Professional Documents
Culture Documents
FEN-EDEBİYAT FAKÜLTESİ
TARİH PR.
İNANIŞLAR TARİHİ
Hristiyanlığı ilk olarak ortaya çıkartan Pavlus'tur. Dolayısıyla Hz. İsa, Hristiyan
değildir, Kuran-ı Kerim'de Nasrani olarak geçmektedir. Nasrani'nin kelime
anlamı yardımcılardır. Ve Hz. İsa (A.S.) Allah'ın yardımcısı olarak kabul
edildiği için getirdiği dinde Nasranilik olarak bilinmektedir. İslamiyetin ana
metni Kurân'a göre Hz.İsa (A.S), biyolojik veyâ ruhsal bir babası olmayarak,
mûcizevî bir sûrette, annesinin rahminde yaratılmıştır. Kurân'da buna bir misâl
olarak, toprağa insan sûreti verilip can ilka edilmesi sonucu babasız yaratılan
Âdem Peygamber örnek getirilir ve iki peygamberin yaratılışı aynı mucize
kategorisinde vurgulanır. Kutsal kitap Kuran-ı Kerim'e göre Meryem bakireydi
ve insanlardan uzakta Filistin toprakları diye tahmin edilen doğu bölgesinde
yaşıyordu. Bu ‘doğu taraflarında bir yer' diye geçen bölgede Hazreti Meryem'in
oğlu Hazreti İsa (A.S.) dünyaya geldi. İnsanlar Hz. Meryem'i ayıpladılar, Hz.
Meryem ise bu durumu beşikteki bebeğe yani Hz. İsa (A.S.)'ya sormaları
gerektiğini söyledi, insanlar bir bebeğe sorulmasını oldukça saçma buldular. Hz.
İsa ise ise o bebek haliyle bir mucize gerçekleştiriyor ve Hz. Meryem'e destek
veren sözler söylüyor. ''Kâle innî abdullâhi, âtâniyel kitâbe ve cealenî nebiyyâ
(nebiyyen). (Bebek) şöyle dedi: “Muhakkak ki ben, Allah’ın kuluyum. Bana
kitap verdi ve beni nebî (peygamber) kıldı.” Tabi ki bu Allah'ın bir mucizesi
olarak biliniyor. Kur'an'da İsa'nın bir anne-baba ilişkisinden değil, sadece bir
anneden meydâna geldiğini vurgulamak için birçok âyette, annesine izâfeten
"Meryem oğlu İsa" şeklinde zikredilir. Bazı ayetlerde ise Cebrail ona insan
kılığında görünerek şöyle demiştir;
"ben yalnızca Rabbin’den gelen bir elçiyim; sana tertemiz bir çocuk armağan
etmek için buradayım." (Meryem Suresi,19)
Hz. İsa (A.S.) dünyaya geldikten sonra vahyini yaymaya başladığı zaman
Yahudiler bundan oldukça rahatsız oldular ve Hz. İsa (A.S.) 'yı engellemeye
çalıştılar fakat ona engel olamadılar. Hz.İsa (A.S.)'nın getirdiği mesaj dalga
dalga yayılmaya başladı. Yahudiler, Hz. İsa'yı katletmeyi bile düşündüler ve
katlettiler ama katlettiklerini düşündükleri kişi çarmıha gerilen Hz. İsa (A.S.)
değildi, Yahudiler her türlü yöntemi denemeye çalıştılar. Son olarak Yahudiler
bu yayılmayı önlemek için farklı bir yola başvurdular ama bunu yaptıkları
zaman Hz. İsa (A.S.) dünyada yok idi. Bu amacın ise ana aktörü Pavlus
olacaktı. Pavlus ise Hz.İsa (A.S.)'ya ve havarilerine düşman olan bir insandı.
Peki Pavlus Bu amacın ana karakteri nasıl olmuştur? Pavlus, Hz.İsa (A.S.)'nın
Şam örneğini göstererek Hz.İsa (A.S.) 'nın dinine girdiğini ilan ediyor .Lakin
Nasraniliği bozmaya başlıyor. Millet oldukça şaşırıyor çünkü insanlar onun Hz.
İsa (A.S.)'nın düşmanı olduğunu düşünüyorlar. İnanmıyorlar lakin Havari
Barnaba'yı yanına aldığı için şüpheye düşüyorlar. Fakat düzeltmediğini
anlayınca Barnaba yanından ayrılıyor. Barnaba’nın yanından ayrılmasını da
aslında Pavlus çok istiyor. Çünkü onunla birlikte gezerken Barnaba’nın kendisi
ile aynı fikirde olmadığını İsa Aleyhisselam'ın müminlerinin fark etmesini
istemiyor. Gerekli meşruiyeti kazandıktan sonra da Barnaba’nın yanından
ayrılmasına çok seviniyor. Ondan sonra ise kendi yakınlarıyla İsa
Aleyhisselam'ın mesajını bozmaya çabalamaya devam ediyor. Mesajını
bozmaya çalışırken temel ölçüsü şu oluyor. İlahi hukuk yoktur, tanrısal hukuk
yoktur. Sevgi ve iman vardır diyor. Pavlus diyor ki İsa Aleyhisselam Adem
aleyhisselamdan beri olan günahların cezasının hepsini kendisi üstlendi ve
çarmıhta gerilerek tüm insanlığın cezasını affettirdi ve bundan sonra da hukuku
ortadan kaldırdı. Havariler ve müminler oldukça şaşırıyorlar. Burada Pavlus’un
hukuk yok demesinin temeli şuna dayanıyor şöyle ki hukuk varsa hukuka aykırı
olanlarda vardır. Ve hukuk olduğu zaman bunu çiğneyenler de olduğu için
insanlar günaha giriyor. Bu sebeple de hukuk yok diyor. Yani şu mantık
hırsızlığa verilen ceza ortadan kaldırılınca hırsızlıkta ortadan kalkacak, tecavüze
verilen ceza ortadan kalkınca tecavüz de ortadan kalkacak gibi. Aslında
insanların suça girmesini engelleyen en büyük etkenlerden birisi hukuktur. Biz
burada Pavlus'un bu mantığının yanlış olduğunu anlayabiliyoruz ve bu sayede
de bu düşüncenin asıl amacının dini bozmak olduğunu anlayabiliyoruz. Pavlus
Roma ile anlaştıktan sonra Roma'ya gidiyor. Daha sonra insanları Roma
hukukuna inanmaları için davet ediyor. İsa Aleyhisselam’dan sonra ilahi hukuk
yok diyen Pavlus,insanları Roma hukukuna inanmaya davet edebiliyor. Buradan
da Pavlus’un çeliştiğini anlayabiliyoruz. İlahi hukuku ortadan kaldırmayı
düşünüyor ve sevgi ve imana dayalı bir din amaçları arasında sonraki asıl amacı
ise nasraniliğin havarilerden ve müminlerden istedikleri şeyleri namaz,oruç
abdest, insanlığın Allah'ın emirlerine uymaları, yalan söylememeleri Kur'an-ı
Kerim'de geçen her şey var idi. Çünkü bütün dinler tevhid akidesi üzerine
gelmiştir. Tevhid akidesi üzerine gelen bütün dinlerde her türlü ibadet aynıdır.
Burada Pavlus’un asıl hedefe nasraniliği uygulanmayan bir din haline getirmek.
Diğer bir ifade ile sevgi ve iman merkezli diyerek vicdanlara hapsetmek. Ve ne
yazık ki Pavlus bu amacını yerine getirdi. Günah çıkarma ve teslis inancı da
sonradan ortaya çıkmıştır.
Meryem suresi 29 ve 30 ayetlerde;
“(29) Bunun üzerine Meryem çocuğu işaret etti. “beşikteki çocukla nasıl
konuşuruz?” dediler. (30) Cevabı çocuk verdi: “Ben Allah’ın kuluyum; O, bana
kitap verdi ve beni peygamber yaptı..” .
Hz. İsa’nın katlin de şöyle bir şey var. Tanrıysa bu niye kendisini kurtarmadı
diyorlar şimdi ise tanrı değil insan değil. Bazıları da diyor ki Tanrının oğlu
İsa,insanoğlunun günahlarını affetmek için kendisinin ölmesine izin verdi gibi
diyorlar. Günah işleyip günahtan sonra Allah affetmek için fırsat vermiştir.
Burada Hristiyanlıkla ilgili şöyle bir değerlendirme var ;iki tane hayat vardır ,
dünya ve ahiret hayatındaki mutluluk kurtuluş vardır. Kurtuluş tanrı ile insan
arasında ki baba oğul ilişkisidir. İnsan şekline bürünen baba oğul ilişkisine
inanırlar. Kurtuluşun tanrıya kavuşmanın ahirette anlatmaya çalıştığı söylenir.
Bazı Hristiyanlar dünya inancına fazla yoğunlaşmazlar. Ahiret inancına
yoğunlaşırlar. Hristiyanlığın ilk yıllarında şehitlik en önemli makam olarak
görülüyordu. Şehit inancı uğruna tanrı bağlılığını gösteren kişidir. 4. Yüzyılda
kilise kendisini kabul ettirdi.. 4. Yüzyılda kilisenin kendisini kabul ettirmesiyle
işkenceler sona erecektir. En tepe de dini inanç cihat mücahit kelimelerinin
karşılığı var. Fakat burada bahsettiğimiz cihat farklı anlamlara çekiliyor.
Hristiyanlarla savaşırken cihat etmek oluyor. İspanya’da Yahudileri kurtarmak
için Hristiyanlar da cihat yapıyor. Diğer anlamları yanlıştır. Örneğin, insanları
öldürmek tarzında algılananlar. ‘Mazlumun yanında durmak diyebiliriz
sanırım’. Ortodoksların haklarını korumak için Katoliklerle yapılan cihatlar
vardır bir de bunun tam tersinde cihat vardır. Yani mazlumların yanında
durmaktır cihat. Bir otobüs şoförünün otobüsü düzgün kullanması da cihattır
(gayreti gösterir) savaşmak anlamında değil gayret göstermek anlamında
kullanılmaktadır. Dünya hayatından kendini çekmek insanlarla çatışmamak
güzel bir şeydir. Dünya da aynı zamanda insanların en hayırlısı en faydalı
olandır. İnsanlara karşı faydalı olmak gibi bir sorumluluğumuz vardır. Topluluk
için hareket eden din bozulur. Bir tane İngiltere de örnek söylemişlerdir;
Annesinin yanına gidiyor bir çocuk, annesi şaşırıyor anne ben bir dine
inanmaya başladım Müslümanlık bu dinde Anne önemli olduğu için yanına
geldim tarzında Annesi’de Müslüman oluyor.
İsa Aleyhisselam döneminde cehd ve gayret sonucu din yayılmıştır, yoksa tek
başına inzivaya çekilerek bu din yayılmamıştır. Bir nebze inziva tabii ki
gereklidir ama miskin bir insan olmak söz konusu değildir. Reform azizlik
kavramına yeni boyutlar getirmiştir. Protestanlığa göre insan her şeyden önce
birer günahkardır. Müslümanlık da ise yeni doğan insan, akıl ve mantığa da
uygun bir şekilde bir melek kadar günahsızdır. Onların günahkar doğuşunun
sebebi ise Adem (a.s.)’in şeytan tarafından kandırılarak yasaklanmış olan
meyveyi cennette yemesidir. Katolik inancında da bu böyledir, tahrif edilince
böyle olması normaldir tabi. Günahkar olduğu için kurtuluşu İmanına ve
günahlarına bağışlayacak olan tanrının inayetine bağlı olup meziyetlerinin
sonucu değildir çünkü yaptığı iyilikler dininin esiri ve zaten seçilmiş dinin
işaretidir. Bu söylemiş olunan kavramlar azizlik fikrini ortadan kaldırmıştır.
Artık ruhban sınıfı ile laikler arasında bir fark kalmadığından bütün Hristiyanlar
tek bir ahlaka bağlanmışlardır ve hepsinin görevleri kişisel durumlarına bağlı
olarak değişmekte idi. Marx Weber 1921 de “Protestan Ahlakı ve Kapitalizm
Ruhu” adlı eserini basmasından itibaren bazı kesimlerin maddi ve manevi
gidişatı değişiklikler göstermiştir. Hristiyanlık dininin bozulması da birden
olmamış, zamanla tamamen tahrif etmeyi başarmışlardır. Bunun müsebbibi de
Pavlus’tur. Önce dinin temellerinin bazılarını bozup hukuku kaldırıyor. Hepsini
kaldırmaya kalksa müminlerin karşı çıkacağını biliyor çünkü, sonrasında bir
kısmını da Ortodokslar bozuyor ve bir kısmını da Protestanlar bozuyor. Böylece
uzun süreli bir değişim olduğu için yaşanan tahrif net olarak hristiyanlarca
anlaşılamıyor. Bu bozulma sürecini Musevilik inancına da uygulamışlardır.