmek,
mav yakalı şlerden beyaz yakalı şlere geçmek, kırdan kente göç etmek, tarım şç l ğ nden fabr ka şç l ğ ne
geçmek vs. yukarı doğru hareketl l ğ n örnekler olarak sayılmakta ve dolayısıyla da, toplumlarının

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/sosyolojiye_giris_1/1/index.html 209/238
11/18/2020 Sosyolojiye Giriş I

açıklıklarının b r gösterges olarak görülmekte ken; başka b r grup araştırmacı se, söz konusu hareketl l ğ n
statü değ ş m yaşayan b reyler tarafından nasıl anlaşıldığı, değerlend r ld ğ b l nmeden hareketl ğ n aşağı ya
da yukarı olduğunu fade etmen n anlamsız olacağını dd a etmekted rler.

Toplumsal hareketl l k, toplumsal b r süreç olarak zaman ç nde oluşur ve toplumun çeş tl parçalarının
b rb rler yle yakın l şk ler ç nde olduğu ç n genell kle çeş tl toplumsal koşulların ve faktörler n b rl kte
şley ş nden etk len rler. Bunlardan b r tanes , eş tl k ve eş ts zl k konusundak genel nançlar, yaygın
toplumsal düşünüş kalıplarıdır. Eş tl ğ n ya da eş ts zl ğ n yaratılışın b r gereğ ve haklı b r şey olup olmadığı,
adalets zl k anlamına gel p gelmed ğ g b nanışlar, b reyler n statüler arasında g r ş çıkışlarını kolaylaştırıcı
ya da zorlaştırıcı faktörlerd r. Bu düşünme b ç mler rekabet teşv k ed c , fırsat eş tl ğ n yaratıcı
düzenlemeler n sebeb de olab l r, tamamen karşıt yönde, bell özell klere sah p olanların (örneğ n, farklı
ırktan b r ler n n, kadınların, sakatların vs. g b ) bell statülere alınmasını bütünüyle engelleyen, kotalar koyan
sınırlayıcı düzenlemeler n get r lmes n de sağlayab l r.

İk nc b r etken, nüfustur. Üst sınıflardak nsan sayısının az ve doğurganlık oranlarının alt sınıflara kıyasla
daha düşük olduğundan hareket eden k m araştırmacılar; bu durumun üst sınıfları -varlıklarını
sürdüreb lmek ç n- alt sınıflardan nsan devş rmek zorunda bıraktığını dd a ederler. Bu durum aynı
zamanda, hareketl l kle lg l b r başka sonuca daha yol açab l r: Eğer üst sınıfların nüfus sayısı görece fazla
se, bu aşağıdan yukarıya doğru b r hareketl l ğ n hızını yavaşlatacaktır; ters b r durum se bu hızı artıracaktır.

Nüfus hareketler yle lg l b r d ğer faktör göçlerd r. Başka b r topluma, topluluğa, ülkeye göç etme s yaset n n
yukarıya doğru d key hareketl l k mkanlarını etk led ğ düşünülmekted r. Genel kabul, çok sayıda olan ve
genell kle de yabancı b r ülkeden ya da kırsal alanlardan kentlere gelen göçmen şç ler n büyük ölçüde ç ne
dah l oldukları yen toplumsal yapının en alt basamaklarında yer alacağıdır. Bu durum se, yerl şç ler n daha
üst statülere doğru hareketl l ğ n artırıcı b r etk de bulunacaktır. Göçmen şç ler n göç ett kler ülken n sınıf
yapısının altlarında yer almalarına rağmen, geld kler yer açısından onların k ş sel serüvenler nde b r
y leşme, başka b r dey şle, mkanlar ve yaşam konforu açısından daha üst b r statüye geçt kler nden de söz
ed leb l r. Dolayısıyla, göç olgusu hem göç eden nsanlar hem de göç ett kler ülkede yaşayan nsanlar
açısından b r toplumsal hareketl l k kaynağı olarak değerlend r lmekted r.9

B rey n rekabet sürec ne kend n hazırlayab lmes n sağlayan fırsatların elde ed leb l rl ğ yukarıya doğru
hareketl l k ç n b r faktör olarak değerlend r lmekted r. Bu çerçevede eğ t m, yukarıya doğru hareketl l k ç n
kest rme b r yol olarak görülmekted r.

Servet ve gel r, dolaysız yoldan yukarıya doğru toplumsal hareketl l ğ etk leyen b r d ğer faktördür. Bu türden
ekonom k faktörler; gerek soyluluk unvanlarının parayla satın alınması g b doğrudan ve gerekse de daha üst
statülere er ş me mkan sağlayan eğ t m olanaklarını ve çevre koşullarını sağlayarak dolaylı yollardan
yukarıya doğru toplumsal hareketl l ğ sağlarlar.
https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/sosyolojiye_giris_1/1/index.html 210/238
11/18/2020 Sosyolojiye Giriş I

Teknoloj k değ ş mler de, servet hareketler n hızlandırarak para temell faktörler n etk s n pek şt reb l r;
ayrıca, şbölümünde yarattığı değ şmelerle toplumsal hareketl l ğ artırab l r. Örneğ n, 20. büzyıl başında
kap tal st toplumlarda hastabakımı, çocuk bakımı, çamaşır yıkama, ütüleme, d k ş, konservec l k g b evde
yapılan şler n h zmet ve endüstr sektörüne geç ş , büyük ş rketler n çoğalmasıyla b rl kte muhasebe de er
tutma, dakt lo ve sekreterl k alanında şgücü taleb n n artışı çok sayıda kadının ücretl şgücüne geç ş n
sağlamıştır. Fakat bütün bu örnekler n olumlu ya da olumsuz anlamlarda farklı değerlend rmelere konu
olduğunu bel rtmek gerek r. Bu gel şmeler, kadınların ekonom k statüsünün yükselmes olarak görülmüş ve
olumlanmıştır. Fakat teknoloj k değ ş mlerle b rl kte ortaya çıkan yen ve daha üst düzeydek n tel kl şlere
geçen erkeklerden boşalan vasıfsız şlere alınmaları neden yle kadınların aslında büyük b r hareketl l k
yaşamadıkları da dd a ed lm şt r. B r başka görüşe göre de; hızlı mak neleşme ve otomasyon, mak neleşm ş
şgücünün ver m n artırarak k tleler ekonom k etk nl kten yoksun kılmış, bunun sonucunda da, söz konusu
k tleler büro, satış ve h zmet alanlarının düşük ücretl şler n görmeye elver şl b r artık-nüfus hal ne
get rm şt r. Kadınlar bu yen k tle meslekler n n deal şgücü kaynağıdır. Bütün bu değerlend rmeler,
teknoloj k değ ş mler n yukarıya doğru hareketl l ğ n tek b r neden olarak alınamayacağını göstermekted r.

A le, yapısal özell kler ne bağlı olarak toplumsal hareketl l ğ kolaylaştırab l r de, engelleyeb l r de. Örneğ n,
servet genell kle a leden kaynaklanan b r hareketl l k faktörüdür. Bu bağlamda 1980’lerde İng l z
m lyonerler n n geçm şler üzer ne b r araştırma yapmış olan W ll am D. Rub nste n’ n Wealth and Inequal ty
n Brat an ([Br tanya’da Zeng nl k ve Eş ts zl k], Londra: Faber and Faber, 1986) s ml çalışmasında elde ett ğ
sonuçları aktarmak belk faydalı olacaktır. “Rub nste n çalışmasını, 1984 ve 1985’te ölen ve arkalarında en az
b r m lyon pound bırakan nsanlara dayandırmıştır. (Yaşayan m lyonerler hakkında güven l r b lg lere
ulaşmak neredeyse mkansızdır.) Rub nste n, babaları varlıklı şadamları ya da toprak sah ler olanların
bugün de, m lyoner saflarının % 42’s n oluşturduğunu bulmuştur. A leler nden madd b r destek alan (üst
düzeylerdek profesyoneller olarak çalışan anne babaları olan) k ş ler b r % 29 daha tutmaktadır.
M lyonerler n % 43’ü, adam başına 100.000 pound kalıt ed nm ş, b r % 32’de 10.000 le 100.000 pound
arasındak b r m ktarı kalıt ed nm şt r. İng ltere’de zeng n olmanın en em n yolu hala, zeng n olarak doğmuş
olmaktır.” 10Öte yandan a le, toplumsallaşmadak rolü neden yle b rey n beklent ler n , yetenekler n ,
toplumsal hareketl l k konusundak tutumlarını bel rlemekte büyük önem taşır.

Okuma Öner ler

Ders notunda d pnotlarda ver len kaynaklar toplumsal değ şme ve toplumsal değ şme kuramları açısından
yeterl n tel kted r. Bu met nler n ncelenmes yle, lg l konulara l şk n daha ayrıntılı b lg lere ulaşmak
mümkündür. Ayrıca burada bahsed len kuram ya da düşünürlere l şk n monograf n tel kl daha pek çok

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/sosyolojiye_giris_1/1/index.html 211/238
11/18/2020 Sosyolojiye Giriş I

çalışma gerek Türkçe’de ve gerekse yabancı d llerde mevcuttur. Bu çalışmaları burada peş peşe sıralamak
buradak amacımızın dışına çıkmak olacaktır. Ek olarak Ç ğdem Kağıtçıbaşı’nın Sosyal Değ şmen n Ps koloj k
Boyutları (Ankara: Sosyal B l mler Derneğ , 1972) eser ne de bakılab l r.

Uygulamalar

T tan k (yön. James Cameron, 1997; oyuncular: Leonard d Capr o ve Kate W nslet) f lm n zley n ve
aşağdak soruları cevaplamaya çalışın.

Uygulama Soruları

“Anthony Heath, yapmış olduğu toplumsal hareketl l k araştırmasında, profesyonellerle yönet c ler n
kızlarının yarısından fazlası, rut n büro şler nde çalışmaktaydı; bunların % 8’den fazla olmayan b r
bölümü, babalarının konumuna benzer b r düzeydek konumlara er şeb l yorlardı. Mav yakalı evlerden
gelen kadınların yalnızca % 1,5’ ne bu tür şlerde rastlanmaktaydı (% 48’ rut n büro şler nde çalışılıyor
olsalar da).”

Heath’ n araştırmasından elde ett ğ sonuçların b r kısmını anlatan bu paragra an hareketle


profesyonel ve yönet c l k şler nde kadınlar ç n b r fırsat açıklığından mı yoksa kapalılığından mı söz
ed leb l r? Tartışınız.

T tan k f lm n n kahramanı –üçüncü sınıf yolcusu- Jack (Leonardo d Capr o) le zeng n sını an Rose
Bukater (Kate W nslet)’ n hayatî mkanları arasındak farklar nelerd r?

Bu karakterler arasındak toplumsal eş ts zl kler , ülkem z n toplumsal tabakalaşma yapısıyla


mukayese ed n.

Benzer şek lde, Cem Karaca’nın ‘Tam rc Çırağı’ adlı şarkısını d nleyerek tahl l ed n z.

Bölüm Özeti

Toplumsal hareketl l k ncelemeler , K. Marx ve John S. M ll’ n 19. yüzyıl ortalarındak yazılarına ve ‘el tler n
dolaşımı’ kuramıyla tanınan V. Pareto ve P. A. Sorok n’ n 20. yüzyıl başlarındak çalışmalarına kadar uzanan
uzun b r sosyoloj k geçm şe sah pt r. Toplumsal hareketl l k üzer ne günümüzdek zeng n sosyoloj k l teratür
eğ t m, toplumsal c ns yet, kültür, kt dar vb. g b daha gen ş b r tartışma le ç çe g rm ş durumdadır.

Toplumsal hareketl l kle lg l modern l teratür, 1945’ten ber bu konudak tartışma k farklı araştırma
programı arasındak çek şmeyle gel şmekted r: B r tara a toplumsal hareketl l ğ , ç nde b reyler n gel r,
eğ t m başarısı ya da sosyo-ekonom k prest je göre sıralanab ld ğ toplumsal h yerarş bağlamında ele alan
araştırmacılar; d ğer tara a, emek p yasaları ve üret m b r mler ç nde hüküm süren l şk lerle tanımlanmış
toplumsal mevk ler kapsayan, bunları sınıf yapısı bağlamı ç ne oturtan araştırmalar bulunmaktadır. 1950’ler

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/sosyolojiye_giris_1/1/index.html 212/238
11/18/2020 Sosyolojiye Giriş I

ve 1960’larda h yerarş k perspekt f egemend ve bu perspekt f z rves ne ABD’de ortaya çıkan statü kazanma
geleneğ yle ulaşmıştı. Ancak 1970’ler ve 1980’ler süres nce sınıfsal çözümleme yaklaşımını ben mseyen
Avrupalı sosyal b l mc ler bu geleneğ daha fazla eleşt rmeye başladılar.

Bu derste toplumsal değ şme kavramı ve toplumsal değ şme kuramlarını büyük, orta ve küçük ölçekte olmak
üzere üçlü b r tasn f çer s nde değerlend rmeye çalıştık. Bütün b r nsanlık tar h n n açıklanması çabasından
toplumdak değ ş mler n mekan zmasını anlamaya ve bet mlemeye çalışan kuramları kısaca ele aldık.
Kolaylıkla görüleceğ üzere, ölçeğ hang düzeyde olursa olsun, bütün kurumlar b r şek lde geleneksel
toplumdan sanay toplumuna, modern topluma geç ş kavrama ve açıklama çabası çer s nde üret lm şlerd r.
Bu kuramlara daha başkalarını eklemek de mümkündür: Modernleşme kuramları g b , küreselleşme
tartışmaları g b ...

1
Anthony D. Sm th, Toplumsal Değ şme Anlayışı, çev. Ülgen Oskay, Ankara: Gündoğan Yay., 1996, s. 13.
2
Bkz. Tom B. Bottomore, Toplumb l m: Sorunlarına ve Yazınına İl şk n B r Klavuz, çev. Ünsal Oskay, 2. baskı,
İstanbul: Beta Basım Yayım Dağıtım A.Ş., 1984, s. 298-312.
2R chard Appelbaum, Toplumsal Değ ş m Kuramları, çev. Türker Alkan, Ankara: Türk ye İş Bankası Yay., tar hs z.
3
Toplumsal değ şme kuramlarının sınıflamasına l şk n bazı örnekler ç n bkz. Alev Erk let, Toplumsal Yapı ve
4
Değ şme Kuramları: Sorok n, Parsons, Dahrendorf, Merton, Ankara: Hece Yay., 2007, s. 257-286.
5Emre Kongar, Toplumsal Değ şme Kuramları ve Türk ye Gerçeğ , İstanbul: Remz K tabev , 1981.
6Emre Kongar, a.g.e., s. 83.

7
Bkz. Internat onal Soc al st Rev ew, Yaz 1964, c. XXIV, sy. 3, s. 85-89’dan kt bas,
http://www.marx sts.org/h story/etol/newspape/ sr/vol25/no03/adhoc.html
(http://www.marx sts.org/h story/etol/newspape/ sr/vol25/no03/adhoc.html) (Er ş m Tar h : 1 Şubat 2013)
8“İlkçağ Yunan felsefes nden bu yana uslamlama, usavurma ve tartışma sanatı; usu doğru, tutarlı ve yönteml b r
b ç mde kullanma, söyleşmey doğru b r şek lde yürütme yöntem ; herhang b r konuda doğruya ya da doğrulara
(hak kate ya da b lg ye) ulaşmak ç n karşıtlıklardan geç p bunları aşarak akılyürütme b ç m . Hegel’le b rl kte,
düşünce le varlığın sav-karşısav-b reş m (tez-ant tez-sentez) aşamalarından geçerek gel şmes ; Marx’la b rl kteyse
bu ‘gel şme’n n yasası le soruşturulma yöntem . (...) XVIII. Yüzyılda Immanuel Kant, d yalekt ğ , b l m n lkeler n n
çel şk l yönler bulunduğunu gösteren çıkarımlarda anarken, XIX. yüzyılda Hegel d yalekt ğe, onun b r tür
uslamlama yöntem olmasından öte, bambaşka b r anlam yükler. Hegel’e göre tüm mantık ve dünya tar h , çsel
çel şk ler aşarken çözülmes gereken yen çel şk ler doğuran d yalekt k b r yol zler. Hegel’ zleyen ve d yalekt ğ
ekonom b l m ne uygulayan Karl Marx ve Fr edr ch Engels se bu d yalekt k anlayışına madd b r zem n önererek
d yalekt k maddec l k adı ver len anlayışa yol açarlar.” Bkz. Abdülbak Güçlü, Erkan Uzun, Serkan Uzun ve Üm t
Hüsrev Yolsal, Felsefe Sözlüğü, Ankara: B l m ve Sanat Yay., 2003, s. 400-401.

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/sosyolojiye_giris_1/1/index.html 213/238
11/18/2020 Sosyolojiye Giriş I

9Göç; son derece karmaşık boyutları olan, neredeyse nsanlık tar h yle özdeş ve tüm toplumları etk leyen b r
toplumsal olgudur. İster gönüllü sterse de zorunlu olsun, ster ülke ç nde sterse de uluslararası boyutta yaşansın
nsanların –b rey veya grup olarak- doğup büyüdükler , bell b r toplumsal çevreye sah p oldukları, aş na
oldukları b r yer terk ed p yabancısı oldukları yerler mekân ed nmek üzere yer değ şt rmeler n fade eden b r
süreç olarak göç pek çok r sk de barındırmaktadır. Göç, b reyler n ya da grupların sembol k veya s yasal sınırların
ötes ne, yen yerleş m alanlarına ve toplumlara doğru geç c veya kalıcı olmak amacıyla yer değ şt rme
eylemler n fade eder. Amaçlarına, alanlarına, göçe sebeb yet veren faktörlere, göçün süres ne, göçmenler n son
yerleşt kler ülkelere, göçmenler n yasal statüler ne, göç eden nsanların n tel kler ne ve göçler n boyutlarına bağlı
olarak pek çok farklı göç türünden bahsetmek mümkündür. Bütün bu yönler yle de göç olgusu sosyoloj , hukuk,
ekonom , coğrafya, s yaset b l m , uluslararası l şk ler vb. g b pek çok sosyal b l m n lg alanına g rer. Y ne
gösterd ğ bu çeş tl l kler n de etk s yle, göç olgusunu b rb r nden farklı b ç mlerde tanımlayan ve açıklamaya
çalışan b rçok farklı göç kuramı üret lm şt r. Y ne bu çerçevede göç ve göçmenlerle lg l olarak b rçok farklı
kavram gel şt r lm ş, göç ve göçmenlerle lg l faal yet yürüten ulusal-uluslararası ölçekl çalışan b rçok farklı resm
ve s v l toplum kuruluşu ortaya çıkmıştır. Farklı b l msel alanlarda göç üzer ne çalışan akadem syenler; göç
olgusunu çalışma hayatı, sınıfsal yapılar, a le yapıları, akrabalık l şk ler , kentleşme, suç vb. g b toplumsal
hayatın pek çok boyutuyla alakalı olarak ncelemekte ve çağdaş toplumların güncel durumlarına l şk n öneml
puçları sunmaktadırlar. Göç, özell kle komşu ülke Sur ye’de yaşayan ç savaş sonrasında ülkem zde de güncel b r
problem alanı hal ne gelm şt r. Ülkem zde göç olgusu üzer ne çalışan pek çok vakıf, dernek ve merkez kurulmuş
ya da var olanlar da etk nl k alanlarını gen şletm şt r. Son yıllarda, ulusal veya uluslararası boyutlarıyla göç
olgusunu nceleyen çalışmaların sayısı da hızla artmaktadır. Göç olgusunu sosyoloj k boyutlarıyla ele alan
başvuru n tel ğ nde b r çalışma ç n bkz. Yusuf Adıgüzel, Göç Sosyoloj s , Nobel Akadem k Yayıncılık, 2016.
10
Anthony G ddens, Sosyoloj , Hüsey n Özel ve Cemal Güzel (yay. haz.), Ankara: Ayraç Yay., 2000, s. 285.

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/sosyolojiye_giris_1/1/index.html 214/238
11/18/2020 Sosyolojiye Giriş I

Ünite Soruları

1. İlerleme, gel şme ve değ şme kavramları arasındak farklar nelerd r? Tartışınız.

2. Toplumsal değ şmen n ortak değerler ned r? Araştırınız.

3. Çatışmacı değ şme kuramları le yapısal-fonks yonel değ şme kuramlarını karşılaştırınız.

4. Karl Marx’ın toplum t pler ne l şk n tasn f n ve toplumsal değ ş m n sebepler ne l şk n


görüşler n tartışınız.

5. Toplumsal değ şme kuramı açısından Max Weber’ n Protestan Ahlakı ve Kap tal zm n Ruhu
s ml çalışmasındak değerlend rmeler n tartışınız.

6. B reysel ve grupsal modeller n toplumsal değ ş m açıklama noktasındak yeterl l kler n , bu


konudak avantajlı ve dezavantajlı oldukları noktaları tartışınız.

7. S zce, yapısal-fonks yonal st kuram b r toplumsal değ şme anlayışına sah p m d r?

8. Çok çalışarak herkes n başarıya ulaşab leceğ düşünces s zce ne kadar doğrudur? Tartışınız.

9. Sınıf farklılıklarının bu yüzyılın büyük b r sorunu olduğunu düşünüyor musunuz? Sebepler n


tartışınız.

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/sosyolojiye_giris_1/1/index.html 215/238
11/18/2020 Sosyolojiye Giriş I

10. S zce Türk ye’dek gençler gelecektek yaşamlarına l şk n neler düşünüyordur? İy mser
m d rler, kötümser m d rler? Tartışınız.

CEVAP ANAHTARI

1. - 2. - 3. - 4. - 5. - 6. - 7. - 8. - 9. - 10. -

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/sosyolojiye_giris_1/1/index.html 216/238
11/18/2020 Sosyolojiye Giriş I

12. TOPLUM VE KÜLTÜR

Giriş

Kültür, sosyoloj n n en lg nç ve gen ş kullanımlı kavramlarından b r tanes d r. Farklı şek llerde anlaşıldığı
edeb ve sosyal b l mler, güzel ve uygulamalı sanatlar ç n özell kle öneml d r. Ayrıca b rçok farklı anlamlar
yüklend ğ gündel k yaşamda da çok farklı şek llerde kullanılır. ‘Kültürlü nsan’, ‘yemek kültürü’, ‘spor kültürü’,
‘futbol kültürü’, ‘rakı kültürü’, ‘mutfak kültürü’, ‘müz k kültürü’, ‘Avrupa kültürü’, ‘İslam kültürü’, ‘Doğu
kültürü’, ‘Batı kültürü’, ‘popüler kültür’, ‘kültür endüstr s ’, ‘kültür-sanat fest valler ’, ‘kültür mantarı’ ve
benzer daha pek çok farklı kullanımıyla gerek günlük hayatımızda ve gerekse de akadem k hayatta,
gazetelerde, telev zyonlarda, nternet sayfalarında, k taplarda hemen her gün defalarca ş tt ğ m z, ne
anlama geld ğ hususunda pek fazla akıl yürütmed ğ m z, z hn m z yormadığımız ve genel olarak herkes n
aynı şey anladığını varsaydığımız b r kavramdır. Fakat ‘kültür ned r?’, ‘kültür ne anlama gel r?’ d ye
sorduğumuzda, kaçınılmaz b ç mde bell noktalarda b rb r ne yaklaşan, bell noktalarda da b rb r nden
g tt kçe uzaklaşan pek çok farklı cevaplar alırız. B r yönüyle çok b ld k, b r yönüyle oldukça muğlak, ele avuca
sığmayan b r sözcük... Bu muazzam tanım ve kullanım sahası kavramı lg nçleşt r rken, öte yandan da bu
anlam çeş tl l ğ kavramı şaşırtıcı ve bel rs z kılmaktadır.

Bu bölümde, kültür kavramını ele almaya çalışacağız. Aşağıdak sayfalarda kültürün ne olduğunu ve nasıl
şled ğ n açıklamaya çalışacağız. Kültür ned r? Kültürün temel unsurları nelerd r? Kültürün d nam kler
nelerd r? Kültür, çeş tler olan b r şey m d r? Küreselleşme çağında kültürün durumu ned r? Ve daha pek çok
soru bu bölümün konusunu oluşturmaktadır.

12.1. Kültürün tanımı ve kökeni

Sözlük anlamı ve köken t bar yle ‘toprağın şlenmes ’ le lg l olan sözcük (İng. culture1, Fr. culture, Alm.
Kultur, Ar. sakaf , Fars. ferheng , Osm. hars, Türkçe. ek n, kültür), antropoloj n n öncü s mler nden Edward B.
Tylor’la b rl kte ‘ nsanî’ alanda kullanılmaya başlanmıştır. Tylor, 1871 tar hl Pr m t ve Culture adlı eser n n lk
paragrafında kültürü şöyle tar f ed yor: “Kültür ya da gen ş etnograf k anlamıyla uygarlık; b lg ler , nançları,
sanatı, ahlakı, hukuku, gelenek-görenekler ve nsanın, toplumun b r üyes olarak ed nd ğ d ğer bütün
yetenekler ve alışkanlıkları çeren karmaşık b r bütündür.” Anthropology (1881)’de Tylor’ın daha da
gel şt rd ğ bu kültür tanımı uzun süre ş gördü. Antropoloj de yaşanan gel şmeler ve nceleme nesnes n n
doğasına l şk n daha ler araştırmalar, sözcüğü hayl zeng n ve karmaşık anlamlara sah p b r kavram hal ne
get rd . Alfred L. Kroeber ve Clyde Kluckhohn, Culture: A Cr t cal Rev ew of Concepts and Def n t ons (1925)

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/sosyolojiye_giris_1/1/index.html 217/238
11/18/2020 Sosyolojiye Giriş I

başlıklı eserler nde, kültürün 164 farklı tanımını ver yorlar. O tar hten günümüze kültür kavramının çer ğ ve
şaret ett ğ alanlar, antropoloj den başka pek çok farklı d s pl n n de kavramı sah plenmeler ve tedavüle
sunmalarıyla b rl kte, kavramın anlamı ve alanı sürekl olarak gen şled ve daha karmaşık b r hal aldı.

Helen Thomas’ın fade ett ğ g b , sosyal b l mlerde kültür aynı zamanda “toplum yer ne kullanılan b r
ter md r”2 Bu anlamıyla kültür, “b r sosyal grubun üyes olunduğu zaman yaşanılan sembol k dünyayı
tanımlayan b r kavramdır.”3 Thomas’ın bu kullanımı, tam da sözcüğün Almanca’dak macerasıyla da
örtüşmekted r. Fransızca’dan ödünç alınan Cultur sözcüğü, 19. yüzyıldan t baren Almanca’da Kultur şekl nde
yazılmaya başlanacaktı. Sözcüğün temel anlamı hala, uygarlaşmış (c v l zed) ve kültürlü (cult vated) olmaya
da r b r sürece l şk n soyut b r anlamda; k nc olarak, nsanın seküler gel ş m sürec n n tanımı olarak,
Aydınlanma tar hç ler tarafından 18. yüzyılın popüler evrensel tar hler nde c v l zat on’u anlatmak ç n
kullanılmaktaydı. Alman tar hç Herder’le b rl kte sözcüğün anlamı bel rg n b r şek lde değ şmeye başlar.
‘Kültür’den “Bundan daha bel rs z b r sözcük, bütün uluslar ve dönemlere uygulanmasından daha aldatıcı b r
şey yoktur.” şekl nde söz eden Herder, “Çağlar boyunca can veren, yeryüzünün dört b r yanındak nsanlar, s z
yalnızca küller n zle toprağı beslemek ç n, en sonunda nesl n z Avrupa kültürü tarafından mutlu ed ls nler
d ye yaşamadınız. Üstün Avrupa kültürü anlayışının ta kend s Doğa’nın büyüklüğüne apaçık b r hanett r”
d yerek yeryüzünün dört b r tarafının Avrupa’ya boyun eğd r lmes ne karşı çıkıyordu. Bu bağlamda da
nsanlık çer s ndek ‘gel şm şl k’ ölçütü olarak kullanılan tek b r ‘kültür’ yer ne, çoğul olarak ‘kültürler’den söz
ed lmes gerekt ğ n , farklı uluslar ve dönemler n özgül ve değ şken kültürler nden, aynı zamanda bell b r
ulus ç ndek toplumsal ve ekonom k grupların özgül ve değ şken kültürler nden de söz etmek gerekt ğ n
fade ed yordu. Romant k hareket ç nde, bu anlam Ortodoks ve egemen mekan k, soğuk, gayr- nsan olarak
n telenen ‘c v l zat on’a b r alternat f olarak daha da gel şt r ld . İlk n ulusal ve geleneksel kültürler , yen halk
kültürü kavramı da dah l olmak üzere şaret etmek üzere kullanıldı. Artık kültür sözcüğü ‘ nsanî’ le ‘maddî’
gel ş m arasında ayrım yapmak ç n kullanılıyordu (kültür-meden yet ayrımı g b ). Sözcüğün kullanım
b ç m n n hayl karmaşık ve yer yer ç nden çıkılmaz b r hal almasına b r örnek olarak; aynı ayrımın, özell kle
‘maddî’ ve ‘manevî’ gel ş m arasındak ayrımın, von Humboldt ve başka düşünürler tarafından, 1900’lere
kadar ters ne çevr lerek kullanıldığını da ekleyel m. Yan maddî gel şmeye karşılık kültür, manevî gel şmeye
karşılık olarak meden yet/c v l zat on sözcüğü kullanıldı. Sonrasında sözcüğün kullanımı n speten berraklaştı:
(1) 18. Yüzyıldan t baren z h nsel, manevî ve estet k gel ş me l şk n genel b r sürec anlatan bağımsız ve soyut
b r tanımlama; (2) ster özgül, ster genel b ç mde kullanılsın, gerek b r halkın, dönem n, grubun ve gerekse de
genel olarak nsanlığın bell b r yaşama b ç m n anlatan bağımsız b r adlandırma. Buna b r de, (3) entelektüel
ve özell kle de sanatsal faal yetler (müz k, edeb yat, res m ve heykel, t yatro ve s nema vb. g b ) anlatan
bağımsız ve soyut b r başka s mlend rmey de eklemek gerek yor. Şu andak en yaygın kullanım belk de bu
g b duruyor.5

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/sosyolojiye_giris_1/1/index.html 218/238
11/18/2020 Sosyolojiye Giriş I

Kültür sözcüğünün anlamlarının fazlalığına rağmen genell kle bu tanımlar üç grupta toplanab l r: “Kültür, (1)
seçk n sanatsal faal yetlere (klas k bale, opera); (2) b r halkın ya da grubun tüm yaşam b ç m ne; ya da (3)
paylaşılan s stemlere ve şablonlara gönder yapacak şek lde kullanılab l r. Bu kategor ler sırayla estet k,
etnograf k ve sembol k kültür tanımları şekl nde anlaşılab l r.”6

Kültür b r yaşam tasarımı ve nsanların davranışlarını koord ne eden ortak anlayıştır.7 Sosyalleşme le
kazanılan kültür, ortak anlayışları paylaşan nsanların b r grup ç ndek davranışlarının ne olması gerekt ğ n
ortaya koyar. Ne düşündüğümüzü, nasıl davrandığımızı ve neye sah p olduğumuzu kapsayan b r sözcüktür.
Hem geçm şle olan bağımız hem de gelecek ç n kılavuzumuzdur. “Kültürün ne olduğunu tamamen anlamak
ç n, hem düşünceler hem de nesneler değerlend rmel y z. Madd olmayan kültür, b r toplumun üyeler
tarafından gel şt r len f k rlerd r ve bu f k rler sanattan Bud st Okulu Zen’e kadar farklılık göster r. Madd kültür
se, tam ters ne b r toplumun üyeler tarafından üret len f z ksel şeylerd r ve bu nesneler koltuktan fermuara
her şeyd r.”8

Kültür, yukarıda bel rt ld ğ üzere, sadece ne yaptığımızı değ l, ne düşündüğümüzü ve ne h ssett ğ m z de


şek llend r r. Bunlar b ze son derece doğal gel r. Yapıp ett kler m z , yanlış da olsa, ‘ nsan doğası’nın b r gereğ
olarak kabul eder z. İnsanın kend yaşam b ç m n ‘doğal’ olarak görmes , yabancı b r kültürün ç ne
g rd ğ nde yaşadığı zorlukların kaynağıdır. Bu zorluk sosyoloj k term noloj de kültür şoku olarak
adlandırılmaktadır.

12.2. Kültürün Öğeleri

Kültürler n heps b rb r nden oldukça farklı olsalar da, heps n n bell semboller , d ller , değerler , nançları ve
normları bulunmaktadır.

12.2.1. Değerler

Amaçlarımızı ve davranışlarımızı bel rlemede b ze ney n doğru, ney n yanlış olduğunu söyleyen
standartlardır. “Değerler, nsanların caz p, güzel ve y olanın ne olduğuna karar ver rken kullandıkları kültürel
olarak bel rlenm ş standartlardır ve genel b ç mde sosyal yaşamın ana hatlarını oluşturmaktadır. (...)
Değerler, nançları destekleyen genel lkelerd r.”9

Değer s stem , b r toplumdak ödül ve cezanın da temel n oluşturur. Değerler s stem , nsan b r k m n
yansıtırlar ve çağdaş nsan deney m üzer nde etk de bulunurlar. Joseph F chter, değerler n “kavramsal
olarak b l nd ğ n , coşkusal olarak yaşatıldığını, ortaklaşa paylaşıldıklarını, c dd ye alındıklarını ve rasyonel
normlar g b kullanıldıklarını” fade eder. Ona göre değerler sosyal eylem n ve düşüncen n hedef veya
nesnes değ ld rler. Değerler aranan şey n kend s değ ld rler, aranan şeyler öneml kılarlar. Değerler , hedef
ve nesneler n yolunu şaret eden normlar ve ölçütler olarak kullanırız. F chter’e göre değerler n bell şlevler
vardır:

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/sosyolojiye_giris_1/1/index.html 219/238
11/18/2020 Sosyolojiye Giriş I

“a) Değerler k ş ler n ve b rl ktel kler n sosyal değer n n yargılanmasında hazır b rer araç olarak kullanılırlar.
Tabakalaşma s stem n olanaklaştırırlar. B rey n çevres n n gözünde ‘nerede durduğunu’ b lmes ne yardım
ederler.

b) Değerler k ş ler n d kkat n sten l r, yararlı ve öneml olarak görülen madd kültür nesneler üzer nde
odaklaştırırlar...

c) Her toplumdak deal düşünme ve davranma yolları, değerler tarafından şaret ed l r. Sosyal olarak kabul
ed leb l r davranışın adeta şemasını ç zerler. Böylece k ş ler de hareket ve düşünceler n ‘en y ’ hang yolda
göstereb lecekler n kavrayab l rler.

d) Değerler k ş ler n sosyal roller n seçmes nde ve gerçekleşt rmes nde rehberl k ederler...

e) Değerler sosyal kontrol ve baskının araçlarıdır. K ş ler törelere uymaya yönelt r, ‘doğru’ şeyler yapmaya
yüreklend r r. Değerler ayrıca onaylanmaya davranışları engeller, yasaklanmış örüntüler n neler olduğuna
şaret eder ve sosyal hlallerden kaynaklanan utanma ve suçluluk duygularının kolaylıkla anlaşılab lmes n
sağlarlar.

f) Değerler dayanışma araçları olarak da şlevde bulunurlar...”10

Değerler elbette toplumdan topluma, kültürden kültüre değ ş r. Sosyal b l mc ler dünya toplumlarının
değerler n tesp t etmeye yönel k olarak küresel ölçekte araştırmalar yapmaktadırlar. Bu genel çalışmaların
b r parçası Türk ye ç n de gerçekleşt r ld . Üstün Ergüder, Yılmaz Esmer ve Ers n Kalaycıoğlu’nun yapmış
oldukları Türk Toplumunun Değerler (İstanbul: TÜSİAD, 1991) başlıklı araştırmalarında elde ett kler ver ler n
ışığında, Türk toplumunun değerler n şu şek lde sıralamaktadır: R skten ve k ş sel g r ş mden kaçınmak;
yakın çevre dışındak lere güvens zl k; kaderc l k; çalışmanın b r zorunluluk olarak görülmes ; çalışma süres n
yoğun olmayan ve kısa tempoda tutmak; kanaatkarlık; rekabetten kaçınmak; p yasa üzer nde sıkı devlet
denet m ; mükemmel ve ad l olduğu kabul ed len lah b r düzen sürdürmek; a le şletmeler dışındak
şletme türler n n ben msenmemes ; ve günlük yaşayıp geleceğ planlamayı gereks z bulmak.11

12.2.2. İnançlar

İnançlar, gerçekl ğ n doğası hakkında ler sürülen dd alar, yan dünya hakkında paylaşılan f k rlerd r.
İnançlar geçm ş n yorumu olab leceğ g b , bugünün açıklaması veya geleceğ n tahm n de olab l rler.
İnançlar, bell durumlarda ne olması gerekt ğ n fade ederler. Örneğ n d n doktr nler b rer nanç
s stemler d r. Ya da s yasal deoloj ler, s yasal arenada ne olması gerekt ğ konusunda bell nançlara
dayanırlar.

12.2.3. Semboller

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/sosyolojiye_giris_1/1/index.html 220/238
11/18/2020 Sosyolojiye Giriş I

Her kültür; bayrak, marka, amblem g b çok sayıda sembol üret r. Sembol, bell b r durumu ya da olayı
anlamlandıran şeyd r. En öneml semboller, kültürel kodların şaretler olarak şlev görürler. İşaretler,
b rb rler le çel şen anlamlar taşıyan sembollerd r. Örneğ n Go man’a göre ‘merhaba’ demek b r toplumsal
karşılamayı başlatan b r ‘açılış’ olmasına karşın ‘hoşçakal’ demek karşılaşmanın ‘kapanması’ anlamına gel r.

12.2.4. Dil

D l, nsanların let ş m ç n kullandıkları anlamlara sah p semboller s stem d r. D ller her b r kend ne özgü b r
kültürü olan toplumun üyeler tarafından kullanılır. Konuşanın sınıfı, c ns yet ve statüsü g b sosyal
değ şkenler, nsanların d l kullanımını etk leyecekt r. Ver l b r s stem olarak kabul ed len d l, lg ler m z ,
nançlarımızı ve algılarımızı d ğer nsanlar tarafından algılanıp yorumlanab lecek sembollere
dönüştürmem z sağlar. D l, kültürü b r kuşaktan d ğer ne aktaran temel kültürel yen den üret m yoludur.

D l-kültür l şk s gerek d l b l mde ve gerekse de sosyal b l mlerde yaygınlıkla kabul ed len b r yaklaşımdır.
Meseley çok dallandırıp budaklandırmadan b r örnek olarak Walter Porz g’ n şu sözünü hatırlamak yeterl
olacaktır: “İnsan topluluklarının başarılarının ve her şeyden önce kültürün mümkün ve var olab lmes n n lk
şartı, d l topluluğudur. Kültür başarılarına rastladığımız her yerde de, onun ön şartı olarak d l buluyoruz...”
12
D ller, pek çok açıdan b r toplumun kültürünü yansıtır. Antropologların, başka toplumları ncelerken yerel
d l öğrenmen n önem ne d kkat çekmeler n n neden de budur. 19. yüzyılda kurumlaşan ve gel şen
mukayesel f loloj n n, d l le kav m ve kav mler n ruhu/kültürü arasında doğrudan b r l şk n n olduğunu,
hatta d l le toplumun aynı şey olduğunu dd a eden ve bu esasa göre dünya toplumlarını tasn f etmes de
y ne aynı sebepleyd . D ller, örneğ n akrabalık l şk ler n , hayvanlar alem n , renkler , y yecekler ve doğal
dünyayı da ç ne alacak şek lde, toplumların çevreler n nasıl tasn f ett kler n ve değerlend rd kler n göster r.
O nedenle kullanılan d l n d lb l msel anlamı kadar kültürel anlamının da –o d l kullanan b reyler tarafından-
karşılıklı olarak anlaşılması sağlıklı b r let ş m n sağlanab lmes ç n son derece öneml d r.

Malum olduğu üzere, b reyler olarak, değerler , normları ve kurumlarıyla şleyen b r toplum ç ne doğarız.
Aynı cümley , konuşandan bağımsız olarak bell kurallara sah p olarak gel şm ş ‘d l s stem ’ ç n de kurab l r z.
B rey n ç ne doğduğu bu toplumsal yapıyı da, d l s stem n de önceden terc h etme ya da bel rleme şansı
yoktur. B rey, -sosyoloj de, ‘k ş n n ç nde yaşadığı toplumun yapma, etme, düşünme b ç mler n
çselleşt rmes olarak’ olarak tanımlanan- sosyalleşmes n de bu yapı ç nde ve en başta da bu ‘d l s stem ’
ç nde gerçekleşt r r.

Toplum le d l arasında son derece karmaşık ve doğrudan b r l şk mevcuttur. Bu anlamda b reyler olarak,
bell kültürel değerler, normlar ve kurumlarla somutlaşmış b r toplum ç ne doğduğumuz g b , aynı zamanda,
söz konusu değerler n b r şek lde ç ne nüfuz ett ğ , onun aracılığıyla doğrudan aldığımız d l ç ne de doğarız.
Kend k ml ğ m z d lde ve d l aracılığıyla nşa eder z. Bu çerçevede Türk toplumu olarak, Türk
kültürü/kültürler tartışılırken doğal olarak d l m z n durumu da öneml olmaktadır.
https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/sosyolojiye_giris_1/1/index.html 221/238
11/18/2020 Sosyolojiye Giriş I

12.2.5. Normlar13

Değerler davranışlara yol gösteren genel lkeler ken, normlar, bell b r durumda nsanların nasıl davranmaları
gerekt ğ konusundak beklent lerd r. Sınıfa sınıf adabına uygun olarak g rmen z, ders adabına uygun olarak
derse katılmanız beklen r. Ders esnasında b r doğum günü part s nde m ş g b davranamazsınız. Normları
d kkate almamak bazı toplumsal rahatsızlıklara yol açar. O nedenle, daha önce h ç g tmed ğ n z, yabancısı
olduğunuz, normlarını b lmed ğ n z ya da z hn n zde farklı b r şek lde kodladığınız b r ortama g rd ğ n zde b r
ted rg nl k, b r kaygı h sseders n z.

Normlar, buyurgan olma özell kler yle kurallara ve düzenlemelere benzerler, fakat normda kuralların resm
statüsü yoktur. Doğru davranış bazen normat f d ye değerlend r len davranıştan farklı olab l r ve bu davranış
eğer var olan normlara göre yargılandığında sapkın olarak değerlend r leb l r.

12.3. Kültür çeşitleri veya kültürel çeşitlilik

Toplumsal hayatın özell kler gereğ , herhang b r ülkede tek b r d l n, tek b r kültürün, tek b r yaşama
b ç m n n mevcud yet n n olduğunu söylemek çok zor. Bu durum, toplum çer s nde ve kültür alanı t bar yle
farklı s mlerle adlandırılan b r çeş tl l k yaratıyor.

B r toplumdak nsanların b r kısmı opera d nler, bale göster s zler, klas k müz k d nler. D ğer b r kısmı
‘Gülhane Konserler ’ne g der, arabesk müz k d nler. B r kısmı Türk Sanat Müz ğ d nler, b r kısmı Türk Halk
Müz ğ , b r kısmı Anadolu Rock, d ğer b r kısmı h p-hop müz ğ d nler. B r kısmımızın g y m kuşamı, toplumun
d ğer b r kısmından ya da genel nden oldukça değ ş k olab l r. Ve bütün bu kes mler, yaptıkları her b r
davranışa bell b r anlam vereb l r. Kend m zce, k m zaman ‘ortak olduğu varsayılan kültürün normlarıyla
ters düşen, çatışan ya da k m zaman hoş görülen b r yaşam tarzı gel şt r r z. Ayrıca bu res m, bütünüyle hayal
ürünü b r şey de değ ld r. z ra sokağa çıktığımızda, hatta a lem zden ve sosyal çevrem zden başlayarak bütün
bu durumlarla karşılaşab l yoruz.

Sosyal b l mlerde, toplumsal hayatta karşılaştığımız ve b r şek lde beğen ya da hoşnutsuzluğumuzu fade
ett ğ m z bu durumlar ç n bell kavramlar, adlandırmalar gel şt r lm şt r: Alt kültür, karşı kültür, popüler
kültür, yüksek kültür, k tle kültürü, halk kültürü g b ... Aşağıda bu kavramlar kısaca tanımlanmaya,
tanıtılmaya çalışılacaktır.

12.3.1. Alt kültür

Toplumun b r kısmını toplumdan ayıran kültürel yapılara ver len s md r. “En bas t anlamıyla ‘alt-kültür’
kavramı toplumdak azınlık (veya alt) grubun değer, nanç, tutum ve yaşam tarzını fade eder. Bu grubun
kültürü, hak m grubunk yle alakalı olsa da ondan farklılaşacaktır. Bugünlerde büyük ölçüde genç nsanların
kültürler yle (1960’ların Mod tarzı g y nenler , rock’çılar, dazlaklar, punklar) rt batlandırılsa da, aynı zamanda

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/sosyolojiye_giris_1/1/index.html 222/238
11/18/2020 Sosyolojiye Giriş I

etn k, toplumsal c ns yet ve c nsel gruplara da teşm l ed leb l r. (...) B r toplumdak kültürler n çeş tl l ğ n
görme mkanı verd ğ ç n alt kültür kavramı öneml d r. Daha öncek gençl k kültürü kavramı, genç nsanlar
arasında tek, homojen b r kültürü varsayma eğ l m göster rken, alt-kültürel yaklaşım özell kle sınıf hatları
boyunca bu kültürün parçalanışına vurgu yapar. ‘Karşı-kültür’ kavramında olduğu g b , ‘alt-kültür’ de egemen
kültüre bell b r d ren ş b ç m n varsayar. ”14

12.3.2. Karşı kültür

Karşı kültür ter m , “egemen kültürün değerler n sorgulayan grupları fade etmek üzere, büyük ölçüde
h pp ler g b orta sınıf gençl k hareketler n n doğuşuna b r cevap olarak 1960’larda cat ed ld . (...) Bugün
genel anlamda karşı-kültür kavramı, egemen kültüre muhalefet eden fakat daha öneml s bunu n speten
açıkça d le get rerek ve düşünerek yapan herhang b r azınlık grubunun değerler ne, nanç ve tavırlarına
teşm l ed leb l r. Şu halde Hır st yanlık d n , lk doğuşunda hak m Yahud ve Roma kültürler ne muhal f b r
karşı-kültürdü.”15

12.3.3. Halk/Folk Kültürü

Halk kültürü ya da folk kültürü, özell kle sanay önces toplumlardak gen ş halk kes mler n n gündel k
kültürünü fade etmek ç n kullanılan b r tab rd r. Görece günümüzdek lerden çok daha homojen b r topluluk
ç nde, çoğunlukla anon m olarak üret len ve nes lden nes le sözlü olarak aktarılan kültüre karşılık gel r.
Halkın yaşamını ve deney mler n doğrudan yansıtan türküler, örneğ n, halk kültürünün t p k örnekler olarak
göster l r. Büyük ölçüde modern önces toplumsal hayatla, başka b r dey şle, tarım toplumlarıyla, sosyoloj k
anlamda geleneksel toplumlarla l şk l olarak görülmekted r.

12.3.4. Kitle Kültürü

Halk tarafından tüket len kültürü fade etmek ç n kullanılan b r tab rd r. Ancak ‘halk kültürü’nden ayrıştığı
nokta, k tle kültürünü halkın kend s n n üretm yor oluşudur. K tle kültürü, devasa b r kültür endüstr s
tarafından t car kaygılarla üret len ama k tlesel düzeyde tüket len kültür ürünler ç n kullanılmaktadır.
Kültür endüstr s tarafından üret len k tle kültürü; hem daha çok tüket m ve kârı, hem de ‘kap tal st
değerler n yen den üret m ’n hedefler. Halk kültürü aşağıdan üret len b r kültür ken, k tle kültürü yukarıdan
dayatılan b r kültürdür. Theodor Adorno’nun fade ett ğ g b , kültür endüstr s daha çok tüket m ve azam kar
peş nde olduğu ç n zeka ve duygu düzey olarak herkese ulaşab lmek amacıyla ‘en düşük ortak payda’yı
hedefler.

12.3.5. Yüksek kültür

Bu tanımlamayla, nsan yaratıcılığının estet k mükemmell k le özdeş olan en üst düzey örnekler ne şaret
eder. Çeş tl sanat b ç mler , edeb yat, klas k müz k, opera vb. yüksek kültüre örnek olarak sıralanır. Yüksek
kültür tanımlaması, b r toplumun ya da meden yet n estet k olarak en güzel ya da muhteşem ürünler olarak
https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/sosyolojiye_giris_1/1/index.html 223/238
11/18/2020 Sosyolojiye Giriş I

kabul ed l r.

12.3.6. Popüler kültür

Yüksek kültüre karşıt ve daha aşağıda b r kavram olarak konumlandırılır. Popüler kültür de, k tle kültürü g b ,
büyük ölçüde kültür endüstr s ürünler nden oluşur. Bu anlamda, gen ş halk kes mler n n tüket m ç n
üret len ve yaygın olarak tüket len b r kültürdür. Gel p geç c d r. Ağzımıza çılan b r parmak bal g b d r. Yüksek
kültürden bu noktada farklılaşır. Z ra yüksek kültürün nsanın olgunlaşmasına, manev gel ş m ne katkıda
bulunduğu var sayılır; oysa popüler kültür nsanı uyutur, gel ş m n durdurur, nsanî özell kler n , becer ler n ,
yetenekler n , hayatının anlamını unutturur, kap tal st s steme tab b rer tüket c hal ne get rd ğ düşünülür.

Yüksek kültür le popüler kültür, aşağı kültür ve k tle kültürü b rb rler nden h yerarş k olarak farklılaştırılırken
bu ayrımların ne kadar gerçekç olduğu da sorgulanmaktadır. Acaba yüksek kültür olarak değerlend rd ğ m z
sanat eserler ne, türler ne gerçekten ‘yüksek’ oldukları ç n m yüksek d yor ve yücelt yoruz yoksa toplumun
seçk nler n n, egemenler n n, para ve prest j sah pler n n o kültüre sah p oldukları ç n m değerl buluyoruz?
Tartışmaya değer b r konu. Theodor Adorno ve Max Horkhe mer’ n ‘kültür endüstr s ’ kavramı üzer nden
yürüttükler tartışma, konunun h ç de tek düze ve bas t b r sorun olmadığını ortaya koyuyor.

12.4. Kültürel İncelemeler: Bir Disiplinin Tarihi16

Kültür üzer ne çalışan sosyologlar ya da -daha gen ş b r adlandırmayla- sosyal b l mc ler homojen b r grup
oluşturmazlar. Farklı kökenlerden beslenm ş s mler mevcuttur. Weber, Durkhe m, Gramsc , Mead g b ‘klas k’
ve Bourd eu, Foucault, Baudr llard g b ‘çağdaş’ pek çok farklı teor k ve metodoloj k geleneklerden gelen
s mler bulunmaktadır.

Kültürü konu ed nen b r sosyoloj alt dalı olarak kültür sosyoloj s ; daha s stemat k, daha sosyoloj k ve daha
poz t v st yaklaşımlar çer s nde bulunan ve kültürün üret m süreçler nden, üret m organ zasyonunda
k mler n ve nasıl bulunduğundan, b r kültür ürünün üret lmes ne, dağıtılmasına ya da yaygınlaştırılmasına
dolayısıyla da değerl olup olmadığına k mler n karar verd ğ ne varıncaya kadar daha z yade kültürel üret m
süreçler üzer ne yoğunlaşan b r alan olarak karşımıza çıkıyor. Bununla aralarında çok da fazla b r fark
bulunmayan fakat neden b r araya gelemed kler pek de açıklanamayan b r başka kavram daha vardır:
Kültürel Sosyoloj .

Bu k yaklaşımın dışında, ara b r konumu terc h eden, metodoloj k ya da teor k olarak bell b r s stemat kten
yoksunlukla karşımıza çıkan ve Kültürel İncelemeler şekl nde adlandırılan b r başka gelenek daha oluştu.
Kültürel İncelemeler, daha z yade, kültürün ve kültürel objen n b zzat kend s üzer ne yoğunlaşan; k nc
olarak da, kültürel ürünün kullanıcıları üzer nde duran b r yaklaşımdır. Genç grupların ve özell kle de şç
sınıfının, madun sınıfların, toplumların, grupların, halkların bu süreçlerden nasıl etk lend kler n kavrama ve

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/sosyolojiye_giris_1/1/index.html 224/238
11/18/2020 Sosyolojiye Giriş I

açıklama çabalarının b r ürünü olarak ortaya çıkmıştır. B r yönüyle de, sanay ülkeler nde yaşanan hızlı
değ ş mler n yarattığı yen koşullarda Marx st teor n n yaşadığı sıkıntıları aşmaya yönel k b r gündem vardır:
B rm ngham’dak İng l z Kültürel İncelemeler Okulu17 g b .

Kültürel ncelemeler, elbette, kültürün ncelenmes d r veya daha da özelde, çağdaş kültürü nceler. Fakat bu,
b z çok da ler götürmez. Hatta, “çağdaş kültür” den len şey n kes n b lg s ne sah p olduğumuz dah
söylenemez. Bu dd ayı d llend renlere göre çağdaş kültür, çok farklı b ç mlerde anal z ed leb l r, örneğ n
sosyoloj k olarak ‘nesnel b r b ç mde’ çağdaş kültürün kurumları ve şlevler –büyük, düzenl b r s steme
a tm ş g b - tanımlanır ya da ekonom k anlamda, kültürel üret m alanındak yatırım ve pazarlamanın etk ler
olarak tanımlanır. Daha geleneksel olarak se, çağdaş kültür, tak p ed len, zlenen, -edeb yat g b - okunan
büyük formlar veya -Godot’u Beklerken ya da Yılanların Öcü g b - özel met nler ya da mgeler –özel nde-
‘eleşt rel b r b ç mde’ nceleneb l r. Sorumuz bak : Kültürel İncelemeler, bu kurumlaşmış formlara kend ne
özgü b r yaklaşım gel şt reb l r m ?

Sorunun kolay b r cevabı yok... Fakat bu d s pl n tarafından gel şt r len anal z formlarıyla tanışmak ç n, lk kez
1950’lerde İng ltere’de görüldüğü dönemdek bu alanı n teleyen k özell kten bahsedeb l r z. Kültürel
ncelemeler; sosyal b l msel poz t v zm ya da ‘nesnelc l k’ten ayrılarak, kültürü tek l yaşamlar (b reysel
hayatlar) le lg s açısından ncelemek anlamında ‘öznelc l k’ üzer ne yoğunlaştı. Alanın başlangıcı olarak
sıklıkla R chard Hoggart’ın The Uses of L teracy (1957) s ml k tabından söz ed l r. Eserde, savaş sonrası
İng lteres nde şç sınıfının yaşamında görülen değ ş kl kler Hoggart’ın k ş sel tecrübeler üzer nden anlatılır.
Hoggart, bu değ ş kl kler n b r b rey n ‘hayatının tüm b ç mler n ve alanlarını’ nasıl etk led ğ n göstermek
stem şt . Ona göre kültür, çok öneml b r kategor yd ; çünkü kültür, tek b r hayat prat ğ n n (örneğ n okuma
eylem n n), -çalışma, c nsel yönel m, a le hayatı vs. g b - pek çok başka hayat prat kler tarafından nşa
ed lm ş büyük b r ağdan koparılıp atılacak, ayrıştırılab lecek b r şey değ ld .

Erken dönem kültürel ncelemeler n k nc ayırt ed c özell ğ , ç çe geçm ş b r çok anal z formundan oluşmuş
olmasıydı. Erken dönem kültürel ncelemeler, toplumların eş ts z b r b ç mde yapılaştığı gerçeğ nden
ürkmed ; z ra b reyler eğ t me, paraya, sağlık h zmetler ne vs. eş t b r b ç mde ulaşamıyorlar. Bu noktada o,
yalnızca görünüşte nesnel olan sosyal b l mlerden değ l, aynı zamanda s yasal meseleler kültürün değer
artışına yönel k çevresel l nt ler olarak düşünen kültürel eleşt r n n, özell kle de edeb eleşt r n n daha esk
formlarından farklılaşır. Kültürel ncelemeler ç n ‘kültür’, zamanda ve mekanda değ şmez b r değere sah p
olduğu varsayılan ‘yüksek kültür’ün b r kısaltması değ ld r. Kültürel ncelemeler n b r d ğer nşa ed c metn ,
Raymond W ll ams’ın Culture and Soc ety, 1780-1950 (1958), ‘kültür’ü ‘toplum’dan ve ‘yüksek kültür’ü
‘yaşamın bütün b r b ç m olarak kültür’den ayırmanın sonuçlarını eleşt ren b r çalışmadır.

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/sosyolojiye_giris_1/1/index.html 225/238
11/18/2020 Sosyolojiye Giriş I

Kültürel İncelemeler, b r nceleme alanı olarak 1950’ler n İng ltere’s nde –en t barlı ve ünlü üyes F. R.
Leav s’ n sm yle anılan b r edeb yat ncelemeler b ç m olan- Leav s zm’den ayrışarak ortaya çıktı. Leav s zm,
P erre Bou rd eu’dan sonra, artık yaygın b r b ç mde ‘kültürel sermaye’ olarak adlandırılan şey yen den-
yayma çabasıydı. Leav s, edebî b lg n n dağıtımı ve daha gen ş ölçekte değer kazanması ç n eğ t m s stem n
kullanmak stem şt , başka b r dey şle, yüksek kültürün şç sınıfı üyeler ne yaygınlaştırılması ç n eğ t m
s stem nden yararlanmayı düşünmüştü. Bunu elde etmek ç n Leav stler, James Joyce veya V rg n a
Wolf’unk ler g b çağdaş eserler dışlayarak ‘kanon’u (klas kler ) oldukça sınırlayıcı b r yorumda bulundular.
Bu eserler n yer ne onlar, Jane Austen, Alexander Pope ya da George El ot’un çalışmaları g b okuyucuların
ahlakî duyarlılıklarını gel şt rmeye yönel k eserler önceled ler; buna da ‘Büyük Gelenek’ adını verd ler.
Leav stler, kültürün bas tçe b r aylaklık faal yet olmadığını hararetle vurguladılar; “Büyük Gelenek” okumak,
daha z yade, “yaşam”ın somut ve dengel duygusuyla olgunlaşmış b reyler n şek llend r lmes demekt onlara
göre. Yaşamın bu duygusuna yönel k temel tehd t “k tle kültürü” olarak adlandırılan şey n sunduğu key en
gelmekteyd . Leav s zm, savaş sonrasında İng ltere’de hak m olan ve kültürel ncelemeler n “sosyal-
demokrat k güç blok”u olarak adlandırdığı şeyle son derece uyumlu d . Savaş sonrasında İng ltere, özel
sektöre hem sosyal olarak –sağlık ve konut g b alanlarda- ve hem de kültürel olarak -eğ t m ve sanat
alanlarında- müdahale eden b r d z hükümet tarafından yönet ld . Eğ t m s stem 1950’ler ve 1960’lar
boyunca rad kal b r şek lde yaygınlaştığında, vatandaşların hassas yetler n b ç mlend rmek ç n Leav s zm’e
başvuruldu.

Kültürel ncelemeler; yazıları, yazıldıktan kısa b r süre sonra orta öğret mde ve yüksek eğ t mde kabul gören
Hoggart ve Raymond W ll ams öncülüğünde Leav s zm’den ayrışarak gel şt . Her k düşünür de şç
a leler nden gelmekteyd ler; her k s de mecbur -eğ t m sonrasında şç ler n eğ t lmes nde öğretmen olarak
görev yapmışlardı. Yürüttükler faal yetler n mah yet ve sonuçlarıyla lg l z h nler nde bell tereddütler ve
şüpheler taşıyarak Leav s zm’ tecrübe ett ler. Öte yandan onlar, bu kanon k met nler n ‘k tle kültürü” olarak
adlandırılan çağdaşlarından daha zeng n olduğunu kabul de etmekteyd ler. Fakat onlara göre; bu Leav sc
kültürel yaklaşıma dayalı uygulamaların b r muhasebes n n yapılması da gerekl yd .

Hoggart’ın The Uses of L terarcy k tabı, “ş zofren k b r k tap” olarak değerlend r lmekted r.18 İlk kısmı, -t car
kültürün ve eğ t m kurumların etk s nden görece korunmuş- geleneksel sanay şç topluluklarına yönel k
sam m b r lg y çer r; k nc kısım se, modern k tle kültürüne yönel k prat k-temell -eleşt rel b r saldırı
üzer nde yüksel r. Hoggart, çalışmasını daha da ler ye götürecek ve l sans-üstü eğ t m verecek b r araştırma
enst tüsü olarak- B rm ngham Çağdaş Kültürel İncelemeler Merkez ’n (Center for Contemporary Cultural
Stud es-CCCS) kurma yönünde çalışmalarını yoğunlaştırdığında, bu eğ l mden bahsetmeye başlamıştı. CCCS,
1950’lerde Hoggart tarafından, çağdaş ve günlük hayata ve özell kle de akadem k çalışmalarda hmal ed lm ş
olan çalışan sınıfların yaşantılarına odaklanarak, geleneksel kültür anlayışını değ şt rmek ve onun dar ve orta
sınıf klas k müz k, geleneksel sanat ve klas k edeb yat takıntısını yıkmak ç n kuruldu.
https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/sosyolojiye_giris_1/1/index.html 226/238
11/18/2020 Sosyolojiye Giriş I

Hoggart, esk yüksek kültürün kutsanıp yücelt lmes n n, gençl k dönemler n n kültürünün hatırlanması
açısından uygun olacağına nanıyordu; z ra hem çağdaş t carî popüler kültürden ayrışmış olarak
durmaktaydı, hem de tehd t altındaydı. N hayet nde İng l z şç sınıfının yaşamı, kültürel ncelemeler n daha
yen gel şt ğ bu dönemde kr t k öneme sah pt ve lg len lmey hak ed yordu. İk nc Savaş önces nde,
1920’ler n başlarından t baren, İng l z ekonom s şs zl kle boğuşuyordu: Bu dönem boyunca şs z nsan
sayısı, asla, b r m lyondan daha az olmamıştı. Hoggart’ın adlandırmasıyla “geleneksel” şç sınıfının arka
planı şte buydu. 1940’ların sonlarındaysa İng l z ekonom s nde st hdam tamdı ve 1950’ler n sonlarından
t baren İng l z ekonom s çok y b r yola g rm şt . İşler devlet sektörüne kayıyordu (1955’de hükümet
harcamaları GDP’n n %36,6’sını oluşturmaktaydı; 1967’de se bu oran %52,2’ye çıkmıştı); küçük şletmeler
yerler n şç ler n yetenekler n ve görevler n daha bas tleşt ren “ford st” üret m tekn kler n kullanan daha
büyük şletmelere bırakmışlardı (1951 ve 1973 arasında 1500’ün üzer nde şç çalıştıran fabr kaların oranı %50
artmıştı). Eşzamanlı olarak, düşük-ücretl beyaz-yakalılar le mav -yakalılar arasındak fark azalıyordu ve
büyük ölçüde 1950’ler boyunca kolon lerden gelen göç, pek çok yerl şç n n artık daha az arzulanan şler
stemeyeceğ anlamına gel yordu. O dönemde şç ler, en azından araba (1950 la 1975 arasında satış oranları 5
kat artmıştı), g y m, yıkama mak neler , buzdolabı, p kap, telefon h zmetler (1945 la 1970 arasında 4 kat
artmıştı) ve heps nden daha öneml s , telev zyon setler (t carî telev zyon İng ltere’de –Hoggart’ın k tabını
yayınladığı yıl olan- 1957’ye kadar yaygın b r b ç mde kullanılamamaktaydı) g b tüket m ürünler n satın
alab lecek düzeyde b r “zeng nl ğe/refaha” ulaşmıştı. N hayet nde, yaygın devlet konutlandırma s stem ,
zorunlu askerl k uygulaması (1958’de kaldırıldı) ve daha az yaygınlıkla, şç sınıfının ayrışmasını mümkün
kılan yüksek eğ t mdek reformlar Hoggart’ın tanımladığı kültürün dağılmasına katkıda bulundu.

Esk çalışan sınıfın komünal hayatının parçalanmasıyla b rl kte, Hoggart’ın The Uses of L teracy’s n tak p
eden kültürel ncelemeler k farklı yolda lerled . Bütün b r yaşam tarzı olarak esk kültür yaklaşımı varlığını
sürdürmekte zorlanmaya başladı: İlg , (pub hayatı, grup-hal nde-şarkı-söylemek, güverc n beslemek, danslar,
kamplarda yapılan tat ller ve den z kenarlarındak d nlenme mekanları vs. g b ) yerel olarak üret lm ş ve
sıklıkla köklü b r geçm şe sah p kültürel formlardan –hem eğ t m s stem aracılığıyla devlet tarafından ve hem
de Theodor Adorno ve Max Horkhe mer’ n “kültür endüstr s ” –yan , teknoloj k olarak yüksek derecede
gel şm ş müz k, f lm ve radyo yayıncılığı- olarak adlandırdıkları şey tarafından yukarılardan b r yerlerden
organ ze ed lm ş b r şey olarak ‘kültür’ anlayışına doğru kaymıştı. Bu odak kayması; Stuart Hall ve Paddy
Whannel’ n The Popular Arts (1964)’da Leav s’ n kanon k edeb yat ç n hasrett ğ statüler ve ht mamı –
özell kle de telev zyon ve rock müz k g b d ğerler gözden düşerken- caz ve f lm g b yen formlara vermeler
g b , daha esk parad gmaların yen den gözden geç r lmes ne yöneld . Çok daha öneml olan husus, kültürü
s yasetten ayrı değerlend ren yaklaşım, Raymond W ll ams’ın sorguladığı g b , yerle b r ed ld . Tar hç E. P.
Thompson, ab dev eser The Mak ng of the Engl sh Work ng Class19 (1968)’da ve başka yerlerde, çalışan b r
sınıf olarak şç sınıfı k ml ğ n n da ma güçlü s yas ve b rb r yle çatışan parçalardan oluştuğunu gösterd : Bu

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/sosyolojiye_giris_1/1/index.html 227/238
11/18/2020 Sosyolojiye Giriş I

k ml k, yalnızca, özel/bell kültürel lg ler n ve değerler n özünden baret değ ld . Esk proletarya kültürünün
parçalanması, güçlü b r şç sınıfı k ml ğ üzer nde yükselen b r s yaset n g tt kçe daha az önem taşımaya
başlaması demekt . Halk, g tt kçe kend s n şç olarak adlandırmaktan kaçınıyordu. İşte böyles b r ortamda
kültürel ncelemeler kuramcıları, c dd b r b ç mde kültürün kend s yasal şlev n araştırmaya ve gücü devlete
doğru kanal ze eden sosyal demokrat k kt dar blokunun b r eleşt r s n sunmaya başladılar.

Stuart Hall’un yönet me gelmes yle b rl kte araştırma merkez çağdaş toplumu, özell kle de gel şmekte olan
gençl k kültürünü anal z ederken sınıf, etn s te ve toplumsal c ns yet n de önem n vurgulayan neo-Marx st b r
çerçeve kullanarak kültür araştırmalarını modernleşt rmeye g r şt . İşç sınıfından gençler n davranışlarının ve
onların l derler n n ‘sess z’ syanlarının anal z ed ld ğ bu yaklaşımda ‘kültürel d ren ş’ kavramı merkezî b r
yere sah pt .

Kültürel ncelemeler, sosyal teor ve s yaset teor s nden gençl k kültürü, k tle let ş m araçları, sınıf çatışması
ve popüler kültür araştırmaları g b b rçok farklı alana kadar uzanan, heps de Thatcher’ın Yen Sağ
hükümet yle lg l kapsamlı ve oldukça eleşt rel tartışmalar çeren sol kanat, neo-Marx st b r yaklaşımın
etk s nde bağımsız b r akadem k d s pl n olarak ortaya çıktı. Kültür araştırmaları ve CCCS bu dönemdek Yen
Sol hareket n ön saflarında yer alıyordu.

B rçok farklı Avrupa geleneğ nden beslenen kültür araştırmaları 60’ların sonu ve 70’lerdek toplumsal, s yasal
ve kültürel ‘devr mler’ ortamında gel şt . Örneğ n, merkez n yaptığı öneml çalışmalardan b r olarak
değerlend r len Tony Je erson’un ed törlüğünü üstlend ğ Res stance Through R tuals: Youth Subcultures n
Postwar Br ta n ([R tüellerle D ren ş: Savaş Sonrası Br tanyasında Gençl k Altkültürler ] 1976) adlı eserde, Hall
ve arkadaşları, farklı ve gençler tarafından gel şt r len –zenc müz ğ yle lg lenenler, Rockçılar, Punkçılar vb.
g b - alt kültürlere odaklandılar. Hall’a göre, bu tutumlar ve yaşam tarzları çeş tl l ğ n n altında ortak b r tema,
modern kap tal zme karşı ortak sınıfsal d ren ş yatmaktadır. Gerek yen şç sınıfı ve gerekse de orta sınıf
gençl ğ , 60’larda ve 70’lerde, farklı şek llerde olmakla b rl kte, temelde kap tal st kontrole muhalefetler n ,
yabancılaşmalarını ve özell kle de ‘[b rey ç n] y ve değerl tek ve normal hayat tarzı kap tal zmd r’ şekl ndek
deoloj k kabulü reddett kler n fade etmeye çalışmışlardır.

1970’ler n başlarından t baren kültür, -CCCS’n n eleşt rel düşünceler n n gel ş m nde öneml b r beslenme
kaynağı olan 1920’ler n ve 1930’ların İtalyan Marx st Anton o Gramsc ’yle b rl kte anılan b r sözcük olan-
“hegemonya”nın b r b ç m olarak d kkate alınmaya başladı. Hegemonya, görünmeyen b rtakım egemenl k
l şk ler n tanımlayan b r kavramdır. Ter m, egemenl k (ya da “madunluk”) süreçler n n yalnızca zorla değ l,
aynı zamanda rıza le de gerçekleşt ğ n fade eder. Gramsc , kavramı, pek çok İtalyanın özgürlüğünü
kısıtlayan Mussol n faş zm n açıklamak ç n özenle gel şt rm şt . Artık kültür, M chel Foucault’nun
“yönet msell k” n b r formu, yan eğ t m s stem n n tamamından çok daha fazla, uyumlu ve “uslu”
vatandaşlar üretmen n b r aracı olarak düşünülmeye başlanmıştı.

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/sosyolojiye_giris_1/1/index.html 228/238
11/18/2020 Sosyolojiye Giriş I

Kültür, yerel komünal hayatların b r fades nden z yade büyük b r egemenl k s stem n n b r aygıtı olarak
anlaşılmaya başlandığında, kültürel ncelemeler kültürün hegemon k etk ler n n b r eleşt r s n sundu. Böyles
b r eleşt r , öncel kle, büyük ölçüde -Stuart Hall ve James Cl ord’un çalışmalarında görüldüğü g b -
sem yot k (göstergeb l msel) anal z formuna dayandı. Bu, bell kurumlar ve medya aracılığıyla bell
somut/tek l mesajlara, “gösterme prat kler ”ne ya da “söylemler”e yayılmış kültürün etk s n n anal z ed lmes
demekt . Daha bas t b r örnek verecek olursak: İşç sınıfı arasında s gara çenler n göstergeb l msel b r anal z ,
s gara çmey b r yaşam-prat ğ olarak, yan b r yolculuk r tüel olması ya da zaman geç rmede kullanımı vs.
bakımından değ l; erkeks l ğ , özgürlüğü ve b r ş gününü b t rm ş olmayı hatırlatan “Marlboro Man” g b
mgeler tarafından üret lm ş b r gösterge olması bakımından ele alacaktır. Göstergeb l m n anal zler n bell
met nler n ya da şaretler n ötes ne gen şletme kapas tes sınırlıydı.

Dönem n kültürel ncelemeler nde karşımıza çıkan k kolun, yan hayatın formlarına vurgu yapan “kültürelc
[kültüral st]” olarak adlandırılan yaklaşım le “yapısalcı” (veya sem yot k/göstergeb l msel) olarak
adlandırılan yaklaşımın son derece saf şeyler oldukları ya da aralarında katı b r zıtlık olduğu
düşünülmemel d r. Fakat 1970’lerde, yapısalcılığın Lou s Althusser’ n düşünceler üzer nde yen den
yükselmes yle, Jacques Lacan’ın gel şt rd ğ ps koanal t k yaklaşım tarafından desteklenen katı b r b ç m
ortaya çıkmıştı. Bu teor ye göre, b reyler deoloj ler n kurgularıydı. Burada deoloj (“ırkçı deoloj ” g b ) tasv p
etmed ğ m z nançlar değ ld ; fakat çok daha yaygın b lg ve değerler m z , “sağ-duyuyu” nşa eden söylemler
ve mgeler d z s anlamında kullanılmaktaydı. Bu argümanı lerletecek olursak, deoloj , devlet n ve
kap tal zm n devr m tehd d olmaksızın kend s n yen den üretmek ç n ht yaç duyduğu b r şeyd r. Tam da
Hoggart ve W ll ams ç n olduğu g b , ‘devlet n tarafsız olduğu’ dd asının doğru olmadığını dd a ederler;
fakat bu defa klas k olarak daha Marx st gerekçelerle bu fadey tekrarlarlar: Çünkü devlet (kap tal zm veya
kap tal st devlet), kap tal zm ç n zorunlu olan –sınıf farklılıkları vb. g b - sömürücü “üret m l şk ler ”n
koruma altına alır. Althusser’e göre, hak m deoloj kend s n gerçekte s yasal, bell b r gruba dayalı ve her an
başka şeylere dönüşeb l r (başka b r şeylere dönüşmeye açık) olan şey değ şt rerek “doğal”, evrensel ve
ebedî b r şey olarak sunar. Bununla b rl kte, hak m deoloj s yasetle ya da ekonom yle de sınırlanmaz; onun
b r nc l rolü s v l hayatın, özell kle de çek rdek a len n ve heps nden öneml s her b r b rey n “b r c k” ve
“özgür” olduğuna da r muhayyel b r resm n nşa etmekt r. İdeoloj ; sosyal l şk ler n b reysel özgürlük ve
otonomluk üzer ne aşırı vurgularda bulunan b r resm n üreterek gerçek l şk ler ve dayanışmayı parçalar.
Althusser’e göre; b reyler, deoloj yle tanımlanırlar; çünkü kend ler n n deoloj n n ç nde güçlü ve bağımsız
olarak resmed ld kler n görürler: Yen yetme b r del kanlı (ya da gerçekten b r yet şk n), kend s n Marlboro
Man olarak resmedeb l r. Egemen sosyal değerler, k ml k oluşturmanın bu b ç m aracılığıyla çer l r. Bu
noktada teor ye ps koanal z dah l olur. Argüman devlete göre y ne bas tt r: B reyler kend ler n egemen
deoloj n n aynasında görürler ve “hadım ed lme korkusu”nun tahr k ed ld ğ b r süreçte “babanın yer n
alma” b ç m olarak k ml k alırlar.

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/sosyolojiye_giris_1/1/index.html 229/238
11/18/2020 Sosyolojiye Giriş I

1970’ler boyunca Çağdaş Kültürel İncelemeler Merkez ’n n yaptığı çalışmaların zeng nl ğ n burada ele alma
mkanımız yok. Fakat özell kle üç öneml çalışmaya burada kısaca değ nmek gerek r. B r nc s , Paul W ll s
Learn ng to Labour (1977)’da katılımcı gözlem tekn ğ n kullanarak şç okulundak b r grup as genç üzer nde
çalıştı ve ‘daha y b r ş bulmana yardımcı olacak b lg y sana öğrett ğ ç n öğretmene taat et’ yaklaşımının
redd üzer ne kurulu ‘karşı-okul kültürü’nü nasıl ürett kler n ortaya koydu. Kend s nden söz edeceğ m z k nc
çalışma olan Dav d Morley’n n The ‘Nat onw de’ Aud ence (1980) başlıklı eser , zley c lere l şk n lk etnograf k
araştırmalardan b r d r. 1960’ların sonu ve 1970’ler boyunca yayın olarak zlenen b r BBC magaz n programı
olan ‘Nat onw de’ programının zley c k tles üzer ne yaptığı bu etnograf k çalışma, medya üzer ne çalışan
kültürel ncelemeler çer s nde b r kırılma özell ğ taşıyordu. Morley’ye göre, met nc yaklaşım sınırlı olmaya
ve yeters z gelmeye başlamıştı, dolayısıyla mevcut sem yot k yaklaşımların dışına çıkmak gerekmekteyd .
Morley, programı kend s n ‘takd m ed len b r şey’ olarak kodladı. Yan , program ‘hak m yet l şk ler çer s nde
kurgulanmış’ b r şeyd r. Z ra program kend s n değerlerden azade, objekt f ve n ha otor te olarak sunmak
suret yle, sunulan malzemen n yorumlanmasında zley c ler n olası yorumlarını çarpıtmakta, bel rlemekte ve
sınırlandırmaktaydı. Merkez n tar h nde öneml b r yere sah p olduğu düşünülen üçüncü çalışma, yukarıda
kend s nden kısaca bahsett ğ m z Tony Je erson’un ed törlüğünü üstlend ğ Res stance Through R tuals:
Youth Subcultures n Postwar Br ta n’d r.

B rçok farklı Avrupa düşünce geleneğ nden beslenen Çağdaş Kültürel İncelemeler Merkez ’n n kültürel
ncelemeler yaklaşımı ve özell kle de neo-Marx st çerçeves 1970’ler n sonunda bazı s yahî yazarların ve
özell kle de fem n stler n t razlarıyla karşılaşmışsa da, Merkez’ n yaptığı şey, kültür kavramını sosyoloj k
anal z ve tartışmaların merkez ne taşımak ve bunu sadece rad kal Marx st b r eleşt r yle değ l, Batı Avrupa’nın
başka yerler nde gel şt r len post-modern görüşlerle, yan st l, davranış b ç m ve k ml ğ n yanı sıra sınıf ve
grup çatışmasına odaklanan görüşlerle harmanlamaktı.

Kavramları ve kuramsal yaklaşımlarıyla Kültürel İncelemeler, artık, çağdaş sosyoloj n n kabul gören b r
parçasıdır ve başlangıçtak marj nal konumunun aks ne günümüzde pek çok ün vers tede akadem k b r
d s pl n olarak kurumsallaşmış durumdadır. Rüştünü spatlamış b r alan olarak, kend müfredatına ve
st kamet n bel rleme mkanına sah p b r d s pl nd r.

Okuma Öner ler

Kültür konusuyla lg l olarak d pnotlarda künyeler ver len eserler öneml d r. Raymond W ll ams’ın Kültür
(çev. Ertuğrul Başer, İstanbul: İlet ş m Yay., 1993) başlıklı k tabında ‘kültür’ kavramının gel ş m n , fakat
özell kle de kültür ürünler n n üret m ve dağıtım süreçler ndek mekan zmaları tar hsel b r süreç çer s nde
ayrıntılı b r şek lde sunmuştur. Köksal Alver ve Necmett n Doğan’ın derlem ş oldukları Kültür Sosyoloj s
(Ankara: Hece Yay., 2007) kültür sosyoloj s n n alanına ve sorunlarına l şk n değerl makaleler çer yor. Ph l p
Sm th’ n Kültürel Kuram (çev. Sel me Güzelsarı ve İbrah m Gündoğdu, İstanbul: Bab l Yay., 2005)

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/sosyolojiye_giris_1/1/index.html 230/238
11/18/2020 Sosyolojiye Giriş I

fonks yonal zm, yapısalcılık, Marks zm vb. g b farklı sosyoloj kuramlarının kültür konusuna yaklaşımlarına
l şk n başvuru eser n tel ğ nde b r çalışmadır. Theodor Adorno’nun Horkhe mer le b rl kte kaleme aldığı
K tleler n Aldatılması olarak Aydınlanma ve Kültür Endüstr s Kültür Yönet m (çev. N hat Ülner, Mustafa Tüzel
ve Elç n Gen, İstanbul: İlet ş m Yay., 2007) modern sanay toplumunda kültür ürünler n n şlev , üret m ve
sanay l şk ler bağlamında son derece öneml b r çalışmadır. Bu çalışma üzer nde yukarıda fade ett ğ m z
üzere, sonrak dersler m zde ayrıntılı b r şek lde durmaya gayret edeceğ z. Kültür-sanat alanının gel ş m ne ve
çağdaş durumuna l şk n olarak İlet ş m Yayınları’nın Al Artun ed törlüğünde hazırlamış olduğu ‘sanathayat’
d z s nden çıkan – s mler n burada veremeyeceğ m z- çok sayıdak eser, kültür ve sanat teor s , kültür
ürünler n n dağıtımı, pazarlanması, müzayede ve galer mekan zmaları vs. konularıyla lg lenmek steyenler
ç n vazgeç lmez önemde b r kaynak n tel ğ nded r.

Bölüm Özeti

Bu derste kültür ve toplum l şk s n ele almaya çalıştık. Kültür konusunu daha da devam ett rmek mümkün.
Özell kle kültür alanında yaşanan çağdaş tartışmaları burada tanıtmak ve değerlend rmek mümkün
olab l rd . Bu bağlamda, Frankfurt Okulu (Eleşt rel Teor ) düşünürler n n, özell kle de Adorno’nun kültür
konusuna yaklaşımlarının ve gel şt rd kler kültür endüstr s kavramının, A. Gramsc ’n n ‘hegemonya’
kavramının ve bu kavram etrafında gel şt rd ğ modern topluma l şk n tahl ller n n, P erre Bourd eu’nun
çalışmaları ve elbette B rm ngham Kültürel İncelemeler Merkez ’n n çalışmalarının değerlend r lmemes b r
eks kl k olarak görüleb l r.

Kültür, toplumun üyeler ne ortak bağlar ve b z duygusu sunmaktadır. Böylece toplumun bel rl yönler n ,
d ğer b reylerle benzer şek lde görürüz. B rl kte yaşama duygusunun gücü, paylaşılan kültürün oranıyla da
alakalıdır.

Toplumsal hemen her şey yöneten kurallar olarak normlar, sosyal hayatımıza yön ver rler. Normlar,
b reylerce paylaşılan ortak geleneksel davranışlardan doğarlar. Norm hlaller , kabul ed leb l r davranışların
sınırlarını bel rler ve toplum tarafından doğru ya da yanlış olarak tanımlanan semboller pek şt r rler
(örneğ n, bayrak sembolü).

Etn k ve kültürel çeş tl l ğ n fazla olduğu toplumlarda, gruplar arasında (alt-kültürler, karşıt-kültürler vb. g b
yapılar aracılığıyla) normat f çatışma ht mal de yüksek olacaktır.

Kültür ya da normlar, h ç değ şmezm ş g b durmalarına rağmen, b reyler n ve grupların etk leş mler ve
b rçok farklı süreçler n etk ler net ces nde uzun vadede de değ ş kl kler göstermekted r.

1
Helen Thomas, “Kültür/Doğa”. çev. İhsan Çapçıoğlu, Chr s Jenks (ed.), Temel Sosyoloj k D kotom ler, İhsan
2
Çapçıoğlu (çev. ed.), Ankara: B rleş k Yayınev , 2012, s. 176.

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/sosyolojiye_giris_1/1/index.html 231/238
11/18/2020 Sosyolojiye Giriş I

3
Helen Thomas, aynı yerde.
4
Raymond W ll ams, a.g.e., s. 107-110.
5
Her b r ülken n bu tür faal yetler düzenleyen Kültür Bakanlığı -ya da benzer - b r kurumu mevcuttur. Türk ye’de,
örneğ n, Kültür ve Tur zm Bakanlığı vardır. 1971’de, aslında, Kültür Bakanlığı sm yle kurulmuştu. 1977’de M ll
Eğ t m Bakanlığı le b rleşerek M ll Eğ t m ve Kültür Bakanlığı sm n almıştı. 1982 yılında, MEB’ndan ayrıştırılarak
Tur zm ve Tanıtma Bakanlığı le b rleşt r lerek Kültür ve Tur zm Bakanlığı hal ne geld yse de 1989 yılında k
bakanlık tekrar ayrıldı. 2003 yılında bu k bakanlık tekrar b rleşt r ld ve bugünkü hal n aldı.
6Laura Desfor Edles, Uygulamalı Kültürel Sosyoloj , çev. Cumhur Atay, İstanbul: Bab l Yay., 2006, s. 5-6.
7Veysel Bozkurt, Değ şen Dünyada Sosyoloj : Temeller, Kavramlar, Kurumlar, 7. Baskı, Bursa: Ek n Yay., 2011, s. 91.
8
John M. Mac on s, Sosyoloj , V ldan Akan (çev. ed.), Ankara: Nobel Yay., 2012, s. 60.
9
John J. Mac on s, a.g.e., s. 66.
10
Joseph F chter, Sosyoloj Ned r?, çev. N lgün Çeleb , 2. Baskı, Ankara: Att la K tabev , 1991, s. 150.
11Araştırma metn ne www.tesev.org.tr adres nden ulaşılab l r. Dünya değerler araştırmasının başlangıcı, Avrupa
Toplulukları Kom syonu’nun, topluluk üyes devletler n kamuoyunun s yasal, ekonom k, toplumsal ve kültürel
konularında değer, tutum ve davranışlarını araştırmak üzere ‘Eurobarometer’ adını verd kler b r sosyal b l m
araştırması başlatma kararı verd ğ 1970’lere kadar uzanmaktadır. 1981’de projen n lk çalışması 25 ülkede
gerçekleşt r ld . Burada söz konusu ed len Türk ye le lg l çalışma bu projen n toplamda üçüncü, Türk ye’de
gerçekleşt r len k nc araştırmadır.
12
Walter Porz g, D l Denen Muc ze, c. II. çev. Vural Ülke, Ankara: Kültür ve Tur zm Bakanlığı Yay., 1986, s. 6.
13
Norm, b r marangozluk alet olan ‘gönye’n n Lat nce karşılığı olan ‘norma’ sözcüğü le aynı kökten türem ş b r
sözcüktür.
14Andrew Edger ve Peter Sedgw ck (ed.), Kültürel Kuramda Anahtar Kavramlar Sözlüğü, çev. Mesut Karaşahan,
İstanbul: Açılım K tap, 2007, s. 358.
15
Andrew Edger ve Peter Sedgw ck, a.g.e., s. 90-91.
16
Bu kısım, büyük ölçüde şu met nlerden yararlanılarak kaleme alınmıştır: S mon Dur ng, “Introduct on”, S mon
Dur ng (ed.), The Cultural Stud es Reader, 2. Baskı, Londra ve New York: Routledge, 1999, s. 1-28; Armand
Mattelart ve Ér k Neveu, Kültürel İncelemelere G r ş, çev. Hüsnü D ll , İstanbul: İstanbul B lg Ün vers tes Yay.,
2007.
17
Tak p eden sayfalarda Kültürel İncelemeler alanının oluşumuna ve gel ş m ne l şk n kısaca da olsa b r
değerlend rme yapılmaya çalışılmaktadır. Kültürel İncelemeler’ n marx st teor le olan l şk s üzer ne eleşt rel b r
değerlend rme ç n bkz. Terry Eagleton, Kuramdan Sonra, çev. Uygar Abacı, İstanbul: L teratür Yay., 2004.
18
Bkz. S mon Dur ng, “Introduct on”, S mon Dur ng (ed.), The Cultural Stud es Reader, s. 3.
19
Türkçes : İng l z İşç Sınıfının Oluşumu, çev. Uygur Kocabaşoğlu, İstanbul: B r k m Yay., 2004.

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/sosyolojiye_giris_1/1/index.html 232/238
11/18/2020 Sosyolojiye Giriş I

Ünite Soruları

1. Kültür, toplum, m llet ve ülke g b kavramları tanımlayınız. Aralarındak farkları ve


benzerl kler değerlend r n z.

2. Alt kültür, karşı kültür, yüksek kültür, popüler kültür kavramlarına çevren zden örnekler
ver n z. Eşlemeler n z n gerekçeler n tartışınız.

3. “Hem Durkhe m, hem de Weber ç n d n b r anlam s stem olarak toplumun olduğu kadar
kültürün de temel b r b leşen d r.” cümles n tartışınız.

4. “Kültürün yüksek kültür le özdeşleşt r lmes seçk nc l kt r.” sözünü tartışınız.

5. K tle kültürü le popüler kültür b rb r n n yer ne kullanılab len kavramlar mıdır? Neden?

6. “Popüler kültür le yüksek kültür arasındak sınır günümüzde bel rs zleşmeye yüz tuttu.”
cümles n tartışınız.

7. En çok zled ğ n z TV haber programını, sunum tarzını ve kullandığı üslubu d kkate alarak
anal z ed n z.

8. Türk ye’de yaygın olarak karşılaşılan gençl k alt-kültürler n göz önüne alarak, çler nden
b r s n kültürel ncelemeler n çalışma yöntem n ve bakış açısını d kkate alarak anal z ed n z.

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/sosyolojiye_giris_1/1/index.html 233/238
11/18/2020 Sosyolojiye Giriş I

CEVAP ANAHTARI

1. - 2. - 3. - 4. - 5. - 6. - 7. - 8. -

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/sosyolojiye_giris_1/1/index.html 234/238
11/18/2020 Sosyolojiye Giriş I

13. SONUÇ YERİNE

Giriş

İnsanlar, tar h boyu, ç nde yaşadıkları gruplar ve toplumlar üzer nde gözlemde bulunmuş, düşünceler ler
sürmüşlerd r. İlk dersler m zde fade ett ğ m z üzere, müstak l b r nceleme nesnes olarak ‘toplum’u merkeze
alan b r d s pl n olarak sosyoloj n n ortaya çıkışı se ancak 19. yüzyılda mümkün olab lm şt r.

Sosyoloj n n hang koşullar altında ortaya çıktığı, hang toplumsal problemler hang değerler doğrultusunda
çözmek ç n uğraş verd ğ , bu hedef doğrultusunda zaman ç nde ne tür özell kler kazandığı lk dersler m zde
üzer nde durmaya çalıştığımız konulardı. Y ne bu süreçte, söz konusu hedefle doğrudan alakalı olarak gerek
mevcut toplumsal kr zler n köken n ve sebepler n aramaya dönük bugüne ve geçm şe dönük uğraşlar ve –
meşru yet n bugüne ve geçm şe dönük araştırmaların b l msel olduğu ve dolayısıyla ulaşılan sonuçların
evrensel geçerl l ğe sah p b l msel yasalar olarak görülmes nden alan- gerekse de toplumun mevcut kr zler n
çözmüş olarak gelecekte nasıl b r şek l alab leceğ –ve hatta alması gerekt ğ - çerçeves nde pek çok sosyal
teor ortaya çıkmıştı. Bu teor ler n b r kısmını ortaklıkları ya da benzerl kler neden yle aynı tara a
toplayab l r z; ancak geçm şte ve günümüzde gel şt r len sosyal teor ler n b r kısmı da b rb r ne karşıt,
b rb r yle çatışır, çel ş r değerlend rmelere ve çer klere sah pt r.

Bu durum, her şeyden önce b ze, b r b l m anlayışı çerçeves nde hareket ed yor, bell yöntemsel kurallara
r ayet etmek zorunda olsak b le, aynı nceleme nesnes yle lg l olarak aynı sonuçlara varmak zorunda
olmadığımızı göster yor. Başka b r dey şle, yalnızca tek b r sosyoloj yapma tarzı yok. Bu durum, toplumsal
l şk lere, toplumsal olgulara ve sorunlara farklı b ç mlerde yaklaşma konusunda b ze büyük b r özgürlük
alanı sağlar.

Sosyoloj n n geçm ş nde s yaset felsefes , tar h felsefes , evr m konusundak b yoloj k teor ler ve toplumsal
koşullar hakkında nceleme ve araştırma yapmayı gerekt ren toplumsal ve s yasal reform hareketler n n
etk s n bulmak mümkündür. Bunlar arasından özell kle k tanes , tar h felsefes ve toplumsal araştırmalar
sosyoloj ç n özel b r öneme sah pt r.

İnsanlığın gel ş m n aşamalar hal nde tasn fleme ve mevcut duruma hang safhalardan geç lerek gel nd ğ ne
l şk n b r merak ve b lg lenme steğ Batılı düşünürler ç n özell kle öneml oldu. Bu çabanın, aynı zamanda,
Batılı düşünürler ç n mevcut durumlarını açıklamada kullanacakları bell b lg ler de beraber nde get receğ
açıktır.

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/sosyolojiye_giris_1/1/index.html 235/238
11/18/2020 Sosyolojiye Giriş I

Sa nt-S mon ve özell kle de Hegel’ n bu alandak katkıları d kkat çek c d r. Tar h felsefes n n sosyoloj ye felsef
düzlemdek katkısı gel şme ve lerleme nosyonlarıyla, b l msel alandak katkısı se tar hsel dönemler ve
toplumsal t pler tasn fler vb. kavramlar bağlamında oldu. Toplumu, ‘s yasal b r topluluk’ ya da devletten ayrı
b r kavram hal ne get renler de tar h felsefec ler olmuştur.

Sosyoloj de k nc öneml unsuru, k farklı kaynaktan gelen toplumsal araştırma sağlamıştır. B r nc s , doğa
b l mler n n yöntemler n n ‘beşerî’ alanların ncelenmes nde uygulanab leceğ ne ve uygulanmak gerekt ğ ne,
‘beşerî’ olguların sınıflandırılab leceğ ne ve ölçüleb leceğ ne olan nancın güçlenmes d r. İk nc s se,
toplumsal sorunlara duyulan lg d r. Doğa b l mler n n yüksek prest j ve toplumsal reform hareketler
sayes nde toplumsal araştırma ve ncelemeler, toplumu konu ed nen bu yen b l m dalı çer s nde de öneml
b r konum kazandı.

İlk dersler m zde Tom Bottomore’dan alıntıladığımız b r paragra an hareketle, lk dönem sosyoloj s n n bell
başlı özell kler ne d kkat çekmeye çalışmıştık. Bu dönem n en öneml özell kler nden b r tanes , sosyoloj
alanında f k r ler süren düşünürler n çok kapsamlı tezler ler sürmüş olmalarıdır. Sosyoloj n n kurumlaşma
dönemler nde bu yaklaşım, özell kle de – kt satçılar, tar hç ler, s yaset b l mc ler vb. g b - bell konularda
uzmanlaşmış akadem syenler tarafından eleşt r lmekted r. Ancak günümüzde b le sosyoloj n n, lk dönem
sosyoloj s n n bu özell ğ nden bütünüyle vazgeçt ğ n söylemek zor görünüyor.

İlk dönemde sosyoloj ye yönelt len eleşt r ve t razlar, sosyoloj n n d ğer sosyal b l mlere yardımcı olmaktan
z yade, onların sonuçlarından kend steğ doğrultusunda serbestçe yararlanmak, onları absorbe etmek ve
belk de sömürmek g b b r amaç güttüğü şekl ndek önyargıdan kaynaklanıyordu büyük ölçüde. Sonrak
dönem n sosyologları, böyle b r ht ras sah b olmadıklarını açıkça fade ett ler.

Örneğ n Durkhe m, sosyoloj n n bağımsızlığını özell kle vurgulamaya özen göstermes ne ve lg leneceğ
olguları bel rlemeye özel b r önem vermes ne karşın, sosyoloj n n ans kloped k b r b l m olmaması gerekt ğ n
de düşünür; aynı şek lde, d ğer b l mlerden bütünüyle zole olması gerekt ğ düşünces nde de değ ld r.

Raymond Aron, German Soc ology (Londra, 1957) adlı eser nde, ans kloped k n tel ğ nden dolayı sosyoloj n n
Almanya’da başlangıçta kabul görmed ğ n fade eder. Bu ülkede, başka ülkelerdek g b sosyoloj n n
nceleme alanının tanımlanması çabasıyla şe başlanmış ve bu doğrultuda S mmel’ n etk s yle toplumsal
yaşam ‘b ç mler ’ d ye soyut b r b l m kurulmaya çalışılmıştır. Bu yöndek çabalara karşı, Marx ve Marx zm’ n
etk s yle, tar hsel yorumlamaya ve kültür sosyoloj s ne yönel k lg var olmaya devam etm şt r. Bu durumun
zler Weber’ n yazılarında bulunab l r.

Klas k sosyologların yen b l m dalının alanını ve yöntemler n oluşturmaya, ana toplumsal olguları araştırıp
açıklayarak, bu b l m n değerl ve öneml olduğunu göstermeye ve bu yen b l m dalını d ğer d s pl nlerle
l şk lend rmeye çalıştıklarını söyleyeb l r z. Ancak çağdaş sosyoloj n n bazı açılardan bu yaklaşımları b r

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/sosyolojiye_giris_1/1/index.html 236/238
11/18/2020 Sosyolojiye Giriş I

kenara bıraktıklarını ve farklı alanlara yöneld kler n de fade etmek gerek r. Talcott Parsons ve tak pç ler n n
eserler nde ve çalışmalarında karşımıza çıkan bazı kavramsal şemalar gel şt r lmeye çalışılmış, b r tara an da
anlamsız ve boşuna yapılmış çalışmalar olarak değerlend r leb lecek kadar küçük ve dar çerçevel sorunlar
etrafında çalışmalara, toplumsal araştırma tekn kler n n kullanımına abartılı b r ehemm yet atfed lm şt r.
Bununla paralel olarak, sosyologlar d ğer b l mler n lg göstermed kler ve bu nedenle de sosyoloj n n -dar
anlamda- konusu sayılan bell konulara lg göster lm şt r. 1953-1954’te Amer kan sosyoloj s nde yapılan
ncelemeler üzer ne yapılan b r nceleme, çalışmaların sayısal olarak k alanda yoğunlaştığını
göstermekted r: Kent ve kentsel topluluklar üzer ne araştırmalar ve a le ve evl l k kurumu üzer ne yapılanlar.

Bu eğ l mler, b r dereceye kadar, sosyoloj ye bağımsızlık kazandırmak, profesyonel b r n tel ğe er şt rmek ve


akadem k b r d s pl n olarak b l msel b r karakter sağlamak arzusundan da güç almıştır. Prat kte se,
toplumsal hareketl l k konusundak çalışmalarda olduğu g b bazı gerçek gel şmelere rağmen, başka b r
yönde b r sonuç doğurdu: Sosyoloj n n gerek toplumsal düşünceye veya gerekse prat ktek toplumsal
sorunların çözümlenmes ne yaptığı katkıların değer hakkında kuşku duyulmaya başlanmıştır.

Hatta 1960’ların sonları t bar yle ‘sosyoloj n n b t p b tmed ğ ’ sorgulanmaya başlanmıştır. Ancak gerek
ABD’de ve gerekse de Avrupa’da gel şen sosyal b l m araştırmaları, farklı b r yönde sosyoloj n n gel şmes n
sağlamıştır. Sosyologlar b r kez daha toplumsal yapının temel görünümler ve yapı değ ş mler sorunları
üzer nde durmaya, endüstr yel toplumun temel özell kler n ncelemeye, b l m ve tekn k alanlarındak hızlı
gel şmeler n toplumsal sonuçlarını araştırmaya, toplumsal hareketler n ve devr mler n kökenler n ve
yaratab lecekler sonuçları düşünmeye, endüstr leşme ve ekonom k gel şme sürec n rdelemeye
başlamışlardır. Bu yen tutum sayes nde, toplumsal olgulara karşı daha sorgulayıcı, daha muhal f b r
yaklaşımı ben msem şler, lk sosyologların sosyoloj anlayışlarına yaklaşmışlar, yaşadıkları toplumun tek
düze yorumlanması ya da toplumsal olgu ve olayları sadece ç nde bulundukları an t bar yle sınıflandırmakla
yet nen sosyoloj anlayışını yeters z bulmaya başladılar. Bu yen anlayışın bel rt ler nden b r toplumların
tar hsel gel ş m konusuna karşı yen den lg göster lmes olmuştur. D ğer , b r nc s yle de yakından lg l olan,
topluma l şk n b r genel teor olarak yepyen b r b ç mde güçlenmes ve yayılmasıdır.

Sosyoloj , sosyal antropoloj le b rl kte, toplumun bell b r tek yanını değ l de, toplumsal hayatı b r bütün
olarak ele almak steyen, toplumu oluşturan toplumsal gruplar ve kurumlar arasındak dokusal l şk ler
ncelemeye kalkışan lk b l m dalıdır. Sosyoloj n n temel anlayışı ya da yönet c deası, bu açıdan, toplumsal
yapıdır: Bel rl b r toplumdak eylem ya da davranış formları arasındak s stemat k karşılıklı- l şk lerd r.
Sosyoloğun daha önceler amp r k araştırmalardan çok, felsefî tasarımlarla kavranmaya çalışılan toplumsal
hayatın öneml yanlarıyla lg lenmes de bu noktaya bağlanmaktadır: A le ve akrabalık l şk ler , d n ve ahlak,
toplumsal tabakalaşma, şeh r hayatı.

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/sosyolojiye_giris_1/1/index.html 237/238
11/18/2020 Sosyolojiye Giriş I

Yaygınlaşmaya başlayan yen antropoloj k araştırma yöntemler n n de etk s yle, toplumların tar hsel
gel şmeler önemsenmeye, bel rl tek b r toplumun toplumsal hayatını tam olarak tasv r edeb lmek ç n
karşılaştırmalı çalışmalara g r şmek stemed ler. Öte yandan, sosyologlar zaten kuruluşlarını tamamlamış –
ekonom , s yaset b l m, hukuk, d nler tar h vb. g b - b l m dallarıyla b rl kte çalışmak zorunda kalmışlar;
toplumsal hayatın bel rl kurumları ya da alanları le toplumsal yapının d ğer öğeler (örneğ n d nsel ve
ekonom k hayat, mülk yet, sınıflar ve s yaset) arasında l nt ler göstererek ve çeş tl tar hsel dönemlerde ya
da çeş tl toplum t pler nde bu l nt ler n devamlılığını ya da değ şkenl ğ n açıklamak ç n mukayesel
araştırmalar yapmanın taşıdığı önem göstermekle başla başına öneml b r katkıda bulunmuşlardı. Son
dönemde se sosyoloj le sosyal antropoloj arasındak mesafe g tt kçe azalmaya başlamıştır. Bunun öneml
sebepler nden b r , sömürgelerden yen yen ulusların oluşması ve ekonom k yönden gel şmem ş bu ülkeler n
hızla gel şmek stemeler d r. Bu durum yen sorunlar yaratmıştır. Bu sorunların anlaşılması, kavranması,
çözümleneb lmes ç n hem geleneksel toplum b ç mler hakkında b lg ye, hem de endüstr leşmen n
toplumsal sürec hakkında tar hsel ve mukayesel b r görüşe sah p olmak gerekmekted r.

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/sosyolojiye_giris_1/1/index.html 238/238

You might also like