You are on page 1of 19

See discussions, stats, and author profiles for this publication at: https://www.researchgate.

net/publication/374730571

İMAR YOLUYLA İŞGAL KARŞITI “KURUCU MEKANSAL PRATİKLER” FİLİSTİN


ÖRNEĞİ

Conference Paper · October 2023

CITATIONS READS

0 104

1 author:

Ahmet Gün
Istanbul Technical University
21 PUBLICATIONS 43 CITATIONS

SEE PROFILE

All content following this page was uploaded by Ahmet Gün on 28 October 2023.

The user has requested enhancement of the downloaded file.


XIII Uluslararası Sinan Sempozyumu, 27-28 Nisan 2023,
Trakya Üniversitesi, Edirne

İMAR YOLUYLA İŞGAL KARŞITI “KURUCU MEKANSAL PRATİKLER”: FİLİSTİN ÖRNEĞİ

AHMET GÜN1
1
İstanbul Teknik Universitesi, Mimarlık Fakültesi, 34437, Istanbul, Türkiye
* E-mail: ahmetgun@itu.edu.tr, Tel +90 5067163716

ÖZET

Mimarlığın -ve daha genel anlamda- mekânsal pratiklerin toplum üzerindeki rolü uzun dönemden beri
tartışılmaktadır. Filistin’de son yarım yüzyılda mimarlık ve genel “imar faaliyetleri” kolonyal mekânsal
pratiklerin bir aracı haline gelmiştir. Bu noktada “imar yoluyla işgal” pratikleri İsrail devletinin yürütmüş
olduğu “uzun vadeye yayılan” planlı bir mekânsal üretim stratejisinin başat aktörü olmaktadır.
Tamamlandığında bölgeyi dünyanın en büyük açık hava hapishanesi haline getirecek ve hatları yasal
olarak tanımlanmış izleri takip etmeyen “Batı Şeria Duvarı”nın inşa edilmesi, her yıl sayıları giderek
artan ve Filistinlilerin yerleşim alanları üzerinde gerçekleştirilen imar planları, İsrail’in Kibbutzim
politikası çerçevesinde yüzlerce kadim Filistin köyünün yıkıntıları üzerinde inşa ettiği illegal kasabalar
ve kentler, bölgenin yerel ve gerçek sahiplerine karşı mülksüzleştirme ve yerinden etme pratikleri
olarak sıralanmaktadır. Bu süreçte mimarlar “bilerek veya bilmeyerek” bu sürecin bir parçası haline
gelmekte ve bölgedeki imar faaliyetleri ve mesleğin etik kodları toplumsal düzlemde sorgulanmaktadır.
Diğer taraftan bu işgalci imar pratiklerine karşı Filistin’de yaşam alanları işgal edilen yerli toplulukları
savunmak ve desteklemek amacıyla toplumsal bir “sorumluluk” faaliyeti olarak bir dizi “kurucu &
dekolonyal mekansal pratikler” yürütülmektedir. Mimar ve plancıların oluşturduğu araştırma
merkezleri, sivil toplum organizasyonları ve çeşitli insiyatiflerin başını çektiği oluşumlar, imar yoluyla
işgal pratiklerini belgeleyerek resmi kurumlarla paylaşmakta ve kamuoyu oluşturmakta, savaşın
yaralarını sarmak için bölgede evleri yıkılan insanlarla işbirliğine giderek bu insanların yaşam alanlarının
tasarlanması ve yeniden inşa edilmesine yönelik mesleki yardımda bulunmakta ve mimarlık ve
planlama araçlarını kullanarak illegal yıkım ve yeni yerleşim pratiklerinin durdurulmasına yönelik
faaliyetler yürütmektedir. Bu çalışmada Filistin’deki mekansal pratiklerin izi sürülmekte ve bu
kapsamda “imar yoluyla işgal pratiklerinin” analiz edilmesi ve bu işgalci mekan pratiklerine karşı
geliştirilen “kurucu/dekolonyal mekansal pratiklerin” incelenmesi hedeflenmektedir. Çalışmada
özellikle son 10 yılda uluslararası kamuoyu ile geniş bir ağ kurmaya başlayan Forensic Architecture,
DAAR (Decolonizing Architecture Art Residency) ve APJP (Architects and Planners for Justice in
Palestine) gibi organizasyonların yürüttüğü faaliyetler sonucunda birçok alanda somut kazanımlar elde
edildiği ve alandan yürütülen mimarlık aksiyonlarının planlı toplumsal ayrıştırma ve mülksüzleştirme
pratiklerine karşı önemli bir çözüm alanı sunduğu sonucuna varılmıştır.
Anahtar Kelimeler: Eleştirel Mekansal Pratikler; Dekolonizasyon; Mimarlık; Filistin.

ABSTRACT

The role of architecture—and more generally—spatial practices on society has long been debated. In
the last half century, architecture and general "construction activities" have become a tool of colonial
spatial practices in cultural basins such as Palestine. At this point, the practices of "occupation through
reconstruction" have become the leading actor of a planned spatial production strategy that is
"spreading over the long term" carried out by the Israeli state. The construction of the "West Bank

Mimarlık ve Sorumluluk / Architecture and Responsibility


XIII Uluslararası Sinan Sempozyumu, 27-28 Nisan 2023,
Trakya Üniversitesi, Edirne

Wall", which will make the area the world's largest open-air prison when completed and whose lines
do not follow legally defined traces, the development plans on Palestinian settlements, whose
numbers are increasing every year, hundreds of ancient Palestinians within the framework of Israel's
Kibbutzim policy. Illegal towns and cities built on the ruins of his village are listed as dispossession and
displacement practices against the local and real owners of the region. In this process, architects
“knowingly or unknowingly” become a part of this process, and the development activities in the
region and the ethical codes of the profession are questioned at the social level.

On the other hand, a series of "constitutive & decolonial spatial practices" are carried out as a social
"responsibility" activity in order to defend and support the indigenous communities whose living
spaces have been occupied in Palestine against these occupier construction practices. Research
centers formed by architects and planners, non-governmental organizations and various initiatives
document the occupation practices through zoning, share them with official institutions and create
public opinion. provides assistance and carries out activities aimed at stopping illegal demolition and
new settlement practices using architectural and planning tools. In this study, the spatial practices in
Palestine are traced and in this context, it is aimed to analyze the "occupation practices through
reconstruction" and to examine the "constitutive/decolonial" spatial practices developed against these
occupying space practices. In the study, concrete gains were obtained in many fields as a result of the
activities carried out by organizations such as Forensic Architecture, DAAR (Decolonizing Architecture
Art Residency) and APJP (Architects and Planners for Justice in Palestine), which have started to
establish a wide network with the international public in the last 10 years, and that the architectural
actions carried out in the field have been determined. It has been concluded that it offers an important
solution area against planned social segregation and expropriation practices.

Keywords: Critical Spatial Practices; decolonization; Architecture; Palestine

1. GİRİŞ

Mekansal pratiklerin toplumlar üzerindeki sosyal ve politik rolü uzun dönemden beri süregelmektedir.
Bu noktada bir kesim mimarlığın politik ajanda ile doğrudan bir bağının olduğu savını benimserken;
diğer bir kesim ise mimarlık pratiklerinin arzu etse bile böyle bir güce muktedir olamayacağını iddia
etmektedir. Bu tartışmaların en “somut” hale geldiği coğrafyalardan biri ise yaklaşık 75 yıldır tecrit,
abluka ve işgalci mekansal pratiklere sahne olan Filistin topraklarıdır. Özellikle 1967’de gerçekleşen “6
Gün Savaşı” sonrası mimarlık ve daha genel anlamda “imar faaliyetleri” üzerinden Filistin’de kolonyal
ve yıkıcı mekansal pratikleri icra edilmektedir. Bu noktada “işgalci güç” İsrail “imar yoluyla işgal”
pratiklerini geniş bir “ulus devlet sınırı” kurma ajandası üzerinden bir devlet kimliği inşa etmek için bir
araç olarak kullanmaktadır. Tamamlandığında bölgeyi dünyanın en büyük açık hava sahası haline
dönüştürecek “Ayırma Duvarı”, İsrail’in gerek Yahudi yerleşimlere mekan tahsis etmek gerekse de
Filistinlilerin yerleşim alanları arasındaki bağlantıyı kesmek amacıyla kurdukları “yerleşim alanları”,
Filistinlilerin yaşadıkları bölgeleri birbirinden ayıran ve Filistinlilerin kullanma haklarının bulunmadığı
“otoyollar, tüneller ve bağlantı yolları”, uluslararası olarak tanınan Ateşkes Hattının (Yeşil Hat) Filistin
tarafında kalan ve önce güvenlik ve askeri nedenlerle işgal edilip sonra seyrek yerleşimlere açılan ve
bölgenin en hakim tepelerine yayılan “gözetleme yerleşkeleri” ve tüm bunları gerçekleştirmek için
gerçekleştirilen yıkımlar, boşaltmalar, kazılar ve zorunlu sürgünler bu “yıkıcı pratiklerin” temel
aksiyonlarını oluşturmaktadır. Bu süreçte mimarlar “bilerek veya bilmeyerek” bu sürecin bir parçası
haline gelmekte ve bölgedeki imar faaliyetleri ve mesleğin etik kodları toplumsal düzlemde
sorgulanmaktadır.

Mimarlık ve Sorumluluk / Architecture and Responsibility


XIII Uluslararası Sinan Sempozyumu, 27-28 Nisan 2023,
Trakya Üniversitesi, Edirne

Diğer taraftan -özellikle de son 20 yılda- bu “yıkıcı/işgalci” imar pratiklerine karşı işgal edilen ve hakları
ellerinden olan bölge sakinlerinin haklarını savunmak ve mekanda adaleti sağlamak amacıyla bir dizi
“kurucu & dekolonyal mekansal pratikler” icra edilmektedir. Özellikle Filistinli, İsrailli ve Batılı
mimarların eşgüdümünde yıkım karşıtı kamuoyu oluşturma, işgal pratiklerinin mimarlık araçları
kullanılarak belgelendirilmesi ve resmi yetkililere sunulması, mülteci bölgelerinde öğrenme
çevrelerinin ve eğitim tesislerinin kurulması, savaşın yaralarını sarmak için bölgede evleri yıkılan
insanlarla işbirliğine giderek bu insanların yaşam alanlarının tasarlanması, işgalci gücün koyduğu
malzeme tedarik ambargosuna karşı çevreci, sürdürülebilir malzemelerin geliştirilerek mekansal
ihtiyaçların karşılanması gibi faaliyetler yürütülmektedir1. Bu çalışmada Filistin’deki mekansal
pratiklerin izi sürülmekte ve bu kapsamda “imar yoluyla işgal pratiklerinin” analiz edilmesi ve bu işgalci
mekan pratiklerine karşı geliştirilen “kurucu/dekolonyal” mekansal pratiklerin incelenmesi
hedeflenmektedir. Bu noktada yıkıcı imar faaliyetlerinin belirli tematik kategoriler halinde
sınıflandırılması ve bunlara cevap niteliğinde sahada kısıtlı imkanlarla yürütülen “kurucu” mekansal
pratiklerin haritalandırılmasına odaklanılmaktadır. Bu hedef doğrultusunda çalışma kapsamında
sahadaki pratiklerin incelenmesi amacıyla literatür taraması ve içerik analizi yöntemlerinden
yararlanılmıştır.

Çalışmanın devamı şu şekilde ilerlemektedir: Çalışmanın 2. Bölümünde Filistin bölgesinde yaşanan


sorunların tarihsel arkaplanına ilişkin kısa bir inceleme yapılacak ve arkasından işgalci güç tarafından
bölgede yürütülmekte olan “yıkıcı imar pratiklerine” dair bir kesit ortaya konulacaktır. Çalışmanın 3.
Bölümünde ise bölgedeki mimarların öncülüğünde yürütülmekte olan “kurucu mekansal pratikler”
irdelenecektir. Çalışmanın 4. ve son bölümünde ise bölgedeki “yıkıcı” faaliyetlere karşı oalrak yürütülen
mekansal pratiklerin sağladığı potansiyeller ve olanaklarına dair genel bir değerlendirme sunulacaktır.

2. TARİHSEL VE KAVRAMSAL ARKA PLAN

2.1 Filistin Meselesine İlişkin Tarihsel Bir Okuma

4 asıra yakın bir dönem Osmanlı İmparatorluğu tarafından yönetilen Filistin toprakları 1. Dünya Savaşı
ile birlikte İngiliz güçlerinin eline geçmiştir. Filistin sorunu bu dönemle başlayarak günümüze kadar
gelmiştir. İngiliz manda idaresi 1948 yılına kadar devam etmiş ve bu tarihte bölgeden çekilmeye karar
vermiştir. 1948’de İsrail Devleti kurulmasının ardından İsrail bu savaşı kazanırken Filistin’deki
toprakların çoğunluğunu işgal etmiş, Mısır Gazze Şeridi’ni, Ürdün ise Kudüs Eski Şehri’ni ve Şeria
Nehri’nin batısını almıştır (Cleveland, 2008) 1949 yılında taraflar arasında Yeşil Hat olarak bilinen
ateşkes hattı oluşturulmuştur (Şekil 1). Bu hat 1967 öncesi İsrail ile şu anda işgal altında bulunan sınırı
refere ederken, uluslar arası kamuoyu tarafından 1949 sınırları veya “Ateşkes Sınırları” olarak
tanınmaktadır (Url-1).

1 Yazar tarafından Filistin’de yürütülen sanat ve mimarlık pratiklerinin çatışma önleyici rolü üzerine odaklanan bir çalışma 2016
yılında yayınlanmıştır (Gün, 2016). Önceki araştırmada ağırlıklı olarak sanat pratiklerinin toplumsal bütünlüğü sağlamadaki
rolüne olanklanırken bu çalışmada konunun kapsamı ve odağı değiştirilmiş ve yıkıcı ve kurucu mekansal pratikler üzerinden
eleştirel bir okuma yapılmaktadır.

Mimarlık ve Sorumluluk / Architecture and Responsibility


XIII Uluslararası Sinan Sempozyumu, 27-28 Nisan 2023,
Trakya Üniversitesi, Edirne

Şekil 1:1949 yılında oluşturulan ateşkes hattı. Haritada yeşil taralı çizgiler içerisinde kalan bölgeler
(Batı Şeria ve Gazze Şeridi) Arap toprakları olarak belirlenirken; kalan bölge İsrail tarafına bırakılmıştır
(UN OCHA, 2011).

Bölgede 1967 yılında meydana gelen ve “6 Gün Savaşı” olarak adlandırılan savaşta İsrail kendisini
çevreleyen Arap devletlerine karşı savaşı kazanmış ve bu savaşta Ürdün’ün elinde bulunan Doğu Kudüs
ve Batı Şeria’nın İsrail güçlerinin eline geçmesi sonrası bölgedeki tüm Filistinliler “mülteci” durumuna
düşmüştür (Cleveland, 2018). Bu savaş sonrasında sonrasında bölgedeki Müslümanlara olan baskı
artmış ve başta tarihi bölgeler olmak üzere birçok bölgeye saldırılar düzenlenmiştir (Kurşun ve Aydın,
2018). O dönemde başlayan saldırılar günümüze kadar devam etmiştir. Bu süreçte imar politikaları
yoluyla bölgenin demografik yapısının değiştirilerek çogunlugu sağlama hedefi güdülmüştür. Bu
noktada bölgeye yerleşimci aktararak “yerelleştirme” politikası işgalci gücün ana “yıkıcı” pratiğinin
temelini oluşturmaktadır (Weizman, 2016). 2008'de Gazze üzerine gerçekleştirilen hava saldırılarıyla
evler, tarım alanları ve kamu yapıları bombalanmış ve zeminde ise tank ve buldozerler ile yıkımlar
yapılmıştır (Hayeem, 2009). Benzer durum 2014’te tekrar etmiş ve halihazırda abluka altında bulunan
Gazze’ye yapılan saldırılar sonucunda yüzlerce sivil hayatını kaybetmiş, 500.000’e yakın Gazzeli göç
etmek zorunda kalmış, 190 cami, 143 okul bombalanmış ve 200.000’e yakın insan UNWRA
sorumluluğundaki bölgelere taşınarak yaşam mücadelesi vermek zorunda kalmıştır (Url-2).

Bölgede yarım asrı geçen saldırı ve işgal pratikleri gündelik yaşamın bir parçası haline gelmektedir.
İşgalci güç bölgedeki nüfusunu arttırmak için resmi kanallar üzerinden yapılan birçok anlaşmayı “imar
yoluyla işgal” pratikleri ile çiğnemektedir. Çalışmanın bir sonraki bölümünde İsrail’in özellikle Batı Şeria
ve Doğu Kudüs üzerinde yürütmüş olduğu “kolonyal/yıkıcı” mekansal pratiklere dair bir inceleme
yürütülecektir.

2.2.İmar Yoluyla İşgal Pratikleri

İsrail’de yürütülen mimarlık faaliyetleri üzerinden yürütülen mekansal işgal pratiklerini siyasi ve askeri
stratejilerden ayrı düşünmenin zor olduğunu ifade eden Abe Hayeem (2010), bölgenin 1947’de
%44’ünün Filistinlilere ait olduğunu günümüzde ise Filistinlilerin bölgenin %10’una karşılık gelen irili
ufaklı parçalar haline getirilmiş yaşam alanlarında yaşamak zorunda bırakıldıklarını ifade etmektedir
(Şekil 2).

Mimarlık ve Sorumluluk / Architecture and Responsibility


XIII Uluslararası Sinan Sempozyumu, 27-28 Nisan 2023,
Trakya Üniversitesi, Edirne

Şekil 2: 1918’den günümüze Filistin ve İsrail topraklarındaki değişim. Haritada turkuaz renkte
gösterilen alan Filistin bölgesini temsil ederken siyah bölge ise İsrail tarafını temsil etmektedir (Url-3).

Günümüzde Filistindeki mekansal pratikler için meslek etiğini tartışmaya açarak kamuoyu oluşturmayı
ve işgalci mekansal pratikleri belgeler toplayarak yetkililerle paylaşarak mekanda adalet sağlama
misyonunu üstlenen Architects and Planners for Justice in Palestine (APJP) örgütünün kurucusu da olan
Hayeem (2009) bölgede yürütülen işgalci pratikleri şu şekilde sıralamaktadır:

• Bölgedeki aşırı dinci grupların Doğu Kudüs, Silwan, Şeyh Jarrah ve Hebron gibi önemli
bölgelerde Filistinlilerin evlerini gasp etmesi

• Yahudi Milli Fonu’nun (JNF) bölgede inşa edilmesi planlanan birçok illegal yerleşim bölgesi ve
çiftlik alanını fonlaması

• Yeşil Hattın iki ayrı bölgesinde (bir bölgesi illegal olarak inşa edilen alan) bulunan işgalci
yerleşimleri yeni kasabalar, tarım alanları ve su akiferleri ile birbirine bağlama politikasının
güdülmesi

• Batı Şeria’daki illegal yerleşimlerin stratejik olarak tepeler üzerinde inşa edilmesi sonucu bu
yerleşimlerin Filistinli yerleşimlere tepeden bakan domine edici bir varlığa bürünmesi ve ihtiyaç
duyulduğunda gözetleme kulelerine dönüşmesi (Şekil 3).

• Tepelerin çeşitli yerleşim alanları kurarak sivil/askeri strateji ülkenin güvenlğinin sivil araçları
olarak kullanılması

Mimarlık ve Sorumluluk / Architecture and Responsibility


XIII Uluslararası Sinan Sempozyumu, 27-28 Nisan 2023,
Trakya Üniversitesi, Edirne

Şekil 3: İsrail tarafının stratejik amaçlar doğrultusunda bölgenin hakim noktalarına konumlandırdığı
yerleşimler (Souza, 2014).

Yeşil hat sınırlarının ötesinde illegal olarak inşa edilen yerleşimler yüzölçümü olarak küçük bir bölgeye
yayılsa da konumlandıkları alanlar stratejik açıdan büyük öneme sahiptir. İsrail tarafı bu yerleşimlerin
formu ve konumlarında yaptıkları manipulasyonlarla Filistinlilerin dolaşım alanlarını bölmekte birçok
köyün çevresini kuşatmakta ve stratejik bir denetim mekanizması kurmaktadır (Weizman, 2016).
Bunlara ek olarak bölgede kurulacak Filistin Devleti'nin önünü kesecek bir hamle olarak yerleşimlere
paralel baypas yolları inşaatları yürütülmektedir. Bu yolların inşası bir taraftan Batı Şeria'daki küçük
yerleşimler arası bağın kopmasına neden olurken diğer taraftan Doğu Kudüs'ü Batı Şeria'dan ayırmakta
ve işgalci gücün kendi toprak bütünlüğünü de sağlamış olmaktadır (Kişmiroğlu ve Köymen, 2021).
2002 yılında ise İsrail bölgedeki güvenlik gerekçelerini öne sürerek Batı Şeria Duvarının (Ayırma Duvarı)
inşasına başlamıştır. Tamamlandığında 713 kilometre uzunluğunda olacak olan bu duvar2, bölgede
yaşayan Filistinlilerin durumunu konaklamanın yanı sıra ticaret, eğitim vb. açılardan olumsuz
etkilemektedir. Bu duvar 1949 tarihli Yeşil Hattı kendi toprakları boyunca takip etmemiş ve Filistinlilerin
yaşadığı Batı Şeria bölgesindeki birçok yerleşim alanını İsrail tarafına geçirmiştir (UN OCHA, 2022) (Şekil
3).

2 Birleşmiş Milletlerin Aralık 2022 verilerine göre ilgili duvarın %65’i tamamlanmıştır (UN OCHA, 2022)

Mimarlık ve Sorumluluk / Architecture and Responsibility


XIII Uluslararası Sinan Sempozyumu, 27-28 Nisan 2023,
Trakya Üniversitesi, Edirne

Şekil 4: 1949 yılında Uluslararası Anlaşmalar çerçevesinde belirlenen Ateşkes Hattı (Yeşil Hat) ile
İsrail’in bu hattı ihlal ederek inşa ettiği Ayırma Duvarı (Bordo ile gösterilmiştir) (UN OCHA, 2022).

Birleşmiş Milletler İnsani İşler Koordinasyon Ofisi (UN OCHA, 2022), Ayırma Duvarının etkilerini şu
şekilde sıralamaktadır:

• Ayırma Duvarı: beton duvarlardan, çitlerden, kum hendeklerden, elektronik gözetleme


sisteminden, tampon bölgelerden, karakollardan ve çeşitli askeri kontrol noktalarından
oluşmaktadır.

• Yeşil Alan ile Ayırma Duvarı arasında illegal bir şekilde oluşturulan “Dikiş Bölgesi” (Seam Zone)
adı verilen bir alan oluşturulmuştur. İllegal yerleşimlerin 71 tanesi (işgal yerleşimlerindeki
nüfusun %85’i) burada bulunmaktadır. Bu bolgede yasayan 11.000 Filistinli kendi evlerinde
yaşamak izin özel izin almaları gerekmektedir.

• Batı Şeria’nın diğer bölgelerinde bulunan 150 Filistinli topluluk Dikiş Bölgesi’nde yer alan tarım
alanlarına erişebilmek için özel izin almaları gerekmektedir.

• Çiftçiler 69 tanımlanmış kapıyı kullanarak tarım alanlarına erişebilmektedir. Çogu tarım alanına
sadece Ekim ve Kasım aylarında ve günün belirli saatlerinde erişim izni tanınmaktadır.

• Duvarın %85’i Filistinlilerin bölgesi olan Batı Şeria’dan geçmektedir ve Doğu Kudüs de dahil
olmak üzere bölgenin %9’unu izole etmektedir.

Mimarlık ve Sorumluluk / Architecture and Responsibility


XIII Uluslararası Sinan Sempozyumu, 27-28 Nisan 2023,
Trakya Üniversitesi, Edirne

İsrail’de mimarlık ve askeri pratiklerin yakın ilişkisi dikkat çekmektedir. Konuyla ilişkili araştırmalar
yapan Mimar Eyal Weizman, 1968 yılından beri askeri eğitimin okuma listesinin başta Gilles Deleuze,
Felix Guattari ve Guy Debord gibi mimarlık kuramcılarının metinlerinin bulunduğunu ifade etmektedir.
İlgili araştırma kapsamında mülakat yürüttüğü askeri yetkililer teorilerin var olan paradigmalar ve
nereye gitmek istedikleri arasındaki boşluğu tanımlamak için çok önemli olduğunu ve bu kapsamda
özellikle mimarlık kuramlarından yararlandıklarını ifade etmektedir (Weizman, 2006).

Bütün bunların yanı sıra alanda üretilen tekil mimari pratikler de bölgedeki yıkıcı mekansal pratiklere
eklemlenmektedir. Moshe Safdie’nin aşırı dinci Elad gruplarının yerleştirilmesi için planladığı ve hayata
geçirildiğinde bölgedeki işgalci yayılmayı ve mekansal parçalanmayı tetikleyecek olan Davut Kenti planı
(Şentek, 2015), Mamila Müslüman mezarlığı üzerine inşa edilen “Hoşgörü Müzesi”3 alandaki “yıkıcı”
mimari pratikler arasında gösterilmektedir.

Bölgede yerin üzerinde yapılan işgalci yıkım ve yeni-imar faaliyetlerine yerin altında eski Yahudi tarihine
ait mekansal ögeleri bulma arayışı eklenmektedir. Bölgede yapılan arkeolojik kazılar yerel bir İsrail ulus
kimliğini ve hafızasını inşa etmek için araç olarak kullanılmaktadır. Bu noktada arkeolojik kazılarla bir
taraftan bölgenin Yahudilere ait olduğuna dair kanıtlar aranırken diğer taraftan yürütülen bu kazılar
çoğunlukla Filistinlilerin halihazırda yaşamış oldukları mahallelerin yıkılması sonucunda
gerçekleştirilmektedir. Eski müslüman mahallesi olan Davut kentinin arkeolojik sit alanı olarak açılması
ve Burak Duvarına (Ağlama Duvarı) komşu olan ve 800 yıllık tarihiyle benzeri olmayan bir vakıf
yerleşkesi olan Megaribe mahallesinin arkeolojik kazılar bahane edilerek yıkılıması ve buradaki
insanların yerinden edilmesi bir taraftan alandaki Filistinli kimliğini silmeyi amaçlarken diğer taraftan
İsrail’in bölgedeki meşruiyetini sağlamaya yönelik propagandaya hizmet etmektedir (Şekil 5)
(Kişmiroğlu ve Köymen, 2021).

Şekil 5: 800 yıllık benzeri olmayan bir vakıf yerleşimi olan Megaribe mahallesinin yıkımdan önceki ve
sonraki durumu (Hasson, 2017).

3. “İMAR YOLUYLA İŞGAL” KARŞITI “KURUCU MEKANSAL PRATİKLER”

İşgalci gücün Filistin topraklarında yürütmüş olduğu yıkıcı imar pratiklerine karşı Filistin’de yaşam
alanları işgal edilen yerli toplulukları savunmak ve desteklemek amacıyla toplumsal bir “sorumluluk”
faaliyeti olarak bir dizi “kurucu & dekolonyal mekansal pratik” yürütülmektedir. Mimarların öncülük
ettiği ve içerisinde plancı, sanatçı, sosyal bilimci vb.disiplinlerden birçok insanın yer aldığı araştırma
merkezleri, sivil toplum organizasyonları ve çeşitli insiyatiflerin olarak teşekkül eden bu girişimler, imar
yoluyla işgal pratiklerini belgeleyerek resmi kurumlarla paylaşarak kamuoyu oluşturmaktan, savaş
mağdurlarına mesleki yardımda bulunmakta ve mimarlık ve planlama araçlarını kullanarak illegal yıkım
ve yeni yerleşim pratiklerinin durdurulmasına uzanan bir dizi faaliyet yürütmektedir. Çalışmanın bu

3Proje başlangıçta Frank Gehry tarafından tasarlanmış fakat APJP örgütünün tepkisi sonrası Gehry projeden çekilmiştir. Bu
süreçten sonar süreç revise proje ile ilerler ve inşaat tamamlanır (Şentek, 2015)

Mimarlık ve Sorumluluk / Architecture and Responsibility


XIII Uluslararası Sinan Sempozyumu, 27-28 Nisan 2023,
Trakya Üniversitesi, Edirne

bölümünde işgalci gücün yıkıcı pratiklere cevap arayışında olan kurucu mekansal pratik örnekleri ortaya
konulacaktır.

3.1. Architects and Planners for Justice in Palestine (APJP) (Filistin’de Adalet için Mimar ve Plancılar)

Bir grup İngiliz mimarın öncülüğünde kurulan Architects and Planners for Justice in Palestine (APJP)
örgütü öncelikli olarak İsrail’deki işgalci imar pratikleri üzerinden İsrailli mimarlar, İsrail Mimarlar Odası
(IAUA), plancılar ve inşaat şirketlerine bölgedeki faaliyetlerinin ayrımcı rejime olan hizmetini hatırlatma
ve bu faaliyetleri uluslararası hukuk, mimarlık meslek kuralları ve genel etik ilkeleri hatırlatarak uyarma
misyonunu üstlenmiştir (Url-4). İngiliz Mimarlar Birliği (RIBA)’nın da desteğini alan örgüt diğer taraftan
İsrail Mimarlar Birliği ve bu faaliyetlerde bulunan meslektaşlarına yaptırım uygulanması konusunda
çalışmalar yürütmektedir (Muir, 2007). Bu noktada APJP İsrail Mimarlar Odası’nın Uluslararası
Mimarlar Birlği (UIA) tarafından boykot edilmesinden, bölgede faaliyet gösteren mimarların
faaliyetlerinin yasalara aykırılığını vurgulayan imza kampanyalarına, bölgedeki ayrım duvarı inşaatı
yapan firmalar ve bu firmalara yıkım makineleri satan şirketlere kampanya düzenlemesine uzanan bir
dizi farkındalık faaliyeti yürütmektedir (Şentek, 2015).

Örgüt ilk olarak Davut Şehri’nin yeniden keşfedilmesi için araştırmalar yapılması ve bölgeye El Ad isimli
aşırı dinci İsrail grubun yerleştirlmesi için Silwan’da bulunan 88 konutun yıkılmasını hedefleyen işgal
projesinin durdurulması talebiyle 2006 yılının Şubat ayında The Times’da bir imza kampanyası
düzenlemiştir. Düzenlenen bu imza kampanyasına Dünyanın birçok ülkesinden mimarlar destek olmuş
ve konu Uluslararası Mimarlar Birliğinde (UIA) düzenlenen 3 konsey toplantısında gündeme
getirilmiştir (Hayeem, 2009). Bunun yanı sıra örgüt tamamlandığında Kuzey ve Güney Batı Şeria’yı
ayırarak toprak bütünlüğüne sahip bir Filistin devletini parçalanmasına yol açacak olan E1 Master
planının hayata geçirilmesine ve bu plan kapsamında Kudüs’te Ma’ale Adumim isimli en büyük illegal
yerleşim alanının inşa edilmesine ilişkin yapılan çalışmalara karşı kamuoyu baskısı oluşturmak için
faaliyetler yürütmektedir (Şekil 6) (Hayeem, 2009). Projeye karşı kamuoyu oluşturan grubun çalışmaları
sayesinde hem Avrupa’dan hem de Amerika’dan E1 Planı’nın uygulanmaması için kınama mesajları
yayımlanmıştır (McDewitt, 2012). Buna ek olarak örgüt Filistin Devleti’ne ait hafıza ve aidiyet ilişkisinin
kurulmasına dair mekansal ögelerin yok olmasına karşı çabalar göstermekte ve bölgedeki kültürel ve
mekansal kodların muhafaza edilmesi için çalışmalar yürütmektedir (Çobanoğlu, 2014).

Mimarlık ve Sorumluluk / Architecture and Responsibility


XIII Uluslararası Sinan Sempozyumu, 27-28 Nisan 2023,
Trakya Üniversitesi, Edirne

Şekil 6: Batı Şeria’da inşa edilmek istenen tamamlandığında bölgenin kuzeyi ve güneyini
koparacak olan ve geniş güvenlik bariyerleri ile çevrelenen E1 geliştirme bölgesi (Shragai, 2013)

3.2. Forensic Architecture (Adli Mimarlık)

University of London’a bağlı bir araştırma ajansı olarak faaliyet gösteren Forensic Architecture (FA)
Filistin ve diğer bölgelerde sivil toplum örgütleri ile birlikte mimarlık analizlerine dayalı teknikler, dijital
modelleme ve kapsayıcı teknolojiler (immersive technologies) kullanarak yapılı çevrede işlenen suçları
belgelemeyi hedeflemektedir (Url-5). Örgüt mimari yöntemler kullanarak yürüttükleri araştırmalar
sonucu elde etmiş oldukları belgeleri düzenleyerek Birleşmiş Milletler Güvenlik Kurulu, İnsan Hakları
Konseyi ve Batı ülkelerinde yer alan ulusal mahkemelere “kanıt” olarak sunmaktadır (Çaylı, 2018).

Filistin üzerine araştırmalar yürüten kolektif, yürüttüğü araştırmalarının birinde Şeyh Jarrah
mahallesinde yaşayan Filistinli ailelerin İsrail mahkemeleri ve çeşitli yerleşimci grupların zoruyla nasıl
yerlerinden edildiklerini interaktif bir anlatı üreterek ortaya koymuştur. Ekip ayrıca bölgede kültürel
mirasa verilen zararları, yapılı çevrede gerçekleştirilen sivil saldırıları da ortaya koymaktadır (Şekil 7).

Şekil 7: Forensic Architecture ekibi tarafından bölgedeki işgal pratiklerinin belgelenmesine yönelik
anlatılardan kareler (Url-6).

Mimarlık ve Sorumluluk / Architecture and Responsibility


XIII Uluslararası Sinan Sempozyumu, 27-28 Nisan 2023,
Trakya Üniversitesi, Edirne

3.3 Decolonizing Architecture Art Research (DAAR) (Mimarlık Sanat Araştırmalarında Bağımsızlık
Sağlama)

Mimarlık, sanat, pedagoji ve politika arakesitinde pratikler yürüten Decolonizing Architecture Art
Research (DAAR) eşitlikçi ve adil mekansal pratikler için 20 yılı aşkın bir süredir araştırma projeleri
yürütmektedir. Grup eşitlikçi kamusal ortamlar üretmek için mekanlar inşa etmek, eleştirel öğrenme
çevreleri geliştirmek, mekanı şekillendiren kavramları yeniden düşünmek gibi araştırma pratikleri
yürütmektedir (Url-7).

DAAR ekibi 2014 yılında mülteci bölgesinde yaşayan kızlar için bir okul tasarımı geliştirmiş ve inşa
etmiştir. Shufat Okulu olarak adlandırılan bu okulda öğrenciler ve öğretmenler için yeni bir öğrenme
çerçevesi ve alanla ilişki kurma biçiminin kurulması hedeflenmiştir. Bu öğrenim yaklaşımı toplanma
mekanı ve çoklu çevreler oluşturma hedefindedir. Katılımcılar burada gündelik yaşam deneyimlerine
dayalı olarak bilginin aktif üretimine dahil edilirler. Katılımcı bir yaklaşım sonucu geliştirilen proje
kapsamında okulun olduğu bölgenin içinde bulunduğu gerilim ve çelişki de yansıtılmak istenmiştir. Bu
noktada bir taraftan her bir derslik dışındaki açık alanla ilişki kurarken diğer taraftan bölgenin sosyolojik
boyutları ile de fiziksel ve kültürel ilişkiler sürdürülmüştür (Petti, 2015a) (Şekil 8).

Şekil 8: Mülteci kampında eşitlikçi bir kamusal mekan geliştirme ve alternatif öğrenme çevreleri
üretmek amacıyla tasarlanan ve inşa edilen Shufat Kız Okulu (Hilal ve diğ., 2016).

Ekibin yürütmüş olduğu diğer bir proje olan Concrete Tent projesinde ise toplumsal öğrenme için
toplanma mekanı inşa edilmiştir. Üniversiteli katılımcılarla yürütülen tartışmalar sonucunda kamptaki
hayatın ve mültecilerin temsiliyeti ve bu ögelere dair anlatılar üretebilmek amacıyla somut bir mekan
üretme ihtiyacı doğmuştur. Proje kapsamında üretilen mekan kültürel aktivite alanı, çalışma alanı ve
açık mekanlara ev sahipliği yapmaktadır (Petti 2015b) (Şekil 9).

Mimarlık ve Sorumluluk / Architecture and Responsibility


XIII Uluslararası Sinan Sempozyumu, 27-28 Nisan 2023,
Trakya Üniversitesi, Edirne

Şekil 9: Mülteci kampında kamusal bir öğrenim ve paylaşım alanı olarak inşa edilen Concrete Tent
yapısının kullanımı (Petti, 2015b).

3.4 Block By Block

Birleşmiş Milletler Habitat (UN-HABITAT), Microsoft ve Mojang şirketlerinin işbirliğinde geliştirilen


Block By Block projesi gelişmekte olan ülkelerde yoksulluk yaşayan veya savaş, afet vb. durumlardan
mağdur olan toplulukların mekansal ihtiyaçlarının karşılanması için yürütülen bir sosyal sorumluluk
projesidir. Katılımcı tasarım yaklaşımının benimsendiği proje kapsamında bölge sakinleri Minecraft
oyununun kullanımı ile bölgede ihtiyaç duydukları mekansal unsurları tasarlamakta ve Block By Block
yürütücüleri öneri tasarımları hayata geçirebilmek için çözüm olanakları geliştirmektedir (Url-8). Bu
projelerden bazıları Filistin’de hayata geçirilmiştir. 2018 yılında çoğunluğu çocuk ve kadın olan 35
katılımcının iştirak ettiği üç günlük bir atölye sürecinde Beit Lahia bölgesindeki Al-Shaima’ mahallesinde
kamusal bir alanın tasarlanması hedeflenmiştir. Yürütülen süreç sonunda bölgede yaklaşık 100.000
insana hizmet verecek bir topluluk bahçesi tasarlanmış ve bu proje kısa bir süre içerisinde hayata
geçirilmiştir (Şekil 10) (Url-9). Bu proje yaklaşık 15 yıllık abluka nedeniyle birçok açıdan büyük zorluk
yaşayan Gazze halkının yaşam kalitesine katkı sağlayan “kurucu/dekolonyal” bir mekansal pratik olarak
dikkat çekmektedir.

Şekil 10: Abluka altındaki Gazze Şeridi’nde bulunan Beit Lahia şehrinde katılımcı bir yaklaşımla
tasarlanıp inşa edilen topluluk bahçesinin inşa öncesi ve sonrasındaki durumu (Url-9).

3.5. Bireysel Pratikler

Filistindeki kurucu mekansal pratikler çoğunlukla yukarıda sıralanan çok-aktörlü bir yapıya sahip olan
organizasyonlar tarafından yürütülmektedir. Ayrıca alanda bireysel çabalarla yürütülen çalışmalar çok-
aktörlü “kurucu pratiklere” katkı sağlamaktadır. Bu noktada halihazırda abluka altında bulunan ve
işgalci gücün çimento vb. inşaat malzemelerinde ciddi kısıtlamalar uyguladığı Gazze Şeridi’nde doğal
nüfus artışı gibi nedenlerle yeni konutların inşa edilmesine ihtiyaç duyulduğu gibi gerek 2008-09
saldırıları gerekse de 2014’teki gibi bölgedeki sivil yaşantıya ve yapılı çevreye zarar veren saldırılar
sonucunda yıkılan yapıları onarmak/yeniden inşa etmek mümkün olmamaktadır. Bu noktada bölgede
alternatif malzeme ve inşa tekniklerine yönelik arayışlara gidilmektedir. Bu hedef doğrultusunda Majd
Masharawi adlı genç inşaat mühendisi bir arkadaşı ile üniversite okuduğu dönemde ablukadan dolayı
tedarik edilemeyen çimentoya alternatif geliştirmek için bir dizi deney gerçekleştirmiştir. Birçok
deneyden başarısız olmasının ardından tahta ve kömür külü ile alternatif bir çimento geliştirmeyi

Mimarlık ve Sorumluluk / Architecture and Responsibility


XIII Uluslararası Sinan Sempozyumu, 27-28 Nisan 2023,
Trakya Üniversitesi, Edirne

başarmıştır (Aktaş, 2019). Üretmiş oldukları çimentosuz brikete Green Cake adını veren Masharawi
bölgede tamiri mümkün olmayan 13 bin konutun yeniden yapımı için olanak sağlamıştır (Arel, 2018).

Batı Şeria’da faaliyet gösteren bir mimar olan Danna Masad ise bir grup arkadaşıyla kurduğu ShamsArd
kolektifi ile bölgede sürdürülebilir ve ekonomik ürünler geliştirmeyi ve alternative/yerel inşa
yöntemlerini kullanarak bölgede yaşanan konut sorununa çözüm geliştirmeyi hedeflemektedir. Bu
doğrultuda İsrail’in koyduğu malzeme kısıtlamasına karşılık olarak bölgede bulunan atıklardan mobilya
üretmeyi denemişlerdir. Bu noktada ekip eski bir kapıyı masaya dönüştürürken; ahşap bir sandık ofis
olarak görev görecek bir çalışma mekanına dönüşmektedir (Dana, 2013) (Şekil 11).

Şekil 11: ShamsArd ekibinin buluntu malzeme ile ürettikleri bir yemek masası (Dana, 2013).

ShamsArd ekibi buna ek olarak Filistin’de yıkılan evleri daha uygun maliyetle onarabilmek/yeniden inşa
edebilmek için alternatif arayışına girmiştir. Bu doğrultuda yürütülen bir dizi araştırmadan Jericho
vadisinde bölgedeki 6.000 yıllık kerpiç yapı geleneğinden aldıkları referansla sonra toprak torbası/çuval
ev (earthbag building) tekniğini kullanarak uygun fiyatlı evler inşa etmektedir (Şekil 12) (Qandil, 2014).

Şekil 12: Ekibin vernaküler yapım teknikleriyle inşa ettikleri ekonomik ve çevre dostu olan Moon Evi
(Qandil, 2014).

Filistinli mimar Nadia Habash ise İsrail işgalinin atalarının alandaki varlıklarına dair kanıtları yok etmeyi
amaçladığını ifade etmektedir. Bu noktada Habash 40 yılı aşkın meslek hayatında bölgedeki Filistinli
kimliğinin sürdürülebilmesi için mimari mirası korumaya yönelik çevre-dostu renavosyon pratikleri
yürütmektedir. Bölgedeki mimari mirası sürdürebilmenin bir “milli mücadele” meselesi olduğunu
belirten Habash, Beytüllahim’deki Eski Pazar ve Batı Şeria’da yer alan Arraba saraylarının
rehabilitasyonu, Jericho’daki Qasr Hisham Arkeolojik Park’ının master planının geliştirilmesi ve Samou

Mimarlık ve Sorumluluk / Architecture and Responsibility


XIII Uluslararası Sinan Sempozyumu, 27-28 Nisan 2023,
Trakya Üniversitesi, Edirne

Vernaküler Miras Geliştirme Projesi gibi mimari mirasın korunmasına ilişkin projeler geliştirmektedir
(Nofal, 2020). Habash’ın yürüttüğü projeler bir taraftan Filistinlilerin mimari mirasının korunması ve
görünür kılması yoluyla toplumsal hafızanın ve topluluk bağlarını güçlenmesine katkı sağlarken diğer
taraftan işgalci gücün arkeolojik araştırmaları gerekçe göstererek yıkımlar yapmasına cevap veren bir
“kurucu/dekolonyal” mekan pratiği olarak mekanda adaletin kurulmasına olanak sağlamaktadır.

4. SONUÇ ve DEĞERLENDİRME

Filistin’deki işgal pratikleri sosyal ve kültürel yaşamı olumsuz onlamda etkilediği gibi Filistinlilerin
gündelik yaşam ilişkilerini gün geçtikçe öğütmektedir. Filistin’de yaşanan çatışmalar ana akım medyada
sadece büyük savaş operasyonlarında bir politik mücadele olarak yansımakta ve yaşanan sorunların
temel kaynağının bir mekansal işgal pratiği olduğu durumu çoğunlukla göz ardı edilmektedir. Diğer
taraftan Weizman (2016)’nın eserini değerlendiren Achille Mbembe’nin de ifade ettiği gibi günümüzde
sadece harabelerin ve kampların kaldığı Filistin’in kendisi ve bölgede yaşanılan gerçek sorunlar
kahramanlık ve direniş öykülerinin gölgesinde unutulmaktadır. Bu çalışma mekansal işgal pratikleri ve
buna yanıt olarak gerçekleştirilen “kurucu/dekolonyal mekansal pratiklerin” bir haritasını ortaya
koymaktadır. Çalışma bu sempozyumun konusu olan “Mimarlık ve Sorumluluk” başlığı altında yer alan
“Profesyonel Etik”, “Topluma Karşı Sorumluluk”, “Kente Karşı Sorumluluk”, “Kültürel Mirasa ve Milli
Kimliğe Sorumluluk” gibi dört ana tema ile doğrudan ilişki kurmaktadır.

Çalışma kapsamında irdelenen örneklerden yola çıkarak “işgalci imar pratikleri” ile “kurucu mekansal
pratiklerin” ana karakterlerini ortaya koymak yararlı olacaktır. İşgalci imar pratikleri çoğunlukla merkezi
bir aktör (İsrail Devleti) eliyle, hiyerarşik ve tek taraflı bir eylem mekanizmasıyla hayata geçirilmektedir.
Bu noktada topluma karşı sorumluluğu olan mimarlar ve meslek kuruluşları icra ettikleri mesleki
pratiğin İsrail Devleti’nin işgalci politik ajandası ile ilişkisini çoğunlukla reddetmektedir. Bu noktada
bölgesel işgale ve bölünmeye hizmet eden projelerinin etik açıdan sorunlu olduğunu kabul etmemek
(örn. Moshe Safdie-Davut Kenti tasarımı) (1), mimarlık mesleğinin istense bile bu tür bir toplumsal güce
muktedir olamayacağını benimsemek (2), faaliyetlerinin politik işgal ajandasına hizmet etmesi
durumunu reddetmek (örn. İsrail Mimarlar Birliği) (3), kamuoyu baskısı oluştuğunda projeden çekilmek
(örn. Frank Gehry-Tolerans Müzesi) (4) arasında değişen bir tutum sergilemektedir.

Diğer taraftan Filistin’deki “kurucu mekansal pratiklerin” aşağıdan yukarıya (bottom-up) ve katılımcı bir
yaklaşımla çok aktörlü kolektifler ve bireysel girişimler tarafından icra edildiği tespit edilmiştir. İşgalci
mekansal pratikleri gerçekleştiren erklerin ve bu ajandaya hizmet eden meslek insanlarının aksine
“kurucu mekansal pratikleri” icra eden meslek insanları mimarlığın toplumsal açıdan dönüştürücü güce
sahip olduğu inancını taşımaktadır. Çalışma kapsamında özellikle son dönemde kısıtlı imkanlarla
yürütülen “kurucu mekansal pratiklerin” kısa zamanda somut çıktılar verdiği ve sosyal dönüşümü de
beraberinde getirdiği saptanmıştır. Çalışmada alanda yürütülen mekansal aksiyonların planlı toplumsal
ayrıştırma ve mülksüzleştirme pratiklerine karşı önemli bir çözüm alanı sunduğu sonucuna varılmıştır.
Bu durum mimarlığın toplumsal bağlamda oynayabileceği etkin rolü ve gerek mimarların gerekse de
kurulan kolektiflerin gündelik yaşam içerisinde mesleki olarak icra etmek zorunda oldukları “zorunlu”
eylemlerin haricinde insiyatif alarak yürüttükleri “sorumluluk” eylemlerinin toplumu nasıl
dönüştürebileceğinin en somut örneklerini ortaya koymaktadır. Aşağıda yer alan görselde işgalci güç
tarafından yürütülen “işgal pratikler” ve bunlara yanıt vermek için geliştirilen “kurucu mekansal
pratikler” aktörleri ve özellikleri ile haritalandırılmıştır (Şekil 13).

Bu çalışma kapsamında literatürde incelenen kaynaklar çoğunlukla ya işgal pratiklerini tarihsel bir izlek
halinde ortaya koymakta, ya da “kurucu mekansal pratikleri” birbirinden bağımsız olarak
incelemektedir. Yürütülen araştırmada “işgalci imar pratiklerini” ve “kurucu mekansal pratikleri”
faaliyetleri ve nitelikleri üzerinden çarpıştırarak çok-yönlü olarak konuyu tartışan herhangi bir
araştırmaya rastlanmamıştır. Bu çalışma ile literatürdeki bu boşluk tanımlanmış ve boşluğun

Mimarlık ve Sorumluluk / Architecture and Responsibility


XIII Uluslararası Sinan Sempozyumu, 27-28 Nisan 2023,
Trakya Üniversitesi, Edirne

tamamlanmasına ilişkin ilk adımlar atılmıştır. Yürütülen araştırmanın limitleri de bulunmakta ve ileride
yürütülecek diğer araştırmalarla bu kısıtların ve boşlukların da tamamlanması hedeflenmektedir. Bu
noktada kurucu mekansal pratiklerin toplumsal dönüştürücüğünün yazılı metinler ve üretilen projeler
üzerinden görünür kılınması yararlı olsa da geliştirilen mekansal pratiklerin gündelik yaşamdaki
yansımasının ve toplumsal açıdan etkisinin kullanıcıların perspektifinden irdelenmesine yönelik
araştırmalara ihtiyaç duyulmaktadır. Bunların yanı sıra başarılı olan pratiklerin yürüttükleri eylem ve
araştırma süreci, dahil ettikleri aktörler, toplulukla yürüttükleri iletişim, kullandıkları yöntemler vb.
etkenler bakımından irdelenip “kilit başarı kriterlerinin” ortaya konulması yararlı olacaktır. Benzer
şekilde başarısız olan denemelerin de incelenmesi ve bu pratiklerden “öğrenilen derslerin” görünür
kılması da faydalı olacaktır. Böylelikle Filistin’in yanı sıra benzer işgal pratiklerine maruz kalan alanlarla
yürütülecek kurucu mekansal pratiklere yönelik yol haritaları hazırlanabilir ve “kurucu mekansal
pratiklerin” icra edilmesi için gösterilecek çabanın verimli bir şekilde kullanılması ile başarılı sonuçların
alınması sağlanabilir.

Mimarlık ve Sorumluluk / Architecture and Responsibility


XIII Uluslararası Sinan Sempozyumu, 27-28 Nisan 2023,
Trakya Üniversitesi, Edirne

Şekil 13: Filistin’de yürütülen “yıkıcı mekansal pratikler” ile “kurucu mekansal pratiklerin” haritası.

Mimarlık ve Sorumluluk / Architecture and Responsibility


XIII Uluslararası Sinan Sempozyumu, 27-28 Nisan 2023,
Trakya Üniversitesi, Edirne

KAYNAKLAR

Aktaş, C. (2019). Röportaj: Majd Masharawi. Şehir Düşünce Dergisi. Sayı:13, Sf: 136-141.

Arel, A. (2018). Majd Mashharawi: “Biz Filistin’de hayatı öğretiyoruz.”. Erişim adresi:
https://www.cins.com.tr/2018/05/majd-mashharawi-biz-filistinde-hayati-ogretiyoruz/. Erişim tarihi:
15.09.2022.

Çaylı, E. (2018). “Mağdur Dostu” Mimarlığın Özneleşme ile İmtihanı. XXI Dergisi, sayı:175.

Cleveland, W. L. (2008). Modern Ortadoğu Tarihi, Agora Kitaplığı, İstanbul.

Çobanoğlu, C. (2014). Filistin’e Adaleti Mimarlar, Tasarımcılar ve Sanatçılar Getirecek.


https://www.arkitera.com/gorus/filistine-adaleti-mimarlar-tasarimcilar-ve-sanatcilar-getirecek/.
Erişim tarihi: 10.12.2022.

Dana, J. (2013). The Unlikely Ascent of Palestine’s Green Architects. Erişim adresi:
https://nextcity.org/features/the-unlikely-ascent-of-palestines-green-architects. Erişim tarihi:
25.11.2022.

Gün, Ahmet (2016). An Evaluation towards to Potentials of Art and Architecture in Conflict
Prevention: The Case of Palestine. ARCHTHEO, 16, 27-29.

Hasson, N. (2017). How a Small Group of Israelis Made the Western Wall Jewish Again. Erişim adresi:
https://www.haaretz.com/israel-news/2017-06-03/ty-article-magazine/.premium/how-israel-
quietly-demolished-the-western-walls-muslim-neighborhood/0000017f-f5c8-d460-afff-
ffee87920000. Erişim tarihi: 29.12.2022.

Hayeem, A. (2009). Architecture as a Tool of Occupation to Serve a Military Agenda, Erişim adresi:
http://www.thisweekinpalestine.com/details.php?id=2745&ed=168&edid=168. Erişim tarihi:
10.12.2022

Hayeem, A. (2010). Hayeem, A. (2010). APJP and The Ethics of Israeli Architecture, s. 2,
http://www.arcpeace.org/en/publications/item/165-apjp-and-the-ethics-of-israeli-
architecture?start=27 , erişim tarihi: 09.05.2015.

Hilal, S., Petti, A., Minoja, L., Mufreh, A. Al-Jabali, M., Segatto, D. (2016) School in Exile: Education
and Architectural form Erişim adresi: http://www.campusincamps.ps/wp-
content/uploads/2016/02/schoolinexile_web.pdf. Erişim tarihi: 21.11.2022.

Kişmiroğlu, E., & Köymen, E. I. (2021). Dünya Savaşı Sonrasında Kudüs’ de Uygulanan İskân
Politikalarının Mimari Bağlamda İncelenmesi. Süleyman Demirel Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi
Sosyal Bilimler Dergisi, (52), 367-394.

McDevitt, J. (2012). “Britain and US Condemn Israel’s Jewish Settlement Plan”, The Guardian,
01.12.2012, http://www.theguardian.com/world/2012/dec/01/britain-us-condemn-israel-
settlement?intcmp=239, erişim tarihi: 10.05.2015.

Nofal, A. (2020). Palestinian architect turns conservation of heritage into resistance. Erişim adresi:
https://www.al-monitor.com/originals/2020/02/palestinian-architect-sees-restoration-as-form-of-
resistance.html#ixzz7pGq2dHqE. Erişim tarihi: 05.11.2022.

Mimarlık ve Sorumluluk / Architecture and Responsibility


XIII Uluslararası Sinan Sempozyumu, 27-28 Nisan 2023,
Trakya Üniversitesi, Edirne

Petti, A. (2015a). “School in exile”, Archis, Archis N. 3.

Petti, A. (2015b). “Decolonizing Knowledge”, Archis N. 3.

Qandil, A. (2014). Palestinians revive earthen architecture. Erişim adresi:


https://www.aljazeera.com/news/2014/5/10/palestinians-revive-earthen-architecture. Erişim tarihi:
04.11.2022.

Şentek, A. (2015). İsrail’de Mimarlığın Etik Sorunları ve APJP, Mimarlık Dergisi, sayı: 381, s. 22-26.

Shraga,, N. (2013). Understanding Israeli Interests in the E1 Area: Contiguity, Security, and Jerusalem,
Strategic Perspectives, No: 12, Jerusalem Center for Public Affairs

Souza, A.N. (2014). The Architecture of Violence belgeseli, Erişim adresi:


http://www.aljazeera.com/programmes/rebelarchitecture/2014/06/architecture-violence-
2014629113556647744.html, erişim tarihi: 15.09.2022.

UN OCHA (2022). Fact Sheet: The Humanitarian Impact of 20 Years of The Barrier. Erişim adresi:
https://reliefweb.int/report/occupied-palestinian-territory/humanitarian-impact-20-years-barrier-
december-2022. Erişim tarihi. 18.12.2022.

UN-OCHA (2011). Barrier Update. Erişim adresi:


https://www.ochaopt.org/sites/default/files/ocha_opt_barrier_update_july_2011_english.pdf.
Erişim tarihi: 05.12.2022.

Url-1: Yeşil Hat, http://interactive.aljazeera.com/ajt/PalestineRemix/green_line.html , erişim tarihi:


25.12.2022.

Url-2: https://imemc.org/article/68969/. Erişim tarihi:16.12.2022

Url-3: https://dijitalhafiza.com/infografikler/filistin-daraliyor-israil-genisliyor. Erişim tarihi:


04.12.2022.

Url-4: http://apjp.org/aims/. Erişim tarihi: 04.09.2022

Url-5: https://forensic-architecture.org/about/agency. Erişim tarihi: 25.09.2022.

Url-6: https://forensic-architecture.org/location/palestine-israel. Erişim tarihi: 24.09.2022.

Url-7: http://www.decolonizing.ps/site/about/. Erişim tarihi: 21.09.2022.

Url-8: https://www.blockbyblock.org/. Erişim tarihi: 12.12.2022.

Url-9: https://www.blockbyblock.org/projects/gazastrip. Erişim tarihi: 12.12.2022.

Weizman, E. (2006). The Art of War, Erişim adresi:


http://www.frieze.com/issue/article/the_art_of_war/ , erişim tarihi: 24.04.2015.

Weizman, E. (2016). Oyuk Topraklar: İsrail’in İşgal Mimarisi. Çev.: Emre Can Ercan: Açılım Kitap,
İstanbul.

Mimarlık ve Sorumluluk / Architecture and Responsibility

View publication stats

You might also like