Professional Documents
Culture Documents
GELENEKSEL
AVLANMA
YÖNTEMLERİ 5
Sürdürülebilir Avcılık için Temel Eğitim
Y I RT I C I
5.1
K U ŞL A R L A
AV L A NM A
Ali Baycın
Yırtıcı Kuşlar Uzmanı
164
Alıcı kuşlar daima insanların ilgisini çekmiştir. Altın kartalın (Aquila
chrysaetus) beş kiloluk gövdesiyle gökyüzünde süzülüşüne, gökdoğanın
(Falco peregrinus) saatte üç yüz kilometreye ulaşan hızla avına dalmasına
ya da çakır kuşunun (Accipiter gentilis) sprinterleri kıskandıran bir atakla
sülün yakalar. Kim, doğanın bu usta avcılarının kendisine av arkadaşlığı
yapmasını istemez ki!
Tari h çe
Yırtıcı kuşlarla insanoğlunun ilişkisi 4000 yıllık geçmişe sahiptir. İlk olarak
Çin, Japonya, Ortadoğu, İran’da bu kuşlar eğitilerek av yakalamada kullanıl-
mıştır. En eski buluntular İran’ın Korsabad kentinde bulunan doğancı freski
(MÖ 1700’ler) ve Kahramanmaraş’ta bulunan çakır kuşu taşıyan atmaca fres-
kidir (MÖ 800’ler).
Osmanlı Sultanları da bir dönem saraya bağlı, sayıları binlerle ifade edi-
len geniş bir kadro bulundurmakta idiler. Tarih Sultan Bayezit’in 7000
kuşu olduğunu yazar. Atmacacıbaşı, çakırcıbaşı, doğancıbaşı gibi görevli-
lerin emrindeki kalabalık kadro, İmparatorluğun değişik bölgelerine gidip,
gerek yuvalardan yavru alarak gerekse geçit kuşlarını yakalayarak saraya
getirir, eğitimlerini yapar, av partilerinde padişaha eşlik ederlerdi.
Ülkemizde de kökleri çok eskiye dayanan, özellikle Doğu Karadeniz, Mar-
mara ve Akdeniz bölgelerinin bir bölümünde yapılan geleneksel atmacacı-
lık, son yıllarda mevzuattaki değişikliklerle ve kurulan derneklerle legal bir
zemine oturtulmuştur. Doğancılıkla ilgilenmek isteyenler için 2008 yılında
kurulan Anadolu Doğancılar Derneği de bu kültür mirasımızın yaşatılmasına
hizmet vermektedir.
165
Sürdürülebilir Avcılık için Temel Eğitim
At m aca ve
At m aca ile Avla nma
Ülkemizde geleneksel olarak, atmaca yakalamaya ve atmaca
ile avlanmaya izin verilmektedir. En çok tercih edilen ve ülke-
mizde de geleneksel atmacacılıkta kullanılan tür atmaca (Ac-
cipiter nisus) ve onun büyük boy akrabası olan çakır kuşudur
(Accipiter gentilis). Bu kuşlar ormanlık alanlarda yaşadıkların-
dan, anatomik olarak bu çevreye uygun özellikler geliştirmiş-
lerdir. Kısa ve geniş kanatları, uzun kuyrukları ağaçlar arasında
rahatça manevra yapabilme imkanı verir.
Accipiter ailesi kuşları başlıca iki şekilde avlanırlar. Uçuş sıra-
sında uzaktan avını seçme, mümkün olduğunca kendini saklaya-
rak yaklaşma, ardından sürpriz bir atakla avını yakalama. Diğeri
ise bir ağaç dalına tüneyerek avının menziline girmesini bekleme,
yine ani bir atakla kurbanını yakalama.
Atmaca ailesi kuşları yakaladıkları avlarını uzun bacakları, güç-
lü pençeleriyle etkisiz hale getirdikten sonra tüylerini yolarak daha
canlı olan kurbanının ölmesini beklemeden yemeye başlar. Ertesi
gün hazmedilmemiş tüy ve kemik parçalarını yumak şeklinde kusar.
Na sıl Temin
Ed ilir ?
Karadeniz Bölgesi’nde gele-
neksel atmacacılık avcılığına izin
verilmiş, yerel atmacacılık der-
nekleri kurulmuş, Bakanlıkça
açılan kurslarla atmacacılara usta
atmacacı sertifikası verilmiştir.
Türk geleneksel atmacacılığı ken-
dine has ritüelleriyle usta-çırak
166
ilişkisi içinde babadan oğula devam etmektedir. Atmacacı, sezon öncesi ağ-
larını örer, tuzaklarını hazırlar, ayak bağlarının zillerini temin eder, temmuz
sonuna doğru da ğaço denilen kızıl sırtlı örümcek kuşlarının (Lanius collurio)
yuvadan uçup çalı üstlerinde yerlerini aldığında sezonu açar.
Atmacacılık üç seri adımdan oluşur. İlk adım, gaço denilen danaburunları-
nı (Gryllotalpa gryllotalpa) yakalamakla başlar. Danaburunları, gübrelik ve sulak
alanlarda toprağın içinde kanallar açarak yaşayan, ot kökleriyle beslenen bir bö-
cektir. Bulunmaları mümkün bölgeler çapa ile altüst edilerek toplanırlar, gübreli
toprakla dolu kaplarda saklanırlar. Böcekleri yakalamanın daha yanıltıcı bir yolu
da yaşadıkları tünellere sabunlu su akıtarak dışarı çıkmaya zorlamaktır.
Gaçoların toplanmasının ardından gelen adım ğaçoların yakalanmasıdır. Da-
naburunları iplikle, ayakları yere ancak değecek şekilde kuş kapanlarına bağlanır,
çalı üzerinde av bekleyen ğaçoların görebileceği yerlere bırakılır. Sürekli hareket
eden danaburunları örümcek kuşunun dikkatini çeker, yemek için geldiğinde de
tuzağa yakalanır. Yakalanan o yılın yavrusu olan kuşlar, fındık dalından değnekle-
re bağlanarak eğitim sürecine alınır. Amaç ğaçonun uçup, bağlı olduğu ipin izin
verdiği kadar, havada bir tur attıktan sonra değneğine geri dönmesidir. Bu hare-
keti yapmaya alışan kuşların gözleri, yarım kapak denen, alt taraftaki aralıktan
sadece değneğin üzerindeki eti görüp beslenebileceği, buna karşın gelen atmacayı
göremeyeceği bir deri parçası ile kapatılır.
Üçüncü adım atmacanın yakalanmasıdır. İki şekilde yapılır. Yavru atma-
calar avlanmayı öğrenip bağımsız olduklarında yuva bölgelerini terk ederler.
Göç yolları üzerindeki ağaçlık alanlar, dere boyları barındırdıkları küçük kuş
çeşitliliği ile iyi av alanlarıdır. Atmacacılar dere boylarında, genç atmacaların av-
larını kovalarken geç-
meleri mümkün böl-
gelere kapı denilen
ağlarını kurarlar. Bu
ağların sayısı birkaç
tane olabilir. Günde
bir kaç kere kontrol
edilen ağlara yakala-
nan atmacalar dona-
tılarak eğitime alınır.
Arzu edilen kuşların
olabildiğince erken ya-
kalanmasıdır. Ağustos
167
Sürdürülebilir Avcılık için Temel Eğitim
Donanım
Hangi yırtıcı kuş olursa olsun, eve getirilmeden önce haya-
tını rahatça sürdürebileceği sağlıklı ortamın ve donanımların
hazırlanmış olması gerekir. Rutubetli ortam, yanlış tünek ve
ekipman seçimi, kuşun ölümüne sebep olacak sonuçlar doğu-
Türk rur.
geleneksel Yeni yakalanan atmacalar “donatılır’’. İlk olarak ayak bağları
atmacacılığı bağlanır. Geleneksel atmacacılıkta kullanılan ayak bağı kuşun
kendine has ayak bileklerini saran, ortada çaprazlanarak arkaya doğru 20
ritüelleri ile cm kadar uzanan deri bağcıkların sonuna, araya fırdöndü ko-
usta çırak nularak eklenen 50 cm’lik iki kat pamuk iğinden oluşur. At-
ilişkisi içinde maca uçarken de ayağında kalan bu iple serene bağlanır. Yine
babadan bel bağı denilen, pamuklu bezden ince şerit kesilerek kuşun
oğula devam omzundan ve karşı kanadın altından geçecek şekilde, fişeklik
etmektedir. gibi, göğsü ve sırtı çaprazlama kat eden bir halka takılır. Bu
halka iple ayak bağının orta kısmına bağlanır. Bel bağı tüyle-
168
rin altında kaldığından kuşa bakıldığında sadece göğüs tüyleri arasından
çıkan bir ip görünür. Bunda amaç, atmaca atladığında normal şartlarda
kalça eklemine binecek yükün sırta aktarılarak eklemlerin zarar görmesini
önlemektir. Bu tip ayak bağlarının en büyük dezavantajı, kaçak kuşların
kondukları dallara takıldığında bulunamazlarsa ölmeleridir. Modern atma-
cacılıkta böylesi riskleri asgariye indiren, Aylmeri denen, kaçan kuşların
doğada yaşamasına olanak tanıyan ayak bağı sistemi kullanılmaktadır.
İkinci olarak her iki ayakta, ayak bağlarının üstüne ve kuyruk tüylerinin
ortadaki iki tanesine toplam üç adet zil takılır. Arazide, görüş alanı dışındaki
kuşları zil seslerini dinleyerek bulmak daha kolay olur. Ziller yanında olunma-
sa dahi, kuşunuzun ne yaptığını takip etmeye de yarar. Kaşınmasını, tüyünü
düzeltmesini, banyo yapmasını ya da tüneğinde asılı kalmasını, başının dertte
olduğunu zil sesini dinleyerek anlayabilirsiniz.
Yırtıcı bir kuşu serbest uçurduğumuzda onun üzerindeki tek hakimiye-
timiz verdiğimiz lür eğitiminden geriye kalanlardır. Lür (lure), çoğunlukla
deriden veya kuş kanatlarından yapılmış, üzerine et bağlanmış sahte kuştur.
Atmacalar gerçek kuşla deriden taklidinin farkını gayet iyi bilmelerine rağ-
men, doğru eğitimden sonra bu sahte kuşu gerçek avmış gibi kovalar. Atmaca-
cılar çoğunlukla leş tabir ettikleri bıldırcın ölüsünü lür olarak kullanırlar. Her
zaman ölü bıldırcını el altında bulundurmanın zorluğuna karşın lür eğitimi
vermek daha akılcıdır.
Eği t im
Atmacalar ufak yapılarından
dolayı kilo kontrolünün zor ol-
ması, ayrıca sinirli ve vahşi do-
ğalarıyla en zor kuş kabul edilir.
Eğitimlerinde kestirme yol yok-
tur, yapılan her hata merada kay-
bedilmiş kuş demektir.
Atmaca yakalanıp eve geti-
rildiğinde aynı gün ayak bağ-
ları, zilleri ve bel bağı takılarak
sessiz ve sakin köşedeki tüneği-
ne bırakılır. Takip eden günlerde
sırasıyla elden yemek yemesi ar-
169
Sürdürülebilir Avcılık için Temel Eğitim
170
Be s le nm e
Elde edilen yırtıcı kuşları elden geldiğince doğal ortamdakine benzer bir
diyetle beslemek gerekir. Besinlerin, damak tadına, gıda değerine, bulunabilir
olmasına ve sağlıklı olmalarına dikkat edilir.
Ülkemizde atmacaları av yapana kadar yumurta ile besleme eğilimi vardır.
Tek tip beslenmeler birçok hayati maddenin alınamaması dolayısıyla kuşun
düşük kondisyonlu olmasına yol açar. Bıldırcın ve güvercin ideal gıdadır.
171
Sürdürülebilir Avcılık için Temel Eğitim
OK VE Y AY İLE
5.2
AV L A NM A
Rıdvan Uzuntaş
Milli Okçuluk Antrenörü
Ta nımı, Ta r ihi
ve Kulla nımı
Okçuluk,
Ok ve yay, tarihin en etkili ilk silahı olup okçu-
günümüzde
luk ilk aletli spordur. Uygun kalınlıkta ve uzun-
son derece
lukta düz bir ağaç dalını hafif eğip, iki ucundan
modern
bir sicimle gergin olarak bağlanan kısmına yay
malzemeler denir. Daha ince ucu sivriltilmiş uygun uzunluk-
ve kurallar taki düz bir dala da ok denir. Sicimin üstüne oku
çerçevesinde yerleştirip, sicimi çekerek dalı gerip esneme gücü
yapılan sayesinde sivri uçlu dal parçasını uzağa fırlatma-
olimpik bir ya, ok atmak denir.
spor dalıdır. Arkeolojik kazılarda binlerce yıllık geçmişi-
nin görüldüğü ok ve yay; insanlığın varoluşuyla
172
eş zamanlı olarak insanla birlikte gelişmiştir. Ok ve yay; insanın silahı, arka-
daşı, güvencesi olmuş ve bunları her uygarlık biraz daha geliştirmiştir.
Okçuluk Türk Milletinin ata sporu olup, günümüzde kullanılan ok ve yay-
ların kökeni Osmanlıların yaptığı mühendislik harikası ok ve yaylardır.
Okçuluk; insan, yay ve oktan oluşur, amaç hedefi vurmaktır. Okçuluk
günümüzde son derece modern malzemeler ve kurallar çerçevesinde yapılan
olimpik bir spor dalıdır. Ok atan kişi ruhunu eğitip, bedenini maksimum
düzeyde kullanmasını öğrenir. Okçuluk yapılırken ilk önce emniyet ted-
birleri mutlaka alınmalı, kimseye zarar vermeyecek bir mekanda okçuluk
çalışmaları yapılmalıdır.
Günümüzde okçuluk açık hava okçuluğu ve salon okçuluğu olarak yaz
kış yapılabilmektedir. Açık hava okçuluk mesafeleri 30-90 m arasında değiş-
mektedir. Salonda 18 m’den ok atışı yapılır.
Ok ve yay spor olmadan önce savunma ve avlanma için kullanılmıştır.
Günümüzde ok ve yayla avcılık yapılmaktadır. Herkesin bildiği kara avcı-
lığının yanı sıra, balık avcılığında da ok ve yay yoğun bir biçimde kulla-
nılmaktadır.
Amerika kıtasında milyonlar-
ca insan ok ve yayla avcılık yap-
maktadır. 2007 yılında sadece ok
ve yayla avlanan avcılar tarafından
300 bin geyik avlanmıştır. Özel-
likle 1970’li yılların başında bu-
lunan makaralı yay sistemiyle, ok
ve yayla avcılık hızla artmaya baş-
lamıştır. Recurve yay denilen kla-
sik yayları gerdiğimiz zaman yayın
173
Sürdürülebilir Avcılık için Temel Eğitim
Yay Seçimi
Makaralı yayın özelliği gereği, ilk çekiş esnasında yayın
tam sertliği hissedilirken, çekişin yarısından sonra ve nişan
alma esnasında yumuşamasıdır. Bu yaylarda, makaralar sa-
yesinde yayın sertliğinin %65-80’i giderilir. Örneğin; ilk
çekiş sertliği 70 pound (0,453992237 kg) yani 31,78 kg
olan yayın tam çekiş sertliği, yani nişan alındığında sertliği
5,5-9,5 kg aralığına düşmektedir. Bu sayede nişan alma po-
zisyonunu uzun süre korumak mümkün olur. Bu özelliği
175
Sürdürülebilir Avcılık için Temel Eğitim
Kol Boyu
(Draw Length)
Avuçların açılıp iki kolu tam yana
açıp çok gerilmeden doğal durarak,
iki orta parmağın uç noktalarından
işaretleyip, ölçülen cm cinsinden de-
ğeri 2.54 cm’ye (1 inch) bölümü so-
nucu çıkan değer inch cinsinden orta-
lama yay çekiş uzunluğunu, yani kol
boyunu verecektir. Ölçme işlemini
birkaç kere tekrarlayıp ortalaması da
alınabilir. Kol boyu önemlidir, çünkü makaralı yaylarda çekiş
duvarı mevcuttur. Klasik yaylardaki gibi çekilince sürekli esne-
mez, çekiş makaranın duvarına dayanarak sabitlenir. Örneğin,
yay 28 inch çekiş boyuna göre ayarlanmışsa, en fazla 28 inch
çekilebilir, daha fazla çekilemez.
178
uçlar kullanılır. Birçok çeşidi mevcuttur. Sabit bıçaklı olanlar daha sağlam-
dır. 3 bıçaklı olanları tavsiye edilir. Ağırlık konusunda dikkat edilecek unsur,
antrenman uçları ile av uçlarının aynı olmasıdır. Aksi taktirde av esnasında
nişangah değişir.
Diğer gerekli malzeme tetiktir. Avda en kullanışlı olanı, bilekten kayışla bağ-
lamalı, metal çeneli tetik cinsidir. Bu tetik sayesinde çekme işlemi, parmaklardan
güç almadan sadece bilekle yapılır. Tetik kirişe karşılıklı iki metal çene sayesinde
kilitlenir. Tetiğe basıldığında bu çeneler açılarak okun çıkışına izin verir.
Yayın önüne takılan stabilizörün görevi dengeyi sağlamak ve bir miktar titre-
şimi üzerine çekerek yayın salınımını absorbe etmektir.
7HWLNOHNLULüWXWXüX
*|]\HUL$UNDO×NQRNWDV×(QoRNNXOODQ×ODQUHVWYHQLüDQJDKWU
180
Dönerek hedefe giren ok, 10-15 sn’den sonra hayvanı öldürmektedir. Okla
atış yapılan av hayvanına hemen yaklaşılmamalıdır.
181
Sürdürülebilir Avcılık için Temel Eğitim
AVDA
KULLANILAN
SİLAHLAR
6
VE ARAÇLAR
Sürdürülebilir Avcılık için Temel Eğitim
AV
S İ L A H L AR ININ
TA R İ H İ
Mehmet Arpaz
Yaban Hayatı ve Avcılık Uzmanı
185
Sürdürülebilir Avcılık için Temel Eğitim
187
Sürdürülebilir Avcılık için Temel Eğitim
Y İ VS İ Z
6.1
AV T Ü FEKLER İ
$ù×]GDQGROPD
\LYVL]DYWIHùL
Namlu
Namlu; içerisinde fişeğin yerleşeceği fişek ya-
tağı bulunan, uzunlukları av çeşitlerine göre kısa
veya uzun, atılacak fişeğe dayanıklı emniyetli olan
esneyebilen çelik borulardır.
Fişek yatağı, dolu fişeğin ateşlenmek amacıy-
188
la yerleştirildiği yuvadır. Namlu çeliğine göre et kalınlığı fazladır. Ayrı bir
parça olup namluya monte edildiği gibi namlu dökümünde daha kalın he-
saplanarak torna edilir. Fişek yatakları 65, 70, 76 milimetre uzunlukta olur.
Silahlarda fişek yataklarının iç çapı, fişeğin dış çapına eşit olarak yapılırken,
namlunun iç çapı da fişeğin iç çapı ile aynı ölçüde olmalıdır. Patlama esna-
sında açılan fişek doğrudan namlu ağzına açıldığı için bu eşitlik gereklilikten
öte şarttır. Dolayısıyla fişek yatağı ile namlu iç kısmı arasında küçük bir çap
farkı oluşur. Bu çap farkı bir meyille birbirine bağlanır. Bu bölüme sıkıştırma
konisi denir. Bu bölümün amacı, kovandan çıkan saçmaların namluya geçi-
şini sağlamaktır ki ne kadar uzun ve düz olursa silahın tepme ve saçmaların
deformasyona uğrama şansı o kadar az olur.
Uygun olmayan bir seçimle örneğin; 65 milimetrelik bir yatağa 70 milimet-
relik bir fişek yerleştirdiğinizde silah ateşlenecek olursa, kovanın ağzı yeteri
kadar açılmayacak ve saçma ile tapanın burada sıkışmasına sebep olacaktır.
Bu sıkışma namlunun yarılarak patlamasına ve kullanıcısı ya da yakındaki
kişilerin yaralanmasına sebep olabilir. Fişek boyunun fişek yatağından kısa
olması halinde ise güvenlik açısından hiçbir sorun oluşmaz. Ancak perfor-
mans açısından bazı balistik sorunların doğması kaçınılmazdır. Günümüz
silahlarının pek çoğunda, namlu üzerinde nişan almaya yarayan bir bant
vardır. Bunların bir kısmı hafif ve çabuk soğuyabilen metalden olup namlu
boyunca veya iki namlu arasında boydan boya uzanır. Diğer bir bant türü
ise namluya ayaklar ile tutturulmuş ince bir metal şeritten oluşur. Bundaki
amaç, ısınmadan doğan dalgalanmaların nişan hattını bozmasını havalan-
dırma yoluyla engellemektir. Yivsiz av tüfeklerinde genel olarak tek arpacık
bulunur. Bunlar görünüm kolaylığı sağlamak için çoğu zaman pirinçten
yapılır. Kurşun atmak amacıyla yapılmış namlularda ise daha isabetli atış
yapabilmek için gez ilave edilir.
Saçma yerine tek kurşun atmak için silindir (Slug) namlular üretilmiştir.
Bunlar tüfeğin marka ve tipine göre 50-60 cm arasında değişir. Avcıların yiv-
siz silahlarla da büyük av yapabilme isteklerinin sonucunda “paradoks” adı
verilen çift namlulu tüfekler doğmuştur. Ne var ki uzun bir süre av silahla-
rında görülmeyen bu sistem son yıllarda bazı tüfeklerde tekrar kullanılmaya
başlanmıştır.
Namlu çaplarının değişkenliği gibi boylarının uzunlukları da birbirinden
farklılıklar gösterir. Namlu uzunlukları 50-81 cm arasında olur. Pek çok avcı,
namlu boyu uzadıkça menzilin de artacağını düşünür. Avcılar arasında yaygın
olan bu kanının doğru olmadığı bilimsel olarak kanıtlanmıştır. Günümüzün
189
Sürdürülebilir Avcılık için Temel Eğitim
Çap
Çap, yivsiz bir av tüfeğinde namlu iç genişliğidir. Ancak
yaygın olarak bilinen numaralandırma çok eski bir İngiliz sis-
temine göre yapılmıştır. Buna göre 453,6 gram (1 pound) saf
kurşun eşit parçalara bölündükten sonra meydana gelen yu-
varlak bilyelerin ortaya çıkardığı sayı 12 adet ise o silahın çapı
12 olarak kabul edilmiştir. Aynı ağırlıktaki saf kurşun 16 eşit
parçaya bölünmek sureti ile 16 çap, 20 eşit parçaya bölünmek
sureti ile 20 çaplı silah elde edilmiştir. Çıkan sonuca göre, nü-
merik olarak rakam büyüdükçe tüfeğin çapı küçülmektedir.
Yivsiz av tüfeklerinde çaplar, en büyüğü olan 4’ten başlayarak
8, 10, 12, 16, 20, 28, 32 ve 36 şeklinde biter. Yivsiz av silah-
larında terminoloji olarak çap kelimesi kullanılırken bu terim
yivli silahlarda kalibre olarak adlandırılır.
Bazı avcılar, çap büyüdükçe saçmanın hızının da artacağını,
bazıları da tersine çapın küçülmesinin hız üzerinde olumlu etki
yapacağını savunurlar. Ancak bu her iki düşünce de yanlıştır.
10,12, 16 ve 20 çapların namlu çıkış hızları çok ufak farklılık-
larla hemen hemen aynıdır. Doğal olarak ulaştıkları mesafeler
de aynı olacaktır.
12 Çaplı Silahlar
Bu çap büyük ihtimalle yurdumuzda hatta dünyada en po-
püler ve kullanım alanı en geniş olanıdır. Ördek ve kaz avları
için vazgeçilmez bir çap olup her çeşit av hayvanının avında
kullanılabilir.
190
16 Çaplı Silahlar
Geçmişte bir dönem 16 çap, avcılar tarafından 12 çap kadar yaygın kulla-
nılıyordu. 16’nın popülerliği, nerede ise 12’ye yakın olan performansı ile daha
hafif ve az hantal olan tüfeğin avantajından geliyordu. Yine de bazı avcılar
daha dar namluların silahın estetiğine katkısı olduğu görüşü ile 16 numaraya
sadık kaldılar.
20 Çaplı Silahlar
Süreç içinde 16 numaranın yaygınlığı giderek azalırken 20’ninki de bir
yandan artıyordu. Hafif ve estetik olduğundan tercih edilmektedir.
24 Çaplı Silahlar
Günümüzde pek çok avcının adını bile duymamış olabileceği bu çap özel-
likle 1930’lu yıllarda birkaç silah firması tarafından üretildi. Fakat ilgi görmedi.
28 Çaplı Silahlar
Bu çap özellikle II. Dünya Savaşı’ndan sonra artan bir yaygınlıkla yaşama-
ya devam etti. Günümüzde pek çok firma, özellikle çift namlulu bazı model-
lerini bu çap ile üretmektedir.
32 Çaplı Silahlar
28 ve 36 çapın arasında kaldığından dolayı tutunamamıştır. 65 mm 36
çaplı fişekten bir parça daha etkili olmasına rağmen, 75 mm 36 çap ile karşı-
laştırıldığında çok değersiz olduğu görülür.
Şok
Şok, namlu iç çapının namlu ağzının 8-10 cm içinden başlayarak çok hafif
daralmaya uğramasıdır. 12 çapta sıradan bir namlunun 0,729 inç (18,52 mm)
191
Sürdürülebilir Avcılık için Temel Eğitim
Gövde
Yivsiz av tüfeklerinde gövde genelde horoz, te-
tik tertibatı, iğnenin içerisinde bulunduğu yerdir.
Gövde kundağa bağlanır. Böyle tüfeklere “yarım
çakmak” tüfekler denir. Bazı iyi tüfek markaları
horozu harekete geçiren yay ve çark tertibatları-
nı bir kapak içinde toplayarak kundağın gövdeye
bağlantı yerlerinin yanlarına koymuşlardır. Böyle
tüfeklere “tam çakmak” veya “bütün çakmak” tü-
fekler denir (sidelock). Burada kullanılan helezon
+RUR]OXWIHN veya maşa yay olabilir. Maşa yaylarda boşalma,
192
helezon yaylara göre daha hızlıdır ve bir avantaj olarak kabul edilir. Tam çakmak
tüfeklerde horoz, tetik ve iğne tertibatları gövde içindedir. Bazıları da estetik ola-
rak bu kapakları yerleştirmişlerdir. Bunlara da “yalancı tam çakmak” denir.
Horoz: Bir yay tertibatıyla (maşa yay veya helezon yay) ateşleme tertibatı iğ-
neye vuran kısımdır. Genellikle içeriden imal edilirler. Horozları dışarıda olan av
tüfeklerine “horozlu tüfek” denir.
Tetik Tertibatı: Horoz yayını boşaltarak horozun iğneye vurmasını sağla-
yan tertibattır.
Kilit Tertibatı: Namlunun gövdeye bağlantı tertibatıdır. Her marka başka bir
kilit tertibatı geliştirmiştir. Kuyruk diye tabir edilen açma kollarına bağlıdır. Yarı
otomatik ve pompa hareketli av tüfeklerinde kundağa oturtulmuş fişek haznele-
rine bir kapak yardımıyla vidalanarak sağlanmıştır.
Kundak
Uzun namlulu silahlarda, namlu ve bazen de mekanizmaya yatak gö-
revi yapan ahşap, plastik ve benzeri malzemeden yapılmış parçadır. Sürgü
mekanizmalı av tüfekleri haricinde dipçik ve el kundağı olmak üzere iki
parçadan meydana gelir. Dipçik kısmı, geri tepmenin omuzda emilmesini
sağlarken el kundağı da namlu ısısını yalıtarak, diğer elinizin silaha yön
vermesine aracılık eder. Av tüfeği kundaklarında da tıpkı tabancalarda ol-
duğu gibi silahı kavramaya yarayan kabza kısmı bulunur.
Silahın bu kısımdan kavranarak dipçik gerisinin sıkıca omuza oturtulması,
nişan almayı kolaylaştıracağı gibi geri tepmenin avcı üzerindeki etkisini de azaltır.
Levye hareketli tiplerde ve bazı çift namlulu tüfeklerde sıkça görülen bir dipçik
biçimi ise bu kısımda düz olan yani kabzasız olanlardır. İngiliz kundak adı verilen
bu dipçiklerin yapımındaki amaç, çift tetikli silahlarda bir tetikten diğerine geç-
me eylemine kolaylık sağladığı görüşüdür. Normal olarak öndeki tetiği düşürüp,
arkadakine geçtiğinizde, kabzadaki kavramınızı bir parçadan olsa değiştirmeniz
gerekir. Ancak bunu tabanca kabzalı tüfeklerde yapmanız nispeten zor olabilir.
Bütün bunların yanında kundaklarla ilgili bilinmesi gereken en önemli
konu, onun avcının anatomik yapısına uygun
olup olmadığıdır. Bu omuz genişliğine, boyun
uzunluğuna ya da yüzün etli veya ince oluşu-
na göre farklılıklar gösterebilir. Silahınızla han-
gi noktada rahatsanız, o nokta sizin için doğ-
ru olanıdır. Yeni bir tüfekle nişan alındığında,
çoğu zaman dipçiğin farklı bir noktaya oturdu- .XQGDNYHHONXQGDù×
193
Sürdürülebilir Avcılık için Temel Eğitim
Av Tüfeklerinde El Kundağı
El kundağının tek kırmalarda asıl amacı, fişek atıldıktan sonra
194
sıcaklıklığın etkisiyle namluyu tutan elin yan-
masını önlemektir. Yarı otomatik av tüfekle-
rinde fişek haznesini gizler, el için bir dayanak
sağlar. Pompa hareketli av tüfeklerinde kurma
koluna bağlıdır. Fişek değiştirmek ve tüfeği kur-
ma görevi vardır. Çiftelerde ise tetik yaylarının
kurulmasına, yukarıda bahsedilen ekstraktör ve
ejektör sistemlerinin çalışmasını sağlar.
Av Tüfeklerinde Fişekler
Gerçek anlamda ilk fişek 1812 yılında J.S. Pauly dHüLWOLHONXQGDNODU×
tarafından geliştirildi. İlk fişekler karton, genellikle
de pirinçten yapılıyordu. Kovanlar günümüzdeki plastik şekillerini alana kadar
karton, pirinç, çelik, alüminyum ve çinkodan yapılmışlardır. Günümüzde yivsiz
av tüfeklerinde kullanılacak av fişekleri; 65, 70, 76 ve 89 mm uzunluğunda olur-
lar. Bu ebatlar kovan boyunun kıvrılmamış uzunluklarıdır. 76 ve 89 mm’dekilerin
daha güçlü olan magnum fişek atabilecek nitelikte tüfeklerde kullanılması gere-
kir. Aksi takdirde hoş olmayan sonuçlarla karşılaşılabilir.
Av fişekleri genelde, normal ve yüksek hızlı olmak üzere iki kategoride üre-
tilirler. Normal ya da standart hızlı olanların namlu çıkışı 575-625 metre/saniye
arasında değişir. Kesin rakamı kovan içine konulacak saçmanın ağırlığı belirler.
Ancak çok fazla farklılıklar oluşmaz. Yüksek hızlı fişeklerin namlu çıkışı hızı ise
760 m/sn civarındadır. Bunlardan başka bir de magnum yüksek hızlı fişekler
vardır ki bunlarda değişen sadece saçma miktarı olup hız yaklaşık olarak aynıdır.
En küçük saçma numarası 12, en büyüğü ise şevrotindir. Numara küçüldükçe
saçma büyür.
Yivsiz av tüfeklerinde saçma-
nın yanında, büyük av hayvan-
larının avı için tek kurşun atmak
da mümkündür. Bu tür tüfeklerde
namlu yiv ve set esasına göre yapıl-
madığı için mermi üzerinde yivler
açılmıştır. Bunların da değişik tür-
de olanları mevcuttur. Şu anda pi-
yasada her çapta av tüfeği için çok
çeşitte imal edilmiş yerli ve ithal av
fişeği bulunmaktadır. NDOLEUHÀüHNOHU
195