You are on page 1of 12

SAKARYA ÜNİVERSİTESİ

FEN-EDEBİYAT FAKÜLTESİ

TARİH PR.

İNANIŞLAR TARİHİ

(1. VE 2.ÖĞRETİM 11.HAFTA DERS NOTLARI)

PROF. DR. EBUBEKİR SOFUOĞLU


11.hafta ders notu:

Kısaca hristiyanlık dini nasıl ortaya çıkmıştır?

Hıristiyanlığı İsa(a.s.) getirmedi. Kuran-i Kerim’de bu Nasıranilik olarak geçer.


Böyle bir adlandırmaya tabi tutulması bölge adı olan Nasıra’dan gelir.
Nasıranilik ise İsa'nın Nasıra bölgesinden dolayı gelir. Nasıralı İsa’ya atfen
Nasıranilik ismi oluşmuştur. Hristiyanlık İsa (A.s) öldükten sonra gelmiştir.
Kuran-i kerimde de Nasıranilik geçer hristiyanlık değil. Hristiyanlık ise Pavlus
tarafından yayıldı.Pavlus Ebu Cehil gibidir. Peygamber efendimiz Hz.
Muhammed (s.a.v) in en büyük düşmanı Ebu Cehil'di. Aynı şekilde İsa’nın da
en büyük düşmanı Pavlus ‘tur. Pavlus güya Yahu di haham kurul üyesi ve baş
kahin idi. Pavlus bir gün Şam’a yolculuğa çıkıyor. Kendi anlatımına göre Şam
vizyonu denilen bir hadise ile karşılaşıyor. Ve gökte biri ona görünüyor. Pavlus
o kişiye “kimsiniz?” diye sorduğunda o kişi “Ben zulmettiğin İsa’yım artık
bana zulmetmeyi bırak” diyor. Pavlus bu hadiseden sonra dine giriyor. Pavlus o
zamana kadar Ebu Cehil idi. Peygamber efendimizin bir diğer düşmanı Ebu
Leheb idi. Derler ki Ebu Leheb haşa! İsterse kuran-i yalanlayabilirmiş. Çünkü
Ebu Leheb ile ayetler nazil olunca Tebbet süresi diyor ki Ebu Leheb ’in elleri
kurudu. Yani kuran-i kerim’de elleri kurudu ifadesi gelecek yöneliktir ve bu
yazılı şekilde mevcuttur. Allah’ın mucizeleri vardır şükür ki imanı zayıf olana
mucize gerek! Fil suresi ya da Kızıldeniz yarılma hadisesi gibi daha bir çok
mucize vardır. İsa fikrini yayınca Pavlus Barnaba’yı yanına aldı. İsa’nın
havarilerini ikna etmeye çalıştılar. Barnaba sevilen biri olduğu için müminleri
kolay kandırdılar. Barnaba da oyuna gelmiştir. Pavlus İsa’ya değil üçlü teslise
inanıyordu. Barnaba olayı anlayınca Pavlus’u terk etti.Çünkü Pavlus istediğini
elde etmişti ve güven kazanmıştı. Hristiyanlık karşımıza bu şekil gelmiştir.

NASRANİLİK VE HZ. İSA’NIN DOĞUMU:

Hristiyanlığı ilk olarak ortaya çıkartan Pavlus'tur. Dolayısıyla Hz. İsa, Hristiyan
değildir, Kuran-ı Kerim'de Nasrani olarak geçmektedir. Nasrani'nin kelime
anlamı yardımcılardır. Ve Hz. İsa (A.S.) Allah'ın yardımcısı olarak kabul
edildiği için getirdiği dinde Nasranilik olarak bilinmektedir. İslamiyetin ana
metni Kurân'a göre Hz.İsa (A.S), biyolojik veyâ ruhsal bir babası olmayarak,
mûcizevî bir sûrette, annesinin rahminde yaratılmıştır. Kurân'da buna bir misâl
olarak, toprağa insan sûreti verilip can ilka edilmesi sonucu babasız yaratılan
Âdem Peygamber örnek getirilir ve iki peygamberin yaratılışı aynı mucize
kategorisinde vurgulanır. Kutsal kitap Kuran-ı Kerim'e göre Meryem bakireydi
ve insanlardan uzakta Filistin toprakları diye tahmin edilen doğu bölgesinde
yaşıyordu. Bu ‘doğu taraflarında bir yer' diye geçen bölgede Hazreti Meryem'in
oğlu Hazreti İsa (A.S.) dünyaya geldi. İnsanlar Hz. Meryem'i ayıpladılar, Hz.
Meryem ise bu durumu beşikteki bebeğe yani Hz. İsa (A.S.)'ya sormaları
gerektiğini söyledi, insanlar bir bebeğe sorulmasını oldukça saçma buldular. Hz.
İsa ise ise o bebek haliyle bir mucize gerçekleştiriyor ve Hz. Meryem'e destek
veren sözler söylüyor. ''Kâle innî abdullâhi, âtâniyel kitâbe ve cealenî nebiyyâ
(nebiyyen). (Bebek) şöyle dedi: “Muhakkak ki ben, Allah’ın kuluyum. Bana
kitap verdi ve beni nebî (peygamber) kıldı.” Tabi ki bu Allah'ın bir mucizesi
olarak biliniyor. Kur'an'da İsa'nın bir anne-baba ilişkisinden değil, sadece bir
anneden meydâna geldiğini vurgulamak için birçok âyette, annesine izâfeten
"Meryem oğlu İsa" şeklinde zikredilir. Bazı ayetlerde ise Cebrail ona insan
kılığında görünerek şöyle demiştir;
"ben yalnızca Rabbin’den gelen bir elçiyim; sana tertemiz bir çocuk armağan
etmek için buradayım." (Meryem Suresi,19)

"Meryem doğrusu Allah sana kendinden bir kelimeyi müjdelemektedir. Onun


adı Meryem oğlu İsa Mesih' tir. O dünyada ve ahrette seçkin, onurlu ve
saygındır ve Allah'a yakın kılınanlardandır.’’ (Ali İmran Suresi, 45)

Hristiyanlığın ortaya çıkışı:

Hz. İsa (A.S.) dünyaya geldikten sonra vahyini yaymaya başladığı zaman
Yahudiler bundan oldukça rahatsız oldular ve Hz. İsa (A.S.) 'yı engellemeye
çalıştılar fakat ona engel olamadılar. Hz.İsa (A.S.)'nın getirdiği mesaj dalga
dalga yayılmaya başladı. Yahudiler, Hz. İsa'yı katletmeyi bile düşündüler ve
katlettiler ama katlettiklerini düşündükleri kişi çarmıha gerilen Hz. İsa (A.S.)
değildi, Yahudiler her türlü yöntemi denemeye çalıştılar. Son olarak Yahudiler
bu yayılmayı önlemek için farklı bir yola başvurdular ama bunu yaptıkları
zaman Hz. İsa (A.S.) dünyada yok idi. Bu amacın ise ana aktörü Pavlus
olacaktı. Pavlus ise Hz.İsa (A.S.)'ya ve havarilerine düşman olan bir insandı.
Peki Pavlus Bu amacın ana karakteri nasıl olmuştur? Pavlus, Hz.İsa (A.S.)'nın
Şam örneğini göstererek Hz.İsa (A.S.) 'nın dinine girdiğini ilan ediyor .Lakin
Nasraniliği bozmaya başlıyor. Millet oldukça şaşırıyor çünkü insanlar onun Hz.
İsa (A.S.)'nın düşmanı olduğunu düşünüyorlar. İnanmıyorlar lakin Havari
Barnaba'yı yanına aldığı için şüpheye düşüyorlar. Fakat düzeltmediğini
anlayınca Barnaba yanından ayrılıyor. Barnaba’nın yanından ayrılmasını da
aslında Pavlus çok istiyor. Çünkü onunla birlikte gezerken Barnaba’nın kendisi
ile aynı fikirde olmadığını İsa Aleyhisselam'ın müminlerinin fark etmesini
istemiyor. Gerekli meşruiyeti kazandıktan sonra da Barnaba’nın yanından
ayrılmasına çok seviniyor. Ondan sonra ise kendi yakınlarıyla İsa
Aleyhisselam'ın mesajını bozmaya çabalamaya devam ediyor. Mesajını
bozmaya çalışırken temel ölçüsü şu oluyor. İlahi hukuk yoktur, tanrısal hukuk
yoktur. Sevgi ve iman vardır diyor. Pavlus diyor ki İsa Aleyhisselam Adem
aleyhisselamdan beri olan günahların cezasının hepsini kendisi üstlendi ve
çarmıhta gerilerek tüm insanlığın cezasını affettirdi ve bundan sonra da hukuku
ortadan kaldırdı. Havariler ve müminler oldukça şaşırıyorlar. Burada Pavlus’un
hukuk yok demesinin temeli şuna dayanıyor şöyle ki hukuk varsa hukuka aykırı
olanlarda vardır. Ve hukuk olduğu zaman bunu çiğneyenler de olduğu için
insanlar günaha giriyor. Bu sebeple de hukuk yok diyor. Yani şu mantık
hırsızlığa verilen ceza ortadan kaldırılınca hırsızlıkta ortadan kalkacak, tecavüze
verilen ceza ortadan kalkınca tecavüz de ortadan kalkacak gibi. Aslında
insanların suça girmesini engelleyen en büyük etkenlerden birisi hukuktur. Biz
burada Pavlus'un bu mantığının yanlış olduğunu anlayabiliyoruz ve bu sayede
de bu düşüncenin asıl amacının dini bozmak olduğunu anlayabiliyoruz. Pavlus
Roma ile anlaştıktan sonra Roma'ya gidiyor. Daha sonra insanları Roma
hukukuna inanmaları için davet ediyor. İsa Aleyhisselam’dan sonra ilahi hukuk
yok diyen Pavlus,insanları Roma hukukuna inanmaya davet edebiliyor. Buradan
da Pavlus’un çeliştiğini anlayabiliyoruz. İlahi hukuku ortadan kaldırmayı
düşünüyor ve sevgi ve imana dayalı bir din amaçları arasında sonraki asıl amacı
ise nasraniliğin havarilerden ve müminlerden istedikleri şeyleri namaz,oruç
abdest, insanlığın Allah'ın emirlerine uymaları, yalan söylememeleri Kur'an-ı
Kerim'de geçen her şey var idi. Çünkü bütün dinler tevhid akidesi üzerine
gelmiştir. Tevhid akidesi üzerine gelen bütün dinlerde her türlü ibadet aynıdır.
Burada Pavlus’un asıl hedefe nasraniliği uygulanmayan bir din haline getirmek.
Diğer bir ifade ile sevgi ve iman merkezli diyerek vicdanlara hapsetmek. Ve ne
yazık ki Pavlus bu amacını yerine getirdi. Günah çıkarma ve teslis inancı da
sonradan ortaya çıkmıştır.
Meryem suresi 29 ve 30 ayetlerde;

“(29) Bunun üzerine Meryem çocuğu işaret etti. “beşikteki çocukla nasıl
konuşuruz?” dediler. (30) Cevabı çocuk verdi: “Ben Allah’ın kuluyum; O, bana
kitap verdi ve beni peygamber yaptı..” .

Peygamber efendimiz de aynı şeyi söylüyordu kelime-i şehadet getirerek.


Hristiyanlık Pavlus merkezli gelişiyor ancak İsa Aleyhisselam merkezli
Hristiyanlık yok mu? Tabii ki var ama nasıl ortadan kaldırıyorlar; Pavlus şöyle
bir şey söylüyor, bugün günümüzde Kur'an bize yeter diyenler var yani Hadisi
sünnet-i yahut peygamberi aradan çıkartmak isteyenler var. Bu ilk değildir.
Pavlus da bunu söylüyor. Rahiplere ve keşişlere papazlara gerek yok. İncil
yeteri kadar açık şekilde ortaya konulmuştur. İncili açar okur ve anlarız diyor.
Bu anlayış dalga dalga gelişiyor. Sonra ise insanlar İncil yazmaya başlıyor. Hz.
İsa’nın ilahi mesajlarını bozmuşlar ve böylece Pavlus kendi otoritesini ortaya
koymuş oldu. İncilin kelime manası müjde manasına gelir. Bu Hz. İsa’ya gelen
müjdenin kaleme alınması Hristiyanlık için önemli idi. Çünkü sözlü gelenekten
yazılı metin ortaya çıkarılmıştır. M.Ö. 70 yılından önce İncillerin yazıldığına
inanırlar. Kudüs’te ise tapınağın yıkılmasından önce yazıldığına inanırlardı .
Ona yakın olan Matta ve Luka’nın İncilleri ise birbirinden bağımsız olarak
bilinir. Ama Luka İncili Pavlus’a bağımsız olarak düşünmelidir. Luka ve
Matta‘nın İncilerinin farklı yönü bilinmeyen bir kaynaktan daha yararlanıldığı
düşünülüyor. Burada bilinmeyen kaynak denmesi uydurulmuş anlamına
gelebilir. Matta ve Luka’nın birbirinden bağımsız olduğu söyleniyor Matta ve
Luka, Markos incilinden yararlanıyor. Markos’ta geçmeyen şeyler Matta ve
Luka’da geçiyor. Bu onda olmayan bilgilerin bilinmeyen kaynaktan olduğu
söyleniyor. İki tane muğlak ifade kullanıyorlar. Bilinmeyen şeye inanmaları da
ayrı bir soru işareti oluşturmuşlardır. Pavlus‘un Hz. İsa’nın metinlerine sokmuş
olduğu yalan yanlış ifadeler olmuştur. Hz. İsa’nın sözlerinden bir görgü tanığı
tarafından yapıldığı gibi bir yorum yapılıyor ama bu da doğru bir yorum
değildir. Matta ’nın hahamca yazılmış daha eski bir İncil’i olduğu söyleniyor
ve sonradan genişleyerek Yunancaya çevrildiği söyleniyor. Matta ve Luka’nın
günümüze kadar ulaşımı tapınağın yıkılışından sonra M.S 70 ‘den sonra 80
yılında ele alındığı biliniyor. Yuhanna İncil’i ise dördüncü İncil ise ilk üçünden
farklıdır ve MS. 90 yılından sonra kaleme alınıyor. Bir sürü İncil çıkması fazla
olmasının sebebi tek bir kitap içerisinde Hz. İsa ve Allah’ın emirlerinin tam
anlamıyla tek bir kitap içerisinde toplandığına inanmamış olmalarından
kaynaklanmaktadır. Tek bir İncil Hz. İsa’nın ilahi mesajlarında söylediklerini
içermediğini bildireceği için böyle yapıyor. Bizim dinimizde tek bir kitap vardır
geçmişten günümüze kadar da bir tane olarak günümüze kadar gelmiştir.
Binlerce İncil nasıl ortaya çıkmıştır diye sorarsak eğer her papaz kendi düşünce
anlayışına göre kitap yazmıştır. İncilleri yazan kişiler bir geleneğe bağlı kalmayı
düşünmüşlerdir. İsa aleyhissellamın dirildiğine inanışından yola çıkan Havariler
zamanla herkesin anlayacağı bir doktrin geliştirdiler. Havariler ‘in kendisi değil
ondan sonra Teslis üçleme İsa peygamberin üç ayrı kişiliğin tek bir tanrıya olan
inançtır. Onun yaşadığı olaylara dayanıyor. Hz İsa’nın Kamor Dağ’ında üç
Havariye görünmesinden bahsedilir. Bu üç kişiye görünmesi eski pagan olarak
tanımlanıyorlardı ve oradaki Asterde, Yahte ve onların çocuklarından oluşan
tanrı silsilesini burada da karşımıza çıktığını görüyoruz. Hz. İsa’nın Kamor
Dağ’ında göründüğü Havariler arasında bir eski pagan felsefesiyle açıklandı.
Plüton ve Logos kavramı İsa aleyhissellamın isimleşmiş tanrı kelamı olarak
tanıtmaya yaramıştır. Martin Luther ‘e ayrı önemli konudur. Hangi metinleri
bozmak istiyorlarsa oraya felsefenin bakış açısını sokuyorlar. Yüzlerce hatta
binlerce İncil oluşuyor. Bu kadar incil ortaya çıkınca o sırada Pavlus taraftarları
güçleniyor ve tabii Roma nezlin de de 313 yılında resmiyet kazanıyor.
Konstantinos Hristiyan olduğunu ilan ediyor. Milano fermanı 316 yılında
Roma'da Hristiyanlık en güçlü inanç haline geliyor. Bu sefer milattan sonra yine
313 yılından 12 sene sonra 325 yılında İznik’de bir konsil toplanıyor. Toplanan
konsil de yüzlerce İncil, bir rivayete göre 4000 tane İncil'den bahsediliyor. Bu
incillerin azaltılmasına karar veriliyor. Dünyada ki bütün İnciller toplanıyor
buraya getiriliyor. Getirilen bu İncilleri bir odaya koyuyorlar oda da iki
basamaklı bir masa var ve bu masanın ikinci katındaki masanın ortası delik
bırakılıyor kendi aralarında şöyle konuşuyorlar odanın kapısı kimsenin
giremeyeceği şekilde kitleniyor sabaha kadar bekleyip hangi kitap en doğruysa
üstteki masanın üstüne çıkacağına inanıyorlar. Kapıyı kitleyip çıkıyorlar birinin
girmesini yasaklayarak sabaha kadar bekliyorlar. Sabah olduğunda odaya
giriyorlar ve ikinci masanın üstünde dört tane İncilin olduğunu görüyorlar .Bu
dört tane incilin adı şöyledir : Matta, Markos, Luka ve Yuhanna olmak üzere
dört tanesi yukarıda olduğu görüyorlar. Lakin sabaha kadar odaya birinin girip
girmediği hakkında kesin bir bilgi yoktur. Pavlus ve Luca İncilleri çıkıyor
ama Barnaba çıkmıyor. Dört tane incilin nasıl ortaya çıktığı üstünde durursak
eğer Barnaba incili en doğru olarak söyleniyor. Pavlus Hristiyanlığı bozduktan
sonra kendisi de kendin özgü bir metin oluşturuyor. Metini en yakın arkadaşı
Luca’ya dayandırıyor. Luka ondan atfen yazıyor. Luca birçok Hristiyan
mesajını bozduktan sonra Hristiyanlığı bozacak kişi sayısını arttırdıkça
İncillerdeki sayıca artış oranı da aynı doğrultuda artmaktadır. Zaman içerisinde
200 yıl da İncillerin arttığı görülmektedir. Bu yukarı çıkan dört İncil
haricindeki bütün İnciller yasaklanıyor ve hepsi yakılıp yok ediliyor. Eğer
yasağa uymayıp kullananlar olursa o kişilerde ağır cezalar veriliyordu. Hz .
İsa’nın sözlü olan geleneğini Pavlus bozuyor. Pavlus’a inanlar da yeni Havariler
yeni kaleme almış olduğu eserlerde yakılmıştır.Hz . İsa’nın sözlü olan
geleneğini Pavlus bozuyor. Pavlus’a inanlarda yeni Havariler yeni kaleme almış
olduğu eserlerde yakılmıştır. Böylece Hz. İsa’nın ilahi mesajlarını bozmuşlardır.
Pavlus kendi otoritesini ortaya koymuş oldu. İncilin kelime manası müjde
manasına gelir. Bu Hz. İsa’ya gelen müjdenin kaleme alınması Hristiyanlık
için önemli kat etti. Çünkü sözlü gelenekten yazılı metin ortaya çıkarılmıştı .İlk
Hristiyan topluluklarla Yahudiler miras kalan eski metinlere Eski Ahit’e yeni
mesajla ilgili şeyleri eklemek istemişler ve bunun sonucunda da dört tane İncil
ortaya çıkmıştır. Matta, Markos, Luka ve Yuhanna ortaya çıkmıştır. İsa
Aleyhissellam Yahudilerin eski kitabı Ahdi Atik ( Eski Ahit) ,Ahdi Atik ‘i
tamamlamak için geldi .Ahdi Cedit ( Yeni Ahit ) Eski Ahit’in tamamlayıcısıdır
denilmişti. Ahdi Ahit Yahudiler ’in, Ahdi Cedit ise Hristiyanlarındı.

Hz . İsa Eski Ahit’i tamamlamak için gönderildiğini düşünüyorlardı. Hz.İsa


Havarilerle Nasraniliği yaymıştır. Helen kültüründe kültürüne de aynı mesajı
uzun felsefi araştırmanın sonucu olarak karşımıza çok farklı Hristiyanlık
tanımları çıkmıştır. İşte bu çeşitlilik yorumlarda da farklılık ortaya çıkarmıştır.
Hristiyanlık yayıldıkça bu ilkeler bütünü ortaya çıkmıştır. O zamana kadar
sözlü olan vaaz ve kehanetleri yazılı olarak ele almaya karar vermişlerdir.
Hristiyan olmanın temeli Tanrının oğlunu İsa’nın şahsında dünyaya geldiğine
ve İsrail’in( Yahudilerin ) beklediği Mesih anlamına geldiğine inanmak
demekti. Kuranı Kerimde şöyle bir ayet geçiyor Havariler hakkında ‘Biz
Allah’ın Yardımcılarıyız’ diye ayet geçmektedir. İşte Nasıraniliğin buradan
geldiği düşünülüyor. Tek Allah inancını bildiriyor. Pavlus ise üçlü teslise
inanıyor. M.Ö. 932 Yahudiler Samiriler ve Yahudiyeliler olmak üzere ikiye
ayrılmışlardır.Y ahudilerin içerisinde Yahudiyeliler Musa peygambere
bağlıyken tahrik oluyorlar. Samiriler ise Yahudiyeliler onlara Pagan,putperest
oldular. Üçlü tanrı sistemine geçtiler. Yahte, Asterde ve onların çocukları
şeklinde bir tanrı sistemi oluştu. Samiriler’in 932 yılında Sanhendrin Yahudi
Yüksek Kurumuna üye olması ile üçlü ilah sistemini Yahudiler Hristiyanlığa
uyguluyorlar. Baba tanrı( Allah) ,Kutsal ruh ( Cebrail) , oğul( Hz. İsa) şeklinde
bir üçlü tanrı sistemi kuruluyor. Baba, oğul , Ruhul Kudüs üçlü tanrı sistemi
kimileri Yahudileri şöyle diyor .Hz. İsa İsrail’in devamı ve beklentilerinin
gerçekleştirilmesi için tanıtıldı. Yahudiler bir Mesih bekliyorlardı. Yahudilere
denildi ki beklediğiniz Mesih bu dendi. Yine İsa’ya (as) inanıyorsanız,
peygamberler Allahtan aldığı vahyi tamamlamadan ölmezler. Dolayısı ile
peygamberimiz (as) veda hutbesinde insanlara ben sizden Allah’tan aldığım
vahyi aktardım mı? diyor. Kalabalık ise evet aktardın diyor. Peygamberimiz üç
kez parmağını kaldırıyor ve şahit ol ya rab, şahit ol ya rab, şahit ol ya rab diyor
ve büyük sahabeler duygulanıyor. Çünkü peygamberimizin vazifesinin bittiğini,
aralarından ayrılacağını anlıyorlar. Allah vahyi tamamlar. Şunu sormamız
gerekiyor eğer siz Allahınıza ve peygamberinize inanıyorsanız, sizin inandığınız
Allah kendi vahyini tamamlayamayacak kadar aciz midir? İsa’yı (as)
gönderiyor ama onların inancına göre çarmıha geriyor, bizim inancımıza göre
çarmıha gerilme olayı yoktur. Iscariotlu Yahuda çarmıha gerildi. İsa (as)
öldürüyorlar ve haşa Allah şöyle mi diyecek: İsa’yıda öldürdüler ben daha
birçok ayet gönderecektim şimdi nasıl yollayacağım mı diyecek. Böyle mi
inanmak gerekir veya Platon’un öğretilerini o günlerde yayanların Tanrı ile
irtibat kurmuş kişiler olduğuna mı inanmamız gerekir. Çünkü plotoncu logos
kavramından yola çıkılarak üçlü teslis sistemi ortaya konulmuş. O zaman ona
mı inanmamız gerekir. Hristiyanları göz önünde bulundurarak şöyle
söylenebilir eğer sen Hristiyansan, Allahınıza ve peygamberinize inanıyorsanız,
Allah aciz ve peygamberinizi koruyamadı daha sonra logos kavramını
bayraklaştıran Platon’un halefleri ile irtibat kurdu, başka peygamberler ile
irtibat kurdu öyle mi buna mı inanmalıyız yani. İsa (as) peygamberler
geldiğinde bırakın İsa (as) mesajını tamamlayıp tamamlayamadığı
tartışmalarını, her peygamber ilk geldiğinde Allah tektir der ve ben onun
peygamberiyim der. İsa (as) ise daha beşikteyken bunu söyler. Peygamber
efendimiz de aynı şeyi söyler. Kelime-i şahadet ile birlikte. İslama giriş budur.
İsa (as) mesajı getirdiğinde daha beşikteyken bunu söylüyor. Mesajın
tamamlanamayıp teslis inancının daha sonradan çıktığına olan inanç burda da
doğru olamadığı ortaya çıkıyor. Yani Hristiyanlığın bozulduğu burada da ortaya
çıkmış oluyor. Çünkü kendi ifadelerine göre de teslis inancı daha sonra da
platoncu logos kavramı çerçevesinden esinlenerek oluşturuluyor. Platoncu
anlayışın bozduğu diğer din Yahudiliktir. Hatta plotoncu anlayışı metinlere de
yansıtıyorlar. Bu yansıtılan metinlerde tahamlar çok sinirleniyorlar buna. Fakat
Samiri İnancı ilahi vahyin bozulma süreci işte Samiri İnancı burada da
karşımıza çıkıyor. Yani kısaca İsa (as) ben Allahın kuluyum dediğinde ona sen
Tanrısın diyorlar bunlar metinlerde karşımıza çıkıyor. İlk Hristiyan vaazlarından
bu yana İsa as. Tanrı ve insan olarak tanımlanmaya devam ediliyor. Yani bu
platoncu logos kavramıyla İsa (as) Tanrılaştırıldığı süreçten sonra İsa (as) Tanrı
olarak anlatılmaya çalışılıyor. Hristiyanlığın bu temel sırrının, müminler
zorlukla kabul ediyor. İsa’ya (as) inanan kitleye başka bir şey inandırılmaya
çalışılıyor ve bu güçlükle kabul ediliyor. Klise 2. yüzyılda Tanrı’nın insan
olarak meydana çıkmış olmasının gerçekliği ve insanlığın kurtuluşunun buna
bağlılığı üzerinde durmaya başlıyor. Tanrı’nın oğlu bizde onun gibi olalım diye
bizim gibi olmuştur diye akıl yürütümü yapıyor. Yani Tanrı’nın oğlu insanların
arasında gezen ve konuşan bir Tanrı’dır ve onu örnek gösterip insanlarda ona
benzesin diye ama Tanrı olmasına gerek yoktur ki burada çelişki vardır. İsa’nın
(as) iki ayrı kişiliği arasında ciddi çelişkiler vardır. Tanrı ve insan nasıl aynı
kişilikte bütünleşebilir? Uyku ihtiyacı bir aciziyettir, su içmemek bir aciziyettir.
Suya veya uykuya muhtaç bir Tanrı düşünülebilir mi? 300 yıl boyunca iki
teoloji akımı karşı karşıya geliyor. Monofizizim adı verilen ilk akım cisimleşen
ilahi kelamın tektiği üzerinde ısrar eder ve iki unsur arasında bir ayrım yapmayı
reddeder. Fakat İsa peygamberde her şey Tanrısal bu iddiaya göre. İsa (as) her
şey Tanrısal ise hangi insanlığa geldiği ve bunu nasıl başardığı sorusuna da
cevap bulmak gerekiyor. İsa (as) her şey Tanrısal ise o zaman İsa (as) hangi
insanlığı kurtarmaya geldi işte bu birinci akımdır. İkinci akım ise kelamın İsa
peygamberde insan kimliğine büründüğünü ilan ediyor ve Tanrı’nın oğlunu
Meryem’in oğlundan ayırıyor. O zaman insanlık için acı çeken ve çarmıha
gerilerek ölen bir insan yine. Peki Tanrı çarmıhta ölür mü? Tanrının ebedi
kelamı değilde insan İsa mıdır soruları o dönemde tartışılıyor. Ölü insanlığı
nasıl kurtaracak çünkü Tanrı ölüyor. Bu sorular Hristiyan toplumunda çok
yayılınca 451 yılında Kadıköy’de konsil toplanıyor. Burada cevap verilmeye
çalışılıyor ve Roma piskoposu I. Leo’nun desteklediği doktrin resmen kabul
ediliyor ve tek bir oğul olduğunun yani Tanrı’nın oğlunun, Meryem’in oğluyla
aynı kişi olduğunun; bu tek kişinin cisminde ete kemiğe bürünmüş olan
gerçekten Tanrı ve gerçekten insan olduğunu hükme bağlıyor. Görüldüğü üzere
5. Yüzyıla yakın bir zamanda teslis inancı İsa (as) vefat etmiş 400 sene geçmiş
ondan sonra bu teslis inancının temelleri ortaya çıkıyor. Bir Hristiyan bunu
kabul etmiyor, bunu kabul etmeyen hristiyanlar dinlerden vazgeçiyor ve
Müslüman oluyor. Bir kul Tanrı olamaz. Bunun farkına varan ise müslüman
oluyor. Şunu da belirtmek gerekir İsa (as) varken tek bir Allah inancı vardı. Bu
Hristiyan bile olsa onların çelişkileridir. Bu nasıl bir Allah ki size mesajını bile
bütünüyle gönderemeyen bir Allah ve Allah’ın kulu ve elçisi olan İsa (as) kul
olarak geliyor ve sonra Tanrıya yükseltiliyor. Bunlar MS. 451 e kadar devam
eden tartışmalar sonradan bir çok ey eklenmiş oluyor. 325’te kitabı belirleniyor,
yüzlerce binlerce kitaptan dört kitaba indiriliyor. Peki bunlara bir tane dahi ilave
olmadığını kim iddia edebilir. Burada katolik dininde ayinler, ilahi inayete bir
çağrı anlamı taşıyan törenler ve kutsal işaretlerden oluşuyor. Yardım talebi
amacıyla oluşturuluyorlar. Roma Katolik Klisesi ve Doğu Ortadoks Klisesi yedi
ayine inanır. Kutsal şarap ve ekmek ayini kudas, günah çıkarma, kişinin kiliseye
kabul edildiği vaftiz, konfirmasyon, papazlık,evlilik,kutsal yağlama adı altında
ayinler düzenlerler. En eski olanı kudas ayinidir. Ölmeden önce havarileriyle
yediği son yemekte bizzat İsa as. tarafından başlatıldığı iddia edilir. Katoliklere
göre ancak bir papazın kutsamasıyla şarap ve ekmek İsa as. peygamberin etine
ve kanına dönüşür. Bazı reform kiliseleri ise bunun sadece sembolik olduğuna
inanırlar. Günah çıkarma ayini ise İsa as. tarafından ihtaz edildiği iddia edilir.
Katolikler için Tanrı’nın bağışlaması pişmanlık duyan Hristiyanı günahlarından
arındıran papazın sözünden geçer. Günahlardan arınmak için papaza bunları
söylemek gerekir. Ruhbanlık sınıfı denilen insanlarla Allah arasında ruhban
olduğuna ilişkin değerlendirmeler işte buradan kaynaklanır.

Hz. İsa’nın katlin de şöyle bir şey var. Tanrıysa bu niye kendisini kurtarmadı
diyorlar şimdi ise tanrı değil insan değil. Bazıları da diyor ki Tanrının oğlu
İsa,insanoğlunun günahlarını affetmek için kendisinin ölmesine izin verdi gibi
diyorlar. Günah işleyip günahtan sonra Allah affetmek için fırsat vermiştir.
Burada Hristiyanlıkla ilgili şöyle bir değerlendirme var ;iki tane hayat vardır ,
dünya ve ahiret hayatındaki mutluluk kurtuluş vardır. Kurtuluş tanrı ile insan
arasında ki baba oğul ilişkisidir. İnsan şekline bürünen baba oğul ilişkisine
inanırlar. Kurtuluşun tanrıya kavuşmanın ahirette anlatmaya çalıştığı söylenir.
Bazı Hristiyanlar dünya inancına fazla yoğunlaşmazlar. Ahiret inancına
yoğunlaşırlar. Hristiyanlığın ilk yıllarında şehitlik en önemli makam olarak
görülüyordu. Şehit inancı uğruna tanrı bağlılığını gösteren kişidir. 4. Yüzyılda
kilise kendisini kabul ettirdi.. 4. Yüzyılda kilisenin kendisini kabul ettirmesiyle
işkenceler sona erecektir. En tepe de dini inanç cihat mücahit kelimelerinin
karşılığı var. Fakat burada bahsettiğimiz cihat farklı anlamlara çekiliyor.
Hristiyanlarla savaşırken cihat etmek oluyor. İspanya’da Yahudileri kurtarmak
için Hristiyanlar da cihat yapıyor. Diğer anlamları yanlıştır. Örneğin, insanları
öldürmek tarzında algılananlar. ‘Mazlumun yanında durmak diyebiliriz
sanırım’. Ortodoksların haklarını korumak için Katoliklerle yapılan cihatlar
vardır bir de bunun tam tersinde cihat vardır. Yani mazlumların yanında
durmaktır cihat. Bir otobüs şoförünün otobüsü düzgün kullanması da cihattır
(gayreti gösterir) savaşmak anlamında değil gayret göstermek anlamında
kullanılmaktadır. Dünya hayatından kendini çekmek insanlarla çatışmamak
güzel bir şeydir. Dünya da aynı zamanda insanların en hayırlısı en faydalı
olandır. İnsanlara karşı faydalı olmak gibi bir sorumluluğumuz vardır. Topluluk
için hareket eden din bozulur. Bir tane İngiltere de örnek söylemişlerdir;
Annesinin yanına gidiyor bir çocuk, annesi şaşırıyor anne ben bir dine
inanmaya başladım Müslümanlık bu dinde Anne önemli olduğu için yanına
geldim tarzında Annesi’de Müslüman oluyor.
İsa Aleyhisselam döneminde cehd ve gayret sonucu din yayılmıştır, yoksa tek
başına inzivaya çekilerek bu din yayılmamıştır. Bir nebze inziva tabii ki
gereklidir ama miskin bir insan olmak söz konusu değildir. Reform azizlik
kavramına yeni boyutlar getirmiştir. Protestanlığa göre insan her şeyden önce
birer günahkardır. Müslümanlık da ise yeni doğan insan, akıl ve mantığa da
uygun bir şekilde bir melek kadar günahsızdır. Onların günahkar doğuşunun
sebebi ise Adem (a.s.)’in şeytan tarafından kandırılarak yasaklanmış olan
meyveyi cennette yemesidir. Katolik inancında da bu böyledir, tahrif edilince
böyle olması normaldir tabi. Günahkar olduğu için kurtuluşu İmanına ve
günahlarına bağışlayacak olan tanrının inayetine bağlı olup meziyetlerinin
sonucu değildir çünkü yaptığı iyilikler dininin esiri ve zaten seçilmiş dinin
işaretidir. Bu söylemiş olunan kavramlar azizlik fikrini ortadan kaldırmıştır.
Artık ruhban sınıfı ile laikler arasında bir fark kalmadığından bütün Hristiyanlar
tek bir ahlaka bağlanmışlardır ve hepsinin görevleri kişisel durumlarına bağlı
olarak değişmekte idi. Marx Weber 1921 de “Protestan Ahlakı ve Kapitalizm
Ruhu” adlı eserini basmasından itibaren bazı kesimlerin maddi ve manevi
gidişatı değişiklikler göstermiştir. Hristiyanlık dininin bozulması da birden
olmamış, zamanla tamamen tahrif etmeyi başarmışlardır. Bunun müsebbibi de
Pavlus’tur. Önce dinin temellerinin bazılarını bozup hukuku kaldırıyor. Hepsini
kaldırmaya kalksa müminlerin karşı çıkacağını biliyor çünkü, sonrasında bir
kısmını da Ortodokslar bozuyor ve bir kısmını da Protestanlar bozuyor. Böylece
uzun süreli bir değişim olduğu için yaşanan tahrif net olarak hristiyanlarca
anlaşılamıyor. Bu bozulma sürecini Musevilik inancına da uygulamışlardır.

You might also like