You are on page 1of 644

Soner Yalçın

SAMIZDAT

Hak katlere Dayanacak Gücünüz Var Mı

İNCELEME-ARAŞTIRMA

B r nc Gün

14 Şubat 2011

Pazartes …

“Kırmızı Pazartes ”…

Bunun henüz farkında değ ld m…

Emektar Hat ce Hanım’ın ses yle uyandım, sabah 8’de uyandırır


mısınız d ye r ca etm şt m; saat o kadar oldu mu?

Hat ce Hanım y ne seslend ; bağırıyordu ve ses nde tuhaflık vardı;


yataktan hızla kalktım, üst kattan aşağıya baktığımda g r ş kapısının
kor dorunda pol sler gördüm. O andan t baren hayatımdan zaman
kavramı çıktı.

Sabaha karşıydı…

Ev n ç ne an den y rm ye yakın pol s g rd .

Soğuk b r ses tonuyla, neden geld kler n kısaca açıkladılar ve arama


kararını gösterd ler. Arama yapab lmeler ç n avukatımın ve b r
tanığın gelmes gerek yordu, prosedür böyleyd .

Levent’e yen taşındım, k msey tanımıyorum. “Muhtarı çağıralım,”


ded ler.
Telefonla Odatv’n n avukatı Tugay Topbaş’ı aradım; telefon
kapalıydı; herhalde uyuyordu.

Feza Yalçın’ı aradım, açtı; oğlum daha uyanmamış; ne lg nç, önce


oğlumu sordum; sonra pol sler n arama ç n eve geld ğ n , avukata
ht yacım olduğunu söyled m. Sak nd ; “Okul serv s nden sonra
gel r m,” ded .

Öncel k oğlumuzda. Pol sler bekleyecekt …

Salondayım, ayağımı sehpaya uzattım. N ye böyle b r hareket yaptım


b lm yorum; pol s n b r her hareket m v deoya çek yordu; belk ona
nat öyle oturdum.

Prof. Dr. Em n Gürses geld aklıma; y ne b r Ergenekon


operasyonunda ev nde arama yapılırken kameraya bakıp savcıya
sövmüştü! Ben m böyle b r tavır almam güç; bazılarına sövgü çok
yakışıyor; Em n Hoca bunlardan b r …

İk gündür hastaydım; ağzımda, d l mde aftlar çıktı; bademc kler m


ş şt . Yemek y yem yordum. Hat ce Hanım şaşkın,

…..—. ^.uııı^oı, Kaııvaıtı yapmamı st yor, laçlarımı almam

gerek yor. Evet, güçlü olmalıyım; zorlukla muz yed m, b raz da


yoğurt.

Pol sler ahtapotun kollan g b eve dağıldılar, bulab ld kler her koltuğa,
her sandalyeye oturdular. Ne kadar gençler, meraklı gözlerle eve
bakıyorlar. Kaba saba değ ller, naz k olmaya özen göster yorlar.

Kurallara uyuyoruz hep m z.

Sess zl k var salonda. Konuşmuyoruz. Herkes n üzer nde zırh var;


b rb r m z m kollayacağız ne? Ted rg n değ l m. S n rl olduğumu
söyleyeb l r m; pol slerle karşılıklı oturmak h ç key fl değ l, bunun ç
burkan sıkıntısı var ç mde.
Hafta sonu oğlum ve ün vers te öğrenc s k yeğen m; Işıl ve
Gökden z bendeyd . İy k çocuklar evdeyken pol sler gelmed ;
moraller bozulurdu. Zaten hastalığım canlannı sıkmıştı; h ç ko-
nuşmamıştım…

Basına haber vermel m y m?

Şok… Şok… Şok…

Medya haber böyle b r anonsla mı verecek? K m ler asıl gerçeğ


y ne öldürecekler m ?

Darbe-su kast planları; toprak altından çıkan cephaneler, dehşet


senaryoları, tet kç ler, telefonlar, su kastlar, e-postalar, hbarlar,
krok ler…

Kafalar y ne karıştırılacak. İmajlar gerçeğe dönüştürülecek, nsanlar


şaşkın hale get r lecek…

12 Mart 1971 darbes nde küçüktüm; radyoda bangır bangır aranan


devr mc ler n adı okunurdu. 12 Eylül 1980 darbes nde se gençt m;
telev zyonda yakalanan s lahlan göster rlerd . Ş md de telev zyonlar
Ergenekon dalgalarını canlı canlı ekrana get r yordu. Darbe
dönemler nde ortalıkta (gazetelerde, ekranlarda), askerler görürdük,
ş md sadece pol sler görüyoruz. Pol s darbes ! Ve çoğu k mse
bunun farkında değ l.

Telefonum çaldı; arayan odatv.com haber müdürü Banş Terkoğlu;


“Geçm ş olsun ab ,” ded . “Arkadaşlar bana da geld !”

Demek operasyon sadece bana yönel k değ ld .

Gazetec l k tutkuydu ben m ç n, h ç vazgeçmed m; bu yaşamı seçt m


ben, ahlamp vahlanmaya gerek yok. Türk ye’de gerçek anlamda
gazetec l k yapmamn büyük tehl kel sonuçları vardır. Soru soran,
arayan, kovalayan gazetec y bekleyen maalesef sadece acıdır.
Hak kate tutkuyla bağlı, dürüstlüğünden tav z vermeyen gazetec ,
b z m ülkem zde ya şs z bırakılır, ya hapse atılır ya da katled l r. Bu
sebeple gerçeğe aşkla bağlı gazetec , ev n Vezüv Yanardağı‘nın
etekler ne yapmış yalnız k ş d r.

Ş md hedef ben m. B z z.

Kaçıncı operasyon dalgası gerçekten bu; 20 oldu mu? 30 mu?

Kâbus döndü demek, b r süred r yapılmıyordu. Demek bu kez ben


yazmayacağım, yazılacağım. Eşek ansımn kovanına çomak
sokanlar bu pol s operasyonlarının hep hedef nde.

Salona b t ş k k katlı kütüphaneme g r p masamın üzer nden b r


k tap aldım; Mevlanzade Rıfat’ın 31 Mart (1909) ayaklanmasını
anlattığı anı k tabı. El mde kalem, her da m yaptığım g b altını
ç zerek okuyorum. Yazdıklarına şaşırıyorum, çünkü Mevlanzade
Rıfat, İtt hat Terakk düşmanıdır; ama 31 Mart ger c ayaklanmasına
l şk n gözlemler n , yorumlarını l beral-d nc tt fakı kızdıracak b ç mde
kaleme almıştı.

Mevlanzade’y okumamın neden : Son b rkaç aydır b r k tap üzer nde


çalışıyordum. Daha doğrusu b rkaç yıldır okumasını yapıp notlar
almıştım; yazacak aşamaya gelm şt m. Kürt tar h yle lg l k tap
yazacaktım; b r dak ka… aklıma notlarım geld ; umarım aramada
kaybolmaz. Kaybetmezler! İşte pol s aramasının asıl sıkıntısı bunlar.

Muhtar geld ; hayat adamı, tem z yüzlü, 70 yaşlarında, gözler n n ç


gülüyor, bakışlarıyla moral veren b r nsan y s görünümünde.
Tanışıyoruz. Oktay Ekş ’n n akrabasıymış; Ordu Mesud ye’den.
Deney ml ; Prof. Erol Man salı‘nın ev n n Ergenekon dalgası
kapsamında aramasında da bulunmuştu. Prof. Dr. Erol Man salı
komşumdu.

Haber aldı mı acaba; ne düşünüyordur?

4 Haz ran 2009’da Hasek Eğ t m ve Araştırma Hastanes ’nde


amel yat oldu; S l vr Cezaev ’nden get r lm şt ; kapıda, hastane ç nde
onlarca jandarma vardı. Öyle ya, kaçab l rd Hoca! Jandarma gelene
g dene sürekl k ml k soruyordu; bu Ergenekon öyle b r örgüttü k ,
kanser hastasını b le kaçırab l rd ! Jandarmaya öyle st hbarat
gelm şt demek!..

Oysa aynı gün tahl ye kararı çıktı. S l vr Cezaev ’nden sadece ağır
kanser hastası kurtuluyor! Prof. Man salı bu nedenle “Özgürlüğümü
kansere borçluyum,” d yecekt . Kuddus Okkır se ancak ölmek üzere
olduğunda salıver ld . 20 gün sonra da vefat ett .1

Komşum, hocam Prof. Man salı umarım başıma gelen öğren p


canını sıkmaz. Ama… Moral n bozacağını h ç sanmıyorum; o kuşak
dem r g b ; onurlu, d md k. Ne zorluklarla başa çıktılar. Ş md bu zorlu
sınav ben bekl yor.

Tar h gösterm şt r k , tek nsan eğer boyun eğmezse, kararlılığı


kırılmazsa, sonunda hemen her zaman, her s stemden güçlü çıkar.
Zor dönemlerde ht yacımız olan sadece cesarett r.

Feza geld . Avukat da tamam!

Ve arama başladı.

On beş pol s k katlı kütüphaneye g rd ; 15-20 b n k tabım var; bütün


k taplara bakab lecekler m ? Çünkü ayrıca ben k tabı okurken sadece
altını ç zmem, notlar da alırım sayfa üzer ne. Sayfaları katlanm,
uçlarım büker m. K tapların canını çıkarırım yan . Notlarımı
okuyacaklar mı? Ya dosyaları? Not defterler m ? Heps n m ? Günler
sürer…

Kütüphaney dağıtmaya başladılar; sahaflardan aldığım n ce değerl


k tabım var. Sayfaları sertçe çev r yorlar; dayanamadım; salona geç p
oturdum. B r grup pol s se salondak CD’lere bakıyor. Tatsız b r
durum.

Pol sten arama belges n stey p b r daha okudum: “Ergenekon Terör


Örgütü‘ne üye şüphes ” yazılı. Tüm arama kararlarında bunu
yazıyorlardı. Sonra ev ve şyer aramalarında “del l ” eller yle koymuş
g b buluyorlar… Bulunan, son dönemlerde hep “d j tal kanıtlar”
oluyordu ve hâk m n karşısına eklenm ş “suçunuzla” çıkıyordunuz.
Bu h ç değ şmed . Pol s n del l bulma maharet ne bu k tap boyunca
çok şaşıracaksınız. Bu sebeple aramada pol s n başında durmalıyım,
ama gücüm yok, Feza’yı uyarıyorum.

Evde dolaşıyorum, çares z, yorgun. K tapları, CDTer , not defterler n


karıştırıp tek tek bakıyor pol sler, k m n b r kenara koyuyorlar.
Ayırdıkları, suç del l m ?

Gazetec l ğe başlamamın 25. yılı; yaptığım haberler , belgeseller ,


programları b r yana bırakın, 11 k tap yazdım. 5.000 sayfa. K taplarla
ortaya çıkarmaya çalıştığım Ergenekon g b llegal yapılardan b r ne
“üye” olmakla tham ed l yorum! İnsan yaptığı şey’d r; yazdıklarım
ortada değ l m ? Hak kat başka kalıplara sokarak tanınmaz hale
get r yorlar. İşte, İft ralar Atölyes y ne ş başında…

K m k m kandırdığını sanıyor?..

K m pol sler hâlâ kaçamak bakışlarla ben süzüyor; “Pek ortalıkta


görünmeyen bu Soner Yalçın nasıl b r ?” Ya da “karanlık adam!”
Hakkımda k msen n b r şey b lmed ğ n b l yorum. Şöhret n s ns
düşmanlığından hep korktum ben. Gözümü kapatıp b raz d nlenmek
sted m. Koltuğa yığıldım…

Uyudum mu? İç m geçm ş olab l r m ? B lm yorum. Evde arama


sürüyordu. Kalıplaşmış b r alışkanlıkla an g b şler n yapıyor pol sler.

Ayağa kalkıp y ne dolaşmaya başladım. Salonda, annem n


fotoğrafıyla göz göze geld m. On yıl önce kaybetm şt m. Ölüm b r
hayata son ver yor ama l şk y b t rm yor. K m ruhlar kaçar g b
uzaklaşır bedenden, k m se bırakmak stemez. Doktorun, “Alın
götürün, pek ömrü kalmadı” demes n n üzer nden y rm yıl geçt kten
sonra vefat ett annem. Yaşam tutkumu ondan almışım. Ş md
fotoğrafıyla moral ver yor oğluna…

Kütüphanedek masanın üzer nde kaleml k olarak kullandığım


çel kten kupaya gözüm takıldı. Üzer nde “Alcatraz” yazıyor; Gazetec
Oray Eğ n, ABD’de artık müze olan, dünyanın belk de en tanınmış
cezaev olan Alcatraz’da b r dönem mahkûmların kullandığı bu çel k
bardağı hed ye olarak get rm şt ! S l vr Cezaev ’n n de böyle
bardakları var mı acaba?!.2 Bu aramanın sonu nerede b tecek,
tahm n etmek zor mu? Ama umut peş n z h ç bırakmıyor böyle
anlarda…

Pol sler tüm k taplarıma tek tek bakmayı sürdürüyor.

Fer t İlsever’ n yazdığı Kontrger lla k tabını ayırmışlar; del l bu k tap


mı ş md ?

Fer t İlsever’ n Kontrger lla k tabı elbette tehl ke sayılırdı!.. “Kaptan”ı


(ş md bunun ç n de “kod adı kullanıyorlar” derler! Öyle ya, örgüt
olmak ç n kod adı lazım!) 20 yıldır görmüyorum. O da
Ergenekon’dan hapse atıldı. 40 yıl kontrger llayı araştırıp üç c lt k tap
yazan Fer t İlsever, demek “Ergenekoncu” öyle m ? Der n Devlet’le,
Glad o le mücadelede Fer t İlsever’ yok sayarsanız, k m kalır k
ger de? Bugün herkes “Ergenekoncu” d ye yaftalayan yandaş
medya h çb r zaman bu aydınlanma mücadeles nde olmadı.

Aklı, v cdanı, ahlakı kaybett ler.

Demek Kaptan Ergenekoncu öyle m ? 1995’te yollarımı ayırdığım


ç n Aydınlıkçılar, neler yazdılar hakkımda. Ama Ergenekon sürec
başlaymca meseley k ş selleşt r p fırsattan yararlanıp düşmanlık mı
yapmalıydım? Yoksa gerçeğ m hay-kırmalıydım? Ben, bana
yakışanı yaptım…

Kontrger lla k tabı ne k … Ergenekon dd anames nde; Türk Metal


Send kası esk başkam Mustafa Özbek’ n ev nden alınan, Mustafa
Kemal’ n b zzat elyazılanyla notlar düştüğü, Afet İnan’a yazdırdığı
Meden B lg ler k tabına suç del l olarak el koydular!

Teğmen Mehmet Al Çeleb ’den se Nutuk ele geç r lm şt !

Ş md ev mde… D k duruyorum. Fakat…

Fark ett rmemeye çalışıyorum ama gönlümün en der nler nde


fırtınalar kopuyor. Demek Kontrger lla k tabı suç unsuru; demek
k tabın suç görüldüğü günlere dönüldü. B r eser sonsuza kadar
susturmanın, onu yok etmen n mümkün olmadığını b lm yorlar mı?

Amaç bell , s z ruhen yok etmek st yorlar. Nasıl mı? Yatak odama
bakıyorlar. îç çamaşırlarında b le “del l” arıyorlar. Ne ş md bunun adı,
hukuk mu? Adalet bu mu? Mahrem yet tanımıyorlar. Özel hayatınızı
eller yle karıştırıp duruyorlar.

Kend n z ufalmış h ssed yorsunuz.

Hang aç kalmış yabanıl duygularla ezmek, acı çekt rmek st yorlar?


Öfkel y m; bağırmak st yorum, sonra başıma gelecekler b l yorum,
eller m kelepçeley p zorla b r yere oturtacaklar. B r de ne yalan
haberler yazdırırlar? Uff, zorlu süreç… Utanç ve alçalmadan
kaçınmayan b r cah ll kle nasıl başa çıkılır, b lm yorum. Her türlü
kabalık karşısında dehşete düşen, ruhunda zarafet taşıyan hang
nsan b leb l r k ?

Pek , ne yapacağım, ç çamaşırlarını ellemeler n seyredeceğ m, öyle


m ? Saygılı olacağım, bayağılığı zlerken, öyle m ? Adalet b r gün
tecell eder öyle m ?

Yaz oğlum; k sutyen, b r komb nezon, dört külot bulundu!3

Bunun adı pol s devlet ya da cemaat devlet m ? Nereye


sürüklen yoruz?

İnsan böyle anlarda çözülüp dağılıyor; düşünces z kalıyor. Hayır,


buna z n vermemel y m. B r nsanın k ş l ğ kr t k anlardak tavnndan
anlaşılır. İrades d r nsamn k ş l ğ n n temel taşı; aşındırmamak
gerek r. Bu sebeple… En kaba hareketler , en bayağı aşağılanmayı
h ç tepk göstermeden soğuk b r gülümsemeyle m karşılamalıyım…
Hayır!

Tuvalete g d yorum, ses çıkara çıkara tuvalet m yapıyorum, d nley n,


koklayın bakalım. Bu da ben m ps koloj k savaşım! Ayıp mı? Ne
yapayım aklıma başka b r eylem gelmed . Aslında, bu m n k eylem
yaparken b r yandan üzülüyorum; bu gencec k pol sler n kabahat
değ l k ; çler nde yumuşak sıcacık bakanlar da var. B r yandan da
kend me kızıyorum. Ne ş md bu, y leşmez sevme hastalığı mı?

İçler nden kötü olan pol s kend n zaten bell ett . Gel r gelmez sert b r
ses tonuyla cep telefonlarıma el koydu. Sürekl pol slere em rler
verd : “Şurayı da arayın, burayı da arayın.” Aman atlamayın; “terör st
ev ” burası. O baş pol s ş md daha yukarıdan b r ler yle telefonda
konuşuyor, b lg ver yor; k m acaba bu yukarıdak ? Tüm bu
Ergenekon operasyonlarının “m marı” olduğu söylenen pol s müdürü
mü? Çıkar b r gün ortaya tüm bunlar; beklenmed k b r zamanda
çıkar. K msen n yanına kalmadığını tar h göster yor…

Pol sler b rb rler ne “Ab ” d ye h tap ed yor…

“Komutanım” 12 Mart 1971 darbes n n şkence evler nden kalmaydı.


“Yüzbaşım…”, “Albayım…” d yorlardı o dönem. 1970’l ve 80’l
yıllarda “Hocam” d ye h tap ed yorlardı. Bunu ODTÜ‘dek
öğrenc lerden öğrenm şlerd . Devr mc S nan Cemg l’ n m rasıydı.
Ş md se “Ab ”; Cemaat n Işık Evler ’n n h tabı!..

Evde dolanıyorum… Pol sler tak p etmeye çalışıyorum. Ama çok


zor; ev n her yanındalar. Aldıkları “del llere” bakıyorum. Ne çıkacak
acaba ev mden? Soruma şaşırıyor musunuz, b r şey sakladığımı mı
samyorsunuz? Anlatayım:

Hâlâ satılıyor mu b lm yorum; Beyoğlu İst klâl Caddes ’ndek


dükkânlarda, pasajlarda h ç görmed m; Ankara’dak ev m zde vardı:
El bombasına benzeyen mum! “İy k bu evde yok” d ye geç rd m
ç mden. “Ne alakası var” demey n. Ergenekon’un belk de en “ünlü”
sanıklarından emekl subay Muzaffer Tek n’ n bürosunda “ele
geç r len” k el bombası aynı bu mum el bombasına benz yordu.
1971 ve 1978 üret m , patlayıcısı boşaltılıp, fün-ye grubu alınmış
kaleml k olarak kullanılan bu k el bombası gazete manşetler ne
çıkmıştı: “İşyer nde el bombası bulundu!”

El bombasının şe yaramaz olduğu ancak k yıllık b r nceleme


sonunda bell oldu! Ama bunu h çb r gazete haber yapmadı. Vur
abalıya! Adın çıkmasın b r kere; nmez manşetten! Benzer k “el
bombası” da gazetec Tuncay Özkan’ın “deposundan” çıkmıştı!
Zavallı Tuncay Özkan telev zyonun deposunda bulunan, ç boşaltılıp
kaleml k olarak kullanılan 2 “el bombasını” anlatab ld m ? Üstel k bu
kaleml ğ n sah b savaş muhab r , “Bunlar ben md r” demes ne
rağmen… Bu kaleml kler AİHM’e b le “bomba bulundu” d ye b ld r ld !
Ya Ankara’dak ev m zdek el bombası şekl ndek mumlar ş md
burada bulunsaydı, ne olurdu?

Pol sler n başındak o genç baş pol s salondak lere seslend : “Mutfağı
aradınız mı?”

Aklıma Ünal İnanç geld hemen. Ankara’da pol s adl ye


muhab rl ğ n n duayen sm . Gazetec l ğe Demokrat Part dönem nde
başladı. 60 yıllık gazetec … Ankara’dan tanışıyoruz; Hang Erbakan?
ve Behçet Cantürk’ün Antları k taplarıma belge yardımmda
bulunmuş, mahkeme dosyalarını verm şt . Geçen yıl telefon ed p
İstanbul’a geleceğ n , ben m bazı k taplarımın kütüphanes nde
olmadığını söyled . Türk ye’n n en büyük özel kütüphaneler nden
b r ne sah pt .

B r cumartes sabahı oğlumla z yaret ne g tt k, üzer nde “Ünal nanç”


yazan b r çakı hed ye ett oğluma.

Pol s “mutfağı aradınız mı” dey nce aklıma şte bu çakı geld .

70 yaşım aşmış, hastalıkla boğuşan gazetec Ünal İnanç’ı da


Ergenekon kapsamına sokup dört gün sorgulayıp, tutuksuz
yargılamak üzere serbest bırakmışlardı.

Ş md çakı bulununca “örgütsel rt bat” kurulmuş mu olacaktı? Şaka


değ l, yandaş medya bunu nasıl haber yapardı acaba: “B rb rler ne
s lah verd kler ortaya çıktı!”

H ç gülmey n; eğer gülüyorsanız gerçekten Ergenekon sürec nde


neler yaşandığım, neler n gazete manşetler ne taşındığını
b lm yorsunuz demekt r.
Gazetec Vedat Yenerer’le Star TV haber merkez nde k buçuk yıl
b rl kte çalıştık. Savaş muhab r yd . S lahlara düşkündü. Genel Yayın
Yönetmen Ufuk Güldem r’le ayda b r pol gona g derlerd .

Vedat Yenerer’ n ev nde 1873 yapımı, Avusturya-Macar stan


İmparatorluğu dönem nden kalma Verd marka b r tüfek ele geç r ld .
Gazeteler, telev zyonlar nasıl haber yaptı; tahm n edemezs n z:
“Uzun namlulu su kast s lahı bulundu!”

Vedat Yenerer bu “su kast s lahını” 2000 yılında Kuzey Irak-Erb l’de
b r ant kacıdan 75 dolara satın almıştı. HabertürkTV’de yaptığı
programlarda defalarca gösterd . Dekor malzemes olarak kullandı.
Medya bunları b lm yor olamazdı, ama pol s eller ne hang “haber
bülten ” n verd yse onu yazdılar: “Uzun namlulu su kast s lahı
bulundu!”

Yazdılar hep: Vedat Yenerer’ n ev cephane g b yd ! Evde top


merm ler bulunmuştu! Aslında bulunan; Vedat Yenerer’ n savaş
meydanlarından topladığı boş ger tepmes z top (GTT) kovanlarıydı.
Bunlan da ev nde, telev zyon programında vazo, dekor olarak
kullanmıştı. Gazetec Yenerer bu gerçeğ anlatana kadar b r yılı aşkın
süre S l vr Cezaev ’nde kaldı. Bu kadar bas t şte…

y k oğlum çakıyı kaybetm şt !

Had konu açıldı, s ze b r s lah h kâyes daha yazayım:

24 yaşındak Hüsey n Kesk n 18 Ek m 2008 günü İstanbul’dan


Sarıkamış‘a g tt ğ nde başına gelecekler hayal b le edemezd . Üç
gün sonra Sarıkamış‘tan İstanbul’a “Ergenekon su kastçısı” olarak
döndü. Hemen tutuklandı.

Hüsey n Kesk n, Avukat Ertaç G ray’ın yanında of sboy olarak


çalışıyordu. İş nden ayrılmak zorunda kaldı. Bürodan ayrılırken
“şeytana uydu”, Avukat G ray’ın bürosunda bulunan Brown ng marka
s lahı bel ne taktı! Brovvn ng’ n şarjörü b le yoktu. B rkaç gün sonra
aklı başına geld ; en çok da kızar d ye babasından korktu. S lahı
bırakmak ç n büroya g tt . Fakat büro taşınmış, Avukat G ray da
yurtdışına çıkmıştı. “Sonra ade eder m” d ye düşündü.

İşte bu arada, askerde komutanı olan Astsubay Kub lay Seyhan’ı


görmek ç n Sarıkamış‘a g tt . Sarıkamış Emn yet Müdürlüğü
önünden geçerken bel ndek s lah görüldü ve gözaltına alındı.
Aslında ruhsatsız s lah bulundurmaya hap s cezası değ l para cezası
ver l yor artık. Ancak Hüsey n Kesk n, İstanbul’dan geld ğ n , Avukat
Ertaç G ray’ın yanında çalıştığını ve s lahın ona a t olduğunu
söyley nce ş n reng değ şt . Ertaç G ray, Ergenekon sanığı Muzaffer
Tek n’ n avukatıydı. Bağlantı kurulmuştu. Sankamış emn yet am r
dah l herkes karakola geld ; yakalanan “Ergenekoncu”nun nasıl b r
şey olduğuna bakmak ç n! Su kastçı Kesk n hemen İstanbul’a
gönder ld ve “terör örgütü üyes ” olduğu gerekçes yle tutuklandı.
B rleşt r len Ergenekon k nc ve üçüncü dd anamen n yapılan 37.
duruşmasında Kesk n’ n sorgusu yapıldı, savunması alındı.

Ş md sıkı durun:

İdd anamede, ele geç r len tabancanın 1993 model olduğu yazılı.
Yazılmayanı se duruşmada Avukat Celal Ülgen söyled : Tabancanın
yapım yılı 1939 d ; yan 71 yıllıktı. İdd anamede 3 ve 9 rakamları yer
değ şt rm şt . Olur o kadar!

71 yıllık b r hurda tabancamn Avukat G ray’da ş neyd ? Ertaç


G ray’ın ant ka s lah koleks yonu vardı. Brown ng de o koleks yonun
b r parçasıydı. Ve heps n n “ant ka ruhsatı” vardı!

Kesk n’ n çapraz sorgusunda, samklardan Avukat Emcet Olcaytu


üşenmed saydı. Bu ant ka s lahla lg l , Hüsey n Kesk n’e savalar
102, yargıçlar se 122 soru yöneltt ! Sonuç? Tahl ye… İk yıl sonra
tab …

“Ergenekon Örgütü“nün s lah h kâyeler traj kom kt r. Örneğ n,


Hayrett n Ertek n’ n atasından kalma ant ka tüfeğ n h kâyes de
d ğerler nden farklı değ ld . Ergün Poyraz, Oktay Yıldırım, Tuncay
Özkan g b b rçok k ş n n ruhsatlı tabancası ruhsatsız d ye
dd anameye g rd ; y k ben m s lahım falan yoktu. Aman Allah’ım!
B rden aklıma geld ; geçen yıla kadar b z m yaptığımız “Sağır Oda”
ve “Ölüm Ç çekler ” adlı d z ler n deposu vardı. Burada takl t s lahlar
dururdu. Ya depoyu dagıt-masaydık ne olurdu; “Ergenekon’un s lah
deposu bulundu!” Medya neler yazardı; gerç gerçek ortaya çıkardı
ama üzer nden en az 3 yıl geçerd .

Eh, söz konusu Ergenekon terör örgütüydü ve dd anameye s lah


lazımdı! S lahsız örgüt olur mu?.. Horozu olmasa da, namluları der n
karıncalı olup ancak usta b r s lahçının el nde bakımı yapılırsa
düzelecek tabancalar del l oldu. Bu s lah konusuna sonra geleceğ z,
ş md tekrar arama yapılan ev me dönel m…

Bugün 14 Şubat Sevg l ler Günü…

Sevg l ler Günü‘nü pol slerle kutluyorum. Oysa bugün çok ş m vardı.
Saat 10.30’ta D g türk Genel Müdürü Ertan Özerdem’le
görüşecekt m. İk telev zyon kanalı projes n b rl kte yürütüyordum.
B r Halk TV’yle; d ğer , CHP Kahramanmaraş m lletvek l Durdu
Özbolat’ın l sansı Almanya’da olan ve artık Türk ye’ye get rmek
sted kler , adı henüz konulmamış b r telev zyon kanalıyla lg l yd .

Genel Müdür Ertan Bey’le her k telev zyonun D g türk’tek kanal


yerler n konuşacaktım. Telefondak görüşmem zde kuracağımız
kanalın mutlaka NTV, CNN TÜRK, Sky Türk, Habertürk g b haber
kanallarının hemen ardında olmasını (50. kanal boştu) stem şt m.
“Görüşürüz,” dem şt k.

O gün, yan pazartes saat 10.30’da D g türk b nasında toplantımız


vardı…

Geçen cuma akşamı, yan k gün önce, Harb ye’dek Borsa


Lokantası‘nda CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, CHP Genel
Başkan Yardımcısı Gürsel Tek n, başdanışman Al Kılıç, İstanbul
CHP İl Başkanı Neb l îlseven, Beş ktaş Beled ye Başkanı İsma l
Ünal’ın da aralarında bulunduğu CHP’l lerle yemek yem şt m.

Konu, Halk TV’n n son durumuydu.


Ve bu konu b rkaç aydır gündem m zdeyd . Şöyle:

Kılıçdaroğlu ek b Halk TV’den kurtulmak st yordu. Kamuoyunda


kanal “CHP’n n malı” olarak b l n yordu, oysa değ ld . CHP esk Genel
Başkanı Den z Baykal, “Part craatlarını ve projeler n kamuoyuna
duyuramıyoruz. M t ngler m z , toplantılarımızı, basın
açıklamalarımızı, medya halka pek yansıtmıyor” d yerek bu kanalı
kurdurmuştu. Halk TV’n n beş k ş l k yönet m kurulu da AntalyalIydı.
Yönet m Kurulu Başkanı Haluk Akıltopu se Olcay Baykal’ın ablası
Acun Akıltopu’nun oğluydu. Halk TV CHP’n n değ ld ama Den z
Baykal’ın kontrolündeyd .

Halk TV projes y n yetle ortaya çıkmıştı, ama başarılı olamamıştı.


Kanal etk l değ ld . Halk TV’n n aynca reklam gel r de yoktu. Tek
gel r CHP’yle yapılan yayın sözleşmes yd . CHP (bunu tüm s yas
part ler yapıyor) m t ng ve yayınlar ç n Halk TV’yle sözleşme
yapmıştı ve bell b r para ödüyordu.

Kemal Kılıçdaroğlu CHP Genel Başkam olunca, part le Halk TV


arasındak l şk den rahatsız oldu; daha doğrusu ka-muoyundak
“Halk TV, CHP’n n yayın organıdır” anlayışına t razı vardı. Zaten
yasa gereğ b r s yasal part n n telev zyonu olamazdı. Ayrıca, b r
s yasal part n n yayın organının başarılı olacağını da sanmıyordu. Bu
nedenle CHP le Halk TV arasındak sözleşmey b t rmek st yordu.

CHP’n n bu tavrını öğren nce (çünkü “CHP, Halk TV’ye artık para
verm yor” haberler basında çıkmaya başlamıştı) CHP l der
Kılıçdaroğlu’na g tt m. Halk TV’ye tal pt m. Ancak kanalın reklam
gel r yoktu, CHP sözleşmey feshederse kanal yok olurdu. Oysa
ben, sözleşmeye devam ederlerse borçları karşılığında Halk TV’y
alab l rd m. Sıcak karşıladı tekl f m . Ardından ekled : “Halk TV’y s z n
g b deney ml , b lg l gazetec ler n almasından mutlu oluruz,
el m zden gelen yaparız.” Bunun anlamı şuydu: Seç mlerde
m t ngler m z , toplantılarımızı yayınlamanız karşılığında s z nle yen
b r sözleşme yapab l r z. İş n öneml aşaması tamamdı…

O halde… Halk TV Den z Baykal’ın hak m yet ndeyd . Den z Bey’le


görüşmek gerek yordu. Gazetec arkadaşlarım Hakan Aygün ve
Murat Ongun’la Ankara’ya g tt k. Gazetec Şaban Sev nç, Den z
Baykal’ın TBMM’dek odasında b r randevu almıştı.

Den z Baykal’la yaklaşık üç buçuk saat süren görüşmeden ne yazık


k somut b r sonuç alamadık.

Çünkü:

Den z Baykal, “Borçlarını ödeme karşılığında (k kanalın borcu


yaklaşık 1,5 m lyon dolardı) k yıllığına k ralayın. Ancak k yılın
sonunda da telev zyonun mallarına zarar gelmemes ç n 2 m lyon
dolar tem nat ver n” tekl f nde bulundu.

Den z Baykal’ın söyled kler h ç gerçekç değ ld ; ne telev zyon kanalı


şletmes nden ne de telev zyon sektöründen haberdardı. Kapanmak
üzere olan, h çb r reklam gel r olmayan, 100’ü aşkın personel
bulunan ve b r part yayın organı olarak b l nen etk s z telev zyon
kanalı ç n talep ett ğ para çok fazlaydı. Ayrıca ben k ralamak değ l,
satın almak st yordum. K ralamak t car olarak h ç doğru değ ld ,
TV’y y b r yere get recekt k ve sonra belk de sözleşme b t nce kapı
önüne konulab l rd k.

Mutsuz b r ruh hal yle CHP Genel Merkez ’ne g tt k. G tt k, çünkü


Ankara’ya gelmeden önce CHP Genel Başkan Yardımcısı Gürsel
Tek n’e Baykal’la görüşeceğ m z , olumlu sonuç alab leceğ m z
söylem şt k.

Türk ye AKP’yle b rl kte hızla tek part , tek adam d ktasına doğru
g d yordu. Despot k yönet mlerde özgür medyadan bahsed lemezd .
Gazetec ler korkuyordu. Halk TV’ye tal p olmamızın en b r nc l neden
buydu: korkuyu yenmek. Korkunun olduğu yerde özgürlükten
bahsed lemezd . Çünkü korku nsanı yozlaştırarak boyun eğd r r.
Tutsak duruma düşürür.

Büyük sermayen n telev zyon kanalları, ağır baskı altındaydı;


gazetec ler n yer alacağı bağımsız, patronsuz b r haber kanalı çok
başarılı olurdu. Tar hten b l yorum k dönemler kend medyasını
yaratmıştır; ş md bu koşullar mevcuttu.
Ayrıca…

Sah b olduğum odatv.com boyun eğmem şt ; korku dağlarını aşmıştı;


her türlü haber n yapılab ld ğ n ; farklı görüşler n rahatça d le
get r ld ğ n spatlamıştı.

Den z Baykal ded kler m ze katılıyordu ama kanalın el nden


çıkmasına razı değ ld . Bu tavrı, ne yalan yazayım b z hayal
kırıklığına uğrattı. Türk ye nereye sürüklen yordu ve Baykal nasıl b r
tavır alıyordu! “O b r pol t kacı” vs. düşüncelerle kend m ze telk nde
bulunmaya çalıştık. CHP Genel Merkez ’nde Kılıçdaroğlu ve Gürsel
Tek n’le konuştuk. Kılıçdaroğlu gel şmeden hem üzgün hem de b raz
sev nçl yd . Üzgündü; kanalın çalışanlarını düşünüyor, şs z
kalmalarım stem yordu. Ayrıca çok az seyred lse de Halk TV’n n
kapanmasına gönlü razı değ ld .

Az da olsa sev nçl yd ; kanal başarısızdı, kamuoyu Halk TV’n n


CHP’n n malı olduğunu samyordu. Yandaş gazeteler sürekl Halk
TV’n n CHP’n n yayın orgam olduğu şekl nde haberler yapıyordu.
Yükten kurtulmak st yordu.

Sonuçta beceremed k. Halk TV’y alamadık. El m z boş, İstanbul’a


döndük. Murat Ongun b z Kadıköy İskeles ’ne bıraktı. Hakan
Aygün’le vapurla Beş ktaş‘a geçerken, “İy oldu, yaz tat l planı
yaparız” d ye kend m z tesell ett k.

Şaban Sev nç bu ş n olması ç n çok çaba sarf ett ; sonrak günler


Den z Baykal-Hakan-Şaban telefonda hep konuştular. Bu telefon
görüşmeler ne müdah l olmadım, çünkü Baykal’a kızgındım. Bunun
sebeb Baykal’ı kend me düşünsel olarak hep yakın h ssetmemd .
Baykal’ı sadece CHP ç n değ l Türk ye ç n de b r şans olarak
görürdüm. Ama ş md Baykal, “ben m olsun” anlayışı ç ndeyd . Belk
kend nce haklı yanları vardı kuşkusuz, ama telev zyon kapısına k l t
vurmak üzereyd . B z umuttuk.

Halk TV le lg l süreç böyle devam ederken, CHP Kahramanmaraş


M lletvek l Durdu Özbolat, Kılıçdaroğlu’na kend kanal projes nden
bahsed yor; o da “Soner Yalçın kanal kurmak st yor, buluşup
konuşab l rs n” d yor. Kılıçdaroğlu ben arayıp, “Durdu Bey’ n b r
projes varmış, telefonunuzu vereb l r m” deme nezaket n gösterd .

M lletvek l Özbolat’la İstanbul’da yan yana geld k, konuştuk anlaştık;


ek b m z hazırdı, hemen b r kanal kurab l rd k. Zaten onlar da kanal
kurmak ç n Almanya’dan malzemeler b le almışlardı. Yen kanal ç n
kolları sıvadık; hatta stüdyo yer b le baktık, k ra ücret konusunda
anlaşmak üzereyd k.

Bu arada Şaban Sev nç ve Hakan Aygün Halk TV ç n Baykal’la


görüşmey sürdürüyordu. Ben m pek umudum yoktu. Fakat
Kılıçdaroğlu le Baykal’ın bu konuda görüşeceğ b lg s k gazetec
arkadaşımı üm tlend rd . CHPT ler se k kanalm da olmasmı
st yordu.

İşte tam bu aşamada D g türk’le toplantıya g decekt m. M lletvek l


Özbolat’la kuracağımız yen kanal 15 gün sonra yayma çıkacaktı.
Hem yen kanala hem de Halk TV olursa ona da hang kanal yer n
vereb lecekler n , borçlarmın ne kadar olduğunu vs. öğrenecekt m.

Ne yen kanal, ne de Halk TV oldu; pazartes eve pol sler doldu.


Amaç bell yd : Telev zyon kurmamızı stem yorlardı.

Pol sler kütüphanen n üst katının aranmasım tamamen b t rd . O baş


pol s muhtara seslend ; kütüphanen n alt katım da “elden
geç receklerd ”, orada olması gerek yordu. Muhtar yorulmuştu, arada
bahçeye çıkıp s gara çay ç yordu. Bırakıp hemen geld , ne yapsın.

Pol sler ev n her yanındaydı; kontrol etmen z mkânsızdı. O kadar zor


k , zaten hastayım, uyurgezer g b y m.

G tt ğ mde gördüm k , kütüphane korktuğum g b çok dağılmamıştı.


Ne tuhaf sıtmaya razı olursunuz! Şanslı mıyım; Octav o

Paz’m dünyadak neredeyse tüm sürreal stler n ona thaf etm ş


oldukları eserlerle dolu kütüphanes yanmıştı. Beter n beter var! O
an aklıma geld ; pol s örneğ n dünyanın sayılı özel kütüphanes ne
sah p Umberto Eco’nun k taplarını böyle dağıtab l r m ? Kend mce
ben m kütüphanemde de çok özel ve n tel kl eserler m var. Ama
k m n umurunda bunlar. Ned r Vandal zm sanıyorsunuz. K tabın,
düşüncen n ne önem var b z m ülkem zde…

Bu arada…

Bahçe duvarından gazetec ler görüntü alıyormuş; kütüphaneden


salona geçmem r ca ett ler. Demek medyanın haber oldu. Yıllardır
özenle koruduğum özel hayatım Türk ye’ye “serv s” ed lecekt ; üstel k
“terör st” olarak! Ne haz n b r ün!

Küba /Havana yakınlarındak eşs z doğa ç ndek Hem ngway’ n


ev ne hayran kalmıştım. Ev n her yam kütüphaneyd ; tuvalette b le
kütüphane vardı. Anlamıştım; bütün yaratıcıların ebed b r rüyası
vardı: Z h nsel gücü dağıtmadan, rahatsız ed lmeden çalışacakları b r
ev.

Tıpkı Völta re’ n “V lla Del ces”s , Rousseau’nun “Mont-morency”s ,


Petrarca’nm “Vaucluse”s g b … Balzac ne yazık k Toura ne’dek “La
Grenad ere”y b t r p oturamamıştı. En son Londra’da 48 Doughty
Street’tek Charles D ckens’ n ev n gezm şt m. Aslında son
gördüğüm Budapeşte’de bestec B. Bartök’un ev olacaktı ama tad lat
neden yle kapalıydı. Charles D ckens’ n Londra yakınlarındak
muhteşem ev n de aynı nedenle göremem şt m. Çok yaratıcının
ev n gördüm: P casso, El Greco, Hugo, Balzac, Gal le , Mozart,
Neruda, Beethoven, Dal … B rkaç ay önce taşındığım bu ev huzur
ç nde çalışmak amacıyla yapmıştık. Ev n her yanında kütüphane
vardı; tuvalette b le! Ş md pol sler tüm ev “elden geç r yor.” Terör
örgütüyle lg l belge arıyorlar!.. Medya se görüntü alıyor!..

Salona g rd m. Y ne b r koltuğa çöktüm. Mevlanzade Rıfat’ı okumayı


sürdürdüm. Ulusal Kurtuluş Savaşı dönem nde yazdıkları unutulmaz.
Bu nedenle 150’l kler arasına konup sürgüne gönder ld . Bu topraklar
yüz yıldır ne çok acıya tanıklık ett .

Mevlanzade Rıfat sürgüne g d nce, eş Ulv ye Hanım ondan boşandı;


Antalyalı b r doktorla evlend . Ulv ye Hanım y , cesur b r gazetec yd .
Osmanlı dönem nde lk kadın gazetes n çıkaran ek pteyd . Aslında
onun hayat h kâyes n yazmak gerek r. Hürr yet’e b r sayfa pazar
yazısı yazab l r m; not almak ç n ayağa kalktım. Kütüphaneye
g tmem yasak; zaten tüm not defterler me el koymuşlardı. Evde neler
oluyor, ve ben hâlâ yazıyla, not almakla uğraşıyorum. Aslında hayat
gerçekl ğ nden bu derece, rahat uzaklaşab lme maharet ne sah p
olduğumu söyleyeb l r m. Yazmak, günlük yaşamın bas tl ğ nden hep
uzak tutuyor ben . Korkuyu yend r yor. Ya da aslında şöyle
yazmalıyım: Yazmak, ç mdek korkunun uyanmasını durduruyor…

Salondak yemek masasının üzer ne neredeyse tüm not defterler m ,


ajandalarımı yığmışlar. Her sayfasına paraf atmak gerek yormuş.
Kalktım oturduğum koltuktan, yemek masasına geçt m. Başladım
paraf atmaya her sayfaya.

Feza, baroyla telefonla konuşmuştu. İstanbul Barosu Başkanı Doç.


Dr. Üm t Kocasakal bu tür aramalarda deney m sah b b r avukat
gönderecekt . Avukat Y ğ t Akalın tam o sırada geld ; genç b r
arkadaş, tanıştık.

Av. Y ğ t Akalın hemen paraf meseles ne el koydu. “Soner Bey, not


defterler ndek yazılarınızın altını ve üstünü ç z n k sonra b r ekleme
yapılmasın.”

Haklıydı. Pol slere ve bu soruşturmayı yürüten savcılara h ç ama h ç


k mse güvenm yordu. Nasıl güven ls n, k m n n ajandasındak boş
sayfada krok çıkıver yor. Sonra b l rk ş k ş n n elyazısı olmadığını
spatlıyor ama aradan 30 ay geç yor. Aslında savcıyı çağınp
pol sler n üstler n b le aratmak gerek r m yd acaba, eve “b r şeyler”
koymasınlar d ye…

Şüphelenmen n sebeb o kadar çoktu k …

Örneğ n, her evde bulunan şu “krok ” meseles …

Emn yet Teşk latı‘nı zeh rl b r ahtapot g b sarmış cemaatç pol sler
krok “bulmada” çok başarılıydı! Muhtel f kurum ve k ş ler n hedef
alındığını dd a ett kler krok ler buldular hep. Örneğ n:
Şemd nl ’de Umut K tabev 9 Kasım 2005 günü bombalandı.
Jandarmaya a t b r araçta, olayı açıklayan krok ler bulunduğu dd a
ed ld . Savcı Ferhat Sankaya hazırladığı dd anamede
bombalamamn k astsubay tarafından “ nt kam duygularıyla”
yapıldığını yazdı. Del l krok lerd ! Türk ye’n n krok yle tanıştığı lk olay
buydu. Son olmayacaktı.

“Ergenekon yapılanmasının b r hücres ” denen “Küre/ Sauna”


operasyonu 18 Şubat 2006 günü Ankara’da yapıldı. 11 k ş gözaltına
alındı. Sanıklar “k ş sel ver ler kaydetmek”le suçlandı. Bakan ve
m lletvek ller “su kast amacıyla” tek tek “f şlenm ş“lerd . “Çıplak
görüntüler ”de vardı! “Sabotajdan taarruza kadar b r d z eylem
planının yer aldığı, 68 CD” ele geç r lm şt . “Eylem ve nfaz l stes n n
bulunduğu CD de Yüzbaşı Nur Bozkır’ın el ndeyd ”. Eh bu kadar
“malzeme” olur da krok olmaz mı?! O da vardı! “Avrupa’nın k nc
büyük garn zonu olarak b l nen Et mesgut’a yönel k krok l , görüntülü
ht lal ve şgal senaryoları” da ortaya çıkarılmıştı!

Parantez açmalıyım: Bu davada h ç tutuklu sanık kalmadı. Dava,


Ankara’da devam ed yor. Başbakan Erdoğan’ın m lletvek l adaylığını
önce memnun yetle karşıladığı, İbrah m Tatlıses de bu davadan
yargılanıyor!

Ankara Eryaman’da 31 Mayıs 2006 günü baskın yapılan b r başka


evde “bulunanlar” medyaya “cephane deposu” d ye yansıtıldı. Özel
Kuvvetler Komutanlığında görevl b r yüzbaşı, üç astsubay ve b r
emekl b nbaşının da bulunduğu dokuz k ş “terör örgütü üyel ğ ”nden
tutuklandı. Soruşturma sürerken gazetelere b r hbar geld .
“Genelkurmay’dan aradığım” söyleyen b r k ş , Akşam gazetes n n
pol s muhab r n Genelkurmay’ın ana kapısının önüne çağırarak b r
“sarı zarf” ç nde, bu operasyonda “ele geç r len” bazı krok ve
dokümanların serv s n yaptı! San zarfın ç nde, Başbakan Tayy p
Erdoğan’ın Keç ören’de bulunan ev n n sokağının har tası le
danışmanı Cüneyt Zapsu’nun ortağı bulunduğu BİM marketler
z nc r ne a t krok ler vardı. Elbette bunlar b r ne su kast, öbürüne de
sabotaj yapmak ç nd ! İdd a buydu! Bunlar Yunus Akkaya adlı b r
esnafın b lg sayarında bulunmuştu. Akkaya, b lg sayanna bunların
k m tarafından konduğunu b lemed ğ n söyled , şaşkındı. Ankara 11.
Ağır Ceza Mahkemes , bu dd aların h çb r n c dd ye almadı. 15 Eylül
2006 günü “Atabeyler” davasının lk duruşması yapıldı ve lk
oturumda tüm samklar tahl ye ed ld .

3 Temmuz 2007’de yapılan “G rdap” operasyonunda da benzer


sahneler aynen yaşandı. “Ayrıkotu Master Plam”yla AKP’ye yönel k
yıpratma faal yetler ortaya çıkarıldı!..

Evet, özell kle Ankara’da her evde b r krok vardı sank … Yarbay
Mustafa Dönmez’ n Sapanca’dak yazlığında bulunan ajandasının
kapak ceb nde, Başbakan Erdoğan’ın ev n n bulunduğu yer n
b lg sayardan çıkmış b r A4 kâğıdı boyutunda fotokop s vardı. Ayrıca
ajandasında Z r Vad s ’n n krok s ç z l y-d . B lg sayar çıktısını
google’a g ren herkes alab l rd ; öneml olan s lahların, cephanen n
bulunduğu ajandadak krok ’yd .

Sonuçta, b l rk ş krok ç z m n n Yarbay Dönmez’e a t olmadığına


karar verd . İy de ajandadak yazıların heps Dönmez’e a tt , krok y
k m ç zm şt acaba?

Özel Harekâtçı Pol s Müdürü İbrah m Şah n krok y ev nde, masa


üzer nde unutmuştu; pol sler rahatça buluverm şlerd .

B r ler Başbakan Erdoğan’ı tehd t paranoyasına mı sokmak


st yordu? Örneğ n:

Ergenekon tutuklusu Emekl Yüzbaşı Zeker ya Öztürk’ün, Başbakan


Erdoğan’ın oturduğu Üsküdar Kısıklı Caddes nde sarı renkte b r
apartmanın bodrum katını k ralayıp, Başbakan Erdoğan’ı öldürmek
ç n k raladığı bodrum katından k tuğlayı çıkardığı hbanna MİT
“uydurmadır” yanıtını verd … Ama tab “haber” günlerce medyada
yer aldıktan sonra…

Ergenekon davasının tanıklarından Esra Fer de Gökç men’e göre,


Sem h Tufan Gülaltay of s nde bazı adamlarıyla toplantı yaparak,
2006 yılı Haz ran ayında Başbakan Erdoğan’a Maltepe’de b r d z
açılış yaparken su kast planlamıştı! “Sen şurda dur, sen şurda dur”
d ye konuşmuşlardı! Su kastı bu sözlerden çıkarmıştı…

Daha neler olmadı k … B r dönem “krok enflasyonu” yaşandı.

Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç‘a “su kast yapacağı” dd a ed len


k subay eller ndek krok y yutarken yakalanmıştı! Subaylar
mahkemeye b le çıkarılmadı. Ama bunlar günlerce manşetlerden
nmed , sonra unutuldu. Hep böyle oldu, b r “sebep” yaratıldı, o
sadece görüntüydü aslında; örneğ n; b r n yazayım; Armç‘a su kast
dd asından hemen sonra o günlerde ne oldu: Genelkurmay’ın
“Kozm k Odası” arandı! Su kast palavraydı da, asıl amaç “Kozm k
Oda” mıydı? “Der n devlet ” Kozm k Oda’da mı bulacaklarım
sanıyorlardı? Türk ye’de der n devlet aramak ç n pusulaya
ht yacımız vardır, gel n z ben s z merkez ne götürey m! Merkez
b lmezsen z serser mayın g b sağa sola çarptırılırsınız…

B r süre önce Dan marka’yla pol t k sorun yaşadık; dönem n


Başbakanı Anders Fogh Rasmussen’ n Roj TV ve Hz. Muhammed
kar katürler ne destek çıkmasına çok tepk gösterd AKP hükümet .
Rasmussen, NATO Genel Sekreter yapılmak sten nce Başbakan
Erdoğan y ne yüksek perdeden karşı çıktı. Sonra ne oldu?
Rasmussen NATO Genel Sekreter oldu. Zaman, Yen Şafak, Star
g b yandaş gazeteler “Rasmussen Türk ye’den özür d leyecek, Roj
TV’y kapatacak” d ye yazdılar. (5 N san 2009) Yan , AKP hükümet
bu nedenle Rasmussen’ n NATO Genel Sekreterl ğ ’ne onay verm şt .
Ne Rasmussen özür d led , ne de Roj TV kapandı. Türk ye’n n gücü
Rasmussen’ n seç lmes ne engel olamazdı. Artık açığa çıkmıştır k ,
Avrupa ülkeler ndek Glad olar Brüksel’dek Süper NATO’ya bağlıdır.
Süper NATO, NATO ç nde bağımsız b r güç g b d r ve doğrudan
NATO Genel Sekreter ’ne bağlıdır. Der n devlet açığa çıkarmak
st yorsanız, şe önce Rasmussen ve Süper NATO le başlamak
zorundasınız. Yoksa, dün Erzurum’da Komün zmle Mücadele
Derneğ kurup Glad o’nun p yonluğunu yapan “hoca efend ”lerle;
bugün “Ergenekon der n devlett r” yalanını yayanlarla, aym yolculuğu
yaparsınız. Bu kukla oyununun parçası olmayı sürdürürsünüz.
Kozm k Oda’da ne bulunacağı bell d r: seferberl k planlarını, alarm
planlarını, genel savunma, genel taarruz planlarını, S lahlı Kuvvetler
müşterek parola s stemler n vs. Heps müttef kler nden b le
sakladığın sen n ülken n m ll g zl savaş planlarıdır. Glad o orada
yoktur.

Ne Glad o’yu ne kontrger llayı b l yorlar; bu nedenle bu topraklara


hanet ett kler n n ya farkında değ ller; ya da hıyanet ç ndeler. Yazar,
gazetec hanet var bu topraklarda. Bunu m ll yetç l k, ulusalcılık
bakışıyla değ l, gerçeğe duyulan saygıyla yazıyorum. Haberc l k flas
ett . Sebeb , yen m st s zmd r.

Krok konusuna devam edel m…

İşç Part s ’nde de krok bulundu!

21 Mart 2008 günü İşç Part s Genel Merkez ’ne pol s baskını
düzenlend . Yapılan aramanın sonunda b r CD’de “Yargı-Nusret
Senem’den” adı ver lm ş klasör ç nde “Yargıtay krok s ” bulunduğu
dd a ed ld . Bu ş n b r başka lg nç yam vardı. Şöyle:

24 Mart 2008 günü Taraf ın manşet ne göre “krok ”, Yargıtay


üyeler ne karşı düzenlenecek “su kastın” en öneml kanıtıydı!

Ergenekon davası sanıklarından Doç. Dr. Üm t Sayın, duruşmada


verd ğ d lekçede, Yargıtay krok s n n 22 Şubat 2008’de
gözaltındayken (yan 1 ay önce) sorgulama yapan pol sler tarafından
kend s ne göster ld ğ n ve sorulduğunu bel rtt . Üm t Sayın,
d lekçes nde, Avukat Nusret Senem’e bu krok ye dayanılarak
suçlama yönelt ld ğ n 28 Ek m 2009 günkü oturumda dd aname
okunurken öğrend ğ n , şoke olduğunu, bu nedenle durumu
d lekçeyle mahkemeye b ld rmek gereğ n bel rtt .

Bu olayda b r ayrıntı daha vardı:

İşç Part s Genel Merkez ’nde 21 Mart 2008’de arama yapıldı;


aramada, Nusret Senem’e a t Yargıtay krok s bulunduğu dd a ed ld .
Ancak Taraf gazetes nde yayımlanan bu krok n n 13 Mart 2008
tar h nde Taraf gazetes Ankara bürosundan Taraf gazetes İstanbul
bürosuna fakslandığı ortaya çıktı! Ne karışık şler dönüyordu; Tarafın
k rl yayınları le bu tuhaflıkların ne kadar lg s vardı. Krok el nde
varsa n ye, 24 Mart’ta “İşç Part s ’nde Yargıtay’a su kast krok s
bulundu” d ye manşet attınız?

Nusret Senem bunu spat ett , tahl ye oldu ama bu tam 2,5 yıl sürdü.

Sadece bu mu?

İşç Part s ’nde bulunduğu söylenen sah ps z 4 CD’den b r nde


Genelkurmay esk Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt’la lg l b lg ler
vardı. Taraf gazetes n n 28 Mart 2008’dek manşet şöyleyd :
“Büyükamt Hedeft .”

İşç Part s haber yazan Mehmet Baransu’yu dava ett . Baransu


İstanbul 2. Asl ye Mahkemes ’ndek savunmasında b lg y pol sten
alıp yazdığını söyled . (6 Mart 2009) Baransu benzer yalan haberler
yüzünden hakkında en çok dava açılan “gazetec ” rekoruna sah pt .
Gerçeğe sadık olmayanlar tüm l şk ler nde sadakats zl ğe
mahkûmdur. (Ahmet Altan g b yazdım k , belk anlar d ye!) Bu
“edeb yat parçalamalarını” yan yana d z nce en y romancı oluyorlar.
Zaten onlar hep “en y ” edeb yatçı, “en y ” gazetec , “en y ”
teor syen, “en y ” mücadelec aydın, “en y ” genel yayın yönetmen ,
onlar hep “en y ”d r! K tap boyunca bu “en”ler yakından
tanıyacağız…

B z krok lere devam edel m…

Ulusal Kanal İzm r Tems lc s Hayat Özcan’m hazırladığı öne


sürülen, “İzm r NATO Karargâhı krok Ier ”n n yer aldığı CD’ler n, MİT
tarafından b r yıl önce Genelkurmay’a gönder ld ğ ortaya çıktı!
İdd aname ekler nde yer alan belgelere göre, Savcı Zeker ya Öz,
“asker b lg ler ve sabotaj planları olduğu düşünülen notların
bulunduğu” CD’ler Genelkurmay Başkanlığı‘na yolladı. Belgeler
nceleyen Genelkurmay şu yanıtı verd :

“Yapılan ncelemede konunun aynı kapsamda MİT tarafından 21


Haz ran 2007 tar h nde 2 adet CD le Genelkurmay
Başkanlığı‘na nt kal ett r ld ğ anlaşılmıştır.”

Genelkurmay Başkanlığı Ceza ve Hukuk İşler Şube Müdürü Hâk m


Albay Orhan Önder’ n mzasını taşıyan yanıtın tar h 7 N san 2008.
Savcı Zeker ya Öz’ün yazısında se tar h yoktu. Yan daha sonra
Ulusal Kartal’da bulunacak olan b r krok , önce MİT’e, MİT tarafından
da Genelkurmay’a ulaştırılmıştı. Ve k mse c dd ye almamıştı. Ama
Ulusal Kanal’da bulununca dd anameye ve yandaş medyanın
manşetler ne konu oluverd . “NATO’ya sabotaj yapacaklardı.”

Bu şu anlama gel yordu aslında: “Ey Batı, bakın bu Ergenekon ne


kadar ulusalcı b r terör örgütü. S ze sabotaj yapacaktı.”

Gazetec Hayat Özcan bu p s oyunu açığa çıkardı, tahl ye oldu; fakat


cezaev ndeyken eş n kanserden kaybett . Sandılar k acılar cesaret
aşındırır; yanıldılar, Hayat Özcan görev ne devam ed yor…

Ben m evdek görev m se, not defterler me paraf atmak! Hat ce


Hanım pol slere çay yapmış, y n yetle çırpınıyor, sanıyor k böyle
davranırsa ben koruyacak. B lm yor k , b z m topraklarda soru soran
z h n hep “şeytan” olarak görülmüştür. Cadı Avı‘nın sebeb bu değ l
m d r: Cadı, şeytanı çağırmasın! Oysa “Şeytan” huzursuzdur hep ve
bu sebeple yaratıcıdır. Bu nedenle b z m ülkem zde çel k tırpanla
b çerler “ ç ne şeytan g rm şler …” Türk ye’de ne yazık k kurnaza,
düzenbaza Şeytan derler. Sah lhamı k m n get rd ğ n samyorlar…

Kafamda böyle tuhaf düşüncelerle paraf atmayı sürdürüyorum. Bu


arada göz ucuyla DVD-CD’ler açıp bakan pol sler tak p ed yorum.
Ergenekon demek DVD-CD demek! Çünkü. Nasıl mı?..

Ergenekon davasından tutuklu Levent Göktaş, 25 yıl TSK Özel


Kuvvetler Komutanlığı‘nda tabur ve alay komutanlığı yaptı.
Azerbaycan, Irak, Sur ye, Kırgız stan g b ülkelerde bulundu. Kıdeml
albay rütbes yle emekl olduğu tar he kadar, PKK’ya karşı g rd ğ
çatışmalarda gösterd ğ kahramanlıklar neden yle üç defa erken terf
aldı, üç defa da altın madalyayla ödüllend r ld .
Emekl olduktan sonra avukatlık yapmaya başladı; Ergenekon
soruşturması kapsamında 7 Ocak 2009 tar h nde bürosunda arama
yapıldı ve aynı gün gözaltına alındı.4

Büroda 63 adet CD ve DVD bulundu. Bunlar arasında

Ergenekon davasının öneml del ller nden b r sayılan “51 no’lu DVD”,
büroda avukatlık yapan Özge Evc ’n n masasının üzer nde bulundu.
Pol s onca materyal arasında del l neredeyse el yle koymuş g b
hemen buldu. Mühürlü torba 8 Ocak’ta saat 23.55’te açıldı, aynı gün
63 DVD ç nde pol s 51 no’lu DVD’yle lg l 26 sayfalık rapor yazdı. B r
gün ç nde bu ne hız! Bu becer ye önce şaşıracaksınız, sonra
anlayacaksınız.

Pek ne vardı bu çok öneml 51 no’lu DVD’n n ç nde?

• TBMM başkam, Dış şler bakanı, İç şler bakam, bazı hükümet


üyeler ve bürokratların özel ve k ş sel b lg ler ;

• Kr t k görevlerdek k ş lere a t f şlemeler;

• Bazı yargı mensuplarının mahrem l şk ler ; bazı hâk m ve savcıların


kadınlarla b rl kte olduğunu gösteren fotoğraflar ve kamera kayıtları;

F şlenenlerden b r de AKP hakkında kapatma davası açan Yargıtay


Cumhur yet Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya’ydı.

B r parantez açayım; özel yetk l Ergenekon Savcılığı, Yargıtay


Başsavcılığı‘na g zl b r yazı göndererek, 51 no’lu DVD’dek b lg ler
ve görüntülerle lg l üyeler n ş kâyetç olup olmadığını sordu. B r k ş
har ç k mse ş kâyetç /müdah l olmadı. Herkes aslında ney n ne
olduğunu çok y b l yordu.

İç nde böyles ne b lg ler olan DVD nasıl oluyordu da stajyer b r


avukatın masasının üzer nde duruyordu; bunu sormayacağım!
Medyamn günlerce nasıl yayın yaptığına da değ nmeyeceğ m.
Avukatlık bürosunun yasa gereğ (CMK130) nasıl aranması gerekt ğ
ayrıntısına da g rmeyeceğ m. Levent Göktaş 51 no’lu DVD’n n
kend s ne a t olmadığını, üzer nde parmak z tesp t yapılmasını
sted . Taleb 10 ay sonra yer ne get r ld . Medya zaten çoktan
sted ğ n almıştı. Levent Göktaş unutulup g tm şt .

10 Kasım 2009’da S l vr İlçe Emn yet Müdürlüğü Olay Yer İnceleme


Grup Am rl ğ DVD’y nceled : “DVD üzer nde kısm çatlak bulunduğu
görülmüştür.”

Mahkeme, DVD çer s ndek ver ler n kaybolup kaybolmadığının


bel rlenmes ç n TÜBİTAK ve İstanbul Ün vers tes ’ne başvurdu.
Çatlağın ne zaman oluştuğu h ç b l nemed .

Avukatlara b le “Çok öneml del ld r, g zl d r” d ye ver lmeyen DVD


nasıl olduysa adl emanette kırılıverm şt !

Kabahat, Ergenekon’a bakan 13. Ağır Ceza Mahkemes ’n n adl


emanettek memuruna yüklend . Mahkeme heyet lg l memur
hakkında Beş ktaş Cumhur yet Başsavcılığı‘na suç duyurusunda
bulundu. Prosedürle kafanızı karıştırmayayım, sonuçta 51 no’lu
DVD’n n b r kopyasının pol ste olduğu ortaya çıktı. TÜBÎTAK (b l rk ş
Dr. Hayrett n Bahş ) raporuna göre bu DVD’n n kopyası 31 Aralık
2008’de, saat 17:40’ta alınmıştı. Yan pol sler daha DVD’y ele
geç rmeden 7 gün evvel DVD’n n kopyasını almıştı. B r operasyonu
y planlamak tek başına yetm yor, uygulayıcıların da çok y olması
gerek yordu! Başka ne deneb l r k ? Söz b t yor böyle durumlarda…
Eh tab DVD’de parmak z yoktu!..

Levent Göktaş‘m Avukatı Serdar Öztürk’ün medyaya yaptığı


açıklamalara göre, “51 no’lu DVD’y oluşturan ve büroya koyan pol s
smen tesp t ed l p (Kom ser S. Ş.), İç şler Bakanlığı‘na b ld r lm şt .

Ve… Bundan sonrası daha şaşırtıcı:

Avukat Serdar Öztürk, bu başvuruları ve açıklamaları sonrasında


aynen müvekk l Levent Göktaş g b , bürosunda yapılan aramada
“İrt ca İle Mücadele Eylem Planı” bulunduğu dd asıyla 7 Haz ran
2009’da tutuklandı. O da S l vr ’de ş md , Levent Göktaş‘la b rl kte…
Burada b r dak ka duralım: Levent Göktaş‘m başına k mler n çorap
ördüğünü detaylı b r araştırmayla ortaya çıkaran Avukat Serdar
Öztürk, Mart 2009’da başta Zeker ya Öz olmak üzere bazı savalar,
emn yetç ler hakkında b r yabancı st hbarat örgütüyle l şk l
olab lecekler kuşkusuyla “asker casusluk ve asker casusluğa
teşv k” dd asıyla suç duyurusu hazırlamaya başladı. B t remed . Üç
ay sonra tutuklandı Avukat Öztürk, suç duyurusunu yapamadan
S l vr ’ye atıldı. Sonra ne oldu: S v ller n asker mahkemede
yargılanmasıyla lg l kanun değ şt r ld ! Nasıl ama? Bazı yasa
değ ş kl kler çn medyada neden fırtınalar koparıldığını
samyorsunuz? Serdar Öztürk meseles ne döneceğ z ama ş md b z
y ne gelel m 51 no’lu DVD’ye…

Levent Göktaş, emr nde savaşan şeh t ve gaz ler de “f şlemekle”


suçlandı. Del l m ? Han o k m n kırdığı b r türlü b l nemeyen ünlü “51
no’lu DVD”!

Hang ruh hal yle, hang kötü n yetle, k mler böyle b r “f şlemey ” akıl
edeb l r? Albay Göktaş‘m, emr nde savaşan, b rb rler ne ölümüne
sonsuz güven duyan, s lah arkadaşları şeh t ve gaz ler f şled ğ ne
k m nanab l r? İnsanlann güvenler n yıkmak ç n b l nçl olarak bu tür
yalanlara başvurdular.

B tmed .

“51 no’lu DVD”de b r l ste daha vardı. Göktaş, Yargıtay üyeler n de


f şlem şt ! L sten n başında da Göktaş‘m 25 yıllık eş Yargıç Nesr n
Göktaş vardı!

Yargıtay üyeler n n kaçamak görüntüler ne h ç g rmeyel m stersen z.


Çünkü, Ağustos 2008’de Köyceğ z’de b r yatta üç erkek ( k s savcı),
üç kadının g zl çek mler vardı. Keza, Ankara Hoşdere’de b r
Yargıtay üyes n n b r eve g r ş çıkışı çek lm şt . Ayrıca Van başsavcı
vek l n n g zl görüntüsü de vardı. K md bu g zl çek mler yapanlar,
n ye Türk ye gündem ne hep bel altı görüntüler sokuyorlardı?5 K md
bu güç; pol s ç ndek cema-atç mür dler herkes f şlem şler m yd
böyle? Maalesef evet… Hanef Avcı, Hal ç‘te Yaşayan S monlar
k tabında yazdı bunu, (s: 530-565) Açın okuyun lütfen…
Levent Göktaş‘m of s nde bulunduğu dd a ed len ve ç nde yargı,
basın ve akadem dünyasından s mler n mahrem görüntüler n n yer
aldığı söylenen 51 no’lu DVD yandaş medyada “haber” oldu hep.
Yandaş medya bu DVD üzer nden özell kle b r sm hedef aldı. O k ş
İslam’da türban olmadığını savunan lah yatçı Prof. Dr. Şah n F l z’d .

Yandaş medya, Prof. F l z’ Ergenekon’un mahrem görüntülerle tehd t


ett ğ n ve bu şek lde kend tezler n savunmaya zorladığını dd a ett !
M nare kılıf h kâyes … Yazdım, h ç utanma ned r b lm yorlar.
Gencec k teğmenlere “seks t m ” d ye s m koydular. İzm r’de Den z
Kurmay Albay Berk Erdem a les yle lg l bel altı yayınlarına
dayanamayıp nt har ett . H ç acı duyduklarım sanmam.

Her Ergenekon dalgasında mutlaka b r bel altı vuruşu vardı. Örneğ n:


Ergenekon’un 8. dalgasında gözaltına alınan “S s ” lakaplı travest
Seyhan Soylu’nun durumu… Beş ktaş‘ta süren soruşturmalarda seks
dd aları öneml b r yer tuttu. Yandaş medyaya göre S s , örgütün
seks şantajcısıydı! Kasetler bulunmuştu. Çok geçmeden S s ’de
bulunan CD’ler n yandaş medyaya serv s ed ld ğ g b seks CD’ler
olmadığı, “Cumhur yet Kadınları” projes n n CD’ler olduğu anlaşıldı!

S s ’yle b rl kte sanatçı Nursel İd z de gözaltına alınmıştı.

Nursel Id z’e telefon konuşmalarında geçen özel hayatıyla lg l


sorular soruldu… Bunlar da hemen gazetelere sızdırıldı. Bel altına
çok meraklıydı bu f şlemeler yapanlar. Öyle k :

27 Kasım 2008 tar h nde Rad kal’de b r haber vardı: “Ergenekon


İdd anames Poşete G reb l r” Rad kal gazetes yazarı Murat Yetk n’ n
verd ğ b lg ye göre İmralı‘dak Abdullah Öcalan’m, Ergenekon
dd anames n nceleme taleb , “ dd anamen n İmralı güvenl ğ ne
aykın ve müstehcen” bulunduğu gerekçes yle redded lm şt !

Ne doğru karar… B l yorum k , kötü n yetle başa çıkmak zor. Çünkü


sürekl “belge” ürett ler… B tmed .

Seks kasetler ne sonra ayrıntılarıyla y ne değ neceğ z. Levent


Göktaş‘a yapılan tezgâha devam edel m.
Ergenekon dd anames n n ekler arasında, Hrant D nk a les n n
avukatı K. Den z Tuna tarafından Ergenekon savcılarına let len b r
şema vardı.

Avukat Tuna, 10 Eylül 2008 günü İstanbul Cumhur yet Savcılığı‘na


verd ğ d lekçede şemanın “emn yet b r mler tarafından”
hazırlandığını öne sürdü. Yazıda, “Şemada yer alan s mlerden
bazıları yürütmekte olduğunuz soruşturmada da şüphel olarak yer
alan s mlerd r” den ld . Şemanın, D nk su kastı sanıklarının “telefon
traf ğ ” olduğu dd a ed ld ve aralarında Muzaffer Tek n, Levent
Göktaş g b Ergenekon sanıklarının da bulunduğu ler sürüldü.
Tar he d kkat ed n z; daha 51 no’lu DVD’n n “kurbanı” Levent Göktaş
henüz tutuklanmamıştı; dört ay önceyd .

Hrant D nk c nayet n n üzer nden b r ay b le geçmeden b r başka


şema daha hazırlanmıştı. îk nc şemada îşç Part s ’n n de (Doğu
Per nçek ve Fer t İlsever’ n adları yazılı) bulunduğu çeş tl kurum ve
yapılanmaların c nayetle bağlantılı olduğu dd a ed l yordu.

Bu k şema da pol s tarafından Başbakan Tayy p Erdoğan’ın önüne


konuldu!

Şemaları D nk a les ne serv s eden yazar Al Bayramoğlu’ydu.


Bayramoğlu 6 Şubat 2009 günkü Yen Şafak‘tak yazısında
şemaların öyküsünü ayrıntılarıyla yazdı. O dönemde bu şemalar,
“Yazılmamak kaydıyla b rçok gazetec n n el ne ulaşmıştır” ded .

Levent Göktaş‘m avukatı Serdar Öztürk, sorgu sırasında Savcı


Zeker ya Öz’ün “D nk a les n n avukatı olan şahıslar tarafından
dosyamıza sunulan” bu şemayı müvekk l ne sorması üzer ne, 9
Şubat 2009’da İç şler Bakanlığı‘na başvurdu. Şemaların k m
tarafından, ne maksatla hazırlandığını sordu. 10 Mart 2009’da
cevabını aldı: “İlg l da reler m zden alman cevab yazılarda, bahse
konu şema hakkında b r mler m zce herhang b r çalışma
bulunmamaktadır.” N ye böyle açıklama yapılıyor? Çünkü bu şema
Ergenekon sanıklarının “Ümran ye bombalarından” dört ay önce
zlend ğ n ortaya çıkarıyordu!
Bakanlığın açıklamasına, 20 Mart 2009 günü Al Bayramoğlu bakın
nasıl cevap verd :

“O şemalar Emn yet Teşk latı tarafından hazırlanmıştır… Resm


evraka dönüşmed ğ , ‘ham b lg ’ olduğu ç n doğal olarak resm
dolaşıma g rmem ş, sadece Başbakan’a aktarılmış ve y ne doğal
olarak İç şler Bakanlığı tarafından tey t ed lmem şt r.”6

Avukat Serdar Öztürk söz konusu şemayı hazırladığı dd asıyla adı


resm raporlarda cemaatç ek ple anılan st hbaratçı pol s müdürü Al
Fuat Yılmazer hakkında 2 Mart 2009’da suç duyurusunda bulundu.
Yılmazer, D nk su kastı sırasında İst hbarat Da re Başkanlığı “C
Masası” (Azınlıklar ve Sağ Terör Bölümü) Müdürü‘ydü. Yılmazer,
Ergenekon operasyonunun başlamasıyla İstanbul İst hbarat Şube
Müdürlüğü‘ne get r ld . Ne tesadüf değ l m : Azınlık masasına bakan
Yılmazer dönem nde Trabzon’da rah p, Malatya’da m syoner,
İstanbul’da D nk su kastları gerçekleşt r ld … Ben b r şey
söylem yorum. H çb r gerçek sonsuza kadar g zl kalamaz. Ben bunu
b l yorum… Emn yette o dönemde yapılan bu görevlend rmeler n
su kastlarla nasıl b r l şk s olduğu elbet b r gün araştırılıp yazılacak.
K mler n kusurlu olduğu, gözünü b lerek kapatıp kapatmadığı açığa
çıkacak. 25 yıllık gazetec l k deney m mle, b r k m mle yazıyorum
bunu.

Düşüneb l yor musunuz, s z koruyacak devlet s ze tezgâh kuruyor.


Herkes sey rc . Korkuyor. Şa r Mustafa Ayvalı‘nın yazdığı g b “tuz
koktu” artık…

Evet, madem CD-DVD le başladık, devam edel m:

Emekl Tümgeneral Erdal Şenel b lg sayar kullanmayı b lm yordu,


ev nde b lg sayar yoktu. Fakat ev nde yatak odasında k adet CD
buldular. Tab ç nde suç teşk l eden belgeler vardı!

Emre Bal tacı‘mn Şırnak 23. Jandarma Sınır Tümen Komutanlığı


Subay Gaz nosu F Blok 219 no’lu lojmanında yapılan aramada 12
CD tutanağa “suç del l ” olarak kayded ld . CD’ler n sayısı emn yette
ne h kmetse 20’ye ulaştı! Herhalde “Nasrett n Hoca’nın kazanı”
fıkrasındak g b , CD’ler doğurmuştu!

Emekl Orgeneral Hurş t Tolon’dak CD sayısı, evdeyken 28’d .


Emn yette 40 oldu!

Gazetec Tuncay Özkan’ın da başının “belası” b r 6 no’lu CD vardır.


Yapmadığı b r görüşmen n ses ve görüntüsü olduğu dd a ed len bu
CD, bunca yıldır hâlâ ortaya çıkmış değ l. Adı var, kend yok! Ama
CD’n n 24 sayfalık tapes vardı! İy de ses , görüntüsü ve kend s
olmayan CD’n n “metn ” nasıl vardı acaba?

Tuncay Özkan yıllardır sorup duruyor ya “Suçum ned r?” d ye, şte bu
nedenle soruyor. Nerede bu CD? B r olay anlatmalıyım. B r gün
Tuncay Özkan S l vr Cezaev ’nde tamştığı emekl subay Haşan At lla
Uğur’a, “Utanmıyor musunuz yalan söylemeye” d ye bağırdı. Albay
Uğur şaşırdı. Tuncay Özkan’ın tepk s ne sebep olan bu “6 no’lu CD
h kâyes ” d :

Tar h: 27 Eylül 2008.

Tuncay Özkan’a; savcılık sorgusu sırasında, Jandarma Ist hbarat’ın


başında olan Tuğgeneral Levent Ersöz ve bazı subaylarla görüşme
yaptığı ve bunun b r CD’ye kayded ld ğ bel rt lerek sorular yönelt ld .

Tuncay Özkan böyle b r görüşme yapmadığını söyled . Savcının,


“toplantıda bulunan Haşan At lla Uğur savcılık fades nde her şey
kabul ett ,” demes üzer ne, Tuncay Özkan; “olmayan b r toplantıyı
nasıl kabul etm ş, ben zaten böyle b r n tanımıyorum,” ded . Savcı,
“Sen onu kod adıyla b l yorsun, kod adı Kürşat” d ye açıklama
yapınca, Tuncay Özkan, “Kürşat” adında da b r subayla
tanışmadığını, yan yana gelmed ğ n söyled . Savcı dd asının
arkasmdaydı, hatta görüşmeler n n tar h n b le verd : 16 Aralık 2003.
Üstel k el nde del l vardı: 6 no’lu CD. Zaten Albay Haşan At lla Uğur
t raf etm şt . Tuncay Özkan şaşkındı.

Bu nedenle, S l vr ’de Emekl Albay Uğur’a s tem etm şt . Emekl


Albay Uğur, “İy ama Tuncay Bey, bırakın ben m böyle b r söz
etmem , ben ne emn yette ne de savcılıkta fade verd m,” ded . Nasıl
ama? (E. Albay Uğur’un savcılıkta neler yaşadığını ler sayfalarda
okuyup çok şaşıracaksınız.) Aradan 3 yıl geçt ; hâlâ bu 6 no’lu CD
ortaya çıkmadı. Tuncay Özkan hâlâ “ben m suçum ne?” d ye
bağırıyor.

Pek , Tuncay Özkan’a savcıların neler sorduğunu merak ed yor


musunuz: “Taze fasulye sever m s n z?”, “Ekmeğ n arasına domates
koyup yer m s n z?”, “20 yıldır aynı şeyler m g yers n z?”, “Babanız
42 yaşında kanserden m öldü?”, “Pazarcılık ve otopark bekç l ğ
yaptınız mı?” (Celse no: 27/24 Aralık 2009) Şaka değ l bunlar…

Duruşma tutanaklarında neler yok k :

İnönü Ün vers tes Rektörü Prof. Fat h H lm oğlu’nun ev nde b r CD


bulundu. Bu CD’de “Haberal44”ten Prof. H lm oğlu’na a t olduğu dd a
ed len e-posta adres ne g den b r elektron k posta metn vardı. Met n
önems z; öneml olan şu; bu e-posta adresler k m nd ; ne Prof.
Haberal’ın ne de Prof. H lm oğlu’nun böyle e-posta adresler vardı.
Üstel k H lm oğlu CD’y reddett ve ded k : “İnsan e-postayı n ye
CD’ye kaydets n?”

Dünyaca ünlü k akadem syen de halen tutuklu; k s de hasta


üstel k. Sanırsınız k aleyhler nde kuvvetl del ller var: Prof.
Haberal’da çıkan b r CD, örgüt dokümam olarak göster ld . Söz
konusu CD, Başkent Ün vers tes ’n n süt-yoğurt fabr kasının
tanıtımını çer yordu! Geçel m lütfen…

Esk emn yetç Ad l Serdar Saçan’ın 4 CD meseles ne h ç


g rmeyel m, sayfalarca yazmak zorunda kalırım… En y s ev mdek
aramaya döney m…

Salondak koca kalabalığın arasında yalnızım. Öyle h ssed yorum.


Bütün üm d m kuvvetl olan rademde. Şaşkın değ l m. B l yordum.
Herkes b l yordu. Marquez’ n Kırmızı Pazartes romanı g b ;
şleneceğ n herkes n b ld ğ , engel olmak ç n k msen n b r şey
yapmadığı c nayet g b …
Ergenekon safsatasına nanmadım. Karanlık b r tezgâhtı bu; ve
bıkmadan, usanmadan hak katler yazdıkça yandaş koro bağırdı: “Bu
adam Ergenekoncu!”

Ev mden çıkan “belgeler ” mzalarken, odatv.com genel yayın


yönetmen Barış Pehl van’ın ev nde de pol s araması yapıldığını
öğrend m.

Y ne öğrend m k Odatv’de de arama yapılıyordu. Soğuk b r ürpert


geç yor ç mden. Sonra, telaşla “Eee yayını nasıl yapacağız?” ded m.
Anormal b r süreçten geç yoruz; ama o anda sadece yayını
düşünüyorsunuz. Gazetec refleks …

Arş vde b nlerce kaset, CD, DVD vardı. Heps ne el m koyacaklardı?


Pek , bunlar olmadan nasıl yayın yapacaktık? Zor

dağları aşar; yayına devam etmel y z; ne olursa olsun.

Ne Odatv m ş gerçekten…

S ze Odatv’y anlatmalıyım.

Odatv.com nasıl kuruldu?

F k r babası sek z yıl ortaklık yaptığım gazetec Cüneyt Özdem r’d .


Cüneyt Özdem r medyamn kısa zamanda nternet s teler g b daha
teknoloj k, hızlı araçlara yöneleceğ n , Türk ye’de bu ş n öncüsü
olmak gerekt ğ n söylüyordu sürekl .

İlk nternet haber s tes n Ufuk Güldem r 2000 yılında kurmuştu.


Kuruluşunda vardım. Ufuk Güldem r’ n kardeş Şafak’ın Güneşl ’dek
Matbaacılar S tes ’ndek bürosunda, Ufuk Güldem r, Hakan Aygün,
Serf raz Ergün ve ben toplantı yapmıştık. Asıl amaç gazete
çıkarmaktı, ama sermayem z yoktu. Hakan Aygün lk etapta nternet
haber s tes kurmayı önerd . Aynntıya g rmeyey m; s ten n adı
konusunda k alternat f vardı: Habertürk ve Odatv. B r odadan yayın
yapılacağı ç n Odatv’y önerm şt m. “Habertürk” adı kabul gördü ve
s te böyle kuruldu; kısa zamanda popüler oldu. Haber kanalları
arasında b r alternat f olarak kısa zamanda kend ne y b r yer buldu.

Cüneyt Özdem r ben m ç nde olacağım b r haber s tes n n çok


başarılı olacağına nanıyordu. Odatv.com’un kurulmasını pek
stemed m. Yorucu olacağını, k tap çalışmalarımı sekteye
uğratacağım düşünüyordum. Ama sonunda pes ett m ve haber
s tes n 2007 yılının son aylarında faal yete geç rd k.

İlk günler bekled ğ m z g b olmadı; samyorduk k b nlerce nsan


s teye gelecek! Emek harcamadan, nsanlarda alışkanlık yaratmadan
okuyucu/ zley c bulmak zordu.

Bu arada “5N1K”, “Oradaydım” g b programlan yapıyorduk;


belgeseller çek yorduk, yoğunduk. B r de Odatv’ye de sürekl haber
yet şt rmek gerek yordu. Yıpratıcıydı. Aynca ç zg s nasıl olacaktı.

Başta CNN TÜRK olmak üzere d ğer (SKY Türk) kanallara


yaptığımız haber-belgesel programlarında ster stemez o kanalların
ç zg s ne uymak zorunda kalıyorsunuz. Örneğ n, h ç unutmam,
2000’l yıllann hemen başında CNN TÜRK Genel Müdürü Taha
Akyol, “5NlK”da yaptığımız b r haber neden yle açıkça şunu
söylem şt b ze: “Ben m sorumlu olduğum kanalda Yılmaz Güney’ n,
Ahmet Kaya’nm adını ve görüntüsünü görmek stem yorum!”
Arkadaşımız Em yra Yılmaz’ı kovmakla tehd t etm şt . Sonrak yıllar
AKP dönem nde M ll yet’tek köşes nde Ahmet Kaya güzellemeler
yazdı. Taha Akyol her dönem n adamı olma becer s ne sah p b r .
Onlar hep çoğunluğa uydular. Plast k aydın oldular ya da
Gramsc ’n n tanımladığı g b “organ k aydın” mı?

Odatv haberc l ğ n n özgür ve muhal f olması gerekt ğ n


düşünüyordum. Yığınla medya vardı, b z m farkımız olmalıydı.
Örneğ n, Türk ye Fethullah Gülen’ m konuşuyor, Abdullah Öcalan’ı
mı tartışıyor; b z bu konulara değ nmel yd k. Çünkü d ğer medya bu
haberler yapmıyordu. Korkuyordu. Asıl tehl ke kafalardak
otosansürdü. Medyanın her b r m nde görev yaptım, bu korkaklığı y
b l yordum. Cesur olmalıydık. Her türlü et k lkeden yoksun, değ şen
s yasal atmosferlere aynı hızla uyum gösteren, kt dar ve güç uğruna
aşağılanmakta be s görmeyenlere alternat f olmalıydık. Yüzeysell ğ n
karşısına b r k m m zle, tecrübem zle çıkmalıydık. Her da m
kazananlann değ l, her da m kaybedenler n yamnda olma kararlılığını
göstermel yd k… Tek kr ter m z olmalıydı; gerçeğe bağlılık. Ve h ç eş-
dost demeden herkes eleşt rmel yd k.

Eleşt r n n önem ne, saygınlığına namyordum. Yanlışa yanlış demek


gerek yordu. Hayatım boyunca yalan konuşmadım, yalan yazmadım.
Hesap adamı olmadım. Sürekl enses nde korku h ssedenlerden
değ ld m. Bundan vazgeçmeye h ç n yet m yoktu. Odatv’n n de öyle
b r hak kat merkez olmasını st yordum. Odatv’y kurduk ve başladık
çalışmaya.

Bu arada…

Cüneyt Özdem r’le yollanmız ayrıldı. Sek z yıllık ş ortaklığı l şk m z


yorucu olmaya başlamıştı.

İnsanın, aklını ve b lg s n hang amaç ç n kullanacağına kend s


karar ver r; bu k msey lg lend rmez. Bu cümleden, Cüneyt’e
kızdığım, s tem ett ğ m sonucunun çıkmasını stemem. Cüneyt’ n
nsan yönünü sever m. Hayata bakışımız, yaşamımız farklıydı, heps
bu…

“Malları” paylaştık. Kurulmasını stemed ğ m Odatv el mde


kalakalmıştı. Ne yapacaktım?

Ya son b rkaç yıldır düşündüğümü yapıp medyadan çek lecek, k tap


çalışması yapıp sadece Hürr yet’te pazar yazılarına devam
edecekt m. Ya da haberc l kte de ısrar edecekt m.

Aslında şöyle demel y m: Ya sürüye katılıp korunaklı, güvenl b r


hayat sürecekt m ya da özgür b rey olmakta nat edecekt m. B r
gazetec ç n en büyük eks kl k, d renme gücünden yoksun olmasıdır.
Türk ye’de son yıllarda tehl keye g ren düşünsel özgürlüğü kend
k ş sel refahıma feda edemezd m. Eşyamn köles olmak ben m “del
gönlüme” uygun değ ld …
Gazetec l ğ bırakmadım; Türk ye zorlu b r sürece g rm şt ; köşeme
çek lemezd m. B l yordum: Hayatını r ske atan gazetec ; kend dar
dünyev kalıbına sonsuzluğun değer n katar, ölümsüzleş r. Uğur
Mumcu g b … Musa Anter g b … Hrant D nk g b …

Kuşkusuz: Yaratmak da zorlu süreçt r. Yıpratıcıdır. Cesaret ster.


Sebat ster. Zaman ster. Emek ster. Odatv zor b r doğumdu… Ş md
pol sler ev mde arama yaparken düşünüyorum da; Hürr yet yazıları,
k tap çalışmaları, belgeseller ve Odatv son üç yıldır ben ne çok
yordu…

Tüm o süreçte Barış Pehl van, Barış Terkoğlu g b gençler yet şt .


Doğan Yurdakul hep ağabeyl k yaptı, yol gösterd . Mümtaz Id l’ n
enerj s ne hayran oldum. N ce yazarlar destek verd . K mler el n
taşm altına koymadı k ? İnsanlar haberc l ğe susamıştı; farklı
anal zler okumak st yorlardı. D nsel-pol t k hırsların acımasızlığına
karşı Odatv dalgakıran oldu.

Mazlumların ses olmaya çalıştık; Ergenekon sürec nde yargısız


nfazlara uğrayanlara m krofon tuttuk; savunmanın kutsallığına,
masum yet kar nes ne nandık.

Ülkeye tepeden, f ld ş kuleden bakan k b rl kt dardan korkmadık.


Sürekl alkışın nsanı ruhsuz kılacağını yazdık. Gazetec n n kend n ,
kt darlara ve d ğer güç odaklarına beğend rme sorumluluğu ve
zorunluluğu olmadığı lkes ne bağlı kaldık.

Medyadak kurulu düzen n üzer ne g tt k. Yalan yazana “yalancı”


ded k. Ş mşek hızıyla dönenlere “dönek” ded k. Küçük çıkarlan ç n
kalem oynatanlara “köylü kurnazı” ded k.

Korkmadık. Susmadık… Umut olduk. Saflığımızı hep koruduk. Tüm


bunların bedel olmalıydı; gec kmed :

Ş md “Kırmızı Pazartes ” günü pol sler ev mde şte. Romamn


kahramanı Sant ago Nasar’ın kader yle ortaktı yazgım sank . Gabo
(Marquez) der k , “her zaman ölenden yana olmak gerek…”
Hava kararmak üzere. Arama b tt g b . CD-DVD üzer ne paraf
atmadım; çünkü “ çler nde ne olduğunu seyretmeden b lemem”
ded m. Seyrett rmed ler, bazılarını aldılar. Sadece b lg sayar
kopyalannın/ majların alımı sürüyor. Daha da sürecek g b .

CHP İstanbul M lletvek l Çet n Soysal geld . Eve g rerken zorlanmış,


pol sler z n vermek stemem şler. B lm yordum, komşummuş, Kemal
Kılıçdaroğlu’nun geçm ş olsun d lekler n get rd . Teşekkür ett m.

“Ne d yorsunuz?” d ye sordu.

Ergenekon sürec n n hang maksatla başladığını b len ender


gazetec lerden b r yd m. Hürr yet’te, son k k tabımda, Odatv’de çok
yazdım ama nsanlar öyle kolay nanmıyorlar. Aslında herkes-
hep m z Ergenekon’a nanmak sted k. Devlet, ç ndek p sl ğ kaldmp
atsın sted k.

Su kastçılar, provokasyon tert pç ler bulunsun sted k.

Fa l meçhul c nayetler aydınlansın sted k.

Glad o ortaya çıkarılsın sted k.

Bunları k m stemez… 25 yıllık gazetec l k hayatım bunları yazmakla


geçt . Kaç gazetec vardı ben m g b , bu karanlık odakların ortaya
çıkarılması ç n çaba sarf eden? Halk, karanlık olaylan
gerçekleşt renler n tek tek yakalanıp yargıya hesap vereceğ ne
nandı.

Sonuç:

Koca b r h ç. Çünkü bu b r yalandı. Ve maalesef b r avuç nsan


dışında herkes nandırdılar. Aldattılar. Göz göre göre, b r çocuğu
kandırır g b yaptılar bunu.

“Ergenekon” b r terör örgütü adı değ ld , b r nt kam aracıydı. AKP’ye,


cemaate k m muhal fse z ndana atıldı; üstel k doğru dürüst b r kanıt
aranmaksızın, del l mal ed lerek…
İnsanlann y n yetler n sömürdüler.

Oysa… Glad o y ne sahnedeyd . Yen b r Türk ye d zayn etmek


st yorlardı; Ortadoğu’da koçbaşı m syonu yapılacak b r Türk ye.
Oyun bozanlar S l vr ’ye atılmalıydı; kâh gazetec , kâh aydın kâh
asker. Sırb stan’da, Gürc stan’da, Ukrayna’da yapılanların benzer yd
aslında tüm bunlar. Bu kez büyük oyunun p yonu Cemaat’t .

Pol s yle, savcısıyla, gazetec s yle, yazanyla, pol t kacısıyla Cemaat


yet şt rmes altın nes ld … Cemaat’ n büyük deal Altın Nes l Projes
büyük b r suça dönüştürüldü. Yoksul a leler n soylu ruhlu
çocuklarından günahkârlar yarattılar, kör b r gücün p yonu yaptılar.
Kötülüğün s mges hal ne get r ld ler.

Evet… S z n hayat deney m n z başkasının tecrübes olmuyor; acı


gerçek bu. Herkes yaşayarak kend tecrübes yle öğrenecek bu p s
tezgâhı/kumpası… Küstah b r cah ll ğ n, z hn yet zorbalığının
müfrezes Cemaat’ n neler yaptığım umarım nsanlar başlarına
gelmeden öğren r.

Ş md yen kurbanlar b zlerd k. B z; haberc l kte nat eden


gazetec ler… Odatvc ler…

M lletvek l Çet n Soysal’a çok b l nen Naz Almanyası‘ndak rah p


h kâyes n anlattım: Komün stler, send kacılar, demokratlar, sanatçılar
alınıp götürülürken Rah p N emöller h ç ses n çıkarmamıştı; b r gün
Naz ler onu da almaya geld kler nde, çevres nde tepk gösterecek
k msey bulamadı… Faş zmd şte bu.

Sanılıyor k despot yönet mler sadece asker darbelerle kt dara gel r.


Hayır, seç mle de geleb l r. Türk ye’de k m çevreler n dayatmasıyla
sadece “araca” bakıp “sonucu” görmek stemed ler. Oysa dün askere
yaptırılan bugün Cemaat el yle pol se, savcıya, hâk me yaptırılıyordu.
Özell kle son dört yıldır yazılarımla bunu anlatmaya çalıştım. Son k
k tabımda Mussol n , H tler g b n ce örnekler sıraladım tar hten. Ne
derece faydalı oldum, b lm yorum. Evet, ş md hedefte ben vardım…
Odatv vardı…
M lletvek l Çet n Soysal’ı uğurladım.

Pol sler acıkmıştı. Dışarıdan lahmacun s par ş ett k; get r ld . Hat ce


Hanım saatlerd r koşuşturmaktan yoruldu artık. Ama hâlâ
hastalığımın derd nde. B r şeyler yed rmek st yor. Yarım lahmacun
y yeb ld m; b raz da yoğurt. İlaçlanmı çt m. Suyu b le güçlükle
çeb l yorum.

B lg sayar hardd sk majlarının alımı b tmek üzereym ş.

Artık emn yete g tmek ç n hazırlık yapmalıyım; nezaret soğuktur; sıkı


g y nmel y m. Pol s eşl ğ nde yatak odama g tt m. Üst üste kazak
g yd m; “Çocuklar üşürse onlara da ver r m” d ye düşündüm.
Deney ml y m, ayakkabıların bağcıklarını alıyorlar, bağcıksız b r
ç zmey ayağıma geç rd m.

ç mden “Yoksa” d yorum “dışarıda onca kamera, fotoğraf mak nes


var, şık mı görünmel y m; kamuoyuna, kıyafetle mesaj mı
vermel y m?” Aks l k sakallarım da ne uzadı; b r haftadır “kuaföre
g dey m” d yordum. “Efend ” b r majım olmayacak! Ne yapalım; önce
sağlık. Pek sevmed ğ m ç kürklü paltomu yanıma aldım. Hazırım.

Pol sler de hazır, ben alacak otomob l n tam ev n önüne gelmes n


bekl yoruz. Dışarıda olağanüstülük var. Kalabalık. Sesler duyuyorum.
Gazetec ler hazırlık yapıyor.

Pol slerle, “Dışarıda demeç f lan vermeyeceğ m ama k mse koluma


g rmes n, el yle başımı eğmes n, k mse ben yakalayıp götürüyormuş
görüntüsü vermes n” pazarlığı yaptım. Anlaştık. Ve o an, evden
çıktık…

Onlarca kamera ışığı altındayım. Yıllardır hep kamera arkasında


duran, b r yıldız g b parlayıp sönen şöhret el n n ters yle tekleyen
ben, ş md onlarca kameranın önündey m. Bağırış çağırış arasında
sadece b r ses duydum: “Soner Bey, terör örgütü mensubu dd asıyla
gözaltına alındınız, ne d yorsunuz?”
Dak ka b r, gol b r. Bu soruyu yandaş medya soruyor, amaç ben m ne
yanıt vereceğ m değ l, amaç bu soruyu ekranında vererek, ben m
“terör st” k ml ğ m kamuoyunun b l nc ne şırınga etmek… Bu
zal ml ğe karşı tek müttef k m olacak, zaman…

Pol s otosuna b nmemle hareket etmes aynı anda oldu. B rkaç dosta
el sallayab ld m. Ne hızlı sürüyor arabayı, n ye acaba? Yolda h ç
konuşmadık. Traf k her da m olduğu g b keşmekeş. İnsanlar telaşla
b r yerlere g d yor. Ben m yolumun durağı bell …

Saat: 18.00 suları.

İstanbul Emn yet Müdürlüğü.

Pol s otomob l Vatan Caddes üzer ndek emn yet n alt katındak
garaja y ne hızla g rd .

Nezarethanen n önündek b r yerde üst araması yapıldı. Ceb mdek


param, k ml ğ m ve laçlarım alındı, kayda geç r ld . Sabahtan ber
b rl kte olduğumuz genç pol s memuru Muhammed ben tesl m ett .

Nezarethane görevl s pol slerle hücreye yürümeye başladık.


End şel yd m. Çünkü çocukluğumdan ber klostrofob m, yan kapalı
ortam korkum var. Küçücük hücrede ne yapacağım? Nefes
alab lecek m y m?

Nezarethane deposuna uğradık önce; k battan ye le k küçük su


aldım. İnsan beyn şte; elektr k şkences n n nsanı ne çok susattığı
gel yor akla!

Ve şte hücren n önüne geld k. Oh be! Esk den olduğu g b on


metrekarel k dem r kapılı hücre değ l burası. Dem r parmaklıklar var.
Dayanab l r m.

Nezaret pol s kapıyı üzer me k l tley p g tt . Hemen “Banş” d ye


bağırdım, bakalım k s de gelm ş m ? Barış Terkoğlu, “Soner Ab ”
d ye yanıt verd ; y ym ş. Barış Pehl van’dan ses yok. Bu arada pol s
koşarak geld r ca ett , konuşmak, bağırmak yasak.
Battan yen n b r n yerdek plast k kaplı yatağın üstüne serd m.
D ğer n yastık yaptım. Battan yel yastığımın üzer ne de kazağımı
koydum, paltomu da üzer me çekt m. Ah b r de k tap olsaydı.

Tam karşımda kamera g b b r şey var, zl yorlar demek. Tek steğ m


var; k tap okumak. Her fırsatta pol slerden k tap stemeye başladım;
onlar da veremeyecekler n , yasak olduğunu söyled ler hep.

Demek dört gün boyunca bu hücrede k tapsız yaşayacağım. Zaman


nasıl geçer? Boşluk can sıkıcı. Dört koca gün. Olsun, ne yapalım.
Felaketler nsanı yıkılmaz yapar, çares zl ğ n get rd ğ soğukkanlılık
nsan rades n çel kleşt r r…

Ve b r süre sonra, sürpr zle karşılaştım.

Nezarethanedek görevl ler eller nde k taplarla geld ler; okumak ç n


b r n seçeb lecekt m. Alamut Kales , Melekler ve Şeytanlar g b
k taplar vardı. Jean Corm er’n n Che Guevara’nın b yograf s n
anlatan k tabını aldım. Ben m ç n nanılmaz b r olaydı; Emn yet
Müdürlüğü‘ndey m ve k tap okuyacağım. Üstel k Che!..

Ancak b r uyarıları vardı; d ğer gözaltında bulunanların k tap


okuduğumu görmemeler gerek yordu, yan g zl okumalıydım;
“pol sle şb rl ğ ” yaptım!

Fakat: Hücrem tuvalet n karşısında, gelen g den çok; her sefer nde
k tabı montun altına saklamak zorunda kalıyorum. Kom k b r durum,
pol sle “ şb rl ğ ” yapıp gözaltında olan d ğerler n aldatıyorum!.. B r de
- nsanoğlu bulmaya görsün-hücrede ışık kötü, zor okuyorum. Sorunu
çözdük; hücrem değ şt , daha aydınlık b r hücreye götürüldüm.

Che’y okumak o kadar y geld k anlatamam. Hücrede h ç yalnız


değ l m artık… Nefes almadan okumaya başladım…

Ne kadar zaman geçt b lm yorum…

Nezarethanede 10.00 ve 17.00’de k kez yemek ver l yormuş.


Emn yete geld ğ mde saat 17.00’y geçt ğ ç n yemek alamamıştım,
saat geç olmasına rağmen pol s yemeğ m get rd . Okumaya ara
verd m. Hâlâ hastayım. Yemek yemel yd m. Sadece yoğurttan üç dört
lokma alab ld m. Su çt m. Y yem yorum, ağzım çok acıyor.

Sonra tekrar yatağa uzanıp uykuya geçt m…

Gün hayl kötü, yıpratıcı, yorucu geçt .

B z Nâzım H kmet, Enver Gökçe, Ahmed Ar f’ n ş rler yle büyüdük.


D l mde hep aynı ş r vardı nezarette. Hatırladığım kadarıyla şöyle
d yordu Ahmed Ar f:

Öyle yıkma kend n ,

Öyle mahzun, öyle gar p…

Nerede olursan ol,

İçer de, dışarıda, derste, sırada,

Yürü üstüne, üstüne,

Tükür yüzüne celladın,

Fırsatçının, fesatçının, hayının…

Dayan k tap le,

Dayan ş le.

Tırnak le, d ş le,

Umut le, sevda le, düş le,

Dayan rüsva etme ben …

Gençl k yıllarımda ne zor ezberlem şt m bu ş r . Y ne satır atladım mı


acaba? Olsun y geld .
B l yorum k …

Zaman geçer…

Öneml olan güç dönemlerde nsanın kend s ne saygısını y t recek


davramşlara g rmemes d r.

İnsan bu zorlu sürece g rd ğ g b y ne onuruyla çıkmasını b lmel d r.


Gün ola devran döne… Gözler m kapadım…

İk nc Gün
Yorgunluk h ssed yorum, fakat Che’den aynlmak ste
(…)
Altıncı Grün
Sanık İsma l Sağır: İlk duruşma söyled m evet.
Bu yazılanları okuyunca, nsanın ne derece ç rk nl
On Altıncı Gün
Y rm nc Gün
Y rm Üçüncü Gün
Y rm Yed nc Gün
1

113 aylık tutukluluk hal nden sonra, ölümüne 20 gün kala


cezaev nden tahl ye ed len Kuddus Okkır’ın eş Sabr ye Okkır’ın
hazırladığı C nayet Gördük adlı k tap, yandaş medya tarafından da
desteklenen sürek avının b r a ley nasıl darmadağın ett ğ n gözler
önüne serd . C nayet Gördük‘ü okurken aklınıza hemen ünlü Alman
edeb yatçı He nr ch Böll’ün Kathar na Blum’un Ç ğnenen Onuru adlı
ünlü t yatro eser gel yor. Böll, pol s teşk latıyla ç çe çalışan
medyanın, sıradan b r kadım nasıl azılı b r terör st g b gösterd ğ n ,
onun bütün saygınlığını nasıl yok ett ğ n anlatır. Medyanın tam b r
sürek avına dönüşen haberc l ğ , Kathar na’yı ç leden çıkarır ve
onurunu korumak ç n, haber yapan gazetec y öldürmes ne neden
olur.
2
Alcatraz Adası 1861-1963 yıllan arasında cezaev olarak
kullanılmıştır. Ada, San Franc sco Körfez ’nded r. Cezaev yle lg l 19
s nema f lm çek lm şt r; bu f lmlerden en b l nen Alcatraz
Kuşçusu’dur. Başrolünü Burt Lancaster’ın oynadığı f lm n yönetmen
John Frankenhe mer’d r. 1962 yapımı f lmde federal b r mahkûm olan
ve Alcatraz Kuşçusu olarak tanınan Robert Frankl n Stroud’un
cezaev nde geç rd ğ uzun yıllar anlatılır. F lm, Thomas E. Gadd s’ n
1955 yılında yazdığı k taptan uyarlanmıştır.
3

M zah yaptığımı sanıyorsunuz! 28 N san 2010’da pol se gelen b r


hbar e-postasıyla (k bu k tapta s ms z adress z hbarla çok
karşılaşacaksınız) yen b r Ergenekon operasyonu düzenlend .
Sonuçta k s tuğam ral on yed s tutuklu 56 sanığın “fuhuş ve asker
casusluk” davasında yargılandığı süreç başlatıldı. İdd anamedek
del llerden b r neyd , b l yor musunuz: “Üst rütbel komutanlara a t
olduğu bel rt len k rl ç çamaşırları…” Yarbay Mustafa Dönmez’ n
ev nden çoraplar ve ç çamaşırları alındı. (16 Şubat 2011 tar hl
savunmasından.)
4

Ankara’da o gün saat 10.00’da büroda Levent Göktaş avukat


arkadaşlarıyla telev zyonda Ergenekon’un yen dalgasını
seyred yordu. Yargıtay Cumhur yet Onursal Başsavcısı Sab h
Kanadoğlu’nun ev nde de pol sler n olduğu haber n altyazıdan
öğren nce of ste çalışan avukat meslektaşı, “Levent Bey, hak katen
böyle b r örgüt var mı?” d ye sordu. Levent Göktaş “Herhalde var,
yoksa bu kadar k ş y gözaltına alırlar mı?” ded . 40 dak ka sonra
başma gelecekler henüz b lm yordu. Bürosu basıldı, gözaltına alındı,
tutuklandı. K mse başına gelmeden anlayamıyor!
5

“Fuhuş ve asker casusluk” dd anames nde de 78 No’lu b r CD var.


Bu CD’de TSK’da görevl 66 subayın ve üç a len n özel hayatları ve
c nsel hayatlarıyla lg l b lg ler vardı (sf. 21). Bu CD’dek “İnternette
nasıl hatun ayarlanır” şekl ndek “b lg ler” b le dd anameye g rm şt
(sf. 24). Bekley n z: Benzer pornograf k “del llerle” daha çok
karşılaşacaksınız…
6

Al Bayramoğlu yıllar sonra, pol s n kamuoyuna yanılhcı b lg ler,


belgeler verd ğ n söyled . (23 Şubat 2012, Vatan Gazetes ) Ama bu
yanıltıcı b lg ve belgeler n hang olayla lg l olduğunu açıklamadı.
İk nc Gün

15 Şubat 2011

Salı…

Saat kaç, b lm yorum. Ne kadar süre uyudum?..

Yanımda k tap olması ben rahatlatıyor. Kaldığım yerden okumaya


başladım.

Che le Lat n Amer ka topraklarında dolaşıyorum. Arkadaşıyla cüzam


hastalarının bulunduğu, toplumdan tecr t ed lm ş b r kampa g d yor.
Che yen doktor; hastalarla lg len yor, tedav ler ne yardımcı oluyor.
Hastalığın bulaşıcı olmadığını göstermek ç n onlara dokunuyor,
dans ed yor, futbol oynuyor.

Aklıma Türkân Saylan Hoca geld . Türk ye’de cüzam hastalığıyla


mücadele eden lk hek md . Hastalığın ortadan kalkmasında ne
büyük emeğ vardı.

Prof. Dr. Türkân Saylan da Ergenekon kapsamında gözaltına alınıp


tutuklanıp cezaev ne konulacaktı. Pol sler ev nde arama yaptılar.
Baktılar k çok hasta, fazla ler g tmed ler. Zaten kısa b r süre sonra
da vefat ett Türkân Saylan…

Ben mle b rl kte gözaltına alınan, b raz ler dek hücrede kalan Barış
Pehl van da Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneğ ’nden burs alarak
okumuş b nlerce öğrenc den b r yd . ÇYDD sayes nde ortaöğren m n
b t rm şt .

Gazetec olmak stem şt hep. Ün vers te g r ş sınavı sonucunda lk


terc h n kazanmıştı. Artık İstanbul Ün vers tes İlet ş m Fakültes
Gazetec l k Bölümü öğrenc s yd . Ün vers te b r nc sınıfta, bursun
devamı ç n tekrar ÇYDD’ye başvurmuş, kabul ed lm şt .

B r gün fakülten n panosunda ÇYDD’n n b r lamnı gördü. ÇYDD “Köy


Kent Gençl ğ El Ele” adlı projes ç n, İstanbul’dak tüm ün vers te
öğrenc ler ne çağrıda bulunuyordu. İstanbul’dan dokuz ün vers te
öğrenc s yle b rl kte Van’ın Özalp lçes ne g tt . Oradak çocuklara 10
gün satranç oynamayı öğrett .

2002 yılının yazı…

Ve: Eş Aysel’le orada tanıştı. Aysel de İstanbul’dan Van’a g den


ün vers te öğrenc ler nden b r yd .

Barış‘la 2005 yılında, hazırladığımız CNN TÜRK’te yayınlanan


“Paranın Sey r Defter ” belgesel sayes nde tanıştık. Belgesel n
as stanlığını yaptı. Ardından “Oradaydım” programını b rl kte
hazırlamaya başladık. Sonra Odatv’n n genel yayın yönetmen oldu.

Ş md az ler hücredek meslektaşım Barış, b ze Türkân Saylan’ın


m rasıydı. Elbette k Türkân Saylan Ergenekon sanığı olur! Türkân
Saylan, Banşlar’ı yet şt rd .

Tesadüf mü:

Türkân Saylan tıp doktoruydu. Yaşamında Che’n n zler vardı.


İstanbul Ün vers tes Tıp Fakültes ’nde görev yaptı. Tıpta en zor
alanlardan b r olan dermatoloj y seçt . O yıllarda doktorların b le
uzaktan baktığı cüzam üzer ne uzmanlaştı. Türk ye’de dermatoloj
alanında uzmanlığı olan yed nc kadın akadem syend . Prof. Saylan
cüzam üzer ne çalışarak hastalığın bulaşıcı olmadığını ortaya
çıkardı. Cüzamlılara dokunarak muayene eden, onlara
aşağılamadan bakan lk doktor oldu. Che ve Türkân Saylan’ın
cüzamla mücadele etme yöntemler tesadüf olab l r m ?

İnsan olmaktır bunun sebeb ; nsan kalmak.

Saat kaç oldu; herkes hâlâ uyuyor g b …

Yan hücremden b r sürekl öksürüyor. Arada bağırıyor. N hayet


nöbetç pol sler geld . Durum anlaşıldı; madde/koka n bağımlısı, kr z
geç r yordu. Alıp, “doktora” d ye götürdüler.
Bu olayın ardından k k ş , hücreden hücreye bağırarak konuşmaya
başladı; İng l zce konuşuyorlar. İnsan t caret yaparken
yakalanmışlar! “Terör stle” organ ze suçları aynı nezarethaneye
koymuşlar aslında; Ergenekon soruşturmalarında emn yet organ ze
suçlar nedense hep faal oldu; bunun sebeb , cemaat n bu b r mde
güçlü olması mı? Neyse, ş md bunlan düşünecek zaman değ l…

Yattığım yerden doğruldum. Dünden kalan elmayı zorlanarak yed m;


ağzım hâlâ yara ç nde. Tekrar Che’ye döndüm; ben y ne çok
uzaklara “Lat n Amer ka’nın kes k damarlarına” götürdü.

Çok geçmed …

Sürpr z! Odatv ed törü Ayhan Bozkurt’u gördüm. Pol s tuvalete


götürüyordu. Demek o da gözaltına alınmıştı. B lm yordum. Ben üç
k ş y z sanıyordum. Üzer nde sadece b r kazak var; merhaba
demeden sordum, “Üşüyor musun, üzer n çok nce?” Gözler güldü,
ben gördüğüne sev nd ; y olduğunu, merak etmemem

söyled . Ne çok gülerd k Ayhan’la; gülüyoruz bu kez gözler m zle.

Tuvalet dönüşü “kıskanması” ç n Che k tabımı gösterd m. Şaşırdı,


öyle ya konforum yer nde; hücredey m ama gözümde gözlüğüm,
el mde k tabım var. Pol s sohbete z n vermed , g derken arkasından
bağırdım: “Üşüyorsan b r battan ye daha al.”

Az sonra sabah kahvaltısı dağıtıldı; demek saat 10:00. Menüde;


yarım ekmek, üçgen peyn r, tereyağ, bal ve küçük su var. Pek
y yemed m.

Uzanıp tekrar k taba döndüm. Che devr m ç n tekneyle Küba’ya


g d yordu… O an aklıma geld : Tar h n seyr n değ şt ren den z
yolculuklarını Hürr yet gazetes ne yazab l r m: Darvv n, Kolomb,
Macellan, Scott, P zarro, Mustafa Kemal’ de. Bandırma gem s n
unutmamak lazım. Nerede olduğumu unutup y ne not almak
st yorum. Beyn m gözaltmı kabul etm yor, ne tuhaf…
Aradan ne kadar zaman geçt , b lm yorum; nezarethane am r
yanında k görevl yle geld . Gözlükle nezarethanede bulunmama z n
yoktu. Ama sağ olsunlar b r yol bulmuşlardı; pol sler n d nlend ğ b r
odaya götüreceklerd .

K tabımı, suyumu ve paltomu alıp “m saf r odasına” g tt m.

Telev zyon açıktı. CNN TÜRK’te Ayşenur Arslan’ın konuğu gazetec


Aslı Aydıntaşbaş‘tı. Gözaltına alınmamızı konuşuyorlar. Pol sler n
am r hemen telaşla telev zyonu kapattırdı. Ben de k tap okumaya
başladım.

Yanımda bana gözcülük yapan genç pol s de, b r k tap çıkarıp


okumaya başladı. Hal ç‘te Yaşayan S monlarl Hanef Avcı‘nın k tabı.

“Zaten k tabı yazmış, bütün b ld kler n anlatmış, n ye cezaev ne atılır


k ?” d ye sordum.

“Başına gelecekler b l yordu, o nedenle yazıp mağdur gösterd


kend n ,” ded . Demek bu bas t uydurulmuş gerekçeye namyordu.
Tanıyıp tanımadığımı sordu.

“Yıllar önce b r kere yan yana geld k, b r daha h ç görüşmed k,”


ded m. Pek nanmadı g b . N ye tanıdığım konusunda bu kadar kes n
yargıları vardı; anlamak zor.

Öyle k …

Hal ç‘te Yaşayan S monlar k tabı çıktığında yandaş medyada b r


furya başladı. K tabı Hanef Avcı yazmamıştı! K tabı yazan
gazetec ler n k m olduğu konusunda spekülat f haberler çıkmıştı;
ben m de adım geçm şt . En kom ğ se Y ğ t Bulut’un yazdığıydı;

ben m yakın arkadaşımmış, bu nedenle yazı üslubumu y tanırmış,


k tabı ben yazab l rm ş m! Habertürk‘te “Hanef Avcı‘yı k mler
kullandı?” başlıklı yazıda açık açık bakın ne yazdı:
“Sevg l dostlar, Hanef Avcı‘nın k tabını b r kez daha okuyup, bazı
arkadaşların yazdığı k taplar le karşılaştırınca, tesadüfler n “fazla
olduğunu” gördüm! Tezler n kurgusu, olaylann “akış ç nde” sebep-
sonuç kurgusu, bazı köşe “babalanna” ve onlann “bağlaşık
yazarlarına” çok benz yor! Hatta daha lg nç b r tesp t yapayım:
K tabın “adını b le” k m n koyduğundan, o arkadaşı çok y tanıdığım
ve efend efend yazdığı k tapların “klas k cümleler nden” dolayı
em n m!” (1 Eylül 2010)

“Efend , efend ” göndermes , Efend k tabımaydı!

Y ğ t Bulut g b tam 32 “haber” ve yorum yazılmıştı bu konuyla lg l .


Bunu nereden b l yorum: Terörle Mücadele Şubes , 20 Ek m 2010’da
savcıya gönderd ğ 19386 sayılı yazıyla bu konunun araştınlması ç n
z n sted ! Sava, k tabın yazılmasıyla Ergenekon’un l şk s olup
olmadığına da r araştırma zn verd hemen. Hep aynısı olmadı mı;
önce medyada adınızı geç r yorlar; ardından operasyonla gözaltına
alınıver yorsunuz!.. Yen gazetec l k türü buydu.

Ve ş n haz n yanı; Hanef Avcı g b Y ğ t Bulut’u da hayatımda b r kez


gördüm; yemek yed k, o kadar. Küçük, sıradan amacı ç n, önüne
çıkacak her şey , herkes ez p geçmek steyen, dar görüşlü, acınası
Y ğ t Bulut’un b lemeyeceğ gerçek şu: Hal ç‘te Yaşayan S monlar
k tabındak b lg lere sah p olsam n ye Hanef Avcı adıyla yazayım,
kend mzamla çıkarırım. Çünkü har ka b r gazetec l k olurdu.

Mesele bu değ ld ; yazdım ya “Kırmızı Pazartes ” h kâyes bu; hedefe


konulmuştum, gazetec k ml kl k m pol s elemanları kamuoyunu
hazırlıyordu. Öyle k , Mehmet Baransu gözaltına alınmamdan kısa
süre önce tvv tter’da aynen şöyle yazdı: “2011’de gazetec l ğ ya
Soner Yalçın ya da ben bırakacağım.” Bunlar k m n başına ne
geleceğ n hep b ld ler…

Hanef Avcı üzer ne genç pol sle sohbet sürerken 40 yaşlarında b r


pol s geld , sohbete katıldı. Ne kadar rahat konuşuyordu; CHP’n n
seç mde nasıl b r pol t ka zlemes gerekt ğ n , AKP’n n bazı meseleler
üzer ne pek g tmed ğ n söyled . Arada b r soru yönelt yordu bana.
Anlatıyor, anlatıyor, b r soru soruyordu.
Anladım…

N ye bu odaya get r ld ğ m anladım…

N ye telev zyon kapatıldı anladım…

Anladım: Sorgudayım. G zl kamera var mutlaka!

B l yorum, muhtemelen cümleler m ç nden cımbızla b rkaçı çek l p


“özel yetk l medya”ya serv s edecekler ya da dd anamede
kullanacaklar. Fazla mı şüphec y m? Bazı Ergenekon sanıklarının
başına bu tür tert pler geld ğ n b l yorum.

Odaya götürülmem, Hanef Avcı k tabı konusu, sonra “yetk l ” b r


pol s n rahat konuşması bunlar tesadüf olab l r m ?

Y ne de “sohbete” katıldım; savunduğum, yazdığım tezler m tek tek


söyled m. Bunlan h ç saklamadım zaten; saklamayı da h ç
düşünmed m.

Ve fakat: Anlaşılan “sohbetten” sted kler n alamadılar. Hanef Avcı‘yı


yıllardır görmemem ş bozdu belk de. B lemem. Apar-topar ev m ve
Odatv’den alınan malzemeler n konduğu mühürlü torbaların açılması
ç n ben başka odaya götürdüler.

Odatv’den alman kasetler; CD-DVDTer, ajandalar, f hr stler vs. açılıp


sayılıp kayıtlara geçecekt . Odada avukat Tugay Topbaş da vardı.
Sarıldık.

Başladık sayıma, 3095 DVC kaset, 1906 CD-DVD, 471 m n DV


kaset, 21 VHS kaset vardı. Fakat problem çıktı:

Odatv’den alınan kasetler n bürodak sayımı le pol s merkez ndek


sayımı farklı çıktı. B r kez daha pol slerle b rl kte saydık.

Kaset sayımında sorun çıkınca, orada bulunanlara pek çaktırmadım


ama ted rg n oldum.
Ergenekon sürec nde CD-DVD kaset meseleler nde tuhaf olaylar
oldu çünkü. Yazdım. Ancak b r olayı daha anlatmalıyım k end şem
daha y anlayınız:

Pol s, İşç Part s ’n n Ankara’dak Genel Merkez ’nde yapılan


aramada öneml del ller bulunduğunu dd a ett .

Pol s, İşç Part s Genel Merkez ’nden 1047 adet kaset ve CD aldı.

Arama 21 Mart 2008 gece yarışma kadar sürdü.

El konulan belgeler 22 Mart 2008’de İstanbul’a ulaştırıldı.

Doğu Per nçek’ n 23 Mart 2008’de sabah 07.35’te başlayan


sorgusunda, 1047 kaset ve CD ç nden sadece dört CD’dek b lg ve
belgeler soruldu.

Pek , 1047 adet kaset ve CD bu kadar kısa sürede nasıl ncelend ,


hemen suç unsuru olan bu CD’ler nasıl bulunuverd ?

Pol sler 1047 kaset ve CD’y ne kadar çabuk ncelem şlerd ?


Tıpkı Levent Bektaş’ın 51 no’lu DVD’s g b …

28 Ocak 2011 tar hl S l vr ’dek duruşmada Doğu Per nçek syan


ett :

Pol s n yaptığı arama tutanağında olmayan, sekreter masasının


üzer nde bulundu d ye uydurulan o dört tane yoğun d skten b z
sorumlu tutmaya kalktınız. Ama b z şunu da spatladık. B zzat Savcı
Mehmet Al Pekgüzel’ n elyazısıyla bu yoğun d skler torbaya
konmuştur. K m koydu onu oraya, arama tutanaklarında olmayan,
bulunamayan tüm 1078 belgen n dışında oraya o torbaya k m
koydu? Ben bunu savunmamda söyled ğ m zaman Savcı Mehmet Al
Pekgüzel ses çıkarmadı. Sustu. “Bu ben md r” d yemed . Ne zaman
b r buçuk ay sonra Nurset Senem ded k : “Bu elyazısmı araştırm.
Suçludur bu. Bu elyazısmın sah b suçludur. Torbanın ç ne yoğun
d sk atmıştır. Araştırın” dey nce b r buçuk ay susan Mehmet Al
Pekgüzel, ertes gün yüzü kıpkırmızı, efend m, sehven. “Sehven” ne
demek, sehven ne demek? Bu davada her şey sehven. Her şey
yanlış. Kend s bu elyazısmın ona a t olduğunu t raf ett . Bu suç değ l
m ? Dava dosyasına b r savcının torbaya del l mal ed p atması suç
değ l m ? Ve bu belgel değ l m ? Ve Ankara Asl ye Ceza Mahkemes
kararıyla da artık tam anlamıyla sab t olmuş değ l m , bunu
araştırmayacak mısınız?

Bakın ş md , bu o kadar ortada k arama 21 Mart’ta yapılıyor.


Belgeler İstanbul’a 22 Mart’ta get r l yor. Doğu Per nçek’ n ncelemes
üç, dört yıl sürer. Sen o 12 saat çer s nde nerede nceled n de
onların ç nden Yargıtay krok s n buldun. 1078 dosyanın ç nden? Ve
aynı gün, 23 Mart günü Taraf gazetes nde manşet olarak çıkıyor.
Nerede nceled n, ne zaman buldun ve ne zaman Tarafa verd n ve
ne zaman yayınlattın? Tarafa da 22 Mart günü ver lm ş olması lazım
k 23 Mart günü yayın yapılıyor. 22 Mart günü daha Ankara’da bu
belgeler torbada. Torbanın ç ndek belge Taraf gazetes tarafından
yayınlanıyor. Yargıtay’ı havaya uçuracak d ye İşç Part s ’n
suçlamaya kalkıyorlar.

Yazdım: Tarafın bu krok ye kaç gün önceden ulaştığım; pek bunları


k m tert pl yor, asıl soru bu?

Ve bu nedenle ş md emn yette kaset, CD, DVD sayımında ted rg n


oldum. Güvenem yordum çünkü, ne yazık k bu acı sürec y
b l yorum; nsanlar nasıl oyuna get r ld kler n , gerçeğ açığa çıkarmak
ç n yıllardır uğraşıyorlar.

Avukat Serdar Öztürk’ten bahsett m. Levent Göktaş‘m avukatıydı.


Aynı zamanda gaz yd .

Ergenekon sürec n en y b len s mlerden b r yd . Ev nde ve


bürosunda ne kadar CD, DVD, flashd sk varsa attı; çocuklarının oyun
CD’ler n b le…

Ancak…

4 Haz ran’da bürosunda arama yapan pol sler, beş sayfalık “İrt cayla
Mücadele Eylem Planı” belges fotokop s n buldular. Başta Nazlı
Ilıcak olmak üzere bazı “özel yetk l gazetec ler” belgen n
b lg sayarda bulunduğunu yazdılar. Doğru değ ld . Beş sayfalık
“belge”, Levent Göktaş‘m soruşturma evrakının bulunduğu k mav
klasörün b r nden çıkmıştı. îlk dört sayfası “İrt cayla Mücadele Eylem
Planı”, d ğer b r sayfası se “İzm r’de B ze Yardım Edecekler” d ye
beş sayfalık belgeyd . B r de s yah dolap ç nde “Genelkurmay
Başkanlığından çalman 300 adet g zl belge” bulunmuştu.

Gördünüz mü, Ergenekon tezgâhını o kadar y b l p CD-DVD-


flashd skler atan Avukat Serdar Öztürk bu derece g zl belgeler
of s nde tutmuştu! Aynca Öztürk’ün tabancası yoktu ama of s nde
merm ler bulunmuştu. M zansen öyle kurgulanmıştı; han sözüm ona
bu fotokop belgede; “cemaat evler ne s lah-merm bırakıp
tutuklanacaklar” yazılıydı. Hah! İşte merm ler bunu spat ed yordu!1

Avukat Serdar Öztürk şanslıydı çünkü tezgâhı kuranlar pek becer kl


değ ld . Şöyle k : Of ste arama yapılırken pol s kamerası devredeyd .
Görüntüde, aramayı yapan pol slerden sadece b r beyaz eld ven
g ym şt ve şapkalıydı. Ve ne tesadüf, of stek belgeler bu başarılı
pol s A. Ç. buluverd !

Bu arada nedense telefonları d nlenen Avukat Serdar Öztürk’ün şeh r


dışında olduğu gün bürosunun aranması da ayn b r tesadüftü!
Avukat of s n n nasıl aranacağına da r yasa maddes n b r daha
ammsatmaya gerek yok artık, yaptıkları hang kanuna uyuyordu k …

D yeceks n z k , “b r- k CD-DVD değ l k , onlarca belge of ste arama


sırasında konulamaz.” Doğru.

Burada karşımıza şu gerçek çıkıyor; pol s aramasından önce eve-


of se g r p belge koyuyorlardı. Avukat Öztürk b r gece önce of s ne
g r ld ğ n düşünüyor. Duruşmada; 3 Haz ran saat 20.00’den 4
Haz ran’a kadar Ankara Emn yet Müdürlüğü TEM kanalına a t tels z
kayıtlarını talep ett ; çünkü Terörle Mücadele tels z kanalı ayn. Aynca
Emn yet, Terörle Mücadele’n n tüm kamera kayıtlarım sted . Pol sler
emn yetten çıkarken eller nde s yah poşet var mıydı?
Pol slerden şüphelen yordu. Pek büroya gece yarısı fares g b
g r ld ğ n nereden b l yorlardı?

Şuradan; özel Yetk l İstanbul Cumhur yet Savcılığı‘nın Avukat


Öztürk’ü tutuklama sevk yazısında, “k ş sel ver ler hukuka aykırı
kaydetmek” eylem de vardı. Ancak pol sler bunun kanıtını aramada
bulamadılar. Bu del l günler sonra of s sekreter Fatma Bozdem r
tem zl k yaparken buldu! Hemen savcılığa tesl m ett . Pol s el yle
koyduğunu bulamamıştı. Bulunamayanı savcılığa avukat Öztürk’ün
avukatları ulaştırdı!

Demem şu k : S z ne kadar tedb rl olursanız olun, sürec ne kadar


b l rsen z b l n, fark etm yor; tert b k mseden çek n p, korkmadan
yapıyorlar… Yan : Ya bunlarla mücadele edeceks n z ya da tesl m
olacaksınız. Başka yol yok.

Sonuçta Taraf gazetes , İrt cayla Mücadele Eylem Plam’nı manşet


yaptı: “AKP’y ve Gülen’ b t rme planı!” (12 Haz ran 2009) Tert p
sacayağı üzer ne kurulmuştu: Pol s, savcı ve medya.

Aradan k yıl geçt :

Fa l meçhul b r e-posta hbarı üzer ne başlatılan pol s


operasyonunda tartışma hâlâ sürüyordu. İnsanlar suçsuzluklarını
spat etmek ç n bakın nasıl b r uğraş verd :

“Belgey , Albay Dursun Ç çek’ n k l tl dosyasından aldığını ve


fotokop s n gönderd ğ n ; zamanı gel nce ortaya çıkacağını, tanıklık
yapacağım” söyleyen ve kend s n n subay olduğunu bel rten muhb r
ortaya h ç çıkmadı. Fotokop belge sayılmaz den l nce sözde
belgen n or j nal n postayla 15 Ek m 2009’da Ankara
Çukurambar’dan postaya verd . Posta dört gün sonra Beş ktaş’ın
özel yetk l savcılığına ulaştı. Zeker ya Öz aynı gün 19 Ek m’de
belgey Adl Tıp Kurumu’na götürdü.

Ş md :
İstanbul Başsavcı Vek l Turan Çolakkadı, zarf 15 Ek m’de postaya
ver lm ş dese de zarfın üzer nde 30 Eylül yazılıydı. “Ne var bunda?”
demey n.

Bekley n z.

Zarfın üzer ndek pulda 1.10 yen kuruş yazılıydı.

Serdar Öztürk’ün avukatı benzer belgey Ankara Çukurambar’dan


postaya verd . Aynı ağırlıktak postanın ücret 1.80 yen kuruştu.
PTT’n n ücret tar fes ne göre, 50 grama kadar posta 1.10; 100 grama
kadar olan se 1.80 yen kuruş d . Belgen n gramaj ağırlığına göre en
az 1.80 yen kuruş ödemes gerek yordu. N ye 1.10 yazılıydı?

Avukatın gönderd ğ posta b r haftada Beş ktaş‘a varmıştı. Dört gün


değ l yan . Ayrıca: Çukurambar Postanes ’n n ç nde ve dışında
kameralar vardı. Kend s n sır g b saklayan b r “ hbarcı subay”
buradan posta gönder r m ? Ve ne lg nçt r k postanen n kamera
kayıtlan s l nm şt .

B tmed : adının “Bülent Türker” olduğunu söyleyen b r k ş , belgen n


or j nal n n kend s nde olduğunu söyleyerek avukatlara vermek
st yordu! N ye? îş n ç nde ş vardı; avukatlar belgey aldıkları an
pol sler n kend ler ne suçüstü yaparak, “îşte belgen n aslı Serdar
Öztürk’ün avukatlarında çıktı” tezgâhına düşürecekler n anlayıp
hemen savcılığa hbarda bulundular. Bu hbardan sonra nedense
“Bülent Türker” ortadan kayboluverd ! Avukatların savcıya g tt ğ n
k mden öğrenm şt acaba; telefonları d nl yor olab l r m ?! Her şey çok
açık değ l m ?..

Belgen n fotokop s nde, Avukat Serdar Öztürk’ün ve sözüm ona


postayla gönder len belgen n “aslında” ve fotokop s nde de Albay
Dursun Ç çek’ n parmak z yoktu. Sözde belgen n Genelkurmay le
Albay Ç çek’ n ş ve ev b lg sayarında yazılmadığı ortaya çıktı.
Sonuç?

Albay Ç çek üç kez tutuklandı, k kez tahl ye ed ld . Halen


Temmuz 2010 tar hl duruşmada şöyle ded : “Bu b r plan değ l, b r
p lavdır. Bunu yazan bırakın albayı, teğmen b le olamaz.” Albay
Ç çek ayrıca duruşmada, “Eğer ben hazırlasaydım” d yerek b r rapor
hazırlayıp ıslak mzasını atıp mahkemeye sundu.2 Dava ve
tartışmalar hâlâ sürüyor.

Genelkurmay Başkanlığı Asker Savcılığı tarafından düzenlenen


raporda; belgen n şek l açısından h çb r asker yazı b ç m ne
uymadığı, belgeye resm evrak n tel ğ kazandıracak herhang b r
unsuru çermed ğ , karargâh çalışma usuller ve asker yazım
tekn kler yle uyuşmayan b rçok madd hata bulunduğu, asker
yazışma gelenekler yle örtüşmeyen bare ve kısaltmalara yer ver ld ğ
bel rt ld :

“13 Haz ran 2009’da Genelkurmay Harekât Başkanlığı 3. B lg


Destek Şube Müdürlüğü‘ndek Albay Ç çek’ n kullandığı 2 b lg sayar
da dah l olmak üzere toplam 14 b lg sayarın sab t d skler n n tekn k
b l rk ş ler tarafından ncelend ğ ve söz konusu belgen n karargâhta
hazırlandığına da r b r bulguya rastlanmamıştır.” Ama Pol s kr m nal
raporunda mzanın Albay Ç çek’e a t olduğunu bel rt l yordu.

Asker Savcılığın raporu buna da yanıt ver yordu. Savcılık kararında,


önce Pol s kr m nal raporunda “belgen n, fotokop mak nes /b lg sayar
yazıcısı vasıtasıyla husule get r lm ş olduğunun müşahede ed ld ğ ,
bu tür belgeler üzer nde bulunan mza/ mzaların grafoloj k tanı
unsurlarının tamamını bel rlemen n mümkün olmadığı, montaj ve
lave g b yöntemlerle yapılmış olması muhtemel tahr fat türler n n de
her zaman bel rlenemeyeb lece-ğ ” konusunun vurgulandığı
bel rt l yor. Sonra “buna rağmen” den lerek devam ed l yordu.
Emn yet raporu, buna rağmen mzanın Albay Dursun Ç çek’ n el n n
ürünü olduğu sonucuna varıyordu. İşte bu konuda asker savcılık
kararında şöyle den yor: “Raporun gerekçe bölümü le kes n kanaat
bel rt len sonuç kısmının çel şk l olması neden yle, tekn k b l rk ş
mütalaasına

başvurulmuş ve b l rk ş yem nl mütalaasında özetle, fotokop belge


üzer nde kalem baskı z , şlekl k, hız, mzadak el kaldırma
hareketler g b özell kler mevcut olmadığından buna dayalı b r sonuç
çıkarmanın mümkün olmadığını, kes n kanaat bel rtmen n yanılgılara
sebeb yet vereb leceğ n bel rtm şt r.” (28 Haz ran 2009, Aydınlık)

28 Mayıs 2011 tar hl M ll yet gazetes ndek küçük b r haber k msen n


d kkat n çekmed . Haber şöyle d yordu: “ABD Başkanı Barack
Obama’nın tartışmalı Vatanseverl k Yasası‘n n (Patr ot Act) süres n n
uzatılması ç n mza atması gerek yordu. Ancak Obama Fransa’da
olduğu ç n ş ıslak mza mak nes ne kaldı. Obama’nın mzasını
hafızasında tutan mak ne süre dolmadan mzayı takl t ederek
yasanın devamını sağladı.” Haber bu. Yorumu s z yapın!..

Ş md dönel m emn yettek b z m kasetler n sayım kâbusuna… Bu


arada Odatv’den alınan kaset ya da hardd s-k n, okunması ç n
Odatv’den b lg sayar get r lmes gerek yordu. Avukat Tugay Topbaş
arkadaşımız Al Gören’le telefonda konuştu. Al Bey, b lg sayarlardan
anlayan Odatv’den Şah n Çakmaklı‘yı bulup b lg sayarı gece yarısına
doğru İstanbul Emn yet Müdürlüğü‘ne get rd .3

B z nasıl “terör st” sek pol se her türlü desteğ ver yorduk! Yeter k
gerçek ortaya çıksın! Sank çok umurlanndaydık!..

Sayım sırasında pol slerle akşam yemeğ y y p, çay çt k. Tab


ağzımdak yaralar yüzünden en çok dört lokma yutab ld m.

Al Gören ve Şah n Çakmaklı b lg sayarı get r p tesl m ederken ben


görünce çok şaşırdılar. “İy olduğumu, k msen n merak etmemes n ”
söyled m. Sohbet ett k, herkes y yd , b z merak ed yorlardı sadece.

Saat 01.00’ geçe nezarethaneye götürüldüm. Hücreye g rd m,


parmaklıklı kapıyı üzer me kapatıp k l tled ler. Kazağımı y ne
battan yeden yaptığım yastığın üzer ne serd m, paltoyu üzer me
çek p, tavana bakarak düşünmeye başladım. Son b rkaç yıldır n ce
aydın Ergenekon kapsamında bu hücrelerde kalmıştı? Ben m
kaldığım hücreden k mler gel p geçm şt acaba? K mler ben m
uzandığım yatakta yatmıştı?
İlhan Selçuk aklıma geld . Yaşlıydı, hastaydı, gözaltına alındığında.
Hücrede ne yaptı acaba? 12 Mart 1971 darbes n n şkence merkez
Z verbey Köşkü‘ndek hücres yle karşılaştırma yaptı mı? Ya da h ç
düşünmed m ? Yemek yed m ? Uyuyab ld m ? Bu gel nen noktayı
nasıl anal z ett ?..

Bu topraklar düşünüre, muhal fe hep düşmanlık yaptı. Aydın kıyımı


h ç b tmed ; İlhan Selçuk, yüz b nlerce solcudan sadece b r yd …

Tanışmamıştık.

“Tanışma” le “tanıma” sözcükler ülkem zde hep b rb r ne karıştırılır.


İlhan Selçuk vefat ett ğ nde, onunla tanışan herkes onu tanıdığını
bel rten yazılar kaleme aldı. Ben İlhan Selçuk’la tanışmadım. Ama
onu tanıdığımı y b l yorum…

İlhan Selçuk ölene kadar aydınlanma mücadeles verd .


İşkencelerden geç r ld . 2 yıl hap s yattı. Bıkmadı, usanmadı,
korkmadı, hep yazdı. Ve b zlere örnek alınacak b r maz bıraktı.

Fazla söze gerek var mı?

B r yazısında ne güzel anlatmıştı:

“Dalkavuk, Doğu’nun ürünüdür, soytarı Batı‘nın…”

İnsanların paraya, lükse, özel zevklere olan düşkünlükler n n


farkındaydı İlhan Selçuk.

12 Mart ve 12 Eylül’de sürekl kırbaç y yenler n artık tatlı yemey


terc h ett kler n b l yordu. İkt darın tadını çıkarmalarına ses
etm yordu.

1980’den sonra ülkede her doğan efend ye/güce b at edenler


anlayışla karşılamayı, ancak İlhan Selçuk g b b r f lozof yapab l r.
Çünkü her döneğ n önce sırf kend ne hanet ett ğ n b lecek düşünsel
olgunluktaydı İlhan Selçuk…
Ben m se d l mde, yazımda ve yüreğ mde hâlâ fırtınalar es yor;
darmadağın olmuş korkaklıklar karşısında; buz g b kayıtsız
kalamıyorum; heyecanımı öldürem yorum. Ustayla-çırak farkı şte…
O olgun, düşünsel zeng nl ğe ulaşacak mıyım; ya da ulaşmalı
mıyım? B lem yorum… B ld ğ m; düşünsel değerlere tutkulu büyük
nsanlar her zaman en yürekl olanlardır. İrades n potek altına
satanları sevem yorum, saygı duymuyorum… Artık gözkapaklarım
kapanıyor…

Üçüncü Gün

16 Şubat 2011

Çarşamba…

Uyandım…

Nezarethane nöbetç s geç yor, “Saat kaç üstat?”

Üstat? Ağız alışkanlığı; zaten o da şaşırdı, yüzüme bakmadan


sertçe, “Beş” ded .

Beş m ? Kaç saat uyudum? Halbuk d nç kalktım…

Horlama ses duyuyorum; vay canına ne horlama! İnsanlar rahat


rahat uyuyor. Ben de pek nezarethane deney ms z sayılmam ama
erkenden kalktım şte. Huzursuzum demek k ; böyle anlarda uyku
tutmaz ben , erkenden ayağa kalkarım.

Huzursuzluğu “p şmanlık” olarak algılamanızı stemem.


Düşünceler mden, yazdıklarımdan dolayı parmaklıklar ardında
olmaktan korku duymadığımı söyleyeb l r m. Kötü olan, sınırlan
ç z lm ş b r hayatın ç nde kend parmaklığınız ardında yaşamaktır.
Bunu reddett ğ m, karşı çıktığım ç n burada, bu hücrede olduğumu
b lecek olgunluktayım. “Çırak” ded kse o kadar değ l han …

Dün gece yemed ğ m yemektek elmadan b r ısırık aldım. Aman


Allah’ım, ağzımdak aftlar yok olmamış, artmış sank . Yahu ne oluyor;
sıkıntıdan mı geçm yor acaba? Zorlanarak b r lokma daha aldım. Zor
ç ğned m. Y ne de elmayı b t rmeye kararlıyım. Vücutça ve kafaca d r
olmalıyım. İlaçlarımı stesem m ? Ama bağınp k msey rahatsız
etmeyey m. Bekleyey m b raz.

Yırtılmaz, yanmaz mav plast k yatağıma uzanıyorum y ne.


Uyumalıyım. En azından denemel y m. Oğlumun yanında uyumak
sterd m ş md , onu koklaya koklaya…

Gözler m doldu; hemen bu duygusallıktan kurtulmalıyım. Sah bu


zayıflık bel rt s m ? Hayır. Zaten “üstün nsan” deoloj s faş st deoloj
değ l m d r? Neyse, ş md sabah sabah N etzsche’ye haksızlık
yapıldı-yapılmadı tartışmasına kafa patlatmayayım!.. İnsan olmak,
nsan kalmak, d renc artırır, ben buna nanırım. Gözyaşı dökmes n
b lmek gerek r, her türlü zorluğa dayanab lmek, katlanab lmek ç n…

Yaşlı k rp kler m n üstündek ıslak ser nl ğ s l p, oğlumu düşünmeye


başladım… Böyle ortamlarda nsan ç dünyasına yönel yor, kend
der nl ğ n n farkına varıyor; s d k ve nefes kokularının doldurduğu
hücres nde tar fs z duygularla baş başa kalıver yor…

Saat 10.00…

Saat b lmem n neden , bu saatte sabah karavanası dağıtılması;


menü aynı; yarım ekmek, küçük su, küçük kutuda tereyağı, bal ve
peyn r var. Ekmekten b raz koparıp bala batırıp lk lokmayı ağzıma
attım, hâlâ müth ş b r acı. Ne belaymış bu aft; özell kle d lde olması.

İk nc lokmayı ç ğnemeden yutmaya çalıştım, beceremed m. Üçüncü


lokmayı d l m n yara olmayan bölümünde ç ğnemeye çabaladım, acı
var ama y ne de katlanılab l r. Zorlukla b rkaç lokma daha yed m.

Pol sten laçlarımı sted m, hep aynı sözü tekrarlıyorum; kuvvet


toplamalıyım, d r olmalıyım. S n rler harap edecek zor saatler ben
bekl yor, b l yorum. Kafamda sorular var. Emn yette susma hakkını
kullanacak mıyız, fade m vereceğ z? Bakalım avukatlar ne d yecek?
Susma taraftarıyım.
Yatağa uzandım; Che’n n k tabını kaldığım yerden okumaya devam
ett m. Che’yle Küba dağlarında dolaşıyorum bu kez. Bulunduğum
şartlardan kopuyorum; y k yanımda güvend ğ m b r dost var.
Okudukça Che’n n devr m tutkusuna hayranlığım daha artıyor.
Fanat kl k değ l, kor g b yakan nsan sevg s bu…

Nezaret pol s geld ; hücrede k tap okumam sıkıntı yaratıyormuş,


avukat odasında okumamın y olacağını söylem şler, orada kamera
yokmuş, sorun olmazmış. Abartmıyorlar mı? Bunları düşünmek
stem yorum. “Kıdeml gözaltı” sanığı olmanın mutluluğunu
yaşıyorum.

“Kıdeml gözaltılık” ne m ?

Bunu yazmalıyım:

1990 yılında Yüzyıl derg s nde çalışıyordum; o dönem Turgut Özal,


Kürtlere yönel k “Sansür Sürgün Kararnames ” çıkarmıştı. Kürt
haberler yapmak yasaktı. Bugün Özal’a övgüler düzen Kürtler
bunları unuttu! Neyse. 2000’e Doğru derg s bu kararname sonucu
kapatıldı; b z de yer ne Yüzyıl derg s n çıkarmıştık.

O günlerde (artık üzer nde konuşulduğu ç n yazab l r m) Haşan Celal


Güzel bana Ceng z Çandar’ın Pentagon’un adamı

olduğunu söyled ; ona da bu b lg y MİT’ç H ram Abas verm şt .

Heps o dönem ÖzaPın yanındaydı, b rb rler n y tanıyorlardı. Haşan


Celal Güzel bu b lg y yazılmamak (off the record) üzere verm şt .
Büroya geld m, b lg y dakt lo ett m, çünkü Ankara’da çalışanlar bu tür
b lg ler n yazıp İstanbul haber merkez yle paylaşırlardı.

Ne yazık bu b lg notu, o hafta Yüzyıl derg s nde kapak oldu.

Tab kaynak olarak Haşan Celal Güzel’ n adı yoktu. Muhab r olarak
ben m de.
Ceng z Çandar o yıllarda Güneş gazetes n n köşe yazarıydı. Ortalığı
ayağa kaldırdı. Gazeten n Genel Yayın Yönetmen Uluç Gürkan,
Doğu Per nçek’e telefon ed p, “Em n m s n z?” d ye sormuş. O da
Haşan Celal Güzel’ n adını verm ş.

Yan kabak ben m başıma patladı.

O günden sonra Haşan Celal Güzel’le b r daha görüşmed k; haklıydı.


Gazetec l kte bazen böyle “goller” yen yordu şte.

Mesele kapanmadı ama…

Ceng z Çandar, aynı zamanda Özal’ın danışmanıydı. B r ler


düğmeye bastı. Pol sler o hafta derg n n Ankara bürosunu bastı.

10 k ş gözaltına alınıp Ankara Emn yet Müdürlüğü şkence merkez


DAL’a götürüldük.

Aramızda Haşan Yalçın, H kmet Ç çek, Ertan Günç ner g b


cezaev nde yıllarca hap s yatmış “kıdeml ler” vardı.

Geld k “kıdeml ler” meseles ne…

İşkence merkez DAL’da “kıdeml lere” h ç dokunmadılar. B z


gençler n heps n şkenceden geç rd ler, 10 gün boyunca.

2011 yılında; yan 20 yıl sonra “kıdeml ” olan bend m…

Emn yette avukat görüşme odasında Che’y okumaya devam ett m.


Gelen avukatlar ben görünce şaşırıyor. K m tanıyor, “Merhaba”
d yor. Nezarete gelen şüphel ler n son araması bazen ben m
bulunduğum odada yapılıyor. Şüphel ler tuhaf tuhaf bakıyordu; “K m
bu sakallı adam?”

Öğle yemeğ m dışarıdan söyled m; hemen kram ett ler; lavaş ç nde
döner yed m, ayran çt m. Güçlükle de olsa heps n yed m. Oradak
pol s arkadaşların nezaketler ne teşekkür etmey borç b l r m.
Arada b r pol slerle sohbet ett m. Heps en az b r k tabımı b l yordu;
Re s, Bay P po, Behçet Cantürk’ün Anıları, B nbaşı Ersever’ n
İt rafları; genelde bu k taplarımı okumuşlardı.

Yıllarca yaptığım telev zyon programlarından, Hürr yet

gazetes ndek pazar yazılarımdan, konsept danışmanlığı yaptığım


telev zyon d z ler nden değ l, yazar olarak tanıyorlardı ben .
Sev nd r c değ l m ? Yaşasın yazının gücü!

Bu arada n ye gözaltına alındığıma anlam verem yorlardı. “Der n


devlet hep s z yazmadınız mı?”

Ne d yeb l r m…

Öğley n avukatım Haşan Fehm Dem r geld .

Bol selamlar get rd sevd kler mden.

Gözaltına medyada çok tepk olduğunu söyled . Hem de


beklenmeyecek kadar sert tepk gösterm şlerd . Sev nd r c .

Demek medyanın b r bölümü dört yılın sonunda artık gerçekler


göreb lm ş, nasıl b r kumpas çevr ld ğ n n farkına varmıştı.
Vurdumduymazlık b tm şt demek. Soru dönem başlamış mıydı
gerçekten? Tehl ken n farkına varılmış mıydı sah den? Saklı
cesaretler açığa çıkacak, sess zl kler söze döküleb lecek m yd ?
Yoksa… Ben mk zorunluluktan doğan b r hayalgücü müydü? Zaman
gösterecek…

Avukatım, emn yette susma hakkımı kullanab leceğ m söyled . Aynı


f k rdey z, “Tamam,” ded m, “hep m z sadece savcıya fade verel m.”

Haşan Fehm Dem r moral ver c konuşma yaptı; “Tutuklayacaklarını


sanmam,” ded .

Merkez medyanın büyük tepk s n karşılarına almak


stemeyecekler n düşünüyordu. Ancak ardından avukat temk nl l -
ğ yle “y ne de bell olmaz” payını ekled ! Bu tür hukuk
değerlend rmeler akla dayanıyor, oysa akıl yok artık, aklı öldürdüler.
Gözaltına alınmamız g b , tutuklanıp tutuklanmamızın da sebeb n n
s yas olduğunun farkındayım.

Aslında k m z de Ergenekon sürec n y b l yoruz. İnsanların hang


gerekçelerle z ndanlara sokulduğundan haberdarız. Ne acı k , k mse
artık h çb r şey öngörem yordu. Adalete güven yok ett ler…

Avukat Dem r’e, “B ze de m s ms z gelen b r hbarla operasyon


yaptılar” ded m. B ngo! Yandaş Bugün gazetes n n b r nc
sayfasından verd ğ habere göre, operasyonu pol se gelen b r hbar
mektubu başlatmıştı! Hep böyle olmadı mı? Ergenekon demek, e-
postayla, mektupla gelen hbar demekt . Neredeyse tüm
operasyonlar b r hbarla başlatıldı. Aklımıza gelenler orada
sıralamaya başladık…

Ümran ye bombası nasıl bulundu?

Telefonla yapılan hbarla…

Kafes neyle başladı?

B r hbarla…

Poyrazköy neyle başladı?

B r hbarla…

Am rallere su kast davası neyle başladı?

B r hbarla…

Islak mza neyle başladı?

B r hbarla…

ÇYDD neden basıldı?

B r hbarla…
hbarı yapanlar çoğunlukla şunu yazdı/söyled :

“Ben yurtsever b r subayım…”

İy de ne olmuştu da ansızın b r “ hbar enflasyonu” başlamıştı? Soru,


yanıtı ver yor aslında…

îlk Ergenekon soruşturmasını başlatan da b r e-postaydı… Tar h : 12


Temmuz 2006.

Yen kurulan “alo hbar” adlı b r s teye “P yade Kurmay Yarbay” adıyla
b r e-posta gönder ld .

“Ergenekon Çatısı Altındak Lob n n Belges ” başlıklı (29 Ek m 1999


tar h nde hazırlandığını bel rtt ğ ) “çok g zl ” şu yazıyı gönderd söz
konusu k ş :

Umarım s ze göndereceğ m bu elektron k posta ve ekled ğ m g zl


belge el n ze ulaşır ve s z de yayınlarsınız. LOBİ başlıklı bu tasarının
ülkem ze ve m llet m ze b r fayda get receğ ne nanmıyorum. Zaten
üst düzey komutanlanmız da aynı düşüncede oldukları ç n o
dönemde uygulanmadı. Tasanda dd a ed lenler n aks ne, bu g zl
örgüt m ll b rl ğ m z ve toplum huzurunu tehd t eder hale geld ğ ç n
b r şeyler yapmam gerekt ğ n düşünerek s ze yazmaya karar verd m.

K md bu “Yarbay”? H ç ortaya çıkmadı. Sadece yazdığına göre LOBÎ


tasansında “Ergenekon” adlı “g zl b r örgüt”ten bahsed yordu.

Neyd bu “Ergenekon”:

Halka a t, akla geleb lecek her kuruma; s v l toplum örgütler ne,


nsan yardım kuruluşlarına, send kalara, s yas part lere, bankalara,
hold nglere, mason localarına, yayınevler , medya ve vakıflara açıkça
ha n damgası vuran bu tasarıda,

asker yapı perde arkasında kalmak üzere, kurulacak g zl s v l


uzantılarla, Türk ye’de t caretten s yasete, s v l toplum örgütler nden
tar kat ve mafyaya kadar her alanda asker n kontrolü altında
tutulacak b r mler yapılandırması öngörülüyordu. E-posta şöyle
devam ed yordu:

LOBİ, normal planlamaya göre tamamen hukuk kuralları ve anayasal


yapı ç nde yürütülecekt ve g zl l k her şeyden önce gelecekt . Aynı
zamanda, tasarı başlangıçta Ergenekon’un mal desteğ yle
yürütülecek, ancak en kısa zamanda kurulacak ş rketlerle LOBİ
kend ayakları üzer nde duracaktı.

Fakat tasarıyı uygulayanlar plan ve yürütmey paralel götüremed ler.


G zl l ğe sonuna kadar uydular, ancak hukuk sınırları ç nde kalmayı
başaramadılar.

Mevcut hükümet n ekonom k başarıları ve kısa vadede al-


ternat fs zl ğ yanında Avrupa B rl ğ yolundak c dd lerlemeler
net ces nde LOBİ, lk tasan hal nden y ce sapıp kt darı ve Avrupa
B rl ğ sürec n yıpratmaya yönel k b r k ml ğe büründü. Sözde m ll
b rl k ve bütünlüğü hedefleyen lk maksat da şah n generaller n ülke
ve ordu ç nde yen den söz ve güç sah b olmasına k l tlend . LOBİ
tasarısının son hal n görmek ç n, Türk ye’n n son dönem ne peş
peşe damgasını vuran Şemd nl , Cumhur yet ve Danıştay
saldırılarına, mantar g b ortaya çıkan çetelere, bunlann fa l ve
bağlantılarına bakmak yeterl d r.

E-posta 12 Temmuz 2006’da gönder lm şt . Ama… Lob belges lk


kez 12 Mayıs 2001’de ortaya çıktı. Cemaat n derg s Aks yon, belgey
kapaktan yayımladı: “Yen den Yapılanmanın Aktörü: ERGENEKON”.

B r hafta önce Fehm Koru 30 N san 2001 ve 1 Mayıs 2001 tar hl


Yen Şafak‘tak köşe yazılarında bu konuyu yazdı. Pek … O halde…
Beş yıl sonra bu “LOBİ” n ye tekrar medyaya sızdırılmıştı? Neler
oluyordu?

En baştan anlatmalıyım!

Bu nedenle önce s ze b r n tanıtmalıyım:

Tuncay Güney…
Ergenekon operasyonunu yazıp da Tuncay Güney’ tanıtmamak
olmaz. Çünkü, Ergenekon dd anames n n temel n Tuncay Güney
adında, mesleğ , k ş l ğ , ne olduğu tartışmalı olan b r n n emn yettek
anlatımları oluşturdu.

Tuncay Güney 1972’de Çorum Kargı, Gölet köyünde doğdu. B rkaç


yıl sonra a les yle İstanbul Gültepe’ye taşındı. A les d ndardı; Kuran
kursuna g tt .

Ortaokuldan sonra okumadı.

Sabah gazetes nde of sboy olarak çalışmaya başladı. Spor ve


Magaz n Müdürü Tevf k Yener’ n gözüne g rd . Gazetec Yener,
M ll yet’e geç nce onu da yanında götürdü. Artık muhab rd .
Telev zyon d z ler n n setler ne g d yor, kul s haberler yapıyordu.

Tevf k Yener gazetec l ğ bırakıp eş Neşe KaraböcekTe ABD’ye


taşınınca, Tuncay Güney şs z kaldı. Bu şs z dönem nde semt ndek ,
cemaat n Kırklar Öğrenc Yurdu olarak b l nen erkek öğrenc yurduna
g d p gelmeye, orada kalmaya başladı. Erkeklerle sohbet sev yordu.
Bu arada a les onu b r akraba kızıyla evlend rd . Eş kara çarşaflıydı.
H ç çocukları olmadı; kısa süre sonunda boşandılar. Çünkü c nsel
terc h başkaydı; eşc nseld .

Cemaat n, kuruluş aşamasında olan Samanyolu TV’de ş buldu. Kısa


zamanda kend n kabul ett rd ; “Z rvedek ler” adlı programı hazırlayıp
sunmaya başladı. Fethullah GülenTe tanıştı; meth yeler n aldı.

Tuncay Güney cemaat n sev len, güven len b r sm oldu. İstanbul’da


gay barlarına g tmes cemaat ç nde hoşnutsuzluk yaratsa da,
“Z rvedek ler” çok beğen ld ğ ç n pek ses çıkarılmadı. Recep Tayy p
Erdoğan, Tansu Ç ller, Bülent Ecev t ve Mesut Yılmaz’la röportajlar
yaptı. Çevres n sürekl gen şlett . Ve programına davet ett ğ
paraps koloj uzmanı Mehmet Ayrancı‘nın yardımcısı Volkan Kemal
Ergenekon’la tanışması hayatının akışını değ şt rd .

Tuncay Güney’ n bu tanışması, Türk ye’n n uzun yıllar konuşup


tartışacağı b r “örgüt” adı bulunmasına neden oldu: ERGENEKON.4
Volkan Kemal Ergenekon’un babası emekl askerd : Necabett n
Ergenekon! Baba Ergenekon 1926 Erzurum doğumluydu. 1982’de
emekl olmuştu.5

Bu arada not koymalıyım: Asıl soyadları “Baltacı” d , soyadlarını


1960’ta değ şt rm şlerd .

Volkan Kemal de babası g b askerd , ancak ps koloj k sorunları


neden yle 1989’da TSK’dan malulen emekl ed lm şt .

Emekl Albay baba Ergenekon, cemaate mensuptu! Bu arada Recep


Tayy p Erdoğan’la tanışıyorlardı, ancak m ll yetç l k konusunda
anlaşamamışlardı. İdd a bu.

Tuncay Güney, oğlu vasıtasıyla babasıyla tanıştı. Her da m olduğu


g b kend s n sevd rd . Necabett n Ergenekon’un o dönem medyada
adı sıkça yer alan Albay Vel Küçük’ün komutam olduğunu, sık
görüştükler n öğren nce lg s n artırdı.

Ergenekon ve Küçük’ü dost eden aynı kökene sah p olmalarıydı;


Azer ’yd ler.

Burada da b r saptama yapmalıyım. Necabett n Ergenekon,


Türk ye’dek bazı Azer dernekler n n etk nl kler ne sıkça katılıyordu.
Bu çevrelerde çok saygınlığı vardı. Emekl Albay Ergenekon, Azer
faal yetler n n Tuncay Güney aracılığıyla Samanyolu TV kamerası
tarafından kayded l p Azerbaycan’a gönder lmes nden mutlu
oluyordu. Tuncay Güney’den “Z rvedek ler” programına Elç bey’
konuk etmes n b le sted . Emekl Albay Ergenekon ve organ ze ett ğ
Azer demekler n n amacı, İran’dak Azer ler Azerbaycan’la
b rleşt rmekt . Bu, b l nd ğ g b İran’ı parçalamak steyen ABD’n n de
planıydı.

Konu konuyu açıyor; ama öneml , yazmalıyım:

Vel Küçük, tutuklanmadan önce Dünya Azer ler Kongres (DAK)


başkanıydı. Duruşmada ded k : “ABDT ler bana, İran’ın
parçalanması ç n İran’dak Azer ler n ayaklanıp Azerbaycan’la
b rleşmes ç n çaba sarf etmem tekl f ett ler. Kabul etmed m. Bu
başıma gelenler n neden budur!” (15 Aralık 2008)

Vel Küçük, ABDT ler tarafından İran’ı bölme planına uymadığı ç n


hedef olduğunu bel rt yor. Doğru mu? B l nmez.

B l nen, Tuncay Güney’le sıkça görüşen, onu çeş tl çevrelere sokan


Necabett n Ergenekon’un bu soruşturma sürec nde sorgusuna dah
başvurulmamış olması. N ye atlanmıştır? Geçel m…

Tuncay Güney sonuçta steğ ne kavuştu; Necabett n Erge-nekon’la,


İzm t Jandarma Bölge Komutanı Albay Vel Küçük’ü z yarete g tt . Bu
tanışmadan sonra Tuncay Güney, Ayşe Önal g b gazetec ler de Vel
Küçük’le tanıştırdı. (Ayşe Önal, Tuncay Güney’ n kend s n Fethullah
Gülen’le de tanıştırdığını söyled k bu konumuz değ l.)

Samanyolu TV’de “Z rvedek ler” programını yapan, çevres n


gel şt ren cemaatç Tuncay Güney gece hayatını da hızla devam
ett rd . Tesadüf müdür b l nmez; İstanbul İran Konsolosluğu’nda
çalışan b r yle “yakın” l şk kurdu. İran’a b le g tt ! İran meseles ne
döneceğ z.

Tuncay Güney cemaat ç nde t barlı olunca, Samanyolu’nda b r


ek ple hareket ed p yönet m almak sted . Başaramadılar. Kovuldular.
B r süre şs z kaldı sonra Akşam gazetes ne geçt . Nazlı Ilıcak’ın oğlu
Mehmet Al Ilıcak’ın sah b olduğu Akşam’da çalışmaya başladı.

O dönem, Susurluk kazasının olduğu dönemd . MİT görevl s


Mehmet Eymür “2. MİT Raporu” olarak b l nen Susurluk kazası
önces , Susurluk çetes n anlatan b r rapor yazıp medyaya
sızdırmıştı. Kazadan sonra devlet-mafya l şk s ortaya çıkınca
medya günlerce bu raporu haber yaptı. Bu arada devlet-mafya
l şk s n gösteren bazı fotoğraf kareler gazetelere satıldı. Satan k ş
Tuncay Güney’d . K m ne göre bu fotoğrafları, Akşam’m arş v nden
çalmıştı. K m ne göre se, fotoğrafları “2. MİT Raporu” nu yazan
Mehmet Eymür basına sızdırması ç n Tuncay Güney’e verm şt .

Geld k Tuncay Güney’ n g r ft st hbarat l şk s ne…


Tuncay Güney o dönem sadece Vel Küçük’le tanışmadı. MİT’le de
l şk s vardı. Ancak bu l şk n n nasıl kurulduğu konusunda netl k yok.
B r ht mal Emekl Albay Necabett n Ergenekon vasıtasıyla bu
bağlantı kuruldu.

B r d ğer varsayıma göre de Vel Küçük’ün, arkadaşı MİT Kontrterör


Bölümü‘nün başındak Mehmet Eymür’e Tuncay Güney’
göndermes yle bu l şk kuruldu.

B l nen, Tuncay Güney’ n MIT’te “İran Masası‘na bağlı eleman”


olarak görevlend r ld ğ yd . Geld k y ne İran meseles ne.

Emekl Albay Ergenekon, İran Azer ler yle de lg l yd . Bu lg aynı


zamanda akrabalıktan da kaynaklanıyordu. Oğlu Volkan Kemal
Ergenekon, İran’da yaşamış, orada evlenm ş, b r Humeyn
hayranıydı! Ajan olab l r m ?..

İran Azer ler -MİT ve Tuncay Güney lg nç b r b leş md . CIA’ n İran’ı


parçalama planını unutmayalım. Bu b lg sonra lazım olacak. Burada
b r soru: Cemaat n İran’da n ye okulu yok? Cemaat İran’a yıllardır
n ye sokulmuyor? Cemaat CIA le l şk l gördükler ç n m ? Tıpkı
Ruslar g b … Bunlar b l nmeden Ergenekon soruşturması
kavranamaz… Devam edel m.

Vel Küçük Ergenekon davası duruşmasında, Tuncay Güney’den


şüphelend ğ n ve bu durumu arkadaşı MİT görevl s Mehmet
Eymür’e b ld rd ğ n söyled . D yeceks n z k , Jandarma İst hbaratçısı
Vel Küçük n ye Mehmet Eymür’e bu b lg y vers n? Çünkü Tuncay
Güney 1990’h yılların ortasında cemaat n Kuzey Irak’ta açtığı okul
ç n sık sık bu bölgeye g tm şt . Jandarma İst hbarat yurtdışı
faal yetlerde bulunamıyordu. Bu nedenle Vel Küçük bu b lg y
Mehmet Eymür’le paylaşmıştı. Tuncay Güney’ n cemaat adına
Kuzey Irak’a g tmes de ayn b r mesele. “N ye Tuncay Güney?”
sorusu akla gel yor. Konuyu dağıtmayalım, devam edel m.

Susurluk kazası Mehmet Eymür’ü de yer nden ett ; Kontrterör Da res


kapatıldı; Eymür k nc kez MİT’ten kovuldu.
Eymür’ün kovulmasıyla Tuncay Güney’ n de MİT’le l şk s sona erd .
Ardından, Tuncay Güney Akşam gazetes nden atıldı. Her k s n n de
kovulması tesadüf mü? Tuncay Güney Akşam‘dan b r arkadaşı
aracılığıyla Üm t Oğuztan’la tanıştı.

1956 İstanbul doğumlu Üm t Oğuztan gazetec yd . Ses, Hayat,


Haftasonu g b magaz n gazete ve derg ler nde çalışmıştı. B r dönem
1 m lyon t raja kadar yükselen popüler Tan gazetes n n genel yayın
yönetmenl ğ n yapmıştı. “S s ” sm yle b l nen transseksüel Seyhan
Soylu’yla evlenm ş, boşanmıştı.

Tuncay Güney-Üm t Oğuztan İk l s Stratej adlı derg y çıkardılar.


Derg 17 sayı çıktı. Her kapak haber olaydı:

- Afgan stan Başbakanı Ahmed Zeyd: “Türk ye’ye 10 katr lyon l ralık
ero n sattım!”

İk nc sayının kapağında esk başbakan Tansu Ç ller vardı:

- “Ç ller’e ero n sattım.”

Derg n n kapak konularının çoğunluğu gerçekdışı haberlerd :

- “54 MİT ajanı es r düştü.”

- “Sabancı c nayet nde naylon kat l.”

- “Fethullah raksı” (Kapak fotoğrafında Mar lyn Monroe kıyafet


g ym ş Fethullah Gülen vardı. Tuncay Güney kovulduğu cemaatten
nt kamını mı alıyordu?)

- “TV’de rt ca.”

- “İrt ca mahkûmları.” (Kapak fotoğrafında Necmett n Erbakan le


Tayy p Erdoğan vardı.)

Derg n n kapak haberler nden de anlayacağınız g b dönem 28 Şubat


dönem yd . Hedef bell yd : İrt ca örgütlenmeler n merkez alan
neredeyse tüm İslam demekler, vakıflar, part ler, ş rketler vs.
Pek , 28 Şubat dönem ne uygun yayınlar yapan Üm t Oğuztan ve
Tuncay Güney’ n arkasında k m vardı? MİT m , Jandarma İst hbarat
mı? Pol s m ? CIA m ? MOSSAD mı? Ne?6

Tuncay Güney 1997’de b r ara askere g tt . Kars-Ardahan 9. Tabur


Komutanlığı‘nda ancak dört ay askerl k yaptı; “c nsel k ml ğ ”
neden yle askerl kten muaf oldu.

Bu dönemde, astsubayken yükseköğren m n tamamlayıp teğmen


olan Murat Oğuz’la tanıştı. Teğmen Oğuz’la “c nsel k ml kler ”
neden yle y anlaştıklan dd a ed ld .

Murat Oğuz üsteğmen olup Hasdal Kışlası‘nda mal ye bütçe subayı


olarak çalışmaya başlayınca, Tuncay Güney’le b rl ktel ğ İstanbul’da
da sürdü.

Üsteğmen Oğuz, komutanlığın tahs s ett ğ s yah Renault marka


otomob l Tuncay Güney’ n “emr ne” verd . Tuncay Güney otomob l n
arkasına, Üsteğmen Oğuz ön koltuğa oturuyordu. Tuncay Güney’ n
kapısını açıyordu. Üsteğmen rütbes ndek b r subayın s v l b r n n
kapısını açması Tuncay Güney’ n üst rütbel subay olduğuna
nanılmasına neden oluyordu.

Aynca Tuncay Güney herkese kend n Susurluk meseles neden yle


adı kamuoyunca artık b l nen Vel Küçük’ün emr nde çalışan
“JİTEM’c B nbaşı” olarak tanıtıyor ve rolünü y oynuyordu. Vel
Küçük’ün bundan haber var mıydı? Yoktu. Ama şeh rde “Vel Küçük
efsanes ” est r yordu Tuncay Güney! Ünlü genelev patron çes
Manukyan’ın Taks m’dek b r ev ne, “JİTEM ç n güvenl b r ev
oluşturmak amacıyla” el koydu. H çb r ücret ödemeden Sanyer
Kısırkaya Köyü Muhtarhğı‘ndan Türk bayraklı boş beyaz b r kâğıda
yazdığı k satır yazıyla “Mehmetç k Vakfı” adına plaj şletmes sah b
oldu!

Tuncay Güney-Murat Oğuz İk l s neler yapmadılar k …

Yozgat Cezaev ’nde 12 Eylül 2002’de Akın B rdal’a yapılan su kastı


azmett rd ğ ç n tutuklu bulunan ülkücü Sem h Tufan Gülaltay Y,
Korkmaz Y ğ t’e baskı yapılmaması ç n z yaret ett ler! Kend n bu kez
Özel Harpçı B nbaşı olarak tanıtmıştı! İş n gar p yanı, Yozgat
Cumhur yet Başsavcısı M. Kemal Semerc oğlu’nun bu yalana nasıl
nandığı d . Sem h Tufan Gülaltay 29 Aralık 2008 tar hl duruşmada;
Tuncay Güney’e nanmadığını, 25-26 yaşında b r n n b nbaşı
olamayacağını, devre arkadaşlarım f lan sorduğunu, Tuncay
Güney’ n se sadece Vel Küçük’ün komutanı tarafından özel olarak
görevlend r ld ğ n söyled ğ n anlattı.

Tuncay Güney çok mu becer kl yd , yoksa arkasındak b r güç mü


ona tüm kapılan açıyordu? Öyle k …

Daha şaşırtıcı olan; ABD İstanbul Başkonsolosluğu’nun Tuncay


Güney’e 10 yıllık v ze vermes yd . S z g d n başvurun bakalım, s ze
10 yıllık v ze ver yorlar mı? Ve…

Tar h: 4 Şubat 1999.

Tuncay Güney bu v zeyle New York’a g tt . Dokuz gün kaldı. Ne


yaptığı, k mlerle konuştuğu b lg s gün yüzüne h ç çıkmadı.

B l nen şunlar:

MİT’ten ayrıldıktan sonra ABD’ye yerleşen Mehmet Eymür “at n.org”


adlı b r nternet s tes kurdu. Yanında götürdüğü b rçok MİT belge ve
b lg s n burada yayınlamaya başladı. Bu, MİT tar h nde lk kez
oluyordu. MİT çalışanları kurumdan ayrılırken, yaşamları boyu
susacakları konusunda resm kâğıda mza atıyorlardı. Aks suçtu.
Mehmet Eymür kend n kurum üstünde görüyordu. Korkusuzdu;
at n.org’da hep yazdı.

Mehmet Eymür 4 Haz ran 2000’de s tes nde Tuncay Güney’ n, tam
adını vermeden, “ç ft k ml kl gazetec ” olduğunu yazdı.

Bu yazıdan k gün sonra 6 Haz ran 2000 tar h nde Fehm Koru da,
Yen Şafak‘tak köşes nde y ne Tuncay Güney’ n adını vermeden,
“b ld ğ g zl operasyonları anlatıp rahat etmek, yılın gazetec s olmak
yer ne sıkıntı çeken” b r gazetec den bahsett !
Tuncay Güney bu yazıdan sonra k nc kez Temmuz 2000’de ABD’ye
g tt . Rastlantı mı?

Tuncay Güney’ n bu kez ABD’de nerede kaldığı b l n yordu. İdd aya


göre New York Manhattan Postanes yanındak MİT’e a t b r evde
m saf r ed ld . MİT resm açıklamasında Tuncay Güney Ye “1997’de
l şk y b t rd k” dem şt . Bu dd a MİT’e h ç sorulmadı.

Y ne dd aya göre, Tuncay Güney bu g d ş nde “Green Card”


başvurusu yaptı. N ye yaptı; ABD’ye yerleşmey m düşünüyordu?
İler ye dönük ne planlan vardı? K mlerle şb rl ğ ç ndeyd ? Mehmet
Eymür’le ABD’de görüşmey sürdürdüler m ?

Tuncay Güney ABD’den dönünce 22 Kasım 2000 tar h nden t baren


mahkeme kararıyla nedense telefonu d nlemeye alındı. 27 Şubat
2001’de tekrar d nleme zn alındı. Tak p eden İstanbul İst hbarat
Şubes ’yd . Bu b r m yazmamın neden var; yazacağım ama önce şu
b lg y aktarmalıyım:

İstanbul Emn yet üç ay önce emekl olan Emekl Tuğgeneral Vel


Küçük’ü de tekn k tak be aldı. Tuncay Güney’le l şk s ne boyuttaydı?
D nlemelerde ortaya çıkmıştı k , Tuncay Güney otomob l
dolandırıcılığı yapıyordu. Ve hatta Vel Küçük’e de b r c p hed ye
etmek stem ş, Vel Küçük reddetm şt . Öte yandan şaşırtıcı olan,
tekn k tak p altındak Tuncay Güney’ n sık sık İstanbul Emn yet
Müdürlüğü‘ne g tmes yd . Pol slerle sohbetler ed yordu. O kadar
yakın l şk ç ndeyd k bazı pol sler tabancalarını b le Tuncay
Güney’e ver yordu. Bu arada Tuncay Güney sahte pol s k ml kler yle
dolandırıcılık yapmayı sürdürüyordu. “Orhan Sonuç” adına
düzenlenm ş pol s k ml ğ kullanıyordu. Pol s l şk s olmayacak
b ç mde güçlüydü.

Öyle k :

MIT’ n Özbek General Raş d Dostum’a Türk ye’ye gel ş nde


kullanmak üzere tahs s ett ğ ve Emn yet Müdürlüğü emanet nde
bulunan b r c p üç ayrı k ş ye sattı! Pol s yardımı olmadan Tuncay
Güney’ n bunu yapması çok zor değ l m ? Ama nedense bu konu h ç
araştırılmadı, sorumlu pol sler açığa çıkarılmadı. N ye?

Fakat sonuçta oto kaçakçılığı neden yle ş kâyet üzer ne Tuncay


Güney gözaltına alındı. Tuncay Güney’ n adı b r olayda geçecek de
ş n ç nde enteresanlıklar, tuhaflıklar olmayacak! Tuncay Güney
gözaltından önce pol slerle buluştu. Lokantada yemek yed .
Emn yet’te nasıl fade vermes n m konuştular? Sonra pol slerle
b rl kte Gayrettepe Asay ş Şube Müdürlüğü‘ne g tt . Tar h: 1 Mart
2001.

Tuncay Güney’ n pol stek sorgusu “doğal seyr nde” geçmed . Asay ş
Şube Dolandırıcılık ve Yankes c l k Büro Am rl ğ ’ndek sorguya
Emn yet st hbarat Şubes ’n n pol sler de katıldı. Ortada b r otomob l
dolandırıcılığı vardı; o halde

İst hbarat bu sorguya n ye katılmıştı? Yazdım ya, soru yanıttır


aslında. İst hbaratçılar sabaha kadar Tuncay Güney’ sorgulayıp
v deoya aldılar.

Tuncay Güney’ n emn yettek sorgusu bununla sınırlı değ ld .


Dolandırıcılık yanında çeteden bahsetm şt . Bu durumda dosyaya
Kaçakçılık Organ ze Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü dah l oldu.
Tar h: 2 Mart 2001.

Neden Tuncay Güney’ n emn yettek günler konusunda ayrıntılı, tar h


f lan yazarak anlattığımı b razdan anlayacaksınız. Ama ş md b r
portre yazmalıyım…

Ad l Serdar Saçan adını duydunuz mu; emn yet müdürüydü. İÜ


S yasal B lg ler Fakültes ’nde yüksek l sans yapmıştı. İÜ Hukuk
Fakültes mezunuydu aynı zamanda. Üç k tabı vardı.

Tuncay Güney’ n 2 Mart’ta get r ld ğ Organ ze Suçlar Şube


Müdürlüğü‘nü 1998’de kurmuştu. Atak, gözü kara b r pol st . Beş
yılda 476 operasyon yapmıştı. Susurluk “ünlüsü” kumarhaneler kralı
Ömer Lütfü Topal’m 6.778.995 Amer kan dolarını ele geç rm şt . Bu
pol s tar h nde rekordu. Alaatt n Çakıcı, Sedat Peker, Sedat Şah n,
Ayvaz Korkmaz g b yeraltı dünyasının tanınmış s mler n yakalayıp
cezaev ne koyan oydu. Adnan Hocacılar’a da, Albayrak Grubu’na da
operasyon yapan pol s müdürü oydu. Başbakan Erdoğan’ın koltuğa
oturur oturmaz, 13 Mart 2003’te Ad l Serdar Saçan’ı görevden
almasının sebeb , bu gözüpek pol s müdürünün Büyükşeh r
Beled yes kt sad teşekküller ne yaptığı operasyondu. Erdoğan’ın
bugün hâlâ dokunulmazlığı sayes nde korunduğu kalpazanlık g b
suçlamalar bu operasyonlarla ortaya çıkmıştı.

Ad l Serdar Saçan aynı zamanda emn yet ç ndek cemaat


yuvalanmasının da hedef ndeyd . 2001’de emn yet ç ndek ce-
maatç ler hakkında çalışma zn almak ç n DGM Başsavcılığı’ na
başvurmuştu.

Böyles ne tepk çeken pol s operasyonları yapan b r n n yer neres


olab l rd : Ergenekon soruşturması kapsamında 27 Eylül 2008’de
tutuklandı! Yaklaşık k yıl cezaev nde yattı. Ne den yordu
bugünlerde, “cemaate dokunan yanıyor”. Pol s kolej nden ber
cemaatç meslektaşlarıyla hep karşı karşıya gelm şlerd . Saçan,
okulda Atatürk Düşünce Kulübü kurmuştu. Cemaatç meslektaşları
sonunda Ad l Serdar Saçan’ı S l vr ’ye atmayı başardı.

Ş md dönel m y ne Tuncay Güney’e ve 2 Mart 2001 tar h ne…

Ad l Serdar Saçan, Tuncay Güney dosyasıyla lg lend , çünkü Sedat


Peker-Vel Küçük l şk s n n boyutunun nereye dayandığını merak
ed yordu. Ayrıca İst hbarat Şubes de sürekl “Susurluk Çetes ’n n
asker kanadını ortaya çıkaracağız” d yordu. Yan operasyon
öneml yd , öneml yd ama dosya bomboştu. Öyle k Tuncay Güney’ n
ev nde, Üm t Oğuztan’la kullandıkları ş rketlerde arama b le
yapılmamıştı! N ye? İhmal m ? Bulunacak belgeler Atatürkçü b r
pol s müdürünün mü bulması stenm şt ? Cemaat operasyonu
kend s n n yaptığını perdelemek m st yordu? Henüz AKP Hükümet
f lan ortada yoktu… Cemaat pol s operasyonlannı d kkatl ce,
k mselere sezd rmeden yapmak mı st yordu? Atatürkçü pol s desteğ
öneml yd yan …

Bu arada b r anımsatma yapayım:


Han , 12 Temmuz 2006’da “alo hbar” adlı s teye gönder len
“Ergenekon” belges var ya, şte o belge lk kez Atatürkçü pol s
ek b n n yaptığı bu aramada ortaya çıktı!

Tuncay Güney’le lg l k arama yapıldı.

B r : 5 Mart 2001’de Gültepe’dek ev nde gerçekleşt .

Sahte k ml kler, plakalar, ruhsatsız tabanca, kaşeler, nüfus cüzdanları


vs. bulundu.

Aynı tar hte Üm t Oğuztan le Tuncay Güney’ n şyerler , “Stratej


Araştırma Grubu Enst tüsü“nün Taks m’dek bürosu arandı. Burada
74 teyp kaset , 18 f lm negat f , 19 CD, b r b lg sayar, hardd sk, beş
kamera kaset ne el konuldu. Fakat…

Üm t Oğuztan bürosunda el konulan eşyalarını 4 Temmuz 2003’te


pol sten ger aldı. Bu eşyalar arasında “1 adet Ergenekon çer kl san
renkl klasör” de vardı. Yan “Ergenekon klasörü” 2003’te suç unsuru
olarak görülmey p tesl m ed lm şt !

Tuncay Güney’ n ev nde k nc arama Ergenekon operasyonlarından


sonra 13 Şubat 2008’de gerçekleşt . B lg sayar majında
Ergenekon’la lg l basında yer alan haberler n kopyalan çıktı.

“Ergenekon Belges ” 2001’de derg lerde, gazetelerde yer almış,


tartışma yapılmış, ama emn yet “suç belges ” saymamıştı. N ye?
Henüz CIA bu şe el koymadığı ç n m ? Yan büyük oyun planı henüz
yazılmadığı ç n m ? Ya da şartlar henüz olgunlaşmadığından mı?
Çünkü ABD Ankara Büyükelç s Robert Pearson, 18 N san 2003’te,
VV k Leaks’ n ortaya çıkardığına göre, TSK ç nde ABD-Nato’ya
yakın “Atlant kç ler” le Rusya, Ç n, İran’a yakın “Avrasyacılar”m
olduğunu bel rten kr pto yazdı. “Avrasyacı” ded kler , Çet n Doğan,
Fevz Türker , Tuncer

Kılınç, Doğu Aktulga, Şener Eruygur g b Ergenekon soruşturmasına


dah l ed len komutanlardı.
Ş md tekrar, Tuncay Güney’ n emn yettek sorgusuna dönel m:
Tuncay Güney’ , Organ ze Suçlar Şubes ’nden A. İ. ve İst hbarat’tan
H. Ö. Y. sorguladı. Tuncay Güney sorguda aklına gelen söyled .
Y ne araya g r p b r not yazmalıyım:

O tar hte Tuncay Güney’le lg l , önce 18, sonra da 20 k ş n n telefonu


d nlenm şt . Vel Küçük’ün “ st hbarat görevl s ” g b çalıştığını
söyleyen Tuncay Güney’e, Vel Küçük’ten h ç telefon gelmem şt .
Pek , k m k m nle görüşmüştü? Öneml b r kanıt olab l rd . Ne yazık k ,
İk nc Ergenekon davası tutuklusu Ad l Serdar Saçan bu dosyayı
mahkeme kanalıyla emn yetten sted : Yanıt: Dosya kayıp! Belgen n
altında Emn yet Müdürü Al Fuat Yılmazer’ n mzası vardı. İy de aynı
belgey B r nc Ergenekon davasında yargılanan Muzaffer Tek n de
talep etm ş; H. Işıldak mzalı 8 sayfalık dosya gönder lm şt . Had
gel n çıkın ş n ç nden; Ergenekon’u, der n devlet açığa
çıkarmayacak mıydı? Vel Küçük’ün varsa karanlık l şk s bu
d nlenen telefonlarla açığa çıkarılamaz mı? N ye özen göster lm yor?
Ya da n ye hep karışıklık yaratıyorlar? Gerçeğ n ortaya çıkmaması
ç n m ? Tuncay Güney’ n “çok b len adam” majının bozulmaması
çnm?

Çünkü belgelerde ortaya çıktı k , “her şey b len” Tuncay Güney


telefonla annes yle, kız kardeş yle konuşuyor, bol bol gey k
muhabbet yapıyordu.

Ş md bu noktada, tekrar başa dönel m. B r soruyu atlamayalım;


İstanbul İst hbaratı neden Tuncay Güney, Vel Küçük g b 18 k ş
hakkında tekn k tak p başlatmıştı?

Mesele sadece otomob l dolandırıcılığı değ ld herhalde…

Bunun Tuncay Güney’ n ABD seyahat yle l şk s var mıydı?

Çünkü: Tuncay Güney ABD dönüşü Vel Küçük’e b r c p hed ye etme


organ zasyonuna g rm ş ve sert tepk almıştı. Vel Küçük’ün
duruşmada söyled ğ ne göre, tert p böyle başlayacaktı; karşı çıkınca
yapamamışlardı.
Hep k l t soru gel p Tuncay Güney’ n ABD’de k mlerle görüştüğüne
takılıp kalıyor. Ergenekon operasyonu ç n, ABD’de yaşayan Mehmet
Eymür düğmeye basmış olab l r m ?Rastlantı mı b l nmez, Ergenekon
operasyonu başlayınca sah b olduğu at n.org faal yet n askıya aldı.
N ye? Mehmet Eymür le Vel Küçük’ün arasında büyük b r çatışma
mı var? Çatışmanın sebeb ned r?

Ergenekon operasyonuna başlamanın k dayanağı vardı:

B r , Tuncay Güney’ n emn yette anlattıkları.

D ğer , Tuncay Güney-Üm t Oğuztan’da çıkan Ergenekon, “Lob ”


belgeler yd .

D yeceks n z k : “Ergenekon’un k l t sm ” Tuncay Güney tutuklanıp


S l vr Cezaev ’ne konulmuştur herhalde! Hayır. 8 Mart 2001 tar h nde
dolandırıcılıktan tutuklanıp Bayrampaşa Cezaev ’ne atıldı. B r gün
sonra -k m tarafından ödend ğ hâlâ b l nmeyen- 3.000 l ra kefalet
karşılığında serbest kaldı! Ve yurtdışına çıkış yasağı olan Tuncay
Güney tekrar ABD’ye g tt : Tar h: 4 Temmuz 2001. Tuncay Güney g b
b r zavallının “koruyucu meleğ ” k md ?

İdd aya göre, Kanada’da haham olarak “görev” yapmadan önce, CIA
tarafından desteklenen Nevv York Inst tutes’ta çalıştı! Adam bırakın
İng l zcey , Türkçe b le konuşamıyordu.

Burada temel b r konu üzer nde durmalıyım…

Tuncay Güney ABD’ye g d nce neler oldu:

Tuncay Güney’ n emn yet fades 3 Temmuz 2002’de MİT’e


gönder ld . MİT de, b r hafta sonra, 11 sayfalık dosyayı Genelkurmay
Başkanlığı‘na ulaştırdı. Sonra da 19 Kasım 2003’te Başbakan Recep
Tayy p Erdoğan’a gönder ld .

Bu arada Tuncay Güney’e Ad l Serdar Saçan ek b n n sorduğu


Fethullah Gülen’le lg l bölüm nedense kayboldu. Medyaya
Samanyolu TV’den g r ş yapan, Fethullah Gülen’ n toplantılarına
katılan Tuncay Güney’ n o döneme l şk n anlatımları yok oldu.

B r vaka olsa “kayboldu” açıklamasına nanırsınız. Fakat Ergenekon


duruşmalarını tak p edersen z, benzer lg nçl kle karşılaşırsınız.
Duruşmalarda Sem h Tufan Gülaltay’dan Ad l Serdar Saçan’a kadar
tutuldular mahkeme başkanına hep aynı soruyu yöneltt : “Fethullah
Gülen’le lg l fadeler m z neden sorgu fadem zden çıkarılmıştır?”
Ergenekon davasında b r “görünmez el” var demek k ! En kom ğ se,
bazı sanıklar duruşmalarda F T p ’nden bahsetmekted r; “F t p ”
ded kler yle Fethullah Gülen cemaat n kastetmekt rler. Pek F t p
duruşma tutanaklarına nasıl yansıdı ders n z; “Ev t p ” d ye… Neyse
ş “sulandırmayalım”!..

MİT ve Genelkurmay, Tuncay Güney’ n anlatımlarına “b lg k rl l ğ ve


maksatlı propaganda zlen m ed n lm şt r” dey p del l olarak
kullanılmayacağını rapor ett . Dönem n İstanbul DGM Savcısı Aykut
Ceng z Eng n’ n, Tuncay Güney’ n fades n c dd ye almayıp dosyayı
get ren pol sler n üzer ne fırlattığı resm yazılara geçt .

Tuncay Güney’ n anlatımları ç n “Üçüncü MİT Raporu” denmeye


başlanmıştı. B r nc ve İk nc MİT Raporu’nu Mehmet Eymür’ün
hazırladığı b l n yor. “Üçüncü MİT Raporu”nu k m planlamıştı acaba?
Tuncay Güney’ k m yönlend rm şt ? ABD’de yaşayan Mehmet Eymür
olab l r m ? Eymür’ün arkasında k m vardı; CIA olab l r m ? Bu
dd alar Ergenekon duruşmalarında hep d le get r ld . Medya se
bunları h ç görmed , anlama-mazlıktan geld . Sadece pol s n
sızdırdığı k rl b lg yle yet nd . Soru’yu unuttu.

Sonra… “Neler oldu?” Bunun yanıtı VV k Leaks belgeler nde ortaya


çıktı.

Y ne ABD Ankara Büyükelç s Robert Pearson, 22 Mart 2003’te


Wash ngton’a çekt ğ yed sayfalık kr ptoda; Türk generaller n, Tayy p
Erdoğan’ın davranışlarından büyük b r rahatsızlık duyduğunu (…)
Erdoğan’ın ABD müttef k olduğunu ama Türk generaller n ona karşı
bu tutumunun ABD çıkarlarını engelled ğ n (…) D ğer generaller n
aks ne Orgeneral H lm Özkök’ün sadakatl duruşunun ABD
tarafından sah plen lmes gerekt ğ n , çünkü Tayy p Erdoğan’la aynı
ç zg de olan H lm Özkök’e de d ğer Türk generaller tarafından t raz
ed ld ğ n (…) Erdoğan’a destek ver lmeye devam ed l rse Ortadoğu
ve Irak dah l olmak üzere tüm hava sahasını, kara ve dem ryolları le
Mers n ve İskenderun l manlanm ABD kullanımına açacağını taahhüt
ett ğ n (…) Ancak bunun üst rütbel Türk subaylar tarafından
engellenmek stend ğ n (…) yazdı.

Bundan sonra ABD’de, “Türk ye’de Erdoğan desteklenmezse darbe


olab l r” makaleler yazılmaya başlandı (Wash ngtotı Post, Gr nv lle
Byford - bkz. Turan Yavuz, Çuvallayan İtt fak).

Başbakan Erdoğan, 27 N san 2005’te TBMM’de yaptığı grup


konuşmasında ABD-Türk ye l şk s nden bahsederken “ l şk m z n
gel şmes nden rahatsızlık duyan bazı lob ve gruplar” olduğunu
söyled . “Lob ” vurgusu d kkat çek c yd ; “lob belges n ” anımsayınız.

16 Ek m 2005’te Fethullah Gülen, ABD’den, Yen Aktüel derg s nde,


“Ulusalcı dalgayı aşacağız” ded … İy de bu demec n ver lmes ne
sebep olan gündemde hang olay vardı k ? Yoktu. Ya da

b z b lm yoruz, Gülen’ n st hbarat kaynaklan bell , güçlüydü…

Bundan kısa b r süre sonra 9 Kasım 2005’te Şemd nl olayları oldu


ve hedeftek s m; ABD Büyükelç s Robert Pearson’ın, adım
“Avrasyacılar” ç nde yazdığı, geleceğ n Genelkurmay başkam
olacak Orgeneral Yaşar Büyükanıt’tı… Şemd nl dd anames ,
Ergenekon dd anames n n m n k b r protot p g b yd … Burada b r
parantez açmalıyım: ABD kr ptosunda Büyükanıt “Avrasyacı” d ve
hedeft . ABD Utah’tan Türk ye’ye b r b lg sızdırılmıştı: Büyükanıt’ın
dedes Yahud ! Utah’ın, cemaatç le-r n dezenformasyon merkez
olduğu artık b l n yor. Rastlanh lg nçt , VVash ngton’da Yunan
Eleftheros Typos gazetes nde çalışan Lambros Papanton ou,
nereden bulduysa Genelkurmay Başkanlığı‘nın “Lah ka-1” adlı yalan
olduğu b l nen eylem planım göster p, Büyükamt’ın faş st olduğunu
söylüyordu herkese. Ş md , bu b lg lerden sonra gelel m asıl soruya,
Büyükamt’ın hedefe konulmasında k mler şb rl ğ yapıyordu:
Yardımımıza VV k Leaks yet ş yor. 24 Kasım 2008’de ABD
Büyükelç l ğ S yas Müsteşarı Dan el O’Grady, Türk Emn yet ’nden
bazı yetk l ler n gelerek Büyükamt’ın kızının c nsel l şk ler yle lg l
fotoğraflar ve belgeler ortaya koyduklarını kr pto yazıp Amer ka’ya
gönderm şt . Türk pol s Büyükanıt le lg l özel b lg y neden ABD
Büyükelç l ğ le paylaşıyordu? Utah merkezl , “Büyükanıt Yahud ”
dd asıyla bu fotoğraflar tesadüf müydü; yoksa k s de aynı merkez n
ürünü müydü? Aslında bu, Ergenekon soruşturmalarının arkasında
k m n olduğu konusunda b lg verm yor mu?

Düğmeye basılmıştı. Ergenekon dosyası yen den tozlu raflardan


çıkarıldı. 10 Ocak 2006’da MİT dosyayı önce Başbakanlığa, b r hafta
sonra da Genelkurmay’a gönderd .

B r ler ısrarcıydı…

Pek …

Ergenekon operasyonuna AKP hükümet nasıl kna ed ld ? Emn yet


Genel Müdürlüğü‘nden üst düzey b r yetk l n n Gazetec -Yazar Saygı
Öztürk’e söyled kler şöyleyd :

“B r gruba yönel k yürütülen soruşturma kapsamında d nlenen


telefonlarda şüphel lerden bazılarının aralanndak konuşmalarda
DTPY ler n, gazetec ve yazarların bulunduğu bazı k ş lere su kast
yapılacağına l şk n malarda bulunuldu. Bunlara su kast yapılırsa,
Hrant D nk olayında olduğu g b Emn yet’e thamlarda bulunacağı
end şes ne kapılındı. Telefon d nlemeler nde su kast masında
bulunulmasına rağmen bunu önlemek ç n, “n ç n” b r operasyon
yapılmadığı konusunda suçlamalarda bulunulur d ye erken harekete
geç ld . Ergenekon operasyonu bu yüzden öne çek ld . Gözaltına
alınan k ş ler n daha uzun süre zlenmes , telefonlarının d nlenmes ,
l şk ler n n araştırılması gerek yordu. Bu “su kast yaparlar” korkusu
yüzünden sten ld ğ g b yapılamadı.”

Bu dd a doğru değ ld . Hrant D nk 2007 başında katled ld , oysa


düğmeye 2006’da basıldığı net olarak ortada!
Devlet n üst düzey yetk l ler n n “su kast korkusuyla” bu operasyona
kna ed lmes pek gerçekç görünmüyor. Ayrıca DTPY lere, gazetec
ve yazarlara k mler n “su kast” düzenleyeceğ n k tabın ler dek b r
bölümünde okuyacaksınız. Bu saçma b r dd aydı. B r ler hükümet
kandırmıştı. Ve ayrıca bunlar Ergenekon düğmes ne basılmasından
k yıl sonrak telefon görüşmeler yd .

Hanef Avcı, Em n Arslan, Sabr Uzun g b Ergenekon’a mesafel


bakan emn yetç ler n aynı süreçte tasf ye ed ld kler n anımsatırım!
Örneğ n Sabr Uzun, 2006 yılının Mart ayında Emn yet İst hbarat
Da res Başkanlığından alındı.13 Görevden alınmasının sebeb ,
Yaşar Büyükanıt olayıydı! Şemd nl ’de Umut K tabev ’n n
bombalanmasından Büyükanıt’ı sorumlu tutan b lg notunun
sorumlusu olarak göster ld . Ama bu notla

Sabr Uzun’un h ç lg s ve hatta haber b le yoktu. Komploya


kurban g tm şt .

12 Eylül 2010 Referandumu’nda AKP’n n sted ğ “evet” oyunun


propagandasını yapıp sonra yanıldığını açıklayan Demokrat Yargı
Derneğ Başkanı Orhan Gaz Ertek n Express Derg s ’ne şunları
söyled : “Tasf ye olan grup, Em n Arslan, Hanef Avcı, Sabr Uzun ve
b r k ş daha bu davaya kna olmuyor. Tam Şemd nl önces ,
Ankara’da pol s şefler toplanıyor. Hanef Ava kes m n de
çağırıyorlar. O kes m, ‘S z kazanamazsınız, asker kazanacak, b z
tarafsız kalalım’” d yor. (Ağustos 2011) Evet: 2001’de b l nen, 2003’te
önems z bulunup ade ed len, MIT’ n7, Genelkurmay’ın saçma ve
kom k bulduğu “belge” 2006’da neden öneml olmuştu?

Ergenekon olur da “şa bel gazetec ” Şam l Tayyar olmaz mı? Şam l
Tayyar’ın Operasyon Ergenekon adlı k tabı hang cümleyle başladı
ders n z: “2006 yılında Başbakanlığa mzasız b r mektup ulaştı.”
Sonra şöyle devam ett :

Mektuptak satırlar okundukça, gönderen n yakın tar hte emekl olan


üst rütbel b r subay olduğu anlaşılıyordu. Mektup mzasız olduğu ç n
başlangıçta c dd ye alınmak stenmed (…) İdd a çok vah md ! Son
yıllarda çorap söküğü g b ortaya çıkarılan çeteler tesadüf değ ld .
Emekl subay mektubunda bunları anlatıyor:

Çek rdek kadrosunu b r kısım TSK mensubunun oluşturduğu, emekl


asker personel le bazı s v l şahısları da kapsayan ve etk alanlan
oldukça gen ş organ zasyon tarafından yapılmaktadır (…)

Bahsett ğ m llegal organ zasyon tarafından şahsıma yapılan görev


tekl f n seve seve kabul ett m. Bugüne kadark süreç ç nde yürütülen
ps koloj k harekât çerçeves nde planlanan görevlerde akt f olarak yer
aldım. Söz konusu ps koloj k harekât eylem planlarında AKP
hükümet ne karşı düzenlenen operasyonun adı SARIKIZ olarak
bel rt lm şt .

Şam l Tayyar’ın dd asına göre bu mektup Başbakanlık’tan


kend s ne sızdırılmıştı. Düğmeye bu hbarla mı basıldı?

D yeceks n z k : “K tabın daha kaçıncı sayfasındayız, bu kaçıncı


hbar, bu kaçıncı s ms z hbarcı subay?” Evet, çok fazlaydı. Ama
Şam l Tayyar’ın yazdığı kafa karıştırıcıydı. Şöyle: Ergenekon
savcıları kaç dd aname yazdılar; toplam on b n sayfayı bulan bu
dd anamelerde Şam l Tayyar’ın bu altı sayfalık mektubunu
“sığdıracak” yer bulamadılar! Dahası, 300 b n sayfayı bulan del ller
arasında da bu mektuba yer vermed ler! İpe sapa gelmez denen
yüzlerce hbar mektubu, b nlerce alakasız telefon konuşması
dd anamelerde ve del l klasörler nde yer aldı ama bu mektup yoktu.
N ye? Yoksa böyle b r mektup yok muydu? Ya da del ller arasına
konursa kaynak mı bell olurdu? Bu hbarcı subay mektupları
hükümet kna ç n kullanılmış ve sonra yok mu ed lm şt ?

24 Mayıs 2006’da Star, Vak t, Yen Şafak, Zaman g b yandaş


gazeteler sözb rl ğ etm şçes ne “Ergenekon” sm n telaffuz etmeye
başladı. Haber d l benzerd . Bu demekt r k , haber pol s
sızdırmasıydı. “Ergenekon belges ” yen den devlet n “s n r
merkezler ”nde elden ele dolaştırıldı. Evet, düğmeye basılmıştı, ama
k m tarafından?
Bu arada Tuncay Güney’ unutmuş değ l m. Fakat Tuncay Güney-
ABD-cemaatç pol sler l şk s n n y b l nmes ç n b r k ş den y ne
bahsetmel y m: Mehmet Eymür…

O günlerde, yan 2006 başında d nc Kanal 7’ye Mehmet Eymür


“Özel oluşumlar var” açıklamasını yapıp “Ulusalcılar tet kç topluyor,”
ded ve y ne tam o günlerde Trabzon’da Rah p Santoro öldürüldü.
Bu, Türk ye’de art arda şlenecek ve dünyada nefretle kınanacak
Hır st yanlara yönel k lk c nayett . Ardı gelecekt .

Yazdım: Emn yet’te Azınlık Masası‘na bakan Al Fuat Yılmazer’ n


Ergenekon soruşturmasını yürüten ek b n başına get r lmes lg nç b r
rastlantıydı!

Sadece rah p-m syoner-Hrant D nk öldürülmeyecekt . 10 Mayıs


2006’da Cumhur yet gazetes ne bomba atan ek p, 17 Mayıs’ta da
Danıştay Su kastı‘nı gerçekleşt recekt . Evet, b r ler düğmeye
basmıştı. Ayrıntılarını ler dek sayfalarda y ne göreceğ z.

Mehmet Eymür’e özel b r bölüm ayırmak gerek yor aslında.

Ergenekon’un “g zl tanığı” olmalıydı. Ya da öyle m acaba?8 G zl


tanıklar arasındak “Ats neğ ” Mehmet Eymür olab l r m ? (G zl
tanıkların hayl lg nç s mler var: D lovası, Tükenmez Kalem,
Anadolu, Kıskaç, Sokak Lambası…)9

Mehmet Eymür’ün Ergenekon soruşturmasına yardım ett ğ resm


belgelere de geçt . 17 Haz ran 2008’de “B lg Alma Tutanağı”
düzenlend . “Ergenekon Örgütü” hakkında MIT’te b lg yoktu, Mehmet
Eymür’de vardı. Öyle k , bazı belgelerde “parmak z ” vardı. Örneğ n,
bunlardan b r “Fabr katör” belge-s yd . Bu sözde belge dd anameye
Ergenekon örgütünün belges olarak g rd . Oysa b l n r k , “Fabr katör”
kavramını Türk s yas term noloj s ne sokan k ş Mehmet Eymür’dü.
Anal z ve Sentez k taplarının bazı bölümler “Fabr katör” konusuna
ayrılmıştı. Keza konu mahkemeye taşınmış; Eymür, İstanbul 8.
Asl ye Hukuk Mahkemes kararıyla Doğu Per nçek ve Fer t llsever’e
20 b n TL tazm nat ödem şt . Ve sıkı durun, dd anamedek
“Fabr katör belges ” bu k k taptan derlenm şt !
Mehmet Eymür adı, dava duruşmalarında çok geçt . Sem h Tufan
Gülaltay’m 26 Aralık 2008 tar hl duruşmada söyled kler ne bakalım:
“1996 yılında MİT Kontrterör Da re Başkanlığı görev nde bulunan
Mehmet Eymür, Cemal Alparslan Ertuğ s ml b r şahısla bana haber
göndererek Ankara Yen mahalle’de (MIT’te) görüşme yapmak
stem şt r. G tt m, kend s yle 4-5 saat toplantıya katıldım. Konu yurt
dışında, Irak ve Sur ye har c nde b r ülkedek PKK kamplarıyla
lg l yd . Benden yardım sted . Y ne bu görüşmeden 2 ay sonra,
Doğu Anadolu’da b r sınır l nde y ne b r komşu ülkeyle lg l
Türk ye’ye gelm ş b rtakım zevatla lg l çalışma yapmamı sted . (…)
1996’da bu görüşmeler ve rt batlardan sonra Mehmet Eymür’ün
yardımcısı Duran Fırat Ankara Beyler Konağı Lokantası‘nda Mahmut
Yıldırım (Yeş l) le ben tanıştırdı. Masada o dönemde bakan olan b r
daha vardı. (…) (M. Eymür) Mahmut Yıldırım’a benle l şk s n
kesmes n söylem şt r. Son buluşmamız İstanbul’da Arnavutköy’de b r
restoranda olacaktı. (Mahmut Yıldırım) Ankara’dan yola çıktı. O
telefon kayıtları mutlaka devlet n st hbarat arş vler nde vardır. O
gece kayboldu. Ger ye dönüp baktığım zaman Mehmet Eymür’ü k m
deş fre etm şse şa bel şek lde ölmüştür. Mahmut Yıldırım’ın kardeş
Bahatt n Yıldırım 2000 yılında Ankara Cumhur yet Başsavcılığı‘na
d lekçe vererek Mehmet Eymür’den davacı olmuştur.”

12 Eylül 2002’de Ankara’da Akın B rdal su kastına adı karıştığı ç n


ceza alan Sem h Tufan Gülaltay, İstanbul’da k mya-ecza-cılık ş
yapan b r hold ng n özel b r ş ç n Mehmet Eymür tarafından
görevlend r lm ş, yapmadığı ç n aralan açılmıştı. Mehmet Eymür’ün
bu nedenle kend s n yok etmek ç n tezgâhlar kurduğuna nanıyordu.
K m doğru söylüyor, b lemem. B ld ğ m, Mehmet Eymür’ün b r dönem
yakın l şk de olduğu MİT ajanı Tarık Üm t’ n de tıpkı Mahmut Yıldırım
g b kayıp olup cesed n n bulunamadığıdır. Bu konuya b r v rgül
koyayım. Çünkü…17

Mehmet Eymür’e ler sayfalarda daha değ neceğ z. Mehmet


Eymür’ü yazsak, k tap sayfası yetmez. B rkaç sayfa önce, Avukat
Serdar Öztürk le lg l “İrt ca le Mücadele Planı” belges n n orj -
nal n n kend s nde olduğunu söyleyen “Bülent Türker” adlı şahsın
Mehmet Eymür’le l şk s de duruşma tutanaklarına yansıdı. Ded m
ya, hang s n yazayım.

Ama… Bu meselelere Tuncay Güney’le g rd k, artık toparlayalım.


Önce b r soru:

Tuncay Güney, Ergenekon davasında;

a) Sanık mı? b) Tanık mı? c) Müştek m ? d) Mağdur mu? e) H çb r


m?

Yanıt e şıkkı!.. Yoruma gerek var mı?

Ergenekon budur şte…

Sadece burada araya g r p bu soruşturmalar konusunda kafasında


hâlâ soru şaret olanlara b r- k örnek verey m ve noktayı koyayım
artık:

Tar h: 12 Mayıs 2001. Cemaatç Aks yon derg s , Tuncay Güney’de


bulunan “Ergenekon-Lob ” belges n yayınladı. Fakat: Aks yon
derg s ndek belgen n b r nc sayfasında “çok g zl ” kaydı vardı;
Tuncay Güney’de ele geç r len aynı belgede bu g zl l k bares
yoktu!18 Ergenekon dd anames ndek lg l belge üzer nde “çok g zl ”
notu vardı. Yan bu belge Tuncay Güney’de ele geç r len belge
değ ld ! Aks yon‘dak belgeyd !

Savcının belges 19 sayfa, Tuncay Güney’de ele geç r len belge se


13 sayfaydı. Aks yon’dak 19 sayfaydı!

İk belge arasında cümle farklılıkları vardı.

Yan : İk belge vardı! D yeceks n z k ; ne var bunda? Çok şey var!


Ergenekon soruşturmasında hep “belgeler” üzer nde oynandığı,
cümleler n, sözcükler n değ şt r ld ğ dd a ed ld . Bu nedenle
dd anamede “Tuncay Güney’den çıkan belge” den rken, Aks yon’un
haber yaptığı (k değ şt rd ğ de d yeb l r z) kullanılmıştı!
B tmed …

Farklılık sadece bu kadarla kalsa y …

Cemaat n yayın orgam Aks yon‘da yayımlanan belgede “örgütlenme


şeması”, “departmanlar” vardı. Tuncay Güney’dek belgede bunlar
yoktu!

Ergenekon belges , b r köşede, beş yıl ç nde kend n m gel şt rd ?!


B r ler ekleme m yaptı? Suç atmak ç n b r tert p m hazırlandı? Soru
çok ve aslında soruya yanıt Aks yon’da; “TSK bünyes nde faal yet
gösteren Ergenekon’a bağlı olarak” d ye cümleler var. Tuncay
Güney’dek belgede bu cümleler yok. Aks yon’dak 2., 3., 4. bölümler
Tuncay Güney’dek belgede bulunmuyor. Yan b r “g zl el” belgeye
laveler yapmıştı…

Öyle k …

Güya “Lob ” belges n Doğu Per nçek ve İşç Part s ’nden Adnan
Akfırat hazırlamıştı. Pek , metn hazırlarken örnek aldıkları örgütler
neyd : Mason k B lderberg örgütü, Alman Naz örgütlenmes , İng l z
st hbaratı, bazı Avrupa ülkeler n n s v l toplum örgütlenmeler , Doğu
kaynaklı bazı st hbarat ve s yasal örgütlenmeler.

Yahu…

Doğu Per nçek yaklaşık 50 yıldır s yaset yapıyor. Bu örgütler h ç


örnek alır mı? Had Marks, Len n, Mao desen z ÇEKA, GPU, GRU,
KGB, MGB, NKVD, NKGB, OGPU g b Rus /Sovyet st hbarat
örgütler n örnek göstersen z b r nebze nandırıcı olur; Masonlar,
B lderberg, Naz ler le Doğu Per nçek yan yana gel r m ? “S v l
toplumculuk” dey nce s n rler ayağa kalkan Doğu Per nçek, Avrupa
s v l toplum kuruluşlarını mı örnek alacak? Bu kadar cah ld “Lob ”
belges n hazırlayanlar! Bu pespaye, bayağı, nandırıcılıktan uzak
belgeler k mler n hazırladığı bell değ l m ? Bu karışıklık dd anameye
de yansımıştı.

Şöyle;
“Lob ” s ml dokümamn, dd anamen n 219. sayfasında Vel Küçük,
Doğu Per nçek, Erkut Ersoy, Muzaffer Tek n ve Oktay Yıldırım’dan
ele geç r ld ğ ; 1114. sayfasında se y ne aynı dokümanın Vel Küçük,
Mehmet Zeker ya Öztürk, Doğu Per nçek, Muzaffer Tek n, Sevg
Erenerol, Oktay Yıldırım ve Erkut Ersoy’dan ele geç r lm ş olduğu
yazılıydı! Hang s doğruydu? Vel Küçük’ün avukatı Tac ser Ülkü Ilıca,
aynı şek lde, “İdd anamen n 61., 64., 344. ve 1518. sayfalarında
belgen n Muzaffer Tek n, Sevg Erenerol, Oktay Yıldırım, Erkut Ersoy,
Doğu Per nçek ve Üm t Oğuztan’dan ele geç r ld ğ fade ed ld . Vel
Küçük yok, burada özell kle vurguluyorum, Lob s ml doküman ele
geç r len belgeler n yer aldığı zabıtta da çok nett r; Vel Küçük’ten ele
geç r lmem şt ; ev nde ele geç r lmem şt r; dd anamede öyle yazıyor
efend m, dd anamede öyle evet yanlış olduğunu vurguluyorum oysa
dd a makamının bu karmaşa çabasına rağmen ortada tek b r gerçek
vardır k müvekk l Vel Küçük Lob sm belgey hayatında h çb r
zaman görmem şt r” d yecekt .

Aynı belge Doğu Per nçek’te de bulunmamıştı.

Farklı sanıklardan elde ed len dokümanlardan hang s n n


“Ergenekon” belges olduğu da dd anameden anlaşılamadı. Bazı
sayfalarda belge, “Ergenekon Anal z Yen Yapılanma

Yönet m ve Gel şt rme Projes ” d ye s mlend r ld . Başka


sayfada se (örneğ n dd anamen n 54. sayfasında)
“Ergenekon’un Yen den Yapılandırılması Reorgan zes ”
den lm şt .

B tmed …

“Ergenekon” belges n n sanıklardan sadece Vel Küçük, Doğu


Per nçek ve Tuncay Güney’den elde ed ld ğ fade ed lm şt . Bununla
b rl kte y ne 64. sayfada bu sefer “Ergenekon” s ml belgen n Vel
Küçük, Doğu Per nçek, Üm t Oğuztan, Tuncay Güney, Adnan Akfırat,
Zeker ya öztürk’ten elde ed ld ğ bel rt lm ş ve şöyle devam etm ş
dd a makamı:

Sonuç olarak sadece ele geç r len örgütsel dokümanlar,


Vel Küçük, Doğu Per nçek, Adnan Akfırat, Fer t îlsever, Üm t

Oğuztan, Tuncay Güney, Mehmet Zeker ya Öztürk, Muzaffer

Tek n, Oktay Yıldırım, Erkut Ersoy ve Sevg Erenerol…

Söyler m s n z bu nasıl b r c dd yets zl kt r k , örgütün temel dokümanı


olarak n telend r len belgeler n k m n el nde olduğu konusunda b le
net b lg yoktu.

Bu konuya y ne değ neceğ z. B raz tebessüm edel m: İşadamı S nan


Aygün’e gözaltında “Lob ” belges n sordular. O da “Lob ”y , Rotary
g b b r demek, vakıf sanıyordu. “Böyle b r kuruluştan ben ve eş m
herhang b r plaket almadık. Davet dah almadım!”

Ne d yeb l r z k ş md ? İnsanları nasıl, neyle rt batlı göster yorlardı!


Şaşkındılar haklı olarak.

Konu konuyu açıyor. Sıkıldınız mı? Kafanız karıştı mı? Sabred n


lütfen. B rkaç sayfa sonra İstanbul Emn yet Müdürlüğü nezaret ndek
üçüncü günüme döner z; ama ş md y ne s ms z hbarla başlayan
operasyonlara devam edel m. Hatırladınız, değ l m ; Avukatım Haşan
Fehm Dem r’le hbarları konuşurken araya Tuncay Güney ve
Mehmet Eymür konusu g rm şt . Eks k kalmasın…

İhbar meseles ne devam edel m.

Meslektaşlarım, gazetec ler de bu “ hbar” furyasından nas pler n


aldı…

Aydınlık derg s Genel Yayın Yönetmen Den z Yıldırım ve Ulusal


Kanal İst hbarat Şef Ufuk Akkaya 18 Ek m 2009’da

Başbakan Recep Tayy p Erdoğan le KKTC Başkanı Mehmet Al


Talat arasında geçen telefon görüşmes n n kaydını yayınladılar. “Ne
var bunda, yandaş medya her fırsatta yayınlıyor” d yeb l rs n z. Ama
onlar yandaş; Türk ye’de artık k hukuk var. İşte spatı… Aynı günün
akşamı… Saat 18.00 sulan.
İstanbul Emn yet Müdürlüğü‘ne b r hbar e-postası gönder ld .

Bugün Aydınlık derg s manşet nde bahsed len başbakanın


görüşmes Ümran ye sanığı10 Levent Ersöz’ün arş v nded r. Bu
arş vde başbakan ve çok sayıda AKP’l bakana a t ses kayıtlan yer
almaktadır. Bu arş v şu anda Aydınlık derg s nded r.

İhban k m n yaptığı h ç araştırılmadı. Sadece sm bell yd : Rıza


Yıldırım. Ve kuşkusuz sahte b r s md . Emn yet hba-n (üstel k
günlerden pazardı) hemen savcılığa gönderd . Pol s Aydınlık’ı ve
Ulusal Kanal’ı bastı. Her k gazetec gözaltına alınıp tutuklandı.11 Ne
lg nç değ l m ?

Hang ses kaydı haberd , hang s suç? Erdoğan’ın telefon kaydını


yayınlamak suç; gazetec ler n, aydınların, askerler n ve d ğerler n n
telefonunu, v deosunu yayınlamak suç değ ld !

Bu anekdotu yazmalıyım:

Ergenekon operasyonlarının “ çer ğ ne” göre, s ms z hbar


sah pler n n k ml kler de duruma uygun oluyordu. Örneğ n…

Fuhuş operasyonunun başlamasına neden olan e-posta hbarı 15


Temmuz 2009’da İstanbul pol s ne geld : “Uyuşturucu ve borç
batağına düşmüş b r den z subayıyım…”!

D yel m k , Genelkurmay esk Başkam H lm Özkök aleyh nde b r


hbar gelse, hbara kuşkusuz şöyle yazacaktı: “Namazında n yazında
b r subayım…”

Görünen o k , mesele zıvanadan çıkmışta; nasıl olsa k mseden ses


çıkmıyordu.

İhbarlardan bıktınız değ l m ? Ama Ergenekon sürec n anlamak ç n


bunlan b lmek şart. Örneğ n…

Adı Em n Ş r n.
Gazetec Nazlı Ilıcak’ın esk eş yd .

Kasım 2002’de AKP’den m lletvek l seç ld . Ancak b r süre sonra


part s n eleşt rmeye başladı. Tam o günlerde İstanbul Cumhur yet
Savcılığı‘na s ms z, mzasız b r hbar mektubu gönder ld . Mektubun
ek nde bazı fotoğraflar da vardı.

B r fotoğraf kares nde, Em n Ş r n; Fethullah Gülen, Refah Part s ,


AKP vs. hakkında k taplar yazan Ergün Poyraz’la pastanede
otururken görülüyordu. Fotoğrafların önem yoktu, ama mektuptak
dd a nanılmazdı:

“Danıştay Su kastı‘nı Em n Ş r n planladı!”

Üstel k, “Ergenekon-Lob ” belges ne göre Em n Ş r n örgütün başıydı!


Eh öyle olunca, 18 Ağustos 2007 tar h nde Em n Ş r n gözaltına
alındı. M lletvek ll ğ düşel daha b r ay b le olmamıştı.
Dokunulmazlığının kalkması beklen yordu demek k .

Em n Ş r n sorgulandı, tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı.


O da hemen kâğıdı kalem alıp Başbakan Erdoğan’a mektup yazdı:

Sayın Başbakan,

Ben y tanırsınız; hukuk ve demokras ye verd ğ m önem de


herkesten fazla s z n b lmen z gerek r. B r s veya b r ler arş vl ,
profesyonel b r şek lde ft ralarla bana kastett . Lütfen bu konuyu
ortaya çıkartmayı b r şeref meseles hal ne get r n. Arz eder m.

Em n Ş r n ş md b lmez m , ft ralar atölyes n n en büyük savunucusu


esk eş Nazlı Ilıcak.

B z hbar mektuplarına devam edel m…

K mler hbar ed lmed k :

Tar h: 4 Ocak 2010.


Hâk mler ve Savcılar Yüksek Kurulu’na (HSYK) ve Adalet Bakanlığı
Ceza İşler Genel Müdürlüğü‘ne, Ergenekon davasına bakan ve b r
çok tutuklu ç n tahl ye kararı steyen 13. Ağır Ceza Mahkemes
Başkanı Hâk m Koksal Şengün’ü hedef alan k sayfalık b r hbar
mektubu gönder ld . Zarfın üzer nde Ergenekon sanığı “Üm t Sayın”
yazıyordu. İhbar mektupları, Ergenekon davasına bakan hâk m ve
savcılarla lg l ş kâyetler ncelemek üzere görevlend r len Adalet
Bakanlığı müfett şler ne let ld .

İhbar mektuplarında Hâk m Koksal Şengün’ün b rtakım toplantılara


katıldığı ma ed l yordu. Şengün’ün, İşç Part s ’yle

b rl kte hareket ett ğ dd ası vardı.

Müfett şler, 22 Mart günü Beş ktaş Adl yes ’nde, mektupları yazdığı
dd a ed len Ergenekon sanığı Doç. Dr. Üm t Saym’ın fades n aldı.
İhbar mektupları, b lg sayarda yazılmış ve yazıdan çıktı alınarak
gönder lm şt . HSYK’ya gönder len zarfın üzer ndek damgadan,
mektupların Ankara’dan postaya ver ld ğ anlaşılıyordu. Üm t Sayın,
müfett şlere verd ğ fadede şöyle ded :

“Cezaev nde tutuklu bulunduğum sırada h ç Ankara’ya g tmed m.

“Cezaev nde yazıcı kullanma mkânım yoktu. Bu hususta k mseden


taleb m de olmadı.

“Zarfın üzer ne ‘Üm t Sayın’ yazılmıştı. Ben m nüfustak sm m Hab p


Üm t Sayın’dır. Bunu tam olarak kullanırım.

“D lekçelerde mahkeme başkam le lg l olarak ler sürülen dd alann


h çb r s ne katılmıyorum. Bu dd aların yalan ve ft ra olduğuna
nanıyorum.”

Üm t Sayın, yaptığı açıklamada, mektupların altındak mzanın da


kend mzasına h ç benzemed ğ n söyled .

Eee…
O halde bu hbar mektubunu k m gönderm şt ? Acaba… Üm t Sayın
“ t rafçı” olup g zl tanıklığa “terf ” etm şt . İhbar mektubu, “nasıl olsa
t rafçı oldu, sorun olmaz” d ye m onun adına kaleme alınmıştı?
B r ler , sürekl p s b r tezgâh düzenlemekten h ç m bıkmıyordu? Her
sefer nde eller ne yüzler ne bulaştırmalarına rağmen bu
fütursuzluklarının sebeb neyd ? K m koruyup kolluyordu bunları?

Ergenekon davasına bakan 13. Ağır Ceza Mahkemes Başkanı


Hâk m Koksal Şengün hep hedeftek hukukçu oldu:

Tar h 1 Haz ran 2010…

Ergenekon davasında 10’u aşkın müvekk l bulunan Avukat Mehmet


Ceng z, Avukat Al Had Emre, Avukat Tülay Bekâr, Avukat
Kudbedd n Kayı, “Ergenekon davasının yönlend rd kler , etk led kler ”
gerekçes yle tutuklandı! Avukatlar davayı yönlend rmekle suçlandı!
Gerekçe ne kadar absürd se, tutuklama yöntem de o kadar
yasalara aykırıydı. Avukatların meslek görevler n n crası sırasında
şled ğ suçtan soruşturulab lmes ç n Adalet Bakanlığı‘ndan z n
alınması gerek yordu. Tab k alınmamıştı. Pek … Avukatlann
tutuklanmasına ne sebep olmuştu:

24 Şubat 2010 günü 155 pol s hattına gelen b r hbardı. Bu hbara


l şk n belge, avukatların tüm stekler ne rağmen nedense h ç
göster lmed .

İdd a muhtel ft . Hedefte 13. Ağır Ceza Mahkemes Başkam


Koksal Şengün vardı. Ortada b r özel hayat mağdur yet vardı.
Bacak arasıyla uğraşmaktan h ç vazgeçmeyeceklerd . Koksal
Şengün, “bazı avukatların aşk tuzağı kurarak kend s n
etk lemeye çalıştığı” yönündek hbara sert yamt verd . 8
Haz ran 2010’da basın toplantısı düzenled ve şöyle konuştu:

“Ben mle lg l b r d nleme kararı yok. Bu telefon konuşmalarına


ben m adım düştüğünde bana b ld r lmel yd . Bu çok ayıp. Bu hukuk
böyle g tmez. Güven kalmadı. Kurt ç m zde aslında, dışarıda değ l.
Aslında böyle yapılarak soruşturma yönlend r l yor. Basına serv s
yapan bell gruplar var. Yargıya bu kadar karışmak h ç k msen n ş ne
yaramaz.”

Ergenekon davasına bakan Hâk m Şengün’ün nasıl b r baskı altında


olduğunu düşüneb l yor musunuz?

HSYK Başkanvek l Kad r Özbek, 9 Haz ran günü Cumhur yet


gazetes ne verd ğ röportajda şunlan söyled :

“Koksal Şengün Bey bugün Türk ye’de, Türk ye’n n k myasını bozan,
adeta b tmek tükenmek b lmeyen öneml b r davaya (Ergenekon)
bakan mahkeme heyet n n başkanı. Son derece güz de b r
hâk m m z. Eğer bu k ş feryatlarda bulunuyorsa üzer nde durulması
gereken noktaların son derece yoğun ve öneml olduğu ortaya
çıkıyor. Eğer b r mahkeme başkanı bağımsızlığını etk leyecek
b ç mde s yas etk h ssed yorsa artık bu noktadan t baren o davayla
lg l k ş ler n s yas b r duruş serg led ğ ; o davanın üzer nde s yas
bulutların düştüğü anlamına gel r.”

İhbarın hedef bell yd : 2-1 mahkemes n 3-0 yapmak!.. Şengün


b rçok sanığın tahl yes n st yordu ve bu nedenle mahkemeye “2-1
mahkemes ” den l yordu. Savcı Zeker ya Öz, Şengün’ü, Adalet esk
Bakanı Seyf Oktay’la telefonda görüştüğü ç n Adalet Bakanlığı‘na
ş kâyet ett . Şengün’ün, telefonlarını k m, n ye d nl yordu, bell değ l
m yd ? Sonuçta amaçlarına ulaştılar, hâk m Şengün mahkeme
başkanlığından alınıp Bolu’ya atandı!.. D ğer sanıklar hakkında dava
açıldı, heps yargılanıyor.

İhbar konusunda son örneğ ver p noktayı koyalım artık;


yoruldunuz… Bıktınız…

Poyrazköy dd anames nde de k hbar mektubu var. B r nc s : 1999


numaralı 23 Şubat 2009 günü saat 23.22’de “Hüsey n Vatansever”
sm yle; İk nc s de 3866 numaralı 16 N san 2009’da “Lütfü Dem r”
sm yle saat 20.45’te gönder len hbar. B r nc hbar mektubunda
özetle şöyle den l yordu:
“Sayın yetk l ler, hatırlayacağınız üzere bundan yaklaşık 20-25 gün
önce Beykoz’da ormanlık alan çer s nde yüklü m ktarda patlayıcı
bulunmuştu. Patlayıcıları Ercan K reçtepe veya Turhan Ecev t’ n
akrabası le götürdüler, ama vatandaşlar bunları görünce kaçmışlar
ve patlayıcıları ormanda kalmış.

Bunlar Ergenekon’a bağlı hareket eder ve bu şahıslardan


cezaev nde bulunan Levent Göktaş sorumludur. Lütfen k msen n
canı yanmadan harekete geç n.”

Levent Göktaş’ı da anımsadınız mı, şu ünlü 51 no’lu DVD’n n


“sah b ”! Devam edel m:

Emn yet bu hbar mektubunun altına; “154 no’lu hbarla aynı” notu
düştü. Emn yet n notundan da anlaşıldı k , konuyla lg l daha önce de
hbar mektubu gelm şt . Bu mektup nerede? Neden dava dosyasına
g rmed ? Yanıtı yok. Bu tuhaflıklara alışın artık!

Fakat 16 N san 2009’da gelen k nc hbar mektubu, emn yet ve


savcıları harekete geç rd . Bunu 21 N san’da Poyrazköy’de kazıların
başlamasından anlıyoruz. Bu k nc hbardak şu fade d kkat
çek c yd :

“S zlere daha önce eylem yapmak ç n Levent Göktaş‘tan em r


bekleyen şahıslardan bahsetm şt m. Levent Göktaş’ın serbest
bırakılmaması durumunda Ergenekon savcılarına yönel k büyük b r
eylem yapacaklarını söylüyorlar.”

Emn yet, bu sözcükler n altını ç zd . İhbarcı devam ett :

“Bu eylem ç n eller nde bulunan patlayıcı ve s lahları Bedrett n


Dalan’a a t araz ye gömdüler. Bu malzemelerden Dalan’ın da haber
var. Bunlar malzemeler Beykoz’da bulunan Kurs Sualtı
Komutanlığı‘nın arka tarafında bulunan köpek kulübeler ve su
deposundan den z n aks st kamet ne, tepeye doğru g den pat ka
yolun etrafına gömdüler. Lütfen en kısa sürede harekete geç n yoksa
çok geç olab l r.”
Burada araya g r p sözü hbarda adı geçen Yarbay Turhan

Ecev t’ n duruşmadak sözler ne bırakmak st yorum. (14


Temmuz 2009) Çünkü…

Yarbay Ecev t tutuklanmadan önce, NATO’da Amer kalılar dah l,


b rçok ülke asker ne ders veren başarılı SAT’çı b r komutandı. Yarbay
Ecev t savunmasında, hakkındak hbar mektuplarının, tam da SAT
Grup Komutanlığı‘nın kend s ne tekl f ed ld ğ dönemde başladığını
söyled . Yarbay Ecev t, Den z Kuvvetler ç nde b r tasf ye hareket
başlatıldığını bel rterek hbar mektuplarının ortak özell ğ olduğunu
açıkladı:

- İft ralara hedef olan şahıslar, tasf ye ed lmes stenen k ş lerd r.

- Çok ayrıntılı b lg lere sah p olduğu gözlenen hbara, h çb r olayda,


olayın gerçekleşt ğ tar h yazamamaktadır. Çünkü yazılacak
herhang b r tar hte hedef seç len k ş ler n nerede olab leceğ
konusunda b r b lg s yoktur.

- İhbarcı her şeye bu kadar hâk mken, h çb r olayda suçüstü


yapılmasını sağlayamamıştır. Çünkü hbarın yapılab lmes ç n
tuzağın kurulması gerekmekted r.

- Farklı sanal k ş ler n farklı k ş ler hakkında gönderd kler hbar


mektuplarında kel mes kel mes ne benzerl kler bulunmaktadır.

- İhbarcı farklı bölgelerde görev yapan k ş ler n, örgüte yönel k


dokümanlarım g zled kler yer b lmekted r; oysa dd a makamı
örgütün hücre t p olduğunu dd a etmekted r. İhbarcı, örgütün l der
dah olsa bu kadar ayrıntılı b lg ye sah p olamaz.

- İhbarcı ya SAT’ları tanımıyor ya da kend s n gel şt remem ş b r


SAT’tır. B zle bağdaşmayacak saçmalıklarla dolu tuzaklar kurmakta
ve hbar mektupları yollamaktadır. (14 Temmuz 2009)

İhbarcı, gömünün olduğu yer “Beykoz’da bulunan Kurs Sualtı


Komutanlığı” d ye tar f ed yordu. Bakın ABD kr ptosunda adı
“Avrasyacı” olarak geçen ve samk yapılan Koram ral Feyyaz Öğütçü
bu durumu duruşmada nasıl anlattı:

“Den z Kuvvetler Komutanlığı kuruluşunda ‘Kurs Sualtı Komutanlığı’


s ml b r b rl k yoktur. Bu b rl k ‘SAT Kurs Komutanlığı’ olab l r.
İhbarda bel rt l ğ g b o da Beykoz’da konuşludur. O halde emn yet
mensupları Beykoz’a g decekler ne n ç n doğrudan kuş uçuşu
yaklaşık 6 km mesafede bulunan Keç l k bölges ne g tm şlerd r?
Aynca, Keç l k bölges nde tar fe uygun k ayrı bölge olmasına,
emn yet mensuplarına tar fe göre başka noktalan aramalan gerekt ğ
b ld r lmes ne rağmen, ‘burası değ l’ d yerek vad ç ne g tmeler , o
gün aramalara katılan SAT personel n n fade ett ğ g b , lk k noktayı
d rekt ş mak nes yle kazmaları; emn yet mensuplannm müh mmatın
gömüldüğü yerler b ld kler n n açık gösterges olarak
değerlend r lmekted r.”

Ne tesadüf benzer kuşku Ankara Z r Vad s kazılarında da


yaşanmışta.12

Pol sler, hbarcının tar f ne uygun b r krok yle Poyrazköy’de arama


yaptılar. Oysa duruşmada pol sler böyle b r krok olmadığını
söyled ler. Fakat aramaya eşl k etmek ç n görev alan SAT personel ,
bu krok y pol s n el nde gördüğünü mahkemede açıkladı. Söz
konusu krok dava dosyasında yoktu, ama 11 Kasım 2009’da Taraf
gazetes nde ve Mehmet Baransu’nun Karargâh s ml k tabının 226.
sayfasında yer alıyordu! Y ne şa bel b r durum söz konusuydu ve
ortada y ne Tara/haber vardı. Feyyaz Öğütçü mahkemeye k soru
sordu:

“Aramalara nezaret eden ve yönlend ren başkom ser bahse konu


krok y nereden almıştır? Aramalara nezaret eden başkom ser
dışında h çb r yerde görülmeyen, bulunmayan bahse konu krok y
Taraf gazetes ne k m serv s etm şt r?”

Ergenekon soruşturması başladığında yayın hayatına g ren Taraf


gazetes n n başında VVash ngton’dan gelen Yasem n Çongar vardı.
ABD kr ptolarında ordu, bürokras , yargı g b medya da hedeft . Yen
medya oluşturulması sten yordu. Taraf medya tar h nde öneml b r
yer tutacak kuşkusuz; nasıl haber yapılmayacağının ya da basının
nasıl kullanıldığının örneğ olarak…

İs ms z hbarla başlayan operasyonlar bu kadarla sınırlı değ l ama


artık uzatmayacağım. Pek “bu şler ” k m organ ze ed yordu; yan
tert pç ler k md ?

Ergenekon soruşturması başlamadan önce görev nden alınan


Emn yet İst hbarat Da re esk Başkam Sabr Uzun bu konuda
kamuoyuna b r “açıklama” yaptı:

“Bence bu çalışmalar b r k ş n n ürünü falan değ l. Bütün bunlan


toplayan ve yazan gen ş b r ek p var. Bence hbarcı subay falan yok.
B r oluşum var, bu oluşum, son günlerde subay k ml ğ ne bürünürek,
Ergenekon soruşturmasıyla lg l hab re mektuplar yazıyor. Her
nedense kend s ortaya çıkmıyor. Çok da vatanperver görünüyor.
Tüm Türk ye’y peş nden koşturuyor.” (20 Kasım 2009, Habertürk)

Artık dönel m nezaret günler ne…

Avukat Haşan Fehm Dem r’le emn yettek avukat odasındak


sohbet m z pol sler böldü. Cep telefonlarımdak kayıtlı numaralann
ve SMS dökümler n n çıkarılması sırasında bulunmam ç n b r odaya
götürüldüm.

Küçücük b r oda; üç b lg sayar ve duvara dayalı dolaplar vardı.


Dolabın b r n n üstünde dosyalar arasında kırmızı b r balığın
bulunduğu akvaryum d kkat m çekt . Güzel b r öykü konusu olab l r…

Köşede oturan görevl n n önünde cep telefonlarımı görünce “esk b r


dostu” görmüş g b oldum. İnsanın cep telefonlarıyla nasıl b r
duygusal l şk kurduğunu lk orada anladım. Neler paylaşılmıştı o
telefonlarla…

Odaya g r nce b r pol s b lg sayardan, sözler n Vedat Türkal ’n n,


1944’te Akşeh r Cezaev ’nde yazdığı, Onur Akm’ın söyled ğ “Bekle
B z İstanbul” şarkısını çaldı!
Salkım salkım tan yellen est ğ nde Mav pat skaları yırtan gem ler nle
Uzaktan sen düşünürüm İstanbul…

Boşuna çek lmed bunca acılar Bekle b z

Büyük ve sak n Süleyman ye’nle bekle Parklarınla köprüler nle


kuleler nle meydanlarınla…

Bekle o günler gels n İstanbul bekle sen b ze layıksın Türkal ’n n


Tevf k F kret’e adadığı bu” İstanbul” ş r n n öykü-

sünü pol s memurları b l r m ? Sanmam. 1970 yılına kadar g zl ce


elden ele dolaştırılarak okunurdu. Ş r n Vedat Türkal ’ye a t olduğu
ancak 1970 yılında açıklandı! Vedat Türkal ler’ n geçt ğ Emn yet
kor dorlarından, hücreler nden, odalarından ş md b z geç yorduk.
Sebep aynıydı; düşünce hâlâ suçtu. Uygulamada farklılık vardı
sadece. Sanırsınız b r sol örgüt merkez ndey m; Che’n n hayatım
okuyorum, devr mc ler n çok sevd ğ marş g b b r türkü d nl yorum!

Pol sler sank kend ler n “başka” göstermek ç n çabalayıp


duruyorlardı. Gazetec H kmet Ç çek’e de Ahmet Kaya d nletm şlerd .

B r de çaylar gelmes n m ?

Madem küçücük odada sam m b r hava doğdu… Teğmen Mehmet


Al Çeleb ’n n telefon f hr st nde neden öyles ne vah m “hata”
yapıldığını sordum. Serde gazetec l k var…

Çok abartıldığını, b lg sayann bu tür hatalar yapab leceğ n söyled ler.


Ne kadar rahatlar bu açıklamayı yaparken. Bu genç pol sler n,
nsanların yıllardır cezaevler nde hang zorluklarla yaşam savaşı
verd kler konusunda h ç m h ç b lg ler yoktu. “B lg sayar hata
yapmış.” O kadar…

Oysa…

Teğmen Mehmet Al Çeleb ’n n Ergenekon davasında tutuklu


yargılanmasının en öneml del ller nden b r cep telefonunda çıkan o
s mler değ l m yd ? Telefondak s mler, teğmen n d nc H zbul Tahr r
terör örgütüyle l şk s ne kanıt göster lm yor muydu?

İstanbul Emn yet Müdürlüğü, Teğmen Mehmet Al Çeleb ’n n


telefonuna “sehven” yükleme yapılmasıyla lg l olarak, 26 Ocak 2011
günü yaptığı açıklamada, “Sanık Mehmet Al Çeleb ’n n H zbul Tahr r
terör örgütüyle rt batı, basında yer alan dd alarda olduğu g b ,
Mahmut Oğuz Kazancı‘mn telefon rehber ndek kayıtların sanık
Çeleb ’n n telefonunda da bulunmasına dayandırılmamış; bu konu
sanık aleyh ne sonuç doğuracak b ç mde adl şlemler n h çb r
aşamasında değerlend r lmem şt r” ded .

Gerçek öyle değ ld .

Teğmen Çeleb ’n n avukatları Celal Ülgen, Hüsey n Ersöz ve Serkan


Günel, TEM Şube Müdürlüğü‘nde görevl olan pol s memurları
hakkında soruşturma başlatılmasını ve kamu davası açılmasını
sted ler. Avukatlar Emn yet Müdürlüğü‘nde yaşanan “sehven
yükleme” şlem yle lg l şu soruları yöneltt ler:

1) Emn yet Müdürlüğü, 19 Eylül 2008 geces 23.52’dek söz

konusu 2 dak ka açık kalma şlem n n tekn k nceleme ç n yapıldığını


bel rtmes ne rağmen, müvekk l n telefon ncelemes ne a t
tutanaklarda sayfanın alt kısmında yer alan tar h ve saat n 20 Eylül
2008, 04.45 olmasını ve ncelemen n b t ş nde tutulan tutanakta 20
Eylül 2008, 05:10 tar h ve saat n n yer almasını nasıl açıklamaktadır?
Aynca söz konusu ncelemen n yapıldığı saatlerde telefonun HTS
raporlanna göre herhang br s nyal vermemes nasıl
açıklanab lecekt r?

2) Müvekk l n telefonuna yüklemen n “sehven” yapıldığı dd a


ed lmekted r. Söz konusu olan b l rk ş raporundak s m kart
çözümler ne ekleme yan l ste dökümler ne ekleme olsa d bu belk
anlayışla karşılanab l rd . Ancak 15 Aralık 2010 tar hl b l rk ş
raporunun 4. sayfasındak müvekk l n telefonuna a t görüntülerde
açıkça görülmekted r k söz konusu yabana kayıtlar müvekk l n
telefonuna yüklenm ş ve bu nedenle çer s nde de gözükmekted r. Bu
duruma karşı Emn yet Müdürlüğü‘nün b r açıklaması var mıdır?

3) Bu “sehven” yükleme kaç k ş tarafından yapılmıştır? Kaç k ş bu


yüklemen n farkında ve suçu b ld rmeme suçunu şlem şt r? Bu
sehven uygulamanın varlığı k ş özgürlüğünü lg lend ren b r olayda
neden 2,5 sene g zlenm ş, konu kamuoyuna mal olduktan sonra b r
açıklama gereğ h ssed lm şt r?

Bu şek lde “yanlışlıklar” kaç k ş ye daha yapılmıştır?

Ne d yordu emn yet: “Bu sehvene konu olan olayla lg l adl şlem
yapılmamıştır.” Genç Teğmen Mehmet Al Çeleb ’n n duruşmalarda
nasıl sorulara maruz kalıp, nasıl yanıtlar verd ğ n İstanbul Emn yet
b lm yor muydu? Duruşmalardan örnek verey m:

Üye Hâk m Haşan Hüsey n Özese: Y ne bu aynı telefonun


dökümünde telefon f hr st nde, bazı matbaaların sm geç yor: İlhan
Bey, Vak t Matbaa ned r bu, n ç n kayded ld ?

Sanık Mehmet Al Çeleb : İşte onlarda b raz önce arz ett ğ m


hususlarla lg l efend m ben b lm yorum bunu. Yan benden önce
kullananın kayıtları da çıkmış, nasıl olduğunu anlamadım, ama
onlarla alakam yok ben o f hr st açayım.

Özese: Başka matbaa s mler de var.

Çeleb : Yok onlarla b r lg m yok, demek k benden önce kullanan b r


matbaaaymış d ye yorumlayab l r z.

Özese: Matbaa Yas n veya Yeş l, Erkan Matbaa, M ll Gazete’de d ye


b r kaydınız var.

Çeleb : Çoğunu tanımıyorum yan , yok h ç alakam yoktur.

Özese: Pek s z telefonu devraldığında bunları s lmed n z m ? Çeleb :


Ben mk nde gözükmüyordu efend m, yan gözükmüyor onlar. Ama
sonradan f hr ste d kkat ett ğ mde baktığımda bana a t olmayan
numaraları gördüm, orada nasıl b r tekn k b r konu gal ba bu bunu
danışmamız gerek yor.

Özese: Yan bu Nok a 66 70 no’lu telefonun çözümünü yapmıştır


bunlar çıkıyor.

Çeleb : Evet, ben m hattımda değ l o gal ba telefon hafızasında,


ben m hattımda gözükmüyor onlar yan takar bakarsanız, eğer varsa
telefon burada olması lazım onlar gözükmez, o telefon da burada
olması lazım bakılab l r. (30 Eylül 2010/ Celse No: 84)

B r d ğer duruşmada se y ne telefon f hr st yle lg l sorular yönelt ld :

Üye Hâk m Sedat Sam Haşıloğlu: Ş md s z n bugünkü duruşmaya


başlarken b r açıklamanız oldu. Telefon rehber n burada dökümü de
var telefon rehber ndek bazı d kkat çeken kayıtların açıklamasını
yaptınız ve burada da anlaşılıyor k bu telefon c haz olarak ben m
sonradan aldığım b r c hazdır.

Sanık Mehmet Al Çeleb : Ab mden aldığım evet.

Haşıloğlu: Ah n zden aldığınızı söyled n z, ab n z n Süleyman


Solmaz’la, Mahmut Oğuz Kazancı‘yla b r tanışıklığı, rt batı var
mıdır?

Çeleb : Hayır, hayır efend m.

Haşıloğlu: Ve rt batı yoktur.

Çeleb : Kes nl kle yoktur. Arz etm şt m bakınız, eş m yazıyor burada,


eş m, ben evl değ l m! (4 Ek m 2010/Celse No: 8Ö)13

Telefon f hr st n n “sehven” m yoksa -İstanbul Barosu Başkanı Üm t


Kocasakal’ın fades yle- “zevklen” m olduğu bakalım ne zaman
ortaya çıkacak? D yeb l rs n z k , hata nsana mahsustur. Evet tek b r
“sehven” olsa haklısınız. Ama öyle değ l… B r nc Ergenekon
dd anames sayfa 63:
“Hem Ergenekon dokümanı hem de Devlet n Yen den

Yapılanması dokümanında ayrılan ve hanet eden örgüt


üyeler n n öldürüleceğ hususu bulunmaktadır.”

Oysa… Belgede böyle b r cümle yok!

Duruşmalarda savcılar cümleler n sehven g rd ğ n söyled ler!

İşç Part s Genel Merkez ’nde, arama tutanağında olmamasına


rağmen CD’n n, beş satırlık elyazılı b r notla dava dosyasına
konduğunu ve yapılanın “sehven” d ye açıklandığını yazdım.

B r nc Ergenekon davasının 93 no’lu klasöründe, şüphel olarak


şlem gören Eng n Zorba adlı b r şahıs le sanıklardan Kemal
Ker nçs z’ n konuşmasına l şk n b r telefon tapes bulunuyor. Avukat
Gönül Ker nçs z’ n, müvekk l n n, adı geçen şahsı tanımadığı ve
böyle b r konuşma olmadığı savunmasına aylar sonra emn yetten
yanıt geld : “Böyle b r görüşme yoktur, sehven yazılmıştır!” Keza
Ker nçs z Mustafa Dönmez’le de tanışmıyordu ve telefon görüşmes
yoktu; o da sehven yazılmıştı.

Ergenekon davasının 3 Mart 2009’da yapılan duruşmasında söz alan


Kemal Ker nçs z, savcıların 9 Mayıs 2008 tar hl MİT yazısını tahr f
ederek dosyaya koyduklarını açıkladı. Tahr fat, Ker nçs z’ n söz
konusu yazıdak tesp tler ne karşı açtığı davaya, MIT’ n verd ğ cevap
d lekçes yle ortaya çıktı. MIT’ n cevap d lekçes nde şöyle den l yordu:

Dava d lekçes nde, dava konusu yazıda geçmeyen bazı bareler,


sank dava konusu yazıda varmış g b göster lerek mahkeme
yanıltılmaya çalışılmıştır.

İdd anamen n 50. sayfasında yer alan beyanların kend ne a t


olmadığını açıklayan MİT, bu beyanların davaya konu olamayacağım
bel rterek, doğrudan 9 Mayıs 2008 tar hl yazısının d kkate alınmasını
sted . Söz konusu MİT yazısı le dd anamede yazıdan alındığı ler
sürülen bölümler arasındak bazı farklar şöy leyd :
İdd aname, sayfa 50, k nc paragraf: “Ergenekon s ml b r yapılanma
hakkmdak bazı b lg ler tesp t ed lm şt r.”

MİT yazısı, sayfa 3, k nc paragraf: “Basında ‘Ergenekon’ adıyla yer


ver len dd a n tel ğ ndek haberle paralel b lg ler tesp t ed lm şt r.”

İdd aname, sayfa 50, dördüncü paragraf: “Ancak dd a n tel ğ ndek


bu b lg ler n b rb r nden müstak l değ ş k kanallardan gelmes ve
b rb r n büyük ölçüde tey t eder olması, olaya ded kodu ç zg s n n
ötes nde b r anlam kazandırmakta ve

yönlend r lm ş organ ze b r faal yet n şaretler n taşımaktadır.”

MİT yazısı, sayfa 3, k nc paragraf: “Bu çerçevedek b lg ler n


müsteşarlığımıza farklı kanallardan gelmes ve b rb rler n büyük
ölçüde tey t eder olması neden yle…”

Devam edey m:

Aym dava dosyasının ekler nde yer alan 131 no’lu CD’de, Kemal
Ker nçs z’ n, Berl n’de Doğu Per nçek ve Vural Savaş‘la b rl kte
“fotoğraf çekt rmes n n” sırrı da emn yetten gelen yazıyla anlaşıldı:
Fotoğraftak k ş Kemal Alemdaroğlu’ydu! Kayıtlara “sehven”
Ker nçs z olarak yazılmıştı.

İk rektör; Prof. Dr. Kemal Alemdaroğlu le Prof. Dr. Rıza Fer t Bemay
arasındak yılbaşı ve bayram kutlamaları dah dosyaya “suç del l ”
olarak kondu. Ancak burada da “sehven” hata yapıldığı emn yet n
cevap yazısından anlaşıldı. Kutlama mesajı “Ker nçs z’ n
b lg sayarında bulundu” d ye kayıtlara geçm şt .

Gölcük’te Donanma Komutanlığı‘m hedef alan “şantaj ve asker


casusluk” den len operasyonda, sanıklardan Emekl Albay İbrah m
Sezer’ n telefon görüşmeler n n dökümünde “Rus ajanı” olarak
tanıtılan “V ka” adlı b r kadının adı çıktı. Sezer’ n avukatlan pol sler
hakkında suç duyurusunda bulununca, Organ ze Suçlarla Mücadele
Şube Müdürü Nazm Ardıç, tutanaklardak hatanın “sehven”
yapıldığım açıkladı: Görüşmede ne kadm kel mes ne de V ka sm
vardı!

Bu sehven olayı da dudak uçuklatıcıydı:

Ümran ye’de bulunan 27 bombayla başlayan ve devam eden


soruşturmada lg nç b r durum vardı: G zl l k kararı!

Savcı Zeker ya Öz 15 Haz ran 2007 tar h ve sayı: 2007/1536 sayılı


yazı le İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemes ’ne başvurdu ve dava
dosyası ç n kısıtlama karan sted . Gerekçes şuydu: “Bazı fade
tutanaklarında, yakalanmayan şüphel ler n k ml kler , örgüte a t
s lahların saklandığı yerler yazılıdır. İlet ş m tesp t tutanaklarında
b rçok örgüt mensubunun adı geçmekted r. D ğer belgeler de benzer
mah yette olup, halen yakalanmayan şüphel ler n yakalanması ç n
ve suç eşyasının kaçırılmasının önlenmes ç n kısıtlama tedb r ne
ht yaç vardır!”

Savcı Zeker ya Öz demek st yor k ;

• Ortada b r örgüt var.

• Bunların s lah sakladıkları yerler var.

• El mde bu s lahların saklandıkları adresler gösteren fade


tutanakları var.

• Ben bu adamların telefonlarını d nled m ve el mde let ş m tesp t


tutanakları var.

• Bu let ş m tutanaklarında b rçok örgüt mensubunun adları


geçmekted r.

• El mde başka belgeler de var ve onlar da benzer b lg ler


çermekted r.

Savcı Zeker ya Öz’ün el nde bahsett ğ belgeler var mıydı? Sanık


Oktay Yıldırım’ın avukatı bunu öğrenmek ç n 8 Ocak 2009, 20 N san
2009 ve 22 Mayıs 2009 tar hler nde olmak üzere tam üç defa talepte
bulundu. Mahkeme her defasında taleb kabul ederek savcılığa
müzekkere yazı ve karar gerekçes olan belgeler sted . Savcılık da
her defasında F kret Seçen mzasıyla, sadece kararın fotokop s n
göndererek, mahkemen n taleb ne d rend . Ancak 14 Mayıs 2009
tar h ve 2008/968 savcılık esas sayılı b r cevab yazı le, 22 Mayıs
2009 günü Savcı Zeker ya Öz, “Savcılığın el nde bu tür b r belge
olmadığını” b ld rd !

Uzatıp camnızı daha çok sıkmayayım. K tabın ler sayfalarında


değ neceğ m. Asrın davası olarak görülen Ergenekon’da olanlar
dudak uçuklatıcıydı. Bunları yazıp “bu nasıl dd aname” d yen b z
Odatv’c ler gözaltındaydık… Suçumuz büyüktü…14

Dönel m İstanbul Emn yet Müdürlüğü‘ne…

Cep telefonlarımdan b r Nok a’nm son ser s yd ; b lg sayar, f hr st


kopyalayamıyordu. Pol s memuru uğraşıp durdu. Teğmen Mehmet
Al Çeleb ’n n başına gelen sakın ben m başıma da gelmes n!

Bu arada b r başka pol s memuru odaya geld ; ev mden alınan


“belgeler” ben m gözet m mde mühürlü çuvallardan çıkarılacakmış;
hemen gelmel ym ş m.

Koşturuluyorum. Telefonlarımı pol sler n n s yat f ne bıraktım. Y ne


küçük b r odaya götürüldüm. Avukatım Haşan Fehm Dem r de
orada. Çuvallardak mühürler kırılıp “kanıtlar” tek tek yen den sayıldı:

B r not defter daha…

B r ajanda defter daha…

Bedrett n Dalan’ın yazdığı, eğ t m konulu b r k tap…

Aklıma geld ; Mehmet Al B rand’la “Özallı Yıllar” belgesel n


yaparken, kamera arkasının da belgesel n sonuna konması ç n
röportaj yaptığım pol t kacılarla fotoğraflar çekt rm şt m. Bedrett n
Dalan’la da fotoğrafım vardı; kütüphanemdeyd , onu n ye “belge” den
saymadılar acaba? ABD Başkam George Bush’la da fotoğrafımız
vardı; Ergenekon’un “dış ayağı” olarak göster lemez m yd ? Herhalde
atladılar!

Pol s, “belgeler ” saymayı sürdürdü:

- Esk b r not defter …

- B r kâğıt…

-U)

Büyük ht mal yarın savcılığa götürüleceğ z. Çünkü sürekl oda oda


dolaştırılıyorum. Daha doğrusu koşturuluyorum. Del l odasında da
ş m z b tt . Bu kez başka b r yere götürüldüm.

Bu durakta; fotoğraf çekt r p parmak z m alındı. Görevl , parmak


z n n önem nden bahsett ; bu sayede ne çok nsamn suçsuz olduğu
ortaya çıkmıştı! N ye anlatıyordu acaba? Hatta b r de örnek olay
söyled ; b r kardeş n n nüfus cüzdanım alıp c nayet şlem ş, ancak
parmak z yle gerçek ortaya çıkmış…

Ben de ona Franc s Galton’dan bahsetmek sterd m; Charles


Darw n’ n kuzen yd ve o da dehaydı; buluşlarından b r , parmak
zler n n benzers z oluşuydu. Parmak z yle k ml k tesp t n Londra
pol s ne ben mseten dünyada lk k ş yd Galton. Bunları anlatacak
enerj m yok, maalesef. Ama pol s memuru hep anlatıyordu… O da
Bay P po‘yu okumuş, çok beğenm şt vs. İş m b tt . Eller m yıkamaya
memur tuvalet ne g tt m. Orada tuvalet kâğıdı vardı; b z m hücreler n
olduğu tuvaletlerde yoktu, sordum, “Olması lazım” ded ler. B raz
tuvalet kâğıdı alıp ceb me koydum. Tekrar avukat görüş odasına
götürüldüm; yarın savcılığa g deceğ m z kes nleşt , Che’y b t rmeye
kararlıyım. Che’yle bu kez Afr ka’da, Bol vya’da dolaşmaya çıktım…
Büyülü gerçekl k tüm görkem yle sarıp sarmaladı y ne ben .

Akşama doğru dışarıdan y ne döner aldırdım; et ve lavaş y -


yeb l yorum. İy leş yorum gal ba… Ama hâlâ lokmaları güçlükle
ç ğn yorum.
Che’n n hayatını b t rmeye kararlıyım, ama sık sık pol s z yaretç m
var; merak ed yorlardı, “nasıl b r y m” d ye.

“Emn yette fade vermeyeceğ n z daha önce söyleseyd n z bugün


savcılığa g deb l rd n z” ded çler nden b r . Sorularına hep yanıt
verd m. Pek oturmuyorlar; tanışmak ç n gel yorlar. Heps y çocuklar.
Yüce gönüllü Anadolu nsanı. Pek , bu p s tezgâhı k m yapıyor?
B r nc Ergenekon davasının 440. klasöründe, operasyon ç n”24
TEM ve 16 KOM mensubu pol s n katılımıyla 40 k ş l k özel b r ek b n
oluşturulduğunun” belges vardı. Ek p 11 Şubat 2008’de savcılık
tal matıyla oluşturulmuştu. Z yaret me gelenler arasında bu ek pten
olanlar da var mıydı acaba? Kör b r gücün es r değ llerd r umarım…
1

“İrt cayla Eylem Planı” 4 Haz ran 2009’da bulundu. 12 Haz ran’da
Taraf bunu manşet yaptı. Planın “3. İCRA: (a) Planlama ve Genel
Faal yetler” bölümünün 6. maddes n manşete taşıdı: “Asker suç
kapsamında yapılacak Işık Evler baskınlarında, s lahlı terör örgütü
oluşturmak doğrultusunda: s lah, müh mmat vb. bulunması
sağlanacak.”

Pek … 1 ay önce, 6 N san 2009 tar h nde Fethullah Gülen


“herkul.org” s tes ndek konuşmada ne dem şt : “Evler m ze, ç m ze
adam sokmaya çalışacaklar, sonra da eller ne kalaşn kof verecekler.”

Plan d yor k : “Fethullah Grubu S lahlı Terör Örgütü kapsamına


aldırılacak.” Fethullah Gülen 1 ay önce d yor k : “Sonra h ç s lahı
m lahı, tabancası hatta çuvaldızı b le olmayan nsanlara terör st
damgası vuracaklar. Yapmak sted kler n yapacaklar bununla.”

Plan d yor k : “İhbara dayalı ev baskınlarında s lahın yaraşıra


‘Humeyn ’ g b objeler n aynı ortamda bulunması sağlanacaktır.”

Fethullah Gülen 1 ay önce d yor k : “K tapların arkasındak Zat’ın


posterler n evler n duvarlarına asab l rler.”
Plan d yor k : “Personel n sıradan dah olsa arkadaş çevres ndek en
olumsuz k ş onların en yakın arkadaşı g b göster lerek Fethullah
Gülenc ler’ n çyüzüymüş g b düşünülmes sağlanacaktır.”

Fethullah Gülen 1 ay önce d yor k : “B r taraftan bunlan


oluşturacaklar, b r taraftan şte rt ca hareket falan d yecekler, rt ca
le rt batlandıracaklar.”

Sah bu “İrt cayla Eylem Planı“ra k m hazırladı?


2

Taraf ın 7 N san 2008 tar h nde yayınladığı “Andıç” belges … Buna


göre Genelkurmay Başkanlığı B lg Destek Da re Başkanlığı
tarafından Albay Dursun Ç çek mzasıyla b r f şleme gerçekleşm şt .
Bu f şleme akıllara z yandı. Z ra dd aya göre, f şleme belges nde
zararlı örgütler arasında TOBB ve TÜSİAD’ın yanı sıra ÇYDD ve
ÇEV de vardı. Y ne f şleme belges nde Rahm Koç‘tan Bülent
Eczaabaşı‘na, Oktay Ekş ’den Sezen Aksu’ya b r d z s m göze
çarpıyordu. Taraf m haber ne göre, belgey Dursun Ç çek hazırlamış
ve dönem n Genelkurmay 2. Başkanı Işık Koşaner’e sunmuştu. Pek
Taraf m bu haber n n altında k m n mzası vardı ders n z? Mehmet
Baransu. Kısacası Albay Dursun Ç çek, İrt cayla Mücadele Eylem
Plaru’ndan çok daha önce Baransu’nun hedef olmuştu! N ye acaba?
3

Ben teknoloj den pek anlamam; Barış Pehl van’ın uyarmasına göre;
get r len arş v b lg sayarımızmış. Arş v m zdek telev zyon kasetler n ,
d j tal ortama aktarmak ç n kullandığımız b lg sayarın kasası ve
bağlantı kablolan get r lm ş. Ancak kasası ve kablolarıyla,
hardd skler n çer ğ nceleneb lecekt . Duruşma tutanaklarım
okuduğunuzda göreceks n z k , her sanık neredeyse ben m ş md
yazdığımı söylem şt ; “B lg sayardan, teknoloj den h ç anlamazdık,
ş md yen yen öğren yoruz!” Benzer durum avukatlar ç n de
geçerl ydı.
4
“Ergenekon” adı Türk s yaset term noloj s ne yıllar önce g rm şt .
Araştırma-cı-yazar Erol Müterc mler “Ergenekon”u telaffuz eden lk
s m oldu: “Bu büyük b r örgütün b r b r m d r. Bu örgütün adı ne?
Bunun adı Ergenekon’dur. Bu örgüt 1960 yılında Kıbrıs’tan
Türk ye’ye taşındı. Bunun yapılanmasında Alparslan Türkeş, Turgut
Sunalp vardı. K m kurdurdu? Batı‘da glad o adıyla şek llend r lm ş
olan gruplan kurdurtanlar. Yan CIA-Pentagon. Ergenekon, MIT’ n de,
başbakanın da, Genelkurmay’ın da üstünde. Bu örgütün ç nde
generaller, emn yet müdürler , şadamları var (5 Ocak 1997 Aydınlık).
Aynı yıl Can Dündar-Celal Kazdaglı mzalı Ergenekon adlı k tap çıktı.
5

Sırrı Süreyya Önder’ n Beynelm lel f lm 12 Eylül 1980 asker


darbes nden sonra Adıyaman sıkıyönet m komutanının zorla
Romanlardan asker bando kurmasının h kâyes n anlatır. O
dönemde Adıyaman Sıkıyönet m Komutanı k md ders n z: Albay
Necabett n Ergenekon! B z m sevg l Sırn dostumuz da sakın
“Ergenekoncu” olmasın! Hep böyle bağlantılarla dd anameler
yazılmadı mı?
6

28 Şubat’a salt “modern zm penceres ”nden bakanların meselen n


aslını kaçırdığını düşünüyorum. 28 Şubat-ABD l şk s bugüne kadar
h ç ele alınmamıştır. Başbakan Erbakan’ın ABD’n n neol beral kt sat
pol t kalarına ve dış pol t kasına uygun adımlar attığı b l n yor. Keza
REFAHYOL’un kuruluşunu destekleyen ABD’n n nedense b rden
Türk ye’n n la k rej m n n önem ne vurgu yapan açıklamalan da
nesnel b r değerlend rmeye muhtaçtır. AKP’y yaratan koşulları k mler
oluşturdu, tartışmalıyız. Hang Erbakan k tabımın gen şlet lm ş
basımında bu konuyu ayrıntılarıyla ele aldım.
7

17 Mart 2009’da MİT Müsteşarı Şenkal Atasagun’un M ll yet,


Habertürk, Yen Şafak15 ta yer alan açıklaması vardı: “Raporda,
ben m de çok saygı duyduğum s mler vardı. Saçma sapan, ödd ye
alınamayacak dd alarda bulunuyordu. Görünce güldüm, kom k
buldum. Ergenekon raporu saçmaydı. Ş md olanlar da saçma.” MİT
Müsteşarı Şenkal Atasagun’un tert plere alet olmamak ç n 14 ay
önceden görev nden ayrıldığı yorumlan yapıldı. Atasagun, “Meraklı
olsaydım göreve devam ederd m,” ded , aynı açıklamasında.
8

Ergenekon davasını kolaylaştırmak ç n yönetmel klerde değ ş kl kler


yapıldı, örneğ n, “Ergenekon davasımn en büyük dayanağı g zl
tanıklardır” den l r. Bu nedenle g zl tanık yönetmel ğ değ şt r ld .
2008’de değ şen yönetmel ğe göre, duruşma salonunda
d nlenmes ne karar ver lmes hal nde g zl tanık; makyaj, maske, özel
kab n veya benzer yöntemlerden yararlanab lecekt . K ml ğ ortaya
çıkaracak soruların sorulması yasaktı. Kuşkusuz bu durum, hukuk
devlet , ad l yargılama, duruşma açıklığı, savunma ve dd a
makamının eş tl ğ ne aykırıydı. Evet, g zl tanık Ergenekon davasımn
belkem ğ yd ; yönetmel k bu nedenle çıkarılmıştı. Tamk Koruma
Da re Başkanlığı‘na Başbakan Erdoğan’ın esk Koruma Müdürü Al
Uzuner get r ld .
9

MİT Esk Kontrterör Da re Başkanı Mehmet Eymür, Avukat Ceyhan


Mumcu’ya kend ne Ergenekon davası tamgı ded ğ ç n dava açtı.
Odatv, 25 Eylül 2009 günü Mumcu’ya neden Eymür’e “tamk” ded ğ n
sordu. Mumcu’nun cevabı lg nçt . Çünkü b r nc Ergenekon
dd anames n n 912-917 sayfalan arasında Eymür ç n “tamk” fades
kullanılıyordu.

Sem h Tufan Gülaltay le Mehmet Eymür’ü k m yanyana get rd :


Cemal Alparslan Ertuğ. Hanef Avcı‘nın Hal ç‘te Yaşayan S monlar
adlı k tabında da Alparslan Ertuğ‘un adı geç yordu. “B r gün
Alparslan Ertug adlı b r z yaretç m n olduğunu söyled ler, (s. 198)
Ertuğ, B nbaşı Ahmet Cem Ersever hakkında b lg get rm şt ve
sonrak görüşmelerde de hep Ersever’le lg l b lg ler taşımıştı.” N ye?
Hanef Ava bunu yazmıyor. Örneğ n Ersever kayıp olduğunda da,
cesed n n bulunmasında da Ertuğ hemen koşa koşa Hanef Avcı‘ya
g d yor. N ye? Ve aslında sürekl kafa kanştına b lg ler ver yor.
Ersever’ Mahmut Yıldırım mı öldürmüştü? “Cem’e a t malzemeler
çer s nde uzaktan kumandalı patlayıcılar vardı. Bunlann Yeş l
tarafından MİT’e götürüldüğünü, Mehmet Eymür kend beyanında ve
nternet s tes nde anlatarak doğruladı.” (s. 202) Son b r b lg
eklemel y m: Danıştay saldırısını yapan Alparslan Arslan’ın avukatlık
bürosunun malzemeler n k m sağlamıştı: Alparslan Ertuğ! Geçel m…

“İlk kez Tuncay Güney’de ele geç r len Ergenekon belges ” d yoruz
ama aslında Tuncay Güney’de m yoksa Üm t Oğuztan’da mı
çıktığının kes n olmadığını yazmıştım. Ama Ergenekon
dd anames nde Tuncay Güney’de ele geç r ld ğ ler sürüldüğü ç n
b z de öyle d yeceğ z.
10

“Ümran ye sanığı” d ye kend n ele verm şt , güya. Yen çağ g b


m ll yetç gazeteler “Ergenekon” adının lekelenmemes çn
soruşturmaya “Ümran ye” adını verm şlerd . Güya hbara da böyle
d yerek, k ml ğ n bell ed yordu. Ço-oıkça şler!..
11

25 Ek m 2009’da Aydınlık Başbakan Erdoğan le şadamı


(çocuklarımn sponsoru) Remz Gür arasında geçen konuşmayı
yayınladı. Remz Gür bu haber üzer ne derg ye tazm nat davası açtı.
Ancak duruşmaya b r türlü avukatları gelmed ğ ç n dava düştü. 23
Şubat 2010’da dava düştüğünde her k gazetec hâlâ S l vr ’deyd …
12

Odatv’de, b ze baskının gerçekleşt ğ 14 Şubat 2011 günü Banş


Terkoğlu mzasıyla çok öneml b r haber yayınladı. Haberde
Ergenekon davası sanığı Yarbay Mustafa Dönmez anlatılırken,
Karargâh subayı Dönmez’ n orduda cemaat deş fre eden pek çok
çalışma yaptığı ortaya çıkıyordu. Aynca Odatv’n n haber nde üç
öneml v deo yayınlandı. İlk nde kazı sırasında bombaları bulan
pol sler, buldukları bombaya l şk n k gün önce ABD’l uzmanlardan
eğ t m aldıklarını t raf ed yorlardı. İk nc v deoda ABD’l eğ tmenlere
“Ab ” d ye h tap eden pol sler b rb rler yle bomba görüntüler n k m
Youhıbe’a yükleyecek kavgası yapıyordu. Son v deoda se, kazı
yapıldığı sırada b r b nbaşı le b r başçavuşun konuşması vardı.
Bombayı nceleyen askerler bombalann “sıfır” olduğunu, h ç kar
görmed kler n ve sarıldıktan gazeteler n de k günlük olduğunu
anlatıyorlardı. Kuşku duyan sadece Odatv değ ld ; aramalarla lg l
şüphe duyup soruşturma açmak steyen sava da nedense
Ankara’dan alelacele tay n ed lecekt .
13

“Sehven” olayı büyüyünce Ergenekon soruşturmasının tartışmalı


pol s müdürü, İstanbul Emn yet Müdürlüğü İst hbarat Da re Başkanı
Al Fuat Yılmazer gazetec ler arayarak, söz konusu telefon
numaralarının adl süreç ç nde Teğmen Çeleb ’ye h ç sorulmadığını
söyled . Buna nanan gazetec ler -ne yazık k her da m yaptıkları g b -
bunu haber yaptı!..
14

12 Eylül 1980 asker darbes nden sonra MHP dd anames yazıldı.


CHP M lletvek l N yaz Ünsal, MHP m lletvek l olarak g rm şt
dd anameye. Bu hata o günün gazeteler nde b le hep haber oldu:
dd anamen n önems zl ğ eleşt r konusu oldu. Ergenekon
dd anameler yle lg l h çb r hata haber olmadı.

Bu sahneyle lg l sonra bazı yandaş gazetec ler ne yazdılar b l yor


musunuz: “Soner Yalçın beyaz mend l n ağzına götürerek dışarıya
mesaj verd , ‘ben çıkarmazsanız, konuşurum’ d ye.” Bunlann
sah den ruhlan ğd ş ed lm ş, başka b r açıklamasını bulamıyorum.
Senaryoları b le berbat.

16. Ağır Ceza Mahkemes ’ndek savunmamı “sezg hukuku” üzer ne


yaptım. Tek tek, 14 Şubat’ta ev me, şyer me gelene kadar eller nde
doğru-düzgün h çb r del l olmadığım ortaya serd m. Ergenekon
tutuksuz sanığı Önal İnanç‘la, “Aydınlıkçılar’dan n ye ayrılmıştın” d ye
espr l b r konuşma, Ergenekon’da hakkında kovuşturmaya yer
yoktur kararı ver len Erhan Göksel le, “ABD neo-l beral zm terk
ed yor, bütün f nans kurumlarını kamulaştırıyor” sohbet ve Tuncay
Güney’ n 2009’da “Ersever’ Aydınlıkçılar’a Vel Küçük’ün
gönderd ğ n tahm n ed yorum” sözü. Evet heps bu. Eller ndek del l
buydu! Türk ye’de gündem bel rleyecek, ABD Beyaz Sarayı‘ndan
AB’ne kadar tepk göster lecek b r operasyonu bu sözüm ona
del llere dayanılarak yapılab l r m yd ? Hayır. O halde n ye ev m ve
şyer m basmışlardı; demek k “belge” bulacaklarından em nd ler!
B z m b lmed ğ m z sözde vvord dosyalarını buluverm şlerd ! Gün
gelecek o v rüslü belgeler k m n nasıl koyduğu da ortaya çıkacak…
15

sırada k m vardı, pek : Dönem n Ege Ordu Komutanı Çet n Doğan!

Sabr Uzun, şemaya baktı ve Recep Güven’den del l sted . “Del l”


İstanbul’dan geld : Tuncay Güney’ n verd ğ fade tutanağı! Sabr
Uzun, bu fadelerle böyle b r şemanın hazırlanamayacağını söyled .
Şemada 25 k ş l k b r s m l stes vardı. Ve heps askerd ! Uzun’a göre
hukuk değ ld bu şema.

Sabr Uzun’un önüne aynı şema 2006 yılının Şubat ayında tekrar
geld . Get ren aynı pol s müdürüydü: Recep Güven.

Sabr Uzun; bu şema, dolayısıyla Tuncay Güney’ n fadeler yle söz


konusu k ş ler (şemada sm bulunanlan) suçlayamayacaklarını
söyled .

Sabr Uzun, Fat h Altaylı‘ya kaleme aldığı mektupta; “Ergenekon” ç n


“terör örgütü demed m, dem yorum, d yemeyeceğ m” d ye yazmıştı.

2010 yılında İç şler Bakanlığı müfett şler ne verd ğ fadede;


kend s n n görevden alınmasıyla “Ergenekon” soruşturmasının
başlatılab ld ğ n söyled . Yan Uzun, İstanbul lst hbarat’ın önündek
engeld , görevden alınarak aşıldı. Operasyon başladı!
Yorgunluk h ssed yorum, fakat Che’den aynlmak stem yorum.
Tuvalete g d p yüzümü yıkadım. İy geld . Sonunda, gece yarısına
kadar okuyup k tabı b t rd m; artık Che’den ayrılma vakt . Elveda
yoldaş. İy k varsın. Tar hte özgürlüğü yayab len-ler ve ayakta
tutab lenler, herkes ve her şey karşısında kend özgürlüğünü
fethedenlerd r; ben bunu b l r m, buna nanırım. Bu koşullar altında ç
özgürlüğümü korumak ç n verd ğ m çabaya büyük katkın oldu.
Teşekkürler Che…

Hücreme götürüldüm, meraktan akşam yemeğ me baktım; türlü,


yoğurt, bulgur, elma var. Hep m aynı yemekler ver yorlar acaba?

Elma ve yoğurdu yed m, ama hâlâ yerken zorlanıyorum. Ne b tmez


b r hastalıkmış. Dürüm yerken pek acımıyordu; ah şu bey n, nelere
kad r! Gerçekten acı yok mu, acıyı bey n m yapıyor. Ben m acı
eş ğ m çok düşük gal ba…

Yarın ne olacak? Tutuklanacak mıyız? H ç düşünmek stem yorum


aslında, çünkü pek umutlu değ l m. Ergenekon sürec n y b ld ğ m
sanıyorum; nsanların başına neler geld / get r ld , farkındayım.
Çoktan oldu; mertl k çember n n kırılışı. Dört yıl geçt . Herkes
seyrett . Bazı “yazarlar” k ş sel nt kamlar peş nde koştu. K m se
umarsızdı, h ç aldırmadı, ne olduğuna kafa b le yormadı. Camus ne
güzel anlatır Yabancı’da, H tler’ n şgal altındak Fransa’da nsanların
çevres ne, kend ne yabancı düşmüş, akıldışı-mantıkdışı hayatlarını…
Ne çok çürümüş Meursault’muz var b z m de. Meursault, saçma
kavramından habers z, saçma duygusu ç nde yaşayan b r ölüdür
sadece…

Şu başıma gelenlerden kurtulduktan sonra Kafka ve Camus’yü b r


daha okumaya karar verd m.

Gözkapaklarım kapanıyor; evet, b r kez daha; sabah ola hayrola.


B l yorum k yarın umuttur hep… Umudu yaşatmak y d r…

Dördüncü Gün
17 Şubat 2011 Perşembe…

H ç alışkanlığım değ ld r aslında, sabah y ne erken kalktım.

Bu kez gerg nl kten çok heyecandan gal ba; çıkıyoruz…

Zaten hemen sonra nöbetç pol s geld ; “Battan yeler toplayın,


g d yorsunuz Soner Bey,” ded . Acelec eller mle hemen hazırlıkları
yaptım. Ardından pol se seslend m; tuvalete g deceğ m.

Hücreden b r an önce çıkmak st yorum; dem r parmaklı kapıyı açtı,


“Önce çöpler atayım, b raz yürümüş olurum,” ded m. Boş su kabım,
yemek artıklarını toplayıp, kor dorun ucundak çöp kutusuna
götürdüm.

Bu arada sesler duydum; pol sle Barış Terkoğlu bağrışıyordu! Pol s


“çabuk ol” dem ş, Barış ona kızıyordu. Araya g rd m. Sonra lavaboda
el m yüzümü yıkadım. Kor dorda Ayhan Bozkurt’u gördüm; sev nçle
gülümsüyor y ne; “Hazır mısın?” d ye sordum; “Hazırım ab , hazırım,”
ded . Artık ürkek olmayan adımlarıyla tuvalete g tt . Ben de hücreme.
Ama g d lecek duygusu nsanı b r an önce hücreden çıkmaya
zorluyor. Pol se, “Aç artık sıkıldım, kor dorda bekleyey m,” ded m.
Kırmadı ben . Battan yeler aldım, depoya götürdüm, avukat görüşme
odasının önünde volta atmaya başladım.

Az sonra çocuklar da geld .

Barış Pehl van’ı lk kez gördüm. Gözaltı tecrübes olmadığı ç n nce


g y n p üşümüştü. Keşke b r battan ye steseyd n, ded k. Del ks z
uyumuş. Barış Terkoğlu da gr p g b ym ş. Y ne de herkes n yüzü
gülüyor; b rb r m z gördüğümüz ç n m , yoksa “nezaretten çıkıyoruz”
d ye m ?

Ayhan’a “ş r yazdın mı?” d ye sordum. Öyle ya, mısralar sanıldığı


g b duyguların değ l yaşamış olmanın ürünüdür. N ce şa rler yarattı
pol s hücreler ndek özlemler, umutlar, radeler ve sırlar. Ayhan,
yazdığını söyled . Çıkınca okuruz…
Pol s “sıraya g r n” komutu verd . Sırayla dışarı çıktık, tek sıra
hal nde.

Sağlık kontrolü ç n önce Hasek Hastanes ’ne g deceğ z.

Pol sler burada da sağlık kontrolü yapılacağını söyled . O zaman


Hasek ’ye n ye g tt k? Vardır “hukuk ” b r sebeb .

İlk ben götürdüler. Yemekhane arka kapısından çıkıp küçük açık b r


avludan baraka g b b r yere g rd m k pol sle. Üç hanımefend görevl
merakla baktı; k s n n üzer nde beyaz önlük vardı. Üzgün
görünüyorlardı. Tokalaşmak sted m, vazgeçt m, kurallara uygun
değ ld r herhalde. Rahatsızlığım olup olmadığını, şkence görüp
görmed ğ m sordu b r doktor.

Soru ben geçm şe götürdü.

1987’de Ankara’da b r basın toplantısı tak p etm şt m, nsan Hakları


Demeğ ’ndek basın toplantısının konusu, gözaltına alınmış üç
ün vers te öğrenc s n n gördüğü şkenceyd . İk ün vers te öğrenc s
gördüğü şkenceler detaylarıyla anlattı. Üçüncü öğrenc d ğer k
arkadaşının söyled kler nden o kadar etk lend k , “Ben şkence
görmed m, ben sadece dövdüler!” ded .

Vatan Caddes ’ndek İstanbul Emn yet Müdürlüğü‘nde şkence


görmüş müydüm?

Kontrolüm yapıldı. Y ne ağzımdak yaralardan bahsett m, laç


kullandığımı söyled m. Doktor kullandığım lacın doğru olmadığını
söyled . B r merhemden bahsett . Ama yanlarında yoktu. Mahcup
oldu. Ded m ya yardımcı olmak ç n çaba harcıyorlardı. “Neyse, az
kaldı geç yor” d ye tesell ett m.

Tans yonuma baktı; hayatımda lk kez bu kadar düşük çıktı. Ben de


şaşırdım. Doktor “lazım olur belk ” d ye ceb me b rkaç asp r n koydu;
nsana a t davranışlar ben hep etk lem şt r. Teşekkür ett m.
Muayene odasında el m yüzümü yıkadım, kurulamak ç n kâğıt havlu
aldım, dışan çıktım, pol slerle b rl kte avluda yürürken duvarın
üzer ne çıkan basın mensupları fotoğraflarımı çek p, görüntü aldılar.
İçler nden b r “Soner… Soner Bey” d ye bağırınca ona dönüp el
salladım.25

Adl ye yemekhanes nde arkadaşlann masasına geç p oturdum. Tost


gelm şt , çayla b rl kte b r güzel yed m. Oh be! Artık günlerd r çekt ğ m
acıdan kurtuluyorum sank …

Bakalım bu hukuk süreçten nasıl kurtulacağız?..

Yarım saat sonra pol sler “Had g d yoruz, savcı bey geld ,” ded ler.
Sorgu beş nc kattaymış. Asansörle çıkmak gerek yordu. Ben
merd venden çıkmaktan yanayım. Çünkü asansör sık sık kat
aralarında kalıyormuş; klostrofob m olduğunu söyled m.

Merd venden beş nc kata çıktık. Avukatlar orada. B r köşeye


oturtulduk; ben, Barışlar ve Ayhan. Artık gözaltındayken dışarıda
neler olduğunu avukatlardan öğreneb l r z.

Medya, Odatv baskınına ve gözaltına alınmamıza çok lg


gösterm şt . İy . Kend adıma kötü. Hep yazmak sterd m ben,
yazılmak değ l… Tal h m ters ne döndü!

Haber kanalları gözaltıları canlı yayınlarla duyurmuştu. Gazeteler


neler yazmıştı? Her şey merak ed yoruz. Üzer ne oturmamız ç n
ver len bazı k -üç günlük esk gazeteler okuma şansımız oldu.
Okuyunca gördüm k , gazeteler k ye bölünmüştü; meseley basın
özgürlüğü açısından ele alanlar ve Ergenekon örgütüyle l şk kurup
b z hemen mahkûm eden “özel yetk l gazetec ler”.

En kom ğ Habertürk d . Sürmanşettey m: “Ersever’ soracaklar.”


Güler m s n z ağlar mısınız? Fa l meçhul b r c nayete kurban g tt kten
sonra, bana anlattıklarım yazdığım B nbaşı Ahmet Cem Ersever
sorusu ç n ev m n basılması, gözaltına alınmam mı gerek yordu?
K tabı 17 yıl önce yazmıştım…
Gazeten n genel yayın yönetmen Fat h Altaylı‘ya göre ben “m syon
gazetec s yd m”(!) O se “bağımsız ve tarafsız”mış ve bana hep
d kkat etm ş! Yorum yapmak stem yorum; ne d yey m ş md ; canını
acıtmaya değer m ? Tarafsızmış!

Fat h Altaylı b r de ben çok y tamyor ya; “tutuklu Hanefî Avcı le


olan yakınlığı…” d yordu. Yazdım: Hanef Avcı‘yı herhalde en az 10
yıldır görmüyordum, telefonla b le görüşmüşlü-ğüm yoktu. Altaylı hep
“b len” gazetec lerden oldu!

CHP l der Kemal Kılıçdaroğlu’nun demec moral ver c yd . “Soner


Yalçın çok öneml b r kalem, y b r araştırmacı. Ona yönel k bu
uygulama AKP’n n her türlü baskıyı uygulama steğ n n son örneğ .
Ancak, bu baskıların h çb r s b z yıldıramaz.”

M ll yet’te CHP Zonguldak M lletvek l Al İhsan Köktürk’ün konuyu


Mecl s gündem ne taşıması haber vardı. CHP m lletvek l ve Odatv
yazan Prof. Dr. Oğuz Oyan ve DSP m lletvek l Süleyman Yağız da
konuyu mecl s gündem ne get rm şlerd . Prof. Oyan açıkça yaşanan
dönem n fotoğrafını çek yordu:

ıoı

“AKP karşıtı telev zyon kanalı sah pler -Ulusal Kanal, Kanal B,
B zTV, ART- b r b r tutuklanarak cezaev ne gönder l rken; AKP’y
açıkça destekleyen, ATV, Kanal 7, Samanyolu, Yen Şafak,
Zaman, Vak t, Bugün, Star, Sabah, Türk ye, Taraf, TGRT, TVNet ve
devlet n TRT’s n n de aralarında bulunduğu b r d z yandaş
medya oluşturulmuştur.”

İstanbul Baro Başkanı Üm t Kocasakal’ın demec sertt : “Bu ler


faş zmd r.” Doğruydu.

Mel h Aşık köşes nde meselen n özünü yazmıştı:

Odatv medyanın susturulup köşeye sıkıştırıldığı şu dönemde özgür


ve cesur yayın yapab len k -üç yayın organından b r yd .(…) Soner
Yalçın b r de telev zyon kurmanın hazır-lığındaydı k , kend s de
baskını bu sebebe bağlıyor.

Vatan gazetes b r nc sayfadan haber m n c k verm şt . Öyle ya b r


yayın kuruluşuna “sıradan”, “bas t” baskını n ye büyütsünler?
Gazetec l k buydu şte. Hep b r denge arama t t zl ğ ! Darbe
dönemler n n hed yes yd bu anlayış.

Gazetec l ğ n onurunu hep yüksekte tutan aym gazeteden Can


Ataklı, Mustafa Mutlu gözaltını kınayan makaleler kaleme almışlardı.
Keza Ruhat Meng “Odatv’n n suçu ned r?” d ye soruyordu:

En çok zlenen, en çok güven len nternet haber s teler nden b r


olması (…) ülken n tartışmasız en y gazetec ler nden b r olan Soner
Yalçın’a ve onunla b rl kte gözaltına alınan üç Odatv yönet c s ne
darbec et ket yapıştırılmasına yett m ? Bu mudur yan ?

Akşam gazetes k yıldır tekn k tak pte olduğumuzu haber yapmıştı.


Pol s tarafından sızdırılan b r yalan haber de eklem şlerd .

Soner Yalçın’m Ergenekon soruşturması kapsamında sm geçen 20


k ş le zaman zaman görüşmeler yaptığı öne sürüldü.

Bu k ş ler arasında Turan Çömez, Doğu Per nçek ve Bedrett n


Dalan’m da bulunduğu dd a ed ld .

Ne d yey m ş md buna; en azından yazarları, Oray Eg n’e bu “b lg y ”


soramazlar mıydı? Per nçek’le davalık olduğumu, Dalan’ı 10 yıldır
görmed ğ m , Çömez’ tanımadığımı ve en öneml s Ergenekon
sanıkları arasında k mseyle görüşmed ğ m

söylerd . Ama artık böyle gazetec l k yok. Pol s ne d yorsa d rekt


sayfaya g r yor! Oray Eğ n basında ben en y tanıyan
meslektaşlarımdan b r . Neden gözaltına alındığımı en y o
b l yordu. Yazmış bunu:

Soner Yalçın, bugünlerde yen b r telev zyon kanalı kurmak ç n


çalışıyordu. Ne tesadüf, dünkü baskınlar ve gözaltıları tam da
telev zyonun yayına başlayacağı günlere denk düştü.

Ne den r k ? Manzara yeter kadar açık değ l m ?

Oray Eğ n yazısını şöyle b t rm şt :

K m gazetec k m değ l anlama zamanı… Soner Yalçın ve


odatv.com’a yapılan çok net b r muhalefet susturma hareket . Bugün
gazetelerde alman tavırları, köşe yazarlarını göreceğ z.
McCarthyc l ğe destek m olacaklar, k ş sel hesaplaşmalarının es r m
olacaklar.

Yanıtını aynı gazeteden Nagehan Alçı hemen verm şt :

Uzun zamandır nsanları hedef gösteren, Ergenekon ve Balyoz


davalarını sulandırmak ç n man pülasyon yapan, kamuoyunu tahr k
etmeye çalışan, adeta tet kç l k yapan b r nternet s tes göğsünü gere
gere yayın yapıyor, üstel k hatırı sayılır b r kısım medya tarafından
da övgü üzer ne övgü alıyordu. Yahu tet kç l ğ n, hedef göstermen n,
man pülasyonun sm ne zamandan ber muhalefet oldu?

Bu cüretkâr yazar “entelektüel” k me den r b l r m ? Sanmam. Alfred


Dreyfus’ü savunanlara, karşıtları muhafazakâr sağcı yazarlar,
Fransızcada b r aşağılama sözcüğü olarak kullanılan m-tellectuel
sözcüğüyle h tap ed yorlardı. Dreyfusçular bu sözcüğü b r tür
meydan okuma olarak ben msed . “Evet b z entelektüel z,” ded ler.
Nagehan Alçı ve onun g b ler ne derse kabulüm-dür…

Cumhur yet gazetes gözaltıyı manşet yapmıştı: “Demokras lerl yor!”


Ben m sözümü spota taşımışlardı: “Bedel ödenecekse ödemeye
hazınz.”

Bek r Coşkun soruyordu: “Daha ne kadar susacak v cdan?” Oktay


Akbal’ın yazısı hüzünlend rd ben .

Evet, ben çok yaşamışım! Keşke bütün bu b rb r nden ucube şler


görmeden çek p g tseyd m! Ilhan’ın, Türkan’ın,
Dem rtaş’ın, Den z Som’un yanına…

Çocuklar b rb r ne “bak ne yazmış” d ye k m köşe yazarlan-nı


göster yor; k m n n Odatv le nasıl l şk s olduğu konusunda
b rb rler ne b lg ver yorlardı. Nazlı Ilıcak’ın “münasebets zl k” başlığı
altında Sabah gazetes nde yazdıklarına şaşırmışlardı: İkt darın
‘Ergenekon’ gerekçes yle muhal flere gözdağı verd ğ nana
yaygınken, Odatv’ye baskın, yanlış b r uygulamadır. Odatv, gazetec
Soner Yalçm’a a t muhal f b r nternet s tes . Farz edel m,
Ergenekon’la l şk s var ya da vardı. Ergenekon soruşturması
2007’de Ümran ye’de ele geçen bombalardan sonra başladı. Baskını
yapanlar, o günden bugüne Ergenekon belgeler n n Odatv’de
muhafaza ed ld ğ n m sanıyor?

Yazı çocukların hoşuna g tt . “Eee torunu doğduğunda fotoğrafını


koyup tebr k etm şt k, bu nedenle yazmıştır,” yorumunu yaptılar.
Doğrusu Ilıcak ben de şaşırttı.

Ilıcak’ın aks ne Star gazetes n n başyazan Mehmet Altan’ın yazısı


sürpr z olmadı:

Dün Balyoz ve Ergenekon davası le lg l gel şmeler zlerken,


özell kle Ergenekon’un bu süreçte ortaya çıkanlma-yan yanlanna
aklım takıldı. Ergenekon’un medyadak uzantıları k mler? Bunlar
ortaya çıkacak mı? Dünkü hamle acaba Ergenekon’un medya
boyutuna yönel k muhtemel b r hamlen n lk s nyal m ?

Yandaş Bugün gazetes tert b n pucunu ver yordu!

Bakınız lütfen şu “habere”:

Soner Yalçın, Ergenekon 3. dd anames n n b r numaralı sanığı olan


ve Ergenekon yönet c s olarak tutuksuz olarak yargılanmakta olan
Yalçın Küçük’le rt batlı olarak yasadışı faal yetlerde bulunmakla
suçlandı. Yalçın Küçük’e bağlı olarak Ergenekon terör örgütü adma
faal yet gösterd ğ öne sürülen Soner Yalçm’ın 2 yıldır tak p altında
olduğu aktarıldı. İk l n n sık sık b r araya geld kler ve g zl görüşmeler
yaptıkları bel rt l rken bu görüşmeler n pol s tarafından tesp t ed ld ğ
öğren ld .

Yalçın Küçük’le üç yıldır sadece k kez yan yana gelm şt k; o da k


ortak dostumuzun cenazes nde! Herhalde aynı süreçte b r o kadar
da telefonla konuştuk. Neyd ş md bu haber m ? Haksızlık
muc zeler …

Yazarı olduğum Hürr yet gazetes b r nc sayfadan “Soner Yalçın


gözaltında” d ye verm şt .

Hürr yet gazetes nde haftalık tar h yazıları kaleme alan gazetec
yazar olarak tanımlanıyordum. Baskım, gözaltıyı soğukkanlı b r
haber d l yle verm şt . Gazetey hızlı hızlı çev rd m. Sedat Erg n’ n
yazısını gördüm:

B r yayın organının merkez n n basılması, buradak b lg sayarların


müsadere ed lmes , ayrıca görevl meslektaşlarımızın evler n n
basılarak gözaltına alınmaları, h çb r şek lde hoş görüleb lecek, göz
yumulab lecek tasarruflar değ ld r.

Hürr yet yazan Yalçın Bayer, telev zyon kurma projemden


bahsed yordu. Fat h Çek rge ve İsmet Berkan baskım, gözaltım
kınayan yazarlardandı.

Banş Pehl van ve Barış Terkoğlu son dönemde VV k Leaks belgeler


üzer nde çalışıyordu. YV k Leaks’ n Türk ye’yle lg l kr ptolarını
çev rm ş, konu başlıklan altında anal zler n de yer alacağı b r k tap
hazırlığı ç ndeyd ler. Jul an Assange’ın avukatıyla da let ş me
geçm ş ve yen belgeler ç n yanıt bekl yorlardı. Medyanın görmed ğ
ayrıntılan gündeme get recek bu k tap çalışması, Sözcü‘nün
sürmanşet ndeyd .

Aynı gazetede Em n Çölaşan son durumu y tahl l ed yordu: Dün


sabahın erken saatler nde bu kez Odatv nternet s tes basıldı. Neyd
bu Odatv? Tayy p’ ve onun kt darım s n rlend ren b r yayın kuruluşu
d . Çok y haberler yapar, çok güzel yazılar yayınlardı. Yalaka değ l,
kt dar karşıtı d . Odatv dün sabah pol s tarafından basıldı. Gazetec
arkadaşlarımız Soner Yalçın, Banş Pehl van ve Barış Terkoğlu
gözaltına alındı. Ayn-ca onların evler de basıldı. Demek k sıra artık
medyayı susturmaya gelm şt .

Evet, her despot hükümet yaptığının onaylanmasını, gönlünün


okşanmasını ster, karşısında b r köle görmek ster. B z bunu kabul
edemezd k. Hak kat neyse o yazılmalıdır, b z m ş -anmız buydu.

Mahkemen n soğuk kor dorunda esk gazeteler okumak y geld


doğrusu. Sah plen lmek moral verd . Y ne çay ve tost ısmarladık.

Bazı 16 Şubat gazeteler n de savcıyı beklerken y ne bu arada


okuduk. Kemal Kılıçdaroğlu’nun TBMM CHP Grup

Dem rtaş’ın, Den z Som’un yanma…

Çocuklar b rb r ne “bak ne yazmış” d ye k m köşe yazarlarını


göster yor; k m n n Odatv le nasıl l şk s olduğu konusunda
b rb rler ne b lg ver yorlardı. Nazlı Ilıcak’ın “münasebets zl k” başlığı
altında Sabah gazetes nde yazdıklarına şaşırmışlardı: kt darın
‘Ergenekon’ gerekçes yle muhal flere gözdağı verd ğ nana
yaygınken, Odatv’ye baskın, yanlış b r uygulamadır. Odatv, gazetec
Soner Yalçın’a a t muhal f b r nternet s tes . Farz edel m,
Ergenekon’la l şk s var ya da vardı. Ergenekon soruşturması
2007’de Ümran ye’de ele geçen bombalardan sonra başladı. Baskını
yapanlar, o günden bugüne Ergenekon belgeler n n Odatv’de
muhafaza ed ld ğ n m sanıyor?

Yazı çocukların hoşuna g tt . “Eee torunu doğduğunda fotoğrafını


koyup tebr k etm şt k, bu nedenle yazmıştır,” yorumunu yaptılar.
Doğrusu Ilıcak ben de şaşırttı.

Ilıcak’ın aks ne Star gazetes n n başyazarı Mehmet Altan’ın yazısı


sürpr z olmadı:

Dün Balyoz ve Ergenekon davası le lg l gel şmeler zlerken,


özell kle Ergenekon’un bu süreçte ortaya çıkarılmayan yanlanna
aklım takıldı. Ergenekon’un medyadak uzantıları k mler? Bunlar
ortaya çıkacak mı? Dünkü hamle acaba Ergenekon’un medya
boyutuna yönel k muhtemel b r hamlen n lk s nyal m ?

Yandaş Bugün gazetes tert b n pucunu ver yordu!

Bakınız lütfen şu “habere”:

Soner Yalçın, Ergenekon 3. dd anames n n b r numaralı sanığı olan


ve Ergenekon yönet c s olarak tutuksuz olarak yargılanmakta olan
Yalçın Küçük’le rt batlı olarak yasadışı faal yetlerde bulunmakla
suçlandı. Yalçın Küçük’e bağlı olarak Ergenekon terör örgütü adına
faal yet gösterd ğ öne sürülen Soner Yalçın’ın 2 yıldır tak p altında
olduğu aktarıldı. İk l n n sık sık b r araya geld kler ve g zl görüşmeler
yaptıkları bel rt l rken bu görüşmeler n pol s tarafından tesp t ed ld ğ
öğren ld .

Yalçın Küçük’le üç yıldır sadece k kez yan yana gelm şt k; o da k


ortak dostumuzun cenazes nde! Herhalde aynı süreçte b r o kadar
da telefonla konuştuk. Neyd ş md bu haber m ? Haksızlık
muc zeler …

Yazarı olduğum Hürr yet gazetes b r nc sayfadan “Soner Yalçın


gözaltında” d ye verm şt .

Hürr yet gazetes nde haftalık tar h yazıları kaleme alan gazetec
yazar olarak tanımlanıyordum. Baskını, gözaltıyı soğukkanlı b r
haber d l yle verm şt . Gazetey hızlı hızlı çev rd m. Sedat Erg n’ n
yazısını gördüm:

B r yayın organının merkez n n basılması, buradak b lg sayarların


müsadere ed lmes , ayrıca görevl meslektaşlanmı-zın evler n n
basılarak gözaltına alınmaları, h çb r şek lde hoş görüleb lecek, göz
yumulab lecek tasarruflar değ ld r.

Hürr yet yazan Yalçın Bayer, telev zyon kurma projemden


bahsed yordu. Fat h Çek rge ve İsmet Berkan baskını, gözaltmı
kınayan yazarlardandı.
Barış Pehl van ve Barış Terkoğlu son dönemde VV k Leaks belgeler
üzer nde çalışıyordu. YV k Leaks’ n Türk ye’yle lg l kr ptolarını
çev rm ş, konu başlıklan altında anal zler n de yer alacağı b r k tap
hazırlığı ç ndeyd ler. Jul an Assange’ın avukatıyla da let ş me
geçm ş ve yen belgeler ç n yanıt bekl yorlardı. Medyanın görmed ğ
aynntılan gündeme get recek bu k tap çalışması, Sözcü‘nün
sürmanşet ndeyd .

Aynı gazetede Em n Çölaşan son durumu y tahl l ed yordu: Dün


sabahın erken saatler nde bu kez Odatv nternet s tes basıldı. Neyd
bu Odatv? Tayy p’ ve onun kt darını s n rlend ren b r yayın kuruluşu
d . Çok y haberler yapar, çok güzel yazılar yayınlardı. Yalaka değ l,
kt dar karşıtı d . Odatv dün sabah pol s tarafından basıldı. Gazetec
arkadaşlarımız Soner Yalçın, Barış Pehl van ve Barış Terkoğlu
gözaltına alındı. Ayrıca onların evler de basıldı. Demek k sıra artık
medyayı susturmaya gelm şt .

Evet, her despot hükümet yaptığının onaylanmasını, gönlünün


okşanmasını ster, karşısında b r köle görmek ster. B z bunu kabul
edemezd k. Hak kat neyse o yazılmalıdır, b z m ş arımız buydu.

Mahkemen n soğuk kor dorunda esk gazeteler okumak y geld


doğrusu. Sah plen lmek moral verd . Y ne çay ve tost ısmarladık.

Bazı 16 Şubat gazeteler n de savcıyı beklerken y ne bu arada


okuduk. Kemal Kılıçdaroğlu’nun TBMM CHP Grup

Toplantısı‘nda yaptığı konuşma, tar h b r konuşmaydı:

Pazarları Soner Yalçın’ın tar h güncelleşt ren yazılarını d kkatle


okurum. Çalışır üret r, besleme değ l. Soyadı g b yalçın b r adam.

Hürr yet‘te Yılmaz Özd l o har ka üslubuyla yazmıştı y ne… Kasvetl


b hava var dışarıda.

Tükürür g b yağıyor.

Güya ampul yanıyor…


Oda’larda ışıksızım…

Savcıyı bekl yoruz hâlâ…

Hep m z n el nde b r gazete var.

Aramızda espr ler yapıyorduk k … “Gözaltına alınmamız en çok


Haşan Cemal’ n kafasının açılmasına neden olmuş,” ded b r .

Haşan Cemal Ergenekon soruşturmasına en faal desteğ veren


gazetec yd . Tartışamazdınız b le. Sanıyordu k AKP, Türk ye’dek
tüm p sl kler , der n yapılanmaları ortaya çıkaracak! “Keşke” d yorduk,
“keşke…” Ama öyle olmadığını, meseley sadece pol s n sızdırdığı
“b lg lerle” değ l, dd anamey d d k d d k eden, karşı tarafı da d nleyen
b r olarak b l yorduk. İdd alar çok vah md ama ortada h çb r somut
del l yoktu. Haşan Cemal’ler peş n hüküm verd ler, majlar üzer nden
yargılama yaptılar. Hukuk hlaller ne gözler n kapadılar, “bu tür küçük
kusurlar olab l r” mantığıyla hareket ett ler. Yanıldılar. Görecekler;
yazar yazdıklarıyla zamana karşı sorumludur. Zamanın hükmü
şaşmaz…

Ş md b z m başımıza gelen Haşan Cemal M ll yet gazetes nde daha


soğukkanlı yorumluyordu:

Soner Yalçın’ı tanıyorum, daha çok gazetec l ğ yle, yazı ve


k taplarıyla. Türk ye’n n ve dünyanın haller ne bakışı, s yasal ç zg s
ve yayıncılık anlayışı bana göre değ l. F k rler m z öteden ber
uyuşmuyor. Olab l r. Ancak Soner Yalçın’ın ev ne ve odatv.com’a
yönel k baskını, Soner’le Odatv yönet c ler n n karşılaştığı muameley
b r gazetec olarak ç me s nd rem yorum. Tab şurası da b r gerçek:
Ergenekon, Balyoz ve asker-s yaset l şk s g b konularda çok farklı
düşündüğümü heps b l yor. Ama onlarla özgür ve eş t b r ortamda
tartışmayı d l yorum.

M ll yet’ten Güner Cıvaoglu da tanıdığı kadarıyla portrem yazmıştı:

Odatv, ‘sert muhalefet’ yapan, nesl tükenmekte olan medya


kuruluşlarından b r . Haberlere göre Odatv nternet s tes telev zyon
yayınına geçmek üzereym ş. Soner Yalçın’Ia tanış-mazdık.
K taplarını okumuştum. “Araştırmacı” k ş l ğ ve cesur muhalefet
ç zg s yle d kkat çeken b r meslektaşımız. Son yıllarda Bodrum’da,
den zde b rkaç kez karşılaştık. Zaman zaman lafladık. S yaset
değ l… Sah l keyf n n sohbetler … Gerçekten sah lde eş ve
çocuğuyla oluşturdukları mutluluk tablosuna bakarak; o sak n
sevecen sakallı adamın, d nam t g b satırlara mza attığını tahm n
etmek mümkün değ ld . K taplarını, köşes n yazmak, nternet s tes n
yayınlamak; ama göze batmadan arka bahçes ndek a le
mutluluğunu yaşamak st yordu. Böyle b r yaşam denges nden
“Ergenekon macerası” nasıl çıkar?

Basının b rb r n nasıl etk led ğ ne y b r örnek: Yandaş Bugün


gazetes n n dünkü yazdığı habere, yan Yalçın Küçük’le sık sık
konuştuğumuz, Ergenekon’un f rar sanıkları, Turan Çömez ve
Bedrett n Dalan’la telefon görüşmeler m n d nlemeye takıldığı
yalanma Vatan da yer verm şt . Pol s bülten g b ler. Yazık. Demek
haberc l k böyle; pol s yazdırıyor artık.

Yahu! Çömez ve Dalan’la telefonda görüşsem hemen Odatv’de


haber yaparım, bundan güzel atlatma haber m olur? Bu kadar mı
pol s sızdırmasını akıl sürec nden geç rm yorsunuz? Es r m
düştünüz yoksa…

M ll yet’te Aslı Aydıntaşbaş basın özgürlüğüne d kkat çek yordu.


End şel yd .

Bu satırları yazarken aklımın b r köşes nde medyanın, muhal f


haberc l ğ neden yle gözaltına alınan Soner Yalçın’ın durumuna
tepk s zl ğ de var. B r meslektaşımız susturulmak sten rces ne
gözaltına alındı. Ergenekon üyel ğ yle suçlanıyor ve 2011
Türk ye’s nde herkes sus pus. Soner’ sevmesen z b le, f k rler n
paylaşmasamz b le, onun t raz etme ve muhalefet yapma hakkına
sah p çıkmak zorundasınız. Aks takd rde kend oks jen kaynağınızı
kesers n z.

Vatan‘dan Ruşen Çakır’ın makales “tuhaf”tı:


Hemen hemen aynı zamanlarda gazetec l ğe başladığımız

Soner Yalçın le kel men n gerçek anlamıyla “ayrı dünyaların


nsanları“yız. Yıllar boyunca temel b rçok meselede zıt görüş
açılarına sah p olduk. Son olarak Ergenekon, Balyoz g b
soruşturmalara da çok farklı açılardan baktık. Gazetec l k yapış
tarzlarımızın da farklı olduğunu, lg l s b l r. Bu noktada, Odatv’y
düzenl olarak zled ğ m , başarılı bulduğumu ama beğenmed ğ m
rahatlıkla söyleyeb l r m. Ama b r nsan sadece kend s g b olanlann
değ l, kend s nden farklı düşünenler n, hatta düşmanlarının da hak ve
hukukunu gözetmes hal nde demokrat olab l r.

Bayılırım bu “görüşler ne katılsanız da katılmasanız da” şekl ndek


ht yat payına. Sank mesele ben m k ş sel meselem, sank Odatv’n n
elektr k borcu yüzünden gözaltına alınmışız! Bu tür cümlelere ne
gerek var? Tehl kel anlarda yumuşak dönüşler n bareler m ?

Avukatlarımızdan, ABD Ankara Büyükelç s R cr ardone’n n b z


destekleyen açıklamasını öğrend k:

Basın özgürlüğü demokras n n olmazsa olmaz şartıdır. Eleşt rel de


olsa basın özgür olmalıdır. B r taraftan özgür basından söz ed l yor
d ğer taraftan gazetec ler gözaltına almıyor, bunu anlayamıyoruz.

Keza, Nem York T mes da Odatv baskınını eleşt rel b r bakışla


sayfalarına taşımıştı. Aramızda espr s n yaptık: “Gel de açıkla ş md
Odatv okuruna bu ABD desteğ n !”

Bu arada “z yaret m ze” Basın Konsey Genel Sekreter Avukat Ersü


Oktay Hudut geld . Tüm basın örgütler n n Odatv’de b r araya
gelerek basın toplantısı yaptıklarını söyled . “Dışarıda olanlara b r
mesajınız var mı?” d ye sordu. Şöyle ded m: “Bu ne Soner’ n ne
Odatv’n n sorunu. Bu Türk ye’de basın özgürlüğü meseles d r. Bu
yolda şeh t olan Abd İpekç , Çet n Emeç, Uğur Mumcu g b meslek
büyükler m z varken, b z dört gün gözaltına alınsak ne olur? Tüm
meslektaşların basın özgürlüğü konusunda b rl kte hareket etmes
gerek r.”
Habertürk gazetes bana ne sorulacağına kafayı takmıştı. Dün
“Soner Yalçın’a Ersever’ soracaklar” d ye manşet yapmışlardı. B r
gün sonranın haber ne ders n z:

“Soner Yalçın’a Menderes’ soracaklar”(!)

Öyle ya Efend -1 k tabımda Adnan Menderes’ n a les Evl yazadeler


yazmıştım ya; eh o halde Adnan Menderes’ de bana soracaklarmış!
İy de bana n ye sorsunlar? Murat Bardakçı‘nın başına aynı olay
gelse b z de “Vah dedd n’ Bardakçı‘ya soracaklar” d ye m haber
yapacaktık?

Habertürk’ün yarınk manşet n merak etm yorum. Manşetler şu


olab l r m :

- “Soner Yalçın’a H ram Abas’ı soracaklar.” Han Bay P po k tabını


yazdık ya…

- “Soner Yalçın’a Abdullah Çatlı‘yı soracaklar…”

- “Soner Yalçın’a Behçet Cantürk’ü soracaklar” vs. vs.

Şaka g b : Hang k tabı yazdıysam onu soracaklarını sanıyorlar!

Cemaat medyası ne düşünüyordu? Tavırlarında şaşırtıcı b r durum


yoktu. Hüsey n Gülerce Zaman’da şöyle yazmıştı:

Ergenekon dostları y ne ayağa fırladılar. Bu davayı sürekl


sulandırmaya, bulandırmaya, saptırmaya uğraşan ve savaları,
hâk mler s nd rmeye çalışan odaklar, y ne ‘basın özgürlüğüne’
sanldılar. Sayın Kılıçdaroğlu da, her zamank acelec l ğ le ‘İkt dar
artık nternet s teler ne b le tahammül edem yor. Odatv,
yazılmayanları yazan, doğrulan yazan b r s te’ dey verd . Halbuk bu
s te yalanlanyla şöhret oldu. Üstel k burada gazetec l k değ l, tam b r
tet kç l k yapılıyor. İnsanlar hedef göster l yor. Tahr k, man pülasyon,
dezenformasyon, hakaret, k n, nefret bu s tede heps var.

Ne d yordu Em le Zola:
Gerçeğ gömmen z boşuna, toprağın altında yol alıyor; b r gün, her
yandan fışkıracak, öç b tk ler olarak açılacaktır…

1999 sonbaharı…

Sabah gazetes yazı şler müdürüyüm.

B r gün, Genel Yayın Yönetmen Ufuk Güldem r’e ş şman, genç b r


geld . Güldem r meşguldü, ben lg lend m. M ll yet’te b rl kte
çalışmışlardı, “merhaba” demeden, “Sabah’a yazı şler müdürü
olmaya geld m,” ded . Güven ne şaşırdım. “Ne güzel” ded m, “b z m
de yükümüz azalır.”

Ufuk’la görüştü, ed tör olarak başladı. Gazetede dördüncü ya da


beş nc sayfayı yapıyordu. Yan o sayfanın haberler n tash h ed yor;
başlıklar, fotoğraflar koyuyordu. Yazı şler toplantılarında pek
haberc l k zekâsı gördüm d yemem; entelektüel de değ ld . B r de
anımsadığım; hep Ufuk’u sıkıştırıyordu, “Günaydın ek nde magaz n
köşe yazayım” d ye. Olmadı.

Sonra Ufuk’la ben Sabah’tan kovulduk. Emre Aköz Sabah’ın zor


dönemler n y değerlend r p köşe yazan oldu. Ş md neler neler
yazıyor. Medya o kadar çölleşt k ; Emre Aköz köşe yazarlığı
yapab l yor! Şunu yazmıştı Sabah’ta:

Geçen gün pol sçe aranan ve Hürr yet yazarı Soner Yalçın başta
olmak üzere, yönet c ler gözaltına alınan Odatv, bu kampanyanın b r
parçası olarak öne çıktı. “Ergenekon dostu” b r yayın ç zg s zleyen
s ten n temel şlev , vesayet rej m ne karşı çıkanları karalamaktı.
Mustafa Balbay ve Tuncay Özkan ç n geçerl olan, Soner Yalçın ve
şürekâsı ç n de geçerl : ‘Muhalefet’ ett kler ç n değ l, gıllıgışlı
taraklarda Ergenekon bezler dokudukları dd asıyla çer alındılar.

B lm yor Emre Aköz: Nefret nsanı körelt r. K ş l ğ kem r r.


Bayağılaştırır ve küçük çıkarlardan başka b r şey göremez hale
get r r… Nokta.
Sabah gazetes nden Sev lay Yüksel r, kötülüğün en büyüğünün sığlık
olduğunu spatlamıştı yazısında:

Öncek gün onun gözaltına alındığı haber n duyunca kes nl kle


ondan nefret ett ğ m anladım. Nedense ç n ç n sev nd m. Çünkü
yerden göğe kadar haklıyım! Çünkü şahsım tam b r Soner Yalçın
zeded r!

Kahramanmışşş, Muhal f b r yürekm şşşş… Kalemm ş… Sakın ola


nanmayasınız bu safsatalara! Çünkü heps palavra! Ergenekon
Soruşturması kapsamında gözaltında olan Soner Yalçın’ı bu noktaya
get ren mesele muhal f gazetec l ğ falan değ ld r! Onu bugün adalet n
teraz s ne oturtan tek neden vardır. O da kötücül kalb ve her da m
tet kç g b kullandığı o p s kalem ! Mutluyum. Çünkü ş md yıllarca
kalem n neden b r s lah g b kullandığının, h zmet ett ğ karanlık güç
ve düşünceler ç n tehl ke arz eden herkese neden bel altı
vurduğunun hesabını verecek adalete! Bakın şaşırmayın sakın bu
yazdıklarıma. Çünkü bu adam ve çetes nden gerçekten nefret
ed yorum. P sler! P sl kler! İster stemez ağzımdan sadece şu k
cümle döküldü: “Sen büyüksün Tanrı‘m! Sen sev yorum!”

Bu alıntı ç n özür d ler m ama tar h, medyanın düzey n görsün


sted m…

Yaklaşık 2500 yıl önce Sokrates savunmasına başlarken şöyle


konuşur: “Ey At nalılar! Ben suçlayanlar öyle fadeler kullandılar, öyle
suçlamalar yöneltt ler k , ben b le kend m tanıyamadım. Ancak
anlattıklarının heps yalan.”

Y ne de Sokrates kadar yalnız değ ld k… Hürr yet yazan soğukkanlı


Yalçın Doğan b le yandaş gazetec lere kızgındı:

Odatv baskını le bağlantılı olarak Soner Yalçın ve üç


meslektaşımızın gözaltına alınması b r ler ne yen den fırsat ver yor.
Esk den hal m sel m tavrıyla kend ne çevre yaratmaya çalışan b r
“gazetec (î)” ş md şahs yet n buluyor. Ne zaman gazetec ler
gözaltına alınsa, gazetec ler ne zaman susturulmak stense, hazret
anında telev zyonlarda: “Ancak, y b l ns n k , medya, bürokras , ş
dünyası ve terör örgütü arasındak l şk ler en nde sonunda (Türkçes
de bozuk, önünde sonunda olacak, yd) gün yüzüne çıkacak.” Hazret
k me güven yor ve hang b lg lere sah p? O b l nmez, b l nen
telev zyonlarda ve yazılarında sürekl olarak, görev n bağımsız ve
objekt f yapan gazetec ler tehd t etmekle meşgul.

Sözcü gazetes yazarı, usta kalem Necat Doğru, Odatv’n n


beslemel ğ kabul etmed ğ n d le get rm şt :

Odatv adlı s te d klen yordu. Beslemel ğ kabul etm yordu. İkt dar g b
düşünmüyor, Başbakan ne derse ‘hemen onaylayan’ düzen n kalem ,
yazarı, muhab r olmayı kabullenm yor ve Ergenekon dava
dosyalanndak del ller çürütecek gazetec l k yapıyorlardı. İkt dara
d klenen Soner Yalçın ve arkadaşlarının karşısında se savcılar g b
düşünen, hâk mler n bakışıyla olana b tene bakan, kt dara yandaş,
kayrılan 30’a yakın telev zyon kanalı, 300’den fazla nternet s tes ,
400’den fazla yazar ‘ kt dar ne düşünüyorsa onu yazıyor, savcılar ne
yapıyorsa ve hâk mler nasıl karar ver yorlarsa’ aynen tekrarlıyorlardı.
Yandaşların gücü çoktu. Odatv’n n gücü eleşt r yd . Referandum
nutukları sırasında gırtlakları patlarcasına söyled kler ‘nasıl b r ler
demokras ye geç ş’ se muhalefet yapan Odatv’n n kurucularını
hapse koydular. Gerçekten ler demokras hedeflenm ş olsaydı;
Soner Yalçın ve arkadaşları g b kt dara eleşt r gözlüğüyle bakan
gazetec ler ‘korkutup s nd rmey ’ düşünmezlerd . B les n z k !
İler faş zm tehl kes varsa! O, son Soner olmayacak!

Han d yorlar ya; “Odatv b z eleşt rd .” Evet herkes eleşt rd k. Y ne


yapacağız; b lmed kler , nsan değer verd ğ n eleşt r r. Örneğ n…
H kmet Çet nkaya’yı da eleşt rd k. Ama bakın Cumhur yet‘te
“Yurtsever b r gazetec Soner Yalçın” başlığında ne yazmıştı:

Soner Yalçın muhal f b r gazetec yd , onun yazdığı k taplardan fa l


meçhul c nayetler , özell kle Cem Ersever’ n k m olduğunu, devlet
ç nde örgütlü çeteler öğrenmed m bu toplum? Soner Yalçın sapma
kadar gazetec d r… Ne kalem n satar ne de düşünceler n …

İşte… Usta b r kalem…


Türk ye yakın tar h nden onun yazdıklarım çıkann pek b lg /belge
bulamazsınız. Demokrat Part dönem nde hapse atılmış b r yazar.
Cüneyt Arcayürek Cumhur yet’te ne yazmıştı: Gerçek budur: Soner
Yalçın gazetec olarak hem Odatv’de hem de Hürr yet‘te her pazar
yayımlanan araştırma ürünü, tar hsel olayları güncelleşt ren
yazılarında kt darı eleşt rd . B rçok yanları hâlâ g zeml Ergenekon,
Balyoz g b davalarda kamuoyunun b lmed ğ gerçekler belgeler yle
açıkladı. Odatv’dek belgel haberler, yorumlar… Ergenekon
savcısının Soner Yalçm’ı “terör örgütüne üye olmak ve… halkı k n ve
düşmanlığa tahr k etmek” suçlamasıyla gözaltına almasına neden
oldu. Soner Yalçın’ın suçu, adı Ergenekon savcılarının
dd anameler nde yer alan, ancak varlığını h çb r resm makamın
doğrulamadığı b r terör örgütüne üyel kse; bu suçlamayı b r kalem
geç n z efend m. Soner Yalçın medyaya seslen yor. Tab anlayana:
Bugün bana yarın sana!

Hürr yet’ten Mehmet Yılmaz aynı konuya d kkat çekm şt : Odatv s ml


nternet s tes n n sah b Soner Yalçın ve nternet s tes nde çalışan üç
gazetec n n tutuklanmasının b r tek amacı var: Muhal f gazetec lere
gözdağı vermek, ‘aklınızı başınıza almazsanız s z n de sonunuz
kodes olur’ demek! Olmayan b r suç yaratılmış ve yaratılan bu suç le
her muhal f ses hapse tıkab l rs n z! Basın özgürlüğü, asker darbe
dönemler dışında bu kadar fütursuzca ayaklar altına
alınmamıştı. Halkın b r bölümünde “k n ve nefret duygularına”
yol açan b r durum varsa, o da şte tam olarak budur! Bakalım
seç mlere kadar sırada daha k mler var?

Rad kal’den Murat Yetk n Nâzım H kmet’ n ş r n n b r satırını başlık


yapmıştı. “Mesele es r düşmekte değ l…” Devamını b z get rd k:
“Tesl m olmamakta bütün mesele…”

Haber geld . Savcılar hazırdı. îlk Ayhan Bozkurt g tt . İfades kısa


sürdü. Yanımıza get rmed ler. Sonra Barışlar g tt . Yalmz kaldım. O
sırada yanıma Feza geld . Sohbete başladık. Tam olmasa da,
y leşmeye başladığımı, fakat hastalığın ben güçsüz bıraktığını
söyled m.
Feza, gazetec Mustafa Balbay’ın S l vr Cezaev ’nden Odatv’ye
gönderd ğ mektubu get rm şt . Orada okudum:

Soner Yalçın’ın zeng n arş v ne ve yazdığı k taplara bakıp b r


Ergenekon Savası mantığıyla onun ç n b r çırpıda şu suçlan
üreteb l rs n z;

- H zbullahçı; - PKK koord natörü; - H zbullah-PKK haberleşmes n


sağlayan köprü yönet c ; - Devlet n g zl belgeler n saklamak,
çalmak, yayımlamak; - K ş lere a t ver ler kaydetmek, saklamak; -
Toplumu nanç ve etn k yapılarına göre bölmek; - Halkı hükümete
karşı s lahlı syana teşv k etmek;

- Kısmen ya da tamamen hükümet cebren şlev n yapamaz hale


get rmek; - Kaos ortamı yaratmak; - Devlet büyükler n aşağılamak; -
Terör örgütü le medya arasında koord nasyon görev üstlenmek…

Nasıl? Çok korkunç değ l m ? İk sene önceye kadar normal


gazetec l k mesleğ m yürütürken tutuklandım ve h çb r somut del l
olmamasına karşın benzer suçlamalara karşı savunma yapıyorum.
Sonuç umarım benzemez, ancak b z bu f lm daha önce gördük ve
nanın bu sadece basın ayağı, d ğer nsanlara da en az b z mk kadar
asılsız suçlamalar uydurma del llerle snatlar yapıldı, yapılmaya
devam ed yor. İşte Odatv böyle b r ortamda, cesurca, bağımsızca,
özg… (evet artık özgürce yazamıyorum umarım yazarım) bu
hukuksuzlukları, Emn yet’ n kasıtlı “sehven”l kler n haber yaptığı ç n
bugün Emn yet’ n m saf r (!) konumunda…

Mustafa Balbay’ı şahsen tanımam. Sadece 1994’te Ankara tems lc s


olduğunda, çalışmam ç n Cumhur yet’e davet etm şt . Olmadı.
Sonrak yıllar h ç görüşmed k. Ama ortak noktamız şuydu: Her
zaman zorba güç yalnızca “alkış” ster; b z bunu yapmadık. Düşünsel
bağımsızlığımızı koruduk…

S gara çmeye dışarı çıkan avukat Haşan Fehm Dem r de sohbete


katıldı. “Böyle davalarda avukatlar pek söylemez ama s z
tutuklamazlar; ortada h çb r şey yok,” ded . Feza da aynı görüşte.
Ben temk nl y m. Çünkü Ergenekon sürec nde nsanların başına nasıl
çoraplar örüldüğünü b l yorum. Gerç çok karamsar olmaya da gerek
yok savcılıktan serbest bırakılan da var. Göreceğ z…

Barış Pehl van’ın da sorgusu b tt . Ve fakat sorguya g ren


avukatlarımızın get rd ğ haber, kor dora bomba g b düştü; Odatv’n n
b r b lg sayarında tuhaf “belgeler” çıkmıştı! Nasıl yan ? Ne belges ?
K m gönderm ş? Barış Pehl van b lm yordu; o b lmezse h çb r m z
b lemezd k; haber n merkez nde o vardı; genel yayın yönetmen yd .
Neler oluyordu?

G zl b r el faal yete geçm şt demek k …

B rçok Ergenekon sanığını şaşırtan olay şte b z m de başımıza


gelm şt ; çoğu k ş savcılık sırasında öğrenm şt ev nde, ş nde çıkan
sözde belgeler n varlığını!

Pol sler, tıpkı d ğer bazı Ergenekon sanıklarının b lg sayarlarında,


yüzlerce CD, DVD arasında “del l ” nasıl buldularsa, şte b zde de,
onca kaset, CD, DVD, b lg sayarlar arasında b nlerce vvord dosyası
arasından “belgey ” buluverm şt ! Bravo…

Evet mesele açıktı… “Prosedür” yer ne get r lm şt .

Ne yalan söyleyey m, pek nanmasam da gözaltıyla bu şn


b teceğ ne kend m nandırmaya başlamıştım yavaş yavaş.

Mesele aydınlandı.

Feza hemen Odatv’ye g tt ; ney n nes yd bu “belge”? Evet kaç k ş


aynı şaşkınlığı yaşadı bu süreçte. İnsanlar devlet n tezgâh
kuracağına nanamıyor. Oysa b r ler dört yıldır “Kral Çıplak” d ye
bağırıyordu. Kötü n yet n hedef nde ş md b z vardık…

Sorgu sırası bana geld . Savcı bekl yordu. Kalktım. Avukatım Haşan
Fehm Dem r’le savcının odasına g tt k. Savcı Zeker ya Öz odada
yoktu. Küçük b r oda. İk masa var; ortasında kât p oturuyor; önünde
b lg sayar. Kât b n karşısında sandalye var; oraya oturuyorum. Haşan
Fehm Bey cam kenarındak masanın yanındak koltuğa oturuyor.
Savcı geld . Ayağa kalktım. Başıyla selam verd ; oturab leceğ m
söyled . Oturdum.

“Asrın davasının dd anames n bu küçük odada mı hazırlıyorsunuz?”


d ye hemen söze g rd m. Sam m yd ; “gör hal m z ,” ded ; “ k savcı
yan yana bu kadar yükün altından kalkmaya çalışıyoruz.”

Basında başka haberler okumuştum; Levent T caret Merkez ’n n üst


katında, 30 k ş l k b r ek ple çalıştıkları dd a ed l yordu. B r şey
demed m.

“Su alab l r m y m?” d ye r cada bulundum. “Tab tab , sted ğ n z


kadar çeb l rs n z,” ded . Teşekkür ett m, plast k bardaklardan b r tane
alıp su seb l nden doldurdum. İçt m. Hazınm.

“Ergenekon S lahlı Terör Örgütü‘ne üye olmak, halkı k n ve


düşmanlığa tahr k etmek ve devlete a t g zl belgeler tem n etmek
şüphes yle faden z alınacaktır…”

“Devlete a t g zl belgeler…” Ev-büro arama gerekçes nde bu yoktu.


Evet demek “belgeler” bulunmuştu! Önce aranıyorsunuz. Sonra
hemen belge buluver yorlar ve suç ortaya çıkmış oluyordu! Yen
hukuk yöntem bu: Sezg hukuku!26

50 yıllık avukat Turgut Kazan g b deney ml , b lg l hukukçular


Ergenekon sürec ndek adl kıyımlara, “bu nasıl hukuk, böyle hukuk
olmaz” d ye ağır eleşt r ler get rd . Madd del l, somut durum olmadan
nasıl yargılama olurdu? Oysa…

Yen hukuk anlayışı vardı artık! Bu hukuk anlayışını ABD yarattı:


“muhtemel tehd t”; yan gerçekte oluşması ht mal olan b r suç
kavramı yarattılar. Bunu kabul ett reb lmek ç n her da m yaptıklarını
sahneye koydular; Hollyvvood. Örneğ n, Azınlık Raporu f lm n b l r
m s n z? Suç şlemes muhtemel k ş veya k ş ler, “gerçeğ gören
kâh n” yardımıyla engellen r, öldürülür! Böylece nsanlık âlem ,
Amer ka kurtarır!
Yan , ortaçağdak cadı avıdır bunun adı. Cadı, şeytanı çağırmadan,
yakılarak öldürülür. Toplum kurtarılır.

Paul Wolfow tz ne d yordu: “11 Eylül b ze kes n b lg n n lüks


olduğunu, b ze gereken ad l b r davadan çok, savaşa yakın olmayı
gösterm şt r.” Bu paranoyak yorum, şte yen hukuk anlayışını
doğurdu. 11 Eylül saldırısından sonra ABD’den (Yurtsever Yasaları)
İng ltere’ye (Ant -Terör zm Yasaları) terör yasası değ şt r ld . Bunun
adı düşman ceza hukukuydu. Teor syen İng l z f lozof Thomas
Hobbes’tur. Bu yen teor de ceza suçun karşılığı değ ld r; yan yurttaş
ceza hukuku yok, düşman ceza hukuk vardır. Bu cezanın amacı
müstakbel eylemler n önlenmes d r; yan suç şlemeden! F l yokken
ceza ver leb l r… Şüphe, kanıtın yer n almıştır. En temel hukuk
kuralı; “kuşkuya dayanılarak nsan tutuklamak gayr nsan d r.” Bu
anlayış rafa kaldırıldı artık. Evet, devlet n o kutsal otor tes ç n k ş sel
ve toplumsal özgürlükler yok ed l yordu. Amaç bell yd : Halk ç n yasa
yapılmıyor, yasaya uygun halk oluşturuluyordu.

Pek , Türk ye bu hukuku nasıl ben msed :

Yıl 2005. Türk ye le ABD arasında OPDAT programı dah l nde


terörle mücadeleye l şk n yasaların çıkarılıp uygulanması konusunda
şb rl ğ yapıldı.

“Kamu Düzen ve Güvenl ğ Müsteşarlığı Yasası” le “Yabancı Uzman


Çalıştırma” kabul ed ld . B r n tanıtayım:

Adı: Susanne Hayden.

2006 yılında Türk ye’ye sürekl “hukuk danışmanı” olarak geld ;


Türk ye’den önce Rusya, Macar stan ve Sırb stan’da, yan Sorosçu
renkl devr m projeler n n olduğu ülkelerde görev yaptı. Sırb stan’da
2006-2007 sürec nde “yargı reformu” adı altında b r günde tüm
yargıç ve savcıların görevden alınıp renkl devr m taraftarı genç s v l
toplumcu hukukçuların atanmasının akıl hocasıydı!

Susanne Hayden adı basında hep emn yetç ler, savcılarla yaptığı
toplantılarla gündeme geld . M ll yet gazetes n n haber ne göre,
İstanbul Emn yet Müdürlüğü‘nde b r d z çalışma yaptı (2 Kasım
2007). Bu lk toplantı değ ld ; 25-26 Ocak 2007’de İstanbul
Hâk mev ’nde Almanya, Belç ka, Hollanda ve İng ltere’den terörle
mücadele alanında çalışan hukukçular le CMK 250’nc maddeye
bakan özel yetk l savcılar b r araya gelm şt . 12-14 Kasım 2008
tar h ndek Ankara’da yapılan toplantının konusu se “Savcılar İç n
S ber B l nçlend rme Sem ner ” d .

Susanne Hayden pol s ve savcılarla o kadar sam m oldu k , 27


Mayıs 2007’de Sa t Hal m Paşa Yalısı‘ndak düğünün şah d yd . B r
d ğer şah t de İstanbul Emn yet Müdürü Celalett n Cerrah’tı!

Susanne Hayden kuşkusuz tek başına “yargı reformu”nun akıl


hocalığını yapmadı. Örneğ n b r başka hukukçu Larry Taman da, BM
Kalkınma Programı çerçeves nde Türk ye’ye geld . Arnavutluk,
Afgan stan, Bosna-Hersek g b ülkeler n “yargı reform’Tarında görev
almıştı.

Pek … “Yargı reformu” halled ld , o halde soru şu: “Kâh n” k m?


Türk ye’n n “kâh n ” Pennsylvan a’da oturuyor olab l r m !

Evet, ABD’n n dünya üzer nde uygulamaya koyduğu bu yen “hukuk


anlayışı” Türk ye’de de hayata geç r ld : “Büyük b r y l k ç n kötülüğe
başvurab l rs n z.” Yan ; yalan, sahte del ller cat edeb l rs n z,
ABD’n n Irak’a Afgan stan’a, L bya’ya müdahales n n neden g b .
Makyavel zmd bunun adı: “İkt dara tutunmak ç n yalnızca aldatma
ve kalleşl k sanatlarında hüner sah b olmanız yetmez, gerekl
hallerde onları kullanmaya da hazırlıklı olmalısınız.” Gerekl l k,
Mach avell ’n n kılavuz lke-s yd ve Türk ye’de “yen hukukun”
felsefes yd …

Savcı Zeker ya Öz’ün makamında sorgu başladı… B r ekleme


yapmalıyım: Savcılık fadeler dah l olmak üzere soruşturmanın
g zl l ğ esastır. Fakat “nereden sızdıysa” sorgum basında çarşaf
çarşaf yer aldı. Ergenekon soruşturmaları bugüne kadar neden
basına hep sızdırıldı?1
Ş md ben de sorgudayım ve Savcı Zeker ya Öz’ün karşısındayım.
Ne yazık k g zl l k kararına rağmen savcılık fadem basına sızdırılıp
çarşaf çarşaf yayınlanacaktı. Her gazete b r yanını parçalayıp yayın
pol t kasına uygun olan fadem kamuoyuna sunacaktı…

Soruldu: Daha önce herhang b r suçtan cezaev ne g rd n z m ?


Herhang b r suç kaydınız var mı?

Cevap: Cezaev ne g rmed m, yaptığım haberlerden dolayı hâk m


karşısına çıktım.

Soruldu: Herhang b r send ka, dernek, s yas part ve benzer b r


kuruluşa üyel ğ n z var mı?

Cevap: Türk ye Gazetec ler Cem yet üyes y m. Basın Konsey ’ne
üyey m. Çağdaş Gazetec ler Derneğ ’ne üyey m. Bunun dışında
h çb r s yas part ye ve s v l toplum kuruluşuna üye değ l m.

Soruldu: (Ergenekon) Örgütün amaç ve hedefler doğrultusunda


yayın yapılması kapsamında s z n herhang b r çalışmanız ya da
faal yet n z oldu mu?

Cevap: Yok.

Soruldu: Odatv s ml nternet s tes n ne zaman, k mlerle b rl kte ve


ne amaçla kurdunuz?

Cevap: Odatv’y 2007 yılının son aylarında Cüneyt Özde-m r le


b rl kte kurduk.

Soruldu: Yalçın Küçük le rt batınız hakkında ayrıntılı b lg ver n z?

Cevap: Yalçın Küçük’ü entelektüel b r aydın olarak tanırım. Sık


görüşmey z, çok sık telefonda da görüşmey z. Yazılarını ve
telev zyonda yaptığı programları el mden geld ğ kadar tak p etmeye
çalışırım. K taplarını okurum. Aramızda ast ve üst l şk s yoktur.

Soruldu: 19 Eylül 2010 tar h nde Ulusal Kanal’da yayınlanan


“Kalemler ve Kılıçlar” s ml programda Yalçın Küçük s z nle lg l
olarak; “Ş md b z Soner’le çok y arkadaşız. Arkadaş olduğumuz
g b şb rl ğ yaptık…” Yalçın Küçük’ün bahsett ğ , s z nle lg l “ şb rl ğ ”
konusu ned r? Yalçın Küçük le ne tür b r ortaklığınız vardır?

Cevap: Yalçın Küçük’le şb rl ğ yapmadım, bu açıklamayı n ç n yaptı,


anlamadım. Yazdığım Sabetay zm le lg l k tapları kasted yorsa da
tezler m z farklıdır. Herhang b r ortaklık da yapmadım.

Soruldu: Yalçın Küçük’ün yazmayıp s ze verd ğ bulgular nelerd r?

Cevap: Yalçın Küçük kend bulsa kend yazar bunları. Son 4


yılda kend s yle sadece 2 cenaze tören nde yan yana geld k.

Soruldu: 21 Temmuz 2009 günü saat 22.43’te Hüsey n Soner Yalçın


le Ünal İnanç/Ceyhan Mumcu’nun yaptığı telefon görüşmes nde
özetle; görüşmen n başında Ünal İnanç le b r süre konuştuktan
sonra Ünal İnanç’ın telefonu yanında bulunan Ceyhan Mumcu’ya
verd ğ , C. Mumcu’nun “Ya Sonerc -ğ m teşekkür ed yorum ş md her
gün b z m part den şey gel yor mesaj, ‘Soner oku’. Ş md nasıl
bayılıyorlar b z m part l ler sana; sen n yazdığın o yazılara Ş md b r
dönem nasıl saldırılar vardı sana; ş md ‘acele Hürr yet’te oku ab ,
Soner b z m ç n çok güzel yazmış’ d yorlar. Çok güzel yazdığını
anlıyorum da… H kmet’ n yazısı kıçımdan b r türlü ben m g tm yor”
ded ğ , b r süre daha konuştukları konuşmanın devamında C.
Mumcu’nun “Fakat Ab bu unutulmayacak b r jest adamları düştüğü
gün adamların leh ne kaç tane yazı yazdın” ded ğ anlaşılmıştır.

Görüşmen n çer ğ nden Ergenekon sanığı H kmet Ç çek’ n b r


dönem s z n aleyh n ze yazılar yazdığı halde, s z n Ergenekon davası
sürec nde İşç Part l sanıklar lehler ne yazı yazdığınızı konuştuğunuz
anlaşılmaktadır.

Geçm şte problem yaşadığınız H kmet Ç çek’ n de aralarında


bulunduğu Ergenekon sanıkları leh ne haber yapmanızın sebeb
ned r? Bu durumun aranızdak örgütsel bağla b r lg s var mıdır?

Cevap: Ben b rkaç sefer H kmet Ç çek leh ne yazılar yazmıştım.


Aydınlıkçılar da ben m aleyh me yazdıkları yazılara rağmen, benden
böyle b r tavır görünce bunu takd r etm ş olab l rler. Ben gazetec y m,
doğru b ld ğ m yazarım. İşç Part l değ l m.

Soruldu: Tuncay Güney le 2001 yılında yapılan mülakatta Tuncay


Güney, s z nle lg l olarak Vel Küçük’ün tal matı le hareket ederek
Aydınlık derg s ne g rd ğ n z ve b r takım b lg ler n Vel Küçük
tarafından s ze let lmekte olduğunu tahm n ett ğ n beyan etm şt r.

Vel Küçük’ü tanıyor musunuz? Tanıyor sen z ne zaman ve nerde


tanıştınız? Aranızdak l şk y açıklayınız.

Cevap: Vel Küçük’ü, Tuncay Güney’ h ç tanımam. Söyled kler


doğru değ l.

Soruldu: Odatv’de yapılan aramada bulunarak el konulan d j tal


ver ler çer s ndek “Projeler” s ml word belges n n
başlangıcında, tarafınızdan D dem s ml bayana yazıldığı
anlaşılan b r notun olduğu, söz konusu notta s z n CNN TÜRK’te
yayınlanması ç n bazı program öner ler sunacağınızdan
bahsett ğ n z, belgen n devamında bu programlarla lg l genel
b lg ler ver ld ğ , söz konusu programlar arasında “Har ka
Çocuklar” s ml programın amacının se “Türk ye’n n dört
köşes ndek har ka çocukları bulup onlara burs, eğ t m olanağı
vermek” olduğu bel rt lerek, bu programla lg l “ÇYDD vb.
kuruluşlar le şb rl ğ yapılab leceğ ” yazılmaktadır.

Buna göre, söz konusu programla lg l olarak özell kle ÇYDD le


şb rl ğ yapılab leceğ n bel rtmen z n neden ned r? Bu proje le
lg l olarak daha önces nde ÇYDD le görüştünüz mü?

Cevap: 6-7 yıl önce CNN TÜRK’e b r çocuk programı yapmak


ç n çalışma hazırladık. 1940’lı yıllarda Dâh Çocuk Projeler
vardı. Ressamları, müz syenler devlet yet şt rm şt r. B z de
yapacağımız programa Anadolu’dak dâh çocukların ortaya
çıkmasını düşündük. ÇYDD’n n de Çocuklar Projes olduğu ç n
b rl kte yapab l r z d ye düşündük. Sadece proje aşamasında
kaldı. B z m g b program yapanlann sürekl projeler olur.
Bunların bazıları sunulur, bazıları sunulmaz, bu proje
sunulmadı.

Soruldu: Odatv s ml nternet s tes n n yayınlarına bakıldığında;

“Öcalan D yarbakır’dak Kürtlere Mısır’dak G b Sokağa Çıkın


Ded ”,

“Herkes Mısır’ı Konuşuyor. Ya Türk ye’de Devr m Olursa”,

“Mısır’dak Olaylar Türk ye’y Etk ler m ?”

Başlıklı haberlerle, son günlerde Mısır’da yaşanan olaylar örnek


göster lerek ülkem zde de halkın sokağa dökülmes n teşv k
eden haberler yapıldığı görülmüştür.

Bu şek lde halkı sokağa dökmeye teşv k eden haberler


yapmanızın sebeb ned r? Halkın sokağa dökülmes le ne
amaçlanmaktadır? Bu kapsamda özell kle PKK terör örgütü
elebaşısı Abdullah Öcalar ın açıklamalarının kullanılmasının
sebeb ned r?

Cevap: B rl k ve beraberl kten yanayız b z. Tarafsız yayın organı


sen z her görüşten k ş n n düşünceler n vermek zorundasınız.
Keza sadece Odatv’de değ l bu tür haberler n yer almasının
sebeb devlet n Abdullah Öcalan’la görüştüğünün açıklamasıdır.
Bunlar haberd r. Herkes yazdı.

Soruldu: B rl kte hareket ett ğ n z Yalçın Küçük’ün PKK terör


örgütü bağlantıları ve s ze a t nternet s tes nde yapılan
haberlerdek etk nl ğ göz önünde bulundurulduğunda, terör
örgütü elebaşısı Abdullah Öcalan’m halkı k n ve düşmanlığa
tahr k eden, ülkede ayrımcılığı amaçlayan açıklamalarını
yayınlamanızda Yalçın Küçük’ün nasıl b r rolü vardır? D ğer
haberlerde olduğu g b PKK terör örgütü ve Abdullah Öcalan’la
lg l haberlerde herhang b r yönlend rmes var mıdır? Bu
şek lde halkın sokağa dökülmes n teşv k eden haberlerle ney
amaçlamaktasınız?
Cevap: Yalçın Küçük’ün böyle b r etk s olduğunu kabul
etm yorum. Yalçın Küçük’le PKK’nm arasının y olduğunu
sanmıyorum. Ne halkı syana teşebbüs ett r r z, ne asker
darbeyle yönet m değ şt rme taraftarıyız.

Soruldu: Yapılan çalışmalar sırasında, s z n Akşam gazetes nde


köşe yazarı olan Oray Eğ n’e kend yayın pol t kanız
doğrultusunda yazılar yazdırmaya çalıştığınız ve bu konuda
yönlend r c olduğunuz tesp t ed lm şt r.

1 Temmuz 2009 günü saat 14.58’de Hüsey n Soner Yalçın le


Oray Eğ n’ n yaptığı telefon görüşmes nde özetle; H.S. Yalçın’m
“Ab , yan bu Türk ye çsavaş yaşıyor”, “İçsavaş şte bombalar
atıldığı zaman çsavaş yaşanmaz yan ”, “B r Genelkurmay
Başkanı çıkıp da kâğıt parçası d yor”, “sen onunla lg l kâğıt
parçasıyla lg l h çb r şey yapmıyorsun, b r örgüt üyel ğ
yapıyorsun, örgüt üyel ğ nden neye o örgüt üyel ğ çer ye
atıyorsun”, “Burada düşünmem z gereken ne oluyor, Hep m z
hukuka takılmışız, peş ne takılmışız, ben orada değ l m
d yeceks n, ne oluyor, k m ne yapmak st yor”, “Bu kadar saf
mısınız ab yan b r şeyler oluyor, büyük b r şey dönüyor
burada”, “… çsavaş var bu ülkede de ya”, “Darbe m yapılsın
sten yor, ben onu anlamıyorum, darbe m yapılsın sten yor,
ondan sonra toptan b r tem zleme m yapmak st yorlar
asker yede de” ded ğ , O. Eğ n’ n “Okey, tamam darbe m
st yoruz darbe m olsun st yoruz g b başlık…” ded ğ , H.S.
Yalçın’m “Evet ya da darbe olacak korkusuyla büyük b r
operasyon yapıp TSK’yı yan şte Ortadoğu’ya sürmek st yorlar
bütün hedefler bu yan ” ded ğ tesp t ed lm şt r.

Bu telefon görüşmes le lg l yapılan araştırmada, Oray Eğ n’ n,


bu görüşmeden hemen b r gün sonra yan 2 Temmuz 2009
tar hl Akşam gazetes nde, “B r ler Gerçekten Darbe İst yor”
başlıklı yazı yazdığı ve yazının çer ğ nde, s z n telefonda
yazmasını söyled ğ n z cümleler b reb r kullandığı tesp t ed lm şt r.

Oray Eğ n’e yazdığı yazılara yönlend r c olmanız, örgütün d ğer


medya kuruluşlarını kontrol altına alması kapsamında yürütülen
faal yetlerden m d r?

Değ lse bu şahsa özell kle ülkede çsavaş olduğu yönünde yazılar
yazdırmanızın sebeb ned r?

Cevap: Bu yazı tamamen darbe karşıtı makaled r. B r ler “Türk ye’de


darbe yapılmasını zorluyor” d ye kamuoyunun uyanık olmasını
söylüyorum. Darbe karşıtı yazılar yazılmasını st yorum. Oray Eğ n
meslektaşımızdır. B z kend s yle s yaset de, hayatı da, nasıl yemek
yapılması gerekt ğ n ve hang s nemaya g d leceğ n de konuşuruz.

Soruldu: Y ne Odatv s ml nternet s tes nde yapılan d ğer haberlere


bakıldığında;

“Hükümet TSK İç nde Darbeye m Hazırlanıyor?”, “Genelkurmay


Başkanı Sanık Olur mu?”,

“İkt dar Emr ndek Askerle Kavga Ed yor”,

“İşte Aşama Aşama TSK’nın Tasf ye Projes ”,

“İşte Orduya Yapılan Komplonun Belges ”,

“TSK Ergenekon’a Suskun mu?”,

“TSK’ya Saldırılar B tt m ?”,

“Yen Gündem Yen den Türban, Hedefte se Asker Var” şekl nde
haberlerle hükümetle Türk S lahlı Kuvvetler ’n karşıt k grup olarak
göstermeye çalışan yayınlar yaptığınız görülmüştür. Yayınlarınızda
hükümetle TSK’yı k karşıt grupmuş g b göstermeye çalışmanızın
amacı ned r? Bu yayınları yapmanızın amacı ned r?

Cevap: Son 4 yılın medyasına baktığınız zaman sadece Odatv’n n


değ l, bütün medyanın konusudur bunlar, bunların heps haberd r,
heps gerçeğ bulmaya çalışan yorumlardır. Bunların heps
telev zyonda ve medyada konuşulup yazılan konulardır. B ze özgü
değ ld r. Anal zd r.
Soruldu: 25 Şubat 2010 günü saat 12.07’de Doğan Yurdakul le
yaptığınız görüşmede; b r soruşturma kapsamında tutuklanan
askerlerle lg l konuştuğunuz, görüşmen n lerleyen bölümünde “Tek
çıkış yolu vardır, sorunun başka türlü çözümü yok. Bu ş böyle
g derse gerçekten Türk ye’de çok kötü şeyler olacak. Bu adamlar
gerçekten tanklar le çıktığı zaman nasıl b r daha tanklar çer
sokulacak hak katen sokulamaz ya” ded ğ anlaşılmıştır.

Bu görüşmey açıklayınız.

Cevap: Bu da darbe karşıtı b r görüştür, tankları çıkartmamak lazım.


B r ler tankların çıkmasını st yor, b r ler asker tahr k ed yor, bunun
olmamasını st yoruz.

Soruldu: Y ne 1 Temmuz 2009 tar h nde Odatv’de yayınlanan ve s z n


tarafınızdan kaleme alındığı anlaşılan “Sürec Anal z Edemed n z”
başlıklı dönem n Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ‘a h taben
yazılmış mektup şekl ndek yazınızda “Ya konsepte uygun karşı
adımlar atacaksınız ya da bu savaşta yen leceks n z” d yerek ney
kastetmektes n z? Özell kle burada “SAVAŞ” olarak vurguladığınız
şey ned r?

Cevap: Bu yazıyı ben yazdım, ancak sonunda da İlker Başbuğ‘a


“Darbe Yapmayın” çağrısında bulundum. Makalede o cümle vardır,
aynen “tankları çıkarmayın, uçakları uçurmayın, darbe yapmayın”
d yorum. Çünkü kend s basın toplantısında ps koloj k harekât
yapılıyor d ye açıklamada bulunmuştu. Bunlar f k rd r. TSK’ya yapılan
ps koloj k saldırıyı Genelkurmay Başkanı açıklamıştan Ben de
bununla mücadele ed n darbe yapmayın d yorum.

Soruldu: 2 Temmuz 2009 günü saat 17.03’te Hüsey n Soner Yalçın


le Genelkurmay Basın Sözcüsü Met n Gürak’ın yaptığı telefon
görüşmes nde özetle; M. Gürak’ın “Müsa tsen z yarın ç n s z buraya
davet etmek st yoruz. Komutanımız b r görüşmek sterler,” ded ğ
anlaşılmıştır. Bu davet kabul etmemen z n sebeb ned r? Bu
görüşme le yazdığınız yazı arasında herhang b r l şk var mıdır?
Cevap: Ben Hürr yet’te b r yazı yazmıştım, Rönesans’ın Avrupa’ya
gel ş ne l şk n, İtalyan Med c a les yle lg l . İlker Başbuğ da bu
konuyla lg l ym ş, ben Genelkurmay’a çağırdı. Ben de o dönem
t bar yle böyle b r görüşmen n ben b r tarafın adamı olarak
gösterecek polem kler nden uzak durmak ç n g tmed m.2

Soruldu: İkamet n zde yapılan aramada bulunarak el konulan 154


no’lu dokümanda “Ben buna kes nl kle nanıyorum, Türk ye’de b r
darbe olacaktır. Zamanını b lm yorum ama olacak. Bak Kürt sorunu
yüzünden darbe olmazdı, o zaman Avrupa ayağa kalkardı. K mseye
b r şey anlatamazdın. Ama funda-mental zm önlemek ç n yapılab l r.
Doğan Güreş kelekl k yapıyor. Ortamı kızıştırıyor. Ne gerek var
kardeş m. Neden oyuna gel yorsun?” şekl nde bareler n yazılı olduğu
görülmüştür.

Söz konusu notların çer ğ n açıklayınız. Bu notlar k m tarafından


tutulmuştur? “Buna kes nl kle nanıyorum Türk ye’de b r darbe
olacaktır” demekle kasted len husus ned r?

Cevap: Bunlar 1990 yılının değerlend rmeler d r, k m n yazdığını


hatırlamıyorum. İlg l yazı esk ajandadan alınmıştır. Soruldu:
Odatv’de yayınlanan yazılara bakıldığında; “Ergenekon’da Kara
Del k Büyüyor”,

“Ergenekon Soruşturmasının Aşure Çorbası İle Ne İlg s Var?”,

“Ergenekon Davasında Darbe Karşıtı ABD Karşıtı Subaylar Tasf ye


Ed l yor”,

“Ergenekon İdd anames İle Par s H lton’un Ne İlg s Var?”,


“Ergenekon’un Merkez Bulundu: Çemberl taş”, “İnanmayacaksınız
Ama Bunlan da Ergenekon Yapmış”, “Ps k yatr de Yen B r Hastalık
Türü: Ergenekon Saplantısı”, “Sonunda Madımak Katl amını da
Ergenekon’a Yıktılar”, “AB’n n Ergenekon Davasındak 7 Rolü”,

“Ergenekon Operasyonunda ABD Parmağı”, g b yüzlerce haber ve


yazının Ergenekon dava sürec n etk leme, kamuoyu nezd nde
yürütülen soruşturma ve kovuşturmanın c dd yet n kaybetmes ne
yönel k olarak hazırlandığı anlaşılmıştır. Bu şek lde haber
yapmanızın neden ned r?

Cevap: Ergenekon, Türk ye’n n en çok konuşulan en çok merak


ed len konusudur, b z m genç arkadaşlar da haberler n n okunması
ç n, çünkü bu nternet haberc l kte b r tarzdır, renkl , lg çek c
başlıklar atmışlar. Ama tümünün haber çer ğ n hatırlamıyorum.

Soruldu: 26 Ek m 2009 günü saat 11.58’de Barış TERKOĞLU le


yaptığınız telefon görüşmes nde özetle; “E, nerede Zeker ya Öz
varsa alıp buraya koyuyorsun be agabeyc m gerek yok k b raz akıl
st yorum s zden. Ya zek adamsınız y ne bunu düşünem yorsunuz,
gerek yok ab , bak akıl akıl” ded ğ n z,

B. Terkoğlu’nun “Zeker ya Öz değ l yan … düğününe n kâh şah d


olmuş, b z bunu da dava d lekçes ne koyacaz yan anlatab l yor
muyum böyle b haber olmuş bakın d ye,” ded ğ , s z n “Ab bak gene
koy, bak gene b raz daha ya sadece akıl st yorum akıl, ben anlayın
b raz gerek yok, her Ergenekon haber n ve her Zeker ya Öz’ü alıp
oraya resm yle koymana gerek yok, gerek yok ağabey c m bırak onu
da Mehmet Yılmaz yapsın ya,” “Ergenekon paratoner olduk yan
nerde Ergenekon haber b lmem ne varsa alıp koyuyoruz başka h ç
m b z m haber m z yok ab , dünyamız yok mu başka”, “Ama öyle
bakıyorsun algıda seç c l k öyle bakma gazetelere öyle bakma.”

Görüşmede Mehmet Yılmaz olarak bahsett ğ n z şahıs k md r?

Cevap: Mehmet Yılmaz Hürr yet yazarıdır. B raz da başka


gazetec ler yazsın d ye örnek ver yorum sadece.

Soruldu: Görüşmede “B z yeter kadar yaptık ett k son noktayı da y


vuruyoruz”, “Ama her şey yaptığın zaman etk s kayboluyor”, “Vurun
kaçın d yorum” d yerek ne kasted yorsunuz?

Cevap: Ben Genelkurmay Başkanı çağırdığında b le g tm yorum;


buradak uyarım b le haber n etk s n n azalmamasıdır. Aynı konuda
sürekl haber okuyucuyu sıkar çünkü. Haberde eş k sorunu vardır,
eş k aşınırsa nanırlığını kaybeder.
Soruldu: Odatv’de yayınlanan haberler n yapılan ncelemes nde, 5
Ek m 2009 günü “Bu Fotoğraflar Olay Yaratacak” başlıklı haber
yapıldığı, haber çer ğ ne bakıldığında “Ergenekon pol sler , savcıları
ve hâk mler şb rl ğ hal nde Ergenekon Davası sürec n başlattılar”,
“Duruşmalar başlamadan önce se ftar yemeğ ver ld . İftar
yemeğ nden b r ay sonra Ergenekon davasının duruşmaları başladı”
şekl nde beyanların olduğu ve hâk m, savcı ve emn yet
personeller n n fotoğraflarının yayınlandığı görülmüştür.

Söz konusu fotoğraflar s z n el n ze ne şek lde ulaşmıştır? Bu şek lde


haber yapılarak ne amaçlamaktasınız?

Cevap: Haber b lg m dah l nde yazılmıştır. Bu fotoğraflar ya Barış


Terkoğlu’na ya da Odatv’ye gelm şt r. Ben bu fotoğrafların doğru
k ş ler olup olmadığının araştırılmasını sted m. Hatta bu konuyu
pol sler n b r yemekl toplantıda slayt olarak gösterd kler n öğren nce
yayınlanmasında sakınca olmadığını söyled m ve yayınlandı.

Soruldu: 19 Şubat 2010 günü saat 17.53’te Barış Pehl van le


yaptığınız telefon görüşmes nde özetle; s z n “ş md b r başlık
ver yorum onu atacağım hemen g rel m ver yorum”, “cemaat
okullarından çıkan savcılar bugün nerede?”, “…b r tane şey yapın
teraz y tutan kadın var ya gözü bağlı onu koyun anladın mı”, “Gözü
bağlı olsun”, “Şey olsun kafasında da belk b r sarık koyarsın onun”
ded ğ n z tesp t ed lm şt r.

Konuyla lg l yapılan çalışmalarda 19 Şubat 2011 tar h nde


www.odatv.com s ml nternet s tes nde, “Cemaat Okullarından Çıkan
Savcılar Bugün Nerede?” başlıklı b r haber yayınlandığı anlaşılmıştır.
Söz konusu haberde, Türk ye’n n gündem ndek davalara bakan
savcıların çok genç olduğundan bahsed lerek, “Ş md daha y
anlaşılıyor; cemaat okullardan çıkan çocukların neden hep mülk
yönet c l ğ , hukuku ve emn yet seçt kler . Tek g remed kler yer
neres yd ; TSK. Onun da başına neler get r lmeye çalışıldığını artık
herkes görüyor…” şekl nde haber yapıldığı tesp t ed lm şt r.

Telefon görüşmeler ve yayınladığınız haber b rl kte


değerlend r ld ğ nde Ergenekon soruşturmasını yürüten savcıları
yıpratmaya yönel k faal yetler n z açıkça görülmekted r. Bunu hang
maksatla yapmaktasınız?

Cevap: Gülen cemaat n n “Altın Nes l” projes ndek gençler n nerede


olduğuna d kkat çekmek sted m. Bu konuda haber yapılab l r m onu
gündeme get rmek sted m.

Soruldu: Yapılan tekn k tak p çalışmaları sonucunda; 2 Şubat 2010


günü saat 13.50 sırasında Beyoğlu lçes Gümüşsüyü İnönü Caddes
İnd go Apartmanı 7. Kat 41/7 sayılı adreste bulunan Odatv’de, Yen
Mesaj gazetes yazan Muharrem Bayraktar ve Bağımsız Türk ye
Part s (BTP) Genel Başkan Yardımcısı Sel m Kot l le görüşme
yaptığınız tesp t ed lm şt r.

BTP Genel Başkan Yardımcısı Sel m Kot l bu görüşmede s ze “b r


araya gelmem z lazım”, “b rb r m ze destek olalım” d yerek ne
kastetmekted r? Hang konu le lg l s zden destek stem şt r? S z bu
talepler doğrultusunda neler yaptınız?

Cevap: Odatv’de Haydar Baş‘a n ç n yer vermed ğ m ze da r, Haydar


Baş’ın da b rl k beraberl ğ savunan b r k ş olduğunu ve medyada
daha fazla desteklenmes gerekt ğ n söyled ler.

Soruldu: 20 Ocak 2011 günü saat 15.23’te Aslı Aydıntaşbaş le


yaptığınız telefon görüşmes nde özetle; görüşmen n başında b r süre
konuştuktan sonra A. Aydıntaşbaş’ın “… İlhan

C haner’le görüştüm onu yazacam ş md /’ ded ğ , s z n “ne d yor


ayınlıyor mu mesleğ nden?” ded ğ n z, A. Aydıntaşbaş‘m “…
Kılıçdaroğlu g b çok heyecanlı böyle… kar zmat k falan değ l
ama çok der n b r adam, klas k solcu yan ,” ded ğ , s z n
“m lletvek l yapalım mı?” ded ğ n z tesp t ed lm şt r.

İlhan C haner’ n m lletvek l yapılması konusu ned r? S z n bu yönde


b r çalışmanız oldu mu? İlhan C haner’ n m lletvek l olmasını nasıl
sağlayacaksınız? Bu konuda ne tür çalışmalar yaptınız?
Cevap: Aslı Aydmtaşbaş M ll yet gazetes yazarıdır, arkadaşımdır.
İlhan C haner’e ben göndermed m, İlhan C haner’ tanımam.
Telefonla dah görüşmem ş md r, ancak yukarıdak görüşme bana
a tt r. Her yayın organı b r part adayını destekleyeb l r. ABD’de
gazeteler bunu açıkça yazarlar da.

Ara ver ld …

Tuvalete g tt m, b r kat aşağıdaydı. Saat gece yarısına gel yordu.


Adl ye boştu. Meraklı bakışlar yoktu. Tuvalet m çabuk yaptım,
hemen döndüm. B r an önce sorgu b ts n ve eve g dey m aceles m
bu acaba?..

Kısa süre sonra Savcı Öz de geld .

Sorguya başlamadan, sohbet ett k…

“Ben okumuyorum,” d ye söze başladı, “arkadaşlar söylüyorlar,


Odatv ben mle lg l haberler yapmış.”

Pek yapmadığımızı söyled m; yapsak da bunun normal haberc l k


olduğunu, çünkü Türk ye’n n dört yıldır konuştuğu/ tartıştığı b r
davanın savcısı olduğunu bel rtt m.

Lafı Hürr yet gazetes ne get rd . “Hürr yet ben manşet yaptı. Neym ş
k lolarım yüzünden askerl k yapmamışım, bu mu haber yan .”

Hürr yet’ n ed toryal kadrosunda olmadığımı, ama yazı şle-r n n de


aynı kaygıyla “merak ed len savcı” olduğu ç n haber yaptıklarını
tahm n ett ğ m anlattım. İkna olmamış g b yd . “Neler neler yazdılar,”
ded .

Basına kızgın g b yd ; şaşırdım. Oysa Ergenekon sürec nde medya


soruşturmaya sınırsız destek verd . Yetmem şt demek k …

Yalan yazacak değ l m, Savcı Öz çok sıcak davrandı. İk kez ç kolata


kram ett . İlk nde aldım, İk nc s nde teşekkür ed p almadım. Savcı
Öz, ayağa kalkıp kolonya b le döktü el me. Aslında dışarıda oturulup
hoş sohbet ed lecek b r savcı görünümündeyd . Hatta sev ml
bulduğumu b le yazab l r m. Stockholm sendromu!

Yorgundu, sık sık esned ; hatta b r sefer nde özür b le d led . Yorgun
olmadığını, s nüzütten dolayı yorgun göründüğünü söyled . Kayağa
g tm şt , b raz üşütmüştü. S nüz t konusunda b rkaç laf ett k, ben de
aynı hastalıktan mustar pt m. Almanya’dan b r laç get rm ş bayağı y
gel yormuş, ama b tm ş yen s n get recekm ş.

B rden, Tolstoy’un İvan İly ç‘ n Ölümü adlı eser aklıma düştü o an. 45
yaşındak sorgu yargıcı İvan İly ç, hastalığıyla b rl kte ç dünyasındak
hesaplaşmasım anlatır. “K tabı okudunuz mu?” d yecek değ ld m.

Aynca… Çok k lolu olduğunu, rej m yapması gerekt ğ n


söyleyecekt m; vazgeçt m, o kadar da sam m olmamak lazımdı
herhalde. B lemed m.

B r de… Nedense ceket n n kol boyu d kkat m çekt , uzundu; n ye b r


terz ye gönder p kısalttırmamıştı acaba? Hazır takım elb seler ne pek
dokunmuyor samrım. Ama bu da söylen r m , ş md ?..

Fakat şunu sordum:

“K m gazetec y tanık, k m s n se sanık olarak sorguladınız, lk Can


Dündar’la görüştünüz, herhalde Ergenekon k tabından dolayı,”
ded m.

Can Dündar’dan pek yararlanamadığını söyled . Sözler nden Çan’a


b raz kızgın olduğunu çıkardım. M ll yet’te Savcı Öz ç n “el nde
tesp h vardı,” d ye yazmıştı; ondan olab l r m ?

Mustafa Balbay’dan da h ç hoşlanmadığım söylesem Savcı Öz’e


haksızlık yapmam herhalde. Sık sık su çmem üzer ne, sohbet bu
konuya geld . “Balbay k nc kez geld ğ nde çok güven yordu kend ne;
belgeler çıkınca, çok terley p ardı ardına su çmeye başladı.”

Bundan ne anlam çıkarmalıyım ş md ? Ben de çok su ç yordum. B r


şey söylemed m. Kalkıp b r bardak daha soğuk su doldurdum.
Sohbet b r ara Türk ye’dek resm tar h anlayışına geld ; “Sultan
Vah dedd n’ n, Mustafa Kemal’ Anadolu’ya gönderd ğ n
yazamazsınız,” ded pat d ye.

Şaşırdım.

Hayır, şaşkınlığım b r cumhur yet savcısının nasıl böyle b r cümle


söyleyeceğ ne da r değ ld . Cüretkârlığına şaşırdım.

Düşündüğünü söylüyordu şte, y bence. B r yerde okumuştum


Mustafa Kemal’den, “Beton Kemal” d ye bahsett ğ n . Mustafa
Kemal’ farklı değerlend rd ğ n tahm n ed yorum. Ama böyle-s ne
bayağı konuşmayı b r cumhur yet savcısına yakıştıramaya-cağım ç n
“sanmam” demek st yorum.

“Vah dedd n konusunda b r çevre s z n g b düşünüyor, ama bunun


belges n bulmak zor. Fakat Ankara’ya karşı harekete kalkışanları
desteklemes ne, hatta Kuvayı İnz bat ye Ordusu kurup ulusal güçler
bastırmak stemes ne vs. baktığınızda Vah dedd n’ n Mustafa
Kemal’den rahatsız olduğunu çıkarab l r z,” ded m.

Tartışmak stemed .

Saat gece yansını geçm şt zaten.

Tekrar sorguya, tar h n kanşık lab rentler nden gerçek hayata


döndük…

Soruldu: Yapılan tekn k tak p çalışmalan net ces nde, b r telev zyon
kanalı satın almak ç n g r ş mlerde bulunduğunuz, bu kapsamda
önce Halk TV s ml telev zyon kanalının satın alınması ç n
görüşmeler yaptığınız, daha sonrak süreçte se başka telev zyon
kanalları ç n g r ş mlerde bulunduğunuz tesp t ed lm şt r. Halk TV
s ml telev zyon kanalı k me a tt r?

Bu telev zyon kanalını satın almak ç n k m ya da k mlerle görüştünüz


ve neler yaptınız? Açıklayınız.
Cevap: Den z Baykal le görüştüm, Hurş t Güneş le görüştüm, Kemal
Kılıçdaroğlu ve Gürsel Tek n le görüştüm.

Soruldu: 2 Şubat 2011 günü saat 11.14’te Kemal Kı-lıçdaroğlu le


yaptığınız telefon görüşmes nde özetle; K. Kılıçdaroğlu’nun “…b z m
Kahramanmaraş M lletvek l m z Durdu Özbolat İstanbul’a gelecek
akşam”, “S z nle görüşecek”, “Bugün akşam vakt n z var mı
b lm yorum ama” ded ğ , s z n “Var efend m var var,” ded ğ n z, K.
Kılıçdaroğlu’nun “S z n telefonunuzu ona vereb l r m y m?” ded ğ ,
S z n “Tab tab tamam çok teşekkür ed yorum…” ded ğ n z,

2 Şubat 2011 günü saat 18.34’te Durdu Özbolat le yaptığınız telefon


görüşmes nde özetle; D. Özpolat’ın “…Ben geç saat de olsa lk
uçakla geleceğ m”, “B r de aktaracağım şeyler var onları konuşuruz
ondan sonra ben döner m”, “Kemal Bey’e anlatırım gel şmeler ,”
ded ğ tesp t ed lm şt r.

Konu le lg l yapılan tekn k tak p çalışmaları sonucunda,

Durdu Özpolat le 3 Şubat 2011 günü Levent’te buluşarak


görüşme yaptığınız tesp t ed lm şt r.

Telefon görüşmes nde Durdu ÖzpolatTn “aktaracağım şeyler var”


d yerek bahsett ğ konu ned r? Durdu Özpolat le yaptığınız
görüşmen n çer ğ n açıklayınız.

Cevap: Durdu Bey’ n b r telev zyon projes varmış, onu hayata


geç reb l r m y z d ye kend s yle buluşup görüştük.3

Soruldu: 4 Ocak 2010 günü saat 20.51’de X Bayan le yaptığınız


telefon görüşmes nde özetle; X Bayan’ın “…İzzett n Doğan Hocamla
daha önce görüştüğünüzde randevu stem şs n z efend m”, “Yarın
saat müsa tsen z beş buçukta s z kanala bekl yoruz,” ded ğ , S z n
“…tamam beş buçukta yarın gel yorum,” ded ğ n z.

5 Ocak 2010 günü saat 14.25’te Murat Ongun le yaptığınız telefon


görüşmes nde özetle; “Saat 17.30’da görüşeceğ z bugün”, “İşte şey
le Cem TV” ded ğ n z,
Cem TV le lg l olarak yürüttüğünüz faal yetler n amacı ned r?
Neden Murat Ongun’u Cem TV’n n başına get rmeye
çalışmaktasınız?

Cevap: Murat Ongun’u 1997 yılında stajyer b r muhab rken Ankara


Show TV’de tanıdım, Murat Ongun’la b rl kte İstanbul’da Star
Haber’e geld k, daha sonra Murat Ongun değ ş k yerlerde çalıştı,
ben m yakın dostum olan Ufuk Güldem r’ n sah b olduğu
Habertürk’ün genel yayın yönetmen yardımcısı oldu. Turgay C ner
kanalı satın alınca kend yakın çevres n telev zyona get rd , o da
st fa ederek Habertürk’ten ayrıldı. Murat Ongun uzun b r süre ş
bulamadı, 2 çocuk sah b d r. Ben bunun üzer ne Cem TV genel yayın
yönetmen arıyordu, İzzett n Doğan Hoca’ya g tt m, Murat Ongun’u
söyled m, çok y b r haberc olduğunu söyled m ve orada
çalışmasına referans oldum.

Soruldu: İkamet n zde yapılan aramada bulunarak el konulan


dokümanların yapılan ncelemes nde Eşfak Aykaç, Mustafa Den zl ,
Alp Yalman, Kemal Ilıcak, Nazlı Ilıcak, Yavuz Donat, Uluç Gürkan,
Zafer Mutlu, Mesut Yılmaz, Leyla Yen ay Köseoğlu, Ayten Gürger,
Naf z Kurt, Sönmez Köksal, Güner Özmen, Ertuğrul Otan, Hal l Tuğ,
Mehmet Ağar, Hüsey n

Özalp, Haşan Kocadağ, Kerem Durmuş, Orhan Uzeller, Cem l Erhan


(Erkan), Ahmet Hat poğlu s ml şahısların özel hayatları hakkında
bazı notların tutulduğu ve f şleme mah yet nde b lg ler olduğu
görülmüştür.

Söz konusu b lg ler ne şek lde elde ett n z? Bu notları hang


maksatla kaydetmektes n z ve neden saklamaktasınız?

Cevap: Bunlar ben m 2000’e Doğru derg s ndeyken parlamento


muhab rl ğ yaptığım dönemde yararlı olur d ye aldığım b lg notlandır.
20-25 yıl önces ne a tt r.

Soruldu: Odatv’de yapılan aramada yarım kapak karton dosya


bulunduğu, dosyanın üzer nde “D yarbakır İl L ce İlçes ’nde Oturan
Ermen Vatandaşlann Nüfus Kayıt Örnekler ” bareler n n yazılı
olduğu, dosya çers nde se çok sayıda k ş ye a t nüfus kayıt
b lg ler n n olduğu görülmüştür.

Bu b lg ler nerden tem n ett n z? Hang amaçla saklıyorsunuz?


Açıklayınız.

Cevap: 1996 yılında Behçet Cantürk’ün Anıları k tabını yazarken


Behçet Cantürk’ün gerek MİT, gerek Emn yet gerekse mahkeme
tutanakları vardı, söylenen belge sanıyorum o dava tutanakları le
lg l d r. Çünkü dd a Behçet Cantürk’ün annes Ermen d . ASALA le
şb rl ğ yapıyordu o nedenle ben de akrabaları ç n bunu tem n
etm şt m.

Soruldu: Y ne sah b olduğunuz Odatv’de yapılan aramada başka b r


dosyanın bulunduğu, dosyanın lk sayfasında el-yazısıyla “Çok G zl ,
Devlet n İllegal Yayım Aş retler” şekl nde bareler n yazılı olduğu,
devam eden sayfalarında se ülkem zde değ ş k v layetlerde bulunan
onlarca aş retle lg l çeş tl b lg ler n yazılı olduğu görülmüştür.

Bu dosyayı nerden tem n ett n z? Hang amaçla saklamaktasınız?


Ş md ye kadar herhang b r yerde kullandınız mı?

Cevap: Bu dosya 2000’e Doğru derg s nde kapak haber oldu, ayrıca
k tap olarak da çıktı, oradan kalmış olab l r.

Soruldu: Odatv’de yapılan aramada bulunarak el konulan


ST3120827AS_4MS1TF89 ser numaralı hardd sk n yapılan ön
ncelemes nde, çok sayıda örgüt dokümanı bulunmuş, bu
dokümanlar ncelend ğ nde daha öncek operasyonlarda d ğer
şüphel lerden ele geç r len dokümanlar olduğu görülmüştür. Bu
dokümanlardan b rkaç örnek vermek gerek rse; “B lder-berg Çetes ”,
“Cumhur yet Gazetes ”, “Derg Proje Anal z” “Fabr katör”, “maf a”,
“m t medya”, “panzeh r”, “TV Anal z

Proje” ve “Ulusal Medya” şekl nde belgeler olduğu görülmüştür.

Bu dokümanların yanı sıra ayrıca “Ulusal Medya 2010” s ml word


dosyası bulunmuştur. Belgen n yapılan ncelemes nde daha önceden
şüphel lerden ele geç r len “Ulusal Medya 2001” dokümanında
olduğu g b Ergenekon’un medya yapılanmasının yen den
düzenlenmes le lg l bel rlenen stratej ler n anlatıldığı görülmüştür.
Bu b lg sayarla alakalı çıkan belgelerle lg l olarak aşağıdak soruları
cevaplandırın.

Bu örgüt dokümanını k m ya da k mler hazırlamıştır. K mler n tal matı


le hazırlanmıştır. Bu dokümanda bel rlenen stratej lerle lg l neler
yapılmıştır?

Cevap: Ben bu belgeler lk kez görüyorum, daha önceden


görmed m. İçer ğ n de b lm yorum, ben genelde evden çalışırım,
Odatv’ye nad r g der m. Odatv’de kullandığım b r b lg sayar yoktur.
Ev mde 3 adet b lg sayarım vardır, şu an onları kullanıyorum.
Belgeler Odatv’de olsaydı kes n haber m olurdu. G zl belge
bulundurma suçlamasını kabul etm yorum. Darbe çağrısı
suçlamalarını da kes nl kle kabul etm yorum.

İfade b tt . Dışarı çıktım. Savcı Zeker ya Öz’ün vereceğ kararı


bekleyeceğ z: Tutuklayıp mahkemeye m sevk edecek, serbest m
bırakacak?

Camm sıkkın. Ergenekon sürec n y tak p etm şsen z şu gerçeğ


b l rs n z; dört yıldır yürütülen bu soruşturma salt s lah ve müh mmat
üzer ne yürümed ; b lg sayarlar, CD ve DVD’lerden çıkan “belgeler”
davayı “s ber” hale get rd . “D j tal belgeler” öneml yer tutu. Bu durum
sanıkları adeta b l ş m uzmam yaptı.

Savcılık sorgusu sürerken Feza Odatv’ye g d p, bu “tuhaf belgelerle”


lg l çalışmaya başlamıştı. B z b le ş md den “S z n olmadığını
spatlayın bakalım” savunmasına başlamıştık şte. B z m yaptığımızı
pol sler ya da savcı yapamaz mıydı; v rüs olup olmadığının, nereden
geld ğ n n, araştırılması o kadar zor muydu? N ye h ç lehte del l
toplamıyorlar? Avrupa’da s ber terörle lg l b rçok çalışma var; hukuk
böyle b r belgey kamt saymıyor ama Türk ye’ye bunlar henüz çok
uzak.
Avukatlarla kend aramızda yorum yapıyoruz: Tamam “belgeler”
b z m değ l ama y ne de b r haber merkez nde bulunan “belgeler” ç n
gazetec suçlanır mı?

B rden Zeker ya Öz’ün, “Mustafa Balbay kend ne çok güven yordu,


belgeler çıkınca bardak bardak su çt ” sözünün anlamını kavradım.
Zavallı Balbay aynı ş md ben m g b şaşkın olmalıydı; onun da
b lg sayarına g rm şlerd . 26 Şubat 2007’de saat 01.58’de dosya
oluşturulmaya başlanmış. 1 dak ka 15 san ye sürmüş; sonra
03.58’de başlamış 2 dak ka devam etm şt . Bu kadar sürede dosya
oluşturmak mkânsızdır.

Avukatlar artık d j tal uzmanı olmuşlardı. B lg sayarlardan nasıl “suç”


del l yaratıldığını y b l yorlardı. B r anlattı:

Ergenekon sanıklarından ODTÜ mezunu b l ş mc B rol Başaran 17


Aralık 2009’dak duruşmada mahkeme başkamna, b lg sayardak b r
dosyanın çer ğ n n adeta z bırakmadan nasıl kolayca
değ şt r leb ld ğ n uygulamalı olarak gösterm şt . B lg sayardak b r
dosya üç adet tar h saklar: Dosyanın lk ne zaman yaratıldığı, en son
ne zaman değ şt r ld ğ ve en son ne zaman ulaşıldığı/açıldığı. B rol
Başaran, duruşmada bas t b r b lg sayar programıyla heps n
değ şt reb lm şt . Bununla da kalmamış; duruşmada dosyamn
çer ğ ne, değ şt rme tar h yle oynamadan müdahalelerde
bulunmuştu.

Bu neden öneml yd ?

Pol s, eğer b lg sayarlarınızı alıp, b r kopyasım s ze vermezse, “hash”


değer ortaya konmazsa, şte o zaman her şey yılan h kâyes ne
dönüyordu. Çünkü pol s n, o b lg sayardak herhang b r dosyamn
çer ğ n değ şt rmed ğ kanıtlanamazdı.

Tüm bu süreç CMK’da bel rt lmes ne rağmen, dört yıldır süren


operasyonlarda bu hukuk zorunluluğa h ç d kkat ed lmed . Mustafa
Balbay’a b lg sayarının kopyası hâlâ ver lmed ! Nasıl ver ls n; 1
Temmuz 2008’te el konulan hardd sk majı 7 Temmuz 2008’de
alındığı ortaya çıktı! O b r haftada neler yapıldı? Sadece bu mu;
TÜBİTAK raporuna göre adl emanettek Mustafa Balbay’ın
hardd sk ne 14 Ocak 2010’da müdahale ed lm şt ! Balbay, b n gündür
bağırıyor; “günlükler me müdahale ed ld , bazı cümleler ben m değ l.”
D nleyen var mı?

Hukuk mu? Adalet m ?

Dört gündür bu yaşadıklarımızdan sonra hâlâ bu kutsal sözcüğü


anımsamamız çok traj k değ l m ?

Aslında savcının sorularına şu yanıtları vermem gerekm yor muydu:

- “Bu soru Anayasa’nın 25. maddes ne aykırı.”

- “Bu soru Anayasa’nın 26. maddes ne aykırı.”

- “Bu soru Avrupa İnsan Hakları Sözleşmes ’n n 1. maddes ne


aykırı.”

Bu maddeler neler m ?

Anayasa’mn 25. maddes : Herkes düşünce ve kanaat hürr yet ne


sah pt r. Her ne sebeb yle ve amaçla olursa olsun k mse düşünce ve
kanaat sebeb yle kınanamaz, suçlanamaz.

Anayasa’run 26. maddes : Herkes düşünce ve kanaatler n söz, yazı,


res m veya başka yollarla tek başına veya toplu olarak açıklama ve
yayma hakkına sah pt r.

Avrupa İnsan Hakları Sözleşmes ’n n 1. maddes : Herkes görüşler n


açıklama ve anlatma özgürlüğüne sah pt r.

Evet, sorgu sırasında nsanın bazen nutku tutuluyor; aslında


gerg nl k çıkarmak stem yorsunuz. Ve yorgun bırakılıyorsunuz zaten.
Dört gündür gözaltındasınız ve gece yarısı savcılık sorgusu yapılıyor.
İş n özünde suçsuz olduğunuzu b l yorsunuz; sanıyorsunuz k dd a
makamı da bunu hemen anlayacak, asıl vermen z gereken sert
yamtı verm yorsunuz…
Vermek lazım aslında. Neyse geçt Bor’un pazarı…

Saat gece yarısını epey geçt …

Savcı Zeker ya Öz’ün karannı, “kader anını” bekl yoruz; evet


mahkemeye sevk edecek m ? Bırakacak mı?

Çok bekletmed : Tutuklama stem yle mahkemeye sevk ett . Sürpr z


değ l.

Sev nd r c gel şme; Ayhan Bozkurt serbest bırakıldı. Kaldık üç k ş .

Duruşma salonu en alt kattaydı.

Pol sler ben bu kez oraya nd rd . Hâk m bekleyecekt m; Barışlar


başka yerdeyd , göremed m onları. Benden önce hâk m karşısına
geçm şlerd . O duruşmaya g ren avukatlar umutluydu, çünkü hâk m
g zl “belgelerle” lg l h ç soru sormamıştı. Demek önem vermem şt .
Eee, ger ye ne kalıyordu?

Savların büyük çoğunluğu Yalçın Küçük le “ rt bat” üzer ndeyd .


Avukat Y ğ t Akalın duruşmada, Yalçın Küçük’ün Ergenekon
davasından kuvvetl suç şüphes olmadığı ç n tahl ye ed ld ğ n
bel rt p, “Böyle b r karar, sırf telefonla gazetec l k amacıyla yapılan
görüşme neden yle ağır b r kusur ver lemez,” g b sözler sarf etm şt .

Herkes hâlâ y mserd . “Kanıtı olmayan ceza mı olur?” d yorlardı.


Hâk m beklerken sohbet ed yoruz.

B z m olaya benzeyen b r vaka yaşanmıştı. Konya’da M ll Çözüm


adlı derg ye “Ergenekon kapsamında” operasyon yapılmıştı.

Konya Emn yet Müdürlüğü KOM Şubes 1 Kasım 2007 tar h nde,
Adana Cumhur yet Başsavcılığı‘dan, bazı k ş ler hakkında
soruşturma ve tekn k tak p ç n z n sted . Çeş tl adl suçların yanı
sıra örgütlü suç şüphes vardı. İz n ver ld ve tekn k tak p başladı.
Pol s bazı d nleme kayıtlarına dayanarak bu k ş ler n “Ergenekon
örgütü” le bağlantılı olab leceğ n savcılığa b ld rd . Savcılık da
Ergenekon savcılarına yazarak bu k ş ler hakkında del l ya da b lg
varsa gönder lmes n sted . İstanbul’dak Ergenekon savcıları
Adana’ya k ş ler hakkında b r b lg veya belge göndermed ; sadece
“Ergenekon-Lob , Anal z ve Yen den Yapılanma” g b kend dava
dosyalarında olan tartışmalı belgeler gönderd .

Bu arada, d nleme sonucu bazılarının telefonda konuşurken, “kr z


çıkmasını sted ğ n , darbe olmasım bekled ğ n ” söyled ğ ; Ergenekon
soruşturmasını eleşt rd ğ ; hatta başbakana, cumhurbaşkanına
hakaretler ett ğ ortaya çıktı. Yan koşullar hapse atılmalarına son
derece müsa tt ! Üstel k bu k ş ler M ll Çözüm adında derg de
çıkarmakta ve hükümete muhalefet yapmaktaydı k ; maazallah
“Ergenekoncu” olmaları an meseles yd !

Konya pol s düğmeye bastı. 2008 Temmuz’unun son günler yd .


Gözaltılar telev zyon haberler n n lk sırasındaydı. Kend n
“Ergenekon uzmanı” olarak tanıtan bazı gazetec ler bu devasa
“Ergenekon örgütünün” Konya’dak uzantıları hakkında akıl almaz
yorumlar yapmaya başladı. Konya’dak üst düzey bazı pol s yetk l ler
b le “çok sağlam del llere sah p olduklarını ve gözaltılarının
Ergenekon kapsamında olduğunu” lan ett ler. Yandaş gazete
manşetler benzer yayınları sürdürdüler.

İstanbul pol s yapar da, Konya pol s n n nes eks kt r!

Yapılan aramalarda bulunanlar Ergenekon soruşturmasının


doğasına çok uygundu: Bazılarının b lg sayarlarmdan müstehcen
görüntüler çıktı! Bazı b lg sayarlarda çeş tl şahısların nüfus kayıt
b lg ler , 28 Şubat 1997 tar h ve 406 sayılı MGK kararı (üstel k mzalı
fotokop s , 3 tabanca, şarjörler, merm ler, bıçaklar…

Dahası bazı k taplar, derg ler, CD ve DVD’ler bulundu… Daha ne


olsundu…

Pol s sorgusunun ardından düzenlenen fezleke le “Ergenekon


örgütü üyeler ” Özel Yetk l Adana Savcılığı‘na sevk ed ld .
Savcılık gerekl ncelemey yaptıktan sonra, 10 Ocak 2009’da
“kovuşturmaya yer olmadığına” karar verd ; ama hem tar he geçecek
hem de bazı “yargı mensuplarına” ders olacak n tel kte b r gerekçe
yazdı. Adana Cumhur yet Savcılığı özetle ded k :

- MGK kararı nternette kolaylıkla bulunab l r.

- S lahlı terör örgütü olab lmes ç n, örgütün terör eylemler ne


başvurması gerek r. Ama ortada örgütlü b r terör eylem olmadığı g b
bulunan s lahlar da bunun ç n yeterl değ ld r.

- ABD, AB, İsra l, hükümet, kt dardak s yas part , Ergenekon adıyla


b l nen soruşturmayı eleşt rmek, hükümet n yıkılacağı ve kr z
çıkacağı konusundak tahm n ve temenn ler, darbe olacağı
konusundak tahm n ve temenn ler n Ergenekon dosyasındak
Ergenekon belgeler yle paralell k arz etmes ve M ll Çözüm
derg s n n Ergenekon’a bağlı basın kuruluşu olduğu kabulü mümkün
değ ld r. (Soruşturma No: 2007/638, Karar No: 2009/8)

Yan steyen sted ğ ne b rb r hakkında sted ğ n söyleyeb l rd . Darbe


olmasını steyeb l rd , hükümet n yıkılmasını bekleyeb l rd vs…
Bunların h çb r b r şey fade etmezd . Cumhur yet’ n savası… Başka
ne d yordu?

- Türk ye Cumhur yet hükümet n ortadan kaldırmaya veya görev n


yapmasını engellemeye teşebbüs ç n yeterl s lahlı güç ve s lah
yoktur.

- Halkı hükümete karşı s lahlı syana tahr k etmek ç n, konferanslar


ve panellerde yapılan konuşmaların, yazılar yazmanın hükümet
eleşt r r ve darbe olmasını tahm n eder n tel kte olması ve Ergenekon
soruşturmasının bu yazı ve konuşmalarla eleşt r lmes n n Ergenekon
örgütüne üyel k ç n yeterl olduğunun kabul ed lmes mümkün
değ ld r.

- Cumhurbaşkanı ve başbakana hakaret ed lmes , k k ş arasında


yapılan telefon görüşmes ne dayandığı ç n suç unsuru oluşmamıştır.
- S lah bulundurmak vb. g b suçlar tefr k ed lm şt r. Yan kend başına
ayrı b r suç olarak yargılanmaktadır.

İk savcı, k farklı karar. B zde s lah b le yoktu. Herhalde Özel Yetk l


Adana Savcısı Amer kalı hukuk danışmanı Susanne Hayden le
tanışmamıştı! Başka b r açıklama yapılab l r m ? B r makam; o
makamda oturan k ş n n ne yaptığıyla değer kazanır…

Saat 03.00’ü geçt . Tan yer ağarmak üzere, Beş ktaş Adl -yes ’nde
bekl yoruz.

Bu yorucu saatlerden sonra 12. Ağır Ceza Mahkemes hâk m


karşısına çıkıp savunma yapacağım! Sadece yorgun değ l hastayım.
Bakın dd a ed yorum, meslektaşlarım araştırsın. Ergenekon
sorguları, duruşmaları neden hep genell kle sabaha karşı yapıldı?

İnsan b l nc olmadık yerde olmadık olayları hatırlıyor. Ergenekon


duruşmasında sanıklar gözaltına alınma b ç mler nden hep ş kâyetç
oldu. Bazılarının “hastaydım”, “yen amel yat olmuştum”, “o gece
ac le kaldırılmıştım” sözler n anımsadım. Bu k ş ler n heps n n
telefonları d nlen yordu; pol s b lerek m en güçsüz durumda nsanları
gözaltına alıyordu acaba? Hasta k ş y sorgulamak daha mı kolaydı?
Had pol s b l yorduk, ama savcının, hâk m n bu tavrının sebeb
neyd ?

Sonuçta duruşma salonuna çağrıldım. Salona g rd m.

Kât p ayağa kalkmamı şaret ett ; hâk me yorgun ve hasta olduğumu


söyley p oturma zn sted m. Başıyla onayladı. Bu konuşmayıp,
başıyla onaylama b r hukuk r tüel m ?

K ml k tesp t ne geç ld . O sırada…

Feza duruşma salonuna geld ; savcının sorduğu “belgelerle” lg l


b lg lere ulaşmış mıydı? El ndek kâğıdı Avukat Haşan Fehm Dem r’e
verd . Bana döndü, fısıltıyla “v rüs,” ded . B lg sayarımıza g r p word
dosyalan yüklem şlerd …
Bu ne anlama gelecekt !

Feza rahatlamış görünüyordu; hâk m v rüs olduğunu anlayıp b z


serbest bırakacak mı?

Artık bunları düşünecek durumda değ l m, bayılacak g b y m. Bugün


çok mu laç çt m? Gücüm tükend ; b tse de g tsek d yorum, nereye
g deceksek, g del m, yeter k g del m.

Hâk m, Savcı Öz’ün uzun uzun yazdırdığı sözde belgeler y ne uzun


uzun yazdırdı kât be.

Aynen kel me kel mes ne yazdırdı:

Odatv’den el konulan “ST3120827AS_4MS1TF89 ser no’lu


hardd skte Ned m, Orgmu, Hanef , Sayın komutanım, Tertem z,
Toplantı, Sabr Uzun, OOOK tap, Y Belges , koz, B l nçlend rme s ml
VVord dosyaları le Abdülkad r Aygan… s ml pdf dosyaları ve
üzer nde g zl bares bulunan çok sayıda res m

dosyalan bulunduğu… şekl nde notların bulunduğu belge


okundu soruldu.

Yanıt: Bu belgelerden haber m yoktur, ded . Bu belge


Samanyolu TV’dek kötü d z senaryolarına benzemekted r.

Soruldu: Y ne Sabr Uzun s ml word belges nde: “Şık-Sabr k tap


başlıklı belgede Sabr ’n n k tap konusunda çek nces var kna etmeye
çalışalım, k tap seç mden önce yet şmel … Ned m Ahmet Şık’la bu
konuda görüşsün. K taba çalışırken cesur olun… Ned m’ kutlarım,
Ahmet’ çalıştırsın…” Hanef s ml word belges nde, “Hanef ’n n k tabı
ne durumda, referandum önces yet şt rmel . Ned m’ sıkıştırın
hızlandırsın…” NEDİM s ml word belges nde, “Ned m ve Hanef ’n n
D nk konusundak görüş ayrılıkları gündem yapılmamalı…” (Savcının
sorusunu aynen yazdırıyor. Soruyu k mler n hazırladığı sır değ l,
pol s!.. S. Y.)

Yanıt: Bu belgeler görmed m, haber m yoktur.


Bu v rüslü dosyaları/belgeler hâk m okudu, yazdırdı, okudu, yazdırdı;
ben de b lmed ğ m söyled m hep.

2011 yılında b r cumhur yet hâk m ve savası v rüsle geld ğ bell olan,
d l vasat, f k r gücü, b lg b r k m , üslubu olmayan sözde “belgeler”
üzer ne 25 yıllık b r gazetec ye sorular yönelt yordu ardı ardına.

B r de “örgüt” üyel ğ yle suçlamazlar mı?

Örgütün ne olduğunu, ne olmadığını b lmeyecek kadar toy b r


gazetec m y m? 25 yıldır bu konuları haber yapan, k tap yazan
gazetec y m ben. Örgütüm olsa n ye saklayayım, her türlü
sorumluluğunu alır gurur duyarak açıklarım; ne sanıyorlar b z ?..
İnsanlar örgütler ç n ölüme g tt ; darağacında örgütünü haykırdı son
sözü olarak. B z , devlet n karanlık zbe yerler nde tezgâhlar kuran,
ad b r h lekârlıkla b lg sayarımıza v rüs koyanlarla karıştırıyorlar.

Yorgunluk, hastalık ben çok yıprattı; b ts n st yordum, sadece b ts n.


Bu hukuk oyununun p yonu olmak ağırıma g d yor.

Avukatım ayağa kalktı, dd aların gerçeğ yansıtmadığını söyled :

“Müvekk l m hakkındak suçlamalar k ana başlık altında


bulunmaktadır. Bunlardan b r yapılan haberler n suç g b
göster lmes ; d ğer se g zl olduğu öne sürülen belgelerd r.

Bu belgeler n asıllarınm lg l kurumlarda olup olmadığı


araştırılmalıdır. İsnada konu g zl ya da d ğer okunan belgeler n söz
konusu b lg sayarlara v rüs yoluyla bulaştırıldıgını tahm n ed yoruz,
bu konuda araştırma yapılsa bu ortaya çıkacaktır, bu belgeler del l
n tel ğ teşk l etmez. Telev zyon kanallarında programlara çıkan
Yalçın Küçük s ml şahsın verd ğ beyanatlardan yola çıkarak sank
müvekk le tal mat ver yormuş g b değerlend rmeler yapılması da
doğru değ ld r. Y ne Odatv’de yayınlanan haberlerden dolayı
müvekk le ya da lg l haber s tes ne karşı açılmış b r dava yoktur.
Ver len haberler suç unsuru teşk l etmemekted r. Y ne yazılan yazılar
ve yazı başlıklarının sorgulanması düşünce özgürlüğünü kısıtlar.
Soruşturma Türk ye’y ortaçağ karanlığına götürecek hukuksuzluğu
çermekted r, müvekk l n tutuksuz yargılanmasını ve serbest
bırakılmasını talep ed yoruz.

Feza’ın get rd ğ v rüslü e-postayla lg l belgey hâk m h ç d kkate


almadı. “Teknoloj den anlamıyorum ben,” ded . Nasıl yan , “S ber
suç” neden yle karşısında değ l m y z? V rüslü e-postayla gelen
“belgeler” neden yle sorgulanmıyor muyuz?

Hâk m, Barışlar’m da duruşmaya get r lmes n sted . Karan


yüzümüze karşı okuyacaktı.

Feza sürekl el ve yüzüyle sak n olmamı st yor.

Kızgınım. Başıma geld ğ ç n değ l s n rlenmem; umanm Barışlar


serbest bırakılır. Çocuklara üzülüyorum; daha çok gençler, onlara
yazık etmeseler.

Ve Barışlar geld ; d md k duruyorlar. Ne kadar olgun davranıyorlar.


Böyle gençler görmek gurur ver c .

Hâk m kararı okudu:

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:

Şüphel Hüsey n Soner Yalçın’a snad olunan S lahlı Terör Örgütüne


Üye Olma ve Devlet n Güvenl ğ ne İl şk n Belgeler Tahr p Etme
Amacı Dışında Kullanma H le le Alma Çalma suçunu şled ğ ne
l şk n kuvvetl suç şüphes n n varlığını gösteren olguların bulunduğu,
suçun vasıf ve mah yet , şüphel n n üzer ne atılı eylem n CMK100/3
ve devamı maddeler sayılan suçlardan olduğu d kkate alınarak
şüphel n n CMK’nun 100 ve devam maddeler uyarınca
TUTUKLANMASINA…

“S z ben değ l 25 yıllık gazetec l ğ m hapsed yorsunuz!” d ye


bağırdım.

O sırada Feza hâk m n karşısına yürüdü ve b r metre mesafede


durdu. D md k, doğrudan hâk me baktı: “On b r yaşındak oğlum evde
babasını bekl yor, Allah’a nancınız varsa, onun kul hakkı bu andan
t baren s z n omuzlarınızda kalacak,” ded .

Feza’nm tepk s n h ç beklem yordum. Hâk m “Üzgünüm. İt raz


eders n z,” ded . Cüppes n çıkarıp, dosyayı alıp g tt . Evet
tutuklandık…

Gerçek yargı tar h n yargısıdır… Sonsuzluğun avukatı tar h, kt dar ve


güç uğruna h çb r şeyden çek nmeyen, çıkar ve amaçlarını her şey n
üstünde tutan, bu uğurda herkes ez p geçen, her farklı düşünen
nsanı entr kalarla yok etmey planlayan k ş lerden, cemaatlerden
hesap soracaktır kuşkusuz. Kaba güç, sonsuz değ ld r…

Pol sler b z mahkeme salonundan çıkarıp tekrar aynı banka oturttu.


Artık sertt ler. Hep m z n s n rler gerg n. Ufak b r tartışma b le
yaşandı.

Kararın yazılmasını bekleyeceğ z. Ne den yor; adalet n kararına


saygılı olacağız. Hang adalete?..

Bu 12. Ağır Ceza Mahkemes ’n n b r hâk m kısa b r süre önce


davadan çek lmem ş m yd ?..

Necat Ede, Başkent Ün vers tes Rektörü Prof. Mehmet Haberal’ın


tutukluluğuna yapılan t raz önces nde, yandaş bazı gazete ve
nternet s teler nde, “General Hurş t Tolon’u tahl ye eden hâk m,
Haberal’ı da tahl ye edecek” şekl nde çıkan haberler n ardından,
“baskı altında” olduğunu söyley p, Ergenekon davası kapsamında
kend s ne görev ver lmemes n stem şt . Bakırköy’e atanmıştı.

Y ne İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemes üyes Hâk m Oktay Kuban,


Balyoz davasında 21 subay hakkında “kuvvetl suç şüphes olmadığı”
gerekçes yle tahl ye kararı ver nce, hemen Esk şeh r Çocuk
Mahkemes ’nde görevlend r lmem ş m yd ?

Keza…
İstanbul 9. Ağır Ceza Mahkemes ’n n hâk mler Yılmaz Alp ve Tuncay
Aslan, Balyoz davasında 26 asker ç n tahl ye kararı ver nce özel
yetk ler kaldırıldı ve Aslan, Bakırköy Çocuk Mahkemes ’ne; Alp se,
Fat h adl yes ne gönder ld …

Albay Dursun Ç çek’ n tahl yes ne karar veren İstanbul 13. Ağır Ceza
Mahkemes üye hâk m Fa k Saban Bakırköy Ağır Ceza Mahkemes
Başkanlığı‘na gönder ld ! Yer ne se Erz ncan esk Cumhur yet
Başsavcısı İlhan C haner hakkında soruşturma yürüten
müfett şlerden Adalet Bakanlığı Müfett ş Dursun Al Gündoğdu
get r ld .

Heps kuşkusuz tesadüftü…

Gazetec H kmet Ç çek ve Avukat Nusret Senem’ n tahl yes n


steyen, Albay Dursun Ç çek’ n ve Mehmet Haberal’ın tahl yes
yönünde oy kullanan İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemes Başkanı
Erkan Çanak Sakarya’ya düz hâk m olarak atandı. Ne tesadüf k ,
yer ne gelen Rüstem Eryılmaz, Dursun Ç çek’ lk tutuklayan hâk md .

Balyoz davasına bakacak İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemes


Başkanı Zafer Başkurt davanın başlamasına 48 saat kala görevden
alınarak Gebze’ye gönder ld . Hâk m Başkurt, uzun tutukluluk
haller ne karşı olmasıyla tanınıyordu. Buraya küçük b r parantez
açalım. Hâk mler Çanak ve Başkurt b r süre önce Ankara’ya g d p
HSYK Başkanvek l Kad r Özbek’le görüşüp, “Soruşturma tehd d
altındayız,” dem şlerd . Her k s mde Sakarya ve Gebze’ye
atandıktan sonra meslekler nden st fa ett ler.

Ankara Savcısı Mehmet Kaftan, Z r Vad s ’nde yapılan aramalarda


yapılan usulsüzlükler araştıracakken Samsun’a tay n ed ld .

Başbakan Yardımcısı Bülent Annç‘a su kast dd asıyla başlatılan


“Kozm k Oda” soruşturmasında üç asker n fadeler n alıp serbest
bırakan Ankara 12. Ağır Ceza Mahkemes üyes Erol Tatar ve Musa
Yeş l’ n özel yetk ler kaldırıldı. Hâk m Tatar Ankara 17. Asl ye Ceza
Mahkemes ’ne, Hâk m Yeş l Ankara 21. Asl ye Ceza Mahkemes ’ne
gönder ld !
Sadece görev değ ş kl ğ yapılmadı. Hukuku uygulamak steyenler
hep ağır saldırılara maruz kaldı.

Örneğ n…

Karargâh Evler soruşturmasını yürüten Asker Savcı Yüzbaşı


Mehmet Çel k, “g zl mal beyanını yayımlayarak k ş l k haklarına
saldırıda bulundukları” gerekçes yle, Tara/gazetes ne 250 b n TL’l k
manev tazm nat davası açtı. D lekçede şöyle ded :

“Davaların haber bütünlüğü ç nde sürekl ve ısrarla


vurguladıkları özne, Çel k’ n mal varlığı ve d ğer gerçekdışı
suçlamaların kamuoyuna açıklanması değ ld r. Asıl örtülü amaç
(…) soruşturmayı asıl mecrasından saptırmak, öncel kle Çel k’
korkutmak, s nd rmek, başarılı olamazlarsa medya gücü le
soruşturmadan uzaklaştırmak ve yer ne gelecek asker savcıyı
pas f ze etmek ve yargıyı etk lemekt r.”

Dava d lekçes nde, 13 Mart 2009 tar h nde yayımlanan “Karargâh


Savcısına 420 V llalık Hed ye” başlıklı haberde de “gerçekdışı
b lg lere yer ver ld ğ ” bel rt ld . Savcı Çel k şanslıydı. N ye m ?…

Daha neler olmadı k :

“Karargâh Evler ” ve “Fethullahçı Astsubaylar” soruşturmalarım


yürüten Hava Kuvvetler Komutanlığı Asker Hâk m Albay Ahmet
Üçok gıyabında yapılan telefon konuşmaları neden yle tutuklandı.
Hâk m Albay Üçok, “araz yolsuzluğu yapmak”, “yağmalamak” ve
“çürük raporu çetes üyes olmak” dd alarıyla tutuklanarak Hasdal
Asker Cezaev ’ne gönder ld .

Hâk m Albay Üçok’un “suçu” çoktu. Kayser ’de cemaatç le-r n


düzenled ğ komployu da açığa çıkarmıştı. Soruşturma kapsamında,
3 Mart 2009 tar h nde Kayser 2. Hava İkmal Bakım Merkez le 12.
Hava Ulaştırma Üs Komutanlığı‘nda görev yapan üç astsubay
gözaltına alınmıştı. Gözaltına alınan astsubaylar, Işık Evler ’nde
yet şt kler n ve ağabeyler n n steğ üzer ne sahte belge
hazırladıklarını t raf etm şlerd .
Cemaatle lg l soruşturma açan herkes n başına b r “bela” açıldı.
Devlet Güvenl k Mahkemes Cumhur yet Savcısı Nuh Mete Yüksel,
Fethullah Gülen’le lg l soruşturma başlatıp dava açtı. Sonra…

Savcı Yüksel’ n b r kadınla uygunsuz vaz yette g zl ce görüntüsü


çek ld ; bu görüntülerle tehd t ed ld . Savcı Yüksel ger adım atmadı.
Görüntüyü çekenler başta Adalet Bakam olmak üzere devlet n üst
makamlarına CD’y ulaştırdılar. Sonunda beklenen oldu; Savcı
Yüksel DGM Savcılığı‘ndan alındı.

Fethullah Gülen le lg l Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemes ndek


davayı Cumhur yet Savcısı Sal m Dem rc temy z ett ; beraat
kararının bozulmasını stey p konuyu Yargıtay’a taşıdı. Aynı gün…

Savcı Dem rc ’n n, başta Başbakan Erdoğan olmak üzere bazı


k ş lere küfür ett ğ dd a ed len telefon kaydı basına sızdırıldı! Neler
olmadı k ?

Keza…

HSYK seç m ne aday olduğunu açıklayan üç hâk m n telefon


d nlemeler aynı gün nternete sızdırıldı.

Örneğ n… “B r ler ” ısrarla Prof. Haberal’ın hastaneden çıkarılması


ç n epey uğraştı. Taburcu etmeyen Prof. Ceng z Çel ker, Prof. Erhan
Kansız S l vr ’ye atıldı.

Prof. Dr. Mehmet Haberal, h çb r gerekçe göstermeden sürekl


tahl ye talepler n reddeden İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemes
üyeler Haşan Hüsey n Özese ve Sedat Sam Haşıloğlu le yedek üye
Hüsnü Çalmuk hakkında her b r ç n 20 b ner l ralık manev tazm nat
davası açtı. Prof. Haberal, Beş ktaş mahkemeler nde görevl dokuz
yargıç hakkında da tazm nat davası açmıştı. Yargıtay 4. Hukuk
Da res dokuz yargıcı tazm nat ödemeye mahkûm ett . (15 Haz ran
2010) Ve ardından AKP hükümet yasa tekl f hazırladı; dava hâk m
ve savcılara açılmasın, bakanlığa açılsın!

Hang s n yazayım…
Evet, tutuklanmıştım. Adalete güvenmel ym ş m. Neyse… Ağır
yazmayayım ş md …

Cezaev ndek bel rs z günler m başlayacaktı. “Bel rs z” d yorum


çünkü adalet n olmadığı yerde bel rs zl k vardır.

B rkaç yıl sonra gülünecek b r v rüslü e-postayla cezaev ne


atılıverm şt k. Heps bu kadar bas t. Türk ye’de aydının “kader d r”;
t lerek, bastırılarak, ez yet ed lerek yalnızlığa yükselt l r. B lmezler k ,
bu yalnızlık nsanı çoğaltır…

Kararın yazılmasını bekl yorum… Bu arada nedense hâk m n yüzünü


hatırlamaya çalıştım, hatırlayamıyorum. Ya da h ç d kkat etmed m.
Yüzü yok. Öneml m ? Değ l. Ama d kkats zl ğ me şaşırdım. Fakat…

O gün, o saatte, orada olan pol sler n de yüzler n anımsamıyorum.


N ye? B lm yorum. Gazetec y m ben, mesleğ m bu; görmey
öğrend m ben. Yok ama yok, yüzler yok.

Sadece zabıt kât b n hatırlıyorum, ş şman, kılsız b r yüz. Saçı


kısaydı. Gömlek ve kravat vardı üzer nde. N ye b r tek onun s luet
gözümde…

Sevg l R lke’n n Notlar’ı aklıma düştü; yüzler anlatıyordu: “B r sürü


nsan var, fakat yüzler daha da fazla; çünkü her

nsanın yüzü b rkaç tane.”

Haber geld , karar yazılmıştı.

Pol sler üçümüzü dışarı çıkardı; kelepçe takmadılar; Banş


Terkoğlu’yla aym arabaya b nd r leceğ z.

Yakınlarımızın sesler n duyuyoruz. Sadece a leler le b r- k dost var


dışarıda.

İstanbul uyuyor; ağır uyuşturucu b r uyku tortusu ç nde…

B z bekleyenlere el salladım. K msey seçemed m.


Yola çıktık; st kamet Metr s Cezaev …

Yolda düşündüm; suçum büyüktü…

S lahlı terör örgütüne üye olma ve devlet n güvenl ğ ne l şk n


belgeler tahr f etme, amacı dışmda kullanma, h leyle alma çalma
suçu…

“Belgeler ” lk kez duydum, nerede kullanmışız, bell değ l. Nasıl


çalmışız, bell değ l. Nasıl almışız, bell değ l. Nasıl 35 ayrı b lg sayar
hardd sk ç nde eller yle koymuş g b buluverm şler-d , bell değ l. Ne
bell : Cezaev .

Bakınız düşmanınız kurnaz, şeytan olab l r bununla başa


çıkab l rs n z, akıldışı se asla…

Odatv’de bulunan belgeler neden yle tutuklandık.

Belge? V rüslü e-postayla gönder len akla z yan “belge”: “Ulusal


Medya 2010” vd.

Hayır, bu c dd h çb r nsanın nanacağı “dokümanlardan”


bahsetmeyeceğ m. Yol boyu kafamı kurcalayan başka sorularım var.
Belge manyağı yapıldık! Gerçeğ n yer n word dosyalan aldı.

YVord dosyasında yazıyorsa “tamamdır”, “doğrudur” d yorlar. Bu


sanal dünyadır; yaşamın gerçekl ğ yoktur burada.

Tüm gerçeğ belge üzer nden konuşuyoruz. “Belges var mı; var,
tamam o halde,” hayd cezaev ne.

Düşünme, öğrenme, araştırma yok artık.

B l rk ş ler, kr m nal laboratuvar, adl tıp merkezler devreye sokuluyor.


Teknoloj sayes nde gerçeğe ulaşacağımız nancındayız. Oysa
gerçeğ sanal dünyanın uçuşan vvord dosyalanyla öğrenemezs n z.
Gerçeğe böyle varamazsınız. Hak kate, b lg yle ulaşırsınız. Onu da
yılların b r k m yle yapab l rs n z.
Belge tek başına s z aptallaştırır. Tapılacak nesneye dönüştürür.
Bulaşıcı toplumsal b r hastalığa sebep olur: “Belgeman ” tıpkı
megaloman , kleptoman g b . Hayatla bağınızı koparmaktır bu.
Hek mler n yer n muskacıların alması g b . D n n yer n hurafen n
alması g b … Telev zyonlarda Ergenekon’u tartışan yandaş
gazetec ler gözünüzün önüne get r n; hayatın gerçeğ yle bağları
yoktur, sanal b r dünyayı anlatırlar sürekl : “Çıkan belgeye göre…”

Belge aklı ortadan kaldırdı. İt razsız, şüphe duymadan kabul ed len


b r b lg olur mu?

Belge fet ş zm d r bunun adı.

Bu satırları 25 yıldır belgel haber yapan b r gazetec n n yazdığını


hatırlatırım. Bıraktık Odatv’dek v rüslü e-postayla gelen belgeler n
doğruluğunu yanlışlığını, belgeye bu kadar boyun eğmem ze neden
olan hastalıklı dogmat k yapıyı bu açıdan gözden geç rmel y z.

Evet, k m b z “belge manyağı” yaptı?

En olmadık/olmayacak “belgelere” b le nasıl nanır hale get r ld k?

- “Ahmet k tabı seç mden önceye yet şt rs n…”

- “Ned m, Hanef le Hrant D nk c nayet ndek …”

- “Şeh t haberler n abartalım…” Ve neler neler…

Bırakın v rüsle gel p gelmemes n ; akıllı b r nsan/b r gazetec /b r


savcı-hâk m “belgede” yazıyor d ye buna nasıl nanır?

Bu abuk sabukluğa “belgede” yazıyor d ye nasıl b at eder?

Toplumu sürüleşt rmen n yöntem bu. Akıl tutulması bu. Ortaçağ bu.
Cadı avları nasıl kolay yapıldı samyorsunuz? B l m n toplumsal
yaşamdan kovulmasıdır bunun neden . Ş md bu tesp t yaptım ya,
“bakın belgey kabul etmemek ç n neler yazıyor,” derler! İşte
geld ğ m z yer bu sığlıktır…4
Metr s Cezaev yolunda kafamda b n b r düşünce uçuştu.

Pol s otosunda h ç konuşmadık.

İçer s çok sıcak, zaten sıkı g y nm ş m; ter ç ndey m. Paltoyu, kazağı


çıkardım. İy k eller m z kelepçel değ l.

Son kez İstanbul’a bakıyorum…

B l yorum k gazetec ler , yazarları cezaev ne atmak h çb r dönemde


h çb r kt dara, mahkemeye onur vermem şt r. B r ülken n cezaev nde
ne kadar gazetec -yazar varsa, o ülkede o kadar z h n katl amı vardır.
H çb r zorba yöntem, b r ses b r harf sonsuza kadar
susturamamıştır.

Cezaev nden ne zaman çıkacağımı kest rem yorum. Hukuka


nanmıyorum. Adalet olsa tutuklanmayacağımızı b lecek
yetk nl ktey m. Herkes del l yaratıp çer attılar. Tar h bunu yazacak.
Onurumla g rd ğ m cezaev nden utançla çıkmaya h ç n yet m yok. B r
nsanın onuru varsa b r yerde vardır, yoksa h çb r yerde yoktur…

Medya ne yazık k bu dört yıllık sürede h ç y b r sınav vermed .


İmajlar üzer nden yargısız nfazlar yaptı. Örneğ n Ergün Poyraz.
Tanımam, h ç görüşmed m. Sadece son k tabı Takunyalı Führer‘
okudum. B r de Musa’nın Çocukları‘na göz atmıştım o kadar.

Ergün Poyraz’ın tüm k tapları hep ses get rd . Sert, kaba b r d l vardı.
Bu üslup ben okurken rahatsız eder. Keza dd alarının dayanaklarını
yeters z bulurum. Ayrı düşünce dünyasının nsanıyız.

Ergün Poyraz, kt darın hedef nde oldu hep, medyanın da. Ve h ç


görülmed , yok sayıldı. Başına gelenler sorgusuz kabul ed ld bu
nedenle.

27 Temmuz 2007’de Ankara’da gözaltına alınırken, b r pol s “Sen


m s n o, başbakammız hakkında ç rk n dd alarda bulunan yazar?”
dem şt . Öyles ne tepk alıyordu anlaşılan.
Ergün Poyraz sadece k tap yazmadı; Fethullah Gülen e lg l Devlet
Güvenl k Mahkemes Savcılığı‘na öneml belgeler verm şt . Verd ğ
bazı kasetler telev zyon ekranlarında yayınlanmıştı. Öyle m yd
b lm yorum, böyle haberler çıktı. Artık h çb r habere nanmama
noktasına geld m.

Bu l şk ler neden yle Ergün Poyraz Jandarma Genel Komutanlığı‘na


bağlı çalışan b r yazar olarak göster ld . Doğru muydu? Ergenekon
duruşmaları sürec nde bu soru Jandarma’ya, Emn yet’e ve MÎT’e
soruldu; her üç kurum da, l şk ler olmadığını resmen b ld rd . Ama
gazeteler hâlâ öyle yazıp, yazarlar ekranda öyle konuşuyor. Kasıt mı
var b lm yorlar mı?

Evet, yazdığı k taplar ve k taplardak üslubu neden yle eleşt r lecek,


belk tazm nat davaları açılacak b r yazar Ergün Poyraz. Sanıyorum
davalar da açıldı; gazetelerde okumuştum. Pek .

Muhal f olduğu ç n m Ergenekon davasına dah l ed ld ?


Ergenekon’la b r lg s var mıydı? Medya ç ne almadığını,

ç nde barındırmadığını hep tham etme kolaycılığına sah p bunu


b l yorum. Ergün Poyraz’ı önyargıyla suçlu lan ett ler. Bu tavra k m
olursa olsun hep karşı çıktım, çıkmaya devam edeceğ m… Bakın b r
ayrıntı yazmalıyım.

Ergün Poyraz’ın ev nden yed kol belge çıktı.

B lg sayarına el koydular.

“Terör örgütü üyes ” olduğu dd asıyla Organ ze Suçlar Şubes ’nde


sorgulandı.

Soruldu: “Avrupa’dak İrt ca Faal yetler” başlıklı yazılı doküman s z n


m?

Cevap: Evet.
Soruldu: “H zmete Özel” Genelkurmay Başkanlığı‘nm Ankara
DGM’ye gönderd ğ terör örgütüyle lg l belgeler s z n m ?

Cevap: Evet.

Soruldu: “Çok G zl ” barel Mülk ye Başmüfett ş Candan Eren’ n


İstanbul DGM’ye vermek üzere hazırladığı R.Tayy p Erdoğan, Al
Müf t Gürtuna ve Albayraklar Grubu hakkında hazırladığı rapor s z n
m?

Cevap: Evet.
1

Bu konuda sadece b r tek örnek vermek st yorum. Akşam


gazetes n n pol s muhab r Ufuk Türkyılmaz, Ergenekon davası
üzer ne yaptığı haber neden yle “g zl l ğ hlal” suçlamasıyla jet hızıyla
yargılandı. Gazetec Türkyılmaz’a 1 yıl 3 ay hap s cezası ver ld . Aynı
gün cemaat n yayın organı Zaman‘ın manşet nde Ş şl 2. Asl ye Ceza
Mahkemes Hâk m Hakkı Yalçınkaya’nın Kemal Ker nçs z le yaptığı
telefon konuşması tapes vardı. Yalçınkaya daha önce de Taraf ın
hedef olmuştu. Kısacası g zl l ğ hlal yalnızca cemaat gazeteler n n
hakkıydı!
2

Iab o anda aklınıza gelm yor; Yoksa d yeceks n z k , madem


telefonlarım d nlenm ş, o halde AKP’l bakanlarla yaptığım telefon
tapeler n de açıklayın. Örneğ n;

- M ll Savunma Bakanı Vecd Gönül,

- Devlet Bakam Faruk Çel k,

- Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu…

Madem soruşturma tüm yönler yle yapılacak, basına telefon


kayıtlarını “serv s” edenler bu telefon görüşmeler n de ortaya
dökmel ler. Onlar da görüşmek stem şt r. Çeş tl haberlerle lg l
sohbet etm ş md r. B r gazetec n n Genelkurmay’a davet n savcı soru
yapıyorsa hükümet n bakanlarıyla konuşmamı da sormalıdır. Ama
savcı ben değ l m, vardır herhalde b r b ld ğ …
3

Düşüneb l yor musunuz, b r TV kanalı almak ç n görüşmeler


yapıyorum ve heps tekn k tak ple zlen yor. Gözaltına alınmadan k
gün önce Kılıçdaroğlu, Gürsel Tek n g b CHP’l lerle yemek
yemem z n b le tekn k tak be alındığı sonucunu çıkarab l r z. Ana
muhalefet part s pol s tak b altında ve bunun adına “ ler demokras ”
d yorlar.
4

Odatv b lg sayarlarındak hardd skler n v rüs çerd ğ n ; trojan adı


ver len zararlı yazılımların mevcut olduğunu, bunların b lg sayarlarda
çalıştığını, Yıldız Tekn k Ün vers tes B lg sayar Mühend sl ğ Bölümü,
Boğaz ç Ün vers tes B lg sayar Mühend sl ğ Bölümü, ODTÜ
B lg sayar Mühend sl ğ Bölümü ve ABD Data Devastat on adlı b l ş m
ve s ber suçlar ş rket tesp t etm şt r. Yargılandığımız mahkeme se
ayrı b r b l rk ş raporu ç n TÜBİTAK’a başvurmuştur. K tap yazılırken
sonuç gelmem şt …
(…)

Ergün Poyraz ev nden çıkan benzer g zl belgeler n heps n kabul ett .


Belgeler nereden tem n ett ğ n de tek tek söyled . Öyle k bunların
çoğu “g zl ” damgalı belgelerd , bunları reddetmed . “Ben m,” ded .
Fakat bazı belgeler vardı k bunlar kabul ett kler n n yamnda
önems zd ; bunlan h ç görmed ğ n söyled . Kend s n n olsa n ye kabul
etmes n? Kabul ett kler daha öneml , belk suç olacak belgelerd .
Pek , Ergün Poyraz’ın reddett ğ belgeler ev ne b r ler m koymuştu?
Ayrıca…

Y ne b r “CD” vakası vardı:

Soruldu: İlg l mahkeme kararı gereğ kamet n zde elde ed len


b lg sayarlarınız ve CD’ler n z n ncelenmes nde tarafınıza da
göster len belgelerden m lletvek ller , val ler, emn yet mensuplan,
ün vers te görevl ler , doktorlar, hemş reler, ebeler, M ll Eğ t m
Bakanlığı görevl ler hakkında k ş sel b lg ler çeren çok sayıda ver
görülmüştür. Bu ver ler ne amaçla bulunduruyorsunuz? S z m
hazırladınız? K mden tem n ett n z?

Cevap: Bana gösterm ş olduğunuz b lg sayarımdan çıkan

ve ev mde bulunan CD’lerden çıkan ver ler hatırlamıyorum. Böyle b r


şey n olmaması gerek r. Bunların olmasına h ç anlam verem yorum,
şu an hatırlamıyorum.

Soruldu: İlg l mahkeme kararı ev n zde yapılan aramada elde ed len


b r numara le numaralandırılmış CD huzurunda açıldığında “KK
İst hbarat Arş v ” ve “Sevg Erenerol M syonerl k 2006” s ml klasörler
görülmüştür. “KK İst hbarat Arş v ” s ml klasör açılıp ncelend ğ nde
Kara Kuvvetler Komutanlığı‘nda hazırlandığı görülmüştür. Bu b lg ler
nereden, ne maksatla aldınız, herhang b r ne kopya verd n z m ?

Cevap: Bana gösterm ş olduğunuz CD çer s ndek ver ler


hatırlamıyorum, nereden aldığımı hatırlamıyorum. Ben mle lg s yok,
k mseye de kopya vermed m.
Soruldu: İlg l mahkeme kararı gereğ ev n zde yapılan aramada elde
ed len laptop b lg sayarın ön ncelemes nde bulunan ve tarafınıza da
göster len Kara Kuvvetler İst hbarat yapılanmasına a t “g zl ” barel
Kara Kuvvetler Komutanlığı‘nda hazırlandığı görülen ver ler
nereden, ne maksatla aldınız?

Cevap: Bu ver ler n bende olmaması gerek r. Laptop b lg sayar bana


a tt r. Bu b lg sayarın ç nde bu ver ler n nasıl yer aldığını
b lem yorum.

Evet. Onlarca belgey kabul eden Ergün Poyraz, bu “belgeler” önüne


geld ğ nde çok şaşırdı. Ş md s z de şaşıracaksınız.

Ergün Poyraz’ın ev nde telefon yoktu. Sadece cep telefonu


kullanıyordu. B lg sayarına asla nternet hattı takmıyordu. Kapısında
24 saat koruması vardı.

Pek , b lg sayarına bu “belgeler” nereden gelm şt ?

Ergün Poyraz’ı gözaltına alıp b lg sayarına el koyanlar bunun b r


kopyasım çıkarmadı. N ye? Böyle b r durumda bunun del l
olamayacağını b l yorlardı. O halde…

Ergün Poyraz medyanın önüne şte böyle atıldı. Pol s ne verd yse
herkes onu yazdı. Zaten olağan şüphel yd !

Bugün artık b lg sayarına bu “belgeler n” nasıl g rd ğ b l n yor.


Poyraz’ın avukatları bu oyunu bozdu; bu tür “belgeler n” b lg sayara
eklend ğ n ortaya çıkardı: Konu Ergenekon duruşmasına şöyle
yansıdı:

Bazı pol sler, ocağını söndürmek sted kler nsanların evler ne


araçlarına, cepler ne uyuşturucu, s lah ve benzer suç aletler koyar,
sonra muhb rler ne hbar yaptırarak hedef nsanların hayatını
karartırlardı. Geçm şte bu şler yapanlarda merc mek kadar da olsa
b r bey n vardı. Kolay kolay hata yapmazlardı; günümüzde se,
teknoloj n n gel şmes yle bırakılan malzemeler n arasında CD ve
benzer maddeler eklenm şt r.
Öncel kle 1 no’lu CD bana a t değ ld r, pol s tarafından bana a t
CD’ler n arasına konulmuş ve tarafıma suç snat ed lmek stenm şt r.
Ama kend kazdıkları kuyuya kend ler düşmüştür. Şöyle k , ben m
CD’ler m n arasına 1 no’lu yazarak b r CD bırakmışlar; ancak ben m
1 no’lu CD’m d ğer CD’ler arasından çıkarıp mha etmey akıl
edemem şlerd r. Bana a t suç unsuru taşımayan 1 no’lu CD mha
etmey yok etmey düşünemed kler g b ; 8 Kasım 2007 tar hl tesl m
tesellüm tutanağı ç nde suç unsuruna rastlanılmamış d yerek; k
hazırun önünde 1 no’lu CD’y d ğer CD’ler mle beraber
avukatlarımdan Burak Güneş‘e tesl m etm şlerd r.

Ben aylardan ber 1 no’lu CD’de çıkan yok f şleme, yok g zl belge,
yok b lmem ne d ye besleme basın ve CIA’nın gel nler tarafından
çıkarılan Taraf gazetes nce sürekl l nç ed ld m, manşetlere taşındım
bunun hukuktak değer n n takd r n bu belgey s ze vererek y ne s ze
bırakıyorum. (24 Kasım 2008)

Y ne b r CD vakası…

S l vr ’dek duruşmaları medya h ç tak p etmed . Örneğ n… Ergün


Poyraz basında sürekl yer alan JİTEM’den para aldığı dd asını da
duruşmada şöyle yanıtladı:

Taraf gazetes n n (29 Mart 2008 tar hl nüshasında) Jandarma


İst hbarat Başkanlığı tarafından para ödend ğ ne da r Word
belgeler n n bulunduğu yazılmıştır. İdd a ed len belgeler n komutanlık
arş vler nde bulunup bulunmadığının araştırılarak net ces n n
b ld r lmes tarafımızca stenm şt r. Yapılan araştırmada ve nceleme
sonucunda Jandarma Genel Komutanlığı‘nda dd a ed len belgelere
rastlanılmamıştır. Jandarma Genel Komutanlığı‘nın para ödemey
yalanlamasına rağmen, bu tham y ne dd anameye konab lm şt r.

Günlerce Ergün Poyraz hakkında haber yapan Taraf gazetes ortaya


çıkan gerçekler görmemey terc h ett . Hep kend doğrularına
hayran, kend katı sertl ğ ne nanmış b r genel yayın yönetmen n n
gazetes nden ne beklers n z… Konya Karatay Medreses ’n n
kapısında şu yazılıdır. Es sual’u nısf-ul- lm. Soru b l m n yarısıdır. Yıl:
1251. Ş md yıl 2011; sorusu olmayan gazetec lere övgüler d z l yor…
Su kasta kurban g den Nec p Hablem toğlu le Ergün Poyraz
arkadaştı. B lg -belge alışver ş yapıyorlardı kuşkusuz.1

Ergün Poyraz mahkemede, Nec p Hablem toğlu c nayet yle lg l


soruşturma dosyasının g zl olmasına rağmen, Ergenekon ek
klasörler ne konularak fşa ed ld ğ n söyled . Bunun g zl olarak
yürütülen soruşturmayı aksattığını bel rtt . Fakat bu soruşturma
dosyası ç nden b r belge çıkmıştı. Ergün Poyraz, Hablem toğlu
c nayet yle lg l cemaatç pol sler c nayet n sorumlusu olarak
göster yordu. Poyraz’a göre, Hablem toğlu Köstebek k tabını yazdığı
ç n cemaat n hedef olmuştu.

Ergün Poyraz, duruşmada cemaat n f nansörü kuyumcu Sadett n


Çet n’ n, Nuh Mete Yüksel’e cemaatle lg l belgeler veren Emekl
B nbaşı İhsan Güven’ n öldürülmes g b b rçok olayı anlattı. 2001
yılında Tayy p Erdoğan’la görüştüğünü, kend s ne, “B z mle uğraşma,
Hoca’yla (Erbakan’la) uğraş,” ded ğ n söyled . Buluşma Ümran ye’de
olmuştu.

Sonuç: Ergün Poyraz beş yıldır cezaev nde. Ney n d yet ödet l yor
k mse b lm yor mu? Susmak suça ortaklık değ l m d r?

V cdanımız bu kadar mı tenekeleşt ?

Evet, Ergenekon sürec nde merkez medya ne yazık k majlar


üzer nden önyargılı haberler yaptı. Ergün Poyraz “kötü yazar”dı; “d l
sert, üslubu kışkırtıcı” den lerek peş nen mahkûm ed ld . Medya le
Odatv arasındak fark buydu. B z önyargılı davranmadık, gerçeğ n
peş ne düştük. Odatv’de Poyraz’ın k taplarını eleşt rd k, ama onun
hakkım hukukunu korumak ç n el m zden gelen de yaptık. Suçumuz
buydu şte… B z bu nedenlerle de tutuklandık; masum yet kar nes ne
olan nancımızın bedel ödett r l yordu b ze. B z mesleğ m ze h ç
hanet etmed k. Gerçeğ n gücüne nandık, hâlâ da nanıyoruz…

Tan yen ağarıyor…

Saat 05.00 sulan.


Metr s’e geld k.

Kapılar açıldı, kapılar kapandı. Kapılar açıldı, kapılar kapandı.

Otomob lden nd k.

B z askerler karşıladı. Herkes üzgün görünüyor. Ya da bana öyle


gel yor. Askerler, pol slerle b rl kte b z çer sokup gard yanlara tesl m
ett . Cezaev n n büyük dem r kapısı gürültüyle kapandı. Hap stey z…

Anladım k yaşamımın en kesk n v rajlarından b r ne daha g rd m…

Beş nc Grün

18 Şubat 2011 Cuma… Sabaha karşı…

Metr s…

Başgard yanın odasındayız. Gard yanların olan b tene s tem


etmes ne şaşırdım. Ben k taplarımdan tanıyorlardı. Çay kram ett ler,
sanırım hazırlık yapmışlardı. “Fedakârlıklar olmasa dünya çöker”
dem şt Gand . Herkes kend nce fedakârlıkta bulunuyordu şte.
Sohbet ed yoruz. Nasıl yardımcı olacaklarım b lemez b r telaştalar,
yüzler nden, gözler nden bell ; halden anlayan b r acıma duygusunun
g zl fades var…

Ama prosedür de yer ne get r lmel yd … K ml k ç n fotoğraf çek ld ,


parmak z alındı. Sıkı arama yapıldı.

B r tek r camız var. Üçümüz aynı tecr t koğuşunda kalmak st yoruz.


“Ne demek, el m zden ne gel rse yapanz, s zler b z m
m saf rler m zs n z,” deme nezaket n gösterd ler.

Sonra koğuşa götürüldük. Büyük b r koğuş burası. K mse yok. İlk


şaşkınlığım, koğuşun tüm çarşafları eflatun d ! Espr yaptık, kızlar
yatakhanes … D ptek ranzamn altına malzemeler m koydum.
Barışlar da b rer yatak seçt .
Hemen y ne çay geld . Yazdım ya, b z hoş tutmak ç n çırpınıyorlardı.
Bu arada bazıları gazetede çıkan fotoğraflı haberler m get r p
mzalamamı sted ler, mzaladım; “Metr s Cezaev Anısına. 18 Şubat
2011.”

Plast k sandalyeler çek p küçük masanın çevres ne oturduk. Roller


dağıttık; Nâzım H kmet, Orhan Kemal ve Balaban…

17 ŞubatYn bazı gazeteler n de Metr s’te okuduk.

Banş Pehl van, Ertuğrul Özkök’ün yazısını gösterd . Murat Bardakçı


ayrılınca Hürr yet‘te nasıl yazar olduğumu yazmıştı: “İşte o günlerde
aklıma Soner Yalçın geld . Arayıp ona bu sayfayı tekl f ett m. Kabul
ett . Ben lk arayan k ş rahmetl Ufuk Güldem r oldu. ‘Fevkalade
sabetl b r karar almışsın. Sen tebr k ed yorum,’ ded . Soner, Ufuk’un
en beğend ğ gazetec lerden b r yd . Uzun yıllar b rl kte çalışmışlar ve
olağanüstü başarılara mza atmışlardı.

Sonra öğrend m k Soner, ben mle konuştuktan sonra Ufuk’u arayıp


f kr n sormuş. O da, ‘Hemen kabul et. îşte Er-tuğrul budur,’ dem ş.

Daha başladığı günden t baren yeteneğ n ve farkını gösterd . Murat


(Bardakçı) g tt ğ yerde y ne çok güzel şler yapmaya devam ederken
Soner, tamamen farklı b r konsep-t ben mseyerek, b rb r nden güzel
portreler ve olaylar yazdı. Hürr yet’te çok sadık b r okura sah p oldu.

Ev n n arandığı haber cep telefonuma geld ğ nde, Par s’te Dünya


Ed törler Forumu’nun (WEF) yönet m kurulu toplan-tısındaydım.
Bunu hemen duyurdum. Buz g b b r hava est .

Önümüzdek sonbaharda V yana’da yapılacak olan kongrede, ‘Basın


özgürlüğü üzer ndek yen tehd tler ’ ele alan b r panel n
düzenlenmes f kr ortaya atıldı.

Odatv’ye yapılan pol s baskım ve dört gazetec n n gözaltına


alınması, bu meslekte v cdanını hâlâ koruyan herkes der nden
etk led . Ülkem z n özgürlükler bakımından zaten sakatlanmış
görüntüsünü daha da aşağı çekt . Bu gözaltına, hem Soner hem de
mesleğ m z adına çok üzüldüm. Olay hakkında yazılanlara bakınca
şunu da gördüm. Mesleğ m zde v cdanım tamamen kaybetm ş k ş
sayısı sandığımız kadar fazla değ lm ş. Sayılan azdı ama çler ndek
k n o kadar büyüktü k , o da ben korkuttu.”

Demek hakkımızda neler neler yazılıyor, söylen yordu k Ahmet


Hakan da bu konuya değ nm şt :

“Soner Yalçın’a yaptığı haberlerden ya da yazdığı k taplardan dolayı


öfke duyan, fr t olan, nt kam ateş yle yanıp tutuşan ne kadar adam
ve kadın varsa…

Heps ‘oh olsun’ havasında.

‘Ben m ç n şunları yazmıştı, belasını buldu,’ d yorlar.

‘K tapları çok kötüydü,’ d yorlar.

‘Esk den Aydınlıkçı d ,’ d yorlar.

D yorlar da d yorlar.

Ergenekon’a herhang b r gönderme yapma gereğ b le duymuyorlar.


Sadece şahs öfkeler n söz konusu ed yorlar.

Açıkça… H ç çek nmeden… Pervasızca…

‘Ayıp olur’ demeden…

‘Ergenekon davası zarar görür,’ d ye kaygılanmadan..

Demek k neym ş? Ergenekon, sadece ‘muhal f cezalandırma aracı’


hal ne gelmem ş.

‘Şahs nt kam alma aracı’ hal ne de gelm ş. Ne d yel m?

Durmak yok, yola devam.”


Ah be Ahmet Hakan; Arapça’dan d l m ze g rm ş b r dey m vardır:
“Galat-ı meşhur.” Doğru sayılan yanlış demekt r. Medyamız artık,
Galat-ı meşhur olmuştur, heps bu.

Basında hep sağduyunun ses olan Yalçın Doğan da aym konuya


d kkat çekm şt Hürr yet’te: “Yarın utanacaksınız”.

“Önce kt dar yanlısı olacaksın. Bunu her fırsatta kanıtlayacaksın,


yazılarınla, tavırlarınla, h ç sekt rmeden. İkt dar sah pler bunu fark
edecek. Artık em n olunca, önce çeş tl davetlere katılacaksın. Sonra
telev zyon faslı gelecek. İkt dar yanlısı telev zyonlardan b r nde
program yapmaya başlayacaksın. Yetmez ama, gerek rse oğlunla,
kızınla a le boyu telev zyon programları yapacaksın. O programlarda
y para ödenecek. Aldığın her para, sen n kt dara verd ğ n desteğ
b raz da katmerl hale get recek.

Meslektaşın Soner Yalçın gözaltına mı almıyor, nefret n hemen


kusacaksın. Basın özgürlüğü, demokras g b abuk sabuk değerler ne
k , parrra var parrra, T V var T V . Arkandan kıs kıs gülseler de, sen
kend n öneml b r sanacaksın. Yetmez ama, gözaltında savunmasız
meslektaşına b nd r k b nd r, gün bugündür. Yarın utanacaksın…”

ABD Ankara Büyükelç s R cc ardone’n n yorumuna AKP hayl sert


tepk gösterm şt . Genel Başkan Yardımcısı Hüsey n Çel k,
“Büyükelç ler ç ş m ze karışamaz,” dem şt . Başbakan Erdoğan se
“acem büyükelç ” d ye R cc ardone’y üstü kapalı eleşt rm şt . ABD
Dış şler Bakanlığı sözcüsü Crowley se büyükelç s ne sah p çıkmıştı:
“Gazetec ler n yıldırılmasına yönel k eğ l mlerden gen ş kaygılarımız
bulunuyor. Bu konuyu Türk hükümet nezd nde d le get r yor ve
yakından zl yoruz. Dost, müttef k ya da hısım olsun, b r ülken n
evrensel lkelere saygıda ç zg y aştığını düşünürsek, bunu gündeme
get r r z.”

S yaset n, medyanın, d plomas n n gündem nde b z m tutuklanmamız


vardı.

Doğal olarak yandaş medya “kolları sıvamıştı”.


Star gazetes ne göre b zler, mezhepsel çatışmaya zem n hazırlamak
ç n haberler yapmışız! İy de, Odatv arş v ortada değ l m , var mı
böyle b r haber? Keza bu konuda n ye k mse önceden b r eleşt r de
bulunmadı? K m k m kandırıyor?

Aynı gazete, Habertürk gazetes g b hâlâ Bedrett n Dalan ve Turan


Çömez’le sık sık telefonla görüştüğümü dd a ed yordu. Üstel k Dalan
ve Çömez haberler konusunda ben , “şöyle yap, böyle yap” d ye
uyarıyorlarmış! Yalanın düzeys zl ğ nsanın canını sıkıyor.

Hele medyanın küçük kızları ne büyük laflar ed yorlardı öyle.


Akşam’d an Nagehan Alçı ben m “nefret suçu” şled ğ m yazmıştı:

“Bu suçun kapsamına g ren b rçok yazı ve esere mza attı Soner
Yalçın… Hürr yet’tek b r yazısında ‘Feodal zm n tasf ye ed lmes
gerek yordu, Sey t Rıza da devlet ç nde devlett ,’ d yerek Ders m
Katl amı‘m açıkça savundu mesela. Ya da yapımcısı olduğu ‘Sağır
Oda’ d z s nde, Kürtler Irak’ın kuzey nde Türkmenler dağlara sürüp,
öldürenler olarak gösterd . Bu yolla ulusalcı k tleler Kürtlere karşı
kışkırttı. Daha böyle çok örnek var maalesef… Bu örnekler
‘katılmadığım ama saygı duyduğum b r düşünce’ d ye geç şt rmek
doğru mu?”

N. Alçı‘yla Ders m meseles n m tartışmalıyım ş md ? Okuduğunu


b le anlamamış; ya da sah den okudu mu? K m akıl ver yor bu kız
çocuklarına? B r de d z meseles var; aman Allah’ım nasıl b r Kürt
düşmanıyım ben! Oysa hâk m “Öcalancı” d ye tutukladı! PKK’yı öven
yayınlar yapmışım; hang n z doğrusunuz? Ya da: Neren z doğru k ?..

Uğur Mumcu’nun oğlu Özgür Mumcu’nun Rad kal’dek yazısından


üzüntü duydum; ç m buruldu:

“Soner Yalçın gözaltına alındı. Görüşler n kend me yakın h ssett ğ m


b r değ l. K taplarıyla memlekettek ant sem t zm dalgasına katkısı
olduğunu, komplo teor ler ne fazlaca önem verd ğ n ve zamanında
konsept danışmanlığını yaptığı d z ler n berbat olduğunu
düşünüyorum. Ancak herhalde bu, gözaltına alınması ya da
tutuklanması ç n b r sebep değ ld r.”
Ş md Özgür Mumcu’ya ben ne yanıt verey m. Çünkü k taplarımı
okumamıştı, okuyan bunu yazmaz. O da rüzgâra kaptırmış kend n .
Tab k h ç Uğur Mumcu’dan bahsetmeyeceğ m; Troçk , Çan Kay
Şek’ n oğlundan bahsederek “herkes layık olduğu evladı sular”
d ye çok ağır konuşmuştu. Troçk ’n n oğlu nt har ett !

Ben m de oğlum var; Özgür Mumcu’yu babasıyla karşılaştırmam


mkânsız. Sadece b ld ğ m şudur:

Dönemler vardır gazetec doğurur…

Dönemler vardır gazetec katleder…

M ll yet’ten Nuray Mert ve Can Dündar gözaltına alınmamıza tepk


gösterm şlerd . Nedense “ama” sözcüğünü eklemek ht yacı
h ssetm şlerd . Yaşadığımız dönem n zorluğundan mı, “ama ben
onlardan değ l m” demek zorunda kalmışlardı? Gerçekten mesele
ben m y m? Ev basılan gazetec ler; ve basılan b r yaym organı değ l
m ? Bu olayı nasıl k ş selleşt r yorlar anlamıyorum. Saldırının basın
özgürlüğüne yapıldığını görmüyorlar mı?

Nuray Mert şöyle yazmıştı:

Zamanında, Yalçın’ı, Efend k tabı neden yle çok eleşt rd m, hem


Rad kal’de, hem V rgül derg s nde ağır yazılar yazdım. O nedenle,
tanışmadığımız halde sert tepk ler n bana ulaştırmanın yolunu buldu.
O zamanlar, Yahud köken üzer nden büyük çıkarsamalar yapan
k tabına muhafazakâr veya demokrat çevreden k msen n çıkıp b r
şey ded ğ n hatırlamıyorum. Çok sonradan, f k r düzey nde olmasa
da, ortak arkadaşlarımız ves les le sosyal düzeyde barıştık. Sadece
Soner değ l, düşünceler ne katılmadığım b rçok nsanla b r ölçüye
kadar sosyal l şk sürdürmekte h çb r mahsur görmed m, halen de
görmüyorum.

Can Dündar’ın yazısı da benzerd :

Odatv’ye de CHP l der g b kef l olamayacağım. Daha geçen ay,


onlarca tanık önünde yaşadığım b r sahney “Yok artık” ded rten b r
çarpıtmayla yayınladılar. Yalanladığım halde “Doğruladı” d ye
yazdılar. Tanıkların açıklamasını görmezden geld ler. Haber natla
düzeltmed ler.

Soner’le yaşıtız. Tanışırız. Daha önce de haksız yere yazdığı,


yazdırdığı yazılarda kulağım çınlatmışımdır. Ama köşem k ş sel
polem klerde kullanmam; daha önce olduğu g b bu son had sey de
yazmadım, dava da açmadım. Odatv’y aradım ve “Soner’e selam
söyley n. Gün gel r yapmadığınız b r şeyle suçlanırsanız, tepk m
daha y anlarsınız,” ded m. Bunu söyled ğ m k ş , şu anda Soner’le
b rl kte çerde…

Neden yazdım bunu? Buna rağmen Odatv’y ve Soner

Yalçın’ı savunacağım da ondan…

Sağ olsunlar; Odatv’y ve Soner Yalçın’ı savundukları ç n m nnet


borcumuz var! Tevf k F kret ne güzel yazmış:

K mseden fayda ummam, d lemem kol kanat Kend boşluk ve


gökkubbemde uçar g der m Eğ lmek, esaret z nc r nden ağırdır
boynumda F kr hür, v cdanı hür, rfanı hür b r şa r m…

Geçel m, çünkü Can Dündar d yor ya, “Bunu söyled ğ m k ş , şu anda


Soner’le b rl kte çerde…” Ne d yey m ş md ? Evet, Metr s’te ve daha
28 yaşında! Gazetec l k ders n z ç n teşekkür eder z. Laf mı ş md bu
yazdıkları; sözün, sözcüğün b r ağırlığı olduğunu b lmezler m ?
Sanıyorum Can Dündar ve Nuray Mert yazdıklarını ş md yen den
okusa üzülürler. B l r m k s de arkadaşımdır, v cdanlıdırlar.

Sözcü gazetes n n manşet nde de Kılıçdaroğlu’nun sözü vardı:


“Ben m ve a lem n de telefonlarını d nl yorlar.”

Bu nsancıl tepk ye Taraf şu manşet yanıtı verm şt : “Kemal Bey


pan k odasında.”

Taraf aynı zamanda Halk TV’y almak stemem de büyütmüştü.


Güya Baykal bu satışa karşıymış!
Bu gazete gerçek yüzünü, ps koloj k harp merkez olduğunu
spatlamıştı y ne. Halk TV satışını k hafta önce Odatv’de
ayrıntılarıyla yazdık; g zl saklısı mı vardı? B lm yorlar mıydı;
b l yorlardı ama amaç haber vermek değ ld , doğruyu aramak h ç
değ ld . Ergenekon sürec nde hep aym p s tezgâhı sahneye koydular.
Hep yalan yazdılar. Eng z syon yargıçlığı yaptılar.

Yandaş Yen Şafak‘ın manşet de benzerd : “Soner Yalçın’a Baykal


vetosu.” Sank aynı haber merkez nden yararlanıyorlardı. K mse
b lg ye ht yaç duymuyordu. Pol s, o gün bu “haber ” sızdırmıştı
demek k !

Günler önce Odatv’de yazdığımız Ayhan Bozkurt mzalı haber


anımsatayım s ze. İşte o 4 Şubat 2011 tar hl yazı:

“CHP’n n kanalı olarak b l nen Halk TV sess z sedasız

kapandı. Çalışanlar duygusal b r açıklama yaparak şöyle b r

s temde bulundu: ‘F ller tep n rken ç menler m ez ld ?’ Ama

şunu y b l yoruz k yönet mde küçük b r değ ş mle ya da yönet me


küçük b r takv yeyle fırtına g b olab lecek b r kanal karardı. B z m
çok kötüydük? Yoksa yönet c d ye seçt kler m ? Daha anlayamadık.
Türk ye’n n yollarının çatallandığı b r kavşakta hem. Herkes n
Türk ye’ye saldırdığı b r cadı kazanı bölgen n ortasında. Seç mlere
b rkaç ay kalmışken. Türk ye göçüyorken! Hukuk, yargı, ekonom ,
heps nden öneml s nsanımızın b l nc hallaç pamuğu g b atılıyorken!
Çalışanlar gerçeğ b lm yordu. Ne olduğunu anlamamışlardı. Ş md
çalışanlar soruyor: ‘G d yoruz… Neye, k me kızacağımızı
b lmeyerek… Ne olduğunu daha anlamayarak. Olanlara, hazır b r
kanalın böyle tuhaf b ç mde bırakılab leceğ ne nanamayarak!
Ülkem z elden g d yor. Seç mlere üç-beş ay kaldı, aklınızı mı
kaçırdınız? d ye ağlayarak arayan zley c ler m ze b rkaç kırık sözden
başka b r şey söyleyemeyecek buruşuklukta b r sesle.’

Meseley aydınlatmak y ne Odatv’ye düşüyor. Öncel kle bel rtmem z


gerek yor k : Ortada ‘f ller n tep nmes ’ yok…
Önce: TV macerasının nasıl başladığını anlatalım.

Başından ber dönem n genel sekreter Önder Sav’ın tüm karşı


çıkmalarına rağmen, b r Baykal projes olarak gel şen Halk TV,
Baykal’ın genel başkanlıktan uzaklaşmasıyla, gözden de gönüllerden
de ırak düştü…

Baykal’ın başarısız TV projes n yen CHP yönet m sah plenmek


stemed …

Zaten ‘anayasa gereğ ’ TV sah b olmak b r part ç n kapatma


neden yd .. Dolambaçlı yollar, et k değ ld … Ama en öneml s , part
kontrolündek medyadan asla b r şey olmazdı. İnandırıcı değ ld
çünkü…

CHP’n n yen yönet m bu ‘hastalıklı yapı‘dan kurtulma yanlısıydı…


Bu ş profesyonelce yapılmalıydı. Hem sermayes , hem ed toryal
yönet m bağımsız olmalıydı…

Bu durum Baykal’a dobra dobra söylend : ‘B z bu ş böyle devam


ett rmeyeceğ z. S z de eş n z n akrabaları (k yönet m kurulu başkanı
Den z Baykal’ın baldızı Acun Hanım’m oğlu Haluk Akıltopu d ) ve
kontrolünüzdek göstermel k ortaklar üzer ne (beş ortak da Antalyalı)
kurduğunuz bu TV’den vazgeç n. B z bu geç ş dönem nde s ze
yardıma olalım; bu ş gel n profesyonel ellere devredel m, b z part
olarak el m z çekel m. Tab , çağdaş Atatürkçü ç zg ye uygun ellere
tesl m edel m.’

Baykal bu tekl f get ren genel başkan yardımcısını odasın-

dan kovdu. ‘Ne hakla’ d yordu, ‘bana böyle b r tekl f get r rs n z.’

Bu tavır karşısında CHP yönet m Halk TV le l şk s n tamamen


kopardı. İpler BaykalYn el ndeyd , TV’n n asıl sah b oydu.

Ve ne yazık k başta Şam l Tayyar olmak üzere yandaşlar b lm yordu


k , Halk TV CHP’n n değ l BaykalYn kanalıydı.
Halk TV’n n yaşamasını steyen bazı gazetec ler yan yana geld ,
Baykal’ın kapısını çaldı.

Baykal’dan kanalı borçları (yaklaşık 1 m lyon dolar) karşılığı sted ler.


Böylece personel n borçları ödenecek, göstermel k h sse sah pler de
kaldıramayacakları borç yükünden kurtulacaklardı. Üstel k
karşısındak gazetec ler BaykalYn s yas ç zg olarak güveneceğ
gazetec lerd . Baykal satışa karşıydı. K ralama olab l rd . Ancak onun
ç n de şartı borçlar ödenecek ve 2 yıl sonunda 2 m lyon dolarlık
tem nat mektubu ver lecekt . Gazetec ler şaşırdı. Bu kadar para
onlarda yoktu. Ayrıca böyle b r t car anlaşma reel değ ld .
Gazetec ler k ralama değ l, satın almakta kararlıydı.

Baykal çok büyük b r para karşılığı satacağını söyled . İfade ett ğ


rakamlar 7 m lyon dolara yakındı!

Halk TV, gel r olmayan, ş şk n b r personel olan, elektr k parasını


ödeyemeyen, tuvaletler ne g r lmeyen, D g türk’ten atılmış vs. b r
kanaldı ve Baykal hayatın gerçeğ ne h ç uymayan paralar telaffuz
ed yordu.

Üstel k gazetec ler dışında Halk TV’n n alıcısı da yoktu.

Ama… Baykal y ne de ‘hayır,’ ded .

Çünkü beklent s bambaşkaydı: Baykal Haz ran 2011 seç mler nden
sonra tekrar CHP’n n kontrolünü ele geç receğ ne nanıyordu. Hatta,
2012’de Erdoğan’a karşı cumhurbaşkanlığı-başkanlık seç mler nde
aday olmak veya genel başkanlıkta kalmak eğ l m ndeyd … Olmazsa
tekrar part kurup, Halk TV’y de kend s ç n çalıştırma
eğ l m ndeyd … Bu nedenle Halk TV; ya kend kontrolünde olmalıydı
ya da yok olup g tmel yd .

Sonuç? Baykal’ın ded ğ oldu: Halk TV tar he karıştı. Hem de


böyles ne b r dönemde…”

Tüm gerçeğ Odatv’de 4 Şubat 2011 tar h nde şte böyle yazdık.
B z m k mseden g zl m z saklımız olmadı.
Sonuçta b zce mesele kapanmıştı; yoksa n ye Odatv’de “b tt ”

d ye haber yapalım? Yazdım ancak Şaban Sev nç ve Hakan Aygün,


Baykal’la görüşmeye devam ett ler. Ben CHP M lletvek l Durdu
Özbolat’la başka b r kanal projes yürütüyordum heps bu.

Telefonlan d nleyenler, b lg sayarlarıma, e-postalanma el koyanlar


bunları b lm yor mu? B l yorlar.

B l yorlar, ama gerçeğ aramıyorlar k ; onlar karanlık b r tezgâh


peş nde şler ne gelen basına serv s ed yorlardı.

B r ayrıntı yazmalıyım. Halk TV ş n çok dar b r grup arkadaşla


konuşurken, yandaş Bugün gazetes köşe yazarı Adem Yavuz Arslan
Kasım 2010’da k makale yazdı, “Soner Yalçın, Halk TV’y satın
alıyor” d ye. Nereden duymuştu acaba? (13 Mayıs 2009’dan ber
telefonlarımın d nlend ğ ortaya çıkacaktı mahkeme sürec nde.) Yan ,
sonuçta Halk TV’y satın almam g zl -kapaklı değ ld ; her aşaması
haber yapılmıştı. Ama ş md t barsızlaştırma kampanyasına
malzeme lazımdı.

Artık gazete okuyacak gücüm kalmadı, bu pespaye, küstah


yalancılara katlanamayacağını. D ptek ranzanın altına g r p
g ys ler m çıkarmadan uzandım. Her şeye rağmen güneş k rl
penceren n ardından doğuyordu şte. Sadece d r ler ısıtan güneş…

Kend me söz verd m lk cezaev günümde. Sokmaya çalıştıkları


tabuta g rmeye h ç n yet m yok…

Uyumuşum… Sabah sayımıyla saat 08.00’de uyandık; lk sayımım;


gard yanlar öyles ne bakıp g tt ler.

Uykumu alamamıştım, hâlâ yorgunum. Ama mecburen kalktım.


Çocuklar da uyandı.

B raz sonra çorba geld .


Avluya bakan pencerem z n d b nde duran plast k masa etrafına y ne
toplandık ve çorbamızı çmeye çalıştık.

Aynı soruyu soruyoruz b rb r m ze: S l vr ’ye bugün götürürler m ?


İst yoruz k , b r an önce bel rs zl k b ts n, g d p yerleş p düzen m z
kuralım. Araya hafta sonu g r yordu; bugün g tmezsek pazartes ye m
sarkardı acaba? Acem mahpuslarız!

Pek b r şey yemed m, camm stemed . Tekrar ranzama döndüm.

Banşlar aralannda VV k Leaks k tabını nasıl yazacaklarını


konuşuyorlar. Gazetec l k bu şte; yaşamın anlamı ve b ç m . Hang
koşullarda olursa olsun b r haz ne değer ndek gerçeğe ulaşmak ç n
sürekl “kazı” yapmak. Odatv; dürüstlüğün havar s , gerçeğ n fanat ğ
b r okuldu. Ş md Metr s’te k öğrenc s “mezun yet” çalışması
yapıyordu…

Başka gençler de vardı meraklı; avluya b rkaç genç mahpus geld ;


koğuşa bakıyorlar; kalktım; pencerey açıp selam verd m.
Telev zyonda görmüşler b z . “S z n suçunuz ne, b z m koğuşta k mse
anlamadı,” ded ler. “Düşünce suçu” desem çocuklar y ne
anlayamayacak. İçler nden b r , artık k me olduğunu s z tahm n ed n,
okkalı b r küfür ett ; şte budur, durumu bundan güzel ne anlatab l rd .
Demek aslında meseley çözmüşler…

O sırada…

Koğuş kapısı açıldı. S l vr ’ye nak l var; g d yoruz.

Mahpus çocuklara veda ett m; “Allah kurtarsın.”

Yatağı düzenley p poşet m el me aldım. İç nde yedek gözlüğüm,


laçlarım var. Rahmetl anneme benzed m, her yere b r torba dolusu
lacıyla g derd .

Aramalardan geçt k y ne. Gard yanlara veda ed p dışarı çıktık;


gard yanlar askerlere tesl m ett b z .
S l vr ’ye g decek başka tutuldular da vardı.

Sıraya d z ld k, en öndey z.

B z “özel tutuklulanz”. Nak l aracının önüne aldılar. Cezaev aracı


ç ndek hücren n kapısını da kapatmadılar; kapalı ortam korkum
olduğunu söyled m; anlayışla karşıladılar. Prof. Erol Man salı benden
daha kötü durumdaymış; h ç duramıyormuş. Ben alışıyorum artık,
zor dönemlere hemen uyum sağlama özell ğ m var.

Nak l aracı d ğer tutukluların gelmes yle doldu ve araç hareket ett .
Cezaev aracının ç ndek küçücük hücrede üç önde üç arkada,
b t ş k, plast k altı koltuk var. Aracın her yanına s mler kazınmıştı.
Türk halkının “ mza atma” geleneğ burada da uygulanmıştı!

Tam kafamın üstünde hoparlör var; Ankara-S ncan oyun havaları


çalıyor; “Yakalarsam tık tık…”. Böyle durumlarda h ç sıkıntı çekmem;
halkımız neler d nl yor, sözler nasıl yazılmış öğrenmeye çalışırım.

Barışlar bu gürültüye rağmen uyuyor. Gurur duyuyorum onlarla.


H çb r zayıflık bel rt s göstermed ler. Hayat erken olgunlaştırdı onları;
gençl ğe verg o tasasız avarel ğ asla b lmed ler… Hep sorumluluk
duygusu taşıdılar; Odatv’y yarattılar.

B r ara ayağa kalkıp nak l aracının tavana yakın, dem r parmaklıklı


küçük penceres nden dışarı baktım. Hayat sürüyor; kalabalık ve
uğultulu b r halde…

Yorgunum ayakta duramadım. Sonra büzülerek plast k koltuğa tekrar


oturdum. Gözler m kapattım.

Tam o sırada Musa Eroğlu türküye başlamasın mı:

Tell turnam selam götür sevg l m n d yarına Üzülmes n, ağlamasın,


belk gel r m yanına Hasret k mseye kalmasın Sevdalılar
ayrılmasın…

Yanaklarımdan yaşlar mı süzülüyor ne…


Çocuklar görmese…

S l vr Cezaev ’ndey z.

Jandarmalar b z cezaev personel ne tesl m ett . Ergenekon


tutuklularının kaldığı 4 No’lu L T p Cezaev ’nde kalacaktık.

G r şte doktorun muayene odasına alındık. Genç b r doktor geld ; ne


kadar sıcak davrandı. Yen mezun olmuş Hacettepe
Ün vers tes ’nden. Ülkey kastederek “Nereye g d yoruz?” d ye sordu.
Güldüm. “B z koğuşa g d yoruz,” ded m.

Klas k muayene. Sonra çeş tl prosedürler. B r odada fotoğraf


çekt rd k, ves kalık. B r odada k ml k tesp t , kayıt yaptırdık ve parmak
z verd k.

B r tek end şem z var; üçümüz de aynı koğuşta kalab lecek m y z?


Önümüze gelene soruyoruz, acem l k.

Bu arada g r şte m n k b r sorun yaşadık. Barış Pehl van’m der


montunu çer almadılar; der den tünel bacası yapılab l rm ş,
yasakmış! Kaçmak ç n tünel kazacağız ve der montu hava bacası
yapacağız! Şaka g b gel yor ama b z, terör örgütü üyes y z, gazetec
değ l. “Vay canına” d yoruz, b z neym ş z. Zaten verd kler k ml k
kartında s c l no karşısında “terör” yazıyor. S c l no: Terör…

Bürokrat k g r ş şlemler b tt .

Koğuşlara g d yoruz.

Y ne güvenl k kontroller nden geçt k; bu kez bayağı sıkı b r arama


yaptılar. G r şte b z tesl m alan gard yan, görev d ğer gard yanlara
bıraktı. Dem r parmaklıkların b r açılıp b r kapandı. Kor dorlarda her
10 metrede b r dem r parmaklık var.

Yıllar önces ne g tt m; cezaev ne lk g rd ğ m o güne…

1980’l yılların sonu…


Ş md S l vr Cezaev ’nde Ergenekon örgütü mensubu olmak
dd asıyla tutuklu bulunan gazetec H kmet Ç çek le 2000’e Doğru
derg s nde çalışıyoruz.

O yıllarda cezaevler ndek gazetec ler, 12 Eylül 1980 darbes


hukukunun basın üzer ndek baskısının kaldırılması ç n açlık grev
yapıyorlardı. Bu gazetec ler n öneml b r bölümü Çanakkale
Cezaev ’ndeyd . Çanakkale Başsavcısı Ertem Türker, arkadaşım
Türker Türker’ n babasıydı; ben de çok severd . Telefon ed p
cezaev ndek gazetec lerle röportaj yapmak sted ğ m söyled m, z n
verd .

Çanakkale’ye H kmet Ç çek’le g tt k. Açlık grev ndek gazetec lerden


b r lkokul öğretmen m Ar f Dem r’ n oğluydu. B r d ğer H kmet
Ç çek’ n 68 kuşağından arkadaşı Ertan Günç ner d (k Ertan
Günç ner’le daha sonra aynı derg ve gazetede çalışacaktık.)

İlk kez b r cezaev ne g r yordum.

Türlü aramalardan sonra dem r parmaklıklar b rb r ardına açılıp


kapandı. Kor dorlarda ardı ardına dem r kapılar vardı. Heps n
geçt k…

Açlık grev ndek gazetec ler b r koğuşa konmuştu; g r p röportaj


yaptık. Sonra dem r kapıları ardı ardına geçerek dışarı çıktık. Bu
görüntüyü h ç unutmadım. Çok etk lenm şt m. Bu kadar çok dem r
kapıların olduğu yerde nasıl b r yaşam vardı?

Ş md … Yıllar sonra…

Aynı Çanakkale Cezaev ’nde olduğu g b S l vr Cezaev ’nde dem r


parmaklı kapıların b r açılıp b r kapanıyordu. Bu kez üç gazetec ,
kapalı kapıların ardında ne olduğunu b lmed ğ m z b r bel rs zl ğe
doğru götürülüyoruz…

B r odadan nevres m takımı, yastık ve k battan ye aldık. Battan yeler


çok kötü kokuyordu. Nevres m takımı se açılmamış paketteyd ,
yen yd .
Kor dordak b r banko önünde cezaev müdür yardımcılarından b r
yaklaştı. El nde belgeler vardı. Öyle ya devlet demek belge demekt ;
bürokras y belges z düşünemezs n z. Müdür yardımcısı koğuşta
k m n k m nle kalacağını açıkladı. Barış Terkoğlu başka b r koğuşa
ver ld . Prof. Ceng z Çel ker ve Mehmet Koral’la kalacaktı. Israr ett k,
b rl kte kalmak sted ğ m z söyled k. Müdür yardımcısı yasa,
yönetmel k vs. g b sözler sarf ett . B lm yorduk ne derece doğru
olduğunu ama ne yapab l rd k, razı olduk.

Ben ve Barış Pehl van, Oktay Yıldırım’ın yanma ver lm şt k.


Koğuşumuz: F-2.

Gard yanın el ndek belgen n ne olduğunu anladım; “koğuşta b rl kte


kalacağım b lmem k mle husumet m yoktur,” d ye mzamız
gerek yordu.

Oktay Yıldırım, Ergenekon’un 1 numaralı sanığıydı. TSK harp malulü


astsubaydı. Ümran ye’de bulunan 27 bombanın ona a t olduğu dd a
ed l yordu. Geçen yıl Ergenekon Bombalarının Sırrı adlı k tabı
yazmıştı. Bu k tabı okumamış ama göz atmıştım. Okumak ç n
masamın üzer ne koymuş ama b r türlü fırsat bulamamıştım.

Banş Pehl van gözüme bakıyor. Çünkü cezaev ne gel rken yolda
Banş Terkoğlu “Ab , ben herkesle kalamam,” d yerek bazı tutuklularla
b rl kte olamayacağını söylem şt . Barış Pehl van o nedenle,
Ergenekon’un 1 numarasıyla aynı koğuşta kalıp kalamayacağımızı
gözüyle bana soruyor. “Husumet m yoktur” belges ne mza attım…

B r tuhaflıktan bahsetmel y m: Savcı-hâk m b z “Abdullah Öcalancı”


olmakla tham ed p cezaev ne attı. Cezaev nde se yıllarca PKK’yla
savaşmış b r gaz Mehmetç k le aynı koğuşa konuluyoruz! Nereden
bakarsanız tutarsızlık, nereden bakarsanız… Neyse, herkes ney n
ne olduğunu y b l yor aslında; “t yatro oyununu” sürdürüyoruz.

Ne kadar kalacağımı b lmed ğ m yen kametgâhım olacak koğuşa


doğru, y ne dem r parmaklıkların b r açılıp kapanarak uzun b r
kor dordan yürüyorum. Kor dorun sağ tarafında dem r parmaklıklı
büyük pencereler vardı. Pencerelerden m n b r futbol sahası
görülüyor.

Ve eşofmanlı b r adam, başı önde, neredeyse çamur olmuş sahada


bata çıka yürüyor. İlk gördüğüm Ergenekon tutuklu-suydu o adam;
“Susurluk Kahramanı” emekl pol s müdürü İbrah m Şah n!

Ne gar p; Doğan Yurdakul’la b rl kte yazdığım Re s k tabında İbrah m


Şah n’ n Susurluk sürec ndek rolünü deş fre etm şt k. Ş md , onunla
aynı “örgütün” üyes olmakla suçlanıyordum!

İbrah m Şah n, Susurluk çetes n n en k l t, en korkutucu s mler nden


b r yd . Pol s Enst tüsü öğrenc s ysen çıy/ ç>-ı:7/kj/ bütün hayal
futbolcu olmak olan Şah n, “der n devlet” den len çeten n aktörü hal n
almıştı. Yoksul b r a leden gel yordu. Fanat k b r ülkücüydü. İlk görev ,
1976’da Nevşeh r Kozaklı‘da kom ser muav nl ğ yd . 12 Eylül
önces nde, Nevşeh r Avanos’ta s v l kıyafetle çarşının ortasında s lah
kullanmış ve ün kazanmıştı.

Şah n, 90’h yılların başında “Glad o’nun Türk Tet kç s ” Abdullah


Çatlı‘yla tamştı. Çatlı‘yı dönem n İstanbul Emn yet Müdürü Mehmet
Ağar’la tanıştıran da İbrah m Şah n’d . Her karanlık olayda adı
geç yordu. Örneğ n; 1995’te MİT mensubu Tank Üm t’ n
kaçırılmasından, hemen sonrasında Azerbaycan darbes nde etk n rol
almasına kadar. Yargılanmış, 6 yıla mahkûm olmuştu. 28 Mart
2000’de geç rd ğ traf k kazası sonrası oluşan “duyma ve hafıza
kaybı” gerekçes yle önce tahl ye ed ld , sonra cezası affed ld .
Şah n’ n sağlık raporlan çok tartışıldı.

Onu, o çamurlu futbol sahasında zlerken, b r fotoğraf geld aklıma. 3


Eylül 1995 tar h nde, İstanbul Yen kapı‘da k çocuğun sünnet düğünü
yapıldı. Çocuklann k rveler dönem n Özel Harekât Da res Başkan
Vek l İbrah m Şah n ve Abdullah Çatlı‘ydı. İşte o düğünde, Şah n le
Çatlı‘mn karşılıklı göbet atmaları medyaya yansımıştı. Susurluk’un
s mgeler nden b r olmuştu o kare.

Aradan yıllar geçt …


İbrah m Şah n, 7 Ocak 2009 günü gerçekleşt r len Ergenekon’un 10.
dalgasında gözaltına alındı. Üç gün sonra tutuklandı.

İdd anameye göre İbrah m Şah n’de çok sayıda krok ve su kast
şeması bulundu. Krok ler üzer nden yapılan kazılarda patlayıcı
maddeler, el bombaları, lav s lahları ortaya çıktı.

En çok konuşulan se S-l (Sef r) adlı b r örgütlenme şema-sıydı.


Genelkurmay’m tal matıyla kurmaya hazırlandığı ler sürülen bu
örgütün, “Türk ye’n n ç tem zl ğ nden ve Kuzey Irak’tan” sorumlu
olduğu dd a ed l yordu.

İdd aya göre bu örgütte muvazzaf teğmenler ve özel harekâtçı


pol sler görev alacaktı. Örgütün su kast l stes de hazırdı: Alev
Bektaş Federasyonu Başkanı Al Balkız, P r Sultan Abdal Derneğ
Başkanı Kazım Genç, Ermen Patr ğ Mesrob Mutafyan ve PKK’ya
yardım ett ğ dd a ed len s mler…

Su kast l stes medyamn manşetler nde yer aldı günlerce.

Al Balkız ve Kazım Genç, “Ergenekon’un hedef olduklarının”


açıklanmasıyla, ardı ardına röportajlar verd ler. Medyanın da
desteğ yle, “Alev ler n hedefte olduğunu” d le get rd ler. Davaya
müdah l oldular.

Pek , sonra ne oldu?

S-l örgütlenmes nde yer aldığı dd a ed len, yan bu su kastları


gerçekleşt receğ söylenen b rçok s m tutuklandı. Ama duruşmalar
başlayınca, teker teker tahl ye oldular; k mse kalmadı cezaev nde!..
Ama hâlâ telev zyonlarda dd anamedek su kastlardan bahsed l yor.

Ergenekon davasında İbrah m Şah n’ n yer n anlayab lmek ç n b r


kadından, Fatma Ceng z’den bahsetmek gerek.

Adı: Fatma Ceng z.

37 yaşındaydı. Kayser ’de yaşıyordu.


Kend s n “ lkokul mezunu” d ye tanıtıyordu ama o b le şa bel yd . Yan
lkokulu b le b t rmed ğ söylen yordu.

MHP kökenl b r a leden gel yordu. “Asena” mahlasını kullanıyordu.


Kend s n çok öneml b r ym ş g b tanıtıyordu çevres ne. Annes , kızı
Fatma Ceng z’le lg l şunlan söyleyecekt :

“Hayal dünyasında yaşar ve kend s n tanımayanları da buna


nandırırdı. Sık sık Kayser Emn yet Müdürü‘yle görüştüğünü b le
söylerd . Maceraperest b r yd ve çok yalan söylerd .”

Annes n n bu sözler , Fatma Ceng z’ n İbrah m Şah n’le yaptığı


b nlerce, evet b nlerce telefon görüşmes nde ve SMS traf ğ nde daha
b r anlam kazanacaktı.

Pek , Fatma Ceng z’ n İbrah m Şah n’le yolu nasıl kes şt ?

Fatma Ceng z, b r akrabasının telefonundan Şah n’ n numarasını


görüp aldı ve o günden t baren İbrah m Şah n’le let ş me geçt .
Kend n İbrah m Şah n’e Kayser Hava İnd rme Tugayı‘nda çalışan b r
s v l memur olarak tanıttı. Ama aslında b r çanta malathanes nde
çalışıyordu.

Günler geçt kçe Ceng z ve Şah n’ n telefonda sam m yetler arttı.


Fatma Ceng z, İbrah m Şah n’e “devlet n kuracağı yen b r terörle
mücadele kurumunun başına kend s n n get r leceğ n ” söyled ve
İbrah m Şah n’ nandırdı.

Hayal dünyasının doruklarını zorlayan telefon görüşmeler nden


örnekler vermel y m s ze. Bunları okurken İbrah m Şah n’ n demans
(bunama) hastası olduğunu göz önünde bulundurmak gerek. Ama…

İk l arasındak telefon görüşmeler n okuyunca anlıyorsunuz k ;


hel kopter alıyorlardı ama telefon kontörler yoktu! Genelkurmay
Başkanı‘yla veya İç şler Bakanı‘yla doğrudan görüşeb l yor,
Pentagon’u karıştırıyorlardı; yan , adeta dünyanın
merkez ndeyd ler… Aralarındak konuşmalarda İç şler Bakanı Beş r
Atalay’dan, H lm Özkök’e kadar herkes vardı, b r tek akıl ve mantık
yoktu.

Uzatmayalım. İşte telefon görüşme traf kler nden bazıları: Tar h: 30


Haz ran 2008.

Asena (Fatma Ceng z)-İbrah m Şah n arasındak SMS traf ğ : Asena,


esk Genelkurmay Başkanı H lm Özkök’le b rl kte olduğunu dd a
ederek İbrah m Şah n’e mesaj atıyor. Asena, kend telefonundan
mesaj üzer nden “Dede” ded ğ Özkök le Şah n’ görüştürüyor. Nasıl
oluyor demey n, telefon tapeler ne göre böyle oluyor:

Asena: B razdan Dede gelecek görüştürey m s z y m … ş md val


ve emn yet müdürü g rd çer …dur gel yolar Deden n d z n n d b ne
varıyım ver r m tlf…b z m emn yet müdürü özel harekât kökenl
b l yon mu.Yan öğrenc n…ab v ryom tlf.el ne y mesaj yazarmış
komutan…al aydın paşa da ordu ev nde b z kaçıyoruz 8-10 k ş …
arabada yazayım d yor Dede-sıkıldım ded h sarcık doğru çıkıyoruz.

Fatma Ceng z bu sözlerle kend telefonunu H lm Özkök’e verd ğ n


söylüyor ve İbrah m Şah n y ne mesajla yanıt ver yor:

İbrah m Şah n: Komutanım saygılar sunuyor eller n zden öpüyor


vatanım bayrağım onurumdur d yerek em rler n z bekl yorum.

Ş md d yeceks n z k , koca Genelkurmay Başkanı neden başkasının


telefonundan mesaj atsın. Esk Özel Harekât Da re Başkanı buna
nasıl nanır? İdd anameye göre böyle görüşmeler var. Bakın
Orgeneral H lm Özkök “Asena”nın telefonundan İbrah m Şah n’e ne
d yordu:

H lm Özkök: Merhaba Şah n Bey nasılsınız? K tap yazıyor d yor bu


çocuk k tabın konusu ned r?

İbrah m Şah n: ABD ve AB kıskacında Türk ye komutanım.

H lm Özkök: Bu kız başımıza bela oldu. Ağabey m d yor


başka b r kel me çıkmıyor ağzından (…) bu kızla çok uğraştık
ama olmadı evladım. Bu kıza neden fırça attın (…) ab m bana
kızdı d ye ağlıyor.

Düşüneb l yor musunuz, Orgeneral H lm Özkök ve İbrah m Şah n’ n


en büyük derd Asena’nın gözyaşları! Pek telefondak H lm Özkök
k md ? Fatma Ceng z, bazı gar banları kandırıp, onlara ş, rütbe
vereceğ n vaat ed p bu oyuna katıyordu. Örneğ n…

Fatma Ceng z, Orhan adında b r k ş y arayıp ona y ne akla hayale


sığmayacak sözlerle General Doğan Yurt’muş g b davranması
d rekt f n verm şt . Orhan, İbrah m Şah n’ arayacak ve General
Doğan Yurt rolü oynayacak.

Orhan, Asena’ya şöyle d yordu:

“Tamam da ben m konturum yok k . B konturum var.” Asena


kızıyordu:

“Ulan oğlum bedavan yok mu lan.”

Tar h: 15 Ek m 2008.

Konu: Beş r Atalay’a ver ld ğ söylenen b r CD.

Asena: Başkanım dün Beş r Atalay’a k tane CD verd m görüp get rd


get rd get rmed bütün basın yayma dağıtıcam ben o CD’ler kend
de zled …geld geld gelmed ver yom valla stekler m yer ne geld
geld gelmed ver yom valla.(…) Türk ye’de ab Türk ye’de d n man
satıp da Amer ka’da plajlarda üstsüz altsız yatmalar ne demekm ş
görürük.

Güce bakın, İç şler Bakanı Beş r Atalay’a şantaj CD’s ver yordu!
Ama telefon kontörler yoktu!

Asena gün gel yor, İbrah m Şah n’ Orgeneral İlker Başbuğ‘la


görüştürmeye n yetlen yor, “Talat Paşa”yı devreye sokuyordu.
Kend n İbrah m Şah n’e telefonda “Talat Paşa” olarak tanıtan k ş
Fahr Kepek adlı 29 yaşında şs z b r yd aslında.

Fatma Ceng z’ n hayal dünyasının sınırı yoktu. Ve İbrah m Şah n, o


ne derse nanıyordu. Traj kom k b r örnek verel m; hel kopter b le
alıyorlardı.

Tar h: 1 Aralık 2008…

Asena: Ab İsparta’dan sen n hel kopterler gel yomuş onla-

rı bekl yomuş Doğan Bey gel r gelmez d yo hel kopterler ner nmez
d yor arayıp haber verecem gels n b tane baksın d ye d yor,
hel kopterler de göstereceklerm ş b r baksın beğen rse alacaklar şey
yapacaklarmış alın kullanın d ye vereceklerm ş beğenmezler
beğenmezsen z sıfırını verecekler… Hel kopterler bekl yorlarmış
p lotlar ondan yola çıkmışlar ondan gels n de d yo öyle g del m
alayım b daha gel gel g t yaptırmayım adama d yor adama y m .

Ş md bu hayal dünyasından hayatın acı gerçekler ne dönel m. B r


gün sonra Asena şyer nden İbrah m Özyürek adlı k ş y arıyordu:

Asena: Lan bana kontur şey yap ya Başkam anycam bulamadım b


türlü konturum de yok esk 18dey m moladan evvel ararsan
açamıyom b l yon…molada da ben m aramam lazım onun telefonuna
şey çağn b le atamıyom 545 yen telefonu anycam mecburen valla
bulamıyom ne yapıp bana beş on kontur b şey bul gardaş.

Düşüneb l yor musunuz, Genelkurmay başkanları onun telefonundan


konuşuyor, ama o, 5-10 kontör ç n arkadaşlarına yalvarıyordu!

B r örnek daha ver p konuyu kapatayım.

Fatma Ceng z, İbrah m Şah n’le Genelkurmay başkanlarım sadece


SMS üzer nden kend telefonundan görüştürmüyor, varlığından b le
haberdar olmadığımız yüksek teknoloj ler de kullanıyordu! İbrah m
Şah n de buna nanıyordu.
Tar h: 20 Aralık 2008

Asena: Valla şey kaydına alıyorum Başkanım. Çünkü İlker Başbuğ


sen n ses n duymak st yor. B zden burdan sen n ses n verecez.
karşıdan sen ne yazarsan sen n ses nden o konuşma şekl nden
g decek. Şah n çalıştırdık sonunda. Sen yazacaksın, b z burdan
telefon konuşuyormuş g b verecez sen b lg sayardan. D rek
b lg sayardan verecez.

İşe bakın… Orgeneral Başbuğ ses n duymak sted ğ adamla


doğrudan konuşmuyor, araya Fatma Ceng z g r yordu! Bu da
yetm yor, konuşma SMS üzer nden her nasıl oluyorsa, sese çevr l p
Orgeneral Başbuğ‘a let l yordu!

Han dem şt k ya, bu konuşmalarda her şey var. B r tek akıl ve


mantık yok. Benzerler dd anamen n ek klasörler nde bol bol var.
“Asrın Davası” bunların üstüne kurulmuştu!

Ergenekon davası dd anames n n ve duruşma zabıtlarının bazı


sayfalarını okurken b r m zah derg s okuduğunuzu sanab l rs n z. Ya
da bazı tarakların fadeler nde kend n z b r stand-up zl yormuş g b
h ssedeb l rs n z. Aslında hukukun trajed s d r bu. B rkaç örnek
verey m.

Adı: Aysel Sağlam.

Duruşmada mesleğ sorulduğunda, araştırmacı gazetec , eğ t mc ,


edeb yatçı, bestec , şa r, vücut d l uzmanı, kooperat f yönet c s ,
öğretmen, ozan, yazar vs. olduğunu söyled .

Başta Tara/olmak üzere yandaş basında, Danıştay Su kastı‘ran


sürpr z tanığı olarak tanıtıldı. Herkes onun anlatacaklarını bekled .
Ergenekon duruşmalarının 172. celses nde (27 Ocak 2011) konuştu.

Mahkeme Başkam: Madd gerçeğ bulmak açısından gerçekler ve


doğruları söylemen z yargılama açısından çok öneml .

Tanık Aysel Sağlam: Evet. Bunun ç n buradayım.


Mahkeme Başkanı: Bu Danıştay baskını olayında en öneml
tanıklardan b r s s zs n z.

Tanık Aysel Sağlam: H ç lg s yok Sayın Hâk m m. Sayın Başkanım


çünkü ben tanık değ l m. Olay günü olan olay.

Mahkeme Başkanı: Tamam onları daha sonra alırız yan .

Tanık Aysel Sağlam: Pek .

Zavallı kadın, Danıştay Su kastı‘yla lg l h çb r şey görmem şt .


C nayetten b r gün önce oradan geçt ğ n dd a ed yordu. O gün yolda
karşılaştığı takım elb sel ve eller çantalı üç k ş den b r n n Alparslan
Arslan olduğunu söylüyordu. Tanık olmadığını defalarca söyled .
Sanıklardan k msey tanımadığını anlattı. Ama onun esas anlatmak
sted kler başkaydı: “JİTEM’ n korkunç yüzü…”

Aysel Sağlam’ın esas anlatmak sted kler nden b rkaç örnek daha
verel m: Kazanamadığı sınavları JİTEM kazandırtmamıştı. JİTEM le
1973’te karşılaşmış, halk onlara “yumurtacı” d yormuş. JİTEM,
besteler n n duyulmasını engellem şt . Annes n n mezar taşını
kırmıştı. Kend s n borçlandırmış; ev n ve ana babasını
kaybett rm şt , bunların heps n n altında JİTEM vardı.

Mahkeme Başkanı: Buyurun.

Tank Aysel Sağlam: Ama nereden nasıl başlayacağımı b lem yorum.


Çünkü ben m anlatacağım konularla başlı başına b r dava olması
gerek r. Açılması gerek r yan . 2 Aralık 2010 tar h nde sayın
mahkemede görülmüş olan duruşmada (tutuklu sanık) SESAR
Başkanı İsma l Yıldız ş frel b r mesaj gönderd .

Bu ölüm mesajıydı ve bana gönder ld . Bu mesaj “35, 37 gün önce


Fethullah Gülen ve Tuncay Güney öldü/’ d yerekten. Bu ş frey
çözdüm. Bayramda annem n ve eş m n mezarları tahr p ed lerek;
k s n topladığınız zaman 2 tar h topladığınız zaman bazı sırları
söylemeyeceğ m, çünkü ş ne gelmeyenler n kahkahalarına neden
oluyor. Ve sayın mahkemeye bunları g zl olarak sunmak st yorum. 2
rakamı topladığınız zaman 72 gün ed yor. 72 gün, aym 2 Aralık’tan
t baren saydığınız zaman 12 Şubat tar h k annem n öldürüldüğü
tar h. Ben m de öldürüleceğ m n mesajını verd ler bana. B rçok k ş n n
k ml kler n n değ şt r ld ğ n sayın mahkemede verm ş olduğu bütün
fadeler n hemen nternette aym gün tak p ett m. Ne gar pt r k b rkaç
gün sonra nternettek bu fadeler b r ler tarafından değ şt r ld . Bu
nedenle sayın mahkemeye sunacağım o g zl bazı hususların
duruşma tutanağını tetk k ett kten sonra sunmam gerek yor. Çünkü
lk ben daha çıktı almadan nternetten de tak p ed ld ğ m anladım.
Çıktıyı almadan SESAR Başkanı İsma l Yıldız’ın açıklamaları
değ şt r ld . Ve bu k ş JÎTEM’ n mesajını lett bana. Ben sana JİTEM’
anlatmak ç n geld m buraya.

Durun, durun! Aklınıza mukayyet olun. Buna duruşmadak İsma l


Yıldız şöyle karşılık verd :

Sanık İsma l Yıldız: Hayır ş md Sayın Başkanım şöyle b r mantık


yürütülecek ben hanımefend ye çok fazla soru sormayı gerek
görmüyorum. Ama hanımefend n n adı Aysel Sağlam’mış gal ba
kısaltılınca A.S. olacak demek A.S. ortadak noktayı kaldırırsak as
anlamına gel yor Aysel Sağlam Hanım buraya ben asmaya gelm ş
ben böyle b r şey algılayacağım gal ba.”

Burada b r parantez açıp, İsma l Yıldız’dan söz etmem z gerek yor:


İsma l Yıldız 1964 Aydın doğumlu. Ankara’dak S yas , Ekonom k,
Sosyal Araştırmalar ve Stratej Gel şt rme

Merkez ’n n (SESAR) sah b ve başkanı. 2003-2004 yıllarında


AKP ve Mel h Gökçek’e danışmanlık yaptı.2

İsma l Yıldız çevres ne kend n val olarak tanıttı; Genelkurmay


Başkanlığı‘nm stratej ler n bel rleyen uzman olarak anlattı.

Bazı emekl pol sler Ergenekon’un MİT yapılanması adı altında


örgütled ğ dd asıyla, 18 Temmuz 2007’de gözaltına alındı, üç gün
sonra tutuklandı. Halen S l vr Cezaev ’nde yatıyor. Yan beş yıldır
hap s.
İsma l Yıldız, S l vr duruşmalarının lg nç s mler nden. 2 Aralık 2010
tar hl duruşmada tamk Aysel Sağlam’ın söyled ğ konuda bakın ne
“b lg ler” verd :

Sanık İsma l Yıldız: Fethullah Gülen öldü, b r o st hbarat serv s


hava, yan tahr p olduğunda Fethullah Gülen öldü Sayın Başkanım
ve bundan yaklaşık 35 gün kadar önce oldu bu olay ya da 37 gün
kadar önce Fethullah Gülen Hoca öldü. Çünkü Fethullah Gülen Hoca
es rd , yurtdışmda b r ülkede es r olarak tutuluyordu. Ve b r başka
lg nç nokta bunu da araştırmanız gerek yor bu davanın belkem ğ n n
temel n oluşturan şahsın sm : İsma l Tuncay Güney’d r, bu da öldü.
Ve İstanbul’da görüldüğü doğrudur, tebr k etmek lazım k m tesp t
ett yse ülkes ne gel p g tmes ne z n ver ld , ama o da öldü.

İsma l Yıldız’m 3 Aralık 2010 tar hl duruşmada ağabey n n k m


olduğunu açıkladı:

“Sayın Başkanım Fethullah Gülen ben m öpöz ağabey m-d r, nüfus


kütükler ne bakılab l r. Aydın Doğan da öpöz ağa-bey md r, nüfus
kütükler nde bakılab l r. Adı, İsma l Aydın Doğan’dır. İsma l Aydın
Yıldız’dır, kütüklerden bakılab l r. İsma l Bedrett n Dalan da öpöz
ağabey md r. Sayın Başkanım nüfus kütükler nden sab tt r, bunlarda
herhang b r sorun yok. Sayın Başkanım. Ben yurtdışmda Ehmose
İsma l Yıldız olarak bütün st hbarat serv sler b l r. Ehmose İsma l
Yıldız’dır, bütün st hbarat serv sler n n en üst l stes ndey md r ve ben
ararlar hep, ben s ze ded m k Sayın Başkanım ben of s mden
çıkarken 13 tane st hbarat serv s n n tak b yle of s me, ev me
g deb l yorum ya da dolaşab l yorum. Ş md bu şartlar altında
konuşacağım.”

İsma l Yıldız hâlâ S l vr ’de tek k ş kaldığı koğuşunda el kulağında


günde 8 saat telefonla konuşuyor! 6 ay Bakırköy Ruh ve S n r
Hastalıkları Hastanes ’nde, 6 ay S l vr Cezaev ’nde kalıyor. Sadece o
mu?

Kenan Temur, Savcı Zeker ya Öz’ün eş n n esk koruma pol s yd .


Aslında önce öğretmenl k yaptı; babası da öğretmend . Sonra
İbrah m Şah n’ n de koruma pol sl ğ n yaptı. Ne olduysa bu görev
dönem nde oldu. İbrah m Şah n’le tanışıklığı başına dert oldu; S-l
dokümanında adı geç yordu. Ergenekon örgütü üyel ğ dd asıyla 1 yıl
8 ay tutuklu kaldı. Bakırköy Ruh ve S n r Hastalıkları Hastanes ’ne
sevk ed ld . Pek ne olmuştu?

B r türlü tutuklanmasını kabul edemem şt . Koğuşta sürekl d n


k taplar okuyordu. B r gece S l vr ’dek koğuşundan “ben Hab b
Neccar’ım, öldürün ben ” d ye bağırmaya başladı. Tesk n
ed lemey nce arkadaşları gard yanları çağırdı. O gece emn yetl
(yumuşak) koğuşa nakled ld . Sonra Bakırköy’e sevk ed ld .

Erkut Ersoy, Üm t Sayın, Kahraman Şah n Erol Ölmez hang s n


yazayım; heps n n ps koloj k sorunu olduğuna da r raporları vardı.

Aysel Sağlam da, aslında GATA Hemş rel k Okulu’nda öğretmend .


Ruh sağlığı bozuk olduğu ç n ş nden atılmıştı. Bu rapor mahkemeye
de sunuldu, ama y ne de tanık olarak d nlend . Taraf ın manşet ,
“Tanığa Sus Baskısı”.

“Asrın Davası” ne hale geld ?

K m get rd bu hale? Bakırköy Ruh ve S n r Hastalıkları


Hastanes ’nde olması gerekenler gazete manşetler nde hâlâ… Bu
durumu ne zaman sorgulayacak gerçek gazetec ler? Kuşkusuz korku
bulutları dağıldığı zaman…

Çamurlar ç nde bata çıka yürüyen İbrah m Şah n’den nerelere


geld k…

Akşama doğru…

Saat: 16.45.

Koğuşa adım attık. Koğuş arkadaşımız Ergenekon davasının 1


numaralı sanığı Oktay Yıldırım le tokalaştık, lk sözü “S ze geçm ş
olsun” dem yorum, “çünkü suçlu değ ls n z,” oldu. Uzun boylu, r
kem kl , esmer, alm açık, bıyıklı kesk n burunlu ve gözler kararlı
bakan mert b r . Soğukkanlı.
Geleceğ m z b l yormuş. Çay yapmıştı, kram ett . Karanf ll yd çay.
Serv s eller yle yaptı. Oktay Yıldırım’m b r ayağı aksıyordu; harp
malulüydü. Gaz ’yd .

S gara ç yor sürekl ; Barış da ona uydu. Dumandan rahatsızım ama


ne d yeb l r m k hemen. Koğuşu tanıma turuna çıktım. İk katlı, üst
katta beş hücre var. Ortadak k s n BarışTa paylaştık. Hücrede k s
ranza, beş yatak var. Dört gözü olan k de dolap var.

Alt katta k hücre vardı, b r nde Oktay Yıldınm kalıyordu. Salon ortak
kullanım alanı. Köşede mutfak ç n kullanılan bölüm var; açık mutfak
yan ! Salonda üç masa ve üç sandalye var, plast k. Tuvalet ve banyo
k şer küçük mekândan baret. Tüm kapılar mav renkl dem rden.
Pencereler n önünde dem r mazgallar var. Sev nd r c olan Oktay
Yıldırım’m k taplarının olması…

Yorgunum. Kısa b r hoş sohbetten sonra “odama” çek ld m. Merhaba


yen mekâmm. Barış‘m yardımıyla odayı /hücrey tem zley p
nevres mler yerleşt rd m. Yatağa uzandım. Ş md hücrede
yabancıyım; cezaev ne lk kez düşmüş herkes g b ve yalnız, b r
başına. Akıntıya kapılan b r k ş l ğ m, m zacım yoktur; yönet r m
kend m . Çoğalmayı b len b r belleğe ve hayat deney m ne sah p
olduğumu söyleyeb l r m; çevreye hemen dah l olacağımdan uyum
göstereceğ mden em n m. B l r m k , gerçek yaşamlarını nasıl
sürdürdükler n b lmed ğ m z nsanlarla ortak yaşam güçtür. Fakat
zorluk aşılmak ç n vardır.

Tesl m olmam. Tek b r korkum var, b r arada yaşama koşullarına


uymakta zorlanab l r m; çünkü düzensever b r dağınığım!

Oğlum geld aklıma; çünkü bugün cuma. Gözler m doldu. Cuma


b z m baş başa hamburger y y p telev zyon seyretme günümüz. Bu
yıllardır değ şmed ; ş md lk kez… Islak gözler m sımsıkı yumdum.

Key fs z m. Fakat.

Bunun neden hasret; sevd kler mden ayrı düşmek. Yoksa “ışıklar
şehr ”nden; tatlı avarel k günler nden uzak olmam değ l. Gözüm
arkada değ l y ne de, der n kaygılarım yok. Hep m z aşarız bu
karanlık tert b , bunu b l yorum. İnsanın ruhuna kesk n b r ışık düşer
böyle zamanlarda; kend n z yen den keşfeders n z.

Evet, evet, düşünsel b r yorgunluk ç nde değ l m; aks ne d r y m.


B l r m k , sen yoruldukça yol uzar…

Yakın tar h m z n en baskıcı, en kargaşalı dönemler nden b r n


yaşıyoruz; düşen kalkamaz böyle anlarda; ç mde gürül gürül akan
akarsuyu kurutmaya n yet m yok.

Tarafım ben; katıksız v cdandan, saf gerçekten yana; hak kat aşkıyla
doluyum. İnsanı var eden n meden cesaret olduğuna nanırım.
Aydınlanmadan, yaratıcılıktan yanayım. Tav z vermeye h ç n yet m
yok. İnsanoğlunun tar hsel yürüyüşü kolay olmadı; zorlu engeller,
fedakârlık yapanlar sayes nde aşıldı. Y ne aşacağımıza olan
umudumu koruyorum.

Ancak b r h le sonucu hapse atılmak nsana aşağılandığı duygusunu


ver yor, bunu saklayamayacağım. Aklıma geld kçe sarsıldığımı
söyleyeb l r m. Ucuz ve korkak oyunlara/tezgâhlara ht yaç duyan,
hocaefend ler ne kölel k yapan bu rades başkasının el nde olan
k ş l ks zler le aynı atmosferde /ülkede yaşamanın zorluğu
sarsılmama neden olan.

B lm yorlar k b r nanç ç n acı çekmek, o nanç uğruna zulüm


etmekten b n kez daha y d r. Utanç duygusunu y t rm şlerden
korkarım; bu sebeple yaptıkları aklıma gel nce el m ayağım b rb r ne
dolanıyor, ne yapacağımı b lem yorum. Böyle anlarda nesnell kten
uzaklaşıp düş dünyasına g tmek en y s ; dak kaların ve saatler n
değer n y t rd ğ bu zaman boyutunda…

Cezaev nde ne yapmam gerekt ğ n kaçınılmaz b ç mde b l yorum;


yazarak özgürleşt m ve yazarak özgürleşmeye devam edeceğ m…

Y ne gerçekl ğe l şk n kanıtlar yazacağım. Gerçeğ n ulaşılması zor


sırlarının peş ne düşeceğ m bu dört duvar arasında. Evet.
Yazacağım, çünkü anlatmak sted kler m var; bunların b l nmes n
stem yorlar; o nedenle cezaev ne atıldım.

Ve s ze kend m de yazacağım ama anlatılan aslında s z n h kâyen z


olacak. Yaşamın yen perdes açılıyor. Bunun ler de belleğ mde nasıl
b r z bırakacağı ben m el mde. Hap se yen k düşmemek gerek r…

Pek yazmama z n ver lecek m ? G zl g zl m yazacağım? Arthur


Koestler mahpusta kâğıt ver lmey nce İspanya’da Ölüm

Günces ‘n k , sadece k sayfaya sığdırmıştı.

Kuşkusuz edeb yatçı değ l m.

Kekemeye benzet r m edeb yatla l şk m . İç mdek fırtınayı yazıya


dökme yeteneğ ne sah p olmak sterd m. Üslup ustalığını önemser m.
Ama şunu yazab lecek b r k m m var; cezaevler yalnızlık
laboratuvarı; ve bu, nsanın suret n damla damla yen den yaratması
ç n y b r fırsat.

B raz uyudum gal ba…

Aşağıdan Oktay Yıldırım’ın ses geld . Barış‘a moral ver yor; “S z


yakında çıkarsınız, arkamzda medya var.” Medya! Hang medya? Ve
ne desteğ ? Hücreme Oktay Yıldırım’ın gazeteler n götürmüştüm.
Gazetelere baktım.

Fat h Altaylı‘nın 15 Şubat’tak Habertürk’te yayımlanan “m syon


gazetec l ğ ” tanımına Oray Eğ n Akşam’dan yamt verm şt :

Nereden çıkarmışsa, Soner Yalçın ç n “m syon gazetec s ” d yor


Fat h Altaylı. Soner Yalçın m syon gazetec s falan değ ld r. B r
toplumsal hareket n önder , b r s yas oluşumun m marı da değ ld r.
Konuşup nsanları örgütlemek, paneller yapmak, Anadolu’ya
açılmak, s yasetç l k oynamak g b olaylarla da h ç ş olmaz. B r
m syonu, g zl b r ajandası, b r hedef falan yoktur. H ç de olmamıştır.
Röportaj b le verm yor, o kadar kend n göstermekten, kend
reklamını yapmaktan uzak, düşünün artık… Bunu b lmez m Fat h
Altaylı?

Soner Yalçın düpedüz gazetec d r. B ld ğ m z anlamda gazetec , hatta


artık unutmakta olduğumuz tanımda. Araştırır, okur, konuşur,
karşılaştırır, çalışır ve yazar. Yazdıklarının neye h zmet ett ğ n , neye
faydası olup k me dokunacağını da düşünmez. Bu yüzden de yıllarca
der n devlet tarafından tehd t ed lm şt r.

Bugün evc l k oyunuyla gazetec l ğ karıştıran zavallılar daha


doğmamışken o Yeş l’ , J tem’ , Cem Ersever’ n ölümünü, der n
devlet , MİT’ , Glad o’yu lk yazan, lk ortaya çıkaran gazetec d r.

Odatv’n n yaptığı da m syon gazetec l ğ değ ld . Sadece gazetec l kt .


Türk ye b r akıl tutulması sürec nden geçt ğ ç n ‘gazetec l k’ tanımı,
bu mesleğ n temel şartlarını yer ne get rmek b le şaşkınlıkla
karşılanır oldu. Odatv’n n pırıl pırıl gençler geceler n gündüzler ne
katıp okudular, araştırdılar, çalıştılar, avukatlarla konuştular ve
olağanüstü haberler yazdılar. Başka h çb r medya kuruluşunun
g rmeye cesaret edemed ğ haberler n altına mza attılar. H çb r ç n
gazetec l kten daha fazla b r şey yapmaları, başka b r l şk ye
g rmeler gerekm yordu. Her şey ortadaydı zaten; VVatergate’ ortaya
çıkaran gazetec ler g b otoparklarda ‘Der n Gırtlak’la buluşmalarına,
b r ler n n belge sızdırmasına, fısıldamasına b le gerek yoktu.

Var olan kayıtlar üzer nden b le ne çarpıklıklar olduğunu Odatv’n n


haberler yle gördük. İdd anameler, fadeler, mahkeme kayıtları,
avukatlarda yer alan del ller yeterl malzemeyd . Keşke d ğer medya
kuruluşları da bu haberc l ğ n 10’da b r n yapsalardı…

Bu dokümanlara steyen başka gazetec ler n de er ş m vardı; asıl


sorgulanması gereken neden medyanın ger kalanının bu topa
g rmed ğ , bu şlerden çek nd ğ yken Odatv’y ve Soner Yalçın’ı
“m syon gazetec s ” g b göstermek hedef şaşırtmak.

Hürr yet’m deney ml gazetec yazarları darbeler dönem n yakından


b ld kler çn son tutuklamayı sağlıklı ve önyargısız
değerlend r yorlardı. Tufan Türenç “İk Soner” yazmıştı:
Soner Yalçın kt darın şarkısını söyleseyd ş md b r el yağda, b r el
balda olurdu. Pek çok “m syoner gazetec ” g b ..

Sonra, büyükler n uçağındak mümtaz yer n alır, lt fatlara boğulurdu.


TRT’de programlar yapar, yüklü ücretler alır, lüks ç nde yaşardı.
Pahalı İtalyan elb seler g yer, marka gömlek ve kravatlar kullanırdı.
50 b n Euro’luk Franck Muller saat takardı. Böyle b r Soner’ n ev ve
bürosu sabahın köründe basılmaz,

30 saat aranmazdı. Pol s bulduğu her şeye el koymaz, onu ve 3


arkadaşını alıp götürmezd . Ama Soner sabah akşam kt darı
eleşt rd , belgeler, görüntüler yayınladı. AKPT ler n s n rler n bozdu.

Odatv’y muhal f nternet s tes hal ne get rerek kt darı rahatsız ett .
En lg nç gel şme Odatv’n n basıldığı gün z yaretç akınına uğraması
oldu. S te zaman zaman k l tlend ğ ç n yayın yapılamadı.

Kısacası Soner Yalçın eğer doğru b ld ğ n yazmayıp kt dar


şakşakçılığı yapsaydı baş üstünde taşınırdı. Taşınırdı ama o zaman
da bugünkü Soner Yalçın olmazdı. “M syoner Soner Yalçın” olurdu
ama onursuz, başı öne eğ k yaşardı. Ben m tanıdığım Soner başını
eğmeyenlerdend r.

Sözcü sürmanşet yapmıştı b z : “Bugün Sıra K mde?”

“Gazetec ler güne bu soruyla başlıyorlar” spotlarıyla haber


verm şlerd . Doğru yazmışlardı. Su kast sadece s lahla, bombayla
olmaz. Ülkem zde kalemşor müfrezes var, eller ndek kalemlerle her
gün b r n kurşuna d z yorlar. Ve h ç doymak b lm yorlar; sürekl
kt darı, pol s , savcıyı kışkırtıyorlar: “B r daha.. B r daha…” Haz
duyuyorlar. Gücün şaşkınlığını yaşıyorlar.

Taraf gazetes y ne yalanına devam ed yordu. Yalçın Küçük’le ayda


mutlaka b r- k kez telefonla veya yüz yüze görüşüyormu-şuz.
Görüşmüyoruz ama had görüşüyoruz d yel m, suç mu ya da bu
haber m ?3

Gazete okumayı bıraktım.


K m n ne yazacağını b l yorum; b r yanda namuslu v cdanlı
gazetec ler vardı ve olayı basın özgürlüğü, demokras çerçeves nde
ele alıp pol s devlet ne doğru hızla yol alan, otor terleşen Türk ye
hakkındak kuşkularını korkularını d le get r yorlardı; d ğer “özel yetk l
medya” se nsanlar nasıl t barsızlaştırılır anlayışıyla kalem
oynatıyorlardı. Yorucu gerçekten…

Telev zyonda haberler başlamıştı. Tekrar aşağıya nd m. 37 ekran


telev zyonun karşısına geçt m. Sabaha karşı, Beş ktaş Adl yes ’nden
çıkış görüntüler m z vardı. Ne çok kamera vardı o saatte.

Ş md S l vr ’dek koğuşta da k kamera var; 24 saat zlen yoruz!


Sadece hücrelerde ve tuvalette tak p ed lm yorsunuz. Kamera ç n
ışıklar açık bırakılıyor, kapatmak yasak. 24 saat ışık altındasınız.
Oktay Yıldırım cezaev kurallarım anlattı:

Ac l durumlarda gard yanlara seslenmek ç n koğuşta b r alarm


düğmes var, ona basıyorsunuz. Gec k ld ğ durumlarda dem r kapıyı
yumrukluyorsunuz. Cezaev nde her steğ n z d lekçeyle bel rtmek
zorundasımz. Sözlü talep yasak. Kant n ht yaçlarını da f şlere
yazıyorsunuz. Kant nde satılan malları dışarıdan get rem yorsunuz.
Örneğ n çorap, külot, fan la, bere vs. dışarıdan get rtmek yasak.
Kant nde şarküter ç n ayrı f ş, rneyve ve sebze ç n ayrı f ş
dolduruyorsunuz. Kırtas ye ht yacınızı da kant nden tem n
ed yorsunuz. Haftada en fazla 200 l ra harcayab l yorsunuz.

Koğuştan avluya açılan kapı (k avluyu sadece koğuşta kalan üç k ş


kullanıyor) sabah 07.00’de açılıyor, akşam 17.00’de k l tlen yordu.
Dışarıyla; açık havayla tek bağlantınız bu kapı. Avlu yaklaşık 50
metrekare. Yüksek duvarlarm üstünde d kenl teller var; kafanızı
kaldırdığınızda b r avuç gökyüzü görüyorsunuz.

Akşam yemeğ nden sonra, Oktay Yıldırım b ze y ne çay yaptı; bu kez


l monlu çay.

Çay çerken sohbet ett k.


Yanımdak k ş Türk ye’n n merak ett ğ , Ergenekon’un 1 numaralı
tutuklusuydu. Serde gazetec l k var; konu ster stemez
Ümran ye’dek bombalara geld . Ümran ye’dek bombalar meseles n
ayrıntısıyla sordum. 27 el bombası onun muydu? Heps n yanıtladı.
Sohbet m z o gece saatlerce sürdü…

Oktay Yıldırım. Kırk yaşında. Gaz . Astsubaydı, 2005’te harp malulü


olarak emekl oldu. Evl , k küçük çocuğu var; kızı Aybüke ve oğlu
Efe.

M ll yetç Yen Hayat derg s nde yazıyordu. AKP’ye muhal ft .


“Kaymakam Kemal Bey”, “Kıbrıs Şeh tler n Anma”, “Hocalı
Katl amını Kınama” g b etk nl klerde konuşmalar yapmıştı.
Telev zyon programlarına katılmıştı. Ayrıca Aras Hold ng ve İstanbul
Güvenl k A.Ş.‘de çalışmıştı, 12 Haz ran 2007 geces , saat 24.00’te
gözaltına alındı.

Çekmeköy’dek ev nde dört saat arama yapıldı. Pol s ev nden bıçak


koleks yonundak bazılarını aldı. Yıldırım, ruhsatlı 4 tabancasını, 1
tüfeğ n çıkardı pol se verd . Yalnız o telaşta 1 tabancasının ruhsatı
bulunamadı. Ancak o tabanca zaten Kara Kuvvetler envanter nde
Oktay Yıldırım adına kayıtlı ve ruhsatlıydı. İdd anamede nedense bu
tabancanın ruhsatsız olduğu bel rt ld ! Oysa bu ruhsat avukatlar
tarafından dd aname hazırlanırken savcılığa ver lm şt ; herhalde
gözden kaçtı! Ancak basın hep bu ruhsatsız tabanca meseles n
yazdı.

Oktay Yıldırım aramadan sonra sabaha karşı İstanbul Emn yet


Müdürlüğü‘ne götürüldü. Suçu büyüktü…

Tar h: 12 Haz ran 2007, İstanbul.

Ümran ye’de b r gecekondunun çatı arasında, üzer nde asker


müh mmat st f kartı b le yapıştırılmış, b r sandık bomba bulundu.

Bombalar b r telefon hbarıyla ele geç r ld . Arayan k ş , Trabzon


Jandarma Komutanlığı‘nın 156 numaralı hattına g zl numaradan,
sm n vermeden hbarını yaptı:
Ümran ye Çakmak Mahalles Muhtarlığı‘nın karşısındak tek katlı
b nanın -önünde büfe var- çatısında, elektr k d reğ n n yanında el
bombası ve C-4 patlayıcı madde var. Bombalan Mehmet Dem rtaş
adlı şahıs saklıyor. Bombaları tem n eden k ş se b r astsubay.

İhbarcı ş şansa bırakmak stem yordu o gün, tam dört kez aradı.
Bombaların bulunduğu gecekonduyu ayrıntılı tar fle nokta koord natı
vererek b ld rd !

Trabzon bu hbarı İstanbul Jandarma Komutanlığı‘na lett . Fakat bu


b lg paylaşımında tuhaflık vardı. Trabzon’a hbar 12.55’te yapılmıştı.
Fakat Trabzon hbarı 12.40’ta İstanbul’a b ld rd ! Yazım hatası
d yel m! Ancak şunu da eklemel y m: Trabzon’a yapılan hbann
yazıldığı kâğıdın üzer nde, tar h olarak, 12 Mart 2007 yazılıydı. Sonra
bu tar h s l n p 12 Haz ran 2007 tar h düşüldü. N ye? Herhalde y ne
yazım hatası! Devam edel m, bakalım daha ne tuhaflıklar göreceğ z
asrın en tehl kel örgütü Ergenekon soruşturmasıyla lg l …

İhbarı değerlend ren Ümran ye Asay ş Büro ve İstanbul Terörle


Mücadele (TEM) B r m Şubes pol sler , Ümran ye Savcılığı‘mn 2.
Sulh Ceza Mahkemes ’nden aldığı arama kararıyla gecekonduyu
bastı.

TEM’ n bu aramada ne ş olduğu hâlâ anlaşılamadı. Şöyle olması


gerek yordu: Asay ş pol sler g der, bombayı bulacak bulur ve TEM’e
haber ver rd . Prosedür böyle olmalıydı, ama olmadı. TEM belk
bomba hbarı olduğu ç n operasyona katıldı. Bu tahm n! Gerçek şu:
İstanbul Jandarma’dan hbarı alan İstanbul Emn yet nedense
Ümran ye Savcılığı‘na değ l Beş ktaş Özel Yetk l Savcılığı‘na b ld rd .
Ve Beş ktaş‘tak savcılık arama yaptırma yetk s olduğu (üstel k kend
esasına kayded ld ğ ) halde hbarı Ümran ye Cumhur yet Savcılığı‘na
b ld rd . Beş ktaş Özel Yetk l Savcılığı araya Ümran ye Savcılığı‘m
n ye soktu? Bu sorunun yanıtını Beş ktaş Özel Yetk l Cumhur yet
Savcısı Mehmet Al Pekgüzel, 38. Ergenekon duruşmasında
kend ler n n olaya sonradan dah l olduğunu söyleyerek,

her şey n tesadüf olduğunu bel rterek verd . Olab l r…


Bakalım başka ne tesadüfler vardı:

Gecekonduya lk gelen Ümran ye Asay ş Büro pol sler ve TEM


pol sler oldu. Tesadüf: Pol sler tam eve g recekken, gecekonduyu 10
gün önce boşaltmış olan Al Y ğ t de taks yle olay yer nden geçerken
kalabalığı gördü ve taks den n p eve yaklaşıp pol slere neler
olduğunu sordu. Pol sler, Al Y ğ t’ n ev n k racısı olduğunu öğren nce,
“B z de sen arıyorduk, gel bakalım evde arama yapacağız,” ded ler.
Tesadüf şte!

Ama Al Y ğ t’te ev n anahtarı yoktu. B r pol sle beraber ağabey n n


oto sanay s tes ndek kaportacı dükkânına g d p anahtarı alıp ger
döndü.

Fakat bu olayın b r- k vers yonu vardı. Pol s tutanağına göre anahtar


Al Y ğ t’ n üzer ndeyd ! Aym tutanağa göre Al Y ğ t zaten pol s kapı
önünde bekl yordu. Aradan dört yıl geçt , hâlâ netleşmed Al Y ğ t’ n
“poz syonu!”

Devam edel m. Evde arama başladı.

İhbarda bel rt len çatıdak elektr k d reğ n n yarımda, üzer nde s yah
renkl naylonla örtülmüş, hak renkl , her k tarafında taşımak ç n
halattan p bulunan, tahta sandıkta, savunma ve taarruz t p el
bombaları bulundu. Ve tutanak altına alındı.

Pek saat kaçtı?

Eve gelen her pol s ek b ne göre saat değ ş yordu!

Ümran ye Asay ş Büro ve TEM pol sler ne göre bombalar saat


19.40’ta bulundu.

Bombaları etk s z hale get rmek ç n, gecekonduya çağnlan bomba


uzmanlarının tutanağına göre se saat 20.30’da bulundu.

İstanbul Emn yet Müdürlüğü‘nebağlı49-54numaralı parmak z ve


olay yer nceleme ek b de oradaydı. Fakat bu ek p bombaların
bulunduğu gecekonduya değ l, Çakmak Karakolu’na çağrıldı. Bu
ek b n tutanağına göre, bombalar 19.20’de karakoldaydı! B tmed .
Karakolda bombaların fotoğrafları çek ld . Bu fotoğrafların b r nde b r
dosya kâğıdı d kkat çek c yd . Fotoğraf büyütüldüğünde o kâğıt
üzer ndek saat 18.30’u göster yordu!

Ş md söyley n bakalım, bombalar saat kaçta bulundu? B raz daha


karıştırayım kafanızı: Al Y ğ t’ n mahkemedek fades ne göre
bombalar 16.00-17.00 arasında bulundu.

Bakınız:

Telev zyona çıkan, gazetes ndek köşes nde Ergenekon’la lg l yorum


yapan neredeyse her k ş , mutlaka “Ümran ye’de bulunan bombalar,”
d ye söze g rd . Fakat h çb r bombalarla lg l b r araştırma yapmadı.
Pol s ve dd a makamı medyanın el ne ne tutuştursa ona nandı.
Yazmak zorundayım. Yargısız nfazlar yapılmasında ne yazık k
medyanın büyük rolü oldu.

Oysa… Bakın Ümran ye’dek gecekonduda neler oldu neler…

Ümran ye’dek gecekondu önce b r evd . Mehmet Dem rtaş


oturuyordu. Sonra Mehmet Dem rtaş evden çıktı ve ev yeğen Al
Y ğ t’e k raladı.

Al Y ğ t b r buçuk yıl oturdu. Sonra evde büyük b r tad lat yapıldı ve


ev, b r manav d ğer büfe olmak üzere k şyer ne dönüştürüldü. Al
Y ğ t ev n k odasında da oturmayı sürdürdü. Bu arada manavı ve
büfey şletmeye başladı. Tar h 21 Ocak 2006 d .

“Ne var bunda?” demey n.

Al Y ğ t’ n fades ne göre, bombalar gecekonduya kend taşınmadan


b r buçuk yıl önce get r lm şt . Yan evde dayısı Mehmet Dem rtaş
otururken bombalar çatıya konmuştu. Yan bombalar üç yıldır
evdeyd .
Aklınıza hemen “Tad lat yapılırken şç ler bombaları görmem ş
m yd ?” sorusu geleb l r. İsabetl b r soru… Çatı katında üzer nde
müh mmat st f kartı olan b r sandık ç ndek bombaları k mse
görmem şt . Çatı arasından su, elektr k hattı çek lm ş, manav tezgâhı
ç n çatıdan yere doğru kalaslar uzatılarak paravanlar, dem r
kaynaklar yapılmıştı ama şç ler bombaları görmem şt şte!

Aslında, Al Y ğ t de görmem şt . Al Y ğ t gecekondunun çatısındak


bombalardan nasıl haberdar olduğunu pol ste, savcılıkta,
mahkemede hep farklı anlattı. Anlattıklarından çıkarılan sonuç
şuydu: Bombaları çatıya dayısı Mehmet Dem rtaş nşaattan önce
koymuştu. Yan 21 Ocak 2006’dan b r buçuk yıl önce. Aradan yıllar
geçm ş, bombalar hep çatıda durmuş ve sonunda Al Y ğ t’ n babası
Şevk Y ğ t bombaları bulunca, “Bu k m n?” d ye sormuş, oğlu
“dayımın” dem şt . K mseler n görmed ğ bombaları Baba Şevk Y ğ t
b r g d şte buluverm şt . Sonra s ms z hbar sonucu gecekonduda
bombalar bulundu. İhbarcının k ml ğ b l nm yor, araştırılmadı.

Olayın b r d ğer k ş s n tanıyalım:

Adı: Mehmet Dem rtaş.

Trabzon Oflu; uzun yıllardır İstanbul’da yaşıyordu. Taks c yd , LPG


taşımacılık da yapıyordu. Halk otobüsler de vardı. Ayrıca

b r dönem LPG stasyonuna sah pt . Hal vakt yer ndeyd .

O gün yan 12 Haz ran 2007’de, gecekonduda arama b tt kten sonra,


pol s Mehmet Dem rtaş’ı telefonla eve çağırdı. Dem rtaş “Yeğen m
başını y ne pol sle belaya mı soktu?” d ye düşünerek yarım saat
ç nde, 18.00 sularında gecekonduya geld . Gel r gelmez, “Hakkında
gözaltı kararı var,” d ye karar göster l p Çakmak Pol s Karakolu’na
götürüldü. “Terör st” Dem rtaş ayaklarıyla tıpış tıpış olay yer ne
gelm şt .

Pek … S ze b r soru daha. Ümran ye’de kaç bomba bulundu? 27’m ?


S z öyle sanınız!
Beş yıl geçt ; daha sorunun yanıtı bell değ l.

Şaşırdınız mı?

Bakınız: Evde bombalara l şk n h çb r tutanak düzenlenmed .


Karakolda düzenlenen tutanaklar sank gecekonduda düzenlenm ş
g b göster ld . O tutanaklarda ne yazılıydı:

Ümran ye Asay ş Şubes ’n n tutanağına göre 27 adet bomba


bulundu. Bunun 18’ MKE yapımı, 7’s DM-41 NATO standardı, 2’s
se Alman yapımıydı.

Bomba uzmanlarının tuttuğu tutanakta se, 27 adet bombamn b rer


b rer numaraları yazıyordu. Bombanın numaraları ve modeller n n
yazıldığı başka tutanaklar da vardı. İstanbul Emn yet Müdürlüğü
tarafından düzenlenen İnceleme Raporu’nda yer alan bomba
numaralarının bazıları, gecekondunun çatısında bombaları etk s z
hale get ren uzmanların tutanağıyla çel şk l yd . Örneğ n: İnceleme
Raporu’nda kaf le numarası “HAND FRAG M-26 5-53 COMP-B LOT-
LS 14-107” bares bulunan bomba gövdes , bomba uzmanlarının
olay günü yazdığı tutanakta yoktu!

Buna benzer numara farklılıkları o kadar çoktu k , farklı numaraları


alt alta yazıp topladığınızda ortaya 39 adet bomba çıkıyor!

B tmed …

Bomba modeller nde de farklılıklar vardı. Örneğ n, Ümran ye Asay ş


Şube görevl ler n n tutanağında 2 adet Alman el bombası vardı.
Bombaları mha eden ek b n tutanağına göre, h ç Alman el bombası
yoktu!

Bomba mha uzmanlarına göre, 18 MKE, 4 DM-41 NATO, 3 M26, 2


adet de RFX Amer kan el bombası vardı. Bunlar yukarıda
yazdığımız, gecekonduda bombalar bulan Ümran ye Asay ş Şube
tutanağıyla çel şk l yd . Tüm bu çel şk lere b l rk ş n n verd ğ cevap
neyd : “Sehven.” (21 Mart 2011)
Devam edel m…

Bombaların asker malzeme olduğu dd a ed l nce savcılık İstanbul 1.


Ordu Komutanlığı‘yla rt bata geçt . Ve b r asker heyet bombalan
ncelemek ç n İstanbul Emn yet Müdürlüğü‘ne g tt . Asker uzmanlar
bombalann numaralannı tek tek kaydett . Hay b n kunduz! Bu kayıt
da d ğer pol s tutanaklarıyla çel şk l yd . Örneğ n, asker heyet n
raporundak kaf le numarası, “KF MKE-168 5-85” barel bomba;
d ğer pol s tutanaklarında yoktu! Ve ne yazık k bu durumun da b rçok
örneğ vardı. Had b r n daha verel m: “KF MKE 1-4-5-88” barel
bomba, pol s tutanaklannın h çb r nde yoktu!

S ze b r örnek daha…

26 Haz ran 2007 tar hl bomba mha tutanağında 20 bomba gövdes


ve 20 maşa grubunun mha şlem nden sonra, bomba kalıntılarının
TEM’e tesl m ed ld ğ ayrıntılı olarak yazılıydı. 7’s se tamamen yok
ed lm şt . Ancak mha sonrası çek ld ğ dd a ed len fotoğraflar,
mahkeme heyet huzurunda sayıldığında, 28 maşa grubu olduğu
görüldü. İmha şlem nde 27 adet maşa grubu görülmüş, bunların 20
tanes ade ed lm şt . Ama mha sonrası fotoğraflarda 28 maşa
sayılmıştı.

S z de yavaş yavaş bu 27 el bombasıyla lg l şüphe duymaya


başladınız değ l m ? Durun bekley n…

Ergenekon davasının en öneml kanıtı olan Ümran ye’dek


bombaların başına daha neler geld .

Tar h: 26 Haz ran 2007.

Yan bombaların bulunmasınm üzer nden 14 gün geçm şt . İstanbul


10. Ağır Ceza Mahkemes , bombalar bulunduktan sadece saatler
sonra mha kararı verd . Bu kararım Ceza Muhakemeler Kanunu’nun
137. maddes ne dayandırdığım yazdı. Oysa lg nçt r, bu madde
telefon d nleme tutanaklarının eğer suç unsuru yoksa mhasını
düzenleyen maddeyd ! El bombasının mhasıyla h ç lg s yoktu!
Mahkeme neden böyles ne çabuk karar verm şt . B l n yor k , CMK’ya
göre h çb r kamt yargılama tamamen b tene kadar yok ed lemez. Suç
eşyası yönetmel ğ n n 10. maddes , bulunan patlayıcı maddeler n
yargılama sonuna kadar asker depolarca muhafazasını şart
koşmaktadır. Ayrıca bombaları gören asker heyet, bombaları
ayrıntılı ncelemek ve asker malzeme olup olmadığına karar vermek
ç n stem şt . Bu taleb n tar h 25 Haz ran’dı. Bombalar ne zaman
mha ed ld . 26 Haz ran’da!

S zce bu acelen n sebeb neyd ? D kkat ed n z, asrın davasının en


öneml del l n anlatıyoruz.4

Ş md de bombalann nasıl mha ed ld ğ ne bakalım: 27 bombayı mha


ç n sadece k pol s görevlend r ld . El bombalarının mhası jandarma
bölges nde b r hold ng araz s nde yapıldı. Nedense jandarmaya
haber ver lmem şt . Asker b rl klerde, bu ş ç n özel olarak
hazırlanmış alanlarda değ l de, n ye b r hold ng araz s nde 27 bomba
patlatılmıştı? Ve ş n gar b , bomba sesler n k mse duymamıştı.
Bombaların mhasım gösteren h çb r v deo ya da fotoğraf kaydı da
yoktu.

Bombalarla lg l o kadar karmaşa var k , nanamazsınız. Kafanızı h ç


karıştırmayayım. Ama b r örnek verey m: İmha ed ld ğ dd a ed len
27 bomba kalıntısı 7 Ağustos 2007’de adl emanete k m n adına
tesl m ed ld , b l yor musunuz? “Oktay Yıldırım” d yeceks n z. Hayır.
Ergün Poyraz! Şaka g b …

Hatırlar mısınız: İhbarcı, gecekonduda C-4 plast k patlayıcının da


olduğunu söylem şt . Pol s n h çb r tutanağında C-4 yoktu. Demek k
hbarcı yanlış görmüştü! Fakat gören vardı: Asker heyet! Emn yette
27 bomba yanında C-4 patlayıcısı ve kapsüller gördükler n 3.
Kolordu Asker Mahkemes ’nde beyan ett ler. (25 Haz ran 2009). Pek
C-4’ler neredeyd ? C-4’ler Ümran ye’dek gecekonduda değ l, ama
Ergenekon soruşturması kapsamında aranan başka yerlerde çıktı!
Gel de Yarbay Dönmez’e hak verme; aym malzemeler değ ş k
yerlere m konmuştu?

B r not eklemel y m.
Bırakın C-4’ü! Sözü ed len 27 bombayı avukatlar, sanıklar ve hatta
mha kararım veren hâk m b le görmed . Tek gören Al Y ğ t, babası
ve pol slerd . Gerç Al Y ğ t de her beyanında farklı konuştu.

Gelel m en kr t k soruya: Bombaların sah b k md ? İhbarcı, “Mehmet


Dem rtaş ve b r astsubay,” dem şt .

İdd aya göre, Mehmet Dem rtaş, evde yapılan arama sırasında
“bombaların Oktay Yıldırım’a a t olduğunu,” söyled . Gazetelere de
böyle geç ld haber. Oysa tüm fadeler nde Dem rtaş böyle b r söz
sarf etmed ğ n , zaten bunun h çb r fade tutanağında olmadığını
bel rtt .

Mehmet Dem rtaş 1994 yılında Astsubay Oktay Yıldırım’m K l s’te


asker yd . Yıldırım İstanbul’a tay n olduğunda tesadüfen karşılaştılar,
aralıklarla görüşmeye başladılar. Oktay Yıldırım bazen Dem rtaş’ın
LPG stasyonuna g d yor, gaz alıp arabasını tem zlet yordu.

Mehmet Dem rtaş kabul etm yordu, o halde bombalar Oktay


Yıldırım’m mıydı?

Sorudan önce şunu sormalıyız: “Oktay Yıldırım” adını bu olayda lk


k m telaffuz ett . Çünkü dd anamen n aks ne Dem rtaş ve Y ğ t
duruşmada “bombaların Oktay Yıldırım’a a t olduğunu b z
söylemed k,” ded ler. O halde pol se “Oktay Yıldırım” adını k m
verm şt ? Daha bombalar bulunmadan önce büfey çalıştıran Burhan
Yılmaz’a pol s “Mehmet Dem rtaş, Al Y ğ t ve Oktay Yıldırım’ı tanıyor
musunuz?” d ye sormuştu! (25 Haz ran 2009) İhbarcı, Oktay
Yıldırım’m adını söylemem şt ; “b r astsubay” dem şt pol s Oktay
Yıldırım sm n nereden b l yordu? Geçel m ve gelel m bombaların
k m n olduğu sorusuna…

Al Y ğ t duruşmalarda bombaların bulunduğu sandığı açtığım,


bombalarm yanında s yah renkl ve yapışkan bantla sarılı b r kutu
olduğunu, kutuyu alıp salladığını anlattı. B r parantez açalım; Al Y ğ t
fadeler nde bombaları hbardan bazen 3 ay, bazen 1 ay, bazen de
15 gün önce bulduğunu söylüyordu. Parantez kapatalım.
Bombalarm bulunduğu sandıkta Al Y ğ t’ n parmak z yoktu. K m n
vardı: Oktay Yıldırım’m!

Ergenekon Davası‘nın 1 numaralı sanığı olan Oktay Yıldırım’m bant


üzer nde parmak z bulundu. Gazetec Şam l Tayyar Operasyon
Ergenekon k tabının 192. sayfasında şöyle yazdı: “Emekl Astsubay
Oktay Yıldırım’m parmak zler n n bulunduğu 27 adet el bombası ele
geç r ld (!)”

Atıyor, bombalarda parmak z ncelemes yapılmadı. Parmak z


araştırması ç n bombalar, 49-54 kod numaralı olay yer nceleme ve
parmak z tesp t ek b tarafından stend . Fakat, ver lmed . N ye? 49-
54 kod numaralı ek p de bunu sordu ve tutanağa yazdı.

Oktay Yıldırım’a emn yette fade ver rken, bant üzer nde parmak
z n n bulunduğunu söyled ler. Şaşırdı. Duruşmalarda daha da
şaşıracaktı. Çünkü parmak z ekspert z raporunun tar h 18 Haz ran
2007’yd . Oysa emn yette “parmak z bulundu” b lg s 15 Haz ran’da
fades alınırken söylenm şt . Pol sler ekspert z raporundan önce
b lm şt ! Dahası üç sanık ç nden, sadece Oktay Yıldırım’ın parmak z
otomat k karşılaştırma yapılmaya gönder ld . Pol sler nedense nokta
atışı yapıyordu.

Parmak z konusunda dd anamede de çel şk vardı. 446. ve 533.


sayfalarda parmak zler n n kasa üzer nde bulunduğu yazılıydı. 421.
ve 534. sayfalarda se parmak z n n bombaların üzer nde çıktığı
bel rt l yordu! Fakat yapışkan banttan h ç söz ed lm yordu. Üstel k bu
yapışkan bant mahkemen n el koyma kararı ver ld ğ del ller arasında
da yoktu…

Hep b r karışıklık var…

B r ayrıntı daha yazmak st yorum. İstanbul g b nem oranı yüksek b r


yerde b r parmak z üç yıl nasıl dayandı? Üstel k karton yüzeye
yapıştırılmış b r bandın yüzey nde. Böyle b r parmak z n n b r
haftadan fazla dayanmasımn mkânsız olduğunu uzmanlar b l r. Ama
Oktay Yıldırım’ın parmak z her nasılsa zamana d renm şt ! Bu arada
10-15 gün önce “el me aldım, salladım,” d yen Al Y ğ t’ n h ç parmak
z bulunamadı.

Oktay Yıldırım mahkeme kararıyla Jandarma Kr m nal Da re


Başkanlığı‘na başvurdu: “P yasada satılan bantlarla, cam ve metal
yüzeylerden parmak z alınab l r m , taşınab l r m ?” Cevap nett :
“Evet.” 18 denemen n tamamı başarılı olmuştu. 8 denemede se
parmak zler k nc b r yüzeye aktarılmıştı.

Oktay Yıldırım duruşmada “Gözaltına alınır alınmaz pol slere ruhsatlı


s lahımı tesl m ett m ve gözaltındayken dört gün boyunca pol s
müdürler n n odalarında çay ç p sohbet ett m. S lahımın veya
bardakların üzer ndek parmak zler m taşımış olab l rler,” ded . (11
Eylül 2008)

Pek ya bombalar? Onların üzer nde neden parmak z ncelemes


yapılmadı. Esas del l onlar değ l m yd ? Yapılmadı; yapmak steyen
49-54 numaralı olay yer nceleme ek b ne engel olundu.

Evet…

Asrın davası Ergenekon’u başlatan Ümran ye bombalarının


bulunduğu gecekonduda h çb r olay yer ncelemes yapılmadı. Olay
yer tesp t tutanağı yoktu. Olay yer krok s yoktu. Aramayı gösteren
tek b r kare fotoğraf veya v deo da yoktu.

Üstel k 49-54 numaralı ek b n tutanağına göre, evde arama yapan


pol slere v deo ve fotoğraf çek m yapılıp yapılmadığı sorulmuş,
“Yapıldı,” yanıtım almışlardı. N ye yalan söylüyorlardı?

İş n gar p yanı, olay yer nceleme ek b gecekonduya sokulmadı.


Parmak z ncelemeler ç n bulunan malzemey sted ler, ver lmed .
Onlar da bu b lg ler kend düzenled kler tutanağa yazdılar. Yazdıkları
tutanağın del l tesp t sayfalarını boş bıraktılar. B r şey daha yapülar;
karakolda bulunan bombalan v deoya kaydett ler. Ancak ses kaydı
yaptıklanndan oradak h ç k msen n haber yoktu. Ve bakın haber
olmayan pol sler aralarında neler konuştu…
- “Mahkemede dey n olay yer nde tutulan tutanak.”

- “Adam d yecek k , sana çatıya b lg sayar mı çıkardın olay yer nde.”

- “Ama şöyle de düşünülür yan , olay yer nde not almış sonra
karakolda tutanak tutmuş g b de anlaşılab l r.”

- “Ab lerde mahkûm oluruz çağınn nsanlan buraya.”

- “Hıı b şey olmaz d yorsun… Olur mu?”

- “B lg sayarda yaz yaa b şey olmaz!”

- “O zaman sen de şey ders n, evden b r vardı… Yaşlı.”

- “Genelkurmay f lan var bunun altında.”

- “O… çocuğu…”

- “Ya bu komutanlar gerçekten toplumu kutuplara ayırdı.”

- “Allah’tan hâk mler çok y …”

- “Soruşturma Ergenekon olduğu zaman s…ker m hâk m de savcıyı


da.”

- “Ha bunu k me d ye bulalım aramada?”

- “Şey yazsana han Muzaffer d ye.”

- “O burada yok.”

- “O Vatan’a (İstanbul Emn yet Müdürlüğü) gel r.”

- “Hııı…”

Aslında bu konuşma her şey özetl yor. Fazla söze gerek bırakmıyor.
İş n tuhaf yanı daha Ergenekon soruşturması başlamadan; pol sler
“Ergenekon” adını telaffuz ed yordu.
Kayıtlara göre, Al Y ğ t dışında aramaya tanık olan h ç k mse yoktu;
ne muhtar ne de avukat. Ama… İz nde olan pol s aramada varmış
g b göster l p tutanağa mza attırıldığı ortaya çıktı!

Tüm bunlar kafamzı karıştırdı kuşkusuz.

Sorunuzu duyuyorum; “Ümran ye’de 27 el bombası bulundu mu?”


Bunlara mahkeme karar verecek. Sadece şunu söyleyeb l r m.
Gecekondunun çatısına sadece dışandan g r leb l yor-du. Yan
herkes g reb l rd . S z olsanız böyle b r bomba sandığım orada saklar
mısınız? Hele Oktay Yıldırım g b b r askersen z?

Artık uzatmak stem yorum. İşte asrın davasının en öneml del ller n n
h kâyes bu.

D yeb l rs n z k , “sank Ergenekon kapsamında h ç bomba


bulunmamış g b yazıyorsunuz.” Hayır olur mu öyle şey. Tab k
bulundu. Hatta b r örnek verey m…

Adı: F kret Emek.

1963 Elmadağ doğumlu. 1993’te Özel Kuvvetler Komutanlığına


üsteğmen rütbes yle g rd . 1995’te Kuzey Irak operasyonu
dönüşünde Cud Dağı‘nda yaralandı. Karac ğer, akc ğer, m de,
böbrek, bağırsak ve pankreasında ağır hasar oluştu. B r buçuk yıl
hastanede yattı. 1996’da Muğla Seferberl k Tetk k Kurulu’nda çalıştı.
2001-2004 yılında MAK’ın (Muhabere Arama Kurtarma B rl ğ ) İKK
(İst hbarat ve İst hbarata Karşı Koyma) Şube Müdürü olarak
Ankara’da görev yaptı. 2004’te emekl oldu.

D n ne çok bağlıydı; badet n h çb r zaman aksatmıyordu. Ergenekon


duruşmalarında b le oturduğu sandalyede namaz kıldı hep.

Emekl B nbaşı Emek’ n ev nden çıkanlar günlerce Türk ye’y meşgul


ett … Ümran ye’dek el bombalanmn bulunması üzer nden 16 gün
geçm şt …

Tar h: 28 Haz ran 2007.


Pol sler, Esk şeh r Har c ye Mah. Dumruloğlu Sok. No: 22/5 adres ne
baskın yaptı. Evde 1 Kalaşn kof, 1 Kanas, 1 Lama tabanca, 1 tüfek,
1 adet Brown ng tabanca, 5 adet taarruz t p , 5 adet savunma t p , 2
tıpası üzer nde takılı bomba, 12 adet TNT kalıbı, merm ler, kovanlar
bulundu.

Emekl B nbaşı Emek, annes n n ev ndek s lahlan ve bombaları


reddetmed , kend s ne a t olduğunu kabul ett . İfades ne göre 1992-
1995’de Kuzey Irak operasyonunda “çatışmalar sonucunda leşlerden
(ölen PKKTılardan, S. Y.)” kalan s lahlardı!

Pek n ye bu s lahlan almıştı:

“Şahs s lahları ağırdı, çatışmalarda çok ses çıkarıyordu.” Ş md bunu


okuyunca “Bu da ned r?” d yorsunuz. “B r Türk subayı, Kanas ve
Kalaşn kof’u PKK’dan n ye alır?” 1993-1994’e kadar Kanas ve
Kalaşn kof, TSK’nın el ndek G3’ten üstündü. Örneğ n, Kalaşn kof h ç
tutukluk yapmayan, hem de ses duyul-sa b le ses n çıktığı noktayı
yanıltıcı b r yapıya sah pt .

Kanas, o yıllara kadar TSK’nın h ç karşılaşmadığı b r kesk n n şancı


tüfeğ yd . Asla “sıfırlaması” (namlu le dürbünün gördüğü yer n
eş tlenmes ) bozulmayan, arka arkaya ateşleneb len ve uygun hava
koşullarında yaklaşık 1.300 metre nokta atışı yapan b r s lahtı. TSK o
güne kadar savunma s lahı G3 p yade tüfeğ n n üzer ne taktığı kesk n
n şancı dürbünler n “sıfırlaması” bozulmasın d ye b r bebek g b
taşıyordu. Araz ye kolay kolay çıkarılmıyordu, sadece
denetlemelerde kullanılıyordu. Bu nedenle bazı TSK mensupları
PKK’yla g r len savaşlarda buldukları Kanas ve Kalaşn kof’u g zl ce
alıp operasyonlarda kullanıyorlardı. Gan met g b yan .

Ele geç r len malzemey y ne savaşta kullanıyorlardı, çünkü b r asker


üzer nde bu kadar malzeme taşıyamıyordu.

Ve tab s lahları bazen hatıra olarak alıyorlardı.

Emekl B nbaşı Emek, bölgeden yıllar önce get rd ğ malzemeler


yararlandıktan sonra unuttuğunu, 15 yıldır lg lenemed ğ n söyled .
S lah, müh mmat 11 yıldır annes n n ev ndeyd . İfades nde bu tür
malzemeler n özel koşullarda depolanması gerekt ğ n , bunların raf
ömrünün çoktan tükend ğ n bel rtt . Örneğ n TNT 1950 yılından
kalmaydı, çoktan oks tlen p tahr p olmuştu.

Kuşkusuz, Emekl B nbaşı Emek’ n annes n n ev nde bulunan s lah


ve müh mmat gerekçes n n ne derece doğru olduğunu mahkeme
tay n edecek. Ancak…

2009 Ocak ayı başında Ankara Z r Vad s ’nde yapılan kazıda


neredeyse küçük çaplı b r cephanel k bulundu. Yarbay Dönmez
şahsına a t s lahlar dışındak ler kabul etmed . Yarbay Dönmez’ n
adını buraya almamın neden başka. Yarbay Mustafa Dönmez’e a t
olduğu ler sürülen s lahlar, müh mmat ortaya çıkınca Türk ye’de ne
oldu? Çoğu k ş “zulasındak ” s lah ve müh mmatı sokağa attı:

13 Ocak 2009: Ankara Oran’da naylon poşet ç nde 200 G3 p yade


tüfeğ merm s ;

14 Ocak 2009: Ankara Demetevler’dek b r parkta poşet ç nde 2


adet el bombası; İstanbul Aksaray’da Ergenekon Apartmanı önünde
3 el bombası, 1 s s bombası, 13 merm ;

15 Ocak 2009: Ankara Pursaklar’da 13 el bombası; İstanbul


Büyükçekmece’de 15 G3 p yade tüfeğ merm s , b r uçaksavar
merm s ; Konya Kulu’da 600 9 mm tabanca merm s ;

16 Ocak 2009: Ankara Et mesgut’ta 1 el bombası; Konya’da b r


apartmanın bodrumunda 3 el bombası; İzm r Bayraklı‘da b r ağacın
d b nde 4 Kalaşn kof, 5 G3 merm s ;

17 Ocak 2009: İstanbul, Fat h’te Kalaşn kof, 2 tabanca ve çok sayıda
merm ; Mers n S l fke’de el bombası; Adana’da kanalda çuval ç nde
200 tüfek merm s ; İzm r Konak’ta pet ş şede den ze atılmış 38
merm ; İstanbul Em nönü‘nde poşette 4 el bombası;

18 Ocak 2009: Mers n Taşucu’nda 1 el bombası;


19 Ocak 2009: Ankara Elmadağ‘da 70 tabanca merm s ;

Balıkes r’de boş arsada poşette 171 merm ;

20 Ocak 2009: Ankara Hasandağ lçes nde gazeteye sarılı 70 merm ;

21 Ocak 2009: İzm r Konak’ta den zden 1 el bombası;

26 Ocak 2009: İzm r Buca’da çöpe atılmış 2 uçaksavar merm s , 674


M-16, 29 şer tl M16, 8 G3,18 şer tl G3 ve 15 Kalaşn kof merm s ;

27 Ocak 2009: İzm r Buca’da 16 merm ; Narlıdere’de poşet ç nde


173 G3 ve 5 Kalaşn kof merm s ;

28 Ocak 2009: Ankara Batıkent’te poşette 7 el bombası, 3 tüfek


bombası, 10 Lancester bombası, 15 kutu (450 adet) M16 merm s .
Buranın yakınında se 461 Kalaşn kof merm s ; Antalya’da boş
araz de 65 merm bulundu. İstanbul Sultanbeyl ’de araz ye atılmış
poşetlerden 1.000 mak nel tüfek merm s ve 1.000 tabanca merm s ;
İzm r’de 200 mak nel tüfek merm s ;

29 Ocak 2009: İzm r Balçova’da çöp b donunda 23 B ks mak nel


tüfek merm s bulundu. Esk şeh r’de 51 G3 merm s ;

30 Ocak 2009: Ankara Şenyuva’da 700 tüfek merm s bulundu.

D kkat eders n z genell kle metropol kentlerde sokağa, b r

ayda atılan s lah ve müh mmat bunlar. Taşrada sağa sola atılanları
ve bulunmayanları s z düşünün…

Ş md buradan k sonuç çıkıyor:

1) Ergenekon üyeler s lah, müh mmatından kurtuluyor.

2) Ergenekon’la l şk l görünmemek ç n nsanlar s lah ve müh mmatı


sokağa atıyordu.

S zce hang s ?
Savcıya göre Emekl B nbaşı Emek’ n s lah ve müh mmatı
Ergenekon örgütüne a tt . Bunu da örgüt üyeler yle rt bata
dayandırdı. F kret Emek’ n avukatı Mustafa Dokumacı duruşmada bu
rt batla lg l şöyle ded :

(F kret Emek’ n) İrt batları se şöyle tanımlanmıştır: Muzaffer


Şenocak le b r CD neden le ş l şk s çok detaylı anlatıldı.
İdd anamen n 325’ nc sayfasında F kret Emek’ n Mehmet Zeker ya
Öztürk le okulda devre arkadaşı olduğu ve tanıdığı; “Mehmet F kr
Karadağ’ın 4 Ağustos 1987-1 Ağustos 1991 tar hler arasında
Dördüncü P yade Tümen 55. Zırhlı Alay, 1. Mekan ze P yade Tabur
Komutanı, Keşan, Ed rne’de görev yaptığı; F kret Emek’ n örtüşen
tar hler 8 Eylül 1986-12 Haz ran 1989 olay tar h nden nerden
baksanız, y rm yıl önce; tar hler arasında 4. P yade Tümen, 46.
P yade Alay, 1. P yade Hava Takım Komutanlığı, Keşan, Ed rne’de
görev yaptığı; Genelkurmay Başkanlığı Ankara Asker Savcılığı‘mn
15 N san 2008 tar h vesa re sayılı yazılarından anlaşılmıştır”
den lerek bu rt batlar kurulmaya çalışılmıştır. Bu husus dd anamede
defalarca tekrar ed lm şt r. Koşan’da b rb rler nden habers z askerl k
yapmışlar. Terör örgütler n n b rb r le rt batı olduğu ler sürülen tek
gerekçe budur. Bunu destekleyecek b r tek lave del l yoktur.

İdd anameye göre örgütün oluşumunda, Emekl Yüzbaşı Muzaffer


Tek n’ n bu grubun başında olduğu, Oktay Yıldırım, Mehmet Zeker ya
Öztürk, Mehmet Dem rtaş ve F kret Emek’ n bu s lahların
saklanmasına yardımcı oldukları bel rt l yor.

Muzaffer Tek n’ n of s n n genelde buluşma ve toplantı yer olarak


kullanıldığı dd a ed l yordu. F kret Emek’ n avukatı Dokumacı
duruşmada dd alarla lg l şöyle ded :

Müvekk l m adına b r defa, Muzaffer Tek n’ n bürosuna g tt ğ


anlamında b r del l ortaya konulursa, bütün dd aları kabul etmeye
hazırız. Müvekk l m adına sayılan şahıslardan Muzaffer Şenocak
dışında, b r s le madd , elektron k, f z ksel b r rt bat h çb r şek lde bu
dd aname ve ek klasörde bulunmamaktadır. Bu müvekk l me bu
örgüt ç n b ç lm ş rolü, varsayarak buraya yazılmış b r fadeden ler
gelmekted r. Eğer ceza yargılaması del llerle sürecekse, mutlak
suretle bunun del ller n savcılık veya dd a makamı mahkeme
huzuruna sunmak zorundadır. Bağlantı anlamına gelecek ne
dd anamede ne de 445 klasörde b r tek del l dah yoktur. Bu fade
müvekk l m ç n sadece varsayım olarak bütün çıplaklığı le ortada
durmaktadır. Şüphel F kret Emek’ n Zeker ya Öztürk le yukarıda
fade ett ğ m g b , örgüt bağlantısı sadece Harp Okulu’ndan mezun
olmaları; 15 yıl kadar önce komando kursu görmüş olmalarıdır.
Bunun dışında geçen bu 15 yıl ç nde b r tek görüşmeler dah
olmaması, nasıl olursa b r bağlantı ve z veya del l olmadan örgüt
üyes oldukları bu durumda ler sürüleb lmekted r.

Bu varsayımdan ler g tmemekted r.

İdd anameye göre F kret Emek’ n kod adı “Şam l” d . Keza


dd anameye göre, Muzaffer Tek n’ n kod adı da “Zafer”.
İdd anamede bu s mler n her geçt ğ cümlede örneğ n “Zafer (kod)
Muzaffer Tek n” d ye yazıldı. Kod adı olgusu lk anda s ze ne
anımsatıyor? Ortada örgüt var ve g zl l k gereğ heps n n b rer kod adı
var!

Bu algıya n ye ht yaç duyuldu. F kret Emek fades nde şöyle ded :


“Şam l kod sm örgütsel amaçla değ l, st hbaratçıların genelde
b rl k/bölük ç nde ve operasyonlarında kullanılır; zaman zaman
değ şt r l r.”

İst hbaratçıların gerçek k ml kler deş fre olmaması ç n bu tür kod


s mler kullandıktan sır değ ld . Hatta bröve aldıklarında da sm
ç nde kod adı da vardır: F kret Şam l Emek.

Zaten duruşmada bunu da kanıtladı. B r d ğer belgede se adının


“F kret Caner Emek” olduğunu gösterd .

“Zafer” se Muzaffer’ n kısaltmasıydı. Yakın çevres n n ona öyle h tap


ett ğ , hatta düğün davet yes nde b le bu şek lde yazdığını belgeled .
Pek n ye bu algı yaratılmaya çalışılıyordu?

Hep konu konuyu açıyor ve cezaev ndek lk günüme b r türlü


dönem yorum.
Örneğ n…

“Cumhur yet gazetes ne atılan bombanın ser numarası Ümran ye’de


bulunan bombaların ser numarası aynı,” d ye yazıldı hep.

“Esk şeh r’de bulunan bombaların ser numarasıyla Cumhur yet


gazetes ne atılan bombaların ser numarası aynı…” d ye konuşuldu
hep.

Buna benzer çok haberler yapıldı.

Bombaların üret m , satın alımı, ser numarası vb. konularda kafaları


b l nçl olarak karıştırıldı.

Bu konuyu netleşt rmel y m:

Genell kle el bombası s lah değ l müh mmattır. Yan kullanıldığında


tamamen yok olan malzemed r. S lah olmadıkları ç n üzerler ndek
numaralar ser numarası değ l, kaf le numarasıdır.

Anlaşılacağı g b , her numara b r bombayı değ l, üret ld ğ kaf ledek


b nlerce hatta bazı üret mlerde on b nlerce bombayı tems l eder.

Daha açık anlatayım:

Aynı numara, 10 b n el bombasımn üzer nde de yazıyor olab l r. Bu


anlamda Cumhur yet gazetes ne atılanla veya herhang ad b r suçta
kullanılan bombayla bu dava kapsamındak herhang b r el
bombasımn numaranın aynı olması pek b r anlam fade etmez. 10
b n bombadan bahsed yorsunuz… Ve üret len bombalar askere de
ver l yor, pol se de.

Örneğ n, Güneydoğu’dak PKK sığmağında ele geç r len b r el


bombası da MKE yapımı olab lmekted r. B r çatışmada patlamayan,
kaybolan, karakoldan çalman vs. bombalar örgütün el ne geçeb l yor.

Örneklerle açıklayayım:
F kret Emek’ n Esk şeh r’dek ev nde bulunan el bombası (M-204-A
KF-MKE 1-91 12-77) 1978’de üret l p Kara Kuvvetler Komutanlığı‘na
8.800 adet ver ld . Aynı kaf le numarasından Emn yet, Jandarma,
Den z, Hava Kuvvetler ’ne ne kadar ver ld ğ n b lm yoruz.

Yan , kaf le numarasının benzeş yor olmasının h çb r anlamı yoktur.


N tek m Türk ye gerçekleşt r len b rçok eylemde kullanılan el
bombaları aym kaf leden olab l r. Kaldı k , Cumhur yet gazetes ne
atılan bombayla Ümran ye’de bulunan el bombaları aynı kaf leden
değ ld !

Bu gerçek ortaya çıkınca bu kez yandaş medya şunu yazdı:

Cumhur yet gazetes ne atılıp patlamayan M204 A2 MKE 173-985


ser numarası le, Ümran ye’dek k bombanın M204 A2 MKE 169-5-
85 ser numarası “benzeş yor!” B r 1985 yılının 9. ayında, 173 kaf le
numarasıyla üret lm şt ; d ğer se 1985 yılının 5. ayında 169 kaf le
numarasıyla üret lm şt . Benzeşme buydu! Hep zorladılar; amaçlan
gerçeğ bulmak değ ld , man pülasyondu.

Bu konuyu b r haberle noktalayalım: Çünkü bu haber Yen Şafak,


Zaman g b gazetelere manşet oldu.

Tar h: 14 Aralık 2008.

Trabzon’da pol s ve jandarma beş ayrı yere baskın yaptı. 9 el


bombası, 1 tabanca, Kalaşn kof şarjörler ve çok sayıda merm buldu.
Dört k ş gözaltına alındı. Bulunan el bombaları gazetelere
yansıdığına göre Ümran ye’de bulunanlarla aynı kaf lelerdend .
Gözaltına alınanlardan b r n n özel harekâtçı pol s olduğu ortaya
çıktı.

Sonuç: K ş ler n s lah kaçakçılığı yaptığı, Ergenekon’la l şk l


olmadığı tesp t ed ld . Manşet yapanlar mahkeme kararını
görmezl kten geld .

Yan el bombasının kaf le numarasının aynı olması örgüt anlamına


gelm yordu. Sanırım bu örnekler uzatmaya gerek yok; mesele
anlaşılmıştır.

Evet… F kret Emek’ n ev nde bulunan b r el bombasıyla, Cumhur yet


gazetes ne atılanlardan b r tanes n n kaf le numarası aynıydı.

Ama…

18 Mayıs 2003’te Merz fon’da b r ev n bahçes ne atılan;

29 Temmuz 2007’de Alanya’da b r evde bulunan;

2009’da Şabanözü‘nde b r evde bulunan;

30 Kasım 2006’da Tuzla’da bulunan el bombaları da aynı


kaf ledend !

Keza: 18 Mart 1999’da Şırnak’ta H zbullah’ın İl m kanadına yönel k


operasyonda ele geç r len 6 el bombasından b r n n kaf le numarası,
Ümran ye’de ele geç r ld ğ dd a ed len el bombalarının kaf le
numarasından d . 26 Şubat 1999’da İzm r Urla’da ele geç r len 10 el
bombası; 30 Aralık 2000’de İzm r Karşıyaka’da 1 adet el bombası; 9
N san 2005’te Kırıkkale’de ele geç r len 2 adet el bombası vd. kaf le
numarası Ümran ye’dek lerle aynıydı…

B r anekdot yazmalıyım…

El bombalarıyla lg l kaf le numarası hep b r aldatma /kandırma


stratej s ne dönüşünce dönem n Genelkurmay Başkanı Orgeneral
İlker Başbuğ düzenled ğ basın toplantısında, karışıklığı g dermek
ç n her kaf ledek el bombalarına b r de ser numarası koyacaklarını
açıkladı. Başbuğ‘a göre bu takd rde hang el bombasının nereden
çıktığı bell olacaktı. TSK çalışmaya başladı; el bombaları toplanıp
Kırıkkale’ye gönder lmeye başlandı. Tam o günlerde…

Tar h: 10 Mart 2010.

TRT 2’n n “Son Dak ka” haber dey m yer ndeyse gündeme bomba
g b düştü.
Ankara Emn yet ’ne saat 15.57.97’de e-postayla b r hbar gelm şt .
Gönder c “mehmetal 06168@hotma l.com” şöyle d yordu: “06 BD
9915 plakalı MAN kamyona d kkat!!! Ankara Seferberl k Tetk k Kurulu
ve Kozm k Oda’da yapılan aramalardan sonra Seferberl k üyeler
telaşa düştü. Ankara Seferberl k Tetk k Kurulu kullanmış olduğu
s lahları b rer b rer toplayarak Ankara’ya get rt yor. Az önce
Afyon’dan yola çıkan ve Ankara’ya gelecek olan 06 BD 9915 plakalı
MAN kamyona uzun namlulu s lahlan olan şahıslar nezaret ed yor.
Pol s uygulamasından kurtulmak ç n araca subay k ml ğ taşıyan
s lahlı b r k ş b nd r ld . Bu aracı mutlaka kontrol ed n ama d kkatl
olmalısınız. Çünkü s lahlara nezaret eden uzun namlulu s lah taşıyan
k ş gerek rse çatışmaya g rmeye de hazır olacak. Sevkıyatın lk
durağı Ankara, s lahlar burada elden geç r ld kten sonra namluları
tem zlenecek, ser numaraları değ şt r lecek.”

Kamyon Ankara Emn yet TEM pol sler tarafından Gölbaşı‘nda


durduruldu. İş anlaşıldı. Kamyonda el bombaları vardı. 4 Mart 2010
tar hl sevk yat belges nde şu yazılıydı:

“Ser numarasız el bombalarına ser numarası ver lmes faal yet


kapsamında lg A gereğ Müh mmat Ana Depo
Komutanlığı/Yahş han/Kırıkkale’ye tesl m n n sağlanması maksadıyla
Güllük M las’tak Genelkurmay Özel Kuvvetler Destek Grup Özel
Eğ t m Merkez Takım Komutanlığı envanter ndek mevcut el
bombalarının tümü Ogulbey Kışlası‘na nakled lecekt r.”

Gelel m ş n özüne; ama önce bazı b lg ler vermel y m. Bu tür


sevk yatlarda güzergâhtak kolluk teşk latlarına (jandarma-pol s) b lg
ver l r. Eskort alınır. Ankara pol s n n bu kamyondan b lg sah b
olmaması mkânsız. O halde, telev zyon ekranlarından duyurularak
pol s operasyonunun yapılmasının sebeb ned r? Ve üstel k pol sten
b lg aldığı bell olan TRT 2 daha sonra haber nde kamyondak el
bombalarının ser numaralarının s l nm ş olduğunu n ye söyler? Yahu
zaten ser numarası olmayan bombalara ser numarası ver lmek ç n
bu çalışma yapılıyordu. Neden b r ler kamuoyuna hep, “askerler g zl
kapaklı şler çev r yor” mesajı vermek st yordu? Amaçlan neyd ?
TSK gözden düşürmek se, bunun k me yararı vardı?..
Konu konuyu açıyor hep, F kret Emek’e dönersek, F kret Emek suçlu
mu suçsuz mu b lemem. Ama dd anamen n zorlama olduğunu
söyleyeb l r m. “Keşan’da aym dönemlerde bulunmuşlardı” g b
absürd değerlend rmelere h ç g rmek stemem. Kuşkusuz ben s v l
b r y m; askerl ğ b lmem, anlamam. “Eş m dul olmasın” d ye emekl
olunca evlenen, daha yen bebeğ olmuş, hasta, emekl b r subayın
cephaney annes n n ev nde saklamasını ve bulunan s lahlarla-
müh mmatlarla eylem yapıp yapamayacağını b lemem. Buna
mahkeme karar verecek kuşkusuz.

Ancak. Ben m anlamadığım b r konu vardı. B r emekl subayın ev nde


daha cephane bulunmuştu; ama nedense ona muamele farklı
olmuştu. Karşılaştırma yapmanız ç n kısaca özetleyey m…

Adı: Ar f Doğan.

1945’te Hatay-Kınkhan-Abalak köyünde doğdu. İÜ Hukuk


Fakültes ’nden ayrılıp Harp Okulu’na g rd . 1967 asteğmen olarak
mezun oldu. Meslek hayatının öneml b r bölümünü Jandarma
Karargâhı‘nda Ankara’da geç rd . Kend fades ne göre, deneme
amaçlı oluşturulan JİTEM’ kurdu. Kadrosu tasd kl değ ld yan .
Tamamen s v llerden (herhalde çoğu PKK t rafçısı) olan JİTEM’ n her
b r m nde 20 k ş vardı. Operasyöneld . Kuşkusuz bu nedenlerle
b rçok c nayete karıştı. Ve sonra JİTEM lağved ld . Ar f Doğan da
Güverc nl k’tek Jandarma Okullar Komutanlığı‘n n Destek Kıtalar
Komutanlığı‘na atandı.

B r dönem n, hem de en karanlık dönem n k l t sm Emekl Albay Ar f


Doğan’a operasyon yapıldı…

Tar h: 13 Ağustos 2008.

Pol sler gelen b r hban değerlend r p Beykoz-Polonezköy yolu


üzer ndek b r depoya baskın düzenled . Depoda 2 Kalaşn kof, 2
tabanca, 3 tüfek, 1.034 kovan, 9 şarjör, 1.218 f şek, 8 uçaksavar
merm s , 4 tels z ve 1.367 gram esrar bulundu. Ayrıca çok sayıda
“G zl ” barel belge ele geç r ld .
S lah ve malzemeler Emekl Albay Ar f Doğan’a a tt . 16 Ağustos’ta
tutuklandı.

İfades nde s lahlann öldürülen Emekl Korgeneral Hulus Sayın’a ve


Emekl B nbaşı Ahmet Cem Ersever’e a t olduğunu söyled .

İlg nçt r. Nedense Ar f Doğan’a s lahlarla lg l pek soru sorulmadı.


“Fa l meçhul c nayete kurban g den B nbaşı Ersever’ n s lahları
sende ne arıyor?” d ye soru yönelt lmed . Çünkü başta Mehmet
Eymür olmak üzere çok k ş , Ersever’ n patlayanlarının MIT’te
olduğunu yazıp söyled ler! Evet: B r soru b le sormadılar bu
konuda… Detaya g r lmed . Sadece Jandarma İst hbarat kadrolarıyla
lg l sorulara yamt stend .

Ar f Doğan da özell kle Emekl General Vel Küçük hakkında sert


fadelerde bulundu. “Vel Küçük’ün Sedat Peker’le l şk s olduğunu,
ona mesleğ yle yakışmayacak şek lde ‘Re s’ d ye h tap ett ğ n ” vs.
söyled . Fakat “İy b r st hbaratçıdır” d ye hakkını da tesl m ett !

Ar f Doğan renkl b r sanıktı; sorgusunda bol bol küfrett . Aklına ne


gel rse söyled . Örneğ n, Ergenekon soruşturmaları konusunda
ekranlara çıkan, gazetelere demeçler veren esk Emn yet Müdürü
Bülent Orakoğlu; 2004’te yapılan yerel seç mlerde Genç Part ’den
Esk şeh r beled ye başkanı adayı olmuş ve seç m çalışmalarında
kullanması ç n Ar f Doğan’ın aracılığıyla Sedat Peker’den para
yardımı almıştı!

K m n el k m n ceb nde bell değ l. Sedat Peker Ergenekon’dan


yargılanıyor. Orakoğlu Ergenekon aleyh ne k tap yazıyor!

Neyse b z y ne Ar f Doğan’a dönel m….

“Ah,” d yordu, “ah ben d nleselerd PKK’nın kökünü çoktan


kazırdım.” Öcalan’ın yanına kadar casus sokmayı başarmıştı;
tal hs zl k sonucu operasyonu başarılı olmamıştı!

Öldürülen Tuğgeneral Temel C ngöz’ü, Korgeneral Hulus Sayın’ı,


Korgeneral İsma l Selen’ hep uyarmıştı, “D kkatl olun,
öldürüleceks n z,” dem şt ; d nlemed kler ç n üçü de öldürülmüştü!
Benmerkezc b r k ş l ğ vardı.

Fakat, nedense Ar f Doğan b r yıl tutuklu kaldı. Bu sürey de


hastanede geç rd . Sonra tahl ye olunca yandaş medyaya demeçler
verd . Yandaş yayınev ed törlüğünde fİTEM’ Ben Kurdum d ye k tap
çıkardı.

Lütfen ş md bana söyler m s n z; F kret Emek m , yoksa Ar f Doğan


mı daha kuşkulu b r sanık? N ye b r el üstünde tutulurken d ğer
cezaev nde ömür tüket yor? Sadece soruyorum. Anlayamıyorum.
Nasıl anlayayım:

JİTEM, Yeş l, fa l meçhul c nayetler konusunda lk b lg ler k m


kaleme aldı? B nbaşı Ersever’ n İt rafları k tabıyla Soner Yalçın…

“JİTEM kurucusu” olduğunu dd a eden Ar f Doğan hakkında lk


soruşturmayı (1389/274) k m yaptı? îd l Savası İlhan C haner!
Şırnak’ın İd l lçes nde Tahs n Sev m, Haşan Utanç ve Haşan Caner
g b fa l meçhul c nayetler araştıran ve sorumluları adalete tesl m
etmek steyen Savcı C haner’ n çabaları hep “görülmez eller”
tarafından engellend .

Ş md çetey yazan Soner Yalçın, çetey soruşturan İlhan C haner


“Ergenekon” çetes ne üye öyle m ? Aynca Odatv davasında rt batlı
göster lmeye çalışılıyoruz. Oysa tanışmıyoruz b le…

Nereden nereye geld k. K tap boyunca hep nereden nereye


sürükleneceğ z. Çünkü b r olayı salt kend başına ele alamazsınız;
alırsanız büyük manzarayı göremezs n z…

Gerekçe makul bulunup n ce hayatlar b r s l nd rle ez l r g b


harcanıyor.

Oktay Yıldırım’ın başucunda k küçük çocuğunun fotoğrafı asılı.

Oktay Yıldırım anlatırken gözüm hep k masum çocuğun yüzüne


odaklanıyor… Sadece ahlak değ l z h n v cdanını da kaybett k b z,
hep m z.

Pervasız, d ng nlenemez nefretler n sebeb bu…

Evet, bu ben m S l vr ’de lk gecem.

Bu karmaşık, k rl , karanlık l şk ler entr kaları, hayat yıkıcılarını


ruhumda tem ze çekmek ç n en y yöntem sonsuz hayal gücüne
başvurmak. Gelecek mutlu günlere da r yaratıcı düşler kurmak…
1

Başta ABD olmak üzere Batı‘da sadece özel belgelerden oluşan


kütüphaneler vardır. Türk ye’de bu konuda özel kütüphane
statüsünde olmasa da, en çok kaynak/belge pol s-adl ye
muhab rl ğ n n duayen Ünal İnanç‘ta vardır. 70 yaşım aşmış İnanç da
Ergenekon kapsamında gözaltına alındı. Kütüphanedek yüzlerce
belge soruldu. Heps n kabul ett . Sadece b r n reddett : “Tak p Ed l p
Gerekl Yerlere İlet lecek L ste” adlı bu dokümanda TSK mensubu 71
subay hakkında özel b lg ler vardı! Şaşırtıcı olan şuydu: İnanç’ın
kabul ett ğ belgeler arasında “Çok G zl ” barel onlarca doküman
vardı, onun olsaydı bu dokümanı da kabul ederd . Ama nedense
b r ler sürekl devlet oluşturan tüm kurumlar-dak görevl ler
l şlem şt , ama bunlar tuhaf şek lde b lg sayarlardan çıkıyordu. K md
bu f şlemey yapanlar? Kaç b n kamu çalışanım f şlem şlerd böyle?
2

12 Ağustos 2008 tar h nde b r nc Ergenekon dd anames n n 22


Numaralı ek klasörüne g ren b r faturayı Odatv’de haberleşt rd k. 13
Ek m 2003 tar hl faturanın sıra numarası 12730’du. Faturada ödeme
yapan k ş olarak Mel h Gökçek görünüyordu. Yapılan şler l stes nde
se R. Tayy p Erdoğan ve AKP g b kel meler seç l yordu. 355 b n
TL’l k ödeme, yönet c ler Ergenekon sanığı olan SESAR’a yapılmıştı.
Ergenekon davalan bu ödemey dd anameye alarak kamuya açtı.
Yan İsma l Yıldız, AKP çevres nden y para kazanmıştı.
3
İdd aname ek klasörler ortaya çıktığında görüldü k , Yalçın Küçük le
telefonda 3 yılda sadece 9 kez görüşmüştüm. Yılda toplam 7500
telefon görüşmes yapmışım: üç yılda 22.500 eder. Yan 22.500
telefondan 9’u Yalçın Küçük’le! 3 kez de, k s Ankara’da cenazede
olmak üzere yanyana gelm ş z. Duruşmada söyled m, “Huzurunuzda
Yalçın Küçük’te özür d ler m, son yıllarda çok az aramışım, keşke 9
kez değ l 999 kez görüşseyd m. Suçsa kabulümdür. Ama şunu
b l n z, k mse b ze em r-buyruk veremez, bu k msen n hadd de
değ ld r. Savcılar nsanın f k r-görüş bel rtmes yle, b r ş yaptırması
arasındak farkı b lm yorlar…”
4

Ankara’dak Z r Vad s ve Gölbaşı‘nda kazılar yapıldı, s lahlar,


bombalar vs. bulundu. Yarbay Dönmez dd a ed yor k , bu k kazıda
çıkanların çoğu b rb r n n aynı. Yan , pol s her k yere de aym
müh mmatları koydu demeye get r yor. “Örneğ n,” d yor; “Z r
Vad s ’nde de, Gölbaşı‘ndan da çıkan s s kutularını get r n ben tüm
suçu kabul edeceğ m,” d yor. Emanette sadece İbrah m Şah n adına
düzenlenm ş 3 s s kutusu makbuzu var. Yarbay Dönmez’ nk yok.
Bekl yor 40 aydır…
Altıncı Grün

19 Şubat 2011

Cumartes …

08.00…

Anonsla uyandım: “Sabah sayımı ç n düzen alın.”

Her sabah bu anonsla aşağıya n p, kend m göstereceğ m b r yen


yaşam dönem m başladı. Cezaev kurallarını çabuk öğrenmel y m. 17
saat su yok. Sıcak su haftada k gün, k saat. Spor haftada b r gün,
45 dak ka.

Anlaşılan günler koğuşta geçecek.

Ama…

En kötüsü ses zolasyonu. Ufak b r ses koğuşta dev b r gürültüye


dönüşüyor; ses emecek materyal yok çünkü. Hele dem r koğuş
kapısının açılması anlatması zor b r ç rk n gürültü çıkarıyor.

“Haklarımı” öğren yorum: Haftada b r telefonla görüşme hakkım var;


10 dak ka.

Açık görüş ayda b r kez, b r saat; kapalı görüş ayda üç kez, 45


dak ka, b r cam arkasında telefonla görüşüyorsunuz.

Kütüphane var, bakalım ne zaman çıkma zn alab leceğ m? Bazen


gard yanların, bazen gard yan ve askerler n an den gel p arama
yaptıkları oluyormuş; henüz karşılaşmadım.

Gard yanlarla l şk ler genelde y . Ufak tefek sorunlar çıkmıyor değ l,


ama halled l yor.

Her koğuş sted ğ kadar gazete talep edeb l yor. Ay başında hang
gazeteler sted ğ n z n l stes n ver yorsunuz. Yazmaya gerek yok,
parasını hesabınızdan düşüyorlar. Kahvaltıdan sonra gel yor
gazeteler genell kle.

Peyn r ve zeyt nden baret kahvaltıdan sonra gazeteler okumaya


başladık. Gündemde hâlâ b z varız.

Merkez medyada “suç del l ” olarak göster len belgeler n v rüsle


geld ğ haberler vardı:

Hürr yet, b l ş m uzmanının görüşünü b r nc sayfaya taşımıştı.

Sab t d skte, “Lost&Found” adlı s l nm ş g zl b r klasör bulundu.

Bu klasör, 28 Eylül 2010 saat 11.54’te yaratılmış ve aynı anda


s l nm ş. Lost&Found adlı klasör otomat k oluşturulmuş b r klasördür.
Mac OS veya L nux s stemler tarafından oluşturulur. W ndows XP
s stemler tarafından kes nl kle yaratılamaz.

Ayrıca y ne aym klasör 20 Aralık 2010 günü saat 09.46’da yen den
yaratılıp ç ndek dokümanlarla b rl kte aynı anda yen den s l nm şt r.
Kullanıcının bu klasöre er ş m kes nl kle mümkün değ ld r. Bu klasör
ve ç ndek dokümanlardan yaratılma ve s l nme aynı anda
olduğundan, kullanıcının müdahale olanağı yoktur.

Bu klasör ve dosyanın yaratılma şlem ancak trojan v rüs programı


le mak neye z ns z g r ş usulüyle mümkündür. Mak nen n genel
kullanım odasında ve kablosuz ağ bağlantısı üzer nden nternete
devamlı bağlı olması neden yle, bu belge ve dokümamn k m n
tarafından yüklend ğ n n tesp t ed lmes mümkün değ ld r.

Balbay’ın avukatlarının yıllardır g tmed kler b l rk ş kalmamıştı. V rüs


olduğunu spatlamışlardı; hatta hardd sk adl emanette ken b le
g r ld ğ tesp t ed lm şt . Sonuç, Balbay hâlâ cezaev nde! B z m ç n de
bel rs zl k söz konusu. Bekleyecekt k. O kadar… Adalete
güvenecekt k!.. O kadar…

Doğan Yurdakul’un NTV’ye konuşması Hürr yet’e haber olmuştu:


Yurdakul şunları söyled : “Arkadaşlar d j tal korsanlık yoluyla üret lm ş
b r del l neden yle tutuklandı. 28 Eylül 2010’da of s m zdek
b lg sayara spam yan v rüslü b r dosya gönder l yor. V rüs tarama
programı s l yor. Dosya b lg sayarımızda kalıyor. 30 sayfalık,
Ergenekon’la lg l b r dosya. Arkadaşlar bu dokümamn çıktısı
mahkemeye ver lerek tutuklandı. Savcılık bunun ne şek lde b z m
b lg sayarımıza g rd ğ n n zahım verm yor. Avukatlar, tekn k
arkadaşlarla araştırıp, o dosyayı bulup mahkemeye götürdüler ve
hâk me görüntülü olarak da sundular. Mahkeme hâk m , ‘Bu tekn k b r
konu, ben aşar. Bunu t razınızda kullanın,’” ded .

Gazeteler v rüsle b lg sayara word dosyalannın nasıl yerleş-


t reb ld ğ n haber yapmaya başlamıştı. M ll yet, b l ş m uzmanı avukat
Gökhan Ah le röportaj yapmıştı. “Bunlar çok kompl ke şlemlerd r,
herkes yapamaz” dem şt . K m n yaptığını b l yoruz b z, emn yet ç ne
sızmış cemaatç pol sler… Cumhur yet’ n b r nc sayfasında se Odatv
b lg sayannda bulunduğu dd a ed len dokümanları nasıl geld ğ yle
lg l haber vardı. Bu v rüse “Truva Atı” ya da “trojan” den yordu. Pek
bunlar neyd ?

Truva atları (Trojanlar) zararlı program yüklemes yaparlar ve


barındırırlar. Trojanlar b lg sayar s stemler ne s stem n z dışından
sızarlar ve y ne s ze (çoğunlukla) fark ett rmeden söz konusu
b lg sayarlardan bu kez dışa doğru b lg sızdırab l rler. Bazen de
s stem n z n bazı portlarını açarak b r b lg sayar korsanının dışarıdan
yönet m ne zem n hazırlarlar. Bunlar kend başına olan şeyler
değ ld r. Kullanıcı trojan çeren programı b r şek lde çalıştırırsa akt f
olur. B r b lg sayarda bu yöntemle yapılab lecek pek çok şey olab l r.
İş n en kötüsü bunlar yapılırken genelde kullanıcıların ruhu duymaz.

Dün telev zyon zleyemem şt k, atlamışız; Başbakan Erdoğan


tutuklama “gerekçem z ” açıklamış: “Odatv’n n yargılananları
yazılarından, düşünceler nden dolayı değ l başka b r eylemden
dolayı tak p altında ve bunu yapan yargı.”

Haber b r nc sayfadan veren Cumhur yet gazetes ekl yordu;


“Erdoğan dosya çer ğ n nereden b l yor?”
CHP l der Kılıçdaroğlu da yamt verm şt . “Kılıçdaroğlu, Erdoğan’ın
Soner Yalçın’m yazılarından değ l eylemler nden dolayı
soruşturulduğuna l şk n görüşler üzer ne, ‘Başbakan ayrıntıları
kamuoyuna duyursa daha y olur. Belk dd anamey de kend
hazırlıyordur,’ d ye konuştu. ‘Sayın Soner Yalçın’m tutuklanmasına
n ye şaşırıyorsunuz arkadaşlar, şaşırmaym, burası Türk ye. Davanın
savası bell , yargıçları bell , hang mahkemeye çıkarılacağı bell .
Bunu sağduyusu olan her yurttaş gayet y b l yor,’ ded .”

Ertuğrul Özkök, ben hedef alan yazılara karşı “Ey Sırtında ‘Amal
Haç’ Taşıyanlar” başlıklı b r makale kaleme almıştı:

Çok gençler anlıyorum. Onlar hayatlannda h ç asker darbe yönet m


yaşamadılar. 12 Mart, 12 Eylül ned r b lm yorlar. Asker vesayet
b lemed kler ç n, s v l vesayet n daha beter olduğunu h ç b lm yorlar.
Ama ya ağabeyler ? Onları affedem yorum. Soner Yalçın olayını
eleşt r rken b le ‘ama’ d ye başlamaları, bahane aramaları yok mu
ben çıldırtıyor.

O her “ama”nın arkasında b r “amal haç” sembolü görüyorum. Ned r


bu olup b ten haksızlıklar, gaddarlıklar karşısındak “kayıtsız
modern” tavrı. Anlamıyorum, nanın anlamıyorum. Bu “cemaat
korkusu”, bu “cemaat tesanüdü” artık m dem bulandırıyor.
Üstel k çoğu esk solcu. Esk devr mc .

Ey s z “amal haç” taşıyan esk solcular, esk devr mc ler. Bugün


hep n z “Kol kırılır yen ç nde kalır”, “Kurunun yanında yaş da yanar”,
“Geçm şte b ze de yapıldı” bahanes n n m de bulandırıcı aktörler
hal ne geld n z.

Ece Temelkuran da Habertürk tek köşes nde “ama” le başlayan


cümle kuranlara ve “eteğ ndek taşları dökenlere” yanıt ver yordu:

Soner Yalçın ç n yazılan ve basın özgürlüğüne halel geld ğ n


savunan hemen bütün yazılar aynı şek lde başlıyor: “Düşünceler ne
h ç katılmam, ama…”

“Soner Yalçın’dan ve s tes nden h ç hazzetmem doğrusu, fakat…”


“Ben m hakkımda da yalan şeyler yazmışlardı, ancak…”

Bu ht yaç nereden kaynaklanıyor? B r paragrafçık kınama yazılacak


d ye paragraflar dolusu “Aman ben de onun g b b lmey n” telaşının
gerekçes ne? Korku elbette. Ama b r değ l k korku var burada.
Şöyle k …

Tıpkı patronu şten attıktan sonra g tt ğ yen gazetede esk


patronuyla, esk genel yayın yönetmen yle lg l aleyhte yazı yazanlar
g b ler. Soner Yalçın b rkaç gün önces ne kadar dışarıdaydı. Eğer
YalçınTa lg l herkes n eteğ nde bu kadar taş vardıysa n ye
dökmed ler?

Taraf gazetes tutuklanmamızı “z l takıp oynayarak” kutluyor. B z


b lg sayarımızda çıkan 30 sayfalık “belgeler” yakmış!

B r de genç b r yazan var k , b z uyarmış ama d nlemem ş z. Bakın


Ras m Ozan Kütahyalı ne yazmıştı:

Ergenekon ahtapotunu tüm yönler yle deş fre etmek zorundayız… Bu


ahtapot hâlâ ODA yapılanmalarıyla propaganda, dezenformasyon,
man pülasyon ve provokasyon faal yet n sürdürmekte… Bu ülken n
v cdan sah pler çok uyanık olmalı…

Bu satırları ben 20 Haz ran 2009’da Taraf ta yazdım… Bugün 19


Şubat 2011… Tam 20 ay önceden gören gözler n anlayab leceğ bu
net real teler fade ett m. Bugün Yalçın tutukluyken ve yakın
zamanda da Yalçın’a yardım ve yataklık edenler tutuklanmak
üzereyken bunları gündeme get rm yorum. Özell kle son cümlemde
özell kle “Ergenekon’un ODA yapılanması” st ares yle ney
kastett ğ m çok açıktı. Bu aslında bu hücren n l der Soner Yalçın ve
ek b ç n de y n yetl b r uyarıydı. Ergenekon şler n 20 ay önceden
tamamen bıraksalardı bu tutuklamalar olmayacaktı. Çünkü esk den
Ergenekon’la ortak çalışmış ama sonradan tövbe etm ş k ş ler
çoğunlukla serbest. Israrla bu şlere devam ett ler ve olacak olan
oldu. Bu son yaşananlan “Basın özgürlüğüne saldın” olarak görenler
yakın gelecekte çok ama çok utanacaklar…
Ucuz şöhret peş nde koşan, şöhret olmaya kölece tapan bu genç
adamla d yalog, ancak onun sev yes nde olur k , bunu beceremem.
Cah ll k etrafımızı sarmış durumda; üstel k doğası gereğ kend nden
em n, her şeye burun kıvıran küstah b r tavır ç nde. Nasıl baş
edeceks n z?..

Y ne Taraf tan l beral solcu Ron Margul es “K m Korkar Ha n


Hukuktan” başlıklı makales nde şöyle d yor:

Soner Yalçın b n yıl hap s yatsa umurumda b le olmaz. Tahl ye


olduğu gün arkadaşı Vel Küçük’e “Dansı başına Vel Ab , sen n de
kala kala k yüz yılın kaldı, göz açıp kapayıncaya kadar geçer!”
dese, mutlu olurum. Kapıda Doğu Per nçek’le Yalçın Küçük onu
yolcu etse, “Dışarıda hayat sen n ç n zor olacak, örgüt mörgüt
kalmadı, yen den örgütlenmen n koşullarını kolla, z yarete geld ğ nde
tartışırız,” deseler, keyf me d yecek olmaz. Bunlar k ş sel zevkler m.
Hukukla f lan pek alakası yok.

K ş n n, deoloj k-s yas değ ş m ne/dönüşümüne k m ne d yeb l r?


İnsan hayat ç nde farklı f k rlere savrulab l r. Bunlar “dönek” değ ld r.

Pek k md r “dönek”?

“Dönekl k” kar yer/statü planlamasıyla ortaya çıkar.

Ama k ş bu gerçeğ kend s nden g zler.

H ç olur mu; para, pul, ün/şöhret, koltuk, yen sınıfa kabul ed lmek
ç n “döndüm” den r m ? Kusuru mez yete dönüştürür. Kurnazlık
yapar; dönekl ğ n f k rle taçlandırmak ster.

Tamam, güzel, buna da eyvallah! Fakat dönekl k dönmekle sona


ermez. Bu kez b r türlü yok olmayan “çağdışı d nozorlara” kızar.
Çünkü bunlar onu, kend s nden b le sakladığı “dönekl k

gerekçes yle” yüzleşmek zorunda bırakır.


“Dönek” bu etk den kurtulmak ç n v cdanını tenekeleşt r-meye çalışır.
Bunun reçetes se nefret duygusudur. Döndüğü yere, f kre ve
nsanlarına k n kusar. “Zayıf anını” gösterenlere karşı despot olur.
Konuşmalarına, yazılarına kötülük, mutsuzluk hâk m olur.

Emre Kongar aslında sürec en y anal z eden kalemlerden b r yd ,


çünkü b l madamıydı; b l m n namusuna nanıyordu.

Haksızlık ne kadar büyükse, bu haksızlıkları d le get renlere karşı


yapılan saldırılar da o kadar ş ddetl oluyor! Bu aslında evrensel b r
kural: İkt dar sah pler , kt darlarını gen şletmek ve der nleşt rmek
sted kler nde başvurdukları yöntemler tepk doğurdukça, baskılarını
arttırır. Her baskı daha çok tepk doğurur. Daha çok tepk daha çok
baskıya yol açar. Sonunda zulüm bütün topluma egemen olur! İşte
demokras , la kl k ve hukuk devlet , bu baskı-tepk -baskı sarmalı
olmasın, yönet c ler zulüm yapmasın d ye cat ed lm ş kavramlardır.

Soner Yalçın ve Odatv olayı münfer t, tek l b r olay değ ld r.

Tek başına ele alındığında olayın önem ve anlamı y ce drak


ed lemez.

Bu arada The Econom st derg s de Emre Kongar’ı doğruluyordu:

Ülken n en büyük medya hold ng n d ze get rmes n n ardından


hükümet, ş md de başka muhal f sesler hedef alıyor. Son kurban se
ordu yanlısı eğ l me sah p nternet haber s tes Odatv oldu.

“Ordu yanlısı” ne demekse ya da “ordu karşıtlığı”? Daha b rkaç yıl


önce orduyu küçük düşürmekten yargılanmıştım. N ye k mse,
meseleye haber açısından bakmıyor. Bugün TSK ağır b r saldırı
altında, bunu görmemek, bunun haber n yapmamak “neden”
sorusunu sormamak gazetec l k değ ld r. Saldırının neden n yazmak,
yorum yapmak da “ordu yanlısı” olmak değ ld r. Mesele sadece
gerçeğe bağlılıktır, gazetec görev n yaparken, haber yaparken tek
lkes vardır; haber n doğru olması, heps bu…
Yen çağ gazetes nden Sabahatt n Önk bar gazetec l k meşales n
el nden düşürmeyen ender basın emekç ler nden b r .

Sağcı, nançlı ve Erdoğan’ın hemşehr s olmasına rağmen bunları


kullanıp rant elde edeceğ ne, hep gerçekler n peş ne düştü;
gazetec l kte ısrar ett . Makales nde ben utandıracak b r tanım
yaparak başlık koymuştu: “Cesur Yürek Soner Yalçın”.

1) Soner Yalçın şerefl b r gazetec d r ve ş gereğ herkesle


konuşab l r ve de her türlü belgey k tap yazmak ç n muhafaza
edeb l r.

2) Avukatları Soner Yalçın ve Odatv’n n b lg sayarlarına hackerler


vasıtası le korsan yüklemeler yapıldığını söylüyor k bu her şey
anlatmıyor mu?

3) 4. yılına g ren Ergenekon davası le lg l bu son tutuklamalar


aslında bu davayı anlatmaktadır; z ra dünyada böyle ucu açık b r
soruşturma örneğ yoktur.

4) Soner Yalçın’a operasyon dalgasının hemen seç m önces ne denk


gelmes n n h ç m anlamı yoktur, güldürmey n ben !

5) Keza bu operasyonun araştırmacı gazetec Soner Yalçın le


arkadaşlannın AKP’n n p sl kler n duyurma hazırlıklarında olmaları
önces nde olması z h nler bulandırmıyor mu?

6) Cesur Yürek Soner Yalçın’ın AKP’ye muhal f yayın yapacak b r


telev zyon kanalı ç n kollarını sıvadığı b r süreçte bütün bunların
olması üzer nde durulacak b r başka aynntı değ l m ?

7) Keza operasyonun Kemal Kılıçdaroğlu le Halk TV’n n satışı


konusunda buluşmasının hemen ertes ne denk gelmes de üstünde
durulması gereken b r başka boyut değ l m ?

Gazete okumayı bıraktım…


Tüm gazetelerde b z varız. Halen tedavülde çok geçerl olan,
Monta gne’n n yazdığı g b , yararsız, değers z ve en sahte akçe olan
şöhret el m n ters yle tekled m hep; sevm yorum. Bu yazılardan,
haberlerden rahatsız oluyorum. Gazetec l kte elde ett ğ m başarıyı
hep büyük b r sorumluluk olarak değerlend rd m. Bu sebeple gerçeğ
bulma ve yazma konusunda katı oldum; k mseye tav z vermed m…
Dürüstlük tutkusu saplantı hal ne geld bende. Tek dostum, b lgel k
oldu. N etzsche’n n ded ğ g b , “Dürüstlüğümün b tt ğ yerde, kör
olurum; b lmek steğ m yerde de dürüst olmak ster m; yan ; sert, katı,
acımasız.” K m ler “orta yolcu” olmadığım ç n kızıyor bana… “Ah,
ah, çok sertt …” Oysa rad kal olmayan gerçekl k h çb r ahlak değer
taşımaz… Neyse…

Bugün banyo günü. İk saat sıcak su var.

İk duş yer nden b r n kullanıyoruz; d ğer su deposu şlev n görüyor;


çöp kutusunda su depoluyoruz!

İlk duş sırası ben m. Ancak banyo çok soğuk; kalor fer peteğ yok
çünkü. Banyo b raz olsun ısınsın d ye, sıcak suyu on dak ka açık
bırakıyoruz; yan önce “buhar banyosu” yapıyoruz.

Kaç günün ardından sıcak su y geld . Rahatladım.

Saç kurutma mak nes yok. Tek şansımız yaşayan b r koğuşa


get r lmem z; sabun, şampuan, havlu, terl k ht yacımızı Oktay
Yıldırım sağladı.

Oktay YıldırımY “koğuş ağası” lan ett k. Redded yor. Oysa çok
deney ml , dört yıldır cezaev nde. Örneğ n yemekler çok kötü.
Şansımız Oktay Yıldırım; tüm yemekler sıcak suyla yıkıyor, çeş tl
baharatlarla yen yemekler “ cat” ed yor.

Gerç ştahım yok, zorlukla y yorum. Alışmalıyım. Son b r haftada


epey k lo verd m. K lo vermem y ama güçsüz düşmek stem yorum;
b r de hastalıkla uğraşamam. Bu arada cezaev ne atılmamla aftlar
yok olup g tt …
Akşam telev zyon seyred yoruz. Haberlerde hâlâ b z vanz.

Hep münzev ve neredeyse b r keş ş hayatı yaşayan, gece gündüz


çalışan, haftanın çoğunu b r odadan çıkmadan geç ren ben, ekranda
ve gazetelerdey m; h ç hoşuma g tm yor. Hemen kaçıp saklanmak
ht yacı h ssed yorum. Hücreme/odama g tt m. Yatağa g rd m. Böyle
anlarda en y “ laç” ezber mdek Ahmed Ar f ş r y ne…

Art arda kaç zemher ,

Kurt uyur, kuş uyur, z ndan uyurdu,

Dışarıda gürül gürül akan b r dünya…

B r ben uyumadım,

Kaç leyl m bahar,

Hasret nden prangalar esk tt m…

Acımızda h çb r şey boşuna değ l…

Yeter k , çek len acılardan ders çıkaralım…

Yed nc Gün

20 Şubat 2011

Fazar…

Bugün pazar; bugün lk defa güneşe çıkmadım ama bugün lk defa


cezaev böreğ yed m! Oktay Yıldırım yaptı; hazır lavaş ekmeğ
kullanarak, ç ne kavurma-beyaz peyn r koyarak. Semaver n su
buharında p ş rd . Zahmetl ş; “Komando usulü” d ye tar f ett .

Barış Pehl van sürekl Oktay Yıldırım’a hukuk süreçle lg l sorular


yönelt yor. “İt raz d lekçes ne zaman yazılır?” vs.
Kahvaltıdan sonra volta atmaya beton avluya çıktım; el mde Oktay
Yıldırım’m hed ye ett ğ zeyt n çek rdekler nden cezaev nde yapılmış
tesp h var…

Sonra koğuş arkadaşlarım da eşl k ett . Banş volta atmakta


zorlanıyor, sürekl yolumuzu kes yor; öğreteceğ z artık.

Voltanın gündem , Hürr yet yazılarının nasıl yazılacağıyla lg l . Bugün


pazardı ve haftalık yazım yoktu; yazamamıştım doğal olarak. Pek
cezaev nden kaynakça bulup yen yazılar kaleme almak zor
olmayacak mıydı?

Oktay Yıldırım’m küçük b r k taplığı vardı; b raz da derg . İlk


kaynaklar bunlar olacak mecburen. Sonra dışarıdan kaynaklar
get rt r m.

Pek makaley Hürr yet’e nasıl göndereceğ m; acele posta serv s yle.
O halde hemen yazmaya başlamalıyım k gazeteye yet şeb ls n.

Tutuklanmadan önce s v l hayatta her perşembe gününü Hürr yet


yazısına ayırırdım; sanıyorum cezaev nde yazı günüm cumartes ya
da pazar olacak.

Bu arada, Oktay Yıldırım dört yıllık cezaev yaşamında Ergenekon


Bombaları’nın Sırrı ve Savaşmadan Kaybetmek-Türk ye’n n S lahsız
İşgal adlı k k tap yazmıştı. Bugünlerde de Mehmetç k; Tar hsel ve
İdeoloj k Köken k tabını b t rmek üzereyd . Türk askerl k tar h
konusunda sürekl soru yönelt yordu. Harp ve askerl k tar h ne hep
merak salmışımdır. İy k okumalar yapmışım zamanında, az da olsa
b lg sah b y m. Ama Oktay

Yıldırım’ın steğ b tmek b lmeyecek g b . B r de okumak üzere


k tabının lk nüshasını vermes n m ; daha cezaev ne gelel k gün
oldu, çalışmaya başladım.

İlk görev k tap ed törlüğü! Karşılığında, “Yemek yapmaya karışmam,”


ded m. Kabul ed ld ; bulaşığı da Barış yıkayacak.
B r de Hürr yet’e yazacak konu bulsam h ç “derd m” kalmayacak.
Yaşadığım gözaltı-tutukluluk sürec n anlatsam har ka pazar yazısı
olur; ama Hürr yet, yazacaklanmı “taraflı” bulab l r. Zaten kt darla hep
sorun yaşıyorlar, b r de ben yük olmayayım. Gazeteler geld , bakalım
neler yazılmıştı y ne?

Evet şaşırtıcı b r durum yok. Neo-l beral çevreler le cemaat-ç ler


elb rl ğ yle t barsızlaştırma kampanyasına devam ed yor. El s lahlı
(kaleml ) dam mangasının önündey z; eller m z, kollarımız bağlı…
Bunu Ahmet Hakan’ın yazısından anladım y ne.

B r t yatrocu, dolandırıcılıktan çer atıldığında “Memlekette sanat


düşmanlığı aldı başım g d yor” demek ne kadar mantıksızsa… B r
edeb yatçı, karısını öldürmekten çer atıldığında “Ülkede kültür
düşmanlığı aldı başını g d yor” demek ne kadar mantıksızsa… B r
gazetec de, örgüt üyel ğ nden çer atıldığında “G tt basın özgürlüğü
g tt ” d ye feveran etmek, o kadar mantıksızmış!

“Yazıp ç zmek” ayrı b r şm ş, “örgüt üyel ğ ” ayrı b r şm ş.

Bu nedenle… “Gazetec ler çer atılıyor, sıra k mde?” d ye çırpınmak


yer ne, “Tehl kel b r örgüt üyes çer atıldı” d ye kend m z güvende
h ssetmem z gerek rm ş.

K mden m çıktı bu “çakma Ç n malı” argüman? K mden çıkacak?


Uçsuz bucaksız b r özgürlük şamp yonu olan Gülay Göktürk’ten… B r
başka özgürlük şamp yonumuz Ceng z Çandar da, “Argümansız
kaldım anne” edasıyla atladı bu görüşün üzer ne ve heyecanla
alıntıladı köşes ne…

Madem öyle… O halde “B raz sak n olun şamp yonlar!” d ye


seslenerek bu k sm aklısel me davet edel m.

Bakın, şamp yonlar!

Soner Yalçın karısını kör testereyle keserken suçüstü yakalanmış


olsa ve b z de “Eyvah g tt basın özgürlüğü” d ye ağlaş-sak, sonuna
kadar haklı olursunuz.
Ya da… Soner Yalçın, kar maskes yle banka soyarken suçüstü
yakalanmış olsa ve b z de hep b r ağızdan “Sıra hang m zde?” d ye
sorup dursak, y ne sonuna kadar haklı olursunuz.

Ama nsaf ed n ve el n z , eğer gramı kaldıysa v cdanınızın üstüne


koyarak söyley n: B r ressamın “res m yapması” le

“dolandırıcılık yapması” arasındak kes n ve muazzam


alakasızlık, Soner’ n durumunda söz konusu ed leb l r m ?

Ya da… B r edeb yatçının “k tap yazması” le “karısını doğraması”


arasındak kes n ve müth ş alakasızlık, Soner’ n durumuna
uyarlanab l r m ? Had savcıların gözaltındak Soner Yalçın’a “H şt,
gazetec ! Söyle bakalım o haberler neden yaptın?” d ye sormasını
es geçel m.

İnsan h ç değ lse… Ergenekon Davası‘nın açıklarıyla lg l haberler


yapan b r gazetec n n, Ergenekon’dan çer alınması karşısında
m n c k b r “şüphe” duyar yahu!

B r ressam dolandırıcılıktan çer alındığında tab k “Memlekette


sanat düşmanlığı yapılıyor” d ye feveran ed lmez. Ama Ergenekon’un
açıklarını haber yapan b r gazetec n n Ergenekon’dan çer alınması
durumunda “Basın özgürlüğü elden g d yor,” den r. Haykınlamıyorsa
en azından m n c k de olsa b r “şüphe” bel rt l r, fısıltıyla da olsa b r
“acaba” den r.

Bu da yapılamıyorsa en azından susulur ve “çakma Ç n malı”


argümanlarla gülünç duruma düşülmez.

Ahmet Hakan n ye şaşırıyor k ? Bu gazetec üslubunun bunlara


k mden m ras kaldığını b lm yor mu? Bugün Türk ye’de, herkes
küçümseyen, sürekl aşağılayan, her şey b ld ğ n sanan ve hep haklı
olduğunu düşünen k b rl b r gazetec -yazar grubu var. Bunların
demokras , özgürlük, Kürt açılımı, resm tar h, Ergenekon, Balyoz vb.
konularda kafalarında b r şablonları var, buna karşı çıkanlara akla
gelmeyecek thamlarda bulunuyorlar. İy eğ t ml , entelektüel, Batı‘yı
görmüş-Batı‘da yaşamış, ün vers telerde ders veren bunlar, bu kaba
üslubu bakın k mden m ras aldılar: Ref k Hal t Karay… Ref Cevat
Ulunay… Cenab Şahabett n… Rıza Tevf k Bölükbaşı… Mevlanzade
Rıfat… Abdullah Cevdet… Ömer Feyz … Al Kemal…

Heps devr n öneml gazetec ler , yazarlarıydı…

Heps y yet şm ş Osmanlı münevver yd .

B rkaç d l b l yor, “ün vers tede” ders ver yorlardı.

Hasta Adam Osmanh’nın y leşmes ç n heps n n kafasında benzer


“kurtuluş reçeteler ” vardı. Batı‘nın elvermes yle ülken n düzeleceğ ne
nanmışlardı. Burunlarının d b ne kadar sokulan, İstanbul’u,
Anadolu’yu şgal eden ve ett ren İng l zlere emperyal st gözüyle
bakanlara düşmandılar.

Kuvayı M ll ye’n n yok ed lmes ç n İng l zlere yalvardılar.

Bunun neden , Ankara Hükümet ’n n kafalarındak “kurtuluş


şablonuna” uygun hareket etmemes yd . Onlar yüzünden İng l zler n
Osmanlı‘ya kızıp, ülkey kurtaramayacağını düşünüyorlardı! Yan ,
aynı bugün olduğu g b …

Örneğ n, dün şç sınıfının kurtuluşu ç n mücadele veren b r esk


solcu, gün geld “Ş md zamanı mı?” d ye eylem yapan Tekel
şç ler ne kızdı. Çünkü Tekel şç s n n mücadeles bu köşe yazarının
kafasındak teor ye uymuyordu! Arkasından b ld k tham geld : “Bu
şç ler Ergenekoncuların oyununa gel yor!” Kafa, b ld k o kafa…

H ç değ şm yor aslında…

Hürr yet gazetes n n haber ne göre, Star gazetes Ankara tems lc s


Şam l Tayyar b r telev zyon programına çıkıp b lg sayarımda bulunan
b r mektubu okumuştu. Demek, soruşturma böyle yürütülüyordu.
B lg sayarımdak özel b r mektubum telev zyon ekranlarından
okunuyordu. Tek başına bu b le hukukun ne hale get r ld ğ n n
gösterges değ l m ? Alıştırdılar artık.
Pek neyd bu mektup?

Madem “özel yetk l gazetec ” Şam l Tayyar mektubun b r bölümünü


okumuştu; ben de tamamını yazayım.

Mektubu CHP let ş m koord natörü Bak Öz lhan’a yazıp


gönderm şt m. Bak Ağabey’le 25 yıldır tanışırız. Halk TV’y almak
sted ğ m b l yordu. Neden bu şe kalkıştığımı yazmıştım. Şöyle
dem şt m:

Bak Ağabey,

2011 seç mler ne aylar kaldı.

Hep m z aynı s yas değerlend rmey yapıyoruz; bu seç mler


Cumhur yet kazanımlarının korunması ç n çok öneml .

Bu seç mlerde CHP’ye çok ş düşüyor. Bu değerlend rmey uzatmaya


gerek yok, b l yorsunuz. 2011 seç mler nde güçlü b r medya desteğ
de CHP ç n elzemd r.

Güçlü medya demek, nandıncı medya demekt r.

Güçlü medya demek etk l - güven l r medya demekt r.

Güçlü medya kamuoyunun takd r ett ğ nsanlara yer veren, yazılarını


okutan, söyled kler n d nleten demekt r.

Güçlü medya var mı? Maalesef yok.

Korkarım s ze gelen b lg ler de göster yordur k , artık tarafsız olan


medya grupları da bertaraf olmamak ç n kt dan desteklemeye
başladı. Yazarlar, başlanna Bek r Coşkun’unk g b

b r şten atılma belası gelmemes ç n suskun. Telev zyonlar kt dara


muhal f olanları ekrana çıkarmamaya başladı. K m gaze-tec -yazar-
telev zyoncu se kurnazlık ed p döndü, dönek oldu.
Evet 2011 seç mler ne medya bu halde g recekken CHP ne
yapmaktadır? Bakınız b r gerçeğ n altını ç zmel y z: Halk TV ht yacı
karşılayamamaktadır. Halk TV’n n önümüzdek günlerde etk l olacağı
umudu k msede yoktur.

Bak Ağabey,

B ld ğ n z g b , Sayın Kılıçdaroğlu’na bu tesp tler yapıp Halk TV’ye


tal p olduğumuzu açıkladım. Kuşkusuz bu ş tek başına yapacak
değ l m. Bu b r ek p ş ve ek b m z hazırdır. Bugün medyada ses
kısılmış, şten atılmış yığınla yurtsever, aydın, ga-zetec -yazar
arkadaş var. Daha ayrıntılı yazmam gerek rse haber merkez nde
Murat Ongun, Ahu Özyurt, Hakan Aygün, Murat İde, Özlem Gürses,
Serdar Ak nan g b s mler görevlend r rken ekran önünde program
yapmak ç n şu arkadaşlar b zlerle olacaktır: Ruhat Meng , Mehmet
Tezkan, Mustafa Mutlu, N lgün Cerrahoğlu, Oray Eğ n, Sedat Erg n,
N hat Genç, Em n Çölaşan, M ne Kırıkkanat, Şükran Soner, Yazgülü
Aldoğan, Ç ğdem To-ker, Özlem Çel k, Orhan Bursalı, Nuray Mert,
Pınar Türenç vd.

Evet bu güven l r, saygın gazetec lerle ekrana çıkacağız. Gerçek


haberc lerle haber sunacağız. Gündem tak p eden değ l gündem
yaratan b r yayın organı olacağız. Cesur olacağız. K mseye hakaret
etmeyeceğ z. Sadece haber vereceğ z, herkes n konuşmasının
ortamını sağlayacağız. Solun sola propaganda ett ğ b r yayın organı
olmayacağız. Halkı kazanmaya çalışacağız. Oyunları bozacağız.
Haberc l ğ n nasıl yapılacağını göstereceğ z. Saygın olacağız.

Bak Ağabey,

Ben m üne şöhrete paraya pula ht yacım yok.

B zler s zler yet şt rd n z; bu ülkey sah ps z bırakamayız.

Ben el m taşm altına koyuyorum. Bunun sonucunda başıma her


türlü çorabı da öreb l rler; bunun b l nc ndey m. Ama ben aydın
sorumluluğu gereğ tar hsel görev m yaptığıma nanıyorum. Dün de
öyle davrandım; nandıklarımı, doğru b ld kler m yazdım. Bugün de
öyle yapıyorum. Yarın da öyle yapacağımı b l yorsunuz.

Bak Ağabey,

B z Halk TV’ye tal b z. CHP, TV’y b ze devretmel d r. Dünyanın h çb r


yer nde part organları kamuoyunda etk l olama-

mıştır. İy n yetl çabalara rağmen Halk TV ölü doğmuştur. Onu


d r ltecek olan b z gazetec ler z.

S zden sted ğ m bu meselen n olup olmayacağının kısa zamanda


aydınlığa kavuşmasıdır. Bürokrat k şlemlerle ş uzarsa zaman
kaybeder z. En kısa zamanda CHP ek b yle yan yana gelmel y z.
Ney , ne zaman, nasıl yaparız, konuşmalıyız. B z hazırız.
Saygılarımla.

Soner Yalçın,

(27 Eylül 2010)

Not: Bak Ağabey, bu yazdıklarımı Sayın Kılıçdaroğlu’na da


okutab l rs n z.

İşte mektup bu…

İş n doğrusu da buydu; Soner Yalçın Halk TV ya da b r başka kanal


alıp haberc l k yapmaması ç n z ndana atıldı.

K m medya bu mektubu “başına çorap örüleceğ m b l yormuş,” d ye


haber yaparak bana acıdı!

Bakınız…

İnsan korkar, ama korka korka gerçeğ n yanında durur, hak kat
haykırır, bu onun nsan olmakta ısrar ett ğ n göster r.

B r TV kurmaya kalkışacaksınız ve başınıza “çorap örmeyecekler,”


olur mu öyle b r şey? Burada cemaat var! Burada AKP var! Türk ye
s yas kl m n b lmemekt r bunun aks durumu.

Tuncay Özkan, Mehmet Haberal, Mustafa Özbek, Doğu Per nçek TV


sah b yd ; ne oldu, heps S l vr ’ye atıldı.

Gürbüz Çapan Cumhur yet TV’y kuracak d ye z ndana sokuldu.

Ş md de ben. Ama, b l yorum k , yarın y ne b r çıkacaktır; y ne kollan


sıvayıp TV kurmaya çalışacaktır. Gerçeğ öldüre-mezs n z… Bu
ülken n özgür düşünceye ht yacı var… Düşünme zne tab
tutulamaz…

Dönel m tekrar gazete okuma ç les ne!..

Düşünce namusuna sah p Cüneyt Ülsever’ n Hürr yet’tek makales


Ceng z Çandar’ın b tmek tükenmek b lmeyen k ş sel t ks nd r c
düşmanlığını her platformda nasıl sürdürdüğü üzer neyd : 18 Şubat
Cuma günü ABD İstanbul Konsolosluğu’ndan 10 gün önce yapılmış
b r davet üzer ne ABD Büyükelç s Franc s Joseph R cc ardone’n n
davetl s olarak 6 gazetec b r toplantıya katıldık.

1) Bay R cc ardone toplantıda söyled kler n n “off the re-cord”


kalmasını sted ğ ç n bu yazıda onun sözler ne doğrudan yer
vermeyeceğ m.

2) Ancak, açıkça sordum ve açık cevap aldım. Toplantının kend s


g zl değ ld . (Zaten olamazdı.)

3) Ayrıca toplantıya katılan gazetec ler n h çb r s sarf ett kler sözler


ç n “off the record” demed . Bu yazı bu üç saptama çerçeves nde
yazılmıştır.

Toplantıya katılan gazetec ler: Abdülham t B l c (Zaman), Amber n


Zaman (Habertürk), Sam Kohen (M ll yet), Ceng z Çandar (Rad kal),
Mehmet Barlas (Sabah) ve ben d k.

ABD’l ev sah pler se hal le Büyükelç R cc ardone, İstanbul


Başkonsolosu Scott Freder c K lner ve d ğer b rkaç ABD’l yetk l den
oluşuyordu.

Hatırlatayım, davet “Odatv baskını” olmadan önce çıkarılmıştı.

Ancak, Büyükelç , “Soner Yalçın ve arkadaşları” hakkında k gündür


sarf ett ğ sözler nasıl yorumladığımızı sorarak toplantıyı açtı.

Aramızda Hükümet’ açıktan destekleyen üç arkadaştan b z m grupta


olanı (Ceng z Çandar, S.Y.) anında topa g rd ve çok uzun b r t radla
Büyükelç ’n n ‘Odatv baskını’ konusunda konuşarak büyük hata
yaptığını söyled . Büyükelç ç şler m ze karışmıştı. Ayrıca
zamanlaması da yanlıştı. K ş sel duygularını konuşmasının en
başında “I am appalled” (appal(ed)=sükutu hayale uğratmak,
yese/dehşete düşürmek) cümles n kurarak beyan ett . Ben de
arkadaşın Büyükelç ’ye “hadd n b ld ren” tavımdan dolayı dehşete
düştüm. Herhalde, b r Hükümet tems lc s toplantıda olsa d , çok
daha d kkatl olurdu.

Bu arkadaşa göre Soner Yalçın’m tutuklanması gazetec olduğu ç n


değ l, g zl örgüt üyes olduğu ç n gerçekleşm şt . Konunun “basın
özgürlüğü” le alakası yoktu. Baskın sırasındak “hukuk yanlışlar”
gereks z genellemeler d .

Hükümet yanlısı gazetede çalışan genç arkadaş (Abdülham t B l c ,


S.Y.) benzer görüşler n çok daha d kkatl ve naz k sözler le fade ett .
D ğer Hükümet yanlısı, “tecrübel ağabey m z” (Mehmet Barlas, S.Y.)
se h ç ağzını açmayarak “Ne ş ş yansın, ne kebap!” pol t kası güttü.

Öbür üç k ş se “baskının” hukuken vah m hatalar le dolu olduğunu,


hatta Türk kanunlarına ters düşen b r sürü n tel k

taşıdığını, tüm yaşananların basın özgürlüğüne açık darbe olduğunu,


evrensel özgürlükler n hlal konusunda yapılacak uyarıların ç şler ne
karışmak olmadığını vurguladı. Toplantı sırasında ortaya çıktı k
Hükümet’ n k lg l üyes de “Odatv baskınının” somut neden n
anlamamıştı.
Evet, Ceng z Çandar şaşırtan davranış ç nde değ l. Pek …
Toplantıda suskun kalan Mehmet Barlas makaleler nde de Odatv ve
ben m üzer me şüphe duyulmasını steyen yazılar kaleme aldı.
Aslında Barlas ç n artık yazılacak “sözcük” kalmadı; heps ed ld ,
yazıldı. Apayrı ncelenmes gereken b r medya f gürü. Barlas aslında
der nl ğ olmayan, tehl ke banndırmayan konuları kaleme alır.
Gazetec l k heyecanı yoktur; gazetec l k uyuşturucu bağımlılığı
g b d r, haber gel nce duramazsınız, ucunda ne olursa olsun mutlaka
yazarsımz, çünkü onun mutluluğunun hayatta başka karşılığı yoktur.

Barlas, hep durmuştur; dare etm şt r, susmuştur. İş n doğrusu,


babası tarafından bu mesleğe konulmuş mesleks z b r d r;
bukalemundur, flah olmaz dönekt r. 1960-70’lerde sol rüzgâr es nce
solcudur. 1980’lerde neo-l beral/Özal havasına kaptırır kend n .
Aslında h ç “kend n kaptırmaz”; her adımını dengeler ve k ş sel
çıkarını gözeterek atar. “Komün zm gelecekse onu da b z get r r z”
d yen Nevzat Tandoğan g b s mler n mutlak destekç s d r. Nevzat
Tandoğan g der, yer n Recep Tayy p Erdoğan alır, onun ç n
değ şmez; ve aslında Mehmet Barlas d ye b r yoktur. Varmış g b
yapıyoruz hep m z. Duygulanmıyor, h ssetm yor hep plan yapıyor,
stratej s ne uygun yazıyor, konuşuyor. Dünyaya, olaylara hep
kt darın/gücün/efend ler n perspekt f nden bakıyor…

Odatv’dek arkadaşlar basın açıklaması yapmışlardı. M ll yet’ ten


okudum; demek arkadaşlar çalışmaya hızla devam ed yorlardı. Ne
güzel.

Basın açıklamalarında b le gazetec l k yapıyorlardı. V rüsün


peş ndeyd ler:

İncelemede anlaşıldığı üzere klasör, 28 Eylül 2010 saat 11.54’te


yaratılmış ve aynı anda s l nm şt r. B lg sayarda bulunan, otomat k
oluşturulmuş b r klasördür. Gene aym klasör, 20 Aralık 2010 saat
09:46:33’te yen den yaratılıp ç ndek dokümanlarla b rl kte aym anda
yen den s l nm şt r. Kullanıcının böyle b r klasöre er ş m kes nl kle
mümkün değ ld r. Bu klasörün ve ç ndek dokümanların yaratılıp
s l nmes aynı anda olduğundan, kullanıcının müdahale etme g b b r
şansı da bulunmamaktadır. Böyle b r klasör ve dosyanın yaratılma
şlem ancak dışarıdan “trojan” t p casus programların mak neye
z ns z g rmes yle mümkündür.

N tek m, suçlamaya dayanak olan belgelerde herhang b r mza ya da


dosya adres , dolayısıyla arkadaşlarımıza a t olduğunu bel rten
herhang b r şaret de bulunmamaktadır. Bu lehte kanıtlar
mahkemeye sunulmuşsa da nöbetç hâk m bunun tekn k b r konu
olduğunu ve kanıtların karara t razda kullanılab leceğ n söyleyerek
arkadaşlarımızın tutuklanmasına karar verm şt r. Dolayısıyla, Odatv
olarak tam b r d j tal terör saldırısıyla karşı karşıyayız. Bu tür
tert plere artık şaşırmıyoruz.

Mel h Aşık M ll yet’tek köşes nde olayın hukuk yönünün gözden


kaçmaması gerekt ğ n n altını ç zm şt . İdare Hukuku Profesörü Ülkü
Azrak’ın Odatv baskınıyla lg l değerlend rmes ne yer verm şt :

Odatv’ye uygulanan şlem, Anayasa’nm “Basın Araçlarının


Korunması” başlığını taşıyan 30. maddes ne açıkça aykırı ve bu
nedenle suç oluşturan b r şlemd r. Bu maddeye göre: “Kanuna
uygun şek lde basın şletmes olarak kurulan basımev ve eklent ler
le basın araçlan, suç alet olduğu gerekçes yle zapt ve müsadere
ed lemez veya şlet lmekten alıkonulamaz.”

Arkadaşım Tuğçe Tatar ’n n Akşam‘dak yazısını sank yanıma gelm ş


de, sohbet ed yoruz g b okudum. İy geld ; bu soylu duruluğu
sev yorum.

Çok tuhaf yazılar okumakla meşgulüm. Her gün daha da tuhaflaşan,


yen yen yazılar. B r adamdan bahsed l yor ama o adam ben m
tanıdığım adam değ l. Oysa onu anlatanlardan, savunan veya
eleşt renlerden çok daha y tanıyorum ben o adamı. Hep n z g b
uzaktan tak p ett ğ m, k taplarını okuduğum, hayran olduğum b r
gazetec yd o. Yıllar önce çok eğlencel b r Bodrum akşamında
tanıdığım ve sonrasında hayatımın en renkl günler n beraber
geç rd ğ m, vazgeç lmez dostlarımdan b r oldu o adam.

Oysa okuduklarıma göre terör st o, karanlık, bölücü, yıkıcı, darbec .


Ayrıca “b r ler n n adamı”. Hay Allah’ım! B r yanlışlık olmalı.
Bahsed len Soner’le ben m tanıdığım Soner aynı k ş olamaz. En y s
beraber aydınlanalım. Ben s ze ben m dostum olan Soner Yalçm’ı
anlatayım…

Kesk n b r zekâ, yüksek espr anlayışı, büyük b lg b r k m ve sağlam


b r dost. Tüm bunların yanında gerçekten eğlencel b r … Her telefon
konuşmamızda “bana bak bunlar artık sen kaç koldan d nl yorlarsa,
ses n bayağı uzaktan gel yor,” d yordum. Bu sözler m üzer ne “aman
telefonda konuşmayalım bunları” d ye b r yanıt almadım. Hep
gülüyorduk… Ya ben ona ya o bana “dur o zaman d nleyen
çocukların da hayatı renklens n, sana kom k b r şey anlatacağım” g b
cümlelerle devam ed yorduk konuşmaya.

Ş md s z söyley n bana. Ben kend me m nanacağım yoksa dd alara


mı? Şu an ç nde bulunduğu durumda arkadaşım ç n “acaba
sağlığını kaybeder m ?” end şes nden başka h çb r end şe
taşımamaktayım…

Aslında pek gazete okuyan b r değ l md r. Gazetelere sadece hızla


bakarım. “K tap kuşağına” dah l sayarım kend m . İnsan gazete
okuyarak aydınlanmaz; “havad s” alır; gazetec ler n çok
önemsenmes hele hele sık sık telev zyonlara çıkıp ahkâm
kesmeler , yorumlar yapmaları azgel şm ş toplumlara özgüdür.
Aslolan k taptır. Aslolan b lg y anal z edecek entelektüell kt r.

Neyse, bu ayrı b r makale konusu. Bu kadar “gevezen n” olduğu


medyada otosansür-sansür vah m b r hal aldı artık. Hürr yet’e
sansürü mü yazsam? Düşünceye, b lg ye düşmanlığın adıdır sansür.
Toplumsal dönüşümler n hız kazandığı dönemlerde sansür de hız
kazanır. Çünkü düşüncen n madd b r güce dönüşmes nden
korkarlar. Bu süreçte sansürcüler zorbalık, ş ddet ve baskıdan güç
alırlar. Aslında, sansürün varlığı günümüze kadar ulaşmıştır, sadece
b ç m ve görünümü değ şm şt r. Örneğ n sansürcü sadece korkutup
s nd rmez, satın da alır! B l n z k , nerede b r sansür varsa orada
jurnalc l k ve sp yonculuk da vardır. Merkez otor te güçlend kçe
muhb r kullanımı ve muhb r sayısı da artmaktadır.
Günümüz medyasında hızla sosyal b r felaket hal ne dönüşen, bazı
muhb r köşe yazarlarının, bazı yazarları, gazetec ler s yasal kt dara,
patrona, savcıya, pol se sp yonlamasının altında k ş l k zaf yet yatar.
Bu “İsp yon Sosyoloj s ” araştırılması gereken konulardan b r d r.

Yok bu konu “ağır” gel r ş md gazeteye, yanlış anlayab l rler!


Hürr yet’e ne yazmalıydım; aslında hem yaşadıklarımı yazmalıyım
hem de yazmamalıyım! Görüyor musunuz, yıl 2011, yazmak ç n hep
dengeler gözetmek zorunda kalıyorsunuz. Kend n z ç n değ l, 3
m lyar dolara yakın mal borç çıkarılan patronunuzu düşünüyorsunuz.
Ne ülke olduk; sözümüzü saklayarak yazacağız şte. Pek öyle
olsun…

Ve evet, yazacağım konuyu buldum, n ye cezaev nde olduğumu


yazacağım. Hücreme çek ld m. Aldım el me kalem , yazmaya
başladım… Dakt lodan b lg sayara geçen kuşağın gazete-c s y m
ben. Ama ş md kaleme ger dönüş yaptım; cezaev nde dakt lo,
b lg sayar yasak, elle yazıyorum… Konum: Ütopya…

Ütopya, nsanın yeryüzünde b r cennet hayatı oluşturma çabasıdır.


Düşseld r. Daha y ye, güzele ulaşma steğ d r. Platon’un Devlet’
belk Batı edeb yatında ütopya türüne lk örnek sayılab l r. Ancak
yen çağ Avrupa’sında ütopyalara daha çok tanık oluruz.

Türk ye’n n “ütopya” kavramıyla tanışması 19. yüzyılın ortalarına


denk geld . 150 yıllık b r geçm şe sah p Türk ütopyası, genel
anlamda ‘s yas rüya’yla başlar. Bu süreç aynı zamanda Türk ye
toplumunun çağdaşlaşma ve modernleşmes n n başlangıcıdır.

İnsanın nsan üzer ndek baskısı arttıkça hep yen /alternat f b r


toplum projes /ütopya anlayışı doğdu.

Ütopyalar, aslında toplumsal çel şk lere d kkat çeken lk eleşt rel


met nlerd . Man festolardı.

Ütopya‘n n (Utop a) yazarı Thomas More b r pol t kacıydı.


Başbakanlık yaptı. İng ltere başbakanı olmasına rağmen, bu eser yle
ez lenler n ve özell kle de köylüler n ç nde bulunduğu yoksulluğa
d kkat çekt . Ancak Ütopya zeng n çevreler n tepk s n çekt . More
gözden düşürüldü. Ve dam ed ld !

Ütopyalar yerleş k kt darları hep korkuttu…

Hayl geç saate kadar yazıya çalıştım, b t rd m; umarım beğen l r…

Yoruldum. Kafamı yastığa koydum…

Evet. Ağzıyla konuşanları susturab l rs n z ama yürekten gelen ses


k m bastırab l r k ; yaşasın ütopya…

Ütopya h ç b tmez…

B tmeyecekt r…

Sek z nc Gün

21 Şubat 2011

Fazartes …

Sabah erken kalktım.

Artık hep erken uyanıyorum. Yatakta k tap okuyorum; notlar


alıyorum. B r yandan bazen gözüm kayıyor. Gökyüzünü
seyred yorum. Bugün kurşun . Düşünüyorum hep. Ruhumda tar fs z
huzursuzluk var. Sonra anlıyorum, bu kısacık zamana rağmen
uzaklara susamış b r özlem bunun sebeb . Terk ed lm şl k duygusu
g b , ya da unutulmuştuk. Oysa ne terk ed ld m ne unutuldum.
Gözler m gökyüzüne mıhlayıp duruyorum. Son günlerde b r sözcüğü
ne çok tekrarladım, “dayanmak”…

Saat 08.00’de sayıma gard yanlar geld . Hürr yet yazımı postaya
ver lmes ç n gard yanlara tesl m ett m. Acele posta parası benden
kes lecekt .

Tekrar yatağa döndüm, b raz daha okudum.


İbn Fadlan, Seyahatnames ‘nde İd l Bulgarlarmı anlatırken güzel b r
anekdot yazar. Türk kavm Bulgarlar, zekâsı ve b lg s yle d kkat
çeken b r n , “bu adam tanrıya h zmet etmeye layık” d yerek, boynuna
b r p geç r p ağaca asıyor ve çürüyene kadar ağacın üstünde
bırakıyorlardı. Yen l ğe karşı b r önlemd bu aslında!..

Bugün Türk ye’de n ye hep ölü aydın sev l r; Nâzım H kmet, Ahmed
Ar f, Sabahatt n Al , Den z Gezm ş, Musa Anter, Bahr ye Üçok, Uğur
Mumcu, Hrant D nk vs…

D r s n cezaev ne sokuyor, nefret ed yor. Ölüye özgürlük var sadece


bu ülkede. Ne karmakarışık b r düğüm…

Bu k yüzlülüğü düşünmek cezaev nde nşam çares zl ğe tesl m


ed yor; uzaklaşmak lazım; y mserl k nsamn ışığını artırıyor çünkü…

Okumadan sonra aşağıya n p telev zyonu açtım. Koğuşa gazeteler


geç geld ğ ç n manşetler sabah telev zyon haberler nden
öğren yorum. Aralarında en çok Ulusal Kanal’da Hal l Neb ler’
seyred yorum. Har ka. Yorumları espr l , gülümset yor.

Sabah telev zyon seyrederken Oktay YıldırımTa genell kle elma


y yoruz. Barış sayımdan sonra tekrar hücres ne çek l yor çoğunlukla,
geç n yor aşağıya; uyuyor mu, okuyor mu b lm yorum. Kahvaltıyı
öğleye doğru yapıyoruz; cezaev nde ‘brunch’! Sonra gazete
okuyoruz. Hürr yet gazetes n n okur tems lc s Faruk B ld r c ’n n
haftalık değerlend rmes nde b r ayrıntı d kkat m çekt .

“Basın özgürlüğüyle lg l tartışmalar, Hürr yet gazetes yazarı ve


Odatv nternet s tes n n mt yaz sah b Soner Yalçın’m hapse atılması
ves les yle geçen hafta medyada gen ş b r yer buldu. İy de oldu.”

Hürr yet gazetes nde 3 yıldır tam sayfa pazar yazıları kaleme
alıyorum. Gözaltı ve ardından tutuklandıktan sonra, Hürr yet
gazetes ; nedense lk günden sonra ben m gazeteler n n yazan
olduğumu yazmadı; “Odatv sah b ”yd m. Aman b ze “bulaşmasın”
ht yatlılığı gal ba bu! Bu kararı k m verd , b lemem. Sevg l arkadaşım
Hürr yet okur tems lc s sank bunu eleşt rmek amacıyla “Hürr yet
yazan” vurgusu yapmıştı. “B z m medyada” yararlılığınıza göre değer
ver rler. Z ndana atılan gazetec ; kt darın, cemaat n, yandaş
medyanın hedef nde se, “değer ” düşüver r! Neyse. Ben ç nde
yaşadığım çağa ve ülkeme karşı b r gazetec olarak sorumluluğumu
yer ne get rd ğ m ç n hap ste olduğumu b l yorum… Hürr yet’ n tavrı
onun sorunu…

Ama ne varsa gençlerde var; kt dara meydan okuyorlardı. Yaşasın


as çocuklar! Neler yaptıklarını key fle okudum:

Ergenekon soruşturması kapsamında, Odatv mt yaz sah b gazetec


Soner Yalçın’m tutuklanması CHP’l ler ve ADD’l gençler tarafından
t yatro oyunuyla protesto ed ld . Atatürkçü Düşünce Derneğ Bakırköy
Şubes Gençl k Kolu ve Cumhur yet Halk Part s Bakırköy İlçe
Gençl k Örgütü üyes yaklaşık 50 k ş saat 14:00’te Bakırköy
Özgürlük Meydanı‘nda toplandı. Kalabalık, “ODAmızdan çık Tayy p”,
“Atatürk gençl ğ görev başına” ve “Balbay-Yalçın-Özkan aramızda”
yazılı pankart ve döv z açtı. Gençler daha sonra Ergenekon
soruşturması kapsamında gazetec ler n gözaltına alınmalarını t yatro
oyunuyla protesto ett .

Oyunda, “F T p Pol s” yazılı yelek g ym ş b r genç masa üstünde


bulunan ve heps nde b r gazetec n n adının yazılı olduğu kalemlere
yaklaştı. Önce Tuncay Özkan yazılı kalem alıp, “Sen çok konuştun,”
ded kten sonra çöpe attı. Sonra Mustafa Balbay yazan kalem alıp
“Sen çok yazdın” dey p çöpe attı. Son olarak se Soner Yalçın yazılı
kalem alıp “Sen de çok yayın yaptın” dey p çöpe attı. Masa üzer nde
kalan “Ve sıradak ” yazılı kaleme bakan genç ‘Sen b raz daha bekle”
d yerek oyunu b t rd …

Gazetec l ğ ne değer verd ğ m Serdar Ak nan Akşam’dakı köşes nde


cemaate “mektup” kaleme almıştı:

“Soner Yalçın ve arkadaşları tutuklandı. Tutuklanmaları ç n


sunulacak kanıtı merak ed yordum. Dehşet saçıcı b r yol bulmakta
nasıl mah r olacaklarını gösterd ler. Bu ülkede e-posta adres olan
m lyonlarca nsan artık susmalı… Şu anda heps potans yel b rer
Ergenekon üyes d r. Şüphen z olmasın. Mar fet böyle b r e-postayla
k rlet lmek değ ld r. Mar fet, bunu araştıran b r n n, b nlerce spam
arasında (hem de 72 saat ç nde) önce o e-postayı ve ardından da
ek nde bu k rl belgey bulmasıdır… Bu b le başlı başına tüm sürec
lga eder ama artık detay elbette… Z ra şaşırtıcı değ l. Bu ülkede del l
üretmek artık sıradan b r olay.

Soner Yalçın ne yaptı? Gazetec l k… Tutuklanma gerekçes ne?


Terör örgütü üyes olmak… Sorulan soru ne? ‘Neden sana “yapma”
den len haber yaptın?’ Kanıt ne? Sanal ortamda, b lg sayarına
yollanan ve kontrolü mkânsız b nlerce çöp (spam) arasından
cımbızlanan b r e-postadan çıkan b r k rl doküman…”

Ruşen Çakır’ı Vatan‘da okuyunca onun adına y ne üzüldüm; neden


hep kend n n ne olduğunu ve ben mle farklı s yasal görüşte olduğunu
bel rtme ht yacı duyuyor; haklı b le olsa, k ş kend “doğrularım”
başkasının “yanlışı” üzer nden göstermeye n ye ht yaç duyar k ? Ne
gerek var?

Örneğ n Odatv ve Yalçın hakkındak görüşler m baskınla oluşmuş,


d ğer b r dey şle ‘korkup da yazılmış’ değ l.

Her şey b r yana Yalçın’la ve Odatv’de yazıp ç zenler n çoğuyla


demokras ye bakış konusunda çok farklı düşünüyoruz. Daha açık
söylemek gerek rse Yalçın’ın ve onunla b rl kte hareket edenler n
demokras ye fazla önem verd kler n sanmıyorum. Fakat kend ler n
b rer “demokras kahramanı” olarak görmüyorum d ye Yalçın ve
arkadaşlarının hak ve özgürlükler n n hlal ed lmes ne sess z kalmam
da asla söz konusu olamaz.

Yandaş medya, b rkaç aydır Ruşen Çakır’ın Hanef Ava’n n yazdığı


Hal çte Yaşayan S monlar adlı k tabın yazımına yardım ett ğ veya
yazdığı g b absürd yorumlar yapmıştı. Ruşen Çakır bu tür gereks z
d yaloglara hep g rd . Sev yes z cah llerle, zorba üstünlüğün
kuklalarıyla tartışarak onlara ucuz şöhret n kapısını açtı. Ş md de
y ne benzer thamlara yanıt vermek ç n b z mle / ben mle “ayrı”
olduğunun altını ç z yordu. Yazık. İnsan kend değer n n farkında
olmuyor. Sıradanlığa mahkûm oluyor.
Sözcü gazetes sözümü manşet yapmıştı: “Ya kalem n kıracaksın,
ya gazetec l k yapacaksın.”

Aklıma b r k tap geld …

Sandor Mara , B r Burjuvanın İt rafları romanında, “ y gazetec her


zaman agres ft r, b r şey onayladığı, uygun bulduğu, rıza gösterd ğ
zaman b le; olup b tenler ‘evet’ ve ‘am n’ d ye onaylayıp duran b r
(yandaş) gazetec se sıkıa ve pek az nandırıcıdır” d ye yazar. Ona
göre, “gazetec l k ‘uyuşturucu bağımlılığı’ g b d r; nsan bu yüzden
mahvolab l r; ama o vakte kadar muhteşem b r mutluluk h ss ver r
nsana.”

Gazeteler okurken gard yan geld . Avukat görüşmem vardı. Üç gün


sonra lk kez koğuş dışına çıkacağım. Cezaev nden çıkar g b mutlu
oldum. Dışarıyla temasın duygusu har ka; nsanın ışığını artırıyor.

Gard yan koğuştan çıkarken üzer n z arıyor; lk başta şaşırdım; ama


zamanla alışacağım herhalde.

Avukat görüşme odasına g rd ğ mde karşımda, Avukat Celal Ülgen’le


b rl kte çalışan Avukat Hüsey n Ersöz’ü buldum. Medyanın
desteğ nden mutluydu. B rçok Ergenekon-Balyoz davası sanığının
avukatıydı; lk kez bu kadar olumlu tepk yle karşılaştığı ç n
sev nçl yd . “Tuncay Özkan’a neler neler yazdılar, söyled ler
b l yorsunuz,” ded . Haklı. Odatv operasyonu, bakalım gerçekler n
ortaya çıkmasında b r kırılma yaratacak mı?

Hüsey n Ersöz, Emekl Orgeneral Çet n Doğan’ın da avukatıydı.


Çet n Paşa Balyoz davası neden yle b z m gözaltına alındığımız gün
tutuklanıp S l vr Cezaev ’ne konmuştu. Darbe planlamakla tham
ed l yordu. 1 numaralı sanıktı.

Çet n Paşa’yla tanışmamıştım. Türk ye’n n bu davayla tanıdığı Çet n


Paşa hakkında basında h ç b yograf çalışması yapılmamıştı. Türk ye
medyası günlerd r b r paşayı konuşuyor, tartışıyor ama k mse
portres n yazmıyordu. Hürr yet’te yazdım. Hüsey n Ersöz’le o yazıyı
konuştuk…
Çet n Doğan’ın savunmasının nasıl t t z hazırlandığını anlattı.
“Man festo” adını verm şt savunmasına.

Görüşmem z b tt kten sonra koğuşa dönerken, gard yanlar b r


poşet m olduğunu söyled ; avukatlar bazı ht yaçlan get reb l yordu;
öyle sandım. Poşete baktım, üç kazak vardı, k Barışlar’a, b r bana
ve ayrıca ç nde de b r mektup.

Sn. Soner Yalçın,

S ze bu satırları müşterek yazdığım ç n bağışlayın. Çet n’ n tesl m


olduğu gün, s z de götürdüler. İnanın ç m, Çet n kadar s zler ç n de
dağlandı. Ülke çok zor günlerden geç yor, kurban olarak b zler
seçt ler. Bu karanlıklar, s zler g b aydınlık nsanların ışığında yok
olacak.

B z asker eşler , Hasdal’a, S l vr ’ye yolladığımız eşler m z n


arkasında olduğumuz kadar, sîzler n de arkasındayız. Her platformda
s zlere yapılan haksızlıkları, hukuksuzluklan d le get r p lanetl yoruz.

B zden sted ğ n z her şey yapmaya hazırız. Lütfen sabırlı olun,


yakın gelecekte güzel günler b zler n olacak. En öneml s sağlığınıza
d kkat ed n.

Sonsuz sevg ler mle,

N lgül Doğan.

B r mektup z h n yorgunluğumu alıp götürdü. Hayatımın en güzel


hed yelerden b r n S l vr Cezaev ’nde aldım ben.

İnsanlık bayrağını yere düşürmeye h ç n yet m yok; yüce gönüllü


anneler m z, ablalarımız, kardeşler m z var çünkü…

Balyoz davasının “1 Numara”sı Çet n Doğan Paşa ve 55’ general


367 sanıklı asker n neden yargılandığını anlamamak ç n h ç tar h
b lmemek gerek r. Kökü der nded r bunun; okuyun ve benzerl ğe
şaşırın:
Büyük emperyal güçler arasındak yen sömürge pazarlarını kapma
mücadeles , B r nc Paylaşım Savaşı‘na/B r nc Dünya Savaşı‘na
neden oldu.

Osmanlı bu savaştan yen k çıktı. Gal pler n arasında en güçlü olan


İng l zlerd . Ing l zler, Mezopotamya, Sur ye ve Arab stan’ı

Osmanlı‘dan koparıp almak st yordu. Kurmayı planladıkları kukla


devletler arasında Ermen stan ve Kürd stan da vardı. Osmanlı dar
yapısını, m ll yet esasına göre parçalayıp, federat f hale get rmey
planladılar.

S yas emeller n n yanında İng l zler n, kt sad amaçları da vardı.


B r nc Dünya Savaşı başında Osmanlı‘nın tek yanlı olarak kaldırdığı
kap tülasyonları yen den uygulamak st yorlardı. Osmanlı mâl yes n
tümüyle Düyun-u Umum ye’n n denet m ne vermek amacındaydılar.
İng l zler b l yordu k , Osmanlı s yas yaşamında İtt hatçılarla b rl kte
ordunun da büyük etk s vardı. Ordunun s yasal düşünces bell yd ;
m ll c yd .

O halde tüm bunları yapab lmeler ç n ordudak ulusçu/ m ll yetç


komutanların tasf yes gerek yordu.

Önce b r kurnazlık yaptılar:

B r süre İtt hat ve Terakk Hükümet ’yle çalıştılar. Ağır şartları onlara
kabul ett r p, nüfuzlarını kırıp, b r daha kt dar olma olanağını ortadan
kaldırmak ç n! Tam başarılı olamadılar. İç nde İtt hatçıların
bulunduğu İzzet Paşa Hükümet ’ne ağır şartlan kabul ett remed ler,
ancak bazı tav zler koparab ld ler.

Bunlardan en öneml s Mondros Ateşkes Antlaşması‘ydı. İng l zler,


savaşta Ham d ye zırhlısıyla olağanüstü başanlar kazanan Rauf
(Orbay) Bey’ n mzaya gelmes n özell kle sted ler. Başarılı
komutanları halkın gözünden düşürmek st yorlardı. Sonra
tutuklayacaklar, sürgüne göndereceklerd . Heps n adım adım
yapacaklardı…
İng l zler, İtt hatçılan kolay kolay kullanamayacaklarını anlayınca,
sertleşme pol t kası güttü. Bunda İtt hatçılara k n duyan Sultan
Vah dedd n’ n de etk s vardı.

Sultan Vah dedd n, İng l zler n tert pled ğ ger c 31 Mart (1909)
olayının hazırlayıcılarından Derv ş Vahdet ’n n kurduğu İtt hat-ı
Muhammed Cem yet ’n n üyes yd . (Savcı Öz’ün kulakları çınlasın!)

B r dönem perde arkasındak l şk artık açıkça ortadaydı.


Vah dedd n, İng l zler n desteğ yle kt darını güçlend receğ n ve
düşman gördüğü ulusalcılardan tamamen kurtulacağını
düşünüyordu. Bu nedenle İng l zler de arkasına alarak İtt hatçı
hükümet yıkıp, Tevf k Paşa Hükümet ’n kurdurdu. Ş md sıra
İtt hatçıların cezaevler ne tıkılmasındaydı.

İng l z ve Saray tt fakının el nde öneml b r gerekçe vardı: Savaş


dönem ndek Ermen ve Rum tehc rler . Tehc r kararının altında
mzası olan olmayan tüm s v l-asker İtt hatçılar cezalandırılmalıydı.
2.500 k ş l k b r tutuklama l stes hazırlandı.

Ama önce… Mecl s feshed ld . Basına sansür get r ld . Harp D vanı


kuruldu. Ve ardından gözaltılar, tutuklamalar başladı. Bunlar kısa
sürede “cadı avına” dönüştü.

Yen den kurulan l beral-d nc tt fak part s Hürr yet ve İt laf, daha çok
k ş y tutuklamadığı ç n hükümet uyuşuklukla tham eden b r b ld r
yayınladı.

Bu part n n yayın organlan Peyam, Sabah ve Alemdar gazeteler ,


daha çok İtt hatçı subayın tutuklanması ç n var gücüyle çalıştılar.
Sürekl hedef gösterd ler; İtt hat ve Terakk ’n n hemen kapatılmasını,
part n n ler gelenler n n hemen tutuklanmasını st yorlardı.

Tehc re z n veren D yarbakır Val s Dr. Reş d’ n cezaev nden kaçması


bu çevreler daha da saldırganlaştırdı. Yaptıkları m t ngle bu kaçışı
protesto ett ler.
Sonunda bu kaçışla lg l nanılmaz b r dd a ortaya attılar: İtt hatçılar
darbe yapacak!

Vah dedd n’ n has paşası Ömer Yaver Paşa, İstanbul’dak İng l z


Yarbay Murphy’ye g derek, darbe olacağını, kes nl kle İstanbul’dan
ayrılmamalarını r ca ett . Murphy, Osmanlı paşasını gülerek d nled .

Zavallı Yaver Paşa b lm yordu k , bu dd anın ortaya atılmasını


sağlayanlar İng l zlerd .

Darbe dd aları üzer ne yen b r tutuklama dalgası başladı; 30 k ş


daha sorgusuz suals z cezaev ne kondu. M ll Kongre’n n başkanı Dr.
Esat (Işık) g b saygın ulusalcılar gece yarıları p jamaları, terl kler yle
evler nden alındılar.

İtt hat ve Terakk ’n n tüm mallarına el konuldu.

Sonra sıra subaylara geld . İng l zler savaş tutsaklarına ez yet ett kler
dd asıyla 23 subayın hemen tutuklanmasını sted .

Ordunun önde gelen s mler tutuklanınca, İng l zler bu kez bazı


kurumların da “darbey planladıklanm” gündeme get rd .

Bunların başında Enver Paşa’nın kurdurduğu st hbarat örgütü


Müsellah Müdafaa- M ll ye vardı. Savaş dönem nde İng l zlere
zorluklar yaşatan Osmanlı st hbarat örgütü küçültülüp
etk s zleşt r lerek Harb ye Nezaret ’ne bağlandı.

Osmanlı‘nın den z kuvvetler n güçlend rmek ç n kurulan Donanma


Cem yetler , Bahr ye Nezaret ’ne bağlandı.

Jandarma, ordudan koparılarak Dah l ye Nezaret çatısı altına


sokuldu.

İler de tehl kel olacağı düşünülen genç mektepl subayların rütbeler


nd r ld . Amaç, st faya zorlamaktı.

İtt hatçılar dönem nde emekl ed len alaylı subaylar tekrar orduya
alındı. Etk n görevlere get r ld ler. Emekl alaylı askerler n kurduğu
N gehban Cem yet , basına verd ğ demeçlerde mektepl subaylara
ağır hakaretler ett . Hukuk-u Beşer gazetes mektepl subaylar ç n
“haydut başlan” başlığını atacak kadar ler g tt .

İng l zler, Tetk k- Hesabat ve Seyy at Kom syonu kurdurarak, Harb ye


Nezaret ’n n kozm k odalanna g r p tüm belgeler n d d k d d k
ett rd ler.

Amaçlan bell yd ; orduyu küçültmek, halk üzer ndek etk nl ğ n


kırmak.

Orduyu sadece ç güvenl k örgütü olarak pol s, jandarma ve muhafız


kıtaları sev yes ne get rmek st yorlardı.

Bu arada İng l zler le Fransızlar arasında jandarmanın yönet m


k m n kontrolünde olacak tartışması çıktı.

İnanması güç ama Saray’ın bırakın bunlara karşı çıkmasını,


Vah dedd n ve Damat Fer d Paşa İk l s , ordu komutasını İng l z
subaylarına verme taleb nde b le bulundu. İng l zler reddett .

Dönem n part s Hürr yet ve İt laf’tı.

Ülken n dört köşes nde şubeler açan bu l beral-d nc tt fak part s ,


artık hükümet olmak st yordu. Ve n hayet, 4 Mart 1919’da Damat
Fer d Paşa başkanlığında hükümet kurdular.

Bu hükümete, İng l z ajanı Hüsey n H lm ’n n gazetec dostlarıyla


kurduğu Sosyal st Fırka da destek verd ! (Taraf’tak “solcuların”
kulakları çınlasın!)

Damat Fer d Paşa Hükümet ’n n lk craatı, ulusalcıları yargılayan


D van-ı Harp mensuplarına yüksek maaş ödemek oldu.

Bu arada D van-ı Harp’ n üyeler sürekl değ şt . Damat Fer d Paşa,


Takv m- Vekay gazetes ne “güven l r b r başsavcı bulmakta
zorlandıklarım” açıkladı. Yen hükümetle b rl kte yandaş medyadak
“tutuklayın”, “kapatın”, “neden cezalandırmıyorsunuz?” yayınlarında
artış oldu. Alemdar g b yandaş gazeteler, “Sehpalar b le bu
adamlara layık değ ld r, kafalarının koparılması gerek r,” d ye yazdı.

L beral gazetec ler, Alemdar‘da Ref Cevat (Ulunay), Peyam‘da Al


Kemal “daha z yade ş ddet” d ye makaleler kaleme aldı. “Bu adamlar
ç n ölümden daha haf f ceza aklımıza gelm yor” d ye yazdılar.

Kamuoyu oluşturulduktan sonra stekler yer ne get r ld .

Ermen tehc r nde kusurlu bulunan Yozgat Mutasarnf Vek l Kemal


Bey dam ed ld . Fakat umulmadık b r olay gerçekleşt ; yandaş
medyanın “can ” olarak gösterd ğ Kemal Bey’ n cenazes ne on b nler
katıldı. Hükümet cenazeye g denler hakkında soruşturma açtı;
çler nde toplumun çeş tl katmanlarından doktor, tıp öğrenc s , subay,
mam, tekke şeyh n n de olduğu bazı k ş ler tutuklandı. Üsküdar
mevk kumandanı cenaze tören n dağıtmadığı ç n görev nden
azled ld .

İng l zler gündem hep sıcak tuttu. Tehc r ve darbe dd aları


gündemden düşünce hemen yen s bulundu, “esk defterler” açıldı.
Örneğ n, nt har eden vel aht Yusuf İzzedd n Efend ’y Enver Paşa’n n
öldürttüğü dd a ed ld ! Adl ye Nazırı Sıtkı Bey hemen soruşturma
açtırdı.

Bu olay sıcaklığını kaybed nce hemen yen b r gündem yaratıldı.


Sultan II. Abdülham d tahttan nd r ld ğ nde, ç nde 1 m lyon l ralık
mücevher bulunan çanta kaybolmuştu. Çantanın peş ne düşüldü.
Ayrıca Yıldız Sarayı‘nı k mler n yağma ett ğ konusunda
spekülasyonlar yapılmaya başlandı. Subayların hırsız olduğu
yazılıyordu.

Part ler, gazeteler bu sun gündemlerle oyalanırken, İng l zler


emeller n tek tek gerçekleşt rd . Kap tülasyonları yen den
uygulamaya koydular. Osmanlı mâl yes n tümüyle Düyun-u
Umum ye’n n denet m ne verd ler.

İtt hatçıların yerl sermaye oluşturmak ç n kurdurduğu m ll ş rketler n


bazıları tasf ye ed ld , bazılarının müdürlükler ne l beral s mler
get r ld .

Levant L m ted g b ş rketler kurdular; V ckers, Metropol tan Carr age,


Br t sh Trade Corparat on g b ş rketler yle Osmanlı pazarına daldılar.

Türk bankalarına İng l z denetç gönderd ler. Denetleme ş b t nceye


kadar bankalan kapattılar. Türk M ll Bankası‘nı ele geç rd ler.
Kend ler yen bankalar kurdular.

Hır st yanlara a t “emval- metruke” sayılarak şahlan mallar g b b rçok


konu gündeme get r ld .

D ğer yanda…

Osmanlı münevverler olan b ten seyred yorlardı; şaşkınlardı.


Kurtuluş “reçeteler ” arıyorlardı. Çoğu bağımsızlığın Batı el yle
gerçekleşeceğ ne nanıyordu!

K m ABD’n n sömürgec olmadığına nanıp, YV lson Prens pler


Cem yet ’n kurdu.

K m kurtuluşu İng l zler n Osmanlı yönet m ne el koymasında görüp


İng l z Muh pler Cem yet ’ne g rd .

Halkına güvenen münevver sayısı parmakla sayılacak kadar azdı…

Tüm bunlar olurken İng l zler, Fransızlar, İtalyanlar ve Yunanlılar


Osmanlı topraklarını şgal ett ler. Takt k hep aynıydı. İng l z basını,
İzm r ve çevres n n, uyduları Yunan stan tarafından lhak ed lmes ç n
yoğun b r “Barbar Türk” kampanyasına başladı. Bu yayınlara göre
Türkler, Rumları yok etmek ç n g zl planlar yapıyordu!

Ve hep ekl yorlardı: “Zaten bu barbar Türkler Ermen ler de


katlett ler!” Bu gerekçe, Batı basınının en etk l propaganda s lahıydı.

Sonra Yunanlılar İzm r’e çıktı.

Batı basını y ne Türkler suçladı: “Türkler natçı b r d renme gösterd !”


Pek , İzm r’ n şgal konusunda yandaş medya ne yazdı: “İng l zler
st yoruz.”

Bu başlığı Alemdar gazetes başyazarı Ref Cevat attı. Osmanlı‘yı


her türlü beladan kurtaran İng l zler n, İzm r’ de bu şgalden
kurtaracağına nanıyordu!

Teâlî- İslam Cem yet se, şgal n hemen sonrasına rastlayan


ramazan ayında, bazı memurların oruç yed ğ ne, k m kadınların
tesettüre uymadığına d kkat çek p zabıtaların daha uyanık olmasını
sted .

Saray le hükümet, Par s Konferansı‘na hang bakanların g d p


g tmeyeceğ tartışmasını yapıyordu.

Bu arada b r “anket” yayınlandı ve Müslüman halkın yüzde 60’mın


İng l z yönet m n sted ğ ortaya çıktı!

Memnun olmayanlar da vardı: Mustafa Kemal ve b r avuç arkadaşı.


Samsun’a çıktılar. Onu kısa b r süre sonra Mehmet Âk f g b
yurtseverler tak p ett .

Düşünüyorum da, Mehmet Âk f hayatta olsaydı ve Türk ye’n n


yaşadığı son yıllardak olayları görse ne söylerd acaba? “H ç ders
alınsa tar h tekerrür eder m ?”

Hed yeler m z o gün k nc kez avukat görüşmes ne çıktığım Feza’ya


da anlattım; gözler doldu. Ama bu g b durumlarda hemen
toparlanıyoruz.

Feza ve d ğer avukatlarımız t raz d lekçes hazırlamaya


başlamışlardı. Hâlâ cezaev nden bu d lekçeyle çıkacağımıza
nanıyordu. Ya da moral vermek ç n böyle konuşuyordu.

Ben rahatım. Hukuk değ l s yas nedenlerle cezaev ne atıldığımı


b l yorum. Var olan ortaçağ hukuku çünkü: “B r şüphel ya da sanık
ne le suçlandığını asla b lmemel ! Sanığa dd aname
göster lmemel !” Bu sözler Eng z syon Mahkemes Yargıcı N cholas
Eymen ch tarafından 1376 yılında kaleme alındı. Daha sonra da
Franc sco Pena tarafından gel şt r lerek Eng z syon mahkemeler n n
temel başvuru kaynağı olan, Eng z syon Yargıcının Elk tab nda
yazıldı.

Bu gerçeğ n tartışılmayacak kadar ortada olduğunu, kend m z


savunmak ç n b l rk ş ye gönderd ğ m z b lg sayar kopyamıza b le
savcılık el koyduğunda daha y anlayacaktık. Had sorun bakalım.
Kend n nasıl savunacaksın? Suçunu b le b lm yorsun…

Feza hukukçu; y ne de b r yol bulacağına nanıyor! Umarım hayal


kırıklığına uğramaz. Sohbet sonuçta cezaev yaşamına y gel yordu.
Cezaev nde öneml olan tek gerçek, hasta olmamak, sağlığı
korumak. S l vr çok soğuk çünkü.

Feza kayak yaptığı ç n soğuk kl m fan lası g b kıyafetler get rd ğ n


söyled . Yavaş yavaş yerleş yoruz artık yen mekânımıza.

Kaç gün geçt ; oğlumun ses n duyamadım. Yazdığım g b dışarıya


telefon hakkı haftada b r kez 10 dak ka. K mler arayacaksanız (en
fazla üç k ş ) telefonları, faturası, k ml k ve kâmetgâh b lg ler n n
cezaev yönet m ne ver lmes gerek yordu. Daha yen belgeler get r p
tesl m ett Feza. Sadece oğlumun telefonunu yazdım; pazartes
günler 10 dak ka sadece onunla konuşacağım.

Oğlumuzun konusu geç nce k m z n de gücü azalıyor, böyle anlarda


gözler m z b rb r m zden kaçırıyoruz.

D ğer tutukluların avukatlanndan bazıları m n k odaya gel p “geçm ş


olsun” d lekler n let yor. “Her türlü yardıma hazırız” d ye kartv z tler n
ver yor k m . S l vr ’de başka b r hayat var. Zorluk nsanları b rb r ne
dost etm ş; herkes b rb r ne yardım etmek ç n çabalıyor.

Feza’yla görüşmey uzatmak stem yorum. Görüşme saat 17.00’de


b t yordu. İk Barış‘la da görüşsün; koğuştan çıkıp dışarıda b r yle
sohbet etmek onlara da y gelecek.

Feza’yla vedalaşıyorum.
Gard yanlar avukat görüşmes nden sonra da üstünüzü arıyordu,
kural bu. Sıkı güvenl kl b r cezaev nde kalıyoruz; “terör st” olmak
kolay değ l. Feza’nın kıyafetler get rd ğ çantayı mzalayıp aldım.
Koğuş yoluna düştüm gard yanlar eşl ğ nde…

Dönüş yolunda b rden köşede bekleyen b r d kkat m çekt . Üzer nde


eşofman vardı; hemen aklıma, “eşofmanla koğuştan çıkmak yasak”
kuralı geld ! Demek ona z n vardı!

Eşofmanlı adama yaklaştık; b r yerden tanıyorum ama…

Yaklaştık y ce ve tanıdım.

El n uzattı. “Avukatınızla görüşüyordunuz, rahatsız etmek


stemed m; tebr k etmek ç n s z bekled m.”

Tokalaştık. Karşılıklı “geçm ş olsun,” ded k. Ne kadar k bardı, d kkat


çek c şek lde. Ayrıldık, o yanındak gard yanlarla, ben yanımdak
gard yanla koğuşlarımızın yolunu tuttuk.

“N ye tebr k ett ?” d ye düşündüm kor dor boyu. Odatv’dek yansız


haberc l ğ m z yüzünden herhalde, b lemed m. Ya da Hürr yet
yazılarım mı? K taplanm mı? Ne?

Kend s yle lg l h ç haber yaptığımızı anımsamıyorum. Aslında ona


karşı b z m de önyargımız vardı. Ama o ben tebr k ett . N ye? Ne
yapmıştım k ?

S z merakta bırakmayayım; k m m yd o tutuklu: Emekl Yüzbaşı


Muzaffer Tek n. Ergenekon davasının “en tehl kel ” tutuklusu!..1

61 yaşındaydı.

1950 Çankırı doğumlu. A les sek z göbekten asker.

1972 Kara Harp Okulu mezunu, komandoydu. Kıbrıs Barış


Harekâtı‘na katıldı. Kıbrıs’ta “Sa nt H lar on Kales ” adıyla b l nen
tepeye bugün “Zafer Tepe” denmes n n sebeb , onun tepey b r takım
askerle ele geç r p Yunan kuşatmasını yarmasıydı. Adı tepeye ver ld .
Üstün Cesaret ve Feragat Madalyası aldı.

1975’te evlend . B r kızı var.

1982’de Tuzla P yade Okulu’nda görevl yken, bazı teğmenler okul


yakınındak restoranda dövüldü. Bu olaydan b rkaç gün sonra
teğmenler lokantaya g derek arkadaşlarını dövenler darp ett ,
lokantayı dağıttı. O gece nöbetç am r Yüzbaşı Muzaffer

Tek n’d . Yüksek Asker Şûra’nın oyçokluğuyla re’sen emekl ed ld .

Emekl l ğ nde İstanbul’da ağabey yle b rl kte b r müddet kalor fer


yakıtı ş nde çalıştı. Daha sonra t caret bıraktı, ama bürosunu
kullanmayı sürdürdü.

Küçük bürosu tüm meslektaşlarının uğrak yer yd . Of s duvarlarında


meslek fotoğrafları, Atatürk res mler , Türk ve Kıbrıs bayrağı ve çeş tl
ş rler vardı. Ve: Madalyası asılıydı.

Atatürkçüydü. H çb r derneğe üye değ ld . Ancak İstanbul’dak , Kıbrıs


Şeh tler n Anma Günü, Gaz ler Günü, Kaymakam Kemal Bey’ Anma
Toplantısı, Şemd nl İdd anames n Tel n Etk nl ğ , Hocalı Soykırımını
Anma M t ng g b etk nl klere katıldı.

Muzaffer Tek n’ n hayatı Danıştay Su kastı‘yla değ şt .

Türk ye tar h n n öneml su kastlarından Danıştay saldırısının


ayrıntısına g rmeden; Muzaffer Tek n’ n “rolünü” anlamak ç n kat l
Alparslan Arslan’ı da tanımak şart…

Alparslan Arslan, B ngöl, Kığı lçes , Nacaklı köyü nüfusuna


kayıtlıydı. İdr s-Porsor ç ft n n çocuğu olarak 1977’de doğdu.
Marmara Ün vers tes Hukuk Fakültes ’nden 1998’de mezun oldu.
Avukattı.

Öğrenc l k yıllarında cemaat n Işık Evler ’nde kaldı. D ndardı.


Asosyald . Odasına kapanır hep okurdu.
M ll yetç -İslamcı Büyük B rl k Part s ’n n gençl k örgütü, N zam-ı
Alem’e yakındı. Ün vers tede bazı eylemlere katıldı. Kavgalarda ön
saftaydı. O b r “Re s” adayıydı.

Avukatlık yaparken, İETT’den emekl ve çevres n n “Şeyh” ded ğ


Nurcu Sal h Kunter’ n Gültepe’dek ev ne g d p gelmeye başladı.
Kunter’e “zaman kutbu” d yorlardı. Şeyh Kunter’e onu götüren okul
arkadaşı Avukat Süleyman Esen’d . Süleyman Esen, Şeyh Kunter’ n
sağ koluydu. Okul arkadaşı Teoman Ekş oğlu’nun duruşmadak
fades ne göre Alparslan Arslan Şeyh Kunter’ n ev ne g d p gelmeye
başladıktan sonra, beş vak t namaza başladı.

Alparslan Arslan pol t kt . S yasal İslamcıydı. Çeş tl göster lere


katıldı. 3 Aralık 2005’te İstanbul Göztepe Parkı‘na cam yapılmasına
karşı çıkan Kadıköy’ün CHP’l beled yes n protesto eden göster ye
katıldı. 16 N san 2006’da D yarbakır’da H zbullah’a yakın Mustazaflar
Demeğ ’n n düzenled ğ “Kutlu Doğum Haftası” m t ng ne katıldı.

Ve… S yasal eylem kısa zamanla bombalı ş ddete yöneld . Hedef


Cumhur yet gazetes yd …

Şeyh Sal h Kunter, b r gün sık yaptığı ev sohbet nde, yayınladığı


“türbanlı domuz” kar katürü neden yle Cumhur yet gazetes n kâf r
gazete lan ett .

Mür t Alparslan Arslan’ın mahkemedek fades ne göre, etrafında


topladığı “kopuk adamlarla” gazetey 5 Mayıs 2006’da bombaladı.
Bomba, p m çek lmed ğ ç n patlamadı. Beş gün sonra 10 Mayıs’ta
y ne bomba attılar. Bu da patlamadı.

Ertes gün, yan 11 Mayıs’ta “S z n manınız zayıf o yüzden bombalar


patlamadı” d ye “kopuk adamlarına” kızıp bombayı kend s attı. Ve
bomba patladı. Ayrıca o gün Cumhur yet gazetes n n dem r
parmaklıklarına ç nde Arapça yazılı başörtüsü astı.

Cumhur yet gazetes ndek br kar katür nasıl gazeten n


bombalanmasına neden olduysa, b r başka gazetede yer alan b r
manşet de büyük b r su kasta neden olacaktı…
D nc Vak t gazetes n n 13 Şubat 2006 tar hl “İşte O Üyeler”
manşet yle verd ğ ve tüm Danıştay 2. Da res üyeler n n
fotoğraflarının yer aldığı haber, kıvılcımın çakılmasına neden oldu.
Danıştay üyeler n n hedef göster lmes n n neden , türbanla okul
bahçes ne b le g r lemeyeceğ kararıydı. Karar y ne türbandı yan .

Tar h: 17 Mayıs 2006.

Ankara…

Alparslan Arslan çantasında GNF 823 ser numaralı, 9 m l metrel k


Glock 19 Austr a marka s lahla, avukat k ml ğ n göster p Danıştay’a
g rd . G r şte kapı dedektörü s nyal verd , ama avukat k ml ğ
aranmasına gerek duyulmadan geçmes n sağladı.

Doğruca 2. Da re’n n olduğu beş nc kata çıktı. Yer çok y b l yordu,


çünkü b r gün önce s lahsız olarak Danıştay’a g r p keş f yapmıştı.

“2. Da re Başkanı” yazan kapıyı açmak sted . Kapı k l tl yd . Çay


götüren görevl k m aradığını sordu. Dosya tak p ett ğ n söyled .
Çaycıdan heyet n toplantı hal nde olduğunu öğrend . Çaycının
ardından toplantı yapılan odaya g rd . Heyete kısa b r süre baktı.
S lahını çıkardı. Beş el ateş ett . Ve şaşırtıcı b r şek lde beş sabet
kaydett . Üye Mustafa Yücel Özb lg n şeh t oldu. D ğer üyeler ve
başkan yaralandı.

Alparslan Arslan hızla odadan dışarı çıktı. Sekreter korkutmak ç n


b r el de havaya ateş ett . Sonra dışarı çıktı. Dış kapı önünde pol s
görünce b r el daha havaya ateş ett . Ama yakalanmaktan
kurtulamadı.

Bu c nayet Türk ye’y ayağa kaldırdı.

Alparslan Arslan yalnız mıydı? Arkasında örgüt var mıydı? Bu


soruların yanıtları ç n b r hafta önceye dönmem z gerek yordu…

Alparslan Arslan fadeler nde ve duruşmalarda l der olarak hep b r


k ş den bahsett : Avukat Süleyman Esen! Han Şeyh Kunter’e
kend s n götüren sınıf arkadaşı.

1977 Esk şeh r doğumluydu.

O da bekârdı.

Şeyh Sal h Kunter’e en yakın k k ş den b r yd . D ğer k ş ; Şeyh


Kunter’ n vel ahh Sal h Yaşar d . İsma lağa Cemaat ’nden gelm şt .
Ona sonra döneceğ z, ş md Süleyman Esen’le devam edel m.

Alparslan Arslan ve Süleyman Esen, Şeyh Kunter’ n tüm özel


şler yle lg len yor, alışver ş n b le yapıyorlardı. Sadece Alparslan
Arslan değ l, babası İdr s Arslan da zaman zaman Gültepe’dek
dergâha gel p g d yordu.

Alparslan Arslan’m fadeler ne göre, Cumhur yet gazetes ne atılan üç


bombayı kend s ne veren k ş Süleyman Esen’d .

Süleyman Esen bu dd ayı hep reddett . Bu konuya da ayrıntısıyla


döneceğ z çünkü önce b r ler n tanımamız gerek yor. Cumhur yet
gazetes ne bomba atarken Alparslan Arslan’ın “kopuk ek b ” vardı;
k md bunlar ve nasıl b r araya gelm şlerd ? Bu s mler b l nmeden
sadece Danıştay Su kastı değ l “Ergenekon”u da anlayamazsınız.
İşte “örgütün” d ğer elemanlan.

Adı: Osman Yıldırım.

Ergenekon davasının en öneml sanığı, tanığı. Karışık gelm ş olab l r;


b r k ş aynı davada nasıl hem sanık hem de tanık olab l yor! İşte bu
nedenle bu adı y tanımak gerek yor…

1969 Kars-Kağızman, Çayarası köyü nüfusuna kayıtlıydı. Evl , üç


çocuk sah b yd . Sultanbeyl ’de b r kumarhaneye/kahveye ortak
olduğunu söylüyordu. Sabıka dosyası kabarıktı.

1) Eyüp 1. Ağır Ceza Mahkemes ’n n 1995/78 sayılı kararı: Kasten


adam öldürmeye teşebbüs ve ruhsatsız s lah taşımak suçundan 9 yıl
4 ay 15 gün hap s cezası.
2) Akh sar Ağır Ceza Mahkemes ’n n 1989/32 sayılı kararı: Ablasını
öldürmek suçundan 20 yıl hap s cezası.

3) Kırklarel Asl ye Ceza Mahkemes ’n n 1998/225 sayılı kararı:


Nüfus kâğıdında sahtec l kten mahkûm yet.

4) Erzurum 1. Asl ye Ceza Mahkemes ’n n 1998/391 sayılı kararı:


Ablasının kızı öz yeğen Z.G.‘y fuhuşa sürüklemekten ve fuhuşa
aracılık etmekten 2 yıl 6 ay hap s cezası. (18 yaşındak yeğen n
Erzurum’da üç ayrı erkeğe 200 l ra karşılığı satmıştı.)

Kend beyanına göre 1989’da yakalandı.

Man sa Cezaev ’nde b r yıl, Kars Cezaev ’nde k yıl yattı.

1993’te tahl ye oldu. B r yıl sonra y ne cezaev ne g rd .

Bayrampaşa Cezaev ’nde 1 yıl yattı.

1998’te y ne ceza alıp hapse kondu.

Kars Cezaev ’nde b r yıl, Yozgat Cezaev ’nde 2 yıl 6 ay, Muş
Cezav ’nde 2 yıl 6 ay yattı. 2000 yılında tahl ye oldu.

Man sa ve Gaz antep’te askerl k yaptı. GATA’dan ps koloj k bozukluk


raporu vardı.

Cumhur yet’e el bombası ve Danıştay saldırışım gerçekleşt ren d ğer


sanıklar k mlerd ?

Adı: Erhan T muroğlu.

1979 Kars-D gor nüfusuna kayıtlı. İstanbul’da oturuyordu. Bekârdı.


Pazarcılık yapıyordu. Hemşehr s Osman Yıldırım’ın kahves ne sık
g d p gel yordu.

Adı: İsma l Sağır.


Kahramanmaraş-Afş n, Armutalan Köyü nüfusuna kayıtlıydı. İnşaat
şç s yd . Bekârdı.

Adı: Tek n İrş .

Kars-D gor, Köşeler köyü nüfusuna kayıtlıydı. B r süre özel


ş rketlerde güvenl k görevl s olarak çalıştı. Bu üç sm , Alparslan
Arslan’la tanıştıran Osman Yıldırım’dı.

Osman Yıldırım, üçüne de gazeteye bomba atma karşılığı 1015


m lyar l ra para alacaklarını söylem şt .

Alparslan Arslan se, Osman Yıldınm’la b r müvekk l aracılığıyla


2000’l yılların başında tanıştı.

Üye Hâk m Haşan Hüsey n Özese: Osman Yıldırım’ı lk

olarak ne zaman tanıdınız, hang yıl tanıdınız?

Sanık Alparslan Arslan: 2002 olmalı, 2001 de olab l r, 2002’de


olab l r.

Hâk m Özese: Tam olarak söyleyeb l r m s n?

Sanık Arslan: 2001 yılı veya 2002.

Hâk m Özese: Pek , aranızda nasıl b r l şk vardı?

Sanık Arslan: Ya evvelden b rb r m z görmem ş z de, ama ben hal n


gördüm çok sevd m kend s n , tamam ded m yan ben bu adamla her
türlü arkadaşlık, avukatlık umurumda değ l yan anlatab ld m m ?
Veya lehçes , düzgün konuşmaması da umurumda değ l, hal denen
b r şey var ben bunla her şey , her şey demeyey m de yan yaşarım
bu nsanla, g der m çay bahçes nde otururum, restoranda g der
yemek yer m, takım elb se g yer güzel yerlere g der z. Anlatab ld m
m ? Yaşarım yan Osman Yıldınm’la yaşarım, ama edep adap
olmazsa olmaz, net cede kes nl kle öyle yan .
Hâk m Özese: Pek , bazen alacakların tahs l nde onu yanınızda
götürdüğünüz oluyor muydu?

Sanık Arslan: Yav, bu konular bazı alacakların tahs l nde tam


hatırlamıyorum, b r defa g tt k de d ğerler n , var yan var böyle şeyler
var. G tt k yan tahs lata. (Celse: 117,20 Ek m 2009)

Alparslan Arslan avukatlığını yaptığı bazı cra davalarının tak b n el


s lahlı sabıkalı Osman Yıldınm’la b rl kte yaptı. Hatta s lahlann
çek ld ğ bazı alacak verecek anlaşmazlıklarında b le beraberd ler.

Alparslan Arslan, 19 N san 2006’da türban g ym ş domuz kar katürü


yayınlayan Cumhur yet gazetes ne eylem yapmayı düşündüğü f kr n
lk Osman Yıldınm’a açtı.

Osman Yıldınm yardım edeb leceğ n söyled . Yardımdan kastett ğ


sadece bomba atmak değ l, bomba atacak gençler de bulmaktı.
Alparslan Arslan “kopuk adamlan” böyle buldu.

Osman Yıldırım, hemşer ler Erhan T muroğlu’nu, Tek n İrş ’y ve


kahveye gelen İsma l Sağır’ı, Alparslan Arslan’la tanıştırdı.

Ek p hazırdı. Cumhur yet’e lk bombayı Tek n İrş ; k nc bombayı


İsma l Sağır; üçüncü bombayı se Alparslan Arslan attı.

Türk ye’n n en köklü ve muhal f gazetes Cumhur yet’e atılan üç el


bombasını pol s nasıl araştırdı? Ya da şöyle sormalıyım; n ye
araştırmadı?

Bu konuda Avukat Vural Ergül, 11 Mart 2011 tar h nde İstanbul 13.
Ağır Ceza Mahkemes ’ne sunduğu araştırmasında bakın hang
bulgulara d kkat çekt :

- Emn yet Müdürlüğü; patlamayan k bomba eylem yle lg l MOBESE


kayıtlannı stemed .

- C varındak şyerler n n güvenl k kamera kayıtlarını talep etmed .


- Olay saat nde olay yer nden s nyal veren cep telefonlarını tesp t
etmeye çalışmadı.

- Bu telefonların abone k ml k b lg ler tesp t yöntem yle tekn k


st hbarat çalışması yapılmadı. Bunlar ancak Danıştay c nayet nden
k gün sonra, Alparslan Arslan’ın fades nden sonra bel rlend .

- Üçüncü bomba atıldıktan üç gün sonra kamera kayıtlarını


MOBESE’den sted . Ama sadece kaçış güzergâhını talep ett .
Gönder len kayıtlar, eylemden sonrak saatler çer yordu. Doğru
kayıtlar ancak 15 Mayıs günü gönder ld .

- Üzer nde mza, mühür, sayı numarası olmayan pol s raporuna göre,
eylem sırasında c vardak h çb r şyer n n kamerası kayıtta değ ld .

Avukat Vural Ergül duruşmada olay yer ne g tt ğ n , eylem n yapıldığı


yer gören b rçok güvenl k kamerasının olduğunu, üstel k bunların
lg l güvenl k ş rket merkezler nde onl ne olarak kayded ld ğ n tesp t
ett ğ n söyled .

Pol s, lk k bomba eylem yle lg l robot resm ç zd recek tanık da


bulamamıştı. Üçüncü bomba atılması olayında tanık bulundu.
Tanıkların k s asker kökenl , üçü pol st . Yan tecrübel yd ler ve
teşh s konusunda b lg l yd ler. Y ne de robot res m ç z m nedense
beş gün sürdü!

Bu kadar hmal nasıl olab l rd ?

Avukat Ergül bu durumun ancak, s steml hmaller z nc r ve suç


ortaklığı boyutunda olduğunu söyled . Bu görmezden gelmeler,
aymazlıklar Danıştay c nayet ne g den yolun taşlarını döşed .

Cumhur yet’e atılan bombalar ve Danıştay Su kastı‘mn olması ç n


“b r ler ” Alparslan Arslan ve “kopuk ek b ”ne yol mu verd ? K md bu
“b r ler ?” B r nc bomba atıldığında yapmadılar, k nc bomba
atıldığında yapmadılar, üçüncü bomba atıldığında ancak yeterl
güvenl k önlemler n aldılar. N ye geç? Soruların yanıtını belk
Danıştay saldırısına bakarak vereb l r z.
Tar h: 15 Mayıs 2006.

Alparslan Arslan 34 BE 0126 plakalı otomob l ne aldığı bombacı


ek pten Osman Yıldırım, Erhan T muroğlu ve İsma l Sağır le
Ankara’ya doğru yola çıktı.

Hedef Danıştay’dı.

Otomob lde k adet Glock, b r adet Brovvn ng marka tabanca vardı.


Alparslan Arslan Glock tabancaları taks şoförü Aykut Met n
Şükre’den satm aldı. 1997’de Aykut Met n Şükre çay bahçes
şlet rken tanışmışlardı. Alparslan Arslan, taks şoförü Aykut Met n
Şükre’y Süleyman Esen aracılığıyla tanıyordu. Süleyman Esen’
anımsadınız değ l m ; Şeyh Kunter’den b l yorsunuz. Aynca Alparslan
Arslan’ın Cumhur yet’e atılan üç bombayı aldığını söyled ğ k ş yd .
Devam edel m…

Su kast ek b Ankara yolundayken Alparslan Arslan kız kardeş El f’


cep telefonuyla aradı. “Dön-Gel namazı” kılmasını sted . Çünkü
onun günahsız olduğunu düşünüyordu. “Dön-Gel namazı“nı Şeyh
Sal h Kunter’den öğrenm şt . Bu namaz Şeyh Kunter’ n cadıydı;
rüyasında Allah’tan öğrend ğ n söylüyordu! Namaz ayakta kılmıyor;
eğer yapılacak ş hayırlıysa vücut sağa dönüyor, hayırsızsa sola
dönüyordu. Bu dönmeler s z stesen z de stemesen z de oluyordu!
El f Arslan, “Dön-Gel namazı“m kılıp durumu ağabey ne b ld rd .

Alparslan Arslan yol boyunca transa g rm ş g b yd , h ç yemek


yemed ; oruçlu g b yd .

Otomob l n torp do gözünde Vak t gazetes n n 13 Şubat 2006 tar hl


“İşte O Üyeler” manşetl haber vardı; Danıştay 2. Da res üyeler n n
fotoğraflarının yayınlandığı…

Alparslan Arslan’ın üzer nde b r de, 2 adet 30 Mayıs 2006 ve 30


Haz ran 2006 tar hl , Osman Yıldırım adına düzenlenm ş 20 b n TL’l k
senet vardı! “Kopuk ek b n” ne ç n Ankara’ya g tt ğ bell yd , para!..
Su kast t m Ankara’ya geld . Ulus’ta Selv Otel’de kaldılar. Alparslan
Arslan ve Osman Yıldınm otel kayıtlarında yoktu. D ğer k s adına
g r ş yapıldı. Odalarda k şer k ş kalacaklardı; Alparslan Arslan,
Osman Yıldınm’la kaldı.

Tar h: 16 Mayıs 2006.

Su kastten b r gün önce…

Alparslan Arslan sabah erkenden kalktı; otomob l Danıştay’ın


yakınına bıraktı. Tek başına, s lahsız, keş f ç n Danıştay’a g tt .
Keşf yapıp otomob le döndü.

Alparslan Arslan keş ften sonra Ankara’da bazı arkadaşlarını görmek


ç n ek pten ayrıldı. Avukat arkadaşı Tarkan Toper’le görüştü.
Yemeğe çıktılar. G tt kler yerde Koray Yılmaz ve Leyla Ec r le
buluştu. Alparslan Arslan masada kadının bulunmasından rahatsız
oldu, kısa zamanda çıkıp g tt . Otele g d p odasında uyudu.

Yazdım: Sabah kalktı. Danıştay’a g tt , su kastı gerçekleşt rd .


Yakalandı.

“Yakalanmasaydım (ADD Başkanı) Emekl General Şener Eruygur


ve Cumhurbaşkanı Sezer’ öldürecekt m. Bunlar hadler n aşıyorlar.
Süleyman Esen ben m l der md r. Danıştay’a yaptığım s lahlı saldırı
olayları ve lg s n Süleyman Esen açıklayacaktır,” ded …

Danıştay Su kastı Türk ye’de nf al yarattı. Muhalefete göre, saldırı


doğrudan la k Cumhur yet’e saldırıydı ve muhalefet n hedef nde
Başbakan Recep Tayy p Erdoğan vardı. Çünkü başbakan üç ay önce
Danıştay’ın türbanla lg l kararını 11 Şubat 2006’dak AKP Mers n l
toplantısında söyle yorumlamıştı:

Bu karan hukuk lkeler ç nde tanımlamıyorum. Kalkıp da b r anaokul


öğretmen ne, öğretmenl k yaparken başını açtın, dışarıda da başı
açık olarak gezeceks n deme hakkına k mse sah p değ ld r. Bu
anlayış, h çb r hukuk anlayışı ç nde tanımlanamaz. Kalkıp da,
Türk ye’de kend ne göre alanlar bel rlemek suret yle vatandaşımızın
d n ve v cdan özgürlüğünü k msen n kısıtlamaya hakkı yoktur. Bu
böyle b l ne.

Danıştay Su kastı‘ndan üç saat sonra Başbakan Yardımcısı Mehmet


Al Şah n TBMM’de şöyle konuştu: “Bekley n ve hazırlıklı olun.
Sürpr zlere şaşıracaksınız. Glad o t p b r yapılanma var.”

Glad o? O da nereden çıkmıştı? İlg nç açıklamalar yapılıyordu ardı


ardına… Başbakan Erdoğan, “Bu ş başörtüsüyle l şk l değ l.
Susurluk, Küre/Sauna bağlantıları var. Saldın kt darımıza yönel kt r”
d ye açıklama yaptı.

Aym gün… İstanbul. Saat 20:00 suları…

İstanbul Terörle Mücadele pol sler Emekl Yüzbaşı Muzaffer

Tek n’ n ev n aramaya geld . Müge Tek n şaşkındı; hemen eş n


aradı.

Muzaffer Tek n Fenerbahçe Orduev ’nde yemekteyd . Masada


Harb ye’den sınıf arkadaşı Rafet Arslan, İsma l Eks k, Emekl B nbaşı
Mehmet Zeker ya Öztürk vardı.

Muzaffer Tek n eve g tmek sted hemen. Zeker ya Öztürk ve İsma l


Eks k “Komutanım, s z durun, b z eve g d p ne olduğuna bakalım,”
dey p eve g tt ler.

Kısa b r süre sonra Mehmet Zeker ya öztürk, Muzaffer Tek n’


telefonla aradı, pol sler n Danıştay Su kastı neden yle evde arama
yaptıklarını söyled . Ve sonra emekl savcı Avukat Ertaç G ray’ı
alarak Muzaffer Tek n’ n yanına döndü. Avukat Ertaç G ray, Muzaffer
Tek n’e “Telefonunu artık kapat, Danıştay saldırısıyla lg l
aranıyorsun, bugün perşembe, hafta sonuna kadar olay netleş r; ben
s z pazartes Ankara’ya savcıya götürürüm, faden z ver p döner z.
Gözaltında kalmanız s z renc de eder,” ded .

Muzaffer Tek n “Böyle onursuz b r olayla basına b r tek sözcükle


geçersem canıma kıyarım, bunu kabul edemem,” d ye yanıt verd .
Avukat Ertaç G ray, Muzaffer Tek n’ n nüfus cüzdanını alıp
Orduev ’nden ayrıldı. Zeker ya öztürk, Muzaffer Tek n’ b r
arkadaşının ev ne götürdü. Muzaffer Tek n bu evde 18 Mayıs saat
21.00’e kadar kaldı. Eve gelen İsma l Eks k, “ev n emn yetl
olmadığını” söyleyerek Muzaffer Tek n’ kend ev ne götürdü. Bu
arada telev zyonlarda ve gazetelerde Muzaffer Tek n adı “azmett r c -
çete re s ” olarak söylenmeye, yazılmaya başlandı. Medyaya
“Muzaffer Tek n” adı fısıldanmıştı. Muzaffer Tek n’ n bürosunda 18
Mayıs’ta bulunan ç boşaltılmış “el bombası” le Alparslan Arslan’ın
kartv z t anında medyaya serv s ed ld . Soruşturma “şeffaf”
yapılıyordu!

Telev zyonlar sürekl son dak ka haberler ver yordu. Sabah gazetes
“Ergenekon” yazı d z s ne başladı. Danıştay Su kastı‘yla lg l
operasyon ışık hızıyla lerl yordu ve her gel şme anında medyada yer
alıyordu. Rad kal gazetes “Ergenekon dd anames ” yazmaya
başlamıştı b le…

19 Mayıs günü saat 16.00’ya kadar Muzaffer Tek n bu yen get r ld ğ


evde kaldı.

Ancak b r kez daha ev değ şt r ld ; Muzaffer Tek n esk asker , Emekl


Astsubay Mahmut Öztürk’ün ev ne götürüldü. Bu ev nşaat
hal ndeyd . Emekl Yüzbaşı Tek n n ye ev ev dolaştırılıyordu, b r şey
m saklanıyordu? Bu arada evde yalnız kalan Muzaffer Tek n zled ğ
telev zyon haberler nden çok etk lend . İç şler Bakanı Abdülkad r
Aksu, “bu olayın arkası başka, Muzaffer Tek n var” d yordu. Muzaffer
Tek n çetebaşı olarak göster l p, asker k ml ğ n n gündeme
get r lmes nden büyük rahatsızlık duydu. “Ben m başıma çuval
geç lemeyecekler,” d yerek, bıçağıyla nt hara teşebbüs ett . Bıçağı
kalb ne k kez sokup çıkardı, kalp zannı zedeled . Kanlar ç nde
yığıldı.2

20 Mayıs sabahı eve kahvaltı get ren Emekl Astsubay Mahmut


Öztürk, komutanını kanlar ç nde yerde buldu. Altun zade’dek
Acıbadem Hastanes ’ne kaldırdı.

Medya haber “son dak ka” olarak duyurdu.


Türk ye şaşkındı. Neler oluyordu? Emekl b r asker n Danıştay
Su kastı‘yla ne lg s olab l rd ? C nayet n arkasında Glad o mu vardı?

Alparslan Arslan’la tanışıyorlar mıydı?

D ğer yanda…

Danıştay c nayet n n şlend ğ o gün, Emekl Yüzbaşı Muzaffer Tek n


ç n neden hemen arama emr çıkarıldı? Muzaffer Tek n’ n sm ne
pol s nasıl ulaştı? Pol s, hang del l bularak arama emr n çıkardı?

Bu arama emr n n çıkması ç n Alparslan Arslan le Muzaffer Tek n


arasında eyleme yönel k b r l şk olması gerek yordu.

Pol s ne bulmuştu?

Basına göre, aralarında telefon görüşmes vardı. Toplam 35


görüşme/mesaj vardı. Ek m 2004-Mayıs 2006 tar hler arasındak
görüşme kaydı 27 adett . Pek , bu doğru muydu? Bu sıklıkla
görüşmüş müydüler? Nasıl tanışmışlardı? Kafalar hep karıştırıldı.

Gel n, bu sorulara yanıt bulmaya çalışalım:

Muzaffer Tek n’ n bürosu Kadıköy Kuşd l Caddes ’ndek b r


handaydı. İk odaydı, çok küçüktü. Aynı anda altı k ş gelse oturacak
yer bulamazdı.

Yandak hukuk bürosu Alparslan Arslan’ın arkadaşı avukat Adnan


Güleç‘e a tt . 2004 yılında Alparslan Arslan’ın bu büroya z yarete
gelmes yle tanıştınlmışlardı. Sam m olmadılar. Son görüşme 1-1,5
yıl önces ne dayanıyordu. İdd anın aks ne teletonıa da sık
görüşmüyorlardı; toplam 90 san ye olan görüşme ve 3 mesaj
olduğu TÎB kayıtlarında ortaya çıktı.

Bu noktada dd anameden b r alıntı yapmak zorundayım: “En


sonuncusu 16 Kasım 2005 tar h nde yapılan, 35 adet telefon
görüşmes n n aralanndak bağlantının tanışıklıktan öteye geçt ğ n
gösterd ğ g b , bu tar hten sonra telefon görüşmeler n n an den
kes lmes n n hayatın olağan akışına uygun olmadığı, k ş ler n bu an
kes nt y gerekt recek b r olay gerçekleşt ğ n de beyan etmed kler ,
bu hususun aralarındak bağlantının koptuğunu değ l, aks ne
Ergenekon Terör Örgütü çer s ndek yönet c konumu lg l bölümde
ayrıntısıyla açıklanan Muzaffer Tek n’ n artık provokat f terör
eylemler nde görev vermey düşündüğü Alparslan Arslan le
rt batının kurulamaması ç n, b l nen telefon hattıyla görüşmey
kest ğ n , aym semtde bulunduklarından yüz yüze görüşme veya
herkesçe b l nmeyen telefon hatlarıyla konuşma yoluna g tt ğ n
göstermekted r, (s. 432)”

Konuşsan b r türlü konuşmazsan b n türlü! Sezg hukuku. Savcı


güzel d yordu da; bu dd asımn del l neyd ? Hukuk del ller üzer nden
yürümez m ? Sava, sanığın ne düşündüğünü nasıl del llend r rd ?
Oysa TİB kayıtlan dd anamey boşa çıkardı. Sadece dd aname
değ l, yandaş medya da peş n hükümlüydü. Aytek n Gez c
Ergenekon k tabında yazdı:

“Cumhur yet gazetes yönet c ler , Kızıl Elma’mn f k r babası Vel


Küçük le sık sık görüşen Muzaffer Tek n’ gazeten n yönet m katında
ağırlamaktan çek nm yordu. Nasıl oluyorsa oluyor, Ergenekoncular,
Cumhur yet gazetes ne rahatça g r p çıkab l yordu. İlhan Selçuk,
Den z Som g b s mlerle Muzaffer Tek n’ aynı odada buluşturan
sebep ne olab l rd ? (s. 151)”

Oysa Muzaffer Tek n hayatında Cumhur yet gazetes ne g tmem şt .


İlhan Selçuk ve Den z Som’la h ç tanışmamıştı.

Onlarca örnekten b r n daha yazayım:

Yen Şafakta Doğu Per nçek’ n oğlu Mehmet Per nçek le Emekl
Yüzbaşı Muzaffer Tek n’ b rl kte gösteren b r fotoğraf yayınlandı. (25
Mayıs 2006)

Ama fotoğraftak k ş Mehmet Per nçek değ ld !

Bas t b r fotoğraf hatası değ ld bu; Danıştay saldırısından b r hafta


sonra Yen Şafak ta yayımlanmıştı. Danıştay katl amına emekl
subay Muzaffer Tek n “bulaştırılmıştı” ve bu fotoğraflı mesaj açıktı:
Danıştay saldırılarının ardında Per nçek a les var! Ps koloj k savaş
aralıksız sürdürüldü; haber n, belgen n, b lg n n doğru ve yanlış olup
olmamasının önem yoktu. Kamuoyu yönlend r l yordu, kamuoyu
hazırlanıyordu. Bu görev yandaş medya yaptı hep. Sonra İlhan
Selçuk, Doğu Per nçek vs. hapse atıldı… Ünlü olmak, mükâfat almak
vb. nedenlerle Eng n Bağbars, Gökhan Başoğlu g b akla hayale
gelmeyecek dd alar ortaya atan sabıkalı k ş ler ortaya çıkarıldı.
İdd alarının yalan olduğu ortaya çıktı ama yıllar sonra; o günlerde
kamuoyu bunlara nandırılıyordu.

Muzaffer Tek n le Emekl General Vel Küçük hayatlarında b r kez, 9


N san 2006’da Beyazıt Meydam’nda Boğazlıyan Kaymakamı Kemal
Bey amsına düzenlenen anma tören nde yan yana geld ler. 5 dak ka
ayaküstü konuştular; Muzaffer Tek n’ n, Vel Küçük’ün el n öptüğü ve
yan yana durdukları fotoğraflar gazetelere serv s ed ld . Zaman
gazetes n n 23 Mayıs 2006 tar hl haber ne göre Muzaffer Tek n ve
Vel Küçük 6 aydır tak p ed l yordu. “N ye ed l yorlardı?” sorusunun
yanıtı yoktu. Gazetelerde ardı ardına fotoğraflar yayınlanıyordu.
Hang s n yazayım?

30 yıldır Mers n’e g tmem ş Muzaffer Tek n’ n Kuvayı M ll ye


Derneğ ’nde yem n ederken çek lm ş fotoğrafı basma sızdırılmıştı.
Oysa o k ş de Muzaffer Tek n değ ld …

En temel hukuk kuralıdır. Savcı dd a makamıdır, yargı makamı değ l.


Yargılamayı hâk m yapar. Ne yazık k Ergenekon dd anames nde
savcı nedense yargıya varan cümleler kurdu. Kafasında h ç soru
yoktu; hep yanıt vardı. Çok em nd . Örneğ n…

Savcı, Alparslan Arslan le Muzaffer Tek n’ n rt batlı olduğunu sadece


telefon görüşmes ne dayandırmadı. Muzaffer Tek n’ n bürosunda
Alparslan Arslan’ın avukat kartv z t bulundu. B r de Doğuş Factor ng
meseles vardı. Kâğıt üzer nde de olsa Muzaffer Tek n bu ş rket n
ortağıydı. İdd aya göre, Alparslan Arslan da bu ş rket n
avukatlarından b r yd . Ancak henüz resm b r hüv yet kazanmasa da
Alparslan Arslan bu ş rkete yen avukat olmuştu, Muzaffer Tek n se
2004 yılından t baren ş rketle l şk s olmadığını Kadıköy Asl ye
T caret Mahkemes kararıyla mahkemeye sundu. (2004/662)

Ş md bunlar Danıştay Su kastı‘nın azmett r c s olduğunu gösteren


del l m d r, ayrı b r tartışma.

Asıl soru şu: Danıştay c nayet nden üç saat sonra neye dayanılarak
Muzaffer Tek n “çete başı” ve “azmett r c ” yapıldı?

Bunun tek sebeb olab l r. Alparslan Arslan sorgusunda Muzaffer


Tek n’ n adını söylem şt r. Ama böyle b r fade de yoktu. Aks ne sanık
bunu hep reddett . “Muzaffer Tek n s ml şahsı tanırım. Kend s yle
yoğun b r sam m yet m yoktur. B ld ğ m kadarıyla Muzaffer Tek n’ n
s yasal görüşü bana yakın değ ld r. Kemal st solcu olarak b l n r.”
Muzaffer Tek n adının kend s ne sorulmasına Alparslan Arslan da
şaşırmıştı…

O halde Muzaffer Tek n’ n adına pol s nasıl ulaştı? Bunların yamtı


h çb r yerde yok!.. Gazetec İsmet Berkan’m yazdığına göre, pol s o
günlerde hükümete verd ğ b r br f ngte b r şema gösterd . Şemada
Vel Küçük dışında başka emekl askerler de vardı. (9 N san 2008,
Rad kal)

Pol s n hızı şaşırtıcıydı; tüm “örgütü” ortaya çıkarıverm şt !..

Oysa Muzaffer Tek n Danıştay Su kastı‘m araştıran Ankara


Cumhur yet Savcılığı tarafından fades alınıp serbest bırakıldı.
Hakkında tak ps zl k kararı ver ld ; adı Danıştay Su kastı
dd anames ne g rmed .

Fakat…

Başbakan Recep Tayy p Erdoğan 27 Mayıs tar h nde konuyla lg l b r


açıklama yaptı: “Yüzbaşının serbest bırakılmış olması suçsuz olduğu
anlamına gelmez.”

Anayasa’nın 138. maddes n n k nc ve üçüncü paragrafı ne d yor


b l yor musunuz: “H çb r organ, makam, merc ve k ş , yargı yetk s n n
kullanılmasında mahkemelere ve hâk mlere em r ve tal mat veremez;
genelge gönderemez; tavs ye ve telk nde bulunamaz. Görülmekte
olan b r daha hakkında Yasama Mecl s ’nde yargı yetk s n n
kullanılması le lg l soru sorulamaz, görüşme yapılamaz veya
herhang b r beyanda bulunamaz…”

Pek , nerede kaldı masum yet kar nes ? K m k m kandırıyor?..


Oyunun kuralları yen den m yazılıyordu? Düğmeye basılmıştı.
Zaman gazetes “Ergenekon”u yazmaya başladı. Mehmet Eymür
“özel oluşumlar var” d ye b r başka cemaat yayın organı Aks yon’a
konuştu. (25 Mayıs 2006)

31 Mayıs’ta Ankara’da Atabeyler Operasyonu yapıldı. Bazı subaylar


gözaltına alındı. Tutuklandılar. Yandaş medyanın gündem nde TSK
vardı artık… K m ne göre se “der n yapılanmalar” ortaya
çıkarılıyordu…

Bu gel şmeler yaşamrken Ankara’dak Danıştay Su kastı davasının


İstanbul’dak Ergenekon davasına eklenmes ç n hukuk çalışmalar
başladı:

17 Mayıs 2007: Savcı Zeker ya Öz, Ankara 18. Ağır Ceza


Mahkemes ’ne mütalaa yolladı.

12 Haz ran 2007: Ümran ye’de b r gecekonduda bombalar bulundu.


Bu Ergenekon soruşturmasının başlangıcı oldu. (Bombaların
h kâyes n yazdım; okudunuz, fazla söze gerek yok.)

15 Haz ran 2007: Savcı Zeker ya Öz, Ankara Emn yet Müdürlüğü‘ne
yazdığı b r yazıyla, Danıştay Su kastı soruşturmasının dosyasını
sted .

Ve 6 Şubat 2008: Ankara’da Danıştay Su kastı davası kararına 7 gün


kala, sanık Osman Yıldırım, Süleyman Esen’ n avukatı Mehmet
Ener’le tutuklu bulunduğu S ncan F T p Cezaev ’nde görüştü.
Burada yanıtı hâlâ bulunmayan b r soru var. Mehmet Ener n ye
Osman Yıldınm’la görüştü?
Soru şundan öneml :

Osman Yıldınm kend dört avukatına değ l, Mehmet Ener’e


“ t raflarda” bulundu: Cumhur yet gazetes ne attığı bombalan,
İstanbul Ataşeh r’de b r evde yapılan toplantıda Vel Küçük, Muzaffer
Tek n ve Oktay Yıldırım’dan aldığını söyled ! Ne zaman “ t raf” ett ?
Ankara 18. Ağır Ceza Mahkemes ’n n kararından b r hafta önce!
Ağırlaştırılmış müebbet ceza alacağım b l yordu. Karardan önce,
G zl Tanık Koruma Yasası ve Etk n P şmanlık Yasası‘ndan
yararlanmak st yordu. 20 ay sonra fades n değ şt rd .

Devam edel m: Osman Yıldınm’la görüşen Süleyman Esen’ n avukatı


Mehmet Ener, S ncan Cezaev ’nden çıkınca doğruca nereye g tt
ders n z. Şam l Tayyar’a!

Avukat Mehmet Ener, Osman Yıldırım’m bahsett ğ Ataşeh r


toplantısını Star gazetes Ankara Tems lc s Şam l Tayyar’a anlattı. O
da 8 Şubat 2008 tar h nde bunu köşes nde yazdı. Ardından Taraf
gazetes ne tam sayfa röportaj verd . “Danıştay Su kastı‘nın arkasında
Ergenekon var!”

İlg nç b r süreç başlatıldı. Sonuçta, Danıştay davası Erge-nekon’la


rt batlandırılmaya çalışılıyordu.

Ayrıntıları yazacağım, ama b r not eklemel y m: Alparslan Arslan’ın


26 Haz ran 2006 günü savcılıkta, “l der m” ded ğ ve “üç el bombayı
taleb m üzer ne ben m ev me get r p verd ” ded ğ , 10 yıla mahkûm
olmuş Süleyman Esen sürpr z b r kararla 28 Ağustos 2009’da, daha
Ergenekon davasında fade b le vermeden tahl ye ed ld ! Avukatı
Mehmet Ener’ n başarısıydı kuşkusuz bu durum! Başarılı avukat
Mehmet Ener’le lg l de b r b lg vermel y m: Duruşmalardak
fades ne göre Saadet Part l ’yd ; Başbakan Erdoğan’ı yıllardır
tanıyordu. Şam l Tayyar’ı nereden tanıyordu acaba k , Osman
Yıldırım’ın “ t raflanm” hemen onunla paylaşmıştı. Duruşmadak
fades ne göre yen tanışmışlardı. Tuhaf…

Danıştay Su kastı davasında artık tanık olan Süleyman Esen, 139.


duruşmada, avukatının Osman Yıldınm’la S ncan Cezaev ’nde
görüşmes n şöyle anlattı:

S. Esen: Osman Yıldırım bana, “Avukatınızla görüşmek st yorum.


Görüşmem s z n ç n de y olur,” ded . Tamam ded m. Mehmet Ener’e
lett m. Avukatım gelm ş, kend s yle görüşmüş.

Mahkeme Başkanı Köksal Şengün: Ne görüşmüşler sormadınız mı?


Neym ş leh n ze olan?

S. Esen: İçer ğ n sormadım.

Başkan Şengün: Hâlâ merak etm yorsun yan , öyle m ?

S. Esen: Yok, sormadım. Osman Yıldırım’ın fadeler n daha sonra


basından öğrend k.

Başkan Şengün: Avukatınız s ze anlatmadı mı h ç?

S. Esen: Hayır, sormadım.

Başkan Şengün: Mehmet Ener s z n avukatınız. Osman Yıldırım s z n


de leh n ze olacağını söyled ğ ç n, avukatınızı görüşmeye s z
gönder yorsunuz. Nasıl sormazsınız? S z de avukatsınız. Bunları lk
önce b lmes gereken s z değ l m s n z?

S z müvekk ller n z böyle m savunuyorsunuz?

13 Şubat 2008. Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemes ’n n hâk m Orhan


Karaden z, Sava Zeker ya Öz’ün gönderd ğ Ergenekon del ller n
nceleyerek kararım açıkladı:

Davanın Ergenekon’la b r l şk s yoktur. Yapılan nceleme ve


değerlend rmeler sonucu sanıklar ve sanıklara snat ed len eylemler
le lg l yürütülen hazırlık soruşturması arasında suç vasfını
sanıkların hukuk durumunu ya da sübutu etk leyecek şek lde b r
bağlantı tesp t ed lemem şt r.

Alparslan Arslan, Osman Yıldırım, İsma l Sağır ve Erhan


T muroğlu’na müebbet hap s cezası ver ld . Tek n İrş ve Süleyman
Esen 10 yıl cezaya mahkûm oldu.

Osman Yıldırım’ın mahkemede karardan sonrak sözler Danıştay


Su kastı‘mn neden yapıldığını açıklıyordu:

O, İng l z p ç n n kurduğu Cumhur yet’ başınıza yıkacağız. Evet,


ben m yegâne görev m Cumhur yet’ yıkıp 2. Osmanlı Devlet ’n
kurmaktır. Bunu kuracağım. Ben m şah tler m d nlemed n, mahkeme
başkanı sen de onun p ç s n.

18 Şubat 2008. Başbakan Erdoğan Ankara 11. Ağır Ceza


Mahkemes kararını açıkladığında tepk s n şöyle d le get rd :
“Ergenekon operasyonunda yürütme ve yargı uyum ç nde
çalışacaktır.”

Gazetec Derya Sazak’ın 3 Mayıs 2008 tar hl M ll yet’te yazdığına


göre, Danıştay Su kastı‘yla lg l Başbakan Erdoğan şöyle d yordu:
“Bütün b lg ler gönderd k ama nedense yargı bu bağlantıyı
kurmaktan kaçındı.”

17 Aralık 2008. Yargıtay 9. Ceza Da res , Osman Yıldırım’ın


fadeler n n Ergenekon davasıyla l şk dd a ett ğ ne ve bunun
araştırılması gerekt ğ ne hükmederek Ankara 11. Ağır Ceza
Mahkemes ’n n kararını bozdu.

Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemes , 23 Mart 2009’da kararında ısrar


ett ğ n b ld rd .

Yargıtay Ceza Genel Kurulu b r ufacık dd anın b le araştırılması


gerekt ğ nden bah sle davayı bozdu ve dava dosyasını -aradak
rt bat dd asımn- araştırılması ç n İstanbul 13. Ağır Ceza
Mahkemes ’ne gönderd . Dava Ergenekon’la b rleşt r lm ş oldu.

Pek , Ergenekon dd anames ne zaman tamamlandı: 10 Temmuz


2008. Yan , daha b rleşt r lme kararı ver lmeden! Ergenekon
dd anames nde en öneml suç neyd ? Danıştay Su kastı! D kkat n z
çeker m dava b rleşt r lmeden önce…
Bu arada daha bu karar çıkmadan hukuk prosedür sürerken Ankara
S ncan Cezaev ’nde hareketl l k çoktan başlamıştı b le… Bu hukuk
süreçler h ç ele alınmadı. Karar çoktan ver lm şt . Başbakan
demeçler ver yordu ardı ardına. Örneğ n, Başbakan “bütün b lg ler
gönderd k” dem şt . O b lg ler nasıl elde ett ğ ne bakalım.

12 Mart 2008’de, yan dava henüz b rleşmeden, Ergenekon davasına


bakan savalar Zeker ya Öz ve Mehmet Al Pekgüzel yanlarında bazı
pol slerle mesa saat dışında, S ncan Cezaev ’ne g tt . Amaçları
Osman Yıldırım ve d ğer sanıklarla görüşmekt .

Sanıklar akşam “S z rev re götüreceğ z” den lerek koğuşlarından


alındı. Götürüldükler yerde onları pol sler bekl yordu. Yasalara göre
pol s cezaev ne g r p sorgu yapamaz ama yasayı k m d nl yor?
Alparslan Arslan davanın başından ber ne b l yorsa b r daha anlattı;
söyleyeceğ başka sözü yoktu. D ğer sanıklar da duruşmadak
sözler n tekrarladılar. Sadece Osman Yıldırım davanın g d şatını
değ şt ren fade verd . 12 Mart ve 13 Mart 2008 tar h ndek S ncan
Cezaev ’ndek görüşmede Avukat Mehmet Ener’e söyled kler n bu
kez savcılara anlattı:

29 N san 2006 tar h nden sonra Ümran ye semt nde Alparslan Arslan
le buluştuğunu, Alparslan Arslan’ın kend s ne “Harekete geçeceğ z,
yarın buluşalım, Ataşeh r M gros’un tam önüne gel. B r arkadaş sen
alacak” ded ğ ; b r gün sonra lg l yere g tt ğ , M gros’a 500 metre
mesafede dubleks v lladan oluşan b r s te çer s nde v llaya g tt kler n ,
Alparslan Arslan’m bekâr arkadaşlarının kaldığı bu evde Muzaffer
Tek n, Alparslan Arslan, Oktay Yıldırım le b rl kte kend s n n
tanımadığı 10-15 şahsın daha olduğunu, Muzaffer Tek n’ n burada 3
adet bombayı yanında koruması g b duran k ş ye yan odadan
get rerek kend s ne “Bunlar Cumhur yet gazetes ne atılacak, rahat ol
k mse ölmeyecek. îş b t nce sana 500 b n dolar para vereceğ z,
sen n, bombayı attıracağın k ş lere vereceğ n paraya
karışmayacağız” ded ğ , kend s n n k adet bombayı alıp ceb ne
koyduğunu, b r tanes n de Alparslan Arslan’m alıp çantasına
koyduğunu söyled . (İdd aname: s. 410)
Muzaffer Tek n’ n avukatı Sel n Dev ren Tahtab çen, sözde Ataşeh r
toplantısına l şk n mahkemeye del ller sundu:

Muzaffer Tek n’ n telefon dökümler ne baktığımızda, müvekk l m n


sözde toplantının yapıldığı tar h olan 30 N san 2006’da, Göztepe-
Z verbey-Maltepe-Pend k’te olduğu tesp t ed lm şt r. Ataşeh r’de
değ ld r. Sözde toplantının yapıldığı gün Ataşeh r’de bulunan v llada
Muzaffer Tek n koruması Ras m Görüm’e yan odadan bombaları
get rterek Alparslan Arslan’a verd rtm şt . Ras m Görüm’ün telefon
dökümler ne baktığımızda Ras m Görüm’ün 29 N san 2006-12 Mayıs
2006

tar hler arasında Hendek’te olduğu tesp t ed lm şt r. Ve n tek m


Muzaffer Tek n’le sözde koruması Ras m Görüm’ün bu

tar hler arasında h çb r görüşmes bulunmamaktadır.

Türk ye İlet ş m Başkanlığı (TİB) kayıtlarına göre, zaten Osman


Yıldırım da 29 N san 2006’da İstanbul’da değ ld . İzm r-Man sa
yolundaydı! Alparslan Arslan İstanbul’daydı, ama h ç Ümran ye’de
görünmüyordu!

Ergenekon davasının 19 ve 21 Ek m 2010 tar hl duruşmalarında,


Ataşeh r’dek ev n sah b ve komşular d nlend . Tanıklar, sanıklardan
h çb r n tanıyamadı. Toplantıyı görmed kler n söyled ler.

Recep Özkan Ataşeh r’dek ev n sah b . İstanbul’dak pol s ve


savcılar fades n almadı. Sadece sanıklar d nlenmes n stey nce
tanık sıfatıyla duruşmaya geld . Toplantı olmadığını söyled .

Şaşırtıcı olan apartman kapıcısının fades yd . Apartman kapıcısı


2007 Aralık ayında, pol sler n apartmana gelerek keş f yaptığını ve
bazı fotoğrafları gösterd ğ n bel rtt . D kkat ed n z, pol sler eller nde
fotoğraflarla keşfe geld ğ nde daha Osman Yıldırım “ t raf”a
başlamamıştı! İt raf tar h , 6 Şubat 2008 d .

Danıştay davası Ergenekon davasıyla, Osman Yıldırım’ın bu


“ t rafıyla” b rleş nce ş n ç nden çıkılmaz b r hal aldı.
Osman Yıldırım’ın beyanlarına çok önem verd dd a makamı.
Olab l r. Ama b r örnek vermel y m. Osman Yıldırım Cumhur yet
gazetes ne atılan bombalan önce b r hold nge attırdığını,
patlamadığını, daha sonra adamlarına aldırarak p m n tekrar
taktığını ve Cumhur yet gazetes ne yen den attırdığını söyled !
Aklıyla alay ett rmek steyenler ç n söylenecek b r şey yok; ama bu
adam muteber tanık!.. Zaten duruşmada çapraz sorguda samklar
tarafından o kadar sıkıştırıldı k , “bu konuda konuşmak stem yorum,”
ded .

Aslında Osman Yıldırım b r hukuk ders d r.

Danıştay Su kastı davasında müebbet hap s cezası alan Osman


Yıldınm’m t rafları sonucu hayatı değ şt . Sanıktı, “tanık” da oldu!

Ergenekon duruşmalarında avukatların bulgulan ve g zl tanık


fades nde dd a makamının ona “Osmanım” d ye h tap ett ğ ortaya
çıktı! Pek Osman Yıldınm’m dd alanndan hang s doğruydu? Şöyle:

- Ergenekon örgütü üyes m ?

9 Kasım 2009: Ben Ergenekon’un üyes değ ld m. Eğer Ergenekon


b r örgütse, bağımsız b r şek lde çıkar amaçlı b r ş almışım. Buradak
k mseyle aynı anlayışı paylaşmam da mkânsızdır. (S l vr ’dek 120.
celse.)

11 Eylül 2008: Ergenekon terör örgütü üyes y m. Örgütü


çökertt ğ mden a lem ç n can güvenl ğ st yorum. (Ankara 12. Asl ye
Ceza Mahkemes ’ne d lekçe.)

- Muzaffer Tek n’ tanıyor mu?

30 Mart 2007: Muzaffer Tek n’ tanımıyorum. (Ankara 11. Ağır Ceza


Mahkemes ’ne d lekçe.)

9 Kasım 2009: Ben m Vel Küçük, Muzaffer Tek n, Oktay Yıldırım g b


İstanbul Cumhur yet Savcılığı‘nm yaptığı soruşturmadak öneml
s mlerle zaten geçm şe dayalı b r tanışıklığım bulunmaktadır.
(S l vr ’dek 120. celse.)

- Cumhur yet gazetes n bombalamak ç n Alparslan Arslan le


görüştü mü?

20 Mayıs 2006: 3 Mayıs 2006 günü Üsküdar’da bulunan açık hava


çay bahçes nde Alparslan le buluştuk. Kend s nde el bombalarının
olduğunu söyled . (Ankara TEM’de verd ğ fade.)

21 Mayıs 2006: Alparslan le Cumhur yet gazetes ne bomba atılması


yönünde herhang b r görüşme yapmadım. (Ankara Cumhur yet
Başsavcılığına fades .)

9 Kasım 2009: Ş md “bu bombayı bu gazeteye atalım, g d p


paramızı alalım” demes nden sonra, ya bekle ded m gece yarısı g t,
gündüz nsanlar var, pol s var nceleme yapıyor, madem kna
olmuyorsun, gece g t nsanlar zarar görmes n. Yok ded , gündüz
g d p gündüz atalım, baskıya yet şs n. (S l vr ’dek 120. celse.)

- Cumhur yete bomba atma tal matını k mden aldı?

12 Mart 2008: Tal matı Muzaffer Tek n’den aldım. (Ergenekon


savcılarına fades .)

1 N san 2008: Tal matı Vel Küçük’ten aldım. (Ergenekon savcılarına


fades .)

23 Ek m 2009: K mseden, b r yerden em r/tal mat almadım,


alamadım. Ben m doğama aykırı. (S l vr ’dek 119. celse.)

- Bomba atmak ç n k mden para aldı?

12 Mart 2008: Muzaffer Tek n’den 500 b n dolar taahhüt aldım.


(Ergenekon savcılarına fades .)

1 N san 2008: Vel Küçük 500 b n dolar verecekt . (Ergenekon


savcılarına fades .)
- Bombaları k m k me verd ?

6 Şubat 2008: Bombalan Vel Küçük’ün Alparslan Arslan’a verd ğ n


m söylesem? (Süleyman Esen’ n avukatı Mehmet Ener’le görüşme.)

12 Mart 2008: Bombaları Muzaffer Tek n’den b zzat aldım.


(Ergenekon savcılarına fades .)

1 N san 2008: Bombaları Vel Küçük verd . (Ergenekon savcılarına


fades .)

10 Kasım 2009: Cumhur yet gazetes le lg l şveren Vel Küçük’tür,


bombaları veren de Muzaffer Tek n’d r. (121. celse.)

13 Kasım 2009: Ben bombalan Vel Küçük’ten aldığımı söylemed m.


(S l vr ’dek 123. celse.)

- Bombalar nasıl ver ld ? Ataşeh ı ‘dek toplantıda k mler vardı?

12 Mart 2008:10-15 k ş l k grubun önünde, yan odadan get r lerek


ver ld . (Ergenekon savcılarına fades .)

1 N san 2008: Bombaları Vel Küçük, sadece ben ve Alparslan


Arslan’m bulunduğu b r ortamda verd . (Ergenekon savcılarına
fades ).

17 N san 2008: Toplantıda Muzaffer Tek n, F kr Karadağ, Mehmet


Zeker ya Öztürk, Kuddus Okkır ve Oktay Yıldırım vardı. Bombaların
tesl m ed ld ğ toplantıda Vel Küçük yoktu. (Ankara Cumhur yet
Başsavcılığına verd ğ fade.)

10 Kasım 2009: O toplantıda Muzaffer Tek n, Hüsey n Görüm’ün


yeğen , Oktay Yıldırım, F kr Karadağ, Orhan Kadı, Alparslan Arslan
ve tanımadığım başka k ş ler vardı. (S l vr ’dek 121. celse.)

13 Kasım 2009: Ataşeh r’de Vel Küçük bombalan Alparslan Arslan’a


verd . (S l vr ’dek 123. celse.)
24 Eylül 2010: Bombalar Ataşeh r’dek evde değ l, başka b r evde
ver ld , önce oraya g tt k, sonra Ataşeh r’dek eve geçt k. (156. celse)

- Bombalan ne zaman aldı?

20 Mayıs 2006: 3 Mayıs 2006 günü Üsküdar’da bulunan açık hava


çay bahçes nde Alparslan le buluştuk. Kend s nde el bombalarının
olduğunu söyled . (Ankara TEM’de verd ğ fade.)

12 Kasım 2009: Bombaları 1 Mayıs 2006 günü aldım. (S l vr ’dek


122. celse.)

12 Kasım 2009: Bombaları aldığımın ertes günü Cumhur yet’e


attırdım. (Aynı celse.) [Bu fadeye göre 4 Mayıs 2006-S.Y.]

- Ataşeh r toplantısı‘nın yapıldığı ev n özell ğ ?

12 Mart 2008: M gros’a yaklaşık 500 metre uzaklıkta. Dubleks


v llalardan oluşan b r s ten n ç ndek b r v llaya götürüldüm.
(Ergenekon savcılanna fades .)

12 Kasım 2009: S te de değ l, v lla da değ l. Yan yen yapılmış


b nalar. Yan tarafında duvarlar vardı, yan oranın çevres duvarlı. Yan
taraf, yolun yan tarafı, yüksek duvarlarla şeyl , yan o zaman onlann
yen yapıldığı, yen yapılan b nalar. (S l vr ’dek 122. celse.)

8 Aralık 2009: Dubleks, yan yen yapılan dubleks b nalar olmalı. Üç


katlı da olab l r. Yan katları saymadım, öyles ne gözüme çarptı yan .
(…) Yan üç katlı, k katlı, dört katlı. (S l vr ’dek 125. celse.)

- Danıştay saldırısını hang örgüt yaptı?

27 Haz ran 2007: Şer atçı b r yapılanma, Anadolu İslam devlet ç n


gazetey bombalattı, Danıştay c nayet n şlett . (Ankara 12. Asl ye
Ceza Mahkemes .)

10 Kasım 2009: Alparslan Arslan’ı kullanan Vel Küçük’tür. Muzaffer


Tek n’d r. Bunların üstündek de Şener Eruygur’dur, Hurş t Tolon’dur.
F kr Karadağ‘dır. (S l vr ’dek 121. celse.)
Osman Yıldırım, söz aldığı pek çok duruşmada da “Danıştay
Ergenekon’un ş ” fades n kullandı.

- Fethullah Gülen’le lg l neler ded ?

24 Temmuz 2006: Fethullah Gülen, Alparslan Arslan ve Ke-malett n


Gülen’ beraber okuttu. Fethullah Gülen kend nançlarına yakın
asker, subay, paşalar ve mafyalarla b rl kte bu nsanlık dışı ç rk n
tezgâhın sah b d r. (Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemes ’ne d lekçes .)

12 Mart 2008: Fethullah Gülen’ beğen yorum, yan nançlı b r nsan.


Onun ağlamaklı görüntüler n gördükçe adama karşı b r sempat m
oluyor. (Ergenekon savcılarına fades .)

9 Kasım 2009: Fethullah Gülen’den özür d l yorum. Kend m


d nleteb lmek ç n öyle ded m. (S l vr ’dek 120. celse.)

- Hayat görüşü ve tarzı?

20 Mayıs 2006: Alparslan Arslan le hayat görüşü olarak b rb r m ze


yakın durmaktayız. Güçlü, dürüst b r k ş l ğ olan, sözüne güven l r,
sağlam b r nsan olarak kend s n b l r m. Ben de muhafazakâr ve sağ
görüşlü b r nsan md r. (Ankara TEM’de verd ğ fade.)

29 Ağustos 2006: Ben mesleğ m gereğ çk c ve kumarbaz b r


adamım. D ndar nsanlar le ben m ş m olmaz. Hele k ger c lerle h ç
ş m olmaz. (Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemes ’ne d lekçes .)

23 Ek m 2009: Alparslan ate stt r. Ben elhamdül llah Müslüman’ım.


Ben normal b r vatandaşım. (S l vr ’dek 119. celse.)

Osman Yıldırım duruşmalarda da kend s g b fade vermeyen d ğer


suç ortaklarım da kna etmeye çalıştı. Çapraz sorgudak lg nç
d yaloglar tutanağa geçt . Bu konuşmalar öyle b r noktaya geld k
Mahkeme Başkanı Koksal Şengün müdahale ett . (136. celse)

Sanık Osman Yıldırım: (Sanık arkadaşlarına) Madem k , madem k


haksız ceza aldığınızı söylüyorsunuz burada, ne güzel Ankara 11.
Ağır Ceza Mahkemes ’nden kurtulup yen ve ayrı b r mahkeme heyet
tarafından yen den yargılanma şansı elde edeceks n z ve aldığınız
haksız cezadan kurtulacaksınız.

Ve meramınızı anlatma fırsatı bulacaksınız. S z buna rağmen


Yargıtay’ın bozma karanna d ren lmes n talep ed yorsunuz. Buna ne
d yeceks n z?

Sanık İsma l Sağır: Buna cevap verd m, b r daha verey m sana. İlk
duruşmada bunu söyled m. Mahkeme bozdu. O zaman b rleşt r lecek
d ye b r karar çıktı mı mahkemeden? B z davayı b rleşt rd k, ne
söylersen söyle d ye b r karar çıktı mı? Çıkmadı. Bana görüşümü
sordu sen ne d yon, ded bu görüşe ded ee ben m ben şeyle
Ergenekon’la alakam yoktur. K msey de tanımıyorum. D ren lmes n
st yorum ded m ben, dava b rleşmes n d ye, çünkü tanımıyorum
adamları. Onun ç n söyled m d yorum sen de şey lafı alıp başka
yere götürme yan .

Sanık Osman Yıldırım: Bak bak ş md az çok s z de hap s


yatmışsınız. Ş md Yargıtay dosyaları b rleşt rm ş, davaları
b rleşt rm ş. Artı haksız ceza aldığınızı söylüyorsunuz. Ve Yargıtay’ın
bozma kararından sonra kaç tane duruşma yapıldıysa k veya üç;
üçünde de Yargıtay’ın bozma kararına d ren lmes n talep ed yorum
d yorsunuz. Yan Ankara’da yapılan son duruşmada buraya
geleceğ n z b le b le Yargıtay’ın bozma kararında d ren lmes n talep
ed yorum d yorsunuz.
1

Sonra öğrenecekt m teşekkürün sebeb n ; Hürr yet‘te “Başka


Ergenekon’u yazdım k mse üzer ne alınmasın” (26 Haz ran 2008)
başlıklı yazımda, Sırb stan, Ukrayna, Gürc stan’da yapılan “renkl
devr mler n” nasıl pol s ve Soroscu “s v l toplum” örgütler şb rl ğ yle
yapıldığını yazmıştım. Muzaffer Tek n bu yazımı savunmasında
kullanmış, bu nedenle teşekkür etm şt .
2
Muzaffer Tek n fades ne göre TSK’dan aynldıktan sonra ruhsatlı
tabanca almamıştı, s lahı yoktu. Kuzey Irak’ta Amer kalılar tarafından
Mehmetç k’ n başına çuval geç r l nce, Rauf Denktaş’ın “Muzaffer
Yüzbaşı olsaydı çuval geç remezlerd ” sözünü anımsayıp, böyle
d yerek nt hara teşebbüs etm şt .
Sanık İsma l Sağır: İlk duruşma söyled m evet.

Sanık Osman Yıldırım: Az çok hap ste yatmışsınız. Ş md Ankara 11.


Ağır Ceza.

Mahkeme Başkanı: Öğrenmem ş şte hap ste yattığı sürede o


olayların o bölümünü öğrenemem ş.

Sanık İsma l Sağır: Sen n kadar öğrenemed m şte yan evet.

Mahkeme Başkanı: Cezaev nde yan nasıl konuşulacağını


öğrenemem ş!..

Osman Yıldırım’m “ t raflarının” gerçek olmadığını spatlamak ç n


savunma avukatları olağanüstü çabalarla TİB kayıtlarına ulaştılar.
Telefon tak b aslında k m n k m nle nasıl b r l şk ç nde olduğunu
göster yordu. Örneğ n, Süleyman Esen le Alparslan Arslan arasında
Cumhur yet gazetes ne bombalar atılmadan önce ve atıldıktan sonra
sıkı b r telefon rt batı vardı.

Cumhur yet gazetes ne atılan bombalan tem n ett ğ söylenen


Süleyman Esen’ n baz stasyonu kayıtları duruşmada ayrıntılarıyla
konuşuldu. Fakat nedense, dd a makamı bu konuya gerekl özen
göstermem şt .

Ergenekon davasının 23 Mart 2010’da yapılan 139. duruşmasında


Süleyman Esen, Osman Yıldınm’la l şk s n de, Alparslan Arslan’a
bombalan verd ğ n de nkâr ett . Ancak 140. duruşmada yapılan
çapraz sorgusunda ortaya çıkan kayıtlar, her k beyanını da yalanlar
n tel kteyd . Kayıtlara göre Süleyman Esen, Osman Yıldınm’la çok
sayıda telefon görüşmes yapmıştı ve çok seyrek görüştüğünü
söyled ğ Alparslan Arslan’la da Cumhur yet gazetes n n
bombalanması eylem nden k gün önce sıkça görüşmeye başlamıştı.

25 Mart’ta yapılan 140. duruşmada baz stasyonu kayıtları


konuşuldu. Bu konu öneml ; Muzaffer Tek n-Alparslan Arslan
l şk s n n en öneml kanıtı telefondu çünkü…
Alparslan Arslan, bayramlarda ve Kad r Geces ’nde Muzaffer Tek n’e
mesaj atmıştı. Toplam 90 san yel k telefon l şk s vardı. Pek …

Alparslan Arslan’ın başka telefon kayıtlarına bakalım. Kayıtlara göre,


Süleyman Esen le Alparslan Arslan arasındak telefon traf ğ 17
N san 2006’da başlıyor. 3 Mayıs’a kadar üç kez görüşüyorlar.
Cumhur yet gazetes n n lk bombalanmasından k gün önce, 3 Mayıs
2006’da se görüşmeler yoğunlaşıyor. Ve o gün tam yed kez
konuşuyorlar. Hemen bel rtel m, Süleyman Esen le Alparslan Arslan,
bu tar hten öncek 166 gün boyunca yalnızca üç kez görüşmüşlerd .

Süleyman Esen le Alparslan Arslan arasında, Cumhur yet


gazetes n n bombalanmasından k gün önce yoğunlaşan bu telefon
traf ğ , Danıştay saldırısına kadar devam ed yordu. Süleyman Esen
bu durumu şöyle açıklıyordu:

B z Alparslan’la okuldan arkadaşız. Zaman zaman arayıp yemek


y yel m, kâğıt oynayalım derd . Ya da hukuk b lg s almak ç n arardı.
Avukatlık b lg s n n yeterl olmadığını söylerd , bana danışırdı.

İy de, lk bombamn atıldığı gün k kere mesajlaşmışlar-dı. Ertes gün


y ne k görüşmeler , beş mesajlaşmaları vardı. 6 Mayıs’ta
gerçekleşt rd kler 11 haberleşmeden yed s Alparslan’la d . Bu
yoğunluğu şöyle açıklıyordu:

“Hal hatır sormak ç n, zaman zaman b rl kte b r şeyler yapmak ç n


b rb r m z ararız. Belk b r dava konusunda danışmak ç n aramış
olab l r m.”

Bu kadar…

Süleyman Esen’le Osman Yıldırım arasındak görüşmeler,


Cumhur yet‘ n bombalanmasından b r gün önce, 4 Mayıs 2006’da
başlıyordu. Süleyman Esen, tanımadığını dd a ett ğ Osman
Yıldınm’la yapılan görüşmeler şöyle açıkladı: “Alparslan Arslan
ben m telefonumdan görüşmüş. Kend şarjı b tm şt r.”
Ancak kayıtlara göre, Süleyman Esen’ n telefonundan 4 Mayıs’ta
önce Alparslan Arslan’ın, sonra Osman Yıldınm’m arandığı ortaya
çıktı. Bu görüşmelerden 40 dak ka sonra Alparslan Arslan, Osman
Yıldırım’ı kend telefonundan aradı. Bu kayıtlara göre, Alparslan’ın
kend telefonunu kullanmaktan çek nmed ğ ya da şarjının b tmed ğ
anlaşılıyordu. Aynı saatlerde Alparslan Arslan Üsküdar’da, Osman
Yıldırım Sultanbeyl ’de, Süleyman Esen Alemdağ‘da s nyal
ver yordu. Süleyman Esen telefonla Osman Yıldınm’ı arıyor ve k
dak ka sonra Alparslan Arslan, Osman Yıldırım’la konuşuyordu.
Heps ayrı ayrı yerlerdeyd . S. Esen’ n de buna yanıtı, “Ded ğ m g b
olmuştur. Ş md teferruatını hatırlamıyorum,” oldu.

S. Esen, b r öncek duruşmada Ergenekon Savcısı Mehmet Al


Pekgüzel’ n benzer b r sorusuna da aynı yanıtı verd . Bunun üzer ne
Pekgüzel şöyle ded :

“Aynı saatlerde Alparslan Arslan Üsküdar’da, Osman Yıldırım


Sultanbeyl ’de. S z se Alemdağ‘da s nyal ver yorsunuz. S z n
telefondan Osman Yıldırım aranıyor ve k dak ka sonra da Alparslan
Arslan telefonuyla Osman Yıldırım’la konuşuyor. Hep n z ayrı ayrı
yerdes n z.”

B tmed : Cumhur yet gazetes ne k nc bombamn atılmasından b r


gün önce, 9 Mayıs 2006’da da Osman Yıldırım, Süleyman Esen’ n
telefonundan altı kere arandı. Bu görüşmeler n yapıldığı saatlerde
Alparslan Arslan da kend telefonundan kız kardeş yle mesajlaşıyor.

Yan , Alparslan Arslan’ın kend telefonunu kullandığı anlaşılıyordu.


Şarjı b t k telefondan mesaj atamazdı. Yoksa Osman Yıldınm’la S.
Esen’ n görüştüğü bell değ l m yd ? Süleyman Esen fades n
tekrarlayarak “Osman Yıldınm’ı tanımıyorum,” d ye yanıt verd …

11 Mayıs 2006’da Cumhur yet n üçüncü kez bombalanmasının


hemen ardından Alparslan Arslan’ın aradığı lk k ş Şeyh Sal h
Kunter, k nc se Süleyman Esen!..

Avukatlar TİB’den gönder len kayıtlar üzer nde araştırma yaparak


Süleyman Esen, Alparslan Arslan, Sal h Kunter, emekl pol s Hamza
Öztürk ve Fethullah Gülen’ n yeğen Kemalett n Gülen’ n yoğun
telefon bağlantılarını ortaya çıkardı.

TİB kayıtlarına göre, Şeyh Sal h Kunter’ n dergâhının bulunduğu


Gültepe c vanndak b r baz stasyonunun adres (oradan yapılan tüm
görüşmeler göründüğü halde), TİB kayıtlarında görünmüyordu. Sank
görüşmeler görünmez b r baz stasyonundan yapılmış g b yd :

24 N san 2006 t bar yle Süleyman Esen’ n 19:22’den sonrak 3


görüşmes n n baz stasyonu yok.

25 N sar da 19:01’den sonrak son 4 görüşmes n n adres yok.

26 N san’da 17:26’dan sonrak son 5 görüşmes n n adres yok.

27 N san’da 16:05’ten sonrak son 5 görüşmes n n adres yok.

28 N san’da 21:47’den sonrak son 9 görüşmen n adres yok.

29 N san’da h ç baz stasyonu b lg s yok.

30 N san’da 14:09’dan sonrak 2 görüşmen n adres yok.

1 Mayıs’ta 17:18’den sonrak 3 görüşmen n adres yok.

2 Mayıs’ta 17:55’ten sonrak 1 görüşmen n adres yok.

3 Mayıs’ta 19:46’dan sonrak 5 görüşmen n adres yok. Baz stasyon


kayıtlarının ver lmed ğ saatlerd bunlar. Bu saatlerden sonra 6
Mayıs’ta 17:48’den sonra; 7 Mayıs’ta 18:15’den sonra;

8 Mayıs’ta 19:52’den sonra; 9 Mayıs’ta 18:58’den sonra…

Daha da devamı var… Yan Süleyman Esen telefonunu kullanmaya


devam etm ş fakat hang baz stasyonunu kullandığına l şk n b lg
yoktu. Saatler çok d kkat çek c yd ; hep akşamüzer saat nde
kes l yordu. Yan o saatlerde Süleyman Esen b r yere g d yor, g tt ğ
yer de b r öncek görüşmes nden ve st kamet nden anlıyoruz, son
görüşmes ya Levent’ten ya Mec d yeköy tarafından, Dördüncü
Levent’ten, B r nc Levent’ten… Bunlardan sonrak ler yok. Süleyman
Esen “b r yerde” o saatlerde telefon görüşmeler n yaparken,
Alparslan Arslan’a bakılıyor; o da orada.

Alparslan Arslan 4 Mayıs’ta 18:30; 5 Mayıs’ta 21:13; 7 Mayıs’ta


22:27; 8 Mayıs’ta 16:06; 9 Mayıs’ta 19:04; k nc bombanın atıldığı 10
Mayıs’ta 13:53… Bunların devamında başka görüşmeler devam
ed yor ama baz stasyonları yok. Nerede oldukları b l nm yor!

Sal h Yaşar’ınk ne, Küçük Sal h’ nk ne bakıldığında şu ortaya çıktı: 24


N san’da saat 16:32 le 22:18 arası yok. 25 N san’da saat 15:34 le
15:51 arası yok, 27 N san’da saat 15:10, 28 N san’da saat 11:32 le
21:05 arası yok. 29 N san’da saat 21:07’de Süleyman Esen’le
görüşmüş çünkü Süleyman “orada” değ l. Bunu çeş tlend rmem çok
mümkün. Avukat Zeynep Küçük TİB kayıtlarından yola çıkarak çok
detaylı b r araştırma yaptı. Duruşmada şöyle ded : Yaptığım anal z n
sonucunu s z nle paylaşmak st yorum burası “b r yer”… Burası, bu
telefonların “orada” bulunduğu sırada baz stasyon kayıtlarının
l stede çıkmadığı “b r yer”.

Mahkeme Başkanı: S l nm ş m ? Yan baz stasyonsuz mu


görüşüyorlar?

Av. Zeynep Küç k: Hayır “orada” olanın baz stasyon Kaydı yok,
yan k m “oradaysa” baz stasyon kaydı yok.

Mahkeme Başkanı: Yan orada bazsız mı görüşülüyor? Yan


“orada” ded ğ n yerde?

Av. Zeynep Küçük: Hayır, bazsız görüşülür mü?

Mahkeme Başkanı: B lm yorum, s l nm ş m ?

Av. Zeynep Küçük: Ş md ben bunu mantıkla açıklamaya çalıştım,


yan ne olab l r? Böyle b r tesadüf olab l r m ? Bu b r tesadüf olab l r
m?
Mahkeme Başkanı: O s l nme nasıl olur avukat hamm, onu da açıklar
mısın, o s l nme nasıl olur?

Av. Zeynep Küçük: Ben onu Sayın Mahkeme’ye soruyorum. B z baz


stasyonlannı aldık, Sayın Mahkeme’n n de bunu çok daha önceden
fark etm ş olması gerekt ğ n düşünüyorum. Çok kr t k telefon
görüşmeler n n baz stasyonları yok. Mesela Cumhur yet‘ n
bombalandığı günlerde 9 Mayıs tar h nde… Süleyman Esen’ n
telefonundan Osman Yıldınm’a yapılan 5 aramanın baz stasyonu
yok. O sırada Alparslan’ınk ler de yok, çünkü Alparslan’la Süleyman
b r aradalar. Yan “oradalar”…

İdd a makamı neden bu kayıtların üzer ne g tmed ? Saldırıdan b r- k


saat sonra Muzaffer Tek n’ şüphel olarak bel rleyen pol s neden bu
araştırmayı yapmadı? Şeyh Sal h Kunter dergâhı dokunulmaz
mıydı? Avukat Zeynep Küçük’ü d nlemeye devam edel m:

Ş md sorgulamadan g d yorum, Alparslan Arslan “bu bombaların


Osman Yıldınm’a kend s tarafından ver ld ğ n , bombalan da
kend s n n Süleyman Esen’den aldığını” söylüyor. Böyle b r l şk var
b z m el m zde, b r Süleyman Esen var, Alparslan Arslan var ve
Osman Yıldırım var. Bunlardan yola çıkmamız gerek.

Alparslan Arslan d yor k , “B r gün önce verd m ertes gün atıldı.”


Osman Yıldırım da d yor k , “ben aldığımın ertes günü attırdım.”
Bomba 5 Mayıs’ta atıldı. Bu durumda bomba-lann tesl m tar h olan 4
Mayıs’a l şk n baz stasyon kayıtlarını ve görüşme kayıtlarını s z nle
paylaşmak st yorum.

Alparslan Arslan, Osman Yıldınm’a bu bombalan 4 Mayıs 2006


tar h nde gerçekten 23:20 le 23:38 saatler c vannda verm ş.
Nereden anlıyoruz? Alparslan Arslan o sırada uzunca b r süre
Ataşeh r’den baz stasyonu (s nyal ) ver yor. Sürekl Osman Yıldınm
le konuşuyor. Osman Yıldırım’ın da cep telefonu kayıtlarından
Ataşeh r’e geld ğ n görüyoruz. 23:38’de Alparslan ve Osman
Yıldırım Ataşeh r’deler ve konuşuyorlar. Alparslan o sırada Osman’ı
aldırıyor ve o rt batı sağlıyorlar, “Nasıl buluşacağız, nereye
geleceğ m, k m alacak?” Alparslan bu bombaları Osman’a tesl m
ed yor ve o gün başka görüşmeler olmuyor. Ertes gün Alparslan,
sabah saat 09:30 g b savcıların sorduğu o meşhur mesajları Osman
Yıldırım’a atmaya başlıyor. Saat 09:49 t bar le önce arıyor, sonra da
09:51,09:52, 09:58,09:59; 10:50; 14:46’da mesajlar atıyor. O
mesajların çer ğ dosyada var. Ne d yor? “Her şey tamam mı? İş
halloldu mu? Şöyle oldu mu?” Gece verd ğ bombalar le lg l
olarak…

Çünkü Alparslan Arslan beyanında, “Ben bombaların o gece


atılmasını st yordum,” d yor. Alparslan Arslan’ın sorgu zaptında bu
var ve sabah kalkar kalkmaz Osman’ı arayıp me-sajlaşmaya başlıyor
“İş halloldu mu?” d ye.

Osman Yıldırım ne yapıyor? Hemen Erhan T muroğlu’nu arıyor.


Osman’ın cep telefonu kayıtlarından baktığımız zaman 5 Mayıs’ta
çok yoğun b r şek lde Erhan le görüştüğünü görüyoruz. Saat
12:17,12:23, k görüşme… Saat 15:38,15:39,15:42, 16:24 devam
ed yor. Bu sırada da Alparslan le görüşmeye devam ed yor,
bombanın atılmasını organ ze ed yor. Bütün d ğer sanıkların
beyanları le aynen uyuşuyor bu…

Her şey (Ankara’dak ) Danıştay dosyasında anlatılan ve karar altına


alınanlara aynen uygun g b d r. Orada sanıklar tarafından ver len
beyanların aynısını telefon baz stasyonlarından zleyeb l yorsunuz.
Ne zaman görüşmüşler, nerede buluşmuşlar, ne zaman yola
çıkmışlar, heps n görüyorsunuz. Neye göre? İlk fadeler ne göre…
Osman Yıldırım’ın da Danıştay dosyasında lk verd ğ fadeye uygun
olaylar.

Ergenekon duruşmalarında Şeyh Sal h Kunter’ n dergâhına l şk n


başka b lg ler de ortaya çıktı.

Avukat Zeynep Küçük’ü d nlemey sürdürel m:

(Fethullah Gülen’ n yeğen ) Kemalett n Gülen nerede? (Emekl pol s)


Hamza Öztürk k m?
Alparslan Arslan bu bombaları (Cumhur yet’e) atmadan önce
Süleyman Esen, Küçük Sal h Yaşar (Sal h Kunter’ n ev nde bulunan
ve yer ne yet şt rd ğ hoca) ve Hamza Öztürk adına kayıtlı b r telefon
le çok yoğun şek lde görüşmüş. Hamza Öztürk adına kayıtlı telefonu
se k m n kullandığını b lm yorum. Zabıtlara baktım, Alparslan
Arslan’a “Hamza Öztürk k md r, bu telefon k me a tt r?” d ye
sorulmamış…

Bu Hamza Öztürk k m, k m nle görüşür? Ben bu sefer bunu


araştırmaya başladım. Hamza Öztürk, Alparslan Arslan’m kend s
tarafından atılan ve patlayan üçüncü bombadan sonra aradığı k nc
k ş … Önce Şeyh Sal h Kunter’ anyor, kaçarken haber ver yor…
Sonra Hamza Öztürk’ü anyor, ondan sonra Süleyman Esen’ anyor.
Üçüncü bombayı attıktan sonra 3 telefon görüşmes yapıyor ve sonra
Gültepe’ye g d yor. Ben Hamza Öztürk’ün k m olduğunu b lmed ğ m
ç n k m nle görüştüğüne baktım.

Hamza Öztürk’ün bu eylem t bar le son b r buçuk ayda en çok


görüştüğü nsan k m b l yor musunuz? Kemalett n Gülen…
Kemalett n Gülen k md r? Alparslan’ın beyanına göre, Alparslan’ı
çağırıp bürosunda Vak t gazetes n n “ şte o üyeler” s ml kupürünü
Alparslan Arslan’a veren k ş d r. Pek , Kemalett n Gülen bu sırada ne
yapıyordur, nerelerded r, k mler le görüşüyordur b leb l yor muyuz?
Maalesef b lem yoruz, çünkü bu dosyada Kemalett n Gülen’e a t b r
tek baz stasyon kaydı b le yok. H ç m alakası yok Alparslan Arslan
le Kemalett n Gülen’ n? Ben s ze söyleyey m; ayın 12’s nde
(Cumhur yet’e atılan üçüncü bombadan b r gün sonra, 12 Mayıs’ta)
yaptıkları görüşmeler: Kemalett n-Hamza; Alparslan-Hamza;
Alparslan-Hamza; Hamza-Alparslan; Alparslan-Hamza; Hamza-
Alpars-lan; Hamza-Alparslan; Süleyman-Alparslan…

B r şey daha söyleyeceğ m. Alparslan Arslan Danıştay’a g tt .


Danıştay üyes n katlett … Bu katletmeden sonra Süleyman Esen’ lk
arayan k m? Hemen akab nde saat 10’u b raz geçe bu olaydan haber
veren k m? Hamza Öztürk… Pek , Hamza Öztürk, Süleyman Esen’
aramadan önce k m arıyor? Kemalett n Gülen’ … Önce Kemalett n
Gülen’ arıyor, “ ş b tt ”; sonra defalarca Süleyman Esen le
konuşuyor, defalarca…

Bakın 1 N san 2006 la 28 Mayıs 2006 tar hler arasında Kemalett n


Gülen, Hamza Öztürk, Alparslan Arslan, Süleyman Esen, Küçük
Sal h ded ğ m hocamızın (!) yet şt rmes ve Sal h Kunter kend
aralarında tam 145 görüşme yapıyorlar. Tam 145 görüşme. Burada
b r hatırlatma yapayım. Alparslan Arslan veya adı geçen bu k ş ler le
Ergenekon davasına Osman Yıldırım’m beyanlarıyla sanık yapılan
k ş ler arasında b r tek telefon rt batı yoktu. Baz stasyonlarının
b rl kte s nyal verd ğ b r tek örnek yoktu. Aralarında bağlantı
olduğunu gösteren b r tek kanıt yoktu… Eee’s yok! Avukat Zeynep
Küçük’le devam edel m.

B r şey daha söyleyeceğ m, s z Alparslan’ın Danıştay saldırısı ç n


yola çıkmadan öncek son gün nerede olduğunu, k mler le olduğunu
dd anamede göreb ld n z m ? Alparslan, Danıştay ç n, “o c hada”
g derken k m nle görüştü, k m nle konuştu, nereden aldı o cesaret
göreb ld n z m ? Ben s ze söyleyey m: ayın 14’ü Alparslan Arslan,
Süleyman Esen ve b z m Küçük Sal h’ m z Üsküdar Toygar
Hamza’da buluştu. 14 Mayıs tar h kr t k tar h, Alparslan 15’ nde yola
çıkacak, hazırlık yapıyor. 14 Mayıs tar h n n telefon baz stasyon
kayıtlarını nceled n z m ? Burada 14 Mayıs tar hl baz stasyon
kayıtlarını nceleyen olduğunu zannetm yorum. Ben s ze anlatayım:
14 Mayıs tar h nde Alparslan, Süleyman ve Küçük Sal h b r aradalar.
Buluşuyorlar… Tele-fonlan Üsküdar Toygar Hamza’dan s nyal
ver yor. İncelersen z göreceks n z, önce Süleyman’la Küçük Sal h
buluşuyor. 16:55’te Küçük Sal h’ n telefonu buradan s nyal vermeye
başlıyor. Sonra Alparslan’ı arıyorlar, en geç 17:17’de buluşmuş
oluyorlar. Küçük Sal h 16:55, Süleyman 16:54-18:32, Alparslan
20:18-20:40 arasında oradan mesaj ver yor, ondan sonraları da yok.
Süleyman, “Ben b r gün önce gördüm,” (Alparslan’ı) ded ama k s de
Küçük Sal h’ söylemed . Ne Alparslan, ne Süleyman… Söylemezler
çünkü oraya dokunamazlar. Sal h Kunter’e, Küçük Sal h’e, Hamza
Öztürk’e, Kemalett n Gülen’e dokunulmasını stem yorlar.
Süleyman’ın, Alparslan’ın ve Küçük Sal h’ n ayın on yed s nden
sonra “bulundukları yer n” bell b r saatten sonrak baz stasyon
kayıtları yok. Gültepe’deler, Sal h Kunter’ n ev ndeler ve bu kayıtlar
s l nm ş, gönder lmem ş.

Avukat Zeynep Küçük’ten b r an ç n sözü alıp b r hatırlatma daha


yapayım. Alparslan Arslan mahkeme huzurunda (117. celse)
Danıştay’a yapılan saldırıyla lg l olarak, Danıştay’ın başörtüsü
kararını unuttuğunu ve daha sonra nasıl hatırlatıldığım şöyle anlattı:
“H ç aklımda yok yan böyle b r şey, öyle b r yerde söylend k bu
bana, daha sonra nf lak ett m yan ben, anlatab ld m m ? Ama öyle
b r yerde söylend bana ben nf lak ett m, bu böyle b r şey olamaz
yan , örtüyü k mse yasaklayamaz yan ,

anlatab ld m m ? (…) Mustafa B rden’ n ev ne g deb l r m.


Danıştay’ı çok rahat vururum em n m yan .”

Tutuklu sanıklar tarafından tanık olarak mahkemeye çağırılan Şeyh


Sal h Kunter duruşmada s yasal tavrını saklamadı; Cumhur yet
gazetes n n “kâf r gazete” olduğunu, Danıştay’ın kararının “Allah’a
ft ra” olduğunu söyled . Bu açıklamayı, Alparslan Arslan’ın “ nf lak
ett m” ded ğ ruh kl m anlaşılsın d ye yapıyorum. Alparslan Arslan’ı
“ nf lak” ett ren k md ? K mden etk lend ? Şeyh Kunter’ n dergâhında
neler yaşandı? Tekrar avukat Zeynep Küçük’e dönel m.

Pek , bu ş n arkasında b r azmett r c var mı? Soruyorum, var mı?


Ben merak ed yorum, şuradan hareketle söylüyorum, bu ş n
arkasında b r azmett r c varsa, ben hâk m kürsüsüne otursam ne
yaparım? “Bu Alparslan Arslan’ı azmett ren adam k m olab l r?” d ye
açarım dosyaları, ondan b r- k ay önces nden t baren, k mler le b r
araya gelm ş, k mler le konuşmuş, nerelerde buluşmuş? Öyle ya,
varsa b r azmett r c buradan çıkacak. Ben 1 ay önces nden baktım.
Ben m as stanım yok, na p hâk m m yok, 10 tane kalem memurum
yok, ben yalnız başıma bakıyorum, öyle b r mkânım yok. Hatta
ben m mkânım olsa b r sene önces nden bakardım.

Pek , bu Kemalett n Gülen bu ş n neres nde bakab l r m y z b z bu


dosyadan? Vak t gazetes n n kupürünü bürosunda Alparslan Arslan’a
veren, Alparslan Arslan’ın lk aradığı adamın en çok görüştüğü k ş
olan ve Alparslan Arslan’ın da sık sık görüştüğü Kemalett n Gülen bu
ş n neres nde? Bunu nereden anlarız, s z nereden anlarsınız? Baz
stasyonlarından… Var mı?

Var mı dosyada b l yor musunuz? Yok… Ben de öğrenemed m.


Kemalett n Gülen nerede? Saklı. Karıştırılmıyor, oraya çomak
sokamıyoruz, araştıramıyoruz…

Bu ş n göbeğ nde, bütün kr t k telefonlarda, ya önces nde ya


sonrasında Küçük Sal h (Yaşar) aramış… Ya da arada ya Alparslan
aramış ya Süleyman (Esen) aramış. B rb rler ne dönmüşler, sürekl
telefonlaşmışlar. Öyle b r traf k kurmuşlar k , kend aralarında bu ş n
göbeğ ndeler… Ben ş md soruyorum, Süleyman Esen bu ş n
neres nde?

Süleyman Esen dışında, Muzaffer Tek n ç nde… O tutuklu,


Süleyman Esen tutuksuz. Saldınız… Süleyman Esen’ n sorgusunu
yapmadan saldınız. Bu baz stasyonlarına bakmadan saldınız.
Süleyman’ın k m nle ne zaman nerede telefonla konuştuğunu
b lmeden saldınız. Alparslan’la nasıl kol kola g rd ğ n anlamadan
saldınız. Heps bu dosyadan çok rahat çıkıyor. S zce şu anda
Süleyman mı şüphel , Muzaffer Tek n m şüphel ? Muzaffer Tek n kaç
kere konuşmuş Alparslan Arslan’la? Vel Küçük kaç kere konuşmuş?
Bombaları verd ğ dd a ed len Oktay Yıldırım kaç kere konuşmuş?
Bombalarm atıldığı günlerde o yoğun telefon görüşmes n k m
yapmış? Muzaffer Tek n m yapmış, Süleyman Esen m yapmış?
Ama o dışarıda, bu sanıklar çer de.

S ze soruyorum Alparslan Arslan Cumhur yet gazetes ne attığı


üçüncü bombadan sonra lk Sal h Kunter’ arıyor, k nc olarak Vel
Küçük’ü arasaydı tavnnız ne olurdu? İk nc olarak Süleyman’ı aradı,
Süleyman Esen serbest… Vel Küçük serbest olab l r m yd ?
Süleyman’ı serbest bıraktınız. (Ergenekon: 141-144. celse zabıtları.)

Evet, Ergenekon soruşturmasında savcılar bazı sanıklarla lg l der n


araştırmalar yapıp küçük b r del l b le çok önemserken, d ğer
şüphel ler ç n neden ayrıntılı araştırma yapmamışlardı?
Bazı b lg ler daha vermel y m; ne yazık k olay bu boyutuyla ele
alınmadı…

Tar h: 19 Ek m 2009.

Celse no: 116.

Av. Vural Ergül, söz sted ver ld : Efend m Ben de Alparslan Arslan’a
sorular soracağım. Emn yet kartına l şk n sorum olacak. Alparslan
emn yetten sana ver ld ğ n düşündüğümüz. Sanık Arslan: Otoparkla,
otoparkla, otoparkla.

Av. Ergül: Otopark onu açıklar mısın?

Sanık Arslan: Açıklanacak b r şey yok, emn yetç arkadaştan aldım


yan heps o.

Mahkeme Başkanı: K m o?

Sanık Arslan: İsm n söylemeye gerek yok k Başkanım.

Av. Ergül: Şubes n söyle.

Sanık Arslan: Şube, Fenerbahçe Basketbol Şubes , ne d yeb l r m


s ze, önünde duran nöbet tutan b r gar ban.

Mahkeme Başkanı: Alparslan’la bak onunla lg l , onunla lg l bulunan


kartla lg l emn yete yazı yazdık, bu kart b ze a t değ l d ye cevap
geld .

Sanık Arslan: Sahte o zaman Başkan Bey, ne d yey m yan ?


Mahkeme Başkanı: İşte k m, o k m, o k m; şte sana o sahte belgey
veren k m?

Sanık Arslan: O sahteyse ben düzenled m o zaman.

Mahkeme Başkanı: Efend m?


Sanık Arslan: Ben düzenled m evet. Ben düzenled m yapacak b r
şey m yok yan , kayda böyle geçs n.

Mahkeme Başkanı: Ş md dem n başka söyled n, ş md ben


düzenled m d yorsun.

Sanık Arslan: Ş md bu bana veren şahıs.

Mahkeme Başkanı: Ha ş md sen pol sten aldın ama pol s n sm n m


söylemek stem yorsun?

Sanık Arslan: Ya söylememek daha güzel olur.

Mahkeme Başkanı: Pek .

Av. Ergül: Alparslan, “Allah’ın Aslanları” adında b r örgütlenmeden


bahsed yorsun ve şer at sted ğ n söylüyorsun zaman zaman
fadeler nde. Bu “Allah’ın Aslanları” örgütlenmes nden bahseder
m s n?

Sanık Arslan: Yav ben Allah’ın aslanı olmak stem yorum d yenden
ben end şe duyarım yan . Allah’ın köpeğ y m, Allah’ın t y m, Allah’ın
p ç y m, Allah’ın götüyüm yan anlatab ld m m ? Allah’ın yarattığı
bokum. Buna saygı duyarım başka da b r şey demem kend ne, y
bak sağlığına sıhhat ne d kkat et, manev yatına d kkat et. Allah sen n
sah b n onu konuşmayın, onu konuşulacak burası değ l, ya g t Allah’a
dua et yan anlatab ld m m ? Başka şeylerle uğraş.

Av. Ergül: Alparslan, Fethullah Gülen cemaat ne l şk n.

Sanık Arslan: Çok sevd ğ m nsanlar.

Av. Ergül: Alparslan raden dışında sana h pnoz uygulanmış olab l r


m acaba?

Sanık Arslan: Ya radem dışında bana h pnoz uygulanmış, büyü


denen b r gerçekl k olduğunu b l yorum yan .1
Av. Vural Ergül: Açıklar mısın onu, ona l şk n düşünceler n ,
görüşler n .

Sanık Alparslan Arslan: (D yanet îşler Başkanı) Al Bardakoğlu’na


bunu sormak lazım da, ama tam b lm yorum yan anlatab ld m m ?
Büyü de takd re bakar yan takd r neyse o anlatab ld m m ? Yaradılış
denen b r şey var. Yağmur yağıyor. Yağmur yağıyorsa toprak var.

Mahkeme Başkanı: Evet, başka var mı?

Av. Vural Ergül: Var efend m devam ed yorum. Fethullah Gülen’den


özür d led ğ n söylüyorsun b r duruşmadak beyanında n ç n özür
d lem şt n kend s nden?

Alparslan Arslan: İç mden geld özür d led m ya. Sam m söylüyorum


şey değ l bakın Doğu Per nçek’le lg l ben fade verd m önce
sevm yorum etm yorum falan ya ben bu adamı sev yorum yan
anlatab l yor muyum? Kend s de burada. Yan bu tür şeyler yan
düzeltmeye çalıştığım şeyler oldu kafamda.

Av. Vural Ergül: Neyd düzeltmeye çalıştığın o aksaklık?

Alparslan Arslan: Arkadaş ç mden geld Fethullah Gülen’den özür


d led m, ya aleyh nde b r şey m söylem şt m ya da duydum tepk m
vermed m bununla alakalı b r şey vardı yan anlatab ld m m ? Ama
ben Fethullah Gülen’ sev yorum yan cemaat n de sev yorum,
yapılanmasını da sev yorum. Heps bu kadar.

Av. Ergül: Ned r Kemalett n Gülen’le olan münasebet n z?

Sanık Arslan: Kemalett n Gülen aynı okulda okuduğum


arkadaşlarımdan b r , sevd ğ m nsanlardan b r ; Fethullah Gülen’ n
yeğen olarak b l yorum ben kend s n Erzurumlu; heps bu ves lelerle
şte bu olaylarda sm geçt kend s n n.

Av. Ergül: Kemalett n Gülen sen kend arkadaşlık çevres yle de


tanıştırmış mıydı?
Sanık Arslan: Evet.

Av. Ergül: O suretle m cemaatle b rtakım l şk ler kurdun?

Sanık Arslan: Ben ün vers teye başlamadan evvel l şk l yd m zaten


cemaatle ya.

Av. Ergül: Fethullah Gülen cemaat yle.

Sanık Arslan: Evet, evet, evet.

Av. Ergül: Işık evler ne l şk n b r b lg n var mı?

Sanık Arslan: Işık yayınev m ?

Av. Ergül: Işık evler . Cemaat evler .

Sanık Arslan: Cemaat n evler nde ben m kalmışlığım da var. G d p


gelm şl ğ m de.

Av. Ergül: K mlerd , o cemaatte tanıdığın arkadaşların?

Sanık Arslan: Ün vers tel gençler, l sel gençler, l se talebeler ne


b ley m yan böyle.

Av. Ergül: Aralarında hâlâ savcılık yapan tanıdığın s mler var mı?

Sanık Arslan: Ya Türk m llet n n değ ş k ekonom k sosyal s yasal


mertebeler nde, katmanlarında yaşayan nsanların mensup olduğu
b r cemaat anlatab ld m m ? Bu yan tanıdıklarımız vardır yan . B r
çay çm ş m, çorba çm ş m, dua etm ş m, dualarını almışım heps bu.

Aynı konu 20 Ek m 2011 tar hl b r sonrak duruşmanın da


konusuydu.

Üye Hâk m Haşan Hüsey n Özese: Kemalett n Gülen’ nereden


tanıyordunuz? Ne zamandan ber tanıyorsunuz?
Sanık Arslan: Ün vers teden, ülkücü bu çocuk. Kemalett n Gülen
b ld ğ m kadarıyla Fethullah Gülen’ n yeğen , b ld ğ m kadarıyla. Ha
DNA tesp t adl tıpta yapılır mı? Yapılmaz mı? B lemem de, k s n n
de soyadı Gülen t pler falan aynı yan gençl ğ n n fotoğrafını gördüm
ben Fethullah Gülen’ n, fotokop bunlar. Bakın bıyık nce bıyık
bıraksa o Fethullah Gülen ders n z yan Kemalett n Gülen’e
anlatab ld m m ? Böyle b r çocuk y b r nsan, ülkücü, Nurcu,
cemaatç , Müslüman, ab-destl , namazlı b r çocuk yan .

Hâk m Özese: Bu Kemalett n Gülen s ze herhang b r telk n ve


tavs yede bulundu mu? Bu Cumhur yet gazetes bombalanması veya
Danıştay baskınının yapılması konusunda?

Sanık Arslan: Yav Kemalett n Gülen’ n Mustafa B rden’ telefonla


arayıp küfretmes ben m çok hoşuma g tt . Yaşam gayeler , yan
yaşam kaynaklarımdan b r d r yan . Sorumluluk sah b anlatab ld m
m ? Sorumluluk sah b .

Hâk m Özese: Yan s ze özel olarak b r şey söylemed m ? Söyled


m ? Bu konularda.

Sanık Arslan: Yav, böyle b r şey, aradım bu sorumluluk sah b b r


Müslüman’ın, y b r genc n, uçkun, bıçkın b r Müslüman’ın
anlatab ld m m ? Bıçkın, sokakçı b r Müslüman’ın tavrıdır ve ben m
çok hoşuma g tt . Ben m yaşam pınarlarımdan b r d r, su çer m ben
buradan yan ç ş n çer m ben bu çocuğun.

Hâk m Özese: Kemalett n Gülen’le devamlı görüşüyor muydunuz?


Aradak sam m yet ned r?

Sanık Arslan: Yok, yok, yok sadece sah p çıkma boyutunda


görüşüyorum ben, başka görüşmem yan .

Hâk m Özese: Yan Kemalett n Gülen bana geld ded n z.

Sanık Arslan: Kemalett n Gülen’e g tt m, Kemalett n Gülen’le bunu


çıkarmaya başladık b z. Aradık Telekom, me-lekom heps n çıkardı.
Kemalett n Gülen’le Mustafa B rden’ n adres n , ev telefonunu,
Kemalett n Gülen’le b rl kte aldık b z. Kemalett n Gülen’ n Üsküdar’da
çalıştığı of ste aldım ben ama Kemalett n Gülen’ n bu olaydan haber
yok yan . Hal den len b r şey varsa kend s ne sormak lazım, yalmz
bana ded k , böyle, böyle küfrett m ded ağabey. Ben m çok hoşuma
g tt , genç, bıçkın b r çocuk örtüye sah plenm ş, sorumluluk duymuş
ya.

Hâk m Özese: Yan , Kemalett n Gülen s ze Mustafa B rden’ n telefon


numarası ve adres n m verd ?

Sanık Arslan: Evet, evet, evet.

Hâk m Özese: S z m sted n z? O mu verd ?

Sanık Arslan: Ya ben, almaya g tt m zaten yan .

Hâk m Özese: Nereye g tt n z?

Sanık Arslan: Of se, onun çalıştığı of se g tt m.

Hâk m Özese: N ç n verd böyle b r adres ve telefonu?

Sanık Arslan: Ben sted m.

Hâk m Özese: Bahsett n z m ? Gerçekleşt receğ n z planlardan?

Sanık Arslan: Yok, yok ben konuşmam bu tür şeyler .

Hâk m Özese: Sormadı mı? N ç n st yorsunuz d ye?

Sanık Arslan: Ya lazım ben de telefon edeceğ m, mektup yazacağım,


şte kargo göndereceğ m yan , hal le anlarsa kend s ne sormak lazım
da. Kargo yan ya, vuracağım bu adamı bell yan , Mustafa B rden’
vuracağım yan anlatab ld m m ? Takd r böyle başka b r şey d yemem
yan .

Hâk m Özese: Ne zaman verm şt ?

Sanık Arslan: Ya akşam g tt k, çay çt k, sohbet ett k.


Hâk m Özese: Tar h olarak, tar h olarak, söyleyeb l r m s n z?

Sanık Arslan: Hatırla… hatırlamıyorum Yargıç Bey, hatırlamıyorum.

Hâk m Özese: Ya bu Danıştay saldırısından ne kadar önce?

Sanık Arslan: B r hafta falan olab l r yan , b r hafta. B r hafta, b r


hafta.

Hâk m Özese: “Bu İşte O Üyeler” başlıklı Vak t gazetes 13 Şubat


2006 tar h nde yayınlanmış.

Sanık Arslan: Vallah hatırla…

Hâk m Özese: Kemalett n Gülen’ n bahsett ğ haber bu mu?

Sanık Arslan: Bu değ l, bakayım yan bu olab l r, olab l r, evet, evet


bu.

Mahkeme Başkanı: Başka yok zaten (2-3 kel me anlaşılamıyor).

Hâk m Özese: Kemalett n Gülen dışında başka Fethullah Gülen


cemaat nden tanıdığınız var mı?

Sanık Arslan: Ya ben ün vers te hazırlık kursunu ondan sonra


Kovancılar’da yaşadım, Elazığ’ın Kovancılar lçes nde 10 yıl yaşadım
ben yan çocukluk ve lk gençl k dönem lk gençl k dönem m
çocukluk ve lk gençl k dönem m Kovancılar lçes nde oldu. Orada
ben bunlarla haşır neş rd m yan arkadaşlarımı buraya götürürdüm
ben. Gece g derd k şte ders çalışma bahanes yle kend m z atardık
namaz kılardık. F lm zlerd k, Hoca Efend ’n n kasetler n zlerd k,
yalandan ağlardık. Ama Müslüman’ız, yan sev yoruz çünkü
anlatab ld m m ? Böyle şeylerd yan gerçek.

Hâk m Özese: İs mler n vereb l r m s n z?

Sanık Arslan: Arkadaşlann mı? Kovancılar’dak ler n m ? Yoksa


heps n nk m ?
Hâk m Özese: Tanıdıklarınızın.

Sanık Arslan: Ya var, gerek yok, çok nsan var yan . Yan sm s m
sayarım burada da on tane sayarım hatırlamam lazım.

Alparslan Arslan’ın “Ergenekon Örgütü“yle lg l sorulan sorulara


verd ğ yanıtlardan da b rkaç örnek yazayım. Bakalım k mler tanıyor,
k mler tanımıyor. (Celse no: 116)

Cumhur yet Savcısı Mehmet Al Pekgüzel: (27 el bombasının


bulunduğu dd a ed len) Ümran ye, Çakmak Mahalles ’nde herhang
b r rt batınız var mı?

Sanık Arslan: Akrabalarım var, şte tanıdıklarım var. Sürekl g d p


gel yorum ama bu d ğer bu, bu t p konularla lg l olarak
yakalananlarla lg l h çb r şey m yok, rt batım yok. Oktay Yıldırım
mesela duymuşum medyadan ama b r rt batım yok, tanışıklığım yok,
tanıdığım yok.

Savcı Pekgüzel: S z bu dava sanıklarından Vel Küçük’ü tanıyor


musunuz?

Sanık Arslan: Medyadan ve burada gördüm, yan evvelden h ç


görmüşlüğüm yoktu. Sadece Muzaffer Tek n’ tanıyorum.

Savcı Pekgüzel: Muzaffer Tek n le ne zaman tanıştınız?

Sanık Arslan: O olaylardan b r yıl evvel tanıştık.

Savcı Pekgüzel: Ne ves leyle k m tanıştırdı?

Sanık Arslan: Doğuş Factor ng vardı. Dudullu’da İstanbul Dudullu’da


ves lelerle ben bunlara tanışmıştım. Aralarında y nsanlar var yan
factor ng ama y nsanlar var. Yan çler nde, bunların ves les yle
b rkaç defa sm geçt Muzaffer Komutan, Muzaffer Komutan falan,
ben de devlet, m llet, vatan, ülke, ülkücülük falan bu konulara şey m
yan lg l y m alakalı b r nsanım hasbelkader ha Kadıköy’de of sler
Rıza Petrol, Rıza Petrol adl yeler falan da hep o bölgelerde zaten
yan Bahar ye’de ben m of ste çalıştığım of s de Bahar ye’deyd .
Ves leyle bu Ayhan Parlak ves les yle zannedersem tam
hatırlamıyorum b r ves le le g tt k oraya tanıştık.

Savcı Pekgüzel: Telefonla görüşmen z oldu mu?

Sanık Arslan: Müsa t m s n z komutanım ona göre gel r m. Değ lsen z


gelmem, g d p rahatsız etmen n b r anlamı yok.

Savcı Pekgüzel: Tek başınıza mı g derd n z yanınızda k mse olur


muydu?

Sanık Arslan: Yalnız g tmeye özen göster rd m. Ama yan


hallend ğ n z zaman anlatab l yor muyum? B r ler n götürmen z lazım
k karşılıklı b r şey olsun alışver ş olsun yan , yan gör lg lenenler var
boş değ l z yan ne ben boşum ne sen boşsun ne g tt ğ m z adamlar
boş lg lenenler var. İster büyük, ster küçük affeders n z küçük
görme, anlatab l yor muyum? Böyle nsanlar var yan , yan yaşlı b r
asker vardı orda gördüm, çok mutlu oldum. Adamın hal n görmek
yet yor. Yaşam kaynağı beyaz saçlı b r adam yaşam kaynağı yan .
Askerler sevm yorum 28 Şubat sürec nden dolayı nefret doluyum
hâlâ da ç mde k n var yan .

Savcı Pekgüzel: Muzaffer Tek n’ n bürosunda hang konuları


konuşuyordunuz?

Sanık Arslan: Bu t p konular, yan bu konularda f k rler m ben


açıklıyordum yan mesela, anlatab l yor muyum? Kıbrıs meseles yan
gönder oraya 20 tane eğ t ml genç, altını üstüne get r sağlam b r
Kıbrıs ortaya çıkar. Her yerden Avrupa B rl ğ ’yle vurmanın b r anlamı
yok. Öyle kal te b r hale gel k , aş Kuzey Kıbrıs’ı, Güney Kıbrıs’ı aş
yan . Aş orayı ya, anlatılanlar o g d p görmed m ama Türk ye hâlâ
Kıbrıs’la uğraşıyorsa büyük problem yan .

Savcı Pekgüzel: Muzaffer Tek n le görüşmeler n z ne zamana kadar


devam ett ?

Sanık Arslan: Toplam 3-5 defa görüştük.


Savcı Pekgüzel: Telefon görüşmes olarak en son Kasım 2005
tar h nde görüşmen z var.

Sanık Arslan: Savcı Bey tam hatırlamıyorum ama telefon


görüşmeler m n temel sebeb of s ne g tmeden önce müsa t olup
olmadığını öğrenmek. Müsa tse g tmek, değ lse g tmemek.

Savcı Pekgüzel: İbrah m Özcan savcılık fades nde, “Muzaffer


Tek n’ n bürosunda ayrı b r bölümde bazen g zl toplantılar da
yapılıyordu. Bu toplantılara ben almazlardı. Genelde Muzaffer Tek n,
Hüsey n Görüm, Mehmet F kr Karadağ ve Mehmet Zeker ya Öztürk
ayrı b r yerde konuşuyorlardı. Ne konuştuklarını b lm yorum” d yor.
Böyle g zl toplantı yapıldığına s z şah t oldunuz mu Muzaffer Tek n’ n
bürosunda?

Sanık Arslan: Hayır, hayır, hayır. Muzaffer Tek n’le Danıştay,


Cumhur yet, bombalama, s lahlanma bunlarla lg l konuş-muşluğum
yok yan .

Savcı Pekgüzel: Sedat Peker’ tanır mısınız?

Sanık Arslan: Medyadan tanıyorum.

Savcı Pekgüzel: Kemal Ker nçs z’ tanıyor musunuz?

Sanık Arslan: Medyadan tanıyorum, aynı şeyler kend s ne de


söyleyeb l r m. Edepl adaplı b r nsan gördüğüm kadarıyla. Sam m
söylüyorum düzgün b r adam yan sempat m ve sevg m olan b r
nsan, başka b r şey yok.

Savcı Pekgüzel: S z n herhang b r derneğe veya kuruluşa üyel ğ n z


oldu mu h ç Büyük Hukukçular B rl ğ sm nde b r dernekten haber n z
oldu mu?

Sanık Arslan: Büyük ht malle bu Kemal Bey’ n oluşturduğu b rl k ama


yok yan ben m onlarla b r rt batım yok.
Savcı Pekgüzel: Kuvayı M ll ye 1919 sm nde b r dernek duydunuz
mu?

Sanık Arslan: Ab yok sadece tanıdıklarım vardır, sadece sohbete


g der m.

Cumhur yet Savcısı N hat Taşkın: Osman Yıldırım, Ankara’da


cezaev nde tanık sıfatıyla verd ğ fades nde Vel Küçük le tanıştığını,
hem de esk den t baren tanıştığını

söylüyor. S z en azından 2003 yılından t baren b rl ktes n z. S ze


böyle b r şeyden bahsett m ?

Sanık Arslan: Hayır, yan ben konuştuğumuzda Vel Küçük sohbet


sürekl geçer. Ülkücü cam ada devlet n, der n devlet n, s yaset n,
mafyanın konuşulduğu ben m b ld ğ m, yan şah t oldum; kend s
kabul eder veya etmez b lemem de, sm geçer anlatab ld m m ? Ben
de uzaktan kend s ne saygı duyduğum b r nsan, saygı başka b r şey
yok. Saygı duyduğum b r nsan başka d yeceğ m b r şey yok yan .
Emekl olduğunu, emekl ett r ld ğ n ben bu konuda çok kızmışımdır
yan , kend s n n kabullen p kabullenmemes çok umurumda değ l
ama Vel Küçük sm Türk ye’de b r şeyd r yan b r semboldür.

Alparslan Arslan duruşmalar sırasında yer yer kavga çıkardı. Kavga


ett kler nden b r s babası İdr s Arslan’dı:

Sanık Arslan: Ulan Allah’a kurban olmayan p ç defol. Şerefs z k ms n


lan sen s k n n ucundan düştüm d ye oğlun muyum lan puşt. Ben
Allah’ın feda s y m ulan sen n s k nle m uğraşacağım s kt r ol g t
buradan.

Alparslan Arslan’ı duruşmalar sırasında en çok kızdıranlardan b r


“l der m” ded ğ Süleyman Esen’d . Süleyman Esen, Alparslan
Arslan’la b r l şk s n n olmadığını söyled ğ nde Alparslan Arslan onu
yalancılıkla tham ett , küfrett .

Tanık Süleyman Esen: Daha öncek savunmalarımı tekrar ed yorum.


Ben sanık Alparslan Arslan’ı yalan beyanı ve ft rasıyla dosyaya dah l
ed ld m. Ben sanık Alparslan Arslan’a bomba vermed m, Cumhur yet
gazetes n n bombalanması olayından Danıştay saldırısı olayından
b lg m ve haber m yoktur.

Sanık Alparslan Arslan söz almadan konuştu: Allah’tan korkmuyor,


kalabalıktan utanıyor, korkuyor terb yes z, şerefs z, hays yets z.

Mahkeme Başkanı: Tamam sus, tamam oturduğun yerden konuşma


otur.

Sanık Alparslan Arslan söz almadan konuştu: Allah’ın huzurunda


sen böyle konuşmaya utanmıyor musun?

Mahkeme Başkanı: Alparslan d nle b raz, otur tamam.

Sanık Alparslan Arslan söz almadan konuştu: Uyku nasıl

varsa, konuşmak nasıl varsa, ölüm de Allah’ın emr , k m suç-


luyorsun? (…) P çl k yaptın lan, terb yes z yalancı, Allah’tan utan.

Tanık Süleyman Esen: Evet efend m doğrudur. Alparslan Arslan


ben m telefonumu şte ben tutuklanmadan b r ay önce zaman zaman
alıyordu, değ ş k yerler arıyordu.

Sanık Alparslan Arslan söz almadan konuştu: Ne kadar soysuz b r


adamsın ya.

Alparslan Arslan le Osman Yıldırım’m duruşmada sürekl


küfürleşmeler ne h ç g rmeyey m. Sonuçta, bu konu daha çok su
kaldırır. Mahkeme en y kararı ver r demekten başka elden ne gel r!
Ama… Şunu yazmalıyım; b z gazetec olarak dd anamey ve
duruşma tutanaklarını haber yaptığımız ç n “Ergenekoncu”
yapılıverd k. Ey okuyucu, s z n okuduğunuz bu satırlar haber değ l
m d r; n ye bunları gazetelerde, telev zyonlarda görmed n z; b z de m
görmemel yd k acaba?

Bakın; “gazetec ler” nasıl haberler yaptılar; b r örnek verey m sadece.


Osman Yıldırım Cumhur yet gazetes ne bombaları atması
karşılığında kend s ne 500 b n dolar tekl f ed ld ğ n söyled .
Ergenekon aracılığıyla Muzaffer Tek n Ataşeh r’dek evde tekl f
etm şt (12 Mart 2008 savcılık fades ). İk el bombası atma karşılığı
500 b n dolar!

Rakamın astronom k olması b r yana, bu 500 b n dolar rakamının


Osman Yıldırım’m z hn ne nereden g rd ğ n merak ett m…2

Yazdım ama ş md b raz açayım konuyu: Danıştay Su kastı‘ndan b r


buçuk ay sonra 6 Temmuz 2006’da Yen Aktüel derg s nde Ecev t
Kılıç mzasıyla b r haber çıktı: “Danıştay C nayet 150 M lyon Dolar
İç n.”

M lyon dolar!..

Habere göre Damştay saldırısı Kuzey Irak’tan taşınan 500 m lyon


dolar paranın kom syonu ç n şlenm şt . Kom syon 150 m lyon
dolardı.

Haber n kaynağının MİT olduğu yazılıydı. Evet, dd a büyüktü.

500 m lyon dolar Ankara’da “Hakkı Hoca” lakaplı b r ne tesl m


ed lm şt . Alparslan Arslan paranın yüzde 30’unu alacaktı!
Alamayınca esk MİT’ç D. F.‘ye başvurup “Ben Vel Küçük’le
görüştür, o b ze yardımcı olur” dem ş ve arkasından Cumhur yet ve
Danıştay saldırıları gelm şt !

Habere göre Alparslan Arslan kom syonunu alab lmek ç n bu


saldırıları yapmıştı!

Haber okuyunca rk l yorsunuz, dehşete kapılıyorsunuz, “Neler


oluyor?” d ye soruyorsunuz. Ancak zaman, soruların yanıtını ortaya
tek tek çıkardı. Haber tamamen yalandı. MASAK dd amn saçma
olduğunu bel rten rapor verd mahkemeye.

Ergenekon duruşmalarında haberde adı geçen -haber yapan


gazetec Ecev t Kılıç da dah l- heps tanık olarak konuştu. Gazetec
Kılıç haber n n h çb r sabrım savunamadı. “B lm yorum”,
“hatırlayamıyorum,” “haber kaynağım ben yanıltmış olab l r,” ded
(N san 2011). Topu MİT’e attı. “Kanı b lg s ” g b basın term noloj s ne
geçecek katkıda bulundu!

Burada aslmda asıl mesele şuydu. Y ne b r gazetec , el ne


tutuşturulan sözüm ona b lg y , araşhrmadan soruşturmadan haber
yapmıştı. Pek kaynağı k md ?

MİT bu konuyla lg l 3 Kasım 2010 tar h nde Ergenekon davasına b r


yazı gönderd . Danıştay saldırısından hemen sonra teşk lata gel p
b lg ler veren b r çalışanının “mar fet n ” anlatıyordu: MİT mensubu
Mehmet Eymür’ün taleb üzer ne 30 Haz ran 2006’da yapılan
görüşme sırasında, anılan tarafından müsteşarlığımıza nt kal
ett r len hususların anılan dönemde ncelenmes sonucunda, M.
Eymür’ün şahıs/olay/kurum ve kuruluşlar le lg l dd alarının
tamamen kend k ş sel b lg ler ne yönel k olduğu bel rlenm ş olup,
teşk latımızda da bahse konu dd aları tey t edeb lecek b lg lere
rastlanılmamışbr.

Ne tesadüf bu görüşmeden b r hafta sonra sözde gazetec Ecev t


Kılıç Yen Aktüel‘de lg l o haber yazdı. Y ne sorayım: Kaynağı k md
acaba?

B tmed : Aym b lg ler daha sonra Ergenekon savcılarına da


gönder ld . Savcılar bu b lg ler n tesp t ed lemeyen b r adresten
gönder len b r zarfın ç ndek CD le geld ğ n söyled ler.

Yargılamalar sırasında ne mektup zarfı ne de CD ortaya çıkarıldı.


İk s de kayıptı. Ancak savalara gönder len b lg notunun altında
“mhtml:f le:llM.: I MEHMET EYMURI Desktop I SAVCI I Yen

Aktüel_say _52.mht” dosya adres vardı.

Savcılar bu mza ortaya çıkınca, bu b lg ler n başsavcı vek l n n


odasında flash bellekle ver ld ğ n söyled ler! (2 Ocak 2009) Bu
kaçıncı sehven?
Ama ne gar pt r k , aldıkları b lg ye l şk n tutanak düzenlemek yer ne
mektupla geld ğ n dd anameye yazdılar. Yorum yok…

Sonuçta:

Danıştay Su kastı‘nı Ergenekon’a bağlayab lmek ç n k mler ne tür


g zl tert plere g rm şt şaşkınlıkla tak p ed yorsunuz. Nasıl
şaşırmazsınız. Cemal Alparslan Ertuğ adını anımsadınız mı? Sem h
Tufan Gülaltay’ı Mehmet Eymür’e götüren k ş . Gülaltay yakından
tanıdığı Ertuğ hakkında 26 Aralık 2008 tar hl duruşmada şöyle ded :
“Cemal Alparslan Ertuğ şu Danıştay c nayet n şleyen genç avukat
Alparslan’ı, Yed tepe hukuk bürosunu k ralayıp, tefr ş ed p, dayayıp
döşey p Alparslan’ı oraya alıp st hdam eden adamdır.” Ertuğ bu
konuda nedense h ç sorgulanmadı!…

Mehmet Eymür adı daha b rçok olayda geçecekt … Hep yazdım. Bu


tür karanlık olaylarla lg l k taplar yazmış b r olarak söyleyeb l r m k ,
Ergenekon operasyonları dah l her k rl tezgâhın altından özell kle b r
s m çıkar: Mehmet Eymür! Tuncay GüneyTe l şk s konusunu k tabın
lk bölümler nde yazmıştım. 1. MÎT Raporu ve 2. MİT Raporu’nu
kaleme alan Mehmet Eymür Ergenekon operasyonunda k m nle
ortak hareket ed yordu acaba? ABD’dek l şk ler de gün gel r açığa
çıkar mı?

Sem h Tufan Gülaltay, 26 Aralık 2008 tar hl duruşmada b r dönem


emr nde çalıştığı M. Eymür ç n şunları söyled : “1993’te Ankara
gümrüğüne P2 Mason Locası‘nın f nansörü b r a len n otomob l
fabr kasından özel yapım b r zırhlı araç geld , d plomat k perm yle
Mehmet Eymür’e. Bu araç Ankara Tandogan’da b r galer de Mehmet
Eymür’ün b r d plomat arkadaşının üzer nden çek l p satıldı.”

Mehmet Eymür üzer ne ayrı b r k tap yazmak lazım…

O kadar araştırdım bulamadım; Danıştay Su kastı‘mn hemen


ardından pol s Muzaffer Tek n adma nasıl ulaştı? “Saklan, ben s z
pazartes Ankara’ya götürürüm” d yen Ertaç G ray aynı zamanda
Mehmet Eymür’ün de avukatıydı. Mehmet Eymür o gün Fenerbahçe
Orduev ’ndek masada Muzaffer Tek n’ n yaranda oturan M. Zeker ya
Öztürk’ü de tanıyordu. Muzaffer Tek n’ n babası vasıtasıyla yakın
görüştüğü Dem r Bükülmez, kurmarhaneler kralı

Sud Özkan’ın sağ koluydu. B l nd ğ g b Mehmet Eymür de Sud


Özkan’ın yanında danışman olarak çalışıyordu. B r şey ma etmek
ç n yazmıyorum; sadece kafamdak soruya yanıt bulmaya
çalışıyorum. Muzaffer Tek n’ b r ler oyuna mı get rd ? Sorular
b tmez…

Örneğ n…

Danıştay Su kastı‘nı Ergenekon davasına bağlamak ç n n ye çok


çaba harcandı? İdd anamede b r zorlama olduğu ortada, Alparslan
Arslan çevres yle lg l pek b r araştırma yapılmamışken, Ergenekon
tutuklularının su kastla rt batım kurmak ç n olağanüstü b r çaba göze
çarpıyordu. N ye?

Terörle Mücadele Yasası‘mn b r nc maddes 29 Haz ran 2006


tar h nde değ şt r ld . B r f l n terör suçu olması ç n b rden fazla
k ş n n örgütlen p, s lah, müh mmat bulundurması yeterl değ ld ; ceb r
ve ş ddet çeren eylem gerek yordu.

Yan Ergenekon’un, terör örgütü kapsamına alınması ç n yakalanan


k ş ler, ele geç r len s lahlar yeterl değ ld ; ş ddet çeren eylem
gerek yordu! Yan … Yan s şu, Danıştay Su kastı Ergenekon’a
bağlanınca, örgüt “terör örgütü” oluverd !

Bunları h ç konuşmadık, bunları h ç yazmadık. Herkes uyuttular…

Ya da…

Uslu uslu durmayıp yazanı S l vr Cezaev ’ne attılar…

Artık uzatmayayım.

Sanıyorum Danıştay Su kastı konusunda y ne de b r f k r sah b


oldunuz.
Muzaffer Tek n’le cezaev nde karşılaşmak ben nerelere götürdü.
Muzaffer Tek n suçlu mu masum mu? Bunun kararını b r gazetec
veremez. Gazetec bıkmadan usanmadan sorularının peş nden
g der; her türlü zorbalığa, b lg k rl l ğ ne rağmen nandığı gerçekler
yazar; ben buna nanırım. Ve 25 yıldır hep böyle yaptım. Evet.
Yazdığım g b mahkeme kuşkusuz en doğru kararı verecekt r; buna
nanmak dışında elden ne gel r!..

Dokuzuncu Gün

22 Şubat 2011

Salı…

“Tutuklu ve hükümlüler n d kkat ne, sabah sayımı ç n düzen alın.”


Kalktım. Pencerey açtım. Hava buz g b , Trakya soğuğu bu. Bu kış
gökyüzü kar le yağmurun sürekl düellosuna sahne oluyor. Ben m
ç n pek fark etm yor, k s de kederlend r yor. Yaz mevs m
çocuğuyum; sıcak neşelend r yor.

Özenle g y nd m. Az sonra -sank kale kapısı açılıyor g b — büyük b r


gürültüyle koğuşun dem r kapısı açıldı.

Gard yanlar sayımı yapıp d lekçeler alıp g tt . “Ayrıksı b r terör


suçlusu”yum; üzer mde gr ropdöşambr, altımda karel p jamam var.
Gard yanlar şaşkınlıkla bakıyor her sayımda. Cezaev nde pek
görülen b r sabah kostümü değ l herhalde. Sosyet k terör st!
Sayımdan sonra yatağa döndüm; cezaev nde en çok bulunan
zamanı doya doya kullandım. Duvarda b r böcek var; İstanbul’dak
evde olsa yer mden fırlarım, ş md yatakta, eller m ensemde sadece
gözümle tak p ed yorum “Gregor Samsa”yı! Kafka, Dönüşüm’de;
“herkes, beraber nde taşıdığı b r parmaklığın ardında yaşıyor,” der.
Ben m parmaklık ç ft kat oluyor bu durumda…

Kahvaltı zamanı; genell kle çay, peyn r, zeyt n m z var.

Kepek ekmek ç n bugün d lekçe yazdım. Ded m ya “sosyet k


terör st” m ben.
Kahvaltı sonrası avluda volta attık; Oktay Yıldırım ve Barış Pehl van
s gara ç yorlar sürekl . Odada s gara yasağı başlatmam lazım. Onlar
da farkında; d ptek hücrey s gara odası yapmaya karar verd k.

Dışarısı soğuk, rüzgâr neml ; avluda fazla kalamadık.

Oktay Yıldırım’ın b r sürpr z oldu: Türk kahves .

Nasıl yapacaktı? Ne cezve vardı ne de kahve mak nes . Konserve


kutusundan cezve yapmıştı; semaverde kaynayan suyun ç ne
konserve kutusunu koydu, sıcak suda kahve p ş rmeye başladı. Türk
kahves n cezaev nde yapmak hayl emek st yor. Yarım saat sonra
kahvem z hazır. F ncanımız su bardağımız. Doğal olarak kahve falı
yok! Fala da gerek yok, hap s hayatımız,

kt darın, cemaat n k dudağının arasında, b lmeyen m vardı?

O sırada gazeteler m z geld …

Gazetec Ned m Şener, Zaman gazetes ve ben m hakkımda suç


duyurusunda bulunmuştu. M////yef’tek haber şöyleyd : M ll yet
muhab r Ned m Şener, Ergenekon kapsamında tutuklanan ve
şyer ndek b lg sayarda ele geç r len ve kend s ne a t olmadığım
söyled ğ , “Ulusal Medya 2010” s ml belgede yer alan “Ned m”
sm ndek k ş ç n “Adı geçen şahıs gazetec Ned m Şener olab l r”
fades n kullanan Soner Yalçın le Zaman Gazetes Sorumlu
Yazı şler Müdürü Hayr Beşer hakkında “ ft ra” dd asıyla suç
duyurusunda bulunacak.

Ne d yeb l r m, Ned m Şener haklı! Ama sanıyor k ortada b r hukuk-


adalet var. Odatv’ye v rüsle gelen uyduruk “Hanef ’n n k tabı ne
durumda, referandum önces ne yet şt r lmel . Ned m sıkıştırsın,
hızlansın” şekl ndek absürd yazıyı hâk m sorunca şöyle ded ğ m
anımsıyorum: “Samanyolu TV’n n uyduruk d z senaryosuna
benz yor.”

Gerçekten böyle b r metne ne d yeb l rs n z? Kızgındım. Aklıma


gelen söyled m. Ne söyled ğ m b le hatırlamıyorum; evet belk
yers zd kızıp tepk göstermem, ama söylesem ne olur, söylemesem
ne olur? K rl b r oyun bu. Ned m Şener’le h ç yan yana gelmed m.
Hanef Avcı‘yı yıllardır görmem ş m, görüşmüyorum; ne yan ş md ,
bu uyduruk word parçasına göre b z örgüt müyüz?

Ned m Şener’e kızmam, kızamam. Ne d yor koca şa r Aragon:


“Bütün dünya tutuştuğu anda ateş nşam yakmaz demen n b r anlamı
yoktur.”

CHP Grup Başvek l Kemal Anadol, Bak Öz lhan’a yazdığım özel


mektubu k m n sızdırdığını TBMM’de yazılı soru önerges hal ne
get r p Başbakan Erdoğan’a sormuştu:

Soner Yalçın’ın Bak Öz lhan’a yazmış olduğu mektubun kamuoyuna


yansımış olması, hükümet n z n sadece telefonları d nlemekle
kalmadığının, aynı zamanda tüm elektron k yazışmalann, faksların
ve mektuplann da tak p ed lerek f şlend ğ n n de b r gösterges m d r?

Yandaş medya soluk almadan yalan habere devam ed yor. Kervana


“demokrat-l beral” d yenler n de katılmasına medyanın kıdeml yazarı
Hıncal Uluç da s tem etm şt :

Bu ülkede, haklarında ver lm ş h çb r mahkûm yet hükmü


olmayanları, kaçma ve del ller yok etme ht maller de yokken,
aylarca çerde tutan, tutukluluğu mahkûm yete çev ren savcı ve
yargıçları destekled n m demokrat; kutsal savunma hakkını kullanan
avukatlar yönünde f k r yürütüp, ‘Masum yet Kar nes ’nden söz ett n
m , faş st oluyorsun… Yan f k r ve fade özgürlüğünde geld ğ m z
noktaya bakar mısınız?..

Yaşasın ben m, l beral ve demokrat meslektaşlarım…

Yandaş medyanın havasını basındak sağduyulu kalemlerden Yalçın


Doğan ver yordu:

Geçen gün bazı gazeteler, Soner Yalçın’la b rl kte yen b r TV’de


çalışacağı öne sürülen gazetec ler n s mler n yayınlıyor. Doğru b le
olsa, sank o s mler suçlu ve Ergenekon sanık adayı. L ste
yayınlayarak korku salmak, nsanları deş fre etmek. Tam “Cadı
Kazanı”. Bunu yapanlardan b r de, her hafta medyaya ahlak ve
faz let ders vermeye kalkan Ekrem Dumanlı yönet m ndek Zaman
gazetes . D n m zde nsan avına çıkmak var mı?

Yandaş medya…

“Özel yetk l gazetec ler”…

Aklı cüzdanında olan gazetec ler…

İrade k ş l ğ n temel taşıdır; rades başkasının hâk m yet nde


olanlann, bırakın gazetec , yazar olmayı, nsan b le oldukları
şüphel d r; kuldurlar.

Hakkımda o kadar çok yalan yazı var k , ben cehennem kazanında


kaynatmaya karar verm şler. Sanıyorum bu derece nefret n sebepler
arasında kıskançlık da var. Bu korkunç haksızlığın başka
açıklamasını bulamıyorum. Sonuçta, “suç” ne k ; düşünce; katılırsın
veya katılmazsın. Bu zal ml k n ye? Ya o d l-üslup yavanlığı;
bayağılık zayıfların dayanışmasıdır. Bu nedenle bunlarla muhatap
b le olmamak gerek r. Aks durum bunlara değer b çmek anlamına
gel r. Artık buraya yazılarını alıntılamaya değmez…

Koğuş kapısının ortasındak dem rden pencerey /mazgalı açan


gard yan seslend : “Soner Yalçın… Avukat…”

Gazeteler bıraktım hemen. Gard yan kapıyı açtı, üstümü aradı.


Dem r parmaklıkların b r açılıp d ğer kapanarak, avukat odasına
g tt m.

Feza gülerek karşıladı. İlk günler cezaev ne alışkanlık dönem olduğu


ç n haftada beş gün gelmeye kararlı. Onca yolu büyük özver yle aşıp
geld ğ ç n teşekkür ed yorum her sefer nde. İnsan dostunu böyle zor
anlarda keşfed yor.

İlk sohbet konusu oğlumuz. B raz s n rl ym ş. Okulda b r arkadaşı


cezaev nde olmamla lg l konuşmuş, canı sıkılmış. Feza, öğretmen
aramış. Öğretmen, oğluma b r görev ver p sınıftan uzaklaştırınca,
sınıfa ben m cezaev ne neden g rd ğ m anlatıp bu konuda k msen n
konuşmamasını temb hlem ş.

Oğlumun ne h ssett ğ n y b l yorum, ama ne düşündüğünü


b lem yorum. B rl kte “Pr son Break” d z s n seyred yorduk; hatta o da
benzer b r cezaev h kâyes yazmıştı. Ş md babası cezaev nde; neler
geç yor kafasından acaba? Zor soru. Ceza, çerdek lere değ l,
dışarıdak lere ver l yor aslında; en ağırı da çocuklara. Ah ben m
güzel oğlum; b l yorum k tüm çocuklar g b ne yüce b r kalb var…

İnce hüzünlü konuları hızla geçt k…

Sonra konu gazetec ler n tutuklanma meseles ne geld . Medyada b r


korku hâk mm ş, herkeste aynı soru varmış: Sıra k mde?

Artık Ergenekon soruşturmasında b l n yor k , gözaltına alınanlara


k mlerle görüştüğü sorulursa, o k ş ler b r sonrak dalgada gözaltına
alınıyordu. Bu nedenle basın mensuplan ş md “S l vr -Toto”
oynuyormuş. Darbe dönem nde b le böyle olmadığını söylüyormuş
deney ml gazetec ler. Türk ye hızla faş zme yol alıyordu; k m ler se
hâlâ “orta yolculukta” ısrar ed yordu. “Ben yaramaz gazetec lerden
değ l m” makaleler yazıyorlar. “Tanırım ama sam m değ l m…” Öyle
ya b z vebalıyız…

Feza, N hat Genç‘ n Odatv’ye yazdığı makaley get rm ş. Öğrend m k


Rad kal gazetes nden Yıldırım Türker b z “uyarmış“tı. Üslubumuzdan
dolayı hapse atıldığımızı düşünüyor; ülkem n aydın protot p şte;
geld ğ m z yer burasıdır. N hat Genç har ka yazmıştı:

Vahş yazar k md r, artık y ce öğren yoruz, b r telefon kaydında adı


geçt d ye sanatçı Nursel İd z’ n ç çamaşırlarının dah Ergenekon
Davası‘nda manşetlere taşındığı o günlerde yazar Per han Mağden
“oh olsun” çığlıkları atmıştı. Değ şen b r şey yok, ş md aynı
gazeten n Yıldırım Türker’ “durmak yok, yola devam” d yor.

Suskunlukları büyüdükçe v cdanları c ğerleşen (!) tuhaf


yaratıklar… Unutmayın, fazla susmuş nsanların v cdanı denet mden
çıkar…

Kalkmış Soner Yalçın’ı “karanlık” kel mes n n şa bes yle mahkûm


etmeye çalışıyor, şu onlarcasından sadece b r Ceng z Çandar’ın
s yas l şk ler n n tar h ne b r baksın, güzel b r Saklanmış Amer ka Dış
Pol t kası romanı okumuş olur ve bu da b n c ltl k romanın sadece lk
c ld ancak olur…

N hat Genç, ahlaklı, v cdanlı, gözüpek, natçı ve sevg dolu b r kalem.


Yıldırım Türker’ler, Ceng z Çandar’lar nefret dolu; k ş l kler n
kem ren, çler ndek nefret duygusu. H ç b tmez bu öfke; kend nden
başka herkes öldürür ve bu nedenle ölüdürler aslında… Neyse, bu
kadar yer vermeye b le değmezler; döneme bağlı yazarlar her dev r
değ şt ğ nde dönerler; k ş l kler tahr p olmuş b r kere…

Feza’yla tutukluluğa t raz d lekçes üzer nde çalışırken küçük avukat


odasının önünden eşofman g ym ş yeraltı dünyasının tanınmış
s mler nden Sedat Peker geçt .

Ergenekon’da yok yok!

Feza cezaev ne g r şte Sedat Peker’ n eş yle tanışmış; avukatmış;


hafta ç her gün cezaev ne gel p eş yle görüşüyormuş. B lm yordum,
şaşırdım. Ne hayatlar yaşanıyordu cezaevler nde.

Feza’yla çalışmamız b tt kten sonra, kapıya vurarak gard yanı


çağırdım. (Hep böyle çağırıyorsunuz, oysa b r z l koysalar olmaz
mıydı?) Gard yan gel nce “Barış Terkoğlu’nu get rene kadar b raz
daha görüşey m,” ded m. Kabul ett . Aslında yasak; tutuklulann bu tür
karşılaşmalarına z n yok. Barış Terkoğlu gel nce sarıldık, y gördüm.
En büyük sıkıntımız, ayrı koğuşlarda olmamız. Hürr yet yazışım
sordu, yazıp gönderd ğ m söyled m. Sev nd . Fazla sohbete z n yok.
İk s ne de veda ed p odadan çıktım. Çıkışta y ne arandım. Koğuşa
g rerken y ne arandım.

Koğuşumuzdak küçük beton avluya çıkıp volta atmaya başladım. El


kadar gökyüzüne baktım. Kafamda y ne fırtınalar uçuşuyor; neler
düşünmüyorum k . Özlem n bu kadar kısa zamanda bu kadar
artmasına şaşırıyorum… Böyle anlarda hemen duygusallıktan
uzaklaşıp, derlen p toparlanıyorum. Kend m uyarıyorum. D rençl
olmalıyım… Zamanın ben ezmes ne, çürütmes ne zn
vermemel y m. Kapana kısılma duygusunu sevm yorum.

Cezaev nde yalnızlığı yüceltmen n, nsanı çoğaltmanın, sess zl ğ


söze dökmen n yolu yazmak. Kend me natla, sabırla tutkular
yaratmayı ve cüretkâr olmayı sev yorum. “Cüretkâr” kel mes n
yazmamın neden , savcılıktak sorgum. Savcı, ben Öcalan’ın
d rekt fler ne uygun gazetec l k yapmakla tham ett . Ve ben lk gün
yazdığım g b , Kürt tar h üzer ne b r çalışma yapıyordum. Ne
yapmalıyım ş md ; vazgeçmel m y m? Olacak şey m ? Övgü de
alsam, sövgü de alsam ve cezalandırılmak s-tensem de ben
“günahkâr” olmayı terc h eder m. Yazma radem, merakım ağır basar
hep. Kokuşmuşluğa, s ns l ğe karşıt olmanın, kötülükler
çözümlemen n, nsana get rd ğ güçlü olma h ss nden key f alırım
ben. Bunun adı gazetec l kt r. Ya da, aydın sorumluluğu mu
demel y m…

Ş md dört duvar arasında haber yapmam, yazı yazmam


engellenmek sten yor. Hapse atarak bunu becereb l rler m ? Zaman
gösterecek…

İnsanın artısı mıdır, eks s m d r tartışılır. Abartılı çalışma konusunda


saplantılı b r y m; sanıyorum orta sınıfın protestan ahlakına sah b m.
“Tembell k hakkTndan ürker m. Çalışmayı; yaratmakla, ruhu
zeng nleşt rmekle eş tutarım. Yan “ruh f rarından” korkarım. Bu
nedenle hap ste hemen kolları sıvadım. Üzer nde çalıştığım Kürt
tar h yle lg l kütüphanemden bazı k tapları sted m. “Kütüphanede
g r ş n tam karşısının sağ yanındak üstten üçüncü sıradak 6-7 k tabı
get r n.”

Bugün get rd ler.

Şaka g b ; k taplardan b r : Abdullah Öcalan’ın k c ltl k Sümer Rah p


Devlet nden Halk Cumhur yet ne Doğru Özgür İnsan Savunması d .
Bu k tabın o rafta olmaması gerek yordu; sanırım pol sler
kütüphanede arama yaparken her yanı altüst etm şlerd .

Öcalan’ın bu k tabı yasaklanmıştı. Dolayısıyla cezaev yönet m k tabı


bana vermed . Cezaev yönet m n n kayıtlarında yasak k taplar l stes
var; gelen k taplar bu l steye bakılarak ver l yor. Ben m anlamadığım
şu; Bedrett n Dalan’ın eğ t mle lg l yazdığı k tabı del l olarak görüp
alan pol s, Öcalan’ın bu k tabına n ye el koymadı! Üstel k k tabın
üzer nde çalışmış, notlar yazmıştım. Öyle ya, ben savcının dd asına
göre, Öcalan’ın d rekt fler yle haber yapan b r değ l m y m?! Sanırım
pol sler b le bu gerekçeye nanmadı.

Ancak…

Öcalan’ın bu k tabı Ergenekon soruşturması paralel nde başka b r


evden çıktı ve del l olarak dd anameye kondu. Aynı k tap k ş ye göre
del l oluyor!

“Uyuşturucu ve borç batağına düşmüş b r den z subayı“n n 15


Temmuz 2009 tar hl hbarı üzer ne pol s, Den z Kuvvetler
Komutanlığında “b r uyuşturucu ve fuhuş çetes ”n n peş ne düştü.
Pol s hbara öyle nandı k , pek üzer nde çalışma yapmadan k gün
sonra 11 adrese baskın yaptı!

Kocael Değ rmendere’de teğmenler Faruk Akın ve S nan Efe


Noyan’a a t evde, üçlü çekyatın altında Abdullah Öcalan’ın bu k tabı
bulundu ve del l olarak el konuldu.

Sadece Öcalan’ın k tabı bulunmadı; mutfakta s yah poşet ç nde


MKE yapımı 100 f şek “ele geç r ld .” Poşette lg nçt r, katlanmış
şek lde b r de beyaz kâğıda yazılmış not bulundu: “Albay Tayfun
Duman’dan gelecek f z b l teye göre Uğur ve Met n Paşa’ya
yapılacak operasyonun detay ve tar hler n Levent Bektaş, Orhan
Yücel üzer nden let lecek. S ze tesl m ed len malzemeler korunaklı
b r yerde tutunuz.”

Nottak “Uğur Paşa,” Den z Kuvvetler esk Komutanı Oram ral Eşref
Uğur Y ğ t; “Met n Paşa” se y ne Den z Kuvvetler esk Komutanı
Oram ral Met n Ataç Paşa d .

Öcalan k tabı, Paşalar’a su kast notu ve MKE f şekler “meseley ”


ortaya koyuyordu. Ama koskoca am rallere f şekle su kast olmazdı;
mutfakta buzdolabının motor bölümüne g zlenm ş 500 gram patlayıcı
madde TNT kalıbı bulundu. “Am ral Battı” oyunu başlamıştı…

“Özel yetk l medya” yayınlara başladı. Öcalan okuyan teğmenler


komutanlannı öldüreceklerd !

İdd aname ortaya çıkınca görüldü k , “Am rallere su kast”


dd anamede yoktu. Zaten beyaz kâğıda yazılı not, tutuklanan h çb r
k msen n elyazısıyla uyumlu değ ld . Ve teğmenler Öcalan’ın k tabını
lk kez görüyorlardı; onların değ ld yan .

Sonunda tüm teğmenler salıver ld .

Mesele bu kadar bas t olmamalıydı; çünkü Yarbay Al Tatar bu ağır


dd ayı onuruna yed remey p nt har ett . Cenazes n n başında su kast
yapacağı dd a ed len k komutam vardı; Met n Paşa ve Uğur Paşa,
k s de gözyaşlarını tutamamıştı, bu erdeml ölüm karşısında…

Al Tatar, Doğu Per nçek’ n kuryes olmakla tham ed l yordu!


Medyada İşç Part s ’n n TSK ç nde “Karargâh Evler ” var

“Uyuşturucu ve borç batağına saplanmış” k ml ğ bel rs z k ş n n


hbarıyla baskın yapılan evlerden b r de, y ne Kocael
Değ rmendere’de bekâr subaylar Alperen Erdoğan, Yakut Aksoy,
Tarık Ayabakan ve Burak Düzalan’m kaldığı Paksan Apartmanı‘nın
b r da res yd .

Tesadüf bu evde de Öcalan’ın, D r l ş Tamamlandı, Sıra Kurtuluşta


adlı k tabı bulundu. Ve lg nçt r, bu k tap ç nde ayrıca, ç nde çocuk ve
hayvan pomosu görüntüler olan b r DVD bulundu! Aynca banyo
dolabının altında esrar ve ecstasy haplar çıktı.3

Ve en öneml s , Tarık Ayabakan’ın eşyaları arasında b r adet DATA


Traveler 2 GB 04183-332AOOLF barel K ngston marka flash bellek
bulundu. Bu flash bellekte “eylemler” sıralanıyor, bol bol subay
s mler ver l yor ve “Per nçek Başkanımızın Em rler ” yer alıyordu!
İşte Yarbay Al Tatar’ın, Per nçek’ n kuryes olduğu dd ası da bu flash
bellekte yazıyordu. Flash bellek ayrıntısına g rmeden şunu
eklemel y m k , h çb r subayın kanında uyuşturucu bulgusuna
rastlanmadı. Aynca uyuşturucunun bulunduğu yer toz ç ndeyken,
uyuşturucu paketler n n tertem z olması g b ayrıntılara h ç
g rmeyey m.

16 Ek m 2010 tar h nde, İstanbul 12. Özel Yetk l Ağır Ceza


Mahkemes duruşmada, TÜBİTAK’tan gelen b l rk ş raporunu okudu.
Rapora göre, Tank Ayabakan’a a t olduğu dd a ed len flash bellek
h çb r subayın b lg sayarında kullanılmamıştı! Tarık Ayabakan,
Alparslan Erdoğan, Burak Düzalan, Yakut Aksoy o gün tahl ye
ed ld ler. Pek , y de flash bellek k m n tarafından eve konulmuştu?
Ve daha acıklı soru; Yarbay Al Tatar’ın nt har etmes ne k mler yol
açmıştı? Bunun hesabını gün gelecek vermeyecekler n m
sanıyorlar?

Nerden nereye geld k.

Ben m kütüphanemden çıkan Öcalan’ın k tabını “del l” bulup


almayanlar, başka evlerden “kanıt” d ye Öcalan k tapları topluyordu.
Ya da şöyle m yazmalıyım: Kend koymadıklarını almıyorlar…

Voltayı suraurur cen yapımı 1 Ul 1V1 İLİM –

“Telev zyona DVD f lm konulacaktır, duyurulur.”

Cezaev ndek tüm anonslar b z m koğuşa da gel yor; “121 numaralı


personel rev rde beklen yorsunuz” g b . Alışacağız, lk günler her
anonsu d kkatl ce d nl yordum.

Hava kararmak üzere, zaten üşüdüm, koğuşa g rd m. Oktay Yıldırım


k tabıyla lg l çalışıyor; Barış se su gelm ş bulaşık yıkıyor. B razdan
akşam yemeğ hazırlanacak. Oktay Yıldırım k tabından başını
kaldırdı. “F lm lg nç, seyretmed ysen zle,” ded . Merak ett m…
Cezaev yönet m n n seçt ğ f lm n adı “G rdap”.

Selçuk Yöntem, Al Sürmel g b usta oyuncularla gençler n rol aldığı


b r f lm. Seyrett m.

Senaryo lg nçt : Taşralı modern-orta sınıf b r a len n çocuğu


ün vers tede okumak ç n İstanbul’a gel yor. “Tesadüf” eser tanıştığı
k Müslüman öğrenc yle aynı ev paylaşıyor. Öğrenc bekâr ev ndek
doğaüstü olaylardan etk len yor, arkadaşları tarafından b r hocaya
yönlend r l yor. Bu l şk genc yen b r çevreye sokuyor. Burada
tanıştırıldığı b r Afgan stan’da savaşmış b r mücah t.

Bu l şk ler sonucu genc n hayatı değ ş yor, sevg l s nden ayrılıyor,


sakal bırakıyor vs. Sonunda yapılan konuşmalardan etk len p canlı
bomba oluyor ve Sultanahmet Meydanı‘nda b r tur st otobüsünü
havaya uçuruyor.

F lm n sonunda anlıyoruz k bu genç b r tuzağa düşürülmüş. Evdek


doğaüstü olaylar kurguymuş. F lm n f nal nde ev arkadaşları, hoca ve
mücah t, eller nde v sk yle toplantı yapıyor ve yen b r av üzer ne
kahkaha atarak konuşuyorlardı.

D n r tüeller kullanarak b r genç tuzağa düşürülmüştü. Yan ; dış


güçler komplosu!

“G rdap” b r f lm…

Gerçek b r olaydan yola çıkılarak senaryolaştırıldığı yazılıydı f lm n


başında, lg nç.

Türk ye’de h çb r su kast/c nayet arkasında “der n güçler” olmadan


gerçekleşm yor g b kolaycı komplo teor s yerleşt z h nlere artık.

Hang c nayet şlense, kat l neden şled ğ n , nasıl yaptığım açık açık
anlatsa da “Hayır, o b lm yordur, arkada mutlaka b -r ler vardır” d ye
düşünülüyor. Sıradan vatandaştan pol t kacıya, gazetec den savcıya
kadar herkes koro hal nde bunu seslend r yor: “Arkada b r ler var!”
Ve özell kle Müslümanlar c nayet şlem yor, hep “kullanılıyorlar”. Çok
ger lere g tmeyel m; Aksoy, Üçok, Mumcu, Kışlalı, Emeç c nayetler n
yazmıyorum, ya da bombalama eylemler n , Madımak’ı vs.

2006 yılından bugüne bakalım.

Trabzon’da rah p, Malatya’da m syoner, Ankara’da Danıştay,


İstanbul’da D nk c nayetler …

Fa ller b l n yor; d n duyarlılığı olan lümpenler.

Hayır. Arkasında hep “der n l şk ler” aranıyor. Tamam aransın.


Olab l r de. Hatta, vatandaş, had gazetec , had pol t kacı komplo
teor ler n d le get rs n. Ama nsaf ed ls n; bu d nc ler h ç m c nayet
şlem yor?

Bu sorunu görmey p dışarıda “düşman” arayan anlayış, kend


gerçekler m zle yüzleşmem ze sürekl engel olmuyor mu?

S yasal İslam’ın ş ddetle l şk s n değerlend rm yoruz ya da travmat k


b r gençl ğ n olduğuna gözümüzü kapatıyoruz. Toplumsal yaşama
da r ps koloj k, sosyoloj k tartışmalar yapacağımıza sürekl komplo
teor ler yle kend m z avutuyoruz. Kolaycılık. Hep perde arkasında
“b r ler ” var! Bu hastalıklı b r ruh hal olmaya başladı. Ve ne yazık k
bu; sadece küçük b r grubun anlayışıyken, kt dardak AKP ve
cemaat medyasının “b r ler b ze kumpas kuruyor” paranoyasıyla tüm
ülken n konuşup tartıştığı acıklı ve de tehl kel b r hal aldı.

“B z stemeyen b r düşman var ve bunlar Müslüman gençler


kullanarak c nayetler şl yor.” Türk ye’n n korku toplumu hal ne
get r lmes n n sebeb bu cümled r şte. Bu sağlıklı değ ld r;
gerçekl kten/asıl nedenden kopmadır. Gerçek sorunu görmemekt r.
Ne yazık k bu sorunlu hal kend n pol t ka kürsüsünde, dd anamede,
Samanyolu TV g b kanalların d z ler nde de göster yor: “Kötü olayları
düzenleyen b r parmak var.”

Bu nedenle kend s nden olmayan herkese düşman! Müslüman genç


c nayet şlemez; o kullanılmıştır!..
Gel n z s z çok esk lere götürmeyey m. Aksoy, Üçok, Mumcu, Kışlalı
c nayetler n şleyen îslam Hareket Örgütü‘nden vs.
bahsetmeyeceğ m. Son 5 yılda şlenen bazı c nayetlerden ayrıntılar
sunacağım:

Tar h: 17 Mayıs 2006.

Ankara’dak Danıştay 2. Da res üyeler ne saldırı gerçekleşt . Üye


hâk m Mustafa Yücel Özb lg n öldü. Da re Başkanı Mustafa

hâk m Ahmet Çobanoğlu yaralandı.

Saldırının Gerekçes : Danıştay 2. Da res ’n n 26 Ek m 2005 günü


türbanla lg l verd ğ (okul bahçes nde b le g y lemez) kararıydı.

Tar h: 18 N san 2007.

Malatya’dak Ağbaba İşhanı 3. Kat 9 numarada faal yet gösteren


Z rve Yayınev ’ne saldırı gerçekleşt . Alman T lman Ekkehard Geske,
Uğur Yüksel, Necat Aydın defalarca bıçaklanıp boğazlan kes lerek
öldürüldü.

Saldırının Gerekçes : Hır st yan nancıyla lg l k taplar dağıtıp,


toplantılar yaparak m syonerl k faal yet yapmalan.

Danıştay Saldırganı: 1977 B ngöl doğumlu Alparslan Arslan d .


Cumhur yet gazetes ne üç kez bomba atan “ek p arkadaşla-n” 1969
Kars doğumlu Osman Yıldırım, 1983 K.Maraş doğumlu İsma l Sağır
ve 1979 Kars doğumlu Erhan T muroğlu le b rl kte Ankara’ya
gelm şlerd . Eylem Alparslan Arslan tek başına gerçekleşt rd .
Kaçarken yakalandı.

Z rve Saldırganı: 1988 Malatya doğumlu Emre Günaydın, 1987


Malatya doğumlu Sal h Gürler, 1988 Adıyaman doğumlu Abuzer
Yıldırım, 1988 K.Maraş doğumlu Ham t Çeker, 1987 Malatya
doğumlu Cuma Özdem r. Saldırganların “l der ” Emre Günaydın ve
Abuzer Yıldırım kaçarken, d ğerler se kan gölüne dönen Z rve
K tabev ’nde yakalandılar.
Saldırı S lahı: Danıştay Su kastı‘nda Alparslan Arslan c nayet
ABDT ler n Kuzey Irak’a h be ett ğ Avusturya yapımı Glock marka
tabancasıyla gerçekleşt rd . Tabancayı taks şoförü Aykut Met n
Şükre’den İstanbul’da satın almıştı.

Trabzon’da 5 Şubat 2006’da rah p Andrea Santoro’yu öldüren 16


yaşındak O.A. da bu c nayet Glock marka tabancayla
gerçekleşt rm şt . Tabanca ağabey n nd .

Malatya Z rve Katl amı‘nda c nayet aracı nalburdan alman 5 bıçaktı.


Ancak katl amdan b r gün önce Emre Günaydın ve arkadaşları şeh r
dışında s lah atışı yapmışlardı. İhbar üzer ne pol s yolda durdurduğu
gençler n kurusıkı s lahına el koyup 58 YTL para cezası kes p
serbest bıraktı. Z rve K tabev katl amında Emre Günaydın’a a t bu
kurusıkı tabanca da bulundu.

C nayet Önces Takılan Muskalar: Danıştay saldırganı Alparslan


Arslan c nayet önces Sal h Kunter’ n öğrett ğ “Dön-gel namazı” kıldı.
Boynunda y ne şeyh n n verd ğ muska vardı.

Saldırıdan kısa b r süre önce şeyh Kunter’ n ev nde Alparslan


Arslan’a “c n çıkarma” seansı yapılmıştı.

Z rve Katl amı‘nı gerçekleşt renler eylem sabahı abdest alıp şükür
namazı kıldılar. Heps de b rer muska tatkılar. Ve y ne heps a leler ne
Allah ç n savaşa g tt kler n bel rten mektup yazdılar.

3 Haz ran 2010 tar h nde İskenderun’da rah p Lu g no Padovese’y


bıçaklayıp boğazını keserek öldüren Murat Altun, c nayetten önce
ç nden, c nayetten sonra se yüksek sesle ezan okundu. Murat Altun
kısa b r süre önce dayısı tarafından Mard n’de b r d n hocasına
götürülmüştü; hoca b r Hır st yan tarafından kend s ne büyü
yapıldığını söyley p muska yazmıştı! Ve keza rah p Santoro’yu
öldüren O.A. da saldırıdan önce boy abdest alıp namaz kılmıştı.

Tekb r Get r ld : Danıştay saldırganı Alparslan Arslan’m c nayet


sırasında “Allah’ın asker y m” dey p demed ğ hâlâ tartışma konusu.
Fakat Arslan’m duruşmalar sırasında her fırsatta d n sloganlar attığı
gerçek. Z rve Katl amı‘nı gerçekleşt renle-r n c nayet sırasında 3 saat
ne konuştuklarının pek ayrıntısı yok; “sohbet n Hır st yanlık üzer ne
olduğu(!)” yazılıydı.

Rah p Santoro’yu öldüren O.A.‘nın tekb r get rd ğ konusunda herkes


hemf k r. Keza Rah p Padovese’y öldüren Murat Altun’un ezan
okuduğu da…

Gazete Etk s : Alparslan Arslan’m Danıştay c nayet n d nc Vak t


gazetes n n 13 Şubat 2006 tar hl “İşte O Üyeler” manşet yle, türban
kararını veren Danıştay üyeler n n fotoğraflarını yayınladığı haberden
etk lend ğ söyleneb l r. Çünkü olay günü bu gazeten n kupürü
Arslan’m otomob l n n torp do gözünde bulundu. Bu gazete kupürünü
Alparslan Arslan’a veren n se Fethullah Gülen’ n yeğen Kemalett n
Gülen olduğu ortaya çıktı. Gülen, davada sanık değ l, tanık oldu.

Malatya’da Z rve Katl amı‘ndan önce, aynı yerde faal yet gösteren
Kayra Yayınev ’n hedef alan k m d nc -ırkçı yerel gazetelerde
yayınlar yapılmaya başlamıştı. Hatta b r , M. Al Ağca’nın Vat kan’da
Papa Jean Paul’u vurmasına “naz re” yaparak, “Sıra Vat kan
Tems lc l ğ nde” manşet atmıştı.

Keza y ne b r yerel gazeten n “Şehr m ze 10 b n İnc l gel yor”


kışkırtmasıyla şeh rde eylem yapılmıştı. Bu kışkırtmalar üzer ne
k tabev sorumlusu Mart n De Lange Malatya’yı terk etm şt .

Trabzon’da öldürülen Santoro hakkında da d nc -ırkçı yerel bazı


gazetelerde, m syonerl k yaptığını bel rten hedef göster c yayınlar
yapılmıştı.

Cemaat Etk s : Danıştay saldırganı Alparslan Arslan l se öğren m


sırasında ışık evler nde ve cemaat yurtlarında kaldığını söyled .
Duruşmalarda Fethullah Gülen’e duyduğu saygıyı hep bel rtt ;
saldırıyla Gülen’ n h ç lg s olmadığını vurguladı.

Alparslan Arslan’ın d n yönden gel ş m nde Nur cemaat ne mensup


esk va z Şeyh Sal h Kunter’ n çok etk s vardı. “L der m” ded ğ
avukat arkadaşı Süleyman Esen sayes nde tanışmıştı. Şeyh Sal h
Kunter’ n Gültepe’dek ev ne 2,5 yıldır g d yordu.

Z rve Katl amı “l der ” Emre Günaydın, Malatya’da adını Sa d-


Nurs ’n n doğduğu yer Nurs köyünden alan “Nurs” apartmanında
l sel , ün vers tel öğrenc ler n g tt ğ b r eve g d yordu. Keza cemaat n
dershanes Yen Hamle’ye de g d yordu. Yen Hamle dershanes le
Nurs apartmanındak sohbet ev n n organ k l şk s vardı. Matemat k
g b ek dersler bu sohbet ev nde de ver l yordu. Emre Günaydın b r
dönem eylem arkadaşı Sal h Gürler ve Cuma Özdem r le İhlas Vakfı
öğrenc yurdunda da kaldı. Akşam namazında yoklama yapılıyordu
ve ardından gece yarıma kadar d n sohbetler ed l yordu.

S yasal örgüt İl şk s : Danıştay saldırganı Alparslan Arslan ün vers te


yıllarında Alperen Ocağı‘na bağlı; “Re s” d yorlardı. Solculara karşı
yapılan eylemlerde en öndeyd .

H. D nk c nayet sanıklarının Alperen Ocaklan’na bağlı olduğu


b l n yor.

Z rve Katl amı “l der ” Emre Günaydın Ülkü Ocaklan’na kayıtlı


olduğunu söylüyor.

Rah p Santoro’yu öldüren O.A.‘nın annes Necm ye A., AKP Trabzon


Kadın Kolları üyes . Anne A., oğlu 18 yıl ceza alınca “Allah ç n
yatıyor” d ye bağırdı.

Uzatmayayım; fakat tüm davalarda b r konu nedense göz ardı ed ld :


Sanıkların pol s l şk s .

Örneğ n, Z rve Katl amı‘nın 2 numaralı sanığı Abuzer Yıldırım, “Emre


Günaydın’dan neden korkuyorsun?” d ye soran mahkeme başkanına
şöyle d yordu:

“Ben Emre’n n kend nden değ l, arkasındak güçlerden korkuyordum.


Emn yettek müdürlerle oturup kalktığını söylerd .

Düşüncem; Emre devlet adına m syonerler tak p ed yordu.”


Bu sözler eden Abuzer Yıldırım’ın Ankara Özel Harekât Da re
Başkanlığı‘nda görevl C.K.B. adlı pol sle telefon görüşmeler yaptığı
ortaya çıkıyordu.

Hrant D nk’ n kat ller n n pol s le l şk s , pol s elemanı olması


ayrıntılarıyla yazıldı. Söylemek sted ğ m;

B r dönem “bana sağalar suç şl yor ded rtemezs n z” den yordu. Bazı
s yas ler ş md , “bana Müslümanlar suç şl yor ded rtemezs n z” d yor!
K m k m kandırıyor; n ye gerçekle yüzleşm yoruz. Yen düşünceye
esk sözcüklerle ulaşacağımızı sanıyoruz…

Onuncu Gün

23 Şubat 2011

Çarşamba…

Yüreğ m sızlıyor; der n b r hüzünle boğuşuyorum. Sebeb bell ;


oğlumu özled m… Ses n duymak st yorum. İk gündür d lekçe
yazıyorum, oğlumla telefonda görüşmek st yorum; telefon günümüz
pazartes yd , ama belgeler tamamlayamadığı-mız ç n kaçırmıştım.

Kant nden telefon kartımı f lan aldım; 50 kontör 3,75 l ra.

Cezaev yönet m nden anlayış bekl yorum…

Kahvaltı yaparken gard yan müjdey verd : “Soner Bey telefon.” Ama
bu saatte olmaz, oğlum okulda. Ben de ne çok talepkârım! Cezaev
yönetmel ğ nde haklar çok kısıtlı, cezaev yönet m y ne anlayışlı
davrandı…

Akşamı zor ett m. 16:30’da telefona götürüldüm.

Ağlamamalıyım…

Cezaev kor dorunda kafamda b n soru. Roberto Ben gn ’n n 1997


yapımı “Hayat Güzeld r” f lm n b l rs n z, İk nc Dünya Savaşı‘nda
Yahud olduğu ç n toplama kampına atılan b r baba, Naz lerden
g zled ğ oğlunu kampta saklar; ona tüm yaşananların b r oyun
olduğunu anlatır hep.

Bu f lmden yıllar önce, benzer b r olay 1971’de Ankara’da z ndandak


yazar-yaymcı Erdal Öz’ün başına gel r. Üç yaşındak kızı Senem,
babasımn asker okulda yatılı öğrenc olduğunu sanmaktadır. B r gün
z yaret ne g der. Erdal Öz cezaev yönet c s yarbaydan r ca eder;
Senem babasının el nden tutup koğuşa g der, babasımn yattığı yer
ve arkadaşlarını görür. Bu oyuna herkes katılır; herkes asker öğrenc
olur. Senem’e -eller nde sadece o vardır- cev z kram ederler.

Bu topraklarda çocuklarımıza ne büyük acılar yaşattılar…

Telefon ah zes n kaldırdım. Kartı sokup numarayı çev rd m; oğlumun


ses … Gözyaşlanma engel olamıyorum. “Oğlum,” ded m ve sustum.
Konuşamıyorum…

Oğlum 11 yaşında ve o ne kadar olgun, ağırbaşlı konuşuyor;

h ç cezaev nden bahsetm yor. Ben m konuşamadığımı anladı.


Sözler m boğazımda düğümlend , hâlâ çıkmıyor b r türlü. Yuh olsun
bana. Oğlum babasını güçsüz mü sanacak ş md ? Hep o anlatıyor;
dersler , sınıfı, hafta sonu g tt ğ zc l k kampını…

Kend m toparlamayı başarıyorum. N hayet. Cezaev nde nasıl rahat


olduğumu, y ne bol bol k tap okuduğumu, arkadaşlarımın da burada
olduğunu, spor yaptığımızı anlatmaya başladım. Yalanı doğruyu
karıştırıyorum artık. Pembe, Roberto Ben gn yalanları…

Ve: 10 dak ka ne çabuk sona erd ; telefon pat d ye kes ld . Gard yana
“Veda edemed m, b r daha açayım,” ded m. Telefonlar otomat k
olarak 10 dak kayla sınırlı. Koca 10 dak ka ne çabuk tükend , b r yel
g b . Gard yan y l k yaptı; y ne numarayı çev rd m.

Oğlumla vedalaştım, onu çok sevd ğ m söyleyeb ld m.

Telefonu kapatıp, b rkaç san ye öylece kalakaldım. İnsan beyn


olmadık yerde olmadık şaşırtıcı şeyler anımsıyor; Turgenyev’ n,
Babalar ve Oğullar romanındak b r cümles aklıma geld ;
“hap shanede zaman Rusya’dan çabuk geçer!” Romanın adından
ötürü mü bu cümley anımsadım; yoksa zaman ya da mekân kavramı
neden yle m ? İnsan beyn n n şaşırtıcı yanları şte. “Hap shanede
zaman, Rusya’dan çabuk geçer.” S l vr ’de değ l ama…

Telefon kartını alıp ceb me koydum, gard yanın masasına g tt m,


telefonla konuştuğumu gösteren belgey mzaladım.

Tekrar koğuş yoluna düştüm gard yanla… K ş ne derece sev nse


y ne de b r an evvel kurtulmak sted ğ dokunaklı durumlar var. Bu
mahzun hal mden kurtulmam lazım. Çok sürmed Ergenekon
“gerçeğ yle” yüzleş p hayatın katı yanma dönmem…

Kor dorda karşıdan b r gel yor; yapılı, uzun boylu ve gözler n n ç


gülüyor sank . El n uzattı; “Ben Levent Bektaş,” ded … Tanıştık.
H kâyes n b l yordum.

Emekl b nbaşıydı. SAT komandosu…

1981’de Den z L ses ’ne g rd .

Den z Harp Okulu’nu b t rd kten sonra 2002 yılına kadar SAT Grup
Komutanlığı‘nda çeş tl görevlerde bulundu. 2007’de harekets z b r
hayat yaşamak amacıyla ordudan ayrıldı. Özel b r f rmada çalışmaya
başladı.

23 Şubat 2009’da İstanbul Emn yet Müdürlüğü‘ne yapılan b r hbara


göre, “Poyrazköy’de bazı şüphel k ş ler” görülmüştü. Pol s
tornav dalarla şaretlenm ş ağaçlan tak p ederek yen kazılmış toprak
yığınını açınca s lahlar, patlayıcılar buldu: 500 gram ağırlığında 27
adet TNT kalıbı, 100 gram C-4 patlayıcı, 155 cm nf lak f t l , 3 adet
elektr kl fünye, adaptör…

Üç hafta sonra…

B r hbar daha yapıldı ve bulunan müh mmatın Ergenekon ek b ne a t


olduğu bel rt l p, Levent Bektaş’ın da adı geç r ld .
Pol s tekn k tak b başlattığında bu kez 14 N san 2009’da y ne b r
hbar mektubu geld . Bu hbarda da s mler b ld r lenler n Ergenekon
adına yen eylemlere hazırlandığı b lg s vardı.

Pol s 21 N san 2009’da Poyrazköy’de y ne arama ve kazı yaptı. 6’sı


boş 21 adet lav s lahı, 14 el bombası, 24 adet el bombası fünyes ,
450 gram C-3 patlayıcı, 7 hakem bombası, 3 göster bombası, 5 adet
bub tuzağı, 2 adet kullanılmış bub tuzağı, 23 şaret f şeğ , 45 adet
s s bombası, 15 adet aydınlanma f şeğ , 30 metre nf lak f t l , 38
metre san yel f t l, 3017 adet f şek, 1 adet kamuflaj krem tüpü ele
geç r ld .

Emekl B nbaşı Bektaş’ın Beykoz’dak ev ve Hadımköy’dek şyer


arandı. Burada da karşımıza y ne b r “DVD h kâyes ” çıktı.

Pol sler Bektaş’ın şyer nde 23 Aralık 2008’de oluşturulduğu dd a


ed len b r DVD buldu. (Benzer del ller hep pol s operasyonlarından
b rkaç ay önce oluşturulmuş oluyor nedense!) Bu DVD’de
soruşturmayla lg s olmayan bazı v deo görüntüler vardı. Buna 3
no’lu DVD ded ler. Ayrıca şyer nde b r de “mezun yet tören ” adlı b r
1 no’lu CD buldular. 1 no’lu CD’n n ç nde dataslash s ml özel
b lg sayar programı olduğunu keşfett ler. Sonra 3 no’lu DVD’dek
alakasız görüntüler seyrederken her nasılsa o görüntüler n arkasına
g zlenm ş “ac.rar” s ml b r arş v dosyası fark ett ler. “Her nasılsa”
d yorum, çünkü bu dosyayı normal kullanıcılar fark edemezd .
Demek k pol sler tekn k konularda çok y yet şm şlerd ! Ya da…
Neyse.

Pol sler bu “ac.rar” adlı sıkıştırılmış arş v dosyasını d ğer CD’dek


dataslash s ml programla açab lecekler n düşündüler. B ngo!

Yan g zl dosyayı buldukları Levent Bektaş‘ta, g zl dosyanın


anahtarını da buldular ve g zl dosyayı açtılar, Türk ye’y sarsacak
b lg lere ulaştılar: “Kafes Eylem Planı!”

Bu planda su kastlar, görev dağılımı, eylem b r mler , s lah ve


müh mmat l stes g b , suçlama konusu olab lecek b rçok b lg vardı.
Pol s “şanslıydı,” DVD’de ne ararsan vardı!
Normal koşullarda anlatıldığı g b b r örgütte bu kadar çok b lg n n b r
k ş de olması mkânsızdı. Çünkü eğer s lahtan sorumluysa, sadece
s lah b lg s olurdu. Su kast t m yse onunla lg l b lg olurdu.

Bu DVD’de ne ararsan vardı… Ps koloj k harp var, öldürme var, s lah


var… Her şey var…

Oysa… Levent Bektaş b r askerd , üstel k SAT’çıydı. Asker kuraldır:


B r b rl kten başka b r b rl ğe kr ptolu b r mesaj gönder ld ğ nde,
mesajı kr pto anahtarıyla b r k ş alır; fakat okuyamaz. Onu, kr ptoyu
açab lecek yetk l -b lg l üstüne götürür. O farklı b r anahtar kullanarak
açar.

Eğer kend yetk sev yes nden yüksek se, o da okuyamaz. B r üste
çıkar. Bu sadece TSK’da değ l, Dış şler Bakanlığı g b tüm kr t k
kurumlarda böyled r.

Evet. Levent Bektaş‘ta bulunduğu dd a ed len DVD’de yok yoktu.


Üstel k kr ptoyu açacak anahtan da hemen yanındaydı. D yoruz ya
“pol s şanslıydı”!

Bunlar arasında ben m lg m çeken b r konu var. Azınlıklar!.. Bu


c nayetler n ardı ardına şlenmes bana pek “doğal” gelm yor çünkü…

G zl ce kayded lm ş bu DVD’de “2006 Adalar Abone L stes .xls” adlı


Excel dosyasında, Kınalı, Heybel , Burgaz ve Büyükada’dak toplam
212 Agos gazetes abones n n k ml k, adres ve telefon b lg ler vardı.

• “Kafes adresler .xls” s ml Excel dosyasında se, çeş tl kentlerde


bulunan çok sayıda k ş , topluluk adresler le gerçek şahıslara a t
s m, adres, telefon kayıtları vardı.

• “Kafes l derler 2.xls” s ml Excel dosyasında da, farklı şeh rlerdek


k l seler le sorumluların k ml k b lg ler , telefon numaraları vardı.

• “Toplantı adresler .xls” s ml Excel dosyasında se, farklı llerde


bulunan 14 k ş n n adresler , k ml k b lg ler kayded lerek, “M syoner,
Yehova Şah tler , Baha l k Faal yetler ” g b n telemeler yapılmıştı.
• “İbadet yerler .xls” s ml Excel dosyasmda, “Ülke Genel nde
Faal yette Olan Yabancılara A t İbadethaneler n İllere Göre Dağılımı”
başlığı altında değ ş k llerde bulunan farklı

azınlıklara a t badethaneler n adresler kayıtlıydı.

• “M syonerl k-Hır st yanlık Faal yet Gösteren İnternet Adresler ”


s ml belgede de, 50 ayrı nternet s tes n n faal yet konusunda b lg
vardı.

• “Üye l stes .doc” s ml VVord belges nde, aralannda yabancı


s mler n olduğu k ş lere a t b lg ler bulunuyordu.

Dosyayı daha ayrıntılı nceleyel m.

2009 Mart’ında hazırlandığı bel rt len “Kafes Operasyonu Eylem


PlanTnın “Genel” bölümünde, “Rah p Santoro, Malatya Z rve
Yayınev ve Hrant D nk operasyonları sonrasında Türk ye’de
yaşayan gayr müsl mler n rt ca grupların hedef nde olduğu yönünde
kamuoyu oluşmuş, ancak AKP tarafından karşıt medyanın da
desteğ yle söz konusu olayların Ergenekon tarafından organ ze
ed ld ğ şekl nde yoğun propaganda faal yetler nde bulunulmuştur”
fades var. Planda bu durumun ters ne çevr lmes çn
“gayr müsl mler üzer nde korkutucu propagandanın cra ed leceğ ”
vurgulanıyor. (…)

“Hazırlık”, “Korku oluşturma”, “Kamuoyu oluşturma” ve “Eylem”


olmak üzere dört safhadan oluştuğu bel rt len planda “Hazırlık”
safhasında yapılacaklar şöyle sıralanıyordu:

- Gayr müsl m nüfusun s m ve adresler bel rlenecek.

- Gayr müsl mlere a t gazete, derg vb. abone l steler elde ed lecek.

- Gayr müsl mlere a t eğ t m kurumlannın öğrenc , vel ve


çalışanlarının l steler tesp t ed lecek.
- Gayr müsl mlere a t vakıf ve badethaneler n cemaat l steler elde
ed lecek.

- Gayr müsl mler n d n bayram/öneml günler ve nerelerde ay n/tören


düzenled kler tesp t ed lecek.

- Eyleme uygun gayr müsl mler n mezarlıkları bel rlenecek.

Eylem n “Korku oluşturma” safhasında planlananlar se şöyleyd :

- Tesp t ed len Agos gazetes aboneler n n l steler paylaşım s teler


ve rt ca web s teler başta olmak üzere nternet ortamında
yayınlanacak.

- Agos gazetes aboneler ne tehd t telefonları açılacak ve tehd t


mektupları gönder lecek.

- Adalar bölges ndek yoğun güzergâhlardak duvarlara tehd t çer kl


sloganlar yazılacak.

- Abone l steler çoğaltılarak, Adalar’da yaşayan vatandaşların


kolaylıkla göreb lecekler bölgelere bırakılacak.

Medya ve nternet s teler kullanılacak.

Planın “Eylem” bölümünde se kaos yaratacak eylemler n nasıl


olacağı anlatılıyordu:

- Adalar bölges ndek mahallelerde bomba patlatılacak.

- Azınlık haklarını hararetle savunma konusunda ön plana çıkmış


k ş /k ş lere su kast düzenlenecek.

- Agos gazetes c varı g b bel rlenen yerlere ses bombaları konacak.

- B rçok yere şüphel paket bırakılıp, hbar ed lerek güvenl k güçler


meşgul ed lecek.
-Adalar’da vapur sefer düzenlenen skelelerde bombalı eylemler
düzenlenecek.

- Gayr müsl mlere a t mezarlıklara yönel k olarak sansasyonel


eylemler cra ed lecek.

- Tanınmış gayr müsl m şadamı ve sanatçılardan bel rlenen b r ya da


b rkaçı kaçırılacak.

- Gayr müsl m nüfusun yoğun bulunduğu bölgelerde sık aralıklarla


araç, ev ve şyer kundaklanacak.

- İstanbul ve İzm r g b gayr müsl mler n yoğun olarak yaşadığı llerde


de benzer eylemler yapılacak.

- İcra ed len sabotaj, adam kaçırma, su kast eylemler özel plan


hücre l der yle kurulacak koord ney müteak p, bel rlenecek rt ca
örgütler adına üstlen lecekt r.

Levent Bektaş‘ta bulunduğu dd a ed len DVD’dek “2006 Adalar


abone l stes .xls” s ml dosya, hasta olduğu üç kez ayrı ayrı Adl Tıp
raporuyla kes nleşen İbrah m Şah n’ n, “suç ortağı” lkokul mezunu
“hayalc Asena” Fatma Ceng z’de de ele geç r lm şt ! Örgüte bak, bu
mu sah den Ergenekon? Neyse devam edel m…

“Durmuş Al Özoğlu.doc” s ml klasör çer s nde; “Yabancı uyruklu


öğrenc ler” s ml Excel sayfasında; 3.073 öğrenc hakkında k ml k
b lg ler , burs durumu, ş durumu vs. b lg ler vardı.

Levent Bektaş’ın şyer nde “Mason L steler ” başlığı altında b rçok


k ş n n s m ve meslekler n n yazılı olduğu faks çıktısı bulundu.

Bu noktada araya g r p b r şüphem s z nle paylaşmama z n ver n z:

Emekl general Vel Küçük’ün ev ndek har ta metot defter n n


sayfalan arasında se şunlar bulunmuştu:

• “İLÎŞKÎLER-BAĞLANTILAR” başlıklı yazıda Hatay’da kökü geçm şe


dayalı menfaat çetes n n oluşturduğu tehl kel yapılanmanın
üyeler n n adları vardı.

• Şeffaf dosya çer s nde “Avrupa Hür Demokratlar”, “Alman vek ller
Trabzon’da” g b haber kupürler vardı.

B r s mden daha bahsetmel y m. Haşan At lla Uğur, emekl albay.


Daha önce yazdım. Öcalan’ı yakalandıktan sonra sorgulayan ek pte
yer aldı. 2 Temmuz 2008’de “kardanadam@gma l.com” adres nden
pol se gönder len hbarla gözaltına alınıp tutuklandı. İdd aya göre,
Emekl Albay Uğur’un, El Ka de Türk ye grubunu kurup bazı
gazetec ler ve papazları öldürmey planlayan Murat Tet k’le dolaylı
rt batı vardı! Uğur’un ev nde yapılan aramada “Doğu Karaden z’dek
Pontusçuluk Faal yetler ”, “Ermen Sarısu”, “Fener Rum Patr khanes ”
g b belgeler bulunmuştu.

Emn yet’te “belgeler m” arasında gördüğümde şaşırdığım;


“D yarbakır İl L ce İlçes nde Oturan Ermen Vatandaşların Nüfus
Kayıt Örnekler ” adlı dosya hakkında savcı Zeker ya Öz de soru
yöneltm şt . Yanıtımı okudunuz; Behçet Cantürk L ce’l yd , annes
Ermen ’yd ; her araştırmacı, b r n n portres n yazıyorsa nüfus kayıt
b lg ler ne ulaşır. Yıllar öncek b r olay, zaten k tabın kaynakça
bölümünde bel rtm şt m. Ama ş md bu dosyamn neden del l olarak
değerlend r ld ğ n anladınız mı?

Konuyu b raz daha açmak st yorum.

5 Şubat 2006. Trabzon’da Rah p Santoro öldürüldü.

19 Ocak 2007. İstanbul’da Hrant D nk su kasta uğradı.

18 N san 2007. Malatya Z rve Yayınev ’nde Hır st yan m syonerler


katled ld .

Tüm bu b lg ler alt alta koyunca, b r sonuca varmak kolay görünüyor.


C nayetler Ergenekon şled …

Belk de bu kadar bas t tüm gerçekler.


Ama şte gazetec l k böyled r; şüphe peş n z bırakmaz.

Bırakın tüm Ergenekon sürec n , dd anameler n , duruşmada


söylenenler , soru bazen çok bas tt r ve zor olan da odur. Ergenekon
azınlıklara a t detaylı b lg ler n ye toplar? Toplayab l r m d ye
sormuyorum b le. Ve n ye azınlık mensuplarını öldürür?

Çoğu k ş ye göre yanıtı bell d r: Darbe yapmak ç n!

İdd a makamının tez bu.

Ş md bu tezde b lg -tecrübe eks kl ğ vardır.

Şöyle k : Su kast k ş y ortadan kaldırmayı amaçlar.

Provokasyon se toplumu b r amaç etrafından buluşturmayı hedefler.

Uğur Mumcu c nayet n n amacı se toplumu nf ale sürükleyen b r


provokasyon amaçlı c nayett r.

Türk ye’de azınlıkları öldürerek toplumda end şe, korku, heyecan


yaratamazsınız. O halde bu üç acı olay salt k ş ler ortadan
kaldırmayı hedeflem şt r.

O zaman burada başka b r soru ortaya çıkar.

C nayetler Batı kamuoyunu etk lemek ç n m yapıldı?

Deneb l r k : “Ergenekon, darbeye Batı desteğ n almak ç n bu tür


azınlık c nayetler n planlamıştır.” O halde, Ergenekon-cular göze
sokar g b n ye ortalığa çıktı. Örneğ n: Vel Küçük’ün, Hrant D nk’ n
“Türklüğe hakaret” davasına müdah l olması; Kemal Ker nçs z’ n
Orhan Pamuk’a aynı gerekçeyle dava açması çok aptalca olmaz mı?

Devam edel m.

21 Mayıs 2008’de Avrupa Parlamentosu şu açıklamayı yaptı: “Türk


makamlarını Ergenekon suç örgütü soruşturmasını
kararlılıkla sürdürerek, örgütün devlet yapısı ç ne sızmış şebekes n
bütünüyle ortaya çıkarmaya ve mensuplarını adalete

tesl m etmeye teşv k ed yoruz.”

îdd a makamı ve yandaş gazetec ler g b AB de Ergenekonu tham


ed yor. İy . Pek ya ters geçerl yse… B r ler , karanlık tert p-ç ler,
Ergenekon soruşturması konusunda, kamuoyunun, hükümet n ve
Batı‘mn desteğ n almak ç n, bu c nayetler şlett rm ş ya da göz
yummuş olamaz mı? Bu soruyu yok sayab l r m s n z? Ergenekon
operasyonunu k mse b r pol s vakası g b görmüyor. Karşıt görüşler
b le meselen n özüne rej m n değ şt r lme olgusunu koyuyor. O halde
bu c nayetler, Ergenekon’un nasıl tehl kel b r örgüt olduğunu
dünyaya göstermek ç n “b r ler ” tarafından yaptırılmış olab l r m , ya
da “b r ler ” göz yummuş, c nayetler önlemem ş olab l rler m ?
Soru’suz gazetec l k olmaz…

Kamuoyu ne b l yor? Ergenekon m ll yetç . Ergenekon ulusalcı. Pek ,


Ergenekon azınlık düşmanı mı?

Ergenekon dd anames ne göre öyle gözükmüyor.

Ergenekon tutuklusu Sevg Erenerol Türk Ortodoks Patr khanes


sözcüsü. “Ergenekoncular” le Noel yemeğ yed kler dd anamede
yazılı. Hem Noel yemeğ y y p hem Hır st yan düşmanlığı yapılab l r
m?

Keza, Ergenekon sanığı Muammer Karabulut, İshak Haleva, Ceng z


Çandar g b s mlerle “Noel Baba Konsey ” kurucusu. D nlerarası
d yalog çalışmasını başlatan s mlerden b r yd .

Pek , Ergenekoncuları azınlık düşmanı gösteren d nc yayın


organları, Ergenekon davasında b rçok sanığın avukatlığını yapan
Celal Ülgen’ n “karısı Ermen d r” d ye n ye yayın yaptılar günlerce…

Benzer örnekler çok var…


Bu nedenle başa dönüp Levent Bektaş‘ta bulunduğu dd a ed len,
uzmanlık gerekt ren o sıkıştırılmış Kafes Eylem Planı‘nı k m n
yazdığını mahkemen n bulması gerek yor.

Ergenekon davasının en öneml belgeler nden b r o DVD.

Şüphe başlangıçtır, sonuç değ l. Ergenekon’un azınlıklara düşman


olup olmadığını başka hang olgularda anlayab l r z…

B r s yasal örgütün ortak b r programı ve amacı vardır. Ergenekon’un


programı ve amacı ned r? Örgüt Marks st m , şer atçı mı, l beral m ,
faş st m , ne?

Pek , kuruluş yılı? İdd aname 1999 d yor. N ye bu yıl? Hang ht yaçla
kuruldu? Örgütün varlığı g b programı ve amacı da dd anamede
yok. İdeoloj k b rl k h ç yok bu “örgütte”. Görünen o k “belge” d ye
ortaya dökülenler sadece b lg yığınlarıyla derlenm ş düzeys z
yazılar; bunlardan örgüt çıkmaz.

Sanıklar arasında program ve amaç b rl ğ de yok. İrt batlı olduklarını


gösteren h çb r kanıt yok. Örgüt toplantısı yapıldığına l şk n pucu
yok. Örneğ n toplantı den len, “M ll Egemenl k Hareket ” adlı 1990’da
TBMM çatısı altında kurulan D yalog Grubu’nun, 14 Ocak 2008’de
Ankara Patalya Otel’de medyanın gözü önünde yapılan toplantısı.
Haberler çarşaf çarşaf yapıldı. Katılımcı m lletvek ller bu toplantıyı
yıllardır yapıyordu. Üstel k aralarında Bülent Arınç, Nazlı Ilıcak g b
s mler de vardı. İdd anamede, D yalog Grubu “Ergenekoncu”
oluverm şt . Hedef bell yd : Amaç, merkezde yen b r part
kurulmasın. Aman AKP oyları bölünmes n…

Osmanlı dönem nden ber yapılan Encümen- Dan ş, 1977’den ber


düzenlenen Taks m Toplantıları Ergenekon buluşmaları dd asıyla
dd anameye yazıldı.

Hang s n yazayım?

Örgüt üyeler n n çoğunun 65 yaşından büyük olduğunu mu? Üstel k


çoğu hasta. B rb rler n de tanımıyorlardı. Ayrıca gevezeyd ler, sürekl
telefonda konuşuyorlardı, g zl l ğe d kkat etm yorlardı yan !.. Nasıl
örgüt bu?

İdd anamede hep su kast ve sabotaj g b terör eylem


planlandığından, terör eylem düşünüldüğünden bahsed l yordu. Bu
öyle b r örgüttü k , bu tür düşünceler hayata b r türlü geç -remed kler
b r yana, ş ddet eylemler n b lg sayarlara yazıyor, CDTere
yüklüyorlardı! K m öldürecekler n telefonda günlerce konuşuyorlardı!

Neler neler vardı.

Ancak h ç f l yok. İdd anamede hep b r zorlama var: Danıştay,


Malatya, Z rve…

İşte…

Burada y ne Levent Bektaş‘ta bulunduğu dd a ed len “belgeler”


meseles ne dönmel y z. Tar he önyargılı/peş n hükümlü
yazıların/haberler n kalması haksızlıktır. Sözü savunmaya da
bırakmak gerek r.

Türk ye günlerce “Kafes Eylem Planı“yla yattı kalktı. Neler neler


yazılmadı, ne manşetler atılmadı; nsanlar “ama” d yecek oldu,
hemen s nd r ld : “Ergenekoncu Faş st”.

Gel n s ze Levent Bektaş’ın suçlanmasına neden olan ve kamuoyuna


korku f lm g b göster len kanıtlar hakkında sadece b rkaç örnek
verey m.

Önce CD ve DVDTerden bahsedel m. Han şu ç nde darbe


planlarının, su kast hazırlıklarının olduğu DVD’den.

Mahkeme tarafından majı alınarak sanıklara ver len 3 no’lu DVD ve


1 no’lu CD üzer nde Levent Bektaş tarafından hem yurtdışmda hem
de Boğaz ç Ün vers tes ’nde nceleme yaptırıldı. İncelemey yapan
kurumlarm her k s de konularında adl b l rk ş vasfı taşıyan
uzmanlardan oluşuyordu. İnceleme sonucuna göre, pol s n ve
savcılığın varlığını dd a ett ğ ve çer ğ suç oluşturan dosyalar DVD
ve CD’de yoktu! Evet, şaşırmayın yoktu, bulunamamıştı.

Üstel k Levent Bektaş’ın ncelett rd ğ bu maj hâk m huzurunda b r


TÜBİTAK yetk l s tarafından hazırlanmıştı. İç nde ne “Kafes Eylem
Planı” ne de bahs geçen dataslash s ml anahtar program vardı.
Sıkı durun: Bunların sonradan eklend ğ ortaya çıktı! Ortada apaçık
b r komplo vardı.

Durun b tmed , dahası var…

O CD’ler, DVD’ler Levent Bektaş’ın of s nden alınan CD’ler, DVD’ler


m yd , o b le bell değ ld . Çünkü lk başta majı alınmamıştı. “Sehven”
değ şt r lm ş olmasının önünde h çb r engel yoktu.

Aslında bu CD ve DVD’n n nasıl bulunduğu da çarpıcı ayrıntılarla


dolu; bunlar Levent Bektaş’ın of s nde b r çekmecede bulundu.
Çekmecen n hemen yanı başında elektron k ş frel b r kasa vardı,
ama her nedense bu kadar g zl planlar o kasaya konulmamıştı!
Zaten Ergenekon operasyonlarında hep böyle olmadı mı? SAT
komandosu olsa da, st hbaratçılık yapsa da Levent Bektaş da g zl
dosyalan, belgeler ortada, masa üzer nde bırakmıştı!

Bu aramada pol s n her zaman olduğu g b müth ş önsez ler n n de


payı büyüktü. İç nde “dünyalar barındıran” o CD ve DVDTer n alındığı
çekmecelerde, onlarca CD ve DVD vardı. Ancak pol s bunların
ç nden sadece “Kafes Eylem Planı“mn olduğu DVD ve CD’y aldı.
Hep aynı cümley yazacağım: Türk pol s öyle y yet şm şt k , onca
CD ve DVD arasından hang s ne el koyacağını y b l yordu! Ama bu
kaçıncı “kend el yle koymuş g b bulma” başarısıydı!.. Bravo
doğrusu… İkram ye aldılar mı acaba?

S l vr duruşmaları artık ben m ç n sanıkların savunmalarıyla


kend ler n tem ze çıkarma yer değ l. Ben artık salt şunu merak
ed yorum; bu karanlık tezgâhı kuranların el nde ne tür böyle b lg ler
var? Örneğ n azınlıkları n ye f şlem şlerd ? Ve ş md sorumu b r de s z
düşünün, Santoro, Malatya Z rve, Hrant D nk c nayetler nde k m n
parmağı var? “İhmaller var” d ye cemaatç bazı pol sler n adlarının
geçmes tesadüf olab l r m ?..

İnsan yazarken utanıyor. Sanmayın k CD ve DVD meseles bu


kadarla sınırlı; hayır. Anımsarsınız, telev zyonda sürekl yayınlanan
Koç Müzes ’ndek b r den zaltında bomba bulunduğu dd ası vardı.
Han müzey gezen çocuklar bu bombayla öldürülecekt ! İşte bu “ha n
plan” da 3 no’lu DVD’n n ç ndeyd .

Gel n şu meselen n de ayrıntısına, duruşmalarda neler olduğuna


bakalım.

“Çocukları öldürme planı” (!) dd aya göre “aa/C han’dan/ notlar.txt”


adlı b r dosyada bulundu. Ortaya çıktı k , DVD’dek bu dosyanın
oluşturulma tar h 27 N san 2009’du. Yan bu tar hte DVD’ye
kayded lm şt . Fakat ekran çıktıları ncelen nce görüldü k bu
dosyanın değ şt r lme tar h 10 Ek m 2008’d . Yan ; dosya daha var
olmadan değ ş kl ğe uğramıştı. Olmayan şey değ şt r leb l r m ?
Elbette hayır. Levent Bektaş‘ta bulunduğu söylenen DVD’ler n majı
ve tekn k detayları pol s aramasında alınmamıştı. Bu da bu DVD’leıe
sonradan b r dosya eklenmes n mümkün kılab l yordu. Hatta DVD
b le bütünüyle değ şt r leb l rd . Çünkü aramada bulunan DVD’ler n
ser numaraları da tesp t ed lmem şt . Aynı renk ve marka b r DVD
pekâlâ d ğer n n yer n alab l rd . Yok yok, kasten değ l, “sehven”
alab l rd .

B tmed …

Levent Bektaş’ın suçlandığı aramalarda da (kamuoyu bunu


Poyrazköy d ye b l yor) d kkat çek c ayrıntılar var. “Şeytan” ayrıntıda
g zl yd …

Bulunan müh mmatlar, yazdığım g b üzer tornav dayla şaretlenm ş


ağaçlar tak p ed lerek bulundu. Dedektörün s nyal verd ğ araz
kazılmak yer ne, bazı pol sler n y ne o müth ş önsez ler yle gösterd ğ
yerler kazıldı ve hemen toprağın 20 cm altında müh mmatlar
bulunuverd !
Bu çok y eğ t ml SAT komandoları, g zl belgeler ortalıkta
bırakmakla kalmıyor, müh mmatlarını da hemen bulunacak şek lde
gömüyorlardı!

Zaten pol s n yaptığı aramamn b rkaç noktası da d kkat çek c yd :


“Last k Ev.”

İhbarda “Last k Ev” d ye b r yerden bahsed lmemes ne rağmen, pol s


aramaya buradan başladı. Görgü tanığı subay ve astsubayların
anlatımına göre, bazı pol sler SAT b rl ğ n n n zam -yes ne gelerek
“Last k Ev” sormuşlardı. İşe bakın k k “Last k Ev” vardı! Subay,
astsubaylar mevcut “Last k Ev” gösterd . Ancak pol sler “onu değ l,
esk olan ‘Last k Ev’ aradıklarım” söyled ler. Ded k ya, önsez ler çok
kuvvetl Türk pol s n n!

Y ne hbar metn nde olmamasına rağmen, bazı pol sler n sorduğu


adreslerden b r de “Büyük Çınar Ağacı” d . Bu adeta n reng noktası
g b yd . Yan araz y b lmeyen b r ç n “Last k Ev” ve “Büyük Çmar
Ağacı” yer tar f açısından k bel rg n noktaydı. Ama ş bu ya, bu
noktaların k s nden de hbar metn nde söz ed lm yordu! Daha açık
yazayım. Pol se yapılan yer tar f le hbar metn ndek yer tar f
b rb r nden farklıydı.

Muhtemelen gömüyü yapanlar bu k bel rg n noktayı n reng noktası


seç p aramayı yapacak pol se anlatmışlardı. Aslında o kadar
d kkats zlerd k , gömdükler materyal üzer ne 14 cm uzunluğunda
kızıl renkl saç teller n b le bırakmışlardı. H çb r askerde 14 cm
uzunluğunda saç olmazdı. Pek , uzun saçlı k md acaba? K mler
uzun saç bırakıyor? Modern görünümlü pol sler olab l r m ?

Hülasa…

Sol term noloj ye göre son tahl lde…

Bu aramalardak ayrıntılar, “bazı medya organlarının” asla g rmek


stemeyeceğ türdend . Ama ne d yorum hep; ben m gazetec l k
anlayışım şüphe ve sorgulamanın yok sayılmasını reddeder. Sürekl
araştırır, sorar. Sormaya başlayınca şte böyle sonuçlar çıkar. Bunları
yazdığınız ç n cezaev ne atılırsınız… O da başka…

Ne olursa olsun, kalem m z kırmadığımız sürece devam edeceğ z


gerçeğ yazmaya…

Daha önce bel rtt m; 14 N san 2009’da SATTarın eğ t m yaptığı


bölgede müh mmat gömülü olduğuna l şk n b r hbar mektubu
üzer ne pol sler 21 N san 2009 günü SAT Grup Komutanlığı‘na geld
ve günlerce arama yaptı.

Pol sler n arama yapacakları yer gösteren krok ne dd anamede ne


de ek klasörlerde vardı. Samk Albay Al Türkşen, bu konuyla lg l
duruşmayı zleyenlere “pes” ded rten b r soru sordu: “İdd aname
ekler nde yer almayan, ancak Mehmet Baransu’nun Karargâh adlı
k tabının 226. sayfasında yer alan krok , memur arkadaşlann -
pol sler n- ceb nde ne aramaktadır?”

Pol sler n müh mmatları bulmalarını sağlayan bu krok lk olarak Taraf


gazetes nde 11 Kasım 2009’da yayımlanmıştı!

Poyrazköy’de yapılan kazılar günlerce sürdü. Oysa tüm müh mmat


lk k günde çıkarıldı; ger ye kalan altı günü de, telev zyonlar aynı
heyecanla yayınladı. Fakat bu süre ç nde oldukça lg nç gel şmeler
yaşandı. Pol sler lk k gün dedektörler n s nyaller ne rağmen
“h ssett kler ” yerler aradılar, d ğer günler se dedektörler n s nyal
verd ğ yerlerde ne m çıktı? Bolca teneke kutu ve last k parçası.
Oysa bu malzemeler müh mmatın bulunduğu günlerde de toprağın
altındaydı ve dedektörler bu c s mler n üzer ne geld ğ nde s nyal
ver yordu. Fakat pol sler müh mmatı h ssetm ş olacak k , bu s nyal
değ l önsez ler n d kkate aldılar.

Albay Türkşen, “Bu araz oldukça gen ş. İhbarda ver len b lg yle
müh mmatın bulunması mkânsız,” d yordu. Fakat maharetl pol s
müh mmatı el yle koymuş g b buldu. Ayrıca pol sler n patlayıcı
müh mmatları aramak ç n dev ş mak neler yle gelmes de aramaya
tanıklık eden askerler n gözünden kaçmadı. Albay Türkşen,
aramanın yapıldığı dev mak nen n fotoğrafını savunmasında
göstererek, şunu sordu: “Terörle Mücadele ek pler ve bomba mha
uzmanları, ne bulacaklarını nereden b l yorlardı k ; ya da gömüyü
yapanlar konusunda bu kadar em nler m yd k , h çb r del l, z arama
ht yacı h ssetmeden züccac ye mağazasına g ren f ller g b , araz ye
ş mak neler yle g rm şler ve tüm zler yok etm şlerd ?”

Müh mmatın gömülü olduğu yerde bub tuzağı olup olmadığından


nasıl em nd ler k , h çb r önlem almadılar?

Hang s n yazayım? B r son örnekle nokta koyayım; yoksa k tap


sadece bu tezgâhı anlatmakla sınırlı olacak.

Kamuoyunda, “Am rallere Su kast” soruşturması olarak b l nen


Gölcük operasyonu 15 Temmuz 2009’da İstanbul Emn yet
Müdürlüğü‘ne ulaşan s ms z ve mzasız b r hbar e-postasıyla
başlatıldı.

İstanbul Emn yet Narkot k Şube Müdürlüğü‘nün hazırladığı “Sanık


Karar Tak p Formu” ncelend ğ nde çarpıcı b r gerçek ortaya çıktı.
Belgen n üzer ndek tar h, hbar e-postasından 18 gün önceye a tt !
“Tar h ve Suç No” bares n n karşısında şöyle yazıyordu: 28 Haz ran
2009.

Demek k formu hazırlayanlar, teğmenler hakkındak soruşturmayı


söylend ğ g b hbar e-postası üzer ne başlatmamışlardı!

Şaşırdınız mı? Ümran ye bombalarında da benzer hbar, hatalı


tutanak düzenlenmes tesadüf müydü?

Bakınız:

Teğmenler hakkındak soruşturmanın hbardan önce planlandığının


b r başka şaret daha var. “Sanık Karar Tak p Formu”nda 35 k ş n n
adı geç yordu, hbar e-postasında yer almayan k ş ler n adı da bu
l stede yer alıyordu. Örneğ n Albay Tayfun Duman ve E. Dz. B nbaşı
Levent Bektaş… “Sanık Karar Tak p Formu”nda bu k k ş ç n
“tak ps zl k” kararı ver ld ğ yazıyordu. İhbar e-postasında se Tayfun
Duman ve Levent Bektaş’ın adı geçm yordu!
Pek , bu k subayın adı tak p formuna nasıl g rd ? Tayfun

Duman ve Levent Bektaş’ın adı, teğmenler n ev nde bulunduğu dd a


ed len b lg notunda nasıl yer aldı? Bu b lg notu da, teğmenler n
ev ne yapılan operasyondan sonra ortaya çıktı. İhbar e-postasında
yer almayan, belk de “unutulan” s mler, arama sırasında “bulunan”
b lg notuyla “tamamlanıverd ”!

Utanç ver c …

İk yıldır cezaev nde yatan Levent Bektaş‘a “merhaba” dey p “S z


Kardak’a çıkanlardan mısınız?” d ye sordum. Güldü. Anladım.
Konuşmak stem yordu. Hatır sorduk karşılıklı ve temenn lerde
bulunduk. Zaten başımızdak gard yanlar konuşmamıza z n
verm yor. Vedalaştık. O telefona, ben koğuşa…

Koğuşta gazete okumayı sürdürdüm…

Bu kez yandaş medyaya pol s n Odatv’de “ele geç rd ğ ” AKP’l lere a t


k CD serv s ed lm şt … CD’lerden haber m yoktu. B lm yordum.
Bunu ş md k me anlatab l rs n k ?

Bu konuda tavrımız bell yd ; g zl ses ve görüntüyü yayınlamama


kararımız vardı. Bunu defalarca Odatv’de açıkladık, haberler yaptık.
Bunlara ulaşmak zor değ ld ; bu CD’ler manşet yapanlar Odatv
arş v nden bu açıklamalarımızı bulab l rlerd . Ama aradıkları gerçek
değ l k ; t barsızlaştırmak. Kamuoyunun basın özgürlüğü konusunda
ses çıkarmaya başlamasıyla g zl eller devreye sokuldu. Her gün yen
b r sürülüyor gündeme. Neym ş, g zl çek m CD’ler bulunmuş!

Barış Pehl van’a sordum, “Ned r bu CD’ler?” Çünkü Genel Yayın


Yönetmen olarak Odatv’ye ney n gel p g tt ğ n o b l yordu. Anlattı:

“Bundan b rkaç ay önce 2010 sonbaharında adını ş md


hatırlayamadığım b r Odatv’y aradı. B r haberle lg l Soner Yalçın a
görüşmek sted ğ n söyled . S z n genelde tanımadığınız k ş lerle
görüşmed ğ n z b ld ğ mden, ‘Soner Yalçın’m of ste olmadığını,
haber n çer ğ n bana anlatab leceğ n ’ söyled m.
Kend s n b r şadamı olarak tanıttı. Telefonda anlatamayacağını
söyley nce, haberle lg l belgeler posta yoluyla göndermes n
sted m. Aradan b r süre geçt . Unutup g tm şt m. B r gün Odatv
merkez ne geld ve kend s n tanıttı. Urfalı b r şadamı olduğunu
söyled , ama sm n hatırlamıyorum. Toplantı odasına geçt k. Yanlış
anımsamıyorsam kardeş n n yaptığı kanunsuzlukları
haberleşt rmem z st yordu. Kardeş n n AKP’l s yasetç ler

ve bürokratlarla l şk s olduğunu söyled . Bu l şk ler kullanarak


dolandırıcılık yaptığını anlattı. ‘Neden kardeş n z hbar ed yorsunuz
b r gazetec ye?’ ded ğ mde, kardeş n n kend a le hayatını da
bozduğunu aktardı. Konuyla lg l ç nde ATV, TRT g b telev zyon
kanallarının da olduğu b rçok medya organına g tt ğ n , emn yete
ş kâyet ett ğ n , ama sonuç alamadığını söyled .

Açıkçası, güven l r b r k ş zlen m verm yordu, ama gazetec l k


dürtüsüyle d nlemeye devam ett m. Anlattıklarını metne de dökmüş
ve bazı belgelerle bu durumu kanıtlamaya çalışmıştı. Yanında
get rd ğ CDTerle b rl kte bu metn ve belgeler bana verd . CD’ler n
ç nde kardeş n n görüntüler olduğunu söyled . Açıkçası başımdan
savmak ç n, ‘Bunları nceleyel m eğer lkeler m ze uygun görürsek
haberleşt r r z,’ ded m. İlet ş m numaralarının, bıraktığı dokümanlarda
yer aldığını bel rtt ve ayrıldı.

B r poşet n ç nde verd ğ CD’ler ve dokümanları b r kenara koyup


ş me ger döndüm. Aradan b rkaç gün geçt kten sonra tekrar
Odatv’y aradı. Haberleşt r p haberleşt reme-yeceğ m z sordu. ‘Daha
karar vermed ğ m z ve ncelemeye devam ett ğ m z ,’ söyled m.
Halbuk daha bakmamıştım b le. Sanırım buna neden, haber
kaynağına güvens zl ğ md .

Telefonu kapattıktan sonra, poşet ç ndek CD’ler çıkardım ve


b lg sayara koydum. Graf ker m z Şah n Çakmaklı le b rl kte
baktığımız görüntüler kötü kal tede kayded lm ş g zl çek mlerd .
Necat Çet nkaya, Cem l Ç çek, Abdülkad r Aksu g b b rkaç AKP’l b r
yerde oturup sohbet ed yorlardı. Tüm CD’ler zlemeden hızlıca
geçt k. Oturup ayrıntılı zlemed m, çünkü g zl çek mler yayınlamama
lkem z vardı.
B rkaç gün sonra, o adam tekrar aradı. Odatv’n n lke gereğ , g zl
çek m yayınlamadığını ve bu yüzden böyle b r haber
yapamayacağını söyled m.

İsm n hatırlamadığım Urfalı şadamı, CD’ler ve met nler kend s ne


ger göndermem z r ca ett . İşte tam da burada, ‘ hmal m’ var;
Odatv’n n yoğun mesa s nden, o CD’ler ger postalayamadım.
Sanırım gazetelere konu olan ‘g zl çek m’ meseles bürodak o
CD’dek görüntülerd .

İş n kr t k yönü, Odatv baskınında el konulan o CD’ler, konuyla lg l


met nlerle b rl kte aynı poşet n ç ndeyd . O met nler n ç nde,
Odatv’ye o CD’ler k m n ne amaçla get rd ğ , telefon numaralarıyla
b rl kte vardı. Ancak pol s, o met nde

yazanları serv s etmeyerek, Odatv’y t barsızlaştırmaya


çalışmıştı. Keza Odatv’n n telefonlarının yıllardır d nlend ğ
malum. Konuşma tapeler m z, pol ste mevcut. Onlar ortaya
çıksa, y ne her şey bell olur.

Ş md düşünüyorum da; o CD’ler ger postalasaydım k m b l r ne


gel rd başıma! Ger postalasaydım o g zl çek mler b z m çekt ğ m z
uydurup, karşımıza b r komployla çıkarlar mıydı? Cezaev ndey m ve
şu yaşadıklarımızdan sonra her türlü olasılıktan şüphelen r hale
geld m. İsm n hatırlamadığım o haber kaynağını da zan altında
bırakmak stemem. Ama ded m ya, uğradığımız komplo, artık
gazetec l k şüphec l ğ m b le aşmama neden oldu.

Banş’ın anlattıklarını d nley nce, ben de ona sordum, “o kadar CD


arasında AKPT ler n olduğu CD’y bulmalan ne lg nç değ l m ?”

Gazetelerde, Halk TV’y almak stemem ve bazı gazetec lerle


program yapmak stemem de konu ed l yordu. Ruhat Meng Vatan’da
yazmıştı:

Ben tüm gazetelerdek “anlam fade etmeyen” yazılan okumam,


zaman ve enerj srafından hoşlanmadığım ç n. Soner Yalçın’m “Halk
TV’y alma ve bazı gazetec ler orada çalıştırma” konusundak telefon
görüşmes n ve mektubunu “sank öneml b r şey fşa ed yormuş, lk
kend s d llend r yormuş ya da orada sm anılan gazetec ler
bağlayan b r durum varmış g b ” yazan ve bunu da gazetec l k
sananlann (k l ste veren gazete ve gazetec ler herkes n malumudur)
yazılarını da okumadım. Ama yurtdışmdan b le okuyup b ld ren, hatta
gönderen okurlarım oldu. O yazılara ve onları destekleyenlere
bakınca da namn aklımdan lk geçen şuydu: Bu kadar aptallığın arka
arkaya yapıldığı ülkede “aptal” sözüne n ye kızılıyor k , pes yan …

- Her şeyden önce, kend s n sadece yazılarından tanıdığım ve


özell kle tar h, araştırma yazılarını büyük lg yle okuduğum Soner
Yalçın’m tutuklanmasına neden göster len “darbe dd alarıyla” h çb r
lg s n n olmadığına, yazı ve haberler nden dolayı başına bunun
geld ğ ne, dün yaptığı açıklama dah l tepk ler ndek haklılığa
nanıyorum, bu b r…

- Ülkede “çek nmeden s yas eleşt r yapab len, tarafsız olarak her
part ye ve görüşe aynı derecede yer vereb len TV kanalının
kalmadığı” b l n rken, Halk TV le lg l söyled ğ “part organı
hal ndek TV’ler n dünyanın h çb r yer nde etk l olmadığı, bu
nedenle o TV’n n de ht yacı karşılamadığı” sözü ve “değ şmes
gerekt ğ ” görüşü son derece yer nded r, bu k … (Her ne kadar
devlet telev zyonu TRT b le artık b r part TV’s ne
dönüştürülmüşse de… Adı hâlâ korunuyor.)

- Y ne bu kanalı alırsa ‘herkes n konuşmasını sağlayacakları,


k mseye hakaret etmeyecekler , cesur olacakları, haberc l ğ n
nasıl yapılacağını gösterecekler , saygın olacakları’ benzer
vurgular da ancak takd r ed leb l r, bu üç. Yan ortada b r yanlış,
eleşt r lecek b r konu yok, bağımsız, herkese açık b r kanal
aranmış heps bu.

Ruhat Meng ülken n bu zor dönem nde en zor olanı yaptı; eşs z b r
cesaret örneğ serg led . En başarılı TV programını yapmasına
rağmen “hükümet eleşt r yor” d ye yayından kaldırıldı. O y ne de ger
adım atmadı; nandığı gerçekler yazmakta nat ett .
Oscar W lde yazdı: “Tanrılar tuhaftır. B z cezalandırmak ç n yalnızca
kötü huylarımızı kullanmazlar. İy , yumuşak, nsancıl, şefkatl
yanlarımızla da mahvederler b z .” İsma l Küçükkaya hırslı b r
gazetec . Hırsı doyurmak zordur. Akşam gazetes ne genel yayın
yönetmen olduğunda hemen z yaret me geld ; “Yardımlarınızı
bekl yorum,” ded . Kend s n hep övdüm, cesaretlend rd m. 23 Şubat
tar hl Akşam gazetes n n manşet nde koskoca fotoğrafım var: “Sorgu
‘Oda’sı Tutanakları”.

Vay be! B r nc sayfanın yarısını bana ayırmıştı.

Pek , ben ney m? Ne var sorgumda? N ye bu abartı?

İsma l Küçükkaya utanmıyor mu? Ne amaçla bu kadar büyük ver yor


g zl olması gereken sorgu tutanaklarını? Suç değ l m bu? B l nçlere
şırınga yapıyorlar; Ergenekon örgütünün üyes b r terör st!

Demek eller m kelepçeye vurulduğu anda bu kadar pervaz-sız hale


gel ver yor küçük adamlar. İçler ndek cüce nasıl ortaya çıkıver yor?

Savcılık sorgumu okuyorum; sah manşet olacak ne var bunda? Suç


ne? Heps gazetec l k faal yet , yapılan haberler vs. B r gazetec
bunları suç‘muş g b nasıl kamuoyuna manşetten sunar? Basın
özgürlüğünü n ye savunmaz?

Duygularımı, düşünceler m hang sözcüğe sığdırab l r m? Zal m


bunlar. Bunlar gazetec değ l. Bunlar makamın, koltuğun, yapay
t barın köles olmuş dar kafalılar. Güce tapan modern dünyanın
köleler bunlar…

Tuncay Özkan, Akşam’m da aralarında bulunduğu Çukurova Medya


Grubu’nun başkanlığım yaptı. Duruşmada grubun patronu Mehmet
Em n Karamehmet’ n İsma l Küçükkaya’yı ne amaçla Ankara
bürosunda tuttuğunu anlattı; telefon kayıtları ek klasörlerde var. B z
bu özel görüşmeler Odatv’de h ç yayınlamadık; yapamaz mıydık bu
ğrenç bel altı vuruşlarını? Geçel m lütfen…

Gazeteler bırakıyorum…
1

Şeyh Sal h Kunter’ n halef Sal h Yaşar çevres nde “nefes kuvvetl ”
d ye b l n yordu. Büyü, nazar bozduğu söylen yordu. İnsanların
ç nden c n çıkardığı dd a ed l yordu. Danıştay saldırısından önce
Alparslan Arslan’a c n çıkarma seansı yaptığı bel rt lm şt . Sal h Yaşar
tamk olarak d nlend ğ duruşmada bunları reddett (6 Aralık 2010).
Alparslan Arslan, Süleyman Esen, F kr Cora, Fethullah Kaya,
Teoman Ekş oğlu, Recep Özkan, Kemalett n Gülen, Orhan Kadı
bunların heps okul arkadaşı ve heps Sal h Kunter’ n mür d yd . B r
ortak noktalan se c nler n kend ler ne musallat olmalan. Sal h Kunter
ve Sal h Yaşar’ın ortak noktası se, c nc hoca olmalan; yan c n
çıkarıyorlardı. Zaten Sal h Kunter duruşmada muska yazdığını çünkü
c nler n nsanlara bazı suçlan şleteb leceğ m söyled (23 Ağustos
2010). Alparslan Arslan 6-7 aydır ev ne sohbete geld ğ n bel rtt .
Sal h Kunter’ n ev nde Alparslan Arslan’a c n seansı yapıldı. B rkaç
k ş Alparslan Arslan’ın üzer ne b nerek c n çıkarmaya çalıştı. Ve bu
sırada Sal h Yaşar Kuran’ı Ker m okuyordu; g derek artan b r
tempoda…
2

Malatya Z rve katl amında da b r 500 b n dolar rakamı vardır.


C nayetten hükümlü esk Astsubay Met n Doğan, savcı Zeker ya
Öz’e cezaev nde mektup gönderd . Yazdığına göre, Vel Küçük
Malatya Z rve katl amı ç n kend s ne 500 b n dolar tekl f etm şt ! Bu
mektup Ergenekon’un ek del l klasörüne kondu. Vel Küçük herkese
500 b n dolar dağıtıyordu! Ya da gazeteler okuyup, TV seyreden
herkes el ne kâğıt kalem alıp “ t rafa” başlıyordu!..
3

Kend aramızda -acıdır ama- espr konusuydu. “Allah tezgâhın


rez l nden korusun” d yorduk. Çünkü bu karanlık pol s
operasyonlarında neredeyse her evde b r çocuk-hayvan pomosu
“çıktı.” İt barsızlaştırma kampanyasında “sıtmaya razı” ed l yorsunuz;
“Allah’tan b ze porno koymamışlar” d ye!
Bu yazılanları okuyunca, nsanın ne derece ç rk nleşt ğ n görünce
dehşetten serseme dönüyorum; güçlü olmaya çalışsam da.

Odama/hücreme çek l yorum.

Yaşamak ç n, k rlenmemek ç n, herkesten saklanmakta yarar var.

Cezaev b r ç yolculuktur aslında. Bundan yararlanmasını b lmek


lazım. Anılara sarılıp uyuyorum…

On B r nc Gün

24 Şubat 2011

Ferşembe…

“S v l hayatta” bugün Hürr yet’e yazı günümdü. B r gün boyunca yazı


üzer nde çalışıyordum. Okurları hep çok önemsed m. H ç baştan
savma yazmadım. Sorumluluk duydum. T t z oldum; yazının
kutsallığına nananlardanım ben. O kuşaktan sayarım kend m .

Cezaev ndey m. Dolayısıyla yazı günüm değ şt ; artık hafta sonu


çalışacağım.

Bugün spor salonuna çıktık. Ayda k kez kapalı spor salonunda 45


dak ka spor yapma hakkımız var. Oktay Yıldırım yok; bu hafta
duruşmaya g d p gel yor. Barış‘la g tt k salona. Genç b r gard yanla
masa ten s oynadım. 2-0 yen ld m. Gard yan oynaya oynaya masa
ten s m lerleteceğ m söyled . “B raz dman yapayım görürsün/’
ded m. Ortaokul yıllarından ber oynamıyordum; geçen yaz b raz
oynamıştım, o kadar. Demek cezaev sporum masa ten s olacak.
B raz da basketbol oynadım; bu sporu da gençl ğ mde yapmışlığım
var. Banş benden pek beklemed ğ hareketler görünce şaşırdı. 45
dak ka çabuk b tt . Koğuştan çıkmak y ne de y geld .

Döndüğümüzde gazeteler gelm şt . Kâbusumuz!


Gazeteler n gündem nde hâlâ b z varız. Bel altı vuruşlar devam
ed yor. Ne nefretm ş!

Akşam gazetes y ne manşetten verm şt : “Savcı Öz’den ‘ nce’


sorular.” Odatv’de yazı yazan İkl m Bayraktar’m ben mle yaptığı
telefon görüşmes Akşam‘a sızdmlmıştı. Artık bu telefon
görüşmeler n n haber/manşet olması yadırganmıyor. B r de “şok
kayıt” dem şlerd haber spotunda! Şok kayıt… Sank kayıtı yapan
b z z, kafa bulandırıyorlar.

İkl m Bayraktar, CHP M lletvek l Muharrem İnce le yaptığı görüşmey


telefonda bana anlatıyor, bunu manşete taşımışlardı.

Akşam Genel Yayın Yönetmen İsma l Küçükkaya h ç m muhab r yle


sabun köpüğü sohbet yapmaz? Sorsan yapmaz! Ç ft k ml kl b r hayat
sürüyor k m m z.

B r de… Yalçın Küçük’le tam sayfa röportaj yapmışlar; ben


soruyorlar. Ee, savcı b z örgütle rt batlandırıyor ya, gazete üzer ne
düşen yapıyor: Al sana örgüt bağlantısı!

Bu “haberler” üzer ne İsma l Küçükkaya’ya mektup yazdım.


Yayımlamadı. Günlerd r manşet ne taşıdığı meslektaşından mektup
gel yor -bırakın meslek dayamşmayı- haberler n devam ett rmes ,
karşı tarafın görüşünü alması lkes gereğ ya-yımlamalıydı.

Yapmadı.

İşte o mektubum:

“Sayın İsma l Küçükkaya,

Lütfen mesleğ n ç ğnenmes ne z n vermey n z. Akşam gazetes n n


b r nc sayfasında “Oda’yı yakan ‘teRTEm z’ belge” başlıklı b r haber
yer aldı. Haber n ze göre, Odatv’dek b lg sayarlardan çıkan
dokümanlarda b zden steklerde bulunulu-yormuş; AKP’ye yönel k
muhalefet artırmamız, şeh t haberler n vermem z vs. sten yormuş!
Sayın Küçükkaya,

Ben ve Odatv’y ne kadar tanıyorsunuz, bu konuya h ç


g rmeyeceğ m. Bana-b ze b r ler n n ‘şu haber yapın’ demes yle
haber yapıp yapmayacağımız konusuna da değ nmeyeceğ m.

25 yıllık gazetec y m.

Bugüne kadar neler yaptığım konusunu da yazmayacağım.

Ama s zden, b r gazetec olmanız neden yle b r talepte bulunacağım.


Lütfen şunu araştırır mısınız: Bahsett ğ n z sözde belge, Odatv’ye k
ayrı tar hte casus program aracılığıyla g r yor ve aynı anda çıkıyor,
s l n yor. 15 b lg sayarımızın hardd s-k , 900 küsur CD ve 3.600
kaset m z ç nden, pol sler böyles ne b r v rüsü şıp d ye 48 saat ç nde
buluver yorlar!

Hâk me de söyled m: ‘Bu sözde belgelerde yazanlarm d l , anlatımı


ben m genel kültürüme hakarett r. Kom kt r. Samanyolu TV’dek kötü
d z ler n senaryolarına benzemekted r.’

Sah , s z bu sözüm ona belgeye nanıyor musunuz?

B z m neden cezaev nde olduğumuzu gerçekten b lm yor musunuz?


Lütfen ne kend n ze ne de b ze haksızlık yapın. B z gazetec l ğ m z n
bedel n ödüyoruz. Bunu gölgelemey n, b z çerde aslanlar g b
yatarız. Güle oynaya da çıkarız. S z kend n ze ve mesleğ m ze sah p
çıkın. Bu oyunun parçası olmayınız. Çoğu meslektaşımız g b
korkab l rs n z, bunu anlarım. Ama h ç değ lse o zaman susun. B z
gazetec l k mücadelem z cezaev nden de sürdürürüz. Lütfen s z
de bu tert b n p yonu olmayı kabul etmey n z; mesleğ m z n
ayaklar altında ç ğnenmes ne z n vermey n z. Haberc l kte ısrar
ed n z.”

Yayınlamadı mektubumu. Yayınlarına devam ett . Ben onu anladım.


Onun anlamadığı se şu: Efend ler yle yükselenler, efend ler yle
düşerler…
Akşam, sızdırılan g zl soruşturma dosyasıyla tüm medyayı
“atlatmıştı”. Ne har ka gazetec l k değ l m ? Artık haberc l k ödülü bu
tarz gazetec l ğe ver l yor! Akıl, hak kat n kapısını açan anahtardır. Bu
nedenle akıl tutulması yaşadıklarını söylemek gereks zd r.
Anlamazlar.

Her gazete “özel yetk l ” b r pol s muhab r bulunduruyor artık;


cemaatten olmayan pol s muhab rler pek ş yapmıyor/ yaptırmıyorlar.
Pol s, yandaşı olmayana gazetec l k yaptırmıyor. Bu “özel” yetk l
pol s muhab rler de, soruşturma dosyalarındak tüm yalan dolanı
gerçekm ş g b yazıp kamuoyu oluşturmanın sacayağı oluyorlar:
Pol s-Savcı-Gazetec .

“Özel yetk l yazarlar” da yok değ l; neler yazıldığına k örnek


vermel y m. B r , Sabah gazetes nden Mahmut Övür…

Nefret üreten sorunlu b r z hn yet var karşımızda. Bunun basın


özgürlüğüyle h çb r l şk s yok. Soner Yalçın bugün değ l, dün de bu
ülkey ceberut b ç mde yöneten darbec z hn yetlerle ç çe b r medya
çalışanıydı. Daha açıkçası ‘Apoletl gazetec ’yd .

Görev n bugün değ l dün de eks ks z yer ne get rd . Ben her


gördüğünde gazetec l ğ me saygıda kusur etmeyen Yalçın, 2009 yılı
başlannda Taraf gazetes nde Neşe Düzel’le yaptığım söyleş de,
Ergenekon operasyonlarının süreceğ nden söz ed nce çılgına dönüp,
saldırıya geçt . Bugünler n geleceğ o günden bell yd .

Hep k ş sel nt kam hırsıyla yazılan satırlar. Bu düzeyde nasıl b r


tartışma yapab l rs n z k ? “Allah’ım bana da b raz bayağılık ver”
demekten başka elden ne gel r?!

Odatv/ben “nefret üreten b r z hn yete” sah pm ş z! Ne yapmışız,


yazmışız açıklasa ya, yapamaz; öyle b r der nl ğ h ç olmadı. B z
boyun eğmed k; düşünsel bağımsızlığımızı koruduk; kör b r gücün
uşağı olmadık; onlar d k durmadılar, b at ett ler; ş md bunun k n n
kusuyorlar.
Aslında yazdıklarını h ç önemsemed m; sadece tar he kalması ç n
bu tür “b l rb lmezler” alıntıladım. G. Flaubert, B l rb lmezler’de ne
güzel anlatır, b lg s zl kler nden kaynaklanan sınırsız gözü
karalıklarıyla her konuya el atıp gülünç duruma düşenler …

1761’de d r d r yakılan Portek zl C zv t R. P. Malagr da d yor k : “Söz


nsana, düşündüğünü saklayab ls n d ye er şt r l-m şt r.” Yan “ağzınla
değ l kafanla konuş” d yor!

Yıldırım Türker’ n hakkımda, “faş st b r şadamı”, “tet kç ”, “muhb r”,


“bataklık” sıfatlarını çeren yazısına, Odatv’de Barış Zeren yanıt
verm şt :

Türker g b ler n hıncını katmerleyen korku şudur: Olur ya, sola


meraklı b r önyargısız okuyucu, onun küfrett ğ nsanların k m
olduklarını merak eder; Soner Yalçın’ın -bugün toplu mezarlan
araştırılan- kontrger llayı d d k d d k ederken, kaynağının kanlı k ml ğ
kend s ne gönder lmes ne rağmen k taplar yazmış b r gazetec
olduğunu okuyab l r.

İşte o zaman herhalde Yıldırım Türker’e dönüp şunlan sorması


kaçınılmaz olur: Ey v cdan t msal demokrat az z, pek sen k ms n?

Acaba 90’larda Kürtler sokaklarda satırlanırken, o nsanlar bunlara


karşı çıktığı ç n evler nde ışıkları söndürüp oturab l rken yaşamıyor
muydun (ya da nasıl yaşıyordun)?

Daha öneml s : Sen nasıl b r “mukted rle” kavga ed yorsun k , bu


ülkede kt darlar her dev rde, 60’larda, 90’larda ve 2000’lerde, hep bu
“küçük kahramanları” cezaev nde, tehd t ve sürgün altında
tutuyorken, Yıldırım Türker g b s v l, v cdanlı ve tutarlı demokratlar
p yasada gezeb l yor?

Ned r bu ş n sırrı, az z n koruyucu tılsımı? B raz da her yazısını


adlarıyla süsled ğ devr mc gazetec lere, tutuklulara o tılsımdan
verse de, bu “mağdurlar”, o “lanetl ” aydınlarla her dev rde aym
kader paylaşmaktan kurtulsalar!
Uzaktayım, bunları Par s’te, arkadaşımın kaldığı b r “chambre de
bonne”dan, yan dadı odasından yazıyorum. Esk Fransız
soylularının ve yen burjuvaların tavan arasına kurduğu bu küçük
odalar, ş md de bebek bakıcılarına ve öğrenc lere, çok ucuza k raya
ver l yor. Çoğu sef l halded r, mutfak yakınsa şanslı sayılırsınız. B z
şanslıydık; mutfağa g tt m, ışığı yaktım, böcekler kaçıştılar.

Böcekler, ışıklar sönünce meydana çıkıyorlar.

Medya çürümüştür. 12 Eylül artığı s mler basından g decekt r.


Geçm ş n kaybeden her şey n kaybetm şt r çünkü. Barış Zeren g b
genç yazarlar bu yozlaşmanın önüne geçecekt r; nanılan, güven len
basım bu nes l yaratacaktır. Buna nanıyorum. Bu nedenle Odatv’de
genç arkadaşlara yer açtık ve heps kısa sürede başarılı oldular…

Mel h Aşık, M ll yet’te, savcımn sorularını ele almıştı:

Burada suç nerede? Prof. Yalçın Küçük’le haberleşmek neden suç


olsun? (İmralı‘da Apo le görüşmek b le suç değ l…) AKP’y eleşt ren
haber ve yomm yapmak ne zamandan ber suç sayılıyor? Olağan
gazetec l k faal yet n n suç g b yansıtılması, AKP eleşt r s n n suç g b
bellet lmes , k m gazetec ler n suçlu g b takd m … Bugünlerde bu
yönde yoğun b r bey n yıkama faal yet gözlen yor. Yargıya s yaset
g r nce bakın neler oluyor…

Hürr yet yazarı Mehmet Yılmaz da sorgu tutanakları üzer ne


yazmıştı:

Soner Yalçın’m ‘sorgu tutanağı’ neredeyse tam met n olarak


yayımlandı. 4,5 saat süren sorguda 132 soru sorulmuş.

“O haber n ye yayımladın, bu haber n ye yayımladın, b lmem k m


sana şöyle haber yap ded m , şu tutukluyu tanır mısın, bu tutukluyla
l şk n ned r, bu haber n amacı ned r?” g b sorular.

Terör örgütü üyel ğ n destekleyecek kanıtlar le lg l herhang b r soru


yok! “Bu s lahı nereden buldun”, “Bu soygunu k mle planladın? g b
sorular da!
Ş md ben m de sormak sted ğ m k konu var:

1- Bu b r terör örgütü soruşturması se neden sadece yazılıp


ç z lenler le lg l sorgulama yapılmış? Bu sorunun yanıtını yandaş
l berallerden bekl yorum!

2- Hazırlık soruşturması g zl yken, faden n neredeyse tamamı


gazeteye nasıl sızmış? Bu sorunun yanıtını k mseden
alamayacağımı b ld ğ m ç n öyles ne, ortaya soruyorum. Belk Adalet
Bakanı le İç şler Bakanı üzerler ne alınırlar d ye!

Savcı Zeker ya Öz’ün sorduğu ben m yanıtladığım sorgu tutanağı


gazetelerde tartışma konusu olmuştu. Mahkemeden önce medya
tartışıyordu ve yandaş medya ben her da m yaptığı g b peş nen
suçlu lan etm şt .

Mustafa Mutlu se Vatan’dak yazısında “karşı sorular”


soruyordu:

Soner’ n, Ergenekon sanıklarından Doğu Per nçek’ , Mustafa


Balbay’ı ve Tuncay Özkan’ı nereden tanıdığı da sorulmuş…

Pes yan ! B r gazetec n n bu nsanları tanıması değ l, tanımaması


ayıp sayılmalı.

Ayrıca, Soner’ n 25 Şubat 2010’da Doğan Y. le yaptığı telefon


görüşmes nde, b r soruşturma kapsamında tutuklanan askerlerle lg l
konuştuğu, “Tek çıkış yolu vardır, sorunun başka türlü çözümü yok.
Bu ş böyle g derse Türk ye’de çok kötü şeyler olacak. Bu adamlar
gerçekten tanklarla çıktığı zaman nasıl b r daha tanklar çer
sokulacak, hak katen sokulamaz ya” ded ğ hatırlatılarak, bu sözlerle
ney kastett ğ …

Yan ; darbec lerden yana olup olmadığı…

Ergenekon haberler ne neden bu kadar çok yer verd ğ …

El n z v cdanınıza koyun ve düşünün:


‘Bu adamlar gerçekten tanklarla çıktığı zaman nasıl b r daha tanklar
çer sokulacak, hak katen sokulamaz ya’ d ye kaygılanan b r nsan,
DARBECİ ya da ERGENEKONCU olab l r m ? Asker n yönet me el
koymasını steyen b r , Genelkurmay Başkanı‘nın davet ne koşa koşa
g tmez m ? Dün yayınlanan sorgu tutanaklarım baştan sona okudum
ve Soner Yalçın’la k arkadaşının neye dayanılarak ‘Ergenekon Terör
Örgütü üyes ’ olmakla suçlandıklarını anlayamadım.

Bu nedenle davanın savcılarına ve yargıçlarına tüm saflığımla


soruyorum: Bu adamlar neden tutuklandı?

En “har ka” haber Sabah gazetes ndeyd ! M ll Güvenl k Kurulu’na


sunulmak üzere hazırlanan b r dosya bende çıkmıştı! Üstel k Savcı
Zeker ya Öz de bunu bana sormuştu ve net yanıt veremem ş m!
Gazete b r de b lg eklem şt haber ne:

“Aralık ayında Gölcük Donanma Komutanlığı‘nda yapılan aramalarda


ele geç r len belgeler arasında da 2004 yılına a t MGK tutanaklarının
yer alması d kkat çekm şt .”

Bu yalan haberde en çok, “net yamt veremed ” notuna “hayran”


oldum! Ah, nasıl yakalanmışım öyle! Ah, bu belgeler, belgeler;
pol sler “ele geç rmekten” usanmadılar! Yuh artık.

Sev nd r c gel şmeler de yok değ ld ama…

Demek oyunun farkında olanlar var…

Doğan K tap, Hürr yet gazetes nde yarım sayfa k taplarımın lanını
verm şt . Görünce sev nd m. Demek Doğan K tap yazarına sah p
çıkıyordu.

Odatv’n n ger de kalanları da boş durmamıştı. Hürr yet’tek haber


şöyleyd :

Odatv Ankara Tems lc s Mümtaz îd l, Uğur Mumcu’nun


öldürüldüğü sokakta basın açıklaması yaparak, Soner
Yalçın’dan gelen mesajı okudu ve Yalçın’ın tutuklanmasını
kınadı. “Odatv tüm yazarlarıyla ve s stem yle ayakta ve
çalışmaktadır. Yazarlarımız tüm özver ler yle, üç kolunu, üç
kanadını kaybetm ş olan s tem z n ayakta kalması ç n tüm
varlıklarıyla çalışmaktadır,” ded . İd l, “sıkıntılı ve utanç ver c ”
durumun aşılacağını, bayrağı yere düşürmeden taşımaya devam
edecekler n fade ett . Basın açıklamasına gazetec ler ve CHP
m lletvek ller Kamer Genç ve Şah n Mengü de katıldı.

Uğur Mumcu’nun katled ld ğ yerde basın açıklaması yapılması çok


anlamlıydı. Öldürseler de, z ndana atsalar da basının gerçeklerden
tav z vermez tutumu, mücadeles sürüyordu şte. B zler düşünceye
mahkûmuz…

Bugünlük gazete okuma yeter…

Akşamları koğuşta küçük telev zyonumuz açık.

Genell kle “b z m olay” la lg l tartışma programlarım zl yorduk.


Ekranlardak açık oturumlar, k ayrı düşüncen n tartışmasına sahne
oluyor. Aslında bu yen değ l; dört yıldır Ergenekon sürec nde bu
programlar hep oldu.

Pek telev zyon seyreden b r değ l m. Konu b z olunca mecburen


geç yorum beyazcamın karşısına. Açıkoturumlara ka-tılanların
genelde bell s mler olması d kkat çek c yd . Hang kanalı açsak
karşımıza örneğ n Faruk Mercan adlı “gazetec ” çıktı. Kanal kanal
dolaşıyordu, yorulmadan. Cezaev nde onun kanallar arasında
koşturmasını merakla, bıkkınlıkla tak p ett m. Arkadaşlara da
söyled m, “Hang kanalda se ben çağırın” d ye. Kend s n
tanıyordum; pek ekrana çıkan b r değ ld .

N ye lg m çek yor yazmalıyım.

Tutuklanmamdan önce ben ısrarla cemaat n düzenled ğ “Türkçe


Ol mp yatlarT’na davet ett . Daha önce cemaat n yurtdışı gez ler ne
de davet ed lm şt m. G tmed m h ç. Ancak bu kez
Faruk Mercan çok ısrarcıydı. Üstel k Başbakan Erdoğan’ın da
geleceğ n , protokolde -sank çok umurumdaymış g b - y b r yerde
ağırlayacaklarını söyled .

G tmed m. Sebep cemaat organ zasyonu olması değ ld ; bu tür


sosyal gecelere h ç katılmıyordum. Sonuçta gazetec y m, k m davet
etm şse etm ş, n ye g tmeyey m. G der m ve gördükler m
düşünceler m yazarım. Gazetec n n görev d r bu sonuçta…

G tmed m, ama bu ısrarlı davete de anlam veremed m. Cemaat bana


son b r şans daha mı vermek stem şt acaba?

B lemem.

B ld ğ m şu:

Faruk Mercan ş md kanal kanal dolaşıp şöyle d yordu:

“Odatv, yayınlarıyla Ergenekon davasını çökertmek st yordu.”

“Bulunan belgeler gösterd k Odatv’n n yaptığı gazetec l k değ l.”

Ve neler neler…

Kes n kararını verm şt : Odatv, Ergenekoncuydu!

İy de…

Bu Faruk Mercan değ l m yd ; daha dün “Soner Bey s z nle program


yapalım” d yen? Kanal 24’te, CNN TÜRK’tek “Oradaydım”
programımızın benzer n yapmamı tekl f eden!

Bu “lütufkâr” Faruk Mercan değ l m yd , “Soner Bey, İstanbul


patlamalanyla lg l f lm yapalım” d yen? “Susurluk d z s çekel m”
d yen? Eh sermaye hazırdı! “S z n gazetec l ğ n z , s z n sess z
sedasız arka planda kalma duruşunuzu, raden z örnek alıyorum”
d ye lt fatlar yağdıran? Ş md ne oldu da, ekran ekran gez p rez l b r
şüpheyle k rlet yor ben ? 2002 yılındak “Gülen Soruşturması”
dosyasında, cemaat n pol s ç ndek gazetec uzantılarından b r
olduğu yazılıydı.

Faruk Mercan’ın küstah ve arsız tavırla ben m hakkımda ç karartıcı


b ç mde atıp tutmasının sebeb neyd ? B r ler özel olarak onu mu
görevlend rm şt ? Bu aslında ona b r ceza mıydı, ben “devş rememe”
cezası! Öyle ya oyun bas tt ve hep yapıla-gelm şt . B r süre sess z
kalacaktım, kt dar ve cemaat çevres ne yaltaklanarak (k buna
deoloj k-s yas b r kılıf bulacaktım kuşkusuz) kend m sevd recekt m.
Bu kurnazlık ve uysallık beklen yordu benden. En “kötü yolu” yan
dürüstlük ve dolaysız yolu seçersen z şte sonucu bu olmaktaydı.
Hang yoldan g deceğ n ze s z karar ver yorsunuz; “kırmızı hah”
döşenen yoldan yürüyen çok k ş oldu. Aslında tüm bunlar hep
gel yor b r noktaya dayanıyor: K ş l k…

İk yüzlülükten, bayağılıktan, fevkalade utanmazlıktan, unvan


avcılarının hırsından hep nefret ett m…

Böyle anlarda… Duygularımı anlatacak mısralar bulamam, Necat


Cumalı usta ne güzel yazmıştı:

Varmayın üstüme yeter, ben söyletmey n Ben b l r m dost k m,


düşman k m B l r m k m s ns adımlarla peş m zde gezer de Göz göze
gel nce başını eğer…

On îk nc Gün

25 Şubat 2011

Cuma…

Sabah karar verd m:

Uzun ve tekdüze günler , güzel şeyler yaratmaya dönüştürme


zamanı geld . İlk kararım: Artık pek gazete okumayacağım!
Okudukça lekelend ğ m h ssed yorum. Okumaya, d nlemeye devam
edersem k ş l ğ m n sakatlanacağından korkuyorum. Çünkü yalan
söyleyemeyeceğ m, ıstırap duyuyorum. İğren yorum.
Örneğ n, Odatv’ye yazan İkl m Bayraktar b ze h ç yakışmayan sözler
sarf ed yordu. Konu y ne CHP M lletvek l Muharrem İnce’yle yaptığı
görüşmeyd . Öyle konuşuyordu k ruhumda depremler oluyordu.
“Muharrem Bey, şu anda erken öten horoza benz yor. B l yorsunuz,
erken öten horozun da başım keserler. Muharrem Bey de mahcup
olur. Herhalde sadece telefon görüşmes sanıyor, ben m de salak
olduğumu sanıyor!”

Düzeye bakar mısınız; Odatv’de m yazıyordu bu k ş ? Ah Mümtaz


Ağabey ah! Sen n g b b r entelektüel böyle b r n nasıl yazar yapar?
Bu kadının d l ne derece ölçüsüz. Ölçüsüzlük bayağılık değ l m d r?
Bu kabalık, ç ğl k b z m ç m ze nasıl sızdı?

Ş md ben b r başka “köşe yazarına” s tem ederken aynı d l konuşan


b r nasıl “b zden” olur? Odatv “yen medya”yı böyle m kuracaktı?

Gazete okumamak, telev zyon seyretmemek en y s ; ne yapayım


bazen gerçeklerden uzaklaşmak gerek yor…

Avluya çıkıp volta atmaya başladım. Hızlı hızlı yürüdüm. Cezaev nde
bazen zamanın solucan hızıyla geçt ğ n anladım. Başka şeyler
düşünmel y m…

Cezaev b r keş f; daha önce fark etmed kler n z keşfed yorsunuz.


N ye kend m cezaev ndeym ş g b h ssetm yorum? Depresyon
bel rt s m ? Cezaev üzer me çekt ğ m yorgan mı? Yoksa, hayal gücü
duvar d nlem yor mu?

N ye cezaev nde k mse artık “kader mahkûmu” değ l? K mseye


“kader mahkûmu” denm yor! Acıma duygusunu mu kaybett k?..

Koğuşun dem r kapısı y ne büyük b r gürültüyle açıldı.

“Soner Bey, avukat.” En güzel haber…

Feza’yla sohbet ederken Avukat Vural Ergül geld . Uğur Dündar’ın


da avukatıydı. Dün beraberlerm ş, Ned m Şener’ n benden davacı
olmasına kızmışlar. Ben h ç kızgın değ l m; Ned m Şener bu sürec
tahl l edemed , aynı “mahallen n çocuğu” değ l z; pol t k düşünem yor
doğal olarak. Ama onun cesur gazetec l ğ n , haberc l ktek ısrarım
hep takd r ett m. Onu kurtaracaksa, ben ş kâyet edeb l r. Canı sağ
olsun.

Avukat Ergül’ün tesp t doğru: Yen Ergenekon dalgalan gelecek. Dört


yıldır bu davayı tak p ed yordu, sürec y anal z eden hukukçulardan
br.

Feza end şel . Çünkü bazı avukatların da tutuklanacağı konuşulmaya


başlanmıştı. “Oğlumu yalnız bırakamam,” ded . Haklı olarak
korkuyor. B r avukat, görev n yaptığı ç n tutuk-lanmaktan korkuyor,
düşüneb l yor musunuz; yıl 2011.

Herkes n s n r bozuk; dün İşç Part l olduğunu söyleyen tanımadığı


b r bayan telefonla aramış, “görüşel m,” dem ş, Feza sert çıkmış.
Herkesten şüphelen yor. Bu şartlarda nasıl savunma yapacağız?
Y ne de tüm bu zorluklara rağmen t raz d lekçes n yazıp verm şt .

Moral vermek ç n -fıkra g b - Ergenekon haberler anlattım.

Zaman gazetes yazarı Mehmet Kamış, dönem n Fenerbahçe tekn k


d rektörü Chr stoph Daum’un “Ergenekoncu” olduğunu yazmıştı!
Daum’un Atatürk rozet takmasının, Atatürk’ü sürekl övmes n n ve
sıkça Türk bayrağını el ne almasının neden “Ergenekoncu”
olmasıydı. İnanın şaka değ l bu. 19 Eylül 2009 tar hl Zaman
gazetes nde yazdı.

Yen Şafak‘ta Fehm Koru, “Taha Kıvanç” adıyla 18 Aralık 2009’da


yazdığı makales nde, özelleşt rmelere karşı eylem yapan Tekel
şç ler n “Ergenekoncu” lan ett . Oral Çalışlar da destek verd
Koru’ya!

Bazıları komplo teor s nde sınır tanımıyordu. Zaman gazetes yazarı


Abdullah Aymaz, 20 Aralık 2009 tar hl yazısında, Menemen’de
Kub lay’m kafasını Ergenekon’un kest ğ n açıkladı!
Ve en kom ğ n M ll Gazete yazarı İsma l Kıllıoğlu kaleme aldı. 26
Şubat 2010 tar hl yazısında Dostoyevsk ’n n Suç ve Ceza adlı
romanındak Raskoln kof karakter “darbec ”yd ! Ergenekoncular onu
örnek alıyordu!

Feza’ya espr yaptım: “Sen de Rusça b l yorsun, kes n dar-


bec s nd r…” Küçük avukat odası b raz olsun kasvet üzer nden attı.
Artık g tmem gerek yor. Barışları da görecek; yazdığım g b
tutukluların koğuşlarından çıkıp dışarıdan gelen b r yle sohbet etmes
nsanı rahatlatıyor, yüzünde taze hava h ssett r yor, özgürlüğü
soluyor kısa b r zaman ç n.

Kapıya vurdum. Gard yan geld , üstümü aradı. Koğuşa götürüldüm.


Yolda ayaküstü adl b r mahkûmla sohbet olanağınız olursa hep aynı
cümley kuruyorlar: “S z n g b ler n ş b zden zor!” B z m
dayanmamızın güç olduğu kamsı hâk m; geçm ş pol t k tutuklulara,
gazetec lere aynı sözler n sarf ed ld ğ n sanmıyorum. Apol t k b r
toplumun y n yet cümles …

Akşam yemek yerken b r yandan da telev zyonda haberlere


bakıyorum gözucuyla.

S l vr ’de lk tahl ye haber n aldım: “İşç Part s Karargâh Evler ”


den len “belgen n” son tutuklusu Hava Kurmay Albay Ceng z Köylü
tahl ye ed ld . 7 Ocak 2009 gününden ber tutuk-luydu. Bu sözde
davada 44 sanığın adı geç yordu ve son samk Albay Köylü d . İk yıl
cezaev nde yatmıştı.

Kurmay Albay Köylü tutuklanmayıp 2010 Yüksek Asker Şûrası‘mn


gündem ne gelseyd , büyük ht mal general olacaktı. Çünkü
sıralamada b r nc sıradaydı.

N ye m tutuklanmıştı?

Dönem n MİT Müsteşarı Emre Taner 9 Mayıs 2008 tar h nde İstanbul
Cumhur yet Başsavcılığı‘na “Karargâh Evler ”ne l şk n dd aların,
“ kaz st hbaratı” ve “b lg notu” n tel ğ nde olduğunu, yan bunların
“ham duyum- dd a” olduğunu ve “tey t ed lemed ğ n ,” yazdı. MİT’e
böyle b nlerce haber-duyum gel yordu. Genelkurmay Başkanlığı da
16 Temmuz 2008 ve 31 Temmuz 2008 tar hl k yazıyla dd aları
reddett . Mahkeme ne yazık k MİT’e, Genelkurmay’a değ l, mzasız
b r hbar mektubuna nandı.

Sonuç? İk yıllık b r cezaev hayatı sonrası tahl ye…

İk yıllık cezaev ndek hayat sonrası gelen tahl ye ben yüz yıl
önces ne götürdü; “karargâh evler ”nde yakalanıp gözaltına alınan
yüzbaşıların gerçek öyküsüydü bu.

Tar h: Ocak 1905.

Yer: İstanbul.

S rkec ’de b r eve güvenl k güçler operasyon düzenled . Ev n


k racıları olan Harp Akadem s nden yen mezun k yüzbaşı gözaltına
alındı. İk s de 24 yaşındaydı.

Baskın düzenleyen askerler n d kkat n evde bulunan k taplar çekt .


Avrupa’da basılan çeş tl derg ve gazetelerden kes lm ş kupürler de
vardı. Kupürler n kenarlarında aynı subay tarafından yapılmış
yorumlar ve bazı notlar yazılıydı. Ayrıca k taplar tehl kel yd ; Namık
Kemal’ n eserler yd ! Heps ne el koyup b r çuvala doldurdular.
Subaylardan b r n n b r konferans metn n hatırlatan yazılarına da el
konuldu.

İk subay ev n aranması b tt kten sonra Bek rağa Bölüğü olarak


b l nen, zamanın s yas tutuklulannın kaldığı (bugünkü Beyazıt’tak
İstanbul Ün vers tes ana kampüsü ç nde bulunan) cezaev ne
götürüldü.

Evdek subaylardan b r n n adı İsma l Hakkı d .

D ğer se, Kolağası Mustafa Kemal…

Mustafa Kemal’ n Bek rağa Z ndam’ndak esaret k ay sonra b tt .


Çünkü dd alar, h çb r kanıta dayanmayan, kbal beklent s ç ndek
muhb r Feth ’n n senaryosundan barett . Ramazan’m 15’ nde Hırka-ı
Şer f z yaret sırasında “II. Abdülham d’ bombayla öldürüp darbe
yapacakları” dd asının yalan olduğu ortaya çıkmıştı. Evde bomba
f lan bulunmamıştı. Y ne de Mustafa Kemal’ Şam’a sürgün
gönderd ler…1

Ş md … Bugün…

Yüzlerce subay cezaev ne atılmış durumda.

Balyoz Davası‘ndan lk anda 163 subay cezaev ne kondu. Bu sayı


kısa zamanda 249’a ulaştı…

Halkımız gerçekten ne olup olmadığının farkında mı?

“Balyoz Darbe Planı” hakkında k m n ne kadar b lg s var? Türk


S lahlı Kuvvetler 1989’da Soğuk Savaş‘m b t m yle Yen Dünya
Düzen ’ne uygun d zayn ed lmek ç n yen b r konsepte mecbur ed ld ;
karşı çıkanlar tasf ye ed ld . Bunu W k Leaks belgeler nden b l yoruz.
Bu genel konuya g rmey p sadece Balyoz Davası dd anames n ele
alacağım. ABD etk s konusunda Bu

D nc ler O Müslümanlara Benzem yor k tabımda ayrıntıyla yazdım


çünkü.

Balyoz davası, Türk ye’n n gündem ne 20 Ocak 2010 günü geld .


Taraf gazetes “haber elemanı” Mehmet Baransu’nun mzasını
taşıyan “haber n” dd asına göre 2003 yılında 1. Ordu
Komutanlığında “Balyoz” sm nde b r darbe planı hazırlanmıştı. Söz
konusu habere göre 5-7 Mart 2003 tar h nde 1. Ordu’da gerçekleşen
sem nerde hükümet n devr lmes projes konuşulmuştu!

Taraf gazetes n n söz konusu dd ayı yayımladığı gün lg nçt r;


Anayasa Mahkemes ’nde askerler n svl mahkemede
yargılanmasına olanak sağlayan yasa görüşülüyordu. Tesadüf!
Darbe g r ş m dd ası esk olsa da, Türk ye gündem ne bomba g b
düştü. Çünkü, Taraf gazetes n n dd asına göre darbe ortamı
oluşturmak ç n İstanbul’dak Fat h Cam ’n n bombalanmasından,
Ege’de b r Türk jet n n düşürülmes ne kadar toplumda nf al
yaratacak br dz eylem b zzat askerler tarafından
gerçekleşt r lecekt ! Oluşan kaos ortamının sonunda se İstanbul’dak
1. Ordu yönet me el koyacaktı. Gazeten n dd asına göre, plan o
kadar ayrıntılıydı k darbe sonrasında tutuklanacak s mler, görev
ver lecek k ş ler b rer b rer planda yazılıydı.

B r val z dolusu “belgey ” tesl m alan Mehmet Baransu’nun var


olduğunu dd a ett ğ b r val z dolusu darbe planı, aslında sadece
word belgeler nden barett . Yan b lg sayarda yazılmıştı ve h çb r nde
ıslak mza yoktu. Baransu, sözde belgeler n b lg sayar çıktısını
İstanbul Cumhur yet Savcılığı‘na tesl m ett . Savcılık hemen harekete
geçt .

22 Şubat 2010 günü Balyoz Plam’nı hazırladığı gerekçes yle askerler


gözaltına alındı. Önce tutuklama, ardından serbest bırakma, sonra
tekrar tutuklama ve serbest bırakmayla devam eden süreç 11 Şubat
2011 günü 163 emekl ve muvazzaf asker n tutuklanmasıyla devam
ett .

Pek , Balyoz Darbe Planı gerçek m yd ?

Gerçek olduğunu savunanlar, 1. Ordu Komutanlığı‘nın 2002 yılının


Aralık ayında söz konusu planı hazırladığı, 2003 yılının 5-7 Mart
tar hler nde gerçekleşen sem nerde sunduğu, ancak 1. Ordu
Komutanı Orgeneral Çet n Doğan’ın Ağustos 2003 tar h nde emekl
olması neden yle planın yürürlüğe konmadığını dd a ett ler.

D ğer yanda planın sahte olduğunu dd a edenler de vardı; ve onlar


lg l “belgeler ” tek tek çürüttüler.

K m n “haklı” olduğuna değ nmeden öncel kle şundan söz edey m:


Balyoz soruşturmasına konu olan belgeler 19 CD, 10 ses kaset ,
2229 sayfa dokümandan oluşuyordu. Söz konusu 2229 sayfa
belgen n darbe soruşturmasıyla lg s yoktu. 10 ses kaset se, Çet n
Doğan’ın steğ yle kayded lm ş 5-7 Mart 2003 tar h nde gerçekleşen
1. Ordu Komutanlığı‘nda görüşülen plan sem ner n n ses kayıtlarıydı.
Ses kayıtlarında “Balyoz” adı ver len darbe planına l şk n b r fade
yoktu.

19 CD’den 16’sı se y ne sanıkların doğru olduklarını kabul ett kler 5-


7 Mart 2003 tar h nde gerçekleşen plan sem ner ne a t belgelerd .
Soruşturmaya konu olan suçlamalar, kalan (11,16 ve 17 no’lu) 3 CD
çer s nde bulunuyordu. Bu 3 CD çer s nde en kr t k olanı se, “Balyoz
Güvenl k Eylem Planı” soruşturmasına konu olan 11 no’lu CD d !

11 no’lu CD’n n ç nde Oraj, Suga, Çarşaf, Sakal g b eylem planları,


darbe sonrası kapatılacak kuruluşların, tutuklanacak k ş ler n l stes ,
darbe sonrasında yapılacak görevlend rmeler g b suç unsuru taşıyan
ve yargılamaya konu olan sözde belgeler bulunuyordu. Bel rtt ğ m
g b bu sözde belgeler n h çb r nde mza yoktu; tamamı b lg sayar
dosyasından barett .

Sanıklar bu belgeler çer s nden söz konusu 3 CD’y kabul etmed . 5-


7 Mart 2003 tar h nde 1. Ordu’da olası savaş senaryolarının
konuşulduğu, bu senaryoların plan sem ner programı dah l nde
olduğu, ancak söz konusu sem ner belges n ele geç ren b r ler n n
Balyoz Plam’na konu olan belgeler bu sem ner belgeler ne ekleyerek
Taraf gazetes ne serv s ett ğ n fade ett ler.

Kısacası gerçek olduğunu kabul ett kler belgelere, darbe planının


montajlandığını söyled ler.

Ş md b raz daha ayrıntıya g rel m: Bu b lg sayar dosyalarının


kayded ld ğ tar h neyd ? 5 Mart 2003. Yan gerçekten de darbe planı
olarak göster len belgelere söz konusu sem ner n olduğu tar hte
kayded lm ş olarak görünüyor.

Pek , bu durum b r şey fade eder m ? Hayır. Çünkü bugün


b lg sayarda yazdığınız b r dosyayı 50 yıl önce yazılmış g b
göstereb l yor, hatta yazan k ş Napolyon’muş g b belgey
kayded yorsunuz.
Ve zaten bu konuya l şk n tüm b l rk ş raporları da aynı gerçeğ
vurguluyor. Balyoz davasında Çet n Doğan’m avukatı Hüsey n Ersöz,
bu durumu gösteren savunma yaptı: Mahkemen n gözü önünde,
yargıçlar tarafından yazılmış g b gösterd ğ b r yargı planının kayıt
tar h n 5 Mart 2003 olarak değ şt rd .

Kısacası eldek d j tal ver lerle sorunu çözmek mkânsızdı. Bu


CD’lere daha sonra b r ler tarafından “Balyoz” adı ver len darbe planı
eklenm ş olab l rd . O halde planın gerçek olup olmadığı nasıl tesp t
ed lecekt ?

Bu konuda Türk ye’de b r eks kl kten söz edel m. Ergene-kon’dan


Balyoz davasına kadar son dönemlerde İstanbul Ağır Ceza
Mahkemeler ’nde görülen onlarca dava neredeyse sadece d j tal
ver lerle yürütülüyor. Oysa d j tal ver lere dayanan ver ler n
güven l rl ğ oldukça tartışmalıdır. Günümüz teknoloj s nde b lg sayar
v rüsüyle felç ed len İsra l kurumlarının b le bulunduğu; ülkem zde
lkokul mezunlarının b le başkalarının b lg sayarına gönderd kler
v rüslerle kred vurgunu yaptığı b l n yor. Vatandaşların
b lg sayarlarına stenen belgeler yükleneb l r. Üstel k Türk ye’de bu
belgeler n s z n b lg sayarlarınızda bulunması da gerekm yor. Başka
b r yerde bulunan d j tal ver de adınızın geçmes tutuklanmanız ç n
yeterl . Keza Balyoz adı ver len plan, ne Çet n Doğan’m
b lg sayarında, ne de 1. Ordu b lg sayarında bulundu. Yalnızca
Mehmet Baransu’nun el ndek CD’yle dava açıldı!..

Pek , ne yapılmalı?

Doğru yöntem, d j tal ver ler n ç ndek b lg ler n d j tal olmayan


b lg lerle soruşturulması. Yan word dosyalarında yazan b lg ler tutarlı
mı? Söz konusu f ller n gerçekleşt r ld ğ ne l şk n bulgular var mı? Bu
g b soruların, der nlemes ne yürütülecek b r soruşturmada sorulması
ve d j tal ver lerle sunulan dd aların bu yolla desteklenmes gerek yor.
ABD g b pol s teşk latının gel şt ğ ülkelerde d j tal ver ler bu yolla
soruşturuluyor. Ancak Türk ye’de ne pol s teşk latı ne de savcılık bu
tür b r soruşturma yapıyor.
Türk ye’de bu tür b r sorgulamayı yapmak savunma makamına
düşüyor. Balyoz planlarım peş nen doğru kabul etmeden, sanıkların
masum yet kar nes n koruyarak sorgulama gerek yordu. Sonuçta
Balyoz adı ver len planın doğru olamayacak çok çel şk s olduğu
ortaya çıktı.

Asker yazışma usuller , asker planlama tekn kler , asker term noloj
açısından ncelend ğ nde, Balyoz adı ver len darbe planının c dd
açıkları mevcuttu. B r darbe planı olduğu dd a ed len yazılı belgede
darbey yapacak b rl kler ve bunların görevler b le yazılı değ ld .
Bütün ülkede kt darı düşürecek darbede Ankara’da görevlend rme
yoktu! Den z, Hava le 1. Ordu dışındak kara orduları ne
yapacaklardı, planda yoktu. Örneğ n, 2. Ordu, 3. Ordu, Ege Ordusu
darbede ne görev yapacaktı; yoktu. Planda kullanılan pek çok fade
de asker usullere uymuyordu.

2003 yılının Mart ayında görüşüldüğü fade ed len, savcılığın da 5


Mart 2003’te son hal n n ver ld ğ n dd a ett ğ planda, bu tar hten
sonra gerçekleşen yüzlerce olay yer alıyordu! Bu durum, söz konusu
planın çok daha sonra yazıldığını ortaya koyuyordu. Balyoz planını
hazırlayarak sem ner belgeler ne ekleyenler bu ayrıntıyı unutmuştu!

Örneğ n, planda adı bulunan Avrupa Şafak Hastanes , bu adı 15


Aralık 2004 tar h nde almıştı. Med cal Park Hastanes adı, Haz ran
2008 tar h nden t baren bu hastane tarafından kullanılıyordu. N sa
Hastanes , adını Aralık 2004’te almıştı.

Belgelerde dost kuruluşlar arasında yer alan Türk ye Gençl k B rl ğ ,


19 Mayıs 2006’da kurulmuştu. Kapatılacak dernekler arasında
bulunan L beral Avrupa Derneğ adını 8 N san 2006’da genel kurul
kararıyla almıştı. Türk-İran Sanay c ler ve İşadamları Derneğ , Mart
2003’te sunulduğu dd a ed len Balyoz Plam’nda kapatılacak
dernekler arasında yer alırken val l ğ n resm belgeler ne göre adı
geçen dernek, 3 Temmuz 2004 tar h nde bu adı almıştı. Belgede
bulunan Yen Recordat laç f rması se Temmuz 2009 tar h nde bu
adı almıştı.
Yalnız bu kadar değ l. “Güven l r Emn yet Personel ” l stes nde adı
bulunan emn yet müdürler n n b rçoğu planın hazırlandığı dd a ed len
Mart 2003’ten sonra belgede geçen yerlerde göreve başlamıştı. Adı
geçen emn yetç lerden en çok şaşkınlık yaşayan D yarbakır Emn yet
Müdür Yardımcısı Ker m Taş d . Ker m Taş‘m adı belgede
Kocael ’nde görevl olarak geç yordu. Oysa Taş, Kocael ’nde göreve,
Eylül 2003’te başlamıştı. Taş’ın şaşırmasının neden se kend s n n
Taraf a yazdığı yazılarla tanınıyor olmasıydı! B r Taraf yazarı, y ne
Taraf gazetes tarafından yayımlanan belgelerle “darbec ” lan ed ld .
Mesele daha sonra çözüldü, Emn yet Müdürü Taş, yandaş medyada
yer alan haberlere göre Ergenekon’dan hapse atılan Emn yet
Müdürü Hanef

Avcı‘ya yakındı. Tarafa belgeler serv s edenler bu yolla Ker m Taş’ı


darbec göster yordu! “Darbec ler” özel olarak seç l p, üzerler ne çarpı
şaret konulmuştu!.. L stey k m, neye göre yapmıştı?

Y ne belgeler n 5 Mart 2003 sonrasında hazırlandığını gösteren


del llerden devam edel m: Belgelerde Havelsan ve Aselsan’da
çalışan ve darbeye destek verecek s mler olarak adı geçen k ş ler,
kurumda 2007 yılında çalışmaya başlamıştı. Y ne Haz ne
Müsteşarlığı‘nda çalışan s mler n de görevler ne 2004’te başladıkları
anlaşıldı. Sözde darbe planmda adı geçen dört s v l memur Hava
Kuvvetler ’nde h ç görev yapmamıştı. 2008 tal mnameler vardı darbe
planında…

Balyoz planının parçası olduğu dd a ed len “M ll Mutabakat


Hükümet Programı” kopyala yapıştır yöntem yle oluşturulmuştu. 4
Haz ran 1999 tar h nde lan ed len 57. Hükümet programı ve 7
Temmuz 1992’de lan ed len 55. Hükümet programından aynen
alınan fadeler n bu belgede yer almasından daha şaşırtıcı olan 27
Kasım 2005 tar h nde Bağımsız Türk ye Part s Başkanı Prof. Dr.
Haydar Baş’ın yaptığı konuşmanın b r bölümünün de belgede yer
almasıydı. Y ne belgede yer alan, hükümet n adım adım la kl ğ
ortadan kaldırdığına l şk n fadeler AKP’n n 2002 Kasım’ında kt dar
olduğu düşünülürse oldukça abartılıydı.
“Fat h Cam bombalanacak” den l yordu; ayrıntı da ver l yordu; “Cam
ve çevrede bulunan kamera s stemler tesp t ed lecekt r.” Oysa, o
bölgede kamera s stem 2005’te kuruldu! Neler yok k : “Operasyon
esnasında haberleşme, emn yetl cep telefonlarıyla sağlanacak”
den l yordu. Oysa ASELSAN ve TÜBİTAK tarafından üret len cep
telefonları lk kez 2 Aralık 2008’te kullanılmaya başlandı.

B n aşkın böyle madd hata vardı. Heps n yazmam mümkün değ l.


Son b r örnekle nokta koyayım; 3 Kasım 1998’de vefat eden Emekl
Tuğam ral Nevzat H lm Serte; 5 Temmuz 2000’de vefat eden Emekl
Tuğam ral Burhan Durcan, 2003’de darbe yapacak komutanlar
olarak göster l yordu!

Sanırım artık anlaşıldı, fazla söze gerek yok…

Tüm bu del ller ışığında k ht mal ortaya çıkıyor.

1- “Balyoz Darbe Planı” savcılığın ve Taraf ın dd a ett ğ g b Mart


2003’te hazırlanıp görüşülmüş ve bahs geçen gel şmeler büyük b r
öngörüyle önceden tahm n ed lm şt ! Bu ht mal akıl-dışıydı.

2- Ya da plan Mart 2003’ten sonra en erken Temmuz 2009’da


hazırlanmıştı. Tüm del ller k nc seçeneğ ortaya koyuyordu. Bu
durum Balyoz Planı‘nın b r ler tarafından Temmuz 2009’dan sonra
yazıldığını ve Taraf gazetes ne serv s ed ld ğ n açığa çıkarıyordu.

İdd aya göre; 5-7 Mart 2003 tar h nde 1. Ordu’da gerçekleşen
sem nere toplam 162 asker katılmıştı. Sem nere katılanlar arasında
Ankara’dan gönder len 15 gözlemc vardı. Bu gözlemc ler n
raporlarında plan sem ner nde Balyoz Darbe Planı‘nın
konuşulduğuna l şk n herhang b r fade yoktu. Sem ner sırasında
Çet n Doğan’m tal matıyla ses kaydı da alındığını bel rtt m. Bu
kayıtlarda da Balyoz Darbe Planı‘nın konuşulduğuna l şk n b r fade
yoktu. Ses kayıtlarında olası b r savaş senaryosu ele alınıyordu.
Sem ner n düzenlenmes nden önce 1. Ordu le Kara Kuvvetler
Komutanlığı arasında gerçekleşen yazışmalarda da Balyoz Planı‘na
l şk n b r fade yoktu. N tek m sem ner n gerçekleşmes nden beş ay
sonra sem ner düzenleyen Çet n Doğan’m görev süres n
tamamlaması neden yle emekl olacağı b l n yordu. Kısacası
sem nerde Balyoz Planı‘nın görüşüldüğü dd asının altı boş olduğu
açıkça görülüyordu.

D kkat çek c b r başka nokta daha var. Sem nere 162 asker katıldı.
Oysa Balyoz davasının sanıklarından yalnızca 48’ bu sem nere
katılmıştı. D ğer sanıklar sadece darbe planı olduğu dd a ed len
belgelerde adı geçt ğ ç n sanık sandalyes nde oturuyordu. İdd aya
göre, savcılık sem nere katılanlardan bazılarını ve adı geçenlerden
b r kısmını seçerek dava açtı. Bu s mler neye göre seç ld ? Neden
b r kısmına dava açılmadığı se tartışmalıydı. Örneğ n, sem nere
katılarak ayrıntılı açıklamalarda bulunan dönem n İstanbul Jandarma
Bölge Komutanı Tuğgeneral Abdülkad r Eryılmaz davada sanık
olmadığı g b , savcılık fades dah alınmamıştı. Sem nere katılmadığı
halde sanık olanların se hang kr tere göre seç ld ğ bell değ ld .

B r başka öneml nokta se, b l rk ş raporları ve savcılığın bu


raporlara karşı tutumu. Savcılık, sanıklar aleyh ne görünen b l rk ş
raporlarını dd anamede kullanırken, sanıklar leh ne olanları
mahkemeden sakladı! Bu olay, dava başladıktan sonra ortaya çıktı.
Savcılık, TÜBİTAK’a yazdığı yazıda b l rk ş olarak özell kle Dr.
Hayrett n Bahş ’n n görevlend r lmes n sted . Bahş ’n n hazırladığı
b r nc TÜBİTAK raporu, ne ded ğ bell olmayan b r rapordu.

Sanıkların taleb üzer ne b l rk ş ye sorular sorarak hazırlanan k nc


rapor se CD’ler n sonradan hazırlanmış olab leceğ n ortaya
koyuyordu.

Ayrıca TSK tarafından hazırlanan üç ayrı b l rk ş raporu var. İlk


B nbaşı Ahmet Erdoğan’ın hazırladığı rapor. Erdoğan’ın raporu
özetle, “eğer Balyoz belgeler gerçekse b r darbe planıdır,” d yor.
Savcıların belgeler n gerçek olmadığına l şk n dd asını aydınlatacak
b r olgu ortaya koymadığı g b , rapor ön açıcı b r değerlend rmede de
bulunmuyordu.

İk nc asker b l rk ş raporu darbe plam olduğu dd a ed len belgeler n


olduğu 11, 16 ve 17 no’lu CD’ler n sahte olab leceğ n söylüyordu. 19
CD’n n 16’sında 1. Ordu’nun verm ş olduğu numaralar vardı.
Örneğ n, CD No: 83-4 ya da d rek No: 33 g b . Bunların CD kapağı
üzer nde de numarası yazılıydı. Yan : No: 33’ün CD kapağında da
No: 33 yazılıydı. Fakat darbe çeren planın olduğu 11,16 ve 17 no’lu
CD’lerde bu numaralar yoktu! Keza, TÜBİTAK b l rk ş raporu bu 3
CD ç n, d ğeler nden farklı b r programda yaratıldığını bel rtt !

Konu üzer ne en kapsamlı rapor, hem d j tal ver lere bakan b lg sayar
uzmanlarının hem de asker yazışma usuller n b len ve belgeler n
tutarlılığına l şk n sorgulama yapab len asker uzmanların
değerlend rmeler n çeren 28 Haz ran 2010 tar hl asker rapor d . B r
tuğgeneral n başkanlığındak beş k ş l k b r heyet tarafından
hazırlanan 3.000 sayfalık rapor çok net olarak tüm del ller yle Balyoz
Planı‘nın sahte olduğunu, 1. Ordu’dan çalınan sem ner belgeler ne
bu planların sonradan monte ed ld ğ n ortaya koydu. Ancak savcılık
bu raporu d kkate almadı.

Ve…

2 Haz ran 2011 tar hl Amer kalı Adl Tıp uzmam Grant R. Sperry le
13 Haz ran 2011 tar hl Adl Tıp uzmanı Doç. Dr. Jale Bafra’nın
raporunda b r gerçek ortaya çıktı. 11 no’lu CD’n n Emekl Tuğgeneral
Süha Tanyer ’ye a t olduğu dd a ed l yordu. Bunun sebeb CD
üzer ndek elyazısmın Tanyer ’ye a t olması d . Raporda ne çıktı
b l yor musunuz: CD üzer ndek yazı Tanyer ’n n ajandasından kopya
ed l p mza mak nes yle CD üzer ne nakled lm şt ! Nasıl büyük b r
tezgâh kurulduğuna bakar mısınız?..

ABD Arsenal Consult ng’ten adl b l ş m uzmanları, hazırladıkları


raporda 11 ve 17 no’lu CD’lerde en az 76 dokümanda sahtec l k
yapıldığını tesp t ett . Örneğ n, 2007’den önce mevcut olmayan XML
şemalarına ve Cal br yazı karakter ne yer ver lm şt CD’lerde!
Amer kalı b l ş m uzmanlanna göre, CD’ler muhtemelen 2006 yılının
ortasında hazırlanmıştı! 2006 yılı ortasında hang su kastların
şlend ğ n (Santoro, Danıştay) b l yorsunuz… B r ler düğmeye dört
koldan basmıştı anlaşılan… B z y ne dönel m, Balyoz’a…

Esasında Balyoz davası başlamadan önce ortaya çıkan del ller,


tutarsızlığı ortaya koymuştu. Belgeler n sonradan üret lm ş olma
ht mal artık Taraf gazetes n n bazı yazarları tarafından dah kabul
ed l yordu. İşte bu şartlar altında Balyoz konusunda k nc b r adım
atıldı.

Balyoz davasına bakan savcıların tal matıyla Gölcük Donanma


Komutanlığı‘nda b r odada döşemen n altında arama yapıldı. Bu
kadar net yer bel rtmem z tesadüf değ l. Çünkü savcılar komutanlıkta
yalnızca b r odanın yükselt lm ş döşemes n n altındak bölümü
görmek sted . Aynı odadak dolapları b le aramadı. Yer döşemes n n
altı açıldı. Burada kullanılmayan pek çok evrağa, tak p ed len esk
derg lere el konuldu. El konulan belgeler 10 çuvaldı. Ancak Balyoz’la
lg l olarak değerlend rmeye alınan, 2 adet CD ve 2008 yılından
sonra kullanımdan kaldırılmış b r hardd sk d . 2 CD’den b r nde daha
önce soruşturmaya konu olan 11 no’lu CD’dek belgeler n tamamı
bulunuyordu. Hardd sk ç nde se Suga ve Oraj g b Balyoz Planı
ç nde yer aldığı dd a ed len eylem planlarıyla lg l olarak ortaya
çıkmış yen belgeler vardı. D ğer CD’de se jandarmanın hazırladığı
dd a ed len k m belgeler çıktı.

Gölcük aramaları Balyoz davasına beklenen “hayat öpücüğünü”


verd m ? Gölcük aramaları medyada sık sık kullanılsa da, bu soruya
“hayır” yanıtı ver leb l r. Z ra hardd sk üzer nde yapılan nceleme
gösterd k , Gölcük’te 2009 yılına kadar kullanıldıktan sonra
kullanımdan kaldmlan hardd ske b r ler daha sonra belgeler
yükleyerek arama yapılan odanın döşemes n n altına koymuştu.
Çünkü daha önce Balyoz belgeler nde görülen tar h tutarsızlıkları
Gölcük belgeler nde de vardı. Belgelerde düzenlend ğ dd a ed len
toplantıya katıldığı öne sürülen bazı k ş ler n söz konusu tar hlerde
yurtdışı görev nde olduğu anlaşıldı. B r belgey hazırlamış görünen
k ş n n bahsed len tar hte

ABD’de eğ t m aldığı ortaya çıktı. Belgeler n hazırlandığı tar hte TSK


envanter nde kayıtlı olmayan TCG Alanya gem s adında belgeler de
olduğu anlaşıldı. Söz konusu tar hte b r subayın çalışıyor göründüğü
CC Mar Naples Temmuz 2004’te kurulmuştu. 2005 yılında değ şen
kanun tasarısı vardı!
Kısacası Balyoz davası belgeler ndek tutarsızlıkların net olarak
ortaya çıktığını gören b r ler Gölcük aramalarım devreye sokmuş,
ancak oradak belgeler n de sonradan üret lm ş olduğu asker raporla
kanıtlanmıştı. Gölcük’te bulunan belgeler n TSK’dak cemaat
köstebekler tarafından Balyoz davasına kanıt yaratmak ç n
yerleşt r ld ğ dd a ed ld .

Gölcük araması sonrasında çıkan belgelere l şk n pol s raporuna


dayanarak yandaş medya Balyoz belgeler n n 2003 sonrasında
güncellend ğ n dd a ett . Böylece kend ler ne tutunacak dal buldular!
Ancak Odatv’den Barış Terkoğlu pol s raporunun yanlış olduğunu
belges yle ortaya koydu. Emn yet Müdürlüğü b r kez daha “sehven”
yazılmış d yerek Odatv’y doğruladı. Doğru çıkmak artık b r şey fade
etm yordu. Balyoz sanıklan hakkında tutuksuz yargılama karan veren
hâk mler HSYK tarafından görevden alındı. Yen heyet se 11 Şubat
2011 tar hl b r karar vererek önce mahkemen n kapılannı kapattırdı,
daha sonra “Yazıklar olsun” sesler arasında 163 emekl ve muvazzaf
Türk subayı hakkında tutuklu yargılama karan verd . Yen
Zelanda’dak görev nden 20 saatl k uçak yolculuğuyla mahkemeye
gelen subay, kaçma şüphes yle tutuklandı!

B tmed : Ardından Esk şeh r’de emekl b r albayın ev nde sözde yen
Balyoz belgeler bulundu. Belgelerde ne m yazıyordu? Daha öncek
belgelerde b lerek/kasten yanlış tar hler, yer ve k ş s mler ver lm şt ;
amaç kafaları karıştırmaktı. Doğrusu Esk şeh r’de çıkan
belgelerdeyd ! Şaka g b . Ne d yeb l rs n z, dava sürüyor. Ve ardı
ardına subaylar, generaller tutuklanıyor…

Bu tar hsel b r olgudur. Balyoz dd alarını belgeleyerek tek tek


çürüten yayın organı odatv.com oldu. Neden cezaev nde
olduğumuzu bu b le tek başına anlatmıyor mu? Dünyanın her
dönem nde her kurulu düzene, planlanmış tezgâhlara çomak
sokanların başına ne geld yse Odatv’n n de başına o geld .
Telev zyon kursaydık bunu daha gen ş k tlelere duyuracaktık. Bunu
b l yorlardı. Gerçeğ n görülmes nden korktular… Kalem m z kırdılar.
Heps bu… Son b r nokta; bakın oyun ne zaman, nasıl tezgâhlandı:
Tar h: 20 Mart 1999. Cemaat n yayın organı Aks yon derg s “Ham
Eller İşbaşında” d ye b r haber yayımladı. Derg n n örgütler nceled ğ
sayısında adını herkes n lk kez duyduğu b r örgüt sm ,
st hbaratçılara dayandırılarak yazıldı. Örgütün adı “Halkın La k
Güçler ” d . Örgüt üyeler generaller, s yas ler, gazetec ler ve
bürokratlardı. Aks yon’un anlattığına göre, örgütün amacı darbe
ortamı yaratmaktı! Bunu da PKK, TİKKO g b örgütler kullanarak
gerçekleşt rmey düşünüyordu! Bakın henüz ortada “Ergenekon” adı
yok. Neyd bu örgütün adı: “Halkın La k Güçler ”!

İlg nçt r, derg n n dd asına göre, Halkın La k Güçler ’n n lk hedef 1.


Ordu’ya İstanbul’da sıkıyönet m lan ett rmekt ! Balyoz Plam’na ne
kadar benz yor değ l m ? S zce bu tesadüf mü?

Haber n altında k m n mzası vardı; sık sık telev zyonlara çıkanlan


yandaş Bugün gazetes n n Ankara tems lc s Adem Yavuz Arslan!..

Bu “haber elemanlan”m daha fazla yazmaya gerek var mı; yüzler


yeter nce ortaya çıkmadı mı? Ama b r dönem herkes nandırdılar.
Merkez medyadan ne övgüler, ne ödüller aldılar.

On Üçüncü Gün

26 Şubat 2011 Cumartes …

Bugün koğuştan çıkış yok.

Hafta sonu mahpusluk ç nde mahpusluk yaşanıyor. Sess zl k


günler …

Hafta sonları sank , özlem bütün dayanılmazlığıyla sarıyor s z , ve


düşkünlüğünüze şaşırıp kalıyorsunuz. Mesela b rden, eşya kokan
odanızı özlüyorsunuz. Yar n yanağından h ç bahsetmeyey m…

Hava yağmurlu. Kasvet dağıtmak, kederl düşüncelerden


uzaklaşmak lazım.
Kant nden aldığım el radyosunu açtım. Muazzez Abacı söylüyor: “B r
daha uçmayı gözüm kesm yor…” Ardından Muazzez Ersoy, “Geçse
de gençl k çağım…”

Muazzez Abacı‘nın “paltosundan” çıktı; Muazzez Ersoy ve Ebru


Gündeş. 1990’lara hâk m olan bu sesler n, Muazzez Abacı‘nın ses n
takl t etmes n n ye h ç rdelemed k acaba? Bu tür konuları magaz n
programları da h ç ele almadı. îy b r tartışma konusu aslında.
Türk ye Muazzez Abacı‘nın ses tonunu n ye çok sev yor? Öyle k
takl d n b le çok beğend . Takl t pek tutmaz aslında, Zek Müren
takl tler örneğ n, beğen lmed . Ya da takl t ed lemed m ? Bülent
Ersoy, Adnan Şenses se Müzeyyen Senar’ın “paltosundan” çıktı.
Onlar tuttu. Dışanda olsaydım bu konuda okuma yapmak sterd m.
Sonra…

Hücremden çıkıp gazetelere sadece şöyle b r baktım. Okumam


gerekenler Banş Pehl van söylüyor artık.

Gazeteler n yazdığına göre; k tap yazdığı ç n cezaev ne atılan


emn yet müdürü Hanef Avcı avukatları aracılığıyla S l vr
Cezaev ’nden b r açıklama yapmıştı.

Emn yet Müdürü Hanef Avcı, Odatv yönet c s Soner Yalçm’la b r kez
karşılaştığını bel rterek, “Bunun dışında h çb r rt batım yok,” ded .
Avcı, açıklamasında “Odatv aramalarında bulunduğu dd a ed len,
şahsımı ve yazdığım Hal ç‘te Yaşayan S monlar s ml k tabımın
yayımlanma sürec yle lg l spekülasyon yaratmaya çalışan yazıların
doğru olmasının mkânı yoktur,” ded . Soner Yalçın le arkadaşlarının
tutuklanmasını son derece üzücü bulduğunu söyleyen Avcı,
Odatv’n n sah b Soner Yalçın le 10 yıl önce b r arkadaşının yanında
karşılaşmasının dışında h ç rt batının olmadığını öne sürdü.

Bek r Coşkun Cumhur yet’te “B r Örgüt Yakalandı” başlıklı b r makale


kaleme almıştı. Telev zyon kanalı almak stemem hâlâ b r ler n n
spekülasyon yapmasına neden oluyordu demek k . Bek r Coşkun
onlara yanıt verm şt :

B l yorsunuz; örgüt yakalandı…


Örgütün asıl neden suçlandığı, n hayet yandaş medyada yer aldı:
“Telev zyon kurma ş …”

Daha doğrusu, henüz kurmadıklarına göre… “Telev zyon kurmaya


teşebbüs” d yel m…

Belk İç şler Bakanı, Başbakan’m kulağına eğ lerek fısıldamıştır:


“Allah muhafaza tam zamanmda basılmasa yan … Kabloludan,
D j türk’ten g receklerm ş…”

Başbakan: “Tehl ke d yoruz ya…”

İç şler Bakanı, el n ağzına kapatarak: “Ha kuruldu, ha


kurulacakmış…”

O zaman suç aletler : İk kamera, üç montaj masası, b r dönerl


yönetmen sandalyes , spotlar, ucu yuvarlak m krofon, konukların
oturacağı U masa, g zl bölümde kabloların geçeceğ k del k…

Medyaya sızan örgüt elemanları se; çeş tl gazetelerde yazan, çeş tl


görüşlerde, çeş tl gazetec ler…

İç şler Bakanı, Başbakan’m kulağına eğ lerek: “B z yaka-lamasak var


ya…”

Başbakan: “Maazallah…”

Bakan: “Sıkacaklardı üzer m ze, t vvvv … t vvvvv - …”

Başbakan: Arkasından “ y akşamlar sayın sey rc ler… Az sonra…”


d ye patlattı mı, b z mha mah yet nde?…

Bakan: “Hamd-u senaa… Hamd-u senaaa…”

Örgüt yakalandı, çer de…

Şurası şaka değ l, savcı sormuş:

“Şu telev zyon kurma ş ned r?”


Eeee suç…

B r gazetec -yaymcının telev zyon kurma g r ş m n n böyle

sorgulanması… O kurulmamış telev zyonda, program yapıp-


yapmayacagı henüz bell olmayan gazetec ler n b rer örgüt
elemanıymış g b s mler n n l ste hal nde yandaş medyada
yayınlanması…

Söyler m s n; hang demokras de olab l r?..

Tutuklamaların üzer nden b r hafta geçt kten sonra, ş md anlıyoruz k


amaç medyayı susturmak…

Vah zavallı Türk ye…

Odatv soruşturmasını ve Soner Yalçın, Barış Pehl van, Barış


Terkoğlu’nun suçlarının ne olduğunu öğrenmek st yorsanız…

Bence yazıyı baştan okumalısınız.”

Bazı mukted rler n görevler gereğ yorulmak b lmeden


t barsızlaştırma tert b ç nde olduğu apaçık ortada.

Pek …

D ğer gazetec ler mesele bu kadar açık ken neden Bek r Coşkun g b
bakamıyorlar?

Star’dan Ergun Babahan ve b rkaç yandaş yazdı; “Gazetec b r TV


almaya çalışır mı?” Haklılar! Namık Kemal, Yunus Nad , Sedat
S mav , Zeker ya Sertel, Ahmet Em n Yalman, Al v Nac Karacan
hata yapmışlardı. Ufuk Güldem r Habertürk TV’y kurarak hata
etm şt ? Basın tar h n b l yor mu bunlar? Ergun Babahanlar’ın tek
b ld ğ B lg Ün vers tes ’n n otoparkını şletmek! Farkımız budur…

Neyse, bugünlük bu kadar gazete haber yeter. En y s böyle


zamanlarda k tap okumak. K tap sığmaktır. Cezaev nde lk
okuduğum roman, Yıldırım Bölge Kadınlar Koğuşu oldu.
Yazan Sevg Soysal.

Barış Pehl van’a eş get rd , b r günde okudu; bana verd .

İk kez okumuştum; b r daha okudum.

Sevg Soysal…

40 yaşında kaybett ğ m z b r edeb yatçı. Aydın. 12 Mart 1971


darbes nde k kez hapse atıldı. Eş Mümtaz Soysal da hap st .

N ye bu ülkede hep devr mc ler cezaev ne atıldı; 150 yıldır bu


değ şmez b r gerçek. Hâlâ da atılıyor…

Sevg Soysal 1971 darbes n n hışmına uğramış, şkence


tezgâhlarından geçm ş kadınların koğuşunu anlatır b ze. O sıcak
üslup karşısında satırların, sayfaların b tmes n h ç stemezs n z.
Koğuştak devr mc kadınların nsan duygularını, düşünceler n ,

davranışlarını kend baktığı pencereden yazar Sevg Soysal…

Ve… Hayatın sürpr zler ne bayılırım…

Sevg Soysal hayata veda ederken arkasında, üç yaşında Defne, b r


buçuk yaşında Funda’yı bıraktı.

İk s de arkadaşım. Defne’yle çok daha yakınım; dostumdur.

Öğrend m k , arkadaşım Şeyda TalukTa b rl kte S l vr ’ye gel p ben


z yaret etmek stem şler. Tab z n alamamışlar. Merak etmes nler,
yürekler nden çıkan g zl sesler duydum ben.

Annes , babası b r dönem cezaev nde hayatının tüm acılarını çekm ş


Defne, aradan yıllar geçm ş y ne, cezaev kapısında. İçer dek adama
bundan büyük moral olur mu? Annes romanıyla, kızı yürekl - nsan
tavrıyla yanımda.

B z bu aydınlanma kavgasını ver r z. Sıkıntılarım çeker z. Sonuçta


kazanırız. H ç k mse moral n bozmasın. Çünkü:
Sevg Soysal’m kızı nöbetted r. Tohum çatlamıştır.

Bu maya tutmuştur…

Ne yazmıştı Sevg Soysal:

“Ne güzel suçluyuz b z hep m z.”

Bu suç m rastır b ze…

Suç ortağımız se Sevg Soysal…

On Dördüncü Gün

27 Şubat 2011

Pazar

Hava ağarmamıştı hâlâ.

Heyecanlıyım. Saatler n hemen geçmes n st yorum.

Yatakta dönüp durdum.

Sabah sayım anonsuyla aşağıya nd m; telev zyonu açtım; gazeteler


okuyan b r kanal bulmak ç n el mde uzaktan kumanda kanallar
arasında dolanıp durdum.

Hah, b r n buldum; tam da Hürr yet’ okuyor, gazeten n b r nc


sayfasının b r bölümü ekranda göster ld ; ama b r nc sayfanın üçte
b r gözükmüyor, tal hs zl k. Pazar yazılarım b r nc sayfadan
anonslanıyordu; onu görürsem rahatlayacağım, demek k makalem
basmışlardı, ama göremed m, yok. Huzursuz oldum. Yazıyı
basmadılar mı?

Cumhur yet gazetes Mustafa Balbay’a sah p çıkmış, köşes n hep


korumuştu. Hürr yet’m tavn ne olacaktı?
Oktay Yıldırım’a ve Barış‘a heyecanımı göstermek stemed m. Yazı
ben m nefes borum. Dayanma gücüm…

Üç yıldır Hürr yet‘te yazıyorum; bu süreçte sadece sanıyorum üç kez


yazamadım; tat llerde b le el mde kalem m vardı. Hürr yet g b etk l
gazetede b r sayfamn çok öneml olduğunu düşündüm hep;
b ld kler m , öğrend kler m paylaşmak sted m. B lg n n dönüştürücü
gücüne nananlardanım. Yazı le h ç profesyonel l şk kurmadım. İlk
yazımı ortaokulda yazdım; okulumuzun Dağarcık adlı derg s ne. 7.
sınıftaydım; hâlâ o heyecanı taşıyorum. Zeng nl kt r bu, öyle b ld m.

Ş md heyecanla bekl yorum; cezaev nde yazdığını okumanın


mutluluğunu tahm n edem yorum.

Ve günün acı sürpr z :

M ll Görüş’ün efsanev l der Necmett n Erbakan vefat ett .

Haber kanalları gel şmeler sıcağı sıcağına vermeye başladı.

Rahmetl Erbakan’ı tanıyanlar ekrana çıkıp, b rb rler yle övgü yanşına


g rd . En çok lt fat edenler, lg nçt r, Erbakan Hoca’dan ayrılanlardı!
AKP ç n ne d yordu, arka kapıdan kaçanlar part s !

Yakın s yaset hayatına damgasını vurmuş l derler n b yograf ler pek


az yazıldı Türk ye’de; Menderes’ Özal ve Erbakan’ı yazdım ben.
Ekranda konuşanlar hep ç boş, beyl k, ezber sözler sarfed yorlardı.
Tam bu sırada…

Koğuşun dem r kapısının küçük mazgalı açıldı; gazeteler geld :


Hemen b r nc sayfaya baktım; anons var mıydı? Evet, yazım
çıkmıştı: “Hang Yazarın Ne Rüyası Vardı.”

Sırtında hükümet n onca mal baskısı olan ve bazı muhal f


yazarlarıyla yolunu ayırmak zorunda kalan Hürr yet, Ergenekon
tutuklusu yazarına sah p çıkmıştı! Şaşırdım. Sev nd m. Demek bu
ülke ç n umut etmekte haklıydık.
Evet, tesl m olmamakta bütün mesele… Evet, her da m dünyaya
f ld ş kules nden, gücün k ş y şımartan, zal m yapan en tepe
noktasından bakanlar olab l r; ölçüyü kaçırab l rler; gerçeğ n ağırlığını
unutab l rler; ve ruhsuzlaşab l rler; ama şte bu mutsuzluğa boyun
eğmemek gerek r:

Hürr yet bu tar h sınavdan başarıyla geçmek st yordu anlaşılan.


Evet, her türlü önyargının üstüne çıkmak mez yett r.

Artık susma zamanı; hücreme çek ld m, yazımı okudum. Son


cümles n b r daha b r daha tekrarlayarak okudum: Ütopyalar
b tmez…

Sonra d ğer gazetelere baktım.

Başak Sayan… Türk ye’n n fenomen d z s “Yaprak Dö-kümü“nün


oyuncusu. Aynı zamanda Akşam gazetes Pazar laves yazarı.
Lütfen şu yazdıklarına bakar mısınız; bunu doğru dürüst b r- k s m
har c nde h çb r gazetec yazmadı:

Şu an S l vr ’de Ergenekon’dan tutuklu bulunan sanıkları nereden


tanıyorsunuz, l şk n z ned r sorusu nasıl b r “gazetec ”ye sorulab l r?
O k ş ler terör st olsa b le b r gazetec n n ş gereğ herkesle temas
hal nde olması gerekt ğ meslek hakkıdır.

“Tek çıkış yolu vardır, sorunun başka türlü çözümü yok. Bu ş böyle
g derse Türk ye’de çok kötü şeyler olacak. Bu adamlar gerçekten
tanklarla çıktıkları zaman nasıl b r daha o tanklar çer sokulacak?
Hak katen sokulamaz ya…” Bu satırların darbe karşıtı satırlar
olduğunu her okuyan anladığı halde savcı neden anlamazdan
gel yor? İlle de darbec yaftası yapıştırmaya kalkıyor?

Madem bu kadar darbec avına çıkılmış durumda o vak t neden 28


Şubat’ın “suçluları” cezalandırılmaz da aydın gazetec ler çer tıkılır?

B r gazetec ye bazı s mlere yönel k notlan neden tuttuğunu sormak,


b r makya) art st ne neden yanında makyaj malzemeler taşıyorsun
sorusunu yöneltmek g b d r. N tek m Yalçın da cevabında yaptığı
röportajlara yararlı olduğunu söylem ş.

Oray Eg n’le konuşmalarına da r sorulan “neden b lg ver yorsunuz”


sorusuna ne demel ? İk gazetec arkadaşın kend aralarında b lg
paylaşımı yapmasından daha doğal ne olab l r? Kozmet k ürünler n
m tartışıp konuşacaklar b r araya geld kler nde?

Ben artık gazeteler n ekler n okuyacağım!..

Yoksa Okay Gönens n g b deney ml yazarları mı okumalıydım? O


da ben m syon gazetec s yapmıştı! K mse aynaya bakmıyor mu?
Özell kle son 30 yıldır ne “gazetec l ğ ” yapıyor Okay Gönens n?
Herkes ne kadar b l yor! Ne kadar önems yor kend n ? Meslektek
kıdem ne saygı duyup susmak en y s …

Evet okumamalı gazeteler ; hep söylüyordum ama kayıtsız da


kalamıyorum. Okuyunca da s n rlen p sert sözler sarfed yo-rum bu
kısır ruhlu adamlara. Aslında…

Ed p Cansever en güzel yanıtı verd bunlara:

Güç şt r çünkü b r tar h nsan g b yaşamak B r hayatı nsan g b


tamamlamak güç şt r…

H ç güç şlere omuz vermed ler. Hep saklandılar. “Yapar”mış g b


göründüler. Sorsanıza, kaç yıldır yazıyorlar? 12 Mart darbes nde, 12
Eylül darbes nde ve ş md pol s-cemaat darbes nde (k heps n n
arkasında CIA-Glad o vardır) ne yaptılar; Türk ye’n n öneml
“duraklarında” hang özgürlük mücadeles ç nde yer aldılar. Okay
Gönens n, Haşan Cemal, Ceng z Çandar, Ahmet Altan, Mehmet
Altan, Had Ulueng n, Şah n Alpay bu zorlu süreçlerde n ye b r gün
b le cezaev ne atılmadılar? N ye? Tesadüf mü? Sorsanız; hep
muhal fler! Oysa sadece kurnaz çten pazarlıklı oldular; “hesap
aydını!..” Saf değ şt rmey meslek ed nd ler. Ç ğdem Talu’nun ded ğ
g b , “Çev r kazı yanmasın; sağcıyla sağcı, solcuyla solcu…”
Ş md hücremde düşünüyorum da, Okay Gönens n ve onun g b
cambaz yazarlar dört yıldır Ergenekon sürec yle lg l neler yazdılar
neler.

B r … Sadece b r Ergenekon dd anames n okudu mu?


İdd anameyle b rl kte davamn avukatlarıyla buluşup “Avukat

Bey/Hanım, neler oluyor, dd alar çok vah m, ne d yorsunuz,” ded


m ? Kuşku duydu mu?

H çb r n yapmadılar. Gazetec n n bey n ölümüdür bu.

B r dava dd anames nden örnek verey m… Okay Gönens n


“magaz n” sevd ğ ç n “fuhuş” dosyasını (!) açayım…

“Asker Casusluk ve Şantaj” adıyla da b l nen bu dava Poyrazköy,


Kafes, Balyoz ve Am rallere Su kast davalanndan farklı değ l. TSK
personel sahte d j tal belgelerle samk durumuna düşürüldü. Nasıl
mı?

Den z Kuvvetler Komutanlığı personel n n yargılandığı d ğer


davalarda olduğu g b bu soruşturmanın başlangıcı da mzasız e-
postalara dayandırıldı.

Davanın 56 samğı bulunmasına rağmen, sözde del llere, (sadece üç


s v l kametgâh adres nde) evde k msen n bulunmadığı esnada
yapılan aramalarda el konulmasına şaşırmazsınız herhalde artık.

Arama-el koymalar sırasında, kanunda yer almasına ve benzer


davalarda b l rk ş raporlannda da açıkça bel rt lmes ne rağmen,
öncel kle yukarıda bel rt len üç kametgâhta b lg sayar ve d ğer d j tal
ortamlara el konulurken, majları alınmadı.

H çb r sanığın ev nde yapılan aramada ele geç r lmed ğ ve arama-el


koyma tutanağında yer almadığı halde, meçhul b r hard-d skte
bulunan d j tal belgelere st naden suçlamalar yapıldı. Bu, hardd sk
nereden ve nasıl geld ? Yanıtı yok. Bulunmuştu şte…
Fakat, b r sanığın hardd sk n n arama-el koyma tutanağındak d sk
ser numarası le dd anamedek ser numaralan farklıydı. Yen ser
numarasımn d ğer hardd sk n ç nden çıktığı söylenmekteyd .
Matruşka hardd skler m mevcuttu ya da yen b r sehven olayı mı?
İncelemek maksadıyla ç n n açılmasına neden ht yaç duyulmadı
h ç? Yanıt yok…

İçer ğ nde suç unsuru olduğu dd a ed len d j tal ver ler n,


majlan/kopyaları, b l rk ş raporları ve de bunlarla lg l yapılan
ncelemeler n sonuçları sanıklara ver lmed . N ye? Y ne cevap yok.
Bu böyle b r dava!

İdd anamede sözde örgütün, “g zl l ğ ön planda tuttuğu” dd a ed ld .


Ancak, aym dd anamede sözde örgüt mensuplarının kend
aralarındak haberleşmey CD/flash bellek g b d j tal ortamda
yazdıklan mektuplarla sağladıkları bel rt lmekteyd . Bu CD/flash
belleklerde yer alan mektup çer kler le gönderd kler dd a ed len
d ğer word/excel dokümanlarında (aym d ğer davalarda olduğu g b )
sanıkların kend s mler n açık açık yazdıkları görülmekteyd . Bu
nasıl g zl l kt ? Bu nasıl örgüttü? Anlamak zor. Bu davayı da akılla
anlamak zor.

Örneğ n: Ortada tehd t ed len, şantaj yapılan, fuhuşa zorlanan ve


bunlardan mağdur olduğunu beyan eden h çb r şahıs yoktu!

Uygulayıcılar ş y ne yüzler ne gözler ne bulaştırmışlardı.


İdd anameye göre, “Sevg l Ebrul.doc” dosyasındak mektubun
oluşturulma tar h 16 Ağustos 2009. Son kayded lme tar h se, 20
Şubat 2010 d . Bu durumda sanık söz konusu mektubu 6 ayda
yazab lm şt !

Başka neler vardı…

İdd anamede yer alan görüntü ve ses kayıtlarının g zl kayda alındığı


dd a ed lmekte; ancak söz konusu görüntü ve ses kayıtlarının
müştek ler n kend b lg ve radeler dah l nde kayda alındığı,
müştek n n kend fadeler yle sab tt . Müştek fades nde bu husus
bel rt lmes ne rağmen, dd anamen n d ğer bölümler nde, kayıtların
sözde örgüt tarafından g zl kamera düzenekler yle çek lm ş olduğu
dd a ed ld . Y ne b r sehven olayı mı?

Arama yapılan evlerden çıktığı dd a ed len b rkaç elyazısı not


mevcuttu. Bu nottak yazılar le notlan yazdığı dd a ed len k ş ler n
elyazılarının mukayese ed lmes maksadıyla elya-zısı örnekler
alındı. İdd anamede, yazılann sanıkların el nden çıktığına l şk n
h çb r tesp t yer almadı. Elyazısı örnekler n n kr m noloj k nceleme
sonuçlan nedense sanıklardan g zlend . Bunun adı hukukta del l
karartma değ l m ?

İdd anamede suç tar h olarak “28 N san 2010 ve öncek tar hler”
yazıldı. Ancak aym dd anamede, suç unsuru olduğu dd a ed len
b rçok hususun tar h , “28 Mart 2010 tar h nden sonrak tar hler”
şekl nde yer aldı. 1 aylık sehven!

Müştek ler bölümünde dört şahıs (Mel s G zem Özkan, Haydar


Mücah t Ş şl oğlu, Türker Ertürk, Türkan Pala) ç n h-t lat şartının
gerçekleşt ğ dd a ed l rken, del ller n ncelenmes bölümünde sadece
b r, k şahıs (Türker Ertürk, Haydar Mücah t Ş şl oğlu) ç n ht lat
unsuru oluştuğu dd a ed ld . Hang s ne nanmalı?

Şaşırtıcı…

Ve hele hele…

ADD, Ulusal Kanal, Avrasya TV ve ÇYDD üyes bayanların


Ergenekon, Balyoz, Kafes, Poyrazköy davalarıyla l şk lend r lmek
stend ğ dd anamede açıkça yazıldı. Fuhuş yapıyor denenler bak re
çıktı! Ne yazayım ş md ; k mse utanmıyor k !

İdd anamede suç örgütünün aylık per yotlarla toplantı düzenled ğ ve


toplantı notlarının sanıklardan b r (Burak Çet n) tarafından “Marmar s
gündem.doc” s ml d j tal vvord dosyasına Kasım, Aralık, Ocak,
Şubat, Mart başlıkları altında kayded ld ğ dd a ed lmekteyd . Sanık
(Burak Çet n) bahsed len tar hlerde, hatta bahse konu ayların
tamamında NATO Da m Den z Görev Gücü görev kapsamında TCG
Göksu f rkateyn yle yurt-dışında sey rdeyd . Yurtdışında gem yle
görevde bulunduğu dönemde Türk ye’de yapıldığı dd a ed len
toplantılara katılıp, üstüne b r de toplantı notlarını tutması nasıl
mümkün olmuştu? Üstel k gem de b lg sayar da yoktu. Bu durum
“Marmar s gündem.doc” s ml d j tal belgen n üçüncü şahıslar
tarafından oluşturulup sanığa (Burak Çet n) mal ed lmeye
çalışıldığının gösterges değ l m ?

İdd anamede E. Tolga Uçar’m sözde örgüt yönet c s ne (Zek


Mesten) bağlı olarak çalıştığı, tem n ett kler belgelerle, fuhuş
konusunda beraber çalıştıkları dd a ed lmekteyd . Sözde örgüt
yönet c s (Zek Mesten), Gölcük Asker Hastanes ’nde kadın doğum
uzmanı olarak görev yapmakta olup, sanığın eş n n de doktoruydu!
Eğer sanık, örgüt yönet c s olduğu dd a ed len şahsı (Zek Mesten)
fuhuş çetes n n b r üyes olarak tanısaydı, eş n muayene ç n
kend s ne gönder r m yd ? S z gönder r m yd n z?

İdd anamede Zek Mesten’ n eş nden avukat olarak


bahsed lmekteyd . İdd anamede, “… eş ne b rkaç dava yönlend r ls n”
yazılmakta. Ancak eş avukat değ ld !

Hang s n yazayım: Sanıklardan E. Tolga Uçar’m b lg sayar kullanıcı


adının “E.Tolgaucar” olduğu bel rt l yordu, oysa ç nde “suç unsuru”
bulunarak el konulan b lg sayar kullanıcının adı bu değ ld . Üstel k
söz konulu dosyanın son kayıt tar h 23 Mayıs 2009 d . Sanık Uçar o
tar hte, görev neden yle TCG Mızrak gem s nde sey r hal ndeyd !
Gem de b lg sayar yoktu… B r ler akıllara durgunluk veren şler
çev r yordu. Ve k m ne derse des n, pervasızdılar…

Medyanın nasıl kullanıldığı da bu davada ortaya çıktı:

İbrah m Sezer ve Zek Mesten’ n ev ve şyerler nde arama ve el


koyma şlemler 3 Ağustos 2010 tar h nde yapıldı. 4 Ağustos 2010’da
basında yer alan b r haber d kkat çek c yd . “… Operasyon
kapsamında Gölcük Asker Den z Hastanes ’nde görevl J nekolog
Doktor B nbaşı Zek Mesten le lg l olarak… Çete yönet c ler n n
evler nde devlet n g zl belgeler n n de bulunduğu bel rt ld .”
Aramaların ertes günü devlet n g zl belgeler n n ele geçt ğ basında
açıkça yer aldı. Aramalar hang gerekçeyle yapıldı? Fuhuş… Ele
geç r len d j taller ne zaman ncelend de çler nde devlet n g zl
belgeler bulunduğu anlaşıldı? Pol s n ve özel yetk l medyanın hızına
artık şaşmamayı öğrend k.

3 Ağustos 2010 tar h nde İbrah m Sezer’ n zaman zaman kullandığı


evde k mse yokken, yapılan aramada el konulan malzemeler n
mühür açma şlem Emn yet Müdürlüğü‘nde aynı gün saat 16.50-
18.30 saatler arasında, maj alma şlem de y ne Emn yet
Müdürlüğü‘nde ve aynı gün 21.38-23.03 saatler arasında yapıldı.
Saat 23.03’te maj alma şlem henüz b tm ş olan d j taller n
ncelenmes ne zaman yapıldı da gazete baskısına devlet n g zl
belgeler çabucak yet şt ! D j tallerde neler olduğu el konulmadan
önce b l nm yorsa, ncelen p gazete baskısına yet şmes de pek
mümkün görünmemekted r.

İbrah m Sezer ç n b le hayal fah şe zaptı düzenlend . Yazdım: Pol s


telefon tapes nde Sezer’ fah şe Rus ajan V ka le buluşturdu. Telefon
duruşmada d nlend , “fah şe Rus ajan V ka” d ye konuşma yoktu.
Sehvend ! Telefon sehvenler ne yer versek c ltler yetmez: Sanık
Durmuş Al özoğlu’nun “alacaklı ben arıyor, 20 b n f lan s ftah
gönder” sözündek “s ftah” “s lah” oluverm şt . İspatlayana kadar aylar
geçt hep…

İdd anamede, aramada el konulduğu dd a ed len anahtarlardan ve


adreslerden bahsed lmekteyd . Ancak bu anahtarların bahs geçen
adreslerdek kapıları açmadığı da anlaşıldı!

Den z Mehmet Irak ve Zek Mesten davanın k samğı olarak,


dd anameye göre örgüt üyeler ne em r ver yordu. Ancak n ye se,
dd anamede k samğın yazdığı dd a ed len notlarda, kend ler nden
“ben” d ye değ l s mler yle söz ed yorlardı!

Neler yoktu k …

Açık kaynaklardan kolaylıkla elde ed leb lecek, Amer kan gem s


FFG-13’e a t fotoğrafların, TCK 334/1 md. kapsamında “Açıklanması
yasaklanan ve n tel ğ bakımından g zl kalması gereken b lg ” olduğu
dd a ed lerek sanıklar hakkında üç yıla kadar hap s cezası stend .

B r gem n n NATO görev ne l şk n sey r b lg ler n n Yunan stan’a


satılacağı dd a ed ld . Yunan stan’ın da üyes olduğu NATO
ülkeler ne b ld r len bu b lg y k me satab l rs n z k ? Satmak stesen z
de almazlar. Bu saçma kurgu ancak konu hakkında yarım yamalak
b lg s olan b r çete tarafından kurgu-lanab l rd .

Okay Gönens nTer bu davalarla h ç lg lenmed ler. İşler n hakkıyla


yapmadılar. Kend n beğenm ş b r cüretkârlıkla hep ahkâm kest ler.
B lg ye ht yaç duymadılar; sank öyle doğmuşlardı. Neyse, bakın
y ne kend m tutamayıp bu k b r ab deler n yazmaya başladım.
Tamam. Bugünlük bu kadar. Yazmayacağım. Nokta.

On Beş nc Gün

28 Şubat 2011

Fazartes …

Hava puslu ve soğuk. Oysa gönül ç parçalayıcı kıştan çıkmak st yor


artık… İnsana sağırlık h ss veren gr sess zl k, “avlu” kapısı k l d , b r
gürültüyle açılıyor. Saat: 07.00. Aşağıya nd m, canım kahve sted ;
sonra telev zyonu açtım.

Modem zm amaçlı b r s yas uyanmn adı Türk ye’de hatalı b r


kavramın doğmasına neden oldu: “28 Şubat Postmodern Darbes !”

14. yılındaymışız; unutmuştum; telev zyon anımsattı. B n yıl sürecek


den l yordu, on yıl sürmed . H ç anlamadılar, kabul etmed ler; halktan
kopuk, köksüz her hareket yok olmak zorundadır.

Gazeteler fazla yer vermem şt 28 Şubat yıldönümüne; hâlâ b z m


tutuklanmamızı yazıyorlar. Neler yazmıyorlar k ! Hazırlıklıyım, artık
pek lg lenm yorum…
Ben m ç n bugünün önem başka; bugün pazartes , oğlumla haftalık
telefon görüşme günüm. 10 dak ka oğlumun ses n duyacağım. Bu
k nc görüşme olacak.

Cezaev ne hâlâ “uyum” sağlayamadım; duygusalım bu konuda. Ed p


Cansever’ n “hak ed lm ş hüzünler m z” ded ğ bu mu? Akşamı zor
ett m zaten. Feza y ne avukat görüşüne geld . Öğleden sonra b r
saatl k yürüyüş yapma kararımı bugün uyguladım. Ve şte o an geld ;
saat 16:30. Oğlumun ses n duyma saat … Oğlumun ses n duyunca
yüreğ me y ne hâk m olamadım; gard yanlar görmes n, oğlum
anlamasın d ye çaba sarf ed yorum, ama sess zce akan gözyaşıma
engel olamıyorum. Amma güçsüzmüşüm be!

Oğlum babasından güçlü; basketbolü sevmeye başladığım,


Fransızca’dan 100 aldığım, zc l k çadınnı değ şt rd ğ n , kend s yle
lg l her şey b r çırpıda anlatıyor şte.

Konuşmakta zorluk çekt ğ m y ne anladı sanıyorum. Oğlumla gurur


duyuyorum. Büyüdü güzel oğlum.

Kend m toparlayıp k tap okuduğumu tekrarladım y ne. Çünkü


bebekl ğ nden ber babasıyla k tapları özdeşleşt rd ;

babasının el nde hep k tap vardı. Kafasında öyle b r res m var,


b l yorum. K tap okuduğumu söyled m k ; hayatımın pek
değ şmed ğ n düşünsün, ted rg n olmasın. Bu sürec yaralı
geç rmes n stem yorum. Ne kadar becereb leceğ z, zaman
gösterecek. Pek göstermez ama çok duyarlı b r yapısı var. Tüm
çocuklar g b çok tem z, sevecen m n k kalb var oğlumun; kırılsın
stem yorum; bu duygu dayanıksız kılıyor ben .

B r adım ötes uçurum olan bu hal m değ şecek kuşkusuz, k m n


sözüydü, nerede okumuştum acaba, “s z uçuruma bakarsanız
uçurum da s ze bakar…” Res m yapıp göndermes n sted m. Tam
yanıtı ver yordu k … Ne yazık k -her da m olacağı g b — sözler m z
b tmeden 10 dak ka oldu ve telefon otomat k olarak pat d ye
kapandı… Buna da alışacağız. Öğreneceğ z. Öğren r m; ama
çocuklarımızın sütüne k rl tezgâhlarıyla tuz atanları affedeb l r m y m,
em n değ l m… Böyle anlarda çok kızgınım çok; umarım nefrete, k ne
dönüşmez öfkem…

Saat 17.00 suları.

Hava kararıyor. Akşam erken n yor mahpushaneye…

Acının hırkasının g y ld ğ böyle anlarda yalnızlığın ölümüne


yen lmemek; yalnızlığı damıtarak çoğaltmak gerek r.

Avluda volta atıyorum. T ryak değ l m ama Banş Peh-l van’dan b r


s gara sted m; ve s garam b tmem şt k … Koğuşun dem r kapısı her
zamank g b büyük gürültüyle açıldı. Cezaev k nc müdürler ,
arkalannda gard yan ordusu koğuşa doluştu. “Hemen hazırlanın, b r
saat ç nde 1 No’lu Cezaev ’ne nakled l yorsunuz.”

“Nasıl olur?”

“B z m de ş md haber m z oldu; em r Ankara’dan geld .”

G tt ler. Şaşırdık kaldık. Bu da nereden çıktı ş md ?

Aslında dört-beş aydır konuşuluyormuş. B z m şansımız!

Banş Pehl van’la espr yapmaya başladık; k haftada üç cezaev :


Metr s… S l vr 4 No’lu Cezaev … S l vr 1 No’lu Cezaev !

Başladık toparlanmaya. B z m fazla eşyamız yoktu; Oktay Yıldmm’a


yardım ett k. En çok düşündüğü k taplan ve yayınev nden yen gelen
Mehmetç k k tabının taslağı.

Ev taşır g b yd k; Oktay Yıldırım Ek m 2007’den ber yaşadığı koğuşu


terk ed yordu. Çok eşyası var; kutu, torba p yok. Naylon poşetlerden
p yaptık. Eşyaları sardık. Ter ç nde kaldık.

“B r saat” dem şlerd , üç saat sonra geld ler. Hazırlık yaparken


NTV’de Banu Güven’ n konuğu, yen k tabı çıkan İsmet Berkan’dı.
28 Şubat’ın nasıl postmodern darbe olduğunu anlatıyordu. Medya
andıcından bahsed yor; 28 Şubat’ın stemed ğ yazarlara köşe
yazdırmadığını söylüyordu… Barış Pehl van tesp t yaptı: “AKP
b zden, 28 Şubat’ın nt kamını alıyor!” Doğruydu. Bunu 1 No’lu
Cezaev ’ne g tt ğ m zde daha y anlayacaktık…

Eşyaları üç el arabasına yükled k. Arabalan çekmeye başladık.


Gard yanlar nedense h ç yardım etmed ; herhalde öyle em r
ver lm şt .

En zoru, her aşamada eşyaları güvenl k bandından geç rmek oldu.


Tüm eşyaları teker teker nd r p x-ray c hazından geç rd k. Sonra
tekrar arabaya yükled k. Bazı torbalar yırtıldı. Gard yanlar torba
yardımı yaptı. Tab sadece eşyalar değ l, b z de sıkı aramadan
geç r ld k. Aramalar sonucunda, 4 No’lu Cezaev ’n n çıkış kapısına
get r ld k. Bekleyeceğ z. Öyle ded ler.

Beklerken “Ergenekon Terör Örgütü” tutuklulanndan bazı-lanyla lk


kez tanıştım. Zaten bu öyle b r örgüt k , k mse k msey tammıyor.

Sohbet ett m k m ler yle.

En çok sev nd ğ m z Barış Terkoğlu’nu görmek oldu.

Sarıldık. Moraller y …

Koğuşlar tek tek gelmeye başladı. Kor dor eşyalarla dolu.

Sank mültec kampı g b …

Barış Pehl van, “Soner Bey, camdan dışarı bakın, uzun zamandır bu
kadar gen ş b r gözyüzü görmed k,” ded .

Anlam veremed ğ m b r sev nç vardı ç mde, sonra anladım; yalnızlığı


sev yorum, ama nsansızlığa dayanamıyorum. Ş md koğuşlardan
gelen kalabalık hoşuma g tm şt . Herkesle konuşuyordum.

Prof. Dr. Mehmet Haberal’ı taburcu etmed ğ ç n S l vr z ndanına


atılan Prof. Dr. Ceng z Çel ker’le ayaküstü konuştuk. Durgun
görünüyordu. Sess zd . Moral vermek sted m. “S z n burada
olmanızın neden H pokrat,” ded m, “keşke yem n n ze bağlı
kalmasaydınız.” C dd ye aldı, yanıt verd : “Ya taburcu etseyd m ve
ölseyd ; bu kez y ne cezaev ne konulurdum…”

Tutuklu Sedat Peker’ n esk yakın arkadaşlarından Boğaç Kaan


Murathan el ett ; çay hazırlatmış; gecen n soğuğunda y geld .
K taplarımı okumuş, fırsat bulursa mzalatmak st yordu. Sohbet
ed yoruz. Cumhur yet gazetes ne molotofkokteyl attırdığı dd asıyla
Ergenekon davasına dah l ed lm şt . Göğsünde Atatürk rozet vardı;
Trabzonlu sosyal demokrat b r a leye mensuptu. “Cumhur yet’e nasıl
bomba attırırız b z?” d yor. “Kızsak, s n rlensek, tepk göstererek
kapısını tekmeley p g rer z; ama İlhan Selçuk Ab ’ye bunu yapab l r
m y z?”

Cumhur yet’e molotofkokteyl atıldığında cezaev ndeym ş. Başka


koğuştan çocuk yaşında b r sabıkalı, Alparslan Arslan g b ünlü
olmak ç n atmıştı. Boğaç Kaan Murathan, azmett rd ğ dd asıyla 30
aydır cezaev ndeyd . Olayı anlattı:

Tar h: 29 Mart 2008.

Saat 23.30 sıralannda Cumhur yet gazetes n n İstanbul Ş ş-l ’dek


merkez ne molotofkokteyl atıldı. Bahçedek çöp tenekes ne sabet
eden molotofkokteyl , 2 metrekarel k b r ateş çıkardı. Eylem yapan
üç k ş yd . Bed rhan Ş nal, Umut Erdoğan ve Oğuzhan Aslan. Umut
Erdoğan olay yer nden koşarak kaçarken yakalandı. 15 yaşından
küçük olduğu ç n Ş şl Çocuk Büro Am rl ğ ’ne tesl m ed ld .
Gazeten n güvenl k kamerası tarafından saptanan k arkadaşının
adını hemen verd . B r gün sonra Ş nal ve Aslan da yakalandı.
Oğuzhan Aslan da Çocuk Büro’ya tesl m ed ld onun da yaşı 15’ten
küçüktü.

Üç kafadann fadeler nde, Eyüp S lahtarağa’da b r benz n


stasyonundan 5 l ralık benz n aldıklarını, bunu 3 kola ş şes ne
koyduklarını, Umut Erdoğan’ın atlet n yırtıp f t l yaptığım, denemek
ç n attıkları ş şe kırılmayınca üçünü b r b ra ş şes ne aktardıkları
ayrıntılı olarak anlattı.
Bed rhan Ş nal sabıkalı, b rkaç kez gasp, yaralama vs.‘den
yakalanmış, cezaev ne g r p çıkmıştı. Eyüp Ülkü Ocakları‘na g d p
gel yordu. Ş nal, 1 N san 2008 günü İstanbul TEM’de verd ğ lk
fades nde, mahallede “kız yüzünden” tartıştığı arkadaşından, daha
önce Bayrampaşa Cezaev ’nde aynı koğuşta kaldığı ve kalmadığı
çok sayıda k ş n n adını verd . Bu k ş ler n b r kısmı serbest bırakıldı,
bazıları se hâlâ tutuklu.

Bed rhan Ş nal’a göre önce İlhan Selçuk öldürülecekt ; ardından


“İst klal Marşı‘nı … g b okuduğu ç n” şarkıcı Rober Hate-mo. Daha
sonra da Orhan Pamuk!

Bed rhan Ş nal Emn yet dışında fade vermed , savcılık ve sorgu
hâk ml ğ nde “susma hakkım” kullandı ve tutuklandı. Neden
konuşmadığını daha sonra “Eylemden önce 4 adet hap çm şt m,
kend mde değ ld m,” d ye açıkladı.

Ş nal b r süre sonra Ed rne F T p Cezaev ’ne gönder ld . Burada


Ergenekon sanıklarından Oğuz Alparslan Abdülkad r ve Al Kutlu le
aynı koğuşta kaldı; Ergenekon’u burada keşfett !

Ş nal buradan b r d lekçe yazarak “ t rafta” bulunacağını söyled . 30


N san 2008 günü Beş ktaş‘a get r lerek Özel Yetk l Savcı Kad r
Altınışık’a fade verd . Molotofu “Ergenekon’un tal matıyla” attığını
söyled . İlhan Selçuk, Rober Hatemo ve Orhan Pamuk adlarını bu
kez başka ve yen s mlerle süsleyerek tekrarladı.

“Orhan Pamuk’a karşı yapılacak eyleme l şk n yönlend rmey ,


Tek rdağ F T p Cezaev ’nde Ergenekon soruşturması kapsamında
tutuklu bulunan doçent olduğunu öğrend ğ m Em n Gürses
yapıyordu,” ded .

“Boğaç lakabını kullananan Sedat Peker’ n adamı olarak b l nen


Emre” adlı b r k ş le aym koğuşta kaldığım, tal matı onun verd ğ n
anlattı. Ş nal’ın bu fades ne dayanarak Boğaç Kaan Murathan
olaydan 8 ay sonra tutuklandı. Ş nal le Murathan’ın değ l aynı
koğuşta, aynı blokta b le kalmadıkları cezaev yönet m n n
belgeler yle saptandı. Ama Ş nal’ın fotoğraflardan b le teşh s
edemed ğ Murathan 30 aydır tutukluydu. Sadece Boğaç Kaan
Murathan değ l, Seyhun Za m, Bora Ballı, Fat h Derd yok ve Bayram
Dem r de yalnızca Ş nal’ın fades ne dayanarak aylardır tutuklular.
Haklarındak tek “del l” Ş nal’ın fades .

Oysa aynı Ş nal, 13 Mayıs 2008 tar hl d lekçes nde Murathan ç n


“Pol s n bana uyguladığı ps koloj k korkutma ve s nd rme le adım
verd m, ben cah l m. Babaannem n b le adını verd m, korkudan,
heyecandan semt arkadaşlarımı da kend mle b rl kte mağdur ett m,
cah ll ğ m n bana yaptırdığı bu olayın bu sev yeye geleceğ aklımın
ucundan b le geçmezd ,” demekteyd . Gene Ş nal, 1 Temmuz 2009
günlü duruşmada “Pol sler ben yakaladığında k mlerle görüşüp
konuştuğumu sordular. Ben de aklıma gelen herkes söyled m,
herkes gözaltına aldılar, bazılarını bıraktılar, bazılarını eylemle
alakası vardır d ye tutukladılar,” ded .

Bed rhan Ş nal, “etk n p şmanlık” den len b r yasa olduğunu, eğer
suçlarını ve suç ortaklarını açıklarsa cezasının azalacağını pol sten
öğrenm şt . Ondan sonra fadeler ndek senaryo sürekl değ şt , başka
s mler de katmaya başladı.

Ş nal, telefonda babaannes le konuşurken “İş n başında Kandıra’da


yatan ‘V’ var,” ded .

19 Aralık 2008 günü cezaev nde pol se verd ğ ek fadede, pol s n


“Kandıra’da yatan ‘V’ k m?” sorusuna, Ş nal’ın yanıtı, “Vel Küçük
s ml şahıstır,” oldu. “Vel Küçük’ün adı nereden aklına gelm şt ?
“Kurtlar Vad s Pusu”nun 31. bölümünde “İskender Büyük”ün
cezaev nden adamlanna tal mat vermes nden! Ş nal daha sonra
Ergenekon duruşmalarında fades n tekrar değ şt rd ; bu kez
cemaatç pol sler n zorlamasıyla bu fadeler verd ğ n söyled …

Molotof davası 2 yılı aşkın süre İstanbul 12. Ağır Ceza


Mahkemes ’nde görüldükten sonra mahkeme, davanın Ergenekon
davasına bağlanmasına karar verd . Ergenekon’un görüldüğü 13.
Ağır Ceza Mahkemes se k dava arasında hukuk ve f l h çb r
bağlantı olmadığı gerekçes yle b rleşt rmeye karşı çıktı. Fakat
Yargıtay 5. Da res k davanın b rleşmes ne karar verd .
Cumhur yet’e atılan el bombasından sonra ş md b r de molotofumuz
oldu! B r n n “yıldızı” Osman Yıldınm d ğer n n se Bed rhan Ş nal!
İk s de “suç mak nes ”…

Boğaç Kaan Murathan kızgındı. Y ne de sürekl , “b z cezaev ne


alışkınız, s z n g b aydınları burada görmek nanın ben çok üzüyor,”
ded . Ben de ona moral vermek sted m. Gerç 30 aydır tutukluydu,
ne d yeb l rd m k …

Eşyaları taşıyacak araçlar kapıya yaklaştı. Gard yanlar pek yardım


etmem şt ; Mehmetç k eşyaları taşımamıza eşl k ett .

İlk taşınan koğuş b z z. Öndek kamyonettey z. Komutanın steğ yle


şoförün yanına oturdum. Hareket ett k. Etrafı seyred yorum;
“Sah lden g del m” espr s yaptım. Her yer duvar, her duvar üstünde
teller; görmek stem yorum artık; gökyüzüne baktım. Türk ye’n n en
tehl kel örgütüne mensubuz; kamyonette sadece b r şoför, b r
astsubay, b r de Mehmetç k var! Üçe üçüz yan .

Aklıma Tuncay Güney’ n fades geld : “Ergenekon demek TSK


demekt r!” O halde altı Ergenekoncuyuz, öyle m ? Böyles ne akıldışı
fadelerle bu büyük davalann açıldığını sanmıyorsunuz herhalde.

Yaklaşık beş dak ka sonra 1 No’lu Cezaev ’ne geld k. Bekleme


odasına aldılar.

Bekleme odasında kaygı ç ndey z; b z ayınp farklı koğuşlara mı


verecekler? Tek sted ğ m z Barış Terkoğlu’nu da b z m kalacağımız
koğuşa almak. Yen cezaev yönet m yle let ş me geçt k. “Zor,”
ded ler. Israr ett k. Ama d nlemed ler.

Arka arkaya d ğer koğuşlar gelmeye başladı. Bekleme odası doldu.


Gelenler n h çb r n tanımıyorum; Oktay Yıldınm’a soruyorum, “Bu
k m, bu k m?” Şaşırtıcı, bazılarını o da tanımıyor; üstel k o, 1
numaralı sanık! 4 yıldır duruşmalara g d p gel yordu.

Sağlık memuru geld ; adı Kad r’m ş. Tek tek herkese rahatsızlığı olup
olmadığını sordu.
Bu arada ger l m b tt . Barış Terkoğlu’nu yanımıza alamadık; z n
vermed ler. Mehmet Koral ve Prof. Ceng z Çel ker’le g tt . Vedalaştık.
K mse b rb r ne duygulandığını göstermek stem yor. Ser nkanlıyız.

B r süre sonra ben m esk “ek p” geld : Doğu (Per nçek) Ağabey,
Nusret (Senem) Ağabey. Yanlarında Gazetec Den z Yıldırım var.

Banş Pehl van’ın tesp t n Doğu Ağabey’e söyled m: “28 Şubat’ın


nt kamını alıyorlar.” Doğu Ağabey “H ç düşünmem şt m, doğru,” ded .

Yıllar sonra Doğu Per nçek’le yan yana oturuyoruz. Aydınlık‘ı günlük
gazete olarak çıkaracaklarını söyled . Yen den günlük gazete
çıkarma heyecanı duyduğu, ses tonundan bell . Bu yaşam aşkı
aslında, çoğu buna “dava” d yor. Oysa hayata böyle dört elle
sanlmayanın davası olmuyor. “Provaları-maketler gönderey m, b r
bak,” ded . Hâlâ ben çalıştırıyor!

Gazetey anlatırken eller d kkat m çekt ; parmakları eğ lm ş,


romat zmadan herhalde. İç m parçalandı. Aynı hayatı kaçıncı kez
yaşıyor? Oscar YV lde, “İnsan kaç hayat yaşarsa o kadar ölümle
ölür,” der.

Nasıl b r ceberut devlet m z var.

Doğu Per nçek hayatı boyunca el ne s lah almadı.

12 Mart 1971 asker darbes sonrası cezaev ne atıldı. 19721974


yılları arasında k yıl hap s yattı.

12 Eylül 1980 asker darbes sonrası y ne hapse kondu. 19801985


yılları arasında beş yıl cezaev nde kaldı.

“Demokras ye geç ld ” denen Turgut Özal dönem nde Kürt meseles


neden yle çıkarılan “Sansür Sürgün Kararnames ” sonucu y ne
cezaev ne atıldı. Suçu bu kez Kürt sorunu konusunda yazı yazmaktı.
Üç ay yattı.
1998’de se PKK t rafçılarının ft raları sonucu, b r yıl cezaev nde
kaldı.

Ş md Ergenekon davası neden yle 21 Mart 2008’den ber S l vr


z ndanında.

Yan 12 yıllık b r cezaev hayatı vardı. 12 yıl d le kolay; dört duvar


arasında.

Eller n n sebeb cezaev yaşamının zorluğuydu.

70 yaşında. Kızı K raz doğduğunda cezaev ndeyd . K raz’ın kızı


Mercan doğdu, y ne cezaev nde.

Ve hâlâ düşünceler n n, sözler n n bedel ödet l yor. Medyada Orhan


Bursalı g b b r- k onurlu s m dışında k mse Doğu Per nçek adını
anmıyor, yazmıyor.

B z, Doğu Per nçek’le kavga ett k; hakkımda olmadık yalanlar


söyled ler-yazdılar; mahkemel k olduk. Ama bu, ona yapılanları
ben m nazarımda haklı çıkarmaz.

Cezaev nde k tap yazdı: Ergenekon Savunması. Hâlâ

“Savunuyor”. Bu devlet hâlâ, dd a ed yor! K mse utanmıyor mu? B r


ben m kaldım Doğu Per nçek’ kavgalı olmama rağmen savunan; ve
gal ba tek utanan. İnsan olmamn, nsan kalmanın ağırlığı bu.

Ş md S l vr z ndanında gece yarısı soğuk b r hücrede yan yana


oturuyoruz. Kaç yıl oldu böyle yan yana oturmayalı…

Doğu Per nçek’le b r yolculuğumu anlatayım s ze…

Reng yeş l m yd , ammsayamıyorum.

B ld ğ m, Mercedes otomob l zırhlıydı. Mercedes dey nce lüks b r


araba sanmayın, hayl esk yd . “Zırhı var” d ye alınmıştı. O yıllar
Doğu Per nçek’e ardı ardına ölüm tehd tler gel yordu.
1993 sonlarıydı…

Doğu Per nçek otomob l yle ben İstanbul’a götürdü. Aydınlık


gazetes n n t rajları çok düşmüştü; Ankara’dan sürekl eleşt r ler yazıp
gönder yordum, “Gel sen yap o zaman” d ye kolumdan tutup
İstanbul’a götürdü.

Yol boyu sohbet ett k. Özel konulara g rd k.

Eş Şule Per nçek, kızkardeş Feyza Per nçek, babası Sadık


Per nçek heps yle yakın oldum. Heps yle özel sohbetler ett m.
Zamanla yollarımız ayrıldı.

B r gün olsun, bu özel sohbetler m z ne yazdım ne de ded kodu


malzemes yaptım. İnsanların mahrem yet ne hep sadık kaldım.

Haber merkez toplantılarının “kutsallığına” da nandım; senaryo


çalışmalarının b le sohbetler n k mseye anlatmadım. Düşünce
fırtınalarının est ğ mekânların namusla örtülü duvarlar olduğuna
nanınm ben.

O gün İstanbul yolunda, meraklı gazetec olan ben, hep sordum.


Doğu Ağabey hep anlattı. H ç “yeter artık” demed . B l yorum k
kızdığında kızardı yan .

Dönekler sordum örneğ n…

Ceng z Çandar’dan nefret ed yordu, “ajandı” ona göre, ağır b r laf


ett . Şah n Alpay’a zamanında haksızlık yaptığını söyled . Zorla
şç lere köylülere b ld r dağıtmaya gönder yorlarmış ve

0 h ç stem yormuş. Herhalde F l st n’dek kampa da zorla


gönder lm şt . O da kaçmıştı, dönekl ğ öyle oldu Şah n Alpay’ın. Ama
dönüşü soylu oldu, bazıları g b h ç pespaye olmadı, son

1 yılı har ç…

Hal l Berktay’a üzülüyordu. En büyük hayal kırıklığıydı. “Öyle b r


babadan, öyle b r a leden böyle b r n n çıkmasına” çok kırılmıştı.
Nur Çolakoğlu hakkında h çb r kötü söz etmed . Had Ulueng n’ ve
Oral Çalışlar’ı önemsem yordu. Başka k mler konuştuk
anımsamıyorum.

Nasıl gazetec olduğunu sordum. Okuma dışında gazeteyle lk


l şk s n , Almanya’da hukuk doktorasını yaparken, b s kletle sabahları
evlere gazete dağıtarak kurmuştu. Marks zmle de Almanya’da
tanışmıştı.

Aydınlık hareket ç nde yed yıl kaldım. Part ye katılmadım. Ben m


l şk m hep gazetec l k üzer nden oldu. Doğu Per nçek’ ben hep
haber toplantılarında gördüm. Çok şey öğrend m. Gerçeğe ulaşma
azm ne, aşkına hayran oldum. Part kurulduktan sonra, teor y
prat kten ve g derek s yasetten koparan yaklaşım ç ne g rd ğ
dd asıyla 2000’e Doğru çatısı altında b raraya gelm ş solculann
kopmasına neden oldu. Yollarımız ayrıldı. 16 yıldır görmüyordum.
Köprünün altından ne sular akmıştı; ve b z S l vr z ndanında y ne yan
yana oturuyorduk. Ergenekon dd anames ne göre l derd o. Neler
yoktu k dd anamede hakkında… 3 yıldır duruşmalarda sehvenlerle
uğraşıyordu… B r bölümünü daha yazmalıyım…

İdd aname yazdı: Doğu Per nçek, Suph Karaman, Haşan Yalçın,
Den z B lge (böyle b r yok!), Erol B lb l k; “Ergenekon Yen den
Yapılanma” temel belges n B lec k’te hazırladılar.

Savcılar bunu Tuncay Güney’ n emn yettek mülakatına


dayandırdığını fade ett . Ama bu mülakatta böyle b r söz yoktu.
Savcılar 31 Mart 2009 tar hl yazıyla hatalarını kabul ett ler!

“Sehven” konmuştu!2

İdd aname yazdı:

“Doğu Per nçek ve arkadaşları ‘Ergenekon Yen den Yapılanma’


belges n Vel Küçük’ün tal matıyla yazdı.”

Keza bu da Tuncay Güney’ n emn yet mülakatına dayandırıldı, ama


bu da uydurmaydı. Savcılar bu hatalarını da kabul etmek zorunda
kaldılar. Sehven d .

Aslında gerçek ne, b l yor musunuz: Aramalarda “ele geç r len”, İşç
Part s Başkanlık Kurulu’nun part faal yet olarak hazırladığı “Devlet n
Yen den Yapılanması” adlı b r Anayasa taslağı d ! Tuncay Güney de
böyle olduğunu söylem şt . Bu belge le “Ergenekon Yen den
Yapılanma” arasında en küçük benzerl k yoktu ama nedense k
met n b rb r ne karıştırılıyordu. Bu karışıklıklar bu soruşturmada
nedense hep olacaktı.

İdd aname Ergenekon örgütü ç ndek alt-üst l şk s n bel rlemek ç n


Per nçek’ n, Vel Küçük’e “arz eder m” d ye b ten b r mektup yazdığını
bel rtt . O mektup duruşmada mahkeme baş-kanına soruldu; “arz
eder m” d ye h tap yoktu! Sehvend .

Bu sehven durumu sadece dd anameyle sınırlı değ ld ; 28 Mart 2008


tar hl Sabah gazetes n n manşet ndeyd . “Tuhaf d yalog:
Per nçek’ten Küçük’e: Arz eder m.”

Pek “arz eder m” yoktu; mektup da mı yoktu? Vardı. Ama bu mektup


Cumhurbaşkanlığı‘na, tüm üst düzey kamu görevl ler ne, TSK
komutanlarına, gazetec lere, derneklere gönder lm şt . Mektup İşç
Part s ’n n, 4 Haz ran 2003 günü TBMM’den geçen etn k gruplara
devlet kurma hakkı veren kend fades yle “ hanet sözleşmes n ”
eleşt ren görüşler n çer yordu. Bu mektubu Tuncay Güney
çarpıtmıştı, savalar h çb r süzgeçten geç rmeden, araştırmadan
dd anameye koymuştu!

Neler yoktu k dd anamede; örneğ n…

Abdullah Öcalan Sur ye’y terk ed p İtalya’da bulunurken, ardından


dünya üzer nde turlarken ve Kenya’da ken; İstanbul’da Doğu
Per nçek sürekl Vel Küçük’le “tesl matı” görüşmüşlerd !

Oysa lg l tar hte, yan Öcalan’ın 10 Ek m 1998’de Sur ye’den çıkıp


16 Şubat 1999’da Kenya’da yakalandığı dönemde; 24 Eylül 1998-8
Ağustos 1999 tar hler arasında, Per nçek Haymana Cezaev ndeyd !
H ç m araştırma yapılmamıştı dd aname yazılırken, ya da b z m çok
safız!

Ve y ne dd anamede ne yazdı, b l yor musunuz: “Doğu Per nçek,


PKK kurucusu ve PKK’nın k nc l der ”yd L

Türk ye’dek sol hareketler b raz b len b r , bunun ne kadar anlamsız


olduğunu değerlend r r. Bırakın Per nçek’ n kurucusu olmasını,
PKK’mn kurulduğu 1970’l yılların sonunda aralarında kanlı
çatışmalar oldu. Aydınlık grubundan Zek Ön, Ad l Turan, Mehmet
Ongan, İnan Özdem r, Haşan Erkılıç PKK tarafından öldürüldü.

Benzer ft rayı PKK t rafçısı Sam Dem rkıran 1998’de yaptı; ft ra


suçundan 1 yıl 3 ay hapse mahkûm oldu. (Ankara 9. Asl ye Ceza
Mah. 7 Şubat 2000.) İdd aname neden bu derece özens z
hazırlanmıştı?

Bu dd alarla Doğu Per nçek’ müebbete mahkûm etmek st yorlardı.


İdd anamede, İşç Part s ’n n “Devlet n Yen den Yapılanması”
dokümanında, “Ayrılan ve hanet eden örgüt üyeler n n öldürüleceğ
hususu bulunmaktadır,” den ld . Ancak söz konusu dokümanda böyle
b r fade yoktu.

İdd anamede, Ulusal Kanal’ı Ergenekon’un kurduğu ler sürüldü.


T caret S c l ve RTÜK kayıtlarında Ulusal Kanal’m kuruluş tar h n n
15 Aralık 1994 olduğu sab tt . İdd anameye göre 1999 yılında
kurulduğu dd a ed len Ergenekon örgütünün Ulusal Kanal’ı kurmuş
olması mümkün değ ld .

İdd anamede, Doğu Per nçek’ n geçm şte yazdığı k taplarda “Ermen
SoykırımT’nı savunduğu ler sürüldü. Ancak dd a makamı bu
konuda herhang b r kanıt gösteremed .

Sıkıldınız mı? Sıkılmayın; nsanlar bu dd alarla yıllardır z ndanlarda


tutuluyor.

İdd anamede d yor k : Doğu Per nçek, Vel Küçük, Sevg Erenerol,
Kemal Ker nçs z, Sedat Peker yurtdışında buluşup toplantı yaptı.
Böyles ne b r dd anın doğru olup olmadığını öğrenmek ç n,
emn yetten bu k ş ler n yurtdışına çıkış tar hler n stey p karşılaştırma
yapılamaz mıydı? Hayır, “asrın davası“nda sadece dd alar var. MİT’e
b le sorulmamıştı. Sonuçta lg l k ş ler n heps bunu reddett .
Mahkeme MIT’ten sordu. MİT yurt-dışına g r ş çıkış tar hler n
karşılaştırdı. 15 Ocak 2009 tar hl yazısında, “İlg l yazıya konu
şahısların yurtdışında toplantı yaptıklarına da r kayıtlarımızda b lg
bulunmamaktadır,” ded .

İdd a makamı neden araştırmadan salt duyumu dd anameye koydu?


Aslında Doğu Per nçek’ n koruması pol sler vardı; çağırıp onlara b le
sorab l rlerd . Ama yapılmadı nedense…

Evet, Tuncay Güney söylem ş, doğru-yanlış olduğuna bakılmadan


dd anameye g rm şt .

“Doğu Per nçek, Devlet Tanıtma Fonu’ndan Ermen meseles ç n


300-400 m lyar aldı.” Savcılar bunu y ne lg l kuruma sormadan
dd anameye koymuştu. Devlet Tanıtma Fonu böyle b r para
ödemes n bırakın, sadece Per nçek’e değ l; eş ne, çocuklarına,
bacanaklarına h ç para vermed ğ n açıkladı!

İşç Part s ’nde bulunduğu dd a ed len CD’ler meseles n yazmıştım,


sehven denm şt !..

Doğu Per nçek sadece Ergenekon davasıyla lg l değ l yaşamının


her bölümünde benzer dd alarla yargı karşısına çıkarıldı. Evet 12 yıl
hap s yattı ve hâlâ z ndanda. Ne d yeb l r m k …

S l vr Cezaev ’nde saat gece yarısını geçt .

Mart ayına Doğu Per nçek’le sohbetle g rd k. Yen çıkacak günlük


Aydınlık gazetes nde yazmamı sted . Üçüncü sayfayı tekl f ett ;
“B r nc sayfadan da anonslarız,” ded . Sohbet m z medya üzer ne
sürdü.

Bu arada yanımıza Prof. Dr. Erhan Kansız geld ; o da Prof. Dr.


Ceng z Çel ker g b Prof. Haberal’ı taburcu ett rmed ğ ç n “örgüte
yardım ve yataklık” yaptığı dd asıyla S l vr ’ye atılmıştı. Sohbet
sonunda anladım k ; hastaydı, kanser olduğunu söyled o doktorlara
özgü soğukkanlı hal yle. Reng soluktu. Ama moral hayl y yd .
Hoşsohbet b r ; neden çer atıldığının b l nc nde. (Ne tesadüf se,
Prof. Mehmet Haberal zorla hastaneden çıkarılıp S l vr Cezaev ’ne
konduktan sonra Prof. Kansız ve Prof. Çel ker b r ay ç nde arka
arkaya tahl ye oldular! Yaşasın adalet…)

Yen koğuşlarımıza götürülmey bekl yoruz hâlâ…

Bekleme odası doldu. Oturacak yer kalmadı. Herkes s gara ç yor


g b yd ; duman neden yle pencereler açtık, soğuk üşütmüyordu
sank . Yeter k duman altı olmayalım. Böyle b r yerde, böyles ne zor
koşullarda k me s gara çme d yeb l rs n z k ? Bu arada…

Köşede ayakta duran b r adam d kkat m çekt . Çok şık. Rugan


ayakkabı, kad fe pantolon, gömlek ve pahalı b r kazak var üzer nde.

K rl den b raz uzun sakalı var.

Sess z, k mseyle konuşmuyor. Ayakta duruyor hep, h ç oturmuyor.


Arada bana bakan kaçamak bakışlarını yakalıyorum. N ye bakıyor
acaba? Tanıyor mu?

B r san ye! Ben bu adamı tanıyorum, ama nereden?

Evet k md , bu cezaev ne pek uygun olmayan şıklıktak adam?

Davanın en kıdeml s Oktay Yıldınm’a fısıldadım:

“Köşede ayaktak adam k m?”

Baktı, fısıltıyla kulağıma söyled : “Osman Gürbüz!”

Osman Gürbüz… Osman Gürbüz…

Evet hatırladım..
Kod adı: Küçük Hacı… “Ahmet Tecer”, “Nurett n El bol”, “B rol Sezer”
g b sahte k ml kler kullandı.

İlk suçunu 16 yaşında şled ; 1978’den 1986’ya kadar gasptan


cezaev nde kaldı. Aym yıl adam öldürme dd asıyla tekrar hapse
g rd , afla çıktı. 1987’de tekrar cezaev ne g rd ; k buçuk ay yattı.

1988’de gasp, meskûn mahalde ateş etmek, s lahlı baskın, Ülkü


Ocaklan Başkanı Nur Şah n’ ayağından vurmak g b suçlan şled .
F rar oldu.

1990’da ağabey n öldürdü. Ardından 1991’de de kardeş n , eş


Selma Sezer’e sanlırken gördüğü ç n vurdu. Bu suçlara 1992’de bu
kez İstanbul Sangaz ’de b r kız öğrenc ye tecavüz ett ğ dd ası da
eklend .

Aynı yıl eş Selma Sezer’ ayağından vurdu.

1993’te Ankara’da b r barı s lahla tarayarak üç k ş y yaraladı.

1994’te Merz fon’da b r fabr ka bekç s n yaraladı. Aym yılın sonunda


BMW otomob l yle kaza yapınca yakalanma tehl kes atlattı; pol s
bacağından vurduysa da kaçmayı başardı.

Esk Başbakan Mesut Yılmaz’ın TBMM Susurluk Kom s-yonu’nda


verd ğ fadeye göre, Osman Gürbüz aslında yakalanmıştı, ancak
Ankara Emn yet Müdürü‘nün devreye g rmes yle bırakılmıştı. Mesut
Yılmaz’ın dd asına göre, araç

Genelkurmay’a a tt . “Bu BMVV arabanın Genelkurmay’a a t olduğu,


Ankara’ya gönder lmes stenm şt r. Sonunda bu otomob l Ankara’ya
gönder lm şt r. Ama üç ay önces ne kadar Mehmet Ağar tarafından
kullanılmıştır. Önce, seç m sırasında Elazığ‘da, daha sonra bakan
olduktan sonra eş tarafından kullanılmıştır:” (1999, Susurluk
Araştırma Kom syonu tutanağı.)

AN AP’lı esk bakanlardan Eyüp Aşık da 29 Ocak 1997’de aynı


kom syona verd ğ fadede, “Osman Gürbüz JİTEM elemanıydı…
‘B z m adamımızdır’ d ye genel müdürlükten Kocael ’ne tal mat
ver l yor, ‘bırakın adamı’ d ye. ‘Yakalanmışsa bırakın, ya-
kalanmadıysa da peş ne g tmey n, t rafçıdır’ den yor. ‘Başçavuş
Ahmet’ n adamıdır’ den yor” d yordu.

Osman Gürbüz yakalanmadı. Suç şlemeye devam ett . Bakırköy’de


b r kahvehane şletmec s n ve b r otoparkta üç k ş y öldürdü. Keza
y ne b r pol s n şeh t ed lmes ne adı karıştı.

Türk ye’de ne kadar karanlık olaylar varsa Osman Gürbüz’ün adı


geçt : Gaz olayları dah l… Susurluk Çetes ’n n öneml tet kç ler nden
b r olduğu dd a ed l yordu. Heps n reddett . Ama MİT’ç Mehmet
Eym r’le tanışıklığına “hayır” demed . “Görüştük,” ded … Ayrıntı
anlatmadı. Mehmet Eymür’ün Sem h Tufan Gülaltay a l şk s n
yazmıştım. Eymür benzer k ş lerle görüşüp neler neler yaptırmıştı
acaba? Asıl “Ergenekon” nerede? Vel Küçük, Abdullah Çatlı,
Mehmet Ağar, Korkut Eken, Sedat Peker, Sedat Şah n, İbrah m Ç ftç
g b s mler tanımadığını söyled . Susurluk’ta hakkında h çb r dava
açılmamıştı!

N hayet 4 N san 1997’de İstanbul’da yakalandı. Üzer nde “Nurett n


El bol” adına düzenlenm ş pol s k ml ğ vardı. Keza ayru s m adına
b r de b nbaşı k ml k kartı bulundu. 39 yıl hap s stenen Gürbüz 2000
affıyla çıktı. Toplam 15 yıl yattı cezaev nde.

Pek …

Osman Gürbüz Ergenekon’a nasıl dah l olmuştu?

1 Temmuz 2008’de Antalya Kemer’de ev ve şyer nde arama yapıldı.


Suç unsuru bulunamadı. Ama 4 adet telefon f hr st vardı; 2’s
dd anameye kondu. S l vr ’dek duruşmada ded k , “Ahşap kaplı
f hr st dd anameye koymamışlar. Bu f hr ste sayın Başbakan’ın sm
ve telefon numarası vardı. Antalya (AKP) Beled ye Başkanı, bazı
MİT ve Emn yet görevl ler n n s m ve telefonları vardı.” (8 Şubat
2010) Osman Gürbüz aynca ev ndek başbakan yardımcısı ve bazı
bakanlar le fotoğrafları olduğunu onlannda del l olarak n ye
alınmadığını sordu.
İdd anameye göre Ergenekon’un tet kç s yd : Nec p

Hablem toğlu’nu para karşılığı öldürdüğü dd a ed ld ! Bunun del l se,


Osman Yıldırım’m fades yd . Osman Yıldırım fades ne göre
Hablem toğlu’nu öldürmes ç n kend s ne 1 m lyon dolar tekl f etm şt
ama Osman Yıldırım kabul etmem şt !

İdd anamede ve dolayısıyla medyada “Hablem toğlu c nayet nde


Osman Gürbüz’ün parmak z bulundu” dend ama duruşmada böyle
b r pucunun olmadığı ortaya çıktı. D yarbakır Emn yet Müdürü Gaffar
Okan’ı da öldürdüğü dd a ed ld ama o tar hte cezaev nde olduğu
ortaya çıktı! Adı çıkmış, kötü adam Osman Gürbüz “darağacına”
gönder l verm şt . Öyle ya potans yel suçluydu. Duruşmalarda hep
tek r cası oldu: “Gazeteler hep küçük kızımla b rl kte çek ld ğ m z
fotoğrafı yayınlıyorlar. Kızımın günahı ne?”

Osman Gürbüz Kuvayı M ll ye Demeğ ’ne üye olduğunu ancak,


telev zyonda demeğe g ren üyelere yaptırılan yem n tören n görüp
ayrıldığını söyled .

Ş md … B r odada bu saatte yan yana durduğum Osman Gürbüz’le


aynı örgüte üyel kten yargılanıyorum! Bu oyunu k m tezgâhladıysa
gerçekten “en y senaryo” ödülünü vermek gerek r. Kamuoyunu
etk lemek ç n Soner Yalçın le sabıkalı, suç mak nes Osman
Gürbüz’ü aynı davadan yargılamak muhteşem b r tezgâh! Aslında
cüretler ne şaşmak lazım.

Belk ben m zayıf yanımdı; duygusal olmak. Osman Gürbüz,


h lekârlığı, entr kacılığı öğrenm ş b r profesyonel kat ld r. Tamam.
Ama del l nerede? G zl -açık tanıkların söyled kler var sadece. Onlar
da k m m : Osman Gürbüz’ün esk eş Aysel Keleş ve kocası Müm n
Keleş! Zaten 5 yıldır davalılardı. Ne yazayım başka… Doğru karan
mahkeme verecek… (Osman Gürbüz 30 Eylül 2011’de tahl ye
ed ld .)

Yen koğuşumuza yerleşmek ç n gece 01.30’a kadar bekled k.


N hayet sıra b ze geld . Koğuşa g tmeden, k ml k ç n fotoğrafımız
çek ld . Y ne sıkı b r arama yapıldı. Eşyaları alıp yola düştük. X-ray
c hazından geçt k. Çok t t zler, her şey sıkı kontrol ed yorlar. Detaylı
arama s n rler gerd . Yer yer tartışmalar çıktı. “Sank başka
cezaev nden gelmem ş z g b n ye yoruyorsunuz nsanlan.” İy k
gard yanlar sak n, pek ses çıkarmadılar.

Yorgunuz, eşyaları tekrar alıp arabaya yüklemekte zorlanıyoruz artık.


Y ne b r arama noktasından geçeceğ z. Sıramızı bekl yoruz.

Yammıza hayl lg çek c b r Ergenekon tutuklusu geld : Astsubay


SAT Komando Erg n Geld kaya.

N ye m lg çek c yd : Çek k gözlüydü; çıkık elmacıkkem k-ler ve


omuzlarına kadar uzanan saçlarıyla Orta Asya bozkırından çıkıp
gelm ş b r Hunlu g b yd . Saçlarının yandan sarkan kısmını arkada
b rleşt rerek göster şl b r hava verm şt .

Sırtında b r s lah g b çaprazlama astığı uzun kutu vardı. Ne vardı


ç nde? Ok mu!

Yanıtı öğren nce daha şaşırdım; kutunun ç nde ney vardı.

4 No’lu Cezaev ’nde, ney kursu vardı; yazılmış; b raz da öğrenm şt .


“Tavs ye eder m,” ded . Sonra bu kurslar Ergenekon sanıklarına
nedense yasaklandı.

Arama sıramızı beklerken sohbet ett k…

Astsubay SAT Komandosu Erg n Geld kaya 2009’un N san ayında


emekl olmuştu. Re na’da güvenl k müdürü olarak çalışıyordu. B r ay
sonra 13 Mayıs’ta gözaltına alındı. 16 Mayıs günü tutuklandı. O
günden ber S l vr Cezaev ’ndeyd .

Han derler ya, “başıma gelen p şm ş tavuğun başına gelmed ” d ye.


Geld kaya’nın durumu tam da öyle:

Geld kaya’nın b r sevg l s vardı. Sam ye Sever Ayarcı. Anlaşamıyor,


ayrılıyorlar; Geld kaya sevg l s nden ev n terk etmes n st yor. Sen
m s n bunu söyleyen! Kavga çıkıyor. Kadın hemen Üsküdar
Doğancılar Pol s Karakolu’na başvuruyor; Geld kaya’yı “Ergenekon
soruşturmasında sm geçen bazı k ş lerle rt batlı, ev nde s lah
patlayıcı saklıyor” d ye hbar ed yor! Sadece Geld kaya değ l,
d lekçede bu ayrılıkta Geld kaya’ya arka çıkan arkadaşları da yer
alıyor ve heps gözaltına almıyor. Sorgusunu yapan savcı Zeker ya
Öz, Geld kaya’nın “Ergenekon terör örgütü üyes ” olarak
tutuklanmasını st yor, ancak mahkeme “patlayıcı madde muhafaza
etmek”ten (TCK 174/1) tutukluyor. Çünkü evde s lah ve patlayıcı
bulunmuştu. S lahlar ruhsatlıydı ama müh mmat konusunu “hatıra”
d ye aldığını açıkladı.

Geld kaya’nın tutukluluk hal sürerken İstanbul Emn yet Muhabere


Elektron k Haberleşme Müdürlüğü‘ne s ms z ve mzasız b r hbar
geld . 23 Mayıs 2009 tar h ve 5273 no’lu e-posta hbannda “yakın
zamanda tutuklanan Erg n Geld kaya da Astsubay Hal l Cura’ya bağlı
b r hücren n l der d r. Erg n

Geld kaya’nın l derl ğ n yaptığı hücre de Kafes Eylem Planı dah l nde
faal yet göstermekted r,” den yordu. Söz konusu eylem, yazmıştım,
Kafes Eylem Planı çerçeves nde Koç Müzes ’ndek den zaltına
bomba yerleşt rmekt (!) Samanyolu Haber g b tv’ler günlerce
an masyonla, f lm kareler yle den zaltını patlatıp öğrenc ler n ölmes n
kurgulayarak haberler yapmıştı. Sonuç? Astsubay Cura tutuksuz
yargılanırken, Geld kaya tutuklandıktan altı ay sonra “Poyrazköy’de
yapılan kazılarda bulunan müh mmatlar” soruşturmasına dah l ed ld .

Erg n Geld kaya, emekl olmadan önce aralarında Bosna ve


Kosova’mn da bulunduğu sek z ülkede SAT komandosu olarak
bulundu. Meslek hayatı boyunca üç yıl “sn per” (kesk n n şancı)
olarak görev yaptı. Paraşüt öğretmenl ğ yaptı. Türk ye paraşüt
şamp yonalarına katıldı. “İşte bu s c l ben m sanık olmama yett !..”
d yor.

Geld kaya, ayaküstü orada b ze, “Pol s ç nde asker düşmanı b r


tar kat örgütlenmes hukuk dışı yollarla del ller üreterek karalama,
suçlu lan etme yöntem kullanmaktadır. Asker n t barını sarsmak
steyenler n tezgâhım bozun” d ye öner de bulunmayı da unutmadı!
Ah Hunlu kardeş m Geld kaya ah! Nasıl bozacağız? İşte b z de sen n
g b yen koğuşumuzun yolunu tutacağız.

Vedalaştık. (Erg n Geld kaya 12 Ek m 2011 tar h nde tahl ye oldu.)

Son arama noktasından geçt k.

Artık canımız çıkmak üzere.

Saat 02.00’y geçm şt …

28 Şubat’ın bedel n ödüyoruz gerçekten.

Yen koğuşa g derken y ne b r odada, üst araması yapıldı. Bıkkınlık


verd artık. “Artık son,” ded ler.

Nevres m ve k battan ye alıp, koğuşa g den tüm engeller aştık. Y ne


F-2 koğuşundayız, ama bu kez 1 No’lu Cezaev ’nde. Zaten 1 No’lu
Cezaev hemen her şey yle 4 No’lu Cezaev ’n n kopyası. N ye buraya
get r ld k, meçhul!.. Yer darlığı varmış; Balyoz tutuklanmalan
neden yle değ l herhalde. Yen cezaev b r ayda mı yapıldı?

Koğuşun dem r kapısı açıldı; çer ye adım attık.

Ve…

Şoke olduk.

Koğuşun her yanı alçı, k reç, ç mento artıklarıyla dolu. Yerler toz ve
çamur ç nde. Hücreler, ranzalar, pencereler her taraf p sl k ç nde.
Tuvaletler g r lecek g b değ l.

Soğukkanlı sak n yaradılışınız yer n heyecanlı b r syana bırakıyor.


Söz b t yor. Gerç … Hep yaralardan bahsetmen n b r anlamı
kalmıyor, şe de yaramıyor. Oktay Yıldırım’m ayağı sakat; sabaha
karşı tem zl ğ Barış ve ben yapanz.

Banş Pehl van’m öngörüsü doğru çıktı:


28 Şubat’ın nt kamıydı bu; başka b r açıklaması yok.

Pek bu kötülük salt b r nt kam alma duygusuyla açıklanab l r m ?


Acaba, b z kışkırtmak mı st yorlardı; “28 Şubat’ta olay çıkardılar”
manşetler ç n. Ama. Y ne de… Böyle felaketler karşısında nsan
daha yıkılmaz oluyor, rades çel kleş yor… Kollan sıvadık, önce b r
hücrey tem zled k, üçümüz bu gece burada yatacağız; asıl tem zl ğe
yarın başlayacağız. Küçük hücren n tem zl ğ b le sabaha karşı b tt .
Kafamı yastığa koyduğumda yorgunluktan bayılacak g b yd m…
1

Taraf gazetes 16 Temmuz 2008’de manşet attı: “1923’te kuruldu


2008’de arınıyor!” Ergenekon Terör Örgütü‘nün 1 Numarası‘nı şöyle
tanımlıyordu: “Mav gözlü, göçmen t pl , sanşın…” Tarafın yaptığı
açık, Cumhur yet’ n zapt ed lmes ne yardımcı oluyor, değerler m z
t barsızlaştırıyor bu sebeple…
2

Sehven olduğuna nanmıyorum. Tuncay Güney’ n hakkımda


söyled kler de 266.267 s c l no’lu pol s ve savcı Zeker ya Öz
tarafından çarpıtıldı. Vel Küçük’ün tal matıyla Aydınlıkla çalışmaya
başladığımı güya Tuncay Güney söylem şt . Halbuk Tunca Güney’ n
fades nde böyle b r cümle yoktu. Sehvend yan öyle m ? Had canım
s zde…
On Altıncı Gün

1 Mart 2011

Salı…

S l vr 1 No’lu Cezaev ’n n g zl gündem nde “28 Şubat zulmü” var:


Aynı hücrede kalan gazetec ler Mustafa Balbay le Tuncay Özkan’ın
ayrı ayrı hücrelere konulduklan b lg s geld . Bu kararı cezaev
yönet m n n aldığına k mse nanmıyordu. Demek Ankara, S l vr ’yle
bu derecede yakından lg len yordu! Bu kadar k n nasıl
b r kt rm şlerd , ürperd m. Bu anlayış Türk ye’y nereye sürükleyecek?

Cemaat hukukunu hâlâ anlayamamış aydın olab l r m ? Hâlâ y


n yet m muhafaza ed yordum; “b lm yorlar” d ye düşünüyordum.
Acınası haller ne; b l p de gözler n kapadıklarına, sırtlarını
döndükler ne nanmak stem yordum. Evet, bu ben m y n yetl
saflığım belk . D yorum ya, nsan karşısındak n de kend g b b l yor.
Her şeye rağmen yüzeysell k altında der nl k aramayı sürdürüyorum.
Ne büyük yanılgı…

Gerçekler söylemek, yazmak; s z , hırslı, küçük adamlar tarafından


“Ergenekoncu” yapıver yor. Heyhat; heps kend yalanlarına hayran.
Kend ler g b düşünmeyenler eng z syon kararları g b , soğuk
fadeler yle “Ergenekoncu… Ergenekoncu… Atın hemen çer ” d ye
yaftalıyorlar. Sonra “yakılma cezası” gel yor; S l vr ’ye atılıyorsunuz!
Eng z syon yargıcı g b davranmak, konuşmak yaşamın b ç m hal ne
get r ld . Mustafa Balbay ve Tuncay Özkan’ın S l vr ’ye atılması
yetmem şt , ş md de hücreye konuldular. Medyadan ses çıkacak mı;
pek sanmam…

Zaten gazeteler kısa b r süre gelmeyecekm ş; hang gazeteler


sted ğ m z yen den d lekçeyle bel rleyeceğ z. Kant n henüz
kurulmamıştı; bekleyecekt k. Kurulmadıysa, bu acele n yeyd , n ye
hemen get r ld k? Soru, artık gereks z.
Gazete okuyup telev zyon seyredecek zamanımız yoktu; koğuşu
tem zl yoruz. B r kolaylık sağlanmıştı; suları kesm yorlardı, üstel k 24
saat sıcak su var. B z merak sardı; acaba su her da m olacak mıydı?
Tab k tem zl k ç nd ; daha sonrak günlerde y ne 17 saat kes k
olacaktı.

24 saat elektr k vardı ama n ye su yoktu? Cezaev nde bu tür


soruların yanıtını bulamıyorsunuz ve zamanla sormamayı
öğren yorsunuz. İnşaat artıklarını tem zlemek/kazımak güç st yordu;
b z de epey zorlandık.

28 Şubat “postmodern darben n” mağdurları, ş md cezaev n-dek


yaşlı askerlerd . Sonra sev nd r c haber aldık; onlara hortum
verm şler, sulan kovalarla taşımıyorlarmış! Ne sev nd r c !..

Tem zl k yaparken telev zyonumuz hep açık. Rahmetl ErbakanYn


ölümü gündemde. AKPT ler hâlâ “günah çıkarmak” sterces ne
Erbakan’a meth yeler düzüyor, “Ne büyük b r s yaset dehası”
olduğunu söylüyorlar. Dönek ağıdı. “N ye bırakıp g tt n z?” d ye soran
gazetec yoktu.

Sorunun olmadığı b r dönemden geç yoruz.

Soru yoksa hurafe var.

Soru yoksa peş n hüküm var.

Soru yoksa komplo teor s var.

Son günlerde telev zyon zlerken b r sözcük d kkat m çekt .

Bu çevreler n d ller ne pelesenk olmuş b r s h rl sözcük var:

“Kullanılıyor!..”

S yaset n, hukukun, kültürün, d n n temel açıklaması bu sözcük


olmuştu. Tartışmalar, anal zler bu kel me üzer nden yapılıyordu
sürekl .
İster pol t kacı, ster gazetec , ster mam olsun dünyayı, Türk ye’y bu
sözcük üzer nden değerlend r yordu. S h rl , g zeml ve karanlık b r
güç hep b r ler n “kullanıyor” d .

“Öcalan kullanılıyor…”

“Kılıçdaroğlu kullanılıyor…”

“Çet n Doğan kullanılıyor…”

“Tet kç kullanılıyor…”

“O gazetec kullanılıyor…”

“Bu yazar kullanılıyor…”

Sorunu hep kend dışında arayan hastalıklı b r kafa bu… Dünyayı


yüzeysel komplo teor ler yle açıklamaya çalışan z hn yet bu…
Herkes düşman görüyor; her taşın altında “kullanılan” nsan arıyor.
En tehl kel s , hukuku da bu zem n üzer nde yürütüyorlar…

Telev zyonlar Erbakan’a ağıt yakıyor. 10 yıl önce se tu-kaka lan


etm şlerd . Dönemsel hastalıklar; kt dara, güce tapınma anlayışı.

Yazdığım, Hang Erbakan? k tabını hep yen lemek sted m, ama h ç


zaman bulamadım. Bu nedenle yıllardır yen baskılarım da
yapamıyoruz; aslında y b r k taptır.

Erbakan dey nce ben m aklıma tavuklu p lav gel r hep!

28 Şubat sürec nde 1997’de başbakandı; Shovv TV’de çalışıyordum.


Kanalın yönet c ler n b r akşam yemeğ ne davet ett . Başbakanlık
Konutu’nun yemek mönüsünde tavuklu p lav vardı.1

Allah rahmet eyles n. Renkl b r s yaset adamıydı. Ülkes ne bağlıydı.


M ll yd . Neol beral zme karşı çıktı; katı f nans pazarına uygun
adımlar atmadı, aks ne bankalara çek -düzen vermeye çalıştı;
Türk ye dış pol t kasım alternat f tt faklar kurarak ABD-NATO dışına
çıkarmak sted vs. O da herkes n yaptığını yaptı. R lke’n n ded ğ
g b : “ nsanın b r Tanrısı olsun da kullanmasın, mümkün mü?”

Bu arada, b r dönem hakkında espr ler yapıp kahkahalarla güldüğü


Erbakan’ı başbakanlık koltuğuna oturtan seçmen n; pol t k dönüşüm
sürec n n nedenler de h ç ele alınmıyor. Toplumsal yaşamın
d nam kler bu kadar kısa sürede nasıl altüst oldu? Bu sağlıklı b r
toplumun emares m ? Telev zyonlar “M ll Görüş”ün ne ekonom k
bakışım, ne dış pol t kasım vs. konuşuyor, tartışıyor. Öyle ya,
kavramlarla düşünmeyen b r toplum meseles n salt k ş ler üzer nden
tartışır. Bunun zem n de k ş ya övülür kahraman yapılır; ya da yer l r
yer n d b ne sokulur… Neyse. Ş md pencereler s lme zamanı… Kaç
yıldır pencere s lm yorum acaba? El m çabuk tutmalıyım hava
kararıyor. Gazete kâğıdıyla pencerey s lerken, martı ses duydum.
Bu cezaev den ze daha mı yakındı acaba; keşke den z n dalga
ses n de duysam. Aklıma Camus geld ; “gün boyu kuşlar amaçsız
uçsa da, akşam b r hedefe doğru uçarlar…”

Gard yanlar geld , “avlu” kapısı kapanacaktı. Oktay bağırdı, “yemek


hazır.” Yemekte çok güldük, neye güldüğümüzü h ç b lmeden. Öyle
ya, “Tanrılar trajed yle uğraşmanın verd ğ yorgunluğu komed yle
atarlar”mış!..

On Yed nc Gün

2 Mart 2011

Çarşamba…

Bugün…

Kapalı görüş günü…

Cam arkasından telefonla 45 dak ka görüşmem ze z n var.

Cezaev ne g rd ğ n zde adını verd ğ n z üç k ş yle görüşeb l yorsunuz;


l stey sonradan değ şt rmek de yok.
Sağlam dostları seçmek zorundasınız yan …

B z m ş rket n her şey Al Gören’le emn yetten günler sonra bu kez


lk cezaev nde görüştük. O hep y n yetl , tutuklanmayacağımıza
namyordu. Ş md de “Yakında çıkarsınız,” d yor.

Odatv’y konuştuk. Herkes çalışıyormuş; Doğan Yurdakul, Mümtaz


İd l hasta olmalanna rağmen yükü omuzlamışlar. Okuyucu sayısı çok
artmıştı.

O gün…

Kapalı görüşte günler sonra gördüğüm b r daha vardı.

“O”nu yazmayacağım, ne kederl yüzünü, ne ıslak k rp kler n


yazacağım; “o” bana kalsın…

45 dak ka çabuk b tt . Telefonlar kes ld . El sallayarak veda ett k.


Böyle anlarda, tar fs z ne büyük yük b ner omuzlara; çöküntünüzü
herkes n gözünden saklamak ç n nefse hâk m yet kurmaya
d d n rs n z. İç n zde yanan ateş bu anlar körükler, alev alevs n zd r.
Susarsınız. Oysa b l rs n z; h çb r sağanak bunu g deremez. Sözün
ağırlığı b le laç olmaz ürkek çıplaklığınıza…

İz n olsun hap sane ç nde Sen ,

Senden sormalara doyamam Yarım döner cıgaranın ateş G tme


dayanamam. (Enver Gökçe)

Koğuşa gel nce beton havalandırmada tur atmaya başladım; yarım


saat k mseyle konuşmadım. Yalnız kalmak y geld ; duyguların
harekete geçt ğ anlar bunlar… Tükenmem şl ğ n, ruh yücel ğ n n,
keder kend nle paylaşmanın saatler … Hızlı hızlı volta atarak
b l nmezl ğe doğru yürüdüm.

Hücreme g tt m. Yalnızlığımı g dermek, güç toplamak ç n, Edmond


Rostand’ın Cyrano de Bergerac‘ını okumaya başladım…

İstemem eks k olsun!


Yoksa b r sürü kel ,

Sırma saçlı d yerek göğe m çıkarmalı?

Yoksa ödüm mü kopsun b r Allah’ın aptalı Gazeteye b r tenk t


yazacak d ye her gün?

Yahut sayıklamak mı lazım:

Adım görünsün, Aman! d ye Şu meşhur Mercure Cer des ’nde


İstemem eks k olsun!

Ve ta son nefes nde

B le çek nmek, korkmak, benz sararmak, b tmek Ş r yazacak yerde


z yafetlere g tmek Karşısında zorak sırıtmak her somurtkanın Eks k
olsun stemem, stemem eks k olsun.

Fakat…

Şarkı söylemek, gülmek, dalmak hülyaya;

Yapayalnız, ama hür, seyahat etmek aya Gören gözü, çınlayan ses
olmak Ve cam stey nce şapkayı ters g ymek Kanşanı olmamak B r
h ç ç n ya kılıcına veya Kalem ne sanlmak Ve ancak duya duya
yazmak Varsın küçücük olsun zafer n

Sonra…

Öğle uykusuna yattım. İk gündür koğuşları toplamak, tem zlemek ve


yerleşmek yorucuydu. Yorgunluğun neden f z k m yoksa ruhsal mı?
S esta yapmaktan da korktum bu arada, uyku b r cezaev hastalığı
çünkü. Ps koloj k b r durum… Zaman geç rmek ç n hep uykuya
yatılıyor. Bu hastalığa yakalanmak stemem doğrusu. Zamanı
öldürmey h ç düşünemem. Tertem z sevdalar ç n yaşamak şart;
uzaklara yen k düşmemek gerek. Bıkmadan, durmadan düş kurmak
lazım, hayata, dağlara, bulutlara el sürmek ç n…

Ve…
Cezaev nde vak t boldur ama heps s z n değ ld r. Koğuşun kapısı
gürültüyle açıldı. Gard yanın ses , “Soner Bey…” Hayata dönme
zamanı…

Cezaev hastalıkları var:

K m ne göre soğuktan…

K m ne göre yemekten…

K m ne göre çok oturmaktan…

Geleneksel Türk hastalığı hemoro t ben cezaev nde buldu!

İlaçları tedar k ett k.

Ett k, ama b r de “hemoro t s m d ” varmış; ortası oyuk, yanları ş şk n


m nder! Sandalyeye koyup üzer ne oturmak gerek yormuş. İy
gel yormuş. Duymamıştım.

Hemoro t s m d n koğuşa get rtmek sorun oldu; b z mk ler alıp


cezaev yönet m ne bıraktı, ama dışarıdan gelmes yasakmış. Ne
yapılacak? Doktora g d p reçete yazdırmak gerek yormuş; s m t
reçetes !

Cezaev nde lk doktor z yaret n hemoro t s m d ç n yaptım.

Öyle el n z kolunuzu sallayarak cezaev doktoruna g dem yorsunuz.


Önce cezaev rev r ne çıkıyorsunuz, o sevked yordu. S l vr
Cezaev ’ne doktor dayanmadığı ç n “S l vr kampüsü” ç ndek
pol kl n ğe götürülecekt m. Önceden gün bel rlen yor; ona göre
cezaev aracı ve askerler hazır hale get r l yordu.

Bugün o gün. Hazırlandım; b raz heyecanlıyım; gündüz gözüyle


kampüs ç nde olsa da dışanya çıkacağım, ağaç göreceğ m, dağ
tepe, tarla göreceğ m…

Koğuştan alındım.
Arama noktalarından geç r ld m.

Askerlere tesl m ed ld m; acaba kelepçe takacaklar mı?

Komutan güler yüzle karşıladı. “Geçm ş olsun,” ded .

“Bazı prosedürler var” dey p b r ere şaret ett ; b r daha arandım.


Erlerden b r öne çıkıp “Komutanım, kelepçe!” d yecekt , komutan
el yle yer ne gönderd . Demek kelepçe takılmayacak; bu anlarda
mutlu olma hal n ze şaşırıyorsunuz.

Cezaev aracına b nmek ç n dışarı çıkarılırken b r şaşkınlık daha


geç rd m. Önde k , yanda k , arkada k , altı er eller nde otomat k
s lahlarla yanımda yürüyor. Ayrıca önde ve arkada 10 asker daha
var. Sanıyorum “terör suçluları” böyle get r l p götürülüyordu. Asker
suçun n tel ğ ne bakmıyor, gazetec ym ş, yazarmış, profesörmüş,
generalm ş, su kastçıymış, bombacıymış bunları h ç ayırt etm yor;
s c l no terör olunca bu prosedürler yer ne get r l yordu. Terör st m
ben! Esk den “s yas tutuklu” den rd , adı ne güzelm ş! Ya da daha
kısası, “s yas ”. B ze, “Ergenekon” d yorlar!

Cezaev aracına b n p hemen kapının yanına oturdum; “arkaya”


ded ler, orası askerler n yer ym ş. Acem l k. Arkaya geçt m, kapıyı
k l tled ler. Kapalı yer korkum var ama nedense rahatım.

Araç hareket ett ; ayağa kalkıp küçük dem r pencereden, nsana


coşku veren dışarıyı, tepeler , evler koca b r hayatı seyretmeye
başladım…

Doktorun karşısındayım.

Yüzüme bakmadı nedense, “Ben dah l ye doktoruyum, s z S l vr ’ye


cerrah ye sevk edeceğ m,” ded . Sadece hemoro t s m d ç n
geld ğ m söyled m; reçeteye yazarsa sorun halled lecekt . Şaşırdı.
Gard yanlara kızdı: “Bunun ç n adam get r l r m ?” İnfaz koruma
memurları “İşte efend m yönetmel kler…” Doktor b r- k laf söyley p,
“G deb l rs n z,” ded , “ben reçetey yazarım.”
Dönüş yolunda y ne cezaev aracının camından dışarıyı seyrett m,
kışa nat her taraf yeş ll k cezaev dışında. Cezaev ç ndeyse b r
ağaç b le yoktu. Herhalde “güvenl k” neden yle böy-leyd . Pek ya
ç çek? N ye yaşanılan yerler güzelleşt rm yoruz. Cezaev nde ç çek
yet şt rmek yasak. Kafeste kuş bulundurab l -yorsunuz, Doğu
Per nçek’ n kuşunun adı “Asker” d .

Geld k. Askerler ben cezaev gard yanlarına tesl m ett .

Arama noktalarından geç p koğuşa g derken, kor dorda 6570


yaşında gösteren, Hulus Kentmen bıyıklı, beyaz gür saçlı, haf f
beyaz sakallı; yanındak gard yanla hızlı hızlı yürüyen, d nç
görünümlü b r ne rastladım. Göz göze geld k; çukurdak gözler yeş l
m yd , kahvereng m çıkaramadım, ama yorgun fakat sert bakışlıydı.
Hap ste pek rastlanmıyor: Yanakları kırmızıydı. “Soner Bey n ye
kambur yürüyorsunuz, d k durun, bu yalancı şerefs zlerden daha
hesap soracağız,” ded .

Hemen d k durdum, em r-komuta almış g b .

Tokalaştık, “Geçm ş olsun” dey p hızla uzaklaştı.

Yanımdak nfaz memuruna sordum, bu çten, sam m konuşan


k md ?..

Mehmet F kr Karadağ. 1953’lüydü. N ye yaşlı göster yor acaba?


Kastamonu Tatlıca Köyü doğumlu. 1968’de Kulel ’y , 1972’de Kara
Harp Okulu’nu, 1987’de Kara Harp Akadem s ’n b t rd . Kurmay
Albay’dı. Uzun yıllar Doğu ve Güneydoğu’da görev yaptı. Kurmay
Albay rütbes yle 30 Ağustos 2003’te emekl ed ld .

1998’de S lahlı Kuvvetler Akadem s ’nde öğret m üyes olarak görev


yaptı. 2001 yılından t baren se S lahlı Kuvvetler Akadem s öğret m
başkanlığında bulundu.

Öğret m üyel ğ k ml ğ n n altını b lerek ç zd m. Çünkü Karadağ 11


Kasım 2005’te kurduğu Kuvayı M ll ye 1919 Derneğ ’n n üyeler yle
lg nç l şk ler neden yle tutukluydu. İdd anameye göre “örgütün” üst
düzey yönet c ler ndend . “Emr nde” terör t mler (!) vardı…

Bu “tuhaf l şk ler z nc r n ” açıklamak ç n s z Erzurumlu b r “su kast


t m ”yle tanıştırmalıyım. Çünkü bu “su kast t m ” gazeteler n
manşetler nden günlerce düşmed . Başta Orhan Pamuk ve Fehm
Koru, Sebahat Tuncel, Osman Baydem r g b s mlere su kast
düzenlemek steyen ek p buydu! İş n aslı neyd pek ?

“T m” n l der Muhammet Yüce.

1978 Erzurum-Oltu, Tekel köyü nüfusuna kayıtlı. Askerl k sonrasında


tezkere bırakıp uzman çavuş oldu. Ancak f z k rahatsızlığı neden yle
26 Eylül 2006’da TSK’dan aynldı. Bursa’ya yerleşt . Özel güvenl k
ş rket nde çalıştı, ama dokuz ay sonra ş bıraktı. İşs zken,
telev zyonda Mehmet F kr Karadağ’ın başkanlığını yaptığı Kuvayı
M ll ye 1919 Derneğ ’n n üye kayıtlarında yaptığı yem n tören nden
etk lend .2

Emekl Albay Karadağ‘la rt bata geçt . Demeğ n Bursa’da gönüllüsü


oldu.

Karadağ’ı pol s 2007 yılı t bar yle d nlemeye başladı. Muhammet


Yüce le Karadağ’ın d nlemeye takılan lk telefonlarının tar h , 1 Ocak
2007:

M. Yüce: DTP’y (Demokrat k Toplum Part s ) bombalayacağım.

M. F. Karadağ: Yok, sakın yapma.

Bu telefon görüşmes nden k hafta sonra 19 Ocak’ta Hrant D nk


öldürüldü. Şam l Tayyar ve yandaş gazetec ler “Türk ye yen s yas
c nayetlere hazırlıklı olmalı” d ye yazdı: “Cumhurbaşkanlığı seç m
sürec nde bazı çevreler terörü tırmandırmak steyeb l r. Bazı sol
aydınlara yönel k su kast g r ş mler düzenleneb l r.” (21 Ocak 2007)

Telefon konuşmasından Şam l Tayyar’ın haber var mıydı?


24 Şubat 2007’dek telefon görüşmes nde Karadağ ve Muhammet
Yüce İk l s n n sam m yet artırdığını görüyoruz:

M. F. Karadağ: Muhammed m, y ğ d m.

M. Yüce: Pazartes ben m k tane yeğen gelecek komutanım,


canavar g b çocuklar, s z n yanınıza gönderd m.

M. F. Karadağ: Aslanım ben m, aslanım ben m.

K md bu yeğenler?

B r Sel m Akkurt; 1981 Erzurum-Oltu İr ağaç köyü nüfusuna kayıtlı.


Kan davalısını vurup öldürdüğü dd asıyla aranıyordu. İstanbul’a
kaçmıştı. Geç c şç l k yapıyordu.

D ğer Ayhan Çel k; 1976 Erzurum-Oltu, İr ağaç Köyü nüfusuna


kayıtlı. Erzurum’da memurdu.

B r de olaya sonradan adı kanşacak Coşkun Çalık vardı. O da


Erzurum-Oltu, Bahçekışla köyü nüfusuna kayıtlı.

Dört Erzurumlu da b rb r yle akrabaydı.

Emekl Albay Karadağ derneğ ne yen nsanlar kaydederken, Türk ye


gündem ardı ardına gerçekleşen su kast g r ş mler yle bel rlend .
Bunlardan b r de YÖK Başkanı Erdoğan Tez ç‘e yapılan saldırıydı.
Saldırgan amacına ulaşamamıştı.

Ş md …

Burada b r parantez açayım:

1 Ocak 2007 tar h nde “DTP’y bombalayacağım” d yen ve bu


konuşması Emekl Albay Karadağ’ın telefon d nlemes yle ortaya
çıkan Muhammet Yüce’n n telefonu ne zaman d nlenmeye başladı:

İdd anameye yansıyan telefon kaydı 7 Haz ran 2007!


Hrant D nk öldürülmüş, Tez ç‘e su kast g r ş m yapılmış, “DTP’y
bombalayacağı” pol s tarafından tesp t ed lm şt … Muhammet
Yüce’n n telefonu altı ay sonra d nlemeye almıyor! Savsaklık d yel m.

Muhammet Yüce le Karadağ, 24 Haz ran 2007 ve 16 Temmuz 2007


tar h nde telefonla görüştüler; hal hatır sordular.

26 Temmuz 2007 tar hl görüşmes nde Karadağ, Muhammet Yüce’ye


artık, “Mamocum” d yordu.3 Muhammet Yüce se kızgındı:

Star gazetes Karadağ’ın fotoğrafını koyup, “M llet galeyana get ren”


adam d ye yazmıştı. Gazeten n başyazarı Mehmet Altan’dı…
Dolayısıyla telefondak görüşmen n konusu Mehmet Altan’dı.

M. F. Karadağ: Mehmet Altan, bu Ahmet’ n kardeş , Çet n Altan’ın


oğlu… O… suratlı b r her f, sakallı.

M. Yüce: Yanlış yapıyorsa, harcayalım onu.

Muhammet Yüce b r n harcamak ç n sürekl cazet st yordu.


Muhammet Yüce sadece dernek başkanı Karadağ‘la telefonda
görüşmüyordu, “su kast t m ”yle de görüşüyordu. 15 Eylül 2007’de
her yer bombalamak steyen herkes öldürmek steyen Muhammet
Yüce, bu kez akrabası Sel m Akkurt’a b r “eylem”den bahsett .

M. Yüce: Albayla da görüştüm ben y ne az önce.

S. Akkurt: Ne d yor o a….cık.

M. Yüce: A…na koyum onun da, “ben şu an tat ldey m” d yor.


Komutan d yorum “olursa olsun” d yorum, “B z her türlü varız,
nd r lecek adam varsa nd rel m, her türlü arkasında-yım” ded m. Bu
Yen Şafak gazetes nde Fehm Koru mu ne var ya, b r tane gazetec ,
o kafayı takmış, “tamam” ded m, “o b zde” ded m. “Sen sadece yer
ayarla” ded m, “sen b z başkasına yönlend r” ded m. “Yan
yapacağımız varsa yapalım b ze destek olun” ded m. “Sebahat
Tuncel’ b z nd rel m” ded m. “Sen n ç n nd rel m” ded m. “Sen de
b ze yap” ded m.
S. Akkurt: Gazetec kolay ya gazetec erkek değ l m ?

M. Yüce: Erkek, Fehm Koru var ya a….na koyum.

S. Akkurt: Osman Baydem r de o olab l r.

M. Yüce: Sebahat Tuncel’ ded m, mekân lazım b ze, para lazım.

İk gün sonra…

17 Eylül 2007’de Muhammet Yüce, Emekl Albay Mehmet F kr


Karadağ‘la y ne telefonda.

M. Yüce: Dönüşte b r konuşalım komutanım, şu şler halledel m,


Ankara’dak ler y ce coştular. Şu DTP’l ler, b planımız var onu b
görüşel m, onu b yapalım.

M. F. Karadağ: H çb r şey yapmayın… Yapsın o…pu çocukları. B z


yapacağımızı zamanında yaptık.

M. Yüce: Sebahat Tuncel’le şu Osman Baydem r, görüşel m bu


konuyu komutanım.

M. F. Karadağ: Bunları aklından çıkar evladım.

M. Yüce: Yok komutanım bunlar y ce coştular; bunlan halledeceğ z,


bunlann suyu doldu. B z kafaya koyduk halledeceğ z, y ne de, b ön
b lg y s zden alalım, s z n b lg n z olsun.

M. F. Karadağ: Aklınızdan çıkarın öyle şeyler , kat yen düşünmey n.

M. Yüce: Neyse döndüğünüzde görüşürüz komutanım.

Muhammed Yüce le Sel m Akkurt o günlerde telefonda b r-b rler yle


sürekl k m vurmaları gerekt ğ n konuşuyorlardı. İdd anamede,
telefon tapeler 60 sayfaydı.

Pol s heps n d nl yordu.


M. Yüce, Karadağ‘a yalvarıyordu neredeyse: “Yapmamız gereken
şeyler yapalım komutanım…”

29 Eylül 2007’de Muhammet Yüce le Sel m Akkurt telefonda


görüşürken stratej gel şt r yorlardı. PKK’dan çek n yorlardı: “A lem ze
zarar vereb l rler.”

O halde…

Bu kez Orhan Pamuk’u öldürmey planladılar! N ye öldürecekler


bell d r:

M. Yüce: Ogün (Samast) hesabında tr lyon varmış. Ya a… na koyum


bunlar (Hrant) D nk’ hallett ler h çb r s …m olmadı.

Ne akrabaları ne çevreler , heps kahraman oldu çıktı a…ına koyum,


b z de ona d yek k gel n b z Orhan’ı çökek.

S. Akkurt: Yo Orhan’ın şu an h ç ses soluğu çıkmıyor a..na koydum


adam oldu b l yor musun şu an Şükrü Eng n’ o Emmet. Emmet’le
Osman da şte Osman’a yanaşamayız a..na koyam.

M. Yüce: Ya ona yanaşmazsak Ahmet’e (Türk) de yanaşamayız.

S. Akkurt: Ahmet 40 k ş yle gezer.

Görüşme bu m nvalde sürüyordu.

Muhammet Yüce 30 Eylül 2007’de “su kast t m ”nden Coşkun Çalık’a


mesaj attı:

Hala oğlu, gazetec Orhan Pamuk’u halledeceğ z, ben, sen, Hal l


(Sel m Akkurt), Fuc (Ayhan Çel k) var, toplam 2 tr lyon alacağız var
mısın? Kurban Bayramı‘ndan sonra hazır ol.

2 Ek m’de y ne mesaj atta:

Gazetec Orhan Pamuk var, onu halledeceğ z, 2 tr lyon alacağız,


hazırlıkları yapacağız, Hrant D nk’ vuranlarla Hal l (Sel m Akkurt)
görüşmüş, Sedat Peker, Alaatt n Çakıcı arkamız-dalar. Emn yet
Müdürü ve savayla da bu hafta görüşeceğ z. Ben sen, Hal l (Sel m
Akkurt), Fuc (Ayhan Çel k) hazırlıklı ol.

Yamt Coşkun Çatak’tan anında geld : “Her türlü hazırım hala oğlu,
yeter k haber ver n.”

Muhammet Yüce’n n hala oğluna yanıtı şuydu:

Kuvayı M ll ye Demeğ Başkanı F kr Albay hazırlıktan yapıyor. DTP


Genel Başkanı Ahmet Türk’le, D yarbakır Beled ye Başkanı Osman
Baydem r’ söyled ler. B z onlan kabul etmed k, onlar b z m başımızı
ağntır, PKK sülaley rahat bırakmaz d ye b z olmaz ded k. Onlar da
Orhan Pamuk’u ded ler.

Muhammet Yüce o gün ardı ardına mesajlar gönderd : -Allah z n


ederse, Orhan Pamuk’un Kurban Bayramı‘ndan sonra İstanbul’da
konferansı varmış. Gece 02.00 g b toplantı çıkışı halledecez. İlk
başta 2 tr lyon alacağız, ş b tt kten sonra da 5 tr lyon, b r tane v lla,
b r tane de benz n stasyonu alacaz, bunlar İstanbul’da, ama sonuçta
kes n yakalanacağız bunu b l, Hrant D nk’ vuranlar g b tüm Türk ye
b z m peş m zde olacak haber n olsun.4

- Öyle yok, böyle de en azından hayatımızı kurtarırız.

Babalar g b yatar çıkarız. Zaten Sedat Peker, yakalanınca b z


kend koğuşuna aldıracakmış, en büyük b z olacağız, paranın da
her şey nde en y s n yapacağız hala oğlu, bu saatten sonra
b ze bu g der.

Muhammet Yüce 18 Ek m 2007’de Emekl Albay Karadağ’ı


zorluyordu:

B r papaz öldü Hır st yan oldular. B r Hrant öldü Ermen oldular, 2


günde 15 şeh t verd k k m Türk oldu? Komutanım b ze emr ver n,
gereken yapalım mı?
Mehmet F kr Karadağ terör eylem ne h ç z n vermed . Bunu
Muhammet Yüce le Sel m Akkurt’un 22 Ek m 2007 tar hl telefon
görüşmes nden de anlıyorsunuz:

Muhammet Yüce: Albaydan b r şey çıkacağı yok, onun a… ma


koyayım, k gündür ara ara a…na koyduğumun, bu sefer d yor,
devlet n asker var, pol s var boş ver n, a…na koyduğumun kav…atı
ya. B z m rızkımız kes l yor.

Emekl Albay Karadağ‘dan umudu kesm şlerd .

Pek onlara k m yardım edeb l rd ?

Muhammet Yüce, Sel m Akkurt’a 30 Ek m 2007 tar h nde şu mesajı


attı:

Sen Vel Küçük’ün numarasını ara bana bul a…ına koyum, o tanıdık
albaydan b r s …m çıkmayacak, sen o Vel Küçük’ün numarasını bul
bana.

17 Kasım 2007’de adam öldürdüğü dd asıyla aranan Sel m Akkurt


yakalandı. “Çete üyeler ” kend aralarındak telefon konuşmalarında
Sel m Akkurt’un nasıl yakalandığını anlamadılar! Telefonlarının
d nlend ğ n n farkında değ llerd .

Ve sonuç…

3 Ocak 2008 tar h nde Karadağ le Muhammet Yüce son kez


telefonda konuştu. Karadağ dernek başkanlığından ayrılmıştı. Artık o
da telefonda küfürlü konuşmaya başladı:

M. Yüce: Var mı b r gel şme ne oldu? Demek mernek ger dönme


ht mal .

M. F. Karadağ: Heps n bıraktım.

M. Yüce: Valla yen oluşum kurun komutanım s z n olmanız


gerek yor.
M. F. Karadağ: Canları cehenneme umrumda değ l. Bu m llet ç n
üzülmeye değmez. Heps kölel ğe razı. A….ını s…y m heps n n.
A…ına koydumun m llet . Görmüyor musun, parayla b lmem
ney n , şanını şöhret n , oyunu her şey n satan bu o… çocukları
ç n… s…y m anasını…

Muhammet Yüce’n n aklı hâlâ eylemdeyd ; vurma kırma, bombalama


peş ndeyd .

M. Yüce: Ya komutanım onlar yapamıyor, b z yapacağız, çok güzel


örgütümüz var. B z gereken yapacağız komutanım.

M. F. Karadağ: Yavrum sadece hap shanelerde çürümek-ten başka


b r şe yaramaz.

Ve…

22 Ocak 2008’de Mehmet F kr Karadağ, Muhammet Yüce ve


d ğerler gözaltına alınıp tutuklandı…

Cepler nde bırakın s lahı, dolmuşa b necek parası yoktu çoğunun…

“Erzurumlu su kast t m ” daha tutuklanmadan, telefon tape-ler


medyaya serv s ed ld . Yer yer nden oynadı: Ergenekon, Orhan
Pamuk, Fehm Koru, Mehmet Altan, Sebahat Tuncel, Ahmet Türk,
Osman Baydem r’ öldürecekt …

K mler neler yazmadı k ?

Ayhan Çel k Erzurum’da yakalandığında üzer nde 9 Ocak 2008 tar hl


Hürr yet gazetes kupürü vardı:

“Pamuk’u halled nce tr lyoner z oğlum.”

Pek … Sonuç… Ben yazmayayım, duruşmadan aktarayım:

8 Ocak 2009 tar hl duruşmada Muhammet Yüce söz sted : Sayın


Başkanım 15 Eylül 2007 tar h nde, 218 no’lu tapem-de, Fehm
Koru’dan bahsederek yapmış olduğum gayr c dd tamamı karşılıklı
şakalaşma çer s nde geçen telefon görüşmeler m n suç şlemek
amacıyla yapılmadığını, y ne en y gösteren Fehm Koru’dur. Koru
fades nde, aynen şunlan söylem şt r. “Ergenekon terör örgütünün
su kast l stes nde yer alan k ş lerden b r s olduğumu burada
öğren yorum ve bunu c dd ye almıyorum, bu konunun c dd alınarak
soruşturulduğunu şu anda savcılığınızdan öğren yorum, bana bu
konuda daha önce ve ş md ye kadar b r tehd t gelmed ğ ç n
ş kâyetç falan değ l m” d ye beyanda bulunmuştur. Söz konusu
telefon konuşmamın, 15 Eylül 2007 tar h nde yapıldığı b r gün Fehm

Koru’nun da fades n n 29 Şubat 2008 tar h nde yan olaydan,


telefon görüşmes nden 5,5 ay sonra almıldığı düşünüldüğünde,
bu süreç çer s nde, telefon konuşmalarımı d nleyen emn yet n
konuşulanları c dd ye almayarak, Fehm Koru’yu uyarmadığı ve
h çb r önlem almadığı anlaşılmaktadır.

Telefonlarda saçmalayan Muhammet Yüce, mahkemede şaşırtıcı


tesp tte bulunmuştu böyle. Medyada günlerce konuşulan “su kast
t m ”n n başına sonra ne geld b l yor musunuz? Muhammet Yüce ve
arkadaşları tahl ye ed ld ! Bu haber de medyada h ç yer almadı…

S ze duruşmadan k not aktarıp bu konuya noktayı koyayım.


Erzurumlu akraba çocukları yakalanınca bakın neyle
karşılaşmışlardı:

Tar h: 10 Mart 2009.

Celse: 63.

Muhammet Yüce:

Sayın başkanım, ben Bursa’da 22 Ocak 2008 tar h nde gözaltına


alındım. İstanbul Emn yet Müdürlügü‘ne get r ld m. Terörle
Mücadele’dek sorgumda fadem alan kom ser şu anda sm n
hatırlamıyorum İsma l d ye b r kom ser m fadem aldığında, bana o
kadar b r baskı yaptı k , o kadar üzer me geld , ps koloj k olarak ben
çökertt k , ben de mecburen fadem yarıda kest m. Eğer stersen z
bunların neler yaptığını da açıklarım. İfadem yanda kest m ve
savalara fade vereceğ m söyled m. Daha sonra fadem yarıda
kest kten sonra savcılığa sevk ed ld m… Savalıkta Beş ktaş
nezarethanes ne kondum. Beş ktaş nezarethanes nde savcı
karşısına çıkarken b r pol s geld ben savanın karşısına götürdü.
Pol s bana “Muhammet” ded “sen n telefon görüşmeler nde h çb r
şey yok” ded “b z kontrol ett k” ded , “heps saçma sapan tutarsız
b rb r n tutmayan alakasız telefon görüşmeler , ama” ded , “y ne
bunlarla sen on yıl mahkeme yatarsın” ded . Pol s bana soruyor
sayın başkanım, savcı değ l pol s soruyor, fade vermeye g derken
pol s soruyor, “Vel Küçük’ten veya F kr Karadağ‘dan tal mat aldın
mı?” ded , ben de kend s ne “Vel Küçük’ ü tanımıyorum” ded m.
“F kr Karadağ’ı da tanıyorum ama böyle b r tal mat kes nl kle olmadı,
olamaz da” ded m. Daha sonra sayın başkanım, ben savcılık
makamına götürdü. Sava konu le alakalı bana b r k soru sordu
daha sonra ded k “Vel Küçük’ten veya F kr Karadağ‘dan tal mat
aldın mı?” ded , ben de “hayır” ded m “Sayın savcım Vel Küçük’ü
medyadan tanıyorum” ded m. “F kr Karadağ‘dan da kes nl kle böyle
b r tal mat almadım” ded m. Neyse ondan sonra sayın savcımız bana
y ne b rkaç soru sorduktan sonra “tamam çıkab l rs n” ded ben tekrar
nezarethaneye geld m. Sayın başkanım orada da b r on beş-y rm
k ş vardı b r yed -sek z k ş bu davadan gözaltına alınanlardan, b r de
başka suçlardan Tek rdağ‘dan gelen toplam on beş-y rm k ş d k.
Sonra bu ben lk nezarethaneden çıkaran pol s savcılık makamına
götüren geld bana ded k , “Muhammet” ded “avukatın Mel ke
Arslan” ded “şenle görüşmek st yor” ded , Mel ke Arslan da baro
avukatıydı. O zaman bana yasa gereğ verm şlerd . Ben
nezarethaneden tekrar çıkardı o pol s, nezarethane kor doruna
geld ğ m z zaman bana ded k “Muhammet bak” ded ‘avukatın sen
çağırmıyor’ ded “sana b r şey söyleyeceğ m, bu tal matı F kr
Karadağ‘dan veya Vel Küçük’ten aldığını söyle” ded bu söyleyen
pol s, “savcı le görüştüm sen serbest bırakacak” ded .

Muhammet Yüce bu tekl f kabul etmed . Bakalım Ergenekon sanığı


teyze oğlu Sel m Akkurt’un başına ne gelm şt :

16 Kasım 2007 tar h nde Oltu’dak (adam öldürme) olay neden le


Okmeydanı‘ndak ev mdeyken pol sler tarafından gözaltına alındım.
Önce Bayrampaşa Cezaev ’ne sonra da Oltu Cezaev ’ne sevk
ed ld m. (…) 10 Mart 2008 tar h nde Erzurum Cumhur yet Savcısı
Osman Şanal tarafından Ergenekon soruşturması le lg l
sorgulandım. İfadem sırasında savcı bana, başka suçlarımın da
olduğunu, “Vel Küçük le F kr Karadağ’ın sana tal mat verd kler n
söylersen az b r ceza le kurtulursun” ded , ben de savcıya ben m b r
suçum olmadığını, üzer me atılı suçlamaların tamamen asılsız
olduğunu ft ra olduğunu söyled m. Zaten kısa sürede aklanıp
çıkacağımı söyled m. Savcı da “Bana sen n hayatın b tt , sen artık
cezaev nden çıkamazsın” ded . Ben o zaman ps koloj k baskı
yaptığını düşündüm.

Mahkeme Başkanı: Nerede söyled bunları?

Sanık Sel m Akkurt: Erzurum’da efend m, Erzurum Savcısı Osman


Şanal. Söyled kler n h ç c dd ye almadım. Sorgum b tt kten sonra
tutuklanmam taleb le mahkemeye sevk ett ve mahkeme de ben
tutukladı.

Sel m Akkurt, Erzurum Özel Yetk l Savcısı Osman Şanal’ı Hâk mler
ve Savcılar Yüksek Kurulu’na ş kâyet ett . Adalet bakanı taleb
reddett …

Erzurumlu akrabalann Ergenekon operasyonlarıyla maceraları


böyleyd ; tahl ye oldular. Ama aynı “ t rafçı” yaratma sürec hep
sürdü… Konu açıldı, yazayım…

Aydın Yüksek, esk b r pol st . Kend n Genelkurmay Özel Kuvvetler


personel olarak tanıtan Muzaffer Şenocak tarafından dolandırıldığını
dd a ed p Muzaffer Tek n’den yardım stemek amacıyla tanışması,
Ergenekon davası sanıklan arasında yer almasına sebep oldu. 25
Haz ran 2007’de tutuklandı. 25 Ağustos 2009 tar hl Ergenekon
davası duruşmasında Aydın Yüksek, savcıların kend s ne “ t rafçı
olması ve d ğer sanıklan suçlaması” yönünde baskı yaptığını
açıkladı. Aydın Yüksek, tutanaklara geçen bu beyamndan üç gün
sonra tahl ye ed ld .
Pol s Aydın Yüksek’ n t rafları üzer ne sanık avukatları önce
Haşıloğlu’nun konuyla lg l açıklama yapmasını sted , ardından bu
gerekçeyle davadan çek lmes n talep ett ler. Bu talepten sonra
Mahkeme Başkanı Koksal Şengün, Sava Sedat Sam Haşıloğlu’ndan
yazılı savunma sted . Haşıloğlu, “Aydın Yüksek’ n beyanım savunma
sanatının ncel kler kapsamında değerlend rd ğ ç n ş kâyetç olmaya
gerek duymadım,” ded . B tmed …

Ergenekon Savcısı Zeker ya Öz’ün, Emekl Jandarma Albay At lla


Uğur’a da yalana tanıklık karşılığı tahl ye tekl f ett ğ dd a ed ld .

Emekl Albay At lla Uğur; Zeker ya Öz ve İstanbul Terörle Mücadele


Şubes ’nde görevl Emn yet Am r Mehmet Karabörk’ün kend s ne
söyled kler n , TBMM İnsan Hakları Kom syonu’na yazdığı mektupta
ayrıntılarıyla açıkladı. Emekl Albay Uğur’un mektubu, kom syona
let lmek üzere, 26 Şubat 2009’da S l vr Cezaev ’n z yaret eden
kom syon üyes CHP S vas M lletvek l Mal k Ecder Özdem r’e tesl m
ed ld .

Emekl Albay At lla Uğur mektubunda, Mehmet Karabörk’ün ve


Zeker ya Öz’ün kend s nden Emekl Orgeneral Hurş t Tolon ve Emekl
Orgeneral Şener Eruygur hakkında suçlayıcı fade sted ğ n yazdı.
Mektupta d kkat çeken b r başka nokta da Öz’ün “Ergenekoncuların
Fethullah Hoca Efend ’ye düşman olduklarını” söylemes yd !

İşte Emekl Albay At lla Ugur’un TBMM İnsan Hakları Kom syonu’na
yazdığı dört sayfalık mektubu:

Gözaltına alındıktan sonra get r ld ğ m Vatan Caddes ndek İstanbul


Emn yet TEM Şube Müdürlüğü‘nde bodrum katında konulduğum B-
10 numaralı hücreden b r gece yarısı yukarı kata çıkarıldım. Burada
daha sonra adının Mehmet Kara-börk olduğunu öğrend ğ m emn yet
am r n n odasına alındım. Emn yet am r bana sadece sohbet ç n
çağırdığını söyled kten sonra özetle şunları lave ett : “B ze Şener
(Org. Şener Eruygur) ve Hurş t (Org. Hurş t Tolon) le lg l b r şeyler
söyle b z de sen bıraktıralım. Savcı, b z ne dersek onu yapar.
Meslek taassubu bırak bunları koruma, göreceks n k s de
tutuklanacak.”
Verd ğ m cevaplardan hoşnut olmayarak ben tekrar hücreye
gönderd . B r sonrak gece y ne aynı odaya çıkardılar. Emn yet
am r n n koltuğunda savcı Zeker ya Öz oturuyordu.

Üç pol s de (s v l g y ml ) Mehmet Karabörk’le b rl kte odada d . Savcı


Öz, bana h taben “B z sen geçen sene alacaktık, baktım yen emekl
olmuşsun, bırakayım b raz yaşasın ded m. Bu Şener ve Hurş t’le lg l
her şey b ze anlat, sen yann sabah bırakayım,” ded .

“Bana, nsanlara ft ra atmamı söylüyorsun,” ded m. Bozuldu ve kalktı


g tt . Daha sonrak gün nöbetç mahkemeye çıkarıldım. Gözaltına
alınmamdan nöbetç hâk m önüne çıkana kadar b r saat b le uyku
uyumadım. İk gece yarısı kaldırılarak, sözde sohbete d yerek
Beş ktaş Adl yes ’ne götürüldüm. Aslında şantaj tekl f ne ve olmazsa
yormaya ve moralman çökmeme zem n hazırlamaya götürüldüm. 28
yıl şeref mle Jandarma subayı olarak görev yaptım, el kanlı b r
terör ste b le böyle gözaltı ve sorgu sürec uygulandığına tanık
olmadım.

Haşan At lla Uğur, İmralı‘da Abdullah Öcalan’ı sorgulayan ek ptend .


Ş md kend s sorgulanıyordu. Devam edel m mektubuna:

Tek rdağ F-l Kapalı Cezaev ’nde tutuklu olarak bulunurken 9 Ek m


2008 günü Beş ktaş Adl yes ’ne götürüldüm. Burada Savcı Zeker ya
Öz le sözde sohbet ett k. Bu görüşmeye zaman zaman odaya g ren
Savcı Mehmet Al Pekgüzel ve Savcı N hat Taşkın da katıldı. Altı
saat süren bu görüşmede Öz, özetle kanımı donduran şu cümleler
söyled :

“Bu Vel Küçük zaten Ermen ’n n tek . Ben araştırdım, soyu

sopu ta Kafkasya’dan kalkıp B lec k Gölpazarı‘nın Türkmen köyüne


gelm şler. Neden? Çünkü Türkmen sm ndek köye göç ederek
Ermen olduklarını kamufle etmek stem şler. Ermen ce de b l yor.
Ben hem ş ves nden hem de ev nden çıkan Ermen ce belgelerden
onun Ermen olduğunu anladım. Ayrıca bu Sevg den len kadın da
Ermen . (Erenerol’u kasted yor.) Yozgat’ın Ermenel k köyünden, esk
adı Ermenel yan o da Ermen … Bu Ergenekoncular k şeye
düşmanlar. B r nc s Fethullah Gülen Hoca Efend ve cemaat , b r de
Alman vakıfları… Zaten Nec p Hablem toğlu da Ergenekon üyes yd .
Hatırlıyorsan Akşam gazetes nde ‘Ergenekon’da muvazzaf subaylar
da var’ d ye b r manşet vardı. Bu haberden sonra Hava Kuvvetler
asker savcısı ben aradı, ned r ded . Gel ded m önce gelmed . Sonra
Genelkurmay böyle b r şey yoktur açıklaması yapınca geld . Önüne
d nleme tapes n attım. Orada Akşam gazetes nde haber yapan
gazetec le Genelkurmay’da yalanlama açıklaması yapan paşanın
görüşmes vardı. Paşa ‘b z m yalanlamamız sen nle lg l değ l, sen
aynen devam et’ d yordu.” “Sıkıyorsa bu paşa le lg l şlem yap,”
ded m. Bozuldu ve kalktı g tt .

Vay canına!

Şaşırdığım tekl f n cüretkârlığı değ l. Evet, tekl f yaptıkları asker


1999’da Abdullah Öcalan’ı sorgulayan komutandı. Ömrü
Güneydoğu’da geçm ş, dağlarda çarpışmış, D yarbakır ve Ankara’da
İst hbarat Grup Komutanlığı yapmış b r kurmay subaydı. Bu nedenle
“vay canına” ded m… Uzatmayalım, kaldığımız yere dönel m.

D yeceks n z k Erzurumlu “su kast t m ” serbest bırakıldı. Pek ya


Mehmet F kr Karadağ?

O hâlâ tutuklu; 3 yılı b t rd . “Ergenekon” adını Emn yet’te pol s fades


sırasında lk kez duymuştu. Şaşkındı. Kafası kanştı. Nasıl
şaşırmasın, aynı pol s, Terörle Mücadele Şubes , Kuvayı M ll ye 1919
Derneğ ’n n kurulmasının perde arkasında Başbakan Recep Tayy p
Erdoğan’ın bacanağı Nur Vardarbaşı‘nın olduğunu, demeğ n
amacının Mers n, Antalya g b CHP le MHP’n n güçlü olduğu
yerlerde nsanları AKP’ye çekmek olduğunu rapor etm şt ! Nasıl
şaşırmasın; ş md d yorlardı k , “Sen Başbakan Erdoğan’a darbe
planlıyorsun!”

İdd anamede b nlerce üyes olduğu söylenen derneğ n başkanı


Karadağ, 12 Temmuz 2007 genel seç m ne İstanbul’dan bağımsız
aday olarak g rm ş, kaç oy almıştı b l yor musunuz: 46. Evet sadece
kırk altı!
Neden hâlâ tutuklu olduğunu en y s Karadağ anlatsın b ze: Ben hep
sayın başkanımdan ve mahkemeden şunu st rham ed yordum;
Allah’ınızı sev yorsanız şu oyun kurucu denen şerefs z Amer ka’nın
onun kontrolündek şb rl kç ve tet kç şu pol s n tahakkümünden şu
davayı kurtann. Bakıyoruz Osman Yıldırım tab zavallı çocuk,
düşmüş sıkıntıya, F kr Karadağ’ı şte d ğer arkadaşlanmızı tam 2,5
sene sonra ne kadar lg nçt r k , İstanbul’dan Ankara’ya bununla lg l
şte emn yet müdürü, emn yet am r ve savcı bey g tt kten sonra o
toplantıda (Ataşeh r’de) F kr Karadağ da vardı d yor. Ya çok
v cdansız, çok merhamets z, hak katen ahlaksız b r şte, öyle b r
toplantı yoktur k , Muzaffer Tek n’le zaten ben 2 sened r h ç
görüşmüyoruz, darılmışız, yan yana gelmem z söz konusu değ l.
Ataşeh r’ b lmem. Ona söyleten de söyleyen de hak katen çok
merhamets z v cdansızdır. Burda tab aklımda b ld ğ m b lmed ğ m
bütün kel melerle hakaret etme hakkımı bunu yapanlara ve
yaptıranlara saklı tutuyorum başkanım, burada saygısızlık
yapmamak ç n bunları söylem yorum. Ama nşallah söyleyeceğ m z
gün de gelecekt r. O Ergenekon’un dd a ve yargı makamından b ze
ulaşan h çb r şey yok ama b r şey yamamaya çalışıyorlar. Yüreğ m
daralıyor cüppe g ym ş Allah’ın hak ve hâk m sıfatını taşıyan üç tane
dört tane hâk m m z var, b r de cüppe g ym ş anlı şanlı savcılarımız
var, bütün bunlara alet oluyorlar, bunların yalan olduğunu b le b le
hak katen, hak katen tahammülüm kalmadı. T ks nd r c b r ş sevg l
başkamın. Yan artık ben sıkıntıdan ne söyleyeceğ m de
b lem yorum.” (Celse no: 121-2009)

Mehmet F kr Karadağ suçlu mu? “Su kast T m ” çoktan tahl ye oldu.


Karadağ, Osman Yıldırım’ın “bana Cumhur yet gazetes ne atmam
ç n 3 el bombasının ver ld ğ Ataköy’dek evde Karadağ da var”
fades neden yle S l vr z ndanında. Mahkeme sürüyor. Ne zaman
b tecek, k mse b lm yor; bazı hukukçular “30 yıl sürer” d yor! Hükmü
tar h verecek kuşkusuz.

Öyle değ l m d r:

Elde ed len sonucun, nedenle l şk s kalmadı se, düzens zl k başlar.


Ve nsanlar acı çek yorum d ye feryat eder, şte o zaman her şey n
yen den yapılması gerek r; toplumsal barış ç n…

Mehmet F kr Karadağ‘dan ayrılıp koğuşa g derken yolda şunu


düşündüm:

Gogol, Dostoyevsk , Tolstoy, Turgenyev g b Rus edeb yatının dev


yaratıcılarının S l vr ’de olmasını sterd m. Tutuklu karakterler n bütün
der nl ğ yle ne har ka anlatırlardı… Örneğ n… İdd anameye neler
g rmem şt k . Yıl: 1993. Albay F kr Karadağ OHAL Bölges ’nde
görevl . Ve b r gece rüyasında Hz. Muhammed’ görüyor ve Hz.
Muhammed ona d yor k ; “Sen Mehmet’s n, Mehmet’s n”. İrk lerek
uyanıyor, salavat get r yor ve sonra adına “Mehmet” sm n eklet yor.
Kend s ne h tap ederken “Mehmet” sm n söylemeyenler uyarıyor,
s tem ed yor… İnancı çok kuvvetl , hep Allah’a yalvarıyor. K m
dem şt ; Tanrı ölülere canlılardan daha yakındır… Mehmet F kr
Karadağ’ın dernekte yardımcısı Hüsey n Görüm’ü de tanıdım. Hep
ebced hesabı yapıyordu. Son savunmasını da ezoter k nanç ağırlıklı
yaptı. O da 4 Kasım 2011’de tahl ye oldu.

Evet hep sorudur; nanç mı muc zeden doğar, muc ze m nançtan?

Yazdığım g b edeb yatçılar da anlatmalı S l vr ’dek bu yorgun


düşürülen yalnız adamların h kâyes n …

“Edeb yatın peygamber ” onlar…

Ve hücremde, “düşün dünyasının peygamberler nden” Ar stoteles’


okumaya başladım. Yazı notlarını “O” gönderm şt .

Ders m z: Devlet teor s yle özgür b rey l şk s !

Madem cezaev ndey z, en azından hücrede Ar stoteles’ n sanat


üzer ne yazdığı Poet ka‘yı okumak sterd m.

Hep s yaset, hep s yaset; s yas tutuklu olmak da zor yan !.. Şaka…
Şaka…

On Sek z nc Grün
3 Mart 2011

Perşembe…

Barış’ın haykırışıyla apar topar aşağıya nd m.

Telev zyondak altyazıya baktım. Sandalyeye çöktüm… Öyle


kalakaldım… Yen b r Ergenekon operasyonu vardı.

Hedefte odatv.com var y ne…

Koğuş kararmıştı sank . Sadece koğuş değ l, ülkedek boğucu hava


g tmek b lm yordu. Kend nden olmayan her düşünceye düşmanlar.
Mart ayında cemre düşmüyor, aydın düşürülüyor.

Koord natörümüz Doğan Yurdakul, Ankara tems lc m z Mümtaz îd l,


yazarlarımız Coşkun Musluk le Sa t Çakır’ın ev nde arama
yapılıyordu. Müyesser Yıldız Odatv’den altı ay önce ayrılmıştı, onun
da ev aranıyordu. Odatv’ye yazan İkl m Bayraktar, Odatv’ye röportaj
veren Prof. Dr. Yalçın Küçük, gazetec ler Ned m Şener, Ahmet Şık’ın
da evler nde pol s vardı. B r de adını b le b lmed ğ m pol s memuru
Aydın Bıyıklı d ye b r n n gözaltına alındığı yazılıydı.

Haber kanalları y ne o b ld k telaşla her b lg y ekrana yansıtıyorlar.


Y ne telefonla ulaşılan herkese operasyonu yorumlatıyorlar. Bıktırıcı
b r tablo y ne karşımızda. Aklısel m sah b hukukçular da artık
usanmış durumda. Örneğ n:

Ankara Barosu Başkanı Met n Feyz oğlu “örgüt üyel ğ ” suçlamasının


tek başına yapılan ev aramalanna gerekçe olarak
göster lemeyeceğ n , mutlaka şüphel hakkında somut b r dd ada
bulunulması gerekt ğ n söylüyordu ekranda. Bu bas t hukuk kuralını,
arama zn n verenler b lm yor mu? B l yor, ama hukuk nerede?

Telev zyonun başında kımıldamadan oturdum. Istırap ç ndeyd m,


öyles ne bakıyorum ekrana, yorum b le yapamıyorum. Evet, her
nsanın gücü sabır ve zamandan oluşmamış mıdır? Tekrarlamaya
gerek var mı; yen b r s nd rme operasyonu daha… Y ne de nsan
anlatılmaz b r şaşkınlığa düşüver yor şte…

Sa t Çakır ve Coşkun Musluk’la h ç tanışmadım; telefon görüşmes


b le yapmadım. Hatta telev zyon ekranında görünce

Barış‘a soruyorum; hang s Sa t, hang s Coşkun; sadece


yazılarından tanıyorum. Keşke tanışsaymışım.

Müyesser Yıldız’la da tanışmadım. Sadece b r kez, babası vefat


ett ğ nde telefon ed p başsağlığı d lem şt m.

Odatv ek b ç nde Doğan Yurdakul ve Mümtaz İd l dışında h çb r yle


tanışmamıştım.

Muhab r İkl m Bayraktar’la b r kez telefonda görüşmüştüm, b r kez de


Doğan Yurdakul-Güngör Yurdakul ç ft yle Ankara’da yemekte
karşılaşmıştık, o kadar.

Yalçın Küçük’ü tanıyorum, ama yazdığım g b seyrek görüşüyorduk.


Ned m Şener le Ahmet Şık’la tanışmıyordum.

Düşünüyorum da…

Yen gözaltının hedefler nde k taplar var aslında:

Doğan Yurdakul’un altı k tabı, Ned m Şener’ n altı k tabı, Mümtaz


İd l’ n dört k tabı ve sayısız çev r k tabı, Ahmet Şık’ın üç k tabı
vardı… Genç gazetec ler Banş Pehl van ve Barış Terkoğlu
VV k Leaks belgeler n k tap yapıyorlardı.

Müyesser Yıldız yen b r k tap hazırlığı ç ndeyd .

Sa t Çakır b rçok k tabın hazırlanmasında ed tör olarak çalışmış b r


s md .

Yazar Prof. Dr. Yalçın Küçük se k tap sayısını kend s b le b lmez


artık. Coşkun Musluk akadem syend , ODTÜ‘den.
Ne yazmışlardı pek :

Ned m Şener, Ergenekon Belgeler nde Fethullah Gülen ve Cemaat .


Ayrıca Hrant D nk su kastında cemaatç pol sler n hmaller n k tap
yapmıştı.

Ahmet Şık, cemaat anlattığı İmamın Ordusu k tabını yazıyordu.


(Bunu da b rkaç gün sonra öğrenecekt k…)

Hanef Avcı, cemaat n pol s ç ndek örgütlenmes n anlattığı, Hal ç‘te


Yaşayan S monlar k tabını yayımlamıştı.

Keza ben, Bu D nc ler O Müslümanlara Benzem yor k tabımda


cemaatç pol sler n ABD’dek “öğren mler n ” yazmıştım.

Yalçın Küçük k taplarında Fethullah Gülen’e gen ş yer ver yordu.

Banşlar VV k Leaks belgeler nde cemaatç pol sler-ABD l şk s n


açığa çıkarmaya hazırlanıyorlardı. Odatv operasyonunun hedef bell
değ l m ?

K m k m kandınyor? K mse b lm yor mu gözaltına alınırken gazetec


Ahmet Şık’ın şu söyled kler n n anlamını: “Dokunan yanar
arkadaşlar!”

K me dokunan yanıyor? Cemaate!..

Hanef Avcı da k tap yazdığı ç n daha b rkaç ay önce S l vr


Cezaev ’ne sokulmadı mı? (O gün b lm yordum ama sonra gördük k
Hanef Avcı da Odatv davasına eklen verd .) Ve halen cemaatle lg l
k tap yazanlar da bu uydurma “belgelerle” korkutulmuyor mu?

Sorup duruyorum kend me: Ne yapmalıyım? Ne yapmalıyım?.. İç n


ç n kend m y yorum. Tüm sorumlusu ben m y m? Keşke Odatv’y
kapatsa mıydım? Bu kadar saldırganlaşacaklarını h ç tahm n
etmed m. Tamam, ben çeker m bu ez yet . Ama…

Mümtaz İd l hasta; neredeyse her hafta hastaneye g d yor. Ağır b r


kanser tedav s görüyor. 40 k loya kadar düşmüştü. Üstel k annes de
hasta; bu hal yle annes ne bakmak ç n onun ev ne taşınmıştı.

Doğan Yurdakul da hasta. Odatv’den arta kalan zamanlarda


hastaneye g d yor. Sadece kend tedav s yle meşgul değ ld . Eş
Güngör Yurdakul da kanser tedav s görüyor.

Demek kanser hastalarına b le kelepçe vuruyorlar.

Babasını yen kaybeden Müyesser Yıldız’ın annes ağır hasta,


başucundan ayrılmıyordu; annes yatağa bağımlıydı. Pek , k m
bakacak o anneye. Ya çocuğuna? Bu sebeple Müyesser Yıldız altı
aydır Odatv’ye yazı gönderem yordu; Sava Zeker ya Öz aleyh nde,
hakkında suç snadı olmamasına rağmen telefon görüşmes n
dd anameye koyduğu ç n 10 b n l ralık tazm nat davası açmıştı.
Sebep bu mu? Savcıya dokunan da mı yanıyor?

Ne acı günlerden geç yoruz.

Telev zyondan öğrend m, Ned m Şener’ n eş daha geçen hafta kalp


amel yatı olmuştu…

Suçlan ne?

Suç varsa, asıl suçlu Anayasa olmalı! Çünkü Anayasa’da “düşünce


ve kanaat özgürlüğü”, “düşüncey açıklama ve yayma özgürlüğü”,
“basın özgürlüğü” var. O halde?

K m n hukuku; adalet bağımsız, öyle m ? Yen “devlet” oluşturuluyor


ve kuşkusuz bunun kend hukuku var; bu nedenle evvelce yürürlükte
olan hukuk s stem prat k hayatta yok ed l yor. Özel Yetk l
Mahkemeler g b yen b r hukuk uygulanmaya başladı.

Yetmed m artık; şu yakın s yasal tar hte kaçıncı tutuklama, hapse


atma? Doymuyorlar, çel k b r tırpanla nsan b çmeye… Halkımız,
aydınlarımız, medyamız anlıyor mu olan b ten ? İnsanı dehşet ç nde
bırakan, nsanlarımızın çoğunun tüm bu zal ml klere nanması. K n ve
nefret n kend hal ndek saf vatandaşlara kadar nüfuz etmes , bu
topraklara yapılacak en büyük kötülük…
Telev zyona çıkan muhab rler, sp kerler yen gözaltıların “Odatv’de
çıkan belgelerden dolayı gerçekleşt ğ n ” söylüyor. Hang belgelerden
söz ed yorlar? O sahte dokümanların, v rüs (Truva atı) aracılığıyla
uzaktan Odatv b lg sayarına yüklend ğ ortaya çıktı. Ş md düzmece
ve kom k ‘word’ yazılarıyla gazetec ler gözaltına alınıyor. Ve
telev zyona çıkan yorumcular, muhab rler bu gerçeğ neden
görmezden gel yor?

Görmüyorlar mı; k tap yazanlar, gazetec l kte ısrar edenler derdest


ed l p cezaev ne sokuluyor. Hâlâ hırslarının acımasızlığıyla b l nen
zorbalar telev zyona çıkıyor ve v rüsle gönder len sözüm ona
“belgelerden” bahsed yor. Türk ye’de cadı avı, b lg sayarlara gelen
v rüsler yoluyla yürütülüyor.

Gazetec l k açısından zor günlerden geç yoruz. Sürec zorlaştıran


gözaltılar, tutuklamalar değ l; b lg s zl k, cah ll k. Ve bu; yüzyıllar
öncek veba g b ülkem z kasıp kavuruyor.

Gazetec ler, yazarlar, ne dd anameler okuyor ne de S l vr


duruşmalarını tak p ed yor. Sadece pol s ya da savcının cemaate
yakın pol s-adl ye muhab rler ne sızdırdığı, del l olmayan yalanlarla
operasyonları anal z ed yor, yorumluyorlar! Pol s n ve savcının
dd alarını tekrarlıyorlar. Böyle gazetec l k olur mu?

Meselen n aslında ne olduğuna kafa yormuyor k mse.

Evet, Türk ye’de darbeler oldu.

Evet, Türk ye’de yargısız nfazlar yapıldı.

Evet, Türk ye’de provokasyonlar tezgâhlandı.

Bunlar araştırılsın, tek tek gerçekler ortaya çıkarılsın.

Der n devlet n p sl ğ ortaya ser ls n.

K m buna hayır d yeb l r.

Ama…
Bu demek değ ld r k , tert plere alet olalım.

Bu nedenle her gazetec ders ne y çalışmalı; okuyup araştırmalı.


Ama nerede? K mse b lg s zl ğ nden utanmıyor. Hep ahkâm kes yor,
herkes görüş açıklıyor; haber yapan yok; sorsanız heps gazetec ,
heps “köşegazetec ”.

B r ler de… “O aslında Ergenekoncu olamaz”, “Onu tanırım, nasıl


Ergenekoncu derler” g b çocukça değerlend rmeler yapıyor
medyada.

Tanıdığı “Ergenekoncuya” kef l, tanımadığı “Ergenekoncuya” se ağır


thamlarda bulunuyor. Düzey bu.

Körlük bu… Sığlık bu…

Ve acı haber verd telev zyonlar:

“Ergenekon soruşturması çerçeves nde öncek gün gözaltına alınan


Odatv Ankara tems lc s gazetec -yazar A. Mümtaz İd l, yoğun
bakıma kaldırıldı.”

Telev zyon karşısından ayrılamıyorum.

Ne yemek y yeb ld m ne de b rb r m zle konuştuk doğru düzgün.


İnsanlığın alçaltıldığı zorlu dönemden geç yoruz. Cumhur yet,
ortaçağa karşı d renmeye çalışıyor. Mesele ne salt Soner Yalçın, ne
Odatv, ne de basın özgürlüğü meseles . “Orada sönük sözlere o
kadar alışılmıştır k , b raz canlı b r düşünce, b r kalabalık g b gel r.
Konuşurken yen b r şey söylemeye kalkışanın vay hal ne!” (Faublas)

İnsanlık bunu yaşadı; bu mücadeley verd ; sıra b z m topraklarda


y ne…

Böyle anlarda nsan kend ne üzülmüyor, dost-arkadaş acısı daha çok


yakıyor ç n .

Evlerde aramalar b tt . B r de operasyona dah l olan MİT görevl s


emekl asker Kaş f Koz noğlu varmış, yurtdışındaymış, gözaltına
alınamamıştı bu yüzden. K m Koz noğlu? Operasyona onu n ye
katmışlar? Her operasyon dalgasında öyle yapmadılar mı? Torbanın
ç ne kafa karıştırıcı s mler koydular… Ş md karıştırıcı s m, MİT’ç
Koz noğlu mu? Neler oluyor? Z ndanda el n z kolunuz bağlı, haber
ç n sadece tv’ye mecbursunuz.

Gün boyu ekranlarda ne yorumlar yapılmadı k :

NTV’dek M rgün Cabas’m program konuğu Akşam gazetes yazan


Nagehan Alçı‘ydı. Sürekl aleyh m ze konuştu. Ekran ekran
dolaştırılıyorlar. B r anda bu kız çocukları nasıl “uzman” olup ekrana
çıkanlıverd . K m bu “oyun kurucu.” M rgün Cabas’m rolü ne? B r de
Mehmet Met ner g b s mler var. Kamuoyu hazırlatılıyor; “özel yetk l
gazetec ler” şbaşında. K m bunlar? Nasıl böyle yargısız nfaz
yapab l yorlar? Nasıl b r çocukluk geç rd ler; bu ney n nt kamı? Bu
kadar nefret ne zaman nasıl b r kt rd ler? Savaşın b le kend hukuku
var; bunlar hukuk tanımıyor. Her “Soner Yalçın” ded kler nde başıma
ağrılar g r yor. İnsan ster stemez sıradanlığa uzun süre tahammül
edem yor. Kalktım telev zyonun başından, hücreme g tt m.

Özgürlükler ustalıkla z nc rlen yor y ne ben m ülkemde… Kend ler ne


“gazetec ” d yen k m ler bu karanlık tezgâhın gönüllü müfrezes .
Korkak Türk burjuvaz s kend devr m ne hanet ederek kt dar ve
cemaat gölges ndek bu zorbalara ekranlarım umarsızca açıyor.
B ls nler k nsanlar, toplumlar kend ler ne yıllarca ara vermeden
korku salan bu zorba üstünlüğü affetmeyecekt r.

B l r m: Akıllı k ş yakınmaz. Beklemes n , d renmes n b l r.

Ve b l r m k , dalga ne kadar an ve d k tırmanışa geçerse o ölçüde


ş ddetl kırılmaya uğrar…

On Dokuzuncu Grün

4 Mart 2011

Cuma…
Saat, 06.10.

Erken uyandım. Uyku tutmadı. Sebeb dün gece NTV ekranında


Odatv soruşturmasıyla lg l yen “belgeler” ortaya çıktığı; “Baykal’a
şantaj yapıldı” şekl ndek düzeys z sözlerd . Yozlaştırılarak tutsak
hale get r lm ş bu zayıf, korkak nsanlarla nasıl b r let ş m olanağı
kurulup tartışma yapılır k ?

Yatakta dönüp duruyorum, kalkıp ne yapacağım?

Hücrem karanlık… Y ne de başucumda duran kâğıdı kalem alıp


b rkaç satır yazmak sted m.

B l yorum bu sıkıntılı ve zor günler geçecek. Pek , ama bu lkel, bel


altı tert pler hep m zde kalıcı ruhsal tahr batlara yol açmayacak mı?

Der m n çok ka m olduğunu düşünürdüm, demek değ lm ş!


M lyonlarca nsanın önünde ayıp ned r b lmeden, neler konuşulup
tartışılıyor öyle? Bu tert b n alet olmuş b r avuç gazetec her fırsatta
“Soner Yalçın” adını telaffuz ed yor.

Bunlara fırsat vermemek lazım. Fakat nasıl? Çok söylend ğ ç n


bugün belk bu söz, k mseye b r şey fade edemez hale geld , ama
yazmalıyım; kalem m m kırmalıydım; b r köşeye m çek lmel yd m;
düzene uyup paralar mı kazanmalıydım? Öyle yapsam k m ne derd
k ? Demezd kuşkusuz.

Ama ya ben, ben ne derd m; öyle b r hayat ç nde “gazetec y m” d ye


dolanab l r m yd m? Nasıl yüzleşeb l rd m kend mle? Sadece ahlak
değ l z h n v cdanına da değer vermeyen, nsan kalab l r m ?
Mesleğ ne, okuyucularına ve hak kate duyulan saygı y t r l nce
gazetec kalınab l r m ?

Ve ş md , mesele sadece ben mle de lg l değ l.

Neredeyse tüm Odatv çalışanları gözaltına alındı.


Pek : Özver yle haberc l kte ısrar edenler n sabah evler ne pol s
baskını yapılıp gözaltına alınmasında sorumluluğum yok mu?
Kafamda hâlâ bu soru. Bu satırlan yazdığım ç n arkadaşlarım bana
kızacak, ancak sorumluluk h ssed yorum ve acı duyuyorum.

Evet, b r büyük tert ple karşı karşıyayız. İnsanlar zamanla gerçeğ


öğrenecek. Mutlaka gün gelecek, çek len acılardan ders çıkaracak.

Had Odatv gençler dayanır, ama zaten hastalıkla boğuşanlar ne


yapacak? Yazdım, Doğan Yurdakul b rkaç yıldır hastalıkla
boğuşuyordu. Odatv’ye sadece ağabeyl k yaptığı ç n gözaltına
alındı. Telev zyonda gördüm: Pol s ev nden çıkarıp otomob le
götürürken eş Güngör Hanım arkasında yürüyordu. Güngör Hanım
kanser tedav s görüyor. Ne yazab l r m ş md …

Barış seslen yor; kahvaltı hazır. Aşağı nd m. Kahvaltı yaptık mı


yapmadık mı b lm yorum, koğuşta k msede ses yok: Ölü koğuşu.
Cezaev değ ş kl ğ neden yle b rkaç gündür gelmeyen gazeteler m z
bugün geld . Moral m z bozuk. Telev zyon açık. Ne okumak ne de
seyretmek gel yor ç mden. Barış masayı topladı, gazeteler masaya
koydu.

Gazete okumayı h ç özlemem ş m. Hızlı hızlı b r nc sayfalarına


baktım. “Özel yetk l medya” bıraktığımız g b y ne bel altı vuruşlara
hız verm şt . Pol s n sızdırmaları her gazetede b r şek lde y ne yer
bulmuştu. Hep aym oyun.

Habertürk gazetes , operasyonu sürmanşetten verm şt . “Gerekçe,


MIT’ n Kozm k Belgeler ” başlığıyla çıkan haber n her hal nden pol s
sızdırmasıyla oluşturulduğu bell … Sözde ben m ev mde MİT’e a t
kozm k belgeler bulunmuştu! O “belgeler ” bana MİT’ç Kaş f
Koz noğlu’nun verd ğ saptanmıştı! Ne kolay böyle satırları sayfalara
taşımak. Ben m ev mden b rkaç ajanda ve k tap dışında h çb r şey
almadılar k ! Asıl ahlaksızca satırlar, haber n altında devam ed yordu.
“Şantaj dosyaları” başlığıyla ver len b r nc sayfadak “haberde” şöyle
yazıyordu:

“İdd aya göre, Odatv’de şantaj dosyalan çıktı. Dosyada,


Baykal’ın kaset n n Ergenekon ş olduğu yazılıydı. Kaset n

k nc bölümü HalkTV’n n satışında şantaj ç n kullanılacaktı.”

Aman Allah’ım! Demek savaş bu derece ahlaksızca yürütülecekt .


“Şantajcı” oluverm şt k…

Okuyunca anladım k , herhalde b lg sayarımıza v rüsle gönder len


dokümanlann arasına böyle aşağılık notlar da koymuşlardı.
B lg sayardak v rüslü vvord dosyaları olmuştu şantaj dosyası!
Haberde yer alan “s l nm ş b r dosyada” sözü, aslında her şey n
kanıtıydı. Tab anlayana! Anlamak stem yorlardı.

Odatv’n n sah b gazetec Soner Yalçın’dan ele geç r len belgeler


nceleyen pol sler n hazırladığı fezlekede, çarpıcı fadeler n yer aldığı
b r belgen n bulunduğu öne sürüldü. İdd alara göre, Yalçın’ın
b lg sayannda bulunan s l nm ş b r dosyada “Halk TV’n n alınmasıyla”
lg l 4 aşamalı b r eylem planı çıktı. Belgede, Halk TV’n n Soner
Yalçın ve Hakan Aygün’e devred lmes ç n çalışma yapıldığı b lg s
yer alıyor. Den z Baykal’ın satışa onay vermemes durumunda,
“Varan-2” adlı v deo le şantaj yapılması planlanıyor. “Varan-2” adlı
v deonun, Ergenekon’un b r projes olduğu ve Baykal’ın st fasına
neden olan “Varan-1” adlı v deo le bağlantılı olduğu da öne
sürülüyor. B r belgede de “Halk TV’y satın alırsak, parasal sıkıntımız
kalmaz, Kılıçdaroğlu da stekl . Her türlü desteğ alırız. Ama Baykal
d ren yor. Baykal engel n aşmalıyız. İkna ç n Varan-2 kaset ”
fadeler n n yer aldığı dd a ed ld . (Bülent Ceyhan-N hat Uludağ)

Bu haber yapan muhab rler n adını b lerek yazdım; ler de utansınlar,


çocuklarının, torunlarının yüzüne bakamasınlar d ye yazdım. 12 Mart
1971 darbes dönem nde, “Sevg Soysal’ın Yürümek adlı k tabı
hayvanlarla c ns münasebet övücü n tel kte bulunduğu ç n
toplatılmıştı. Dönem n basını Sevg Soysal’la lg l yazmadığını
bırakmamıştı. Ne değ şt ? Aynı bayağılık devam ed yor şte. Sadece
muhab r adlan değ şt .

Tek Habertürk mü bel altı vuruyordu? Hayır! Stor’dan Vatan’a,


Sabah‘tan Zaman’a kadar b rçok gazetede bu aşağılık satırlar yer
alıyordu. Pol s n serv s ett ğ tüm gazetelerde aynı cümlelerle yazılan
yalanların altında b r de muhab r mzası vardı. Yapılan tert b n en
aynntılı dökümü Star gazetes ndeyd :

Den z Baykal’ı CHP Genel Başkanlığından st faya götüren ve CHP


M lletvek l Nesr n Baytok’a a t olduğu dd a ed len görüntüler “Varan-
1” başlığıyla nternete konulmuştu. Görüntüler n devamının olduğu
dd a ed lm ş, ancak görüntüler n kaynağı ve devamının olup
olmadığı tesp t ed lemem şt . Odatv baskınında ele geç r len notlar
arasında, Baykal’ın görüntüler n n olduğu dd a ed len “Varan-2”n n
varlığına ve bu görüntüler n şantaj amacıyla kullanıldığı dd asına
yönel k del ller bulundu. Ancak “Varan-2”ye l şk n görüntüler n de
bulunup bulunmadığına l şk n b lg ed n lemed .

Okurken m dem bulandı. Gazetec l k nasıl bu kadar k rlend ?

B r Ergenekon operasyonu daha ğrenç komplosuyla sürüyordu.

Sah , k m nanır bunlara? Ama b r ler nanıyor demek k ya da


nanmış görünüyor; “aman b ze dokunmasınlar” d ye m ? Pol s ne
söylese aynen gazetelere koyuyorlar:

Odatv’den çıkan belgelerde, dd alara göre, Hanef Avcı‘nın yazdığı,


Hal ç‘tek S monlar-Dün Devlet Bugün Cemaat s ml k tabında yer
alan “Cemaat” bölümünü Soner Yalçın yazdı. Avcı lk bölümünü
tamamladıktan sonra k tabın taslağını Ned m Şener’e verd . Şener
de taslağı Yalçın’a tesl m ett . İncelenen b lg sayarlardan b r nde
s l nm ş “Ulusal Medya 2010” s ml b r belge bulundu. Bu belgede
2011 Haz ran ayında yapılması planlanan M lletvek l Genel
Seç mler ’n n hedef alınacağı, bu seç m önces nde “Kara ve Gr ”
propaganda yapılması planlandığı ler sürüldü. Hanef Avcı‘nın
k tabının da, kara propaganda kapsamında yayınlandığı dd a ed ld .
Kara propaganda kapsamında hazırladığı öne sürülen Ahmet Şık’ın
cemaat hedef alan b r k tabının taslağının da y ne Odatv’de çıktığı
dd a ed ld . K tapta cemaatle lg l bazı bölümlere Soner Yalçın’ın
müdahale ett ğ , esk ve ünlü b r emn yet mensubunun adına
“Hatıraları” olarak yayınlamayı planladığı yen b r k tabın hazırlandığı
da öne sürüldü. (Habertürk)
Umarım bu karanlık, p s oyunlar b r gün bu gazeten n genel yayın
yönetmen olan Fat h Altayh’nın başına gelmez.

Aynı haber Vatan gazetes de neredeyse aynı satırlarla verm şt :

“Odatv’den çıkan belgelere ve dd alara göre, Devr mc Karargâh


davasından tutuklanan Hanef Avcı‘nın yazdığı, Hal ç‘tek S monlar-
Dün Devlet Bugün Cemaat s ml k tabında yer alan “Cemaat”
bölümünü Soner Yalçın yazdı. Hanef Avcı‘nın k tabın yazımında
gazetec lerden yardım aldığı öne sürüldü. Odatv’ye a t b lg sayarlann
b r tanes nde, s l nm ş dosya olarak “Ulusal Medya 2010” s ml b r
belge bulundu. Bu belgede 2011 Haz ran ayında yapılması planlanan
M lletvek l Genel Seç mler ’n n hedef alınacağı, bu seç m önces nde
“Kara ve Gr ” propaganda yapılması planlandığı ler sürüldü. Hanef
Avcı‘nın k tabının da, kara propaganda kapsamında yayınlandığı
dd a ed ld . Odatv baskınında yapılan aramada Ahmet Şık’ın pol s-
cemaat l şk ler n ele alan ve basımı henüz yapılmayan k tabının
(İmamın Ordusu) taslakları bulunmuştu.

Ahmet Şık, k tap taslağını sadece yayıncısı le avukatına


verd ğ n , Odatv’n n b lg sayarına nasıl g tt ğ n b lmed ğ n
söylem şt . Bu k tabın da kara propaganda kapsamında
çıkarılmasının planlandığı, cemaatle lg l bazı bölümler ne
Soner Yalçın’m müdahale ett ğ öne sürüldü.

Avcı‘nın k tabının ses get rmes üzer ne, Soner Yalçın le Ahmet
Şık’ın cemaatle lg l yen b r k tap hazırlığı yaptığı (İmamın
Ordusu dışında), bu k tabı da esk İst hbarat Da res Başkanı
Sabr Uzun adına “Hatıraları” olarak yayınlamayı planladığı dd a
ed ld . Kara propaganda kapsamında, Odatv’dek belgeler
arasında, onlarca k tap taslağı olduğu da öne sürüldü.” (Savaş
Akın)

Ne d yeb l r m ş md Vatan gazetes ne…

Alman atasözü vardır:

“Sürüyle g den yalnızca kıç tak p eder.”


Bu kadar kolay olmasına şaşırıyorum.

Aslında, s z tanıyan /b len gazetec ler n m n c k de olsa şüphe


duymamasını yadırgıyorum. Ürper yorum demek daha doğru olur. Ne
kadar kolay nanıyorlar!

Özeleşt r yapmak zorunda medya… Yandaş medyanın Ergenekon


sürec ndek haberc l ğ artık açığa çıkmıştır. Amaçları b lg k rl l ğ yle
kamuoyunu yanıltmaktır.

Pek , merkez medyanın bu süreçtek yayıncılığına ne demel ?


Yandaş medyadan pek farkı kalmadı. Bunun sebeb şuydu: Bu
s steml b r oyunun parçasıydı. Yandaş medya nandırıcılığını
y t rm şt ; bu nedenle k rl l ğe merkez medyayı da bulaştırdılar.
Gazetec l k yapmak steyen, gerçeğ kamuoyuna ulaştırmak steyen
b rçok gazetec bu süreçte tasf ye oldu. Yerler n cemaat n
devş rmeler altın nes l malatı sözde gazetec ler aldı. Bu nedenle
Zaman gazetes n n yazdığı le Habertürk’ün, Sabah’ın, Vatan’ırı
yazdığı arasında fark kalmadı.

Ve ne yazık k gazeteler n başında bulunan “çok b lm şler” gel şmeler


salt gazete b lg ler yle tak p ett kler nden hep kullanıldılar. Vay
efend m s l nm ş e-postadan “Varan-2” çıkmış. Neym ş “Baykal Halk
TV’y vermezse ‘Varan-2’ devreye sokulacakmış!”

D nc habervak t.com bu ahlak yoksunu görüntüyü Varan-1 d ye


yayınlamıştı. Varan-2 demek k görüntüler n devamıymış!

Ben/b z böyle b r bayağılığı nasıl yaparız; böyle b r pol s tezgâhını


n ye k mse görmez?

Had heps n geçt k; Baykal’ın o komplo kaset ortaya ser ld ğ nde “o


dönemde Soner Yalçın ne yazmıştı” d ye k mseler araştırmaz mı?
Hürr yet arş v , Odatv arş v çok mu uzakta, şu teknoloj çağında. Akıl
ne zaman bu derece yok sayıldı bu topraklarda?

Bakın Hürr yet gazetes nde Den z Baykal’a kaset komplosunu k m n


planladığı konusunda ne yazmışım:
Önce bazı sorulanm var:

Hang ülkeler n petrol rezerv ne kadar:

Suud Arab stan yüzde 21; İran 11,2; Irak 9,3; Kuveyt 8,2; B rleş k
Arap Em rl kler 7,9; Venezuela 7,0; Rusya 6,4…

Hang ülkeler yılda ne kadar petrol tüket yor:

ABD yüzde 23,9; Ç n 9,3; Japonya 5,8; H nd stan 3,3; Rusya 3,2;
Almanya 2,8; Güney Kore 2,; Fransa 2,3…

B r sorum daha var…

Hang ülkeler n gaz rezerv ne kadar:

Rusya yüzde 25,2; İran 15,7; Katar 14,4; Suud Arab stan 4,0;
B rleş k Arap Em rl kler 3,4; ABD 3,3; N jerya 3,0…

Hang ülkeler yılda ne kadar gaz tüket yor:

ABD yüzde 22,6; Rusya 15,0; Kanada 3,2; Japonya 3,1; Almanya
2,8; İtalya 2,7; Ç n 2,3…

Hang ülken n ne kadar üret p ne kadar tükett ğ n anal z


edemeyenler, bugün, ne Türk ye’dek ne de dünyadak s yasal
olayları değerlend reb l r. B r ülke ç n enerj hayattır, ekonom k olarak
büyümed r, kalkınmadır ve bağımsızlıktır. Osmanlı Devlet bunu
b lmed ğ ç n enerj deposu bölgeler n avucunun ç nden İng l zlere
kaptırdı. D yeceks n z k , “Had bu tablolara bakınca Rusya Devlet
Başkanı Medvedev’ n gel ş n , enerj antlaşması yaptığını vs. anladık
da, Baykal’a kaset komplosu le bu enerj rakamlarının ne lg s var,
onu anlayamadık?”

Bekley n z b raz…

Berl n Duvan’nın yıkılıp Soğuk Savaş’ın sona ermes yle, dünya


tekrar 19. yüzyılın k nc yansında başlayıp B r nc ve İk nc Dünya
Savaşı‘yla süren esk kanlı paylaşım dönem ne g rd .
Bugün dünyada küresel güç dengeler enerj paylaşımı neden yle
yen den kuruluyor.

Meselen n b z lg lend ren bölümü se şudur: Türk ye, dünya petrol


rezerv n n toplam yüzde 61’ n n bulunduğu Ortadoğu’dadır. Türk ye,
dünya gaz rezerv n n toplam yüzde

66,5’ n n bulunduğu Rusya le Ortadoğu’nun hemen yanı


başındadır.

Hep sorudan g del m: Bu enerj kaynakları üzer nde en çok k m


denet m kurmaya çalışıyor? Yanıt bas t, en az üret p en çok tüketen,
yan enerj ye en çok ht yacı olan ABD!

ABD enerj alanlarındak açıklarını y n yet mesajları, güler yüzlü


d plomas yle m kapatıyor/g der yor? Tab k hayır.

O halde bunu nasıl sağlıyor? S lahla! Ya korkutarak ya da gerekt ğ


zaman Afgan stan ve Irak’ta olduğu g b müdahale ederek. “Dünya
jandarmalığı” da öyle kolay değ l, çok para st yor.

Bu nedenle: ABD’n n asker harcamaları dünya toplamı ç nde 41,5’t r


(607 m lyar dolar). İk nc Ç n’ n 5,8, üçüncü Fransa’nın 4,5, dördüncü
İng ltere’n n 4,5, beş nc Rusya’nın 4,0, altıncı Almanya’nın 3,2,
yed nc Japonya’nın 3,2, sek z nc İtalya’nın 2,8, dokuzuncu Suud
Arab stan’ın 2,6, onuncu H nd stan’ın 2,1’d r.

ABD’n n 60 ülkede 800 asker üssü var.

1999-2009 yıllan arasında ABD asker harcamaları yüzde 66,7 arttı.

Yan rakamlann d l d yor k , ABD s lahını göster p korkutarak enerj


ht yacını g dermeye çalışıyor. Ancak sıkıntıları var.

B r nc s …

ABD’n n bu ağır s lah harcamasının altından kalkacak ekonom k


gücü g derek tüken yor. 1980’ler n başındak Başkan Reagan
dönem nde öne çıkan f nansal p yasalar ve serbest p yasa ekonom s
(neol beral zm) 2008 f nans kr z yle çöküyor.

ABD çöküşü, yıllardır karşı çıktığı (Keynesyen) kamulaştırma


yaparak önlemeye çalışıyor. Devletleşt rmen n faturası sadece geçen
yıl 850 m lyar dolar! Neyse, s z rakamlara boğmayayım.

Demem o k , ABD on yıl öncek ABD değ l, hızla yoksullaşıyor. Bu


nedenle asker müdahaleler b raz müttef kler n n üzer ne yıkmaya
çalışıyor.

Bunlardan b r Türk ye…

ABD, aynı Soğuk Savaş dönem nde olduğu g b kend ne gözü kapalı
b at edecek b r Türk ye st yor. Nasıl sted ğ nde, Kore’ye hemen
asker gönderd se y ne talep ett ğ nde Mehmetç k’ cepheye
sürmes n st yor.

“Netek m” sted . Ancak Irak Savaşı önces 1 Mart 2003 Tezkeres


TBMM’den geçmed .

İşte bu tar h Türk ye ç n b r kırılma noktası oldu.

ABD çok kızdı. Suçlu aramaya başladı. Olağan suçlular


şunlardı:

a- TSK; b- CHP, MHP, ulusalcı-m ll yetç part ler; c- AKP ç ndek b r


grup (k bunlar 2007 seç mler nde m lletvek l yapılmadı); d- Atatürkçü
Düşünce Demeğ g b bazı s v l toplum kuruluşları, ün vers teler; e-
Heps .

Yanıtını b l yorsunuz, “e” şıkkı.

Evet, yavaş yavaş Baykal’a kaset komplosuna gel yoruz…

ABD 1 Mart Tezkeres ’n n Mecl s’ten geçmemes ne “haklı” olarak


kızdı! Çünkü adamlar, Saddam’a karşı yapacakları asker
müdahaleye destek vermeyeceğ n açıklayan Başbakan Bülent
Ecev t’ bu nedenle düşürmüşlerd . Sandılar k , yen kt dar stekler n
kayıtsız yer ne get recekt .

Aks l k. Olmamıştı. Üstel k… Türk ye kamuoyunda ABD karşıtı sert


b r hava oluştu. Toplumsal muhalefet örgütlenmeye başladı,
m lyonlarca k ş n n katıldığı m t ngler organ ze ed ld . “Ilımlı İslam”
dayatması bu muhalefet daha da büyüttü, güçlend rd .

ABD, Balkanlar, Kafkaslar ve Ortadoğu’nun tam ortasındak


Türk ye’y kaybedemezd . O halde ne yapılacaktı?

Türk ye’y Soğuk Savaş’ın başlangıcında yaptığı g b yen den


“kurgulayacaktı”. Yan muhal f herkes susturulacaktı.

S yas part genel başkanları, ün vers te sah pler , rektörler, dekanlar,


öğret m üyeler , Atatürkçü Düşünce Derneğ , Çağdaş Yaşamı
Destekleme Derneğ g b s v l toplum kuruluşları, gazetec ler, medya
sah pler , şadamları ve askerler g b tüm muhal fler susturulacaktı.

Bunu yaparken, dünya kamuoyunu kna etmek ç n Rah p Santoro,


Malatya Z rve, Hrant D nk g b su kastlardan, darbe söylent ler nden
yararlanılacaktı.

New York neol bareller n n “papağanı” Türk ye’dek l beraller n,


cemaatler n, yen kurdurduğu gazeteler n ve telev zyonların desteğ n
alacaktı.

Ve büyük oyun tezgâha kondu.

Türk ye tar h n n en büyük cadı avı başlatıldı.

Cezaev ne tıkılan, susturulan herkes n ortak noktası, ABD


pol t kalarına karşı olmalarıydı. Ve…

Bu toz bulutunun arasından b r adam çıktı.

“İnanmıyorum,” ded .
Darbeye, Ergenekon’a, Balyoz’a, Kafes’e, tert p planlarına
“İnanmıyorum,” ded .

Bağımsızlıktan, demokras den, la kl kten, Cumhur yet’ten ödün


vermeyecekler n açıkladı.

Hep adalete güvend ğ n söyled .

Ulus devletler n bağımsız müdahale olanaklarını kısıtlayan neol beral


pol t kalara sırtını döndü. Rant ekonom s ne dönüştürülen
özelleşt rmelere karşı hukuk mücadeles başlattı.

Gerg nl kler çıkaracağı bell olan ve Türk ye’y çe döndürüp


st krarsızlaştıracak her dayatmaya yılmadan karşı çıktı.

1990’h yıllarda Ruanda’da 800 b n Tuts ’n n, Bosna’da 325 b n


nsanın soykırıma uğramasını seyredenler n, gündeme get rmeye
çalıştıkları “Ermen soykırımı” dd alarını el n n ters yle tekled .

Çekoslovakya’nın, Yugoslavya’nın bölünmes n alkışlayanların,


Kıbrıs’ın bölünmes ne ş ddetle karşı çıkmalarındak k yüzlülüğü
suratlarına vurdu. Kıbrıs’ın, Azerbaycan’ın yanında durdu.

ABD Dış şler Bakanı R ce, Büyük Ortadoğu Projes ’yle 22 ülken n
har tasını değ şt rmey hedefled kler n söyled ğ nde, Türk ye’n n b r
kanş toprağını vermeyecekler n haykırdı.

Kürt sorununu Şeyh Barzan ’ye havale edenlere tepk gösterd .

“S z n en büyük hraç kalem n z Mehmetç k” dey p kapalı kapılar


ardından hükümete m lyar dolarlar vermey tekl f edenler n oyununu
bozdu.

Türk ye’n n Ortadoğu’da kanlı tezgâhlar ç ne çek lmes n steyen


Batılı d plomatlara randevu b le vermed . Bağımsızlıkçı b r dış
pol t kadan yana oldu.

Toplumda yaratılmaya çalışılan korkunun üzer ne g tt .


Hukuk rej m n değ şt rmey amaçlayan Anayasa değ ş kl kler ne karşı
çıktı.

Muhalefet tekrar toplayıp CHP’y kt dara aday part yaptı.

Ve fakat…

Düşman h ç beklemed ğ b r yerden vurdu…

Ş md s z hâlâ soruyor musunuz?

Den z Baykal’a bu ha n pusuyu k mler n kurduğunu?

Cadı avı sürüyor…

16 Mayıs 2010 tar h nde Hürr yet’te tam b r sayfa “Kaset Komplosunu
K m Yaptı” d ye yazan ben… Bu satırların yazarı ben, Den z Baykal’a
şantaj yapacağım, öyle m ?

Medya bunu b lm yor mu?

Bakın devam edey m:

ABD Savunma Bakanlığı (Pentagon) ve CIA’ n stratej


uzmanlarından Stephen Larrabee “Rand Raporu”nda (Şubat 2010)
şöyle yazdı:

“2003 (1 Mart Tezkeres ’nden) yılından bu yana CHP g derek artan


b r boyutta daha m ll c ve Amer kan karşıtı b r duruş ben msed (…)
CHP’n n üst yönet m değ şmel d r.”

K mse aslında h çb r şey saklamıyor.

Yer geld yazayım:

Halk TV’y satın almaya g tt ğ m zde Baykal’la Mecl s’tek odasında


sohbet ederken şunu ded m:
“Bu p s tezgâh sahnelend ğ nde, bu kaset komplosuyla s z hedef
aldıklarında st fa ederek çok yanlış yaptınız. Bu oyunu bozmanın
yolu s z n y ne d md k durup bu karanlık odaklarla mücadele
etmen zd . Genel başkanlıktan st fa ederek bu tert p-ç ler n steğ n
yer ne get rm ş oldunuz.”

Bu sözler me yanıt vermed ; belk de hata yaptığını anlamıştı. “Öyle


gerek yordu,” ded sadece. Sustu. Şah tler m Baykal’ın kend s ve
odada bulunan üç gazetec d r.

Ş md bana/b ze d yorlar k , “Varan-2” cümles yle Baykal’a şantaj


yapacakmışız! Sam m söylüyorum, bu d nc ler n Allah korkusu yok.

K mse sormuyor, “Böyle b r kaset-CD-DVD var mı?” Hayır. Soru bu


kadar bas t aslında, ama sormuyorlar.

Had ben tutukluyum; Halk TV’y almaya g tt ğ m gazetec


arkadaşlarıma n ye k mse sormuyor? Yoksa aslında herkes bu oyunu
b l yor da b le b le m bu haberler , yorumlan yapıyor?

Ş md bu kara propagandayı yapanlar Baykal’a kaset komplosu


yapıldığı günlerde ne yazdıklanna b r “yerl ” d ğer yabancı k örnek
verey m sadece:

- Mağdur adam poz syonuna yatıp, “part ç muhalefet ” konuşamaz


hale get rd kten sonra gel p aslanlar g b kurulacak koltuğuna. Ahmet
Kekeç, Star (13 Mayıs 2010)

- Seks kaset Türk ye’ye aydınlık b r gelecek açıyor. Stephen K nzer,


The Guard an (11 Mayıs 2010)

Adına “Rad kal” d yen gazete b le “Varan-2”y sürmanşet -ne


taşımıştı. Gazetec Mustafa Balbay’a yapılan tezgâhın aynısı
sahnedeyd : “S l nen Dosyalar.”

Ergenekon davasında gazetec ler gözaltına alınırken Soner Yalçın’m


b lg sayannda yen belgelere ulaşıldığı öne sürüldü. S l nen bazı
dosyaların ger get r lmes sonucunda, “Halk TV’n n devralınmasıyla”
lg l eylem planına ulaşıldığı dd a ed ld . Planda Baykal’a yönel k b r
şantaj kaset hazırlığının da bulunduğu dd ası var. Ele geç r len b r
belgede şu faden n yer aldığı söylen yor: “Halk TV’y satın alırsak,
parasal sıkıntımız kalmaz, Kılıçdaroğlu da stekl . Her türlü desteğ
alırız. Ama Baykal d ren yor. Baykal engel n aşmalıyız. İkna ç n
Varan-2 kaset .” (Sal h Aydın, Rad kal)

Zaman gazetes kökenl Eyüp Çan’ın genel yayın yönetmenl ğ n


yaptığı Rad kal n bu sözüm ona haber sürmanşete taşımasına n ye
h ç şaşırmadım acaba? Tıpkı pol s-savcı b lg s n değ ş-t rmeks z n
gazeteye koyan muhab rler n utanmadan haberler n altına mzalarını
koymaları g b … B r k ş , sadece b r k ş o sözde dosyaların geld ğ
g b aynı anda s l nd ğ nden bahsetm yordu.

Vatan gazetes n n namuslu köşe yazarlarından Mustafa Mutlu ş n


özünü yazmıştı: “Varan-2” yalanını ortaya atanların amacı çok
açıktı…

1) Yukanda saydığım aydınlann tamamı muhal f…

2) Heps gazetec ya da yazar…

3) Y ne heps (üyeler cemaat d yor ama) okyanus ötes nden


yönet len b r tar kat hakkında b r şek lde “kalem oynatmış” k ş ler…

Yukarıdak s mler n tamamına yakını, Fethullah Gülen’le, tar katıyla


lg l araştırmalar, ncelemeler yapıp, bunları k tap hal ne get ren;
derg lerde, nternet s teler nde ya da gazetelerde yayımlayan
k ş ler…

Zaman gazetes n n “haber ne” göre b z Prof. Dr. Yalçın Küçük’le


toplantılar yapıyormuşuz. Yapsak ne olur? S ze ne? Bunun neres
suç? Ama yapmadık, yan yana b le son yıllarda k kez geld k.

Hep aynısını yaptılar: Ucuz genellemelere başvurdular. B lg ler


köksüzdü çünkü… Yazdıklarına, konuştuklarına bakar mısınız? Ne
kadar bayağı, vasat.
Taraf, Ergenekon sürec nde hep aynı “haberc l ğ ” yaptı. ıçı boş, b lg
k rl l ğ ne h zmet eden, kamuoyunu kandıran gerçekdışı dd aları
sürekl manşet ne taşıdı: “Hedef AKP’l A leler”. Neym ş; “MİT
görevl s Kaş f Koz noğlu’nun AKP’l vek ller ç n topladığı özel
st hbarat notları Soner Yalçın’ın odasındak ‘Koz’ s ml dosyadan
çıkmış!”

Yazıyorlar: “MIT’ n karanlık sm olarak b l nen Koz noğlu le Soner


Yalçın arasında özenl bağlantılara ulaşıldı.”

Bu AKP’l ler ve a leler , Ergenekon operasyonlarında kaçıncı kez


manşete taşındı? AKP’l ler oyuna get ren, kandıran benzer haberler
neredeyse her operasyonda gazetelere serv s ed ld . Ahmet Altan bu
dd alar üzer ne yorumlar yapmıştı: MIT’te böyle belgeler yokmuş,
bunu Koz noğlu kend s toplayıp Odatv’ye verm ş! Kafasında h ç m
soru yok; pol s n oyuncağı olduğunun farkında değ l. B r MİT’ç “Koz”
sm yle g zl b lg ler n ye ma l’le gönders n? Ahmet Altan bunu b le
düşünemeyecek kadar mı gözünü karartttı?

İdd ayı karşı tarafa sormadan hep böyle haber, yorum yaptılar. H ç
akıllarına geld m ; bu v rüslü “belgeler” üzer ne Odatv haber yapmış
mı?

Ey Ahmet Altan, s z n gazeten z Taraf ta karanlık tert pç lerle çl dışlı


olan arkadaşlarınız var; daha önce de yazıp söylem şlerd , “Soner
Yalçın MİT’ten şunu tanıyor, bunu tanıyor” d ye.

Konu mahkemel k, hakkında dava açtım. Bunu b lm yor olamazlar.

Koz noğlu’nu tanımam b le. Tanıyor da olab l rd m, fakat


tanımıyorum. Gazetec l k ne hale geld ; k m tanıyoruz, el m zde
hang belgeler var d ye hesap ver yoruz. Basın özgürlüğünün ne hale
get r ld ğ n görmüyor musunuz?

Ahmet Altan g b l beraller n merkez Taraf ın Ergenekon’a


bakışlarında b lg yok, sadece kafalarında kaba b r şablon var.
Onlara göre, AKP’yle “gerçek- ler demokras ye” geçecek Türk ye!
“Der n devlet” bunu engellemeye çalışıyor. İşte ş n özü bu. Bu aydın
rüyası olanı değ l, olması gereken gördü; hayatın gerçeğ ne gözler n
kapadı. Ve hep yanıldı. Yen değ l bunlar. Tanz mat münevver
bunlar…

Bakın, 7 Kasım 2010 tar hl Hürr yet’te yazdım:

Yıl: 1899.

İng l zler, Güney Afr ka’nın altınına göz d k p bu toprak-

lan 500 b n asker yle şgal ett . Topraklannı ve altınlarını


kaptırmak stemeyen Boerler, İng l zlere karşı ger lla mücadeles
verd . Evler yakılıp yıkıldı; eşler çocuklan öldürüldü; toplama
kamplarında şkenceler gördüler ama Boerler ger adım
atmadılar.

Tam o günlerde Osmanlı münevverler ne yaptı ders n z? Şu s yasal


değerlend rmey yaptılar: İng l zler kaybederse bu İng l z karşıtı b r
pol t ka zleyen II. Abdülham d’ n ş ne gel r. O halde b z İng l zler
destekleyel m!

Ve bu desteğ de verd ler. Nasıl mı? Esk sef rlerden Al Gal b Bey’ n
Rumel h san’ndak ev nde toplantı düzenled ler. Toplantıya, İsma l
Kemal, Hüsey n S ret, İsma l Safa, Ubey-dullah katıldı. İng ltere
Büyükelç s S r N cholas O’Connor’a h taben b r mektup kaleme
aldılar. B r de destekler ne kılıf buldular: “İng l zler Kırım Savaşı‘nda
b z mle b rl kte harp ett kler nden İng ltere’n n bu savaşta
muzaffer yetler n temenn eder z!”

Fakat gerçek n yetler n de yazmadan edemed ler: “Sultan Ham d’ n


İng l zlere karşı planladığı hasmane s yasete m llet şt rak
etmemekted r.”

Hüsey n Cah t Yalçm’a göre metn Tevfîk F kret kaleme almıştı.


K m ne göre se Hüsey n S ret yazmıştı. Sonuçta d lekçe Osmanlı
münevverler ne sunuldu; destek mzası stend . K mler destek
vermed k : Reca zade Ekrem, Sam Paşazade Seza , Mehmed
Cav d, Mehmet Rauf, Ahmet Kemal, Tevf k F kret g b y rm dokuz
münevver.

Tar h: 20 Kasım 1899.

Güney Afr ka sömürges İng l zler oluk oluk kan akıtırken Osmanlı
münevverler İng ltere Büyükelç l ğ ’n n kapısını çaldı. On k k ş yd ler.
D lekçeler n b zzat S r O’Connor’a elden verd ler.

Kuşkusuz II. Abdülham d bu g r ş m duydu. Korktu. Operasyon


başlattı. İlk önce Hüsey n S ret ve Ubeydullah Beş ktaş Karakolu’na
çek ld . İng l zler bu gözaltılardan rahatsız oldu. Büyükelç O’Connor
g r ş mde bulundu; gözaltına almanlar serbest bırakıldı. Ancak II.
Abdülham d bu olayı unutmadı. İk ay sonra Hüsey n S ret’ B tl s’e,
İsma l Safa’yı S vas’a, Ubeydullah’ı Ta f’e sürgüne gönderd . Tevf k
F kret ev nde göz haps ne alındı. K m de yurtdışına kaçtı…

Bugün Taraf gazetes n üs ed nm ş yazarların ruh hal de aynen


budur şte… Demokras y , özgürlüğü, Amer kan mandacılığının
sağlayacağına nanıyorlar…

Ve fakat Türk ye’de gazetec ler de var…

Gazetec ler n gözaltına alınması, medya çalışanlarını sokaklara


döktü. İstanbul’da ve Ankara’da yüzlerce gazetec basın özgürlüğü
ç n yürüdü.

“AKP el n medyadan çek”, “Faş zme karşı omuz omuza”, “Susma,


sustukça sıra sana gelecek” sloganlarını atmışlardı.

Ankara’dak gazetec ler de Kızılay Meydanı‘nda toplanmıştı.


Ağızlarına s yah bant bağlayarak, kalemler n kırmışlardı.

D ğer yanda… Bütün kokuşmuşluğu, s ns l ğ ve kötülüğüyle yandaş


medya sürü hal nde provokat f yayıncılığına devam ed yor.
Hedefler nde protestocu gazetec ler var. Zaman gazetes nden
Hüsey n Gülerce, cemaat n ve “özel yetk l medya”ran anlayışını
anlatıyordu:
B l yorum, bugün b r ler y ne basın özgürlüğünü hatırlayacak.
İkt dann, gazetec lere ve muhal fler ne yönel k yen b r yıldırma
hamles başlattığını söyleyecek, yazacak. Ergenekon dostlan ve
dayanışma merkezler , sesler n y ne yükseltecekler. Ergenekon
davası başladığından ber , bu ülkede vesayet s stem n n devamını
steyenler, statükoya “zapt yel k” yapanlar, müth ş b r d renç
göster yorlar. Payandalıklannı g zleyeb lmek ç n, suret haktan
görünüyor, “muhal f” ayağına yatıyor, “askerî vesayete karşı olmak y
b r şeyd r ama s v l vesayete de karşı olmak lazım” dey p konuyu AK
Part düşmanlığına kaydınyorlar. Devam eden b r davada yargıya
açıkça baskı var. B r yandan “Yargısız nfaz yapılmasın” den rken, b r
yandan tutuklular ç n mahkemeler n kararı beklenmeden, “Onlar
suçsuz, onlar b rer kahraman” den l yor.

Bu yoruma söyleyecek söz var mı? Her şey çok açık değ l m ? Hep,
nançla b lg y , kuramla uygulamayı karıştırdılar…

Hürr yet’ten İsmet Berkan’ın yazısı, aslında neler olduğunu ortaya


koyuyordu:

Geçen hafta Ahmet Şık telefonla aradı. Aslında ben de onu aramayı
düşünüyordum; Soner Yalçın Ergenekon neden yle gözaltına
alınırken onun b lg sayarlarında Ahmet’ n b r k tap taslağının
bulunduğuna l şk n b r haber okumuş, merak-lanmıştım. N tek m
Ahmet de aynı konuda arıyordu. Halen yazmakta olduğu k tabının
Soner Yalçın’da ne aradığını b lm yordu. K tabın konusu pol s
ç ndek Fethullah Gülen grubuydu. Ve Ahmet, k tabının henüz
düzelt lmem ş, tamamlanmamış vers yonunun nasıl olup da
Yalçın’da çıktığını b lm yor, anlayamıyordu. Ahmet, “Zaten,”
ded , “şu k tap ş b r b ts n, bu b lg sayarı alıp den ze
atacağım.” Ben de kend m tutamadım, “Den ze atmak yetmez,”
ded m, “Önce ç nden hardd s-k n çıkaracaksın, büyük b r
mıknatısla b r süre tutacaksın k ç ndek ler s l ns n, sonra ona
da güvenmey p çek çle kıracaksın, en sonunda da den ze
atacaksın.”

Dün sabahtan ber düşünüyorum: Acaba bu konuşma, Ahmet’ n


gözaltına alınma sürec n hızlandırmış mıdır? Eğer öyleyse, ona
bu aklı veren ben olduğuma göre savcılar artık benden de
şüphelenmekte m d r? Şaka b r yana, bunca yıl b rl kte
çalıştığım Ahmet Şık’ın, aynı b nada yıllarımı geç rd ğ m Ned m
Şener’ n en sonunda Ergenekon üyes olmak suçlamasıyla
gözaltına alınmalarını hâlâ tam olarak drak edeb lm ş değ l m.

Ah İsmet Berkan ah!

Bu sürec h ç anal z edemed n z, y gazetec l k sınavı veremed n z.


Ş md tanıdıklarınızın başına bu acı olay gel nce şaşırıyorsunuz.
Kusura bakmayın günahımz büyük.

Neler yapmadınız k :

Ergenekon dd anames n köşen zde yazdınız. Yetmed ,


dd anamen n omurgasını oluşturan b r adlandırmada bulundunuz:
“Kızıl Elma Koal syonu.” Davanın sembolü oldu.

Sağalan, solculan ulusalcılık çatısı altında b r araya get ren deoloj k


ç mentonun tanımlanmasıydı, bu. “Ergenekon” d ye tar f ed len sözde
örgüt, bu deoloj k yapı tema üzer ne nşa ed lm şt ! Yargılamalar
boyunca duruşmalarda b rçok kez bu konu konuşuldu, tutuklulara
kaç kez soru olarak bu yönelt ld . Ergenekon’u anlatma hevesl s
yazarların k taplarına ve köşe yazılarına da konu oldu.

Sonra b rden İsmet Berkan Sabah gazetes n n Cumartes ek nde 19


Mart 2011’de yayımlanan röportajında “Kızıl Elma Koal syonu’nu ben
uydurdum” dey verd . Berkan bunu b r espr g b anlattı. İnsanlar dört
yıldır hap slerde ç le çek yor oysa. Meğer sadece şakaymış! O
kadar…

Evet… Cezaev nde b r gün b le kalmamn telaf ed lemez

olduğunu, hap ste nsanların çürüdüğünü İsmet Berkan’lar h ç


anlamadılar; empat kurmadılar. Bu kadar kolay olmamalıydı..
Meğer yüce b r ağırbaşlılığa ne çok ht yacımız varmış…
Rad kal yazarı Murat Yetk n lk kez medyada Odatv’n n nasıl b r yayın
organı olduğunu örnekle yazmıştı:

Ergenekon davasında tutuksuz yargılanan Yalçın Küçük’ün Soner


Yalçın le l şk s üzer ne zaten son haftalarda yeter nce
t barsızlaştırma yayını yapıldı. Ancak Odatv nternet s tes n n
neredeyse bütün çalışan ve yazarlarının operasyon kapsamına
alınmasına b r açıklama herhalde gerek yor. Mümtaz İd l g b solcu
b r edeb yat eleşt rmen nden Müyesser Yıldız g b m ll yetç b r
gazetec ye kadar tek ortak noktaları Odatv’de çalışmak, yazı
göndermek olan k ş ler nasıl aynı çerçevede derdest ed l yor? Yoksa
tutuklamaların süre t bar yle cezaya dönüşmes g b artık gözaltılar
da b r yıldırma aracı olarak mı kullanılıyor?

Odatv’y tarafsız bakış açısıyla rdeleyen herkes Murat Yetk n’ n


yazdığı bu gerçeğ görecekt r. Ama Yetk n’ n b lmed ğ “Kızıl Elma”
uydurması, han “koal syon” var’mış ya! Ah!… Ah!.. Ne d yey m.

Son Ergenekon dalgası Sabah gazetes yazarı Nazlı Ilıcak’ın b le


kafasını karıştırmıştı:

Bütün bunlar, mutlaka Ergenekon örgütüyle b r bağlantı


bulunduğunun şaret sayılab l r m ? Söz konusu gazetec ler, Gülen
cemaat n demokras ye b r tehd t olarak gördükler ç n, ayrıca AK
Part kt darını da yıpratmak amacıyla bu faal yete g r şm ş olamazlar
mı?

Sonuç: Ya Soner Yalçın, kend n s yat f alarak -bazı gazetec lerle


b rl kte- muhal f olduğu AK Part ve Fethullah Hoca cemaat ne karşı
sert b r mücadele başlattı; ya da bu faal yet Ergenekon kapsamında
yürütülüyordu veya -3’üncü şık- v rüs vasıtasıyla dosyalar Odatv
b lg sayarına yerleşt r ld . Eğer “v rüs” söz konusu se, Mc Carthyc l k
yapan ek b n k m olduğu der nlemes ne araştırılmalı. Çünkü çok
büyük b r tehl keyle karşı karşıyayız.

Aydınlık gazetes nde doğru b r tesp t vardı:

Odatv yönet c ler ne yapılan operasyonda, savcıların


“Ulusal Medya 2010” d ye sahte b r belgey kullandığı b l n yor.
Gazetec Soner Yalçın, neredeyse feryat ederces ne, “Bu belge le
b z m h çb r l şk m z yok” d ye açıklama yaptı. Ancak Beş ktaş
savcıları, “Bakın, Ergenekon örgütü medyada nasıl örgütlen yor” d ye
bu uydurma belgey kullanmayı sürdürüyor. 2008’de Doğu Per nçek,
İlhan Selçuk, Kemal Alem-daroglu ve Fer t İlsever tutuklanırken de
böyle uydurma belge kullanılmıştı. “Ulusal Medya 2001” adlı belgeye
şöyle b r not düşülmüştü: “Örgütün medyayı amaçları doğrultusunda
ele geç rme ve yen den yapılandırma projes .” B r nc Ergenekon
davasında savcıların dosyaya koyduğu bu belge her yönüyle
çürütüldü.

B len var mı Aydınlık’m yazdığı bu gerçeğ ? Yok. Aynı 3 yıl öncek


yayınları sürdürüyorlar. Amaç bell değ l m aslında?

M ll yet’ten Güner Cıvaoğlu toplumda neler konuşulduğunu kaleme


almıştı:

Bu arada “vah m” söylent ler de dolaşıyor. “Soner Yalçın’m CHP


telev zyonunu satın almak ç n CHP yönet m yle görüşmeler
neden yle Ergenekon l şk s kurgusu yapab leceğ ve CHP ç n de
kapatma davası açılab leceğ ” fısıltılar gündem nde. İnanılır şey
değ l, ama toplumdak ps koloj y yansıtıyor.

Sözcü gazetes yazan Em n Çölaşan, gerçek b r gazetec n n zor


anlannı şu satırlarla anlatıyordu:

Özgür (!) olduğu, demokras le yönet ld ğ dd a ed len b r ülke


düşünün k , o ülkede kt darın hoşlanmadığı b r gazetec yüz k ş yle
karşılaşsa, en az yansı ona şu sorulardan b r n soruyor: “Sıra sana
ne zaman gelecek?”

“İnşallah s z de almazlar, s zce alırlar mı?”

“Sırada k mler var?”

“Bundan sonra ne olur?”


“Odatv, hükümete muhalefet yapan tek nternet s tes yd . Ş md sıra
en büyük muhalefet gazetes Sözcü‘ye, Sözcü‘nün yazarlarına mı
gel yor?”

Gazetec n n zor anlan şte bunlar. S ze bunlan soran nsanlara ne


d yeceks n z? Onlara nasıl yanıtlar vereceks n z? Bu sorular bana da
her gün soruluyor… Ve b z nasıl b r ülke olduk k , bırakın gazetec l k
ahlakını da b r yana, nsanlığımızı nasıl y t rd k k , gözaltına alınıp
sonrasında tutuklanan her gazetec n n ardından, kt dar
medyasında “Oh olsun, hak etm şt ” çığlıkları yüksel yor. Bu
nasıl b r k nd r, nasıl b r nefrett r?

Gözaltına alınıp tutuklananların ses soluğu o koşullarda doğal olarak


çıkamazken, onların aleyh ne suçlayıcı yazılar yazılıyor, ekranlarda
serg lenen tek taraflı “tartışma programlarında!” küfürler ed l yor.
Tüfek cat oldu mertl k bozuldu! Evet, günümüzde gazetec l k ahlakı
g b mertl k de bozuldu.”

Gün ç nde ben b raz da olsa sev nd ren haber, arkadaşım Fazıl
Say’ın yaptığı açıklamaydı, Cumhur yet’te okudum:

B z en çok kaygılandıran, nsanlann suçunun ne olduğunun


anlaşılmaması ve b l nmemes . Herkes kaygılanıyor. Herkes n
kaygılandığı b r ülkede yaşamak hoş b r şey değ l. İkt darın
muhalefet n bu kaygıları yok ed c aşamalar serg lemes beklen yor.
Odatv’de yazmaya devam edeceğ m.

İy k sanatçılar var.

İy k Fazıl Say var…

Çünkü kend n “aydın” sanan çok k ş tehl ken n farkında değ l…

Cezaev ne sokulmadan önce, tekrar Mart n He degger (18891976)


okumaya başladım. Son günlerde aydın- kt dar l şk s üzer ne
düşünüyordum. Kafamda sorularım vardı:
20. yüzyılın en etk l felsefe üstatlarından b r ve aym zamanda tar h n
en büyük “entelektüel zanlısı” olan He degger, Alman Nasyonal
Sosyal stler n n “ ler demokras ”s n neden destekled ?!

H tler, sadece kend ç nde yıkılmış, z hn parçalanmış, stekler


darmadağın olmuş yığınları değ l, f lozof He degger g b
entelektüeller de nasıl büyüled ?

Sorunun yamtını He degger’ n sevg l s felsefec Hannah Arendt’te


buldum:

B r nc Dünya Savaşı‘nda dünkü dünyanın değerler n y t ren


entelektüel seçk nler, faş st hareketler n kt dara geld ğ anda gem ler
yakarlar. Bu savaş sonrası seçk nler n ç ne gömülmey arzuladığı
k tled r.

Arendt’e göre bu, “yığın le seçk nler arasındak tt fak” d . Bu AKP’y


destekleyen 12 Eylül mağduru solcuların tavrına benzem yor mu?
Keza, 1990’da Berl n Duvarı‘nın yıkılışıyla başlayan “yen lg sürec ”,
Türk ye’dek entelektüeller nasıl etk led ?46 İdeoloj k yen lg ruhlarda
hang tahr batlara yol açtı? Bugünlerde sürekl d ller nden
düşürmed kler popül st söylem-ler n-kavramlann sebeb , gen ş
k tleler n ç ne gömülme arzusu mu? Onaylanma, takd r ed lme
duygusu mu? Bu kadar saldırganlığın, k br n, küstahlığın altında
hang onarılmaz ruhsal yaralar, yalnızlıklar var?

Benzer travmayı He degger de yaşadı mı?

Bakınız… H tler kend n h ç saklamadı. Nefret n gösterd . Öfkes n


haykırdı. “Şeytan” ded ğ “ötek ”yle savaşacağını lan ett . He degger
bunları duymadı mı? H tler’ n k ş y aşağılayarak nesneye
dönüştürdüğünü He degger görmed m ? H tler’ n kaostan
beslend ğ n , sürekl korkutarak kazandığını anlamadı mı?

Aslında gerçek şuydu: He degger’ n kafasında felsef b r teor s vardı.


Teor s ne uygun “gerçekler ” görüyor, ötes n görmek stem yordu.
Ya d ğer Alman entelektüeller ? Farkında olamadılar, anal z
edemed ler m ayak sesler duyulan faş zm ? Aslında çoğu He degger
g b farkındaydı. Görmek sted kler n gördüler, duymak sted kler n
duydular. Ş ddet , kötülüğü, bayağılığı, kabalığı yok saydılar.
Zamanla yok olacağına nandılar. Geç ş dönem n n sancıları olarak
değerlend rd ler tüm olup b ten . Ufukta, y l ğ n güzell ğ n var
olduğunu sandılar.

İş n özü şuydu: Düşünme yet s n kaybetm şlerd . S yas zekâlarını


kaybetm şlerd . Yan kaybedenlerd . Bu nedenle gerçekle bağları
kopmuştu; s yas olmayan b r s yaset özlem ç ndeyd ler. Başta
He degger olmak üzere sandılar k , “H tler’ yönet r z, kontrol eder z”.
Yanıldılar. Tar hte bunun yığınla örneğ var zaten: K m entelektüeller,
f k rler yle yönlend rmek ç n pol t k l derlere yanaşır. Oysa o pol t k
l derler n çoğu, kend ler n yönlend rmeye kalkışanlardan nefret eder.
Bu nedenle, b rçok entelektüel n sonu acıyla b tm şt r.

He degger bunun sadece b r örneğ yd . B r gecede gözden düştü.


H tler o gece (Uzun Bıçaklar Geces ) b n küsur SA’yı47 öldürttü.

He degger’ n şu sözler nden umarım Türk ye’de bazı aydınlar dersler


çıkarır: “Ş ddet kullanan, y l ğ ve d ng nl ğ b lemez. Ne rahatlamayı,
ne huzuru, ne ateşkes b l r; ne de bunlardan haberdardır.”

Çünkü… Onlar ç n d ktatör olmak yaşamın anlamı ve b ç m d r.


Kend katı sertl kler ne, doğruluklarına hayrandırlar. Aslında, dar
görüşlü, hırslı, küçük adamlardır heps ; adları ve ülkeler neres
olursa olsun, fark etmez.

Ben hâlâ cezaev nde mum ışığında nsan arıyorum. Merhametler n ,


akıllarını ve umutlarını nasıl kaybett kler n sorguluyorum.

Bu nedenle…

Fazıl Say g b sanatçılar le Beethoven, Mozart aynı yolun


yolculandır. Aydınlık dünya başka türlü kurulamıyor…
1
Yemekte Hang Erbakan? k tabıyla lg l b r şey söyleyecek m d ye
ted rg n olmuştum. H ç öyle b r değ ld , gülümseyerek karşıladı, hep
gülerek sıcak b r hava yarattı ve gülümseyerek uğurladı. Yemekte
yanında Abdullah Gül oturuyordu. Çocuğu g b yd ; ona bakarken
gözler parlıyordu. Nereden nereye… B r gün, pol t kacıların bendek
zlen mler yle portreler n yazmalıyım. Cemal Süreya’nrn portreler
har kadır… Ve fakat Stefan Zvve g üzer ne tanımam!..
2

Kuvayı M ll ye Derneğ ’n n Mers n Şubes ’ndek s lah ve bayrak


üzer ne yapılan yem n tören n k m çek p 9 Şubat 2007’de
telev zyonlara serv s yapmıştı? Duruşmalarda h ç ortaya çıkmadı.
Sadece Hüsey n Gaz Oğuz, duruşmada anlattı: “Demeğ n Mers n
sorumlusu Kemal Canay ve Erdal İrtem adlı şahıslar esk emn yet
st hbaratçısıdır. Bunlar gözaltına b le alınmadı. Tören organ ze eden
bunlardı.”
3

60 yaşındak Mehmet F kr Karadağ, demeğ n n üyeler ne, “Oğlum”,


“yavrum”, “y ğ d m” g b sözlerle h tap ed yordu. Şefkat ve sevg fade
etmek ç n bu şek lde h tap ed ld ğ düşünüleb l r. Savaya göre durum
farklıydı. Gerçekleşt rmey planladıkları eylemler ç n onlara güven
duygusu vermeye çalışıyordu!
4

Daha b rkaç ay önce (24 Şubat 2007) Muhammet Yüce-Mehmet F kr


Karadağ telefon konuşmalarında, demeğ n parasızlıktan
telefonlarının kapatıldığını söylüyor, a datlan toplayarak bu sorunu
g dermey planlıyorlardı. B rkaç ay sonra ne paralar telaffuz
ed yorlardı! Muhammet Yüce uçuyordu… Zaten “Ergenekon
su kastler nde” hep büyük paralar telaffuz ed ld . Öyle k , Osman
Yıldırım’a Nec p Hablem toğlu’nu öldürmes ç n 1 m lyon dolar tekl f
etm şt Vel Küçük. Ama o kabul etmem şt !.. Bu arada Orhan
Pamuk’un gece 02.00’de b ten toplantısı neyd acaba?! Ded m ya,
uçuyorlar.

İk nc Dünya Savaşı‘ndan sonra Sartre, Habermas, Lefebvre g b


marks stle-r n He degger’ tekrar çek m merkez hal ne get rmeler n n
sebeb d r aynıdır. Keza y ne Frankfurt Okulu’ndan Adomo,
Horkhe mer de N etzsche’y dol hal ne get rmed ler m ?
“Muhafazakar Devr m” tartışmaları n ye başladı? Türk ye’dek
değ ş m h ç kavramlarla tartışmadık. “Pol s d l yle” konuşuluyor
hâlâ…
Y rm nc Gün

5 Mart 2011

Cumartes …

Cezaev nde yaşam durgundur. Kımıltısız b r hayat. Sak n.


Hüzünlüdür. Ama kasvetl değ ld r. Hep meraklı bakışlarla
karşılaşırsınız; neden herkes n b r h kâyes n n olmasıdır. Mahpus,
h kâyes yle dolaşır cezaev kor dorunda, nereye g tse h kâyes
yanındadır. İlk tanışıklıkta hemen h kâyeler paylaşılır. İnsanları
b rb r ne leh mleyen şey benzer h kâyeler n n olmasıdır. Verg
borcundan hapse düşen, aynı suçtan gelenle arkadaş olur. Kız
kaçıran sevdalılar b rb r yle yarenl k eder.

Bu düşüncelerle çıktım beton avluya. Bu, etrafı 6-8 metre


yüksekl ğ nde, üstünde d kenl teller olan duvarlarla çevr l , 50
metrekarel k beton bahçe, çocukluğumun geçt ğ konağın avlusuna
benz yordu. Tek başıma saatlerce futbol oynardım; plast k topumla.
Benzerl k bana güç ver yor, anımsadıkça.

Moral m yer nde uyandım. Dünden d rençl y m.

Fakat şte, bazen nsan ç ndek kırgınlık es nt s ne engel olamıyor;


telev zyonlarda, gazetelerde sürekl adımn yazılması, anılması
rahatsız ed yor, yorgun düşürüyor nşam. Güven n öldürüyorlar.

Ürkütücü b r hava var medyada. Gündel k sözler havada uçuşuyor.


En y ğ d m z b le kend nden korkuyor. Herkes şeytana nasıl
uyacağının planını yapıp sank öyle tavır alıyor. Soylu kalem sah b
ne kadar azaldı…

Soyumuzda cesaret d ye b r şey kalmadı mı?.. Şeytandan


kurtulmanın tek yolu var değ l m ; şeytana uymak!

Yan avluda türkü söyleyen b r n n ses n duydum. Bu Mustafa Balbay.


Bağırdım. Duydu. Ses m z duyan Oktay ve Barış da yanıma geld .
Hep b rl kte türkü söylüyoruz ş md : Yağmur g b yağar başıma taşlar
İlle dostun b r tek gülü yaralar ben …

Duvar ardından; P r Sultan’dan, Mahsun ’den türküler söyled k.


Ses m z ne gür çıktı.

Ankara tems lc s yd Cumhur yet gazetes n n Mustafa Balbay.


İdd anamede, ABD Ankara Büyükelç l ğ ’nde g zl toplantıya katıldığı
b lg s var. İdd aname bu thamını, Terörle Mücadele Şube
Müdürlüğü‘nde görevl Mutlu Ek zoğlu’nun tuttuğu notlara
dayandırmıştı. Ne “m ll ” pol sler m z var! Öyle b l yorduk fakat
VV k Leaks belgeler ortaya çıkınca anladık; meğer m ll pol sler m z
ABD Ankara Büyükelç l ğ ne g d p Ergenekon br f ng verm şt ! 21
Kasım 2008 tar hl kr ptosunda s yas Müsteşar Dan el O’Grady
br f ngde FBI elemanlarının olduğunu yazıyordu. Pol sler, FBI’ya
Ergenekon’un arkasında TSK olduğunu ma etm şlerd . Vay be!

Pol sler elç l ğe g d p br f ng ver yor; gazetec ler g d nce suç oluyor.
Nasıl mı? ABD Ankara Büyükelç l ğ ’ndek öğle yemeğ nde o gün
sadece Mustafa Balbay yoktu; M ll yet Ankara tems lc s F kret B la,
Zaman gazetes Ankara tems lc s Mustafa Ünal, Referans gazetes
Ankara tems lc s Erdal Sağlam da vardı. Ankara’dak rut n yemekl
toplantılardan b r yd . Ama nedense sadece Balbay’m elç l kte g zl
toplantıya katıldığı yazılıydı dd anamede. Eh, tab bu günlerce
yandaş gazetelerde konu ed ld : “C1A ajanı Balbay!”

Evet. Sadece n ye pol se, savcıya s tem ed yoruz; bu süreçte, bırakın


yandaşları, merkez medya çok mu y sınav verd ? H ç kuşku duydu
mu? Sordu mu h ç, “Yahu Balbay sen n Casper marka d züstü
b lg sayarın var mı?” G d p b r b lene sordular mı; “W ndows şlet m
s stem yle çalışan Casper b lg sayarda Mac şlet m s stem yle b r
dosya oluşturulab l r m ?” CMK 134 ne d yor, CMK 127 ne d yor;
b rb r ne zıt yasa olur mu d ye sordular mı?

Odatv’n n başına gelen benzer tezgâh Balbay’m da başına gelm şt .


Yazdım: B lg sayarındak dosya, 26 Şubat 2007 günü gece saat
01.58’de oluşturuluyor, 1 dak ka 15 san ye devam ed yor, sona
er yor. Sonra 03.58’de tekrar başlıyor 2 dak ka sürüyor ve b t yor.
Tüm dosyayı bu kadar kısa sürede Balbay oluşturab l r m ? Balbay
yoksa uzaylı mı?

Ayrıntıları merak ed yorsanız, “celse no: 22; 15 Aralık 2009” duruşma


tutanaklarını açıp okuyun, ben m daha fazla yazmaya ruh sağlığım
z n verm yor. B z m başımıza gelen n aynısı Mustafa Balbay’m
başına gelm şt ve aynen b z m g b ona da hardd sk kopyasını
vermem şlerd . İspatla bakalım v rüs olduğunu nasıl
spatlayacaksan? Neym ş Yargıtay Ceza Kurulu, 29 Kasım 2005
tar hl kararında d yormuş k , hukuka aykırı elde ed len del ller Türk
yargılama s stem nde kullanılamazmış. B z n ye S l vr ’dey z o
zaman? Balbay n ye 3 yılı aşkındır hap ste?

Öneml b r hatırlatma yapmalıyım: VV k Leaks belgeler arasında 1


Temmuz 2008 tar hl b r kr pto da var. ABD Büyükelç l ğ S yas
Müsteşarı Car S ebentr tt’ n kaleme aldığı kr ptoya göre; Türk pol s
Mustafa Balbay’ın gözaltına alınacağını b r hafta önce büyükelç l k
yetk l ler ne söyled . Şaşırdınız mı?

Hava S l vr ’de kararmaya başladı; gerç hep karanlık ya…

Haksızlıklar karşısında sürekl kend ne “güçlü ol” telk n nde


bulunuyorsun. Pek , güçlü olmak kusursuzluk mu? Cezaev nde soru
çok: Kusursuzluğun ardında büyük acılar yok mu? Acı çekmeden
kusursuz olunab l r m ? En y s … Karmaşık ruhların cezaev ndek
sığınağı, hücre… Korodak görev m bırakıp hücreme çek l yorum.

Gözaltındak arkadaşların sorgusu sürüyordu. Umarım, umanm


tutuklanmazlar. Odatv’y yok etmek st yorlar. Karşılarında sadece
köle görmekten mutlu oluyorlar. B r gün mutlaka bu günler b tecek;
b tt ğ n hep gördüm, okudum. Gelecek güzel günlere nancımda
h çb r kınlma yok. Ama y ne de telaş ç ndey m, çıksınlar sava
karşısına ve salıver ls nler. Ancak zor, b l yorum. Keşke yanılsam…

Kend m dışan atıyorum, akşam voltası, kapı k l tlenmeden son kez.

Volta vururken h ç yalnız değ l m…


Bazen Reş t Fuat Baraner, bazen Dr. H kmet Kıvılcımlı eşl k ed yor
bana. B raz güneş açınca Nâzım H kmet gel p oturuyor avlunun b r
köşes ne; baht yar. Ya da, tahta skemles n çekm ş altına, Beh ce
Boran’ı görüyorum avlunun b r d ğer köşes nde; bacaklarını kamına
çekm ş, k tap okuyor. Ruh Su’nun se türkü söyleyen ses n
duyuyorum. Az z Nes n, koğuşta besled ğ tavuğunu çalıp yemes nler
d ye, avluya hep tavuğuyla çıkıyor. Haşan İzzett n D namo se ked s
Sarman’ın yarasındak kurtçukları tem zl yor güneş n altında.
Sabahatt n Al ’n n yüzü hep gökyüzünde; bell den z düşlüyor. Ş r
yazıyor. Rıfat İlgaz b r mahkûma alfabe öğret yor. Yılmaz Güney
cezaev nden yöneteceğ f lm n n senaryosunda son değ ş kl kler
yapıyor. Can Yücel Adana Cezaev ’nde yazdığı ş rler okuyor. Kemal
Tah r,

Orhan Kemal kıdeml ler m z; ayaklarında tahta takunya var; Bursa


Cezaev hatırası. At llâ İlhan, Enver Gökçe b raz mah-çuplar,
şkenceye dayanamadıkları ç n. Dr. Şef k Hüsnü gel nce C bal ’n n
komün st tütün şç ler saygıyla ayağa kalkıyor. En saygılı olanlar se
bu büyük maratonun en hızlı yüz metres n koşanlar; Den z, Hüsey n,
Yusuf. En genc m z Erdal Eren… Ve unutulab l r m ; lk voltayı
Magosa z ndanında atan Namık Kemal…

Ne çokuz…

150 yıldır volta atıyoruz bu toprakların cezaevler nde; adı bazen


Magosa z ndanı, Bek rağa Bölüğü oluyor, bazen Sultanahmet,
Sel m ye ya da Metr s, Mamak, D yarbakır Cezaev …

Heps daha güzel b r dünyanın kurulacağına nandı. İnadın adı oldu.


Boyun eğmemen n, başkaldırının sembolüydüler. “Acıyı bal
eyled ler.” Her türlü baskıya rağmen zarafet elden yere
düşürmed ler. Ş md b rl kte volta vururken bana d yorlar k ; “Doğru
b ld ğ n yazmanın, söylemen n adıdır; aydın olmak. Aramıza hoş
geld n.” Bundan büyük ödül var mı?

Gazeteler, telev zyonlar bangır bangır bağırıyor: “Son Ergenekon


operasyonunda gözaltına alınan k ş sayısı…”
Oysa… Ne kalabalığız b z S l vr ’de, b lm yorlar. Öğrenecekler,
öğreteceğ z… Dışarıda da çoğalacağız… Güneş n sofrasında
oturacağız…

Düşler dünyasından dem r kapının açılmasıyla koptum. “Akşam


erken ner mahpushaneye, ner yed kol dem r , yed kapıya…”
Gard yanlar avluya çıkan kapıyı k l tlemeye geld . İçer g rd m. Dem r
kapı üzer me y ne büyük gürültüyle kapatıldı.

Akşam yemeğ nden sonra sabah göz attığım gazeteler okumaya


başladım, daha doğrusu Banş’ın okumamı sted kler n .

M ll yet “haber” atlattığını düşünmüş olmalı, dün yandaş gazeteler n


verd ğ yalanı bugün ç sayfasına taşımıştı: “Varan-2 şantajı
yapacaklardı.” Sen de m Brütüs…

Ergenekon soruşturması kapsamında 14 Şubat’ta gözaltına


alındıktan sonra tutuklanan Odatv’n n sah b gazetec Soner
Yalçın’dan ele geç r len belgeler nceleyen pol sler n hazırladığı
fezlekede, esk CHP Genel Başkanı Den z Baykal’a şantaj
yapılmasına l şk n notların yer aldığı b r belgen n de bulunduğu
öne sürüldü. “Varan-2” adlı v deonun, Ergenekon’un b r projes
olduğu ve Baykal’ın CHP Genel Başkanlığından st fasına neden
olan “Varan-1” adlı v deo le bağlantılı olduğu da öne sürülüyor.

Haber n “pol s-savcı sızdırması” olduğu, yandaş medyada yer alan


habere cümle cümle benzemes nden bell yd . 21. yüzyıl gazetec l ğ
bunun adı; Abd İpekç ’n n m rasına böyle sah p çıkıyor M ll yet
demek!

M ll yet g b merkez medya bu dört yıllık süreçle lg l b r özeleşt r


yapmalıdır. En çok leke beyaz’da görünür çünkü.

Mümtaz Id l, Odatv Ankara tems lc s , ağır hasta olduğundan sorgu


ç n İstanbul’a get r lmem şt . Tedav s hastanede sürüyormuş. Eller n
yatağa da kelepçeled ler m acaba? İnsanlıktan uzak günler
geç r yoruz. “Yen hedon zm” bunun adı…
Akşam gazetes n n emektar köşe yazarı Burhan Ayer ,
meslektaşlarını eleşt ren b r yazı kaleme almıştı:

Hanımefend y (Nagehan Alçı-S.Y.) dehşetle zled k. Kend fades ne


göre b lg y çok üst kademeden almış. “Son gözaltı-lann amacı,
Den z Baykal’ı kasete düşürenler ortaya çıkartmak,” ded .
Gözler m ze ve kulaklarımıza nanamadık. Anlaşılan kaynak sağlam!
Demek k , g zl kamerayı odaya Ned m Şener ve Ahmet Şık
yerleşt rd . Esk çalışma arkadaşımız Müyesser Yıldız’ın görev
neyd ? Sağlam kaynaklar mutlaka ona uygun görev bulmuşlardır.
Çarşaf ve yastık kılıfı değ şt rmek. Prof. Dr. Yalçın Küçük hocamıza
düşen rej sörlük olmalı. Ancak tek ve berbat kameranın kullanıldığı
çek mler ç n Altın Portakal beklenmes n. Batı‘dan Ahududu, b zden
“Altın Bamya” ödülünü alab l r. Üst kademen n Andıç’ı Nagehan
Alçı‘yı da unutmuyoruz. Gazeteye gel p masasının üstündek e-
postaları b r görsün. Telefonla gelen küfürler cabası. Bunlar sadece
ona değ l. Genel yayın müdürümüzden başlayarak her kademeye
yağdı. N. Alçı Kütahyalı‘ya tek tavs yem z olacak: “Gazetec k ml ğ n ,
eğer varsa Sarı Basın Kartı‘nı yırtıp atsın.” Eğer ısrarcı olacaksa, lg
alanını değ şt rs n. Mesela üçüncü sınıf ded kodu yazarlığı tam onun
ç n.

Ah be Burhan Ağabey, b r de dd aname adı altındak “senaryoları”


okusan, nan bu topraklardak “yaratıcılığa” şaşırırsın. S z severs n z
had b r n yazayım:

Prof. Dr. Mehmet Haberal’ı tanırsınız; R ze’n n Hacap tl (Subaşı)


köyünde doğmuştur. Köylüler ne meraklı; b lg sayarında “b z m
Hacap tl uşaklar nereded r, ne yapıyorlar” d ye b r dosya açmış;
s mler yazmış. İdd aname d yor k , Prof. Haberal, “hoca t pl ler ”
f şled ! İşte belgeler !.. Hacap tl olmuştu “hoca t pl ”!-

Sabah gazetes nde, sadece aleyhte yazılar yoktu. Yılların gazetec s


Mel ha Okur, meslektaşlarının protestosunu yazmış ve medyanın
hang tehl kelerle karşı karşıya olduğu uyarısını yap-mışt -

Avcı, “av olursa” düzen bozulur!.. Gazetec ler, halkın, “haber alma
hakkı” adına olaylan zler, öneml k ş lerle görüşür, g zl belgelere
ulaşır, haber yapar. Bu, böyle şl yor. Acaba g zl belgelere
ulaşmayan gazetec var mı? G zl belgelere ulaşmak, şüphel , zanlı
le görüşmek suçsa, t raf etmel y m k , b z gazetec ler, hep m z
suçluyuz!..

Bu yazıya ne d yeb l r m. Ne yazık k , ruh yücel ğ bulaşıcı değ l…

Herkes pol s sızdırması sözde “Varan-2” konusunu haber yapıyordu!


B r k ş … sadece b r k ş çıkıp “Durun, Baykal’a seks kaset komplosu
benzerler daha önce de oldu,” demed . Şöyle b r sıralama yapmadı:

1) Fethullah Gülen’e dava açan DGM Savcısı Nuh Mete Yüksel’ n


sev şme görüntüsünü çek p ortalığa saçanlar k mlerd ?

2) Emekl Subay Levent Göktaş‘tan ele geç r ld ğ dd a ed len


meşhur kırık 51 no’lu DVD’de bazı Yargıtay hâk m ve savcılarının
seks görüntüler n k mler çek p o DVD’ye koydu?

“51 no’lu DVD’de (…) yargı üyeler ne l şk n belgeler şöyle: …


Cumhur yet Savcısı M. Y.-… Cumhur yet Savcısı C. K.‘nın Muğla-
Köyceğ z kaçamakları, -23-24 Ağustos 2008 s ml klasör ç nde üç
erkek ve üç bayana a t yatta ve den zde g zl olarak çek lm ş
fotoğraflarının, … Mahkeme Başkanı‘nın İstanbul kaçamağı- b r
bayan ve erkeğ n araçtan nerken ve çeş tl b nalara g rerken g zl
çek lm ş kamera görüntüler ,… Başsavcısı B. S. le Y. K. ve b r
bayanın gezerken çek lm ş g zl kamera kayıtları, Yargıç G. A.-
Kaçamak s ml klasör ç nde b r bay ve b r bayana a t yemek yerken
g zl çek lm ş fotoğraflar, Yargıç C. A. ve fah şe B. O.‘nun
Hoşdere’dek ev s ml klasörde b r erkeğ n evden

çıkarken g zl çek lm ş görüntüler n n bulunduğu…” vs.

3) Cemaate muhal f, Nakş bend İsma lağa Dergâhı‘nm “ve-l ahtı”


Cüppel Ahmet Hoca’nın seks görüntüsünü çek p nternete koyanlar
k mlerd ?

4) CHPGrupBaşkanvek l seç l rseç lmezAk fHamzaçeb ’n n öpüşme


görüntüler n k mler çek p nternete koydu?
5) Den z Kurmay Albay Berk Erden’ n nt harına yol açan eş yle lg l
görüntüler k mler çek p serv s ett ?

6) 28 Şubat’ta Fethullah Gülen’ n kaset n yayınlayan Gazetec Al


Kırca’n n seks kaset n k m çek p yayınladı?

7) Korgeneral Met n Yavuz Yalçın’m b r kadınla olan telefon


konuşmaları medyaya k m serv s ett ? Tümgeneral Levent
Türkmen’ n otelde b r kadınla basılmasının st hbaratım k m, hang
yöntemlerle elde ett ?

8) Den z Baykal’a komplo yapılan malum görüntüler çek p d nc


habervakt m.com’a verenler k mlerd ?

Bakın Hanev Ava Hal ç‘te Yaşayan S monlar k tabında ne yazdı:

Ergenekon vb. adlarla yapılan tahk katlarda bulunan özel hayata a t


b lg ler, üst düzey yönet c , hâk m ve savcılar hakkında uygunsuz
görüntü ve res m dd alannm yayılması ve daha pek çok benzer olay
aslında hep aynı adres göstermekted r. Ayrıca bu tür b r teknoloj
uygulayıp eve kamera yerleşt rmek ç n o yer tesp t etmek gerek r, o
yer tesp t ç n de telefon anal z s stem le görüşmeler n ve hedefler n
bulunduktan, buluştukları yerler n bel rlenmes ve telefonlarının
g zl ce d nlenmes şarttır, aks takd rde bu b lg ler ed n lmeden nereye
kamera yerleşt r leceğ b l nemez. Tüm bunları b r araya get r rsen z,
bu şler yapab lecek yegâne grubun cemaat n Emn yet İst hbarat
b r m çer s ndek unsurları olduğu ortaya çıkar.

Bu ş profesyonelce yapab lecek tek grup cemaatt r.

Çek mle b tm yor. Montajı yapılacak ve sızdmlacak. Tüm bunlan


yaparken yakalanmayacak. B r değ l beş değ l…

Son olarak, Türk ye 12 Haz ran 2011 genel seç m ne g derken ardı
ardına MHP’l lere a t g zl çek mler nternete sızdırıldı.

İlk hedef; MHP Genel Başkan Yardımcıları Met n Çobanoğlu ve


Reca Yıldırım’dı. G zl çek m görüntüler yayınlanan k s m aynca
m lletvek l adayıydı. Bu operasyonla b rl kte görevler nden st fa
ett ler ve adaylıktan çek ld ler.

B tmed …

B rkaç gün sonra, MHP Genel Başkan Yardımcısı Bülent D d nmez


le İstanbul esk İl Başkanı İhsan Barutçu’ya a t g zl çek m görüntüler
nternete sürüldü. M lletvek l adayı olan bu k s m de st fa etmeye
zorlandı.

B tmed …

MHP l der Devlet Bahçel ’ye y ne nternet üzer nden şantaj yapıldı:
“Ya 18 Mayıs’a kadar st fa eders n ya da yen kasetler yolda!” 21
Mayıs’ta C han Paçacı, Den z Bölükbaşı, Mehmet Ek c , Osman
Çakır, Üm t Şafak ve Mehmet Paytak adlı MHP yönet c ler de st fa
ett .

MHP’ye yapılan bu operasyonun amacı çok nett : MHP’y 12 Haz ran


seç mler nde baraj altında bırakmak. MHP’den AKP’ye gelecek
oylarla bu part y anayasayı Mecl s’te tek başına değ şt recek
çoğunluğa ulaştırmak.

Seks v deoları kend ler n “farklı ülkücülük” adı altında tanıtan b r ler
tarafından yayınlandı. Böylece, bu v deoların arkasında MHP ç b r
yapının olduğu zlen m ver lmek stend . MHP l der Bahçel ,
kasetler n adres olarak “okyanus ötes ”n gösterd . Bahçel , ABD’de
yaşayan Fethullah Gülen’ şaret ett . Ekled : “Türk ye, Erdoğan-
Öcalan-Gülen eşkenar üçgen ne hapsed ld !”

Bu p s tezgâhı k mler n yaptığı konusunda kafalarda hâlâ soru şaret


olab l r m ? Bunu medya nasıl b lmez?

Son gazetec operasyonu k m meslektaşımızı özeleşt r yapmak


zorunda bıraktı. M ll yet’ten Can Dündar’ın özeleşt r s haklıydı.

Geç kaldık. Aslında çok önce haykırmalıydık tepk m z …


İlk gazetec çer alındığında, yürümel yd k ağzımızda sustu-
rulmuşluğun s mges kara bantlarla… İlk köşe yazarı kovulduğunda,
hep m z kovulmuşçasına boş çıkmalıydı köşeler m z… Greve
g tmel yd k, ekranımız karartıldığmda, genel yayın yönetmen m z
alındığında… Verg memurları lk teft şe geld ğ nde tezgâhı görüp
bağıra çağıra teşh r etmel yd k.

Medya yönet c ler , “Şu haber görmey n”, “O adamı çıkarmayın”, “Bu
ş büyütmey n” telefonları gelmeye başladığında “Çev rd ğ n z
numaraya ulaşılamıyor” s nyal göndermel yd . B r m z n ev
basıldığında, yayın yönetmen nden çaycısına, muhab r nden
yazanna hep m z kapı önünde karşı durmalıydık.

Tutuklananın suçluluğuna nanıyor olsak b le h ç değ lse


“herkes

ç n tutuksuz yargılanma hakkı“nda uzlaşab lmel yd k.

Shakespeare kahramanlarını ne güzel tanımlamıştır: “Hamlet”


kararsız aydın protot p d r. Babasının b r c nayete kurban g tm ş
olduğu dd asına nanıp nanmama arasında bocalar durur. Sorunla
yüzleşmek stemez, hep erteler. Sonunda ömrünü çıkmaza sokar.

“Othello” daha kötüdür ve b z m k m yazarlarımıza benzer! Sorunları


yeter nce nceley p, gerçeğe ulaşmadan hemen heyecana kapılıp
etk lenen aydının protot p d r. Kötü, karanlık tert pç İago’nun yalanına
kanıp sevd ğ masum Desdemona’yı boğar.

Kısa zaman aralığında k kez üzer nden tank geçm ş Türk ye aydını,
bugün ya “Hamlet” olmuş b r köşeye s nm şt r, ya da “Othello” g b
dolduruşa gel p der n devletle mücadele ett ğ n sanmaktadır…

B r de Tanrı‘nm el ndek ateş çalıp yeryüzüne nd rmek steyenler var


k ; onların yer cezaev d r…

Y rm B r nc Gün

6 Mart 2011
Fazar…

Hüzünlü mahpus günler devam ed yor…

Sabah uyanır uyanmaz telev zyonu açtım. İk gazetec Ned m Şener


ve Ahmet Şık tutuklanıp Metr s Cezaev ’ne gönder lm şt ! Ne
yazmalıyım ş md ? Zal mce ve hunharca yok ed l yor hayatlar…

K m anlamamakta nançlı hâlâ… Ekrana çıkan bazı meslektaşlar


şaşkın, “Ned m, Ahmet nasıl tutuklanır?” d ye soruyorlar! Hâlâ “O
Ergenekoncu, bu Ergenekoncu değ l” lafını ed yorlar. Yazmaktan
yoruldum artık. Hâlâ büyük tert b görmüyorlar. Anlamıyorlar. Öneml
olan onlar ç n “tanıdık” olmak! Öyle “kef l” oluyorlar! Arkadaşlarını
överek affett recekler!

Tanımadığına kef l olamıyor; böyle b r gazetec l k türü var artık


ülkem zde. Şaşkınlar çünkü.

Pol s n, savcının verd ğ soruşturma b lg ler yle bu davaya karşı hep


önyargılı oldular. Duruşmaları zlemed ler. Tutuklu-ların fadeler n
görmek stemed ler. Şüphe duymadılar. Kuşku sözcüğünü unuttular.
Ş md ş n ucu medyaya dokununca veryansın ed yorlar: “Bu nasıl
olur?” Bal g b olur. Böyle g derse, dar kafalılıktan kurtulunmazsa
daha da çok olur…

Odatv’de dört yıldır yazdık, sürec belgeler yle ortaya çıkardık. Ne


kanıtlara ne de b ze nandılar. Aslında nanmak stemed ler. Bu
nedenle b z gözaltına alınınca, tutuklanınca k m ler n n kafasında
“Acaba örgüt üyeler m ?” sorusu oluştu. Öyle ya b z “tanımıyorlar”.
Yaşasın kurulu düzen!.. Kahrolsun bozguncular!.. Yok olsun haylaz
çocuklar!..

Dört yıla yaklaşan b r davanın ç n n nasıl boş olduğunu, b r karanlık


cemaat n okyanus ötes güçlerle şb rl ğ yaparak, bu davayı
kullanarak rej m değ şt rmek sted ğ n görmed ler. TSK’ya yönel k
büyük operasyonun sebeb n çözemed ler. Kördüler. Erdeml yazar
sayısı ne azmış.
Bunu yazdığım ç n çok mu katıyım, çok mu sert m? H ç de-

İç m sıkkın; Yalçın Küçük, Doğan Yurdakul ve d ğer arkadaşlar


tutuklanacak mı? En çok Doğan Ab ’ye üzülüyorum. Aklımda hep
sevg l eş Güngör var; hasta, kanser tedav s görüyor; Doğan Ab de
hasta. Her türlü ahlak yasasının askıya alındığı günlerden geç yoruz.
Kuşkusuz k mseden merhamet d lenecek değ l z, ama y ne de nsan
yüreğ anlayışlı olacaklarını h ssetmek st yor. Göreceğ z…

Sabırsızlıkla gazeteler bekl yorum. İk neden var. Geçen pazar


yaşadığım gerg nl ğ n aynısını yaşıyorum: Hürr yet, pazar yazımı
basacak mı? Çünkü Cüneyt Ülsever’ n, Tufan Türenç‘ n yazılarına
son ver ld ğ , Özdem r İnce’n n, Rahm Turan’ın, yazılarının haftada
b re nd r ld ğ haber n okumuştum Aydınlıkta. Doğru mu acaba? Bu
acımasız baskıya Doğan Medya Grubu daha ne kadar dayanacak?
Ben de bu yazarlar arasında olab l r m y m?

Doğan Grubu büyük b r ekonom k baskı altında; Aydın Doğan’a


Cumhur yet tar h n n en büyük mal cezasını kest ler. Bu aslında
“medyadan g t artık” mesajıydı. Başbakan Erdoğan açıkça meydan
okumadı mı; “Bunların gazeteler n almayın” çağrısı yapmadı mı?
Yazımı koymasalar da ne d yeb l r m k ? Herkesten kend n z g b
d rençl , mücadelec olmasını bekleyeb l r m s n z?

Havalandırmaya çıktım, b r avuç gökyüzünden der n b r nefes


çekt m. 50 metrekare ç nde g d p geld m…

Mümtaz Ab ’y yoğun bakıma kaldırmışlardı; ne oldu acaba?

Hep espr yapıyordu; Ak ra Kurosavva’nın Yed Samuray f lm vardır;


yoksul köylüler her yıl ürünler ne el koyan derebey çapulcularına
karşı, esk samuraylan toplayıp onlardan savaşmayı öğren r. Ve
onlarla b rl kte zafer kazanır. “Soner, esk gazetec ler Yed Samuray
g b tek tek toplayıp Odatv’ye get rd ,” d yordu.

“Yed Samuray” ş md okyanus ötes n n karanlık odaklarıyla


savaşıyor. K m m z es r düştük. Ama Odatv d ren yor. Gencec k
çocuklar kaldı dışarıda. Şah n, Feth , Hakan, Murat, Duygu… Neler
yapıyorlar acaba? Herkes yazmaya devam edecek m ? K mler
korkup s necek? Odatv’y günde 150-200 b n k ş z yaret ed yordu.
Bu sayı ş md kaça ulaştı acaba? T rajı, M ll yet, Vatan, Habertürk
gazeteler g b yd . Odatv etk l yd . Bu nedenle susturmak st yorlar.

Bugün t bar yle Odatv’den üç gazetec tutuklu, dört gazetec


gözaltında; b r de Ankara’da İbn S na Hastanes ’nde yoğun
bakımda!.. Ne Odatv m ş be!.. Az z Nes r n Markopaşa‘sı g b tar hte
yer n alacak. H ç kuşkum yok. Bayrağı Rıfat İlgaz’lardan, Az z
Nes n’lerden, Sabahatt n Al ’lerden aldık b z.

Koğuşa g r yorum…

Oktay Yıldırım uyandı, yüzüm ne haldeyse onun da yüzü düştü,


“L monlu çay yapayım mı?” İstemed m, “B raz uyuyacağım.” Yukarıya
çıktım, tam yatağa g recekken alt taraftan sesler duydum. Gazeteler
gelm şt . Hemen aşağı nd m. “Yazım var mı?” Oktay b r el n kaldırdı,
çak yaptık; yazım yayımlanmışta.

Hürr yet’te yazmayı ş md daha çok önems yorum. Çünkü yandaş


gazeteler, yandaş kanallar ben mle lg l akla hayale gelmeyecek
yalanlar yazıp söylüyor. İst yorum k , kamuoyu Soner Yalçın’ı her
pazar bu yazılarıyla tanısın! İnsan yaptığı şey’d r. Yazar yazdığıyla
tanınmalı, yazısıyla var olmalı. Bu k rl , h lekâr oyunları ancak yazı
bozar.

Tam bunları düşünürken gözüm ekrandan geçen altyazıya takıldı:


“Granada Alberto 88 yaşında öldü.” Daha k hafta önce nezarette
Che’yle yaptığı motos klet gez s maceralarını okuduğum Alberto
ölmüştü. Yan Che’n n, 1952 yılında Lat n Amer ka’yı 8 ay b rl kte
dolaştığı yakın arkadaşı Alberto bu dünyayı bırakıp g tm şt . 1961’de
Küba’ya yerleşm şt , ülken n dünya çapında sağlık merkez
olmasında büyük emeğ vardı. Devr mc yd . Devr mc olarak öldü. Ne
mutlu Alberto’ya…

İç n zde duygu dalgaları yüksel rken, cezaev ndek b r olay s z


günlük yaşama nd r ver yor.
Anons yapıldı:

“Tutuklu ve hükümlüler n d kkat ne, kurumumuz bünyes ne özel d ş


doktoru gelm şt r. Ücret karşılığında dolgu, protez yaptırab l r, d ş
çekt reb l rs n z. İlk muayene ücrets zd r.”

Tab bu anonsu d nlemen z gerek yor; okuyunca o havayı


alamazsınız. Yılmaz Erdoğan’ın V zontele f lm ndek , Cem Yılmaz’ın
kasabaya lk telev zyon geld ğ nde, “Zek Müren de b z görecek m ?”
repl ğ g b .

Günde 17 saat su yok, ama protez var! Tab parasıyla…

Kurumda doktor yok, b r sağlık memuru gayretle el nden gelen


yapıyor, ama özel d ş doktorumuz var! Bu ç çatışmayı anlatab lmek
ç n Gabr el Garcı‘a Mârquez olmak gerek r. Acaba, Alberto’yla
arkadaş mıydı? Öldüğünü öğren nce ne yaptı? Söz.

S l vr ’den çıkıp Küba’ya g deceğ m ve Che le Alberto’nun


mezarlarına ç çek koyacağım. B r de Havana’dak Atatürk
büstüne. Büstün açılışında oradaydım. Günler ne çabuk
geç yor; 14 yıl olmuş. B r pazar günüydü.

Bugün de pazar.

Hava güneşl . İç m aydınlık. Demek Hürr yet yazımı yayınlama


yürekl l ğ n gösterd …

Plast k masa ve sandalyem z avluya çıkardık. Kahvaltımızı dışarıda


yapacağız. Bugünü her şeye rağmen key fl geç receğ z. Sıcak su da
var; 14.30-17.00 arasında. Hem kend m hem çamaşırlarımı
yıkayacağım y ne…

Kahvaltıdan sonra (k az y yorum, çok k lo verd ğ m söylüyorlar) spor


yapacağım.

Beton avlunun çevres 37 metreym ş! Nereden m b l yorum? 28


Şubat günü cezaev değ şt r rken bekleme odasında b r d kkat m
çekm şt :

Hava çok soğuktu, ama onun üzer nde t şört vardı. Ayağında se
terl k. Kot pantolonunun paçalarını çorabının ç ne sokmuştu. Saç
tıraşı 1 numaraydı. T p k Anadolu çocuğu. Orta boylu. Zayıf yüzlü.
S vr burunlu, ka m kaşlı. Aklımda kalan canlı gözler yd ; hareketl yd
ve huzursuz huzursuz bakıyordu sürekl . H perakt ft . Çok az eşyası
var. Herkesle sohbet etmek st yor ama k mse sorularına yamt
verm yor, ka le almıyordu; üzüldüm hal ne. Tek başına kalıyormuş
koğuşta.

Adı Erhan Kesk n’d . Uzman çavuştu. Emekl Jandarma Tuğgeneral


Levent Ersöz’ün yattığı hastanede kurusıkı tabancayla havaya ateş
açmıştı. Yandaş medyanın dd asına göre, Ergenekon terör
örgütünün m l tanıydı ve Ersöz’ü konuşmaması ç n öldürmek
stem şt . Üzer nden çıkan kurusıkıydı, ama o malum medyaya göre
bunun önem yoktu. Keşke gel p b r görselerd m l tan Erhan
Kesk n’ !..

Erhan Kesk n o gün cezaev nde yanındak ler d nlemese de hep


anlatıyordu sürekl . Tek d nleyen bend m ve ben de sadece kulak
m saf r oluyordum, çek n yordum. K msen n d nley p d nlememes ne
pek önem verm yordu. Konuşuyordu hep. Günde tek öğün yemek
y yormuş. Ve 8 saat durmaksızın koşuyormuş koğuş avlusunda.
Hesaplamış, avlu çevres 37 metreym ş.

İşte ben de Erhan Kesk n’den öğrend m avlunun çevres n n


uzunluğunu. (Erhan Kesk n de k tabın yazılış sürec nde tahl ye oldu.)

Eşofmanımı g yd m, beton avluda turlamaya başladım. Spor


yaparken gelecek hafta Hürr yet gazetes ne pazar yazısı ç n ne
yazacağıma karar verd m…

Acıyı ödünç aldığımız adamı yazacaktım…

Namık Kemal “Hürr yet” (Hurr et) gazetes n n s m babasıydı. Sadece


bu mu? B r d z fade ve kavramı Türkçeye o kazandırdı: Vatan,
m llet, v cdan, nkılap, ht lal, s yas yat, matbuat, hükümet, hayal,
heyecan ve n celer n .

21 Aralık 1840’ta doğdu. 19 yaşında Tasv r- Efkâr’da gazetec l ğe


başladı.

25 yaşında Tanz mat ve Islahat Fermanı‘nı yeters z bulan lk g zl


s yas örgüt “Yen Osmanlılar Cem yet ”n n kuruluşuna katıldı.
Anayasa’yı lan etmezse Sultan Abdülaz z’ tahtından nd receklerd .
Aralarındak b r muhb r n ele vermes yle, Z ya Bey le yurtdışma
kaçtı. Hurr et’ Londra’da çıkardılar.

24 Kasım 1870…

Pad şah tarafından affed ld ler, İstanbul’a döndüler.

Süleyman Naz f’ n ded ğ ne göre, “Avrupa’ya bıçak g b g tm ş, ustura


g b dönmüştü”. “Montesqu eu ve Rousseau’dan etk lenm ş,
cumhur yet kavramıyla tanışmıştı.

İstanbul’da arkadaşı Ebuzz ya Tevf k’ n çıkardığı Had ka gazetes nde


yazmaya başladı. Yazılarının altına başmuharr r anlamına gelen
“B.M.” kısaltmasını koyuyordu.

Çünkü: Affed lmes n n tek koşulu vardı. S yasetten uzak duracak ve


yazı yazmayacaktı.

Yazmayacağı b r hayatı h ç düşünem yordu. Üvey dayısı Mah r Bey


le İbret adlı gazetey aldılar. Had ka ve İbret’te devlet yönet m n
eleşt ren makaleler kaleme aldı. Her k gazete de “adab-ı devlet-ü
hükümet”e aykırı yayın yapmaktan kapatıldı.

Namık Kemal, İstanbul’dan uzaklaştırılmak ç n Gel bolu’ya


mutasarrıf olarak gönder ld . Burada fazla kalamadı, üç ay sonra
İstanbul’a döndü. Ancak gazetec l k yapacak olanakları yoktu.
Durmadı; b r t yatro eser yazdı: Vatan Yahut S l stre.

1 N san 1873…
Ged kpaşa T yatrosu’nda Vatan Yahut S l stre sahneye kondu. Vatanı
sevmen n onu korumak olduğunu anlatan oyun, halkı duygulandırıp
coşturdu. Halk, “Yaşasın vatan”, “Kemal Bey çok yaşa” d ye bağırdı.
Sev nç göster ler bununla kalmadı, sokağa çıkıldı.

T yatro af ş altında oyunun yazarı olarak “Feda Kemal” adı yazılıydı.


Gençler eller nde meşaleler, ağızlarında “Feda Kemal” sloganlarıyla
yürüyüş yaptılar.

Oyunun k nc tems l daha da görkeml oldu. Nur Bey ve


Bereketzade İsma l Hakkı Bey oyunu öven makaleler yazdılar. Saray
gel şmelerden rahatsız oldu.

Beş gazetec , Namık Kemal, Nur Bey, Bereketzade İsma l Hakkı,


Ahmed M dhat, Ebuzz ya Tevf k tutuklandı. Mahkemeye b le
çıkarılmadılar; haklarındak karar sürgündü. Neyle suçlandıklarını
b lm yorlardı. Suçlarını ve aldıkları cezayı 9 N san’da “Mısır” adlı
gem ye çıktıklarında, B nbaşı Bahr ’den öğrend ler.

Gerekçe Vatan Yahut S l stre değ ld (!); gerekçe, gazetec l k yapmak


ve zararlı yayın bulundurmaktı…

Namık Kemal büyük güvenl k önlemler yle g zl l k ç nde get r ld kler


“Mısır” gem s n n güvertes nden son kez İstanbul’a baktı. Sanıyordu
k daha b r hafta önce “Feda Kemal” d ye bağıranlar l mam doldurup,
bu adalets zl ğe engel olacaklardı.

L manda k mseler yoktu…

Namık Kemal’ n Magosa Kales ’ndek sürgün hayatı 38 ay sürdü.


Mezara benzeyen küçük taş hücre yaşanacak yer değ ld . Kale,
topçular ç n yapılmıştı, oturulmuyordu. Rutubetten ve soğuktan
mustar pt . Pek çok kez sıtmaya yakalandı, kuyu suyu çt . Y yecekler
çok pahalıydı.

Çekt ğ sıkıntılar onun nandığı yoldak gücünü ve kararlılığını


pek şt rd . Kend ne olan güven daha da arttı. En muhal f yazılarım bu
dönemde kaleme aldı. P şmanlık duymadı h ç. Moral n yüksek tuttu.
Hürr yet yolunun zorlu olduğunu b l yordu. Ülkes n n ç nde
bulunduğu koşullara kayıtsız kalmak stemed . Bu nedenle
d rençl yd . Hayatı boyunca b reysel kurtuluşu h ç düşünmed , bunu
onursuzluk saydı hep.

Tar h: 23 Kasım 1876.

101 pare top atışıyla Anayasa lan ed ld . Tahta Sultan V. Mu-rad


geçt . Namık Kemal’ n sürgün cezası b tt .

Fakat… İstanbul’da fazla kalamadı, V. Murad’ın yer ne tahta çıkan


Sultan II. Abdülham d mecl s lağved p, Anayasa’yı kaldırdı.

Namık Kemal bu kez M d ll ’ye sürgüne gönder ld .

Sonra sürgün hayatı Rodos’ta devam ett .

Ve… 48 yaşında öldü…

Bu kadar genç yaşta ölmes n n sebeb sürgün hayatında yaşadığı


zorluklardı. Söyler m s n z ş md : Namık Kemal’ k m öldürdü?
Su kast sadece s lahla, bombayla olmaz… Namık Kemal’
“öldürdüler.”

Dava arkadaşı, “Cumhur yet” n lk şeh d n n sonu da haz n oldu.

Okuduğunuzda Ergenekon dava sürec ne benzerl ğ ne


şaşıracaksınız. Ergenekon operasyonları yen başladığında başta
Şam l Tayyar olmak üzere yandaş gazetec ler, ne olduğu bell
olmayan Ergenekon örgütünün 1 Numarası‘mn peş ne düşmüşlerd .
Her gün tahm n lotosu oynuyorlardı; şu mu, bu mu? 1 Numara’yı
yanlış yerde aradılar. 1 Numara tar h n onurlu sayfasında yer n
çoktan almıştı.

Bakın “1 Numaralı Sanık” nasıl ölüme götürüldü…

Tar h: 27 Haz ran 1881, Pazartes .

Yer: Yıldız Sarayı.


O gün sarayın bahçes ndek Malta Köşkü‘nde tar h b r duruşma
vardı. Mahkeme, 1876’da cunta kurup darbe yaparak, Sultan
Abdülaz z’ öldürdüğü dd a ed lenler yargılayacaktı. D yeceks n z k :
“Darbe beş yıl önce olmuş n ye ş md yargılıyorlar?” Sonra
ekleyeceks n z: “Pad şah Abdülaz z nt har etmem ş m yd ?”

Bu konuya geleceğ m. Önce mahkemeyle lg l b lg ler verey m:


Mahkeme yer d kkat n z çekt m ? Yıldız Sarayı‘nda oturan II.
Abdülham d, mahkemen n kend kontrolünde olmasını st yordu.
Mahkeme heyet n de zaten kend s seçm şt .

Mahkeme başkanı k md ders n z? Davanın “1 Numaralı SanığT’nın


Tuna Val l ğ dönem nde, yolsuzluk yaptığı ç n kadılık görev nden
aldığı Surur Efend ! Sank “öcünü alsın” d ye mahkemeye başkan
yapılmıştı.

Mahkeme heyet n n üyeler n yazarak ş uzatmaya gerek yok. Yalnız,


mahkeme başkamnın hemen arkasındak koltukta oturan b r n
yazmalıyım: Adl ye Nazırı Cevded Paşa! O da, yen l kç ler n önder “1
Numaralı Sanık” le yıllarca deoloj k kavga eden gelenekç ler n
l der yd .

Sanıkların avukat tutmalarına z n ver lmed . Onları savunacak


avukatları doğrudan doğruya Adl ye Nezaret (Adalet Bakanlığı)
seçt . “1 Numaralı Sanık” avukatı reddett .

Duruşma salonu yerl ve yabancı gazetec lere açıktı; yalnız yabancı


gazetec ler n tercüman get rmes ne z n ver lmed ! Ayrıca yazılan
haberler sansürden geçmek zorundaydı!

Duruşma…

Saat 09.00 g b 11 sanıklı dava başladı.

K ml kler soruldu.

İdd aname okundu: 1876 darbes n yapanlar bazı tet kç ler


görevlend rerek devr k Sultan Abdülaz z’ öldürmüşlerd .
İdd aname öyle g zl tanıklara f lan dayandırılmadı. B zzat
sanıklardan Pehl van Mustafa, Boyabatlı Hacı Ahmed ve Cezay rl
Mustafa t raf ed p “öldürdük” dem şlerd . İfadeler n n ne derece doğru
olduğuna değ neceğ m. Ancak bu t raflar üzer ne, Başsavcı Lat f Bey
şu dd ayı öne sürdü: “Bunlar tek başlarına böyle c nayet
şleyemezler, mutlaka darbey yapan cuntacılardan em r almışlardır!”
Tanışıklığa l şk n b lg /belge yoktu ama zaten bu del ller arayan da
yoktu!

Saat 14.00’te, “1 Numaralı Sanık”a söz ver ld .

İlk sözler şöyle oldu:

“Cenab-ı Hakk’a şükred yorum, böyle b r mahkemeye hırsızlık,


yolsuzluk, rüşvet ve ülkede fesat çıkarmak g b b r suçla davet
ed lmed m. Buraya gel ş m n neden , m llet me ve vatana sevg md r.”

Bu sözler n sah b “1 Numaralı Sanık” yıllarca val l k, nazırlık ve


sadrazamlık yapmıştı.

Mahkeme Başkanı Surur Efend sertçe araya g rerek, “İdd anameye


ne d yeceks n z?” d ye sordu.

“Yalnız k yer n doğru buldum” d ye yanıt verd . “B r nc s


dd anamen n başındak besmele, İk nc s se dd anamen n altındak
tar h!”

Ardından dd anamede 93 yalan ve yanlışın olduğunu söyled .


Bunların görüşülmes n sted , ama mahkeme buna z n vermed .
Sadece sorulan yanıtlaması stend .

Sanıklann fadeler n n, sobalarda yakılarak, lağımlara sokulup, aç


susuz bırakılarak alındığını söylemek sted ; susturdular. Aks ne
sanıklar pad şah tarafından gönder len kuzu et yle beslenm şt !
Yalandı.

Mahkeme k gün sürdü; 29 Haz ran’da karar açıklandı: İdam.


Aslında tüm süreç çok önceden planlanmıştı, senaryo çok önceden
yazılmıştı. Öyle k : “1 Numaralı Sanık” ç n basında yıpratma
kampanyası başlatıldı. Bunun başını II. Abdülham d’ n “beslemes ”
Terc man-ı Hak kat çekt .

İlg nçt r: Gazeten n sah b Ahmed M dhat Efend ’y el nden tutan lk


k ş , dönem n Tuna Val s “1 Numaralı Sanık” d . Ah-med M dhat, lk
gazetes Tuna’yı onun sayes nde çıkarmıştı. Keza “1 Numaralı
Sanık” Bağdat Val l ğ sırasında da Ahmed M dhat’ı yanında götürüp
gazete çıkarmasını sağlamıştı. Sadece onu değ l, ağabey n de
yanına almış ve paşalığa kadar yükselmes n sağlamıştı. Ve en
acıklısı; adını verm şt !

Ahmed M dhat, gazetes nde b r dönem ham l ğ n yapan bu k ş y


t barsızlaştırma kampanyasının başını çek yordu. Ama korkaktı,
yazılarına adını koyamadı. Örneğ n, 20 Mayıs 1881’dek mzasız
yazısının b r örneğ n de II. Abdülham d’e gönderm şt . Ama mzalı
olarak! Bu durum ger c syanı bastıran Hareket Ordusu’nun 1909
Yıldız Sarayı baskınında ele geç rd ğ belgeler arasından çıkacaktı.

Pek ne olmuştu da b r dönem kt darın gözdes olan, 1876


Anayasası‘nı hazırlayan bu devlet adamı, beş yıl sonra “1 Numaralı
Sanık” oluverm şt ?

Hakkındak dd a müth şt : Cumhur yetç yd !

“Cumhur yet” kavramı o dönem Osmanlı aydınlarına yabancıydı.


Ancak başta “1 Numaralı Sanık” olmak üzere Batı‘nm f k rler ne yakın
münevverler “kul ve tebaa” l şk s ne kafa yoruyorlardı. Modern
devlet n temel n “kanun önünde eş t vatandaş‘Yn oluşturduğuna
nanıyorlardı. Kuşkusuz bunu en y cumhur yet rej m sağlayab l rd .
“1 Numaralı Sanık” ağzına h ç “cumhur yet” sözcüğünü almamıştı,
ama ler sürdüğü f k rler cumhur yetle örtüşüyordu.

Sonunda… Ta f z ndanında boynu kırılarak öldürüldü. Resm


raporlara “ş rpençe hastalığından öldüğü” yazıldı.
Sanıyorum “1 Numaralı Sanık’Tn k m olduğunu b l yorsunuz: M dhat
Paşa.

Namık Kemal ve M dhat Paşa’nm başına gelenler bu topraklarda


“aydın ölümüne” sebep oldu; b r daha kolay kolay h çb r aydın
başkaldıramadı; düzene uydu…

Ama b r ler de nadın adı oldu… Yürüyüş sürecek, b z de M dhat


Paşa’lardan, Namık Kemal’lerden aldığımız acıyı başkalarına
“ödünç” vereceğ z… Acı çekme yeteneğ her nsanda olmaz… Ve…
Yeryüzünde h çb r kötülük ve can l k, nsan korkaklığı kadar kan
dökmem şt r. Korkan’dan korkun!..

Ve Odatv soruşturmasıyla b rl kte Türk ye tar h nde lk kez görülen b r


hukuk skandal yaşandı. Savcı Zeker ya Öz, yazılı

açıklama yaptı ve medyaya b r nev nota verd .

Yürütülmekte olan soruşturma, b r kısım basın mensubunun


gazetec l k görevler , yazdıkları, yazacaklan yazılar, k tapları ve
ler sürdükler görüşlerle lg l olmayıp ‘Ergenekon’ terör örgütü
soruşturması kapsamında elde ed len ve soruşturmanın g zl l ğ
neden yle bu aşamada açıklanması mümkün bulunmayan b r
kısım del ller n değerlend r lmes sonucu yapılması zorunlu hale
gelen hukuksal b r şlemd r.

Esasen Cumhur yet Savcılığımızın hukuksal gerekl l ğ n n


dışında herhang b r amaçla hareket ett ğ n n, edeceğ n n kabulü
ve kamuoyunun bu yönde asılsız değerlend rmes , c dd yetle
yürüttüğümüz soruşturmaya zarar vereceğ g b , adı geçen terör
örgütünün hedef ve amaçlarına katkı sağlayacağı da açıktır. Bu
st kamettek yayınlar özenle zlenmekted r.

Savcı Zeker ya Öz medyayı uyarıyor muydu, tehd t m ed yordu?

Banyoda kend m ve çamaşırlarımı yıkadıktan sonra hücremde key f


yaparken Barış’ın kes p get rd ğ bazı makaleler okudum: M ll yet
yazarı Nuray Mert, gazetec ler n gözaltına alınmalarını ve
tutuklanmalarını protesto etmek ç n köşes n boş bırakmış ve sadece
b r cümle yazmıştı: Doğru b ld kler m z özgürce yazamayacaksak,
yazmanın anlamı yok!

Rad kal yazan, basının duayen sm (k bu yıl 60. yılını kutladı) Altan
Öymen b zler n başına gelenlerle lg l şu tesp tler yapmıştı:

Gözaltına almanlar ç n göster len resm gerekçe, avukatlarının


açıkladığına göre, “Ergenekon Terör Örgütü‘nün üyes oldukları
şüphes ”d r.

Pek , bu “şüphe”n n dayanağı olan somut nedenler ned r:

Ceza Muhakemes Kanunu bu konuda şöyle d yor: “Gözaltına


alma, bu tedb r n soruşturma yönünden zorunlu olmasına ve
k ş n n b r suçu şled ğ n düşündüreb lecek emareler n
( puçlarının, bel rt ler n) varlığına bağlıdır.” (Madde 91/2) Yan b r
k ş n n gözaltına alınması ç n, k ş n n bel rl b r suçu (konumuzu
oluşturan olayda, “Ergenekon Terör Örgütü“ne üye olma
suçunu) “ şled ğ n düşündüreb lecek emareler” var olacak.
Onlar var mı? Varsa nelerd r? Savcılar, avukatlara bunu
b ld rmem ş… Bunu bazı gazeteler b ld r yor. Bazı gaze-

tec ler de yazıyor, telev zyon tartışmalarında söylüyor, şunıaı


varmış o “emare”ler arasında:

• Soner Yalçın’m tutuklanmasına neden göster len Odatv


aramalarında bulunan b r notta “şüphel ” lerden Ahmet Şık’ın b r k tap
hazırladığı b ld r l yormuş. K tap “Gülen Cemaat ve Emn yet İl şk s ”
adını taşıyacakmış. Notta “Seç mden önceye yet şs n”
den l yormuş…

• Gene o notlarda “Ned m’ kutlarım. Ahmet’ çalıştırsın” d ye b r fade


varmış. Buradak Ned m de Ned m Şener olab l rm ş. Bundan, o k tap
çalışmasına Şener’ n de katkıda bulunacağı sonucu çıkıyormuş.

• Ayrıca Odatv’n n, Hanef Avcı‘nın tutuklanmasından önce


yayınlanıp “en çok satan” olan k tabını destekled ğ anla-şılıyormuş.
• B r de esk Emn yet İst hbarat Da re Başkanı Sabr Uzun’un yazdığı
veya yazacağı b r k tapla lg l notlar bulunmuş. Odatv o k tabın
hazırlanmasına da katkıda bulunacakmış. Katkıda bulunması
stenenlerden b r , Ahmet Şık’mış…

“Emare”ler n -veya yen dey mle puçlarının- b r kısmı bunlar… Heps


“k taplar”Ia lg l … Pek , bunlar hang suçların puçlarını oluşturuyor?

İş n hukuk yanma bakalım: B r kere, notların ne ölçüde doğru olduğu


da bell değ l. Ned m Şener, sözü ed len Ned m’ n kend s
olamayacağım söylem ş. Ahmet Şık’ın bunlardan haber var mı, yok
mu bell değ l… Bulunan notları k m n yazdığı da bell değ l, nerede
ortaya çıktıkları da… Ama b r an ç n varsayalım k , o notların heps
doğrudur… Pek , bunların hang s suçtur?..

Ceza Kanunu’muza göre h çb r tek başına suç değ ld r.

Özetle: Son “dalga”dak aramaların ve gözaltına almaların yasalara


uygun olduğunu öne sürmek kolay değ ld r. Bel rl gazetelere
yansıyan, (daha doğrusu sızdırılan ve aynı kaynaktan sızdırıldığı,
her gazetede aynı çer kle yer almasından anlaşılan) haberler n
verd ğ zlen m şudur:

Son “dalga”da gözaltına alınanlardan gazetec olanlar, gazetec l k


çalışmaları yüzünden gözaltına alınmışlardır. Bel rl gazetelerde yer
alan “aynı kaynaklı” haberlerde vurgulanan dd alardan h çb r , arama
ve gözaltına almanın resm gerekçes n oluşturan “Ergenekon Terör
Örgütü‘ne üye olma” şüphes n n “emare”s değ ld r…

Altan Ağabey, medyadak ; hafızasız, tar h kend s yle başlatan, en


y y hep kend s n n yaptığını sanan, küstahlık ölçüsünde şımarık,
cüretkâr, cah l, lkel kuklalarla nasıl başa çıkab l r k ? Altan Öymen’ n
bu tesp tler n genel yayın yönetmenler , haber müdürler b lm yor
mu? B l yor ve y ne de gazetes ne, tv’s ne taşıyor. N ye? B r ler n n
der n uykuda olduğuna nanmıyorum. Artık s ren ses nden
korkuyorlar.
Altan Öymen le “uçak kaçırdığı” dd asıyla tutuklanan; 12 Mart
1971,12 Eylül 1980 darbes n n ç les n çekm ş Zülfü L va-nel , Vatan
gazetes nde bakın ne yazmıştı:

Bugün de büyük b r sınav günü.

Gazetec ler, aydınlar, b l m nsanlan neyle suçlandığını b le b lmeden


yıllarca hap s yatıyorsa, Balbay, Özkan ve arkadaşları, sabaha karşı
odalan basılarak, sağlık koşulları son derece yeters z tecr t
hücreler ne kapatılıyorlarsa, ba6 n korkuyorsa, aydın ürküyorsa,
bütün namuslu nsanların ses n yükseltme zamanı gelm ş demekt r.
Çünkü demokras le zulüm yan yana gelemez.

Ned m Şener ve Ahmet Şık emn yete fade ç n çağnlsalardı elbette


g deceklerd . Yargılansalar kend ler n savunacaklardı.

Türkân Saylan’a yapıldığı g b sabaha karşı evler n n basılması, uzun


aramalardan sonra gözaltına alınarak emn yete götürülmeler , b r
önlem değ l cezadır.

Aynen Soner Yalçın ve arkadaşlarına, Balbay’a, Özkan’a, Haberal’a


yapıldığı g b yargısız nfaz uygulanmaktadır.

Bu aydınların heps aklanacak ve hap sten çıkacaklar, ama h çb r


şeyle suçlanmadan çer de geç rd kler yıllarım, bozulan sağlıklarını
k m ger verecek?

Evet! Darbe dönemler nde de aynı yöntemler uygulanıyor ve


nsanlara zulmed l yordu. Bunun tanıklarından b r s de ben m. Ama
onun adı darbeyd , “ ler demokras ” değ l…

Bunun adı faş zmd …

Balbay ve Özkan’a üç yıl boyunca yapılanlar aynen ş md b ze


yapılıyordu. Soner le Ned m’ şb rl ğ yapmakla tham ed yorlar.
“Tartışmazdık,” d yoruz, “Hayır, b r kere telefonda konuşmuşsunuz,”
d yorlar. Dejavu. Balbay ve Özkan’ı da şb rl ğ ç nde gösterm şlerd .
Halbuk konuşmazlardı b le. Balbay 4 Ağustos 1993’te Ankara
Tems lc s olunca aynı gazetede çalışan Özkan st fa etm şt .
Cumhur yet gazetes ndek bu rekabet b lmeyen m vardı
medyada? İk dargın gazetec y “ışoırugı Hal nde”
gösterm şlerd . S ns ce yalan yazdılar.

M ll yet gazetes n n telev zyon yazarı S na Koloğlu, 7 sezon boyunca


CNN TÜRK’te yayınladığımız “Oradaydım” belgesel ne gönderme
yapmıştı:

Soner Yalçın’m CNN TÜRK’te yayınlanan “Oradaydım” belgesel


vardı. Her bölüm şöyle başlardı: “Tar h…” Tar he not düşmekt . Orada
olanların h kâyeler n anlatırdı. B r gün adı “Oradaydım” olan
belgeseller yen den mutlaka yapılacak. “Tar h 2000’ler” d ye
başlayacak. Orada olan gazetec ler n h kâyeler anlatılacak.

S na Koloğlu bu c nayet n tanığı olduğunu cesurca, y ğ tçe tar he not


düşmüştü.

Zaman gazetes , “CHP ‘Varan-2’ konusunda sess z” başlıklı b r


“habere” mza atmıştı. Cemaat, CHP’y komplolarına katmak
st yordu:

“Den z Baykal’ı CHP Genel Başkanlığından eden kaset skandalıyla


lg l Odatv’den çıkan notlar kamuoyunu sarstı. Ancak ne CHP l der
Kemal Kılıçdaroğlu ne de CHP’l herhang b r yetk l şu ana kadar bu
konuda açıklama yapmadı. Odatv’de yapılan aramada ele geç r len
b r belge, esk CHP Genel Başkanı Den z Baykal’a yönel k ‘kaset’
tezgâhının arka planına l şk n çarpıcı b lg ler ver yordu. Belgede,
Halk TV’n n satışına razı olmayan Den z Baykal’ın kna ed leb lmes
ç n ‘Varan-2’n n kullanılması sten yor.”

Hayd CHP, düş şu oyuna!

İnsanın aptal düşmanı olması çok kötü. Cemaat medyasında parlak


zekâlı b r n bulmak mkânsız… Demek “Altın Nes l” bu! Cemaat
olgusu, dogmat zm aslında z h nsel gel ş mler n kısıtlıyor; sebeb bu
olmalı. Gün gel p yalanlarının ortaya çıkacağını h ç m hesap
etm yorlar? Ya da “umursamıyorlar” demek en doğrusu. Son 3 yıldır
hep böyle “haberc l k” yaptılar. İnsan karakter böyle anlarda ortaya
çıkıyor…

Sadece cemaat medyası mı? B r tek Habertürk gazetes yazarı


Yavuz Semerc eks kt , bakın aynı gün ne yazmıştı:

Den z Baykal’ı CHP Genel Başkanlığından eden kaset skandal n n


arkasındak karanlık odaklar ortaya çıkacak mı?

Odatv merkez nde bulunduğu söylenen k nc kaset (ya da lk kaset n


uzun vers yonu) b ze b r yerler şaret etmek ç n yeterl olacak mı?
Umut ver c b r del l m ortalarda dolaşıyor? Ancak, CHP ç nde c dd
b r end şe yaşandığını söylemel y m. Yaygın olarak konuşulanlara
göre, Den z Baykal’ı dev rmeye karar veren part l b r grubun bu
komplonun ç nde olma ht mal n n bel rd ğ yönünde. Ya da bu ş n
faturasının b r şek lde b r ler n n üzer ne yıkılacağı end şes
yaşanıyor. Yan sular durulmadı.

Açıkçası, b r gazetec olarak bu ş n altında k m n kalacağına h ç


aldırmıyorum. Yeter k kanaat oluşturmaktan öte del ller ortaya
çıksın. Türk ye b r hukuk devlet yse, bu ülken n tüm st hbarat
örgütler koord nel b r şek lde bu komployu deş fre etmel . Yargı,
bunun hesabını ağır b r şek lde sormalı.

“Varan-2” fades “kaset” hal ne dönüşüverm şt . O kadar kolay şte.


Bunu yazan kend s ne “araştırmacı” gazetec d yeb l r m ? Geçt k
“nottan”, “kasetten”, b r olguyu bütünden koparıp değerlend r rsen z
şte böyle “p yon” hal ne gel rs n z. Yavuz Semerc cemaat n bu tür
karanlık ğrenç tezgâhlannı b lm yor olab l r m ? Sadece ama sadece
pol s n, sözüm ona v rüsle gelen vvord dosyasındak “Varan-2”
yalanma nanıp, nasıl böyle yazı kaleme alır? Nasıl em nler? Dört
yıldır Ergenekon sürec nde bu kaçıncı yalan? B r gazetec h ç m
bunları araştırıp sormaz? Semerc ’n n kafasında m n c k b r kuşku
yok. Ya da tüm bunlar Odatv kıskançlığı mı? Ama nsan böyle b r
günde çsel tepk ler n n kurbanı olur mu; buna z n ver r m ?
Gerçekten merak ed yorum; bıraktım gazetec l ğ , böyle nsan kalınır
mı? Bırakın mesleğ , kend ler ne hanet ett kler n n b le farkında
değ ller. Bıktım yanıt yazmaktan…
Lütfen, bunları sırf b ze yapılmış hakaret olarak gördüğümü
düşünmey n. Gazetec l k ben m tutkum; mesleğ n bu derece al-
çaltılmasını kabul edem yorum. Çığlığım bunadır.

D nc gazetec y anlayab l yorum; onlar b r karartı; gerçeğ n üstüne


p neklem şler. Ya d ğerler ?..

Prof. Dr. Yalçın Küçük “örgüt l der ” dd asıyla gözaltına alındı ve


k mse t raz etmed . “Ama” le başlayan b r cümle b le kurmadı.
Türk ye aydım, ömrünü s yasal mücadeleyle geç rm ş b r f k r
şç s /entelektüel ç n b r “kör satır” b le yazmadı; yok saydı. Bu k rl l k
nasıl tem zlenecek?

Odatv le başlayan son Ergenekon operasyonuna bazı gazetec ler


eleşt r get r nce, her taşın altında “Ergenekoncu” arayan l beral
solcular, “İsma l Beş kç de yazdığı k tap neden yle ceza aldı; bu
konuyu n ye h ç yazmıyorsunuz?” tepk s n gösterd .

İsma l Beş kç k tabında “Kürd stan” sözcüğü geç rd ğ ç n ceza


almıştı.

“Ant -Ergenekocular”ın b r öneml kusuru var. B lm yorlar. Çünkü


Ergenekon belgeler /del ller arasında “Gözlem-Anal z” d ye sözüm
ona b r belge var. Bunun “c) Doktr ner Teor k Çalışmalar” bölümünde,
Ergenekon örgütüne yardım eden k örgüt teor syen nden bahseder.
B r Yalçın Küçük’tür. İk nc s , İsma l Beş kç ’d r!..

İşte l beral-sol çevreler n n büyük umutla bekled ğ Ergenekon davası


budur!

Ve böyle n ce örnekler var. Fakat…

Önyargıyı parçalamak gerçekten çok zor…

Y rm İk nc Gün

7 Mart 2011 Pazartes …


Telaşla aşağıya n p sabahın erken saat nde telev zyonu açtım.
Korktuğum gerçekleşt :

Ergenekon soruşturması kapsamında gözaltına alman Prof.

Dr. Yalçın Küçük, Odatv çalışanları Doğan Yurdakul, Müyesser


Yıldız, Coşkun Musluk ve Sa t Çakır sevk ed ld kler mahkeme
tarafından tutuklanarak cezaev ne gönder ld . Nöbetç İstanbul 10.
Ağır Ceza Mahkemes hâk m İbrah m Balık, Yalçın Küçük’ü örgüt
yönet c l ğ suçundan, d ğer şüphel ler se örgüt üyel ğ suçundan
tutukladı.

Tutuklamaların ardından basın mensuplanna Doğan Yurdakul’un


sözler n avukatı Tugay Topbaş açıkladı. Topbaş, müvekk l
Yurdakul’un kararın ardından, “Hukuk flas etm şt r. Öneml olan
kamuoyu v cdanının flas etmemes d r. B z kend m z kamuoyunun
v cdanına tesl m ed yoruz,” ded ğ n söyled . Sorgulanan beş sm n
salı günü S l vr Cezaev ’ne nakled lecekler öğren ld .

Haber okuyan sp ker duymuyorum artık…

Doğan Yurdakul…

Adını çok önce duymuştum; tanışmamız yıllar sonra oldu. 1980’l


yılların sonundaydı; 2000’e Doğru derg s nde “Çeleb ” mahlasıyla
m zah yazılar kaleme almaya başladı. Haşan Yalçın’a sormuştum,
“K m bu?” d ye. “Doğan Yurdakul,” ded .

Par s’te yaşıyordu; sürgündü. 12 Eylül 1980 darbes nden sonra


yurtdışına kaçmak zorunda kalmıştı. Aydınlık gazetes ndek yazılan
neden yle hakkında 280 yıl ceza sten yordu. 10 yıl sürgün hayatı
yaşadı.

Doğan Yurdakul esk b r Aydınlıkçı‘ydı. Yıllar esk örgütüyle aralarına


mesafe koysa da, Aydınlıkçıların Doğan Yurdakul’dan hep saygıyla
bahsetmeler lg m çek yordu. 12 Mart 1971 darbes n n kurduğu
şkence tezgâhlarında konuşmayan k s mden
b r yd . Efsane g b anlatıyorlardı.

Doğan Yurdakul, 12 Mart 1971 darbes nden sonra k buçuk yıl


Mamak Cezaev ’nde yattı. İy , ad l, v cdanlı k ş l ğ her ortamda büyük
saygı duyulmasına neden oldu. Mamak’ta “koğuş ağası” yapıldı, hem
de Yılmaz Güney’ n desteğ yle. Den z Gezm şler n yoldaşıydı.
Sırdaşıydı. Bunları ne yazdı, ne konuştu. Bugün 70 yaşma yaklaştı.

Son yıllarda hastalıklarıyla boğuştu hep. Teşh s n ben yaptım: “12


Mart-12 Eylül zulmünün hastalıkları bunlar.” B r kuşağın heps n
öldüremed ler, çoğunluğunu da hasta bıraktılar. Yıllar geç nce ortaya
çıktı bu s ns hastalıklar.

Doğan Yurdakul’u ş md y ne cezaev ne atıyorlar.

Dün devlett .

Bugün devlet ele geç rmek steyen cemaat…

Suçu büyük! Çünkü o gerçeğe sevdalı.

Odatv’n n “Doğan Ab ”s . Çocuklar haberlerle lg l ne zaman k rc kl


b r duruma düşse Doğan Ah ’ler ne telefon açarlardı. Odatv’n n
sağduyusuydu.

S teye çok zaman ayıramıyordu; eş Güngör Hanım da hastaydı; sık


sık hastaneye g d yorlardı.

Ankara’ya son g tt ğ mde yemeğe çıkmıştık; ben, Doğan ve Güngör.


Ne çok gülmüştük İkl m Bayraktar’ın anlattıklarına. Espr ler yapmıştı
Doğan Ab ardı ardına. Güngör günler sonra lk kez kahkaha atmıştı.
Ş md , yazıyorlar, konuşuyorlar, “Varan-2” kaset yle Baykal’a şantaj
yapacakmışız! B z bu k rl l ğe ne kadar uzağız, Doğan-Güngör nasıl
şaşırıyorlardır bu olan b tene. B ze bu kadar uzak fenalıkları nasıl
b ze bulaştırmaya çalışırlar? Ş md . Cezaev nde. Doğan-Güngör ç n
acı çek yorum. Halk TV’y almak stemeseyd m bunlar olmayacaktı,
bu ha n tezgâh kurulup çer atılmayacaktık belk de…
B rkaç gündür ç mdek ürpert n n neden , bu tertem z nsanların bu
p s tezgâha alet ed lmeler ; Doğan Yurdakul g b b r entelektüel n
kasetle masetle ne ş olab l r… H ç utanmadan korkunç b r hırçınlıkla
yazıyorlar.

Son yıllarda üzer nde çalıştığı “Türkçe-Fransızca” sözlüğü b t rmeye


çalışıyordu.

B z cezaev ne atılınca, Odatv’yle yakından lg len p tüm zamanını


s teye vermeye başlamıştı. Ve, Odatv’ye yapılan k nc operasyonda
ş md S l vr z ndamna atıldı.

Odatv’n n yayında olmasını stem yorlar. Bell . Türk ye tar h nde hang
yayın kuruluşunun yed çalışanı k hafta ç nde cezaev ne atıldı?
Medya bunu görmüyor. Medya aptallaştırıldı. Düşünme melekeler n
kaybett . “Varan-2” yalanıyla kandırılı-verd . Sadece pol s n
sızdırdıklarını, dd anamey değ l; sanıkların savunmalannı da haber
yaptığımız ç n m Ergenekoncuyuz ş md b z?

S l vr duruşmalarında neler olduğunu, gazete manşetler ne çıkarılan


haberler n gerçekle h ç lg s olmadığını del llerle yazdığımız ç n m
Ergenekoncuyuz?

Bırakın gazetec l ğ b r yana, v cdanı olan nsan S l vr ’dek hukuk


katl amını nasıl görmez?

Ergenekon sanıklarının çoğunu tanımayız; tanıdıklarımızla ya


mahkemel ğ z ya da dargınız; ama bu b z m meseleye k ş sel
bakmamıza neden olab l r m ? Gazetec el ne aldığı kalem k ş sel
egosu, nefret , çıkarı ç n kullanır mı; ne kadar ayıp. Ayıp yeters z
aslında, zal ml k bu.

Türk ye’dek karanlık Glad o faal yetler n n ortaya çıkmasını Odatv


stemez m ? Bu konuda en çok k tabı, haber k m yaptı? Re s-
Glad o’nun Türk Tet kç s , Bay P po ney anlatıyordu? B nbaşı
Ersever’ n İt rafları, Behçet Cantürk’ün Anıları ney ortaya çıkardı?
B z m gerçekler ortaya çıkarmak ç n çırpındığımız o günlerde, onlar
yoktular.
Gazetec arkadaşlanmız: “Ned m, Ahmet onurumuz” d ye slogan
atıyorlar, ne güzel. Tab k onurumuz. Ya Doğan Yurdakul? Hayatım,
mesleğ ne adamış, yılmamış, yorulmamış Doğan Yurdakul
“onurunuz” değ l m ? B lm yor, tanımıyorlar mı; k taplarını da
okumadılar mı; o daha büyük kabahat değ l m ?

Ya Yalçın Küçük? Yürüyenler n, ekranda konuşanların ağzında


Yalçın Küçük’ün de adı yok. Yalçın Küçük’ün yazılarıyla olduğu kadar
yaşamıyla da tar h yazdığını görmüyor, anlamıyorlar. Kusura
bakmasınlar; Korsakof hastası g b ler… Geçm ş olmayanın geleceğ
olmaz. Köksüzlüğün kurumak olduğunu b lm yorlar. Bu nedenle ufak
b r es nt yle nerelere savruldu k m meslektaşlarımız.

Evet, bu sürec kavrayamadılar. Cemaat n tuzağına düştüler.


Faş zme g den yolun taşlarının nasıl döşend ğ n anal z edemed ler.
Hayatın gerçeğ n , prat ğ n göremey p, kafalarındak kurguya
nandılar. K m hâlâ kabul etmek stem yor; oysa “arşın” S l vr ’de;
gel p duruşmalarda göreb l rler.

Odatv çalışanları kasırganın önüne çıktığı ç n “kötü çocuk” oldu.


Rahatsız ett k. Düzen bozduk. Adımız “uyumsuza” çıktı.
Kabulümüzdür.

Hele dönekler, en çok onlar kızdılar Odatv’ye. B r döneğ , döndüğü


yerde ısrar edenler çok öfkelend r r. Dönek, nasırlaşmış v cdanının
etk lenmes nden korkar. Çünkü b z m topraklarda dönekl k akılla
değ l, “duygusal nedenlerle/madd olanaklar ç n” olur! Dönek ster k ,
herkes kend g b olsun, Ama hayır; b r ler nadına yanlışlığını
yüzüne çarparsa, erdem n bayraktarlığını yaparsa, dönek hemen
nefret duygusuyla harekete geçer. Çünkü hayatının merkez ne
kötülüğü koymuştur; yok ed c olma m syonu ed nm şt r. Odatv’ye k n
duymasının sebeb budur. İster k tüm Odatv çalışanları cezaev ne
atılsın, Odatv kapansın. Dönek yıkıcıdır. İlk yıktığı kend akıl
namusudur aslında…

B z bunları b l r z. Dönek de b z m b ld ğ m z b l r. Ama döneğ n derd


b z değ l zd r, kend s d r. Hesaplaşmayı aslında b z m üzer m zden
kend s yle yapar. B z sadece döneğe ayna tutarız. Dönek de aynayı
kırmak ster. Heps bu…

Doğan Yurdakul dönek olmadı. Düşüncen n namusuna nandı.


İnandıklarını yazdı. Avukatla haber gönderm ş b z hap stek -lere;
“Ben m ç n end şelen p ortalığı ayağa kaldırmasınlar; ben y y m,
ben m cezaev tecrübem var, onlar kend ler ne baksın… Eğer b r
şeye ht yacım olup olmadığını soruyorlarsa, b r tesp h gönders nler,
tamamdır.”

B r ş r gönder yorum üstadıma… Can Yücel’den..

Kan yasası bu nsanın:

Üzümden şarap yapacaksın Çakmak taşından ateş Ve


öpücüklerden nsan!

Can yasası bu nsanın:

Savaşlara yoksulluklara Ve b nb r belaya karşın İlle de


yaşayacaksın!

Yaşayacağız nadına…

Hayat sürüyor S l vr ’de…

Dışarıda en sevmed ğ n z gün sorusuna, çoğunluk “pazartes ”


yanıtını ver r. Cezaev nde ben m en sevd ğ m gün pazartes .

Hafta sonu k gün boyunca “dışarı” çıkamıyorsunuz, oysa pazartes


k saat b lg sayar hakkımız var.1 B lg sayar odasına g d yoruz. Öyle
hemen b lg sayar dey nce nternet bağlantısı aklınıza gelmes n,
sadece dd anameler , duruşma tutanaklarını okuyab l yorsunuz; o da
el n zde bunların CD’s varsa ya da yazı yazab l yorsunuz. Oktay
Yıldırım’da duruşma tutanakları var; ben onu okuyorum.

İlk günden başladım: Esas no: 2008/209 Celse Tar h : 20 Ek m 2008.

Mahkeme Başkanı: Koksal Şengün.


Üyeler : Haşan Hüsey n Özese, Sedat Sam Haşıloğlu.

Cumhur yet savcıları: Mehmet Al Pekgüzel-N hat Taşkın.

Ergenekon’da toplam 15 dd aname var. B z mk henüz hazırlanmadı.

Okumaya başladığım, 86 sanıklı b r nc Ergenekon davasının


dd anames 2455 sayfa; 56 sanıklı k nc dd aname 1909 sayfa; ve
52 sanıklı üçüncü dd aname 1454 sayfaydı. Sanınm bu b le b r
dünya rekoru! N ye bu kadar hac ml acaba? Böyle b r hukuk met n
olab l r m ? Ne bulunduysa dd anameye konulmuş sank .

Bakınız, 10 yıllık DP kt darını yargılayan, (k sanık sayısı 400’ün


üstündeyd ) Yassıada dd anames sadece 312 sayfaydı. 12 Eylül
1980 darbes nden sonra açılan, 587 k ş n n yargılandığı MHP
dd anames 975 sayfaydı. MSP dd anames se 200 sayfaydı.
Ergenekon dd anames n n bu derece hac ml olmasının anlamı
neyd ; “ne der n b r örgüt k sayfalara sığmıyor” mesajı mı vermek?
Ya da ş n ç nden çıkılmasının stenmemes m ? Sah neden b nlerce
sayfa? Amer ka B rleş k Devletler ’ndek JFK su kastını araştıran
YVarren Raporu 26 c ltt ve ç nde h çb r şey olmadığı sonra ortaya
çıktı!..

B l yordum. Unutup g tm ş m. Duruşma tutanaklarına bakınca


d kkat m çekt . Ergenekon davasına bazı k ş ler müştek / ş kâyetç
olarak katılmak /bulunmak stem şlerd …

20 Eylül 1992’de D yarbakır’da katled len Musa Anter’ n oğlu D cle


Anter…

5 Temmuz 1991’de D yarbakır’da kaçırılıp öldürülen Vedat Aydın’ın


eş Şükran Aydın…

3 Kasım 1994’te İstanbul’da kaçırılıp öldürülen Savaş Buldan’ın eş


Perv n Buldan… D yorlardı k :

“İdd anamede sanıkların ç nde bulunduğu suç örgütü tar f


ed l rken, bu örgütün uzun yıllardır devlet çer s nde
örgütlenerek faal yet yürüttüğü; bel rled kler s yas hedefler
doğrultusunda b rçok kanlı eylem ve c nayet gerçekleşt rd kler ;
y ne örgüt üyeler n n devlet üst yönet m nde görevde oldukları;
ve görevde oldukları süre zarfında bu faal yetler n llegal b r
şek lde sürdürdükler gözet lmekted r. C nayetler n fa l hâlâ
meçhuldür. Sanıkların kurucusu, yönet c s ve ç nde
bulundukları suç örgütü tarafından bu c nayetler şlend ğ
dd anamede yer almıştır.”

Babası, eşler , çocukları öldürülmüş bu nsanlara ne d yeb l rs n z?


Hâlâ devlete, adalete nanmalarına b r söz söyleyeb l r m s n z?

Fakat… Heps kandırıldı.

Ş md … Aynı dd ayla ben de S l vr Cezaev ’ndeyd m. Oysa… Musa


Anter’ n, Vedat Aydın’ın nasıl öldürüldüğünü ben ortaya çıkardım.
Açın bakın, B nbaşı Ersever’ n İt rafları k tabına; kat ller n k mler
olduğunu açık açık ben yazdım.

Yıl: 1994… Bu k tabım neden yle bazı ödüllere layık görüldüm;


bunlardan b r de “Musa Anter ve Basın Şeh tler Ödülü“ydü…

Fa l meçhuller n ortaya çıkması ç n TBMM’de kurulan Fa l Meçhul


C nayetler Araştırma Kom syonu’nda fade verd m. Avrupa İnsan
Haklan Mahkemes ’nde tanıklık yaptım.

Ş md ben Ergenekon terör örgütü mensubuyum, öyle m ? D cle


Anter, Şükran Aydın müştek olacak öyle m ?

Perv n Buldan da müştek olacak öyle m ?

Behçet Cantürk’ün, Adnan Yıldınm’ın, Savaş Buldan’ın kaçırılıp


öldürüldüğüne l şk n aynntılan basında lk ben yazdım. Korka korka
yazdım. “Devlet çıplak gördüm,” ded m.

Açın bakın, Behçet Cantürk’ün Anıları k tabımı. Yıl: 1996… Daha


Susurluk’tak o malum pol s-mafya-pol t ka ş n patlatan traf k kazası
olmamıştı.
Aradan yıllar geçt . “C nayetler unutulmasın” d ye 2009’da

BDP M lletvek l Perv n Buldan’ı; eş n n kat l n bulamadığımız sürece


k msen n ona b r söz söylemeye hakkı olmadığını, hem de Hürr yet’te
yazdım. Telefonla aradı, teşekkür ett . Ş md ben Ergenekon terör
örgütü üyes y m öyle m ? Perv n Buldan müştek öyle m ?

Ahmet Türk, Osman Baydem r, Sebahat Tuncel, Akın B rdal da


müştek olmak sted ler. Oysa:

Ne fa l meçhul c nayetler konusunda ne de yapılacak su kastlar


konusunda dd anamede suç snadında bulunmaya yetecek b lg ,
belge, kanıt var. “Erzurum Su kast T m ”n yazdım, adı geçenler
çoktan tahl ye ed ld . “S-l T m ” heps bırakıldı. S l vr ’de tet kç yok!..
Heps tahl ye ed ld …

Pek k m, nasıl aldatmıştı herkes ?

Başta Taraf gazetes olmak üzere l beraller ve cemaat medyası yan


“özel yetk l gazeteler!”…

Evet… Kürtler de oyuna get rd ler!

Kürtler de sanmıştı k , der n devlet Ergenekon sürec yle ortaya


çıkarılacak, fa ller tek tek bulunacak, devlet ç nde yuvalanmış
karanlık hücreler açığa çıkacak. Sadece gazete manşetler , haber
spotlarıyla “Asrın Davası“nı tak p etmen n sonucuydu tüm bu safça
y n yetl beklent ler…

Teor s zl kt r bunun adı aslında…

Teor s olmayan her s yasal hareket böyle yalpalar sonuçta…

Evet, demek Kürt kardeşler m z müştek olacaktı.

İy ama ben PKK/Öcalar la l şk l olduğum ç n bu davaya dah l


ed ld m! İdd a öyle! Bu şte b r karışıklık yok mu? Öldürülenler de,
öldürülmek stenenler de ve çer atılan ben de; Öcalan’ın d rekt f yle
hareket ed yoruz! Ve Kürt kardeşler hâlâ bu Ergenekon meseles n
anlamıyor. Ergenekon operasyonunun okyanus ötes güçler n
tezgâhı olacağını anal z edem yor. Ne yazık k , bu çevreler n Türk ye
ve dünyaya yönel k n tel kl b r değerlend rmes n h ç görmed m.
Bunun sebeb başka b r k tabın konusudur…

Gerçek şu k ; Kürtler kafalarında ülkey k ye böldüler; Batı yakasının


meseles yle pek lg l değ ller. Bu nedenle Ergenekon sürec n tahl l
etmed ler, edemed ler… Belk etmek stemed ler!

“Ün formalı asker kötüdür, kat ld r” g b bas t ve acımasız önyargı


bataklığından çıkamıyorlar. Türk ordusunun Soğuk Savaş dönem n n
b t m yle deoloj k dönüşümünü kavrayamadılar. Bunu
değerlend rmeden Türk ye anal z ed leb l r m ? Balyoz, Kares-
Poyrazköy, İnternet Andıcı, Am rallere Su kast, vs. mevcut
kt darın, cemaat medyasının söylem yle ele alınab l r m ? Böyle
yüzeysel pol t ka yapılır mı? İdeoloj k mücadele salt m ll yetç l k
temel nde yürütülüyorsa ne yazık k bu bakış açısından
kurtulunmaz.

Ergenekon, Kürt aydını ç n sadece “öç alma” davasının adıdır!


Emperyal zm/Glad o teor s yapılmadan, Taraf ın yalan haberc l ğ yle
süreç tahl l edersen serseme döners n maalesef…

Aynı değerlend rmey Ermen kardeşler ç n de yapab l r m.

Örneğ n Hrant D nk le Etyen Mahçupyan’ı aynı deoloj k temelde


görmek ne büyük hata. Taban tabana zıttılar. İk s de Ermen d ye
“yoldaş” oldular kamsı hâk m. Hayır, değ llerd ; b r sosyal stt , d ğer
l beral. Hrant D nk ne kadar b zdense, Mahçupyan o kadar b ze
uzaktır. M ll yetç l k kör eder. Agos sırf Ermen olduğu ç n deoloj k
olarak b rb r ne zıt gazetec y genel yayın yönetmen yapıyor! Sonra
“bu Ergenekoncular m ll yetç ” söylem dışına çıkamıyorlar. Ne
yazıyor Inc l’de: “Kardeş n n gözündek çöpü görürken, kend
gözünde b r odun parçası bulunduğunu h ssetm yorsun…”

Odatv, ne Türkçüydü ne de Kürtçü. Yazı yazanlar arasında bu


eğ l mde olanlar yok muydu; vardı. PKK’ya ateş püskürenler de
vardı, BDP’ye sıcak bakanlar da.
Örneğ n Müyesser Yıldız Türk m ll yetç s b r gazetec yd . Ama son
operasyonla tutuklanan Odatv yazarı Coşkun Musluk da Kürt
sorununa daha duyarlı yaklaşan b r akadem syend .

Odatv’n n sloganı şuydu: “Bırakınız yazsınlar, bırakınız konuşsunlar.”


B z bu yayın ç zg m zden h ç tav z vermed k. Öcalan’ın açıklamasını
da yayınladık, Genelkurmay açıklamasını da. Halkın haber alma
hakkım savunduk.

Ş md Coşkun Musluk da, Yalçın Küçük de, Müyesser Yıldız da


“PKK’lı” olma dd asıyla cezaev nde. Yandaş medya se b ze
“m ll yetç , ulusalcı” d yor. K m doğru?

1 No’lu Cezaev ’nde Ergenekon tutuklulan le çek-senet suçundan


gelenler var. Çek-senet tutuklularını kor dorda gördüğümde aklıma
“kayıt dışı ekonom , kayıt dışı ekonom ” d ye telev zyonda bağıran
Prof. Dr. Osman Altuğ Hocam gel yor. S l vr ’dek çek-senet
tutuklularının çoğu gar bandı. Sordum; k m para karşılığı, k m
habers z patronları tarafından bu şe sokulmuşlar, adlanna çek-senet
yapılmıştı! İşte Türk ye ekonom s n n somut gerçeğ buydu: Koğuşlar
tıklım tıklım mal suçlardan yatan tutuklularla dolu. Ne d yorlar:
“Türk ye ekonom s hızla gel ş yor.” Sık sık mal af çıkarsalar da
yasayı değ şt rseler de, cezaev ndek çek-senet tutuklu sayısı hızla
artıyor…

Türk ye’n n çeş tl yerler nden moral veren mektuplar gel yor.
Gönderenler n bazılarım “kader mahkûmları” oluşturuyor. “Geçm ş
olsun,” d yorlar. “Allah’ın zn yle çıkarsınız” temenn s nde
bulunuyorlar. Heps de cezaev kütüphanes nde b r k tabımı okuyarak
ben tanıdıklarını yazıyor. K tap, “kader mahkûmlarının” en y dostu
cezaev nde. Ben m de en y arkadaşım onlar olacak; bugün Gogol,
Balzac, Puşk n, Zola, Turgenyev, Tolstoy, Dostoyevsk ve Zwe g
geld . Arkadaşlarım genell kle Rus! Kütüphane görevl s ,
okuduklarımı bağışlamamı st yor; cezaev kütüphanes nde pek
roman yokmuş. En çok sted ğ de ben m yazdıklarım. Anlatıyor: 1
No’lu’ya gelmeden önce görev yaptığı cezaev kütüphanes nde
mahkûmlar, Behçet Cantürk’ün Anıları k tabım ç n sıraya g r yormuş;
en çok beğen len ve okunan k tap buymuş. Ardından ekled :
“Cezaev nde uyuşturucu kaçakçıları kalıyordu!..”

Gelen mektuplar lg nçt ; k m Odatv’ye haber yazmıştı, k m de


cezaev nden çıkınca sol b r part kurup herkes b r çatı altında
toplamamı öner yordu! Bazı mektuplar se yıllardır cezaev nde
suçsuz yattığını anlatıyordu; sank ben m durumum farksız. En key fl
mektuplar, cezaev nde yıllara nasıl karşı konulacağının püf
noktalarını yazanlardı. Temel mesele, hastalanmamak. Bu yandaş
medyayı tak p ed p de ruh sağlığını korumak mümkün mü?

Y ne bugün neler yazmışlardı…

Yandaş Star gazetes “Odatv’de Bel Altı Operasyonu” manşet n


atmıştı. Neym ş, b z Den z Baykal’a şantaj yapacakmışız! Bayağılık
devam ed yordu.

Bozacının şah d şıracı! Zaman gazetes de haber nde, Taraf


gazetes n n b r dönem omuz omuza çalışan pol s yazarlarının
demeçler n /yazdıklarım derlem şt . Türk ye bakın hang koşullarda
12 Haz ran 2011 seç m ne g d yordu; seks kasetler …

Halk TV’n n, Odatv’n n sah b Soner Yalçm’a satılmasına karşı çıkan


Den z Baykal’m, “Varan-2” adlı kaset görüntüler yle kna ed lmes
planına l şk n notlar ana muhalefet part s n zora soktu.

Gözler Ergenekon davasıyla Türk ye’dek muhal f gazetec ler n


susturulduğunu savunan CHP’ye çevr ld . Bu noktada Taraf
yazarı Emre Uslu, çarpıcı b r dd ada bulundu. Uslu, ortaya çıkan
belgeler n “Varan-2”n n varlığını kanıtlaması durumunda CHP
yönet m n n tartışmalı hale geleceğ n savundu. “Bu kasetlerle
lg l Kılıçdaroğlu ve çevres ndek ler n rolü varsa ‘Varan-3’
seç mde gel r” d yen Uslu, şöyle devam ett : “Seçmen, bu ayak
oyununu kabul etmez. Kılıçdaroğlu le Soner Yalçın’m arasının
y olduğunu b l yoruz. Kasetle, şantajla, ayak oyunlarıyla b r
yere geld ysen z tab k söyleyecek sözünüz olmaz.”
Önder Aytaç da Baykal’la lg l ortaya çıkan kaset skandal n n
der n devlet n oyunu olduğu görüşünde. “CHP, der n devletle
pazarlık mı yapıyor?” sorusunu gündeme taşıdı.

Bu yazılar, demeçler artık Türk ye düşünce har tasının ne derece


çölleşt ğ n göster yor. S yaset pornograf ye nd rged ler.

Bu “özel yetk l gazetec ” görünümündek pol sler sık sık telev zyon
programlarına da katılıyordu. Heps cemaatç yd . Ama b r ortak
noktalan daha vardı: ABD’de yet şt ler…

Odatv, Taraf m pol s yazarı Emrullah Uslu’nun ABD’dek faal yetler n


gözler önüne serd . Sek z yıldır ABD’de olan Kom ser Uslu, Odatv
haberler üzer ne tıpış tıpış Türk ye’ye gelmek zorunda kaldı. Ş md
kend s n açığa çıkaran Odatv’ye düşmanlığını, Taraf gazetes ndek
yazıları ve ekran konuşmalarıyla devam ett r yor.

Emrullah Uslu bu konuda yalnız değ ld . Örneğ n: Odatv


operasyonuyla başlayan medyaya yönel k s nd rme, korkutma
m syonunu b r “gazetec ” üstlenm ş görünüyor: Faruk Mercan!
Öncek bölümde yazdım: Esk den pek ortalıkta gözükmez,
telev zyonlara çıkmazdı. Ama ş md ne olduysa oldu, k m ne ded yse
ded , her fırsatta b r telev zyon kanalında. Yetm yor, bazen günde k ,
üç kanala çıkıyordu. Demek yen görev buydu. Bunu hatırlatmamın
neden var: Faruk Mercan’ın da b rkaç yıl ABD’de “kurs” aldığını
b l yor musunuz? Onun yolu da ABD’den geçt yan .

Pek …

B rdenb re medyada ortaya çıkıp bavul bavul sözüm ona belgeler


yayınlayan Mehmet Baransu da, ne tesadüftür k , b rkaç yıl ABD’de
eğ t m aldı.

Sorarsanız; heps İng l zce öğrenmeye g tt !

Ergenekon operasyonu başlamadan önce ABD’de bulunanların


l stes n çıkarmak y haber olurdu. İlk başa da Ahmet Altan ve
Ceng z Çandar’ı koymak gerek r; hang “ün vers te”de ders aldılar
acaba? Müfredat neyd k m b l r…

Bu l steye Rad kal n yen kılavuzunu da yazmak gerek r: Eyüp Can…


Yasem n Çongar’ı atlamamak lazım.

ClA’den FBI’dan burs alan, kurs gören pol sler de eklemek gerek bu
l steye. Operasyon, nasıl b r “eğ t mden” geç r lerek uygulamaya
konulmuştu ortaya çıksın… K mse bu karanlık noktaların üzer ne
g tm yor. Yandaş medya, merkez medyayı da etk leyerek gündem
bel rl yor. Örneğ n:

Gazetec Ahmet Şık, İmamın Ordusu k tabını ben m emr mle yazmış
ve Sabr Uzun adıyla çıkaracakmış! Bu dd aların tamamı yalan.
Ahmet Şık, Odatv’ye pol stek cemaat örgütlenmes üzer ne yazdığı
k tabı kes nl kle göndermed . Ama b r başka gazetec , emn yet
üzer ne yazdığı k tap taslağını Odatv’ye gönderd .

K m olduğunu duyunca küçükd l n z yutacaksınız!

S z merakta bırakmadan h kâyey anlatayım:

B r gün Odatv Genel Yayın Yönetmen Barış Pehl van, Taraf m pol s
kökenl yazarı Önder Aytaç‘tan b r e-posta aldı. Aytaç, e-postasında
b z şaşırtan fadeler kullanıyordu. Her sabah kalktığında lk ş olarak
Odatv’y okuduğunu, yalnız haberler m z değ l, kend s ne karşı
olumsuz fadeler kullanan okuyucu yorumlarını da tak p ett ğ n
yazmıştı. Ayrıca Aytaç, Odatv’den k r cada bulunuyordu:

İlk , ekte gönderd ğ yen k tabının taslağına dayanarak Odatv’n n


k tabı haberleşt rmes n r ca ed yordu.

D ğer steğ se daha şaşırtıcıydı: Eğer Odatv yönet m de uygun


görürse Odatv’de yazarlık yapmak st yordu!

Aytaç’ın tekl f n öğrend ğ mde konuyu Odatv’de tartışmaya açtım.


Taraf dah l, b rçok gazeteden kovulan gazetec lere Odatv
sayfalarının açık olduğunu kötü günler nde arayarak söylem şt k.
Örnek: Sevan N şanyan. B zde yazab leceğ n söylem şt k. Soğuk
bakmamıştı. “Varan-2” ve İkl m Bayraktar varken ne açıklama yaptı
b l yor musunuz; “yazar olmam ç n bana kadın gönderd ler!” İnanın
şaka yapmıyorum. Evet, b z herkes n yazmasını, herkes n
konuşmasını st yorduk. Ancak durum ş md b raz farklıydı. S yasal
k ml ğ n n önem yoktu. Sorun üslup meseles yd . Önder Aytaç
yazılarında pol se operasyon çağrıları yapıyor, k mler n cezaev ne
atılmasının gerekt ğ n söylüyordu. Böyle b r yazarın yer Odatv
olamazdı.

Genel Yayın Yönetmen Barış Pehl van, Önder Aytaç‘a verd ğ


cevapta yazarlık taleb ne değ nmed b le… Öyles ne k bardık k ,
kırılmasın d ye özen gösterd k.

K barca “ret” anlamına gelen yanıtımızı verd k. Önder Aytaç


ısrarlıydı. B r sonrak mesajında k tap taslağını yalnızca Odatv’ye
gönderd ğ n , Odatv’n n bu sayede yalnızca k tabın çıkacağını değ l,
çer ğ n de haberleşt reb leceğ n söyled . Odatv’ye yazar olma
konusunu da tekrar gündeme get rd .

Bu kez yanıt vermeyerek meseley kapattık.

Önder Aytaç‘m da Odatv yazarı olma öner s n kabul etseyd k;


bugünlerdek g b telev zyonlara çıkıp “Odatv Ergenekoncudur”
d yecek m yd ?

Ya da daha öneml s Ahmet Şık’ın gönder lmem ş k tabını


“Ergenekon belges ” yapan savcılık, Önder Aytaç’ın gönderd ğ k tap
taslağını neden görmed ?

Ya Aytaç’ın k tabını da Ergenekon yazdıysa!

Bakınız…

Önder Aytaç farklı b r , seven n n, beğenen n n çok olduğunu


düşünmüyorum. Ancak d l n n cezasını çok çekt ğ n de b l yorum.
Örneğ n, İşç Part s Genel Başkanı Doğu Per nçek’ n k ş l k haklarına
saldırdığı ç n 10 b n l ra tazm nat cezasına çarptırıldı. Aytaç,
tazm natı ödemey nce Per nçek’ n avukatı Mehmet Nur Aytek n
hac z şlemler n başlattı. 21 Mayıs 2010’da Önder Aytaç‘m ev ndek
bazı eşyalara el konulmak ç n kapısı çalındı. Uzun b r süre çalınan
kapı ç l ng r tarafmdan açılınca, Önder Aytaç‘m evde olduğu ortaya
çıktı! Aytaç‘m parayı ödeyemeyeceğ n bel rtmes üzer ne, ev ndek
bazı eşyalar haczed ld .

Önder Aytaç, 15 Temmuz 2008’de Yen Şafak gazetes ne verd ğ


mülakatta “İzm r NATO üssüne saldırı planının Doğu Per nçek’ten
çıktığım” dd a etm şt .

K m ler “pol sle yatağa g r nce”, şte böyle evdek yataktan da


oluyordu!

“Özel yetk l medya”nın b r d ğer gazetes : Yen Şafak da y ne sözüm


ona Odatv’de “bulunan” b r belgey “haber” yapmıştı: Ergenekon
soruşturması kapsamında Soner Yalçın ve ek b ne yönel k
aramalarda Odatv’de Balyoz soruşturmasını sulan-

dırmak amacıyla düzenlenen g zl toplantının notlarının yazıldığı


belge ele geç r ld . “Sn. komutanım” h tabıyla başlayan belgede
Ergenekon ve Balyoz soruşturmalarını karartmak ç n zlenecek tüm
yöntemler sıralanıyor. 1 Temmuz 2010’da hazırlandığı tesp t ed len
dokümanın Balyoz sanıklarından Emekl Orgeneral Çet n Doğan’a
sunulmak üzere kaleme alındığı dd a ed ld .

Aynı “haber” Zaman’d a da vardı. Kend ler n o kadar uyanık


sanıyorlar k ; akıllarına çok kurnazca b r plan gelm ş, bunu da yazıp
v rüslü belgelere koymuşlardı. Bakın b z neler yapacakmışız:

“Tüm pol s aramalannda yardımcı olunuyormuş g b tavır takınılması,


problem teşk l edeb lecek yerlerde malzemeler lk defa görüyormuş
g b , tem z olunan yerlerde se tüm detaylara hâk m olunduğu majı
ver lmes faydalı olab l r.”

Ne zek ler değ l m ?


İşyer ne “belge” koyduklarının bundan y kanıtı olur mu? Hayatım
boyunca zekâya bayıldım. Dostlarımın, arkadaşlarımın zek nsanlar
olmasına özen gösterd m. Ama ş md şu pespayel ğe bakar mısınız?

Bakın o sözde “belgelerde” daha neler vardı:

Başbakan Erdoğan’ı protesto eden ün vers te öğrenc ler n b zler


örgütlüyormuşuz! Hatta, ham le b r genç kızın, pol sten aldığı
darbelerle bebeğ n düşürmes b le planlıymış! Odatv’de ele geç r len
b r “belgede”, bu g b olaylarda pol s n tahr k ed lerek, ş ddet
kullanmaya zorlanması planı da çıkmış!

B z her şey yazarız, plan yaparız! Şaka g b . Hang b r n anlatayım


k ; bakın b lg sayarımızda nasıl b r not bulunmuş!

“Yandaş medyanın öneml önems z her konuyu Erge-nekon’a


bağlaması dalgaya alınsın, kara m zah yapılacak.”

Aha! Ş md yakalandık. Ne acıklı haldeler.

B tmed … Devam edel m:

Ergenekon savcıları ve pol sler hakkında gelen her haber


değerlend rel m. Av. Vural’ın gönderd kler değerl , NTV le rt bata
geçel m.

- Pınar ve Dan Rodr k le güçlü let ş m. Çet n Paşa’nm Odatv’ye


emeğ büyük, sınırsız destek.

- Dursun Ç çek, ‘Genelkurmay bana sah p çıkmıyor,


konuşacağım/ d yormuş. Doğan Ab üzer nden let ld . Kızıyla
görüş.

- Yalçın Hoca’mn Haberal le rt batı tekn k sebeplerle aksıyor,


çözüm? Avukat üzer nden görüş. Tlf, ma l yok.”

Evet tüm bunlar “Ergenekon soruşturması kapsamında gen şlet len


Odatv operasyonlarında ele geç r len belgeler” d … Heps
b lg sayarımızda bulunmuştu; ne örgütüz ama; 4 yıldır b r soruşturma
s ber alanda yürütülüyor ve b z her şey b lg sayarda yazmaya devam
ed yoruz! B r de “s l nce” yok olacağını düşünüyoruz “belgeler n”.
Ama pol s s l nenler b le buluver -yordu! B z böyle şapşal b r
“örgütüz” şte! Yandaşlar da yazıyor: “S lm şler ama pol s buluyor.”
B lg sayardan h ç anlamayanları kandırab l rler ama medya buna
nasıl nanıyor?

D nc l beral medya el ele verm ş, bu akıldışı “belgelerle” b z S l vr


z ndanına gömmeye kararlı.

Sadece onlar mı? Habertürk, Odatv’de “Sabancı su kastı belges ”n n


bulunduğunu yazmıştı. Ergenekon operasyonlarında bulunan bu
kaçıncı “Sabana su kastı belges ”! Bıkmadılar. Basın yazıp unutuyor;
b r gazetec çıkıp “Yahu yett artık, bu kaçıncı Sabancı su kastı
belges ?” dem yor.

Heps ne nanıyorlar. Ya da nanmak st yorlar; ters zor, sonunda


S l vr z ndanı var.

Sadece gazeteler değ ld . Telev zyonlarda fütursuzca konuşuyorlardı.


Parmaklarını kameraya uzatıp “bu da, bu da” d ye s m söylüyorlardı.
Sözde “belgede” k mler n sm varsa gelecek operasyonlar onlara
yönel k oluyordu; hep aynı stratej y uyguladılar. Böyles darbe
dönemler nde b le olmadı. Bunlar çukura nasıl düştüler böyle.

Hürr yet okur tems lc s Faruk B ld r c b r ayrıntıya d kkat çek yordu:

Öyle b r hercümerç ç nde yaşıyoruz k , k m çarpıa sözler


bellekler m zden çabucak s l n p g d yor. Emn yet İst hbarat
Da res esk Başkanı Bülent Orakoğlu’nun, Hürr yet yazarı ve
Odatv nternet s tes mt yaz sah b Soner Yalçın’ın gözaltına
alınmasının ardından söyled kler de hatırlanmıyor bugün.
“Gözaltına alınacak 5-6 gazetec daha var” sözler n
duyduğumda rk lm şt m.

21 Şubat’ta yazdığım yazıda Orakoğlu’nun bu sözler n


aktararak, “Emn yet İst hbarat Da res esk Başkanı, ‘Sırada beş
gazetec daha var” d yor ve k mse bunu yalanlamıyorsa bu
demeç b le b r korku dalgası olduğunun kanıtı hal ne gelmez
m ?’ d ye sormuştum.

Sonrak günlerde de Orakoğlu’nun sözler n h çb r yetk l yalanlamadı.


B r k ş b le “Olamaz” demed , “Sırada k m var?” d ye soruldu.
Sonunda doğru da çıktı Orakoğlu’nun sözler . Sadece sayıyı
tutturamadı. Ned m Şener ve Ahmet Şık’ın aralarında bulunduğu
dokuz gazetec gözaltına alındı.

Orakoğlu henüz Ergenekon operasyonu başlamadan 2007’de,


Ankara’da Gölge Oyunları adlı b r k tap yazdı. O k tap, Ergenekon
dd anames nde yer alacak hemen tüm dd aları çer yordu. K tabında
k m n adını yazdıysa gözaltına alındı; tutuklandı.

Emn yet müdürlüğü yapmış Orakoğlu’nun b r de Hatay’da yaşadığı


b r olay var k , buna değ nmeden olmaz: Güya H zbullah’m l der
Hüsey n Vel oğlu, B. Orakoğlu Ergenekon-cularla yemekteyken
onlara serv s h zmet nde bulunmuş! Ne Ergenekon ama, H zbullah
l der n b le uşak g b kullanıyor! D kkat ed n z, bunu b r emn yet
müdürü yaşıyor!

Yahu yalanın b le b r zekâsı olmalı; bu derece bayağılığı anlamak


gerçekten çok zor… B r de b ze d yorlar “Ergenekon soruşturmasını
sulandırıyorlar” d ye…

Pek şuna ne demel :

Cemaat n derg s Aks yon, “Ergenekon Darbe Senaryosu”nu


haberleşt rd . Bu senaryoya göre, kalpaklı yaşlı b r adam ele geç r len
b r telev zyon kanalında ekrana çıkacak ve şöyle konuşacaktı:

Halkın selamet ç n ülkedek yen yönet m başa geçm şt r. Bu


yönet m demokras ve huzur get recekt r. Pan ğe yer yoktur. M l s
kuvvetlere yardımcı olun. Derhal yen anayasa yapılacaktır. Ülkey
satan vatan ha nler ved l kle cezalandırılacaktır.

Y ne bu çevreler n yazdığında, Levent Kırca’nın “Olacak O Kadar”


parod ler n andıran b r senaryoda, darbe sonrası kurulacak
hükümet n koltuk dağılımı vardı. M ll B rl k Kom tes Başkanı olarak
Şener Eruygur’un lan ed ld ğ senaryoda, S nan

Aygün Başbakan, Vel Küçük İç şler Bakam, Doğu Per nçek Avrasya
B rl ğ ’nden Sorumlu Devlet Bakam, Tuncer Kılmç Hâz neden
Sorumlu Devlet Bakanı, tek part l rej mde Tuncay Özkan CHP genel
başkanı, darbe sonrası muhalefet part s l der Mustafa Balbay,
Devlet T yatroları genel müdürü Nursel İd z, Başbakanlık Basın ve
Halkla İl şk ler Sorumlusu se travest Seyhan Soylu d .

İşte Ergenekon’un c dd yetle varlığını savunan cemaat n yayınladığı


darbe projes bu!

İnsan en çok ney kabullenem yor b l yor musunuz; bu akıl-dışılık b z


nasıl cezaev ne sokab l yor?

S ze b r “örnek haber” daha yazayım:

Sabah gazetes , dd anamede Prof. Dr. Nevzat Tarhan’m tanıklığına


dayanarak Ergenekon’un Talmut sm nde g zl b r k tabı olduğunu
haberleşt rd ! D kkat ed n bu k ş profesör ve her gece ekrana
çıkarılıyor. Tarhan’m b r askerden duyduğunu dd a ett ğ k tap,
Sabah tarafından haberleşt r lm şt . Anlaşılan h çb r “Talmut” un
İbran ce “ders, öğren m” anlamına geld ğ n ve söz konusu k tabın
Yahud d n l teratürünün MÖ 3. yüzyıl le MS 5. yüzyıl arasındak
derlemes n çerd ğ n b lm yordu! İnsan bundan sonra düşünmeden
edem yor: Savcıların, dd a ett ğ , Ergenekon’un “Agarta Örgütü” le
l şk s ne h ç g rmeyel m! Ergenekon’u k m sulandırıyor? Taraf,
Keç ören’de çk satan b r büfec y aslında Ergenekon’un dövdüğünü
dd a ederken; Yen Şafak Ergenekon’un Konyaspor-Ankaragücü
maçına müdahale ett ğ n yazıyordu! Ya bu yalanları mahsus
yapıyorlardı ya da paranoyaklar!..

Ne acıklı!

İy l k adına hareket ett ğ n düşünenler hep böyles ne kötülüklere


başvuruyorlar, üstel k “hüner sah b ” oldukları ç n k m-b l r ç n ç n
sev n yorlardır. Şeytan le yatağa g rmen n hazzını yaşıyorlar
bugünlerde.

Ama b lmel ler k , utanç s l nmez…


1

Ne yazık k “b lg sayar hakkı” hukuk b r takım gerekçeler


göster lerek,

(“mahkemen zden karar get r n” g b ) el m zden alındı. Bu hak b r yıl


sonra 15

Mart 2012’de yen den ver ld .


Y rm Üçüncü Gün

8 Mart 2011

Salı…

S l vr “fısıltı gazetes ” b ld r yor:

Doğan Yurdakul, Ned m Şener ve Ahmet Şık’la; Yalçın Küçük, Sa t


Çakır ve Coşkun Musluk’la; Müyesser Yıldız se Sevg Erene-rol ve
Fatma Ceng z’le aynı koğuşta kalacaktı. Heps S l vr yer-leşkes nde
ama burada cezaevler ayn ayrı. B z 1 No’lu, Doğan Yurdakul, Yalçın
Küçük 2 No’lu, Müyesser 8 No’lu Cezaev ’nde.

12 Mart ve 12 Eylül z ndanlanndan S l vr ’n n farkı, tecr t uygulaması.


Koğuş arkadaşlarınız dışında k msey görmüyorsunuz. Tecr t nsanlık
dışı; ama S l vr ’de günler böyle geç yor. Korkunç b r haksızlık.
Aslında yasa gereğ toplu alan uygulaması var ve haftada 10 saat
d ğer tutuklularla yan yana geleb lmem z gerek yor. Dün b r d lekçe
yazdım, bu uygulamanın neden hayata geç r lmed ğ n sordum. Yanıt
alacağımı h ç sanmıyorum.

Soğuk b r yağmur var dışarıda. Hücren n penceres nden kara


bulutları seyred yorum. Cezaev demek ufuksuzluk demek; ufuk yok
cezaev nde, sadece duvar ve gökyüzü var. Ağaç yok, h çb r yeş ll k
yok, tarla yok, çalı çırpı yok, dağ yok, tepe yok, hep duvar, tel, beton
var. Sadece Sabahatt n Al ’n n dey m yle den ze benzeyen b r avuç
gökyüzü…

B r de…

Anılar çıkar bolca cezaev nde; der nlere gömülmüş çocukluk…

Ortaokuldayız.

İlk s yas dayağımı yed ğ m günler; burnum kanamıştı. Okul


ülkücüler n kontrolündeyd ; bahçe duvarında otururken “Aldırma
Gönül”ü söylem şt k. Ş r n “B r s tem gönder Allah’a” mısrasını
söyley nce yumruğu yem şt m. Düşünüyorum da, hep dayak
yem ş m, k mseye b r tokat b le atmamışım. Hâlâ dayak y yorum!
Neyse. Ben dövenlerden b r yle yıllar sonra nerede karşılaştım
b l yor musunuz; Metr s Cezaev ’nde! Başgard yandı. Hemşer m
başıma gelenlere çok üzülüyordu. Bunca yıllık gard yandı, böyles ne
b r davayla lk kez karşılaşıyordu. “Ben dövmeseyd n z. Türk ye’n n
başına bu çoraplar örülmezd ” ded m. Güldük. Dönem n akt f çocuk
ülkücüler ndend . Çocukluk yaşantısının lekes z saflığı b z Metr s’te
buluverm şt şte. Hayat sonunda onu da solcu yapmıştı.
Gel şmelerden çok end şel yd . “Sen kazandıysak herkes kazanırız,”
ded m.

Ruhun ne derece çürüyüp çürümed ğ , bu kavganın sonunu


bel rleyecek…

Bulutsuz göğü seyretmey bırakıp hücremde, aşağıya nd m; bakalım


gazeteler bugün y ne hang kurguyu sayfalarına taşıyarak ortak
günaha mza atmıştı! “Okumayayım” d yorum, b r- k gün
sabred yorum, dayanamıyorum… Nasıl okumam:

İlk sürpr z Akşam gazetes nde: Ben m CHP’den m lletvek l adayı


olacağımı yazmışlar! Yahu b z S l vr ’de yakınlarımızla b le
görüşem yoruz, s z nereden öğren p haber yaptınız? “Masa başı
haberc l ğ ”; bu tür yalanların basın term noloj s ndek adı. Ne
d yey m; ben m yazacağımı atalarımız söylem ş: “Âl mler n korkak
olduğu b r ülkede, zal mler cüretkâr olur.”

Basının gündem nde Odatv’ye Ankara’dan yazı gönderen İkl m


Bayraktar’ın savcılık fades var. Basma göre, Den z Baykal “Boşver
röportajı f lan gel yemeğe g del m, yüzmeye g del m” dem ş; o da bu
sözü tac z olarak değerlend rm şt !

Neredeyse tüm gazeteler, 1,5 ay önce olmuş ve unutulmuş b r özel


hayat ded kodusunu manşetlere taşımıştı. K mse “Yahu bu ded kodu
d nlenen telefonlarla ortalığa saçıldı; asıl ayıp bu,” dem yor. Hukuk
hlaller kanıksandı. “Varan-2” yalam kullanılıp esk t lm ş ş md
p yasaya yen yalanlar mı sürülüyordu?
Çünkü: Gazeteler telefon görüşmeler n ayrıntılarıyla sayfalarına
taşımıştı. Pol s n medyadak ps koloj k savaş elemanları şbaşındaydı
y ne…

Hürr yet’ten öğrend ğ me göre, gazetec Ahmet Şık’ın avukatı Akın


Atalay, b r nc Ergenekon davasında ş kâyetç konumda olan
Cumhur yet gazetes n n avukatlığından çek lm şt . Kuşkusuz bu
hukuk nedenlerle olmuştu. Ama Ergenekon’un artık gerçekte ne
olduğunu anlayan solcular kuşkularını d le get rmeye başlamıştı.

Karaden z’de b r mezar taşında şu yazılıydı:

“Hastayum deduk, hastayum deduk nanmadınız.

N’old ?”

Bu acı şaka b r yana, bu arada Avukat Atalay’ın dd ası lg nçt ;


Atalay, Ahmet Şık’m savcılık fades sırasında soruşturmayı yürüten
Savcı Zeker ya Öz’le aralarında geçen d yalogu da şöyle anlattı:

Savcıya, Ahmet Şık’m Ertuğrul Mav oğlu’yla 2009’da yazdığı k


c ltl k Ergenekon k tabından söz ett ğ mde haber ve b lg s
olmadığını söyled . Dışarıdak arkadaşlardan stey p odaya
get rtt k. “Gerçekten m lk kez duydunuz ve gördünüz?”
ded ğ mde şunlan söyled . “Evet. Ben bu son gözaltı ve
aramalarda kaç k ş yle ve k mlerle lg l yakalama ve arama
sten ld ğ n b lm yorum. Ahmet Bey’ n de sm var mı yok mu
d kkat etmed m. B l yorsunuz emn yet b zden talep ed yor, b z
de çoğu zaman olduğu g b mzalayarak mahkemeye havale
ed yoruz.”

Başbakan Erdoğan, cezaevler nde mesleğ “gazetec ” olarak kayda


geçen 27 k ş bulunduğunu açıkladı! Ve sordu: “Hang gazetec
hükümet eleşt rd ğ ç n tutukludur?” Sank “hükümet eleşt rmek” g b
b r suç varmış g b !

Ne d yeceks n z k , kend kend s ne yalan söyleyen ve kend yalanını


d nleyen o hale gel r k , h çb r gerçeğ ayırt edemez…
Yaklaşık 50 yıldır gazetec l k yapan Doğan Yurdakul, avukatı
aracılığıyla bazı medyaya açıklama yapmıştı:

“12 Eylül dönem ndek fa l meçhuller ve devlet n mafya


babalarını nasıl kullandığını araştırmış b r gazetec ve y ne 12
Mart dönem nde 2 yıl cezaev nde kalan b r k ş y m. Ben darbe
zem n hazırlamak ç n çalışan sözde b r örgüte üyel k le
suçlayanlar utanmalıdır. Ben m hayat görüşümü yansıtmayan ve
nereden geld ğ bell olmayan bu notlara dayanılarak suç
snadında bulunulması da oldukça vah md r. Odatv nternet
s tes nde 3 yıldır çalışıyorum. Savcılığın bana yöneltt ğ soru-
lann yüzde 90’ı haberc l k faal yetler çer s ndek telefon
görüşmeler m ve e-ma ller m le lg l d r. Soner Yalçın le beraber
k k tap çalışması yaptık. Bunlardan b r Re s, d ğer de Bay
P po’dur. Her k k tap da yılda k baskı yapmaktadır. Yalçın
Küçük’ün de b ld ğ g b k k ş n n k tap yazması çok zordur.
K tap yazma sürec nde yüzlerce k ş le görüşmeler yapılır.
Savcılıkta sorulan sorular daha çok Soner Yalçın le yapmış
olduğum meslek görüşmeler le lg l d r.”

. Köşes n boş bırakarak gazetec tutuklanmalarını protesto

eden Nuray Mert, medyada cadı avının sürdüğünü yazmıştı. Yok,


“yazı yazmama” eylem m uzatmayacağım, vadem dolana kadar
‘doğru b ld kler m ’ yazmaya devam edeceğ m.

Ve tab , öncel kle, yazıp ç zen herkes büyük b r ted rg nl ğe


sürükleyen, sonra da ş “Suçsuzsanız neden pan ğe
kapılıyorsunuz?” p şk nl ğ ne döken baskı ortamı hakkında
yazacağım. “Pan k” değ l, der n b r “kaygı” ç ndey m.

Ahmet Şık’ın annes Cumhur yet’e konuşmuştu:

Gazetec Ahmet Şık’ın annes Fatma Şık, 1980 önces nde


kardeş n şeh t verd ğ n bel rterek “Ş md de oğlumu veremem.
Oğluma b r şey olursa kend m yakarım” ded . Başbakan’ın
“b lg m yok” söylem ne nanmadığını bel rten Fatma Şık, onun
b lg s olmadan h çb r görevl n n tavuk b le kesemeyeceğ n
söyled .

“Özver ” sözcüğü anneler ç n üret lm şt r. Bu acı sözler n b le


medyayı etk leceğ n sanmıyorum. “Utanç” sözcüğü ç nde
okumadıklarım var, ama yeter, gazeteler attım b r köşeye. Ş md
sevd kler mden uzakta, ruhumun oluşturduğu yalnızlık odasına
çek lme vakt .

Hücrem n ışıklarım kapatıyorum, pencerey açıyorum, yağmurun


ses n d nl yorum… Mel h Cevdet Anday ş r okuyor:

Uyumayacaksın

Memleket n hal

Sen seslerle uyandıracak

Oturup yazacaksın

Çünkü sen artık o sen değ ls n

Sen ş md ıssız b r telgrafhane g b s n

Durmadan sesler alacak

Sesler vereceks n

Uyumayacaksın

Düzelmeden memleket n hal

Düzelmeden dünyanın hal

Gözüne uyku g remez k …

Uyumayacaksın…

Y rm Dördüncü Gün
9 Mart 2011

Çarşamba…

Bugün açık görüş günü. Bugün hasret b tecek. “Hasret kuşu” oğlum
gelecek… Oğlum gelecek…

Neredeyse b r aydır görmüyorum. Koklayamıyorum.

Cezaev nde olmanın en zor yanı, evlat hasret ben m ç n. Ger s ne


dayanılır, katlanılmaz değ l.

“Yargı kararı beklens n” d yor ya Başbakan Erdoğan; yargı kararı


beklen r, sevda beklemez, oğul hasret h ç beklemez yar-g’Y1-

Bugün açık görüş günü; bugün oğluma sarılacağım. Doyasıya…


Gözyaşı dökecek m y m? Son günlerde hep kend me bu soruyu
sorup duruyorum. Tutmalıyım kend m .

Evet…

Hap sl k zayıf k ş ye rades n yen den b r araya get rmey ; tereddüt


edene kararlı olmayı ve sert olana daha sert olmayı öğret r.

Ama…

Evlat özlem bunların dışında…

Türk ye; Odatv ve ben konuşuyor, ne senaryolar tartışılıyor. Ben se


oğluma sarılacağım anda ne yapacağımı, duygularımın önüne nasıl
set çekeceğ m düşünüyorum. Yalandan büyük tavırlar ç ne g recek
b r değ l m; neysem hep öyle oldum: Saklanmadım böyle anlarda.

Pek sık heyecanlanan b r k ş l ğ m yoktur, ser nkanlıyımdır çoğu


zaman. Bu sabah heyecanlıyım şte, önüne geçem yorum.

Hücredek yatağımın karşı duvannda oğlumun, fotoğrafımızı


yapıştırıp kırmızı b r kalp ç z p gönderd ğ b r kart asılı. Karta
bakarken b le gözler m doluyor, sah ne yapacağım, gözyaşlanmı
durdurmayı nasıl becereceğ m? Tesell değ l m d r gözyaşları? B r
küçük damla, kınlması zor kabuğunuzu nasıl çatlatıver r; bu
nedenled r aslında, gözyaşlarının en saklandığı yer, mahpushaned r.
Ama kend m tanıyorum; tamam ağlamayacağım kuşkusuz, ama
k rp kler m mutlaka yaşlanacak. Evet cezaev nde ağlanmaz, bolca
yaş dökülür gözlerden sess zce. İy d r bu; gözyaşları aslında nsanın
ç ne akar; çağlayan olur; ç n zdek nehr n kurumasını engeller. İnsan
yet şt r r gözyaşları… İnsanı besler… Ağlamak kötüdür. Cezaev nde
ağlayan k ş sev lmez, gözyaşı dökene se saygı duyulur sess zce,
göster lmeden, d le dökülmeden olur tüm bu saygı…

Tek heyecanlı ben değ l m koğuşta.

Yen evl Barış Pehl van yer nde duramıyor; üstel k hep ayna
karşısında; bell k ç kaymyor, ne güzel. Cezaev nde dört yılım
dolduran Oktay Yıldırım da sabırsız görünüyor; eş ve çocukları
gelecek. Hep m z şık g y nmeye çalışıyoruz. İkram etmek ç n
yaramıza kola, kuruyem ş ve ç kolata aldık.

Gard yanlar geld .

Yolda konuşmuyoruz. Hızlı adımlarla yürüyoruz…

Ve… İşte oğlum orada. Büyümüş mü! Gözler nasıl şaşkın! Sarıldık.
İk çocuk g b kenetlend k. H ç ayrılmadık..

Stefan Zvve g haklıydı: “Yalnızca kend ortamımda mutlu olab l r m,


çünkü ancak o zaman gerçeğ n ta kend s y m.”

60 dak ka kend m tem ze çekt m; ne çok özlem ş m; çocuk saflığını,


oğul soluğunu, oğul kokusunu… B r aydır boştu göğüs kafes m;
oğlumu orada büyüttüm ben…

Ve d ğer sevd ğ m… Sözün, yazının b tt ğ anlar… Sadece bana a t


60 dak ka… Ne çabuk geç yor… Ayrılık vakt … Yazmayayım… Y ne
koğuş arkadaşlarımızla h ç konuşmadan, k mse k msen n gözüne
bakmadan hücrem ze dönüyoruz. Hemen s gara yaktılar, ben de b r
tane sted m. Key f s garası mı, yoksa keder s garası mı?
Koğuş h ç bu kadar sess z olmamıştı; bu kadar yürek ses
duyulmamıştı.

Açık görüş sonrasının rut n ym ş; Oktay Yıldırım söyled . Kahve


yapıp çt k. Ve sonra koğuştak rut n hayatımıza döndük. Yan , tekrar
k rlenme sürec başladı…

Neredeyse her gazetede “Ergenekon’un pornograf s ” sürüyor.


Medya “haber” peş nde: îkl m Bayraktar tac ze uğradı mı, uğramadı
mı? Bayraktar ne d yor? Baykal ne d yor?

N ye S l vr z ndanına atıldığımızı artık soran yok.

V cdan suskun. Hukuk suskun. İnsanlık suskun.

Baykal avukatı aracılığıyla açıklama yapmıştı. Vatan gazetes


manşet yapmış: “Komployu önled m.”

D yordu k : “Ben tuzağa düşürüp CHP ve l der n (Kılıçdar-oğlu)


zora sokacaktı, bu komployu önled m.”

Ş md bu da laf mı; Baykal, İkl m Bayraktarda b rl kte olmayarak


komployu mu önlem ş oluyor? Yoksa olacak mıydı; tövbe tövbe.
Koskoca s yasetç Den z Baykal böyle b r açıklamaya nasıl z n ver r?

Yetmem ş olacak k Baykal, Taraf gazetes nden Ras m Ozan


Kütahyalı‘ya demeç verm şt ! Ras m Ozan Kütahyalı yazdı:

Bu son yaşadıklarıyla, Soner Yalçın’dan çıkan belgeler soruyorum


Baykal’a… “Ras m, d kkat edersen ben açıklamamda net b r b ç mde
olayı aktardım, yüzde yüz doğru olan gerçekler fade ett m. O çıkan
belgeler çok önems yorum ve ncel yorum. Bu belgelerle bana
yapılmak stenen şantaj ve komplo projes arasındak bağlantıyı
kurmak ve anal z yapmak s z gazetec ler n görev , ben o konuda
ş md l k h çb r şey söylem yorum” ded …

Bunun üzer ne ben de şöyle sordum: “Soner Yalçın’ın görevlend rd ğ


bu k ş n n s ze Odatv adına gelmem ş g b yaptığını b l yoruz, telefon
kayıtlarında bu tür şeyler de var, böyle b r oyun da oynamak stend
m s ze?” “Evet o k ş Odatv ve Soner Yalçın adını h ç z kretmeden,
sank bu kurumla alakası yokmuş g b gelmeye çalıştı, oysa ben en
baştan o k ş n n nerede ve k m le çalıştığını, nereye haber yaptığını
b l yordum.”

Yan anlaşılıyor k , komployu daha rahat kurab lmes ç n “Soner


Yalçın tarafından gönder lmem ş” pozuna g rm ş, “Pek bunların
arkasında k m var s zce Den z Bey?” d ye soruyorum… “İşte ben m
de en çok merak ett ğ m şey budur. Bu k ş y Soner Yalçın’ın
gönderd ğ , böyle b r komplo ve şantaj projes n n hayata geç r lmek
stend ğ kes n, pek bu projen n arkasında k m var? K m
yüreklend rd ve görevlend rd Soner Yalçın ve ek b n ? K m?
Savcılığın bunun üzer ne g tmes gerekt ğ n söylüyorum…”

Koskoca Baykal’ın k mlerle kader ortaklığı yaptığına bakar mısınız?

Ve Taraf gazetes n n manşet ne şu sözler taşıyordu: “Komplo ç n


Soner’ k m görevlend rd ?” Öyle ya Pennsylvan a yoksa k m olacak;
zavallı Baykal.

Demek Baykal’a komplo düzenlemek stem ş m, öyle m ? Demek


Baykal sürec böyle tahl l ed yor, öyle m ?

Demek bu kadar yüzeysel bakıyor bu p s tezgâha?

Düşmanın k m olduğu, ne kadar ahlaksız, kuralsız, h lekâr olduğunu


b lm yor, öyle m ?

Öyle ya, kaset komplosuna uğradığında Pennsylvanıa’dan aldığı


mesajın sam m yet ne nandığını söylemem ş m yd ?

Demek Pennsylvan a’ya nanıyor, ben m sam m yet me nanmıyor!


Ben b r tert ple çer atan “özel yetk l medya”ya, cemaate nanıyor…

Demek komplonun arkasında Soner var!?

Demek “Soner’ n arkasında k m var?” öyle m ?


Baykal ç n -eğer doğruysa- bu sözler yüz karasıdır.

K ş sel tar h ne leke olarak düşecekt r.

O kadar deney ml pol t kacı bu karanlık tert p hakkında bu kadar


bas t düşüneb l r m ?

Bu tert p sadece Baykal’ın başına mı geld ? N ce nsana bu ad seks


kasetler yle bel altı vurulmadı mı?

Demek Pennsylvan a’ya nanıyor, b ze nanmıyor öyle m ? Öyle


olsun…

4 yıldır Den z Baykal’ı “Ergenekon’un l der ” yapanlar ş md aynı


Baykal’ın “Ergenekon’un hedef ” olduğunu yazıyor! Onlar yazsın;
b l yoruz; onları anladık. Baykal’ı anlamak zor. Ş md yazacağım olayı
Baykal b lm yor muydu: Yazar Ergün Poyraz, 27 Temmuz 2007’de
tutuklandı. En uzun süred r hap ste olan Ergenekon sanığı. 3 yıl
sonra, geçt ğ m z Eylül ayında pol sler, Ergün Poyraz’ın avukatı
Hüsey n Buzoğlu’na, “Ergün Poyraz’ın b lg sayarını ade ed yoruz,
gel n alın” d ye haber gönderd . Avukat Buzoğlu şaşırdı; çünkü
b lg sayarın adl yen n emanet nde olması gerek yordu; n ye hâlâ
pol s n el ndeyd ? Neyse, zaten b lg sayara el konulması b le
kanunsuzdu; majının alınması gerek yordu; ama konumuz bu değ l.
Sonuçta avukat Buzoğlu g d p b lg sayarı aldı. B r gün sonra yandaş
medyada şu haber çıktı: “Baykal’ın seks kaset Ergün Poyraz’ın
b lg sayarından çıktı.”

Ne emn yet tutanaklarında ne dd anamede ne de duruşmalarda


böyle b r kasetten bahsed ld . Kaset komplosu habervak-t m.com adlı
d nc s tede yayınlandıktan 5 ay sonra görüntüler Ergün Poyraz’ın
b lg sayarından çıkmıştı! Hem de görüntüler çıkan b lg sayarı pol sler
tam ade ett ğ nde! Baykal bu entr kaların nasıl farkında olmaz?

Öncek sayfalarda seks kasetler n n l stes n sundum; Baykal


bunlardan haberdar değ l m yd ? Bu alçaklar, Ergenekon
operasyonlarında evlere hep çocuk pomosu, hayvan pomosu
koymadılar mı? Kaç k ş mahkemelerde bunlardan yargılanıyor.
Baykal heps n b l yor; büyük oyunun farkında; pek ş md n ye böyle
demeç ver yor?

İş n özü şu: Baykal hâlâ s stem ç takt klerle oyun oynuyor aslında.

Oysa kavga etmel d r, devr mc s yasetç ye yakışan budur. Ama


kaçak güreşmey yeğl yor; hayatı boyu böyle yaptı; ve ş md
cezaev ne atılan b zler n omzuna basarak “tem zlenmek” st yor. Canı
sağ olsun…

B z yed k ş cezaev ndey z. Komplo kursaydık z ndana atılmaz, el


üstünde tutulurduk. Baykal bunu b lmez m ? Neyse, Türk ye’de
s yaset n geld ğ yer burası. Çukurdadırlar maalesef.

Baykal’ın bu sözler n hayatım boyunca unutmayacağım; demek


yargısız nfazcılar kervanına o da gönüllü katılmıştı. Küçük
hesapların küçük adamı olmayı ona h ç ama h ç yakıştıramadım.
Yen “cemaat ” hayırlı olsun. Oysa…

Can Ataklı‘nın tavrım göstereb l rd :

Odatv operasyonunda gözaltına alınan b r kadın gazetec n n,


başından geçt ğ n söyled ğ tatsız b r olayı, kend müdürüne telefonla
aktarmasını, yan aslında sadece b rkaç k ş arasında kalan b r olayı
tüm kamuoyuna duyurmaktan çek nmed bazıları.

Ne Baykal’ın onuru ve t barı, ne olayda adı geçen kadın gazetec n n


ffet ve namusu öneml yd bunların gözünde. Çünkü, kt dara
payanda olab lmek ç n ar, haya, ahlak, namus ve v cdan fak rl ğ
çeken bu kes m “hedefe g den her yol mubahtır” kurallarına aynen
uydu.

Güya demokrat k b r tavırla “şantajı ortaya çıkardıklarım” söyley p


ekl yorlar: “Baykal ucuz kurtuldu.” Oysa Baykal’a asıl şantaj ş md
yapılmış oldu. Baykal’ın onuru ş md zedelend . (Vatan)

Şükrü Küçükşah n’ n makales n de aktararak bu ahlaksız konuya


nokta koymak st yorum.
Şaşkınlıkla zled ğ m z, ç nden çıkmakta güçlük çekt ğ m z, akıl
almaz gel şmelerle karşı karşıyayız; çares de şeffaflık, v cdan
muhasebes olab l r. Ş md bakın, Soner Yalçın le

hayatımda sadece b r kez, Ertuğrul Özkök ç n 21 Ocak 2010


günü ver len veda yemeğ nde karşılaştım, kısa sohbet yaptık.

Den z Baykal, CHP Genel Başkanı koltuğunu bırakmamıştı


henüz. Sohbet CHP’ye gel nce, ben aykırı görüş söylesem de
Yalçın, Baykal’ın Türk ye ç n ne kadar büyük b r şans olduğunu
sam m yetle savunup durdu. Ama bakar mısınız o Yalçın,
Baykal’la lg l kaset n organ zasyonunun ç nde g b
göster l yor; vay be ne mah r adammış, kend s n nasıl da
g zlem ş!

Böyles konulara h ç karmaşık bakmam; öneml b r l der, öyle odalara


g rd ğ an sorumluluk önce onundur; çünkü “komplo” dah olsa yolu
açan kend s d r. (Hürr yet)

Evet: Ben Baykal’ın pol t kalannı sonuna kadar hep savundum. Ama
k ş l ğ n değ l. Pek tammıyordum, ş md öğrend m…

İkl m Bayraktar’ı da tanımıyordum.

Tutuklanan Sa t Çakır ve Coşkun Musluk arkadaşları da


tanımıyordum. İnternet haberc l ğ böyle.

Bu yen b r medya; nsanlar ev nden, ş nden yazıp gönder yor.


K ş sel l şk ler yok denecek kadar az.

Sa t ve Coşkun’u genel yayın yönetmen m z Barış Pehl van b le pek


taramıyordu. Banş Terkoğlu’nun arkadaşlarıydı.

Sa t Çakır’ın neden tutuklandığını Şam l Tayyar’ın yazısının satır


arasından anladım:

“Sev lay Yüksel r’ n Mehmet Baransu’nun, Adem Yavuz Arslan’ın


başına gelenler ortada. Ergenekon ve Balyoz’un üzer ne g den
yüzlerce gazetec , 5 b n c varındak soruşturma ve davayla
boğuşuyor. Ne haz nd r, Odatv operasyonunda tutuklanan Sa t Çakır,
bu davaların b n 600’ünü açan Savcı Al Çakır’ın kardeş .” (Star)

K m söylem şt ş md yazarken anımsamıyorum; ne güzel dem ş:


“B lg s zler kabadayı olur!”

İy de dönem n basın savcısı Al Çakır Odatv’ye de dava açtı!..


Nesnell kten uzak, hep bas t kaba yorumlarla “der n l şk ler ” ortaya
çıkardıklarını sanıyorlar.

Zeker ya Öz’ün Sa t Çakır’ın sorgusunda üstel k avukatının yanında


ne ded ğ n b l yor musunuz: “Ağabey n el mden kurtuldu, ama sen
el mdes n şte.” Bu ney n nt kamıdır? Bu kend n beğenm ş, korkusuz
görünme ruh hal n n temel nde ne var?

Star gazetes yazarı Mustafa Akyol’la sanıyorum sadece v cdanlı


olma konusunda buluşab l r m. Son Ergenekon soruşturmasında
yürekl ce kafasındak şüpheler n yazdı. Soruya açık olan herkesle
nsan temell l şk kurulab l r, konuşulab l r, tartışılab l r. Mustafa
Akyol ben şaşırttı:

El m zde Şener ve Şık’ın savcılık sorgularının tutanağı var. Buradak


soruların da çoğu, Odatv’ç lerle temas hal nde, “Ergenekon davasını
t barsızlaştırmak” d ye özetleneb lecek b r “suç tanımı“na tekabül
ed yor.

Sürec destekleyenlerden emekl savcı Gültek n Avcı, Bugün


gazetes ndek köşes nde bunu açıkça fade de etm ş: Ahmet Şık’m
“yazı ve k taplarına bakıldığında savcılara ve davaya örtülü vuruşlar
yaptığı görülüyor”muş. Ama, el nsaf, böyle suç mu olur? Hem o
zaman “savcılar, kend ler ne örtülü vuruş yapanları çer aldırdılar”
d ye korkunç b r anlam çıkmaz mı? İşte bu yüzden özünü kes nl kle
destekled ğ m Ergenekon davasında ölçünün kaçtığından, özell kle
son dönemde “medya ayağı” üzer nden b r “f k r suçu davası“na
kayış başladığından end şel y m.
Ergenekon’un g derek b r “z hn yet” olarak tar f ed lmes ,
“Ergenekonculuk” suçlamasının “davayı sulandırmak” g b sübjekt f
suçlamalar üzer nden yapılması da, öneml alarm s nyaller . (Star)

Ne d yeb l r m Mustafa Akyol’a; babası Taha Akyol g b “k n bekç s ”


değ lm ş meğer… Babası M ll yet’tek köşes nde “Varan-2”den
bahsed p Baykal’a şantaj yaptığımızı yazdı, h ç utanmadan. Taha
Akyol’un kusursuz görünme çabası ç nde hang acıların g zl
olduğunu y b l r m ben! Gal ba yeter; bugünlük yeter. S n rler m y ne
harap oldu. Oğluma kavuşmanın tadını b le çıkaramadım. Kafa
yorgunluğunu g dermen n yolu düş kurmak; sevg l y düşünmek.
Acının, cesaret aşındırmasına z n vermemek lazım…

Y rm Beş nc Gün

10 Mart 2011

Perşembe…

Gözler m açtığımda tanyer ağarmamıştı. Gece doğru dürüst


uyuyamadım. Canım sıkkın olduğunda hep böyle olur. Den z
Baykal’ın “Soner’ n arkasında k m var?” sorusunu kabul
edem yorum. Affedem yorum. Sonra, bu derece öfkel olduğum ç n
kend me kızıyorum. Baykal’a nandığım ç n m ; pol t kamn bu derece
ucuzlaştığına mı; neye öfkel olduğumu da b lm yorum. Kafamda
onlarca soru var. İkl m Bayraktar’ın adını b le duymak stem yorum.
K mse söylemed m bu kıza; güzell k düşünces , y l k düşünces yle
uzlaşmaz…

Kalktım ışığı yaktım. Nefes almaya ht yacım var; pencerey açtım.


Soğuk tem z havayı ç me çekt m. Sak nleşem yorum… Kılıfta
saklanan s ns l k b rgün ortaya çıkarılacak, bunu b l yorum, nancım
eks ks z. Ama ç mdek kızgınlığı g derem yorum b r türlü…

Üşüdüm, pencerey kapattım. Yatağa g rd m; en güzel böyle anlarda


ş r okumak…
Ş rle çekeceğ m bu yükü. Ar f Damar geld aklıma; ş md el ndek
bastonu havaya d kerek ne küfürler sıralardı…

B l rs n

B r kere korku düşerse adamın ç ne B r kere koparsa sevd kler nden


Mümkünü yok G tt g der

Söner gözler nde güzel m ışık Kararır, ç rk nleş r yüzü Önceler utanır
belk Sonra vızgel r Umurunda olmaz dünya İnsanları sevmek büyük
hüner İnsanlarla beraber

1951 Büyük TKP Tevk fatı‘nda yoldaşlarının ha nl ğ n görmüş, düş


kırıklığı yaşamış acılar çekm ş Ar f Damar bu ş r n cezaev nde
yazdı. İk nc Dünya Savaşı‘ndan sonra başlayan Soğuk Savaş
dönem n n kara propaganda aracı komün zmd . Ar f Damar g b n ce
solcular cezaevler ne atıldı. Bugünün kara propaganda aracı
“Ergenekoncu” olmak!.. Kaç yıl sonra y ne aydınlar cezaev nde. Y ne
öcü b zler z.

Yataktan kalktım, özenle g y nd m; her şeye nat güne y


başlayacağım. Gazetelerde yazılanlarla, telev zyonda söylenenlerle
moral m bozmayacağım. İnşam sevmekte nat edeceğ m. Öfkem
yeneceğ m. Kasvet kovacağım ç mden.

Hava b le bana uydu. Duru; haf f kış güneş doğuyor. Gündüzden


daha hoş değ l m d r sabahın bu doğum saatler ? Uyanışın vakt …

Beton havalandırma kapısı açıldı. Dem r kapımn k l d cezaev n n


sess zl ğ n y ne yırttı. Aşağıya nd m. Havalandırmaya çıktım.
Dışarıda y ne de kesk n b r soğuk var. Berem geç rd m başıma. Volta
atmaya başladım, sert ve düzgün adımlarla…

Düşünüyorum: Hayal kırıklığı mı, umut kırıklığı mı, nsan ç n daha


zordur?.. Umut kırıklığı kuşkusuz. Umut’u yaşatama-mak ölüm’dür…

Oktay Yıldırım kalkıp avluya geld : “Günaydın”.


B rkaç gündür avluyu düşünce platformuna çev rd k; Mehmetç k
kavramının tar hsel kökler ve gel ş m üzer ne tartışıyoruz.
Osmanlı‘dan TSK’ya modernleşme olgusunu konuşuyoruz.

Koğuş önündek avlu, tar h mekteb oldu b z m ç n. Oktay Yıldırım


konuyu hep haklı olarak yazdığı k tabına get r yor: Harp okullarının
müfredatı nasıl, hang ht yaçtan değ şt r ld ? NATO’nun buna etk s
neyd ? Türk ordusundak Prusya ekolü neden yok ed ld ? Sorulan
ardı ardına gel yordu.

Oktay Yıldırım cezaev ndek kaynakça sıkıntısından yakınıyor hep.


Onca yeters zl ğe rağmen k tabında hayl kaynakça var oysa. Ben,
“akadem syenler n Mekkes ” kaynakça konusunun araştırmacıları
es r aldığını düşünürüm. Nak ller/aktarmalar yen tezler n doğumunu
engell yor; b l m n gel ş m n n önünde set çek yor artık. Tar h b l m ,
geçm ş yen den nşa etmekt r;

b lg yığını değ ld r. Yapılması gereken; “belge kurbanı” olunacağına


teor yapmaktır. Yen f k r ve bakış açısının daha öneml olduğunu
düşünürüm. Kuşkusuz teor , büyük oranda yanıltıcı olab l r, ama
yüzde 20’l k b r doğruluk b le çok öneml d r. Yen düşünceler böyle
doğar. D ğer yöntem sürekl var olanı tekrarlamaktır, “akadem k
muhafazakârlıktır”. Kât pl kt r. Oysa, Yazmak, yanılmaktır. Doğru ve
gerçek ancak yanılarak bulunur. Yanılgıdan korkan b l m yapamaz.
Arayışı sürdürmekt r aslolan; kuşkunun peş ne düşmekt r…

Barış Pehl van kahvaltıyı hazırlamış, bağırdı. Günde 17 saat su


olmadığı ç n artık alıştım; büyük çöp b donundak su depomuzdan
b r tas su alıp el m yıkadım.

Kahvaltımız, çay, peyn r ve zeyt n. Yumurta yakında kant nde


satılmaya başlayacakmış; heyecanla bekl yorum.

Kahvaltı sonrası gazete okumak rut nleşt artık. Barış Terkoğlu’nun


dün duruşması vardı. Dava konusu şuydu: Dava henüz başlamadan,
Ergenekon soruşturmasını yürüten savcılar le davaya bakacak
hâk mler, soruşturmada görevl pol sler n düzenled ğ ftar yemeğ nde
buluşmuştu. îşte bu buluşmanın fotoğraflarını Odatv’de
yayınlamıştık.

Hakkımızda dava açıldı. İş n gar b , davayı açan da davaya bakan da


y ne o fotoğraflardak s mlerd !

Duruşmada yaşananları Hürr yet’te okudum:

Ergenekon soruşturmasını yürüten ve davalarına bakan hâk m ve


savcılarının da arasında bulunduğu İstanbul’dak özel yetk l hâk m
ve savcılara, İstanbul Emn yet Müdürlüğü İst hbarat Şube
Müdürlüğü‘nce 2008’de ver len ftar yemeğ n haber yaparak terör
örgütüne hedef gösterd ğ dd a ed len Odatv Haber Müdürü Barış
Terkoğlu, “Böyle b r habere demokrat k her ülkede ödül ver l rd .
Türk ye Gazetec ler Cem yet de ödül verd ” ded . İstanbul 12. Ağır
Ceza Mahkemes ’nde görülen duruşmada Terkoğlu “Ergenekon
davası kamuoyu tarafından merak ed l yordu. Bu nedenle ftar
yemeğ buluşmasının haber değer vardı. İdd aya konu olan ftar
yemeğ g zl saklı b r yemek değ ld r” ded . Terkoğlu’nun “Pol sler n
savcılarla yemekte b r araya geld ğ n haber yaptım ve b zzat
soruşturmada da pol slerle savcıların ne kadar yakın olduğunu
gördüm. Savcılar hang gazetec hakkında tutuklama taleb sterse,
mahkeme tutukluyor” demes üzer ne

Mahkeme Başkanı Mehmet Karababa, “Hâk mlerle savcılarla


lg l et k kuralları şu anda s zden d nleyemey z” d ye tepk
gösterd .

Hürr yet yazarı Fera Tınç “Sanık B r Haber n Duruşmasında” başlıklı


yazısında, öğrenc s Barış Terkoğlu’nun duşurmaya kelepçeyle
get r lmes n n canını yaktığım yazdı:

Haberler n, yazılann kelepçelenmes , gazetec ler n


susturulmasından en çok y ne toplum zarar görür. Habere haber
le yanıt vermek varken, haberler ve onları yayınlayanları
kelepçelemek n ye?
Tesadüf: Yargılandığımız haber n konusu olan ftar yemeğ n ,
İstanbul Emn yet Müdürlüğü İst hbarat Şubes düzenlem şt . O
şuben n başındak s m, Ergenekon operasyonlarının pol stek “beyn ”
İstanbul Emn yet Müdür Yardımcısı Al Fuat Yılmazer sabaha karşı
görevden alındı. Yılmazer bundan sonra Olay Yer İnceleme Şube
Müdürlüğü ve Bomba İmha Şube Müdürlüğü‘nden sorumlu olacaktı.
İst hbarat Şubes se d rekt İstanbul Emn yet Müdürü Hüsey n
Çapkın’a bağlanmıştı. Neler oluyordu; bu sıradan b r görevden alma
değ ld . Evet, Yılmazer, Ergenekon soruşturmasının başındaydı.
Başbakan Erdoğan’ın İstanbul’a her gel ş nde görüştüğü b r s md .
Cemaat n öneml pol s şefler nden b r olduğuna da r st hbarat
raporları vardı. Sanıyorum, son gazetec ler operasyonu bardağı
taşırmıştı. Çok tepk vardı. Ya da başka b r neden m var? Pol s
müdürü görev n k ş sel nt kam aracı olarak yapmıyordu herhalde!
N ye bu değ ş kl k yapıldı gerçekten!

Avrupa Parlamentosu’nun Türk ye Raporu; Vatan, Cumhur yet ve


Sözcü‘nün manşet ndeyd . Rapora göre, “Pol s ve yargının baskısına
maruz kalan gazetec ler n davaları” Avrupa Parlamentosu tarafından
zlenecekt . AB, Ergenekon sürec n doğru değerlend rmeye m
başlamıştı? Basın özgürlüğü sorununa sadece AB’den değ l,
ABD’den de tepk vardı.

AB’n n “görmed ğ ” b r gerçek vardı: O gün cezaev nde-k b r gazetec


salıver lm şt !.. Hürr yet’ n manşet traj kom kt : “Üzmez Dışarıda.”

D nc Vak t gazetes n n yazarı Hüsey n Üzmez, 14 yaşındak

B. Ç.‘ye defalarca c nsel tac zde bulunmuştu. Bu suçtan dolayı 13 yıl


hap s cezasına çarptırılan Üzmez, 2,5 yıl yatıp serbest bırakılmıştı.
Gerekçes nde, “uzun tutukluluk süres ” yazılıydı. Ne demel ş md ?

İkl m Bayraktar meseles y ne b rçok gazeten n b r nc say-fasındaydı.


Den z Baykal’ın Taraf a verd ğ röportaj, Zaman’ ı harekete geç rm şt .
Manşet : “Baykal’dan Savcıya Çağrı: Komplonun Arkasındak ler
Bulun.”
Vatan’m b r nc sayfasında Baykal’ın açıklaması vardı. Haber,
“Kasete Almak İç n Çırpındı” başlığıyla ver lm şt .

“Özel yetk l medya” ran; l beral-d nc tt fakının hedef nde CHP,


Kılıçdaroğlu, Baykal ve ben vardım.

Pol s n telefon kayıtlarını sızdırmasıyla bu ded kodu gazete


manşetler nden düşmüyordu.

CHP’n n bu oyuna gelmeyeceğ n düşünüyorum. Bu k rl operasyon


sadece b z m başımıza gelmed ; neredeyse tüm Ergenekon
tutuklularına bu “bel altı” vuruş yaptılar. En son Hanef Avcı‘nın
sevg l s konusunu manşetlere taşımışlardı. H ç utanmıyorlar. Bu
derece ahlaksız olmalanm nasıl yorumlamak gerek yor, nanın
b lem yorum.

Hadd n b lmez karı koca; Nagehan Alçı (Akşam), Ras m Ozan


Kütahyalı (Taraf) ortaya ser len özel hayat tecavüzünden memnun
görünüyorlar, her gün köşeler nde yazıyorlar. “Soner Yalçm’dan
Baykal’a Kadın Tuzağı”.

“Bu tuzağı, komployu Soner Yalçın’ın örgütled ğ kes n ve net…”


(Taraf)

“F şleme kayıtlan, şantaj notları ve suç teşk l eden eylem planları


çeren belgeler hazırlayan Soner Yalçın…” (Akşam)

Tevf k F kret ne güzel yazmıştı:

Kraldan çok kralcı olanlar, sadece köpekl kler n spatla


kalmazlar, bunu gönüllü ve zevkle yaptıklarını da ortaya
koyarlar.

Besleme basının yöntemler yıllardır h ç değ şmed …

Tar h: 15 Ağustos 1920. Önce İstanbul’da Fransızca yayın yapan


Journal d’Or ent haber yaptı.

B r gün sonra y ne yandaş Alemdar gazetes haber aynen kullandı.


Konu, pad şaha ve İng l zlere karşı Anadolu’da syan bayrağı açmış
Mustafa Kemal’ n özel hayatıydı. “Mustafa Kemal Nasıl Yaşıyor”
başlıklı haber olduğu g b alıntılayayım; bugüne

benzerl ğ yle lg l yorumlan s z yapın:

Mustafa Kemal, hoş gülüşler yle kalb n büyülem ş olan b rçok güzel
kadınlarla haberleşmekted r. Fakat bu m ll yetç re s bu kadar teor k
l şk lerle yet nememekted r. Avrupa barlarında ün salmış olan (İvon
Verson) adlı b r dansözü yanma get rm şt r.

Bu serser kadın, Ankara’da kral çe g b davranmaktadır. Sah pler


tüfek d pç ğ le dışarı atılmış b r evde oturan bu kadın, bugün
Anadolu’nun yazgısını belk eller arasmda tutmaktadır. Uzun boylu,
az rastlanır b r güzell kte olan bu kadını Ankara halkı zar f b r
otomob l ç nde görmekted r. Parmakları, halka yüklet lm ş keyf
verg ler n ürünü bulunan değerl yüzükler ve taşlarla süslüdür.
Kend s n yen b r Neron anası sanmaktadır.

Bu haber n her satırı yalandı. İşgalc ler destekleyen l beral-d nc


basın Anadolu’dak mücadeley halkın gözünden düşürmek ç n bu
tür t barsızlaştırma yöntem ne başvurdu, hep. Aym bugün olduğu
gb…

Fazla söze gerek var mı?..

Y rm Altıncı Gün

11 Mart 2011

Cuma…

Kar yağıyor. B rkaç gündür hava epey soğuk. Yatarken kat kat
g y n yor, y ne de üşüyorum.

Yataktan çıkmak stem yorum, Kend m varlık-zaman kavramları


üzer ne düşünürken buldum: “Var olmak ya da olmamak.” 400 yıl
önce Hamlet’ n sorduğu soruya hâlâ yanıt arıyoruz. Ben m bu soruyu
sormamın sebeb , 19. yüzyıl Aydınlanması‘mn, 21. yüzyılda n şe
geç p, Ortaçağ‘a hızla dönüş yapmasıdır. Teoloj n n felsefey
yenmes n nasıl açıklamamız gerek yor? Burjuvaz n n hep kend
devr m nden korkması mı buna sebep oldu? Aydınlanma b r
hesaplaşmadır; burjuvaz proletaryadan korktu ve nşam küçülttü;
nsanın kend ne ve nsanın gücüne olan güven n yok ett . İnsan
yen ’ye yürüdükçe büyür. R cat se akıl durmasıdır, bunu da korkuyla-
korkutarak yaptılar. Elden düşmüş düşünceler’e b t pazarına nur
yağar g b rağbet bu nedenle oluyor. Ve bu sığlık önce donduruyor
sonra yok ed yor… Bunlan h ç tartışamıyoruz…

Sayım anonsu yapıldı, b razdan gard yanlar gel r.

Kalktım. Sıkı g y nd m y ne, kat kat. Alt kat daha soğuk. Dem r kapı
açıldı y ne büyük gürültüyle.

Gard yanlar odaya doldu; d lekçeler uzattım.

Şapkamı paltomu g y p beton avluya çıkıp volta atmaya başladım.


Son günlerde kambur yürümeye başladım; omuzlarım, kafam g b d k
durmuyor. Medyanın yazdıkları mı acaba omuzlarımı düşürdü?!

Telev zyonun ses n duydum; Oktay Yıldınm’dır bu, çünkü Ulusal


Kanal’da b r marş çalınıyor; o açmıştır, Ulusal Kanal’ı; Mülk ye Marşı:

Ey vatan gözyaşların d ns n Yet şt k çünkü b z…

Ben de eşl k ed yorum. Ardından b r marş daha söylüyorum:


Gün doğdu hep uyandık S perlere dayandık Bağımsızlık uğruna
da Al kanlara boyandık…

Sabah sabah…

İdeoloj k eğ t mden geç yoruz! Şaka b r yana ne mutlu bu marşları


söylerken hâlâ gözler dolanlara; tüyler d ken d ken olanlara; ne
mutlu bu toprağın tar h ne, kültürüne yabancılaş-mayanlara… Artık:
Tar hsel belleğ m z yok etmek st yorlar. Köksüzleşt rmek st yorlar
b z . Tüm deformasyon ve ft ralara rağmen tar h maddec kuram
söylet yor bunları bana. Annales Okulu’nun kurucusu Marks st
Luc en Febure’n n ded ğ g b , “Her tar h zamanın çocuğudur; dahası
tar h yoktur, tar hç vardır!” Ergenekon’a bakış bunun en t p k
örneğ d r. Marks’m ded ğ g b , düşünce; sadece doğruları d le
get rd ğ , gerçeğ fade ett ğ ç n kabul görmez, etk l olmaz. Madd
güç, madd güçle yıkılır. Madd güce nüfuz eden de gen ş k tlelerd r.
Bu noktada b r örnek “ l şk den” bahsetmeyel m. Kafamı çok yoruyor
çünkü…

Prof. Dr. Mehmet HaberaTm adı her geçt ğ mde aklıma Süleyman
Dem rel gel yor. Prof. Haberal Ankara’da gözaltına alındığında,
Dem rel özel otomob l yle Ankara Esenboğa Havaalam apronuna
kadar g d p dostunu uğurlamıştı. İlg nç b r kareyd ; Dokuzuncu
Cumhurbaşkanı Dem rel, gözaltına alınıp sorgulanmak üzere
İstanbul’a götürülen b r “zanlıya” moral ver yordu.

Sonra?

Sonrası yok; Dem rel’ n b r daha h ç ses çıkmadı. Bunu hep


düşündüm: “N ye”? N ye çıkıp ekranlara konuşmaz, gazetelere neler
olduğunu, rej m n hızla tek adamlığa doğru g tt ğ n otor terleşt ğ n
söylemez? Korkuyor mu? 28 Şubat “postmodem darbes ” neden yle,
Prof. Haberal’a yapılanların b r gün başına geleceğ nden m
çek n yor? Dem rel kaç yaşında ve hâlâ “beklemey ” m tavs ye ed yor
kend ne? Yorgun mu? Ya da; ht rasların erdemler sah c olamaz mı?
Tek sebeb var, k tles zl k…

Bu sebeple hep yakın çevres ne “hele” le başlayan cümleler kuruyor:


Hele b r duralım, hele b r bekleyel m, hele… “K tleler çıksın ortaya,
ben başa geçer m” demek bu! Sağcıların cezaev ne pek
g rmemeler n n neden bu ht yatlı hayat değ l m ? Madd güç ç n
mücadele verm yorlar, “huzurlarım” bozmuyorlar. Bekl yorlar,
beklerken uyum sağlıyorlar…

Öğleden sonra gard yanlar geld , avukat odasına g derken Doğu


Per nçek’e rastladım: “Ned mler, neden Hrant D nk’ Vel Küçük’ün
öldürttüğünü düşünüyorlar; gerçeklerden bu kadar mı uzaklar?”
Pat d ye b r soru! Ned m ve Ahmet’ hayatımda h ç görmed m. “Aynı
davadan” yargılanıyor olmak bu soruya muhatap ed yor s z !.. Gerek
Ned m Şener ve Ahmet Şık’ı sevenler; gerekse Ned m Şener ve
Ahmet Şık; Ergenekon sanıklarıyla aralarına mesafe koymaya
çalışan sözler sarf etm şlerd . Doğu Per nçek buna s tem ed yor.

Cezaev ne yavaş yavaş alışıyorum; anlıyorum k z ndandak nsanlar


bazı sözlere hemen alınganlık göster yor.

Bunun sebeb b raz da şu: “S z n başınıza gelen n aynısı b z m de


başımıza geld ; neden bunu hâlâ kavrayamıyorsunuz,
görmüyorsunuz?”

Telev zyonlarda konuşanlar da, gazetede yazanlar da hep aym


ayrımı yapıyordu: Ergenekon sanıklan “ötek ” d ; gazetec lere se
“b z m” d yorlardı.

“Ötek ”ne örnek se, hep Vel Küçük adıyla d llend r l yordu. Bu “f lm n”
kötü adamı, Vel Küçük’tü. Bu maj yerleşm şt .

Doğu Per nçek, “Vel Küçük, Hrant D nk’ n kat l olsa b z bunu
söylemez m y z; b z kat ller korur muyuz? Gün gelecek bu gazetec
arkadaşlar, bu sözler nden mahcup olacaklar” ded . H çb r şey
demed m, sustum.

Doğu Ağabey heyecanından h çb r şey kaybetmed ğ n spatlıyor.

Vel Küçük, D nk’ n yargılandığı davaya müdah l olmuştu. Bu konuda


çok haber çıkmıştı. Ben m b lmed ğ m başka gel şmeler var mıydı?
Yazdığım g b Vel Küçük’ün adı Susurluk’tan Ergenekon’a tüm
karanlık olaylarla özdeşt r lm şt .

Doğan Yurdakul’la Re s-Glad o’nun Türk Tet kç s k tabım yazarken,


Susurluk’tak malum kazaya da r Vel Küçük’le lg l b lg lere de sah p
olduk. Ancak bunlar sadece dd aydı. Somut değ ld .

Örneğ n:
Nazlı Ilıcak’tan Mehmet Altan’a bazı köşe yazarları Vel Küçük’ün
TBMM Susurluk Araştırma Kom syonu çağırmasına rağmen fade
vermey reddett ğ n yazdı. Halen de öyle sanılıyor. Oysa bu yanlıştı;
Vel Küçük h çb r zaman kom syona çağrılmadı. Çağrılacak s mler
l stes nde adı vardı, ama davet ed lmed .

Evet, son yıllardak tüm karanlık olayların arkasında Vel Küçük


olduğu dd aları yorumları yapıldı/yapılıyor. Vel Küçük adı
su kastlarla, provokasyonlarla özdeşleşt r ld …

Vel Küçük’ü tanımadım; telefonla b le görüşmed m.

Ama hep merak ett m; k md bu g zeml Paşa?

Avukatlar odasında Feza’yla görüşürken, odanın kapısı açıldı; 40


yaşında b r kadın çer g rd ,

“Merhaba! Ben Zeynep Küçük, Vel Küçük’ün kızıyım, geçm ş olsun”


d ye el n uzattı. Şaşırdım. Teşekkür ett m. Zeynep Küçük b r k
cümleyle daha y d lekler n söyley p g tt .

Sanıyorum, Odatv’n n tarafsız gazetec l ğ nsanları mutlu ett . B z


k mseye ne “suçlu” ne de “suçsuz” ded k. Sadece haber verd k.
İnsanlar bu tür gazetec l ğe hasret oldukları ç n böyle kutlama
yapıyorlardı. Ama… Vel Küçük ç n y b r yazı kaleme aldığımızı
anımsamıyorum. Üstel k, Hürr yet gazetes ndek b r yazımda, Vel
Paşa le Osmanlı‘nın Veh b Paşa’s m karşılaştırmış, her dönem
kend n kurumlar üstünde gören “vatan kurtaran Şabanlar” olduğunu
yazmıştım. 1 Şubat 2009 tar hl yazım oldukça sertt . Veh b Paşa’mn
a les ma l atarak s tem etm şlerd .

Zeynep Küçük’ün davranışı belk de sadece nsan yd , cezaev ne


düşmüş nsana moral verme nezaket yd . B lem yorum.

B ld ğ m; Vel Küçük’ün cezaev nde k tap yazdığıydı.

Doğrusu, Gazetec olarak Vel Küçük’ün hayatını yazmak sterd m.


Har ka olurdu. Son yıllarda Türk ye’de Vel Küçük g b merak ed len
kaç k ş var? Öyle ya yazdığım g b , neredeyse Türk ye’y sarsan her
c nayet n arkasında Vel Küçük olduğu dd a ed l yordu. Öyle m yd ?

Sabah-, Hablem toğlu, D nk, Malatya Z rve, Trabzon Rah p, Danıştay


sanıklarının tal matını Vel Küçük’ün verd ğ n yazmıştı. Vel Küçük’ün
darbe ç n yaptığı planlardan bahsed l yordu. Başbakan Erdoğan’a,
Fethullah Gülen’e su kast planı hazırlayan ek b n başında olduğu
dd a ed lm şt .

Kuşkusuz bunları yazan sadece b r gazete değ ld ; hemen heps aynı


haberler yaptılar. Vel Küçük aleyh nde en çok haber k m yaptı
b l yor musunuz; Tuncay Özkan. Susurluk dönem nde Rad kal dek
köşes nde Tuncay Özkan, Vel Küçük’le lg l onlarca makale yazdı.
Tuncay Özkan le Vel Küçük aynı “suçtan” yargılanıyorlar, b rl kte! O
gün ses çıkmayan l beraller bugün Tuncay Özkan’a hakaretler
yağdırıyorlar. Balık hafızalı b r toplumda bu tür haksızlıkları doğal
karşılamak gerek yor…

Sah bu kadar korkutucu general k md ?…

Ergenekon dey nce akla lk gelen s md : Emekl Tuğgeneral Vel


Küçük…

1944 yılında B lec k l , Gölpazarı Türkmen köyünde doğdu. İlkokulu


köyünde, ortaokulu Gülpazarı‘nda okudu.

1959’da g rd ğ İstanbul Kulel Asker L ses ’nden 1963’te mezun


oldu. 1965’te Kara Harp Okulu’ndan jandarma subayı olarak çıktı.
B lahare P yade Okulu ve Jandarma Okulu’nu b t rd .

1966’da Necla Hanım’la evlend . Cem, Ayşegül, Zeynep adlı üç


çocukları oldu. Cem ve Ayşegül genç yaşta hayata veda ett . Ayşe
adlı torunu vardı.

Sırasıyla; B lec k, Antalya, Şırnak, Ankara, Yozgat, İskenderun,


Kırkağaç, Nusayb n, Ankara, İzm r, Ed rne, Van, Esk şeh r, Ankara,
Ağrı, Kocael , G resun, Çanakkale ve B lec k’te görev yaptı.
2000 yılında tuğgeneral rütbes nden emekl oldu. Askerl ğ boyunca
h ç ceza almadı. 35 yıllık askerl k hayatında sadece 100 gün z n
kullandı; bu aslında k ş l ğ n n/askerl ğ n n öneml b r gösterges yd .

68 kuşağının devr mc gençler F l st n kamplarına g tmek ç n


genell kle Hatay’dan geç ş yapıyordu. Vel Küçük o dönemde (1968-
1972) Samandağ‘da görevl yd . Km 68’l devr mc n n
yakalanmasında faal oldu. Bu “başarıları” sonucu B nbaşı rüt-
bes ndeyken Alay Komutanlığı yaptı.

Emekl olduktan sonra İç şler Bakanlığı esk müsteşarı Erol Çakır,


esk Emn yet Müdürü N hat Kubuş, şadamı İlhan Yazgan le b rl kte
Stratej k Eğ t m Okulu ve Güvenl k Ş rket ’n kurdu. Yıl 2004’tü.
Yüzde 20 ortaktı.

Herhang b r kuruluşa, derneğe, part ye üye değ ld . M ll yetç


dünyanın saygın s mler nden Prof. Dr. Turan Yazgan’ın kurduğu
Türk Dünyası Araştırmalar Vakfı‘nm toplantılarına katılıyordu.
Merkez İsveç‘te bulunan “DAK” adı ver len “Dünya AzerbaycanlIlar
Kom tes ”n n başkanıydı. B r de İstanbul Avcılar ve Atıcılar Kulübü‘ne
üyeyd .

Bu b lg lerden sonra gelel m Ergenekon sürec ne…

Tar h: 21 Ocak 2008.

Saat: 05.00…

Vel Küçük o gece hastalığı neden yle ac l serv se kaldırılmış,


hastanede kalması stenm ş ama ev ne dönmüştü. Nereden
b leb l rd , b r, k saat sonra pol sler n eve geleceğ n ?

Vel Küçük ev n borçlanarak yen almıştı. Almasının da lg nç b r


h kâyes vardı. Ölüm tehd d aldığından korumalı asker lojmanda
kalıyordu. Ancak, Genelkurmay’m çıkardığı yen yönetmel kle
lojmandan ayrılmak zorunda kaldı. B r türlü k ralık ev bulamadı,
çünkü ev sah pler dört korumayla dolaşan Vel Küçük’ten korkup ev
k ralamaktan vazgeç yorlardı! Sonunda Beş ktaş Gayrettepe’de ev
almak zorunda kalmıştı. Başka malvarlığı yoktu.

B r de köyündek baba ev n onarmıştı.

Pol sler evdek 40’a yakın klasöre, özel ajandalara el koydu.

Aynı saatlerde Vel Küçük’ün kızı Zeynep Küçük’ün de ev arandı.


B lec k’tek köy ev ne de pol sler g d p arama yaptı.

Vel Küçük 26 Ocak’ta tutuklandı.

Üç gün sonra Başbakan Erdoğan, part s n n mecl stek grup


toplantısında “G zl ajandaları olanlar b rer b rer ortaya çıkarılmıştır”
d ye konuştu.

Vel Küçük son 10 yıldır medyanın gündem ndeyd . Gözaltı ve


ardından tutuklama medyada şaşkınlıkla karşılandı. İşte,
“dokunulmaz b r general” cezaev ne konulmuştu n hayet.

Bu majı neden yle Vel Küçük aleyh ndek her haber ve belgey
medya doğrusuna yanlışına bakmadan, araştırmadan yayımladı. Bu
önyargı b rçok hukuksuzluğa neden oldu. Soruşturma ç nden
çıkılamaz b r hal aldı. Bunu k m, n ye yapmıştı?

B rkaç örnek vermem gerek yor. Ama önce b r parantez açmalıyım.


Vel Küçük konusu çok nce b r mesele; hemen b r ler tarafından
“Vel Küçükçü” damgası y yeb l rs n z. Hemen b r yerlere a tm ş g b
göster leb l rs n z; ama gerçeğ yazmazsak, bırakın yargısız nfaza
göz yuman b r nsan olmayı, gazetec l k de yapamazsınız.
Gazetec l k yapacaksanız bunu göze alacaksınız. Gerçeğe sadece
del llerle ulaşacağımızı h ç aklımızdan çıkarmamalıyız. Olayı tek
boyutlu ele almak b z yanıltır. Ve aks ne suçluyu, bu yüzeysell kle
suçsuz hale get reb l r. Tüm bu nedenlerle bu konuyu d kkatl
yazmaya çalışacağım…

Meslek hayatım boyunca eğr büğrü yollardan k yüzlülükle yürümey


hep reddett m. Yalana yalan, yanlışa yanlış, doğruya doğru ded m.
Gerçeğ n gücüne nandım hep. İdd anameye bakılırsa karşımızda b r
“süperman” vardı: Medyayı koord ne ed yordu: Akşam, Ulusal Kanal,
Cumhur yet, Aydınlık el n n altındaydı. Mafyayı yönet yordu: Sedat
Peker, Sam Hoştan, Mahmut Yıldırım (Yeş l), Sem h Tufan Gülaltay,
Drej Al vd. “adamlarıydı!” H zbullah, PKK-KONGRA-GEL, Dev-Sol,
DHKP-C, İşç Part s “h zmet ndeyd !” Ve kuşkusuz Ergenekon
Örgütü‘nde en öneml konumdaydı. Doğal! Zaten kurucusuydu
dd anameye göre.. Az daha unutuyordum, bu arada şarkıcılar Seda
Sayan, Emel Müftüoğlu’nun da r calarını yer ne get r yordu! Ded m ya
“Süperman.” Vallah , nsan yazarken korkuyor Vel Küçük’ten… Ama
keşke bunlar güçlü kamtlara dayandınlsaydı.

Genel kabuller hep kuşku le karşılıyorum…

Vel Küçük, 9 N san 2006 tar h nde Beyazıt Meydam’ndak , Ermen


tehc r neden yle dam ed len Kaymakam Kemal Bey’ anma
toplantısına katıldı. Basında, telev zyonlarda sık sık yer ver len b r
fotoğraf vardır: Muzaffer Tek n’ n, Vel Küçük’ün el n öptüğü kare.
Yazdım, k l hayatlannda lk kez orada tanışmışlardı. Hayatlarında lk
ve son kez orada b r araya gelm şlerd . İdd anameye bakarsanız,
2004’de Batı Trakya derg s nde tanışmışlardı. Her k s de yalanladı
bunu…

Danıştay Su kastı‘nın emr n Osman Yıldınm’a göre Vel Küçük


verm şt . Başka del l var mı? Yok. Danıştay saldmsı kat l Alparslan
Arslan’ın, Vel Küçük’le İsveç-Stockholm’de çekt rd ğ fotoğraf
medyaya sızdınldı. Fotoğrafın tar h b le vardı: 20 Mayıs 2005.
Günlerce yayın yapıldı; Danıştay saldırısı ç n k m n em r verd ğ
ortaya çıkmıştı! Vel Küçük, Alparslan Arslan’la omuz omuzaydı!
Sonuç? Fotoğraftak genç Alparslan Arslan değ l, b r Azer ’yd ;
Mehmet Ahmedov. Bu fotoğrafı medyaya sızdıranlar Alparslan
Arslan’ın hang tar hlerde yurtdışına çıktığını, nereye g tt ğ n b lmez
m ; b l r. Amaç gerçeğ bulmak değ l k ! N ye? Vel Küçük g b b r
olağan şüphel ç n yalan olduğu hemen ortaya çıkacak tezgâhlara
ne gerek var? Bu tür gereks z man pülat f “belgelerle” soruşturma
sulandırılmıyor muydu? Yoksa amaç başka mı? Yazılmayacağını mı
düşünüyorlardı?
Hep yalana başvurdular. Hang s n yazayım? Muzaffer Tek n-Mehmet
Per nçek fotoğraflarının yalan olduğunu yazdım. Yalçın Küçük’ü
Gebze Cezaev ’nden çıkarken Devr mc

Karargâh Örgütü mensubu Mehmet Yeş ltepe’n n karşılayıp ç çek


verd ğ n gösteren fotoğraf Star gazetes nde manşetten ver ld . Oysa
fotoğraftak k ş Yalçın Küçük’ün oğlu Devr m’d .

O kadar çok b lg k rl l ğ yarattılar k had y ne yandaş Star


gazetes nden örnek verey m: 28 Mayıs 2008, “Ergenekon’un A le
FotoğrafT’nı yayınladı. Habere göre, pol s Ergenekon örgütüne üye
29 k ş n n bulunduğu toplu b r fotoğraf ele geç rm şt ! Oysa Doğu
Per nçek, Vel Küçük, Muzaffer Tek n, Kemal Ker nçs z g b 29 k ş n n
bulunduğu fotoğraf montajdı! Vak t gazetes Bedrett n Dalan’ın
“yabancı pasaportu var” d ye fotoshopla yapılmış pasaportu
sürmanşetten verd . Hang s n yazayım… Tüm bunlar tesadüf
müydü, masum hatalar d yeb l r m y z!

Gazetec l ğ n kalem n kem ren “altın nes l” gazetec ler bunlar.


Basındak güven erozyonunu hızlandırdılar. İnandırıcılığı yok etmek
ç n sank özel görevl ler g b medyaya sokuldular. Yıkıcı oldular.
M syonlan buydu. Ya d ğerler ? Merkez medya da, somut olgularla
değ l, kafasındak majla olaylara/operasyonlara yaklaştı. Vel Küçük,
15 Aralık 2008’de hâk m karşısına çıktı. Savunmasında medya
eleşt r s çok yer tuttu.

B r gün y ne Sayın Başkanım, Erol Çakır le esk İstanbul ş rket mde


otururken b r bayan geld , Erol Çakır’ın tanıdığı gazetec . Kend
aralarında konuşuyorlardı, ben de kulak m saf r oldum. Gazetec
bayan, bana döndü ded k , “Paşam” ded , “s z geçm şte herhalde
st hbaratçılık yapmışsınız” ded , ben prens p olarak basma beyanat
vermem. Ben m bu prens -b md r. Ben de “Hanımefend devlet yap
ded yaptım” ded m. Heps bu kadar, başka b r konuşmamız
geçmed . Ertes sabah gazetede resm elb sel ün formalı fotoğrafım
le sek z şutundan b r haber “devlet yap ded yaptım,” bu basıldı.

B r yazarımız d yor k , “1972 yılında Z verbey Köşkü‘nde ben


sorgulanıyordum. Bazen gözler m z açarlardı” d yor, “b r gün
gözümüzün bantını açtıklarında b r baktım” d yor, “s v ld ” d yor,
“karşımda Vel Küçük vardı” d yor. Sene 1972. Ben Şımak Jandarma
Komutanıyım. O zaman Şırnak’ın yolu da yok, elektr ğ de yok,
telefonu da yok. Radyosu da d nlenem yor, ama ben Z verbey’de
sorgu yapıyormuşum o vak t. Öyle se şu Ergenekon örgütü
ded ğ m z uydurma örgütün sanıklarından b r tanes de İlhan
Selçuk’tu. Ben m suç ortağım ş md . O da oradaydı, o da
sorgulanıyordu. O vak t, demek onu da ben m sorguladım?

O kadar kom k şeyler yazıldı k , ben özel defter me, ajandama not
almışım. ‘Turşu nasıl yapılır’ d ye, onu b le bomba yapımı le
karşılaştırdılar, gazetede yayınladılar, bunu ç zen res mler yaptılar.1

Der n devlet böyle m ortaya çıkaracaktık?

Böyle soruşturma, böyle dava, böyle haberc l k olur mu? Glad o g b


50 yıldır Türk ye’dek her su kastı, her provokasyonu tezgâhlamış b r
g zl yapı böyle m açığa çıkarılacaktı?

Bas t, düzeys z dd alarla ve thamlarla mı der n yapılanmadan hesap


soracaktık? Bakınız:

İdd anamede Vel Küçük adı tam 1.874 kez geç yor; yan böy-les ne
öneml sanıktı.

İy … Pek … Böyles ne öneml b r sanıkla lg l ne haberler kaleme


alındı? Örneğ n… Günlerce gazete manşetler nde yer alan
“haberlerle” lg l Vel Küçük bakın ne ded :

İdd anamede İstanbul Yeş ld rek’te tekst lc lere on b n adet kalpak


yapmaları s par ş verd ğ m, ancak param olmadığı ç n oradan
vazgeçt ğ m ve bu kalpakların yapılması ç n Azerbaycan’a s par ş
verd ğ m, (sank orda bedava, bu kalpaklar) geld ğ nde Ankara’da
oluşturacağım alternat f orduyu toplayacağım, kalpakları
dağıtacağım, bu on b n k ş n n başına Emekl Orgeneral Ahmet
Hurş t Tolon’u ve d ğer emekl generaller koyarak mecl se
yürüyeceğ m, mecl se yaklaştıklarında kalpaklan g yd receğ m, bunu
gören mecl stek askerler n, hang askerlerse hemen kenara
çek lecekler ve mecl s şgal ederek hükümet dev receğ m şekl nde
dd a mevcuttur.50

İşte göklere çıkarılan b r savanın yazdığı dd aname böy-leyd ! Lütfen


söyler m s n z; k m nanır bu tuhaf senaryolara? Darbeyle böyle m
mücadele ed l r; darbec ler böyle m ortaya çıkanlır? Böyle m del l
toplanır? Bunu n ye k mse eleşt rmed ?

İdd anameye göre Vel Küçük, Muzaffer Tek n’le beş kez telefonda
görüşmüştü. Oysa sonradan ortaya çıkan TİB kayıtlarına

göre h ç görüşmem şlerd . Evet, Vel Küçük’ten böyle m hesap


sorulacaktı? Bu bas t b lg ler b le yeters zd . Duruşmadan b r örnek
daha vermel y m. “Asrın Davası“n n nasıl görüldüğü h ç b l nmed
çünkü:

Cumhur yet Savcısı Mehmet Al Pekgüzel: Cumhur yet


Başsavcılığımızda b r gazete haber üzer ne 11 Haz ran 2008
tar h nde tamk olarak fades ne başvurulan Tal p Doğan Kar-lıbel
s ml k ş , Almanya’da yayınlanan Dr. Gerard Frey’e a t olan Nat onal
Ze tung s ml gazeteye 2003 yılında verd ğ n z b r demeçten
bahsed lerek, “Türk ye’de uzun b r süred r asker b r darbe
olmamıştır. Bunu büyük b r hata olarak görüyorum. Ancak yakın b r
gelecekte b r darbe olacak. Çünkü şu ank mevcut konjonktürün
zorunlu olarak buna sürükleneceğ kanısındayım” ded ğ n z, şekl nde
b r beyanatınız yayınlanmış ve bununla lg l b z de tanık olarak şahsı
d nled ğ m zde, s z n bu gazeteye demeç verd ğ n zden bahsett . S z
bu gazeteye demeç verd n z m , bu yayından haber n z oldu mu,
herhang b r tekz pte bulundunuz mu? Demec n çer ğ doğru mudur?

Sanık Vel Küçük: Tamamen gerçekdışıdır.

Cumhur yet Savcısı Mehmet Al Pekgüzel: S z böyle b r demeç


verd n z m gazeteye?

Sanık Vel Küçük: Hayır vermed m.


Cumhur yet Savcısı Mehmet Al Pekgüzel: Bu şahısla görüştünüz
mü?

Sanık Vel Küçük: Hayır tanımıyorum. Vermed m. (25 Aralık 2008)

Vel Küçük’ü sorgulamaya böyle m hazırlanır b r savcı? Bu gazete


bulunup del ller arasına konmaz mı?

Sözüm ona araştırmacı yazar Tal p Doğan Karlıbel’e göre, Vel


Küçük Hollanda ve Almanya’da; Almanya, Hollanda ve
Dan marka’dan gelen aşırı m ll yetç lerle buluşmuştu. Bunların
arasında Möl n ve Sol ngen katl amlarını organ ze eden DVU Part s
Genel Başkanı Dr. Gerhard Frey de bulunuyordu. Üstel k bu
buluşmada Alman Özel Harp Da res ’nde yıllarca görev yapmış
Yarbay VV lhelm H llek de vardı!

“Türkler n heps n karant naya alalım; Türkler n olmadığı b r Almanya


tem z b r Almanya olacaktır” d yen Alman ırkçısı VV lhelm H llek le
Vel Küçük tt fak mı yapacak? Böyle saçma sapan haberler n temel
alındığı b r soruşturmadan nasıl b r sonuç çıkmasını beklers n z?

Tal p Doğan Karlıbel adı b rkaç yıl sonra tekrar gündeme geld .
Hürr yet gazetes n n 24 n san 2010 tar hl manşet şöyleyd . “Yalan
Rüzgân: Kend n esk Alman st hbaratçısı ve Naz avcısı olarak
tanıtan Tal p Doğan Karlıbel’ n belgeler üreterek nsanlara ft ralar
attığı, Rıdvan D lmen’e bah s ş kes suçlamasıyla b r kez daha ortaya
çıktı.” Aynı habere göre CHP l der Kılıçdaroğlu, Almanya’da
PKK’lılarla buluşuyordu! Kılıçdaroğlu dava açtı; Karlıbel’ n Frankfurt
emn yet ne sunduğu belgeler sahte çıktı! İşte böyle b r adam
Ergenekon dd anames n n kaynaklarından d . Ne d yey m… Bakın
daha neler var…

Vel Küçük’le lg l dd alar vah m, ama duruşmada öyle hatalar oluyor


k , “Bu kadar özens zl k nasıl olur?” d yorsunuz.

C. Savcısı Mehmet Al Pekgüzel: Vel Küçük’te 5 no’lu d skette de


Alev .doc s ml b r belge çıkmış, k s n n de çer ğ benzer, yan s mler
farklı, ama çer ğ aynı, bu konuda ne d yorsunuz?
Sanık Vel Küçük müdaf Av. Zeynep Küçük söz sted ver ld :
Efend m müvekk l mden d sket çıkmamıştır. Alev doc s ml b r d sket
çıkmamıştır, buna ben de dd anamede rastladım, onun ç n savcılık
makamından özell kle henüz k mden ne belge çıktığı bell değ l; b z
yaptığımız nceleme sırasında da savcılığın çıktı ded ğ belgeler n
pek çoğunun müvekk l mden çıkmadığını tesp t ett k, örnek Lob
belges , bu nedenle sorulan ve hatta savcılık N hat Bey Vel Küçük’e
yöneltt ğ soruların b r tanes nde “s zden çıkan belge” d ye sordu, o
belge Vel Küçük’te çıkmamıştı soruyu, o şek lde tevc h ett bu
nedenle lütfen henüz k mden ne belge çıktığı tesp t ed lemem şken,
dd anameden böyle b r yoruma varmak mümkün değ l, maalesef, bu
şek lde Vel Küçük’ten şu çıktı, bu çıktı d ye sorular tevc h ed lmes n,
bunlar kayda geç yor Alev .doc s ml b r d sket Vel Küçük’ten
çıkmamıştır.

C. Savcısı Mehmet Al Pekgüzel: B l rk ş raporunda okudum ben


sadece, b l rk ş raporunda da bu şek lde d yor.

Sanık Vel Küçük müdaf Av. Zeynep Küçük: İdd anamede de var
ama ancak yanlışlarla dolu.

C. Savcısı Mehmet Al Pekgüzel: Düzelt leb l r. (25 Aralık 2008)

Y ne klas k b r sehven vakası…

Ş md … Ben bunları yazıyorum d ye davayı “sulandırmış” mı


oluyorum? Türk ye’n n “bağırsaklarını tem zled ğ ne” bz
nandıranların bu derece öneml b r soruşturmaya/davaya bu kadar
temels z ve özens z hazırlanmalarını eleşt rmeyecek m y z? Susacak
mıyız?

Eleşt receğ z. Cezaev ne atsalar b le sözümüzü söyleyeceğ z,


yazımızı yazacağız. Gazetec l k budur ve başka tür b r haberc l ğ
ben b lm yorum…

Pek Vel Küçük suçsuz mu?

B lmem. Ona mahkeme karar verecek.


Ben m göreb ld ğ m, (k bu da ben m sübjekt f görüşümdür) Vel
Küçük’ün lg nç b r çevres var; ayrıca kend s n n “dokunulamayan
g zeml paşa” majını sevd ğ n söyleyeb l r m. Bu aslında bazı
Ergenekon sanıklarında da var; “der n adam” görünümünden,
kend ler nden öyle bahsed lmes nden hoşlandıklarını sanıyorum.

Vel Küçük adı Susurluk kazasından sonra medyada, kamuoyunda


duyulmaya başlandı. Adı, fa l meçhul c nayetlerle b rl kte z kred len
JÎTEM’ n komutam ve kurucusu olarak anıldı. Bunu sevm ş olab l r.

Ayrıca; fa l meçhul c nayetler dd anamede yok… N ye yok?

Sadece Vel Küçük”ün yeraltı dünyasının “ünlüler yle” arkadaşlığı var.


K md bu s mler: Al Yasak (Drej Al ), Sam Hoştan, Sedat Peker,2
Sedat Bucak, Hüsey n Kocadağ… Vel Küçük bu s mler tanıdığını
mahkemede reddetmed . İdd anameye g rm ş 86 sanığın 14’ünü
tanıyordu. Sam Hoştan’ı 1983’te Ed rne’de tanımıştı, st hbarat
açısından yararlanacağını düşünmüştü. Al Yasak’la 2004’te b r
arkadaşının lokantasında tanışmıştı, ama pek görüşmem şt . Sedat
Peker’ n babası Ahmet Peker yakın dostuydu, Sedat Peker’le son
beş yıldır h ç görüşmüyorlardı. Pek , aks n spatlayacak del l var
mıydı? Ne yazık k yoktu.

Komed vardı: Emekl General Vel Küçük le Susurluk sürec nde


“ünlenen” kumarhane sah b Sam Hoştan arasındak telefon
görüşmes nde “teşk lat” sözü geç yordu. D nleyen pol sler
heyecanlanıyor; “hah şte” d yorlar, “Ergenekon’u yakaladık. Mesele
sonradan aydınlanıyor: “Teşk lat” yeraltı dünyasında “kumarhane”n n
adıydı!

İdd anamedek d ğer dd aları da yazarsam Vel Küçük’ü savunduğum


söylenecek! Geld ğ m z noktaya bakar mısınız, yazık. Bakınız “Vel
Küçük z hn yet n ” ya da “Kemal Ker nçs z deoloj s n ” tartışmalıyız
ama bunun yer mahkeme m d r? Vel Küçük’ü hâk m karşısına
çıkaran f ller ned r? Bunları ayırt etmem z gerek yor, düşünce le
eylem hep karıştırıyoruz. Vel Küçük-Hrant D nk mahkemes nde
ben m yamm, kuşkusuz D nk’ n yanıdır. Herkes konuşacak, herkes
yazacak. Bunu engellemek steyenlerle mücadele etmek
zorundayız…

Pek … Vel Küçük’ün Susurluk bağlantısı neyd ? İl şk sadece


s mlerle tanışıklığı üzer ne m kuruluyordu?

Susurluk’tak kaza tar h olan 3 Kasım 1996’da, Vel Küçük G resun


Jandarma Bölge Komutam’ydı. Kazayı Susurluk çetes yle yakın
l şk de olan Sam Hoştan’m telefonuyla öğrend . Bunun üzer ne
Balıkes r Jandarma Komutanı Albay İsa Güneş‘ telefonla aradı, ama
bulamadı. Sonra Kocael ’nde çalıştığı dönemde b rl kte görev yaptığı
Balıkes r Emn yet Müdürü N hat Camadan’ı aradı. Camadan olay
yer ndeyd ; “Mehmet Özbay’ın Abdullah Çatlı olab leceğ n ”
söyleyerek d kkatl olması konusunda uyardı.

İfades nde Mehmet Özbay’ın, Abdullah Çatlı olab leceğ n , Doğu


Per nçek’ n basma açıkladığı haberlerle öğrend ğ n bel rtt . Çatlı‘nın
cesed n almak ç n Sam Hoştan’ı gönderd ğ dd asını kabul etmed .
Çatlı‘yla h ç yan yana gelmed ğ n , görüşmed ğ n söyled . Doğru
muydu? Duruşmalarda aks n gösterecek b r soru yönelt lmed .
Sorulmadığı g b Hab b Küçük le Vel Küçük’ün kardeş olduğu
yazılıydı! Yalçın Küçük’ü nasıl atlatmışlardı acaba!?

Keza…

Vel Küçük’ün Çatlı‘yı tanıdığını ve telefon görüşmes yaptığını dd a


eden k ş , dönem n Emn yet Genel Müdürlüğü İst hbarat Da res
Başkan Yardımcısı Hanef Avcı‘ydı. Bu sözler 4 Şubat 1997’de
TBMM Susurluk Kom syonu’nda da d le get rd . Dört saat konuştu.
(Ne lg nç; yıllar sonra Vel Küçük le Hanef Avcı Ergenekon
örgütünün üyes oldukları dd asıyla yargılanıyorlar!)

Devlet Güvenl k Mahkemes Savcısı Aykut Ceng z Eng n, Abdullah


Çatlı‘ya a t cep telefonu görüşme dökümler nde Vel Küçük’ün adına
rastlayınca Genelkurmay Başkanlıgı‘na suç duyurusunda bulundu.
Jandarma Genel Komutanlığı hemen araştırma kom syonu kurdu.
Fakat suç unsuru bulamadılar (22 Temmuz 1997/no:1997/6). Vel
Küçük generall ğe terf ett . Hakkındak dd alar h ç b tmed : B rçok
fa l meçhulün kat l olarak b l nen “Yeş l” kod adlı Mahmut Yıldırım’ın
b r dönem kullandığı telefonun Vel Küçük adına kayıtlı olduğu da
dd a ed ld . Ancak bunlar Kutlu Savaş’ın büyük b r bölümü eks k olan
(bu da devlet n c dd yet n göster r) raporunda var olduğu bel rt len
b lg lerd . Kutlu Savaş‘m raporu h çb r zaman TBMM Susurluk
Kom syonu’na veya resm kuruma tesl m ed lmed . Dönem n
Başbakanı Mesut Yılmaz “Bende var” ded , onda olan rapor da eks k
çıktı!…

Behçet Cantürk, Adnan Yıldırım, Savaş Buldan g b Kürt


şadamlarının İstanbul’dan kaçırılıp Adapazan-İzm t-Sapanca
bölges nde öldürülmeler de, Vel Küçük adını gündeme get rd . O
tar hlerde Kocael İl Jandarma Alay Komutanı olduğu ve bu tür
nfazlara gözünü kapadığı dd a ed ld . Duruşmada bu sorular h ç
sorulmadı.

Vel Küçük’e, Susurluk sürec yle lg l sadece “tanıyor musunuz”


şekl nde sorular yönelt ld .

Susurluk meseles n n Ergenekon araştırmasına/soruşturmasına pek


konu yapılmaması d kkatl gözlerden kaçtı nedense. Öyle ya “glu glu
dansı“ydı Susurluk.

Hrant D nk su kastı da pek rt batlandırılmadı. Sadece… Tek rdağ


Cezaev ’nde yatan 29 Dev-Solcu, Vel Küçük ve Kemal Ker nçs z
hakkında Hrant D nk’ öldürtmekten suç duyurusunda bulundu. Fakat
İstanbul Savcılığı tak ps zl k kararı verd .

Duruşmada Vel Küçük, Hrant D nk meseles n şöyle açıkladı:

Sanık Vel Küçük: Hrant D nk davasına b reysel b r hakkım olarak


katıldım, katılmamın da şekl şöyled r. Arabayla oradan geç yordum,
o kalabalığı gördüm. “O kalabalık ned r?” d ye sordum. Hatta b raz
da d kkat m çekt . Ded ler k “Hrant D nk’ n duruşması var.” Ben de
çıktım, b reysel olarak ne oluyor d ye, beş dak ka kalmadım orda,
hatta d kkat m çeken b r şey oldu, kapıdan g rd m, arkamda k tane
veyahut üç tane korumam vardı. Ben tanımaz oradak pol s,
s v l m. Ancak üstüm aranmadı. Ben m üstümde s lah vardı,
tabancam vardı. B raz da merak ett m. Yukarı çıkılıyor, n ye
acaba aranmıyor falan g b de ç mden böyle geç rd m. Bunu lk
defa söylüyorum. Yukarı çıktım baktım b raz kalabalık ortalık.
K m s çerde, k m s dışarıda falan. Ve beş dak ka falan
kalmadım. İnd m g tt m. Heps bu.

Vel Küçük’ün Hrant D nk davasına müdah l olmasını; Ermen


soykırım tezler ne karşı çıkan protestolara ve anma etk nl kler ne
katılmasını nasıl yorumlamak gerek yor? Ergenekon terör örgütünün
l der konumundak b r s m kend n bu kadar af şe eder m ?
B lem yorum. Yazdığım g b medyada kend nden bahsett rmek
hoşuna mı g d yordu acaba? Bu majla bazı çevrelerde büyük saygı
görmekten key f m alıyordu? Vel Küçük sank bu sanal gücü çok
sevm ş görünüyor.

Örneğ n… Devlet Bahçel , Ergenekon davasına önceler hep


mesafel baktı. N ye? Şüphe duyduğu ç n m ? Hukuka
güvend ğ nden m ? Vel Küçük’ün pol s fades nde bunun pucu var:
Pol s sordu:

2004 yılında düzenlenen “Kelebek” adlı operasyon kapsamında


Sedat Peker ve adamlarının telefonlan d nlemeye alınmış, bu
çerçevede, 15 Temmuz 2004 tar h nde Sedat Peker’le yaptığınız
görüşmede Sedat Peker’e h taben, “19.00’da Üm t Özdağ gelecek,
dışarıdan yemek söyled m, Güler Kömürcü de gelecek, oturup bazı
şeyler konuşacağız” ded ğ n z; Sedat Peker’ n de, “O beyefend den
çok umutluyum ab , gıyaben tanıyorum ama çok umutluyum” ded ğ ;
s z n de “ş md b r çalışmanın ç ne g rd k, Üm t’le devamlı
görüşüyoruz, ş md yen b r oluşum yaptık, Erzurum’dan Yılma
Durak’ı çağırdım, geld dört-beş kere görüştük, Yen çağ
gazetes nden arkadaşları le görüştüm; Ortadoğu gazetes nden Zek
Saraçoğlu var. Sevd ğ m b r s , o da b r şey yapacak. Güven Sazak
Ağabey le konuştuk, Meral Akşener’ de aradım. Meral de aynı şey
söyled , yanındayız ded …” Sedat Peker le konuşmanızın sebeb
ned r?

Vel Küçük şöyle yanıtladı:


Üm t Özdağ ben m a le dostumdur. Rahmetl babasını çok y tanırım.
Üm t Özdağ le de çok y görüşürüm. Görüşmen n yapıldığı
tar hlerde Üm t Özdağ’ı; s yas arenada y b r yerde görmek
st yorduk. Yan Üm t Özdağ’ı M ll yetç Hareket Part s ç nde
bel rg n etk nl ğe g rmes n arzu etm şt m. Kend s n n de terc h
buydu.

Pol s y ne telefon kaydındak görüşmeler n sordu Vel Küçük’e:

27 Aralık 2007 günü Hüsey n Arslan le yaptığınız görüşmede; “Bu


MHP’n n durumunu ne edecez, nereye g decez” ded ğ n z (sonra da)
“Ben ş md şöyle düşünüyorum, arkadaşlar arıyor, ed yor f lan, bu
Devlet Bahçel ’n n bu şten ayrılması lazım (…) Bu kaldığı sürece
MHP’y b t recek” ded ğ n z; Hüsey n Arslan’ın da “Paşam
b l yorsunuz, bu son kurultayda Üm t Bey’ hraç ett rd ” ded ğ , s z n
de “canım Üm t adaylığım koymadan önce ben aradı, İstanbul’a
geld b z m evde toplandık, ben köşe yazarlannı falan çağırdım.
Üm t’le de konuştum, ded m k ; sen g t Devlet Bahçel ’y z yaret et, de
k , demokrat k göster yapalım. Üm t g tt fakat Devlet Bahçel kabul
etmed , aradan 3-5 gün geçt b z m evde toplantı olduğunu duymuş,
Cumhur yet gazetes röportajında, şa bel k ş lerle toplantılar yapıyor
evlerde’ ded bu şerefs z her f” ded ğ n z, (sonra) “Bu adamı
pencereden aşağı atmadan bu part kurtulmayacak bundan”
ded ğ n z….

Yan Devlet Bahçel ’n n Ergenekon soruşturmasına mesafel


bakmasının neden “koltuk” meseles m yd ? Başka b r açıklama yok
g b … Tamam. Pek Vel Küçük’e ne oluyor? Hırs mı? Göster ş m ?
D yorum ya, sev yor bu tür d zayn etme, hesap şler n ; hoşuna
g d yor gal ba. MHP’ye üye olursun, g ders n ne yapacaksan
yaparsın; bu en demokrat k hakkın olur ama hayır “ kt dar oyununu”
planlamaktan zevk alıyor sank . Sem h Tufan Gülaltay da genel
başkanlığını yaptığı Ulusal B rl k Part s ’n Vel Küçük’ün ele geç rmek
ç n çaba sarfett ğ nden şüphelend ğ n bel rtt . (29 Aralık 2008)

Pek … Bu nedenlerle Vel Küçük’e suçlu d yeb l r m s n z? “Bunu


yapan karanlık şler de yapar”d yeb l r m s n z? İşte bu noktada şe
hukuk müdahale eder; del ller n tek tek ortaya çıkarırsınız. D ğer
yanda düşünüyorum da, MHP’y d zayn etmek steyen Vel Küçük
AKP’ye n ye “el” atmadı? Çünkü… Vel Küçük’e AKP’n n kurucu
üyel k tekl f ett ğ doğru mu? Erdoğan, Vel Küçük Amer ka’da ken,
Kürşat Tüzmen aracılığıyla buluşmak sted m ? Evet, m lletvek ll ğ
tekl f ett ğ n kızı avukat Zeynep Küçük doğruladı. Pek … Vel Küçük
ABD’de ne yapıyordu: Dünya AzerbaycanlIlar Kongres ç n eş yle
g tm şt .

Vel Küçük, neden bazı medya organlarınca hedef hal ne get r ld ğ n


ve Ergenekon sürec yle neden cezaev ne atıldığını 2008’ n son
duruşmasında şöyle açıkladı:

Sayın Başkan, ben Dünya AzerbaycanlIlar Kongres ’n n yan DAK’ın


üyes yd m… 2005 yılında Almanya’da Köln’de yapılan toplantıda
genel toplantıda ben DAK başkanı seç ld m. Dünya Azer ler n n
başkanı seç ld m. Ve ben m üzer me başkan seç ld kten sonra k m
geld ? BOP (Büyük Ortadoğu Planı) başkanının adamları geld .
N ye? 35 m lyon Azer var İran’da. Onları ayaklandırmam lazımmış!
Ha, öyle b r gücüm var mı? Yok öyle b r gücüm. Ben m öyle “had
yürüyün” dey p de nsanları ayağa kaldıracak gücüm yok. Ama ben
bunları kes nl kle kabul etmed ğ m ç n, Ortadoğu’nun st krarını
bozacak, Amer ka’nın hegemonyasına sokacak b r faal yete karşı
olduğum ç n, bunları kabul etmed ğ m ç n, üzer me gel nd . Ben
Dünya AzerbaycanlIlar Kongres başkanıyım. 3 sened r buradayım,
başkanlık başkasına devred ld . Bu kuruluş gayr yasal b r kuruluş
değ ld r. Dünyamn her ülkes nde hemen hemen 70 ülkede teşk latı
olan B rleşm ş M lletler onaylı yasal b r kuruluştur. Bu dah ben m
örgütsel toplantım olarak göster ld . B r de Ergenekon ç nde Azer
kökenl b r ben varım herhalde başka da yok. Ama bu yaptığımın
doğru olduğuna nanıyorum. Çünkü tutuklandığımın maalesef ertes
sabahında Ermen stan telev zyonları şenl k yaptılar. Er van’da koma
basarak gezd arabalar. “Vel Küçük’ü tutuklattık” d ye, henüz daha
tutuklanmam b le bell değ ld . Gözaltındaydım ama tutuklayacakları
bell yd . Adamlar önceden göster yaptılar.

Vel Küçük’ün bu söyled kler n n ne derece doğruluğu var,


b lm yorum. Ama ya doğruysa, araştırıldı mı? Hayır. Yoksa kend ne
güç mü atfed yor? Demem şu k ; kuşkusuz kararı yargı verecek.
Ancak özell kle son dört yıldır medyada bu kadar çok yer alan, b rçok
olayla rt batlandırılan Vel Küçük hakkındak dd aname, ne yazık k
yavan. Belgeler zorlamayla oluşturulmuş görünüyor.

Vel Küçük adı etrafında yapılan tüm dd alar komplo teor ler n
aşamamış görünüyor. Somut ver ler yer ne “ malar”, “yapılab l r”
den len savlar var. Salt mantıksal yöntemlerle elde ed len
önermelerle “asrın davası” yürütüleb l r m ?

Vel Küçük Danıştay Su kastı ve Cumhur yet gazeteler ne bomba


atılmasından sorumlu tutuluyor. Bu konulan öncek sayfalarda
aynntılı yazdım. Sonuç? Bana sorarsanız maalesef “dağ fare
doğurmuştu”… Glad o, Türk ye’de tek k ş ye, Vel Küçük’e
nd rgen verd . Ekranlara çıkanlar Ergenekon soruşturmalarını
İtalya’dak Glad o operasyonlarına benzett ler. Vel Küçük Glad o’nun
1 Numarası‘ydı!

Pek gerçekte Glad o ned r? 1990’dan sonra Glad o’nun açığa


çıkarılması ç n Avrupa hukuk süreç başlattı mı? Buna yanıt
vermeden önce Glad o’yu b lmek gerek yor. Çünkü telev zyonlara
çıkan “uzmanlar” b le Glad o’yu b lm yor. Gel n Glad o’yu mercek
altına alalım; böylece Ergenekon sürec n ve Vel Küçük’ü daha y
anal z eders n z…

Berl n Duvan’nın yıkılışıyla Avrupa’da Glad o tartışması başladı.


1990’da se Türk ye’n n de gündem ne geld .

SHP’n n konuyla lg l TBMM’ye verd ğ araştırma önerges n n


hazırlanmasından, lk kez yapılan “Kontrger lla” belgesel ne kadar,
meseley aydınlatacak hemen her çalışmanın ç nde bulundum.
Genelkurmay’da gazetec lere ver len br f ngde de yer aldım. Doğan
Yurdakul’la b rl kte k taplar da yazdım.

B nbaşı Ersever’ n İt rafları adlı k tabımın önsözüne şöyle yazdım:

Kontrger lla/Glad o konusundak teor ler ve ülkem zde y rm küsur


yıldır süren tartışmaları lg lenen herkes az çok b l yor. Bana gel nce,
gazetec l k yaşamım boyunca Kontrger lla’nın devlet ç ndek evr m n
adeta gözler mle görerek zled m. Bu konuda sayısız haber yaptım.
Kontrger lla konusunda çıkmış hemen her k tabı okudum. D yeb l r m
k konunun tüm uzmanlarıyla görüşmeler yaptım; b zzat Kontr-
ger llacılarla görüştüm, tartıştım…

Bunu ne zaman yazmışım: Ocak 1994.

Ş md yıl: 2012.

Bu yazıyı kaleme alırken aklıma yıllar önce Moskova’da Tretyakov


Müzes ’n gezerken gördüğüm Alexander Ivanov’un b r tablosu geld .
İvanov bu klas k resm n 20 yılda (1837-1857) b t reb lm şt . B z se
Glad o’yu “beyaz tuvale” hâlâ yansıtamadık. Kafalar karışık. Ya da
karıştırıyorlar d yel m. Ve o halde en başa dönel m…

1) Glad o lk nerede ne zaman hang amaçla kuruldu?

Glad o, İk nc Dünya Savaşı‘nda doğdu.

İng l zler düşman şgal altındak topraklarda d ren ş hareketler


örgütlemek ç n 1940 yılında “Özel Harekâtlar İdares ” (SOE) adlı
g zl b r ordu kurdu. Savaş sırasında SOE şgal altındak yerlerde
d ren şç lere s lah yardımında bulundu. Aynı dönemde ABD’de OSS
(Off ce for Strateg c Serv ce) aynı amaçla kuruldu. Bu serv s, CIA’nm
da temel n oluşturdu.

2) Savaş b t nce Glad o kaldırıldı mı?

İng ltere ve ABD, g zl orduları bu kez Batı Avrupa’dak komün st


hareketlere karşı kullanma kararı aldı. İng l zler, Sovyetler’ n Doğu
Avrupa’yı şgal n n önlenemeyeceğ n , buna karşı g zl b r örgüt
kurulmasını tekl f etm şt . SBN (Stay Beh nd of Nets) yan özel
harekâtçılar kuruldu. Orduya değ l st hbarat örgütüne bağlıydı.
İşbölümü yaptılar; Fransa, Belç ka, Hollanda, Portek z ve Norveç‘tek
operasyonlardan İng ltere sorumluydu. Amer kalılar se F nland ya,
İsveç ve Türk ye’n n dah l olduğu d ğer ülkelerden sorumluydu. G zl
ordular, askerler ve aşırı sağcılardan meydana get r ld . İçler nde
ılımlı muhafazakârlara da rastlanıyordu. Solcu yoktu.

3) Glad o komün stlere karşı lk nerede ne zaman kullanıldı?

1944’te Yunan stan’da… İng ltere’y protesto eden komün stler n


üzer ne LOK adlı g zl ordu mensuplarınca ateş açıldı. 25 solcu öldü.

4) NATO bu şe nasıl dah l oldu?

G zl orduların b r çatı altında b rleşt r lmes 1949’da NATO’nun


kuruluşuyla gerçekleşt . NATO’dak g zl orduların adı, “Stay Beh nd
of Nets” d . NATO’da g zl orduları “Müttef k G zl Kom te” (ACC)
koord ne ett . Yan bu özel teşk latın NATO’nun asker kanadıyla
l şk s yoktu. NATO genel sekreter ne bağlıydı. NATO üyes olmayan
bazı ülkeler n g zl orduları buraya bağlıydı. Merkez Brüksel’dek
SHAPE karargâhıydı.

Bu g zl /gölge ordu 1990’dan t baren İtalya’da ortaya çıkarılan


“Glad o” adıyla b l n r oldu.

5) Türk ye’de Glad o kuruldu mu?

Türk ye 1952 yılında NATO’ya g rd . B r yıl sonra Seferberl k Tetk k


Kurulu kuruldu. F nansmanı ve teçh zatı ABD’den geld . B nası
Genelkurmay’dak Amer kan Asker Yardım Heyet ’n n (JUSMATT)
ç ndeyd . Bu kurum ve daha sonrak adıyla Özel Harp Da res , lk kez
1970’lerde tartışma konusu oldu. 12 Mart’ta şkence gören
devr mc ler bazı MİT elemanları ve askerler n Glad o’yla olan l şk s n
deş fre ett ler. Askerler, ÖHD’n n ülken n şgal hal nde
kullanılacağını, terör eylemler ne karışmadığını söyled ler hep.
İtalyan Glad o’sunun başı Francesca Cass ga, gazetec Nur Batur’a
Türk ye’n n Glad o ç ndek yer n söyle anlattı:

Türk ye’de de Glad o’ya çok benzeyen b r örgüt kuruldu. Ama Avrupa
merkezl yapının b raz uzağındaydı. Türk ye Glad o’nun
koord nasyon kom tes ndeyd , ama s yas kom tede yoktu. Yan daha
bağımsız b r yapıdaydı. Türk Glad osu ancak b r savaş çıkması
hal nde katılacaktı. Tatb katlar organ ze eden kom tede de değ ld .
(17 Şubat 2009, Sabah)

Türk ye’dek tartışmalar Glad o’nun İtalya’da ortaya çıkışıyla


1990’larda yen den alevlend .

6) Glad o darbe tezgâhladı mı?

Glad o komün st-sol part ler n kt dar olmaması ç n her karanlık-p s


yola başvurdu. Ancak hedef n sadece solcular olmadığını da
eklemek gerek r. Zamanla düşman tanımını değ şt rd ; “demokras y ”
tehl keye düşürecek herkes hedef yapıldı. Bu amaçla devlet terörü
de yaptı, darbeler de. İlk asker darbes n 1961’de Fransa’da
gerçekleşt rmek sted . Fransa g zl ordusu/Glad o-CIA’yla b rl kte,
NATO’ya karşı çıkan General De Gaulle’e karşı darbe g r ş m nde
bulundu. Darbe g r ş m başarısız oldu. De Gaulle, NATO’yu g zl
ordularıyla b rl kte Fransa topraklarından kovdu.

7) 27 Mayıs 1960 müdahales Glad o’nun eser m yd ?

Her asker darbey Glad o’yla l şk lend rmek doğru değ ld r. Gerek 27
Mayıs 1960, gerekse 1974’tek Portek z N san

Devr m ’n n g zl ordular/Glad o’y la lg s yoktur. D ğer yandan g zl


ordular, 1966’da Portek z’de, 1967’de Yunan stan’da, 1971 ve
1980’de Türk ye’de yapılan asker darbelerde rol aldılar. 1981
İspanya darbes ve 1977’de Türk ye’dek darbe g r ş m g b
bazılarında se başarısız oldular.

8) Glad o eylemler anlatılırken hep Aldo Moro olayı örnek ver l r;


ned r bu?

Aldo Moro, İtalya’da başbakanlık yapmıştı, Hır st yan-Demokratların


(DCI) l der yd . 1972 seç mler nde DCI yüzde 39, Komün st PCI le
Sosyal st PSI se toplam yüzde 37 oy aldı. A. Moro ve
Cumhurbaşkanı G. Leone, solcularla koal syon kurma zn ç n
ABD’ye g tt ler. Dış şler Bakanı Henry K ss nger’ n sert tepk s yle
karşılaştılar. B r sonrak seç mde Komün st PCI tek başına yüzde
34,4’lük b r oy alarak b r nc part oldu. A. Moro bu kez kararım
ABD’den bağımsız olarak verd : Koal syona katılacaktı. “Tar h
Uzlaşma” (Compromesso Stor co) anlaşmasının mzalanacağı 16
Mart 1978 günü kaçırıldı. 55 gün sonra cesed bulundu. Suç, solcu
Kızıl Tugaylar Örgütü‘nün üzer ne atıldı. Glad o’nun sol örgütler ç ne
de sızdığı bu olayla açığa çıktı.

9) Aldo Moro c nayet bugün çözüldü mü?

C nayet Glad o’nun şled ğ konusunda herkes hemf k r. 1995’te bu


c nayet araştıran mecl s kom syonu CIA’dan b lg ed nme yasası
gereğ bazı belgeler sted . Şöyle b r açıklama aldı: “CIA, taleb n zle
lg l kayıtların varlığını ya da yokluğunu tey t ya da nkâr
edememekted r.”

10) Pek İtalya’da Glad o açığa çıkarılmadı mı?

Bu koca b r yalandır. İş n aslı şudur: 31 Mayıs 1972’de Peteano


köyündek b r patlamada pol s gücü Carab n er ’n n üç elemanı öldü.
Suç Kızıl Tugaylar’a atıldı. Aradan 12 yıl geçt . İtalyan Hâk m F.
Casson dosyayı yen den açtı ve hayretler ç nde kaldı. Olay yer nde
h çb r pol s araştırması yapılmamış, olay soruşturulmamış ve dosya
kapatılmıştı. Bomba düzeneğ n n Kızıl Tugaylar tarafından yapıldığı
şekl ndek raporu İtalyan ırkçı Ord ne Nuovo örgütüne mensup M.
Mor n hazırlamıştı! Halbuk bomba NATO envanter nde bulunan C-4
patlayıcıyla yapılmıştı. Hâk m Casson araştırmalarının sonucunda
NATO’ya bağlı Glad o’nun yeraltı cephanel kler nden b r n de ortaya
çıkardı. Ardından İtalyan ırkçı örgütü le İtalyan Asker G zl
Serv s ’n n (SID) bağlantılarını buldu. Peteano’dak patlamayı
gerçekleşt ren örgüt üyes V. V nc guerra tutukladı.

Şunu da eklemel y m; 1974’te de Hâk m G. Tambur no, İtalyan


sağcıları le g zl asker serv s n l şk ler n soruşturmuş, hatta SID
Başkanı General V. M cell ’y devlet n yapısını ve yönet m b ç m n
llegal eylemlerle değ şt rmek dd asıyla tutuk-lamıştı. General M cell
mahkemede “Tüm yaptıklarımı bana NATO ve ABD emrett ” dem şt .
Ama dava bu kadarla sınırlı kalmıştı.
Bu olaydan 16 yıl sonra Hâk m Casson, Glad o’nun üzer ne
korkusuzca g tt . Hatta İtalyan Başbakanı G. Andreott ’n n Ağustos
1990’da Glad o’nun varlığını açıklamasının ş n kolaylaştıracağını
sandı. Ancak İtalya devlet , Glad o’yu “devlet sırrı” kapsamına soktu.
Sadece eylem yapanlar cezalandırıldı!

11) Glad o’nun terör eylemler ne katılan yüzlerce kş


yargılanmadı mı?

Türk ye’de öyle sanılıyor! Aslında davalar b rb r ne karıştırılıyor. Üç


dava var: Glad o, P-2 ve Tem z Eller Operasyonu.

B r n F. Casson, d ğer n M. S ndona ve ötek s n G. Colombo


soruşturdu. Tem z Eller Operasyonu, çok ünlü s mler n yargılandığı
b r davaydı. Operasyon, 1992 kışında M lanolu b r tem zl k ş rket n n
verd ğ rüşvet n araştırılmasıyla başladı. Bas t g b görünen olaylar
d z s b r anda tüm İtalya’yı saran rüşvet ağını ortaya çıkardı. 5
b nden fazla soruşturma, 3 b n aşkın dava açıldı, b n aşkın nsan
hüküm g yd .

D ğer soruşturma konusu P-2 se masonlara yönel kt : 1980 başında


ele geç r len “Propaganda 2” belges ne göre stratej n n adı: “P ano d
r nasc ta democrat ca” yan “Demokras n n Yen den Doğuşu”
planıydı. Bu plan uyarınca, “ger l m stratej s ” hedeflenm ş; s nm ş,
pusmuş, yıldırılmış, ed lgen b r “korku toplumu” yaratılmak stenm şt .
Bu amaca ulaşmak adına her türlü dezenformasyon ve
provokasyonu kullanmak mubahtı. Bunun ç n öncel kle medyanın
(hem sah pl ğ , hem çalışanları anlamında) ele geç r lmes
gerek yordu. Ayrıca yargı bağımsızlığının yok ed lmes , send kaların
etk s zleşt r lmes , başkanlık s stem ne geç ş planlanıyordu.
(Ergenekon operasyonlarının yapılmasına mı benz yor ne?)

Dava açıldı ama sonuç alınamadı. 950 k ş l k l steden sadece üç k ş


12 yıl ev haps cezası aldı. Sonra ne m oldu? P-2’n n “1816” no’lu
üyes S lv o Berluscon başbakan oldu!

Neyse, b z P-2’den 10 yıl sonra ortaya çıkarılan ve konumuz olan


Glad o’ya dönel m.
12) Glad o d ğer Avrupa ülkeler nde açığa çıktı mı?

Sadece İtalya, Belç ka veîsv çre’de,g zl ordulann/ Glad o’nun


araştırılması ç n mecl s kom syonları kuruldu. Ancak b lg ler n çoğu
“devlet sırrı” kapsamına alındı.

ABD: Baba Bush 1990’larda Körfez Savaşı‘yla uğraştığını


açıklayarak Glad o konusuna g rmed . ABD medyası da konuyu pek
araştırmadı. Wash ngton Post‘a göre, Glad o sadece b r İtalyan
operasyonuydu ve Amer ka’yla lg s yoktu!

İng ltere: Glad o’nun arkasında CIA ve MI6’ın olduğu artık sır değ l.
Buna rağmen J. Majör, “Korkarım güvenl k meseleler m z
tartışmayacağız” d yerek olayı kapattı. Mecl s de zaten lg s zd .

Fransa: J. Ch rac konuya h ç lg göstermed . Zaten kend s n n


1975’te Fransa g zl ordusunun (SAC) başkanı olduğu yazıldı. Mecl s
araştırması yapılmadı.

İspanya: F. Gonzales önce g zl ordularla lg l gerçekler n açığa


çıkarılmasını sted . B r hafta sonra Savunma Bakanı N. Sera,
Ispanya’da Glad o’nun olmadığım açıkladı. Bırakın yargılamayı
mecl s araştırması b le yapılmadı.

Portek z: Savunma Bakanı F. Nogue ra Portek z’de herhang b r


Glad o örgütlenmes olmadığım söyled . Mecl s araştırması b le
yapılmadı.

Hollanda: Savunma Bakanı R. T. Beek, önce ülken n st hbarat


b r m nden br f ng aldı. Sonra g zl oturumda mecl se b lg verd .
Ardından Glad o’nun gölge şebekes n oluşturan b r m n kapatıldığı
açıklandı. Sadece k k ş tutuklandı. Mecl s araştırmasına gerek
duyulmadı.

Lüksemburg: Yeş ller Part s konuyu mecl se get rd . Ancak araştırma


önerges redded ld .
Almanya: Yeş ller ve Sosyal Demokratların çabalarına rağmen olay
soruşturulmadı. Başbakan H. Kohl önce tüm dd aları yalanladı. 2
Aralık 1990 seç mler n kazanınca, bu kez g zl orduların 1990
yazından ber dağıtıldığını, s lah zulalarının kapatıldığını açıkladı.
Alman mecl s araştırma yapmaya gerek duymadı.

Yunan stan: G zl ordunun 1955’te kurulduğu, ancak 1988’de


kapatıldığı açıklandı. Soruşturma yürütülmes taleb her ortaya
çıktığında, kt darda hang part olursa olsun buna gerek olmadığını
bel rtt .

NATO: Glad o’yu NATO çatısı altında SHAPE’n n organ ze ett ğ artık
b l n yor. Ancak NATO herkes n Noel tat l ne g rd ğ 1990 yılının 23
Aralık günü, olayı sess z sedasız “devlet sırrı” kapsamına sokuverd .
İtalya’dak mecl s araştırmasında danışmanlık yapan tar hç A.
G annul , Glad o belgeler n n nerede olduğunu şöyle açıkladı:
“Bugünkü asıl sorun NATO arş vler ne ulaşab lme sorunudur.”

AB: Avrupa Parlamentosu, h çb r yere varamayan b r d z kınama


kararı çıkarttı. Bu pas f tavrı bugün hâlâ kınanmaktadır.

13) Türk ye’de Genelkurmay’dak “Kozm k Oda” araması Glad o’nun


varlığını kanıtlamak ç n m yapıldı?

Yürütülen soruşturmayla lg l b r şey söylenemez. Ancak şunu


söyleyeb l r z: Glad o, Soğuk Savaş pol t kalarının ürünüdür. Soğuk
Savaş b t nce g zl ordular kapatıldı mı? Bunun olması ç n dünyadak
s yas - kt sad kamplaşmanın sona ermes gerek yor. Dünya yen den
b r kamplaşma evres nded r. Uluslararası dengeler yen den
bel rlenmekted r. Türk ye’de olup b ten anal z edeb lmek ç n
kafamızı kaldırıp dünyada neler olduğuna bakmalıyız.

14) Türk ye’de Glad o eylemler sürüyor mu?

Trabzon’dak Rah p A. Santoro, Malatya’dak m syonerler ve


İstanbul’dak Hrant D nk c nayetler aynı amaca h zmet etmekted r.
Bunlar su kast değ l provokasyon eylemler d r. Göz yumulmuştur.
Azınlıklara su kast yapılacağı st hbaratını çeren “Kafes” adlı belge
de bu amaçla ortaya atılmıştır; amaç kafa karıştırmaktır. Bunların
amacı, tıpkı b r dönem P-2’n n İtalya’da ger l m stratej s yle hayata
soktuğu “Demokras n n Yen den Doğuşu” planına benzer şek lde
yapılan Türk ye’dek hukuksuzluklara Batı kamuoyundan destek
bulmaktır. İtalya’da yapılan ş md Türk ye’de hayata geç r lmekted r.

Evet uzatmayalım, SHAPE, CIA ve MI6 kontrolündek Glad o hâlâ


faal yetted r.

Ergenekon soruşturması Türk Glad osu’nu mu ortaya çıkarmayı


amaçlıyor? Kom k olmayın. B zzat Ergenekon, Balyoz
operasyonlarını yapan Glad o’nun kend s d r. Amaç, başta TSK
olmak üzere Yen Dünya Düzen ’ne uyum sağlamayan kurumlan
ve muhal fler etk s zleşt rmed r. Ayrıntıları, Sz Km
Kandırıyorsunuz ve Bu D nc ler O Müslümanlara Benzem yor
k taplarımda yazdım. Ayrıca…

Glad o’yu Doğan Yurdakul’la yazdığımız k taplarla anlatmışız; ve


ş md b ze b le d yorlar k : “Glad o/Ergenekoncu!” Sadece b ze m ; 40
yıldır Kontrger lla/Glad o’ya karşı mücadele etm ş ve hedef olmuş;
Kontrger lla-Glad o-Süper Nato hakkında onlarca k tap hazırlayıp
yayın yapmış Aydınlıkçılar mı bu örgütten? Yapmayın, z h n
tutulmasıdır bu.

Glad o bugün cemaat kullanmaktadır. Rusya g b ülkeler n ye CIA


üsler d ye cemaat okullarını kapattı. Cemaat n ye İran’a sokulmuyor.
CIA/Glad o Katol k Opus De ’y nasıl kullanıyorsa cemaat de öyle
kontrol altında tutmaktadır. Bunlar b l nmeden Ergenekon meseles
anlaşılamaz…

İdd anameye fazla söz etmeyey m, kend mesleğ me eleşt r


get rey m! Türk medyasında, olaylan hep komplo teor ler yle
açıklama kolaycılığı gel şt . Nereden çıktı bu komplo teor s ? Komplo
teor ler , Amer kan-Fransız devr mler n n gücünden korkan ger c
sınıfların cadıdır! Bu teor ler akla, dolayısıyla aydınlığa düşmanlığı
yaşatmayı amaçladı. Her türlü metaf z k saçmalık da bu düzen n
ürünüydü. Dünden bugüne ne d yor bu komplo teor ler : Dünyayı/
ülkem z mevcut s yas kt dara düşman s yasal b r grup ele
geç recek! K m bunlar: Devr mc ler, jakobenler, solcular, ate stler,
masonlar, Yahud ler, Ergenekoncular vs… Tar h boyunca bu komplo
teor ler ne nananlar hep cadı avı başlattı. Akla karşı “haçlı seferler ”
düzenled . Bugün de Samanyolu TV g b d nc kanalların safsatalarla
beslenen cah lleşmey topluma dayatmak ç n yaptıkları d z ler şte bu
komplo teor ler n n sonucudur.

Kuşkusuz…

Komplo teor s d z lerde olunca gülüp geç leb l r. Ama gerçek hayata
yansıması ger c deoloj n n aslında neye karşı olduğunu göster yor:
aydınlanmaya!

Aslında…

Entelektüel b r k m ve zekâ ster komplo teor s . Böyles ne kotarılmış


adı üstünde “teor ” olan değerlend rmey /anal z okumak key fl d r;
kafa açıcıdır. Ancak; ç nde akıl, b lg barındırmayan, yargıya varan,
sonuca bağlayan, kes n çözümlere ulaşan, k b rl aptallığa tahammül
etmek güçtür. Bunlar hep “s yaseten doğrucu”dur, aklen doğrucu
değ llerd r; öyle n yetler de yoktur.

B r Montesqu eu b l nmeden, Kanunların Ruhu okunmadan “der n


devlet” anal z yapılab l r m ?

Neyse artık yeter bu konuda yazmak… Kavramlarla düşünmeyen b r


toplum yalnız k ş ler üzer nden tartışır sorununu; bu sebeple hep b r
suçlu arar.

Feza le görüşmem b t p koğuşa döndüğümde gazeteler gelm şt .

Gazeteler İkl m Bayraktar meseles şlemeye devam ed yor. CHP


Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, TBMM’den çıkarken basın
mensuplarının, Odatv muhab r İkl m Bayraktar’ın dd alarını
hatırlatması üzer ne, “Ded koduyla falan bu şler g tmez” dem şt .

Mel h Aşık, Kılıçdaroğlu’nun gözden kaçırılmaya çalışılan b r


açıklamasına vurgu yapmıştı.
… Gözden kaçırılan, basının da üzer nde durmadığı öneml b r nokta
var… Bütün bu anlatımlar bayan gazetec n n b r başkasıyla yaptığı
telefon görüşmes n n d nlemes nden yansıtılıyor. Bu yasadışı b r şt r.
Ama h çb r savcı ş n bu yönüyle lg lenmed . Adalet Bakanı da
lg lenmed , ç şler Bakanı da lg lenmed . Demek k hükümet,
CHP’n n yıpratılması ç n bu yasadışı şlerden medet umuyor…
(M ll yet)

Zaman’m manşet şuydu: “Baykal Halk TV’y Vermey nce Komplo


Devreye Sokuldu”. İsm n vermeyen b r CHP m lletvek l n n Zaman’a
konuştuğunu yazan “haberde” o m lletvek l n n “Halk TV pazarlığına
şah t olduğu” bel rt l yordu.

K m bu “pazarlığa şah d m” d yen meçhul m lletvek l ? O görüşmede;


ben, Hakan Aygün, Murat Ongun, esk RTÜK üyes gazetec Şaban
Sev nç ve Den z Baykal vardı sadece. Nasıl oluyordu da, o
görüşmede olmayan b r , “Ben şah d m” d yeb l yordu?

Tutukluluğumuzun “del l ” Odatv’dek b lg sayarda çıkan sözde word


belgeler yd . Bu “belgeler n” v rüsle ve uzaktan b lg sayarlarımıza
gönder ld ğ n hep söyled k. Bunun üzer ne yandaş medya karşı
atakta bulundu.

Neym ş; bunlar “Soner” s ml kullanıcı tarafından oluşturulmuşmuş!


Halbuk , günümüz teknoloj s nde d j tal ver ler üzer nde oynama
yapmak o kadar kolaydı k … B r vvord dosyasının “yazar” kısmına
“Soner” değ l “E nste n” yazmak mümkün, bunu yed yaşında b r
çocuk b le yapab l r.

Zaten Rad kalden Ezg Başaran bunu d le get rm şt :

Açıklanmayan del ller dışında, Ned m Şener ve Ahmet Şık’m


tutuklanmasının altında, 14 Şubat’ta Odatv’dek b lg sayar
hardd skler nde bulunduğu dd a ed len üç word dosyası var. Bu
dosyalarda; “Ned m k tapla lg l Ahmet’ çalıştırsın. Emn yetle
rt batı korusun” türünden notlar görülüyor. Soner Yalçın,
savcılıktak sorgusunda bu belgeler kend s n n hazırlamadığını,
b lg sayarına br v rüs aracılığıyla g rm ş olab leceğ n
söylem şt .

Savcılık se bu üç belgen n “Soner” s ml kullanıcı tarafından


oluşturulduğunu söylüyor. Neye dayanarak? VVord belges n n,
“Özell kler” (Propert es) kısmını tıkladığında karşısına çıkan
üstver b lg ler ne göre.

Üstver b lg ler , b lg sayarın kullanıcı sm ve tar h yle


oynanarak kolaylıkla değ şt r leb l r. Gayet kolay, s z de deney p
göreb l rs n z. Bu tekn k detay, b rçok medya ve yargı
mensubunun kafasında b r türlü oturmadı. Halbuk , örneğ n
ABD mahkemeler nde, sadece üst-ver b lg ler ne dayandırılan
ıslak mzasız d j tal belgeler del l olarak kabul ed lm yor.

Belgeler n üstver ler nde, oluşturan k ş olarak “Soner” adını


gördüğümüz ç n, Soner Yalçın’m hazırlayıp hazırlamadığını
kes n olarak b lemey z. Olab l r de olmayab l r de.

İk gazetec , k m n, ne zaman hazırladığı matemat k kes nl k


ç nde b l nmeyen üç d j tal belgede s mler geç yor d ye
tutuklanıyor. Bu yöntem Türk ye’de yaşayan herkes ç n çok
korkutucu. Türk ye, emn yet tarafından yapılan b r s ber terörle
tanıştı ama gen ş kamuoyu henüz farkında değ l…

Nazlı Ilıcak…

B zler n tutuklanmasına karşı tepk s n lk gün net b r şek lde koydu;


köşes nde, telev zyon programlarında şüpheler n d le get rd . Hatta,
Ned m Şener ve Ahmet Şık’ın tutuklanmasından sonra Savcı
Zeker ya Öz’le lg l soruşturma açılması gerekt ğ n b le yazdı.
Sonra…

Sonra, 20 yıl önce b r ajandaya yazılan ve ev mde çıkan b r nottan


dolayı Savcı Öz tarafından fadeye çağırıldı.3 Saatler süren b r
görüşme sonrasında benden ş kâyetç olduğunu medyaya açıkladı.
Ve ne olduysa oldu; Nazlı Ilıcak Savcı Öz’le görüştükten sonra, 180
derece dönüş yaptı! “Ergenekon ve Medya İl şk s ” başlıklı yazısında,
Odatv’de çıkan v rüslü sözde belgeler anlattı ve şöyle konuşmaya
başladı: “Gen ş b r açıdan baktığımızda, tac z dd alarının örgütle
rt batlandırılması mümkün görünüyor.”

Nazlı Ilıcak, neden Odatv operasyonuna bulaştırılmıştı? Yanıtı


bas tt . İkt darın gazetes Sabah‘ta b r s m Ergenekon
soruşturmasıyla lg l şüpheler n açıklıyordu. Herkes basın
özgürlüğüne yapılan baskıyı yüksek sesle d le get r yordu. B r
hamleyle bu hava dağıtılmalı, b r yandan da t barsızlaştırma devam
etmel yd !

İşte Nazlı Ilıcak, böyle b r projen n gerçekleşmes ç n devreye


sokuldu. Ya da bakınız…

Nazlı Ilıcak, Ergenekon konusunda uzman görüş sayılıp, sürekl


tartışma programlarına davet ed l yordu.

Güzel, d yecek sözümüz yok.

Ilıcak, telev zyon ekranlarında ya da köşes nde Ergenekon


dd anames ne adeta tapar g b , dd aları kes nm ş g b söyled , yazdı.
Savcıların -k özell kle Zeker ya Öz’ün- dd alarından yola çıkarak ve
masum yet kar nes n unutarak, nsanları yargıladı.

Ne zaman şüphe bel rten sözler etse, ertes gün 180 derece döndü,
çark ett . N ye? N ye bu an , kıvrak dönüşler? Tehd t m ed l yordu?
Şöyle… Ergenekon dd anames ne göz atalım; İdd anamen n 160.
sayfasında bakın hang b lg ler vardı:

Medyanın ele geç r lmes ve kontrolü le lg l (Akşam gazetes


çalışam) Tuncay Güney beyanlarında; Akşam gazetes sah b
Mehmet Al Ilıcak’ın Vel Küçük’ün kontrolünde olduğunu, gazeteye
geçt kten sonra Vel Paşa’yla oturup, gazetede k mler n tasf ye
ed leceğ n konuştuklarını ve bazı k ş ler n tasf ye ed lerek gazeten n
kontrolünü ele aldıklarını, Arslan Bulut, Alev Çukurkavaklı g b bazı
gazetec lerden de ek p kurduklarını, gazetede çıkacak b rçok
haberde Vel Küçük’ün onayının alındığını.
Şaşırdınız mı?

Gördünüz mü Nazlı Ilıcak’ın toz konduramadığı Ergenekon


dd anames nde oğlu Mehmet Al Ilıcak’la lg l neler yazıyordu?
Neym ş; Mehmet Al Ilıcak Vel Küçük’ün kontrolündeym ş!

Neym ş; Ilıcak’ın sah p olduğu gazetede çıkacak haberlerde Vel


Küçük’ün onayı alınıyormuş! Ve tüm bunlar Ergenekon örgütünün
medyayı ele geç rmes ve kontrol etmes yle lg l yürütülen planın b r
parçasıymış!

Yan Ergenekon’un medya ayağında Mehmet Al Ilıcak’ın rolü varmış!


Bunları b z yazmadık. Bu satırlar Zeker ya Öz’ün hazırladığı
dd anamede yer alıyor…

Örgütün “beyn n ” gösteren “Ergenekon ŞemasT’nda M. Al Ilıcak’ın


adı var.

Nazlı Ilıcak’ın k nc eş Em n Ş r n Ergenekon samğı.

Ergenekon’un tutuksuz sanığı Erol Müterc mler asıl Ergenekon’un


ç nde gazete patronu Kemal Ilıcak’ın olduğunu söyled . H ç şaşırtıcı
değ l, 1970’lerde Tercüman gazetes n n nasıl yayın yaptığı b l n yor…

Ş md ne demel ?

Nazlı Ilıcak’ın Ergenekon dd anames ne bu kadar tapması ve


cans perane savunması, kend n , oğlunu korumak ç n m ?
Ergenekon operasyonlarına yönel k eleşt r get r nce, önüne bu belge
m konuyor acaba?

Sabah’ın b r başka yazarı Mahmut Övür… Köşes nde yazdığı,


ekranlarda söyled ğ yetmem ş, bu kez tam sayfa yandaş Yen
Şafaka röportaj verm şt . Yandaşlar kend aralannda paslaşıyordu:
“Odatv, Ergenekoncu Medyanın JİTEM’ .”

Gazeten n manşet nden ver len bu dd anın del l var mıydı? Yoktu.
Yorum yapıyordu. Yapsın bakalım; hep yorum yapıyorlar.
Halbuk …

Yen Şafak, “ ler demokras ” ç n “mücadele” verd ğ n , karanlık


organ zasyonları açığa çıkarmayı ş ar ed nd ğ n hep söyleyen
Mahmut Övür’e röportajda şunları sorab l rd :

1) Susurluk kazasıyla adı gündeme gelen, Ergenekon davasında da


yargılanan yeraltı dünyasımn ünlü sm Drej Al (Yasak) le l şk n z
ned r? Parasal b r l şk n z oldu mu? Yanında maaşla çalıştınız mı?
Bu para meseles yüzünden m ayağınızdan vuruldunuz? Yoksa
Susurlukçulann düğününe katılıp buradak fotoğrafı medyaya
sattığınız ç n m vuruldunuz?

2) Eş n zle b rl kte kuruluşundan t baren görev yaptığınız b r


telev zyon kanalından parasal meseleler yüzünden m
ayrıldınız? Kanalda büyük tartışmalar, kavgalar oldu; neden
yolsuzluk dd alan mıydı?

3) 28 Şubat sürec nde ATV haber koord natörü görev ndeyken


Fethullah Gülen kasetler n n ç n yayınladınız?

4) ABD’ye g d p Fethullah Gülen’ n el n m eteğ n m öptünüz? Ne


karşılığında affed ld n z?

Yen ŞafakJın yer nde olsam bunları sorardım… Yoksa Mahmut


Övür’ün “yorum yapab lecek” kadar teor k b r k m olmadığını b l r m.

Mahmut Övür bıraksın yorumu yaşadıklarını anlatsın, tem z


Türk ye’n n yaratılmasına daha büyük katkısı olur. Mahmut Övür
t rafçı olmalıdır; aynı JİTEM t rafçıları g b …

Taraf g b k rl l k mabed gazeteler; MİT’ç Koz noğlu meseles ne


değ nm şlerd . Yazdım: Kaş f Koz noğlu’nun sm n daha önce h ç
duymamıştım. Odatv’ye yapılan k nc operasyonda adı geç nce k m
olduğunu öğrend m. İk nc operasyonda, gazetec ler n yanı sıra, b r
MİT mensubu olarak aranıyordu.
Barış Pehl van se Koz noğlu sm n b r yerden hatırladığını söyled .
Taraf ın elemanı Mehmet Baransu’nun Mösyö k tabında adı
geç yordu. Kasım 2010’da basılan k tabın 351. sayfasında, Baransu,
Hanef Avcı‘yı anlatırken şöyle yazmıştı:

Avcı g rd ğ h çb r savaştan yen lg le ayrılmamıştır. Pol sten


Mehmet Ağar ve ek b n , MİT’ten Mehmet Eymür, Kaş f

Koz noğlu g b s mler bertaraf etm ş k ş d r. Yargıda da Yargıtay


Başkam kurbanları arasındadır.

Bu b lg lg nçt . Ne yan , Hanef Avcı le Kaş f Koz noğlu hasım


mıydı? Öyleym ş. Ama k s m de aynı “örgütün” üyel ğ nden, hatta
b z mle l şk kurdukları dd asından tutuklanmıştı! İş n daha çarpıcı
yanı, Kaş f Koz noğlu sm n aylar önces nden, Mehmet Baransu
k tabında gündeme get r yordu. Bu b r rastlantı mıydı? Bunlar n ye
her operasyonu çok önceden b l yor?

Yıllardır tak p eden, sorgulayan ve sonunda tutuklayanlar bu


soruların yanıtını neden verm yor? Açıp baksınlar Odatv arş v ne;
b nlerce haber n ç nde bu sözde belgelerle yayınlanan hang haber
göstereb l rler? Üstel k neym ş, kozm k odalarda tutulması gereken
belgelerm ş! B z ne yapmışız bunları pek ? Odatv’n n
b lg sayarında tutmuşuz! Hem de “Koz” s ml b r word dosyası
ç nde! Öyle d yorlar… B z salağız ya!

MİT’ç Koz noğlu Türk ye’de olmadığı ç n gözaltına alınmamıştı,


ancak ev nde arama yapılmıştı. Dün fade vermeye gelm şt .
Gazeteler n yazdığına göre; yanında MİT Afgan stan Sorumlusu R. T.
de varmış ve Savcı Zeker ya Öz’ün taleb yle mahkeme de, MİT
mensubu Kaş f Koz noğlu’nu tutuklamıştı.53

Koz noğlu’nun savcılık sorgusunda verd ğ fade nedense çok az


sızdı medyaya. Tek sızan b lg ye göre Koz noğlu, Savcı Öz’e şunu
dem şt : “Odatv adını lk kez bu sorguda duydum. Soner Yalçın’ı
tammıyorum, hatta h çb r gazetec tanıdığım yok.”
Bu arada geçen hafta Taraf ın “Hedef AKP’l A leler” başlıklı
sürmanşet nde yazan; AKP’l lere a t b lg ler n Odatv’ye sızdırıldığı
yalanı, Koz noğlu’na sorulmamıştı b le, bunu da medyadan
öğren yordum! Tara/h ç utanmadı bu yalanlarından.

Rad kalden Oral Çalışlar, “Koz noğlu’yla Odatv: Kalp Kalbe Karşıdır”
başlıklı b r yazı kaleme almıştı.

Açıklanan belgelere göre; Koz noğlu Odatv’ye malzeme


aktarıyormuş. S yasetç ler n özel yaşamına l şk n toplanan
st hbarat b lg ler n onlara ver yormuş. ‘İkl m Bayraktar olayı’,
bu st hbarat toplama şler n n, nasıl b r şantaja, pespayel ğe
dönüştüğünü mükemmel b r şek lde gözler önüne serd . Bu tarz
şlere gazetec l k, onlarla uğraşanlara da gazetec sm n n
ver lmes , gazetec l k mesleğ ne özel b r değer yüklemeyen
nsanların b le kabul edemeyecekler b r şey. Onlara destek
veren st hbaratçılar ç n nasıl b r tanım gel şt r leb leceğ n n
takd r n se s ze bırakıyorum.

Ne kadar dönek olursa olsun, hakkımda ne söylen rse söylens n,


Oral Çalışlar’ı gazetec b l rd m. İy n yet m şte!

Ne kadar kolay yazıyor böyles ağır satırları… “Özel st hbarat


b lg ler ” yayımlamak ne demek? Nasıl, ne zaman yapmışız bunu?
Var mı b r tek örneğ ? Bunun açıklamasını yapab l r m Çalışlar?
Yapamaz. Pek n ye k n dolu Odatv’ye?

Oral Çalışlar’ı ben y tanırım. O da, onu y tanıdığımı b l r…


AydınlıkçYydı. 1980’ler n sonunda cezaev nden çıktı. 2000’e Doğru
derg s nde dar müdürlüğü görev ver ld . Kabul etmed , yayın
kurulunda olmak st yordu. Genel Yayın Yönetmenl ğ bekl yordu
yan . Kar yer stt . “Ya olurum ya g der m” ded . G tt . 1990-1992 yılları
arasında Hamburg Senatosu’nun davetl s olarak eş ve oğluyla
Almanya’da bulundu. Hamburg Sosyal İncelemeler Vakfı‘nda çalıştı.
Vakfın f nansörü Alman s gara tekel Ph l pp Reemtsma d . Vakfın
başında se, Türk ye’n n Ermen lere soykırım yaptığını dd a eden,
tar hte lk soykırım gaz odalarının Türk ye’de kurulduğunu ler süren
Alman G zl Serv s BND’n n Kafkaslar Masası Şef Dr. Tessa
Hoffmann vardı!

Evet: Oral Çalışlar’m dönekl k tar h n y b l r m. Kızgınlığı bunadır;


cezaev ne atılmamızı fırsat bulmuş demek k , yazmak ç n… Yüzünü
ne kadar değ şt r rse değ şt rs n y tanırım onu ben. Yen görev
namuslu gazetec ler k rletme m syonu. Yapar. K ş l k erozyonudur
bunu yaptıran.

Oral Çalışlar g b dam sehpalarımızı hazırlayanların neden heps n n


ölümümüzden key f duyduklarını anlıyorum: Korkaklar. Yüzümüze
karşı söylemed ler, yazamadılar.

“Cellat” sıfatını b le övünçle kabul edecek b r n tanımlaya-mazsımz;


anlatamazsınız; nsanlığın çukurudur orası; başka d p yoktur;
oradadırlar. Bunlardan b r n n adı Sev lay Yüksel r’d r. Sabah’ta şunu
yazdı:

1) Çıkan belgelerden, ortaya dökülen kayıtlardan da anlaşılacağı


üzere Soner Yalçın ve Odatv çalışanları “V rüsle yollanmış!” deseler
de, bu arkadaşları bugün S l vr ’de tutan şey, buram buram darbe
şakşakçılığı, çığırtkanlığı kokan, “Ulusal Medya 2010” adlı belge ve
Yalçın’ın ajandasına düştüğü notlar le yapılan telefon görüşmeler d r.

2) Soner Yalçın’ın derd gazetec l k falan değ l, gerek sah b olduğu


s te, gerekse bağlantılı olduğu kalemler, akadem syenler üzer nden
hareket ed p halkı k n ve nefret yolu le kışkırtıp sokağa dökmek,
ayaklanmalarını sağlamak ve bu yolla toplumda şu anda var olan ç
huzuru bozmaktır!

3) İkl m Bayraktar aptal değ ld r. Ruh hastası h ç değ ld r. Gayet aklı


başında, ne yaptığını b len ve kend s ne sunulan fırsatları sonuna
kadar değerlend rmey hırs ed nen b r seç lm şt r! Ve bu seç lm ş k ş ,
Soner Yalçın tarafından Den z Baykal’ı

Halk TV satışında bertaraf etmek amacıyla kurulacak tuzakta


kullanmak üzere görevlend r lm ş b r p yondur.
Bu “yazarı” nasıl değerlend rmek lazım. S v l hayatta son okuduğum
yazar Umberto Eco le s nemacı Jean-Claude Carr ere’ n “k tap”
üzer ne sohbet yd . Söyleş n n b r yer nde konu, alık, ahmak ve
kafasız ayrımına gel yor. Alık; kaşığı ağzına götüreceğ yerde kaşına
götüren; söylenen anlamayandı. Ahmak; söylememes gereken
söyleyen; kast olmayan gaflar yapan k ş yd . B l r b lmez konuşurdu.
Kafasız se; lk bakışta doğru-dürüst akıl yürüttüğünü sandığınız ama
yanılgı ç nde olan k ş yd . Tehl kel yd . Hatasını yüksek sesle,
bağırarak öne sürer lan ederd k , herkes duysun. Kafasızlığın nasıl
da boru g b öttüğünü görmek nsanı şaşkına çev r rd . Sık kullandığı
cümle neyd b l yor musunuz: “Artık güven l r kaynaklardan b l yoruz
k …” S zce, bu kadıncağız alık mı, ahmak mı, kafasız mı?.. Yoksa…

Gerçek b r f k r despotu olan Rad kal‘den Ceng z Çandar malum


koroya eşl k ed yordu:

Odatv’ye l şk n olarak bugünlerde ortaya saçılan (ve daha da


saçılacak olan) madd del ller, o çevren n b r basın faal yet le
lg l olmadığına, Ergenekon adı ver len şebekeyle l nt l b r
“ps koloj k harekât b r m ” olduğuna yeter nce şaret ed yor.

Bu ülkede kırk yıllık s yas tecrübes olan, n ce asker darbe ve


müdahale deney m nden geçm ş, en öneml s b r “demokrat k
duruş” ed neb lm ş ve daha da öneml s ps koloj k harekâta
hedef olmuş k m varsa ve b r nebze sezg sah b yse Odatv’n n
ne olup olmadığım anlayab l rd . Savcı Zeker ya Öz, b zler n
sezg ler n n “madd del ller ”n elde ett …

Bu fıkrayı yazmalıyım:

Fransız General d’Esperey İstanbul’u şgal ett kten sonra İst klâl
Caddes ’nde boy göster rken, otellerde davetlere katılırken; mütareke
basını peş nden h ç ayrılmadı. Bu ğrenç hal eleşt r p yazan
Süleyman Naz f ç n mahkeme gıyabında ağır ceza verd . Süleyman
Naz f kaçak oldu; böyle b r dönemde karşılaştığı, b r gazetec
arkadaşına, “Hele şu d l n uzat” ded , yalaka gazetec boş bulunup
d l n çıkarınca, Süleyman Naz f sözünü söyled : “Hayret, o kadar
gâvur kıçı yalıyorsun, ama boyası hâlâ d l ne çıkmamış!”
Ne d yey m ş md bu Çandar’Iara, Çalışlar’lara… Artık onları
tanımayan, b lmeyen m var?..

14 Şubat’ta gözaltına alınıp tutuklandım. 6 Şubat’ta Hürr yet‘te


“Türk ye’de B r Em le Zola Yok” d ye b r yazı kaleme almıştım. H ç
aklıma gelmem şt , b r hafta sonra “Alfred Dreyfus” olacağım!..

H ç nandırıcı olmayan del ller abartarak, Alfred Dreyfus’un


müebbete mahkûm olmasının tek neden sağcı gazetec ler n ya-lan-
saldırgan provokat f yayınlarıydı…

Bu nedenle b rkaç gündür sürekl şunu düşünüyorum: Öyle kolay


Em le Zola olunmuyor! Neden m ?

Tar h: 15 Ek m 1894…

Fransa’nın Genelkurmay Karargâhı‘nda görevl 25 yaşındak Topçu


Yüzbaşı Alfred Dreyfus (1859-1935) tutuklandı. Suçu, Alman Asker
Ataşes Schvvartkoppen’e bazı g zl resm b lg ler vermekt .

Bu aslında b r mektuptu; Fransız ordusundak yen düzenlemelere


l şk n b lg ler çermekteyd . B r tür “döküm” oluşturduğundan olacak,
“mektup” değ l de “bordereau “ (bordro) d .

Yahud kökenl Yüzbaşı Dreyfus, Fransız kamuoyunun an-t -sem t k


duygularının had safhada olmasımn yol açtığı basın baskısı sonucu
peş n olarak suçlu lan ed ld . (Bu dönemde yandaş basında “TSK
Alev ler’ n kontrolüne g rd ” benzer yazıların çokça yer almasından
sonra Alev subayların ardı ardına tutuklanması tesadüf mü? Sadece
s mler ne bakılarak (örneğ n Çet n Doğan k doğru değ ld ) bazı
askerler n Alev olduğunun yazılması; bazı gazeteler n açık açık cadı
avı yapması ant sem -t zme benzem yor muydu? Tüm bu k rl
oyunlann amacı, soru yanıttır aslında.)

Fransa’dak sağcı basın tam b r kara propagandaya başladı, tüm


Yahud topluluğunu suçladı. Heps “ha n”d . Dreyfus’un yeters z
kanıtlan tartışılmadı b le. Basın karar verm şt : Dreyfus suçludur.
Yahud Yüzbaşı Dreyfus 1894 yılı Aralık ayı başında yargılanmaya
başladı. 22 Aralık’tak duruşma kamuoyuna kapalıydı.

Savcının, mahkemeye sunab leceğ kes n b r del l yoktu. Tek del l,


Alman Asker Ataşes Schvvartkoppen’ n ev ndek çöp kutusunda
bulunan not le mzasız b r hbar mektubuydu.

(Bu hbar mektupları her dönem vardı yan .) Nottak yazının


Dreyfus’un yazısı olduğu dd a ed ld . Dreyfus, yazının kend s ne a t
olmadığını söyled , ama k msey nandıramadı. Yargıçlar, Dreyfus’un
savunmasını neredeyse h ç d nlemeden hükmü verd . Oyb rl ğ yle
vatana hanet suçundan Dreyfus müebbet hapse mahkûm ed ld .
Rütbeler söküldü. Cezasını çekmes ç n Şeytan Adası‘na götürüldü.

B r süre sonra asker ordu st hbaratının başına get r len B nbaşı


Georges P cquart, Dreyfus dosyasını yen den nceled . Çöp
kutusunda bulunan notun VVals n Esterhazy adında b r subaya a t
olduğunu ortaya çıkardı. Mahkeme bu t razı d kkate almadı. Üstel k,
st hbaratçı B nbaşı P cquart’ı hemen apartopar görevden aldı.
(İst hbaratçı Emn yet Müdürü Hanef Avcı‘nm başına gelenlere
benzem yor mu?)

Ve şte tam o sırada ünlü yazar Ğm le Zola baskılara aldırmadan


dönem n Cumhurbaşkanı Fel x Faure’a “Suçluyorum” başlıklı b r
mektup yazdı.

O sırada, eş Luc e ve Kardeş Math ev dışında Dreyfus’un yanında


k mse yoktu. Ş md b r yazar çıkmıştı ortaya, korkusuzca b r yazı
kaleme almıştı.

13 Ocak 1898’de L’Aurore gazetes nde yayımlanan bu mektup b r


çığlıktı aslında:

Cumhurbaşkanı Sayın Fel x Faure,

Bu dd aname h çb r hukuksal değer taşımamaktadır. B r nsanın


böyles ne b r suçlama yazısı üzer ne hüküm g ymes
adalets zl ğ n muc zes d r. H çb r namuslu nsanın bu suçlamayı
yüreğ syan etmeden okuyab leceğ ne nanmıyorum. Şeytan
Adası‘nda çek len ölçüsüz kefaret düşünüp de ç leden
çıkmamak elden gelmez. Dreyfus’un b rçok d l b lmes suçtur.
Ev nde h çb r tehl kel belgen n bulunmamış olması suçtur. Ara
sıra doğduğu ülkeye g tmes suçtur. Çalışkan olması, öğrenme
kaygısı ç nde olması da suçtur. Coşkulanması da suçtur.
Coşkulanmaması da suçtur. Ya dd anamen n kaleme
almışındak aptalca, boşlukta kalan b ç msel dd alar! B ze
suçlamanın 14 esas maddeden oluştuğu söylenm şt . Oysak tek
b r maddeden; ç zelge maddes nden başka b r şey bulamıyoruz.
Ve hatta öğren yoruz k b l rk ş ler de anlaşamıyorlarmış…

Yoğun baskıya rağmen, Fransa’dan İng ltere’ye kaçmak zorunda


kalma pahasına Em le Zola adalet ve hukuku savundu.

Yahud düşmanı ant -sem t k hareketlere karşı bayrak açtı. “Bu


gerçeğ namuslu nsan başkaldırımın tüm gücüyle s ze
haykırıyorum” ded . Neler yazmadı k :

Ah! Bu suçlama belges n n h çl ğ ! Bütün g zl , altından kalkılmaz b r


belgen n, her şey haklı çıkaran, görünmez ve anlaşılmaz tanrı g b
önünde eğ lmem z gereken b r belgen n varlığından söz ed lmes ne
acı. Bu belgen n varlığını yadsıyorum, tüm gücümle yadsıyorum.

Em le Zola, kalem yle “sırtını ahlaksız basına” dayayanlara, “hukukun


ve ve yalın gerçeğ n” bozgunculuğunu yapanlara savaş açtı.
“Öyles ne tutkuyla sted ğ m z bu gerçeğ , bu adalet böyle
tokatlanmış, daha da aşağılanmış, daha da karartılmış görmek ne
büyük acı.”

Del l üretenlere kanıt karalayanlara “yargı yanlışının şeytansı şç s ”


adını verd .

Bu suçlamaları yönelt rken, kend m hakaret suçlannı cezalandıran


29 Temmuz 1881 tar hl basın yasasının 30 ve 31. maddeler n
kapsamına soktuğumu b l yorum. Bu tehl keye steyerek atılıyorum.
Suçladığım nsanlara gel nce, onları tanımıyorum, h çb r zaman
görmed m, kend ler ne ne hıncım var, ne de k n m. Ben m ç n
önems z varlıklar, toplumsal kötülük ruhlarından başka b r şey
değ ller. Burada yer ne get rd ğ m ed mse, gerçeğ n ve adalet n
patlamasını çabuklaştırmak ç n başvurduğum devr msel b r yol
yalnızca.

Ben m tek b r tutkum var, öyles ne çok acı çekm ş ve mutluluğu hak
etm ş olan nsanlık adına, ışık tutkusu. Ateşl karşı çıkışım ruhumun
çığlığından başka b r şey değ l, Ben ağır ceza mahkemes ne
çıkarmayı göze alsınlar ve soruşturma gün ışığında apaçık yapılsın.

Em le Zola “Suçluyorum”u yayınlayınca sağcı basının hedef oldu.


Kışkırtılmış kalabalıklar göster yaptılar, solcu L’Aurore gazetes n ,
Zola’nın k taplarını yaktılar. Zola yalnız değ ld ; Anatole France,
Monet, Mallarme, Turgenyev, Çehov g b yazarlar, ressamlar, şa rler
yanındaydı. “Aydınlar B ld r s ”n mzalayıp yayınladılar.

Zorlu b r mücadele ver ld ve Dreyfus 19 Eylül 1899’da serbest


bırakıldı.

Ş md , düşünüyorum da Türk ye’de böyle b r mektubu Yaşar Kemal


yazamaz mı?

Ş md …

İk hafta önce Em le Zola’yı yazarken artık, At na mahkemeler nden


Eng z syon mahkemeler ne, papaların, papazların karşısına d k len
Sokrates, Thomas More, Bruno, Gal le ve n celer n anmam
gerek yor.

Artık konumum değ şt ; z ndana atıldım, suçlanıyorum. Suçum


büyük: düşünmek…
1

Bu sadece medyada yer almadı, dd anameye de konu oldu. Aynca


Sevg Erenerol’un dondurma tar f de dd anamede yer aldı!
2

Sedat Peker’ n bugün S l vr Cezaev ’nde olmasının neden emn yetç


Ad l Serdar Saçan’dı. O yakalamış cezaev ne koymuştu. İk s de
ş md Ergenekon davasından yargılanıyordu. Saçan duruşmada
şöyle feryat ett hep: “2 koğuş ler de yatıyor. Benle Sedat Peker aym
havayı nasıl solur? Aynı örgüte nasıl üye olur?” (11.01.2010/Celse
no: 291)
3

B r k ş den sadece b r k ş den bekled m k , “durun ne yapıyorsunuz”


des n; gazetec n n, yazarın en büyük esend r müsveddeler . Ne acı
k , daha bu olgunluğa ulaşamadık. Yazdılar, “notlan n ye ev nde
tutuyor k ” d ye. Düzeyler bu. G d n Avrupa’da b r yazarın
müsveddes n sahaftan almaya çalışın, değer n görürsünüz.

MİT görevl s Kaş f Koz noğlu Odatv davasının lk duruşmasına (22


Kasım 2011) 10 gün kala S l vr Cezaev ’nde kalp kr z geç rerek vefat
ett .

Daha sonrak aylarda Boğaz ç , ODTÜ, Yıldız Tekn k Ün vers tes ve


ABD Data Devastat on adlı b l ş m ve s ber suçlar uzmanı Joshua
Marpet’tan b l rk ş raporları aldık. Heps “v rüs,” ded . Hâlâ
tutukluyuz. Oysa, Devlet Bakanı Hayat Yazıcı‘mn ÖSYM Başkanı Al
Dem r’e e-posta göndererek “b r yakının tıp fakültes ne
yerleşt r lmes n ” sted ğ n n gündem yaratması üzer ne Başbakan
Erdoğan şöyle konuştu: “Yahu ma l göndermek ned r k ? Sen n adına
b r çete mensubu çıkar b r ma l gönder r. Ma l denen olay bu.” İy de,
b l rk ş raporlarına rağmen b z n ye tutukluyuz?..
Y rm Yed nc Gün

12 Mart 2011

Cumartes …

12 Mart 1971 darbes n n yıldönümünü cezaev nde karşıladım. Ne


çok solcu cezaevler ne atılmıştı. K tlesel şkenceler bu dönemde
yapıldı. İdam sehpalan b r kez daha bu dönemde kuruldu. İnsanlığın
unutulduğu dönemlerd r bunlar… Ve y ne b r darbeyle karşı
karşıyayız. Ancak bu tür s v l darbe bu topraklarda, tar h m zde pek
görülmed ğ /yaşanmadığı ç n kamuoyu henüz b l nc nde değ l.
Sadece halk değ l, basının büyük b r bölümü de sandıkla gelen
faş zm kavrayamadı. Despot zm / otor terleşmey sadece asker n
yapacağına nanıyor… “İler demokras ye” geç ld ğ n sanıyor!

Çel l Gürkan, Muhs n Batur, Talat Turhan, Sad Koçaş, Uğur Mumcu
ve n celer 12 Mart darbes ve önces yle lg l ne çok k taplar yazdılar.
Ne tartışmalar yaşandı, eleşt r -özeleşt r yapıldı.

Bunlar h ç yaşanmamış g b son yıllarda cemaatç medya 12 Mart


darbes konusunda sık sık telev zyonda konuşmaya başladı. Sank
lk kez kend ler d le get r yormuş g b , bu konular üzer nde ahkâm
kes yorlar.

Türk ye solcuları darbelerle ne çok ez yet gördü, can verd . Acıyla


p şt . Türk ye d nc s se b r- k küçük olay dışında darben n h ç
mağduru olmadı. Cezaev , sürgün, şs zl k, şkence, dam ned r pek
b lmed , pek görmed .

Sürekl büyük acı yaşamış g b gözaltına alınmayı b le abarttılar.


Örnek: Recep Tayy p Erdoğan.

Ş md , s v l faş zm tüm kurumlarıyla yerleşt rmek ç n kamuoyunu


kandırıyorlar. “B z ler demokras den yanayız,” d yorlar. Son b rkaç
yıldır çığlık attık, “faş zm gel yor,” ded k, ses m z duyuramadık…
Sanıyorlar k , 12 Eylül 1980 darbes , “anarş k olayları b t rmek ç n
yapıldı!” Rej m sorunsalına h ç kafa yormadılar; araçlara bakıp n ha
hedef n/amacın ne olduğunu gözden kaçırdılar.

İler ye bakab lmek ç n mutlaka tar h sorgulamak gerek yor. Ama


bunu hang “pencereden” bakarak yaptığınız öneml d r.

İkt satı ve felsefey yok sayan b r tar h anlayışı, kât pl kt r. Von Hayek,
M lton Fr edman, Ch cago Boys, yan neol beral zm b l nmeden 12
Eylül darbes anal z ed leb l r m ? Küresel total tar zm n ye
muhafazakârlığa dayanmaktadır? Ulus devlete n ye düşmandırlar?
B z bunlan h ç tartışmayız, daha doğrusu tartıştırmayacak ortamı
hazırlarlar.

B r darbe yıldönümünde cezaev ndey m. Bu ülkede her 10 yılda b r


darbe olduğu gerçeğ değ şmed . B r oldub tt yle hapse sokulduk şte;
değ şen b r yok. Aynı darbe dönemler nde olduğu g b basın da
üzer ne düşen yapıyor. İt barsızlaştırma, halkı kandırma m syonunu
sürdürüyor…

Savcılar, “Ergenekon Terör Örgütü” soruşturmasını unutup, sank


“tac z” dd asının peş ne düşmüş görünüyor. Zeker ya Öz; Baykal,
Kılıçdaroğlu ve Gürsel Tek n’ n fades n alacaktı!

Başbakan Erdoğan, gençlere ahlak uyarısı yapmış ve s m vermeden


CHP le “tac z dd asını” l şk lend rm şt . Gözaltına alındığımda
söylem şt m; “AKP ben gözaltına alarak seç m startı verd .”

Den z Baykal, İkl m Bayraktar’a, “ ft ra ve hakaretlerde bulunduğu”


gerekçes yle 20 b n l ralık manev tazm nat davası açmıştı.

Yandaş medya “Baykalcı” oluverm şt . Heps Kılıçdaroğlu’na ağır


hakaret çeren yorumlar yazıyordu; Baykal’ın “tam b r devlet adamı”
olduğunun altını ç z yorlardı! Düne kadar Baykal’a demed kler n
bırakmıyorlardı, ş md Baykal’a destek ver yorlar.

Basın özgürlüğü dış basının da gündem ndeyd .


Amer kan Wash ngton Post gazetes , “Ergenekon soruşturması
kapsamında gazetec ler n tutuklanmasını” eleşt rerek “Türk ye’n n
Müslüman dünyasının öncü demokras s olma dd asının tehl kede
olduğunu” yazmıştı. Günaydın!

Başyazıda şu görüşlere yer ver lm şt : “Savcıların sunduğu kanıtların


çoğu nandırıcı değ l, hatta uydurma.”

Ayrıca…

İng l z Econom st derg s de “Türk ye, Gazetec Olmak İç n Tehl kel


Yer” başlıklı makales nde, Ergenekon soruşturması kapsamında son
gazetec tutuklanmalarım değerlend rm şt . Fethullah Gülen
cemaat ne atıf yapılan yazıda, “Türk ye’n n ılımlı İslamcı Başbakanı
Recep Tayy p Erdoğan, Adalet ve

Kalkınma Part s ’n n, Türk ye’y br ler demokras ye


dönüştürdüğünü söyleyerek övünmey sev yor. Ama araştırmacı
gazetec ler n tutuklanması daha çok ger ye b r adım g b
görünüyor” fades d kkat çek c yd .

Bu “soğukkanlı” bakışı b z m medya n ye gösterm yor? Yanıtı bell .


Monta gne, “G tm yoruz, götürülüyoruz,” der. Ekleme yapmalıyım:
“Sürüklen yoruz!”

Hürr yet‘ n manşet nde de İkl m Bayraktar vardı.

İkl m Bayraktar göğsüne Türk bayrağı sererek b r yatağa uzanmıştı.


Yatağın yanında İkl m Bayraktar’ın el n avuçlarının ç ne almış Cem
Uzan’ın eş Alara Uzan vardı. İkl m Bayraktar BDDK, Uzanlar’ın Star
gazetes n n gel r ne el koyunca açlık grev ne başlamıştı! İkl m
Bayraktar bu açlık grev yle, 25 Ocak 2004’te Star gazetes ne manşet
olmuştu!

İkl m Bayraktar özell kle Savcı Zeker ya Öz tarafından sorgulanıp


serbest bırakılmasının ardından “adalet yer n buldu” d ye açıklama
yapınca, ve ardından Fat h Altaylı‘nın “Teke Tek” programına çıkınca,
“baskı” altına alındım; “Bu kızın ajan olduğunu açıkla; Odatv’n n ve
sen n t barını yok etmek ç n karanlık tezgâhçılarla şb rl ğ yapmış,
her şey ortada,” ded ler. Yan “adam asma” oyununa katılmamı
sted ler.

Yapmadım. Yapmam da…

Yıllarca bu topraklarda herkes b rb r n ajanlıkla suçladı. Nâzım


H kmet’ten Az z Nes n’e kadar herkese ajan ded ler.

Bu kolaycılık tuzağına düşmek stem yorum.

İkl m Bayraktar ajan mı, casus mu, oyuna mı get r ld b lmem.


B ld kler m şunlar:

Tam Halk TV’yle lg l görüşmeye g derken Den z Baykal’a tac z


dd asını get rmes lg nçt r. Ama bu dd amn duyulmasım h ç
stemed ğ de doğrudur. Gerek Muharrem İnce gerekse Baykal
konusunu o değ l, telefonları d nleyenler ortaya serd .

K msey yargılamam, hüküm vermek stem yorum. Acısını çok


çekt m. Yıllarca herkese ajan den len ortamlarda çalıştığım ç n belk
artık çok safım.

Gazetec l ğe Aydınlıkçıların yanında başladım. Ankara b nasındak


d p odaya g d p g zl toplantılar yaparlardı, “MİT’le görüşüyorlar
herhalde,” derd m o tıfıl gazetec l k kafamla. Kafamda Aydınlıkçıların
MİT’ç olduğu kuşkusu vardı. Çünkü çevrem Aydınlıkçılara öyle
d yordu. Aradan yıllar geçt . B r gün o d p odada toplantı yaparken
aklıma daha önce bu d p odadak toplantılarla lg l düşündükler m
geld . Ş md d p odadaydım, ama ortada h ç MÎT’ç f lan yoktu.
Aydınlıkçılarla yed yıl çalıştım. O dönemde Ufuk Güldem r’e “CIA”
d yorduk. Gün geld Star TV’de çalışmaya başladım. Ufuk Güldem r
kend ek b yle odasında toplantılar yapıyordu, “CIA le görüşüyorlar”
d ye düşünüyordum. Gün geld , o odanın müdav m oldum; s yasal
görüşler m z ayrı olsa da Ufuk Güldem r’ n yakın dostlarından oldum.
Sırdaşlığını yaptım.
Bugün bana da MİT, CIA, MOSSAD, her şey d yorlar. D yorum ya,
belk bıktım; bu nedenle İkl m Bayraktar’ın ajan olup olmadığına hep
soğukkanlı yaklaştım. D yorum ya yanılab l r m. Böyle yanılmayı
terc h eder m ama. D ğer türlüsü daha kötü. Çünkü b l yorum k …

“Özel yetk l medya” ps koloj k savaş metotlarının her aracını


acımasızca kullanıyor. Aslında bu h ç yen yöntem değ l. Soğuk
Savaş dönem nde besleme basımn gazetec l k lkeler n b r kenara
bırakarak propaganda amaçlı tek yanlı “haberler” yaptığı sır değ l,
artık b l n yor. Korku ve end şe yaratarak halkı ant komün st yapmayı
hedefleyen bu haberc l k anlayışının kullandığı mot flerden b r de
güzel, sarışın “Kamçılı Kız” d . Çok tehl kel b r kızıl komün st olan
“Kamçılı Kız” Türk ye’ye nasıl sızmıştı? K mler kandırıp oyuna
get rm şt ? Bugüne benzerl ğ ne şaşıracaksınız…

Tar h: 20 Ağustos 1951.

Hergün gazetes haber :

Türk ye’ye sızan kızıl casuslar: Bunların arasında Bulgar


dah l ye nazınnın kât b Kamçılı Kız da var.

Bulgar stan’dan tehc r ed len Türklerle b rl kte yurdumuza


sokulan kızıl casuslar hakkındak tahk kat devam etmekted r.
Türk ye’ye g ren ve b lhassa İstanbul Ün vers tes ’ne kayded len
kızıl ajanlar üzer nde ehemm yetle durulmaktadır.

Bundan 3 ay kadar önce Tıp Fakültes ’nde 4. sınıfa yazılan ve


Bulgar stan’dak Türk kızlan arasında Kamçılı Kız namıyla maruf
olan Bulgar dah l ye nazınnın kızı, husus tesp t ed len kızıl
ajanlar meyanındadır.

Türk ırkından olmasına rağmen s steml b r Bulgar kızıl


propagandası altında yet şt r len mültec Kamçılı Kız, b lhassa
Sofya’da kamet eden ve zaman zaman Bulgar Emn yet

Genel Müdürlüğü‘ne çağrılan Türk kadın ve kızlarını kamçı le


dövdüğünden dolayı bu namı almış bulunmaktadır. Kamçılı Kız
Bulgar dah l ye nazırının emr yle Türk ye’ye sızdırılmış, kend s
g b mültec k sves altına g ren d ğer ajanlara şef tay n
ed lm şt r. Bu surette Türk ye dah l nde gençlerden müteşekk l
b r kızıl şebeke kurmaya vaz felend r len Kamçılı Kız ve
arkadaşları hakkında tak bata geç lm şt r.

22 Ağustos 1951, Zaman gazetes “Kamçılı Kız” haber ne devam ett .


B r de eylem n yazdı:

Ankara’dak Sovyet Sefaret ’n n bahçes nde D yarbakır asker


havaalanının plan ve krok ler bulundu.

Soruşturma sonucu tıbb yel br kız faal yette bulunurken


yakalanmıştı. K md bu kız:

Casus sarışın, şahane güzel ve Türk ırkının bütün


husus yetler n vücudunda toplayan kızıl b r ajan olarak
tanınmıştır. Bulgar stan’dak adı Kamçılı Kız olan bu ajan,
oradan Türklere karşı zulmüyle tanınmış ve h mayes z bırakılan
n ce genç Türk kızlarını hata ve sevabına bakmadan
kamçılamıştır.

Her türlü casusluk h leler n , vaz feleneceğ memleketler n örf ve


âdetler n öğrenen ve o memleketler n l sanlarını ana l sanı g b
b len, sosyete caplarını en yüksek dereceye kadar tatb k eden,
bu arada n şan tal mler yapan, uçak, otomob l, den z vasıtaları
kullanan bu casuslardan b r olan tıbb yel kız, M ll Emn yet’e
tesl m ed lm şt r. Duruşmanın safahat g zl tutulmaktadır.

Benzer haber Son Posta gazetes nde de vardı. Aynı gün Vak t
gazetes bu habere ek olarak yen b lg ler verd :

Kamçılı Kız’ın üzer nde değ ş k s mlere düzenlenm ş k ml kler


ve tabanca bulunduğundan, ayrıca Bulgar stan Kızıl Teşk latı‘na
üye olduğundan söz ed lmekted r.

Akşam gazetes se “Kamçılı Kız”ın adının “İlhan” olduğunu yazdı.


(27 Ağustos 1951) “Kamçılı Kız” 1951 Ağustos ayında gazeteler n
manşet nden düşmed . Ne h kâyeler, senaryolar yazılmadı k …
Sonra?

Eylül ayı gazeteler nde “Kamçılı Kız” haberler b rden sona erd .
K md bu sanşın, güzel kız?

Sorulan çoğaltab l rs n z, ama yanıtı alamazsınız. Böyle b r kız yoktu


çünkü! Pol s basma “b lg ” verm ş, yan sızdırmış; gazetec ler de
yazmıştı. Amaç bell yd : Propaganda amaçlı “haberler” yapmak.

Yöntem aynıydı: Genç, güzel, akıllı kızıl kızlar casus olarak aramıza
sokuluyor ve gençler kandırıyorlardı. Öyle k , bunlar “serbest aşka”
hazırdılar. Namus edep yoktu bunlarda. El ne b r de kamçı ver l yordu
k ne kadar sad st olduğu b l ns n. Amaç, muhafazakâr Türk
toplumunu etk lemekt .

Anımsar mısınız?

12 Eylül 1980 darbes sonrası basında böyle b r genç kız f gürü


vardı: “Akrep Nalan”! Her k el ne aldığı kısa namlulu MP-5 mak nel
s lahla kaç k ş y öldürmüştü! Turgutlulu “Akrep Nalan” kısa sürede
cezaev nden çıkmıştı, ama h ç haber b le yapılmadı beraat ett ğ …

Hedef aynı: Toplumu etk lemek.

Propaganda amacıyla “Kamçılı Kız” haberler hep yapıldı. İkl m


Bayraktar yen Kamçılı Kız mı? Sanmıyorum. Ama… Odatv’ye h ç
yakışmayan b r “gazetec ” olduğunu rahatlıkla yazab l r m…

Ben ayrıca hayatım boyunca k mseye kolay kolay yalancı da


demed m. Çünkü, kend kend ne yalan söyleyen ve kend yalanını
d nleyen o hale gel r k , h çb r gerçeğ ayırt edemez. Neyse, bu konu
fazla uzadı…

Soğuk Savaş dönem kara propaganda örnekler n anlattığım


“Kamçılı Kız” ben m Hürr yet’e son yazım oldu! Son günlerde Ceng z
Çandar, Ergun Babahan başta olmak üzere “özel yetk l gazetec ler”,
“Ergenekon üyes olmama rağmen nasıl Hürr yet’te yazı yazmaya
devam ett ğ m ” köşeler nde konu ed yorlardı.

Evet, sonuçta, Hürr yet Yayın Danışmanı Doğan Hızlan telefonla


Feza’ya b ld rm şt , “Soner zahmet etmes n, artık yazmasın!”

Üzüldüm, ama kızgın değ l m. Doğan Yayın Grubu’nu anlıyorum. Ne


d yeb l rs n z k ? Herkes faş st baskıdan üzer ne düşen alıyor.

Demek cezaev nde heyecanlı günler sona erm şt …

Kırılmadım desem yalan olur. İç mde buruk b r acı doğdu; yen lm ş


h ssett m kend m . Ş md , tam b r sess zl ğe ve unutuluşa mahkûm
ed lm şt m şte… Hep m z uçurumun kenarında yürümeye
çalışıyoruz; herkes kend çabasıyla düşmemeye çabalıyor. Koğuşa
döndüğümde arkadaşlara söyled m, en az ben m kadar üzüldüler.
Sustuk. Herkes n yüzüne keder n o karanlık gölges düştü…

Karmaşık ruhların son sığınağıdır ş r:

Esk günler n yorgun çocukları

Gevşet n sıkışmış yüreğ n z

Neysen z neredeysen z nasılsanız

Uyun aklınızın haşarı namusuna

B l n b r gün bu zamanlardan kurtulacağınızı

Kafamz zeng nl ğ n zd r ş md . (Tevf k Akdağ)

Sadece s z dört duvara hapsetm yorlar aslında. S vas katl amım


anlatan belgesel-f lm çekm şt m yaz boyu. Kurgusu b tm şt ; müz ğ n
Fazıl Say yapacakta; zlem ş ve çok heyecanlanmıştı. Ne olacak, bu
yaz göster me sokacaktık; nasıl yapacağız?

Ya Odatv?
Yed k ş y z cezaev nde; s tey nasıl yürüteceğ z? Yazdığım k tap?..
Yayınlanab lecek m ? Doğan K tap’m tavrı ne olacak acaba? Evet;
b z cezaev ne atmalan yetm yor; dört koldan saldırıyorlar. Hoş geld
sefa geld :

“Zal mce ve hunharca yok ed lse de hayat b z h ç ölmeyeceğ z


büsbütün…”

Y rm Sek z nc Gün

13 Mart 2011

Fazar…

Cezaev nde, pazar günler n Hürr yet’tek yazımı key fle okumak ç n
sabırsızlıkla bekleyemeyeceg m artık. Hürr yet yazılan yok; hürr yet
b tt ; tam mahpusluk hal !

Ama yılmak yok. Hayata dört elle asılmaya devam edeceğ m. Hep
öyle yaptım, y ne öyle yapacağım. Hep m z öyle yapacağız.

Baksanıza: Bugün gazetec ler, üzerler ndek ölü toprağım s lkeley p


meydana çıkıyor. Ne güzel. Tar hsel b r k mler öyle kolay yok
ed lem yor. Dünün boyun eğ şler her zaman yannın-k n hazırlar.
Bugünden d k duracağız… Uğur Dündar, Tufan Türenç, Sedat Erg n,
Necat Doğru, Mel h Aşık, Oktay Ekş , Leyla Umar, Fera Tınç, Ar f
Sağ, Turgut Kazan, Yalçın Bayer, ekranda lk gördükler m.

Cezaev ndek tutsak gazetec ler n posterler var yürüyenler n


eller nde. “Gazetec ysen Boyun Eğmeyeceks n, Boyun Eğeceksen
Gazetec y m Demeyeceks n” pankartı moral ver c . Evet, bugün öyle
karamsarlık günü değ l…

Ergenekon dd anames üzer ne çalışıyorum. Nasıl savunma


yapacağımın notlarım alıyorum. Sah lk duruşmada ne d yeceğ m; 4
yıllık b r yargı sürec var; ben bu süreç olmamış g b yen başlıyor g b
m savunma yapacağım? Mustafa Balbay’ın davasıyla Soner
Yalçın’ın davası arasında h ç fark yok k ; ne yapacağım, ben de
yurt ç , yurtdışı ne kadar b l rk ş varsa kapısını mı çalacağım?
Gazetec l ğ m m , yazdığım k tapları mı anlatacağım; bunları hep
söylem şler. B lg sayarımın kopyasım ( majlarını) b le el m zden
aldılar; Balbay’a h ç vermed ler b lg sayarının kopyasını; aynı sürec
ş md ben yaşıyorum… B r olay anlatmalıyım:

Tar he tanıklık etmek steyen her gazetec ç n S l vr Cezaev öneml


fırsat. Yandaş medyanın günlerce manşet yaptığı k ş lerle sohbet
olanağı bulduğumda hep konuştum. Bunlardan b r de, Haşan
Ataman Yıldırım d . 1950 doğumlu. TSK’dan 1984 yılında yüzbaşı
rütbes ndeyken st fa ed p ayrıldı. Üzer nden 25 yıl geçmes ne
rağmen yandaş medya ondan hep “Emekl Yüzbaşı” d ye bahsett .
Suçu büyüktü… Tuncay Özkan’ın genel başkanı olduğu Yen
Part ’n n MKYK üyes yd . Atatürkçü Düşünce Derneğ ’ne kayıtlıydı. 7
Ocak 2009’da gözaltına alındı; çoğu sanık g b 03.30’ta savcının
karşısına çıktı ve ardından tutuklandı.

Suç del ller 5 adet CD ve 1 adet DVD le 2 (USB) flash bellekt .


NARYAZ adlı b lg sayar yazılımı şyer nde 219 CD-DVD’ye el
konulmuş ne h kmetse bekleme odasında bulunan 5 CD ve 1
DVD’de suç unsuru bulunmuştu! Haşan Ataman Yıldırım da,
savcılıkta bu CD ve DVD’ler le flash bellekten çıkan belgelerle lg l
sorulara muhatap olunca herkes g b şaşırdı. İlk kez görüyordu. Uzun
uzun CD ve DVD’lerdek b lg ler üzer nde durmayacağım.

Fakat şunu yazmalıyım; Haşan Ataman Yıldırım le b rl kte 7 Ocak’ta


Emekl Den z Kurmay Albay Hüsey n Vural ve Emekl Den z Kurmay
Albay İlyas Çınar da gözaltına alındı. Bu k subay den zaltıcı d .
Haşan Ataman Yıldırım se kmal subayı olup den zaltıyla h ç lg s
yoktu. Hayatında den zaltıya ayağını atmış değ ld . İlg nçt r;
den zaltıcı Vural ve Çınar’da su üstü gem ler ne a t dosyalar bulundu;
Ataman’da se den zaltıyla lg l d j tal ver ler!.. Pol s, bellekler
koyarken yanlışlık yapmıştı büyük ht mal…

Bu arada 7 Ocak saat 07.15’te el konulan d skler n, 7 Ocak saat


03:37 ve saat 05:52’de Emn yet’te ncelend ğ ne l şk n raporlara
g rmeyel m. El konulmadan ncelenen d skler!

7 Ocak’ta gözaltına alınıp serbest bırakılan avukat Hüsey n


Buzoğlu’na ade ed len flash bellekten ne çıktı b l yor musunuz:
Haşan Ataman Yıldırım’m 1500’e yakın ma l (e-postası)!..

Haşan Ataman Yıldırım, yandaş medya tarafından “Ergenekon’un


b l ş mc s ”, “ nternet s teler n n kurucusu”, “ps koloj k savaşın
Ergenekoncusu” olarak aylarca suçlandı. Yıldırım, Genelkurmay
adına “ps koloj k savaş yapmak ç n” 35 nternet s tes n kurmakla
suçlandı. Taraf m 2 Şubat 2009 tar hl manşet ne göre, bu s telerde
hükümet ve cemaatler hedef alınıyordu.

Öyle m acaba?

35 s ten n heps n yazmayayım, yer m z yok. Ama b r nden


bahsedey m, “maskes dusenler.com” adlı Türk ye’de yaşayan
nsanları etn k yapılarına göre f şleyen bu s ten n merkez neres
ders n z, ABD-Utah!

Taraf yazan Emrullah Uslu’nun “memleket …” sanırım yeter-l d r…

Ergenekon dd anameler üzer nde ben m kadar t t zl kle çalışan


gazetec sayısı ne yazık k b r el n parmağını geçmez. Zevkle
çalıştım; çünkü her sayfasında ben m ç n hoş sürpr zler vardı.

Sadece DVD-CD vs. m del ld bu davalarda? Konuşmamak da


terör st olmanın del l sayılab ld ! İlhan Selçuk b l n r k , 1971
darbes nden sonra şkencelerden geçt . Z verbey Köşkü‘nde
yaşadıklarını anlattığı k tabının (Z verbey Köşkü) b r bölümünde
yaşadıklarını şöyle yazdı:

Z verbey Köşkü‘nde karşımdak lerden değ l en çok kend nden


korktum. Ya çözülürsem, ya k ş l ğ me yakışmayan b r davranışa
kayarsam? Ya parçalanırsam? Ya gerçekten tesl m olursam?
Soruların çengel aklıma takıldıkça yüreğ m sıkıştı…
Bu b rkaç cümle, savcılar ç n çok başka anlamlar taşıyordu. Savcıya
göre, İlhan Selçuk sır vermemek ç n 35 yıl önce b le el nden gelen
yaptığına göre, aradan geçen zamanda ed nd ğ tecrübeler de
hesaba katılırsa, let ş m tesp t tutanaklan, ele geçen malzemeler ve
yazılan dışında kend fadeler le olayın aydınlatılab lmes çok zor
olacaktı! Dahası var: Savcı, İlhan Selçuk’un cep telefonu
kullanmadığını ve sab t telefondan yaptığı konuşmalarda “çok d kkatl
konuştuğunu, örgütsel yapıyı deş fre edecek her türlü söz ve
tavırdan uzak durduğunu” tesp t etm şt ! Yan İlhan Selçuk o kadar
tehl kel ve tecrübel d k , telefonda konuşmuyordu b le…

Evet, konuşmamak b le b r suç kanıtıydı.

Hatta savcı Z verbey Köşkü‘nde şkence altında yazdığı fades nde,


her tümcen n sondan k nc sözcüğünün baş harfler b r araya
geld ğ nde “ şkence altındayım” şekl ndek akrost ş hatırlatıyordu.
Buradan hareketle “ne kadar uyanık ve zek olduğu”nu tesp t
ed verm şt ! Ben yanıt vermeyey m…

Başbakan Erdoğan’ın 19 Mart 2011 tar hl Hürr yet gazetes nde


yayımlanan b r açıklamasını hatırlatayım:

B r Başbakan olarak adım atsanız, b r savcı s ze karşı h ss


baksa, hakkınızda dava açsa, b r ülken n Başbakanı o savcının
el nde oyuncak olacak.

B z de soralım. B r gazetec veya yazar b r şeyler yazsa… B r savcı


h ss veya pol t k davransa, gazetec -yazar b le savcının el nde
oyuncak olamaz mı?

Müyesser Yıldız’ın tutuklanmasında Zeker ya Öz’e açtığı davanın


kuşkusuz h ç alakası yoktu. Ya da Barış Terkoğlu’nun pol s-savcı-
hâk m üçlüsünün ftar yemeğ n haber yapmasının…

Çok uzatmayayım, “davayı sulandırmaktan” dava açab l rler; sank


davayı kend ler sulandırmamış g b . Öyle k , gel de yazma:
İdd anamede çok küfürlü fadeler vardı. Telefon konuşmaları olduğu
g b dd anameye g rm şt . Örneğ n…
Öğret m üyes Em n Gürses’ n telefon kaydı küfürlü halde
dd anamede yer aldı. Konu Vak t gazetes yazan Abdurrahman
D l pak le lg l yd .

D l pak ben anyor… Bana d yor k , “Ben,” d yor “s ze


çalışıyorum,” d yor. “Devlet baktı bana, koruma pol s verd ”,
“Ben bütün aldığım b lg ler s ze aktanyorum?” “S z” k md r
ded m. “İşte teşk latlara, s z n st hbarat teşk latlanna?” Ben
ded m k , “S …r m teşk lat meşk lat,” ded m. “Ben R ze’l y m,”
ded m, öyle st hbaratla m st hbaratla b r ş m yok…

Gazeteler geld ; alışkanlık el me önce Hürr yet’ aldım y ne. Ertuğrul


Özkök, Sedat Erg n ve b r grup Rad kal yazarı Beyoğlu Yakup
restoranda buluşmuş, konu Ergenekon ope-rasyonlanymış. Ustalıkla
yazılan nce m zah yazıyı Ertuğrul Özkök’ün köşes nden okudum.

Eğer S l vr ’ye götürülürlerse yanlarına neler alacaklarının l stes n


çıkarmışlar. Ertuğrul Özkök’ün l stes nde şunlar var: “Fender
Stratocaster g tar, pod, Dante’n n İlah Komedya‘sının Cehennem
bölümü, 5 ş şe şarap, Lapsang Souchong çayı.” Sedat Erg n’ n
l stes nde se, laçları, k tap ve sözlükler le pod’u var.

İk Hürr yet yazarına da kötü haber ulaştırmalıyım: Mahpus çantasını


yanlış hazırlıyorlar. Özkök’ün l stes ndek pod, şarap ve çay
cezaev ne alınmıyor. Erg n’ n l stes nde bulunan pod da öyle. S l vr
Cezaev ’ne dışarıdan h çb r y yecek ve çecek alınmıyor! Müz k
d nlemek ç nse yalnızca cezaev kant n nden satın alınan radyoyu
kullanab l yorsunuz. O da yüksek duvarların ardından ne kadar
çekerse… İk kanallı cezaev radyosu d nlenecek g b değ l. Belk
telev zyondak müz k kanallarını seyred p, d nleyeb l rler. Klas k
müz ğ unutmaları şart!

Sevg l n n yaptığı doğum günü pastasının, annen n ördüğü yün


beren n, teyzen n dolmasının bugün S l vr Cezaev kapısından
döndüğünü de söylemel y m…

Haa, bu arada aynı koğuşa ver lecekler ne de pek ht mal


verm yorum…
İdd a ed len suçu da b r daha anımsatayım k durumun farkına
varsınlar. G r şte verd kler k ml k kartında “S c l No: Terör” yazılı… En
ağır ceza, tecr t…

Cumhur yet yazan Orhan Bursalı bu süreçte en n tel kl


değerlend rmey yapan aydınlardan b r oldu:

Odatv g b b r muhal f yayıncılık, gerçek olduğunu b r an kabul etsek


b le, böyle b r “metn ” b lg sayarlarında tutmaz. Soner Yalçın ve
arkadaşları “vaaay bu sevg l örgütümüzden geld , kutsal b r met nd r,
ona dokunamayız…” d yerek m b lg sayarlannda bunu sakladılar! Ey
yandaş medya, kom k olmayın, veya başkalannı aptal yer ne,
kend n z de aptalın aptalı yer ne koyarak, bu metn savunmayın! (…)

Bu metn n en büyük zaafı, uydurulduğunun en büyük kanıtı da, bu


ger zekâlı mantıktır. Met n, öyles ne uçuyor k , sanıkların
savunmalannı, savunma gerekçeler n , dd aname veya
suçlamalardak hukuksuzlukları ve yanlışlıklan b le “Ergenekon
örgütü“nün kara propagandası olarak, medyaya tal matı olarak
n telemekted r!!! (…)

Odatv kumpası çok yönlüdür, b r taşla, “beş-on kuş“u vurmanın


tezgâhı kurulmuştur; “büyük fotoğrafın” ç nde hele hele seç m
sürec nde CHP vardır. Tezgâhın medya ayağındak cemaatç ler,
planın kapsamı ç nde bulunan “CHP l derler n Ergenekoncu
savcılann karşısına çıkartmak” programını, savadan önce lan ett ler!

Sadece Türk ye’de b r avuç aydın değ l, dünya gazetec l k örgütler


de harekete geçt sonrak günlerde: Dünya Gazeteler ve Haber
Yayımcıları B rl ğ (YVAN-IFRA) ve Dünya Ed törler Forumu,
Türk ye’de gazetec ler n tutuklanmasını kınadı. 120’y aşkın ülkede
18 b n yayım, 15 b n nternet s tes n ve 3 b n n üzer nde ş rket tems l
eden YVAN-IFRA, Başbakan Erdoğan’a b r yazı göndererek, sadece
görevler n yapmaları neden yle gazete-ç ler n hedef alınmasına
yönel k end şeler n lett . Gazetec ler n serbest bırakılmalarım ve
kend ler ne yönel k tüm suçlamaların kaldırılmasını tem n etmeye
davet ett . Ama, Türk ye’de b r ler b ld ğ n tekrarlıyordu…
Hukuksuzluğa yönel k göster ler devam ed yordu. DİSK, KESK, Türk
Mühend s ve M mar Odaları B rl ğ (TMMOB) ve Türk Tab pler B rl ğ
(TTB), gazetec ler n tutuklanmasını protesto ett . “Susmayacağız”
eylem ne İstanbul, Ankara, İzm r ve Adana’da b nlerce k ş katıldı.
Gazetec lere Özgürlük Platformu’nun Ankara’da düzenled ğ
yürüyüşe çok sayıda gazetec katıldı. “İy çocuk olmayacağız, kral
çıplak d yeceğ z”, “İnadına daha fazla gazetec l k” döv zler taşındı,
“K tabım, kalem m onurumdur” sloganları atıldı. Bu arada, İstanbul
Barosu avukatları, İst klâl Caddes ’nde basın özgürlüğü ve özel
yetk l mahkemeler n kaldırılması taleb yle yürüdü.

Ve bu arada tutuklanıp S l vr ’ye atılan Gazetec Ahmet Şık’ın henüz


yayımlanmamış İmamın Ordusu adlı k tabıyla lg l olarak
Kadıköy’dek İthak Yayınev ’nde arama yapıldı. Pol s Rad kal
gazetes ve Şık’ın ev ne de g tt , arama yaptı. Pol sler k tabın
kopyalarım b lg sayarlardan s lerken, kopyaları tesl m etmeyenler n
“örgüte yardım suçu” şleyeceğ n tebl ğ ett !

Pol s baskım, Savcı Zeker ya öz’ün taleb yle, İstanbul 12. Ağır Ceza
Mahkemes kararıyla gerçekleşt . Mahkeme kararında şu satırlar yer
alıyordu:

K tap taslağının örgütte etk n konumdak Soner Yalçın’a


yollandığı, üzer ndek notlann tal mata dönüştürülerek k tap
taslağında uygulandığı, k tap çer ğ nde terör örgütünün
propagandasının yapıldığı, örgüt tal matıyla k tabın bastırılarak
sansasyon ve dezenformasyon yapılmasının planlandığı,
yargılanan örgüt üyeler ne moral ve mot vasyon ver lmeye
çalışıldığı anlaşıldığından tüm nüshalarına el konulmasına karar
ver lm şt r.

Nee! Ben, örgütte b r de etk n konumda mıymışım! Benden bu


derece korkmalarından ne yalan yazayım, korktum. Tar h gelg t olayı
g b ; b r yüksel yor, b r alçalıyor. H tler’ n kurduğu 2. Re ch’ın Basılı
Eserler Da res vardı. 28 Şubat 1933 tar hl “Re ch Başbakanın Halkı
ve Devlet Koruma Karamames ”n n b r nc paragrafına
dayandırılıyordu k tap toplamalar. “İçer ğ kamu güvenl ğ n ya
da düzen n tehd t eden basılı eserlere pol s tarafından el
konularak toplatılab l r.” Benzerl k şaşırtıcı mı?

CHP l der Kemal Kılıçdaroğlu, k tap baskınıyla lg l “Böyle şeyler


H tler, Mussol n dönem nde b le olmadı,” ded . Yakılan k taptan,
basılmamış k tabın toplatılmasına geld k! Hang ateş, düşüncey yok
edeb lm ş k ; hâlâ kend n yarı-tanrı konumuna yükselten mukted rler
benzer sonuçsuz çaba ç ne g rm şt , acınacak haldey z 21.
yüzyılda…

Öyle k , yetmem şt :

S l vr Cezaev ’nde Ahmet Şık, Ned m Şener ve Doğan Yurdakul’un


kaldığı koğuşta arama yapılmışta! Cezaev müdürü ve gard yanlar,
koğuşta İmamın Ordusu k tabının kopyasını aramışlar. Tüm
Türk ye’de nf al uyandıran basılmamış k tap avıyla lg l , Başbakan
Erdoğan ne ded b l yor musunuz: Herkes n, “Neler oluyormuş bu
ülkede?” sorusunu sorması daha sabetl olacaktır.

Sonra; Avrupa Konsey Parlamenter Mecl s (AKPM) toplantısında


konuşan Başbakan Erdoğan, Avrupalı m lletvek ller n n sorularını
yanıtladı. Başbakan, İmamın Ordusu k tabının yayımlanmadan
toplatılmasına l şk n b r soruya şöyle yanıt verd :

Bu k taplan toplatan ben değ l m. Yargı, bu belge ve b lg lerle


lg l olarak Yürütme’ye “bu hazırlığın üzer ne g d n” d yor.
Bunun üzer ne g d ld ğ nde ortaya bu çıkıyor. Bombayı
kullanmak suçtur. Ama bombanın hazırlanmasındak
malzemeler kullanmak da suçtur. Bombanın kullanılmasında ne
varsa, f t l nden ta d ğer maddeler ne vanncaya kadar bunun
hbarı gelm şse güvenl k güçler bunu toplamaz mı? G der onları
alır.

B r Başbakan’ı uyarmalı, çünkü tar h b lm yor. Naz ler de k tap


yaktıklarım t raf etmed ler h ç; “yozlaşmış sanata” son verd kler n
söyled ler, yaptıkları kültürü arındırma ş yd ! Öyle k , Goebbels k tap
kurdu b r entelektüeld , tab sadece “zararsız k taplan” okuyordu!
“Obskürant zm” kavramını b l r m s n z; “Karanlıkçılık” demekt r;
k tleler b lg s z, cah l bırakma; aydınlık düşmanlığı demekt r. B r
yanda basılmamış k tap toplatılırken d ğer yanda Ergenekon’la
b rleşt r len Malatya Z rve Yayınev soruşturması kapsamında 7 lde
“aydınlanmacı” lah yatçı öğret m üyeler n n evler arandı. Prof.
Zeker ya Beyaz, Prof. Şah n F l z,

Prof. Abdurrahman Küçük, Prof. Mehmet Aydın, Prof. Sal m Cöhce


ve Doç. Kad r Albayrak evler aranan s mlerd . Gözaltı kararının
olmadığı aramada, Zeker ya Beyaz’ın Fethullah Gülen ve Sa d-
Nurs hakkındak k tap çalışmalarına el konulduğu bel rt ld .

Ve tam o günlerde sürpr z b r karar alındı:

Ergenekon Savcısı Zeker ya öz, Hâk mler ve Savcılar Yüksek


Kurulu’nun (HSYK) oyçokluğuyla verd ğ kararla Ergenekon
Soruşturması savcılığından alındı, İstanbul Başsavcıvek ll ğ ’ne
get r ld . Özel yetk ler alınan Öz, atamayla lg l şöyle ded :

Bu kararı beklem yordum, sürpr z oldu ama saygılıyız. Yorgundum,


amel yat olacaktım vak t bulamıyordum. Ş md kend me vak t
ayıracağım. Daha önce Tuzla’ya göndermeye de çalışmışlardı, o
zaman olmamıştı.

İstanbul Özel Yetk l Başsavcıvek l Turan Çolakkadı se, HSYK


kararıyla İstanbul Başsavcılığına get r ld . Çolakkadı, Zeker ya Öz’ün
görevden alınmasıyla lg l yaptığı açıklamada; ”’Öz g tt , Ergenekon
b tt ’ d ye b r şey yok,” ded .

Sava haklıydı; özell kle Balyoz davası başta olmak üzere muvazzaf
subaylar, generaller tutuklanmaya devam ed ld . Öyle b r hale geld
k , Hasdal Asker Cezaev ’nde general sayısı hızla artıyordu.
Genelkurmay karargâhından daha çok general Hasdal’daydı.

B z m durumumuza gel nce: Tutuklama taleb yle 18 Şubat tar h nde


mahkemeye sevk ed ld ğ m zde, “suç del l ” sayılan dokümanların
v rüs yoluyla b lg sayarlarımıza gönder ld ğ n kanıtlarıyla hâk me
lett k. Ancak d kkate alınmadı. Tutuklanmamızdan kısa b r süre
sonra, pol sler tekrar Odatv of s ne geld ve o sözde belgeler n
bulunduğu b lg sayara el koydular.

Odatv avukatları da eller ndek hardd sk kopyalarıyla, Boğaz ç


Ün vers tes ’ne başvurdu. Boğaz ç Ün vers tes tekn k nceleme
yapıp, b l rk ş raporu hazırladığı sırada, savalık o hardd sk
kopyalarına da el koydu.

Bu nedenle, Boğaz ç Ün vers tes B lg sayar Mühend sl ğ Bölümü


Öğret m Üyes Prof. Dr. M. Ufuk Çağlayan, hazırladığı tekn k raporda
bazı sorulara yanıt veremed .

Prof. Dr. M. Ufuk Çağlayan 7 N san 2011 tar hl , 11 sayfalık b l rk ş


raporunda, söz konusu dokümanlarla lg l şöyle ded :

B lg sayar dosyalarının/belgeler n n hemen aynı anda yaratılmış


ve s l nm ş olması normal b r durum değ ld r. ST3120827AS-
4M51TF89 ser numaralı hardd sk majından alındığı beyan
ed len dosyalar d z n l stes ncelend ğ nde, b r grup dosyanın
aynı tar h ve zamanda yaratılıp s l nd ğ görülmekted r.

Bu tabloda d kkat çeken nokta, dosyaların aynı tar h ve zamanda b r


dak kalık b r zaman d l m ç nde yaratılıp s l nd ğ d r. D ğer dosyalara
bakıldığında bunların en azından yaratılış ve s l n ş tar hler arasında
dak kalar ve bazen de saatler düzey nde farklar vardır.

Normal olarak b r dosya yaratıldıktan sonra, üzer nde bell şlemler


yapılıp ya başkasına gönder lecek ve s l necek ya da şlemler n
boşuna yapıldığı anlaşıldığı ç n çöpe atılacak fakat her halükârda bu
şlemler arasında dak kalar geçecekt r. Dosyalann aynı zamanda b r
dak kalık b r zaman d l m ç nde yaratılıp s l nmes normal b r
b lg sayar kullanımına şaret etmemekted r.

Böyle b r durumda, dosyalann b r v rüs ya da Truva atı aracılığı le


yaratılıp s l nm ş olması ht mal büyüktür.

İşte bu rapor da mahkemeye sunuldu, ama d kkate alınmadı.


Bununla b rl kte, Odatv avukatları söz konusu hardd sk n kopyasının
CMK hükümler gereğ nce tarafımıza ger ver lmes n talep ett .
Avukatlanmız aynca, hardd sk üzer nde mahkemen n de b r tekn k
b l rk ş ncelemes yapmasını sted . Ama tüm bu talepler m z
redded ld .54 Evet…

Türk ye y ne olağanüstü b r sürec yaşıyor. Bunun adı, çöküş‘tür.


K m ; yaşadığımız bu dönem n darbe günler nden farklı olmadığının
ayırdına varmış değ l. K m se her şey n farkında; çıkar ve amaçlan
ç n gerçeğ n üzer n örtmekte, nsanları kandırmakta; tüm değerler ,
dostluğu, vefayı, sevg y yok etmekte b r be s görmemekte. İkt dar
ve güç uğruna h çb r şeyden çek nm yorlar.

B z m topraklarımızı y ne terk ett ; akıl ve hoşgörü… Fakat… Her


büyük gerçekl k ve her büyük prat k, nsanoğlunun düşünme
yeteneğ n artınr ve bu anlamda nsanoğlu zeng nleş r. B z
buradayız…

Karşılaştığım en büyük olumsuzlukların, haksızlıkların neden


yapıldığım b ld ğ m; oluş süreçler n anladığım ç n, artık bunları doğal
karşılıyorum. Anlamamak acı ver r…

Y rm Dokuzuncu Gün

14 Mart 2011

Pazartes …

Pol sler ev me 14 Şubat’ta gelm şlerd ; demek b r ay geçt …

Artık s ze veda etme günü geld . Bundan sonrak günler ben neler
bekl yor, b lm yorum. Ama b ld kler m var. Örneğ n…

Cezaev nde henüz kütüphaneye h ç g tmed m. K taplann l stes n


verd ler; haftada b r k tap okuma hakkım var, d lekçeyle bel rt rsem
get recekler.

Anton o Gramsc ’n n Hap shane Defterler adlı k tabını talep ett m. İk


neden var: Gramsc (1891-1937) İtalyan Marks st teo-r syend .
1926’da Mussol n ’ye karşı düzenlenen su kast bahane ed lerek
tutuklanıp 20 yıla mahkûm ed ld . Ağırlaşan hastalığına rağmen
salıver lmed ve 1937’de öldü.

Hap shane Defterler Marks zm n genel sorunlarım ele alan teor k b r


k tap. 1980’e kadar solcular ç n öneml b r eserd , ancak 12 Eylül
darbes nden sonra ortaya çıkan s v l toplumculuğun Gramsc ’n n
tanımlamasıyla “organ k aydınların” kaynak k tabı olması, etk s n ,
“modasını” azalttı. Sonra unutuldu.

Oysa Gramsc ’n n “s v l toplum”dan kastı başkaydı. Örneğ n s yas


kt darlar ona göre “s v l toplum”un parçası değ ld . S v l toplum
devlet n dışında kalan s yaset alamydı. Gramsc o alanda pol t k
kt darın nasıl rıza ve zorla kt darını sürdürdüğünü ele alıyordu.
Buradan sosyal st b r kt dar ç n tezler üret yordu. Gramsc ’n n
sosyal st tezler b z m l beraller tarafından çarpıtılıp, dönekl k
gerekçes yapıldı…

Gramsc ’n n k tabını stemem n b r d ğer neden , sevg l arkadaşım,


rahmetl Erhan Göksel tarafından yayına hazırlamış olmasıydı ve b r
de “önsöz” yazmıştı. Rahmetl Göksel de Ergenekon soruşturması
neden yle gözaltına alınıp dört gün sorgulanmış, tutuksuz
yargılanmak üzere serbest bırakılmıştı. Bu süreç sonunda şler n
kaybett , ABD’de ş bulup çalışmak zorunda kaldı ve tüm bu sıkıntılar
sonucu kalp kr z geç rerek ABD’de hayatını kaybett …

Gramsc ’n n k tabım bu k nedenle sted m.

Althusser g b b rçok Marks st kuramcıyı etk lem ş Gramsc üzer ne


çalışmak yorucu ama değerl olacak. Bu ves leyle sevg l dostumu da
rahmetle anmış olurum.

D lekçem yazdım: “Gramsc ’n n Hap shane Def terler ‘n okumak


st yorum, gereğ n n yapılmasını arz eder m.”

Evet artık s zlerle yazarak sohbet ett ğ m günler n sonuna geld m.


Gramsc çalışarak geç receğ m günler m .
Önceler yoktular. “Acaba var mıydılar?” d ye düşündüm. “Olab l r”,
çünkü b z bu cezaev ne yen geld k. Sonra düşünüp “yoktu” d yorum,
çünkü yuva dağınıktı, çalılarının b r bölümü bahçeye düşmüştü.
Yuva? Beton havalandırma duvan üstünde, tel örgüler arasında b r
kuş yuvası var. Büyük sayılab l r; gördüğümde çok sev nm şt m;
“demek leylekler geld ğ nde buraya yuva yapacaklardı.” Abartmışım.
Çünkü o yuvanın sah b , k saksağandı. Han o sesler ç rk n kuşlar.
Hayır. Cezaev ndey m d ye sesler artık güzel gel yor demeyeceğ m,
hâlâ kötü. Hep bağırarak konuşuyorlar nedense. Ama sev ml ler ve
özell kle beyaz tüyler , çok güzel. S yahın ve beyazın en çok yakıştığı
canlılardan. Bugün saksağanlardan b r bu kez tam ben m
pencerem n karşısına gelen duvar üstünde yen b r yuva yapmaya
başladı. İlk çalıyı koyuşunu seyrett m. Ne kadar sabırlı. D kkatl .
Ağzıyla kes p b ç yor çalıyı, sonra teller arasında yerleşt r yor, büyük
özenle. Nedense üç çalıdan sonra yuva yapmayı bıraktı. D ğer
saksağan (k muhtemelen eş ) esk yuvayı onarmaya g tt . Kavga
ed p barıştılar mı acaba? Saksağanlar hakkında h ç b lg m yok.
Karga g b uzun yaşıyorlar mı acaba? Kaç yaşındalar, k m b l r.

Bu esk yuva ben m k oda ötemdek odanın tam karşısında, oraya


mı taşınsam acaba? Saksağan ç ft n seyretmek har ka olacak. B r de
yavrular dünyaya get rseler.

Alcatraz Kuşçusu’nun h kâyes ne benzemeye başladı S l vr ’dek


hayatım…

Evet, evden ayrılalı tam b r ay oldu…

Yen hayatım merhaba…

Onurlu yaşama fırsatı nsanın hayatına her da m çıkmaz; çıkınca bu


şansı y değerlend r p değerlend rmeme k ş n n kend el nded r.

İnsan kalmakta nat edeceğ m… Onurla g rd ğ m cezaev nden


utançla çıkmaya h ç n yet m yok. İnsanı kurtaracak olan,

natçılığı ve gözü pekl ğ d r.


Türk ye son 50 yıldır, kor g b yanan ateşl , cesur aydınını h ç
sevmed ; yarattığının ht şamından, b lg s nden, mücadeles nden ve
hayat coşkusundan korktu. Çoğunun z h nler n , ruhlarım yakıp kül
ett ; bedenler n b çt ..

Ne olursa olsun…

“Uslu çocuk” olmayacağım.

Kurulu düzene uymayacağım; vasata boyun eğmeyeceğ m.

“Yaramazlıkta” ısrar edeceğ m. Sorularımın peş nden koşacağım…

Kend m nsanın gözüne bakarak konuşan b r kuşağa a t sayarım.


Şövalyey sever m, pusudan anlamam; göğüs göğüse çarpışmayı
b l r m.

Zal mler n kt darında k rl b r oyunla sonucu cezaev nde olmak ben m


açımdan h ç şaşırtıcı değ l.

K m ler n n “kahramanlık” mertebes ne yükseltt kler Sava Bey d yor


k , “Soner Yalçın, sen düşüncey suç amaçlı kullandın!”

Ben m ç n bundan büyük onur olur mu?

Zaman geçer.

Ger ye kalan nasıl b r hayat yaşadığındır.

Düzene ve zal me köle olup olmamaktır bütün mesele.

B lg n , aklını k m n ç n kullanacağındır.

Utanç ver c olan, sadece ruhun günahıdır…

Üç Yüz Doksan Beş nc Gün

14 Mart 2012 Çarşamba…


Hâlâ S l vr Cezaev ’ndey m; 13 ay oldu. Ne kadar zaman daha
hap ste kalacağım, b lm yorum; yargılandığım özel yetk l 16. Ağır
Ceza Mahkemes b r sonrak duruşma tar h n 18 Haz ran olarak
bel rled ! Türk ye uzun tutukluluğu tartışadur-sun b r sonrak duruşma
99 gün sonraya atıldı! Tutukluluğumuz mahkûm yete dönüştü.

Duruşmada yaptığım son talep konuşmamı s ze aktarayım, aslında


bu sürec y özetl yor: (27 Aralık 2011)

S ze Nâzım H kmet ş r nden m n k b r bölüm okumak st yorum:

Şeh r

uzakta.

Genç adam ayakta.

Akıyor şeh rden geçen neh r genç adamın ayaklan d b nden.

Genç adam p posunu çıkarıyor ceb nden aranıyor k br t .

Bakıyor akar suya düşünüyor Herakl t’ , düşünüyor büyük hâk m


Herakl t’ genç adam…

K m b l r belk böyle b r akşam, böyle b r akşam,

Herakl t alnını yeş l gözlü zeyt nl klerde akan suya eğd ve ded :

“Her şey değ ş p akmada, bu hâl ben hayran bırakmada…”

Nâzım H kmet bu ş r n Moskova’da yazdı. 1927 yılında

Türk ye’ye g rerken apar topar Sarp Sınır Kapısı‘nda pol s


merkez ne sokuldu. D d k d d k arandı.

Aradan b r zaman geçt ; kom ser Nâzım H kmet’ n karşısına d k ld ;


“Nâzım sen Moskova’da ekall yetlerle (yan azınlıklarla) lg l b r
şeyler düşünmüşsün, anlat bakalım Moskova’da neler planladınız bu
ekall yet meseles hakkında?”
Nâzım H kmet şaşırdı: “Ben azınlıklarla lg l b r şey düşünmed m,
planlamadım nereden çıkarıyorsunuz?”

Kom ser: “H ç saklama el mde del l var” dey p yanındak pol se


“get r n kanıtı, kend gözüyle görsün,” ded .

Del l Nâzım H kmet’ n defter yd . Kom ser defter açıp Nâzım


H kmet’e yazısını gösterd : “İşte kanıt!”

Nâzım, “Bu ben m ş r m; adı da ‘Moskova’da Herakl t’ Düşünüş.’”

Mesele anlaşıldı:

“Herakl t” n Osmanlıca yazımı le “Ekall yet” kel mes n n yazımı


benzerd .

Kom ser “Moskova’da ekall yet düşünüş” d ye anlamıştı; ş r toplantı


notu sanmıştı!

Nâzım H kmet ekled : “Herakl t ‘değ şmeyen tek şey değ ş m n


kend s d r’ d yen büyük Yunan f lozofudur.”

Kom ser bunu duyar duymaz h ddetle ayağa fırladı: “Ne! B z m can
düşmanımız Yunanlılara b r de ş r m yazdın?..”

İşte b z m Odatv davasındak durumumuz Nâzım H kmet’ n 85 yıl


önce başına gelenle aynıdır.

10 duruşmadır burada b r tek konu d le get r l yor: yazı yazmak,


haber yapmak, k tap çıkarmak…

Gazeteler yazıyor, telev zyonlar söylüyor; kamuoyunda şaşkınlık var.


Batı dünyası zaten h ç anlamıyor; “Gazetec ler haber-k tap yazdıkları
ç n nasıl cezaev ne atılıyor.”

Ben şaşırmıyorum…

B l yorum k her zorba güç yalnızca kend steğ n n, yaptığının


onaylanmasını ster. Bu sebeple, özgür düşüncen n düşmanıdır.
Böyle despot k dönemlerde hukuk, kt darın s yasal kararlarının
gölges ne sokulur, nesnell ğ n y t r r. Sağduyu, akıl ve ser nkanlılık
adalet terk eder. F l yoktur, fa l vardır…

Ama sten rse f l de bulunuver r. Böyle dönemler n olağanüstü


mahkemeler vardır. 1789 Fransız Devr m , Kral XVI. Lou s’y dam
ett . Ama halkın asıl nefret n n kaynağı Kral çe Mar e-Anto nette’t .
Fakat dama gerekçe lazımdır. Hemen bulunur: B r gün 9 yaşındak
Prens Dauph n p p s yle oynarken görülür; çocuk korkutulur “k m
öğrett bunu sana?”

Her çocuk g b annes ne sığınarak “annem” der. Kral çey g yot ne


götürecek sebep bulunmuştur: Ensest l şk !

Yan :

Her s yasal değ ş m acımasız olur.

Hukuka b r gerekçe lazımdır, mutlaka bulunur. B ze atfed len suç,


soyut b r terör dd asıdır. Bu terörü yazarak yapmışız! Sah buna k m
nandırab l rs n z?

Mar e-Anto nette’ n ensest l şk s olduğuna bugün k mse nanmıyor.

Fakat bu hukuk sebeple dam ed ld ğ ne şaşırıyor…

Pek ; 1793’te Kral çe Mar e-Anto nette bu karara şaşırmış mıydı?


Sanmıyorum.

Mar e-Anto nette doğru düzgün savunma b le yapmadı. Artık


nsanlardan yorulmuştu, ez yet n son bulacağından, k m b l r, belk de
memnundu.

Avukatlarım şah d md r, savunma yapmaya h ç taraftar değ ld m.

Sevd kler m kıramadım, aylarca çalıştım, burada b r tam gün


konuştum.
Yetmed , üç ün vers teden (ODTÜ, Boğaz ç , YTÜ) ve ABD’den b rer
b l rk ş raporu sunduk.

Bunu sadece ben değ l, hep m z yaptık…

Sonuç?

Mahkemen z şu kararı verd :

-Kuvvetl suç şüphes , -Suçun vasıf ve mah yet , -Del ller n henüz
toplanmamış olması, -Terör st olmamız vs.

İy de; 1 yıldır hap stey z. Bu mahkeme kararlan her ay önümüze


kondu. O kadar yaptığımız savunmalar, b l rk ş raporlarının heps
boşa mıydı? B z burada n ye konuşuyoruz, n ye çaba sarf ed yoruz?

Ama arkadaşlanm şah tt r; ben h ç şaşırmadım sayın heyet.

Bu ülkede Beh ce Boran öğrenc ler n yazılı kâğıtlarını kırmızı


kalemle nceled ğ ç n; Server Tan ll Hoca ün vers tedek
“Uygarlık Tar h ” ders nde öğrenc lere Rus bestec Çaykovsk
d nlett ğ ç n yargılandı; ün vers teden kovuldu.

Ben şaşırmıyorum…

Sadece sevd kler m z n şaşırmasından acı çek yorum. Halbuk ,


“tutukluluk cezaya dönüşmes n” dense de b z m tutukluluğumuz
cezaya dönüştürüldü.

Nasıl mı?

Teğmen Mehmet Al Çeleb ’n n telefonuna sehven 139 telefon


numarası yüklend .

Mahkeme 24 Mayıs 2011’de TÜBİTAK’tan b l rk ş l stes sted . İk ay


sonra yanıt geld : “İş yoğunluğumuz neden yle l ste b ld rem yoruz.”

4 ay sonra, 26 Eylül 2011’de TÜBİTAK’a b r yazı daha yazıldı.


“İş yükünüz azaldı se b l rk ş l stes n gönder r m s n z?”

B r ay sonra l ste b ld r ld . L steden s mler bel rlend vs. vs. vs…

Ve s z daha TÜBİTAK’a yen başvurdunuz; sanırız l ste gelmed .

B r yıl sonra mesele aydınlanır, Mustafa Balbay’da b r buçuk yıl


sürdü çünkü.

Yan ; b r yıl yattık, daha yatacak b r buçuk yılımız var.

Prosedürlerle adaletç l k oynayacağız; yan cezamızı S l vr ’de


çekmeye devam edeceğ z.

Ben h ç şaşırmıyorum…

Her s yasal dönüşüm evvela bütün hukuk s stem n prat kte yok eder,
yen b r adalet hâk m kılar. Yurttaş ceza hukuku değ l, düşman ceza
hukuku uygular. B z bu yen hukuka göre, yurttaş değ l, düşmanız!..

Yoksa… B z m tutukluluğumuz n ye devam ets n.

Bıraksanız adam mı öldüreceğ z, b r yerlere bomba mı atacağız?

Ned r bu yazıdan bu kadar korkmak?

Son sözüm, son taleb m şudur:

Sayın heyet, vereceğ n z kararla ben şaşırtınız…

Tab k şaşırtmadılar…

Fakat…

12 Mart’tak duruşmada n hayet sev nd r c karar çıktı; b rl kte


yargılandığım gazetec ler Ned m Şener, Ahmet Şık, Coşkun Musluk
ve Sa t Çakır tahl ye ed ld . 22 Şubat’ta Doğan Yurdakul sağlık
sebepler neden yle salıver lm şt ; b r hafta sonra ağır b r kalp
amel yatı geç rd . Haberlere göre sağlığı y .
S z merakta bırakmayayım. D yeceks n z k , “ lk 29 gün yazıp sonra
neden, 395. güne geçt n z?”

Gözaltına alındığım 14 Şubat 2011’den, 14 Mart 2011’e kadar b r


aylık sürec yazmayı planlamıştım. Yoğun b r t barsızlaştırma
kampanyasının merkez hal ne get r lm şt m; bu k tapla yamt vermek
sted m. îç m yazıya dökmesem boğulurdum. Yazdım ve daha
öncek k taplarımı çıkaran yayınev ne gönderd m. Çok beğen ld ,
hemen d zg ye ver ld , kapak ve arka kapak yazılarım bel rley p,
Sonsöz’ü yazdım. Sonra…

Yayınev , “k tabı 12 Haz ran seç m sonrası çıkaralım,” ded . Seç m


b tt . “İdd aname çıksın”, “yaz mevs m geçs n,” dend . Sonbahar
geld . Bu kez “ lk duruşma yapılsın” g b sebepler ler sürülünce,
n hayet anladım.

Söyleyem yorlardı. K tabı yayınlamaya korkuyorlardı… Türk ye’n n


k tapları en çok satan b r gazetec s n n k tabını b r yayınev basmaya
çek n yordu… “Ne yayıncımı ne okuyucumu zor duruma sokamam”
d ye düşündüm. Bekled m…

Stefan Zwe g, H tler’ n zulmünden kaçtığı Londra’dan yayıncısına 2


Ağustos 1936’da gönderd ğ mektupta şöyle yazıyordu: “Almanya’da
k taplarımın olması stenm yor, s z ve okuyucularımı zor durumda
bırakmamak ç n yazmaya uzun b r süre veda etmey düşünüyorum.”

Benzer kaygıyla bekled m.

Beklemeye karar verd m…

Yayınev m n bağlı olduğu yayın grubunun aynı zamanda yazarıydım.


Yazdım; artık yazı stemed kler n söylem şlerd . Fakat b r süre sonra,
h ç haber vermeden maaşımı da kes verd ler. Evet h ç haber
vermeden, “Çoluğun çocuğun var, hap stes n, ht yacın var mı?” d ye
sorma gereğ duymadan. Demek dışarıda bu derece zal m b r
atmosfer vardı. Herkes b rb r n n “cesed n n” üzer ne basarak ayakta
kalmaya çabalıyordu. Belk çoğu nsanı nandıramam ama sadece
bana haber vermeden bunu yapmalarına kırıldım. Daha doğrusu
onlar adına utandım.

Demek 11 yıldır bünyes nde çalıştığım, 3 yıldır da yazarlığını


yaptığım yayın grubu korkuya bu derece boyun eğm şt . Haber
ver p yapsalardı ne d yeb l rd m k ; b r zorba gücün onları da
nasıl “es r” aldığını b lmeyen b r m y m?

H tler dönem nde Voss sche Ze tung, Berl ner Illustr erte, B.Z. am
M ttag, Berl ner Morgenpost, Berl ner Ze tung, Deutsche Allgeme ne
Ze tung, Dame, Bauıvelt, Grüne Post g b yayınlara sah p Ullste n
a les n n başına neler geld ğ n Hürr yet’te yazan b r y m.

Keza, Humeyn ’n n İran’dak Ayandegan gazetes ve sah b Daryuş


Homayun’un başına neler get rd ğ n , tutukladığını y ne kaleme almış
b r y m.

Tamam, Hürr yet yazarı olduğumdan bahsetmey n; tamam,


haberlerde adımı b le geç rmey n; tamam, ben yok saym; tamam,
haber b le vermeyen b r hoyratlıkla maaşımı kes n, şs z bırakın,
sah p çıkmayın, heps kabul. Ama şte, nsan b r nezaket bekl yor.
“Soner Yalçın b z anlar” demeler n bekled m. Hayır yok,
umursamıyorlar b le. Demek k zamanla b rl kte yaşayan b r ölü
olmayı seçt ler; daha yüce b r yaşam uğruna zamanın dışına çıkmayı
becerem yorlar. Ne d yeb l r m k …

Ve fakat:

Tüm bu tavır, cemaatç çevren n ben “vebalı” göstermes ne katkı


sağlıyordu. Öyle ya, demek k b r “m kropluk” vardı bende!
Gazetes n n, yayınev n n sah p çıkmadığı b r y m ben.

H tler ölüm kamplarının duvarına şu yazıyı astırmıştı: “İnsanlara


çamurmuş g b davranın, gerçekten çamur olurlar.”

Hayır!..
İnsan n tel kler m kaybetmed ğ m göstermem, gerçekte neler n
olduğunu tüm çıplaklığıyla anlatmam lazımdı. Suskunluğa, unutuluşa
mahkûm ed lmey kabul edemezd m.

Tıpkı Stefan Zwe g g b ; mektubuna rağmen yazmaya son vermed ;


n ye b l yor musunuz? “K tap yazmamın neden b raz alışılmadık
olmakla b rl kte hayl etk l b r duyguydu: utanç.”

Başkaları ç n S l vr z ndanında utanmaktan ben de usandım artık…

“Sükût altın” değ l bu topraklarda. Düşünsel değerlere tutkulu


nsanlara değ l, küstah cah llere değer ver l yor.

12 Mart tahl yeler n n gelmes “dışarıda” olumlu b r havanın


dogmasına sebep oldu. Bu demekt r k , okuyucular ç nde zor
duruma düşecek b r durum yoktu. K tabı çıkarmalıydım…

Bugün, bahtsızlığın b z b r araya get rd ğ gazetec Ned m Şener


CNN TÜRK’tek Ayşenur Arslan’ın “Medya Mahalles ” programına
konuktu. Öfkel yd . Duygusaldı… D kkat ett m, neredeyse her
cümles nde “v cdan” sözcüğünü geç rd : “V cdanı olanlara
seslen yorum…”, “v cdanlı olmalarını st yoruz…”

V cdan’m ne olduğunu b l yor musunuz? H ç düşündünüz mü?


Rönesans Italyası‘nda en düşük ağırlık b r m n n adıydı, v cdan!
Ned m Şener’ n ve tüm S l vr mahpuslarının sted ğ , çok şey değ ld ;
“kalmışsa b raz v cdan…”

El n zdek k tap v cdanı olanlara yazıldı. Ama sadece bugüne değ l,


yarma da yazıldı; anlatılanlar yazılanlardan daha çabuk ölür çünkü…

Hakkımda yanlış düşüncelere sah p olmanızı stemem. Örneğ n,


korkmadığımı söyleyemem; Kopern k’ten Darvv n’e n ce kuramcı,
yazar, gazetec eser n korkup kaleme almak stemed .

Sevd kler m “cezaev ndes n; durumun zorlaşab l r, davanı


etk leyeb l r, sana kızıp uzun süre hap ste tutab l rler” d ye hep uyardı.
Ne haz n…

Yıl 1993.

Güneydoğu’dak fa l meçhul c nayetler, JİTEM hakkında bana b lg ler


veren B nbaşı Ahmet Cem Ersever öldürülünce nüfus kâğıdı bana
gönder ld ; ölümle tehd t ed ld m. Kaçtım, kaçak günler mde B nbaşı
Ersever’ n İt rafları k tabını yazdım. Ersever’ n anlattıklarım
yazmamam ç n çok k ş uyarıda bulundu, ama yazdım.

Yıl: 1996.

Daha Susurluk’ta, ç nde o malum pol s-mafya-s yasetç bulunan


Mercedes, kamyona çarpmamıştı.

Susurlukçu Çete’n n öldürdüğü Behçet Cantürk’ün hayatını yazdım.


Kat ller n k mler olduğunu k taba korka korka koydum. K tap p yasaya
çıkınca b r süre saklandım.

Yıllar geçt …

Yazdıklarımdan dolayı cezaev ndey m. Ve bana y ne “yazma sakın”


d yorlar! İy de, ben ne zaman yazmalıyım? “Yazar hanet ” kervanına
mı katılmalıyım? Kör, sağır g b m

davranayım? Ne yapmalıyım? Tab k yazdım…

B nbaşı Ersever’ n İt rafları k tabımı dakt loda; Behçet Cantürk’ün


Anıları‘nı b lg sayarda yazmıştım. Sam zdat’ı el mle kaleme aldım! Bu
süreç b le, Türk ye yakın tar h konusunda neler yaşandığını gözler
önüne serm yor mu?..

Barış Pehl van ve Barış Terkoğlu’nun Sızıntı adlı k tabı çıkınca,


S l vr ’de b r gece gel p Barış Pehl van’ı yammdan alıp başka koğuşa
koydular! K tap yazmanın cezasıydı bu. Sam zdat yayımlanınca
S l vr z ndanında başıma ne gelecek h ç b lm yorum. B ld ğ m,
cezaev nsanı hep test eder; ama nsanın ruhundak soyluluk
düşmes n önler, nsan hal ne gelmek ç n felaketlerle d d k d d k
ed lmek gerek r. “K m acısının üstüne çıkarsa, o yükselecekt r,” der
Hyper on…

Gelel m k tabın adına, “Sam zdat”a..

Olağanüstü dönemlerde, baskıdan-sansürden kaçab lmek ç n


k taplar, tüm tehl keler göze alınarak g zl ce yazılıp, g zl ce basılıp,
g zl ce dağıtılır. Ruslar bu tür k taplara “Sam zdat” adını koydu ve bu
s m evrensel hale geld .

Ayrıntılarını bugün yazamayacağım, el n zdek “Sam zdat” zor


koşullarda “doğdu.”

Kırmızı Ked ; basılmamış k tapların toplatıldığı, k tap yazdığı ç n


gazetec ler n cezaevler ne atıldığı böyle b r despot k dönemde,
düşüncen n ve gerçeğ n özgürleşmes n sağladı. “Sam zdat’Yn
basımında, dağıtımında engeller-güçlükler çıkarılacak mı
b lem yorum. B ld ğ m “Sam zdat” adının bu yaşadığımız döneme çok
uygun olduğudur.

Evet: Artık s ze veda etmen n zamanı geld …

Ben merak etmey n z, sevd kler m yanımda. Başta Gazetec lere


Özgürlük Platformu, îzm r Gazetec ler Cem yet olmak üzere tüm
gazetec -yazar örgütler , CHP m lletvek ller , dostlarım h ç yalnız
bırakmıyorlar.

Feza haftada k gün gelmeye devam ed yor. D ğer avukatlarım


Hüsey n, Serkan haftada b r, geld ğ nce mutlaka uğruyor; Duygun
Hocam, Nurcan Hanım lg s n h ç eks k etm yor.

Oğlumla haftada b r, pazartes günler 10 dak ka telefonda


görüşmeye devam ed yoruz. Oğlum hızla büyüyor ve ne yazık k
buna şah t olamıyorum. İnsan der nl ğe varınca nt kam duygusundan
uzaklaşır. Nefret n ben nsanlıktan uzaklaştırmasına zn
vermeyeceğ m, dayanacağım. Hep bu sözler kend me tekrarlıyorum.
Ama, oğlumun doğum günü, 30 Mart; 30
Mart 2011’de S l vr ’deyd m. Önümüzdek 30 Mart 2012’de de
S l vr ’de olacağım. Oğlumun ll’ nc yaşını h ç yaşayamadım…

Çalınan zaman sadece ben m değ l, oğlumun da; ama bu zal m


günlerde bunu k me anlatab l rs n k ?

Ve b r başka evladım/evladımız; Odatv!

Cezaev ne atıldığımda k m ler “hemen s tey kapat, cemaat n


tepk s n soğut,” ded ler. Öyle ya, kölen n b le gururu vardır, en
zorbasına boyun eğer! Demek aş kârı g zeml , sıradanı yüce, sınırlıyı
sınırsız gösteren gruba b z de katılmalıydık.

Bunu tekl f edenler n b lmed kler şu: Soyluluk zorlar. B r nsanın


k ş l ğ kr t k anlardak tavrından anlaşılır.

Odatv yayınlarına devam ett . Ed yor. Türk ye basın tar h nde


ş md den yer n aldı, özgür düşüncen n, hak kat aşkının Kâbe’s oldu.
Umudu yaşatmaya devam ed yor…

Sevg l okuyucu, ara sıra yen lmek kaçınılmazdır, gereken yalnızca


yen lg lerden daha çok zafer kazanmaktır.

B z kazanacağız. Bu baskıcı, kâbus günler b r gün sona erecek,


gerçekler mutlaka gün yüzüne çıkacak. Yeter k , kend n ze,
mesleğ n ze, hayata yabancılaşmayın, alçalmayın. İnsan kalmakta
nat ed n z, kazanan hep nsan olmuştur çünkü…

“B r yeryüzü çocuğu ne kadar zor özgürleş rse, İnsanlığımıza o kadar


güçlü dokunur…”

(Conrad Ferd nand Meyer)

14 Mart 2012 S l vr Cezaev

You might also like