Professional Documents
Culture Documents
Feynman Fizik Dersleri 2 Elektro Mekanizma Mir - Az
Feynman Fizik Dersleri 2 Elektro Mekanizma Mir - Az
FEYNMAN
FİZİK DERSLERİ
+ + + + + + + + + + + + +
+ + + + + + + + + + + + +
+ + + + + + + + + + + + +
+ + + + + + + + + + + + +
+ + + + + + + + + + + + +
+ + + + + + + + + + + + +
+ + + + + + + + + + + + +
+ + + + + + + + + + + + +
+ + + + + + + + + + + + +
İkinci Baskı
Feynman-
r
CİLT 2
Leighton- ELEKTRO
MANYETİZMA
Sands ^ VE MADDE
î-----------------------------------------------------------------
Yeni Milenyum
ALFAI B İLİM Basımı
m
>
2
< > m
m z i—
O N o
m 2 i
>
A LFA
3032 | A LFA I BİLİM I 122
RICHARD FEYNMAN
1918’de N e w Y o rk ’ta doğan Richard P. Feynman doktorasını 1942’de Princeton’dan aldı.
Genç olmasına karşın, I kinci Dünya Savaşı süresince Los Alamos’ta Manhattan Projesinde
önemli bir rol oynadı. Daha sonra, Cornell ve California Teknoloji Enstitüsünde ders verdi.
1965’te Sin-Itiro Tom onaga ve Julian Schwinger’le birlikte, kuantum elektrodinamiğindeki
çalışmaları nedeniyle N o b el Fizik Ödülünü kazandı.
Dr. Feynman N ob el Ödülünü kazanmasını sağlayan kuantum elektrodinamiği kuramının
problemlerini başarıyla çözmesinin yanı sıra, sıvı helyumda üstün akışkanlık olayını açıklayan
bir matematiksel kuram da yarattı. Daha sonra Murray Gell-Mann ile birlikte beta bozunu
mu gibi zayıf etkileşmeler alanında temel çalışmalar yaptı. Sonraki yıllarda Feynman, yüksek
enerjili proton çarpışma süreçlerinde kendi parton modelini ileri sürerek, kuark kuramının
gelişmesinde önemli bir rol oynadı.
Bu başarıların ötesinde. Dr. Feynman fiziğe yeni temel hesaplama yöntemleri ve gösterimleri
getirdi: en önemlisi, her zaman her yerde kullanılan Feynman diyagramlarıydı; söz konusu
diyagramlar fiziksel süreçlerin kavramsal hale getirilip hesaplanma yolunu yakın bilim tari
hinde diğer her formalizmden daha fazla değiştirmiştir.
Feynman dikkate değer derecede etkin bir eğitimciydi. Sayısız ödülleri arasından, özellikle
1972’de kazandığı Öğretim için Oersted Madalyasıyla övünürdü. Özgün olarak 1963’te ba
sılmış olan Feynman Fizik Dersleri, Scientific American’da bir eleştirmen tarafından “ Çetin, fa
kat besleyici ve lezzet dolu. 25 yıldır, öğretmenler ve başlangıç seviyesindeki öğrenciler için
en iyi yol göstericidir,” şeklinde betimlenmişti. Bununla birlikte Dr. Feynman meslek dışı
kişilerin fizik anlayışlarını artırmaları için Fizik Yasatan Üzerine ve Q H D : Işık ve Maddenin
Acayip Kuramı kitaplarını yazdı. Ç ok sayıda ileri yayının sahibiydi; tüm bunlar araştırmacılar
ve öğrenciler için klasik kaynaklar ve den kitapları haline gelmiş durumdadır.
Richard Feynman yapıcı bir halk adamıydı. Challenger komisyonundaki çalışması çok iyi
bilinmektedir, özellikle onun o meşhur soğutulmuş O-contalarının kırılganlığı gösterisi, bir
bardak buzlu su ve bir C-kıskacından başka hiçbir şey gerektirmeyen o şık deney. Daha az
bilinen ise, Dr. Feynman’m 1960’ta California D evlet Eğitim Programı Komitesine karşı
harcadığı çabadır; orada ders kitaplarının bayağılığını protesto etmişti.
Richard Feynman’ın sayısız bilimsel ve eğitimsel başarısının öyküsü, onun insan yanını yete
rince anlatamaz. Onun canlı ve çok-yönlü kişiliği tüm çalışmalarında parlar. Bir fizikçi o l
masının yanı sıra değişik zamanlarda bir radyo tamircisi, bir kasa açıcı, bir artist, bir dansçı,
bongo virtüözü ve hatta Maya hiyerogliflerinin çözücüsüydü. Sürekli olarak yaşadığı dünya
yı merak ederdi, örnek gösterilen bir deneyimciydi.
Richard Feynman 15 Şubat 1988’de Los Angeles’ta öldü.
ROBERT LEIGHTON
1919’da Detroit’ te doğan R obert 15. Leighton katı hal fiziğinde, kozmik ışın fiziğinde, m o
dem parçacık fiziğinin başlangıç anlarında, güneş fiziğinde, gezegen fotoğrafçılığında, mili
metre ve milimetre-altı dalga astronomisinde hayatı boyunca çığır açan çalışmalar yapmıştır.
Bunun yanı sıra bilimsel araçların yenilikçi tasarımlan konusunda yaptığı katkılar herkesçe
bilinir. Leighton, Feynman Fizik Dersleri’ili geliştiren takıma katılmadan önce yazdığı, olduk
ça etkili bir kitap olan Modem Fiziğin Ilkeleri’yle de tanınır.
1950’lerin başlarında Leighton mü-mezonun iki nötrino ve bir elektrona bozunumunun
gösterilmesinde önemli bir rol oynamış ve çıkan elektronun eneıji tayfının ilk ölçümünü
yapmıştı. Acayip parçacıkların ilk keşfinden sonra onların bozunumlarını ilk gözleyen yine
oydu ve yeni acayip parçacıkların birçok özelliğini açığa kavuşturmuştu.
Leighton 1950’lerin ortasında Doppler-kayması ve Zeeman-olayı güneş kameralarını tasarla
mıştı. Öğrencileriyle birlikte Zeeman kamerasıyla güneşin manyetik alanını mükemmel bir
çözünürlükle haritalamış, böylece yerel güneş yüzeyi hızlarında beş-dakikalık bir titreşimin
ve “ aşın-tanelenme” örıintüsünün keşfedilmelerine yol açmıştı; bu da yeni bir alanın -güneş
sismolojisinin- doğmasını sağlamıştı. Leighton gezegenlerin daha temiz görüntülerini almak
için düzenek tasarlayıp inşa etmiş ve bir başka yeni alan daha açmıştı: uyarlamalı optik.
1960’larda başlayan sondalarla uzay araştırmaları çağına kadar gezegenlerin en iyi görüntüleri
onunkilerdi.
1960’ların başlarında, Leighton yeni bir ucuz kızılaltı teleskobu geliştirmiş ve gökyüzünün
ilk kez 2,2 mikronda haritalamasını üreterek, insan gözüyle görmek için aşın soğuk olan gö
kadamızda umulmayacak kadar çok sayıda gökcismini açığa çıkarmıştı. 1960’ın ortalannda
Mariner 4, 6 ve 7 Mars görevlerinde Jet Propulsion Laboratory’da (JPL: Tepkiyle İtme La-
boratuan) Görüntü Bilimi Araştımıalan için ekip lideriydi. JPL’ nin ilk derin-uzay sayısal te
levizyon sisteminin geliştirilmesinde önemli bir rol üstlenmiş, görüntü işleme ve iyileştirme
yöntemlerinde ilk uğraşılara katkıda bulunmuştur.
1970’lerde Leighton'ın ilgisi, milimetrik-dalga girişim-metride ve milimetre-altı astronomi
de kullanılabilecek büyük, ucuz çanak antenlerin geliştirilmesine kaymıştı. Bir kez daha,
onun dikkate şayan deneysel becerileri bilimde yeni bir alan açmıştı ve bu alan, California’-
daki Owens Vadisi Radyo Gözlemevinde ve Şili’deki Atacama Büyük M ılim etre/M ilim et-
re-altı D izilim (A L M A ) R adyo Teleskobunda güçlü bir şekilde gelişmesini sürdürmektedir.
R obert Leighton 9 Mart 1997’de Pasadena, Califom ia’da öldü.
MATTHEW SAN DS
1919’da Oxford, Massachusetts’te doğan Matthew Sands 1940’ta Clark Üniversitesinden li
sansım ve 1941'de R ic e Üniversitesinden lisansüstü derecesini aldı. II. Dünya Savaşı esnasın
da Los Alamos’ta Manhattan Projesinde elektronik ve aletler konusunda hizmet verdi. Savaş
tan sonra Sands nükleer silahlann daha fazla kullanılmasına karşı lobi faaliyeti yürüten Los
Alamos Atom Bilim İnsanları Federasyonunda gönüllü olarak çalıştı. Bu sürede M I T ’de
Bruno Rossi’ nin gözetiminde kozmik ışınlan araştırarak doktora derecesini aldı.
Sands 1950’de Caltech tarafından 1,5 G e V ’lik elektron sinkrotronunu kurmak ve işletmek
üzere işe alındı. Elektron hızlandırıcılarında kuantum etkilerinin önemini, kuramsal ve de
neysel olarak, ilk gösteren oydu.
1960’ tan 1966’ya kadar Kolej Fiziği Komisyonunda hizmet veren Sands, Feynman Fizik
Dersleri'm yaratan Caltech lisans fizik programındaki yenileştınııelere öncülük etti. Bu esnada
Başkanın Bilim Danışma Kurulu, Silahlann Denetlenmesi ve Silahsızlanma Ajansı ile Savun
ma Bakanlığında nükleer silahlar ve silahsızlanma danışmanı olarak da çalıştı.
Sands 1963’te Stanford Doğrusal Hızlandıncısınm (S L A C ) kuruluşu ve işletilişinde yönetici
yardımcısı olmuş, orada ayrıca 3 G e V ’lik hızlandıncı Stanford Pozitron Elektron Asimetrik
Halkalanııda da (S P E A R ) çalışmıştı.
1969’dan 1985’ e kadar California Üniversitesi, Santa Cruz’da fizik profesörüydü ve
1969’dan 1972’ye kadar oranın bilimsel rektör yardımcısı görevinde de bulundu. 1972’de
Amerikan Fizik Öğretmenleri Derneğinden Üstün Hizm et Ödülü aldı. Emekli profesör ola
rak, 1994’e kadar parçacık hızlandırıcısı araştırmalarında etkin olmayı sürdürmüştü. 1998'de
Amerikan Fizik Derneği Saııds’e, “ hızlandırıcı fiziğine ve elektron-pozitroıı ve proton çar-
pıştıncılanmn geliştirilmesine yaptığı pek çok katkı nedeniyle” R obert R . W ilson Ödülünü
layık gördü.
Sands emekliliğinde Santa Cruz’da öğrencileri için bilgisayar ve laboratuar etkinlikleri kur-
malanna yardım ederek ilk ve orta öğretim öğretmenlerine, akıl hocalığı yaptı. Feynman’m
Fizik Tiiyolart adlı problem çözümü kitabının baskıya hazırlanmasını da denetlemiş, aynca
buna, Feynman Fizik Dersleri'nin ortaya çıkanlmasım betimleyen bir anı yazısı da koymuştu.
Matthew Sands 13 Eylül 2014’te Santa Cruz’ da öldü.
Çeviri:
Kerem K aynar
Y ayın a H azırlay an :
E d itö rle r K u ru lu
Kitabın T ü rk çe yayın hakları Nurcihan Kesim Ajans aracılığıyla Alfa Basım Y a yım D ağıtım
San. v e T ie. Ltd. Şti.'ne aittir. T an ıtım amacıyla, kaynak göstermek şartıyla yapılacak kısa
alıntılar dışında hiçbir yöntem le çoğaltılamaz.
Y a y ın c ı v e G e n e l Y a y ın Y ö n e t m e n i M . Faruk Bayrak
G e n e l M ü d ü r Vedat Bayrak
Y a y m Y ö n e tm e n i Mustafa Küpüşoğlu
D i z i E d itö rü K erem Cankoçak
R e d ak siy o n M eh m et Ata Arslan, Yunus Cankoçak
K ap ak T a s a rım ı E lif Çepikkurt
S ayfa T a s a rım ı Zeliha Güler, Ü m it Y a vu z
IS B N 978-605-171-358-8
978-605-171-343-4 (T k )
Baskı ve C ilt
M e lisa M atb a ac ılık
Çiftehavuzlar Y o lu Acar Sanayi Sitesi N o : 8 Bayrampaşa - İstanbul
T e l: 0(212) 674 97 23 Faks: 0(212) 674 97 29
Sertifika no: 12088
Feynman-Leighton-Sands
w
w
▼
CİLT 2
ELEKTRO
MANYETİZMA
YE MADDE
Yeni M ilenyum
Basımı
ALFA IB İL İM
İÇİNDEKİLER
1-1 Elektriksel kuvvetler........................... 1-1 5-5 Çizgisel yükün elektrik a la n ı............. 5-5
1-2 Elektrik ve manyetik a lan lar.............. 1-2 5-6 Yüklü levha; iki paralel levha
1-3 Vektör alanlarının özellikleri............. 1-3 arasındaki elektrik a la n ...................... 5-6
1-4 Elektromanyetizma y a s a la rı..............1-4 5-7 Küresel bir yük; küresel b ir k abu k ... 5-7
1-5 Alanlar nedir?...................................... 1-5 5-8 Noktasal b ir yük alanı tam olarak
BÖ LÜ M 2. VEKTÖR A LA N L A R IN IN
DİFERANSİYEL ANALİZİ BÖ LÜM 6 . ÇEŞİTLİ KOŞULLARDA
ELEKTRİK A LAN
2-1 Fiziği anlam ak..................................... 2-1
2-2 Skaler ve Vektör alanlar: T v e h .........2-2 6-1 Elektrostatik potansiyel
2-3 Alanların türevleri: gradyan ............ 2-3 denklem leri...........................................6 -1
2-7 Vektör alanların ikinci türevleri........2-7 6-4 Bir gradyan olarak dipol
9-1 Atmosferin elektrik potansiyel 13-7 Akım ların ve yüklerin dönüşüm ü.... 13-7
9-5 Yük ayrımının m ekanizm ası............... 9-5 14-1 Vektör p otan siyeli..............................14-1
9-6 Y ıldırım ................................................. 9-6 14-2 Bilinen akımların vektör
p o ta n siy e li......................................... 14-2
BÖ LÜM 10. DÎELEKTRİK 14-3 Düz b ir t e l .......................................... 14-3
10-2 Kutuplanma vektörü P ................... 10-2 14-5 Küçük b ir ilmeğin alanı, manyetik
11-2 Elektronik kutuplanm a.................... 11-2 15-2 Mekanik ve elektriksel en erjiler....... 15-2
11-5 Sıvıların dielektrik sabiti; 15-6 Statik için doğru olan, dinamik için
D ÎZlN
BÖLÜM 41. ISLAK SUYUN AKIŞI
ÎSÎM D ÎZlNÎ
41-1 Viskozite............................................. 41-1
41-2 Viskoz akış.......................................... 41-2 SEMBOLLER LİSTESİ
41-3 Reynolds s a y ıs ı..................................41-3
YENİ MİLENYUM BASIMININ ÖNSÖZÜ
Kip S. Thom e
Teorik Fizik Feynman Profesörü, Emekli
C alifom ia Teknoloji Enstitüsü Ekim 2010
TÜRKÇE ÇEVİRİYE ÖNSÖZ:
Bunlar, geçen yıl ve önceki yıl Caltech'te üniversite birinci ve ikinci sınıf öğ
rencilerine verdiğim fizik dersleridir. Sınıfta anlattığım bu kısımlar, kuşkusuz,
derslerin harfi harfine tamamı değildir; bazıları oldukça fazla, bazılarıysa daha
az olmak üzere gözden geçirilip baskıya hazırlanm ışlardır. Sınıfta anlatılanlar,
asıl dersin ancak bir bölümüdür. 180 öğrencilik tüm grup büyük b ir konferans
salonunda bu dersleri dinlemek üzere haftada iki kez toplanmakta ve sonra bir
asistanın rehberliğinde 15 ila 20 kişilik küçük uygulama gruplarına ayrılmak
taydı. Ayrıca haftada bir kez bir laboratuar uygulaması vardı.
Bu derslerde ulaşmaya çalıştığımız özel amaç, liselerden mezun olup Cal-
tech'e gelmiş olan çok hevesli ve oldukça zeki öğrencilerin ilgisini çekebilmekti.
Onlar fiziğin ne kadar ilginç ve heyecan verici olduğuna dair pek çok şey duy
dular: görelilik kuramı, kuantum mekaniği ve diğer çağdaş düşünceler. Daha
önceki iki yıllık dersimizin sonunda, öğrencilerin çoğunun cesareti kırılmış
olurdu, çünkü onlara gerçekten de oldukça sınırlı sayıda büyük, yeni ve çağdaş
fikirler sunulurdu. Eğik düzlemleri, elektrostatiği ve benzeri rutin şeyleri çalış
mak durumunda kalırlar ve iki yıl sonra aptallaşırlardı. Sorun şuydu: onların
heveslerini besleyerek çok daha ileri düzeyde ve heyecanlı öğrenciler kazandı
racak b ir ders yapmayı acaba b aşarabilir miydik?
Buradaki derslerin hiçbir şekilde bir gözden geçirme dersi olduğu sanılm a
sın; onlar çok ciddi biçimde hazırlanmıştır. Onları sınıftaki en zeki öğrenciye
anlattığımı düşündüm ve bundan emin olmak için de, mümkünse, en zeki öğ
rencinin bile derslerdeki her şeyi tam olarak kavrayamayacağı şekilde, düşünce
ve kavramların ana çizginin dışındaki çeşitli yönlere uygulanm ası önerilerini
de katarak sundum. Yine bu nedenle, denklemlerin ve düşüncelerin fiziğin bün
yesine uyduğu her durumu ve -d a h a çok bilgi edinildiğinde- onların nasıl deği
şebileceğini göstermek için, tüm beyanları mümkün olduğunca doğru yapmaya
özen gösterdim. Böyle öğrenciler için -eğer yeterince ak ıllılarsa- neyin daha
önce söylenenlerden çıkarılması gerektiğini ve neyin yeni b ir şey olarak önleri
ne konulduğunu anlam alarının önemli olduğunu hissettim. Yeni düşünceler or
taya çıktıkça, onları çıkarılabilecek durum daysalar çıkarmaya; aksi halde bili
nen şeyler cinsinden hiçbir temele dayanmayan yeni b ir düşünce olduğunu ve
kanıtlanabileceğinin beklenmediğini -fak at sadece içeriye eklendiğini- açıkla
maya çalıştım.
Bu derslere başlarken, öğrencilerin liseden mezun olduklarında geometrik
optik, basit kimya fikirleri ve benzeri şeyler bildiklerini varsaydım. Dersleri be
lirli b ir sırada vermenin herhangi b ir nedeni olduğunu da görmedim; şu anlam
da ki, bir şeyi ayrıntılı olarak anlatmaya hazır olmadıkça ona değinmek iste
mem. Pek çok konuya tam olarak tartışmaksızın değinmek gerekiyordu. Daha
tam tartışmalara, daha sonra hazırlıklar iyice geliştiği zaman sıra geliyordu.
İndüktans ve enerji düzeyi tartışm aları örnek olarak verilebilir; bunlar önce ni
tel biçimde gündeme getirilir ve daha sonra ayrıntılarıyla geliştirilir.
Daha çalışkan öğrencileri hedeflemekle birlikte, ek tartışm aları ve yan uy
gulam aları sıkıcı bulan ve derslerdeki malzemenin çoğunu öğrenemeyeceğini
düşünen öğrencilere de özen gösterdim. Derslerde, böyle öğrenciler için de, en
azından onların alabilecekleri temel ve öz bilgiler olsun istedim. Her şeyi
anlam adılarsa bile umarım sinirlenmemişlerdir. Her şeyi anlamış olduklarını
sanmıyorum, yine de işin özünü ve en dolaysız yanlarını anlam ışlardır. Kuşku
suz, nelerin esas kuram lar ve merkezi fikirler ve nelerinse çok ileri konular ve
uygulam alar olduğunu görmeleri onların zekâsına kalmıştır; belki bunu ancak
sonraki yıllarda anlarlar.
Bu dersleri verirken ciddi b ir zorluk şu oldu: Dersin veriliş biçimiyle ilgili
olarak, öğrencilerden öğretim görevlisine dersin nasıl geçtiğini gösterecek hiç
b ir tepki gelmedi. Bu gerçekten de önemli b ir sorundur ve ben derslerin gerçek
ten ne kadar iyi geçtiğini anlayamadım. Bütün her şey esasında b ir deneydi.
Aynı şeyi tekrar yapsaydım, aynı biçimde yapmazdım. Um arım onu tekrar y ap
mak zorunda kalmam! Yine de sanırım ilk yılda fizikle ilgili her şey oldukça do
yurucu şekilde halledildi.
İkinci yıl pek tatmin olmadım. İkinci yılın ilk kısmında elektrik ve manyetiz
mayı işlerken, gerçekten eşsiz ya da farklı hiçbir anlatım yolu -alışılm ışın dı
şında özel olarak daha heyecan verici bir y o l- düşünemedim. Böylece elektrik
ve manyetizma derslerinde pek b ir şey yaptığımı sanmıyorum. İkinci yılın so
nuna doğru, elektrik ve manyetizmadan sonra, esas olarak temel kipler, difüz-
yon denkleminin çözümleri, titreşen sistemler, dik fonksiyonlar gibi şeylere
başlayıp genelde "fiziğin matematiksel yöntemleri" denen ilk aşam aları gelişti
rerek maddenin özellikleri üzerine biraz daha fazla dersler vermeyi daha b a ş
langıçta kafama koymuştum. Geçmişe bakarak, sanırım ki, bu dersi tekrar ver-
seydim, yine bu özgün düşünceye geri giderdim. Fakat bu dersi tekrar vermem
planlanm adığı için, bir kuantum mekaniğine giriş dersi vermeyi denememin iyi
b ir fikir olabileceği söylendi; bunu III. Ciltte bulacaksınız.
Ana dalı fizik olan öğrencilerin kuantum mekaniği için üçüncü yıllarına ka
dar beklemeleri gerekir. Öte yandan, bizim derslerimizdeki öğrencilerin çoğu,
fiziği, esas ilgi alanları olan diğer dallara temel olsun diye okurlar. Ama kuan
tum mekaniğini öğrenmenin olağan yolu uzunca zaman istediği için, bu öğren
cilerin büyük çoğunluğu bu konuyu neredeyse alamayacak durumdadır. Yine de
gerçek kuantum uygulam alarında -özellikle de, elektrik mühendisliği ve kimya
gibi daha karmaşık uygulam alarda- diferansiyel denklem yaklaşımının tam
mekanizması zaten kullanılmaz. Bu nedenle kuantum mekaniğinin ilkelerini
parçalı diferansiyel denklemlerin bilinmesini gerektirmeyecek şekilde anlatma
ya çalıştım. Bir fizikçiye bile kuantum mekaniğini böyle ters tarzda sunmak -
derslerin kendilerinde görünebilecek çeşitli nedenlerle- sanırım ilginç bir dene
yimdir. Bununla birlikte, kuantum mekaniği kısmındaki deneylerin tam başarılı
olmadığını zannediyorum; büyük ölçüde bunun nedeni, sonunda yeterli zam a
nımın olmamasıydı (örneğin enerji bantları ve genliklerin uzaysal bağım lılığı
gibi konularla tam anlamıyla uğraşm ak için üç ya da dört ders daha yapmam
gerekirdi). Üstelik, daha önce bu konuyu bu şekilde hiç sunmamıştım; bu ne
denle öğrenciden tepki gelmemesi de özellikle ciddiydi. Şimdi kuantum mekani
ğinin daha sonra verilmesi gerektiğine inanıyorum. Belki bu dersi bir gün tek
rar verme şansını yakalarım. O zaman onu daha doğru yaparım.
Problemlerin nasıl çözüleceği hakkında derslerin olmayışının nedeni, uygu
lama saatlerinin var olmasıdır. Gerçi ilk yılda problem lerin nasıl çözüleceğine
dair üç ders koymuştum, ama onlar kitaba eklenmedi. Dönen sistemler dersinin
ardından mutlaka gelen eylemsiz güdüme ait (roket vb için) b ir ders de vardı;
ama o ne yazık ki atlandı. Beşinci ve altıncı derslerse, benim şehir dışında ol
duğum sırada, M atthew Sands tarafından verilmiştir.
Kuşkusuz asıl soru, bu deneyimin ne denli başarılı olduğudur. Öğrencilerle
çalışmış olan arkadaşlarım ın çoğu bana katılm asalar da, benim kendi görüşüm
kötümserdir. Öğrencilere çok özen gösterdiğimi sanmıyorum. Öğrencilerin ço
ğunluğunun sınavlardaki soruları halletme tarzlarına bakınca, sistemin b a şa rı
sız kaldığını düşünüyorum. Kuşkusuz, arkadaşlarım ın belirttiğine göre, tüm
derslerde hemen hemen her şeyi anlayan, konuların işlenişinde çok aktif rol
alan ve pek çok konuda müthiş heyecan ve ilgi gösteren bir ya da iki düzine ka
dar öğrenci vardı. Bunlar şimdi sanırım fizikte birinci-dereceden temel bilgiye
sahipler ve benim de zaten ulaşm ak istediklerim bunlardı. Ama o zaman, "öğre
tim gücünün etkinliği pek nadir görülür; ancak şu mutlu yeteneklilere yarar, ki
onlara da öğretim neredeyse gereksizdir." (Gibbon)
Yine de hiçbir öğrenciyi tamamıyla arkada bırakmak istemedim. Öğrencilere
yararlı olmanın bir yolu, sanırım derslerdeki bazı düşünceleri aydınlatabilecek
problem setlerini geliştirmeye daha fazla özen göstermektir. Problemler, ders
ler de anlatılanları tamamlamak, sergilenen düşünceleri daha gerçekçi, daha
tam ve daha akılda kalıcı kılmak için iyi b ir fırsattır.
Bununla birlikte, sanıyorum ki bu eğitim problemine, bir öğrenci ile iyi bir
öğretmen arasında sadece doğrudan kişisel b ir ilişki olduğu zaman -öğrencinin
düşünceleri tartıştığı, konuları düşündüğü ve konular hakkında konuştuğu bir
ortamın oluşması halinde- en iyi öğretimin yapılabileceğini anlamanın dışında
başka hiçbir çözüm yoktur. Derste sadece oturarak ya da sadece verilen prob
lemleri çözerek çok şey öğrenmek olanaksızdır. Fakat bizim m odem çağımızda
yetiştirilecek o kadar çok öğrencimiz var ki ideal yöntemin yerine konacak bir
başka yol bulm aya çalışmamız gerekiyor. Belki benim derslerim buna b ir katkı
yapabilir. Belki özel öğretmenlerin ve öğrencilerin bulunduğu bazı küçük yer
lerde, bu öğrenciler derslerden biraz esin ya da bazı fikirler edinebilirler. Belki
de konulan düşünürken eğlenecekler ya da bazı düşünceleri daha fazla geliştir
meye başlayacaklardır.
Haziran 1963
Richard P. Feynman
ÖNSÖZ
M atthew Sands
M art, 1964
ELEKTROMANYETİZMA
nün. Ayrıca b ir fark daha var. Pozitif ve negatif olarak adlandırabileceğim iz iki 1-3 Vektör alanlarının özellikleri
1-4 Elektromanyetizma yasaları
tür "madde" olsun. Benzerler birbirini itsin, zıtlar birbirini çeksin. Bu kuvvet,
1-5 A lanlar nedir?
sadece çekim gücü olan kütleçekime benzemeyecektir. Bu durumda ne olurdu?
1-6 Bilim ve teknolojide elektromanyetizma
Bir araya gelmiş pozitif yükler birbirlerini müthiş b ir kuvvetle itip, dört bir
yana dağılırlardı. Aynı şekilde, b ir araya gelmiş negatif yükler de aynı şekilde
davranırdı. Eşit sayıda pozitif ve negatifler bir araya geldiğindeyse, tamamen
Gözden geçirm e: Cilt 1, 12. Bölüm,
farklı b ir sonuç görürdük. Karşıt parçalar m uazzam bir şekilde birbirlerine çe
Kuvvetin Karakteristiği
kilirlerdi. Sonuç bu müthiş kuvvetlerin, sıkı şekilde oluşmuş pozitif ve negatif
karışım ları oluşturarak birbirlerini mükemmel b ir şekilde dengelemeleri olurdu
ve bu tür karışım lar arasında ne çekme ne itme olurdu.
Böyle bir kuvvet vardır: elektrik kuvveti. Bütün maddeler birbirlerini bu
kuvvetle iten ve çeken pozitif protonlar ve negatif elektronların karışımından
ibarettir. Aralarındaki denge o kadar mükemmeldir ki, b ir başka insanla yan
yana durduğunuzda hiçbir kuvvet etkisi hissetmezsiniz. Çok az bile olsa bir
dengesizlik olsaydı, kesinlikle hissederdiniz. Bir başka insandan b ir kol boyu
mesafe uzakta dursaydınız ve ikiniz de sadece yüzde bir daha fazla elektrona
sahip olsaydı o zaman birbirinizi olağanüstü bir kuvvetle iterdiniz. Bu kuvvet
ne kadar büyüktür? Empire State Binasını kaldıracak kadar? Hayır! Everest D a
ğını kaldıracak kadar? Hayır! Kuvvet, dünyamız kadar ağır b ir nesneyi kaldıra
bilecek kadar büyüktür.
Bu tür bir karışımın içinde bu kadar büyük kuvvetler mükemmel b ir şekilde
dengedeyken, pozitif ve negatif yükleri dengede tutmaya çalışan maddenin ne
den bu kadar sert ve sağlam olduğunu anlamak zor değildir. Örneğin, Empire
State Binası rüzgârda b ir santimetreden daha az salınım yapar çünkü elektrik
sel kuvvetler her b ir elektron ve protonu aşağı yukarı olm aları gerektiği yerde
tutar. Diğer yandan, maddeye sadece birkaç atom görebileceğimiz kadar yakın
dan bakarsak, baktığımız herhangi b ir ufak parça, genelde, eşit sayıda pozitif
ve negatif yüke sahip olmayacaktır ve dolayısıyla büyük artık elektriksel kuv
vetler görülecektir. Birbirine komşu iki küçük parça, her iki yükten eşit m iktar
da barındırsa bile hâlâ büyük elektriksel kuvvetler bulunabilir, zira bağım sız
yükler arasındaki elektriksel kuvvetler aralarındaki mesafeyle ters orantılıdır.
Eğer bir parçanın tek b ir negatif yükü o parçanın pozitif yüklerine diğer parça
nın negatif yüklerinden daha yakınsa, net bir kuvvet doğabilir. Bu bahsettiği
miz durumda çekim kuvvetleri itme kuvvetlerinden büyüktür ve böylece iki
parça arasında, artık yük olm asa bile, net bir çekim olur. Atomları ve molekül
leri b ir arada tutan kimyasal kuvvetler aslında yük dengesinin mükemmel ol
madığı veya mesafelerin çok küçük olduğu bölgelerde etkiyen elektriksel kuv
vetlerdir.
Bildiğiniz üzere, atomların çekirdeğinde pozitif protonlar ve dışında elekt
ronlar vardır. Şunu sorabilirsiniz: "Madem elektriksel kuvvet bu kadar olağan
üstü, neden protonlar ve elektronlar birbirlerinin üstüne düşmüyorlar? Eğer sı
kı bir karışım olma arzulan varsa, neden olduklarından daha sıkı fıkı değiller?"
Sorunuzun cevabı, kuantum etkilerinde saklı. Elektronları protonlara daha y a
kın b ir bölgeye sıkıştırmaya çalışırsak, belirsizlik ilkesine göre sıkıştırma art
tıkça ortalam a kare momentumları da artar. îşte, kuantum mekaniği y asaları
nın gerektirdiği bu devinim elektriksel çekimin yüklerinin birbirlerine daha
fazla yaklaşmasını önler.
Bir başka soru: "Çekirdeği b ir arada tutan nedir?" Bir çekirdekte hepsi pozitif
yüklü olan birçok proton vardır. Neden birbirlerini itmiyorlar? Şöyle ki, çekir
dekte elektriksel kuvvetlere ilave olarak, elektriksel itmeye rağmen protonları
bir arada tutabilen, elektriksel kuvvetlerden büyük ve elektriksel olmayan kuv
vetler vardır. Bu kuvvetlere nükleer kuvvetler denir. Ancak bu nükleer kuvvetle
rin etki ettiği mesafe kısadır. Nükleer kuvvet l/r 2 değerinden daha hızlı bir şe
kilde azalır ve bunun önemli b ir sonucu vardır. Eğer b ir çekirdekte çok fazla
proton varsa, çekirdek çok fazla büyür ve bir bütün olarak kalması güçleşir. Bu
nun bir örneği 92 protonlu uranyumdur. Nükleer kuvvetler her b ir proton (veya
nötron) ile en yakın komşusu arasında etki ederken, elektriksel kuvvetler daha
uzun mesafelerde etki ederek çekirdekteki protonların birbirlerini ve diğerlerini
itmesini sağlar. Çekirdekteki proton sayısı arttıkça elektriksel itme, uranyum ör
neğinde olduğu gibi, çekirdeğin elektriksel itmeden dolayı neredeyse parçalan
mak üzere olduğu hassas bir dengeye kavuşana kadar artar. Böyle bir elektrona
hafifçe vurduğunuzda (yavaş b ir nötronu üstüne göndererek bunu yapabilirsi
niz) her biri pozitif yüklü iki parçaya ayrılır ve bu parçalar elektriksel itme saye
sinde birbirlerini iterler. Açığa çıkan enerji atom bom basının enerjisidir. Bu
enerjiye genelde "nükleer" enerji denir, fakat aslında açığa çıkan enerji nükleer
Küçük Yunan harfleri ve
kuvvetleri yenen elektriksel kuvvetlerin açığa çıkardığı "elektriksel" enerjidir.
büyük h arf karşılıkları
Son olarak, (nükleer kuvvet barındırm ayan) negatif yüklü elektronu b ir ara
a alfa
da tutan nedir diye sorabiliriz. Eğer b ir elektronun içeriği hep aynı türdense,
p beta
her b ir parça birbirini itmelidir. O zaman, neden elektron parçalanmıyor? Ya da
y r gama
şöyle soralım, elektronun "parça"lan var mıdır? Belki şöyle ifade etmeliyiz, bir
s a delta
e epsilon elektron sadece b ir noktadır ve elektriksel kuvvetler sadece farklı noktasal yük
zeta ler arasında etkilidir ve bu yüzden elektron kendi kendine etki etmez. Belki!
<
V eta Tüm diyebileceğimiz, elektronu b ir arada tutanın ne olduğu sorusu, tam bir
e e te ta elektromanyetizma kuramı oluşturma yönündeki uğraşılarım ızın karşısına bir
1 iota çok zorluk çıkarmıştır. Soru asla cevaplanamamıştır. İlerleyen bölüm lerde bu
K kappa konuyu tartışarak kendimizi oyalayabiliriz.
X A lambda
Görüldüğü üzere, malzemelerin detaylı yapısını ve dolayısıyla özelliklerini
n mü
belirleyen şey, elektriksel kuvvetler ile kuantum mekaniksel etkilerin birleşim i
V nü
dir. Bazı malzemeler serttir, bazı malzemeler yumuşak. Bazıları elektriksel ola
f s xi (ksi)
rak "iletken"dir -çünkü elektronları serbestçe dolaşabilir; diğerleri "yalıt-
0 omikron
n n kan "d ır- çünkü elektronları bağım sız atomlara sıkıca tutunmuştur. Bu özellik
P>
rho lerin nasıl doğduğunu daha sonra düşünsek iyi olur; zira bu, gerçekten karm a
P
a î sigma şık b ir konudur. En iyisi, elektriksel kuvvetleri basit durum larda inceleyerek
T tau işe koyulmak. Elektrik yasalarını ele alarak başlayacağız ki bunun içine, aslın
V Y üpsilon da aynı konunun b ir bölümü olan, manyetizma da girmektedir.
4> «1> phi Elektriksel kuvvetin, aynı kütleçekim kuvveti gibi, yükler arasındaki mesa
X chi (khi)
fenin karesiyle ters orantılı olarak azaldığım belirtmiştik. Buna Coulomb yasa
* psi
sı denir. Kuvvetler hareket halindeyken bu yasa tam anlamıyla doğru sonuç
(o n omega
vermez; elektriksel kuvvetler, karmaşık b ir şekilde, yüklerin hareketlerine de
bağlıdır. Hareketli yükler arasındaki kuvvetin b ir parçasına manyetik kuvvet
denir. Aslında, elektriksel etkinin b ir boyutudur manyetik kuvvet, bu yüzden bu
konuya "elektromanyetizma" denir.
Elektromanyetik kuvvetlerle uğraşm ayı görece kolaylaştıran önemli bir ge
nel ilke vardır. Deneyler sonucunda gördük ki, tek b ir yük üzerine etki eden
kuvvet -b a ş k a ne kadar yük olduğundan veya nasıl hareket ettiğinden bağımsız
olarak - o yükün konumu, hızı ve miktarına bağlıdır, v hızında hareketli q yükü
üzerine etki eden F kuvvetini şu şekilde yazabiliriz:
F = q(E + v x B) ( 1. 1)
İ t [ ¡ l ' : S r ] = F= q (E + v X B) ( 1 .2 )
Buna alanların üst üste binm e ilkesi denir ve o, manyetik alanlar için de geçer-
lidir.
Eğer rastgele b ir şekilde hareket eden tek bir yük tarafından oluşturulan
elektrik ve manyetik alanların yasalarını bilebilirsek, bu ilke sayesinde bütün
elektrodinamik yasalarını tamamlayabiliriz. Eğer A yükü üzerine etki eden kuv
veti bilmek istiyorsak, her b ir B, C, D, vb yükleri tarafından meydana getirilen E
ve B 'y i hesaplamamız ve daha sonra alanları hesaplamak için bütün diğer yük
lerden meydana gelen E ve B 'leri ve sonra A üzerine etki eden kuvveti hesapla
mak için de o alanlardan kaynaklanan kuvvetleri toplamamız yeterlidir. Tek bir
yük tarafından meydana getirilen alan basit olsaydı, elektrodinamik yasalarını
tanımlamanın en temiz yolu kesinlikle bu olurdu. Ne yazık ki gayet karmaşık
olan bu yasanın b ir tanımını daha önce anlatmıştım (Cilt I, Bölüm 28).
Elektrodinamik yasalarının en basit biçiminin tahmin edebileceğiniz gibi
olm adığı ortaya çıktı. Bir yükün diğer b ir yük üzerine etki eden kuvvetine iliş
kin b ir denklem sunmak en basit biçim değildir. Yükler sabit duruyorsa Co-
ulomb kuvvet yasasının basit olduğu doğrudur, fakat yükler hareket ettiğinde
aralarındaki ilişki, zamandaki gecikmeler ve ivmelenmenin etkileriyle karm a
şıklaşır. Sonuç olarak, elektrodinamik konusunu sadece yükler arasındaki kuv
vet yasalarıyla açıklamayı uygun bulmuyorum. Bir başka bakış açısını göz
önünde bulundurm ak daha uygundur, öyle b ir bakış açısı ki elektrodinamik ya
saları bu şekilde kolayca ele alınabilir gözükmektedir.
Söz konusu elektrik alansa, dışa akışa benzer bir şeyi matematiksel olarak
ifade edebilir ve buna gene akı diyebiliriz. Bu durumda elbette, herhangi bir şe
yin akışından bahsetmiyoruz, çünkü elektrik alan herhangi b ir şeyin hızı değil
dir. Buna rağmen, alanın ortalama dik bileşeni olan matematiksel niceliğin ya
rarlı b ir anlamı olduğu ortaya çıkar. Denklem (1.4) tarafından tanımlanmış b ir
elektrik akışından bahsedebiliriz. Son olarak, akıyı sadece tamamen kapalı bir
Şekil 1-3 Bir vektör alanının yüzeyden dışa
doğru akışı vektörün dik bileşeninin ortala yüzeyden geçen değil, herhangi bir sınırlı yüzeyden geçen bir fiziksel nicelik
ma değerinin yüzey alanıyla çarpımıdır. olarak düşünmemiz gerektiğini belirtelim. Daha önce tanımlandığı gibi, böyle
(sınırlı) b ir yüzeyden geçen akı vektörün ortalama dik bileşeninin yüzey alanıy
la çarpımı olarak tanımlanır. Bu tanımlar Şekil 1-3'te görselleştirilmiştir.
Vektör alanının ikinci b ir özelliği daha vardır ve bu özellik yüzeyle değil,
çizgiyle ilgilidir. Gene bir sıvının akışını tanımlayan b ir hız alanını düşünelim.
Şu ilginç soruyu sorabiliriz kendimize: Sıvı dönmekte midir? Ya da şöyle sora
lım: bir çember etrafında net b ir dönme hareketi mevcut mudur? Şekil 1-4'teki
gibi b ir tüpün içindeki sıvı dışındaki bölgede bütün sıvının b ir anda donduğu
nu varsayalım. Tüpün dışında sıvının hareketi durur, ancak tüp içindeki sıvı
momentumu sayesinde harekete devam edebilir. Şüphesiz, tüp içinde bir yön
deki momentum diğer yöndeki momentumdan fazlaysa olur bu dediğimiz. Dola
şım denen bu niteliği, sıvının tüp içindeki hızı ile tüpün çevresinin çarpımı ola
rak tanımlayabiliriz. Bu fikirleri genişleterek "dolaşım "ı (hareket eden bir şey
olmasa bile) herhangi bir vektör alanı için tanımlayabiliriz. Herhangi bir vektör
alanı için, rastgele kapalı bir eğri etrafındaki "dolaşım", vektörün ortalama te
ğet bileşeninin eğrinin çevresiyle çarpımı olarak tanım lanabilir (Şekil 1-5).
B manyetik alanı için birbirine denk iki denklemi yazarak, elektromanyetik Şekil 1-5 Herhangi bir vektör alanı için, rast
yasalarını tamamlayabiliriz: gele kapalı bir eğri etrafındaki "dolaşım",
vektörün ortalama teğet bileşeninin eğrinin
Herhangi bir kapalı yüzeyden geçen B akışı = 0 (1.8) çevresiyle çarpımıdır.
Denklem (1.9)'un sağ tarafındaki ilk terimin kuramsal keşfi M axw ell tarafın
dan yapılm ıştır ve çok önemlidir. Bu terim değişen elektrik alanlarının manye
tik etkiler yarattığını ifade eder. Aslına bakarsanız, bu terim olmadan denklem
anlamsızdır; çünkü o olmadan kapalı halkalı devrelerde akımlar olamazdı. An
cak, şimdiki örnekte göreceğimiz üzere, böyle akımlar vardır. İki düz levhadan
oluşmuş b ir sığaç (kapasitör) hayal edin. Sığaç, Şekil 1-10'da görüldüğü gibi,
bir levhadan diğerine doğru yol alan akımla yüklenmekte olsun. Tellerden biri
nin etrafında C eğrisi çizip, teli kesecek şekilde içini dolduralım. Şekilde bu Sı
yüzeyiyle gösterilmekte. Denklem (1.9)'a göre, C'nin B etrafındaki dolaşımı (çar
pı c2) teldeki akımdan (bölü eo) doğmaktadır. Peki, eğriyi bir kaseye benzeyen,
sığaç levhalarının arasında bulunan ve sürekli telden uzak duran farklı b ir S2
yüzeyiyle doldurursak ne olur? Elbette bu yüzeyden geçen b ir akım yoktur. An
cak, şu da b ir gerçektir ki, sadece sanal b ir yüzeyin yerini değiştirmek de ger
çek b ir manyetik alanı etkilemez! B dolaşımı daha öncekiyle aynı olmalıdır.
Denklem (1.9)'ın sağ tarafındaki ilk terim ile ikinci terim birleşerek, Sı ve S2 yü
zeyleri için aynı sonucu verir. S 2 yüzeyi için B'nin dolaşımı, sığaç levhaları ara
sındaki E akışının değişim hızı cinsinden verilebilir. £“nin değişiminin akımla
bağlantısı, tam da Denk. (1.9)'un öngördüğü gibidir. M axw ell bunu ilk görendi
ve denklemin tam halini de ilk o yazdı.
Şekil 1-6'daki kurulum sayesinde, elektromanyetizmanın diğer yasalarından
birini gösterebiliriz. Telin uçlarını pilden sökelim ve bize telde akım olup olma
dığını söyleyebilecek b ir galvanometreye bağlayalım. Teli mıknatısın manyetik
alanın içinden geçecek şekilde yana doğru ittiğimizde telden akım geçtiğini
gözlemleriz. Bu etki Denk, (l.l)'in sonuçlarından biridir. Teldeki elektronlar F =
qv x B kuvvetini hisseder. Elektronların hareketi yana doğrudur, çünkü telle
beraber hareket etmektedirler. Mıknatıstan kaynaklanan dik B 'li bu v elektron
ların üstünde tel boyunca yönlenmiş bir kuvvet etki etmesine yol açar ve bu da
elektronların galvanometreye doğru hareket etmesini sağlar.
Şimdi, teli bırakıp mıknatısı hareket ettirdiğimizi varsayalım . Görelilik b il
gimize dayanarak, herhangi b ir fark olmaması gerektiğini düşünebiliriz ve ger
çekten de galvanometrede benzer b ir akım görürüz. Manyetik alan, durağan
yükler üstüne etki eden kuvveti nasıl oluşturur? Denklem (l.l)'e göre b ir elekt
rik alan mutlaka olmalıdır. Demek ki, hareket eden mıknatıs b ir elektrik alanı
oluşturmuş olmalıdır. Bunun niceliksel gösterimi Denk. (1.7)'dir Bu denklem
günlük hayattaki birçok olguyu, örneğin elektrik jeneratörleri ve transform atör
leri açıklayabilir.
Denklemlerimizin en kayda değer sonucu, Denk. (1.7) ile (1.9)'un birleşiminin
elektromanyetik etkilerin uzak mesafelere yayılımının açıklamasını içermesi
dir. Kabaca şöyle açıklayabiliriz: Diyelim ki bir yerde, bir telden aniden akım
geçmesiyle doğan ve gitgide artan bir manyetik akım var. Elektrik alan kendi
dolaşımını sağlayacak şekilde arttıkça, Denklem (1.9)'a göre manyetik bir dola
şım ortaya çıkacaktır. Söz konusu manyetik alan büyüm esiyse yeni b ir elektrik
alan dolaşımının doğm asına neden olacaktır ve bu böyle sürecektir. İşte, alan
lar bu şekilde uzay içinde, kaynaklarında ortaya çıkışları hariç olmak üzere,
yükler veya akımlara ihtiyaç duymadan yol alabilirler. Birbirim izi böyle görü
rüz. Bütün bunlar elektromanyetik alanların denklemlerinde mevcuttur.
sahip olmalıdır. Gerçek fiziksel problem lerin tam b ir analizi genelde gayet kar 2-2 Skaler ve vektör alanlar: T v e h
2-3 Alanların türevleri: gradyan
maşıktır ve herhangi bir fiziksel durum sadece diferansiyel denklemini çözerek
2-4 V İşlemcisi
analiz edilemeyecek kadar karmaşık olabilir. Yine de, b ir sistemin davranışı
2-5 V işlemleri
hakkında iyi b ir fikir edinebilmek için çözümün farklı koşullar altındaki özel 2-6 Isı akışının diferansiyel denklemi
likleri hakkında hissiyat sahibi olmak önemlidir. Bu amaç doğrultusunda alan 2-7 Vektör alanlarının ikinci türevleri
çizgileri, sığa, direnç ve indüktans gibi kavram lar gayet yararlıdır. Dolayısıyla 2-7 Tuzaklar
A x B = vektör (2 .2 )
AxA = 0 ‘ (2.3)
A IB t İD E (F fi-
A ■ (A x B) = 0 (2.4)
H 1 J IK IL İM M A ■ (B x Ct = (A x B) ■ C (2.5)
A x (B x O = B(A ■ O - C(A ■B) (2 .6 )
o P <8 İR s T
V VI X it Z Aynca, kalkülüsten bildiğim iz aşağıdaki eşitlikleri de kullanacağız:
C ■A t A*.
İlk Denklem (2.7) elbette sadece Ax, Ay ve Az sıfıra giderse doğrudur.
V- Air * t * Mümkün olan en basit fiziksel alan, skaler bir alandır. Hatırlayın, alan de
İlil 1
UrAjrw. di Ifir yanJtt diğimizde ima ettiğimiz şey uzaydaki konuma bağlı b ir niceliktir. Skaler alan
dediğimizdeyse sadece her noktada tek b ir sayıyla - b i r skalerle- ifade edilen
b ir alanı ima etmekteyiz. Elbette, sayı zamanla değişebilir ama şimdilik bunu
düşünerek kendimizi gereksiz yere yormaya gerek yok. Belirli b ir anda bir ala
nın nasıl göründüğünü tartışacağız. Skaler alana örnek olması için belli yerleri
nin ısıtıldığı, belli yerlerininse soğutulduğu, dolayısıyla sıcaklığının her nokta
da farklı olduğu katı b ir malzeme düşünelim. Sıcaklık, dikey b ir koordinat sis
teminde ölçülmüş x, y ve z'nin fonksiyonu olacaktır. Sıcaklık skaler b ir alandır.
2. VEKTÖR ALANLARININ DİFERANSİYEL ANALİZİ |2-3
Şekil 2-1 Sıcaklık ( r ) bir skaler alan örneğidir. Uzaydaki her [x, y,
z) noktasına karşılık gelen bir T{x, y, z ) sayısı vardır. T = 20° ola
rak işaretlenmiş yüzeydeki (z = O’da bir eğri olarak gösterilen)
her nokta aynı sıcaklıktadır. Oklar, sıcaklık akış vektörü ft'ın bir
örneğidir.
Skaler alanlarla ilgili b ir düşünce şekli de "eş yükselti eğrileri"ni hayal et
mektir. Eş yükselti eğrileri, aynı bir haritada aynı yükseklikteki noktaları b irb i
rine bağlayan çizgiler gibi, aynı değere sahip noktalan birbirine bağlar. Bir sı
caklık alanı için eş yükselti eğrilerine "eş-sıcaklıklı" yüzeyler veya eş-sıcaklık-
lar denir. Şekil 2-1 b ir sıcaklık alanını ve 7*nin z = 0 x ve y 'ye nasıl bağlı oldu
ğunu göstermektedir. Birçok eş-sıcaklık eğrileri görebilirsiniz şekilde.
Bunların yanında, vektör alanları da vardır. Fikri çok basittir. Uzaydaki her
noktaya b ir vektör atanır. Vektör noktadan noktaya değişir, örneğin, dönen bir
kütle düşünün. Kütlenin herhangi bir noktasının hızı, konumunun bir fonksiyo
nu olan vektördür (Şekil 2-2). ikinci olarak, bir malzeme bloğundaki ısının akı
şını örnek verebiliriz. Bloğun b ir yerindeki sıcaklık yüksek, diğerinde düşükse,
sıcak olan noktadan soğuk olan noktaya doğru b ir akış olacaktır. Isı bloğun
farklı yerlerinde farklı yönlerde akacaktır. Isı akışı, h dediğimiz yönlü b ir nice
liktir. Isı akış vektörü örnekleri Şekil 2-1 'de gösterilmiştir.
Şekil 2-3 Isı akışı bir vektör alanıdır, h vektörünün yönü akışın
yönünü işaret eder. Büyüklüğü akışa dik yöndeki yüzey elema
nından birim zamanda geçen enerjinin yüzey elemanının alanına
bölümüdür.
Gelin, h 'm daha kesin b ir tanımım yapalım: Bir noktadaki ısı akış vektörü
nün büyüklüğü, akışa dik yöndeki sonsuz küçüklükteki yüzey elemanından b i
rim zaman ve alanda geçen termal enerjidir. Vektörün yönü akışın yönünü işa
ret eder (Bkz. Şekil 2-3). Sembollerle ifade edecek olursak: AJ birim zamanda A a
yüzey alanından geçen termal eneıjiyse, o zaman
‘ = s * ,2S»
Bu denklemi şöyle ifade edebiliriz: Birim normali re olan herhangi bir yüzey
elemanından geçen ısı akışı (birim zaman ve birim alanda) h ■ re terimiyle ifade
edilebilir. Benzer şekilde şöyle de diyebilirdik: Isı akışının Aû 2 yüzey elemanına
dik bileşeni h • re olur. İstersek, bu ifadelerin h’ı tanım ladığını ifade edebiliriz.
Şekil 2-4Aa2'den geçen ısı akışı ile Aaı'den
Aynı fikirleri diğer vektör alanlarına da uygulayacağız ilerde.
geçen ısı akışı aynıdır.
(2 . 11 )
+ AyB2 + A ZB 3 —S ( 2 . 12)
AT = Ax + A)/+ Az (2.13)
dx dy az
dT dT dT
dx ' dy ' dz
Şekil 2-5 Bileşenleri &x, Ay ve Az olan AR
şeklindeki üç sayının da, b ir vektörün x-, y - ve z- bileşenleri olduğu sonucuna
vektörü.
varabiliriz. Bu yeni vektörü VT sembolüyle yazalım. V sembolü (nabla veya del
olarak okunabilir) ters dönmüş bir A 'dir ve bize türev almamız gerektiğini be
lirtir. İnsanlar VT'yi farklı şekillerde okurlar: "del - T ' veya "T'nin gradyanı" ve
ya "grad T '.'
g r .d 12.14)
Bu simgeleri kullanarak Denk. (2.13)'ü daha sade bir şekilde tekrar yazabili
riz:
AT = V T -A R (2.15)
olur. Eğer herhangi b ir sayı çifti, aynı x v e y gibi dönüşürse, o zaman bir vektö
rün bileşenleri olduğunu anlarız.
Şimdi gelin, Şekil 2-6 (b)'deki P\ ile P2 noktaları arasındaki sıcaklık farkına X
bakalım. Eğer x ve y noktalarıyla hesaplarsak, Ay sıfır olduğundan dolayı, şu Şekil 2-6 (a ) Dönmüş bir koordinat sistemi
şekilde ifade edebiliriz: ne dönüşüm, (b ) ^-eksenine paralel AR ara
lığı özel durumu.
A T =^A x ( 2 .20 )
Bizim gösterim im izde, (a, b, c) ifad esi bileşenleri a, fc ve c olan b ir vektörü ifade eder. Eğer
birim vektörler i , j ve ¿"yi kullanmak isterseniz şöyle yazabilirsin iz:
dT dT dT
VT = İ YX + İYy + k öi
Peki, üslü sistemdeki b ir hesaplam a bize neyi verirdi? Onu da aşağıdaki gibi
yazardık:
Şekil 2-6(b)'ye baktığımızda, Ax pozitif olduğunda, Ay' negatif olduğu için, şun
ları elde edebiliriz:
Ax' = A * cos 9 (2.22)
ve
Ay' = -A x sin 9 (2.23)
dT dT Q dT . a
-5— = r cos 9 —"t, r sın 9 2.26)
dx dx ay
Bu denklem şu anlama gelir: nasıl ki Denklem (2.18)'de x, x ' ve y"nden elde edil
mişse, dT/dx de dT/dx' ve dT/dy"nden elde edilebilir.Dolayısıyla dT/dxterimi
bir vektörün ^-bileşenidir. Aynı şekilde dT/dy ve dT/dz terimleri de vektörün y
ve z bileşenleridir. O nedenle, VT bir vektördür; skaler b ir T alanından elde
edilmiş b ir vektör alanıdır.
2-4 V İşlemcisi
Artık olağanüstü şekilde zevkli ve zekice -v e matematiği mükemmel yapan
şeylerin özellikleri o la n - şeyler yapabiliriz, grad T veya VT'nin vektör olması,
diferansiyelini aldığımız skaler alandan bağım sızdı. T eğer herhangi bir skaler
alanla değiştirilmiş olsaydı bile, argümanlarımız hâlâ geçerli olurdu. Dönüşüm
denklemleri neyin diferansiyelini aldığım ızdan bağım sız olarak aynı olduğun
dan, T yi çıkarıp Denk. (2.26)'yı işlemci denklemiyle değiştirebiliriz:
(2.27)
, = (_ğ_ d_ d \
(2.28)
' dy ' d z )
l2'2®
Bakın görüyor musunuz, T den gradyam ayırmış olduk. N e kadar harika bir fikir!
Elbette şunu da unutmayın, V b ir işlemcidir. Tek başına hiçbir anlam ifade
etmez. Eğer V tek başına hiçbir şey ifade etmiyorsa, onu b ir skalerle -diyelim
T - çarparak TV sonucunu elde etmemiz ne anlama gelir? (Bir vektörü daima b ir
skalerle çarpabilirsiniz.) Hâlâ b ir şey ifade etmez. x bileşeni şöyledir:
T4~ (2-30)
ox
Bu b ir sayı değildir, ancak yine de b ir işlemcidir. Yine de, vektörler cebirine gö
re, TV b ir vektördür. '
Şimdi gelin, V'i diğer tarafta b ir skalerle çarparak (VT) sonucunu elde ede
lim. Bildiğimiz cebirle şöyle yazabiliriz:
TA = A T (2.31)
ama unutmayalım ki, işlemci cebiri bildiğim iz vektör cebirinden biraz farklıdır,
işlemcilerle işlem yaparken sıralamayı daima doğru tutmamız lazım ki işlemler
b ir anlam ifade etsin. V'in türev gösterimiyle aynı gösterim kurallarına uydu
ğunu hatırlarsanız zorluk çekmezsiniz. Türevi alınacak neyse, V'in sağında ol
malıdır. Sıralama çok önemlidir.
Sıralamanın önemini göz önüne aldığımızda, TV'in bir işlemci olduğunu fa
kat V r çarpımının da artık (diferansiyel almaya) aç olmadığını anlarız. İşlemci
tamamen doymuştur. Gerçekten de, anlamı olan şey fiziksel b ir vektördür.
T n in üç boyutta değişim hızını temsil eder. T nin herhangi bir yöndeki değişim
hızı, V î'n in o yöndeki bileşenidir (Bfcz.Denk. (2.15)). Buradan V T in yönünün en
büyük bileşene sahip olduğu -d iğ e r b ir deyişle, T n in en hızlı değiştiği- yön ol
duğu sonucu çıkar. 7*nin gradyanı (7*nin) en dik yukarı eğimiyle aynı yöndedir.
ilk sonuç bir şey ifade etmez, çünkü hâlâ bir işlemcidir. Nihai anlamı, neyin iş
lemini yaptığına bağlıdır, ikinci çarpım b ir skaler alandır. (A ■ B daima b ir ska-
lerdir.)
Gelin, V ile bildiğim iz h gibi bir vektör alanın skaler çarpımını deneyelim.
Bileşenleri
V • h — Vxhx V-y/ı-y + Vzhz (2.32)
veya
r, > dhx dhv dhz _
V h = — 2L + -2 - + -r * - (2.33)
ax ay öz
* - h - ı dx
r + f *
dy + t az
* l2-341
Bu, her ne kadar farklı görünse de, Denk. (2.33)'ten çıkacak sayıyla aynı sayıdır.
Dolayısıyla, uzaydaki her nokta için,
V' ■h = V • h (2.35)
VT için yaptığımız gibi, V • h'ye de fiziksel bir anlam yükleyebiliriz. Ama bunu
şimdilik erteliyoruz.
h niceliğini uzaydaki konuma bağlı fizik sel bir nicelik olarak düşünürüz, üç değişkene da
yanan bir matematiksel fonksiyonla sınırlandırmayız, h 'm x, y ve z 'ye veya x', y', z"ne göre
"türevi alındığında" h uygun değişkenlerle ifade edilmelidir.
Öncelikle, V vektör işlemcisiyle başka neler yapabiliriz ona bakalım. Peki
vektörel çarpımını yaparsak? Şunu elde ederiz:
dhy dhx
(V x h)z = Vxhy - Vyhx = (2.38)
dx dy
Benzer şekilde,
dhz dhy
(V X h)x —Vyhz —Vzhy = (2.39)
dy dz
ve
(4) : B = dt +
X
€o
olur. Yönü ısı akışı olan h 'ı daha önce AJ/AA olarak tanımlamıştık hatırlarsa
nız. Isı akışı T\ + A7*den T\'e doğrudur ve böylece aynı Şekil 2-7(b)'deki gibi eş-
sıcaklık eğrilerine dik olur. Ayrıca, AT7/As de iTnin konuma bağlı değişim hızı
dır. Konum değişimi de eş-sıcaklık eğrilerine dik olduğuna göre, A T/As en yük
sek değişim hızıdır. Dolayısıyla aslında sadece V T 'n in büyüklüğüdür. VT'nin
yönü h'ın zıddı yönde olduğuna göre, Denk. (2.43)'ü b ir vektör denklemi olarak
yazabiliriz:
h = - kVT (2.44)
A x (AT) = (A x A )T = 0
d_
dx
Denklem (2.8)'e göre sonuç sıfırdır. Diğer bileşenler için de aynısı geçerlidir.
Dolayısıyla herhangi b ir sıcaklık dağılımı için -aslın d a, herhangi b ir skaler
fonksiyon için- V x (VT) = 0 olur.
Şimdi gelin bir başka örneği ele alalım. Bakalım başka bir sıfır bulabilecek mi
yiz? Bir vektörün, aynı vektörü içeren vektörel çarpım ile skaler çarpımı sıfırdır:
A • (A x B) = 0 (2.48)
Çünkü A x B, A 'ya diktir ve A yönünde bileşeni yoktur. Aynı kombinasyon,
Denk. (2.45)'in (d) kısmında da görülür, dolayısıyla aşağıdaki eşitliği yazabili
riz:
V • (V x h) = div(curl h) = O (2.49)
A'nın diveıjansınm sıfır olm ası durumunda geçerli benzer b ir kuram vardır.
Denklem (2.49) sayesinde gördük ki, b ir şeyin bükümünün diverjansı daima sı
fırdır. Diveıjansınm sıfır olduğu b ir D vektör alanıyla karşılaşırsanız, D'nin b ir
C vektör alanının bükümü olduğu sonucuna varabilirsiniz.
TEOREM: Eğer V• D = 0
ise C
eşitliğini sağlayan b ir D= VxC (2.51)
v - ( v n = v - v r = ( v - v ) r = v2r (2.53)
V2 yeni işlemcimiz olup, kendisi skalerdir. Fizikte sıkça görüldüğünden, özel bir
adı vardır: Laplace işlemcisi.
q2 Q2
Laplace işlemcisi = V2 = — r + —— + (2.54)
ox2 ay2 az2
A x (B x Q = B {A - O - C (A - B) (2.55)
Bir dakika, b ir dakika! Bir yerde b ir hata var. ilk iki terim vektör,tamam (iş
lemciler işyapmış),ancak son terim hâlâ b ir işlemci. Sorun şurada, terimleri
mizin düzenini sağlam a konusunda yeterince dikkatli değildik. Eğer Denk.
(2.55)'e tekrar bakarsanız, aşağıdaki şekilde de yazılabileceğini fark edeceksi
niz:
A x (B x O = B (A ■ O - (A ■B )C (2.56)
V x ( V x h ) = V ( V - / ı ) - V2h (2.58)
2-8 Tuzaklar
Bu bölümde, vektör cebiri hakkında bildiklerimizi V işlemcisinin cebirine
uygulamış olduk. Ancak, dikkatli olmalıyız zira yanlış yola sapabiliriz. Her ne
kadar bu derslerde karşımıza çıkmayacaklarsa da, dikkatinizi çekeceğim iki tu
zak var. İki skaler fonksiyon, ıpve <p (phi) içeren şu ifade için ne diyebilirsiniz?
(W x (V<p)
(Aa) x (Ab)
Yukarıdaki ifade sıfırdır, çünkü iki eşit vektörün vektörel çarpımı A x A daima
sıfırdır. Fakat örneğimizdeki V işlemcileri eşit değildir. îlki ip fonksiyon üzerin
de, diğeriyse farklı b ir fonksiyon olan <p üzerinde işlem yapar. Her ne kadar iki
sini de V simgesiyle göstersek de, farklı işlemciler olarak değerlendirilm elidir
ler. Vı/ı'm yönü rp'a bağlıdır, dolayısıyla V<£'ya paralel olm adığı açıktır:
d2 d2 d2
(V2h)x = hx = V2hx ( 2 .60 )
dx2 + dy2 + dz2
Aynı ifade, eğer V2h'in radyal bileşeni sorulsaydı işe yaramazdı. V2h'ın radyal
bileşeni V2hr değildir. Bunun nedeni, vektör cebiriyle uğraştığımız sırada vek
törlerin yönlerinin net şekilde tanımlı olmasıdır. Vektör alanlarıyla uğraşırken,
yönleri farklı yerlerde farklıdır. Bir vektör alanını, örneğin, kutupsal koordinat
larla tanımlamaya çalıştığım ızda görürüz ki "radyal" yön dediğimiz şey her
noktada değişkendir. Dolayısıyla, bileşenleri ayrıştırmaya çalıştığımızda birçok
sorunla karşılaşabiliriz. Örneğin, sabit b ir vektör alanı için bile radyal bileşen
noktadan noktaya değişir.
Dikdörtgen koordinatlara bağlı kalmak en güvenli ve basit yoldur. Buna da
ir, sözünü etmeye değer b ir istisna vardır: V2, Laplace işlemcisi b ir skaler oldu
ğundan, istediğimiz herhangi b ir koordinat sistemi içinde (örneğin, kutupsal
koordinatlarda) yazabiliriz. Ancak diferansiyel işlemci olduğundan, sadece b i
leşenlerinin sabit b ir yönde -dikdörtgen koordinatlarda- olduğu vektörler üze
rinde kullanmalıyız. Dolayısıyla, bileşenleri temelinde vektör diferansiyel
denklemleri yazdığımızda bütün vektör alanlarımızı x, y ve z terimleriyle ifade
edeceğiz.
VEKTÖR INTEGRAL ANALİZİ
dır. Bazılarının sonucu vektör alanları; bazılarıysa skaler alanlarıydı. Her ne 3-2 Bir vektör alanın akışı
3-3 Bir küpten geçen akı. Gauss teoremi
kadar değişik denklemler geliştirmiş olsak da, ikinci bölümdeki her şey tek bir
3-4 Isı iletimi; yayınım denklemi
kuralla özetlenebilir: d/dx, d/dy ve d/dz işlemcileri, vektör işlemcisi V'in üç b ile
3-5 Bir vektör alanının dolaşımı
şenidir. Şimdi alanların türevlerinin önemini anlasak iyi olur. Böylece, vektör 3-6 Bir kare etrafında dolaşım; Stokes
alan denkleminin ne anlama geldiğini daha iyi anlayabiliriz. teoremi
Gradyan işleminin (bir skaler üzerinde V) önemini zaten konuştuk. Şimdi, di- 3-7 Bükümsüz ve diverjansı olmayan
alanlar
verjans ve büküm (curl) işlemlerinin anlam larına sıra geldi. Bu nicelikler en iyi
3-8 Özet
şekilde, belli vektör integralleri ve o tür integrallerle ilişkili denklemlerle yo
rumlanabilir. N e yazık ki bu denklemleri vektör cebirinde bazı değişiklikler y a
parak elde edemeyiz; yepyeni bir şey olarak öğrenmeniz gerek. Bu denklemler
den biri pratikte yararsız olsa da, diğer ikisi değildir. Onları türetecek ve olası
sonuçlarını açıklayacağız. Üzerinde çalışacağımız denklemler gerçekte matema
tiksel teoremlerdir. Sadece diveıjans ve bükümün bağlam ı ve anlamını yorum
lamada değil, genel fizik kuram ları üzerine çalışırken de faydalıdırlar. Parçacık
mekaniği için enerjinin korunumu teoremi neyse, alanlar kuramında da bu m a
tematik teoremleri öyledir. Bu tür genel kuram lar fiziğe dair daha derin bir an
layış geliştirebilmemiz için önemlidir. Ancak, göreceksiniz ki, problemleri çöz
mede -e n basit durum lar h ariç- çok faydalı değildirler. Yine de canınızı sıkma
yın. Ele alacağımız bu üç integral denklemi sayesinde konumuzun başında çö
zebileceğimiz birçok basit problem vardır. Problem ler zorlaştıkça bu basit yön
temlerin kullanılamaz hale geldiklerini göreceğiz.
önce, gradyanı içeren integral denklemini ele alacağız. Fikir çok basit:
Gradyan b ir alan niteliğinin değişim hızını temsil ettiğine göre, değişim hızının
integralini aldığım ızda o niceliğin toplam değişimi elde ederiz. Elimizde bir
ıp(x, y, z) skaler alanı olsun. Herhangi (1) ve (2) noktasında, ıp fonksiyonu sıra
sıyla \p( 1 ) ve ı/<(2 ) değerlerine sahiptir. [(2 )'nin (* 2 , yz- zz) noktasını ve ı/ı(2 )'nin
ıp{x2 , yz, Z2 ) alanıyla aynı şey demek olduğu bir gösterim kullanmaktayız.] Eğer
T (gama), Şekil 3-1'de olduğu gibi, (1) ve (2)'yi birleştiren herhangi bir eğriyse, o
zaman aşağıdaki eşitlik doğrudur:
T e o r e m 1.
(2 )
-X
ı/>(2) - ı/ı(l) = J(ı) (Vıl> )-d s
fb o y u n c a
(3.1)
(i)
ü i / i Asi,
Buradaki /¿, fonksiyonun i parçasındaki değeridir. Burada limit değer, biz daha
fazla parçacık ekledikçe toplamın yaklaştığı değerdir (mantıklı olarak, en b ü
yük AS£-> 0 olacak şekilde).
Teoremimizdeki integral. Denk. (3.1)'de farklı gözükse de aynı şeyi ifade
eder. / yerine, b ir başka skaler vardır, As yönündeki Vip'nin bileşeni. Bu teğet
bileşen için (V0)t dersek, aşağıdaki eşitlik açıkça görülür. Denklem (3.1)’deki in
tegral, bu tür terimlerin toplamı demektir:
Şimdi, Denklem (3.1)'in neden doğru olduğuna bakalım. İkinci bölümde, Vı/j'nin
AR doğrultusundaki bileşeninin, AJÎ yönündeki ı/Znin değişim hızı olduğunu
göstermiştik. Şekil 3-2'deki (1) noktasından a noktasına uzanan As çizgi parça
cığını ele alalım. Tanımımıza göre
Aı/»ı = \p(a) - 0(1) = (V0)ı • Ası (3.3)
eşitliğini elde ederiz. Denklemin sol tarafı -(1 ) ve (2) hep aynı kaldığı sürece-
aralıkları nasıl seçtiğimizden bağım sızdır, dolayısıyla sağ tarafın limitini ala
biliriz. İşte, Denk. (3.1)'i ispatlam ış olduk.
İspatım ızdan göreceğiniz üzere eşitlik ne a, b, c... noktalarını nasıl seçtiği
mize, ne de ( 1 )ve (2 )'yi birleştirmek için T eğıişini nasıl seçtiğimize bağlıdır. İs
patımız (l)'den (2 )'ye doğru her b ir eğri için geçerlidir.
Gösterime dair b ir not: Eğer, kolaylık olsun diye, aşağıdaki şekilde yazsak
bile b ir karışıklık olmaz:
T e o r e m 1.
V0 • d s (3.8)
m
(l)'den (2)'ye
herhani bir eğri
da = dx dy
3. v e k t ö r I n t e g r a l a n a l I z î 13 - 3
d V = dx dy dz
h ■n d a (3.10)
olur. Bir yüzeyin tamamından geçen ısı akışını hesaplamak için, yüzeyin tüm
elemanlarının katkısını toplamak gerek. Diğer bir deyişle, (3.10)'un tüm yüzey
için integralini almak gerekir:
(3.12)
(3.13)
yazabiliriz. Buradaki Q yüzeyin içindeki ısıdır. S'den dışarı ısı akışı, S içindeki
toplam Q ısısının zamanla değişiminin eksiyle çarpımına eşittir. Bu yorum ısı
akışından bahsettiğimiz ve ısının korunduğunu varsaydığım ız için geçerlidir.
İçinde ısı üretiliyor olsaydı, hacmin içindeki toplam ısıdan bahsedemezdik.
Şimdi, herhangi b ir vektörün akışıyla ilgili ilginç b ir gerçeğe bakalım. Diler
seniz ısı akış vektörünü düşünebilirsiniz, ancak diyeceğiniz şey herhangi b ir C
vektör alanı için de geçerlidir. Bir V hacmini çevreleyen kapalı bir S yüzeyini
ele alalım. Şekil 3-4'teki gibi bir kesmeyle hacmi iki parçaya ayıralım. Şimdi eli
mizde iki kapalı yüzey ve hacim var. 7ı hacmi, ilk Sa yüzeyi ve kesiğin Sab yü
zeyinden oluşmuş Sı yüzeyiyle çevrelenmiştir. V2 hacmi, ilk St> yüzeyi ve kesi
Şekil 3-4 Bir S yüzeyinin içindeki V hacmi Sab yüzeyi tarafın
ye bölünmüş durumda. Bu durumda elimizde Sı = Sa + Sai
tarafından çevrilmiş ve S2 = Sb + Sab yüzey tarafından çı ,
kesit
V2 hacimleri olur.
(3.14)
(3.15)
(3.16)
eşitliğini elde ederiz. Şimdi, Denklem (3.14) ile (3.15)'i toplarsak, Sı ve S 2 yüzey
lerinden geçen akılarm toplamı, beraber ilk S = Sa + Sb yüzeyinden geçen akıyı
veren iki integralin toplamıdır.
Böylece, S'nin toplam dış yüzeyinden geçen akının hacmini ikiye böldüğü
müzde ortaya çıkan iki parçadan geçen akılarin toplamı olduğunu görmüş o l
duk. Daha fazla parçaya ayırabiliriz elimizdekini, örneğin, Vı'i iki parçaya b ö
lebiliriz. Yine aynı akıl yürütmelerimiz geçerli olacaktır. Elimizdeki ilk hacmi
hangi biçimde bölersek bölelim, dış yüzeyden dışarı doğru olan akı, diğer b ir
deyişle ilk integral, bölünmüş bütün parçalardan dışarı doğru akılarm toplam ı
na eşit olmalıdır.
J Cx d yd z
C*(2) = Cx( 1) + ^ i ta
ax
Elbette, daha fazla terim vardır, fakat onlar (Ax)2 ve daha yüksek mertebelerini
içerecektir ve dolayısıyla, sadece küçük Ax'in limitini dikkate alacak olursak,
ihmal edilebilirler. Böylelikle, 2 num aralı yüzden geçen akı aşağıdaki gibi olur:
Türev 1 num aralı yüzeyin merkezinde, diğer b ir deyişle lx, y + (Ay/2), z + (Az/2)]
noktasında alınmalıdır. Ancak, sonsuz küçüklükteki bu küp için ihmal edilebilir
b ir hata payıyla türevi (x, y, z) noktasında alabiliriz.
Aynı akıl yürütmeyi her bir yüze uyguladığım ızda, aşağıdaki denklemleri el
de ederiz:
ve
dc
5 ve 6 'dan geçen akı = ^ —AxAyAz
az
Tüm yüzeylerden geçen akı bütün bunların toplamıdır. Şu şekilde yazabiliriz:
f c -nda= ( l ^ +i ^ +i r ) AxAyAz
küp
J C ■ n d a = (V • Q A V (3.17)
yüzey
Böylece, sonsuz küçüklükteki bir küpün yüzeyinden dışa doğru olan akının,
vektörün diveıjansı ile küpün hacminin çarpımına eşit olduğunu göstermiş ol
duk. Artık bir vektörün diveıjansınm ne “anlam ı" olduğunu görebiliyoruz. Bir
vektörün P noktasındaki diverjansı, birim hacim başına P etrafındaki akıdır
(C n in dışa doğru "akışı").
C n in diveıjansım , her b ir sonsuz küçüklükteki hacimden C n in dışan doğru
akışına bağlam ayı başardık. Herhangi b ir sonlu hacim için bu ispatladığımız
gerçeği - b i r hacimden geçen akının, her b ir parçadan geçen akının toplamına
eşit olduğu gerçeğini- kullanabiliriz. Diğer b ir deyişle, diverjansın tüm hacim
için integralini alabiliriz. Bunu, herhangi b ir kapalı yüzeydeki vektörün dik b i
leşeninin integralinin, aynı zamanda, yüzey tarafından çevrelenmiş hacmin
vektörünün diveıjansm ın integrali olarak da yazılabileceği şeklinde kuram laş
tırabiliriz. Bu teorem ismini Gauss'tan almıştır. Herhangi b ir S kapalı yüzeyi ve
çevrelediği V hacmi için Gauss teoremi şöyledir:
3-4 Isı iletimi; yayınım denklemi
Teoremle aşina olabilmek için, gelin onun kullanıldığı b ir örneği inceleyelim.
Yine b ir metal içindeki ısı akışını ele alalım. Diyelim ki elimizde artık daha fazla
ısıtılmayan ve soğumakta olan bir cisim var. Hiç ısı kaynağı yok örneğimizde,
dolayısıyla ısı korunmakta. Sorumuz şu: herhangi b ir zamanda b ir hacmin içeri
sinde ne kadar ısı vardır? Yüzeyden kaybolan ısı miktarı yüzünden gitgide azalı
yor olmalı. Eğer seçtiğimiz hacim b ir küpse, Denk. (3.17)'den yola çıkarak
yazabiliriz. Bu, küpün içindeki ısının azalma hızına eşit olmalıdır. Birim hacme
düşen ısıya q dersek, küpün içindeki ısı qAV olur ve ısının azalma hızını
aşağıdaki gibi yazabiliriz:
l3' 201
(3.19) ile (3.20)'yi b ir arada düşünürsek, şu denklemi elde ederiz:
- ^ r = V -h (3.21)
at
i h n d a = [ V ■h d V (3.22)
JS , J V„
Denklem (3.21)'e baktığınızda, sağ tarafın integralinin -d Q /d t olduğunu rahat
lıkla görebilirsiniz. Sağ tarafı bu şekilde yazdığım ızda elimizde yine Denk.
(3.13) kalır. “ '
Şimdi başka bir durumu ele alalım. Elimizde yine b ir malzeme yığını oldu
ğunu, fakat bu sefer içinde küçücük b ir delik ve bu deliğin içinde ısı üreten
kimyasal tepkimeler yer aldığını varsayalım. Bir direncin içindeki tellerin
elektrik akımıyla ısıtıldığını da varsayabiliriz. Isının tek b ir noktada açığa çık
tığını ve W n in de o noktada saniye başına açığa çıkan enerjiyi temsil ettiğini
varsayacağız. Delik dışında kalan kısımda ısının korunduğunu ve ısı üretiminin
uzun b ir süredir devam ettiğini varsayacağız. Dolayısıyla, sıcaklık artık hiçbir
yerde değişmemekte. Sorun şu: Elimizdeki metalin çeşitli yerlerinde ısı vektörü
I h ■ n d a = h ■4nR2 (3.23)
Js
h - W
4jtR 2
veya
« M
denklemini elde ederiz. Buradaki e r radyal yönde birim vektörü temsil eder.
Şimdi, denkleme dikkatli bakarsanız, h 'm W değeriyle orantılı olduğunu ve kay
nakla arasındaki mesafenin karesiyle ters orantılı olduğunu görebilirsiniz.
Elde ettiğimiz denklem noktasal b ir ısı kaynağı için doğrudur. Şimdi gelin,
ısının korunması şartını sabit tutarak, genel ısı akış denklemlerini çıkarmaya
çalışalım. Herhangi bir ısı kaynağının veya ısı soğurucunun dışında kalan yer
lerde ne olduğunu araştıracağız.
Isının iletimiyle ilgili denklemi ikinci bölümde çıkarmıştık. Denklem (2.44)'e
göre
h= - k VT (3.25)
- - J | = V ■/ı = -V ■ OcVT)
ya da
| f - = K V - VT = k V2T (3.26)
eşitliğini elde ederiz. Yukarıdaki denklemlerde K'nın sabit olma şartı vardır.
q'nun birim hacimdeki ısı miktarı ve V • V = V2'nin de Laplace işlemcisi olduğu
nu hesaba katarsak
ü2 _ J L _2 L JL
dx2 + dy2 + d z2
A q = cv A T
ya da
dq - c ^ (o 97)
W ~ Cv dt l3-27)
eşitliklerini elde ederiz. Isının değişim hızı, sıcaklığın değişim hızıyla orantılı
dır. Buradaki orantı sabiti cv , malzemenin birim hacmindeki özgül ısıdır.
Denklem (3.27) ile (3.26)'yı birleştirirsek, aşağıdaki denklemi elde ederiz.
■ f f = D V 2T (3.29)
$>r Ct ds = C ■d s (3.30)
Dikkat edin, integral eğrinin bütün çevresince alınmıştır. Daha önce yaptığımız
gibi bir noktadan diğerine değil. İntegral işaretinin üzerindeki küçük yuvarlak
işaret bize integralin bütün çevre üzerinden alınması gerektiğini hatırlatır. Bu
integrale T eğrisi etrafındaki vektör alanın dolaşımı denir. İsmin orjinali bir sı
vının dolaşımından doğmuştur. Ancak isimin kullanımı -ay n ı "akı" g ib i- b ir
madde "dolaşmadığı" halde herhangi bir alana uyacak şekilde genişletilmiştir.
Akı için kullandığımız akıl yürütmeyi bunda da kullanarak, b ir ilmek etra
fındaki dolaşımın iki parça ilmek etrafındaki dolaşım ların toplamı olduğunu
gösterebiliriz. Şekil 3-7'deki eğriyi, (1) ve (2) numaralı noktaları Şekil 3-8'de gö
rüldüğü gibi birleştirerek iki parça ilmeğe ayıralım. Şimdi elimizde iki ilmek
var, Ti ve T2- Ti, ( 1 ) ve (2 ) noktalarının solunda kalan Ta ve kısa yol olan r a£>'den
oluşur. T2 de benzer şekilde, ilmeğin kalan bölüm ü ve kısa yoldan ibarettir.
Ti etrafındaki dolaşım Ta ve Tab boyunca alınan integrallerin toplamıdır.
Şekil 3-8 Tüm ilmek etrafındaki dolaşım, iki Benzer şekilde, T2 etrafındaki dolaşım da ve Tab boyunca alınan integrallerin
ilmek etrafındaki dolaşımların toplamıdır. toplamıdır. T2 eğrisi için Tab boyunca alınan integralin işareti, Ti için alınan in
f i = r 0 + r oh ve r 2 = f t + r ab-
tegralin işaretinin tersi olacaktır çünkü gidiş yönü terstir. Çizgi integralleri
alırken aynı yön "algısını" korumamız önemlidir.
Daha önce kullandığımız akıl yürütmeyi kullanarak, iki dolaşım ın toplam ı
nın orijinal T eğrisi için çizgi integrali olacağını görebilirsiniz. r ab'den gelen
değerler birbirini sıfırlayacaktır. Bir parçanın etrafındaki dolaşım ile ikinci
parçanın etrafındaki dolaşımın toplamı, dış çizgi boyunca olan dolaşıma eşit
tir. Bu sürece, ilk ilmeği istediğimiz sayıda küçük ilmeğe bölerek devam edebi
liriz. Küçük ilmeklerin dolaşım larını topladığım ızda birbirlerine komşu bölüm
lerin ortak parçalan birbirlerini sıfırlayacaktır, böylece toplam daim a ilk ilme
ğin dolaşım ına eşit olacaktır.
Şimdi, ilk ilmeğimizin b ir yüzeyin sınırı olduğunu varsayalım . Elbette, oriji
nal ilmeğin sınırlandırdığı sonsuz sayıda yüzey vardır. Önce, Şekil 3-9'daki gibi
ilk ilmeğimizi birçok küçük ilmeğe bölelim. Yüzeyin şekli ne olursa olsun, eğer
ilmeklerimizi yeterince küçük seçersek her b ir küçük ilmeğin aslen düz b ir yü
zeyi çevrelediğini varsayabiliriz. Ayrıca, küçük ilmeklerimizi öyle b ir seçeriz ki
her biri neredeyse b ir kare olur. Şimdi, büyük T ilmeği etrafındaki dolaşımı, b ü
tün küçük kareler etrafındaki dolaşım ları toplayarak bulabiliriz.
b ir kare uzayda nasıl yönlenir? Eğer özel b ir yönelimi olsaydı, kolayca hesapla küçük ilmeklerin etrafındaki dolaşımın topla
mıdır.
yabilirdik. Örneğin, koordinat düzlemlerinin birinde olsaydı. Koordinat eksen
lerinin yönelimiyle b ir varsayım da bulunm adığım ıza göre eksenlerimizi, küçük
karemizin Şekil 3-10'da olduğu gibi xy düzleminde olacağı şekilde ayarlayabili
riz. Eğer sonucumuz vektör gösterimiyle ifade edilirse, düzlem yönelimi ne y
tegralini aşağıdaki gibi ifade edebiliriz: Şekil 3-10. Cnin küçük bir kare etrafındaki
dolaşımının hesaplanması.
(f c - d s = Cx(l)A x + Cy(2)Ay - Cx(3)Ax - Cy(4)Ay (3.31)
olarak ifade edilirler. Yaklaşık değerler almamızdan dolayı farkın sıfır olduğu
nu düşünebilirsiniz. îlk yaklaştınm için bu doğrudur. Ancak, Cx'in değişim hı
zını göz önüne alarak daha kesin sonuçlar elde edebiliriz. Böylece aşağıdaki
eşitliği yazabiliriz:
Bir sonraki yaklaştırımı da eklersek, (Ay)2 cinsinden terimler içerir; ancak en ni
hayetinde limiti Ay -> 0 şeklinde düşüneceğimizden bu terimler ihmal edilebilir.
Denklem (3.33) ile (3.32)'yi birleştirirsek,
(3.36)
bu ilginçtir, çünkü parantez içindeki iki terim tam da bükümün z bileşenidir.
Ayrıca, AzAy'nin karemizin alanı olduğuna dikkat edin. Bu durum da dolaşım
denklemi (3.36)'yı aşağıdaki gibi yazabiliriz:
(V x Q z Aa
$ C - d s = ( V x O n Aa = (V x C l-n A a (3.37)
S t o k e s T e o r e m î:
§v C ds= fs (V x O n da (3.38)
V x C
Denklemdeki S, T ilmeğiyle sınırlandırılm ış herhangi b ir yüzeydir.
Şekil 3-11 Cnin T etrafındaki dolaşımı, V x Cnin
dik bileşenin yüzey integralidir. Artık işaretlerin düzeni hakkında konuşmalıyız. Şekil 3-10'daki z ekseni, "b i
lindik" -s a ğ e lli- eksenler sisteminde size doğru işaret ederdi. Çizgi integrali-
mizi "pozitif' dönüş yönüyle aldığım ızda, dolaşımın V x C n in z bileşenine eşit
olduğunu bulduk. Diğer yönden gitseydik, tam tersi b ir işaret elde ederdik. Peki
şimdi, genel olarak, V x (7nin "normal" bileşeninin pozitif yönü için hangi yönü
seçmemiz gerektiğini nereden bileceğiz? "Pozitif' daima, Şekil 3-10'daki gibi,
dönüş yönüne bağlı olmalıdır. Şekil 3-11'de genel durum için b u belirtilmiştir.
Bu ilişkiyi hatırlamanın b ir yolu "sağ-el kuralıdır". Eğer sağ elinizin parm ak
larını T ilmeği etrafında parmak uçlarınız ds'in pozitif yönünü gösterecek şekil
de sararsanız, başparm ağınız S yüzeyinin poziti/norm alini işaret edecektir.
§ Vcf>- d s = 0
ilmek
/ (V x (V </>))„d a = 0
Ancak integral herhangi b ir yüzey üzerinde sıfırsa, integrandı da sıfır olm alı
dır. Dolayısıyla şu eşitlik her zaman için geçerlidir:
f
herhangi bir
( V x Q n da = 0 (3.39)
ğinde, (V x O n'nin yiizey integralinin ortadan
kalkması gerektiğini buluruz.
kapalı yüzey
Şimdi bu ilginç bir sonuç, çünkü zaten elimizde bir vektör alanının yüzey
integraliyle ilgili b ir kuram var. Gauss teoremine göre Denk. (3.18), böyle bir
yüzey integral vektörün diverjansının hacim integraline eşittir. Gauss teoremi
V x C ye uygulandığında şu sonuç alınır:
J (V x Q n da = J V • (V x O d V (3.40)
kapalı iç
yüzey hacim
/
herhangi bir
V • (V x C )d V = 0 (3.41)
hacim
Ayrıca bu sonuç herhangi b ir C vektör alanı için geçerlidir. Denklem (3.41) her
hangi bir hacim için geçerli olduğundan, uzaydaki her noktada integrand sıfır
olmalıdır. Dolayısıyla daim a aşağıdaki eşitlik geçerlidir:
V • (V x O = 0
Dikkat ederseniz, bu sonuç Bölüm 2-7'deki vektör cebirinden elde ettiğimiz so
nuçla aynıdır. Görüyor musunuz, taşlar nasıl yerine oturuyor.
3-8 Özet
Gelin, şu ana kadar vektör analiziyle ilgili çıkarımlarımızı özetleyelim. Bun
lar 2 ve 3. Bölümün dikkat çeken noktalarıdır:
v = (jL J -
\ d x ' dy ' dz J
2. Bir skaler alanın iki noktadaki değerlerinin arasındaki fark, aynı skale-
rin birinci ve ikinci noktalar arasındaki herhangi b ir eğri boyunca grad-
yanm ın teğet bileşeninin çizgi integraline eşittir.
r'<2>
J (i)
herhangi bir eğri
Vıfı ■d s (3.42)
J
kapalı
C -n d a =
içerdeki
J V CdV (3.43)
yüzey hacim
sınır yüzey
ELEKTROSTATİK
4-1 Statik
Artık elektromanyetizma kuramı üzerine detaylıca çalışm aya başlayabiliriz. 4-1 Statik
Elektromanyetizmanın tamamı M axw ell denklemlerinde yer alır. 4-2 Coulomb yasası; üst üste binme
4-3 Elektrik potansiyeli
4-4 E = -V<f>
Maxwell denklemleri
4-5 £"nin akışı
Elektrostatik:
V E = -P - (4.5)
£o
Vx£=0 (4.6)
Manyetostatik:
V x B = —-j (4.7)
éqC2
V B = 0 (4.8)
Dört denklemden oluşan bu küme hakkında ilginç bir şey fark etmiş o labi
lirsiniz. İki parçaya ayrılabilir bu küme. Elektrik alan E sadece ilk ikisinde,
manyetik alan B ise sadece son ikisinde yer alır, iki alan birbirine bağlı değil
dir. Bunun anlamı, yükler ve akımlar statik olduğu m üddetçe elektrik ve m an
yetizma birbirlerinden bağımsız olgular olmasıdır. Bir kondansatörün şaıj ol
ması veya b ir mıknatısın hareket ettirilmesi durum ları dışında olduğu gibi,
yükler veya akımlarda b ir değişik olmadığı müddetçe E ve B'nin birbirine b a
ğım lılığı gözlemlenmez. Sadece hızlı değişiklikler olup, M axw ell denklemlerin
deki zaman türevleri anlamlı hale geldiğinde E v e B birbirine bağım lı hale gelir.
Eğer statik denklemlerine dikkatlice bakarsanız, elektrostatik ve manyeto
statik konularını anlamak için vektör alanların matematiksel özelliklerini kav
ramakta kullandığımız bakış açısının faydalı olacağını görebilirsiniz. Elektro
statik, sıfır bükümlü ve belirli bir diverjansh vektör alanına güzel b ir örnektir.
Elektromanyetizma kuramını anlatmanın daha geleneksel -h atta b ir bakıma,
daha tatmin ed ici- yolu önce elektrostatikle başlam ak ve dolayısıyla diverjansı
öğrenmektir. Manyetostatik ve bölüm konularını sonra ele alacağız. Son olarak,
elektrik ve manyetizmayı birleştireceğiz. En başta vektör analizini etraflıca ele
almıştık. Şimdi onu elektrostatiğin özel durumuna, ilk iki denklemle belirlenen
E alanına uygulayacağız.
En basit durumları, diğer b ir deyişle bütün yüklerin konumlarının belirli ol
duğu durum ları ele alarak başlayacağız. Elektrostatiği sadece bu seviyede ince
lemek yetseydi, her şey çok kolay -hatta neredeyse keyfe k eder- olurdu. Göre
ceksiniz, her şey Coulomb yasası ve biraz birleştirmeyle elde edilebilir. Ancak,
birçok gerçek elektrostatik probleminde yüklerin başlangıçta nerede olduğunu
bilmeyiz. Tek bildiğimiz, konumlarını m addenin özelliklerine bağlı olacak şekil
de dağıttıklarıdır. Yüklerin konumları E alanına, E alanı da yüklerin konumla
rına bağlıdır. Bu durumda işler karmaşıklaşır. Örneğin, yüklü b ir cisim b ir ilet
ken veya yalıtkanın yakınma getirildiğinde, içlerindeki elektronlar ve protonlar
hareket edecektir. Denklem (4.5)'teki yük yoğunluğu p'nun, daha önce bahsetti
ğimiz yükten dolayı bunda b ir katkısı olabilir; ancak yalıtkan içinde hareket
eden parçalardan gelen başka yükler olacaktır. Bütün bu yükleri dikkate alm a
lıyız. Bu yüzden çok ince ve ilginç problemlerle karşılaşabiliriz. Dolayısıyla, her
ne kadar bu bölüm elektrostatik üzerine olsa da konunun güzel ve incelikli b ö
lümlerine girmeyeceğiz. Sadece bütün yüklerin konumlarının bilindiğini v a r
saydığımız durum ları ele alacağız. Doğal olarak, diğerlerini ele almadan önce
bu durum la uğraşmanız gerekiyor.
Coulomb yasası: !
1 Q1Q2
F' = ^ (4-9)
Denklemde F\, q\ üzerindeki kuvvet, e\2 , <?ı'den <?2'ye doğru birim vektör ve
r\2 de q\ ile <?2 arasındaki mesafedir. q2 üzerindeki F% kuvveti, F j’e ters yönde
ve eşittir.
Tarihsel nedenlerden dolayı, orantı sabiti l/47reo şeklinde yazılır. Kullandı
ğımız ölçü biriminde -m etrik - ışık hızının karesinin 10~7 katı olarak tanımlan
mıştır. Işığın hızı saniyede yaklaşık 3 x l0 8 metre olduğuna göre, sabit 9 x l0 9 ve
birim i de N ew ton -metre2bölü Coulomb2veya voltametre bölü Coulomb olur.
— j — = 10 -7 c2 (tanım gereği)
« ‘ » - - ¡ ¿ T - İ l * 1’ 14111
Ayrıca, £ (l)'in , q\ orda olm asa bile, -d iğ e r tüm yüklerin aynı konumda kaldığını
varsayarak - (1) noktası hakkında b ir fikir verdiğini düşünebiliriz. Şöyle diyebi
liriz: £ ( 1 ), ( 1 ) noktasındaki elektrik alandır.
Elektrik alan E, b ir vektördür; dolayısıyla Denk. (4.11) gereği her b ir bileşen
için b ir denklem yazabiliriz. x bileşeni için yazarsak, denklem:
Q2 X \ — Xo
ExiXl' y ı ' Zl) = ~4neo [(X! - x 2)2 + (y, - y 2)2 + (zı - z 2)2]3'2 <4-12)
= 14131
1 f p(2)e\2<lV2
~^T 0 i ~ ~ 7 [2 <4' 16»
tüm hacim
r 12
e\2 = -----
'• n2 Şekil 4-1 Yük dağılımından gelen, (1 ) nokta
sındaki E elektrik alanı dağılım üzerinden
Burada r\2, Şekil 4-1'de gösterildiği gibi, (2)'den (l)'e yerdeğiştirme vektörüdür. integral alarak hesaplanır. (1 ] noktası da
Bu durum da E için integral şu şekilde yazılabilir: dağılımın içinde olabilir.
1 Ç p(2 )rı2d V 2
E { 1 )= ^ f ^ <4 ‘ 17>
tüm hacim
/
tüm hacim
47reo[(^ı - X2İ2 + (y 1 - y 2>2 + (zı - z 2)2l3/2 (4.18)
Bu denklemi çok kullanmayacağız. Sadece, konumlarını bildiğim iz tüm yük
ler için bütün elektrostatik problem lerini çözdüğümüzü vurgulam ak için b u ra
ya yazdım. Yükler bilindiğinde, alanlar nedir? Cevap: Bu integrali al. İtiraz ede
cek bir şey yok; sadece üç boyutta karmaşık integral almak gerek. Tam da b ir
bilgisayara göre b ir iş.
Integrallerimiz sayesinde b ir yük tabakasından, b ir çizgisel yükten, bir kere
yüzeyi üzerindeki yükten veya herhangi bir tanımlı dağılım dan kaynaklanan
alanları hesaplayabiliriz. Şunu anlamalısınız ki, alan çizgilerini çizmeye, p o
tansiyeller hakkında konuşmaya veya diverjansları hesaplam aya devam ettiği
miz sürece cevap zaten halihazırda buradadır. İntegrali hakkıyla almak yerine,
sadece akıllıca tahminlerde bulunarak integral almak bazen daha kolaydır. An
cak, akıllıca tahminde bulunmak, birçok garip şeyi öğrenmeyi gerektirir. Pra
tikte, akıllı olmayı bir kenara bırakıp integrali doğrudan almak daha kolay o la
bilir. Biz yine de akıllı olmayı tercih edeceğiz. Şimdi gelin, elektrik alanın başka
özelliklerini tartışalım.
W =- f F ds
Şimdi, genelde, bu türden b ir integralden elde ettiğimiz sonuç hangi yolu seçti
ğimize bağlıdır. Ancak, denklem 4.19'un integrali a 'd an b 'ye olan yola bağım lı
olsaydı, o zaman elektrik alandan iş çıkarmak için yükü b noktasına bir yol b o
yunca taşıyıp sonra a noktasına başka b ir yol boyunca taşıyabilirdik, b nokta
sına W n u n daha küçük olduğu bir yol boyunca gidebilir ve diğer yoldan geri
dönerdik, böylece koyduğumuzdan daha fazla iş çıkarırdık.
İlkesel olarak, b ir alandan enerji elde etmek konusunda imkânsız diye bir
şey yoktur. Hatta, mümkün olduğu yerde alanlarla karşılaşacağız. Öyle b ir dü
zenek düşünün ki, bir yükü hareket ettirdiğinizde "düzeneğin" diğer kısımlarına
etki eden kuvvetler meydana gelsin. Eğer "düzenek" kuvvete karşı hareket eder
se enerji kaybeder, böylece dünyadaki toplam enerji korunur. Elektrostatik söz
konusu olduğundaysa, böyle b ir "düzenek" yoktur. Alanın kaynaklarına zıt etki
eden kuvvetlerin ne olduğunu biliyoruz. Onlar, alanı meydana getiren yükler
üzerinde etki eden Coulomb kuvvetleridir. Eğer diğer yükler konumlarında sa
bitse -b u n u sadece elektrostatik için varsayarız- bu zıt kuvvetler onlar üzerin
de hiçbir iş yapamaz. Onlardan enerji elde etmenin -elbette, enerjinin korunu
mu yasasının elektrostatik durum lar için de çalıştığını varsayarak - hiçbir yolu
yoktur. Onun işleyeceğini biliyorum, ama şimdilik sadece Coulomb kuvvet y a
sasına uyması gerektiğini gösterelim.
Önce, alanda tek b ir q yükünü ele aldığım ızda ne olduğuna bakalım, a nok
tası q yüküne ra mesafesinde olsun, b noktası da rf, mesafesinde. Önce, üzerin
de en kolay hesap yapabileceğim iz yolla başlayalım . Şimdi, adına "test" yükü
diyeceğimiz ve büyüklüğünü b ir birim olarak seçeceğimiz b ir yükü a'dan b 'ye
taşıyalım. Test yükümüzü önce Şekil 4-3'ün (a) bölümünde gösterildiği gibi
çember yayı üzerinde, dolayısıyla b ir yarıçap boyunca, taşıyalım. Bu belirli yol
boyunca yapılan işi hesaplamak çocuk oyuncağıdır (yoksa neden başta bunu
seçelim, değil mi?). Birincisi, a noktası ile a ' arasında yapılan b ir iş yoktur. Co
ulomb yasasına göre alan radyaldır, dolayısıyla hareket yönüne dik açılardadır.
İkincisi, a"d en b 'ye olan yol üzerinde alan, hareket yönündedir ve l/r 2 katsayı
sıyla değeri değişir. Dolayısıyla, a noktasından b noktasına b ir test yükü taşır
ken yapılan işi aşağıdaki şekilde ifade edebiliriz:
_g _ dr
E ■d s = (4.20)
Ja 4ne0 f 4ne0
Şimdi gelin, b ir başka kolay yol seçelim, örneğin, Şekil 4-3'ün (b) bölüm ün
de gösterilen yolu. Önce bir süre b ir çember yayı üzerinde gidiyor, daha sonra
bir süre yarıçap üzerinde, sonra yine yay, yine yarıçap derken böyle devam edi
yor. Çembersel yaylar üzerinde hiçbir iş yapılmamaktadır. Radyal bölümler
üzerinde hareket ettiğimizde, sadece l/r^nin integralini almalıyız, ilk radyal
parçada, ra'dan ra''ne integral alınır, daha sonrakinde ra''den ra"'ne ve bu böy
le devam eder. Bütün bu integrallerin toplamı ra'dan rb'ye alm an tek b ir integ
ralin değerine eşittir. İlk denediğimiz yolun ardından aldığım ız sonuç ile bu yol
üzerinden aldığımız sonuç bire b ir aynıdır. Apaçık görülmektedir ki, rastgele
sayıda parçalardan oluşan herhangi bir yol için alm an sonuç da aynı olacaktır.
Peki, bu zikzaklı yollar yerine düz yollarda durum nasıldır? Aynı sonucu mu
elde ederiz? Bunu I. Cilt, 13. Bölümde tartışmıştık hatırlarsanız. Oradaki argü
manları kullanarak, a noktasından b noktasına bir yük taşıyarak yapılan işin
yoldan bağım sız olduğu sonucuna varabiliriz. Şekil 4-3 a noktasından b noktasına bir test
yükü taşırken, yapılan iş herhangi bir yol üze
W (birim)
E • ds rinde aynıdır.
a -* b - ia
h erhan gi
b ir y o l
Sadece <p fonksiyonunun iki noktadaki farkı daima işin içinde olduğundan,
Po noktasının yerini belirtmek zorunda değiliz. Bununla birlikte, bir referans
noktası seçtiğimizde, uzaydaki herhangi b ir nokta için bir <p sayısı belirlenir ve
<p skaler bir alan olur. <p, x, y, z'nin b ir fonksiyonudur. Bu skaler fonksiyona bir
noktadaki elektrostatik potansiyel denir.
Elektrostatik Potansiyel:
Şekil 4-4 a noktasından b noktasına giden
<p{P) = - f P E ■ ds (4.22) herhangi bir yol üzerinde yapılan iş, herhangi
JPo bir P0 noktasından a’ya giden yolda yapılan iş
Kolaylık olması için, referans noktasını sonsuzda alacağız genelde. Sonra, ile aynı noktadan b’ye giden yolda yapılan
işin toplamının negatifidir.
ilk noktadaki tek bir yük için, Denk. (4.20)'yi kullanarak herhangi b ir (x, y, z)
noktası için <p potansiyelini şu şekilde hesaplayabiliriz:
(4.24)
1
(4.25)
tü m h a c im
4 -4 E = - V 0
Kim takar 0'yi? Yükler üzerindeki kuvvetler elektrik alan, E, tarafm dan kay
naklanır. Olay şu ki; E, <p'den kolayca elde edilebilir. Çok basittir, türev almak
kadar kolay. Elimizde iki nokta olsun, biri x noktasında ve diğeri (x + Ax) nokta
sında, ama her ikisi de aynı y ve z koordinatlarında. Birim b ir yükü bir nokta
dan diğerine taşıyarak ne kadar iş yapıldığını bulalım. Yolumuz x noktasından
(x + Ax) noktasına olan düz çizgidir. Yapılan iş iki noktadaki potansiyelin farkı
dır:
E = -V 0 (4.27)
(4.28)
’a
yazabiliriz.
Denklem (4.25)'e göre, 0 skaler potansiyeli üç boyutlu b ir integralle, aynı E
için yaptığımız gibi hesaplanır. E"yi hesaplamak yerine 0 'yi hesaplamamızın
b ir avantajı var mıdır? Evet, vardır. 0 için tek b ir integral varken, E için üç in
tegral vardır çünkü o b ir vektördür. Daha da önemlisi, 1/r'nin integralini almak
z/H'ün integralini almaktan daha kolaydır. Birçok durum da ortaya çıkmıştır ki
elektrik alanı bulm ak için, 0'yi hesaplamak ve daha sonra gradyanını almak E
için üç integral almaktan daha kolaydır. İki hesap da aynıdır, bu şekilde hesap
lamak sadece pratik açıdan daha kolaydır.
Ayrıca, 0 potansiyelinin fiziksel anlam da daha derin b ir önemi vardır. 0
Denk. (4.22)'den hesaplandığında, Coulomb yasasının E sinin E = -g ra d 0 denk
lemiyle hesaplandığını göstermiştik. Ancak E skaler alanın gradyanına eşitse,
vektör cebiri bilgimizle biliyoruz ki iTnin bükümü olmamalıdır.
7x£=0 (4.29)
Bir dakika, bu bizim elektrostatik temel denklemlerinden İkincisi olan Denk.
(4.6) değil mi? Böylece, cf> Denk. (4.22) sayesinde hesaplandığında, E = -g r a d <p
denkleminden Coulomb yasasının E'sinin hesaplanabildiğim göstermiş olduk.
Şu ana kadar her şey yolunda.
Potansiyeli tanımlamadan önce V x £ çarpımının sıfır olduğunu ispatlam ış
tık. Kapalı bir yol üzerinde yapılan işin de sıfır olduğunu göstermiştik. Böylece,
herhangi b ir yol için
olur. Hatırlayın, 3. Bölümde herhangi bir benzer alan için V x E çarpımı her
yerde sıfır olmalıdır. Elektrostatikteki elektrik alan, hükümsüz alanlara b ir ör
nektir.
Dilerseniz, V x î çarpımının sıfır olduğunu b ir başka şekilde göstererek -
noktasal bir yük için V x E çarpımının bileşenlerini, Denk. (4.1 l)'d e gösterildiği
gibi, hesaplayarak- vektör cebiri bilginizi sınayabilirsiniz. Eğer sıfır elde eder
seniz, üst üste binme ilkesi der ki herhangi bir yük dağılım ının alanı için de sı
fır elde edersiniz.
Burada önemli bir gerçeğin altını çizmeliyiz. Herhangi bir radyal kuvvet
için, yapılan iş yoldan bağım sızdır ve bir potansiyel vardır. Üzerinde düşünür
seniz, iş integralinin yoldan bağım sız olduğunu göstermek için yukarıdaki ar
gümanlarımız tek b ir yükten kaynaklanan kuvvetin radyal ve küresel simetrik
olmasına dayandığını görürsünüz. Bu, mesafeye olan bağlılığın l/r^ye bağlı ol
duğu gerçeğine dayanmamaktadır. Bir potansiyelin varlığı ve F n in bükümünün
sıfır olduğu gerçeği sadece elektrostatik kuvvetlerin yönü ve simetrisinden
kaynaklanır. Bu yüzden, Denk. (4.28) -vey a (4.29)- elektrik yasalarının sadece
bir parçasını içerebilir.
Soru şu: noktasal bir yükün yakınındaki kapalı bir yüzeyden dışarı çıkan E
"akışı" nedir? Soruyu cevaplamaya Şekil 4-5'te görüldüğü gibi kolay b ir yüzeyle
başlayalım . Eğer E bir akışa benziyorsa, şekildeki kutudan dışarıya olan net
akış sıfır olmalıdır. Eğer yüzeyin içinden geçen "akış"tan anladığım ız şey E'nin
dik bileşeninin yüzey integraliyse -E 'n in ak ışı- bu sonucu elde ederiz. Radyal
yüzeylerde dik bileşen sıfırdır. Küresel yüzeylerde dik bileşen En, -Fnin büyük
lüğüdür; daha küçük yüzeyler için daha küçük ve daha büyük yüzeyler için da
ha büyük. iTnin büyüklüğü l/r 2 terimiyle azalır, fakat yüzey alanı r 2 değeriyle
orantılı olduğundan sonuç r'den bağım sızdır. E'nin a yüzüne akışı, b yüzeyin
den dışarı olan akı tarafından yok edilir. S'den dışarı doğru toplam akış sıfır
dır:
1 Q_
47r<?0 r2
S"den geçen toplam akıyı hesaplamak için, yüzey alanı ve .E'nin dik bileşenini
çarpmamız gerekir:
J (
0;
9 .
q S'nin dışındayken
c, • • • , ı (4.32)
— t q S nın içindeyken
tQ *
Şimdi gelin, "bilye" benzetmemizi tekrar ele alalım ve bakalım mantıklı geli
yor mu? Teoremimize göre b ir yüzeyden dışarı doğru olan net bilye akışı, eğer
yüzey bilyeyi fırlatan tabancayı tamamen çevrelemiyorsa sıfırdır. Eğer taban
canın yüzey tarafından çevrelendiyse, yüzeyin şekli önemsizdir, geçip giden
bilye sayısı -tabancanın bilye fırlatm a sıklığı- aynıdır. Bilye sayısı konm uyor
sa, bütün bunlar mantıklıdır. Peki bu model bize Denk (4.32)'den farklı b ir şey
söylüyor mu? Kimse bu bilyelerin Denk. (4.32)'yi meydana getirmelerinden b a ş
ka bir işe yaram alarını sağlayamadı. Daha ilerisinde hep hatalara yol açtı ben
zetmemiz. işte bu yüzden bugün elektromanyetik alanı tamamen soyut b ir şe
kilde ifade etmeyi tercih ediyoruz.
İki yükten kaynaklanan akı, tek tek yüklerden kaynaklanan akılarm toplamıdır.
Her iki yük de S'in dışındaysa, S içinden geçip giden akı sıfırdır. Eğer q lr S'in
içinde fakat <j2 dışındaysa, ilk integral qı/eo sonucunu verirken ikinci integralin
sonucu sıfırdır. Yüzey her iki yükü de çevreliyorsa, her biri de katkıda bulun a
cak ve akı (<71 + q2)/eo olacaktır. Genel kural, kapalı b ir yüzeyden dışarı doğru
olan akı içerdeki toplam yükün eo’ye bölünm esiyle bulunur.
Bu sonuç elektrostatik alanın genel b ir yasasıdır ve Gauss yasası denir.
Gauss yasası:
/
h erh a n g i b ir
E n da =
içerdeki yüklerin toplamı
€$
(4.34)
S k a p a lı y ü z e y i
veya
/
h e r h a n g i b ir
E ■ nda = — (4.35)
S k a p a lı y ü z e y i
Denklem (4.35)'teki QiÇ'i de aşağıdaki gibi ifade edebiliriz:
Qiç= E <4-36>
S içinde
Eğer yüklerin konumunu yük yoğunluğu p şeklinde ifade edecek olursak, son
suz küçüklükteki her bir d V hacminin "noktasal" b ir p d V yükü içerdiğini söyle
yebiliriz. Bu durum da tüm yüklerin toplamı aşağıdaki şekilde ifade edilir:
Qiç = / pd V (4.37)
S içindeki
hacim
V . Ed V =
£o
veya
V E = -Ë - (4.38)
fo
J E nda = E ■4nR2
Gauss yasasına göre bu akı kürenin içindeki toplam Q yüküne (bölü £o) eşittir:
9
E • 4? tR2 = —
Q
£o
veya
Şimdi benzeri bir resmi <p potansiyeli için de çizebiliriz. Potansiyeli göster
menin en kolay yolu, 0'nin sabit olduğu yüzeyler çizmektir. Bunlara “eşpotansi
yel" yüzeyler denir: aynı potansiyele sahip yüzeyler. Peki, bu eşpotansiyel yü
zeyler ile alan çizgileri arasındaki geometrik ilişki nedir? Elektrik alan, potan
siyelin gradyanıdır. Gradyan potansiyelin en hızlı değiştiği yöndedir ve dolayı
sıyla eşpotansiyel yüzeye diktir. Eğer E yüzeye dik olmasaydı, yüzey içinde bir
Birim lere Dair bileşeni olurdu. O zaman da potansiyel yüzey içinde değişiyor olurdu, fakat o
zaman da eşpotansiyel olmazdı. Dolayısıyla, eşpotansiyel yüzeyler her yerde
Nicelik Birim
F Newton elektrik alan çizgilerine dik açıda olmalıdır.
Q Coulomb Tek başına b ir noktasal yük için, eşpotansiyel yüzeyler yük merkezli küre
L Metre lerdir. Bu kürelerin kesişimini, yükten ge ç e n d ir levhayla, Şekil 4-12'de göster
W Joule
miştik.
p ~ Q/L3 Coulomb/metre3
ikinci bir örnek olarak, biri artı biri eksi iki eşit yükün yakınındaki alanı ele
l/ 6 0 ~ FL2/Q2 Newton-metre2/Coulomb:
E -F / Q Newton/Coulomb alalım. Alanı hesaplamak kolaydır. Alan, her iki yükten kaynaklanan alanların
<p~W /Q Joule/Coulomb = Volt üst üste binmesidir, öyleyse Şekil 4-2 gibi iki resmi alır ve üst üste koyarız. İm
E~<t>/L Volt/metre kânsız! Öyle yaparsak birbirini kesen alan çizgileriyle karşılaşırdık ve bu müm
l/ e 0 -E L2 /Q Volt-metre/Coulomb
kün olamaz çünkü F n in aynı noktada iki farklı yönü olamaz. Alan-çizgi resm i
nin dezavantajını artık görmüşsünüzdür. Yeni çizgilerin nasıl yerleşeceğini ge
ometrik akıl yürütmeyle basitçe analiz etmek imkânsızdır, iki farklı resimden,
birleşik resmi elde edemeyiz. Elektrik alanlara dair o basit ve derin üst üste
binme ilkesinin alan-çizgi resmiyle ifade edilmesi basit değildir.
Alan-çizgi gösteriminin yine de kullanım yerleri v ardır ve bu yüzden bir çift
eşit (ve zıt) yük için yine de resim çizmek isteyebiliriz. Denklem (4.13)'ten alan
ları ve (4.24)'ten potansiyelleri hesaplayarak alan çizgilerini ve eşpotansiyelleri
çizebiliriz. Şekil 4-13 bunlar esas alınarak çizilmiştir. Ancak önce problemi m a
tematiksel olarak çözmek zorundaydık!
GAUSS YASASININ UYGULAMASI
hacmin içindeki yükle orantılıdır. (Gauss yasası) ve elektrik alanın dolaşımı sı artı...
5-2 Elektrostatik alanda denge
fırdır; eş deyişle E b ir gradyandır. Bu iki yasadan, elektrostatiğin bütün öngö
5-3 İletkenlerle denge
rülerini çıkarabilirsiniz. Ancak, bunları matematiksel olarak ifade etmek bir
5-4 Atomların kararlılığı
şey; onları basit ve biraz da pratik şekilde kullanmak başka b ir şeydir. Bu b ö 5-5 Çizgisel yükün elektrik alanı
lümde, Gauss yasasını doğrudan kullanarak b ir dizi hesaplam a yapacağız. Teo 5-6 Yüklü levha; iki paralel levha
remleri ispatlayıp, özellikle iletkenlerdeki etkiler gibi bazı olguları Gauss yasa arasındaki elektrik alan
5-7 Küresel yük; küresel bir kabuk
sı ile kolaylıkla anlaşılabilecek şekilde açıklayacağız. Gauss yasası tek başına
5-8 Noktasal yük alanı tam olarak l / r 2
bir problem in çözümünü vermez çünkü uyulacak b ir yasa daha vardır. Bu yüz
midir?
den bazı problem lerin çözümünde Gauss yasasını kullanırken, yanında b ir b a ş 5-9 Bir iletkenin alanları
ka şey daha eklememiz gerekir. Örneğin, simetri argüm anlarını kullanarak bir 5-10 Bir iletkenin kovuğundaki alan
alanın nasıl gözüktüğünü kafamızda canlandırm aya çalışacağız. Ya da özellik
le, alanın potansiyelin gradyanı olduğu fikrini kullanacağız.
2)
V • F = <?ı(V • i?ı) + <j2İV • E
Dikkat edin, eğer mekanik engeller varsa bir yükün dengede kalması m üm
kündür. Örneğin, içi boş b ir tüp düşünelim. Yükümüz ileri geri serbestçe hare
ket edebilsin, ancak yanlara gidemesin. Çizgileri tüpten içeri doğru uzanan ama
tam ortada yanlara doğru dışa giden bir elektrik alan tasarlam ak kolaydır Şekil
5-2'de görüldüğü gibi tüpün iki ucuna birer artı yük yerleştiririz bunun için.
Artık, E'nin diverjansı sıfır olsa da b ir denge noktası vardır. Elbette, duvarlar
dan kaynaklanan o "elektriksel olmayan" kuvvetler olmasa yükümüz dengede
olmazdı.
Bir zam anlar atomun b ir küre gibi olduğu, artı yüklerin bu küre içinde aynı
bir üzümlü kekteki üzümler gibi düzgün b ir şekilde dağıldığı ve eksi yüklerin -M E R K E ZD E ■
YO Ğ U N LAŞM IŞ
de aynı Şekil 5-3'teki gibi merkezde yoğunlaştığı iddia edilmişti. Bu ilk atom EKSİ YÜ KLE R
modeli Thomson tarafından dile getirilmişti; ancak Rutherford, Geiger ve
Marsden deneyinden yola çıkarak, asıl artı yüklerin çekirdek dediği bir yapıda
çok yoğun şekilde bulunduğu sonucuna vardı. Böylece Thomson'ın statik atom Şekil 5-3 Bir atomun Thomson modeli.
modeli tedavülden kalktı. Daha sonra Rutherford ve Bohr Şekil 4-5'teki gibi
elektronların belli yörüngelerde dolaştığını ve dengenin dinamik olabileceğini
öne sürdüler. Bu modele göre elektronların çekirdeğe doğru düşmesini yörünge
sel hareketleri engeller. Halihazırda, bu resimdeki en az b ir hatayı biliyoruz.
Dairesel hareketten dolayı elektronlar ivmelenmek zorundadır ve dolayısıyla da
enerji yayarlar. Yayılan enerji yüzünden yörüngede kalmak için ihtiyaç duyduk
ları kinetik enerji azalır ve çekirdeğe doğru düşerlerdi. Yine dengesiz!
Artık atomların kararlılığını kuantum mekaniği yasalarıyla açıklıyoruz.
Elektrostatik kuvvetler elektronu mümkün olduğunca çekirdeğe yakın bir nok
MERKEZDEKİ
taya çekmeye çalışırlar, fakat belirsizlik ilkesi gereği elektronlar atomda belli ARTI ÇEKİRDEK
E • 2nr = Â/eo
(5.2)
e - V2n1eQr
-
olur. Gördüğünüz gibi çizgisel b ir yükün elektrik alanı, çizgiden uzaklıkla ters
orantılıdır.
oA
EA + EA =
eo
Eı + E2 = — (5.4)
eo
Denklemdeki E\ ve £ 2 , levhanın her iki yüzünden dışarı doğru olan alanlardır.
Eğer dışardaki dünyanın simetrik olduğunu varsayarsak, eşit ve zıt yük yo
ğunluklarına (+ 0 , -a ) sahip iki paralel levha problemini çözmek kolaydır. Her
(b ) bir levha için hesaplanan çözümü üst üste bindirerek veya her iki levhayı kesip
geçen b ir kutu düşünerek, iki levha dışındaki alanın sıfır olduğu kolaylıkla gö
rülür (Şek. 5-7a). Şekil 5-7'nin (b) ve (c) kısımlarına bakarsanız, iki levha arasın
daki alanın tek b ir levhadan kaynaklanan alanın iki katı olduğunu görürsünüz.
Böylece şu sonuçlara varırız:
(c)
E (levhalar arasındaki) = a/eo (5.5)
E (dışarıda) = 0 (5.6)
Şekil 5-7 İki yüklü levha arasındaki alan a/e0 Daha önce, 4. Bölümde, Gauss yasasını kullanarak düzgün yüklenmiş küre
olarak bulunur. sel b ir bölgenin dışındaki alanı hesaplamıştık. Aynı yöntemi kullanarak küre
nin içindeki noktalardaki alanı da hesaplayabiliriz. Sözgelimi, bir atom çekir
değinin içindeki alanı yaklaşık olarak hesaplamak için. Her ne kadar çekirdek-
teki protonlar birbirlerini itse de, yeğin nükleer kuvvetler sayesinde çekirdek
İçinde düzgünce yayılmışlardır.
Yarıçapı R olan ve düzgün yük yoğunluğuna sahip bir küremiz olsun. Birim
lıacim başına yük de p olsun. Yine, simetriyi temel aldığım ız akıl yürütmeyi
kullanarak alanın radyal olduğunu ve merkezden eş uzaktaki noktalar için b ü
yüklüğünün olduğunu varsayarız. Merkezden r uzaklıktaki alanı bulmak için,
Şekil 5-8'de görüldüğü gibi r yarıçapında (r < R ) b ir küre varsayalım. Bu du
rumda yüzeyden geçen toplam akı şu olur:
Anı^E
Gauss yüzeyimizin içindeki yük hacim çarpı p olur:
3 n f3 P
E = (r < R) (5.7)
3eo
Dikkat ederseniz, bu denklem r = R olduğunda doğru bir sonuç verir. Diğer bir
r
deyişle, elektrik alan yarıçapla orantılıdır ve dışa doğru radyal yöndedir.
Düzgün yüklü küre için kullandığımız akıl yürütmeyi, ince bir küresel yük Şekil 5-8 Düzgün yük yoğunluğuna sahip bir
kürenin içindeki alanı bulmak için Gauss yasası
kabuğu için de kullanabiliriz. Alanın her yerde radyal olduğunu ve küresel si
kullanılabilir.
metrik olduğunu varsaydığınızda, Gauss yasasını kullanarak, kabuk dışındaki
ulanın noktasal b ir yükle aynı olduğunu ve kabuğun içindeki her noktada ala
nın sıfır olduğunu kolaylıkla görebilirsiniz. Kabuğun içindeki bir Gauss yüzeyi
yük içermez.
Aa2 r|
A aı ~
Aq2 _ Aa2
A<jı - Aaı
E = f- (5.8)
eo
Burada a yüzeydeki yerel yük yoğunluğudur.^
Peki, neden bir iletken üzerindeki levha yükü, sadece yüklü b ir levhadan
farklı alan üretir? Bir başka deyişle neden (5.8), (5.3)'ün iki katıdır. Bunun nede
ni, kolaylıkla görebileceğiniz üzere, iletken-için etrafta "başka"yük yoktur de
memiş olmamızdır, iletkenin içinde E = 0 diyebilmemiz için başka yükler olm a
lıdır. Yüzeydeki bir P noktasının hemen yakınındaki yüklerin oluşturduğu
elektrik alan, hem yüzeyin içinde hem de dışında, ¿?yerel = Oyere]/2 fo olur, ilet
kendeki geriye kalan bütün yükler P noktasında, EYere\ elektrik alanına büyük
lük olarak eşit b ir elektrik alan üretmek için "bir araya" gelirler, içerdeki top
lam elektrik alan sıfırlanır ve dışardaki alan da 2£yereı = <r/e0 olur.
Hem elektrik alanının nasıl işlediğine dair tecrübemiz artacak, hem de bu alanı 6-2 Elektrik dipolü
6-3 Vektör denklem leri üzerine
bulmak için gerekli bazı matematiksel yöntemleri öğreneceğiz.
düşünceler
Öncelikle, tüm matematiksel problemi iki denklemle, elektrostatik için 6-4 Bir gradyan olarak dipol potansiyeli
Maxwell denklemleriyle, ifade ederek başlayalım : 6-5 Rastgele bir dağılım için dipol
yakınlaştırması
V E = -P - (6.1) 6-6 Yüklü iletkenlerin alanları
eo
6-7 Görüntüler yöntemi
V • Vd> = - (6.4)
60
V2<* = _ - £ - (6 .6 )
eo
Denklem (6.7) bu türden problem lerin herhangi biri için çözümün prototipidir.
Tüm yüklerin konumları bilindiğinde elektrostatik alan problemlerinin çö
zümü çok basittir. Gelin birkaç örnekle bunun nasıl olduğuna bakalım.
6-2 Elektrik dipolü
Öncelikle, birbirinden d uzaklığında iki noktasal yükü ele alalım. Biri +q, di
ğeri -q . Şekil 6 -1 'de görüldüğü gibi z ekseni bu yükleri birleştiren doğru boyun
ca olsun ve sıfır noktamız da tam ikisinin arası olsun. Denklem (4.24)'ü kullana
rak, her iki yükten kaynaklanan potansiyeli aşağıdaki şekilde yazabiliriz:
ve
1 1
V [z - (d / 2 )]2 + x2 + y 2 ~ yjr2[ 1 - (zd/r2)]
otur. [1 - (zd/r2)]-1'2 için yine binom açılımı yaparak ve d'nin iki veya daha yük-
Nttk basamaktan terimlerini almayarak,
____________ 1 ____________ J_ fı 1 zd \
y j[z — (d/ 2 ) ] z + x 2 + y 2 x r \ }~ 2 r2 )
0 (*- y. z) = Qd (6 9)
Potansiyel, ve dolayısıyla alan, q d 'yle, diğer bir deyişle yük ve mesafenin çapı-
ınıyla orantılıdır. Bu çarpıma, iki yükün dipol m om enti denir ve p işaretiyle
(momentumla karıştırmayın) gösterilir:
p = qd (6 . 1 0 )
0, dipol ekseni ile (x, y, z)noktasının yarıçap vektörü arasındaki açıyken (bkz.
Şekil 6-1), z/r = cos0 olduğundan, Denk. (6.9) ayrıca aşağıdaki şekilde yazılabilir:
^ (6-n )
Bir dipolün potansiyeli eksene göre belli b ir yönde l/r 2 b ir noktasal yükün p o
tansiyeliyse l/r kadar azalır. Bu durum da dipolün E elektrik alanı l/r 3 kadar
ıızalır.
Eğer p 'y ı büyüklüğü p olan ve yönü -q 'd a n +q'ya dipolün ekseniyle aynı
olan bir vektör olarak tanımlarsak, denklemi b ir vektör biçimine sokabiliriz:
p cos 0 = p ■ er (6 . 1 2 )
Dipol potansiyeli:
1 p • er 1 v •r
0 (r )= ------ J~ r L = ------- (6.13)
4neo r2 4neo r
_ _d<b
_ _= __ _ p_____ dd Í z \ _ _ p ( 1 _ 3z2A
dz ~ 47T
47 eo dz V r 3 / ~
160 4rteo V r 3 r5 )
veya
3zx „ p 3zy
hy -
-1 4ne0 r* y 4ne0 r°
Ex = '¡ E l + E 2 = Vx2 + y 2
veya
p 3cos0 sinö
E l~ 4 ^ -------- P -------- (6' 15)
Enine bileşen E±, xy düzlemindedir ve dipolün ekseninden dışarıya doğrudur.
Bu durumda toplam alan elbette aşağıdaki gibi olur:
E = V-Ez + E\
Dipol alanı, dipole olan mesafenin küpüyle ters orantılı olarak değişir. Ek
sende, 0 = 0 olduğunda, 8 = 90° olduğuna göre, iki kat daha şiddetlidir. Bu her
iki özel açıda da, elektrik alanının sadece z bileşeni vardır, fakat her iki yerde
de birbirine zıttır (Şek. 6-4).
s k p v (t-) 16161
Eğer 1/r'in gradyanım hesaplarsanız, şunu elde edersiniz:
'( t) " - ? — *
<Po = y
A <p+ = - ^
öz
**‘ T ~ İ ^ ) î 16171
0 = 0 + + 0_ = - ^ - ( - i ) d (6.19)
_a_
dz (t ) ““
Dipolün diğer yönelimleri için, artı yükün yerdeğiştirmesini Ar+ vektörüyle
ifade edebiliriz. Böylece, Denk. (6.17)'yi şu şekilde yazabiliriz:
A <p+ = -V0o • A n
Ar+ daha sonra d/2'yle değiştirilecektir. Daha önceki gibi çıkarımı sonlandırdı-
ğımızda, Denk. (6.19) şu biçime dönüşür:
0 = - p . v<J>o (6 .2 0 )
a = (Jo cosff
değerinde sabit olduğu da gösterilebilir. Eğer 0 artı z'yle olan açıysa, kürenin
içindeki elektrik alan eksi z yönündedir. Bu*verdiğimiz örnek göründüğü kadar
gerçeklikten uzak değildir, dielektrik kuramını çalışırken tekrar kendisiyle kar
şılaşacağız. „ ,
( 6 . 21 )
$ ~ 4neo R 9i “ 4neoR (6 .2 2 )
i
rı * R - di ■ en (6.23)
* = ¿ ( f l + 2 ® ^ + •) <625>
i
Sondaki üç nokta,di/R'de ihmal edilen daha yüksek mertebeleri göstermekte
dir. Bunlar ve daha önce elde ettiklerimiz,1/rç, 1İR, di/R üssü olarak giden
Taylor açılımıdır.
Denklem (6.25)'teki ilk terimi daha önce elde etmiştik, eğer nesne nötrse kal
dırabiliriz. İkinci terim 1/R2'ye dayanır, aynı dipolde olduğu gibi. Aslında, aşa
ğıdaki denklemi yük dağılımının b ir özelliği olarak tanımlarsak
p = J ] q i di (6.26)
i
(6.25)'in ikinci terimi, bu durumda, aşağıdaki gibi tam bir dipol potansiyeli
olur:
p niceliğine, dağılım ın dipole momenti denir. Bu, daha önceki tanımımızın ge
nelleştirilmiş b ir ifadesidir ve iki noktasal yükle ilgili özel duruma indirgenebi
lir.
Vardığım ız sonuç, toplamda nötr olan herhangi b ir kütle dağılım ından yete
rince uzaktayken potansiyelin dipol potansiyeli olduğudur. 1/R2 değeriyle aza-
lir ve cosö terimiyle değişir. Büyüklüğü de, yük dağılım ının dipol momentine
bağlıdır. Dipol alanlarının önemli olmasının nedenlerinden biri, bu tür nokta
sal yük çiftlerinin çok nadir olmasıdır.
Sözgelimi su molekülünün, gayet büyük bir dipol momenti vardır. Bu m o
mentten kaynaklanan elektrik alanlar, suyla ilgili bazı önemli özelliklerin nede
nidir. Birçok molekül için, örneğin CO 2, dipol momenti molekülün simetrisi yü
zünden kaybolur. Böyle moleküller için daha hassas açılım yapıp, potansiyel
denkleminde l/i?3'le azalan ve adına dört kutuplu potansiyel denen bir terimi
elde etmeliyiz. Bu tür durum ları daha sonra tartışacağız.
Şekil 6-10 Görüntü yük yöntem iyle bulunmuş, iletken bir levha yüzeyinin yakınındaki yükün alanı.
ğım bilmek istiyoruz diyelim. Gauss yasası sayesinde Bölüm 5-9'da vardığım ız
sonucu kullanarak yüzey yük yoğunluğunu bulabilirisiniz. Bir iletkenin hemen
dışındaki elektrik alanın dik bileşeni, a yüzey yük yoğunluğunun terimine
bölünmesine eşittir. Yüzeydeki herhangi bir noktanın yük yoğunluğunu, elekt
rik alanının dik bileşeninden geriye doğru giderek elde edebiliriz. Her yerdeki
alanı bildiğimizden, onu da bilm iş oluyoruz.
Artı yükün iletken üzerindeki izdüşümü olan noktadan (Şek. 6-10) p mesafesin
de bir noktayı ele alalım. Bu noktadaki elektrik alanı yüzeye dik ve ona doğrudur.
Artı yükten kaynaklanan alanın yüzeye dik bileşenini şu şekilde ifade edebiliriz:
1__ aq
(6.28)
4neo (a2+ p2)3'2
(6.29)
Yaptığımızı kontrol etmenin ilginç bir yolu, a terimini tüm yüzey üzerinden
integralini almaktır. Bunu yaparsak, toplam indüklenmiş yükün - q olduğunu
buluruz ki bu da olması gerekendir.
Bir soru daha: noktasal yük üzerinde etkiyen b ir kuvvet var mıdır? Evet,
çünkü levhadaki indüklenmiş eksi yüzey yükünden dolayı b ir çekim vardır.
Denklem (6.29) sayesinde yüzeydeki yükleri bildiğim ize göre, artı yükümüz üze
rindeki kuvveti b ir integral alarak hesaplayabiliriz. Artı yük üzerinde etkiyen
kuvvetin, levha yerine eksi görüntü yükle aynı olacağını da biliyoruz, çünkü
her iki durumda da etraftaki alanlar aynıdır. Noktasal yük levhaya doğru, bü
yüklüğü aşağıda hesaplanan kuvveti hisseder:
(6.30)
Böylece tüm eksi yükler üzerinden integral alma yönteminden çok daha kolay
b ir şekilde kuvveti bulmuş olduk.
Şekil 6-11 q noktasal yükü topraklanmış ilet a yarıçaplı ve merkezi q yükünden b uzaklığında olan b ir kürenin eşpotansi
ken küre üzerinde yük indükler. Kürenin alan yel yüzeyini bulm ak istediğimizi düşünelim. Yükten kürenin merkezin olan b ir
ları şekildeki q' görüntü yükünden kaynakla çizgi üzerinde, merkezden a2/b uzaklığında ve yükü q' = - q(a/b) olan bir görüntü
nan alanlardır.
yük yerleştirelim. Küre sıfır potansiyelinde olacaktır.
Îiunun matematiksel açıklaması, bir kürenin, yüzeydeki noktaların araların
daki uzaklıklarının sabit olduğu bütün noktaların kümesi olmasıdır. Şekil 6 -
l l 'e göre, P noktasında q ve q"nden kaynaklanan potansiyel aşağıdaki eşitliğe
orantılıdır:
Dolayısıyla
eşitliğini sağlayan tüm noktalarda potansiyel sıfır olacaktır. Eğer q"nü merkez
den a2/b uzaklığına yerleştirirsek, r2/r\ oranı sabit a/b değeri olacaktır. Dolayı
sıyla aşağıdaki eşitlik sağlandığında, küre eşpotansiyel olur. Potansiyeli aslın
da sıfırdır:
q _ a
(6.31)
q~~ b
şeklinde olur. Kürenin dışında bulunan her yerde alanlar; q, q' ve q" alanlarının
üst üste bindirilm esiyle bulunur. Problem çözülmüştür.
q noktasal yükü ile küre arasında b ir çekim kuvveti olacağı aşikârdır. Nötr
küre üzerinde yük olmasa da, kuvvet sıfır değildir. Peki, çekim nereden kaynak
lanmaktadır? Artı b ir yükü iletken b ir küreye yaklaştırdığınızda, artı yük, küre
nin içinde kendine yakın olan eksi yükleri çeker ve artı yükleri daha uzak taraf
ta bırakır. Eksi yüklerden kaynaklanan çekim, artı yüklerden kaynaklanan it
meden büyük olduğu için net b ir çekim kuvveti doğar. Çekim kuvvetinin büyük
lüğünü, alan içinde q' ve q" tarafından q üzerine etkiyen kuvveti hesaplayarak
bulabiliriz. Toplam kuvvet, q v e b = ~(a2/b) mesafesindeki q' = ~(a/b)q yükü ara
sındaki çekim kuvveti ile q v e b mesafesindeki q" = +(a/b)q yükü arasındaki itki
kuvvetinin toplamıdır.
Çocukken, iki karşılıklı ayna arasında durup, aynaların birbirlerinin içinde
ki görüntüsünden hoşlanan arkadaşlar şimdiki problem le daha ilgili olabilirler.
Elimizde biri +Q yüklü, diğeri -Q yüklü birbirine denk iki küre olsun ve bunları
karşı karşıya getirelim. Aralarındaki kuvvet nedir? Problemi, sonsuz sayıdaki
görüntü yüklerle çözebiliriz. Önce her bir küreyi merkezinde b ir yükle düşünü
rüz. O yüklerin diğer kürede b ir görüntü yükü olacaktır. Görüntü yüklerin diğer
kürede görüntüsü olacaktır vs. Çözüm, karşılıklı aynalarda göründüğü gibidir.
+ ct / - A la n = A
6-10 Kondansatörler; paralel levhalar i/// / / / / S / / / / / ,/ / / .7~7~7\
Şimdi, iletkenleri içeren yeni b ir tür problemi ele alacağız. Birbirine paralel v / / ' / s v > r ? S ş y -7 -/// '; / i-
ve genişliklerine göre kısa bir mesafeyle birbirlerinden ayrılmış iki büyük me
—(j S
tal levha düşünün. Levhalarda eşit sayıda ve zıt yükler olsun. Her b ir levhadaki Şekil 6-12 Paralel levhalı bir kondansatör.
2= V
V = Ed = —a j ^
d = ----- 7
„
O (6.33)
eo e0A v
Voltajın yükle orantılı olduğunu görüyorsunuz. V ile Q arasındaki bu orantı,
eşit olan ve birinde artı diğerinde eksi yükler bulunan herhangi iki iletken ara
sında her zaman vardır. Aralarındaki potansiyel farkı, diğer b ir deyişle voltaj,
yüke orantılı olacaktır. Elbette, etrafta başka yükler yoksa.
Bu orantısallık neden var? Üst üste ilkesinden dolayı sadece. Yük kümele
rinden birisi için çözümü bildiğim izi ve iki çözümü üst üste bindirdiğim izi var
sayalım. Yükler, alanlar ve birim yükü taşımak için yapılan iş iki katına çıkar.
Dolayısıyla, herhangi iki nokta arasındaki potansiyel farkı yüklerle orantılıdır.
İki iletken arasındaki potansiyel farkı özellikle üzerlerindeki yükle orantılıdır.
Birileri daha önce orantısallığm denklemini kendilerince yazmıştı. C bir sabit
ken,
Q=CV
olur. Bu orantı sabitine kapasite ve bu türden iki levhalı sistemlere kondansa
tör dediler.* Bizim paralel levhalı kondansatörümüz için aşağıdaki eşitliği y a
zabiliriz:
olur? (Bir kürenin varlığı, diğerindeki yük dağılımını etkiler elbette, bu yüzden
yükler küresel olarak tam simetrik olmazlar. Biz alanların değerinin yaklaşık
tahminiyle ilgilendiğimizde, küresel bir yükün potansiyelini kullanabiliriz.) Çapı
b olan küçük küre q yükü taşıyorsa potansiyelini aşağıdaki şekilde yazabiliriz:
(t>2= ir
Ama 0 ı = 02 olduğuna göre
a b
yazılabilir. Bunun yanı sıra, yüzeydeki alan (JSfcz. Denk. 5.8) yüzey yük yoğunlu
ğuyla orantılıdır, bu da toplam yükün yarıçapın karesine bölümüdür:
Bkz. E.W. Müller: "Alan İyon Mikroskobu", A dvances in E lectron ics a n d E lectron Physics
[Elektronik ve Elektron F iz iğ in d e ilerlem eler], 13, 83-179 (1960). Academic Press, New York.
ÇEŞİTLİ KOŞULLARDA ELEKTRİK ALAN
(DEVAMI)
mının ne sabit olduğu, ne de iletkenle taşındığı, fiziğin başka yasalarıyla dü- 7 ‘ 5 Bir örgünün elektrostatik alanı
zenlendiği iki örneği ele alacağız. Altıncı bölümde bulduğum uz üzere, yüklerin
dağılımı belirli olduğunda, elektrostatik alan problemi temelde basittir. Bir in
tegral almayı gerektirir sadece. İletkenler olaya girdiğindeyse, karmaşıklık ar
tar çünkü iletkenlerdeki yük dağılımını baştan bilemeyiz. Yükler, iletken eşpo-
tansiyel olana dek, yüzeyde dağılmalı. Bu tür problem lerin çözümü ne doğru
dandır ne de basit.
Bu tür problem lerin dolaylı çözümünde daha önce, belli b ir yük ağılımı için
oşpotansiyeller bulm uş ve onları iletken b ir yüzeyle değiştirmiştik. Bu sayede,
iletkenler için küreler, düzlemler ve benzeri şekillerde özel çözümler ürettik. 6 .
Bölümde anlattığımız şekillerin kullanımı, dolaylı yoldan çözümlere b ir örnek
tir. Bir diğerini, bu bölümde tarif edeceğiz.
Elimizdeki problem, dolaylı yöntemle çözebileceğimiz b ir problem değilse,
doğrudan çözmeye m ecbur kalırız. Doğrudan yöntemin matematiksel problemi,
Laplace denkleminin, $ belli sınırlarda -iletkenlerin yüzeylerinde- uygun bir
sabit olması koşuluyla çözümüdür:
V2<p = 0 (7.1)
Bir diferansiyel alan denkleminin çözümü belli sınır koşullara bağlıysa, bu tür
den problemlere sınır değer problem leri denir. Bu tür problem ler, hatırı sayılır
ölçüde matematiksel çalışm aların konusu olmuştur. Karışık şekilli iletkenler
söz konusu olduğunda, genel b ir analitik yöntem yoktur. Her iki uçtan kapalı,
yüklü b ir metal silindire -b ild iğin iz bira kutusu- dair b ir problem bile gayet
uğraştırıcı matematiksel zorluklar çıkarır. Sayısal yöntemler kullanarak, böyle
bir problem i sadece yaklaşık olarak çözebiliriz. Çözüme dair genel yöntemler
sadece sayısaldır.
Denklem (7.1)'in doğrudan çözülebileceği birkaç problem vardır. Dönel elip-
soid bir şekle sahip b ir yüklü iletken problemi, bilindik özel fonksiyonlarla ke
sin olarak çözülebilir, ince b ir disk için çözümü, elipsoidi sonsuz basık hale çe
virerek elde edebiliriz. Benzer şekilde, b ir iğne için çözümü de elipsoidi sonsuz
oval hale çevirerek elde edebiliriz. Burada b ir şeyin altını çizmek gerek, doğru
dan yöntemlerin genel uygulanabilirliği sadece sayısal yöntemlerdir.
Sınır değer problem leri, fiziksel b ir benzerliğin ölçümleriyle de çözülebilir.
Laplace denklemi birçok farklı fiziksel olayda karşımıza çıkar: kararlı hal ısı
akışında, dönmesiz sıvı akışında ve esnek b ir zarın dönmesinde. Çözmek istedi
ğimiz elektrik problemine benzer bir fiziksel modeli kurmak, sıklıkla mümkün
dür. M odel üzerindeki uygun benzerliğin niceliğini ölçerek, elimizdeki proble-
min çözümü elde edilebilir. Benzetme tekniğine örnek olarak, elektrostatikteki
iki boyutlu problemleri çözmek için elektrolitik tank kullanımı gösterilebilir.
Böyle bir benzetmenin işe yaram asının nedeni, düzgün iletken bir ortamdaki
potansiyel için yazılan diferansiyel denklemin boşluk için yazılanla aynı olm a
sından dolayıdır.
Bir yöndeki fiziksel alan değişimlerinin sıfır olduğu veya diğer iki yöndeki
değişimlerle karşılaştırıldığında ihmal edilebileceği birçok fiziksel durum v a r
dır. Böyle problemlere iki boyutlu denir, çünkü alan sadece iki koordinattadır.
Yüklü uzun b ir teli z boyunca yerleştirdiğimizi düşünelim. Telden çok uzak ol
mayan noktalardaki elektrik alan x ve y 'ye dayanır, z 'ye dayanmaz. Dolayısıyla,
problem iki boyutludur. îki boyutlu bir problemde d<p/dz = 0 olduğundan, ser
best uzayda 0 için aşağıdaki denklemi yazabiliriz:
+ ^ = 0 (7 2)
dx2 dy2
İki boyutlu çözüm görece basit olduğundan dolayı, analitik olarak kendisini çö
zebileceğimiz birçok durum vardır. Hatta, şimdi göstereceğimiz üzere, karm a
şık b ir değişkenin fonksiyonlarının matematiğinden doğan b ir kurama daya
nan, çok güçlü ve dolaylı matematiksel b ir teknik vardır.
3 = x + iy
(3 değişkenini z koordinatıyla karıştırmayın. Alanların z 'ye bağlı olmadığını
varsayıp şimdi göstereceğimiz çözümden çıkardık.) x v e y üzerindeki her nokta
b ir karmaşık 3 sayısına denk gelir. 3’yi tek b ir (karmaşık) değişken olarak kulla
nabilir ve bilindik matematiksel fonksiyonları F{3) onunla yazabiliriz, örneğin,
1 «•*
f l i ) = 32
veya
F( 3) = U $ *
veya
F(3) = 3 İn 3
şeklinde sürer gider.
Herhangi bir F(3)'inde, 3 = x + iy eşitliğini kullanarak gerçek ve sanal parça
ları olan bir x v e y fonksiyonu elde edebiliriz. Örneğin:
Herhangi b ir F(3)'i, her biri x ve y'nin fonksiyonu olan gerçek ve sanal parça
ların toplamı olarak yazılabilir:
U(x, y) = x 2 - y 2 (7.5)
ve
V(x, y) = 2xy (7.6)
dU _ dV
(7.7)
dx dy
dV _ dU
(7.8)
dx dy
d2U d2U
(7.9)
dx2 + dy2
d2V d2V _
(7.10)
dx2 + dy2
Şekil 7-1 İki boyutlu bir elektrostatik alandaki eşpotansiyelleri temsil eden, birbirlerine dik eğrile
rin iki kümesi.
Örnek olarak, gelin F(3) = 32 fonksiyonunun bize nasıl bir fiziksel durum ver
diğine bakalım. Fonksiyondan, (7.5) ve (7.6)'nın iki potansiyel fonksiyonunu elde
ederiz. U fonksiyonunun hangi probleme ait olduğunu bulmak için, fonksiyonu,
bir sabit olan U = A eşitliğini kullanarak eşpotansiyel yüzeyler için çözeriz:
x2- y 2 = A
Er = M .. -2x
dx
1/2 aİd/2
ita) = P 1/2 e‘
F( î) = İn 3 (7.14)
eşitliği ve b ir elektrik dipolün, örneğin birbirlerine çok yakın ve zıt yüklü iki te
lin, iki boyutlu benzerinin alanını veren aşağıdaki eşitliktir:
F ( 3) = 1/3 (7.15)
nan bazı fiziksel durum ları ele alacağız. Diğer b ir deyişle, alan, aynı anda iki
denklem kümesiyle ifade edilebilir: (1) Yük dağılım ına bağlı elektrik alanlarla
ilgili elektrostatik denklemler ve (2 ) alanın varlığında, yüklerin hareketleri veya
konumlarını belirleyen fiziğin b ir başka bölümüyle ilgili b ir denklem.
İlk üzerinde duracağımız, yüklerin hareketinin Newton yasalarıyla belirlen
diği dinamik b ir örnektir. Bu türden b ir örnek plazm ada bulunabilir. Plazma,
uzayda belli b ir bölgeye yayılmış ve serbest elektronlar ve iyonlardan oluşmuş
iyonize b ir gazdır. Atmosferin üst katmanlarından biri olan iyonosfer bu tür
den b ir plazmadır. Güneşten atmosfere ulaşan morötesi ışınlar havadaki elek
tronlara çarparak serbest elektronlar ve iyonlar açığa çıkarır. Böyle bir plazm a
da artı iyonlar elektronlardan çok daha ağırdır, dolayısıyla, elektronların hare
ketine kıyasla, iyonik hareketi ihmal edebiliriz.
no, dengeli ve tedirgenmemiş b ir halde bulunan elektronların yoğunluğu ol
sun. Moleküllerin ayrı ayrı iyonize olduğunu varsayarsak, plazma (tedirgenme-
mişken) elektriksel olarak nötr olduğundan, bu yoğunluk aynı zamanda pozitif
iyonların yoğunluğudur. Bir şekilde elektronların dengeli halden uzaklaştığını
ve bu durumda ne olacağını düşünelim. Bir bölgedeki elektronların yoğunluğu
artmışsa, birbirlerini iter ve denge haline geri dönmeye çalışırlar. Elektronlar
ilk baştaki konumlarına dönmeye çalışırken kinetik enerji kazanırlar ve dengeli
bir hale kavuşacaklarına, hedeflerini ıskalarlar. Bu şekilde b ir ileri b ir geri sa
lınırlar. Bu durum, dengeleyici kuvvetin gaz basıncı olduğu ses dalgalarındaki
salınıma benzer. Plazma salınımında dengeleyici kuvvet elektronların elektrik
kuvvetidir.
Tartışmayı basit tutmak için, elektronların sadece tek eksende, diyelim x,
hareket ettiği durumla ilgileneceğiz. Başlangıçta x noktasında bulunan elekt
ronların, t zamanında, denge konumlarından s(x, t) kadar uzaklaştığını varsa
yalım. Elektronlar yerdeğiştirdiğinden, yoğunlukları da değişir. Yoğunluktaki
değişimi kolayca hesaplayabiliriz. Şekil 7-6'ya göre, a ve b düzlemlerindeki
elektronlar a' ve b ' levhalarına geçmiştir, a ile b arasında bulunan elektronların
sayısı n^Ax terimiyle orantılıdır. Aynı sayıda elektron şimdi genişliği Ax + As
--------------x + s --------- - ■■------------A x + As
olan uzaydadır. Yoğunluk değişimini şu şekilde ifade edebiliriz:
Şekil 7-6 Bir plazma dalgasında hareket, a lev
n0Ax _ n0
hasındaki elektronlar a' levhasına, ¿’dekiler de
fc"ne hareket eder.
Ax + As 1 + (As/Ax) ’
n = " o ( l - ^ ) (717>
Artı iyonların, sahip oldukları yüksek eylemsizlikten dolayı, çok hareket etme
diklerini ve yoğunluklarının no kaldığını varsayıyoruz. Her b ir elektron - q e y ü
kü taşır, dolayısıyla herhangi bir noktadaki ortalama yük yoğunluğu,
p = -(n - n0)qe
ds
p = n° q e dx 1718)
olur.
Yük yoğunluğu ile elektrik alanının ilişkisi M axw ell denklemlerinde görüle
bilir:
V -£ = -^ - (7.19)
eo
Problem eğer gerçekten tek boyutluysa ve elektronların yerdeğiştirmesinden
kaynaklananların haricinde başka alan yoksa, elektrik alan E sadece Ex bileşe
nine sahip olur. Denklem (7.19) ile Denk. (7.18)'i birleştirince aşağıdaki eşitliği
elde ederiz:
Ê ïi.S sS iM (720l
OX €0 OX
Ex = s+ K (7.21)
60
eşitliğini elde ederiz. 5 = 0 değerinde Ex = 0 olduğundan, intégral sabiti K sıfırdır.
Bir elektrona yeni konumunda etki eden kuvvet, dengeleyici kuvvettir ve
elektronun yerdeğiştirmesi s'ye orantılıdır:
px = . ] M I s (7 .2 2 )
£o
Bu, elektronların harmonik salınım yapm asına yol açar. Yerdeğiştirmiş bir
elektronun hareket denklemiyse aşağıdaki gibidir:
d2s nnOp ,,
m e -T â = - - ^ - s (7.23)
at eo
Böylece s'nin harmonik olarak değiştiğini bulduk. Zaman değişimi cos a>p t olur
veya I. Ciltteki üslü gösterimi kullanarak aşağıdaki şekilde yazabiliriz:
e İÜJPl (7.24)
? no<?e
(O n — (7.25)
y £orne
Qp
e2 = ------ = 2,3068 x 10-28Nevvton-metre2 (7.26)
4ne0
2 4/re2no
(7.27)
Güncel bir çalışma ve kaynakça için bkz. C.J. Powell ve J. B. Swann, Phys. Rev. 115, 869
(1959).
7-4 Bir elektrolit içerisinde koloidal parçacıklar
Şimdi, yüklerin konumlarının, bir kısmı aynı yüklerden kaynaklanan potan
siyelle belirlendiği bir olguyu inceleyeceğiz. Açığa çıkan etkiler, kolloidlerin
davranışını önemli ölçüde etkiler. Bir kolloid, su içinde askıda duran küçük
yüklü parçacıklardan oluşur. Mikroskobik boyutta olsalar da, atomik bir bakış
açısıyla gayet büyüktürler. Koloidal parçacıklar yüklü olmasaydı, büyük öbek
ler halinde toplaşmaya çalışırlardı. Yüklerinden dolayı birbirlerini iterler ve
askıda kalmaya devam ederler.
Suda çözünmüş biraz tuz da varsa, pozitif ve negatif iyonlara ayrışır. Bu
türden b ir iyon çözeltisine elektrolit denir. Eksi iyonlar (artı yüklü olduklarını
varsayarsak) kolloid parçacıklara doğru çekilirler ve artı iyonlar da itilirler.
Şimdi, bu tür bir koloidal parçacığı çevreleyen iyonların nasıl dağıldığını ince
leyeceğiz.
Konuya basit yaklaşmak adına, yine sadece tek boyut için çözeceğiz. Kolo
idal parçacığımızı, atomik ölçülerde, çok büyük yarıçaplı b ir küre olarak düşü
nürsek, yüzeyinin b ir kısmına düzlemmiş gibi alabiliriz. Yeni bir olguyu anla
maya çalıştığımızda, en iyisi onu çok basitleştirerek modellemek; modeli iyice
kavrayınca da, daha kesin hesaplam alara geçmektir.
İyonların dağılımının, V2<j> = -p /e 0 elektrostatik yasası gereği p(x) yük yoğun
luğuna ve 0 elektrik potansiyeline yol açtığını düşünelim. Tek boyuttaki alan
lar için yük yoğunluğu ve potansiyelin arasındaki ilişki aşağıdaki denklem olur:
olur. Bunu Denk. (7.28)'le birleştirirsek, potansiyel <p değerinin aşağıdaki denk
lemi sağlam ası gerektiğini buluruz:
(7.31)
Bu denklemin çözümü zaten genelde bilinir [her iki tarafı 2(dcj>/dx) terimiyle
çarpın ve x'e göre integralini alın]; fakat problem i tutabildiğim iz kadar basit
tutmak için burada sadece T sıcaklığının yüksek olduğu veya potansiyellerin
küçük olduğu durumu ele alacağız, tp'nin küçük olduğu durum seyreltik çözelti
dir. Bu tür durum lar için üs küçüktür ve şunu yazabiliriz:
e ± q e */ k T = j + 3gL ( 7 .3 2 )
- kT
Böylece, Denk. (7.31) bize
d 2(p 2 n 0q|
a? = + l ^ w (7'33)
denklemini verir. Dikkat ederseniz, bu sefer sağ taraftaki işaret artı. <p için çö
zümler salınımlı değil, üsseldir.
Denklem (7.33)’ün genel çözümü bize aşağıdaki sonucu verir:
D2 = (7-35)
2 n0qi
En = Ex( 0 ) = - ^ (7.37)
fo
Ama E aynı zamanda <f>potansiyelinin gradyanıdır:
A =— (7.39)
eo
Bu sonucu Denk. (7.36)'ya koyarsak, koloidal b ir parçacığın potansiyelinin
U =0 alarak) aşağıdaki olduğunu buluruz:
0(0) = ^ (7.40)
Tellerin yeterince uzun olduğunu varsaydığım ızdan, y'ye bağlı bir değişim bek
lemiyoruz. Tam b ir çözüm n = 1, 2, 3, ... cinsinden toplamla bulunur.
Bu geçerli b ir potansiyelse, tellerin üzerindeki (yük olmayan) bölge için L ap
lace denklemini sağlamalıdır:
& ± . 320 _ n
dx2 dz2
d2Fn 4tt2n2 „
(7.43)
~d* = Fn
Dolayısıyla,
Fn = A n e~z/zo (7.44)
terimini içeren
20 = ¿ T (7'45)
Tam b ir çözüm için, bu terimi, (7.41) gibi terimler ve (7.44)'ten gelen Fn'le topla
yabiliriz. A n gibi katsayılar, toplamın diferansiyeli alındığında, örgü tellerin
yük yoğunluğu A'yı verecek elektrik alanı sağlayacak şekilde ayarlanabilir.
Bu geliştirdiğimiz yöntemle, b ir örgü yardım ıyla elektrostatik kalkanlama-
nın nasıl bir metal levha kadar iyi işe yaradığını açıklayabiliriz, örgüyü oluştu
ran tellerin arasındaki m esafenin birkaç katı kadar b ir mesafe haricinde, kapalı
b ir örgü içerisindeki alanlar sıfırdır. Bakır b ir levhadan daha ucuz ve hafif b ir
bakır örgü, dışardan gelen bozucu alanlara karşı hassas elektrik cihazları kal-
kanlamak için kullanılabilir.
ELEKTROSTATİK ENERJİ
Elektrostatikte, enerji etkileşimi yasası çok basittir; aslında çoktan üzerin 8-5 Elektrostatik alanda enerji
den geçtik bile. A ralarında r\2 mesafesi bulunan iki yükümüz olsun, q\ ve q2. 8-6 Bir noktasal yükün enerjisi
Sistemde b ir miktar enerji vardır, zira yükleri bir araya getirmek için iş yapıl
mıştır. İki yükü çok büyük b ir mesafeden bir araya getirmek için yapılan işi da
ha önce hesaplamıştık hatırlarsanız:
Q1Q2
( 8 . 1)
4ne0r 12
Gözden geçirme: Cilt 1, 4. Bölüm,
Üst üste binme ilkesinden de biliyoruz ki, birden çok yük varsa, yüklerden her Enerjinin K orunum u; Cilt 1, 13
hangi biri üzerindeki toplam kuvvet diğer yüklerden kaynaklanan kuvvetlerin ve 14. Bölüm, îş ve Potansiyel
toplamıdır. Buradan ortaya çıkıyor ki, b ir grup yükten oluşan b ir sistemin top Enerji
gtgj
(8 . 2 )
4ne0rit
p yük yoğunluğuyla tanım lanan b ir yük dağılımımız varsa, Denk. (8.3)'ün topla Ofli\
mını bir integralle değiştirmeliyiz.
Bu enerjinin iki yönüyle ilgileneceğiz. Biri, enerjinin elektrostatik problem o o o
lere uygulanması, diğeriyse enerjinin farklı şekillerde değerlendirilmesidir.
Bazen, yapılan işi özel b ir durum için hesaplamak Denk. (8.3)'teki toplamı he
o 0
saplamaktan veya karşılık gelen integrali almaktan daha kolaydır. Örnek ola X)Q j
rak, düzgün yük yoğunluğuna sahip b ir grup yükü b ir küre şeklinde bir araya
getirmek istediğimizi düşünelim. Enerji, yükleri sonsuzdan getirmek için yapı
lan işe eşittir. Şekil 8-1 Bir parçacıklar sisteminin elektrostatik
Şekildeki kürenin sonsuz derecede incelikte küresel katmanlardan oluştuğu enerjisi, her bir parçacık çiftinin elektrostatik
enerjisinin toplamıdır.
nu varsayalım . Her b ir katmanı koyarken, küçük b ir miktar yükü alır ve r'den
r+dr mesafesine ince b ir katmana taşırız, a yarıçapına ulaşana kadar bu işlemi
devam ettiririz (Şekil 8-2). Qr, küre r yarıçapına geldiğinde kürenin sahip oldu
ğu yükse, b ir dQ yükünü taşımak için yapılan işi aşağıdaki şekilde yazabiliriz:
QrdQ
dU = (8.4)
Aıte^r
Küre içindeki yük yoğunluğu p ise Qr yükü,
Çr = p ' T nr*
olarak ve d ü yükü de
dQ = p ■Anr2 dr
dQ
şeklinde ifade edilir. Bu durum da Denk. (8.4)
dU= (8.5)
3e0
haline gelir. Küreyi oluşturmak için gereken toplam enerji, d l f nun r = O'dan
r = a 'ya integrali olan aşağıdaki denklemdir:
Şekil 8-2 Düzgün bir yük küresinin enerjisini
hesaplamak için, birçok küresel kabuktan
oluştuğunu varsayabiliriz. U= (8 .6 )
lb£o
Sonucu, yükün toplam Q yükü cinsinden ifade etmek istersek,
17= -1 (8.7)
5 4neo a
yazabiliriz.
Enerji, toplam yükün karesiyle orantılı ve yarıçapıyla ters orantılıdır. Denk
lem (8.7)'yi, (l/ry)'nin küredeki tüm nokta çiftleri için ortalam asının 6/5a olm a
sı şeklinde de yorumlayabiliriz.
V = '^ r *- (8 .8 )
1 Q2
t 7 = y f (8.9)
U= ^C Vl (8 .1 0 )
Cfcüre = 47T£()Û
17= 4 - -T&— (8 .1 1 )
2 4ne0a
Bu, aynı zamanda, Q toplam yüküne sahip ince bir küresel kabuğun enerjisidir el
bette ve düzgün yüklü bir kürenin enerjisinin (Denklem 8.7) enerjisinin 5/6'sıdır.
Artık elektrostatik enerjiye dair uygulam aları ele almaya başlayabiliriz. Şu
sorulan b ir düşünün: Bir kondansatörün levhaları arasındaki kuvvet nedir? Ya
da, zıt bir yükün yakınındaki, yüklü b ir iletkenin eksenine göre tork nedir? Bu
tür soruları, kolayca, bir kondansatörün elektrostatik enerjisine dair Denk.
(8.9)'la beraber sanal iş ilkesini kullanarak cevaplayabiliriz. (I. Cilt, 4, 13 ve 14.
Bölüm).
Şimdi gelin, bu yöntemi paralel levhalı bir kondansatörün levhalan arasın
daki kuvveti hesaplamak için kullanalım. Levhalar arasındaki uzaklığın küçük
bir Az m iktanyla artınldığını varsayarsak, levhalan hareket ettirerek dışandan
yapılan işi, F levhalar arasındaki kuvvet olmak üzere, aşağıdaki gibi ifade ede
biliriz:
AW =FAz (8.12)
Denklem (8.9)'a göre, kondansatörün baştaki enerjisi,
2 C
şeklindeydi. Yükün değişmesine izin vermezsek, enerjideki değişimi aşağrdaki
gibi ifade edebiliriz:
A [/ = y Q 2 a ( £ ) (8.13)
FAz = -§ - a (£ ) (8.14)
eşitliğini elde ederiz. Bunu, aynı zamanda, aşağıdaki şekilde de ifade edebiliriz:
Q2
FAz = - ^ A C (8.15)
Az
# )- e0A
eşitliğini elde ederiz. Denklem (8.14)'ü kullanarak, levhalar arasındaki kuvveti Şekil 8-3 Değişken bir sığadaki tork nedir?
F ‘ 2% Â 18171
Gelin, yukarıdaki denkleme biraz daha yakından bakalım ve kuvvetin nasıl
doğduğunu anlayabilecek miyiz görelim:
En = -
(8.18)
F = ~ 2 QE°
Bir levha üzerine etkiyen kuvvetin, levhadaki Q yükü ile yüke etkiyen alanın
çarpımı olduğunu herkes tahmin edebilir. Şaşırtıcı şekilde, denklemde bir de
1/2 çarpanı var. Bunun nedeni £ 0'nun yüklere etki eden alan olmaması. Levha
yüzeyindeki yükün, Şekil 8-4'teki gibi ince b ir katmanı kapladığını düşünürsek,
alan, katmanın iç taraftaki sınırında sıfır değerinden levhanın dışında Eq değe
rine kadar değişecektir. Yüzeydeki yüklere etkiyen ortalama alan E0/2 olur. Bu
yüzden Denk. (8.18)'de 1/2 çarpanı vardır.
Dikkat ederseniz, sanal işi hesaplarken kondansatör üzerindeki yükün sabit
olduğunu varsaydık. Diğer b ir deyişle, başka nesnelere elektriksel olarak bağlı
olmadığı için üzerindeki toplam yükün değişmediğini varsaydık.
Kondansatörün potansiyel farkının, biz yerdeğiştirme yaptıkça, sabit kaldı
ğını varsayalım. O zaman aşağıdaki eşitliği temel alırdık:
u =\cv*
F A z = - | - l '2AC
Şekil 8-4 Bir iletkenin yüzeyindeki yük, yük birlerini çekmesi gerektiğini de biliyoruz. Sanal iş ilkesini ikinci durumda yanlış
katmanı boyunca, sıfırdan Eo = a/eo’ya değiş uyguladık, yükleyici kaynak üzerinde yapılan sanal işi göz önüne almadık. Ka
kenlik gösterir. pasite değiştikçe potansiyeli K de sabit tutmak için, yükleyici kaynak tarafından
V AC kadar yük sağlanmalıdır. Bu yük V potansiyelinde sağlandığından, elekt
riksel sistem tarafından potansiyeli sabit tutmak için yapılan iş V2AC. Mekanik
iş F Az artı bu elektriksel iş V2AC, kondansatörün toplam enerjisi ^V2AC'deki de
ğişimi karşılar. Dolayısıyla F Az, önceden olduğu gibi, -^ V 2AC'ye eşittir.
N 0 = 6,02 x 1023
IV = 7,64 x 105 Joule/mol Şekil 8-5 Bir tuz kristalinin atomik ölçüde kesi
Kimyacılar, enerji için kilokalori birim ini kullanmayı tercih ederler. Bir kiloka ti. Na ve C1 iyonlarının dama tahtası gibi dizili
mi, şekilde gösterilene dik olan diğer iki kesitte
lori 4190 Joule'dür. Dolayısıyla, 1 eV/molekül 23 kilokalori/mol olur. Böylece,
de aynıdır ( Bkz. I. Cilt, Şekil 1-7).
NaCl molekülünün ayrışma eneıjisi
IV = 183 kilokalori/mol
olur.
Kristali parçalam ak için gereken işi hesaplayarak, teorik olarak bu kimyasal
onerjiyi bu labilir miydik? Teoremimize göre, bu iş bütün iyon çiftlerinin potan
siyel enerjisinin toplamıdır. Bu toplamı hesaplamanın en kolay yolu, b ir iyon
seçmek ve onun diğer iyonlarla olan potansiyel enerjisini hesaplamaktır. Bu b i
ze, iyon başına enerjinin iki katını verecektir, çünkü enerji yük çiftlerine aittir.
Tek b ir iyona ait enerjiyi hesaplam ak için, toplamı ikiye bölmeliyiz. Bizim ger
çekten istediğimiz molekül başına enerjidir. Her bir molekül iki iyon içerir, do
layısıyla toplam bize doğrudan molekül başına enerjiyi verir.
Bir iyonun yakın kom şularıyla olan enerjisi e1! a 'dır. Burada e 2 = q*/4neo ve
A + 2 . _ 2 , 2_ +
a V 1 2 3 4
2 e2 |
a '{ 2 3 4
Uı = - 2 f î İn 2 = -1,386 (8.20)
a a
olur.
Şimdi, buna bitişik b ir başka iyon hattını ele alalım. En yakındaki eksidir ve
a mesafesindedir. Daha sonra V2a mesafesinde iki adet artı iyon vardır. Bir
sonraki hattından V5a mesafesinde, b ir sonraki VTÖa mesafesinde ve bu böyle
ilerler gider. Şu ana kadar bu iyon hattı için aşağıdaki seriyi elde ettik:
Ü f_ J _ . _2_____ 2 | 2 _ N
(8 .21 )
ali V2 Vs VÎÖ+
Bu şekilde dört hat vardır: yukarıda, aşağıda, önde ve arkada. Bu hatlara en ya
kın olan hatlar da köşegenler üzerindedir ve bu böyle sürer gider.
Bütün bu hatlar üzerinde sabırla çalışır ve toplam larını alırsanız, son topla
mın
U = -1 ,7 4 7 ^ -
a
olduğunu bulursunuz. Bu sonuç, ilk hat için Denk. (8.20)'de elde ettiğimizden
daha yüksektir, e1la = 5,12 eV kullanarak,
U = -8,94 eV
ğiştirsek (veya tersi), nükleer etkileşimler değişmez. Bu denkliğin "temel nede 9.19
.8 ,8.2
ni" bilinmez, fakat yeğin etkileşimde bulunan başka parçacıklara dair etkileşim &£7_
yasalarına da uygulanacak önemli b ir ilkedir, n mezonlar veya "acayip" parça
cıklar gibi.
7.30
Bu gerçek, benzer çekirdeklerdeki enerji seviyelerinin konumlarıyla gayet fi 7fi 6.81
güzel şekilde gösterilebilir. B 11 (boron on bir) gibi bir çekirdeği ele alalım. Bo 6 .3 5 -
3 (Zqe)2 ,>
U= — ~ ~ ~ (8.22)
5 47reo r
Denklemdeki qe, protonun temel yüküdür. Z B u için beş v e C " için altı olduğun
dan, elektrostatik enerjileri farklı olur.
Bu kadar az sayıda protonla, Denk. (8.22) tam olarak doğru değildir. Onlar
küre içinde düzgün dağılmış noktalar olarak düşünüp, her b ir proton çifti ara
sındaki elektriksel enerjiyi hesaplarsak, Denk. (8.22)'deki Z 2 teriminin Z(Z - 1)
terimiyle değiştirilmesi gerektiğini buluruz. Böylece eneıji şu şekilde yazılır:
Bu enerjiyi, B u veya Cu 'in yarıçapı için Denk. (8.23)'e koyarsak aşağıdaki so
nucu buluruz:
r = 3,12 x 10-13 cm (8.24)
r = A m r0 (8.25)
r0 = l , 2 x l 0 -13 cm (8.26)
^BQe
4n£0r
Bu da, özün dışına b ir proton eklemek için gerekli enerjiye eşittir. Çıkan sayı
Denk. (8.23)'ün sonucunun 5/6'sıdır, dolayısıyla yarıçap için yeni sonuç
(8.24)'ün sonucunun 5/6'sıdır. Bu da doğrudan ölçerek elde ettiğimize çok daha
yakın b ir sonuçtur.
Denklem sonucu ile deney sonucunun uyuşm asından iki sonuç çıkarabiliriz.
Birincisi, elektrik yasalarının çok küçük, 10~13 cm boyutlarında bile çalışm ası
dır. Diğeriyse, proton ile proton, nötron ile nötron ve proton ile nötron arasın
daki kuvvetlerin elektriksel olmayan kısımlarının tamamen eşit olduğudur. Bu,
dikkate değer b ir rastlantıdır.
b ü tü n
h a c im d e
şeklinde yazabiliriz. Dikkat ettiniz mi? 1 çarpanı var. Bunun nedeni dV\ ve d V 2
üzerinden aldığımız çifte integrallerde tüm yük çiftlerini iki kere saymış olma
mızdır. Her bir çifti bir kere sayabileceğimiz şekilde b ir integral yazmanın uy
gun b ir yolu yoktur. Dikkat ederseniz, (8.27)'de d V 2 üzerinden alınan integral
(l)'deki potansiyeldir:
/ 4ne0r 12
dV 2 = <t>il)
U = ^ J p (l)< p (l)d V ı
Ur==-k
^ -\
- Jpp<t>dV
d>dV (8.28)
vardır ama. Hâlâ o çarpanı kullanmak zorundayız çünkü enerjileri iki kere sayı
yoruz. İki yükün karşılıklı enerjisi, birinci yük ile diğerinden kaynaklanan po
tansiyelin çarpımıdır. Bir başka şekilde, ikinci yük ile diğerinden kaynaklanan
potansiyelin çarpımı olarak da yazılabilir. Bundan dolayı, iki yük için,
U=qı<p[l) = qr Q2
47te0 ri2
ya da
<?ı
U = q 2<p[2) = q2-4n£orı2
t f = 4 -t a ı0 (U + 920(2)1 (8.29)
U = -^ -jE -E d V (8.30)
u = E-E = (8.31)
olan bir eneıjinin de var olduğu şeklinde yorum layabiliriz. Bu fikir, Şekil 8 - 8 'de
resmedilmiştir.
Denklem (8.30)'un elektrostatik yasalarıyla uyumlu olduğunu gösterebilmek
için, 6 . Bölümde elde ettiğimiz p ile 0 arasındaki ilişkiyi Denk. (8.28)'e koyalım:
p = - e 0V 2 0
(8.32)
Terimleri açarsak,
d
Şekil 8-8 Elektrik alandaki her bir dV = dx
~3x K öx) dy\ dy dz birim hacmi (eo/2)E* dV enerjisi içe-
= V • (0 V 0 ) - (V 0 ) • (V 0 )
bütün bütün
uzay uzay
____ 2_
E =
47re0r2
şeklinde ifade edilebilir. Böylece, yükten r uzaklığındaki enerji yoğunluğu
epE2 _ Q2
2 32n2£oTA
(8.36)
r=0
r = oo'daki limit bir zorluk çıkarmaz; ama b ir noktasal yük için r = 0 değerine
kadar integral almamız lazım ki bu da sonsuz b ir integral verir bize. Her ne ka
dar, sadece noktasal yükler arasında enerji olduğu fikriyle başlam ış olsak da,
Denk. (8.35)'e göre, b ir noktasal yükün alanında sonsuz miktarda enerji vardır.
Noktasal yükler kümesi için bulduğum uz ilk denklemde (Denklem 8.3), b ir yü
kün kendisiyle olan etkileşimini hesaba katmamıştık. Denklem (8.27)'de sürekli
bir yük dağılımını ele aldığım ızda, her b ir sonsuz küçüklükteki yükün diğer
sonsuz küçüklükteki yüklerle enerji etkileşimini hesaba katmıştık. Aynısını
Denk. (8.35)'te de yapmıştık, böylece onu b ir sonlu noktasal yüke uyguladığı
mızda, o yükü sonsuz küçüklükteki parçalardan bir araya getirme enerjisini de
hesaba katmış oluyoruz. Dikkat ederseniz, (8.11)'i yüklü bir kürenin enerjisini
elde etmek için kullanır ve yarıçapın sıfıra gittiğini hesaba katarsak, Denk.
(8.36)'daki sonucu elde edeceğimizi görürsünüz.
Enerjiyi alanda b ir yerde bulm a fikri, noktasal yüklerin var olduğu varsayı
mımızla çelişmektedir. Bu zor durumdan kurtulmanın b ir yolu, elektronlar gibi
temel parçacıkların aslında nokta değil de, çok küçük yük dağılım ları olduğunu
söylemek olabilir. Bunun yerine, çok kısa mesafelerde veya enerjinin yerel ko
runumu fikri söz konusu olduğunda, elektrik kuramrmızda b ir şeylerin yanlış
olduğunu da söyleyebiliriz. Her iki bakış açısında da zorluklar vardır. Bu zor
lukları aşamadık, bugün hâlâ mevcutturlar. Bir süre sonra, ilave bazı fikirleri,
örneğin elektromanyetik alanda momentum gibi, konuştuğumuzda doğayı kav
rayışımıza dair temel zorlukların tam bir listesini çıkarmış olacağız.
ATMOSFERDEKİ ELEKTRİK
başladığınızda elektrik potansiyel her b ir metrede 100 Volt kadar artar. Diğer gradyam
9-2 Atmosferdeki elektrik akım ları
b ir deyişle, havada düşey yönde 100 Volt/m E elektrik alanı vardır. Alanın işa
9-3 Atmosferik akım ların kaynağı
reti, dünya yüzeyindeki b ir eksi yüke karşılık gelir. Bu ne demektir? Şöyle düşü
9-4 Gök gürültülü fırtınalar
nün, dışardayken burnunuzun ucundaki potansiyel, ayağınızdan 200 Volt daha 9-5 Yük ayrımının mekanizması
fazladır. Şunları sorabilirsiniz: "Peki o zaman neden havada, aralarında birer 9-6 Yıldırım
metre olan iki elektrot kullanıp bu 100 Volt'u elektrik lam balarını yakmak için
kullanmıyoruz?" "Ayaklarım ile burnum arasında gerçekten 200 Volt potansiyel
farkı varsa, neden sokağa çıktığımda çarpılmıyorum?"
Önce ikinci soruyu cevaplayalım. Vücudunuz görece iyi bir iletkendir. T op
rakla temas haldeyseniz, siz ve toprak bir eşpotansiyel yüzey olursunuz. N o r
malde eşpotansiyeller, Şekil 9 -l(a )'d a olduğu gibi, yüzeye paraleldir; ama siz
ordayken eşpotansiyeller bozulur ve alan Şekil 9 -l(b)'deki gibi gözükür. Böyle
Kaynak: Chalmers, J. Alan, Atm osp
ce, burnunuz ile ayaklarınız arasında neredeyse sıfır potansiyel farkı kalır.
heric Electricity, Pergamon Press,
Topraktan başınıza doğru gelen bazı yükler alanı değiştirir. Bazıları havadaki
London (1957).
iyonlar sayesinde boşalabilir, fakat hava çok kötü b ir iletken olduğundan bu
akım çok zayıftır.
1.30CW.
+3 0 0 V
+2 0 0 V
£ = 100 V/m
+100 V
0V - -
—? --- 7--- 7 --- T~
' / / / / / / TOPRAK
(a)
Şekil 9-1 (a ) Toprağın üzerindeki potansiyel dağılımı, (b ) Açık, düz bir yüzeyde duran adamın yakı
nındaki potansiyel dağılımı.
Şekil 9-6 Atmosferik elektrik alanı üreten mekanizma [Fotoğraf William K. W idm ayer],
Bu bataryaların nasıl çalıştığını anlamak için, fırtınalara daha yakından
bakmalıyız. Bir fırtınanın içerisinde neler olup biter? Bildiğim iz kadarıyla tarif
etmeye çalışacağız. Kolaylıkla çözebileceğimiz, idealize edilmiş iletken küreler
le uğraşm ak yerine, bu muhteşem doğa olayının içine girdikçe ne kadar az şey
bildiğim izi göreceksiniz. Yine de oldukça heyecanlıdır. Bir fırtınanın ortasında
kalan biri ya çok eğlenmiş ya da korkudan sararıp solmuştur. Bu ikisi olmamış
sa da, b ir çeşit duygu hissetmiştir kesin. Doğada bir şey hissettiğimiz yer, kar
maşıklık ve gizem içeren bir yerdir genellikle. Hakkında pek b ir şey bilm ediği
miz için, b ir fırtınanın nasıl işlediğini tam olarak açıklayamayacağız. Yine de,
ne olup bittiğini biraz tarif etmeye çalışalım.
ısı giriş çıkışı olmaz, ısı akışı için yeterli vakit yoktur). Bu yüzden, yükselen ha Şekil 9-8 Atmosferik sıcaklık (a) Durağan at
va soğur. Bu tür b ir adyabatik süreç, Şekil 9-8'deki (b) eğrisinde görüldüğü tür mosfer (b ) Kuru havanın adyabatik soğuması
den b ir sıcaklık-yükseklik ilişkisi doğurur. Aşağıdan yükselen hava, içine gittiği (c] Nemli havanın adyabatik soğuması (d ) Çev
redeki havayla karışmış nemli hava.
çevreden daha soğuk olur. Bu yüzden aşağıdaki sıcak havanın yükselmesi için
b ir neden yoktur. Yükselseydi, yükseldiği yerdeki havadan daha düşük bir sı
caklığa soğur, ondan daha ağır olur ve yine aşağı inerdi. Nem i düşük, açık, gü
zel b ir günde atmosferdeki sıcaklık belli b ir oranda düşer ve bu oran (b) eğri
siyle gösterilen "en yüksek dengeli gradyan"dan daha düşüktür. Hava, mekanik
b ir dengededir.
içinde bolca su buharı olan b ir hava kütlesi yükselmeye başlarsa, adyabatik
soğuması daha farklı olacaktır. Genişleyip soğudukça, içindeki su buharı yoğu-
şacak ve yoğuşan su ısı açığa çıkaracaktır. İşte bu yüzden, nemli hava kuru ha
va kadar çabuk soğumaz. Ortalam adan daha nemli b ir hava kütlesi yükselmeye
başlarsa, eğrisi Şekil 9-8'deki (c) gibi olacaktır. Bir şekilde soğur; ama aynı se
viyede bulunduğu etrafındaki havadan yine de daha sıcak olur. Sıcak nemli bir
hava kütlesi bir şekilde yükselmeye başlarsa, her zaman çevresindeki havadan
daha h afif ve sıcak olacaktır ve muazzam yüksekliklere çıkana k adar yükselme
ye devam edecektir. İşte, bir fırtına hücresindeki havanın yükselmesini sağla
yan mekanizma budur.
Y ıllar boyunca, fırtına hücresi basitçe bu şekilde açıklandı. Sonradan yapı
lan ölçümler gösterdi ki, farklı yüksekliklerdeki sıcaklıklar (c) eğrisinin öngör
düğü sıcaklıklar kadar yüksek değildi. Bunun nedeni, nemli hava "köpüğünün"
yükseldikçe dışardan kendisine hava girmesi ve bu yüzden soğumasıdır. Sıcak -
lık-yükseklik eğrisi, (c) eğrisinden çok (a) eğrisine yakın duran (d) eğrisi gibidir.
Bu bahsettiğimiz ısı yayımı ilerledikçe, fırtına hücresinin kesiti Şekil 9-
9'daki gibi gözükür. Buna "olgunlaşm ış" fırtına denir. Yukarı doğru, 10.000 ila
15.000 metreye kadar, çok hızlı b ir yükselme vardır bu aşamada. Bazen daha da
yükseğe. Bulut kümeleri, yoğuşm alarıyla beraber, yukarı doğru yaklaşık saatte
60 kilometre hızla tırmanmaya başlarlar. Su buharı yükseldikçe ve yoğuştukça
ortaya küçük damlacıklar çıkar ve sıcaklıkları hızla sıfırın altındaki derecelere
Şekil 9-9 Olgunlaşmış bir fırtına hücresi [ABD iner. Donmaları gerekir, ama hemen donmazlar, "aşırı soğutulurlar". Kristal
Ticaret Bakanlığı M eteoroloji Bürosu Raporu, leşme sürecini başlatacak "çekirdekler" yoksa, su ve başka sıvılar kristalleşme
Haziran 1949],
den önce donma noktalarının altına kadar soğuyabilirler. Ancak, b ir miktar
madde mevcutsa, ince b ir NaCl kristali gibi, su bir buz parçasına dönüşecek şe
kilde donacaktır. Öyle b ir denge kurulur ki, su dam laları buharlaşır ve buz
kristalleri büyür. Böylece, suyun hızla ortadan kaybolduğu ve buzun oluştuğu
belli b ir an gelir. Ayrıca, su dam laları ve buz çarpışabilir. Çarpışm alar sonucu,
süper soğumuş su buz kristallerine yapışır ve hızla kristalleşir. Özetle, bulutun
genişlemesi esnasında belli b ir noktada buz parçacıklarının sayısının hızla art
tığı b ir an vardır.
Buz parçacıkları yeterince ağırlaştığında, yükselen hava içinde düşmeye b a ş
larlar. Yükselen havanın onları kaldıramayacağa- kadar ağırlaşm ışlardır. Aşağı
doğru inerlerken, b ir miktar havayı da yanlarında sürüklerler ve aşağı doğru bir
akım başlatırlar. İşin ilginç tarafı, aşağı doğru akım başladığında kendi kendini
sürdürebilir hale geçer. Hava kendini aşağı sürüklemektedir artık!
Dikkat ettiyseniz, bulutun içindeki asıl sıcaklık dağılımını gösteren Şekil 9-
8 'deki (d) eğrisi, nemli havadaki dağılımı gösteren (c) eğrisi kadar dik değildir. Di
ğer bir deyişle eğer nemli hava aşağı inerse, sıcaklığı (c) eğrisinin eğimine uygun
olarak düşecek ve yeterince aşağı inerse sıcaklığı çevre sıcaklığının altına inecek
tir. Bu da, şekildeki (e) eğrisiyle gösterilir. Bu olduğu anda, çevreden daha yoğun
haldedir ve hızla düşmeye devam eder. Şunu diyebilirsiniz: "Öyleyse, bu devrida
im o zaman? önce havanın yükselmesini anlattınız, en tepeye çıktığı zaman da
aşağı doğru inmesi gerektiğini anlatıyorsunuz." Ama, bu devridaim değildir. Du
rum dengesiz olduğunda ve sıcak havanın yükselmesi gerektiğinde, bir şeylerin o
sıcak havanın yerini doldurması gerektiği açıktır. Aşağı doğru inen soğuk hava
nın, sıcak havanın yerini dolduracağı gerçeği açıksa da, bu aşağı inen hava ilk
baştaki hava değildir. Sürüklenmesi olmayan bir bulutun önce yükselmesi sonra
aşağı inmesine dair ilk akıl yürütmelerde çözülmesi gereken b ir bulmaca vardır.
Aşağı doğru sürüklenmeyi sağlayabilmek için yağmura ihtiyaç vardı. Bu, inan
ması zor bir fikirdir. İlk baştaki havanın önemli bir miktarının yükselen havayla
karıştığını fark ettiğiniz an, termodinamiğe dayalı akıl yürütmeyle, ilk başta yük
seklerde bulunan soğuk havanın da aşağı inebileceğini görebilirsiniz. Bu, Şekil 9-
9'da gösterilen aktif fırtınanın resminin açıklamasıdır.
H ava aşağı indikçe, yağm ur fırtınanın tabanından dışarı çıkmaya başlar.
İlaveten, görece soğuk hava dünyanın yüzeyine çarpınca yayılm aya başlar.
Yağm ur yağm adan önce yaklaşan fırtınayı uyaran o serin rüzgârın nedeni bu-
dur işte. Fırtınanın içinde hızlı ve düzensiz rüzgârlar, bulutun içinde muazzam
bir türbülans vardır. Temelde yukarı ve aşağı doğru hava sürüklenmesidir bu.
Geneldeyse, gayet karmaşık b ir süreç.
Yağm ur başladığı an aynı zamanda aşağı doğru sürüklenmenin başladığı
andır ve tam da o anda elektriksel olayların başladığını gözlemleyebiliriz. Y ıl
dırımı tam am lam adan önceyse, fırtına hücresine, yarım ya da b ir saat sonra ne
olduğuna bakarak hikâyemizi sonlandırabiliriz. Hücre Şekil 9-10'daki gibi gö
zükür. Yukarı yönlü hava akımı durmuştur, çünkü artık onu sürdürülebilir kıla
cak sıcak hava yoktur. Aşağı doğru sürüklenme b ir süre devam eder, son su
dam laları düşer ve -h e r ne kadar havada hâlâ küçük buz kristalleri varsa d a -
ortalık gitgide sakinleşir ve sessizleşir. Bu kadar yüksek irtifada rüzgârlar çok
farklı yönlerde olduğundan dolayı, bulutun tepesi örs şeklini alır. Hücre artık
ömrünün sonuna gelmiştir.
Şekil 9-10 Bir fırtına hücresinin son safhası [ABD Ticaret Şekil 9-11 Olgun bir fırtına hücresindeki elektriksel yüklerin dağılımı [ABD
Bakanlığı M eteoroloji Bürosu Raporu, Haziran 1949], Ticaret Bakanlığı M eteoroloji Bürosu Raporu, Haziran 1949],
Dam lacıkların boyutunu ölçm enin pratik b ir yolu, onların büyük, ince b ir m etal levha üze
rine düşm elerini sağlamaktır. Dam lacıkların boyutu arttıkça, çıkan ses de artar.
dam lalar üzerinde dikkate alınacak etkilerinin olduğudur. Bir fırtınanın içinde
ne olup bittiğine dair kesin b ir anlayışımız yoktur ve şu tarif ettiğimiz deneyle
de ilgisizdir. Bunu, ortaya çıkabilecek karmaşıklıkları takdir edebilmeniz için
dersimize dahil ettik. Aslında kimsenin bulutlara dair bu fikir temelli bir kura
mı yoktur.
Bir fırtınadaki yüklerin ayrılm asına dair iki kuramı burada ele alacağız. Bü
tün kuram larda havada farklı yükler ve çökelti üzerinde de biraz yük olması
fikri vardır. Daha sonra bu çöken parçacıkların -s u ya da b u z - hava içindeki
hareketiyle elektrik yükler ayrılmış olur. Tek soru şudur: Dam laların yüklenme
si nasıl başlar? Eski kuram lardan biri "dağılan dam la" kuramıdır. Birisi, bir
rüzgâr akımında b ir damla ikiye dağıldığında, suda artı ve havada eksi yük ol
duğunu keşfetti. Bu "dağılan dam la" kuramının birçok dezavantajı vardır. Bun
lardan en ciddi olanı işaretin hatalı oluşudur. Diğeri, yıldırım ihtiva eden b ir
çok sıcaklık bölgesine sahip fırtınalarda, çökme etkileri yüksek irtifalarda buz
olarak gözükür, su olarak değil.
Az önce dediğimizden yola çıkarak, b ir damlanın alt tarafı ile üst tarafı a ra
sında b ir şekilde farklı yükler olduğunu hayal edebilir ve yüksek hızlı hava akı
mında dam laların farklı boyutlarda -h avan ın hareketinden dolayı önde büyük,
arkada küçük- olabileceğine dair bir neden görebilirsek, işte o zaman elimizde
bir kuram olur (bilinen herhangi b ir kuramdan farklı). Böyle b ir durumda kü
çük dam lalar, havanın direncinden dolayı, büyük dam lalar kadar hızlı düşmez
di ve böylece b ir yük ayrımı elde edebilirdik. Görüyorsunuz ya, bu tür ihtimal
leri kafadan uydurmak mümkündür.
Dağılan damla kuramına göre birçok yönden daha tatmin edici ve zekice ku
ram lardan biri de C. T. R W ilson'm dir. Her ne kadar buzla açıklanabilse de, biz
kuramı W ilson gibi su dam lalarıyla açıklayacağız. Diyelim ki, 100 Volt/metrelik BÜYÜK İYONLAR
bir elektrik alanın içinde, eksi yüklü toprağa doğru düşen b ir su dam lası olsun.
Suyun, uyarılmış bir dipol momenti vardır. Şekil 9-13'te çizildiği gibi, damlanın Şekil 9-13 Bir fırtına bulutundaki yük ayrımı
alt tarafı artı ve üst tarafı eksi yüklüdür. H avada ayrıca, daha önceden belirtti na dair C. T. R. VVilson’ın kuramı.
ğimiz, "çekirdekler", yavaş hareket eden büyük iyonlar mevcuttur. (Hızlı iyonla
rın burada önemli b ir etkisi yoktur.) Damlamızın yere doğru düşerken büyük
bir iyona doğru yaklaştığını varsayalım. İyon artıysa, alt tarafı artı yüklü olan
damlamız tarafından itilir. Diğer bir deyişle, dam laya yapışmaz. İyon, dam la
mızın üstünden yaklaşsaydı, eksi yüklü üs tarafa doğru çekilebilirdi. Damlamız
hava içinde düştüğünden dolayı, kendisine göre yukarı yönde bir hava sürük
lenmesi vardır ve bu sürüklenme, hava içerisinde yeterince yavaşlarsa, iyonları
sürükler. Dolayısıyla artı iyonlar damlanın üstüne de yapışm azlar. Görüyorsu
nuz, bu sadece yavaş hareket eden iyonlar için geçerlidir. Bu tür artı iyonlar
düşen b ir damlanın ne altına ne de üstüne yapışır. Diğer yandan, yavaş hareket
eden, büyük ve eksi iyonlar damlamız tarafından çekilecek ve yakalanacaklar
dır. Damla eksi yük edinecek ve böylece -yükün işareti bütün dünyanın ilk p o
tansiyel farkıyla belirlendiğinden- doğru işareti elde etmiş olacağız. Damlalar,
bulutun tabanına eksi yük taşır. Geride kalan artı yüklerse, yukarı doğru olan
çeşitli hava akımlarıyla bulutun tepesine taşınır. Kuram güzel gözükmekte, en
azındajı bize doğru işareti sağlıyor. Ayrıca, sıvı dam lalara da bağlıdır. Bir di-
elektrik içinde kutuplanmayı öğrendiğimizde göreceksiniz ki, buz parçalan da
aynı şeyi yapabilir. Onlar da b ir elektrik alanındayken, farklı uçlarda artı ve
eksi yükler banndırabilirler.
Yine de bu kuramla ilgili bazı sorunlar yok değildir. Öncelikle, b ir fırtınada
ki toplam yük çok fazladır. Kısa bir süre sonra, bütün büyük iyonlar bitmiş
olur. W ilson ve diğerleri büyük iyonlar sağlayabilecek başka ilave kaynaklar
önermek zorunda kaldılar. Yük ayrımı başladığında çok büyük elektrik alanlar
meydana gelir ve bu büyük alanlarda havanın iyonize olabileceği bölgeler ola
bilir. Çok fazla yüklenmiş b ir nokta veya b ir damla gibi küçük bir nesne varsa,
elektrik alanı yeterince yoğunlaştırabilir ve bu da "saçaklı boşalım a" yol açar.
Yeterince şiddetli bir elektrik alanın varlığında -diyelim ki artı o lsu n - elektron
lar alana düşecek ve çarpışm alar arasında hız kazanacaklardır. O kadar hızla
nırlar ki, her bir atoma çarptıklarında o atomdan b ir eksi yük koparıp, arkala
rında artı yükler bırakacaklardır. Bu yeni elektronlar da hızlarını ve daha fazla
elektronla çarpışırlar. Çığ gibi bir tepkimedir bu ve hızla iyon birikimine yol
açar. Artı yükler ilk konumlarında bırakılm ışlardır, dolayısıyla net etki o nok
tadaki artı yükü nokta etrafındaki b ir alana dağıtmaktır. Sonra, elbette, yete
rince şiddetli b ir alan kalm adığında bu süreç durur. Bu, saçaklı boşalım ın özel
liğidir. Küçük b ir saçaklı boşalım başlatacak kadar buluttaki elektrik alanları
nın güçlenmesi mümkündür. Başka mekanizmalar da, b ir kez başladığında sü
reç, yüksek miktarda iyonlaşma meydana getirebilir. Kimse tam olarak nasıl iş
lediğini bilm iyor bu sürecin. Dolayısıyla, yıldırımın tam olarak nasıl oluşmaya
başladığı tam olarak anlaşılmış değil. Yıldırım ların gök gürültülü sağanaktan
geldiğini biliyoruz. (Elbette, gök gürültüsünün de yıldırım sayesinde açığa çı
kan termal enerjiden kaynaklandığını da biliyoruz.)
En azından, b ir miktar da olsa, atmosferik elektriğin kaynağını anlayabili
yoruz. Bir fırtınadaki hava akımları, iyonlar ve buz parçacıkları üzerindeki su
dam lalarından dolayı, artı ve eksi yükler ayrılır. Artı yükler bulutun tepesine
doğru taşınır (Bkz. Şekil 9-11) ve eksi yükler de yıldırım çarpm alarıyla toprağa
iletilir. Artı yükler bulutun tepesini terk eder ve daha iletken olan üst hava kat
manlarına girer ve Dünyamız etrafında yayılır. Bu katmanlardaki artı yükler,
temiz havalı bölgelerde, dünyaya doğru havadaki iyonlarla yavaşça taşınır. Bu
iyonlar kozmik ışınlar, deniz veya insanların aktiviteleriyle oluşur. Atmosferi
miz sürekli çalışan bir elektriksel makinedir.
9-6 Yıldırım
Bir yıldırım çarpmasında ne olduğuna dair ilk kanıt, elle tutulan ve perdesi
açıkken ileri geri hareket ettirilen bir kameranın çektiği fotoğraflardan elde
edilmiştir. Elbette, kamera yıldırım düşmesinin beklendiği yere doğru tutul
muştu. İlk elde edilen fotoğraflar açıkça göstermişti ki, yıldırım çarpm aları ay
nı yol üzerinde birden çok boşalm adan ibaretti. Daha sonradan "Boys" kamera
Şekil 9-14 "Boys" kamerasıyla çekilmiş bir yıl sı geliştirilmiştir. Bu kameranın, hızla dönen b ir disk üzerinde birbirlerine göre
dırım fotoğrafı (Kaynak: Schonland, Malan ve 180° açıyla monte edilmiş iki lensi vardı. Her b ir lens tarafından elde edilen
Collens, Proc. Roy. Soc. London, Vol. 152
görüntü film üzerinde farklı yerlere düşer. Böylece, resim zamana yayılmıştır.
(1935).
Diğer b ir deyişle, yıldırım kendini tekrar ederse örneğin, yan yana iki görüntü
oluşur. Her iki lensin oluşturduğu görüntüleri karşılaştırarak, şimşek çakmala
rın zamanlamasına dair detayları anlamak mümkündür. Şekil 9-14'te "Boys" ka
merasıyla çekilen b ir fotoğrafı görebilirsiniz.
Şimdi yıldırımı tanımlayacağız. Tekrar etmem gerek, hâlâ nasıl işlediğini
bilmiyoruz. N asıl göründüğüne dair niceliksel bir tarif vereceğiz, ama neden
böyle gözüktüğünün detaylarına girmeyeceğiz. Düz b ir vadi üzerinde, tabanı
eksi yüklü olan bir bulutu ele alacağız sadece. Altındaki toprağa göre potansi
yeli çok daha eksidir, dolayısıyla eksi elektronlar toprağa doğru ivmelenir. Her
şey "öncü adımlar" denilen ve yıldırım ın kendisi kadar parlak olmayan şeyle
başlar. Çekilen fotoğraflara baktığımızda, başlangıçta buluttan çıkan ve hızla -
ışık hızının altıda biri h ızd a- toprağa ilerleyen küçük parlak b ir nokta görürüz,
önce 50 metre gider ve durur. Yaklaşık 50 mikrosaniye kadar durur ve sonra
bir adım atar. Yine durur ve bir başka adım atar. Bu böyle devam eder gider.
Aynı Şekil 9-15'te görüldüğü gibi, toprağa adım lar halinde ilerler. Öncüde b u
luttan gelen eksi yükler vardır, görünen bütün sütun eksi yükle doludur. Ayrı
ca, öncüyü oluşturan hızlı hareket eden yüklerde dolayı hava da iyonize olur ve
böylece havanın kendisi de yol boyunca b ir iletken olur. Öncü toprağa değdiği
an, topraktan buluta uzanan ve öncünün yolunu takip eden b ir iletken "tel" v a r
dır artık elimizde. Artık sonunda, buluttaki eksi yük için birkaçış yolu vardır.
Bu yolu ilk fark edenler, bulutun tabanındaki eksi yüklerdir. Geride kalan artı
yükler öncü sütunun tepesinden eksi yükleri kendilerine çekerler, sonra onlar
da sırası gelince kaçarlar. Bulutun bir bölümündeki bütün eksi yükler sütun
boyunca hızla ve enerjik bir şekilde yol alırlar. Gördüğünüz şimşek çakmaları
aslında topraktan yukarı doğrudur. Şekil 9-16'da gösterildiği gibi. Esasen, en
parlak olan ana şimşek çakmasına dönüş darbesi denir. Gördüğünüz parlak ışı
ğı ve gök gürültüsünü meydana getiren hızlı hava genleşmesine yol açan ısıyı
üreten de odur.
Bir yıldırım çarpmasındaki en yüksek akım yaklaşık 10.000 Am perdir ve
aşağı doğru yaklaşık 20 Coulomb taşır.
Daha bitmedi. Bir süre sonra, yaklaşık saniyenin yüzde biri kadar zaman
geçtiğinde ve dönüş darbesi yok olduğunda, b ir başka öncü aşağı doğru iner.
Bu sefer duruşlar yoktur. Buna "cirit boşalım ı" denir ve tepeden aşağı bir kere
de iner. Eski rotayı aynen takip eder, çünkü eski rotadan kalma artıklar onu en /+/ V / / A A / V A / A A /
rahat rota haline getirmiştir. Toprağa ulaştığı an, aynı yoldan geri b ir dönüş Şekil 9-15 "Öncü adımlar"ın oluşumu.
darbesi daha gerçekleşir. Aslında, yıldırım tekrar tekrar çarpar durur. Bazen
sadece b ir iki kere çarpar, bazen beş on kere, fakat daima hızlı şekilde arka ar
kaya çarpar. Bir keresinde 42 kere arka arkaya çarptığı kaydedilmiştir.
Bazen işler karmaşıklaşır. Örneğin, Şekil 9-15'te görüldüğü gibi, duruşla
rından birinden sonra öncü hem toprağa doğru hem de b ir başka yöne doğru iki
dal çıkarabilir. Ne olacağı, dallardan birinin diğerinden önce toprağa varıp v a
ramayacağına bağlıdır. Bu olursa, (toprağa boşalan eksi yükün) parlak dönüş
darbesi, geri yukarı doğru toprağa değen dal üzerinden gider ve dallanma nok
tasını geçerken diğer daldan aşağı doğru giden parlak bir darbe görülür. N e
den? Çünkü eksi yük boşalm aktadır ve yıldırımı ışıklı hale getiren de bu bo şal
madır. Yük bir yandan yukarı doğru hareket ederken, bu ikinci dal üzerinde de
arka arkaya ve gitgide daha uzun boşalım lar yapar. Ancak, bu fazladan dallar
dan biri ilk öncü dalla beraber aynı anda toprağa değerse, ikinci darbenin cirit
öncüsünün ikinci dal üzerinden gitmesi mümkündür. Bu durum da ilk parlak
çakmayı bir yerde, İkincisini başka yerde görebilirsiniz. İlk fikrimizin farklı b ir
halidir bu.
Ayrıca, tanımımız toprağa çok yakın bölge için çok basitleştirilmiştir. Öncü
adım lar toprağa birkaç yüz metre yaklaştığında, topraktan ona doğru bir b o şa
lım olduğuna dair kanıtımız vardır. Tahminen, saçaklı b ir boşalım gerçekleş
mesi için yeterince büyüm üştür (elektrik) alan. Etrafta keskin bir nesne, örne Şekil 9-16 Yıldırımın dönüş darbesi, öncü tara
ğin tepesinde bir nokta olan bina varsa, öncü aşağı doğru yaklaştıkça alanların fından meydana getirilmiş yolu takip eder.
özelliklerinden b ir başkasını tartışacağız. Daha önceki bölüm lerden birinde 10-2 Kutuplanma vektörü P
10-3 Kutuplanma yükleri
iletkenlerin davranışını ele almıştık. Hani, b ir elektrik alan varlığında yüklerin
10-4 Dielektrikli elektrostatik denklemleri
serbestçe hareket edip belli noktalara yığıldığı ve iletkenin içinde hiç alan kal 10-5 Dielektrikli alanlar ve kuvvetler
madığı. Şimdi yalıtkanları inceleyeceğiz, diğer b ir deyişle elektriği iletmeyen
maddeleri, ilk başta böyle b ir şeyin olmayacağını düşünebilirsiniz. Ancak F ara
day paralel levhalı bir sığa ve basit b ir elektroskop kullanarak bunun doğru ol
m adığını keşfetmişti. Deneyleri göstermiştir ki, bir sığaçın sığası, levhalar ara
sına b ir yalıtkan konulduğunda artmaktadır. Levhalar arasındaki boşluğu b ir
yalıtkanla tamamen doldurursanız, sığa, sadece yalıtkan maddenin doğasına
bağlı b ir k faktörüyle artmaktadır. Yalıtkan maddeler dielektrikler olarak da
adlandırılırlar, k faktörü dielektriğin b ir özelliğidir ve dielektrik sabiti olarak
bilinir. Boşluğun dielektrik sabitiyse, elbette temel birimdir.
Şimdi çözmemiz gereken problem, yalıtkanlar gerçekten yalıtkansa ve elekt
riği iletmiyorlarsa neden elektriksel etki görüldüğüdür. Deneyden elde ettiği
miz, sığanın arttığı gerçeğiyle işe başlayacağız ve ne olup bittiğini anlam lan
dırmaya çalışacağız. İletkenlerinin yüzeyinde b ir miktar yük olan paralel levha-
lı b ir sığaçı ele alalım. Üst levhada eksi yük ve alt levhada artı yük olsun. Lev
halar arasındaki uzaklık d ve her b ir levhanın alanı A olsun. Daha önceden gös
terdiğimiz üzere, sığa aşağıdaki şekilde ifade edilir:
cpA
C= ( 10. 1)
Q = CV ( 10.2)
Şimdi, deneylerde gördük ki levhalar arasında cam veya benzeri bir yalıtkan
malzeme koyduğumuzda sığa artmakta. Dolayısıyla aynı yük için voltaj, elbette,
düşmekte. Voltaj farkı, sığaç boyunca elektrik alanın integrali olduğuna göre,
dolayısıyla, levhalardaki yük aynı kalsa bile sığaç içindeki elektrik alanın azal
dığı sonucuna varabiliriz.
İLETKEN
/_ A
Bu nasıl olabilir? Gauss yasasına göre elektrik alan akışı, çevrelenen yükle
doğrudan bağlantılıdır. Şekil 10-1'de kesik çizgilerle gösterilen S Gauss yüzeyi
ni ele alalım. Elektrik alan dielektrik olduğunda azaldığından, yüzey içindeki
net yükün malzeme olmadığı haldekinden daha düşük olması gerektiğini çıkarı-
rız. Bunun tek b ir olası sonucu vardır ve bu da dielektrik yüzeyinde artı yükler
olması gerektiğidir. Alan azalm asına rağmen sıfırlanm adığından, artı yükün
iletken yüzeyindeki eksi yükten küçük olmasını bekleriz. Diğer b ir deyişle bu
olguyu, b ir elektrik alana dielektrik bir malzeme yerleştirildiğinde, b ir şekilde
bir yüzeyde artı, diğerinde eksi yük indüklendiğini anlayabildiğim izde açıkla
yabiliriz.
İLETKEN
Bunun b ir iletken için olm asını bekleriz. Örneğin, Şekil 10-2'deki gibi eli
mizde levhaları arasında d boşluğu olan b ir sığaç olsun ve levhalar arasına ka
lınlığı b olan bir nötr iletken yerleştirelim. Elektrik alan üst yüzeye artı yük alt
yüzeye eksi yük indükler, böylece iletkenin içinde alan kalmaz. Boşluğun geri
kalanındaki elektrik alan iletken olmadığı haldekiyle aynıdır, çünkü yüzey yük
yoğunluğunun eo'Ya bölümüdür. Ancak, voltajı (potansiyel farkını) hesaplamak
için üzerinden integral alacağımız mesafe kısalmıştır. Voltaj aşağıdaki şekilde
hesaplanır:
V = -? r (d -b )
€0
Sığa için yazılacak sonuç denklem aynı Denk. (10.1) gibidir, d yerine (d - b) yazı
lır:
C= (10.3)
d [l - (b/d)]
Genelde, P dielektrik içinde her yerde farklılık gösterecektir. Yine de, m alze
me içinde herhangi b ir noktada, E elektrik alan P'yle orantılıdır. Elektronların
ne kadar rahat yerdeğiştirdiğine bağlı olan orantı sabiti, malzeme içindeki
atomların çeşitlerine bağlı olacaktır.
Orantı sabitinin nasıl davranacağını aslen neyin belirlediğini, çok büyük
alanlar için ne kadar sabit kalabildiği ve değişik malzemelerin içinde ne olup
bittiğini bir başka zaman tartışacağız. Şu an için, elektrik alanla orantılı indük Şekil 10-4 Elektrik alandaki bir atomun, çe
lenen b ir dipol momentini meydana getiren b ir mekanizma olduğunu varsaya kirdeğe göre kendine özgü bir elektron dağı
lımı vardır.
cağız.
+ + + + + + + + +
± ± ± ± ± p ± ± ±
Şekil 10-5 Düzgün bir alandaki dielektrik levha. Artı
yükler, eksi yüklere göre S kadar yerdeğiştirmiştir.
Bu yük şöyle hesaplanabilir: Eğer A levhanın alanıysa, yüzeyde beliren
elektronlar A ve N ’nin, diğer b ir deyişle birim hacim başına elektron sayısının
ve S yerdeğiştirmesinin çarpımıdır. Bu durum da 5'nin yüzeye dik olduğunu v a r
sayıyoruz. Toplam yükse, elektronik qe yüküyle çarpılarak bulunur. Yüzeye in-
düklenmiş kutuplanma yükünün yüzey yoğunluğunu bulm ak içinse, A 'ya böle
riz. Yüzey yük yoğunluğunun büyüklüğü
^kutup = N q eS
Okutup = P (10.5)
j? ^ se rb e st ~ °k u tu p ( 10 6)
eo ‘
Dielektrik yüzeyi ile metal levha arasındaki Eq alanının, E alanından büyük
olduğuna dikkat edin. Tek başına f f serb e st e eşittir. Bizim burada ilgilendiğim iz
de dielektrik içindeki alandır ki, eğer dielektrik tüm boşluğu kapladıysa, nere
deyse bütün hacim üzerindeki alana eşittir. Denklem (10.5)'i kullanarak şunu
yazabiliriz: ( ^
E = Jserbest ~ P (10.7)
eo
E = ^ r b e ş t _ }_
eo (1 + * )
V = Ed = ffserbest<^
£o(l + X)
Sığaçtaki toplam yük a serbestA 'dır, böylece Denk. (10.2) tarafından tanım la
nan sığa da şu şekilde yazılabilir:
A<3kutuP = - C p ■ n da (10.13)
»/S
AÇkutup terimini aynı zamanda pkutUp yoğunluğunda hacimsel yük dağılım ıyla da
ilişkilendirebiliriz:
fv Pkutup d V = -f s P n d a (10.15)
I P - n da = T V • P d V
Js Jv
Böylece,
Pkutup = - V - P (10.16)
eşitliğini elde ederiz. Kutuplanma düzgün değilse, diveıjansı bize malzeme için
de beliren net yük yoğunluğunu verir. Bunun tam b ir gerçek yük yoğunluğu ol
duğunun altını çizmek lazım. "Kutuplanma yükü" dememizin nedeni, oraya n a
sıl geldiğini kendimize hatırlatmak içindir.
10-4 Dielektrikli elektrostatik denklem leri
Şimdi gelin, yukardaki sonucu elektrostatik kuramıyla birleştirelim. Temel
denklemimiz şudur:
V • £ = -£ - (10.17)
eo
. Pserbest+Pkutup_ Pserbest~ V ’ P
7 -E =-
eo £o
ya da
P serb est
(10.18)
t ir } eo
V x is = 0 (10.19)
D = e 0E + P (10.21)
Bunun sonucunda, (10.18) ve (10.19) num aralı denklemler çok daha basit b ir b i
çimde yazılmıştı:
V •D = Pserbest V *E = 0 (10.22)
Bir kimse bunları çözebilir mi? Evet, ancak D ile E arasındaki ilişkiyi tanım la
yan üçüncü b ir denklem verilirse. Denklem (10.8) geçerli olduğunda, bu denk
lem şudur:
D = e0(l + x )E = K€0E (10.23)
D =eE (10.24)
V • E0 = Pserbest ve V x ITo = 0
£o
l 1 0 ' 281
Qi Qo
17 (10.29)
4-neoKr2
Böyle b ir bakış açısı baştan aşağı yetersizdir. Öncelikle, genel olarak doğru de
ğildir. Ancak sıvıyla dolu b ir dünyada geçerlidir. Sonra, fc'nm sabit olduğu ger
çeğine dayanmaktadır ki bu birçok gerçek malzeme için sadece yaklaşık olarak
doğrudur. Doğrusu, boşluk içindeki yüklere dair Coulomb yasasıyla başlam ak
tır ki, o her zaman (sabit yükler için) doğrudur.
Peki, b ir katının içinde ne olur? Bu, henüz çözülmemiş çok zor bir problem
dir; çünkü b ir anlamda, belirsizdir. Dielektrik b ir katı içine yük yerleştirirseniz,
birçok basınç ve gerilme de olduğunu da bilmelisiniz. Katı b ir cismi sıkıştırmak
için gerekli mekanik enerjiyi ve katı malzemenin kendisinden kaynaklanan me
kanik kuvvetleri dahil etmeden, sanal işi hesaplayamazsınız. Katı malzemenin
doğası gereği, mekanik kuvvetler ile elektriksel kuvvetler arasında kesin b ir ay
rım yapm ak da, genel olarak, zordur. Talihliyiz ki, kimse bu sorunun cevabına
gerçekten ihtiyaç duymuyor. Bazen b ir katının içinde ne kadar gerilme olduğu
nu bilmek isteyebilir biri ve bunun cevabı verilebilir. Ancak cevabı elde etmek,
sıvılar için elimizdeki basit sonuçtan çok daha karmaşıktır.
Dielektrik kuramına dair şaşırtıcı derecede karmaşık b ir problem de şudur:
Yüklü nesneler neden küçük dielektrik parçalan çeker? Herkes küçükken şu de
neyi yapmıştır. Kuru b ir günde saçınızı taradığınızda, kullandığınız tarak kü
çük kâğıt parçalannı kendine çeker. Çok detaylıca düşünmezseniz, tarağın bir
yükü olduğunu ve kâğıt p arçalannın da zıt yükü olduğunu ve birbirlerini çekti
ğini düşünebilirsiniz. İyi de, kâğıt başta elektriksel olarak nötrdü. Net b ir yükü
olmamasına rağmen, yine de tarağa doğru çekilir. Bazen de tarağa doğru uçtu
ğu ve tarağa dokunur dokunmaz b ir anda itildiği de görülür. Bunun nedeni, ko
layca tahmin edeceğiniz üzere, kâğıdın tarağa dokunur dokunmaz b ir miktar
eksi yük kapması ve sona aynı yüklerin birbirini itmesidir. Güzel, ama bu ilk
sorumuzu cevaplamıyor. Kâğıt neden tarağa doğru çekilmişti en başta?
Cevap, b ir dielektrik malzemenin elektrik alana yerleştirildiğinde kutuplan
m asıyla bağlantılı olmalı. H er iki yüke ait, tarak tarafından itilen ve çekilen,
kutuplanma yükleri vardır. T arağa yakın elektrik alan, uzaktaki alandan daha
kuvvetli olduğundan dolayı net b ir çekim vardır. Tarak sonsuz b ir levha değil
dir, yükü yerelleşmiştir. N ötr b ir kâğıt parçası, bir sığaçı paralel levhaları ara
^ =- f = + Ç f (10-30>
Q=J ^ XW + I ^ . (L _ X)W
a a
c = I ^ L ( KX + L - x) (10.31)
a
Fx =-Ç - ^ ( / c - l ) (10.32)
2 a
bölümde, dielektrikli elektriksel sistemlerin özelliklerini anlamanın yolunun, 11-2 Elektronik kutuplanma
11-3 Kutupsal moleküller; yönlendirm e
bir dielektriğe elektrik alan uygulandığında o alanın atomlara dipol momenti
kutuplanması
indüklediğini anlamaktan geçtiğini söylemiştik. Bir E elektrik alan birim hacme
11-4 Dielektriğin kovuklarında elektrik
ortalama b ir P dipol momenti indüklüyorsa, o zaman k , dielektrik sabiti, aşağı alanlar
daki şekilde yazılır: 11-5 Sıvıların dielektrik sabiti; Clausius-
Mossotti denklemi
11-6 Katı dielektrik
11-7 Ferroelektrik; BaTi 03
Bu denklemin nasıl uygulanacağını zaten tartışmıştık. Şimdi, bir malzeme
içinde elektrik alan varken kutuplanmanın nasıl oluştuğuna dair mekanizmayı
tartışmalıyız. Olabilecek en basit açıklamayla başlayalım . Gazların kutuplan
ması. Yine de, gazların bile karmaşıklıkları bulunur: iki tür gaz vardır. Oksijen
gibi, her b ir molekülünde simetrik atom çiftleri olan bazı gazların molekülleri
nin doğal dipol momenti yoktur. Su buharı gibi moleküllerinse (su buharı mole
küllerinde hidrojen ve oksijen atomlarının asimetrik b ir yerleşimi nedeniyle)
kalıcı bir dipol momenti vardır. Altıncı bölüm de belirttiğimiz gibi, su buharı
molekülünde hidrojen atomları üzerinde ortalama bir artı yük ve oksijen atom
ları üzerindeyse ortalama b ir eksi yük vardır. Artı ve eksi yüklerin ağırlık m er Gözden geçirm e: I. Cilt, Bölüm 31,
kezleri çakışmadığından, molekülün toplam yük dağılım ının b ir dipol momenti Kırılma İndisinin Kaynağı
vardır. Böyle b ir moleküle kutupsal molekül denir. Oksijende, molekülün simet I. Cilt, Bölüm 40, İstatistiksel
risinden dolayı, artı ve eksi yüklerin ağırlık merkezleri aynıdır ve dolayısıyla Mekanik ilkeleri
oksijen kutupsal olmayan b ir moleküldür. Yine de, b ir elektrik alana yerleştiril
diğinde dipol olur. Bu iki tip molekül Şekil 11-1'de resmedilmiştir.
Burada a> = ojq olduğunda rezonans meydana gelir. Bu denklemi daha önce b u l
duğumuzda, coo'ın ışığın soğurulduğu (atoma bağlı olarak, optik bölgede veya
morötesi bölgede) frekans olduğunu söylemiştik. Şu anki amacımız içinse sade
ce sabit alanlarla diğer b ir deyişle co = 0 olduğu durum larla ilgilenmekteyiz.
Dolayısıyla, Denk. (11.2)'deki ivmelenme terimini göz ardı edebilir ve böylece
yerdeğiştirmeyi bulabiliriz:
. <?eE
(11.4)
&
P — qeX = -^ ~ 2 ~ (11.5)
rnojg
p = a e 0E (11.6)
(Buradaki eo yine tarihsel nedenlerden dolayı konmuştur.) a sabitine atomun
kutuplanabilirliği denir ve L 3 boyutlarına sahiptir. Bu kutuplanabilirlik, elek
trik alanla b ir atomda ne kadar kolay momentindüklenebileceğini gösterir.
Denklem (11.5) ve (11,6 )'yı karşılaştırdığım ızda, bizim basit kuramımız aşağıda
ki denkliği öngörür:
Qe 47re2 , ,
a = ------— = ------ 5- (11.7)
eomo>g mcûç
P = N p = Nae0E (11.8)
k - 1 = -^ — =N a (11.9)
£oü
ya da Denk. (11.7)'yi kullanarak
, AnNe2
K - 1 = ------- 2 ~ 11.10
J l. rae4
w° * 2 h3
» * ı4 & ] 3 (ni2)
(h2/m e 2) niceliği, b ir Bohr atomunun taban durumunda yörünge yarıçapıdır ve
0,528 Angströme eşittir. Standart basınç ve sıcaklıktaki bir gazda (1 atmosfer
basınç, 0°C) 2,69 x 1019 sayıda atom vardır. Bunu Denk. (11.9)'a koyarsak aşağı
daki eşitliği elde ederiz:
k81ç = 1,00026
“ helyum = 1 ,0 0 0 0 6 8
ele alacağız. Elektrik alan olm adığında, bağım sız dipoller farklı yönleri işaret Şekil 11-2 (a ) Kutupsal moleküllerden oluş
ederler, dolayısıyla birim hacim başına net moment sıfırdır. Bir elektrik alan muş bir gaz içinde, bağımsız hareketler rastge
le yönelimlidir. Küçük bir hacimdeki ortalama
uygulandığındaysa iki şey olur: Önce, elektronlar üzerindeki kuvvetlerden dola
moment sıfırdır, (b ) Bir elektrik alan varlığın
yı indüklenen fazladan b ir dipol momenti oluşur. Bu, kutupsal olmayan m ole da, moleküllerin bir miktar ortalama hizalan-
kül için bulduğum uzla aynı elektronik kutuplanabilirliği verir bize. Çok hassas ması vardır.
hesaplam a için bu etki elbette hesaba katılmalıdır, fakat şimdilik biz bunu göz
ardı edeceğiz. Her zaman için sonradan ekleyebiliriz. Sonra, elektrik alan, birim
hacim başına net b ir moment m eydana getirecek şekilde bağım sız dipollerle hi
zalanma eğilimi gösterir. Bir gaz içindeki bütün dipoller hizalanabilseydi, çok
büyük b ir kutuplanma olurdu. Böyle bir şey olmaz. Olağan sıcaklıklar ve elekt
rik alanlarda, moleküllerin kendi ısıl hareketleri esnasındaki çarpışm aları on
ları hizalanmaktan alıkoyar. Yine de b ir miktar net hizalanm a ve dolayısıyla b i
raz kutuplanma olur (Bkz. Şekil 11-2). Bu kutuplanma, I. Cilt 40. Bölümde gös
terdiğimiz istatistiksel mekanik yöntemleriyle hesaplanabilir.
Bu yöntemi kullanmak için, b ir elektrik alandaki dipolün enerjisini bilm eli
yiz. Şekil 11-3'teki gibi, b ir elektrik alandaki p 0 dipol momentini ele alalım. Artı
yükün enerjisi q<p( 1) ve eksi yükünki de -q<t>(2). Dolayısıyla dipolün enerjisi
p 0Ecos9 \
n{8) = + (11.17)
kT )
. N
no (11.18)
' 4n
Denklem (11.17)'ye göre, alan boyunca hizalanan molekül sayısı (cosö = 1),
alana zıt yönde hizalanan molekül sayısından (cosö = -1 ) fazladır. Dolayısıyla
içinde birçok molekül olan küçük b ir hacimde, birim hacim başına net bir dipol
momenti olacaktır: bir P kutuplanması. P'yi hesaplamak için, birim hacimdeki
bütün moleküler momentlerin vektör toplamına ihtiyacımız var. Sonucun E'yle
aynı yönde olacağını bildiğimizden, o yöndeki bileşenleri toplamamız yeterlidir
(E y e dik açıdaki bileşenlerin toplamı sıfırdır):
p= S Po cos 0i
b ir im
hacim
PoE
Bu integrali aldığım ızda da,
Npp E
P= ( 11.20 )
3kT
P Np2
0
k - 1 = ( 11 .21 )
0,003
6qE 3eokT
E0 = E + — (11.22)
fo
Denklemdeki E dielektrik içindeki elektrik alandır. (Gauss yüzeyinde yüzey ku
tuplanma yükü vardır ve <rkutup = P olur.) Bölüm 10'da eoE + F n in sıkça D olarak
adlandırıldığını belirtmiştik, dolayısıyla €qE q = D q, dielektrik içinde, D 'ye eşit
tir.
Fizik tarihinin başlarında, her b ir niceliğin doğrudan deneyle tanımlanma
sının çok önemli olduğunun düşünüldüğü yıllarda, insanlar E ve D 'nin ne an la
ma geldiğini atomlar arasında debelenmeden tanımlayabileceklerini keşfettik
lerinde çok mutlu olmuşlardı. Ortalama alan E, sayısal olarak, alana paralel ke
silmiş bir yarıkta ölçülen E q alanına eşitti. D alanı da, alana dik yönde kesilmiş
yarıktaki Eo'yu bularak hesaplanabilirdi. Gerçi kimse bunları bu şekilde ölçmü
yordu, bu sadece felsefi şeylerden biriydi.
Yapısal olarak çok karmaşık olmayan birçok sıvıda, bir atom, genelde, b a ş
ka atomlarla çevrelenmiştir ve bu küresel bir deliğe iyi b ir yaklaştırıradır. O za
man şunu sorabiliriz: "Bir küresel delik içindeki alan nedir?" Bunu cevaplaya
bilmek için şunu anlamalıyız ki, düzgün kutuplanmış b ir malzemede küresel
bir delik oyduğumuzda, aslında kutuplanmış b ir küreyi kesip çıkarmış oluruz.
(Deliği kesip çıkarmadan önce kutuplanmanın "sabitlendiğini" hayal etmeliyiz.)
Üst üste binme ilkesi gereği, küre kesip çıkarılmadan önce dielektrik içindeki
alanlar kürenin dışındaki tüm yüklerden gelen alanlar ile kutuplanmış küre
içindeki yüklerden kaynaklanan alanların toplamıdır. Diğer b ir deyişle, düzgün
dielektrik içindeki alana E dersek,
E = •E
’delik+-Etıpa (11.23)
eşitliğini yazabiliriz. Denklemdeki £deiik> delik içindeki alan ve Etlpa da düzgün
kutuplanmış b ir kürenin içindeki alandır (Bkz. Şekil 11-6). Düzgün kutuplanmış
bir küreden kaynaklanan alanlar Şekil 11-7'de gösterilmiştir. Kürenin içindeki
elektrik alan düzgündür ve değeri de şöyle hesaplanır:
P
(11.24)
3e0
Şekil 11-7 Düzgün kutuplanmış bir kürenin Küresel bir kovuktaki alan, ortalama alandan P /3e0 kadar büyüktür. (Alana p a
elektrik alanı.
ralel yarık ile alana dik yarığın 1/3'ü kadarlık bir yolda küresel deliğin alanı
vardır.)
11-5 Sıvıların dielek trik sab iti; C lau sius-M ossotti denklem i
Tek b ir atomu kutuplayacak, bir sıvı içindeki alanın £' den ziyade Edeiik gibi
olması beklenir. Denklem (11.25)'teki Sdeiik’i Denk. (11.16)'daki kutuplayıcı alan
yerine koyarsak. Denk. (11.8) aşağıdaki hale gelir:
P = Nae0 ( £ + 3^ - ) (11.26)
ya da
k- 1 =T ^ 7 3 )
Tablo 11-1
Gazın dielektrik sabitinden hesaplanan sıvılardaki dielektrik sabiti.
Gaz Sıvı
Madde k (deney) Na Yoğunluk Yoğunluk Oran1 Na k (öngörü] k (deney]
CS2 1,0029 0,0029 0,00339 1,293 381 1,11 2,76 2,64
02 1,000523 0,000523 0,00143 1,19 832 0,435 1,509 1,507
CCU 1,0030 0,0030 0,00489 1,59 325 0,977 2,45 2,24
Ar 1,000545 0,000545 0,00178 1,44 810 0,441 1,517 1,54
değeri 80'ken, sıvı için dielektrik sabitinin eksi olduğu anlamına gelir. Problem,
kalıcı dipollerin doğru işlenmesiyle ilgili olm alıdır ve Onsager bunu çözmenin
doğru yolunu göstermiştir. Bunu ele alacak vaktimiz yok şu anda, ancak ilginiz
varsa, bu, Kittel'in kitabı Katı Hal Fiziğine Giriş'te [Introduction to Solid State
Physics] incelenmiştir.
0 GOGO
© © © © ©© © © © ©
her bir örgü hücresinin, Şekil 11-8'de görüldüğü gibi, özdeş b ir kalıcı dipol mo
menti vardır. Bütün dipolleri, elektrik alan uygulanm asa bile, aynı yönü işaret
eder. Birçok karmaşık kristalin bu tür kutuplanması vardır. Norm alde fark et
o 0 O0 O
© © © © © © © © © ©
miyoruz bunu; çünkü, bunlar aynı elektretler için olduğu gibi, dış alanlarda b o
şalmıştır.
o0 o Oo
© © © © ©© © © © ©
Bununla birlikte, bir kristalin bu iç dipol momentleri değiştirilirse, dış alan
lar ortaya çıkar; çünkü başıboş yüklerin toplanıp, kutuplanma yüklerini sıfırla
yacak zamanları yoktur. Dielektrik bir iletken içindeyse, elektrotlar üzerine ser
I I I I I
I I I I I best yükler indüklenir. Örneğin, bir dielektrik ısıtıldığında, ısıl genişlemeden
Şekil 11-8 Kompleks bir kristal örgü yapısal ola dolayı momentler değişebilir. Bu etkiye piroelektriklik denir. Benzer şekilde, bir
rak sabit bir P kutuplanmasına sahip olabilir. kristaldeki gerilmeleri değiştirirsek -örneğin^bükerek- moment gene bir miktar
değişebilir ve piezoelektriklik denilen ufak bir elektriksel etki görülebilir.
Kalıcı momente sahip olmayan kristaller için, dielektrik sabitine dair, atom
ların elektronik kutuplanabilirliğini içeren b îr kuram geliştirebiliriz. Aynı şey
sıvılar için de geçerlidir. Bazı kristallerin içinde döndürülebilir dipoller vardır
ve dipollerin dönmesi k ' ya katkıda bulunacaktır. N aC l gibi iyonik kristallerde
ayrıca iyonik kutuplanabilirlik vardır. Kristal, b ir dama tahtası gibi, artı ve ek
si yüklerden oluşur ve bir elektrik alan içinde artı yükler b ir yöne ve eksi yükler
diğer yöne çekilirler. Artı ve eksi yüklere ait net b ir göreli hareket, dolayısıyla
da bir hacmin kutuplanması vardır. Tuz kristallerinin sertliğine ilişkin b ilg i
mizden faydalanarak, iyonik kutuplanabilirliğin büyüklüğünü tahmin edebili
riz; ancak bu konuya burada girmeyeceğiz.
11-7 Ferroelektrik; B a T i0 3
Şimdiyse özel b ir tür kristali ele alacağız. Bu kristal, rastgele olarak, kendi
içinde kalıcı momente sahiptir. Bu durum o kadar sınırdadır ki, sıcaklığı bir
miktar bile artırdığımızda kalıcı momentleri tamamen kaybolur. Diğer yandan,
momentlerinin değişik yönlere döndürülebileceği, neredeyse kübik kristallerse,
• T İ+ " O Ba +2
b ir elektrik alan uyguladığım ızda momentte büyük b ir değişim tespit edebiliriz.
Şekil 11-9 Bir BaTiCh birim hücresi. Atomlar Bütün momentler ters döner ve büyük b ir etki gözlemlenir. Bu türden kalıcı m o
uzayın önemli bir kısmını doldurur. Anlaşılır ol mente sahip malzemelere, benzeri ferromanyetik etkiler ilk demirde keşfedildi
ması için, sadece merkezlerinin konumları gös
ğinden sonra ferroelektrik denmiştir.
terilmekte.
özel b ir tür ferroelektrik malzeme üzerinden ferroelektriğin nasıl işlediğini
anlatabiliriz. Ferroelektrik özelliğinin ortaya çıkabileceği birçok yol vardır; an
cak biz gizemli birini, baryum -titanatı (BaTiCh) ele alacağız. Bu malzemenin
kristal örgüsünün temel hücresi Şekil 11-9'da gösterilmiştir. Belli b ir derece-
nin, özellikle 118°C'nin üzerine çıkıldığında baryum -titanat olağanüstü b ir di-
elektrik sabitine sahip sıradan b ir dielektrik olur. Bu sıcaklığın altındaysa, ani
den kalıcı bir momente sahip olur.
Katı b ir malzemenin kutuplanmasını çalışırken, önce her b ir birim hücrede
ki yerel alanların ne olduğunu bulmalıyız. Kutuplanmanın kendisinden gelen
alanları, aynı sıvı için yaptığımız gibi, hesaba katmalıyız. Kristalse, homojen
bir sıvı değildir; dolayısıyla b ir küresel delik içinde bulduğum uz ifadeyi yerel
alan için kullanamayız. Bir kristal için bunu çözebilirseniz göreceksiniz ki,
Denk. (11.24)'teki 1/3 çarpanı biraz farklı ancak 1/3'ten çok da uzak değildir.
Basit bir kübik kristal için tam olarak 1/3'tür. Bu yüzden, BaTiCb için başlangıç
olarak bu çarpanı 1/3 olarak alacağız.
Şimdi, Denk. (11.28)'i yazdığımız sırada, Na 3'ten büyük olsaydı ne olurdu
diye merak etmiş olabilirsiniz. Sanki k eksi olurmuş gibi gözükebilir. Bu doğru
olamaz. Gelin, belirli b ir kristal içinde a'yı kademeli olarak artırdığımızda ne
olduğuna bakalım, a büyüdükçe, kutuplanma da büyür ve bu da yerel alanı b ü
yütür. Büyük alansa her b ir atomu daha fazla kutuplandıracaktır, böylece yerel
alanlar daha da büyüyecektir. Atomların "katkısı" yeterliyse, bu süreç aynen
devam eder. Her b ir atomun kutuplanmasının alanla orantılı arttığını varsayar
sak, kutuplanmanın sınırsızca artmasını sağlayan b ir koşul vardır. Bu "kontrol
süz" durum, Na = 3 olduğunda gerçekleşir. Kutuplanma sonsuz olmaz elbette,
çünkü indüklenmiş moment ile elektrik alan arasındaki orantısallık yüksek
alanlarda kırılır ve bu da denklemlerimizi geçersiz kılar. Burada olan, örgünün
yüksek, kendiliğinden oluşan b ir iç kutuplanmayla "kilitlenmesidir".
BaTiCb örneğinde, elektronik kutuplanmaya ilaveten, büyük b ir de iyonik
kutuplanma vardır. Bunun nedeninin kübik örgü içinde çok az hareket edebilen
titanyum iyonları olduğu düşünülmektedir, örgü büyük hareketlere direnir, do
layısıyla titanyum birazcık hareket ettiğinde sıkışıp kalır ve durur. Kristal hüc
renin artık kalıcı bir dipol momenti vardır.
U laşabildiğim iz bütün sıcaklıklarda, bu birçok kristal için rastlanan bir du
rumdur. Baryum titanatı ilginç kılan şey, N a'nın çok az bile artırıldığında b a r
yum titanatın gevşemesidir. N -ıs ıl genişlemeden d o la y ı- sıcaklıkla beraber
arttığından, N a 'yı sıcaklıkla beraber değiştirebiliriz. Kritik sıcaklığın altınday
ken daha henüz gevşememiştir, dolayısıyla -b ir dış alan uygulayarak- kutup
lanmayı kaydırmak ve farklı b ir yönde kilitlemek mümkündür.
Gelin, ne olup bittiğine dair daha detaylı b ir analiz yapalım. İVa'nın tam o la
rak 3 olduğu kritik sıcaklığa Tc diyelim. Sıcaklık arttıkça, örgünün genişleme
sinden dolayı, N bir miktar aşağı gider. Genişleme küçük olduğundan kritik sı
caklık yakınındayken aşağıdaki eşitliği yazabiliriz:
3 -P (T -T c )
k - 1 =
P ( T - Tc)/3
denklemini elde ederiz. [S(T - Tc) çarpımının bire göre küçük olduğunu varsaydı
ğımızdan, yukarıdaki denklemi aşağıdaki şekilde yazabiliriz:
E= 1 (11.32)
47ten r3
Belirli bir atom için, aşağısında ve yukarısında eşit mesafedeki dipoller aynı
o C)
yönlü alanları verirler, dolayısıyla bütün zincir için şunu elde ederiz:
p 2 / 2 2 "2 p 0 3383
---------------=- 2 +— — 3 (11.33)
C) 4ne0 a 8 27 64 ) fo a
O
M odelimiz tam b ir kübik kristal gibi olmuş olsaydı -h e r bir komşu özdeş çizgi
nin a uzaklığında olması durum unda- 0,383 sayısının 1/3'e dönüşeceğini gös
C) termek zor değildir. Diğer b ir deyişle, komşu çizgiler a mesafesinde olsaydı,
toplamımıza sadece -0,050 birim kadar katkıda bulunabilirler. Ancak, diğer ana
çizgi 2a uzaklıktadır ve 7. Bölümden hatırlayacağınız üzere, periyodik b ir y apı
dan kaynaklanan alan mesafeyle beraber üssel olarak azalır. Dolayısıyla bu çiz
giler -0,050'den de az katkıda bulunurlar ve böylece diğer bütün zincirleri ih
mal edebiliriz.
Şimdi, yukarıda bahsettiğimiz kontrolsüz sürecin işlemesi için hangi a ku-
tuplanabilirlik değerinin olması gerektiğini bulalım. Zincirdeki her b ir atomun
(b ) indüklenmiş p momentinin, Denk. (11.6)'daki gibi, alanla orantılı olduğunu var
sayalım. £ ZinCir sayesinde. Denk. (11.32)'yi kullanarak, atom üzerindeki kutupla-
Şekil 11-10 Ferroelektrik modelleri (a) ters
ferroelektrik ve (b ) normal ferroelektrik.
yıcı alanı bulabiliriz. Elimizde iki denklem var:
p —a Co^zindr
ve
r _ 0,383
-iincir - ai fo
İki de çözüm vardır. £ ZjnCir ve p'n in her ikisinin birden sıfır olduğu ya da
0,383
i]p İT . ve p'nin her ikisinin de sonlu olduğu. Dolayısıyla a eğer a 3/0,383 ka
±ig .c<z ln c ır
dar büyükse, kendi alanı tarafından sürdürülebilm iş kalıcı bir kutuplanma yer
leşir. Baryum titanat için bu kritik eşitliğe tam Tc sıcaklığında erişilmelidir.
(Dikkatinizi çekerim; küçük alanlar için a değeri kritik değerden büyük olsaydı,
büyük alanlarda azalırdı ve denge halinde de bulduğum uz eşitlik geçerli olur
du.)
BaTiChiçin, a aralığı 2 x 10-8 santimdir; dolayısıyla a = 21,8 x 10“24 olmasını
bekleriz. Bunu, tekil atomların bilinen kutuplanabilirlikleriyle karşılaştırabili
riz. Oksijen için a = 30,2 x 10~24; demek ki doğru yoldayız! Titanyum içinse, a =
2,4 x 10-24; çok küçük b ir rakam. Modelimizden yararlanm ak için ortalamayı
alsak iyi olur. (Birbirini takip eden atomlar için gene zincir üzerinden çalışabi
lirdik; ancak sonuç aynı olurdu.) Dolayısıyla a (ortalama) = 16,3 x 10~24'tür. Bu
da bize kalıcı b ir kutuplanma verecek kadar büyük değildir.
Bir dakika, bu daha başlangıç! Şu ana kadar sadece elektronik kutuplanabi-
lirlikleri topladık. Ayrıca, titanyum iyonunun hareketinden dolayı bir miktar
iyonik kutuplanma da vardır. Tek ihtiyacımız 9,2 x 10-24 cm3'lük b ir iyonik ku-
tuplanabilirlik. (Birbirini takip eden atomları kullanarak hassas hesaplam alar
gösterdi ki, aslında 11,9 x 10-24 cm 3 gerekmektedir.) BaTiOs'ün özelliklerini an
lamak için, böyle b ir iyonik kutuplanabilirliğin olduğunu varsaymamız gerek.
Neden baryum titanat içindeki titanyum iyonunun böyle b ir iyonik kutupla-
nabilirliği olması gerektiği bilinmiyor. Daha da ötesi, neden, daha düşük sıcak
lıkta, küp köşegeni ve yüzey köşegeni boyunca eşit seviyede kutuplandığı da
çok açık değil. Şekil 11-9'daki kürelerin gerçek boyutlarını bulabilsek ve titan
yumun kendisine komşu atomlardan oluşmuş kutu içinde b ir miktar serbest
olup olmadığını sorabilseydiniz -öyle olmasını dilersiniz, böylece kolaylıkla
k aydırılabilir- bulduğunuz cevap beklentinizin tam tersi olurdu. Gayet sıkı şe
kilde sığmaktadır. Baryum atomları birazcık gevşektir, ancak onların hareket
edenler olmasını sağlasanız bile, bu işe yaramaz. Görüyorsunuz ya, konu tam
anlamıyla açık değildir. Anlamaya çalıştığımız gizemlerle doludur.
Şekil 11-10 (a)'daki basit modelimize dönersek görürüz ki, bir zincirden kay
naklanan alan yanındaki zinciri ters yönde kutuplanma eğilimindedir. Bu da,
her ne kadar her b ir zincir kilitlense de, birim hacim başına hiç net kalıcı m o
ment olmayacağı anlamına gelir! (Her ne kadar hiç dış elektrik etkisi olmasa
da, gözlemlenebilir belli termodinamik etkiler hâlâ vardır.) Bu tür sistemler
vardır ve ters ferroelektrik denir. Açıkladığımız şey aslında b ir ters ferroelek-
triktir. Baryum titanat ise aslında. Şekil 11-10 (b)'deki gibi b ir yapıdadır. Oksi-
jen-titanyum zincirlerinin tamamı aynı yönde kutuplanmıştır; çünkü aralarında
orta derece atom zincirleri vardır. Her ne kadar bu zincirlerdeki atomlar çok
kutuplanabilir (veya yoğun) değilseler de, yine de b ir şekilde, oksijen-titanyum
zincirlerine ters koşut olarak, kutuplanırlar. Bir sonraki oksijen-titanyum zinci
rinde ortaya çıkan küçük alanlar ilkine paralel şekilde başlatacaktır. Diğer bir
deyişle, BaTi03 gerçekten ferroelektriktir ve bunun nedeni de aradaki atom lar
dır. Şunu merak edebilirsiniz: "Ya peki, iki O-Ti zinciri arasındaki doğrudan et
kiye ne oldu?" Hatırlayın, direk etki aradaki mesafeyle üssel olarak azalır. K u v
vetli dipoller zincirinin 2 a'daki etkisi, zayıf dipoller zincirinin a'daki etkisin
den daha az olabilir.
Böylece, gazların, sıvıların ve katiların dielektrik sabitlerine dair günüm üz
deki kavrayışımıza dair bildiklerimizin sonuna gelmiş olduk.
ELEKTROSTATİK BENZERLER
12-1 B enzer den klem ler benzer çözüm lere sah ip tir
Bilimin ilerleyişinin başından beri fiziksel dünya hakkında edindiğimiz b il 1 2 -1 B e n z e r d e n k le m le r b e n z e r ç ö z ü m le r e
1 2 - 2 Is ı a k ı ş ı ; s o n s u z b i r l e v h a n ı n s ı n ı r ı n ı n
le öğrenebilmesi imkânsızdır. Bir fizikçi içinse dar b ir alanda uzman olmaktan
y a k ın ın d a k i n o k ta k a y n a k
sa, fiziksel dünyaya dair genişçe bilgi edinmek gayet mümkündür. Bunun üç
1 2 -3 G e r g in z a r
nedeni vardır: Birincisi, her çeşit olguya uyarlanabilir büyük ilkeler. Enerjinin 1 2 -4 N ö tr o n la r ın y a y ın ım ı; h o m o je n b ir
ve açısal momentumun korunumu gibi ilkeler. Bu tür ilkelerin detaylıca anlaşıl o rta m d a k i d ü zgü n k ü re sel k a yn a k
ması b ir anda kavrayışınızı üst düzeye çıkarabilir. İkincisi, birçok karmaşık ol 1 2 -5 G ir d a p s ız a k ış ; b i r k ü r e e t r a fın d a k i
a k ış
gunun, örneğin sıkıştırma altında katiların davranışı gibi, temelde elektriksel
1 2 -6 A y d ın la n m a ; b ir d ü z le m in d ü z g ü n
ve kuantum mekaniksel kuvvetlere dayanır. Elektrik ve kuantum mekaniğinin
ış ık la n d ır ılm a s ı
temel yasalarını anladığınızda, karmaşık durum larda gerçekleşen birçok olgu 1 2 -7 D o ğ a n ın " a ltın d a y a t a n b ir lik "
yu anlamanız olasılığı biraz da olsa vardır. Son olarak, dikkat çekici b ir benzer
lik: Birçok fiziksel durum için yazılmış denklemler, bire bir aynı görünüşe sa
hiptir. Elbette sem boller farklı olabilir -h a rfle r farklı konulmuş o lab ilir- ancak
denklemlerin matematiksel biçimi aynıdır. Bu demek oluyor ki, bir konuyu ça
lıştığımızda, bir başka konunun denklemlerinin çözümüyle ilgili bilgiye sahip
olabiliriz.
Böylece elektrostatik konusunu bitirmiş olduk ve yakında manyetizma ile
elektrodinamik konularını çalışacağız. İleriye gitmeden önce, elektrostatik
denklemlerini çalışırken b ir yandan da birçok farklı konuyu öğrendiğinizi gös
termek istiyorum. Elektrostatik denklemlerin fizikte birçok alanda karşımıza
çıktığını göreceksiniz. Çözümlerin doğrudan çevirisinin yapılm ası sayesinde
(aynı matematiksel denklemler, elbette, aynı sonuçları vermelidir), başka alan
lardaki problem lerin de aynı kolaylıkla -veya zorlukla- çözülebildiğini görecek
siniz.
Elektrostatik denklemleri şunlardır:
7 • (*£) = pserbest (1 2 .1 )
fo
7x£=0 ( 1 2 .2 )
E = -V(p (12.3)
V- h = s ~ ~ fir (12.5)
V - h =s ( 1 2 .6 )
h = -K V T (12.7)
V • (K V T) = - s (12.8)
Kararlı ısı akış problemleri ve elektrostatik problemleri aynıdır. Isı akış vektö
rü h, E y e denktir ve T sıcaklığı da <j>'e denk gelir. Nokta bir ısı kaynağının l/r
olarak değişkenlik gösteren b ir ısı alanı ve l/r 2 değeriyle değişkenlik gösteren
bir ısı akışı meydana getirdiğini biliyoruz. Bu, aynı elektrostatikteki, b ir nokta
sal yük kaynağının 1 /r'yle değişkenlik gösteren bir potansiyel ve l/r^'yle değiş
kenlik gösteren bir elektrik alan meydana getirdiğini söylemekle aynı şeydir.
Genel olarak, ısı problem lerini aynı elektrostatik problem lerini çözdüğümüz
kolaylıkta çözebiliriz.
Basit b ir örneği ele alalım. Elimizde Tj sıcaklığında, a yarıçapında b ir silin
dir olsun. T\ sıcaklığı, silindirin içindeki ısı üretimiyle sağlanmaktadır. (Silin
dirin içinde akım taşıyan b ir tel veya buhar olan bir boru olabilir.) Silindir, K
iletkenliğine sahip, yalıtkan bir kılıfla kaplanmıştır. Yalıtkanın dış yarıçapı b
ve dış sıcaklık da T2 (Şekil 12-la ) olsun. Telden veya borudan ne kadar hızda ısı
kaybolduğunu bulm aya çalışacağız. L uzunluğundaki b ir borudan kaybolan
toplam ısıya G diyelim. Bulmaya çalıştığımız da budur.
Bu problem i nasıl çözebiliriz? Elimizde diferansiyel denklemler var, bunlar
elektrostatiktekilerle aynı olduğundan, aslında matematiksel problemi çözmüş
bulunmaktayız. Benzerlik problemi, <pı potansiyelinde, a yarıçapında ve 02 p o
tansiyelinde, b yarıçapındaki b ir iletkenden eş merkezli b ir dielektrik malze
meyle ayrılmış iletkenin problemidir. Isı akışı h, elektrik alan iTye denk geldi
ğinden, bulmak istediğimiz G niceliği birim uzunlukta elektrik alan akışına (di
ğer b ir deyişle, e0 sabitine bölünmüş birim uzunluktaki elektrik yüküne) denk
gelir. Gauss yasasını kullanarak elektrostatik problemini çözdük. Aynı mantığı
ısı akışı problemine de uygulayalım.
Durumun simetrisinden, h 'm sadece merkezden uzaklığa bağlı olduğunu b i
liyoruz. Borumuzu L uzunluğunda ve r yarıçapında b ir Gauss silindiriyle kapla
yalım. Gauss yasasından biliyoruz ki, h ısı akışının yüzey alanı 2nrL çarpımı
içinde üretilen toplam ısıya eşit olmalıdır. Buna da biz G diyoruz:
h - K
h ~ K dr
dT. G
( 12 . 10 )
dr " 2nKLr
G için çözdüğümüzdeyse
G = 2 n* LZ W 2) ( 1 2 .1 2 )
İn (b/a)
(Bu, elbette, <p = q/Ane0R benzeridir.) Nokta b ir kaynak için, görüntü kaynağıyla
beraber, sıcaklık aşağıdaki gibi yazılabilir:
T= (12.14)
4nK rı 4nKr2
Bu denklem bize blok içinde her yerdeki sıcaklığı verir. Şekil 12-2'de birçok eş-
sıcaklıklı yüzey gösterilmiştir, h = -K V T elde edilebilecek h çizgileri de göste
rilmiştir.
İlk başta yüzeydeki sıcaklık dağılımını sormuştuk. Eksenden p uzaklıkta,
yüzeydeki bir nokta için, rı = r2 = -Jp2 + a2 eşitliği vardır, dolayısıyla şunu y a
zabiliriz:
1 2G
nyüzey (12.15)
d i du\ .
d i v w r
112161
Şekil 12-5 Eğilmiş bir levhanın kesiti.
Zardaki bükülmeler dış kuvvetlerden kaynaklıdır. Dış kuvvetlerden kaynak
lı, levhadaki birim alan başına yukarı kuvvete (bir nevi "basınç") f diyelim. Zar
dengede olduğunda (statik durum), bu kuvvet, az önce Denk. (12.16) sayesinde
bulduğum uz iç kuvvete denk olmalıdır:
f_ _ _A F _
AxAy
Bu durum da Denk. (12.16)'yı şu şekilde yeniden yazabiliriz:
/ = -V ■ (tV u ) (12.17)
Denklemdeki V, iki boyutlu gradyan işlem cisidir (d/dx, d/dy). Böylece u{x, y)'yi
uygulanan f i x, y) kuvvetlerine ve t (x , y) yüzey gerilmesine bağlayan diferansiyel
denklemi elde ettik. Yüzey gerilmesi, genel olarak, levha üzerinde b ir yerden di
ğerine değişkenlik gösterebilir. (Üç boyutlu esnek bir gövdedeki bükülmeler de
benzer denklemlere bağlıdır, ancak biz iki boyutlulara bağlı kalacağız.) Bizim
şimdi üzerinde durduğumuz durum, r gerilmesinin levha boyunca sabit olduğu
durumdur. Böylece Denk. (12.17) için şunu yazabiliriz:
V2u = - Ç - (12.18)
dN
Jx = - D (12.19)
dx
Yayınım sabiti D, ortalama hız v cinsinden verilm iştir ve saçılm alar arasındaki
ortalama serbest yol da
J = -D V N (12.20)
V ■(-D V N ) = S - ^ ~ ( 12 .2 2 )
dt
dN/dt = 0 eşitliğini sağlayan statik durumda, Denk. (12.4)'ü tekrar elde ede
riz. Elektrostatiğe dair bilgim izi kullanarak, nötronların yayınımıyla ilgili
problemleri çözebiliriz. O halde gelin birini çözelim. (Şunu merak edebilirsiniz:
Elektrostatikteki bütün problemleri hallettiysek, neden b ir adet daha çözüyo
ruz? Bu sefer daha hızlı çözebiliriz, çünkü elektrostatik problemlerini tam am
ladık.)
Elimizde, Şekil 12-7'deki gibi, b ir a yarıçapındaki küresel bir bölge boyunca
düzenli şekilde nötronların -örneğin, uranyum fizyonuyla- üretildiği b ir malze
me bloğu olduğunu varsayalım. Bulmak istediğimiz şudur: nötronların her yer
deki yoğunluğu nedir? Üretildikleri bölgede nötron yoğunluğu ne kadar eşit da
ğılımlıdır? Merkezdeki nötron yoğunluğunun, kaynak bölgesinin yüzeyindeki
nötron yoğunluğuna oranı nedir? Cevapları bulmak kolaydır. Kaynak yoğunlu
ğu So, yük yoğunluğu p'nin yerine geçer, dolayısıyla problemimiz düzgün yük
yoğunluğuna sahip b ir küre problemiyle aynıdır. i\Ti bulmak, <p potansiyelini
bulmakla aynıdır. Düzgün yüklü b ir kürenin içindeki ve dışındaki alanları za Şekil 12-7 (a) Büyük bir grafit bloğun içinde, a
yarıçapındaki bir kürenin içinde nötronlar bü
ten çoktan hesaplamıştık; potansiyeli elde etmek için integrallerini alabiliriz.
tün hacme eşit dağılacak şekilde meydana ge
Dışında, potansiyel Q/4ne0r. Toplam Q yükü de 4na3p/3. Dolayısıyla
lip, dışa doğru yayınırlar. N nötron yoğunluğu
pa3 r’nin, kaynağın merkezinden olan uzaklığın, bir
0dış = 3 e0r
(12.23) fonksiyonudur, (b) Buna benzeşen elektrosta
tik durum: Düzgün bir küresel yük; N, tp’ye ve J
olur. İçerdeki noktalar için, alan sadece r y ançaplı kürenin içindeki Ç(r) yükün- de Fye denk gelir.
dendir. Q(r) = 4nr3p/3 ve
E = -f - (12.24)
3fo
sonucunu buluruz. Alan, r'yle doğrusal olarak artar. <p'yi elde etmek için ¿s'nin
integralini aldığımızda, aşağıdaki sonucu elde ederiz:
OY^
0 iC= - ~ — + b ir sabit
beo
a yarıçapında 0 jçerde> #dışarda değeriyle aynı olmalıdır, dolayısıyla sabit de
pa2/2eo olmalıdır. (Kaynaktan uzak mesafelerde 0'nin sıfır olduğunu varsayıyo
ruz. Bu da A)"in nötronlar için sıfır olmasına denktir.)
* ^ w X V - ri ) 112251
Böylece, nötron yoğunluğunu hemen hesaplayabiliriz. Cevap
^dışarda=-fğjr (12.26)
ve
112 271
olur. Şekil 12-7'de N, r'nin b ir fonksiyonu olarak gösterilmiştir.
O halde, merkezdeki yoğunluğun kenardaki yoğunluğa oranı nedir? Merkez
de (r = 0), 3o2/2 değeriyle orantılıdır. Kenarda (r = a) 2a2/2 değeriyle orantılıdır,
dolayısıyla birbirlerine oranları 3/2'dir. Düzgün bir kaynak, düzgün bir nötron
yoğunluğuna yol açmaz. Gördüğünüz üzere, elektrostatik bilgim iz bize nükleer
reaktör fiziği için güzel bir temel sağlar.
Yayınımın büyük rol oynadığı birçok fiziksel durum vardır. Bir sıvı içindeki
iyonların veya b ir yarı iletken içindeki elektronların hareketi aynıdenklemle
ifade edilir. Tekrar tekrar aynı denklemlerle karşılaşırız.
V- v = 0
Güzel! Yine elektrostatiğe geldik (hiç yük olmadan). Tıpkı V ■ E = 0 gibi. Öyle
değil! Elektrostatik, basitçe V ■ E = 0 demek değildir. O, b ir çift denklemdir. Tek
başına b ir denklem bize yeterince şey anlatmaz; ilave b ir denkleme ihtiyacımız
vardır. Elektrostatikle eşleştirmek için, v'nin büküm ünün sıfır olmasına da ih
tiyacımız vardır. Gerçek sıvılar içinse bu, genelde doğru değildir. Birçok sıvı bir
şekilde dolaşım oluşturacaktır. Bu yüzden, akışkanın hiç dolaşımının olmadığı
durumla sınırlıyız bu sefer. Bu tür akış, çoğu zaman, girdapsız olarak adlandı
rılır. Bununla birlikte, bütün varsayım larım ızı yaparsak, elektrostatiğe benzer
bir sıvı akışı hayal edebiliriz. Öncelikle
V •v = 0 (12.28)
ve
Problemimiz yeni bir tür sınır durumu içermekte: Yüzeyde $'nin sabit oldu
ğu değil, dtp/dr'nin sabit olduğu. Bu, biraz farklı bir durum. Cevabı hemen elde
etmek kolay değildir, öncelikle, küre olmadan <p'nin değeri -E 0z olurdu. Bu du-
rumda E, z yönünde olurdu ve büyüklüğü, her yerde, sabit E q olurdu. Daha ön
ce, içinde düzgün bir kutuplanma olan dielektrik küre problem ini analiz etmiş
ve böyle b ir küre içindeki alanın da düzgün olduğunu ve dışardaki elektrik ala
nın da, merkezde bulunan b ir nokta dipolün alanıyla aynı olduğunu bulmuştuk.
Bir dipolün potansiyeli p z /A n e ^ 'tü ı. Bu yüzden,
* '- * * * ı S ? I12'33’
eşitliğini varsayabiliriz. Dipolün elektrik alanı l/r 3 değeriyle orantılı düştüğün
den, uzak mesafelerde elimizde sadece E0 alanı vardır. Tahminimiz, yukarıda
bahsettiğimiz 2 numaralı koşulu sağlayacaktır. İyi de, dipol şiddeti p'yi ne ala
cağız? Bunu bulmak için, 0 için olan diğer koşulu, Denk. (12.32)'yi kullanabili
riz. 0'nin r'ye göre diferansiyelini almalı; ancak elbette bunu sabit b ir 9 açısın
da yapmalıyız.Bu yüzden, 0 'yi, z ve r cinsinden değil de, r ve 9 cinsinden ifade
etmemizdaha uygun olur, z = r cos 0 olduğundan, aşağıdaki eşitliği elde ederiz:
olur. Bu, r = a'da, her 0 açısı için, sıfır olmalıdır. Bu, ancak aşağıdaki eşitlik
sağlanırsa doğrudur:
p = -2ne0 a3Eo (12.36)
Dikkat edin, Denk. (12.35)'teki her iki terim de 0 açısına aynı şekilde bağlı
olmasaydı, bütün açılar için r = a 'd a (12.35)'i sıfır yapacak b ir p seçmek müm
kün olmazdı. İşe yaraması, Denk. (12.33)'ü yazarken akıllıca b ir tahminde b u
lunduğumuz anlamına geliyor. Elbette, tahminiyaptığımızda ileriye de bakı
yorduk. Öyle bir terimimiz olm alıydı ki, (a) V2<p = 0 eşitliğini sağlasın (herhangi
bir gerçek alan bunu sağlardı), (b) cosö'ya bağlı olsun ve (c) büyük r uzaklığında
sıfıra düşsün. Bu üç koşulu ancak dipol alanı sağlar.
Denklem (12.36)'yı kullanarak, potansiyelimizi aşağıdaki gibi yazabiliriz:
ı
ı
ışıma enerjisi uzaklığın karesiyle ters orantılı olarak azalır. Akışla aynı yöndeki
ışık yoğunluğunun, elektrostatikteki b ir nokta kaynaktan yayılan elektrik alan
denklemiyle aynı denklemle hesaplanabileceği açıktır. Işık ışınları, düzlemle 9
açısı yapmış b ir yüzeye dik geliyorsa, In yüzeydeki birim alan başına düşen
enerji, cosö değeriyle orantılıdır, zira aynı miktar enerji yüzeydeki l/cos 0 kadar
büyük bir alana düşmektedir. Işık kaynağımızın gücüne S dersek, o halde In,
yüzeye düşen aydınlanma (ışık şiddeti) şu şekilde ifade edilebilir:
I n = -^ -e r -n (12.39)
1 3 -2 E le k tr ik a k ım ı; y ü k ü n k o r u n u m u
nı zamanda ne kadar hızlı hareket ettiğine bağlıdır. Uzaydaki her b ir nokta,
1 3 -3 B ir a k ım ü z e r in d e k i m a n y e t ik k u v v e t
herhangi bir yük üzerindeki kuvveti belirleyen iki vektör niceliğiyle karakterize
1 3 -4 K a r a r lı a k ım la r ın m a n y e t ik a la n ı;
edilir. Birincisi, elektrik kuvvettir ve yükün hareketinden bağım sız bir kuvvet A m p è re yasası
bileşeni verir. Onu E elektrik alanıyla tanımlarız. İkincisi, manyetik kuvvet de 1 3 -5 B ir s o ie n o id v e d ü z t e lin m a n y e t ik
a la n ı; a t o m ik a k ım la r
nilen ilave b ir kuvvet bileşeni vardır ve yükün hızına bağlıdır. Bu manyetik
1 3 -6 E le k tr ik v e m a n y e t ik a la n la r ın
kuvvetin garip b ir yönsel özelliği vardır. Uzaydaki herhangi b ir noktada, kuvve
g ö r e liliğ i
tin yönü ve büyüklüğü parçacığın hareketinin yönüne bağlıdır. Her bir anda 1 3 -7 A k ım la r ın v e y ü k le r in d ö n ü şü m ü
kuvvet, hız vektörüne daima diktir; ayrıca, herhangi b ir noktada kuvvet uzay 1 3 -8 Ü st ü s te b in m e ; s a ğ e l k u r a lı
daki sabit bir yöne daima dik açılardadır (Bkz. Şekil 13-1) ve son olarak kuvve
tin büyüklüğü, hızın bu belirli yöne dik açılardaki bileşeniyle orantılıdır. Hem
hızla orantısallığı, hem de uzaydaki belirli b ir yönü tanımlayan manyetik alan
vektörü B 'yi tanımlayarak bütün bu davranışları açıklamak ve manyetik kuvve
ti qv x B olarak yazmak mümkündür. O halde, bir yük üzerindeki toplam elekt
romanyetik kuvvet şu şekilde yazılabilir:
F = q (E + v x B ) (13.1)
Buna, Lorentz kuvveti denir.
Manyetik kuvveti göstermek kolaydır. Bir çubuk mıknatısı katot ışını tüpü
nün yakınına getirim. Elektron demetinin sapması, mıknatısın varlığının, aynı
I. Cilt, 12. Bölümde tarif etiğimiz gibi, elektronların hareket yönünün enine
kuvvetler doğurduğunu göstermekte.
Gözden geçirm e: I. Cilt, Bölüm 15,
Manyetik alan B'nin birim i bir Nevvtonsaniye bölü Coulomb metredir. Aynı
özel Görelilik Kuram ı
birim ayrıca bir Volt-saniye bölü metre 2 olur. Buna metre kare başına bir Weber
denir.
jn A S (13.2)
Denklemdeki n, AS'e dik birim vektördür. Şekil 13-1 Hareket eden bir yük üzerindeki
Akım yoğunluğu, yüklerin ortalama akış hızıyla ilişkilidir. Ortalama hare kuvvetin hıza bağlı bileşeni, B yönünde ve v ’ye
dik açılardadır. Ayrıca, B"ye dik açılardaki v bi
ketleri v hızıyla sürüklenme olan bir yük dağılımı olsun elimizde. Bu dağılım leşeniyle, v sind değeriyle orantılıdır.
AS yüzey elemanından geçtikçe, At zamanında yüzey elemanından geçen Aq yü
kü, Şekil 13-2'de gösterilen, tabanı AS ve yüksekliği vAt olan paralel yüzlünün
içindeki yük miktarına eşittir. Paralel yüzlünün hacmi, AS'in v çarpı vAt'ye dik
açılardaki projeksiyonudur. Daha sonra bunu yük yoğunluğu p'yle çarptığınız
da Ag'yu elde edersiniz:
Aq = p v ■nASAt
j = Nqv (13.4)
I = f s jn d S (13.5)
S YÜ ZEYİ
J j n d S = - - ~ ( Q ^ erde) (13.6)
herhangi bir
kapalı yüzey
Şekil 13-3 Syüzeyinden geçen /akımı fj-n d S 'd ir.
Çiçerde = J
S h a c m in in
9 &V (13.7)
iç in d e V
V j' (13.8)
dt
AF = j x BAAL (13.10)
olur. Artık, jA 'y a tel içindeki I akım vektörü diyebiliriz. Büyüklüğü teldeki elek
trik akımıdır ve yönü tel boyuncadır. Dolayısıyla
AF = J x B AL (13.11)
V ■B = 0 (13.12)
C*V x B = (13.13)
Bu denklemler sadece, bütün elektrik yük yoğunlukları sabit ve tüm akımlar ka
rarlıyken, böylece elektrik ve manyetik alanlar zamanla değişmezken, diğer b ir
deyişle, bütün alanlar "durgunken" geçerlidir.
Dikkatinizi çekerim, durgun b ir manyetik durumun olduğunu düşünmek b i
raz tehlikelidir; çünkü bir manyetik alan elde etmek için akım olm alıdır ve
akımlar sadece hareket eden yüklerden kaynaklanır. Dolayısıyla, "manyetosta
tik" bir yaklaştırımdır. Sadece, çok fazla sayıda yükün hareket halinde olduğu
ve böylece kararlı b ir yük akımına yakınsayabildiğim iz özel b ir tür dinamik du
rumu ifade eder. Ancak bu durumda, zamanla değişmeyen b ir j yük yoğunlu
ğundan bahsedebiliriz. Tüm alanların kararlı olduğunu varsayarsak, bütün
M axw ell denklemlerinden, dE/dt ve dB/dt terimlerini dışarda bırakabiliriz ve
böylece yukarıdaki (13.12) ve (13.13) denklemlerini elde ederiz. Ayrıca, dikkat
ederseniz, herhangi bir vektörün bükümünün diveıjansı sıfır olması gerektiğin
den, V • j = 0 olması Denk. (13.13) için b ir gerekliliktir. Bu, Denk. (13.8) gereği,
sadece dp/dt sıfırsa doğrudur. Bu da E zamanla değişm iyorsa olur, böylelikle
bütün varsayım larım ızın tutarlı olduğu görülür.
V • j = 0 olması gerekliliğinin anlamı, sadece kendi üzerlerine kapanan yol
larda akan yüklerimiz olabileceğidir. Örneğin, kapalı ilmekler oluşturan teller
Daha sonra göreceğiz, ancak bu tür varsayımlar elektromanyetik kuvvetler için genel olarak
doğru değildir.
(devreler) içinde akıyor olabilirler. Yüklerin akmaya devam etmesi için devre
lerde jeneratörler veya piller olabilir. Olamayacak şey, boşalan ve yüklenen
kondansatörlerdir. (Daha sonra, kuramı dinamik alanları da içerecek şekilde
genişleteceğiz elbette, ancak şimdilik kararlı akımlara dair bu basit durumu in
celeyeceğiz.)
Şimdi gelin, Denk. (13.12) ve (13.13)'e bakalım ve ne anlama geldiklerini çöz
meye çalışalım, ilki, B'nin diverjansının sıfır olduğunu söyler. V • E = -p /e o eşit
liğini öngören, elektrostatikteki benzer denklemle karşılaştırırsak, b ir elektrik
yükünün hiçbir manyetik benzeri olmadığı sonucuna varabiliriz. B çizgilerini
ortaya çıkarabilecek manyetik yük yoktur. O halde nereden gelmekte bunlar? B
vektör alanının "çizgileri" cinsinden düşünürsek, asla başlam azlar ve asla dur
mazlar. Manyetik alanlar, akımların varlığında "ortaya çıkar"; akım yoğunlu
ğuyla orantılı bir bükümleri vardır. Nerede b ir akım varsa, akımların etrafında
ilmek ören manyetik alan çizgileri vardır. B çizgileri ne b ir yerde başladıkların
dan ne de b ir yerde bittiklerinden, sıklıkla kendi üzerlerine kapanacaklar ve ka
palı ilmekler oluşturacaklardır. Çizgilerin basit kapalı ilmekler oluşturmadığı
karmaşık durum lar da olabilir. Ancak, ne yaparlarsa yapsınlar, asla noktalar
dan çıkıp ıraksamazlar. V • B = 0 eşitliğini sağlayan hiçbir manyetik yük şu ana
kadar keşfedilmemiştir. Bu kadarı sadece manyetostatik için değil, her zaman
için -h atta dinamik alanlar için d e - doğrudur.
B alanı ile akımlar arasındaki ilişki Denk. (13.13) içinde yer alır. Burada,
V x E = 0 eşitliğinin olduğu elektrostatikten oldukça farklı yeni b ir durumla kar
şı karşıyayız. O eşitliğin anlamı, İTnin herhangi bir kapalı yol üzerinden alınan
çizgi integralinin sıfır olduğu anlamına geliyordu:
$) E ds = 0
ilmek
d s- ^ f s J nds 113151
Denklem (13.5)'e göre, S üzerinden alınan intégral S yüzeyinden geçen toplam I
akımına eşittir. Kararlı akımlar için S yüzeyinden geçen akım S'in şeklinden b a
ğımsız olduğundan dolayı, T ilmeğiyle çevrelendiği sürece, bahsettiğimiz şey T
ilmeğinden geçen akım"dır. Böylece elimizde genel b ir yasa var artık: B'nin her
hangi b ir kapalı eğri etrafındaki dolaşımı, ilmekten geçen I akımının eo^'ye b ö
lümüdür:
(f b d s = Irdm * ? m (13.16)
Jr toc2
d s = B ■2nr
*
olur. İlmekten geçen akım sadece teldeki I akımıdır;
I
B ■2 n r=
veya
1 21
B : (13.17)
AneoC? r
Manyetik alanın büyüklüğü, telin ekseninden olan uzaklık r'yle ters orantılı Şekil 13-7 / akımını taşıyan uzun bir telin dı
olarak düşer. İstersek, Denk. (13.17)'yi vektör biçiminde yazabiliriz. B'nin her şındaki manyetik alan.
1 21 x er
B = (13.18)
47re0c2
eşitliğini elde ederiz. Burada \/4n€üc? çarpanını ayırdık, çünkü çok sık görünü
yor. Denklem (13.7), akımın birimini, diğer b ir deyişle Amperi, tanımlamak için
kullanıldığından bu değerin tam olarak 1 0 “7 olduğunu hatırlamak önemlidir.
Bir Amperlik bir akımdan b ir metre uzaklıktaki manyetik alan 2x10"7 W eber b o
lü metre karedir.
Bir akım manyetik alan ürettiğinden dolayı, akım taşıyan yakındaki b ir tele
de kuvvet uygular. 1. Bölümde iki akım taşıyan tel arasındaki kuvvetlerden
bahsetmiştik. Teller paralelse, her biri diğerinin B alanına dik açıdadır ve bu
yüzden teller ya birbirlerine doğru ya da birbirlerinden uzağa itilmelidir. Akım
lar aynı yönde olduğunda teller birbirini çeker; akımlar ters yöndeyse, akımlar
birbirini iter.
B0ÇİZGİLERİ
Alanla ilgili biraz daha bilgim iz olduğunda, Ampère yasasıyla analiz edile
bilecek b ir başka örneği ele alalım. Şekil 13-8'de kesitleri gösterildiği şekilde,
sıkı b ir sarm al şekilde sarılm ış uzun b ir bobinim iz olsun. Böyle bir bobine sole-
noid denir. Deneysel gözlemler gösteriyor ki, çapına göre çok uzun b ir soleno-
idde dışardaki alan içerdeki alana göre çok küçüktür. Bu gerçeği ve Ampère y a
sasını kullanarak, içerdeki alanın büyüklüğünü hesaplayabiliriz.
Alan içerde kaldığından (ve diveıjansı da sıfır olduğundan), çizgileri eksen
le paralel olmalıdır. Aynı, Şekil 13-8'de gösterildiği gibi. Bu durumda, şekilde
gösterilen dikdörtgen T "eğrisi"yle Ampère yasasını kullanabiliriz. Bu ilmek,
alanın B 0 olduğu yerde solenoid içinde L mesafesinde dolanır, daha sonra alana
dik açılarda gider ve alanın göz ardı edilebilir olduğu dışarısı boyunca geri dö
ner. Bu eğri için B'nin çizgi integrali BoL'dir ve T içinden geçen toplam akım
çarpı l/e0c2 olmalıdır. Solenoidin L mesafesi boyunca N dolanım varsa, akım N I
olur. Bu durumda
eşitliğini elde ederiz. Solenoidin birim uzunluğu boyunca sarım sayısına n der
sek (n = N/L), aşağıdaki sonuca varırız:
r, nI ,
*0= ^ (13.19)
Şekil 13-9 Solenoidin dışındaki manyetik alan. bilmeniz gereken, bütün manyetizmanın akımlardan kaynaklandığı ve kalıcı b ir
mıknatısta kalıcı iç akımlar olduğu. Demiri ele alırsak, bu akımlar kendi eksen
leri etrafında dönen elektronlardan gelir. Her elektronun, zayıf b ir akıma karşı
lık gelen bir spini vardır. Bir elektron elbette çok fazla bir manyetik alan mey
dana getiremez, ancak unutmayın ki b ir parça maddede bile m ilyarlarca ve m il
yarlarca elektron vardır. Norm alde bu elektronların dönüşü her yöne olabilir,
dolayısıyla net bir etki yoktur. Burada mucizevi olan, demir gibi bazı m addeler
de bir kısım elektronun aynı yönde dönmeleridir. Demir için, her b ir atomun iki
elektronu bu işbirliğinde bulunur. Çubuk b ir mıknatısta, aynı yönde dönen çok
sayıda elektron vardır ve böylece net etkiler, jlerde göreceğimiz üzere, çubuk
yüzeyi boyunca dolaşan bir akımdır. (Bu, dielektrikte bulduğum uza gayet ben
zerdir. Hani, düzgün kutuplanmış b ir dielektriğin, yüzeyindeki yüklerin dağılı
mına özdeş olmasına.)
Şekil 13-10'daki gibi, akım taşıyan b ir tele paralel şekilde V q hızıyla hareket
eden b ir eksi yük olduğunda ne olduğunu bulm aya çalışalım. N e olup bittiğini
iki a y n referans çerçevesinde anlamaya çalışacağız. Çerçevelerden biri, şeklin
(a) kısmında gösterildiği gibi, tele göre sabit ve diğeri de, (b) kısmında gösteril
diği gibi, parçacığa göre sabittir. İlk çerçeveye S ve İkincisine de S' diyelim.
S çerçevesinde parçacık üzerinde manyetik b ir kuvvet olduğu açıktır. Kuvvet
tele doğrudur: yük serbestçe hareket ediyor olsaydı onun tele doğru gittiğini
görürdük. S' çerçevesindeyse parçacık üzerinde manyetik b ir kuvvet etki ede
mez, çünkü hızı sıfırdır. Dolayısıyla, olduğu yerde kalır diyebilir miyiz? İki sis
temdeki olayları birbirinden farklı mı görürdük? Görelilik ilkesine göre, S' çer
çevesinde de parçacığın tele doğru yaklaştığını görmeliyiz. Gelin bunun neden
olduğunu anlamaya çalışalım.
Akım taşıyan b ir tele dair atomik tarifimize tekrar bakalım. Bakır gibi sıra
dan b ir iletkende elektrik akım lan, iletim elektronları denilen eksi elektronların
hareketinden kaynaklanır. Artı nükleer yükler ve geri kalan elektronlar m alze
menin içinde sabittir. İletim elektronlarının yük yoğunluğuna p_ ve S içindeki
hızlarına v diyelim. S çerçevesindeki durağan haldeki yüklerin yoğunluğu
p+'dır. Yüksüz b ir teli ele aldığımız için de yoğunluk p -'y e eşit olmalıdır. Dola
yısıyla telin dışında bir elektrik alan yoktur ve hareket eden parçacığa etki
eden kuvvet sadece şudur:
F = qv0 x B
Rastgele seçilmiş v ve v0 hızları için genel durumu ele almaya devam edebi
liriz; ancak bu, iletim elektronlarının hızının v ile parçacığın Vq hızının aynı ol
duğu özel durumu ele almakla eşdeğerdir. Vq = v eşitliğini yazdığımızda. Denk.
(13.20) şuna dönüşür:
2 ne0 r c2
L = L o jl —v 2/ c 2 (13.22)
Hareket eden çerçeve içindeki yüklerin yoğunluğuna p dersek, toplam Q yü
kü pLAo olur. Bu, aynı zamanda, poi&Ao'ya eşit olmalıdır, çünkü farklı sistem
lerdeki yük aynıdır. pL = pqL0 veya Denk. (13.22)'den
S L S'
Şekil 13-11 Durağan, yüklü parçacıkların yük yoğunluğu p 0 ise, aynı yükler, v hızıyla hareket
eden bir çerçeve içinde p = p0/ J 1 — v 2/c2 yoğunluğuna sahip olacaktır.
elde ederiz. Hareket halindeki yük dağılımının yük yoğunluğu, bir parçacığın
göreli kütlesinin değişimiyle aynı şekilde değişir.
Şimdi bu genel sonucu, telimizdeki artı yük yoğunluğu p+ için kullanalım.
Bu yükler, S çerçevesinde durağandır. Telin v hızıyla hareket ettiği S' çerçeve
sindeyse, artı yük yoğunluğu aşağıdaki gibi olur:
veya
pL = p - y j l - v 2 / c 2 (13.26)
eşitliklerini elde ederiz. Şimdi, neden S' çerçevesinde elektrik alanlar olduğunu
biliyoruz. Çünkü bu çerçevede telin aşağıdaki denklemle verilen net b ir p' yük
yoğunluğu vardır:
p '= p '+ + p l
P+
p'A p+ A v 2/ ^
E '= - £ ----- = ------- , ...... — (13.28)
2 neor İnetf-yj! _ v 2 /c 2
olur. Eksi yüklü parçacık üzerine etki eden kuvvet tele doğrudur. Elimizde en
azından, her iki çerçevede de aynı yönde olan b ir kuvvet var. S' çerçevesindeki
elektrik kuvveti, S çerçevesindeki manyetik kuvvetle aynı yöndedir.
S' çerçevesindeki kuvvetin büyüklüğünü aşağıdaki şekilde yazabiliriz:
q p+ A vVc 2
F' = ,-- (13.29)
27T£o r y jl —v 2/c 2
F' - ı r = m , 1 3 -3 0 )
Dolayısıyla, ele aldığımız düşük hızlarda her iki kuvvet birbirine eşittir. M a n
yetizma ve elektrik için, en azından düşük hızlarda, aynı şeyin iki farklı görü
nüşü olduğunu söyleyebiliriz.
Daha da güzeli, b ir sistemden diğerine geçtiğimizde, kuvvetlerin de dönüş
tüğünü göz önüne alırsak, aynı şeyin iki farklı görünüşünün hız için aynı fizik
sel sonucu verdiğini görürüz.
Bunu anlamak için şöyle b ir soru sorabiliriz: Üzerine b ir süre etkiyen kuv
vetten sonra, parçacığın enine momentumu ne olacaktır? I. Cilt, 16. Bölümden
biliyoruz ki, bir parçacığın enine momentumu S ve S' çerçevelerinde aynı olm a
lıdır. Enine eksene y dersek, karşılaştırm ak istediğimiz Ap y ve Apy'dir. Hareke
tin, göreleliğe göre düzeltilmiş denklemi F = d p/dt' yi kullandığımızda, A t za
man kadar sonra parçacığın S sisteminde Ap y kadar b ir enine momentumu ol
masını bekleriz:
Apy = F At (13.31)
S' sistemindeyse enine momentumu
At'
4 t= , , (13.33)
y İ - v 2/c 2
A p ^ _F \ A t^ _
Ap y F At
j = p v = —= PnV (13.34)
J \ - v 2/c 2
moc2 m.ç,v
U= ,----- p = ı ------
~Ji — v 2/ c 2 - J l — v 2/ c 2
x~ut j x - up
Jx
•y/l — u 2 /c2 A/ l - u 2/c2
i::
t - u x /c2
i :tp - u jjc 2
t' =
•y/l — U 2 / C 2 r y j \ — U 2/ C 2
dAz dAy
Bx = l\?x A)x =
dy dz
dAx dAz
By = (V X A)y = - £ - ~ - r f (1 4 '4)
dz dx
ÖAy dAx
Bz = (V x A )- ■
dx dy
V- B = V-(VxA) = 0
(f>' = <f> + C
yazabiliriz. Gradyan VC sıfır olduğundan, yeni cp' potansiyeli aynı elektrik alan
ları verir. <pve <p' aynı fiziği temsil ederler.
Benzer şekilde, aynı manyetik alanları veren farklı A vektör potansiyelleri
de elde edebiliriz. B, A'nın diferansiyelini alarak bulunduğundan A'ya bir sabit
eklemek fiziksel olarak bir şey değiştirmez. A için daha fazla tolerans bile v a r
dır. A 'ya, b ir skaler alanın gradyanı olan herhangi b ir alanı ekleyebilir ve fizi-
ğin yine değişmediğini görebiliriz. Bunu gösterelim şimdi: Diyelim ki elimizde,
gerçek b ir durum için doğru şekilde B manyetik alanını veren bir A olsun ve
hangi başka koşullarda yeni b ir A ' vektör potansiyelinin, Denk. (14.3)'e kondu
ğunda, a y n ı B alanını verdiğini soralım. A ve A ' aynı büküme sahip olm alıdır
lar:
B = V x A ' = Vx A
Dolayısıyla
V x A '- V x A = Vx(A'-A) = 0
olur. Bir vektörün bükümü sıfırsa, b ir skaler alanın gradyanı olmalıdır. Bu ska-
ler alana ıp dersek, A ' - A = V ıp eşitliğini elde ederiz. Bu da, A bir problem için
uygun bir vektör potansiyeliyse, herhangi b ir xp için şu eşitliği yazabileceğimiz
anlamına gelir:
A ' = A + V \p (14.5)
Ay — xB q Ax - 0 A z —0
A x = —yB o Ay = 0 A z —0
Açıkça görülüyor ki, herhangi b ir B alanı için, vektör potansiyeli A tekil değil
dir; birçok olasılık vardır.
A = $B0 x r / (14.9)
A ■ ds = J (V x A) ■ nda (14.10)
T içinde Şekil 14-1 z yönündeki bir B manyetik alanı, z-
ekseni etrafında dönen ve büyüklüğü A = Br1/2
Sağdaki integral ilmek içinden geçen B akışına eşittir: ( r1z-eksenine olan uzaklıktır) olan bir/1 vektör
potansiyeline denk gelir.
A ds= f B ■nda (14.11)
T içinde
ifadesine eşit olur. Eğer başlangıç noktamızı simetri ekseni üzerinde seçersek,
A 1yı sadece r"nün fonksiyonu olacak şekilde çevresel düşünebiliriz. Bu durum
da dolaşım aşağıdaki şekilde hesaplanabilir.
A ■d s = 2 rrr'A = nV2B
*
Dolayısıyla, önceki gibi aşağıdaki eşitliği elde ederiz:
A -H -
A ~ 2
j
<?Vx.B = -
eo
Bu da, elbette.
c 2 V x (V x A) = — (14.12)
eo
anlamına gelir. Bu, yukarıdaki denklem manyeto statik için ne anlama geliyor
sa, aşağıdaki denklem de elektrostatik için aynı anlama gelir:
V • V<p = - — (14.13)
eo
Vektör potansiyeli için yazdığımız Denk. (14.12), 0 için, Denk. (2.58)'deki
vektör özdeşliğini kullanarak V x (V x A Y yı yeniden yazarsak daha da çok vektör
potansiyeline benzemektedir:
VM -~ ¿ T M - '5 I
V20 = — — (14.17)
fo
Şekil 14-2 1 noktasındaki A vektör potansiyeli, 4. Bölümde görmüştük ki, elektrostatik Denk. (4.17) için genel b ir çözüm
2'deki her noktada jd V akım elemanları üzerin aşağıdaki gibidir:
den alınan integralle belirlenir. p(2)dV 2
</>(!)
4tt£o f
J r \2
A X(1) = — 1 (1418)
İneac2 J r12
olur. Elbette, A y ve A z için de aynısı geçerlidir. (Şekil 14-2 size r 12 ve d V 2 için
gösterimlerimizi hatırlatır.) Bu üç çözümü vektör biçiminde birleştirebiliriz:
A (l) = 1 - f (14.19)
47re0c2 J r 12
A x = 0, Ay = 0
A z değerini hesaplamak için, düzgün yük yoğunluğu p = ] z/c l‘Ye sahip bir telin
elektrostatik potansiyeli <p'yi bulm ak için kullandığımız çözümü kullanabiliriz.
Sonsuz yüklü b ir silindirin dışındaki noktalar için, elektrostatik potansiyel,
r' = J x 2 + y 2 ve A, na2p birim uzunluğu boyuna düşen yükken, aşağıdaki şekilde
hesaplanır:
<p = — İn r'
^ 2ne0
/, _ na2h , ,
Az — -------r İn r
İne^cr
olmalıdır, na2j z = I olduğundan, şunu da yazabiliriz: Şekil 14-3 Düzgün j akım yoğunluğuna sahip, z-
ekseni boyunca uzanan uzun, silindirik bir tel.
1,4211
Şimdi, Denk. (14.4)'ü kullanarak B'yi bulabiliriz. Altı türev içinde, sadece
ikisi sıfır değildir. Böylece aşağıdaki eşitlikleri elde ederiz:
Daha önce elde ettiğimiz sonucu bulm uş olduk: B tel etrafında daire çizer ve
büyüklüğü de aşağıdaki gibidir:
114241
Jx = - J sin$, Jy = Jcos(p, Jz = 0
Burada a0 = -J /c 2' dir. Böyle b ir yük yoğunluğu için çözüm bulmamıştık; ancak
benzer bir şey yapmıştık. Bu yük dağılımı, biri artı ve biri eksi yüklü, eksenleri
y yönüne doğru h a fif yerdeğiştirmiş iki katı yüklü silindire eşittir. Bu tür silin
dir çiftlerinin potansiyeli, tek b ir düzgün yüklü silindirin potansiyelinin y'ye
göre türeviyle orantılıdır. Orantı sabitini oturup hesaplayabiliriz, ancak şim di
lik pas geçelim.
Yüklü b ir silindirin potansiyeli İn r1 ile orantılıdır. Bu durumda, b ir çiftin
potansiyeli aşağıdaki gibi olur:
din r' y
r'*
A x = -K -^ f (14.25)
Ay = K ^ k (14.26)
eşitliğini de buluruz. Her ne kadar daha önce, bir solenoidin dışında hiç m an
yetik alan olmadığını söylediysek de, şimdi gördük ki z-ekseni etrafında dola
şan b ir A alanı vardır. Aynı, Şekil 14-4'te görüldüğü gibi. Sorulması gereken so
ru şudur: Bükümü sıfır mıdır?
Bx ve S y ' n i n sıfır olduğu açıktır. Bir de
; O ; Dikkat ederseniz, r' değeriyle b ir ilgisi yoktur dolaşımın. Bu, aynı dışarda b ir B
bulunm am ası durumunda olması gerektiği gibidir; çünkü akı solenoidin içinde
ki B'nin büyüklüğü çarpı 7ra 2'dir. Yarıçapı r1 > a koşulunu sağlayan bütün çem
berler için de aynıdır. Son bölümde, içerdeki alanın nl/eoc2 olduğunu bulm uş
tuk, dolayısıyla K sabitini
nl
2nK = na2—
e0c2
veya
K . n,U'
2e0c2
I I A = 2 e*& r’ (14’27)
I I
I I olur ve daima r ' vektörüne diktir.
Telle sarılmış sarm al bobinleri ele aldık; ancak aynı alanları, yüzeyinde
elektrostatik yük olan uzun b ir silindiri döndürseydik de elde ederdik. Yüzey
Şekil 14-5 Dönen yüklü bir silindir içinde man yükü a ve yarıçapı a olan silindirik ince bir kabuğumuz varsa elimizde, silindi
yetik alan yaratır. Silindirle beraber dönen kı ri döndürerek J = av yüzey akımı elde ederiz. Denklemdeki v = au> yüzey yükü
sa, radyal bir telin uçlarında yükler indüklenir.
nün hızıdır. Bu durumda, silindirin içinde B = aau/e^c1 değerinde b ir manyetik
alan doğar.
Şimdi şu ilginç soruyu sorabiliriz. Silindirin eksenine dik, eksenden yüzeye
doğru uzanan ve silindirle beraber dönen kısa bir,parça W teli olduğunu varsa
yalım, Şekil 14-5'te görüldüğü gibi. Bu tel manyetik b ir alanda hareket etmekte
dir, böylece v x B kuvvetlerinden dolayı uçları yüklenir (sonunda, E alanından
kaynaklanan yükler, v x B kuvvetine eşit olana dek). Silindirin yükü artıysa, te
lin eksendeki ucunun yükü eksi olacaktır. Telin ucundaki yükü ölçerek, siste
min dönüş hızını da ölçmüş oluruz. Bir "açısal hız ölçer" yapmış olduk!
Şunu merak ediyor musunuz: "Kendimi dönen silindirin referans çerçevesi
ne yerleştirirsem ne olur? Bu durum da sadece yüklü, durağan b ir silindir v a r
dır ve elektrostatik denklemlerine göre içerde elektrik alan olmaz; dolayısıyla
yükleri merkeze iten bir kuvvet de olmaz. Bir yerde bir hata olmalı." Aslında
hiçbir hata yoktur. "Dönmenin göreliliği" diye bir şey yoktur. Dönen b ir sistem
eylemsizlik çerçevesi değildir ve fizik yasaları farklıdır. Elektromanyetizma
denklemlerini sadece eylemsizlik koordinat sistemlerinde kullanmaya dikkat
etmeliyiz.
Dünyamızın mutlak dönmesini böyle b ir yüklü silindirle ölçebilmek ne hoş
olurdu; ancak elimizdeki en hassas cihazlarla bile ölçülemeyecek kadar küçük
b ir etkidir bu ne yazık ki.
Şekil 14-6 / akımı geçen bir dikdörtgen tel ilmek. Şekil 14-7 Şek. 14-6'daki akım ilmeğinin
P’deki manyetik alan nedir? (fi » o ve fi » b.) ¡x dağılımı.
önce dikdörtgen bir ilmeği ele alıp, koordinatlarımızı Şekil 14-6'daki gibi
seçelim, z yönünde akım olm adığından dolayı, A z sıfırdır. x yönünde, a boyu
nun iki yanında yükler vardır. Birinci bacakta, akım yoğunluğu (ve akım) düz
gündür. Dolayısıyla A x için çözüm, aynı iki yüklü çubuktan kaynaklanan elekt
rostatik potansiyel için bulduğum uz çözümle (Bkz. Şekil 14-7) aynıdır. Çubukla
rın yükleri zıt olduğundan, uzak mesafelerdeki elektrik potansiyeli bildiğim iz
dipol potansiyelidir (Bölüm 6-5). Şekil 14-6'daki P noktasındaki potansiyel,
* = 4 ( 14-28)
, _ 1 Xab y
q' ~ ~ 47re0 R2 R
fob v
AxB~ t o ^ İ k (14-30)
fob x
‘ xy ~ 4ne0c> R 3 (14‘31)
Yine Ay x değeriyle ve A x de - y değeriyle orantılıdır, bu yüzden vektör po
tansiyeli (uzak mesafelerde) Şekil 14-8'te görüldüğü gibi z ekseni etrafında, ay
nı ilmekteki I akımı gibi, çember çizerek gider.
A 'm n büyüklüğü, akım çarpı ilmek alanı Iab değeriyle orantılıdır. Bu çarpı
ma, ilmeğin manyetik dipol m om enti veya daha sıkça "manyetik moment" de
nir ve //'yla gösterilir:
H = Iab (14.32)
h _ 9 ( 3yz
(14-36)
V r3 RB)
d V = Sds
Burada S telin kesit alanı ve ds tel boyunca uzunluk elemanıdır. Aslında, ds
vektörü j ile Şekil 14-9'ta gösterildiği gibi aynı yönde olduğundan (ayrıca, her
hangi b ir kesit alan iç in / n in sabit olduğunu varsayabiliriz), şu vektör denkle
mi yazabiliriz:
j d V = jS d s (14.37)
Teldeki I akımı dediğimiz şey j S 'dir, böylece vektör potansiyeli için integralimiz
(14.19) aşağıdaki ifadeye dönüşür:
(Bkz. Şekil 14-10). (fn ın devre boyunca aynı olduğunu varsaydık. Farklı akımla
ra sahip farklı kollar varsa, her b ir kol için uygun I değerini kullanmalıyız.)
Yine, alanları Denk. (14.38)'den ya doğrudan integral alarak ya da karşılık
gelen elektrostatik problem leri çözerek bulabiliriz. Şekil 14-9 İnce bir tel için,/dl/ile / ds aynıdır.
Daha önce gördüğümüz gibi, bu integrali almak -aslın da, her bir bileşen için
b ir olmak üzere, toplamda üç adet v a rd ır- potansiyel için integral alıp sonra
gradyanını almaktan daha uzun sürer.
Manyetik alanla akım lan ilişkilendiren benzer b ir integral vardır. A için za
Şekil 14-10 Bir telin manyetik alanı, devre et
ten elimizde b ir integral. Denk. (14.19) vardır; B için de, her iki tarafında bükü
rafında integral alarak elde edilebilir.
münü alarak, b ir integral elde edebiliriz:
« „ .V .» ,,, (14.391
Şimdi dikkatli olmalıyız. Büküm işlemcisi demek, A (l)'in türevlerini almak de
mektir; diğer b ir deyişle sadece U 1( y lf z Y) koordinatlarında işlem yapabiliriz.
V x işlemcisini, sadece 1 alt simgesi olan değişkenler üzerinde işlediğini aklı
mızda tutarak, integral işaretinin içine alabiliriz. 1 alt simgesi sadece aşağıda
ki denklemde görülür:
H 2 = t(*ı - x2 )2 + (yı - y 2İ2 + teı - z2 )2Yn (14.40)
dAz dA v
Br = - Z y
dy ı dzı
4ne,
h ' / ı ^ G y ¿ ( ■ ¿ ) ] d ı , ! 1 1 4 4 1 1
j X **12 _ j X e t2
r3 “ r2
'12 '12
(14.43)
F ı = F 2 = IBb
Moment kollarıysa,
asinö
olarak yazılır. Dolayısıyla, tork
r = Iab B sinö
t = fiB sin©
t = fi x B (15.2)
(İşaret eksi, çünkü tork, momenti alanla hizaya getirmeye çalışmaktadır. Enerji,
(i v e B paralel olduğunda en düşük değerdedir.)
Daha sonra üzerinde duracağımız nedenlerden dolayı, bu enerji akım ilme
ğinin toplam enerjisi değildir. (Bir kere, ilmekte akımı sağlamak için gerekli
enerjiyi hesaba katmadık.) Dolayısıyla bu enerjiye, toplam enerjinin b ir kısmı
olduğunu bize hatırlatması için, Umekanik diyeceğiz:
^m
ekanik= “M ’ ^ (15.4)
U = - p ■E (15.5)
önce gelin, her bir kenar için yapılan işi ayrı ayrı hesaplayalım ve sonra (in
tegrali alm adan önce kuvvetleri toplamaktansa) toplam alalım. 3ve 4 numaralı
kenarlardaki kuvvetler hareket yönüne dik olduklarından üzerlerine yapılan bir
iş yoktur. 2 num aralı kenar üzerindeki kuvvet IbB(x) ^-yönündedir ve manyetik
kuvvetlere karşı yapılan işi hesaplam ak için alanın sıfır olduğu bir x noktasın
dan, diyelim ki x = -oo'dan, şimdiki konumu X2 'fe integralini almalıyız:
2 r x2
r ÛO
F2 dx = -l b I BU) dx
fc/-00
r*ı r* ı
Wı = - J F ıd x = Ib I B (x )d x (15.7)
J -c o J .o o
olur. Her bir integrali hesaplayabilm ek için, B M 'in x'e nasıl bağlı olduğunu b il
memiz lazım. Dikkat edin 1 num aralı kenar 2 numaralı kenarın hemen arkasın
dan gelmekte, dolayısıyla onun integrali 2 numaralı kenarda yapılan işin çoğu
nu da içermeli. Aslında, (15.6) ve (15.7)'nin toplamı aşağıdaki denkleme eşittir:
. *2
W = -I b | B (x )d x (15.8)
X,
Eğer bulunduğum uz bölgede her iki kenarda da B neredeyse aynıysa, integrali
aşağıdaki şekilde yazabiliriz. B ilmeğin merkezindeki alandır:
*2
B(x)dx = (*2 - x\)B = aB
x,1
Fx = 7î»(B2 - Bı)
B2 = B ı +-^r~ Ajc = B ı + ^ - a
ox ox
Fx = I a b (15.10)
ox
rx rd B
-J Fx dx = -Ia b J ~ fa d x = -Ia b B
olarak yazılabilir. Diğer bir deyişle değeri, yine, sadece -fiB 'dir. Ancak şimdi
sonucunu elde ederiz. Denkleminden beklediğimiz gibi, küçük bir akım ilmeği
üzerindeki kuvvetin, neden manyetik alanın türeviyle orantılı olduğunu anlaya
biliriz. O halde varacağımız sonuç, her ne kadar [/mekanik = -fi ■ B sistemin tüm
enerjisini içermese de -uydurm a b ir tür enerjidir-, kararlı akım ilmekleri üze
rindeki kuvvetleri hesaplamak için sanal iş ilkesiyle beraber kullanılabilir.
d ^ e le k trik
-= M e lB
dt
Hiç elektrik alan yoksa, elimizde sadece ikinci terim vardır ki o da daima sıfır
dır. Daha sonra göreceğimiz üzere, değişen manyetik alanlar elektrik alan mey
dana getirirler; dolayısıyla akıl yürütmemiz sadece kararlı manyetik alanlarda
hareket eden tellere uygulanabilir.
O halde sanal iş ilkesi nasıl doğru cevabı verebiliyor bize? Bunun nedeni,
hâlâ dünyanın toplam enerjisini hesaba katmamamızdan dolayıdır. Başlangıç
taki manyetik alanı meydana getiren akımların enerjisini hesaba katmadık.
Şekil 15-3 (a)'da çizildiği gibi, I\ akımına sahip ilmeğimizi bobindeki I2 akı
mıyla oluşmuş B\ manyetik alanına sürüklediğimiz eksiksiz bir sistemi düşüne
lim. İlmekteki /ı akımı da şimdi bobinde b ir B2 manyetik alanı meydana getire
cektir. Eğer ilmek hareket ediyorsa, B2 alanı da değişir. Bir sonraki bölümde
göreceğimiz üzere, değişen b ir manyetik alan b ir B-alanı meydana getirir ve bu
E alanı bobindeki yükler üzerinde iş yapar. Toplam enerji hesabımıza bu enerji
de mutlaka dahil edilmelidir.
(b)
Şekil 15-3 Bir manyetik alandaki küçük bir ilmeğin enerjisini bulmak.
^ m e k a n ik + ^ e le k tr ik (İlmek) = 0
Mekanik enerji iki durumda da aynıdır; çünkü iki devre arasındaki kuvvetten
kaynaklanmaktadır.
İki denklemi topladığımızda şunu elde ederiz:
Tüm sistemin toplam enerjisi de, elbette iki elektriksel enerji ve bir kere hesaba
katılan mekanik enerjidir:
^toplara =
U=n B (15.16)
Her ne kadar bu enerjiyi dikdörtgen bir ilmek düzlemi için hesapladıysak da,
herhangi b ir ilmek şeklinin düzlemi için de geçerlidir.
Herhangi b ir şekildeki devrenin enerjisini, onun küçük akım ilmeklerinden
oluştuğunu varsayarak hesaplayabiliriz. Şekil 15-4'teki T ilmeğinin şeklinde b ir
tel olsun elimizde. Bu eğriyi S yüzeyiyle dolduralım ve yüzey üzerinde, her biri
bir düzlem sayılabilecek birçok küçük ilmeği işaretleyelim. Her bir küçük ilmek
etrafında I akımının dolaştığını düşünürsek, T içindeki tüm çizgilerdeki akımlar
birbirlerini sıfırlayacağından net sonuç T etrafındaki akımla aynı olur. Fiziksel
olarak, küçük akımlardan oluşan sistem ile orijinal devre arasında b ir fark yok
Şekil 15-4 Bir manyetik alandaki büyük bir il
meğin enerjisi, daha küçük ilmeklerin enerji tur. Enerji de, küçük ilmeklerin enerjilerinin toplamıyla aynı olmalıdır.
lerinin toplamı olarak düşünülebilir. Her b ir küçük ilmeğin alanı A a ise, enerjisi IAaBn olur. Bn, Aa'ya dik b ile
şendir. Bu durum da toplam enerji
U = £ IB n Aa
U = I j B n da = I J B nda (15.17)
I J x A) ■ n d a = I Q a ds (15.18)
Burada ds, T boyu çizgi elemanıdır. Böylece herhangi b ir şekildeki devre için
enerji şöyle yazılabilir:
A d s (15.19)
u - ' <f>
devre
(15.21)
(15.22)
(15.23)
Birincisi, ortada üç integral var; İkincisi, her bir integral, genelde, bir şekilde
daha zordur.
Manyetostatikler için avantajlar daha da az belirgindir. A için integral za
ten b ir vektör integralidir:
1 r j(2)d v2
A l = - ----- 3 - — - (15.24)
47T60C2 J r 12
j ( 2) x e, 2
2
12 (1525>
Basit problem ler için vektör potansiyelini kullanmak, şimdi bahsedeceğimiz
nedenden dolayı genelde daha zordur. Diyelim ki, b ir noktada sadece B manye
tik alanıyla ilgileniyoruz ve problem in biraz hoş bir simetrisi var. Örneğin, b ir
halka akımının ekseni üzerindeki b ir noktadaki alan gibi. Simetri sayesinde,
B yi Denk. (15.25)'in integralini alarak hesaplayabiliriz. Önce A'yı bulmamız ge-
rekseydi, B'yi A'nın türevlerinden hesaplamak zorunda kalırdık. Bu yüzden de
ilgilendiğimiz noktanın etrafındaki bütün noktalardaki A'yı bilmeliyiz. Bu nok
taların çoğu da simetri ekseninin dışındadır; dolayısıyla A'nın integrali de kar
maşıklaşır. Halka problem inde örneğin, eliptik integraller kullanmak zorunda
kalırız. Bu tür problemlerde, A'nın çok da faydalı olm adığı açıktır. Birçok kar
maşık problemde A 'yla çalışmanın daha kolay olduğu doğrudur; ancak bu tek
niğin kolaylığının size b ir başka vektör alanı hakkında bir şeyler öğrendiğinizi
iddia etmek de zordur.
A 'yı öne sürdük; çünkü fiziksel olarak b ir önemi vardır. Son bölümde gördü
ğümüz üzere, sadece akımların enerjilerine değil, fakat aynı zamanda yukarıda
bahsettiğimiz anlam da "gerçek" bir fiziksel alandır. Klasik mekanikte, bir p ar
çacık üzerindeki kuvveti
F = q(E + v x B) (15.26)
Şekil 15-5 Elektronlarla bir girişim deneyi (ayrıca Bkz. 1. Cilt, Bölüm 37).
neyi ele alacağız. Aynı düzenek Şekil 15-5'te tekrar gösterilmiştir. Her biri yak
laşık aynı enerjiye sahip elektronlar kaynaktan çıkar ve iki dar yarığın olduğu
duvara doğru hareket ederler. Duvarın arkasında, hareket eden bir dedektöre
sahip "durdurucu" vardır. Dedektör, elektronların durdurucu üzerinde simetri
ekseninden x kadar uzaklıktaki küçük b ir bölgeye varış hızını ölçer. Bu hıza I
diyelim. Hız, kaynaktan çıkan her bir elektronun durdurucudaki bölgeye u laş
ma ihtimaliyle orantılıdır. Bu olasılığın, şekilde gösterildiği gibi, karmaşık gibi
duran b ir dağılımı vardır. Bu dağılım, her bir yarıktan gelen birer adet genliğin
girişimidir. Bu iki genliğin girişim i evre farklarına bağlıdır. Diğer b ir deyişle,
genlikler C ]e l<1>1 ve C2el(t>2 ise, evre farkı S = <î>ı - 4>2 girişim desenini belirler [Bkz.
I. Cilt, Denklem 29.12). Ekran ile yarıklar arasındaki mesafe L ise ve iki yarıktan
geçen elektronların yolları arasındaki uzaklık a ise, o halde iki dalganın evre
farkı şöyledir:
(15.27)
diyebilelim ve
(15.28)
yörü n ge
Hiç manyetik alan olmasaydı, belirli b ir varış evresi olurdu. Herhangi bir
yerde b ir manyetik alan varsa, varan dalganın evresi Denk. (15.29)'daki integral
kadar artar.
Şimdiki tartışmamızda kullanmayacak olsak da, b ir elektrostatik alanın et
kisinin, skaler <p potansiyelinin zaman integralinin eksiyle çarpımıyla belirle
nen b ir evre değişimi meydana getirmek olduğunu belirtelim:
Bu ifadelerin doğruluğu sadece statik alanlar için geçerli değildir. Beraber, sta
tik veya dinamik herhangi b ir elektromanyetik alan için doğru sonucu verirler.
Bu, F = q (E + v x B) eşitliğinin yerine geçen yasadır. Bununla birlikte, şimdi sta
tik b ir manyetik alanı ele almak istiyoruz.
Çift yarık deneyinde b ir manyetik alan olduğunu varsayalım . Sorduğumuz
şey, yolları iki yarıktan geçen iki dalganın ekrandaki evresidir. Girişimleri, ola
sılığın nerede en yüksek değere ulaştığım belirleyecektir. <t>ı'e ( 1 ) numaralı yö
rüngedeki dalganın evresi diyelim. <t>ı(B = 0) manyetik alan olmadığındaki ev-
reyse, o zaman alanın varlığında evre
(D A' ds= S A ds + S V ı p -d s
■Tl-21 “Tl-2) "Tl-2)
Vıp'nin integrali kapalı (1-2) yolu etrafındadır; ancak, Stokes teoremi gereği, ka
palı b ir yolun gradyam nın teğet bileşeninin integrali daima sıfırdır. Dolayısıy
la, hem A, hem A ' aynı evre farklarını ve aynı kuantum mekaniksel girişim etki
lerini verir. Hem klasik kuramda, hem de kuantum kuramında önemli olan
A'nın bükümüdür. Doğru büküme sahip herhangi b ir A fonksiyonunun seçimi
doğru fiziği verir.
Bölüm 14-1'in sonuçlarını kullandığım ızda da aynı sonuca varırız. O bölüm
de, A'm n kapalı b ir yol etrafındaki çizgi integralinin, yoldan geçen B'nin akışı
olduğunu bulmuştuk. Bu örnekteki akı, (1) ile (2) yolları arasındakidir. istersek,
Denk. (15.33)'ü
şeklinde yazabiliriz. Her zamanki gibi, B'nin akışı derken demek istediğimiz,
B'nin dik bileşeninin yüzey integralidir. Sonuç sadece B'ye ve dolayısıyla sade
ce A'nın bükümüne bağlıdır.
Şimdi sonucu hem B, hem de A cinsinden yazabildiğim ize göre, B'nin "ger
çek" b ir alan olduğunu ve A'nın hâlâ yapay b ir tasarım olduğunu düşünmek is
teyebilirsiniz. "Gerçek" alan tanımını öne sürmemiz, "gerçek" b ir alanın b ir p a r
çacığa uzaktan etki edemeyeceği fikrine dayanmaktaydı. Halbuki B'nin, parça
cık bulunabilecek herhangi bir yerde sıfır -y a da isteğe göre küçük- olduğu ve
böylece onlar üzerinde doğrudan etkimediği bir örnek verebiliriz.
Elektrik akımı taşıyan uzun bir solenoidin içinde B alanı olduğunu ancak,
Şekil 15-6'daki gibi dışarda bolca A dolaşımı varken, dışında alan olmadığını
hatırlayın. Denklem (15.33)'e göre, elektronların sadece solenoidin dışında - s a
dece A'nın olduğu yerde- olduğu bir durumda hareket üzerinde yine bir etki
olacaktır. Klasik anlamda, bu imkânsızdır. Klasik anlamda, kuvvet sadece B'ye
dayanır. Solenoidin akım taşıdığını öğrenmek için, parçacık içinden geçmelidir.
Kuantum mekaniksel olaraksa, solenoid içinde manyetik alan olduğunu anla
mak için -yanına hiç yaklaşm adan- etrafından geçmeniz yeterlidir.
Çapı küçük, çok uzun bir solenoidi, Şekil 15-7'deki gibi, iki yarık arasında
duvarın hemen arkasına yerleştirdiğimizi düşünelim. Solenoidin çapı, iki yarık
arasındaki d uzaklığında çok daha küçüktür. Bu koşullarda, elektronların y a Şekil 15-6 Uzun bir solenoidin manyetik alanı
ve vektör potansiyeli.
rıktaki kırınımı, elektronların solenoide yaklaşıp yaklaşm ayacağına dair kayda
değer b ir olasılık vermez. Girişim deneyimize etkisi ne olacaktır?
Şekil 15-7 Bir manyetik alan, elektronların bulunma olasılığının küçük oldu
ğu bölgelerde bile elektronların hareketini etkileyebilir.
(15.35)
veya
(15.36)
işlediğini göstermek için basit bir örnek üzerinde duracağız. Yeniden aynı yarık
deneyini ele alacağız. Bu sefer bütün yarıklar arasındaki o çok küçük bölgede
bulunan değil. Şekil 15-8'de görüldüğü gibi yarıkların ötesinde bir alana uza
nan b ir manyetik alan hayal edeceğiz. L değeriyle karşılaştırıldığında küçük ka
lan, w kalınlığındaki dar b ir şerit içinde düzgün bir manyetik alan düşünelim.
Bu ideal durumu, durdurucuyu istediğimiz kadar uzağa koyarak, kolaylıkla
ayarlayabiliriz. Evredeki kaymayı hesaplamak için, A'nın hem (1) hem de (2) yo
lu boyunca integrallerini almalıyız. Daha önce gördüğüm üz üzere, sadece yollar
arasındaki B'nin akışı kadar b ir fark vardır aralarında. Bizim yakınlaştırmamı
za göre akı Bıvd'dir. Bu durum da iki yol arasındaki evre farkı şu olur:
S = S(B = 0) +^ -B w d (15.37)
h
Bizim yakınlaştırmamıza göre, evre farkının açıdan bağım sız olduğunu not ede
lim. Böylece yeniden gözlemlenen etki bütün girişim deseninin A * kadar yukarı
kayması olacaktır. Denklem (15.35)'i kullanarak aşağıdaki eşitliği yazabiliriz:
Ax = —^ AS = - ^ - [ S - S ( B = 0)]
a = ^ r -= - -7 - qBw (15.39)
i* h
Klasik mekaniğe göre, şerit bir manyetik alanın bütün yörüngeleri, Şekil 15-
9 (a)'da görüldüğü gibi küçük bir açıyla, a' diyelim, saptırmasını bekleriz.
Elektronlar manyetik alandan geçerken, w /v kadar süren, enine b ir qv x B kuv-
veti hissederler. Enine momentumlarındaki değişim bu etkiye eşittir:
Ap x = -qw B (15.40)
Şekil 15-9 (b)'de görülen açısal sapma, bu enine momentumun toplam p mo-
mentuma oranına eşittir. Böylece aşağıdaki eşitlikleri elde ederiz:
F - - — !— ( C o u lo m b y a s a s ı ) F = q (E + v x £ ? ) (L o r e n tz k u v v e ti)
47TÊ0 r2
^ jş _ P (G au ss y a s a s ı)
eo
dB
V x E = 0 V X İJ = -------- (F a ra d a y y a s a s ı)
dt
E = -V<t>
İ l e t k e n l e r i ç i n , E = 0 , <j) = s a b i t . Q = C V B i r i l e t k e n d e is , a k ı m l a r ı m e y d a n a g e t i r i r .
-► V •B = 0 ( M a n y e t ik y ü k y o k t u r )
B = V x A
2__ „ j dE
c2V x B = — (A m p è re y a s a s ı) — c V x B = — + —
fo «o 9i
® W = a47re0
‘ c 22 J/ İ ( 2 >r f« 2 " *
V 2 </> = —— ( P o i s s o n d e n k le m i )
«0 9 C2 d * 2 €0
ve
r V 2j4 = - V 2A 1
c 2 dt 2 e0 c 2
ve i le
V •A = 0 - c! V A + | . n
m = 7^ - /
47T£o y
—
i'12
dV2 r 0( i , < ) = - - - f ^ ^ d
47T60 7 î'12
v 2
ve
^ ( 1) = r ^ -2 / — dvi - 4 ( l ,U - , ‘ J İ M 1V2
47re0 c 7 r j2 47tc0 c y r i2
i le
U = h 2f p4>dV + i Jj -AdV ¡7 = J {^ E E + ^ - B B ^ jd V
(—► )'le i ş a r e t l e n m i ş d e n k le m le r , M a x w e ll d e n k le m le r id ir .
meydana getirir. Diğer bir deyişle b ir iletken, değişen alanlarda, eşpotansiyel
değildir. Buradan yola çıkarak, sığa fikrinin de çok hassas olm adığı görülebilir.
Hiç manyetik yük olm adığına göre, B'nin yükü daima sıfırdır. Dolayısıyla, B
daima V x .A'ya eşitlenebilir (her şey değişmez!). B ise sadece akımlardan mey
dana gelmez; V x B; yeni b ir terim olan dE/dt ile akım yoğunluğunun toplamına
orantılıdır. Bunun anlamı, A ’nın akımlarla yeni bir denklemle ilişkilenmesidir.
Ayrıca <p'yle de ilişkilidir. Kendi rahatlığımız için V ■ A seçme özgürlüğümüzü
kullanırsak, A v e c p için denklemleri daha basit ve zarif b ir biçime getirebiliriz
c2 V ■ A = -d<t>/dt koşulunu ortaya koyduğumuzda, A ve tp için diferansiyel denk
lemler tablodaki gibidir.
A ve (p için potansiyeller hâlâ akımlar ve yükler üzerinden alınan integral-
lerle bulunabilir; ancak bu integraller statik için olanlarla aynı değildir. Ne ha
rikadır ki, doğru integraller statiktekiler gibidir. Ufak ve fiziksel olarak çekici
bir değişiklik yapmamız gerek sadece. Diyelim ki Şekil 15-10'daki (1) noktasın
daki potansiyelleri bulmak için integralleri alırken, (2 ) noktasında t' = t - rl2/c
kadar önce bir zamandaki j ve p değerlerini kullanmalıyız. Tahmin edeceğiniz
üzere (1) noktasından (l)'e etkiler c hızında ilerler. Bu küçük değişiklik sayesin
de, değişen akımlar ve yüklerin alanlarını çözebilirsiniz. Bir kere A ve <p'yi elde
ettiniz mi, V x A 'dan B'yi ve -V<p - dA/dt'den de İÎy i elde edersiniz.
1 6 -3 İn d ü k le n m iş a k ım la r ü z e r in d e k i
rinden bağım sız olarak ele alınıyordu. İlk olarak, tellerdeki akımların manyetik
k u v v e tle r
alan meydana getirdiği ve daha sonra, aynı yıl içinde, manyetik bir alan içinde
1 6 -4 E le k tr ik t e k n o lo jis i
akım taşıyan teller üzerinde etkiyen kuvvetler olduğu keşfedildi.
Mekanik bir kuvvet söz konusu olduğunda insanları heyecanlandıran şey,
bunun b ir motoru çalıştırmak için kullanılıp kullanılmayacağıdır. Keşiften he
men sonra, insanlar akım taşıyan tellerdeki kuvvetleri kullanarak elektrik m o
torları tasarlam aya başlam ıştı. Elektromanyetik motor ilkesi Şekil 16-1'de ka
baca gösterilmekte. Kalıcı b ir mıknatıs, iki yarık içinde manyetik alan meydana
getirmek için kullanılır. Yarıkların birer tarafında kuzey ve güney kutupları yer
alır. Dikdörtgen b ir bakır bobin, birer kenarı yarıkların içinde olacak şekilde
yerleştirilir. Bobinden akım geçtiğinde, iki yarığın içinde farklı yönlerde akma
ya başlar. Bu da zıt kuvvetler meydana getirir ve böylece şekilde gösterilen ek
sen etrafında, bobin üzerinde bir tork oluşur. Bobin, dönebileceği şekilde b ir
mile bağlanabilirse; iş yapmasını sağlam ak üzere dişlilere veya makaralara
bağlanabilir.
Aynı fikri kullanarak, elektriksel ölçümler için hassas bir cihaz yapılabilir.
Zaten, kuvvet yasası keşfedildiği gibi elektriksel ölçümlerin hassasiyeti de ol
dukça artmıştır. Öncelikle, böyle b ir motorun torku, belirli b ir akım için büyü
tülebilir. Akımı b ir kere değil, defalarca çevirmeniz gerekir bunun için. Bobini
de, çok az torkla dönebilecek şekilde yerleştirirsiniz. Bunun için mili çok has
sas mücevher rulm anlarla destekleyebilir veya bobini çok ince b ir tel veya ku-
artz b ir telle asabilirsiniz. Böylece, çok küçük bir akım bile bobini döndürebilir
ve küçük açılar için de dönme miktarı akımla orantılı olur. Dönmeyi ölçmek için
bobine b ir ibre yapıştırabilir veya en hassas cihazlar için bobine küçük bir ay
na bağlar ve görüntü ölçeğinin sapm asına bakarız. Bu tür cihazlara galvano
metre denir. Voltmetreler ve ampermetreler de aynı ilkeyle çalışırlar.
Aynı fikirleri daha büyük ölçeğe taşıyarak, mekanik güç elde etmek için b ü
yük m otorlar yapabiliriz. M ile yerleştirilmiş temas noktaları sayesinde, b o b i
nin her yarım turunda bağlantılar ters çevrilerek bobinin kendi çevresinde dö
nüp durması sağlanabilir. Bu durumda tork, daima aynı yöndedir. Küçük DC
motorları bu şekilde yapılır. Daha büyük, AC veya DC, motorlarsa, genelde, ka
lıcı mıknatısı elektrikle beslenen bir elektromıknatısla değiştirerek yapılır.
Elektrik akımlarının manyetik alanlar yarattığının anlaşılmasıyla, insanlar
mıknatısların da, b ir şekilde, elektrik alanlar yarattığını düşündüler. Bunun için
birçok deney yapıldı. Örneğin, iki tel birbirine paralel şekilde yerleştirildi ve b i
Şekil 16-1 Basit bir elektromanyetik motor gös
rinden akım geçirilerek diğerinde de akım gözlenmeye çalışıldı. Manyetik alanın terimi.
b ir şekilde elektronları ikinci tel boyunca sürükleyeceği ve "benzerler benzerleri
hareket ettirmeyi tercih eder" gibi b ir yasayı doğrulayacağı düşünülüyordu. Ola
bilecek en yüksek akım değeri ve en hassas galvanometrelerle deneyler yapıldı,
sonuçlar olumsuzdu. Tellere yakın büyük mıknatıslar da gözlemlenebilir bir etki
meydana getirmiyordu. Sonunda, 1840 yılında, Faraday gözden kaçan esas özel
liği keşfetti: Elektrik etkilerinin ancak bir şeyler değişirse ortaya çıktığını. Tel
lerden birinde değişken bir akım varsa, diğerinde bir akım indüklenir. Ya da, b ir
mıknatıs bir elektrik devresine doğru yaklaştırılırsa, b ir akım meydana gelir.
Akımlar indüklenir deriz. Bu, Faraday tarafından keşfedilen indükleme etkisi-
dir. Böylece Faraday sıkıcı statik alanlar konusunu, olağanüstü olaylarla dolu ve
heyecan verici dinamik konusuna dönüştürmüş oldu. Bu bölümde bu olayların
bazılarının niceliksel tanımını ele alacağız. Göreceğimiz üzere, tüm detaylarını
niceliksel olarak analiz etmenin zor olduğu karmaşık durum lara saplanabiliriz
hızla. Dert etmeyin, bu bölümdeki esas amaç sizleri öncelikle bu olaylarla tanış
tırmaktır. Detaylı analizlerini daha sonra yaparız.
Faraday'ın zamanında bilinm ese de, manyetik indüklemenin halihazırda
bildiğim iz b ir özelliğini kolaylıkla anlayabilirsiniz. Manyetik alanda hareket
eden b ir parçacığın hızıyla orantılı v x B kuvvetinden gelir bu özellik. Elimizde,
Şekil 16-2'de görüldüğü gibi, bir mıknatısın yakınında bulunan b ir tel olsun.
Telin uçlarını da bir galvanometreye bağlayalım . Teli mıknatısın ucuna doğru
hareket ettirdiğimizde, galvanometrenin ibresi hareket eder.
Mıknatıs diklemesine bir manyetik alan meydana getirir ve teli de bu alana
doğru ittiğimizde, teldeki elektronlar yana doğru bir kuvvet hisseder. Bu kuv
vet, alana ve harekete dik açılardadır. Kuvvet, tel boyunca elektronları iter. Pe
ki, kuvvetten uzaktaki galvanometre neden tepki gösterir? Bunun nedeni, man
yetik kuvvetin etki ettiği elektronlar hareket etmeye çalıştığında, elektriksel it
kiyle teldeki elektronları biraz ileri itmesidir, itilen elektronlar başka elektron
ları iterler ve bu böyle domino taşlarının birbirine çarpması gibi, uzun b ir me
safe boyunca devam eder. Ne kadar olağanüstü b ir şey.
Galvanometrenin mucitleri Gauss ve W eber için bu o kadar inanılmazdı ki,
teldeki kuvvetlerin nereye kadar uzandığım merak ettiler. Bulundukları şehri
boydan boya kateden b ir tel astılar. Bir ucunda bulunan Gauss telleri bir batar
yaya (bataryalar, jeneratörlerden önce biliniyordu) bağladı ve W eber de galva
nometrenin ibresinin oynadığını gözlemledi. Uzak mesafelere sinyal gönderme
nin bir yolunu bulm uşlardı. T elgraf devrinin başlangıcıydı bu! Bunun elbette
doğrudan indüksiyonla bir ilgisi yoktur. Tellerin akımları taşıma şekliyle,
akımların indüksiyonla hareket ettirilip ettirilmediğiyle ilgilidir.
Şimdi, Şekil 16-2'deki düzenekte bu sefer teli sabit tuttuğumuzu ve mıknatısı
hareket ettirdiğimizi düşünelim. Yine galvanometrede bir hareket görürüz. Fara-
day'ın keşfettiği gibi, telin altında mıknatısı hareket ettirmek ile telin üstünde
mıknatısı hareket ettirmenin etkisi aynıdır. Gelgelelim, mıknatıs hareket ettirildi
ğinde teldeki elektronlar üzerinde v x B kuvveti artık gözlemlenmez. Faraday'ın
bulduğu, bu yeni etkiydi. Bugün bunu, görelilik fikriyle anlamayı umuyoruz.
Bir mıknatısın manyetik alanının iç akımlarından kaynaklandığını zaten b i
liyoruz. Bu yüzden, aynı etkiyi, mıknatıs yerine Şekil 16-2'de görüldüğü gibi
içinden akım geçen b ir bobin koyduğumuzda da gözlemlemeyi bekleyebiliriz.
Teli bobinin yakınından geçirdiğimizde galvanometreden geçen b ir akım olur.
Aynı etkiyi bobini telin yanından geçirdiğimizde de gözlemleriz. Şimdi daha he
yecanlı bir şeye hazır olun: Bobinin manyetik alanını, onu hareket ettirmeden,
akımını değiştirerek değiştirirsek yine galvanometrenin ibresinin oynadığını
görürüz. Örneğin, Şekil 16-3'te görüldüğü gibi, bobinin yakınından b ir ilmek tel
varsa ve her ikisini de sabit tutup akımı kesersek, galvanometreden b ir akım
darbesi görürüz. Bobine yine akım verdiğimizde, galvanometrenin ibresi diğer
yöne hareket eder.
Ne zaman ki Şekil 16-2 veya Şekil 16-3'teki gibi b ir düzenlemede bulunan
galvanometrede akım olsa, teldeki elektronları, tel boyunca b ir yönde iten net
bir etki vardır. Değişik yerlerde, farklı yönde etkiler olabilir; ancak b ir yöndeki
etki diğerinden daha fazladır. Kayda değer şey, bütün devre boyunca bütünleş
miş itme etkisidir. Bu itme etkisine, devredeki elektromotor kuvveti (kısaltması
emk) denir. Daha detaylı olarak emk, devrenin tamamında yol üzerinden integ-
rali alınan teldeki birim yük başına düşen teğet kuvvet olarak tanımlanır. Fara
day, b ir telde emk'nın üç farklı şekilde meydana getirilebileceğini keşfetti: teli
hareket ettirerek, tel yakınında b ir mıknatıs hareket ettirerek veya yakındaki
bir teldeki akımı değiştirerek.
Şekil 16-1'deki basit makineyi yeniden ele alalım. Ancak şimdi, onu döndür
mek için telden akım geçirmek yerine, gelin ilmeği elle veya bir kasnak yardı
mıyla çevirelim. Bobin dönerken, telleri manyetik alan içinde hareket ediyor
olur ve bobinin devresi içinde emk gözlemleriz. Motor, jeneratör olur.
ŞEKİL 16-3 Akım taşıyan bir bobin, hareket ettirildiğinde veya üze
Şekil 16-2 Galvanometrede gözlemlendiği üzere, bir teli manyetik alan
rindeki akım değiştirildiğinde diğer bobin üzerinde akım meydana
içinde sürüklemek akım meydana getirir. gelmesini sağlar.
\WV
bu türde, birbirlerine iki uzun telle bağlanm ış en iki "kulaklık" tan oluşmaktay
w m ,
dı. Temel çalışma ilkesi Şekil 16-4'te gösterilmiştir. Kalıcı b ir mıknatıs, yumu KALICI ÇUBUK
MIKNATIS
şak demirden iki "çatal"da ve ses basıncıyla hareket ettirilen ince b ir diyafram
da b ir manyetik alan meydana getirir. Diyafram hareket ettiğinde, çatallardaki Şekil 16-4 Bir telefon ileticisi veya alıcısı.
u
OUûME
B ATARYA
ken akımın geçmesini ve böylece fazla emk
oluşmasını önler.
Şekil 16-7 Değişken bir akıma sahip elektromıknatıs,Şekil 16-8 Mükemmel iletken bir levhanın yakınında bir
iletken bir bileziği güçlü bir şekilde itiyor. elektromıknatıs.
Şekil 16-7'deki elektromıknatısın ucuna bilezik yerine alüminyum veya b a
kır bir disk yerleştirirsek, o da itilir, tndüklenmiş akımlar disk malzemesi için
de dolaşır ve yine bir itme etkisi yaratır.
Benzeri şekilde ilginç b ir etki, mükemmel iletken b ir levha parçasıyla da
gözlemlenir. Bir "mükemmel iletken"de akıma karşı herhangi b ir direnç yoktur.
İçinde akım meydana geldiğinde, sonsuza kadar akıp durabilir. Hatta, en küçük
bir emk bile rastgele büyük b ir akım meydana getirebilir. Bu da, gerçekte, hiç
emk olmayacağı anlamına gelir. Böyle bir levhadan manyetik akı geçirmeye ça
Dönen mıknatısınki gibi bir manyetik alan, bobinlerin Şekil 16-13'te göste
rildiği gibi düzenlenmesiyle meydana getirilebilir. Simit şeklinde b ir demir p a r
çası alıp, etrafına altı bobin saralım. Şeklin (a) bölümündeki gibi, (1) ve (4) üze
rinden akım ilettiğimizde, şekilde görülen yönde bir manyetik alan meydana
gelir. Akımı (2) ve (5) üzerinden geçirirsek, manyetik alanın yönü şeklin (b) bölü
mündeki gibi değişir. Sürece devam ederek, şekildeki gibi b ir alan serisi elde
ederiz. Bu süreci sürekli bir şekilde yapmayı başarabilirsek, "dönen" bir mıkna
tıs alan elde ederiz. Akım dizisini elde edebilmek için bobinler üç evreli [üç fa z
lı] b ir güç hattına bağlayabiliriz. "Üç evreli güç" Şekil 16-1'deki ilkeyi kullana
rak bir jeneratör yardım ıyla yaratılabilir. Tek fark, bu sefer aynı mil üzerinde
üç ilmek birbirine simetrik, diğer bir deyişle aralarında 120° olacak şekilde
bağlanmıştır. Bobinler bir birim gibi döndürüldüklerinde, emk önce birinde en
tepe değere ulaşır, sonra diğerinde, sonra diğerinde ve bu böyle düzenli bir dizi
şeklinde devam eder. Üç evreli gücün birçok avantajı vardır. Bunlardan biri,
dönen bir manyetik alan yaratabilmektir. Böyle bir dönen alanın meydana ge
tirdiği torkun, b ir iletken üzerindeki etkisi, Şekil 16-14'te gibi simidimizin he
men üzerindeki b ir yalıtkan masanın üzerinde bir metal halkayı tutarak göste
rilebilir. Dönen alan, halkanın dik bir eksen etrafında dönmesine neden olur.
Burada gördüğünüz temel elemanlar, büyük, ticari b ir üç evreli indüksiyon mo
torunda gördüklerinizle aynıdır.
Farklı bir indüksiyon motoru biçimi Şekil 16-15'te gösterilmiştir. Bu düzen
leme pratik, yüksek verimli b ir motor için uygun olmasa da temel ilkeyi anlat
mak için yeterlidir. Solenoidal bir bobinle sarmalanmış kat kat demir levhalar Şekil 16-14 Şekil 16-13'ün dönen alanı iletken
bir halka üzerinde tork uygulamak için kullanı
dan oluşmuş M elektro-mıknatısı, b ir jeneratör sayesinde alternatif akımla güç
labilir.
lendirilir. Mıknatıs, alüminyum disk içinden geçen değişken b ir B akışı yaratır.
Şeklin (a) bölümündeki gibi, elimizde sadece bu iki parça varsa, elimizde bir
motor yoktur. Diskte eddy akımları vardır, fakat bu n lar simetriktir ve tork
oluşmaz. (îndüklenen akımlardan dolayı disk b ir miktar ısınır.) Şimdi, mıknatıs
kutbunun yarısını alüminyum b ir levhayla kapattığımızı düşünelim, şeklin (b)
kısmındaki gibi. Disk dönmeye başlar ve artık bir motorumuz vardır. Bu işlem,
iki eddy akımı etkisine dayanır. Birincisi, alüminyum levhadaki eddy akımları
içinden geçen akıya karşı gelirler; böylece levhanın üzerindeki manyetik alan,
Şekil 16-15 Gölge kutuplu indüksiyon motorunun basit bir örneği.
ya koyan birçok olguyu ele aldık. Şimdi, bu etkileri ortaya çıkaran temel ilkeleri 17-2 “Akı kuralı" için istisnalar
17-3 Betatron; bir elektrik alanla
tartışma zamanı. Daha önce, bir iletkendeki emk'yı ilmek boyunca yükler üze
indüklenen parçacık ivmelenmesi
rindeki birikmiş yük üzerine etki eden kuvvetlerin ilmek boyunca toplamı ola
17-4 Bir paradoks
rak tanımlamıştık. Daha da özel tanım yapacak olursak, birim yüke etki eden 17-5 Alternatif akım jeneratörü
kuvvetin teğet bileşeninin devre etrafında tel boyunca integralidir. Dolayısıyla 17-6 Karşılıklı indüktans
bu nicelik, tek bir yükün devreyi b ir kez dolaşm ası için yapılm ası gereken top 17-7 Öz indüktans
17-8 İndüktans ve manyetik enerji
lam işe eşittir.
"Akı kuralı"nı da vermiştik daha önce. Buna göre, emk, iletken bir devreden
geçen manyetik akının değişim hızına eşittir. Gelin, bunun neden olabileceğini
anlayıp anlayamayacağımızı görelim. Öncelikle, bir iletkenin kararlı bir alanda
hareket etmesinden dolayı akının değiştiği durumu ele alalım.
Şekil 17-1'de boyutları kolaylıkla değiştirilebilecek basit bir tel kapalı ilmek
var. Bu ilmeğin iki parçası vardır: (a) sabit b ir U şeklinde parça ve (b) U'nun iki
ayağı boyunca kayarak hareket edebilen b ir çubuk. Tam bir devre her zaman
mevcuttur, ancak alanı değişkendir. İlmeği U'nun düzlemi alana dik olacak şe
kilde düzgün b ir manyetik alana yerleştirelim. Kurala göre, çubuk hareket etti
rildiğinde ilmek içinden geçen akının değişim hızıyla orantılı bir emk ilmekte
görülmeli. Bu emk, ilmekte b ir akıma yol açar. Telde, akımları küçük tutacak
kadar direnç olduğunu varsayacağız. Böylece akımdan kaynaklanan manyetik
alanı ihmal edebiliriz.
İlmekten geçen akı ıvLB'dir. Dolayısıyla "akı kuralı''na göre emf -£ olarak y a
zacağız- şudur: ' (a) '
dL
£ = wB —rr = wBv
dt
bit ve başka her yerde sıfırdır. Dolayısıyla integral şu olur: değiştirilirse, ilmek üzerinde akı indüklenir.
£ = wvB
Buna Faraday yasası denir. İlk olarak Faraday tarafından keşfedilse de, dife
ransiyel biçimde yazan M axw ell'dir. Gelin, bu denklemin devreler için "akı ku
ralını" nasıl öngördüğünü görelim.
Stokes teoremini kullanarak, bu yasayı integral biçiminde yazabiliriz:
(17.2)
Her zamanki gibi T herhangi b ir kapalı eğri ve S de onu çevreleyen yüzeydir.
Burada şunu hatırlayın, r uzayda sabit b ir matematiksel eğridir ve S de sabit
bir yüzeydir. Bu durumda zaman türevini integralin dışına çıkarabilir ve böyle-
ce şunu elde ederiz:
Şimdi, devre içinden geçen akıda b ir değişim olmadığı halde emk'da gözlem
lenen bir durumu tarif edeceğiz. Şekil 17-2'de sabit b ir eksen etrafında, b ir
manyetik alan içinde döndürülebilen bakır bir disk bulunur. M il üzerinde ve
diskin dış yüzeyine dokunan bir yerde temas noktalan vardır. Devre, galvano
metreyle tamamlanır. Disk döndükçe, akımların uzayda olduğu yer anlam ında
ki "devre" hep aynıdır. "Devre"den geçen akı sabit olsa da, galvanometrenin ib
resinin oynamasından anlaşılacağı üzere, emk meydana gelmiştir. İşte, hareket
eden b ir diskteki v x B kuvvetinin, akı değişimine bağlanamayacak, emk mey
dana getirmesinin açık b ir örneği.
Karşıt b ir örnek olarak, devre içinden (yeniden, akımların uzayda olduğu yer
anlamında) geçen akının değiştiği ancak emk bulunmayan biraz olağandışı bir
durumu ele alalım. Şekil 17-3'teki gibi, h afif eğimli kenarları bulunan iki metal
BAKIR PLAKALAR
levha düşünün. Levhalar yüzeylerine dik, düzgün bir manyetik alan içerisinde
dir. Her bir levha, b ir galvanometrenin uçlarından birine bağlanmıştır. Levha
lar P noktasında birbirine temas eder ve böylece devre tamamlanır. Levhalar
küçük bir açıyla sallandığında, temas noktası P ' noktası olur. Levhalardan ge
çen "devre"nin şekildeki noktalı çizgi boyunca tamamlandığını hayal edersek,
devreden geçen manyetik akı, levhalar ileri geri sallandıkça, büyük b ir oranda
değişir. Buna rağmen, salınımı çok küçük hareketlerle yapıp, v x B değerini kü
çük tutabiliriz. Bu durumda emk yok gibi bir şeydir. "Akı kuralı" bu durumda
işlememektedir. Kural, malzemesinin aynı kaldığı devrelere uygulanmalı. Dev
C ö
renin malzemesi değiştiği zaman, temel yasalara geri dönmeliyiz. Doğru fizik,
her zaman şu iki temel yasayla verilir: GALVANOMETRE
ÜST GÖRÜNÜM
Şekil 17-4 Eksenel olarak simetrik ve artan manyetik alanda ivmelenen bir elektron.
r dBort
E =- (17.4)
dt
Hayal ettiğimiz dairesel yörünge için, elektrona etki eden elektrik kuvveti
daima elektronun hareket yönündedir. Dolayısıyla elektronun toplam momen-
tumu Denk. (17.5)'le verilen oranda artar. Denklem (17.5) ve (17.4)'ü birleştirdi
ğimizde, ortalama manyetik alan ile momentumun değişim hızını ilişkilendire-
biliriz:
dp _ qr dBprt
(17.6)
dt 2 dt
p = p 0 + ^ 1 ABort (17.7)
(17.10)
qvB yö rü n ge - P y (17.11)
olur. Bobin sabit a> açısal hızıyla dönüyorsa, 6 açısı zamanla 0 = cot eşitliğine
göre değişir.
Bobinin her bir dönüşünün, akının değişim hızına eşit b ir emk'sı olacaktır.
Bobinde N adet sarım varsa, toplam emk N kat büyük olacaktır:
Telleri jeneratörden alıp, dönen bobinin yakınında manyetik alanın sıfır ol
duğu veya en azından zamanla değişmediği bir noktaya getirelim. Bu bölgede
iTnin bükümü sıfırdır ve böylece b ir elektrik potansiyeli belirleyebiliriz. Jene
ratörden bir akım çekilmiyorsa, iki tel arasındaki V potansiyel farkı dönen bo
bindeki emk'ya eşit olacaktır:
Teller arasındaki potansiyel fark sin ıot olarak değişir. Bu türden değişen po
tansiyel farkına alternatif gerilim denir.
Teller arasında bir elektrik alan olduğundan dolayı, elektriksel olarak yüklü
olmalıdırlar. Jeneratörün emk'sından dolayı tele fazladan yük itilir. Ta ki, telle
/
rin elektrik alanı bu indüksiyon kuvvetine karşı koyacak kadar şiddetlenene
dek. Jeneratörün dışından baktığımızda, bu iki tel sanki V potansiyel farkına
ulaşana kadar elektrostatik olarak yüklenmiş ve alternatif b ir potansiyel farkı
yaratacak şekilde yükleri zam anla değişiyormuş gibi görünürler. Elektrostatik
durumdan kaynaklanan bir başka farklılık daha vardır. Jeneratörü üzerinden
akım geçebilen b ir devreye bağladığım ızda, emk'nın tellerin boşalm asına izin
vermediğini ve telleri aynı potansiyel farkta tutabilmek için, üzerlerinden akım
çekildikçe onları yüklediğini görürüz. Jeneratörü, toplam direnci R olan bir
devreye bağladığım ızda devreden geçen akım jeneratörün emk'sıyla orantılı ve
Şekil 17-7 Alternatif akım jeneratörlü bir d ev
R'yle ters orantılı olacaktır. Emk'nın zamanla değişimi sinüs eğrisi biçiminde re ve bir direnç.
olduğundan, akım da aynı şekilde değişir. Alternatif akımı şu şekilde ifade ede
biliriz:
T £ Vb . ,
/= - = — sm u t
F - v n ds
olur. Bir tel için, v daima ds boyuncadır. Dolayısıyla gücü aşağıdaki şekilde ye
niden yazabiliriz:
n v F ■ds
t = N I S B sin0 (17.17)
olur. Bobinin dönmeye devam etmesini sağlayacak mekanik iş hızı, w açısal hızı
çarpı torktur:
dW
= o jt = (o N I S B sin0 (17.18)
dt
'" ¡ f - T T l17-201
F = BIw (17.21)
B2w2
F=^ ~ v (17.22)
d W _ v2B2w2
dt R
b = (17.23)
e0c2 l
Denklem (17.23)'teki, zamanla değişen tek nicelik Jı'dir. Dolayısıyla emk aşağı
daki şekilde hesaplanır:
Gördüğünüz gibi iki numaralı bobindeki emk, b ir num aralı bobindeki akı
mın değişim hızıyla orantılıdır. Temelde, iki bobinin geometrik faktörü olan
orantı sabitine karşılıklı indüktans denir ve 3Jİ21 şeklinde belirtilir. Bu durum
da Denk. (17.25) şu şekilde tekrar yazılır:
£2 =®Î2 i4rr
at (17-26>
Şimdi, iki num aralı bobinden akım geçirdiğimizi ve b ir num aralı bobindeki
emk'yı hesaplam aya çalıştığımızı düşünelim. Her yerde /2'ye orantılı manyetik
alanı hesaplamamız gerek. Bir numaralı bobinden geçen akı bağıntısı bobinin
geometrisine bağlı, fakat I2 akımıyla orantılıdır. Dolayısıyla, b ir numaralı b o
bindeki emk yine dlz/dt değeriyle orantılı olurdu. O halde şunu yazabiliriz:
£1 = ^ 12- ^ f - ‘ (17.27)
Herhangi bir bobin için alan akımla orantılı olduğundan, aynı sonucu her
hangi iki tel bobin için de bulabiliriz. Denklem (17.26) ve (17.27) aynı biçimde
kalır; sadece TO21 ve 9Jİ12 değerleri farklıdır. Onların değerleri bobinlerin şekil
lerine ve birbirlerine göre konumlarına bağlıdır.
£ ı = - Ut
d
^ J(1)
L Bnda
Burada B manyetik alandır ve integral de bir numaralı devre tarafından çevre
lenen yüzey üzerinden alınır. Bölüm 14-1'de gördüğümüz üzere, .B'nin böyle bir
yüzey integrali vektör potansiyelin çizgi integraliyle ilişkilendirilebilir. A vek
tör potansiyeli ve dsı bir numaralı devrenin parçasıyken,
r
r
J (1 )
B ■nda = (D A
J(i)
dsı
fı =
d
(f) A
■a* Jfl)
ds\ (17.28)
Şimdi gelin, b ir numaralı devredeki vektör potansiyelinin iki num aralı dev
redeki akımlardan kaynaklandığını varsayalım. O halde, iki numaralı devrenin
etrafındaki çizgi integrali şeklinde yazabiliriz:
hds2
(17.29)
re0c2 J{ 2)
47160^ riz
1 d £ £ Izdsz
dsı
4 n £ 0C2 i §f 2)
d t J(l) J n 2
d /2
olarak ifade edilir. Bu integralden de anlıyoruz ki, ÜJÎ12 sadece devre geometri
sine bağlıdır. İki devre arasındaki b ir tür ortalama ayrılığa bağlıdır. Ortalama,
iki bobinin paralel kısımlarını ağırlıklı alarak hesaplanır. Denklemimiz, her
hangi b ir şekle sahip iki devrenin karşılıklı indüktansını hesaplamakta kullanı
labilir. Ayrıca, ÎDÎ12 için integralin 9tt2ı için aynı olduğunu gösterir. Dolayısıyla,
her iki katsayının benzer olduğunu göstermiş olduk. İki bobinli b ir sistem için,
3JÎ12 ve ÜJI21katsayıları alt indisleri olmadan sadece 5JÎ olarak gösterilir ve b a
sitçe karşılıklı indüktarıs denir:
3JÎ12 = 3JI21 = ÎR
17-7 Öz in d ü k tan s
Şekil 17-8 ve 17-9'daki iki bobinde indüklenmiş elektromotor kuvvetlerini
tartışırken, sadece b ir bobinde veya diğerinde akım olduğu durumu konuştuk.
Her iki bobinde de aynı anda akım varsa, herhangi bir bobinden geçen manye
tik akı, üst üste binme yasası manyetik alanlar için geçerli olduğundan dolayı,
ayrı ayrı bulunan iki akının toplamıdır. Bu yüzden b ir bobindeki emk sadece
diğer bobindeki akım değişimiyle değil, ayrıca kendi akım değişimiyle de oran
tılıdır. Dolayısıyla, ikinci bobindeki toplam emk aşağıdaki şekilde yazılm alıdır:’
Benzer şekilde, 1 numaralı bobindeki emk sadece iki num aralı bobindeki akım
değişimine değil, aynı zamanda kendi içindeki akım değişimine bağlıdır:
Elbette öz indüktans tek b ir bobin olduğunda da var olur. Tek başına her
hangi bir bobinin öz indüktansı £'dir. Emk, içinden geçen akımın değişim hızıy
la orantılı olacaktır. Tek b ir bobin için, emk ve akım aynı yöndeyse, değerlerini
artı kabul etmek olağandır. Buna göre, tek bir bobin için emk aşağıdaki gibi he
saplanır:
£ = -£ -— (17.34)
Buradaki eksi işareti emk'nın akımdaki değişime karşı geldiğini ifade eder. B u
na genelde "zıt emk" denir.
Herhangi b ir bobinde akım değişimine karşı gelen bir öz indüktans oldu
ğundan dolayı, içindeki akımın b ir tür eylemsizliği vardır. Bobindeki akımın bu
eylemsizliğinin üstesinden gelmek için, Şekil 17-10 (a)'da göründüğü gibi, b o b i
ni dış bir voltaj kaynağına, örneğin b ir batarya veya jeneratöre, bağlam ak gere-
(17.31) ve (17.32) denklemlerindeki TO12 ve ÎÖI2 1 'in işaretleri, her iki bobin için bir artı akım
h issi için yapılan rastgele seçim lere dayanır.
kir. Böyle bir devrede, I akımı ile V voltajı arasındaki ilişki aşağıdaki gibi ifade
edilebilir:
dİ
V = L (17.35)
dt
Parçacık Bobin
Denklem (17.34)'teki akım cinsinden £'yi açarsak, aşağıdaki eşitliği elde ederiz:
dW (17.361
dt ~ dt
Denklemin integralini alırsak, akım oluşurken öz indüktansta oluşan emk'nın
üstesinden gelmek için dış kaynaktan gelmesi gerekli enerjiyi (ki o da depola
nan enerjiye IU) eşit olmalıdır) hesaplarız:’
-W = U = \LI2 ) (17.37)
Aynı akıl yürütmeyi, Şekil 17-7 ya da Şekil 17-9'da görünen türden bobin
çiftlerine uygularsak, sistemin toplam elektrik enerjisinin aşağıdaki denklemle
verildiğini buluruz:
U = \ L XI \ + \ L 2I 2+ TO/i /2 (17.38)
Yeri gelmişken, bu, mekanik ve elektriksel nicelikler arasında karşılıklılık kurmanın tek yo
lu değildir.
Bobinin direncindeki akımdan kaynaklanan ısı için kaybolan e n eıjiyi ihm al ediyoruz. Bu
tür en eıji kayıpları kaynaktan ilave en eıji gerektirir; fakat indüktansa giren enerjinin m ik
tarını etkilemez.
Nasıl? Eğer her iki bobin için I = O'la başlarsak, önce birinci bobindeki 7ı akımı
nı, ¡2 = 0 olacak şekilde açabiliriz. Yapılan iş j^ / J 'd ir. /2akımım açtığımızday
sa, sadece iki numaralı devredeki emk'ya karşı 5 £ 2^ i?i değil, aynı zamanda,
bir num aralı devredeki emk'nm [aJKdJ^/dtll'nin integrali olan 9JU1/2 çarpı şimdi
sabit olan 11 akımı kadar ilave iş yapmış oluruz.
Diyelim ki şimdi, /ı ve I2 akımları taşıyan herhangi iki bobin arasındaki
kuvveti bulmak istiyoruz. Denklem (17.38)'in enerjisindeki değişimi alarak, sa
nal iş ilkesini kullanabileceğimizi düşünebiliriz. Elbette, bobinlerin göreli ko
numlarını değiştirdiğimizde tek değişen niceliğin karşılıklı indüktans 3JÎ oldu
ğunu hatırlamalıyız. Daha sonra sanal iş denklemini aşağıdaki şekilde yazabili
riz:
- F Ax = AU = I 1I2 A9Jİ (yanlış)
F Ax = I\l2 AÜJİ
İki bobinli bir sistemin enerjisini ortaya koyan Denk. (17.38), iki bobinin öz
indüktansları L\ ve £ 2 ile karşılıklı indüktansları 3JÎ arasında ilginç b ir eşitsiz
lik bulunduğunu göstermek için kullanılabilir. Her iki bobinin enerjilerinin artı
değerli olması gerektiği açıktır. Bobinlerde sıfır akım varken başlar ve belli b ir
değere kadar akımları yükseltirsek, sisteme enerji yüklemiş oluruz. Böyle olm a
saydı, akımlar anlık olarak yükselir ve dünyanın geri kalanına enerji verirlerdi.
Olacak şey değil! Şimdi enerji denklemimiz (17.38)'i aşağıdaki biçimde de yazı
labilir:
Bu sadece cebirsel b ir dönüşümdür. Bu nicelik, Iı ve /2 'nin her değeri için her za
man artı işaretli olmalıdır. Özellikle, I2 aşağıdaki özel değere sahip olduğunda:
(17.41)
I2 için bu akım değeriyle, Denk. (17.40)'ın ilk terimisıfır olur. Enerji artı değer
de olacaksa, (17.40)'ın son terimi sıfırdan büyük olmalıdır. Koşulumuz aşağıda
ki gibidir:
£ 1 £2 > W 2
Böylece, herhangi iki bobinin karşılıklı indüktansı Şii'nin büyüklüğünün iki öz
indüktansın geometrik ortalamasına eşit veya daha az olması gerektiğini kanıt
lamış olduk, ( l 'n i n kendisi, /ı ve ¡2 akımlarının işaret seçimine bağlı olarak,
artı veya eksi değer alabilir.)
|2Jl|<V£l (17.42)
(17.44)
Akım yoğunluğu / nin dağılımını bilirsek, vektör potansiyeli A'yı ve daha sonra
Denk. (17.44)’ün integralini alarak da enerjiyi hesaplayabiliriz. Bu enerji, öz in-
düktansın manyetik enerjisine, ^L I 2, eşittir, ikisini birbirine eşitlediğimizde,
(17.45)
(17.46)
ilginç olan şey, bu integrali -birtakım kısıtlam alarla- aşağıdaki gibi yaza-
bilmemizdir:
(17.47)
Bunu anlamak için, tipik b ir terimi detaylıca yazalım. Denklem (17.46)'nın in-
tegralinde bulunan (V x B ) ZA Z terimini ele alalım. Bileşenleri açarak yazdığı
mızda.
dBx
-^ A z dx dy dz
dy
ifadesini elde ederiz. (Elbette, aynı türden iki integral daha vardır.) Şimdi, ilk
i
terimin x'e göre integralini alalım:
(17.48)
(17.49)
n2P
U= 2 B2 ■ (Hacim) =
(18.1)
M axw ell bilinen yasaları ele alarak ve onları, aynı burada bizim yaptığımız g i
bi, diferansiyel denklemler olarak ifade ederek işe başladı. (Her ne kadar V sim
gesi henüz keşfedilmediyse de, bugün büküm ve diverjansı dediğimiz, türevle
rin bileşim lerinin önemi ilk M axw ell sayesinde ortaya çıktı.) M axw ell daha so
na Denk. (18. l)'d e b ir gariplik olduğunu fark etti. Denklemin diverjansını alın
ca, sol taraf sıfır oluyordu; çünkü bir bükümün diverjansı daima sıfırdır. Dola
yısıyla bu denklem / n in diverjansının da ayrıca sıfır olmasını gerektirir, j'n in
diverjansı sıfırsa, bu durum da akımın herhangi b ir kapalı yüzeyden geçen top
lam akışı da ayrıca sıfır olmalıdır.
Bir akımın kapalı bir yüzeyden akışı, yüzeyin içindeki yükün azalmasıdır. Bu
kesinlikle, sıfır olamaz; çünkü yüklerin bir yerden bir başka yere taşınabileceği
ni biliyoruz. Aslında, Denk. (18.2) bizim için neredeyse/nin tanımı olmuştur.
(18.2)
dJB d
II. V x E = — — (E 'nin b ir ilmek etrafındaki çizgi integrali) = ---
ut at
Yük korunumu
■ dp
(Akımın kapalı yüzeyden geçen akışı) = - — (içerdeki yük)
v 3 = -m
Kuvvet yasası
F = q {E + v x B )
Hareket yasası
171V
P = (Einstein'ın düzelttiği haliyle, New ton yasası)
s (p ) - F - \/l — v 2/ c 1
Kütleçekim
P 77lı 7772
r = —G — 7,— e r
IV. c^V x B = — +
e0 dt
M axw ell'in devrinde soyut alanlar cinsinden düşünmek henüz yaygın hale
gelmemişti. M axw ell fikirlerini, boşluğun esnek b ir katı gibi düşünüldüğü mo
delle ele almaya çalıştı. Bu yeni denklemin anlam ım da mekanik model terimle
riyle açıklamaya çalıştı. Kuramına karşı başta direnç vardı; birincisi modelden
dolayı ve İkincisi de hiç deneysel bir gösterim olmamasından dolayı. Bugün b i
liyoruz ki önemli olan denklemlerdir, onları elde etmek için kullandığımız mo
del değil. Sorgulamamız gereken şey sadece denklemlerin doğru olup olm adığı
dır. Cevap deneylerdedir ve M axw ell denklemlerini doğrulamak için sayısız de
ney yapılmıştır. Kurmak için çıktığı iskeleyi söktüğümüzde, M axw ell'in göste
rişli binasının kendi başına ayakta durduğunu görürüz. Elektrik ve manyetiz
maya dair tüm yasaları bir araya getiren M axw ell, eksiksiz ve güzel b ir kuram
oluşturmuştur.
Şimdi, M axw ell'in karşılaştığı zorluğu aşmak için eklediği o fazladan teri
min gerçekten de gerekli olduğunu gösterelim. Denkleminin (Tablo 18-1'de dör
düncü denklem) diverjansım aldığım ızda, sağ tarafın diverjansı sıfıra eşit ol
malıdır:
/ qe
V• + V •“ t t = 0 (18.3)
eo ot
İkinci terimde, türevlerin koordinatlara ve zamana göre sırası tersine çevrilebi
lir; böylece denklemi aşağıdaki şekilde tekrar yazabiliriz:
Ancak, M axw ell'in denklemlerinden birincisi İ n i n diverjansının p/e o olması
gerektiğini söyler. Bu eşitliği Denk. (18.4)'e yerleştirirsek, Denk. (18.2)'yi elde
ederiz ve onun da doğru olduğunu zaten biliyoruz. Tersten gidip, M axw ell
denklemlerini doğru kabul edersek -nitekim kabul ederiz; çünkü henüz hiçbir
deneyde onlarla çelişen bir sonuç bulunam adı- yükün daima korunduğu sonu
cuna ulaşırız.
Fizik yasalarının şu soruya verebilecek b ir cevabı yoktur: "Bir noktada b ir
yük aniden belirirse ne olur? Hangi elektromanyetik etkiler meydana gelir?" B u
na cevap verilemez; çünkü denklemlerimiz böyle bir şeyin olamayacağını söyle
mekte. Olacak olsaydı, yeni yasalara gereksinimimiz olurdu; ancak bu yeni y a
saların ne olacağını bilemeyiz. Yük korunumunun olmadığı b ir dünyanın nasıl
işlediğini gözlemleme şansımız olamadı. Denklemlerimize göre, bir yere b ir
noktayı aniden yerleştirdiyseniz, onu bir yerden taşımışsınız demektir. Bu du
rumda ne olacağını bilebiliriz.
.Fnin bükümüne dair denkleme yeni bir terim eklediğimizde, yepyeni b ir ol
gular kümesinin tanımlandığını anladık. M axw ell'in V x i için olan denkleme
yaptığı küçük eklemenin birçok şeyi etkileyen sonuçlan olduğunu göreceğiz.
= —^ (18.7)
at e0
m
r : İLMEĞİ
(b)
27ztB = (18.8)
Bu, durağan b ir akım için geçerlidir. M axw ell'in eklemesiyle de ayrıca doğru
dur; çünkü S yüzeyini çemberin içinde diye düşünürsek, üzerinde hiç elektrik
alan olmaz (telin çok iyi bir iletken olduğunu varsayarsak). dE/dt'nin yüzey in
tegrali sıfırdır.
Şimdi, T eğrisini aşağı doğru yavaşça hareket ittird iğim izi düşünelim. Kon
dansatörün levhalarıyla eşit düzleme gelene kadar hep aynı sonucu elde ederiz.
Daha sonra I akımı sıfıra iner. Manyetik alan ortadan kaybolur mu peki? öyle
olsa çok garip olurdu. Gelin, M axw ell denklemi, düzlemi kondansatör levhaları
arasından geçen r yarıçapında b ir çember olan, r 2 eğrisi için ne diyor ona baka
lım [Şekil 18-2 (b)]. B'nin r 2 etrafındaki çizgi integrali 2nrB'dîr. Bu, S2 çembersel
yüzeyinden geçen E akışının zamanla türevine eşit olmalıdır. Gauss yasasından
biliyoruz ki, E'nin bu akışı kondansatör levhalarından birindeki Q yükü çarpı
l/eo'dur:
118 91
Şekil 18-5 Şekil 18-3'ün üstten görünümü. Şekil 18-6 Şekil 18-3'ün yandan görünümü.
biri alanların olduğu bölgededir, ancak diğeri daha alanların ulaşm adığı bir
bölgededir. İlmek içinden geçen b ir miktar manyetik akı vardır. Eğer akı değişi
yorsa, etrafında b ir emk görülmelidir. Dalganın cephesi hareket halindeyse, de
ğişen b ir manyetik aki vardır; çünkü B'nin içinde bulunduğu alan v hızıyla gi
derek büyümektedir. içindeki akı, B çarpı IV nin manyetik alana sahip alan
parçasıdır. B'nin büyüklüğü sabit olduğundan, akının değişim hızı büyüklük
çarpı alanın değişim hızıdır. Alanın değişim hızını hesaplam ak kolaydır. T2 dik
dörtgeninin genişliği L ise, B'nin içinde bulunduğu alan At zamanında Lv At
olarak değişir (Bkz. Şekil 18-6). Bu durum da akının değişim hızı BLv'dir. Fara
day yasasına göre bu, E'nin T2 etrafındaki çizgi integralinin, ki bu da E L 'dir, ek
sisine eşittir. Elimizdeki denklem; 1
, E=vB (18.10)
Dolayısıyla E'nin B'ye hızı v ise, varsaydığım ız alanlar Farâday yasasıyla
uyumludur.
Tek denklem bu değildir elbet; E ve B'yi birbirine bağlayan b ir başka denk
lem daha vardır. •
d E
c^x B =— + (18.11)
eo dt
B ■ ds = E ■ nda (18.12)
İ dt I
T1 içinde
B'nin çizgi integrali, B çarpı Z/dir. E'nin akışının değişim hızı sadece ilerleyen
dalga yüzünden kaynaklıdır. E'nin sıfır olmadığı T1 içindeki alan vL hızında art
maktadır. Bu yüzden Denk. (18.2)'nin sağ tarafı v L E dir. O denklem şuna dönüşür:
c*B = Ev (18.13)
E = vB -B
Bir dakika! E/B oranına dair iki farklı koşul bulm uş olduk. Tanımladığımız bu
alan gerçekten var olabilir mi? Elbette her iki denklemin de doğru olduğu tek
bir v hızı vardır, v = c. Dalga yüzü c hızıyla ilerlemelidir. Bir akımdan kaynak
lanan elektriksel etkinin belli bir sabit c hızıyla ilerlediği bir örnek var elimiz
de.
Şimdi de yüklü levhanın hareketini, akımın olduğu kısa b ir T zamanı sonra
aniden durdurduğum uzu varsayalım . N e olacağını üst üste binme ilkesiyle gö
rebiliriz. Elimizde, sıfır olan b ir akım vardı ve sonra aniden akım açılmıştı. Bu
durum için çözümü biliyoruz. Şimdi bir başka alanlar kümesi ekleyeceğiz. Bir
başka yüklü levhayı alıp, ilk akım başladıktan T zaman kadar sonra ters yönde,
aynı hızla aniden hareket ettirelim. Başta ikisinin toplam akımı sıfırdır, sonra
T kadar zaman için akım vardır, sonra yine yok olur; çünkü iki akım birbirini
sıfırlamıştır. Elimizde bir kare akım "sinyali" vardır.
Yeni eksi akım artı olanla, T zamanı kadar gecikmeli olarak, aynı alanları
üretir. Sadece, bütün işaretleri tersinedir. Yine b ir dalga yüzü c hızıyla hareket
eder. Şekil 18-4 (b)'de gösterildiği gibi, t zamanında x = ± c (t - D noktasına v a r
mış olur. Diğer bir deyişle, Şekil 18-4 (a) ve (b)'de olduğu gibi c hızıyla hareket
eden iki "blok" alanımız vardır. İkisinin birleşim i aynı şeklin (c) kısmında gös
terilmiştir. x > ct için alanlar sıfırdır. x = c(t - îl ile x = ct arasında (yukarıda
bulduğum uz değerlerle) sabittirler ve x < c(t - D için yine sıfırdırlar.
Kısaca, akım levhasından çıkmış küçük b ir cT kalınlığında b ir blok alan var
dı elimizde ve uzayda kendi başına hareket etmektedir. Alanlar "havalanm ış
tır"; uzayda serbestçe ilerlemektedirler ve kaynakla b ir bağları kalmamıştır.
Tırtıl, güzel b ir kelebeğe dönüşmüştür!
Bu elektrik ve manyetik alanlar demeti kendi kendilerini sürdürürler? Ce
vap: Faraday yasası V x £ = -d B /d t ve M axw ell'in yeni terimi c^V x B = dE/dt'nın
birleşm iş etkileri sayesinde. Kendilerini sürdürmeye yardım edemezler. Diyelim
ki manyetik alan aniden ortadan kaybolsun. Bunun sonucunda değişen bir
manyetik alan olurdu ve bu da b ir elektrik a la » yaratırdı. Bu elektrik alan uzak
laşm aya çalışırsa, değişen elektrik alan tekrar bir manyetik alan yaratırdı. Bu
karşılıklı devridaimle - b i r alandan diğerine karşılıklı geçişler- sonsuza kadar
devam etmeliler. Ortadan yok olm aları imkânsızdır.- Bir nevi dans ederek -önce
biri diğerini, sonra o öncekini m eydana getirerek- uzayda ilerlerler.
(18.14)
ve
(18.15)
Birim yük için rastgele b ir tanımı ele alırsak, Denk. (18.14) için gerekli £o sabiti
ni deneysel olarak belirleyebiliriz: Örneğin Coluomb yasasını kullanarak, iki
durağan birim yük arasındaki kuvveti ölçerek. Denklem (18.15)'te görünen eoc2
* Gerçi, tam da böyle değildir. Yüklerin olduğu bir bölgeye vardıklarında "sönümlenebilirler".
Bundan kastımız, başka yerde meydana getirilmiş bazı alanlar bu alanlarla üst üste biner
ler ve yıkıcı girişimle birbirlerini "sıfırlayabilirler" (bkz. I Cilt, Bölüm 31)
sabitini de deneysel olarak belirlemeliyiz. Bunu da, örneğin, iki birim akım ara
sındaki kuvveti ölçerek yapabiliriz. (Bir birim akım, saniyedeki b ir birim yük
anlamına gelir.) Bu iki deneysel sabitin oranı c2'dir. Yalnızca b ir başka "elektro
manyetik sabit."
Dikkat ederseniz, birim yükümüz için ne seçersek seçelim bu c2 sabiti aynı
dır. Yük "birim"imize iki kat daha fazla -örneğin iki kat daha fazla proton yü
k ü - "yük" koyarsak, eo dörtte b ir azalır. Bu "birim " yüklerden ikisini iki telden
geçirdiğimizde, her b ir telde saniye başına iki kat fazla "yük" bulunur; iki tel
arasındaki kuvvet dört kat artar, eoc2 sabiti dörtte b ir azaltılmalıdır. £oC?/eo sa
bitiyse değişmez.
Dolayısıyla sadece akımlar ve yüklerle yapılan deneylerle bulduğum uz c2
sayısı, elektromanyetik etkilerin ilerleme hızının karesi çıkmıştır. Statik ölçüm
lerden -ik i birim yük ve iki birim akım arasındaki kuvvetleri ölçerek- c'nin
3,00 x 108 metre/saniye olduğunu bulduk. M axw ell denklemleriyle yaptığı ilk
hesaplam aların sonucunda, elektrik ve manyetik alanlar dalgasının bu hızla
ilerlemesi gerektiğini ortaya koydu. M axw ell, bunun aynı zamanda gizemli b ir
şekilde ışık hızına da eşit olduğu rastlantısına da işaret etmiş ve "Işığın, elek
trik ve manyetik olguların nedeni olan ortamın birbirlerine dik olan salınımları
olduğu çıkarımını göz ardı edemeyiz" demiştir.
M axw ell, fizikteki en önemli birleştirmelerden birini başarmıştır. Ondan
önce ışık ve elektrik ile manyetizma vardı. Son ikili Faraday, Oersted ve
Ampère'in deneyleriyle birleştirilmiştir. Sonra ansızın, ışık artık "başka türlü
b ir şey" değildi; sadece elektrik ve manyetizmanın yeni bir biçimiydi: Uzayda
kendi başlarına ilerleyen küçük elektrik ve manyetik alanlar biçimi.
Bu özel çözümün, herhangi b ir elektromanyetik dalga için doğru olan bazı
özelliklerine dikkatinizi çekmek isterim: Manyetik alan, dalga yüzünün hareke
tinin yönüne diktir; elektrik alan da aynı şekilde dalga yüzünün yönüne diktir
ve E ile B vektörleri birbirlerine diktir. Daha da ötesi, elektrik alan £'nin b ü
yüklüğü manyetik alan B'nin büyüklüğü çarpı c'dir. Bu üç gerçek, diğer bir de
yişle iki alanın da ilerleme yönüne dik olması, B’nin E y e dik olması ve E = cB
eşitliği, genelde herhangi b ir elektromanyetik dalga için doğrudur. Bizim özel
likle incelediğimiz durum, elektromanyetik dalgaların bu üç özelliğini de gö s
terdi size.
B = Vx4 (18.16)
(18.17)
(18.18)
(18.19)
Şimdiden iki M axw ell denklemini çözmüş olduk. Bulgularım ıza göre E ve B
elektromanyetik alanlarını tanımlamak için dört potansiyel fonksiyona ihtiya
cımız var: b ir <p skaler potansiyeli ve üç fonksiyon olan A vektör potansiyeli.
A, E'nin ve B'nin b ir kısmını belirliyorsa, A yerine A ' = A + Vıp koyarsak ne
olur? Özel b ir tedbir almadıysak, E genelde değişir. Yine de, A ve 0'yi beraber
aşağıdaki kurallar uyarınca değiştirirsek, E ve B alanları etkilenmeden -fiziği
değiştirm eden- A 'm n değişmesini sağlayabiliriz:
(18.21)
V A =- j ? j x (1823)
Bunu yaptığımızda, Denk. (18.22)'deki orta terimler A ile <p ortadan kalkar ve
denklem çok daha basit hale gelir:
(18,24)
4> için kullandığımız Denklem (18.21) de basit b ir hal alır:
d ^ + d ^ + d ^ _ ± d ^ _ _ _ B _ (18 26)
dx2 dy2 d z2 c 2 d t2 ~ e0
x, y, z ve t'te hoş b ir simetrisi vardır, -l/ c 2 terimi gereklidir; zira uzay ve zaman
farklıdırlar; farklı birim leri vardır.
M axw ell denklemlerinden <f> ve A potansiyellerine dair, 0, A x , A y ve A z
fonksiyonları için aynı matematiksel biçimde yeni bir tür denklem elde ettik. Bu
denklemleri nasıl çözeceğimizi öğrendiğimiz zaman, V x A ve -Vcp - dA/dt'den B
ve E yi elde edebiliriz. M axw ell denklemlerine bire b ir eşit b ir başka biçimde
elektromanyetik yasalar var elimizde ve çoğu durumda bunları kullanması da
ha kolaydır.
Aslında daha önceDenk. (18.26)'ya benzer b ir denklemi çözmüştük. I. Cilt,
47. Bölümde ses üzerinde çalışırken, şu biçimde b ir denklem elde etmiştik:
d 2</) __ 1_ d 2<t>
d x 2 c 2 d t2
V ■A 'y ı seçmeye "ayarı seçmek" denir. V\p ekleyerek A 'y ı değiştirm eye "ayar dönüşümü" d e
nir. Denklem (18.23) de "Lorentz ayan " olarak bilinir.
EN AZ EYLEM İLKESİ
ginç b ir şey anlatmak istiyorum." Daha sonra bana anlattığı şeyi kesinlikle bü- 1 9 _2 Dersten sonra eklenmiş bir not
yüleyici bulmuştum ve o zamandan beri de hâlâ büyüleyici buluyorum. Ne za
man bu konuyla karşılaşsam , üzerinde çalışırım. Hatta, bu dersi hazırlamaya
başladığım da kendimi onun üzerinde daha fazla analiz yaparken buldum. Dersi
hazırlamak yerine, yeni bir problemle uğraşm aya başladım . Bu konu, en az ey
lem ilkesidir.
"Bay Bader bana şunu anlattı: Elinde, bir yerden harekete başlayıp serbest
hareketle bir başka yere giden bir parçacık (örneğin, b ir kütleçekim alanında)
olsun. Parçacığı fırlattın, havaya gitti ve aşağı inmeye başladı. ________________
İlk noktadan son noktaya belli bir zamanda gider. Şimdi, farklı b ir şekilde h a
reket ettir. Buradan oraya parçacığın şekildeki gibi hareket ettiğini düşün;
ama hareket süresi aynı kalsın. Parçacığın yol üzerindeki her anında kinetik
enerjisini hesaplar, potansiyel enerjiyi çıkarır ve tüm yol boyu zamana göre in-
tegralini alırsan göreceksin ki, elde edeceğin sayı gerçek hareket için olandan
daha büyüktür.
"Diğer bir deyişle, Newton yasaları F = ma biçiminde değil de, şöyle ifade
edilebilir: Bir noktadan diğerine hareket eden b ir parçacığın yolu için, ortalama
kinetik enerjiden ortalama potansiyel enerji çıkarıldığında bulunan değer o la
bildiğince küçüktür.
* Sonraki bölüm ler bu özel derste işlenenlere dayanmayacak. Bu bölüm tamamen "eğlence-
lik"tir.
"Bunun ne anlama geldiğini daha iyi bir şekilde ifade etmeye çalışayım.
Kütleçekim alanında olduğunu düşünelim parçacığın. Bu durum da parçacığın
yolu x(t) olur (şimdilik sadece b ir boyutu ele alalım: yolumuz sadece yukarı ve
aşağıdır; yanlara doğru değil). x yerden yüksekliktir. Bu durum da kinetik enerji
^ m (dx/d t)2 ve potansiyel enerji de mgx olarak ifade edilir. Şimdi yol boyunca
her an için kinetik enerjiden potansiyel enerjiyi çıkarıp, ilk andan son ana ka
dar zamana göre integralini alacağı, tı zamanında belli b ir yükseklikte b aşlad ı
ğımızı ve son an olan Î2 'de b ir başka yerde olduğumuzu varsayalım.
4
"Bu durumda integral aşağıdaki gibi olur:
i| 2 [ i m ( i ) - m9*\dt
Gerçek hareket b ir tür eğridir -zam ana karşı grafiğini çizersek b ir parabo ld ü r-
ve integrali alındığında belli b ir değer verir. Ya da, Şekil 19-4'teki gibi önce çok
yükseğe çıkan ve sonra aşağı yukarı tuhaf şekilde yol alan b ir başka hareket de
hayal edebiliriz. Böyle bir yol için ya da istediğimiz herhangi b ir başka yol için,
kinetik enerjiden potansiyel enerjiyi çıkarabilir ve integralini alabiliriz. İşin
mucizevi tarafı, gerçek yolun integrali en küçük olan yol olmasıdır.
■■
"Gel, bunu deneyelim. Öncelikle, hiç potansiyel enerjisi olmayan serbest bir
parçacığı ele alalım. Kurala göre, belli b ir zamanda b ir yerden b ir yere giderken
kinetik enerji integrali en azdır; sabit bir hızda gitmelidir. (Bunun -s a b it hızda
gitm enin- doğru cevap olduğunu biliyoruz.) Neden peki? Çünkü eğer parçacık
farklı b ir şekilde hareket etseydi, hızlar bazen ortalamadan yüksek, bazen de
ortalamadan düşük olurdu. Ortalama hız her durum için aynıdır; çünkü "bura
dan" "oraya" belli bir zamanda gitmelidir.
"Örnek olarak evden yola çıkıp, belirli bir zamanda okula varm aya çalıştığı
nı düşünelim. Bunu çeşitli yollarla yapabilirsin^Başta deli gibi ivmelenebilir ve
sona doğru frenleyerek yavaşlayabilirsin veya sabit b ir hızda gidebilirsin; ya
da bir süre geri geri gider, sonra ileri gidersin vs. Ortalama hız, her koşulda,
gittiğin toplam mesafe bölü zaman olmalıdır. Sabit hızla gitmezsen; bazen çok
hızlı ve bazen de çok yavaş gidersin. Ortalama etrafında değişkenlik gösteren
bir şeyin karesinin ortalaması daim a ortalamanın karesinden büyüktür. Diğer
bir deyişle, sabit hızda gitmektense hızınızı sürekli değiştirirseniz, kinetik
enerji integrali daima daha büyük olur. Hızınız sabit olduğunda (hiç kuvvet ol
madığında) integral minimumda olur. Doğru yol şekilde gösterilmiştir.
4
"Şimdi, kütleçekim alanında yukarı fırlatılan bir nesne önce hızlı yükselir ve
sonra yavaşlar. Bunun nedeni potansiyel enerjinin varlığıdır ve ortalamada ki
netik ve potansiyel enerji arasında en küçük farka sahip olmalıyız. Uzayda yu
karı doğru çıktıkça potansiyel enerji arttığından, yüksek potansiyel enerjinin
olduğu yere olabildiğince çabuk çıkabilirsek o zaman küçük b ir fark elde ede
riz. Daha sonra kinetik enerjiden potansiyeli çıkarabilir ve daha düşük b ir orta
lama elde edebiliriz. Diğer bir deyişle, yukarı doğru çıkan ve potansiyel enerji
den bolca eksi alan b ir yolu takip etmek daha iyidir.
4 ■■ ■
"Diğer yandan, çok hızlı veya çok uzağa gidemezsin; çünkü çok fazla kinetik
enerjin olur. Verilen belirli sürede çok fazla yukarı çıkıp ve sonra aşağı inebil
mek için çok hızlı yükselmelisin. Dolayısıyla, çok fazla da yukarı çıkmak iste
mezsin; ama mümkün olabildiğince de yukarı çıkmak istersin. Çözüm, mümkün
olan en az miktar ilave kinetik enerjiyle mümkün olan en yüksek potansiyel
enerji değerini elde etmektir, kinetik eksi potansiyel farkını olabildiğince kü
çültmek.
"Öğretmenimin bana bütün anlattığı bu kadardı. Çok iyi b ir öğretmendi ve
ne zaman konuşmayı kesmesi gerektiğini de biliyordu. Ancak ben ne zaman ko
nuşmayı kesmem gerektiğini bilmiyorum. Aslında bunu burada ilginç b ir not
olarak bırakmaktansa, size yaşamın karmaşıklıklarını kanıtlayarak sizleri kor
kutacak ve bezdireceğim. Şimdi ele alacağımız matematik problem i yeni b ir
türdür ve çok zordur. Adına eylem (S) diyeceğimiz yeni bir niceliğimiz var. E y
lem, kinetik enerji eksi potansiyel enerjinin zaman üzerinden integralidir.
"Doğru yolu hesaplamak için bunu kullanacağız işte. Elimizde doğru bir yol
varsa, ondan birazcık daha farklı bir eğri, ilk yaklaşımda, eyleme dair b ir fark
yaratmayacaktır. Gerçekten b ir minimum varsa, fark ikinci yaklaşımda görüle
cektir.
"Bunu kanıtlamak kolaydır. Eğrinin belli bir şekilde saptırdığım da birinci
dereceden b ir değişiklik olursa, eylemde de sapm ayla orantılı bir değişim göz
lemlenir. Değişimin eylemi daha büyük yaptığı varsayılabilir; başka türlü mini
mumuz olmaz. Ama eğer değişim sapm ayla orantılı ise, sapmanın işaretini de
ğiştirmek eylemi azaltır. Eylemi b ir yolla artırabilir, diğer bir yolla azaltabili
riz. Minimum olmasının tek yolu, ilk yaklaşımın herhangi bir değişiklik m eyda
na getirmemesi, değişikliklerin doğru yoldan sapm aların karesiyle orantılı ol
masıdır.
"Şu şekilde çözebiliriz: î(t)'v e doğru yol diyelim; bulm aya çalıştığımız yol.
Doğru yoldan r)(t) diyeceğimiz (t'nin etası) küçük bir farkla ayrılan bir başka de
neme yoluna da x(t) diyelim.
fir
4 » ■ "
, jc(t) yolu için hesapladığım ız eyleme S, i lil için hesapladığım ız yola da S. der
*il> /y
' i <*) sek, S ile S arasındaki fark, küçük rç'in birinci dereceden yaklaşımı için sıfır ol
7A trt) malıdır. tkinci derecede fark olabilir; ancak ilk derecede fark sıfır olmalıdır.
"Ve bu herhangi b ir 77 için doğru olmalıdır. Aslında pek değil. Yollar eğer ay
nı noktada başlayıp, aynı noktada bitm iyorsa o zaman bu yöntemin b ir anlamı
yoktur. Her yol tı zamanında belli b ir noktada başlar ve t2 zamanında belli bir
noktada sonlanır ve bu noktalar ile zam anlar sabittir. Diğer bir deyişle, rç'deki
değişimler her iki uçta da sıfır olmalıdır. rçftı) = 0 ve rç(t2 ) = 0. Bu koşulu da orta
ya koyarak, matematiksel problemimizi tanımlamış olduk.
"Hiç analiz bilm iyorsanız bile, sıradan b ir / W fonksiyonunun minimumunu
bulm ak için de aynı türden bir şey yapabilirsiniz. fix) fonksiyonunda, x'e küçük
bir h ekler ve birinci derecede, /z'de yapılan düzeltmenin minimumdayken sıfır
olmasını öne sürersiniz. x yerine x + h koyar ve h'da birinci dereceden genişle
tirsiniz fonksiyonu... Aynı bizim 77'le yapacağımız gibi.
“V(x) potansiyel enerjiyken, eylem denkleminde x(t) = x{tl + 77(C) değişimini
yaptığım ızda aşağıdaki eşitliği elde ederiz:
.2
dt
s* / [ f ( f )
dx/dt türevi, elbette, iiiJ'nin türevi artı rçltl'nin türevidir. Dolayısıyla, eylemi şu
şekilde ifade edebiliriz:
\2
dt
"Şimdi bunu daha detaylı yazmalı. Karesi alınmış terim için şunu elde ede
rim:
Yazm adan tasarruf etmek için V "n ü K nin x'e göre türevi olarak yazdım, rı2 teri
mi ve ötesindekiler "iki ve daha yüksek dereceler" kutusuna girdikleri için on
larla ilgilenmemiz gerekmez. Hepsini b ir araya getirerek şunu yazabiliriz:
k2
6S=^ [ mW ^ - rıV'{}â\dt
"Şimdiki problem şudur: Burada belli b ir integral var. 2 'in ne olduğunu he
nüz bilmiyorum; ancak 7/ ne olursa olsun, integralinin sıfır olması gerektiğini
biliyorum. Bunun olmasının tek yolunun r\ ile çarpılan şeyin sıfır olması gerek
tiğini düşünebilirsiniz. Ya peki drç/dt'li ilk terime ne demeli? Eğei: t] herhangi
b ir şey olabiliyorsa, türevi de herhangi b ir şey olabilir ve böylöde drı/dt'nin de
sıfır olması gerektiğini düşünebilirsiniz. Bu çok da doğru değildir. ÖBğhı değil
dir; çünkü 77 ve türevi arasında bir ilişki vardır. Birbirlerind§fl taniâffl§h bağım
sız değildirler; çünkü 7j(t) hem tı ve hem t2 'de sıfıt olöüallflır.
"Değişkenler analizinde bütün problemleri çözmefiin yolu her zaiM fl öynl
genel ilkeyi kullanmaktan geçer. Değiştirmek istediğiniz şeyde b ir kaydırma y a
parsınız (aynı bizim ?? eklememiz gibi); birinci dereceden terimlere bakarsınız;
daha sonra elinizdekileri öyle b ir biçimde düzenlersiniz ki, başka hiçbir türev
olmadan (drj/dt olmaz) hep "bir takım şeyler çarpı kaydırma değeri (rj)w bitişin
den integral elde edersiniz. Bunun değerini birazdan âtılâyacaksını& tfeazi du
rum lar için bunun nasıl yapılacağını size hesaplam a yapm adan söyleyebilen
denklemler vardır; ancak ilgileneceğimiz kadar genel denklemler değildir. En
iyisi bu şekilde hesaplamak.)
“drj/dt terimini 77 içerecek şekilde nasıl düzenleyebilirim? Bunu, klsiiıi integ
ral alarak yapabilirim . Değişkenler analizinin tüm olayı, S'in değişimini yaz
mak ve daha sonra »j'in türevlerinin kaybolacağı şekilde parçalarının integrali-
ni almaktır. Türevlerin yok olduğu her problemde hep bu şekilde yaklaşılır.
"Kısmi integral almaya dair genel ilkeyi hatırlarsınız. Elinizde t'ye göre in-
tegrali alınan, drj/dt değeriyle çarpılmış b ir / fonksiyonu varsa; 77/ in türevini
şu şekilde yazarsınız:
J / ^ d t ^ - J . - g d t
SS = J^2 - y'te)jrç(t)dt
S'deki değişim artık istediğimiz gibidir. Köşeli parantezlerin içindeki şey, diye
lim F, r/(t) değeriyle çarpılmış ve tı'den Î2'ye integrali alınmıştır.
O b ir şeyin integraline artık sahibiz ya da diğer zam anlar /;(£) daima sıfırdır:
J F(t)rıU)dt = 0
Elimde £'ye bağlı bir fonksiyon var; i)(t)'yle çarpıp, b ir uçtan diğerine integrali-
ni alıyorum, rç'in değeri ne olursa olsun, sıfır elde ederim. Bu da F(t) fonksiyo
nunun sıfır olduğu anlamına gelir. Bu barizdir; ancak yine de size b ir tür kanıt
sunacağım.
"Öyle b ir rç(i) seçelim ki, tek b ir özel t değeri haricinde hep sıfır olsun. Bu
özel t değerine yaklaşana kadar sıfır olarak kalır,
■4
sonra anlık olarak yukarı sıçrayarak bir sinyal verir ve hemen tekrar aşağı iner.
Bu rç ve herhangi bir F fonksiyonunun çarpımının integralini aldığımızda, sıfır
dan başka herhangi b ir değerle karşılaşacağımız yer rçlil'nin yukarı sıçradığı
yerdir ve böylece oradaki F ve sıçrama (sinyal) üzerinden alınan integralin çar
pımı kadar bir değer elde edersiniz. Sadece sıçrama üzerinden alınan intégral
sıfır değildir; ancak F le çarpıldığında öyle olmalıdır. Dolayısıyla, sıçramanın
olduğu yerde F fonksiyonu sıfır olmalıdır. Sıçramayı istediğim yere koyduğuma
göre, F de her yerde sıfır olmalıdır.
"Herhangi b ir rj değeri integralimiz sıfırsa. T) katsayısı da sıfır olmalıdır.
Aşağıdaki karmaşık diferansiyel denklemi sağlayan yol için, eylemin integrali
minimum olacaktır.
Eylem integralinin ilk parçası, durağan kütle mo çarpı c2 çarpı hızın bir fonksi
yonunun integrali y]\ — v 2 /c 2'dir. Elimizde sadece potansiyel enerji yerine, ska-
ler potansiyel $ ve v çarpı vektör potansiyeli A üzerinden alınmış bir intégral
vardır. Elbette, o halde sadece elektromanyetik kuvvetleri hesaba katmaktayız.
Bütün elektrik ve manyetik alanlar 0 ve A cinsinden verilmiştir. Bu eylem fonk
siyonu, bir elektromanyetik alandaki tek b ir parçacığa dair göreli hareketin ek
siksiz bir kuramını verir.
"Elbette, nereye v yazarsam, vx yerine dx/dt ve diğer bileşenler için de ben
zeri ifadeler yazmanı gerektiğini anlamaktasınız; ayrıca, basitçe x, y, z yazdı
ğım yerler için de yol boyundaki noktalar için t zamanında x{t), y(t) ve z(£) koy
manız gerektiğinizi de. v'ler için bu değişimleri yaptıktan sonra göreli b ir p a r
çacık için eylem denklemini elde edebilirsiniz. Bu eylem denkleminin, görelilik
için doğru hareket denklemleri verdiğini göstermeyi sizin maharetinize bırak ı
yorum. Naçizane bir öneri, önce A 'sız halde, yani hiç manyetik alan olmadığı
halde yapın. Daha sonra hareket denkleminin bileşenlerini, dp/dt = -qV(p elde
edersiniz. Denklemdekinin de p = m o v / J l — v 2/ c 2 olduğunu hatırlayın.
"işin içine vektör potansiyelini soktuğumuzda daha da zor hale gelir. Deği
şimler daha da karmaşıklaşır. Fakat sonunda, kuvvet terimi q(E + v x B)'ye eşit
olduğu ortaya çıkar. Olması gerektiği gibi. Bununla uğraşm ayı da size bırakıyo
rum.
"Genel durum için, örneğin görelilik denklemi, integrali alınan eylem denk
leminin artık kinetik enerji eksi potansiyel enerji biçiminde olmadığını vurgula
mak isterim. Bu, sadece göreli olmayan yaklaşım için doğrudur. Örneğin,
moc2^ ! - v 2/cz terimi bizim kinetik enerji dediğimiz şey değildir. Herhangi b ir
özel durum için ne eylemi olması gerektiği sorusu, deneme yanılma yöntemiyle
belirlenir. Hareket yasalarını ilk başta belirlerken karşılaştığım ız problemle
aynıdır. Bildiğiniz denklemlerle biraz oynamalı ve onları en az eylem ilkesi b i
çimine sokup sokamayacağınızı görmelisiniz.
"Terminoloji üzerine bir başka hususu daha belirtmeli. S eylemini elde et
mek için zaman üzerinden integrali alınan fonksiyona Lagrange, L, denklemi
denir ve parçacıkların sadece konumları ile hızlarının b ir fonksiyonudur. D ola
yısıyla, en az eylem ilkesi şu şekilde de yazılabilir:
tı'den t2 'ye bütün integral b ir minimumsa, a'dan b'ye olan küçük yol boyunca
integral de minimumdur, a'dan b 'ye olan kısmında biraz daha fazla olması
mümkün değildir. Aksi halde, yolun o kısmıyla biraz oynar ve bütün integrali
biraz azaltabilirdiniz.
"Diğer bir deyişle, yolun her parçası da minimum olm alıdır ve bu, parçanın
uzunluğundan bağımsız şekilde daima doğrudur. Dolayısıyla bütün yolun mini
mum olması ilkesi, yolun sonsuz küçüklükteki bir bölüm ünün de minimum ey
leme sahip olacak şekilde bir eğri olduğu şeklinde de ifade edilebilir. Şimdi yo
lun yeterince küçük bir bölüm ünü -b irb irin e çok yakın a ve b noktaları arasın
d a - ele alırsak, önemli olan potansiyelin bir noktadan diğer noktaya nasıl de
ğiştiği değildir; çünkü o küçük yol boyunca aslında neredeyse aynı yerde dur
maktasınız. Düşünmeniz gereken tek şey, potansiyeldeki birinci dereceden de
ğişimdir. Cevap sadece potansiyelin türevine dayanır, her yerdeki potansiyele
değil. Dolayısıyla tüm yolun toplamdaki özelliğine dair ifade, yolun küçük bir
bölüm ünde ne olup bittiğine dair b ir ifadeye -diferansiyel b ir ifadeye- dönü
şür. Bu diferansiyel ifade sadece potansiyelin türevlerini, bir noktadaki kuvveti
içerir, işte bu, diferansiyel yasa ile toplamı ifade eden yasa arasındaki bağlantı
budur.
"Işık söz konusu olduğunda şu soruyu tartışmıştık: Parçacık doğru yolu n a
sıl bulur? Diferansiyel bakış açısıyla bunu anlamak kolaydır. Her an ivmelenir
ve ne yapacağını sadece o anda bilebilir. Parçacığın minimum eyleme sahip
olacak yola karar vereceğini söylemek, etki ve tepkiye dair bütün içgüdülerim i
zin bozulmasına yol açar. N e yani, parçacık olası bütün yolları "koklayarak" mı
en az eyleme sahip olacağı yolu seçmekte? Fotonların önüne engeller koyup,
olası tüm yollan sınam alarını engellediğimizde, nereye gideceklerini kestireme-
diklerini gördük ve kırınım olgusunu keşfettik.
"Aynı şey mekanikte de geçerli midir? Parçacık sadece "doğru yola girmekle"
kalmaz; fakat bütün olası yolları da arar mı? İşler böyle yürüyorsa, onun da
aramasını engellersek kırınıma benzer b ir olgu gözlemler miyiz? Mucizevi bir
şekilde, evet tam da böyle olur. Kuantum mekaniği yasaları bunu öngörür. A s
lında, en az eylem ilkemiz eksik ifade edilmiştir. Bir parçacık en az eylem yolu
nu seçmeden önce, aynı, ışığın en kısa zamanı seçmesine benzer bir şekilde, y a
kınındaki olası bütün yolları koklar ve en az eyleme sahip olanı seçer. Işığın en
kısa zamanı nasıl seçtiğini hatırlayın: Farklı b ir sürede geçilen b ir yoldan git
tiyse, farklı bir evrede hedefine varır. Bir noktadaki toplam genlik de, ışığın ge
çebileceği tüm olası yolların genliklerinin toplamıdır. Birbirinden çok farklı ev
reler veren bütün yolların toplamı b ir şeye varmaz. Evreler birbirlerine nere
deyse benzer bir grup yol bulursanız, bütün yollardan gelen o küçük katkılar
toplanır ve varıştaki toplam genlik makul olur. Önemli olan yol da, yakınındaki
birçok yolla aynı evreye sahip yoldur.
"Kuantum mekaniği için de aynı şey geçerlidir. Eksiksiz kuantum mekaniği
(elektron spinini ihmal ederek ve göreli olmayan durum için) şu şekilde işler: £ı
zamanında 1 noktasından yola çıkan b ir parçacığın, tz zamanında 2 noktasına
varm ası olasılığı, olasılık genliğinin karesine eşittir. Toplam genlik, her bir o la
sı yola -h e r b ir varış y o lu - ait genliklerin toplamıdır. Olası her bir x(t) için -h e r
b ir sanal yol için - genlik hesaplamalıyız. Daha sonra da bunları toplarız. Her
bir yol için genliği nasıl hesaplarız? Eylem integralimiz bize, tek bir yol için
genliğin ne olması gerektiğini söyler. Genlik, S o yol için eylemken, bir sabit ile
eiS/h çarpımıdır. Diğer b ir deyişle, bir genliğin evresini karmaşık sayıyla göste
rirsek, evre açısı S/h olur. S eylemi enerji çarpı zamanın boyutlarına sahiptir ve
Planck sabiti h da aynı boyutlara sahiptir. Kuantum mekaniğinin ne zaman
önemli olduğunu belirleyen de işte bu sabittir.
"Bütün yollar için S'in h sabitine göre çok büyük olduğunu varsayalım. Bir
yol belirli bir genlik sağlar. Yakındaki bir yoldaysa evre çok farklıdır; çünkü
devasa b ir S için - h çok küçük olduğundan- S'deki küçük b ir değişim bile tam a
men farklı b ir evre demektir. Eş deyişle yakındaki yollar, toplam alındığında,
birbirlerinin etkilerini yok ederler. Tek b ir bölge dışında. Bu da, b ir yol ve yakı
nındaki yollar ilk yaklaşım da aynı evrede olduğunda gerçekleşir. (Daha kesin
konuşacak olursak, h içinde aynı eylemden bahsediyoruz.) Sadece o yollar
önemlidir. Dolayısıyla, Planck sabiti h sıfıra giderken, doğru kuantum mekanik
yasaları şu şekilde özetlenebilir: "Bütün o olasılık genlerini falan unutun. Par
çacık, ilk yaklaşım da S'in değişmediği özel yolda ilerler". Bu, en az eylem ilkesi
ve kuantum mekaniği arasındaki ilişkidir. Kuantum mekaniğinin bu şekilde ifa
de edilebileceğini ilk defa bu dersin başında bahsettiğim aynı öğretmenin, Ba-
der'in, b ir öğrencisi tarafından keşfedilmiştir. [Kuantum mekaniği başta, genlik
için b ir diferansiyel Denklem (Schrödinger) ve birtakım matris matematiğiyle
(Heisenberg) ifade edilmiştir.]
"Şimdi fizikteki diğer minimum ilkeler hakkında konuşma vakti. Buna benzer
birçok ilginç ilke vardır. Hepsini burada listelemeye çalışmayacağım, ama biri
nin üzerinde duracağım. Daha sonra, hoş bir minimum ilkeye sahip bir fiziksel
olguya geldiğimizde o önemli ilkeyi anlatacağım. Şimdiyse, elektrostatiği bir
alan için diferansiyel denklemle değil, belirli b ir integralin maksimum veya mi
nimum olup olmamasıyla tanımlayabileceğimizi göstereceğim. Önce, yük yoğun
luğunun her yerde bilindiği ve uzaydaki her yerde <f> potansiyelini bulmak iste
diğimiz problemi ele alalım. Cevabın şu olması gerektiğini zaten biliyorsunuz:
V20 = - p / € 0
Bunu b ir başka şekilde ifade etmenin yolu da şudur: U* aşağıdaki eşitlikle ifade
edilirken
(V 0 )W - J p<t>d.V
ifadesinde [/*'ın integralini alın. Bu, tüm uzay üzerinden alınm ası gereken bir
hacim integraldir. Bu, doğru potansiyel dağılımı 0(x, y, z) için b ir minimumdur.
"Elektrostatik hakkındaki bu iki ifadenin eşit olduğunu gösterebiliriz. H er
hangi bir 0 fonksiyonunu ele alalım. Göstermek istediğimiz şey, <f> için doğru $
potansiyelini ve küçük bir / sapm asını seçtiğimizde, birinci derecede £/*'daki
değişimin sıfır olduğudur. Dolayısıyla, 0 için
<P = < k + f
2V<|> • V/
p<p = p4> + p f
olur. Bu eşitlikteki değişken kısımsa p f dir. Yani, sadece değişken kısımları tu
tarsak, şu integrale ihtiyacımız vardır:
A U* = J (e0V<£ • V / - pfldV
M df d<i> d f dA df
dx dx + dy dy + dz dz
olur. Şimdi işin hilesini göstereyim: df/dx'ten kurtulmak için, parçaların x 'e gö
re integralini alın. Böylece türev ^ 'n in üstüne taşınır. £'ye göre türevlerden kur
tulmak için kullandığımız genel yöntemin aynısıdır bu. Aşağıdaki eşitliği kulla
nalım:
J
/ sonsuzda sıfır olması gerektiğinden, integrali alman terim sıfırdır. (Bu da 77
değerini fı ve Î2 'de sıfır almayı gerektirir. Dolayısıyla ilkemizi daha doğru ifade
etmeli: U*, doğru (f> için, sonsuzda aynı değerlere sahip herhangi b ir (p(x, y,
z )'den daha azdır.) Aynı şeyi y ve z için de yapalım. Böylece A U* için
A U* = J (-<?0V2<£ - p )f d V
yazabiliriz. Bu değişimin herhangi bir / değer için sıfır olabilm esi için, her ne
olursa olsun / katsayısı mutlaka sıfır olmalıdır. Dolayısıyla, aşağıdaki eşitlik
geçerlidir:
V24> = -p / e 0
V (fV (£ ) = V / - V < £ + / V 2$
J V •{ f V & d V = J /V<£ ■n da
Tüm uzay üzerinden integral aldığımıza göre, integralini aldığımız yüzey son
suzdadır. O ra d a ,/ sıfırd ır ve böylece daha öncekiyle aynı cevabı elde ederiz.
"Ancak şimdi, tüm yüklerin nerede olduğunu bilmediğimiz bir problemi n a
sıl çözebileceğimizi biliyoruz. Elimizde, üzerindeki yüklerin b ir şekilde dağıldı
ğı iletkenler oldun. Bütün iletkenlerin potansiyelleri sabitse, yine minimum il
kesini kullanabiliriz. U* için integrali sadece iletkenlerin dışındaki uzayda alı
rız. O zaman, ^>'yi iletken üzerinde değiştirm eyeceğim izden,/bütün yüzeylerde
sıfır olur ve yüzey integral de hâlâ sıfırdır:
J fV & ■n da
A i/* = J ( - e 0V 2<£ - p )f d V
V2$ = -p / e 0
u*= Şf (V<*>)W
<t>
'b V2
2 CVZ (ilk deneTT’“1----- — 1 —
2 Ja (b - a)2 2 n rdr
İntegral kolaydır, şöyle çıkar:
( b + a\
nV2
\b - a )
Böylece elimizde sığa için doğru olmayan ama yaklaşık değer veren b ir denklem
vardır:
__ C______ b + a
2 neo ~ 2 (b - a) -
Doğal olarak, doğru cevap olan C = 2ne0/\n (b/a) eşitliğinden farklıdır; ama çok
da kötü değildir. Gelin, çeşitli b/a değerleri için doğru cevapla karşılaştırm ası
nı yapalım.
Tablo 19-1'deki sonuçlan ben hesapladım, b/a 2 kadar büyük b ir değer alsa da
-d o ğru sal değişen alana göre alanda çok büyük bir değişim verir bu değer- yine
de gayet güzel b ir yakınlaşma elde ettim. Cevap, elbette biraz yüksektir; bek
lendiği gibi. Büyük b ir silindirin içinde ince bir tel varsa, işler daha da kötüye
gider. Bu durum da alandaki değişimler çok büyüktür ve onu bir sabitle göster
meye çalışmak pek de iyi bir fikir değildir, b/a = 100 değeriyle, iki kat hatayla
karşılaşırız. Küçük b/a değerleri için değerler daha düzgündür. Karşıt uçtan b a
karsak, iletkenler birbirlerinden çok uzak değilse b/a = 1 ,1 olsun. O zaman sa
bit alan kullanmak iyi b ir yaklaşm a sağlar ve doğru C değerine yüzde on hassa
siyetle elde ederiz.
"Şimdi de bu hesaplamayı nasıl geliştirebileceğimizi anlatmak istiyorum.
(Elbette, silindir için doğru cevabı biliyorsunuz ancak başka bazı şekiller için
de yöntem aynı olup, doğru cevabı bilem iyor olabilirsiniz.) Bir sonraki adım,
bilinmeyen doğru 0 değeri için daya iyi b ir yakınlaştırma denemektir, örneğin,
üssel b ir 0 artı b ir sabit denemesi yapabiliriz. İyi de, doğru 0 değerini bilm edi
ğiniz sürece daha iyi b ir yakınlaştırma yaptığınızı nasıl bilebilirsiniz? Cevap: C
değerini hesaplarsınız. En düşük C değeri doğruya en yakın olandır. Gelin bunu
deneyelim. Potansiyel doğrusal değil de, r'nin karesiyle değişsin, dolayısıyla
elektrik alan sabit değil de doğrusal olsun, r = b için 0 = 0 ve r = a için 0 = V
eşitliğini sağlayan en genel ikinci dereceden denklem şudur:
0= V 1+
E = _ d ± = . aV ... (r -o )V
dr b -a + + (b - a)2
Şimdi bunun karesini alıp, hacim üzerinden integralini almalı. Fakat bu du
rumda a değeri ne olmalı? 0 için b ir parabol alabiliriz; ama ne parabolü? Ben
şöyle yapıyorum: Sığayı rastgele b ir a değeriyle hesaplıyorum ve aşağıdaki
denklemi elde ediyorum:
C_______ aa__ |
\bb fc^_
fa2 ' 2a
2a \ 1 ll
2 n€fj ~ b -■ a [ a ^6 + 3 J+ 6 “ + 3 J
Biraz karmaşık gözüküyor; ama alanın karesinin integralinden gelmekte. Artık
a değerini seçebilirim. Doğru değerin hesaplayacağım herhangi b ir değerin aşa
ğısında olacağını biliyorum: a için ne seçersem bana büyük değerde b ir cevap
verecek, a değeriyle oynamaya devam eder ve elde edebileceğim en düşük değe
re ulaşırsam; o en düşük değer, doğruya diğer bütün değerlerden daha yakın
olur. Diğer b ir deyişle şimdi yapacağım şey, C için en küçük değeri verecek a
değerini seçmektir. Analiz hesaplarıyla, minimum C değerini a = -2 b /(b + a) için
elde ederim. Bu değeri denkleme koyunca da, en düşük sığa değeri için aşağıda
ki eşitliği bulurum:
C b2 + 4ab + a2
2 TT£0 3 (b2 - a2)
"örneğin, yarıçapların oranı ikiye birken, ben 1,444 buldum. Bu, doğru ce
vap olan 1,4423'e çok iyi b ir yaklaşmadır. Daha büyük b/a değerleri için bile,
sonuçlar iyi görünmekte, b/a ona birken bile sonuç iyi gözüküyor; sadece yüzde
on farklı. Oran yüzde bire çıktığındaysa, işler karışm aya başlıyor. 0,217 yerine,
0,346 buldum C için. Diğer yandan, yarıçapların oranı 1,5 olduğunda, cevap
mükemmeldir, b/a oranı 1,1 olduğunda, cevap 10,492065; doğru cevapsa
10,492059'dur. Neredeyse bire bir doğru cevabı elde etmişim.
"Bu örnekleri vermemin birinci nedeni minimum eylem ilkesinin ve genel
olarak minimum ilkelerinin kuram sal değerini göstermek ve İkincisi de pratik
faydalan ın göstermekti; zaten cevabını bildiğim iz bir sığa değerini hesaplamak
için değil. Herhangi b ir başka şekil için, a gibi bilinmeyen bazı parametrelerle
yaklaşık b ir alan tahmin edebilir ve ayarlam alar yaparak minimumu elde ede
bilirsiniz. Zorlu problem ler için harika sayısal sonuçlar elde edeceğinizden
emin olabilirsiniz.
eşitliğiyle verilir. Daha büyük x değerleri için alanlar sıfırdır. Elbette - x yönün
de, aynı mesafede, akım levhasından uzanan benzer alanlar da vardır. Şekil 20-
l'd e t zamanında alanların büyüklüğünü x'in bir fonksiyonu olarak gösterdik. Ct Ct X
<•*> (b)
Şekil 20-3 Eğer akım kaynağı şiddeti (a)'da gösterildiği gibi değişirse, o halde, okla gösterilen t zamanında elektrik alanı
nın x'e göre fonksiyonu (b )’de gösterilmiştir.
Şekil 20-3 (a)'da akım zamana göre bir fonksiyon olarak gösterilmiştir. Elektrik
alan için bu üç çözümü topladığımızda, belli b ir t zamanında x'e göre değişim i
ni Şekil 20-3 (b)'deki gibi buluruz. Alan, akımı tam anlamıyla temsil etmektedir.
Uzaydaki alan dağılımı, zamanla akım değişiminin güzel b ir grafiğidir; sadece
tersten çizilmiştir. Zaman geçtikçe bütün resim dışa doğru c hızına ilerler; di
ğer b ir deyişle alanın artı x yönünde ilerleyen küçük b ir imgesi vardır ve geç
mişteki tüm akım değişimlerinin tarihçesini içeren detaylı b ir hafızası vardır.
Eğer kilometrelerce uzakta dursaydık, elektrik veya manyetik alanın değişimin
den, kaynaktaki akımın tam olarak nasıl değiştiğini çıkarabilirdik.
Dikkat ederseniz, kaynaktaki hareketlilik durduktan ve bütün akımlar ile
yükler sıfırlandıktan sonra bile, alan uzayda ilerlemeye devam etmektedir. H er
hangi bir yük veya akımdan bağım sız şekilde var olan elektrik ve manyetik
alanlar dağılımını elde ettik. Bu, M axw ell denklemlerinin eksiksiz halinden ge
len yeni etkidir. İstersek, belirli b ir yer ve zamandaki elektrik alanın kaynakta
ki aynı andaki akımla değil ama t - x/c kadar erken bir zamandaki akımla oran
tılı olduğunu yazarak, bu yaptığımız analizin tam b ir matematiksel temsilini
ortaya koyabiliriz:
Ey (t) = - J [ t ~ xi c) (2o.3)
2e0c
İster inanın ister inanmayın, aynı denklemi farklı b ir bakış açısından da el
de etmiştik; I. Ciltte kırılma indisi kuramıyla uğraştığımızda. O zaman, bir
elektromanyetik dalganın elektrik alanı ile dipolleri harekete geçirilen bir di-
elektrik levhanın içinde bulunan, salınan dipollerden oluşmuş b ir ince katman
tarafından oluşturulan alanları anlam aya çalışmıştık. Problem, hem başlangıç
taki dalganın, hem de salınan dipollerden kaynaklanan dalgaların birleşmiş
alanlarını hesaplamaktı. M axw ell denklemleri elimizde yokken, hareketli yük
lerden kaynaklanan alanları nasıl hesaplam ış olabilirdik? O zaman, ivmelenen
noktasal yüklerde uzak m esafelerde meydana gelen ışınım alanlarına dair bir
denklemi (türev olmadan) başlangıç noktası olarak ele almıştık. I. Cilt, 31. Bölü
me bakarsanız, oradaki Denk. (31.9)'la az önce yazdığımız Denk. (20.3)'ün aynı
olduğunu görürüz. Daha önceki çıkarımımız sadece kaynaktan uzak mesafeler
için geçerliyse de, aynı sonucun kaynağın yakınında bile doğru olduğunu gö r
dük artık.
Şimdi boş uzayda, kaynaklarından (akımlardan ve yüklerden) çok uzaktaki
elektrik ve manyetik alanların davranışına genel bir bakış açısı getirmek istiyor
rum. Kaynaklara çok yakınken -ö y le yakındır ki kaynak ile alan, kaynaktan a la
na iletim sırasındaki gecikme süresince kaynakta pek b ir değişiklik olm az-
alanlarda, aynı elektrostatik veya manyetostatik durum larında olduğu gibi, pek
bir değişiklik olmaz. Eğer kaynaktan, gecikmeler önem kazanacak kadar uzak
laşırsak alanların doğası bulduğum uz çözümlerdekinden çok daha farklı olur.
Bir anlamda, kaynaktan uzaklaştıkça kendi karakterlerini oturtmaya başlar
alanlar. Bu yüzden tartışmamıza, hiç yük veya akım olmayan bir bölgedeki
alanların davranışını inceleyerek başlayabiliriz.
örneğin, şunu soralım: Hem p, hem de / nin sıfır olduğu bölgelerde ne tür
alanlar olabilir? M axw ell denklemlerinin, skaler ve vektör potansiyeller için di
feransiyel denklemler cinsinden ifade edilebileceğini Bölüm 18'de görmüştük:
a0A>
12051
Eğer p ve j sıfırsa, bu denklemler çok daha basit b ir hale dönüşürler:
V20 - - ^ - ^ = O (20.6)
1 d2A
F İ F - 0 (20-7)
Böylece, boş uzayda skaler potansiyeli 0'nin ve vektör potansiyeli A'nın her bir
bileşeninin aynı matematiksel denklemi sağladığını görmüş olduk. \p (psi); (p,
A x, Ay, A z niceliklerinden herhangi birini temsil etsin diyelim; bu durumda ge
(2 0 .8 )
dx2 dy2
+d r <r dt1
120.91
Elektrik alanları E ile B'de, boş uzayda dalga fonksiyonunu sağlarlar. Örne
ğin, B = V x A olduğundan. Denk. (20.7)'nin bükümünü alarak B için b ir diferan
siyel denklem elde edebiliriz. Laplace bir skaler işlemci olduğundan dolayı,
Laplace ve büküm işlemlerinin sırası yerdeğiştirebilir:
1 d2A 1 d2 „ 1 d2B
V x —r — - = - T -rr-r (V x A) =
C2 dt2 ~ C2 dt2 ~ C2 dt2
1 r)2R
V2B - - ^ - ^ - tf = 0 (20.10)
I. V E=0
II. V x £ = - ^
III. V -B = 0 (20.12)
IV. c?VxB = ^
at
İlk denklemi bileşenlerine ayıralım:
dEx- = 0 (20.14)
dx
Çözüm, elektrik alanın x yönündeki bileşeni Ex'in, uzayda sabit olduğunu gös
terir. Eğer Denk. (20.12)'de dördüncü denkleme bakarsanız, Ex' in zaman içinde
de, y ve z'de bir B değişimi olmadığını varsayarsak, sabit olduğunu görürsü
nüz. Bu tür b ir alan, uzak bir mesafedeki yüklü kondansatör levhalarından kay
naklanan kararlı b ir dc alanı olabilir. Böyle sıradan, statik b ir alanla şimdi ilgi
lenmeyelim; ilgimizi dinamik olarak değişen alanlara yöneltelim. Dinamik
alanlar için Ex = 0'dır.
Böylece herhangi bir yönde ilerleyen düzlem dalgaları için, elektrik alanın
ilerleme yönüne göre dik açılarda olması gerektiği sonucunu elde etmiş olduk.
Elbette, x koordinatında hâlâ karmaşık bir şekilde değişkenlik gösterebilir.
Yanlam asına E alanı daim a iki bileşene ayrılabilir; örneğin y bileşeni ve z
bileşeni. O halde gelin, elektrik alanın sadece bir yanlam asına bileşeni olduğu
b ir durumu ele alalım, öncelikle, daima y yönünde olan ve hiç z bileşeni olm a
yan b ir elektrik alan düşünelim. Bu problemi çözdüğümüz zaman, elektrik ala
nın daima z yönünde olduğu durumu da çözebileceğimiz apaçık ortadadır. Ge
nel çözüm de, bu iki alanın üst üste bindirmesi olarak ifade edilebilir.
Görüyorsunuz ya, denklemler nasıl kolaylaştı. Elektrik alanın sıfır olmayan
tek bileşeni £y'dir ve tüm türevler de - x 'e göre olanlar h ariç- sıfırdır. Böylece,
M axw ell denklemlerinin gerisi gayet basitleşir.
Gelin, M axw ell denklemlerinin İkincisinde sıradaki denkleme bakalım
[Denk. (20.12)'deki II. denklem], E n in bükümünün tüm bileşenlerini yazdığım ız
da, şunu elde ederiz:
dEz dEy
(V X E)x =
dy öz
dEx dEz
(V X E) y = = 0
öz dx
dEy dEx _ dEy
(V x ESz =
dx dy dx
ÖBy _ dEx
c2( V x E ) v = c2- ^ - - c2
dy dz dt
dBz dEy
c2( V x B ) y = c2^ i . . c2^ £ . = ^ . (20.17)
dz dx dt
B'nin bileşenlerinin altı türevinden, sadece dBz/dx terimi sıfıra eşit değildir. Bu
durumda yukarıdaki üç denklem, aşağıdaki eşitliğe dönüşür:
dx2 er dt2
dht_±dht = o (2020)
dx2 c2 dt2 ’'
xp(x, t) = f ( x - c t ) (20.21)
f ( x - ct) fonksiyonu, x'te, artı x yönünde, c hızında ilerleyen "sabit" bir şekli
gösterir (Bkz . Şekil 20-4). / fonksiyonu, genliği sıfırken maksimum değerdeyse;
i = 0 için maksimum ıp değeri x = O'da görülür. Belli b ir zaman sonra, diyelim ki
i = 10 kadar bir süre sonra ip, x = lOc'de maksimum değer alacaktır. Zaman geç
tikçe, maksimum değer artı x yönünde c hızında ilerler.
■ct
F(t - x/c) = F = f ( x - ct)
| ^ = / 'U - c i )
= f "(x -c t ) (20.22)
olur. ıp'nin t'ye göre türevlerini aldığım ızda da, aşağıdaki denklemleri buluruz:
-^ £ - = f ' { x - c t ) (-c)
(20.23)
d2*/*=+c2 f " ( x - c t )
dt2
ilk terim artı x yönünde hareket eden b ir dalgayı, ikinci terim de eksi x yönünde
hareket eden rastgele b ir dalgayı temsil eder. Genel çözüm, â p ii aılöa var olan
bu türden iki dalganın üst üste bindirilm esiyle bulunur.
Şimdi üzerinde düşünmeniz için size eğlenceli bir Sbru. Aşağıdaki ğİfeİ b ir ıp
fonksiyonunu ele alalım:
4> = cos kx cos ket
E = (0 , E y, E z)
V xE = -^ ~
dt
ve her iki tarafın bükümünü alalım:
V x (V x E) = - (V x B) (20.26)
ot
V x (V x E) = V(V • E) - V2E
öte yandan, boş uzayda £*nin diverjansı sıfırdır; geriye sadece Laplace terimi
kalır. Ayrıca, boş uzaydaki M axw ell denklemlerinin [Denklem (20.12)] dördün
cüsünden biliyoruz ki, c*V x JS'nin zamana göre türevi, E'nin t'ye göre ikinci tü
revidir:
_2 „ 1 d2E -
v e ‘ ? 1 F
Şekil 20-5'teki grafiği güzel buluyor musunuz? Bir gökkuşağına baktığım ız
da kavradığımız kadarından daha fazla detay içermekte; çünkü gözlerimiz de
tayları b ir dağılım şeklinde göremez. Buna rağmen, bakan gözler gökkuşağını
güzel bulur. Gökkuşağına doğrudan baktığımızda gördüğümüz güzelliği dağı
lım eğrilerinde de görebilecek hayal gücüne sahip miyiz? Açıkçası, bilmiyorum.
Elimizde sodyum klorid kristalinin yansıma katsayısını, kızılaltı dalga b o
yunun ve açının b ir fonksiyonu olarak gösteren bir grafik olsun. Gözlerim kızıl-
altını görebilseydi, bu grafik gözlerimin göreceği şeyi temsil ederdi. Belki şöyle
olurdu: "Metalik kırmızı" b ir yüzeyden yansıyanlarla karışmış, biraz ışıldayan,
parlak "yeşil". Bu çok güzel b ir şeydir; ama b ir cihazla ölçülmüş N aC I yansıma
katsayısının grafiğine bakıp da„ ikisinin aynı güzelliğe sahip olduğunu söyle
yip söyleyemeyeceğimi bilemiyorum.
Diğer yandan, ölçüm sonuçlarında b ir güzellik göremesek de, genel fizik y a
salarım tanımlayan denklemlerde belli b ir güzellik görebildiğimizi iddia edebi
liriz. D alga denklemi (20.9)'da örneğin, x, y, z ve i'nin görünme düzeninde hoş
b ir şeyler vardır. x, y, z ve t'nin görünümündeki bu hoş simetri akla, dört b o
yutla ilgili daha da güzel b ir şey olduğu, uzayın dört boyutlu bir simetriye sa
hip olabileceği ve buradan yola çıkarak özel görelilik kuramına dair gelişmele
rin analiz edilebileceği ihtimalini getirir. Denklemlerle ilişkili, daha fazla göre
ceğimiz entelektüel güzellik vardır.
20-4 K ü resel d algalar
Düzlem dalgalarına denk gelen dalga denklemi çözümleri olduğunu ve her
hangi b ir elektromanyetik dalganın birçok düzlem dalgasının üst üste bindiril
mesi olarak tanımlanabileceğini gördük. Bununla birlikte, belirli özel durum
larda dalga alanını farklı bir matematiksel biçimde göstermek daha uygundur.
Şimdi küresel dalgalar kuramını tartışma vakti. Küresel dalgalar, belli bir mer
kezden dışa doğru yayılan küresel yüzeylerdir. Bir göle b ir taş attığımızda, or
taya çıkan dalgacıklar yüzeyde çembersel dalgalar olarak yayılır. Bunlar iki b o
yutlu dalgalardır. Küresel dalga da buna benzer bir şeydir, farkı üç boyutta y a
yılmasıdır.
Küresel dalgaları tanımlamaya başlam adan önce biraz matematikle donana
lım. Elimizde, sadece belirli bir başlangıç noktasından r radyal mesafesine
bağlı b ir fonksiyon olsun. Bir başka deyişle, küresel simetrik b ir fonksiyon ol
sun. Bu fonksiyona xp(r) diyelim, r başlangıç noktasına olan radyal mesafedir:
r = *Jx2 + y 2 + z 2
dx dx
olur. ıp'nin x'e göre ikinci türevi de aşağıdaki eşitlikle verilir:
dx2 w \ d x ) + ^ dx2
Aşağıdaki eşitliklerden yola çıkarak, r'nin x'e göre kısmi türevlerini alabiliriz:
d r ___x_ d2r __ 1_ ( x2 ^
dx ~ r dx2 ~ r V* r2 J
t20'281
V2ı p ( r ) = j r - ğ r l n p ) (20.32)
Denklem (20.32)'deki diferansiyeli alırsanız, sağ tarafın Denk. (20.3l)'e eşit ol
duğunu göreceksiniz.
Küresel dalgalar olarak yayılabilen küresel simetrik alanları ele alacaksak,
alan niceliğimiz hem r'nin hem de t'nin b ir fonksiyonu olmalıdır. O zaman,
hangi ıp(r, t) fonksiyonlarının, üç boyutlu dalga denkleminin çözümü olduğunu
sorduğumuzu düşünelim:
V2ı p ( r , t ) - ~ - ^ - ı p ( r , t ) = 0 (20.33)
ıp(r, t) sadece r boyunca uzam sal koordinatlara bağlı olduğundan, denklemi yu
karda bulduğum uz Laplace denklemi (20.32) için kullanabiliriz. Daha da doğru
olmak için, ıp aynı zaman da i'nin de b ir fonksiyonu olduğundan, türevleri r'ye
göre kısmi türevler olarak yazmalıyız. Bu durumda dalga denklemi aşağıdaki
gibi olur:
l d2 , n 1 d2 . .
ıp = f { t ~ r/c) (20.35)
^ r
olarak ifade edilebildiğini görürüz. Böyle bir fonksiyon, kaynağında dışarı doğ
ru c hızında hareket eden genel bir küresel dalgayı temsil eder. Paydadaki r'yi
b ir an için görmezden gelirsek, belirli bir zamanda başlangıca olan uzaklığın
b ir fonksiyonu olarak dalga genliğinin, dışarıya doğru c hızında hareket eden
belirli bir şekli vardır. Paydadaki r faktörüyse, dalga genliğinin, dalga ilerle
dikçe, 1/r'yle orantılı olarak azaldığını söyler. Bir başka deyişle, dalga ilerle
dikçe genliğinin sabit kaldığı düzlem dalgalarının tersine, küresel dalganın
genliği Şekil 20-6'da görüldüğü gibi düzenli b ir şekilde azalır. Bu etkiyi, basit
b ir fizikse akıl yürütmeyle anlamak kolaydır.
Şekil 20-6 Küresel bir dalga t¡> = f { t + r/c)/r. (a ) t = İçin r’nin bir fonksiyonu olarak ıp ve zama
nında aynı dalga, (b ) r = r ı için t'nin bir fonksiyonu olarak ıp ve aynı dalganın r2'deki görüntüsü.
Bir dalganın enerji yoğunluğunun, dalga genliğinin karesine bağlı olduğunu
biliyoruz. Dalga yayıldıkça, enerjisi de katedilen radyal mesafenin karesiyle
orantılı daha büyük alanlara yayılır. Toplam enerji korunduğuna göre, enerji
yoğunluğu l/r2 ve dalga genliği de 1/r'yle orantılı olarak azalır. Dolayısıyla,
Denk. (20.35) küresel bir dalganın "akla yatkın" biçimidir.
Tek boyutlu dalga denkleminin ikinci olası çözümünü göz ardı etmiştik:
np = g(t + r/c)
ya da
, g(t + r/c)
V= r
Bu aynı zamanda küresel b ir dalgayı temsil eder; ancak bu dalga r'dan kaynağa
doğru içeri hareket eden bir dalgadır.
Şimdi özel b ir varsayım da bulunacağız. Herhangi b ir ispatta bulunmadan,
bir kaynaktan çıkan dalgaların sadece dışan doğru giden dalgalar olduğunu
düşünelim. Dalgaların, yüklerin hareketlerinden kaynaklandığını bildiğimize
göre dalgaların yüklerden dışarı doğru gittiğini düşünmek isteriz. Yükler hare
kete geçmeden önce, sonsuzdan gelen küresel b ir dalganın tam da yükler hare
ketlenmeye başladığında onların konumuna vardığını düşünmek garip olurdu.
Olasılığı olan b ir çözümdür aslında; ama tecrübelerimize göre yükler ivmelen-
diğinde, dalgalar yüklerden dışarı doğru hareket ederler. M axw ell denklemleri
ne göre her iki durum da olası olsa da, tecrübemize dayanarak ilave bir olgu
daha ekleyecek ve sadece dışarı doğru giden dalganın "fiziksel olarak anlamlı"
olduğunu söyleyeceğiz. Bununla birlikte, bu ilave varsayımımızın ilginç bir so
nucunu da not etmeliyiz: M axw ell denklemlerinde görünen zamana göre simet
riyi kaldırmış olduk. E ve B için orjinal denklemler ve onlardan çıkarttığımız
dalga denklemlerinin, t'nin işaretini değiştirsek bile aynı kalma özelliği vardır.
Bu denklemler, b ir yönde giden b ir dalgaya karşılık gelen her çözüm için, tersi
yönde hareket eden b ir dalgaya ait ve eşit bir çözüm var olduğunu gösterirler.
Sadece dışarıya doğru giden küresel dalgaları ele alacağım ıza dair ifademiz
önemli bir ilave varsayımdır. (Bu ilave varsayîm ın göz ardı edildiği elektrodi
namiğin özel b ir formülasyonu dikkatlice çalışılmıştır. İlginç bir şekilde, birçok
koşulda, fiziksel olarak saçma sonuçlara varılmadığı görülmüştür; fakat gene
de bu fikirleri tartışmak bizi yolumuzdan çok saptırır. Onlarla ilgili Bölüm
28'de biraz daha konuşacağız.)
Bir başka önemli noktayı daha belirtmeli. Dışarı doğru ilerleyen bir dalga
için çözümümüz olan Denk. (20.35)'te, ıp fonksiyonu başlangıçta sonsuzdur. Bu,
bir miktar gariptir. Dalga çözümümüzün her yerde düzgün olmasını isteriz. E l
de ettiğimiz çözüm, başlangıçta b ir miktar kaynak olduğu fiziksel durumu tem
sil etmeli. Diğer bir deyişle, farkında olmadan bir hata yaptık. Serbest dalga
denklemi (20.33)'ü her yerde çözmedik. Denklem (20.33)'ü, başlangıç haricinde,
her yerde sağ taraf sıfır olacak şekilde çözdük. Hatamız buraya sızdı; çünkü tü
revimizdeki adımların bazıları r = 0 olduğunda "geçerli" değildir.
Şimdi, b ir elektrostatik problem inde benzer bir hatayı yapmanın ne kadar
kolay olduğunu gösterelim. Boş uzaydaki bir elektrostatik potansiyeline ait b ir
denklemin, V2<p = 0, çözümünü bulm aya çalıştığımızı düşünelim. Laplace sıfıra
eşittir; çünkü hiçbir yerde yük olmadığını varsayıyoruz. Ya peki bu denklem
için küresel simetrik b ir çözüm, diğer b ir deyişle sadece r'ye dayanan bir <p
fonksiyonu elde edebilir miyiz? Denklem (20.32)'yi Laplace için kullanırsak,
1 d2
-^ (rc p ) = 0
Bir kere r'ye göre integralini alırsak, r0'nin ilk türevinin sabit olduğunu bu lu
ruz. Buna a diyelim:
W >) = a
Bir daha integralini aldığımızda, rıp için şu aşağıdaki eşitliği bulluruz. b, integ-
ralin sabitidir:
r<p = ar + b
<p = a + yr
Bir şeyler açıkça yanlış. Hiç elektrik yükü olmayan bölgede elektrostatik potan
siyel için çözümü biliyoruz: potansiyel her yerde b ir sabittir. Bu, çözümdeki ilk
terime karşılık gelir. Elimizde ikinci b ir terim daha var ama ve o da potansiye
le, kaynaktan uzaklıkla ters orantılı b ir şekilde değişen b ir katkı olduğunu ifa
de eder. Her ne kadar potansiyeli boş uzayda çözdüğümüzü zannettiysek de, çö
zümümüz aynı zamanda başlangıçtaki nokta kaynak için alanı da veriyor. Şim
di olan ile dalga denklemini küresel simetrik b ir çözüm için çözdüğümüzde
olan arasındaki benzerliği görüyor musunuz? Başlangıçta gerçekten hiç yük ve
ya akım olmasaydı, küresel olarak dışarıya giden dalgalar olmazdı. Küresel d al
galar, elbette, başlangıçtaki kaynaklarca meydana getirilmiş olmalı. Bir sonraki
bölümde, dışarıya doğru giden elektromanyetik dalgalar ve onları meydana ge
tiren akımlar ile voltajlar arasındaki ilişkiyi inceleyeceğiz.
M AXW ELL DENKLEMLERİNİN
AKIMLAR VE YÜKLERLE ÇÖZÜMLERİ
dalgalarım içerdiğini gördük. Bu dalgalar, dalga boyuna bağlı olarak, radyo, 21-2 Nokta kaynaktan yayılan küresel
dalgalar
ışık, X-ışınları veya benzeri olgulara karşılık gelirler. I. Ciltte ışık konusunu ay
21-3 Maxwell denklemlerinin genel
rıntılı şekilde çalıştık. Bu bölüm de iki konuyu birbirine bağlam ak istiyoruz.
çözümü
M axw ell denklemlerinin, daha önce ışık üzerine çalışmamızın temelini oluştu 21-4 Salınan bir dipolün alanları
rabileceğini göstermek istiyoruz. 21-5 H areket eden b ir yükün potansiyelleri;
Işık konusunu çalışırken, rastgele b ir yolda ilerleyen bir yük tarafından Liénard ve Wiechert'in genel çözümü
21-6 Sabit hızda ilerleyen yük için
meydana getirilen elektrik ve manyetik alanlar için denklemleri yazmıştık:
potansiyeller; Lorentz denklemi
cB = er' x E
[Bkz. I. Cilt, Denk. (28.3) ve (28.4). Aşağıda açıkladığım gibi, buradaki işaretler
eski işaretlerin eksisidir.]
B ir yük rastgele hareket ediyorsa, b ir noktada şimdi bulacağım ız elektrik
alan parçacığın daha önceki b ir andaki konumuna ve hareketine bağlıdır. O an,
c hızıyla hareket eden ışığın yükten alan noktasına olan r' mesafesini katetmesi Gözden geçirme: I. Cilt, Bölüm 28,
için gereken zaman kadar öncedir. Diğer bir deyişle, t zamanında (1) noktasın Elektromanyetik Işınım
daki elektrik alanını bulm ak istiyorsak, yükün (2') konumunu ve (i - r'/c) zam a I. Cilt, Bölüm 31, Kırılma İndisi
nındaki hareketini hesaplamalıyız, r', yükün (i - r'/c) zamanındaki (2') konu I. Cilt, Bölüm 34, Işınımda Göreli
mundan (1) noktasına olan mesafedir. Ü ssü koymamızın nedeni, r"nün, parçacı Etkiler
ğın t zamanındaki konumu olan (2)'den alan noktası olan (l)'e olan uzaklık ol
maması, (2') noktasından (1) noktasına olan sözde "rötarlı mesafe" olmasını h a
tırlatmak istememizden dolayıdır. (Bkz. Şekil 21-1). Dikkat ederseniz, bu sefer
birim vektör er'nin yönü için farklı bir gösterim kullanıyoruz. I. Cildin 28. ve
34. Bölümlerinde r'yi (ve elbette er'yi) kaynağa doğru işaret ederken göstermek
uygundu. Şimdiyse, r'nin (2) noktasındaki yükten alan noktası (l)'e doğru yön
lendiği Coulomb yasasını takip ediyoruz. Aradaki tek fark elbette, yeni r'nin (ve
er'nin) eskilerin eksi işaretlisi olmasıdır.
Bir yükün v hızı daima c'den çok azsa ve yükten çok uzaktaki noktaları ele
alıyorsak, Denklem (21.1 )'in sadece son terimi önemlidir ve alanlar şu şekilde
yazılabilir:
cB = er' x E
Gelin, Denk. (21.1 )'in ne demek istediğine daha detaylı bakalım. er' vektörü,
(1) noktasından (2') gecikmeli konumuna doğru yönlenmiş birim vektördür. O
Şekil 21-1 t zamanında (l)'deki alanlar, (t -
halde ilk terim, gecikmeli konumdaki yükün Coulomb alanıdır. Buna "gecikmeli r'/c) zamanında q yükünün bulunduğu (2')
Coulomb alanı" diyebiliriz. Elektrik alan uzaklığın karesiyle ters orantılıdır ve konumuna bağlıdır.
yükün gecikmeli konumundan uzağa doğru (er' yönünde) yönlenmiştir.
Bu sadece ilk terimdir. Diğer terimler bize, elektrik yasalarının tüm alan la
rın statik olanlarla aynı olduğunu söylemediğini; sadece gecikmeli olduğunu
(bu da bazen insanların söylemeyi sevdiği şeydir) söylediğini anlatır. "Gecikme
li Coulomb alanı"na iki terim daha eklemeliyiz. İkinci terim gecikmeli Coulomb
alanına, r'/c değeriyle çarpılm ış gecikmeli Coulomb alanının değişim hızı kadar
b ir "düzeltme" olduğunu anlatır. Bu terim b ir nevi, ilk terimdeki gecikmeyi tela
fi etmeye meyillidir. İlk iki terim "gecikmeli Coulomb alanı"nı hesaplamak ve
daha sonra r'/c kadar bir çarpanla onu geleceğe, tam olarak t zamanına, taşı
mak içindir. Bu taşıma doğrusaldır, sanki "gecikmeli Coulomb alanı (2') nokta
sındaki yük için hesaplanan hızda değişmeye devam edecekmişçesine varsay
mışız gibi. Alan yavaşça değişiyorsa, gecikmenin etkisi düzeltme terimi saye
sinde tamamen ortadan kalkar ve iki terimin birleşim i bize "anlık Coulomb ala
nı" olan elektrik alanı verir. Diğer bir deyişle, (2) noktasındaki yükün Coulomb
alanını çok yaklaşık b ir değerle verir.
Denklem (21.l)'deki son ve üçüncü terimimiz, birim vektörünün ikinci tü
revidir. Işık kavramını çalışırken, yükten çok uzak mesafelerde ilk iki terimin
uzaklığın karesiyle ters orantılı değiştiği ve uzak mesafeler için son terime göre
çok zayıf oldukları gerçeğini görmüştük. Böylece sadece son terime odaklanmış
ve onun, yükün ivmelenmesinin gözlem hattına göre dik açılardaki bileşeniyle
(yine, uzak mesafeler için) orantılı olduğunu göstermiştik. (Ayrıca, I. Ciltteki ço
ğu tartışmamızda yüklerin göreli olmayan hareketlerini ele almıştık. Görelilik
etkilerini sadece bir bölümde, 34. Bölümde, ele almıştık.)
Şimdi bu iki şeyi birbirine bağlam aya çalışalım. Elimizde M axw ell denklem
leri ve noktasal yük için Denk. (21.1) var. Birbirlerine eşdeğer olup olm adıkları
nı sormalıyız kesinlikle. Denklem (21.1)'i M axw ell denklemlerinden elde edebi
lirsek, ışık ile elektromanyetizma arasındaki ilişkiyi gerçekten anlayabiliriz. Bu
bağlantıyı kurmak, bu bölümün ana amacıdır.
Sonradan ortaya çıktı ki, bunu başaram ayacağız. Matematiksel detaylar o
kadar karmaşıklaştı ki, o korkunç detayların-içinde boğulup kaldık. Merak et
meyin, o kadar yaklaşacağız ki bağlantının nasıl yapılabileceğini kolayca göre
bileceksiniz. Kayıp parçalar sadece matematiksel detaylarda olacak. Bazılarınız
bu bölümdeki matematiği çok karmaşık bulabilir ve akıl yürütmeyi yakından
takip etmek istemeyebilirsiniz. Yine de, daha önce öğrendikleriniz ile şimdi öğ
rendikleriniz arasında bağlantı kurmanın veya en azından bu bağlantının nasıl
yapılabileceğini belirtmenin önemli olduğunu düşünüyoruz. Daha önceki b ö
lümlere bakarsanız, başlangıç noktası olarak ele aldığımız ifadenin yeni b ir
"varsayım " mı yoksa "temel b ir yasa" mı olduğunu veya diğer bazı yasalardan
çıkarılıp çıkarılamayacağını dikkatlice açıkladık. Bu yüzden, ışık ve M axwell
denklemleri arasında bağlantı kurmak da bizim yükümlülüğümüz. Belli yerler
de zorlaşabilir; ama ne yapacaksınız? H ayat bu, başka yolu yok.
£ = -W > -4 t (21.2)
Öt
ve
B=VxA (21.3)
f- «>«
Şimdi, Denk. (21.4) ve (21.5)'in çözümlerini bulalım. Bunu yapmak için, aşa
ğıdaki denklemin çözümü olan ip'yi bulmalıyız:
= (21.7)
(2L8)
Bölüm 20'de gördüğümüz üzere, bu denklemin çözümleri çok çeşitli dalgaları
temsil edebilir: x yönündeki düzlem dalgaları, ıp = fi t - x/c); y veya z yönündeki
düzlem dalgaları veya herhangi b ir yöndekileri; ya da şu aşağıdaki biçimdeki
küresel dalgalar:
ıp = £ y - (r _>0) (21.10)
ıp, başlangıçta bulunan ve zam anla değişen b ir yük için Coulomb alanı gibidir.
Başlangıca çok yakın bir bölgede, yoğunluğu p olan b ir yük yığınımız olsun. Bu
durumda Q = f p d V olduğunda
^ Ç/47re0
<p = -----------
r
eşitliğini buluruz. Böyle bir 0'nin aşağıdaki denklemi sağladığını biliyoruz:
V2tf>= — ' -
eo
Aynı matematiksel akıl yürütmeyi takip ederek, Denk. (21.10)'daki ıp'nin de
aşağıdaki denklemi sağladığını söyleyebiliriz:
V2\p = - s (r -» 0 ) (21.11)
/=—
J 4tt
Yukarıdaki eşitlikteki S de
S = J sd V
olarak ifade edilebilir. Aralarındaki tek fark, genel durum da s ve dolayısıyla S,
zamana bağlı b ir fonksiyon olabilir.
Buradaki önemini belirtmemiz gereken şey, ıp eğer Denk. (21.11 )'i küçük r
değeri için sağlıyorsa o zaman (21.7)'yi de sağlıyordur. Başlangıca yaklaştıkça,
ıp'nin 1/r'ye bağım lılığı uzay türevlerinin çok büyümesine yol açar. Buna ra ğ
men, zaman türevleri değerlerini korur. [Onlar sadece /(t)'nin zaman türevleri
dir], Dolayısıyla r sıfıra yaklaştıkça. Denk. (21.7)'deki d2ıp/dt2 terimi V2ıp'ye göre
ihmal edilebilir ve Denk. (21.7), Denk. (21.11 )'e eşit olur.
Özetleyecek olursak. Denk. (21.7)'nin kaynak fonksiyonu s(t) başlangıçta ye
relleşirse ve toplam şiddeti de
S (t )= f s (t )d V (21.12)
^ 1 S (t -r /c )
xp(x, y, z, t) = ----------------------------- (21.13)
4 tt r
„ s(2, i - r\2İc)dV 2
dip 1, i = --------- ----------------
47T7-12
Bütün kaynakların parçalarından gelen katkıları toplarsak v e s ^ O olan bütün
bölgeler üzerinden integralini aldığım ızda aşağıdaki eşitliği elde ederiz:
, (1 C s (2, t - r n /c) ,
ıp(l,t) = I ----- 1----- ii— d V 2 (21.14)
J 47Tr 12
V -E = - V ■B = 0
eo
„ „ ÖB 2„ n j dE
V x £ = — — c2V x B = - + —
öt e0 at
Çözümleri: q 4
E - —V 0 ----
Üt
B = V xA
±f, f r n/r)
</>(l, i ) = / --------------------------- d \ 2
J 47ce0ru
A l U ) - ( İl2'l - : a , r ) M
J iıreac/rV2
Bu denklem ilk defa 1902 yılın da O liver H eaviside tarafından yayım lanm ıştır. 1950'de on
dan b ağım sız b ir şekilde R. P. Feynman tarafından keşfedilm iş ve sinkroton ışınım ı hakkın
da düşünmenin güzel b ir yolu olarak derslerde sunulmuştur.
yüklerin dipol momenti p = qd olur ki bunu da zamana bağlı bir fonksiyon ola
rak değerlendireceğiz. Yüklere çok yakın bölgelerdeki alanlara bakarsak, gecik
meden dolayı endişelenmemize gerek yoktur; elektrik alan daha önce elektro
statik dipol için, anlık dipol momenti p (i)'yi kullanarak elbet, hesapladığımız
alanla aynı olacaktır. Açığa gitmemiz durumundaysa, alanda 1/r'yle azalan ve
yükün bakış açısına göre dik ivmelenmesine bağlı b ir terim bulmalıyız.
Denklem (21.6)'yı kullanarak, vektör potansiyeli A 'yı hesaplayarak işe koyu
lalım. Hareket halindeki yükümüzün, yük yoğunluğu p(x, y, z) olan ve v hızıyla
ilerleyen b ir kabarcığın içinde olduğunu düşünelim. Bu durum da yük yoğunlu
ğu j(x , y, z) vp(x, y, z)'ye eşit olacaktır. Koordinat sistemimizi, z ekseni v yönün
de olacak şekilde seçersek, problem im izin geometrisi Şekil 21-2'de gösterildiği
gibidir. Aşağıdaki integrali istiyoruz:
’ j ( 2, t - r 12/c)
-d V 2 (21.17)
I r 12
Yük kabarcığımızın boyutu r 12'ye göre gerçekten çok küçükse, paydadaki r 12
terimini r'ye, kabarcığın merkezine olan uzaklığa, eşitleyebilir ve r'yi integralin
dışına alabiliriz. Sonra da paydaki r^ 'y i de r'ye eşitleyeceğiz; her ne kadar bu
tam anlamıyla doğru olmasa da. Doğru değil diyorum; çünkü kabarcığın tepe
sindeki j değerini, tabanı için kullandığımız j değerinden daha farklı bir za
manda almalıyız. j ( t - r^ /c ) için de r 12 = r eşitliğini kullandığımızda, bütün ka
barcığın yük yoğunluğunu aynı (i - r/c) zamanında almış oluyoruz. Bu yakınlaş
tırma, ancak yükün v hızı c'den çok küçükse işe yarar. Diğer b ir deyişle, göreli
Şekil 21-2 (1 ) noktasındaki potansiyel, yük yo
olmayan bir hesaplama yapıyoruz, j yerine p v koyduğumuzda, (21.7) aşağıdaki
ğunluğu p üzerinden alınan integrallerle bulu
biçime dönüşür:
f
nur.
Tüm yük aynı hıza sahip olduğundan, bu integral v/r çarpı toplam q yüküdür. qv
ise sadece dp/dt'dir: dipol momentin değişim hızı. O da, elbette, gecikmeli (t-r/c)
zamanında değerlendirilmelidir. Onu, p (t - r/c) şeklinde yazacağız. Böylece vek
tör potansiyeli için şunu elde ederiz:
, 4 0 , « ) . - 4 - 6 ! ^ 121.181
Aıreocr r
Sl = Ş i L , ‘ A £ !£ ^ £ l (2, . 19l
ay 4n€0(r oy r
ifadesini verir. Bu da, aynı b ir statik dipolün potansiyeli gibi l/r2 değeriyle
orantılı olarak düşer. (Çünkü, belirli b ir yönde y/r sabittir.)
Denklem (21.20)'deki ikinci terim bize yeni etkiler sunar. Diferansiyeli uygu
ladığım ızda aşağıdaki terimi elde ederiz:
- ~ d ^ ^ u - r/a l2L2a
Burada p, elbette, p'nin t'ye göre ikinci dereceden türevidir. Payın diferansi
yelini almaktan gelen bu terim ışınımdan sorumludur. Birincisi, sadece 1/r'yle
orantılı azalan bir alanı tanımlamakta. İkincisi, yükün ivmelenmesirıe bağlıdır.
Işığın ışınımını tanımlayan Denk. (21.1')gibi b ir sonucu nasıl elde edeceğimizi
görmeye başlam ış olmanız lazım.
Bu ışınım teriminin ortaya nasıl çıktığını biraz daha detaylı inceleyelim.
Çok önemli ve ilginç bir sonuçtur. 1/r'ye bağlı olduğu için, paydaki gecikme te
rimi hariç, Coulomb potansiyeline benzeyen (21.18)'le başlayalım . Neden peki
sadece, alanları elde etmek için uzay koordinatlarına göre diferansiyelini aldı
ğımızda l/H'ye bağlı ve karşılık gelen zaman gecikmelerine sahip bir alan elde
edemiyoruz?
Neden olduğunu şu şekilde anlayabiliriz: Dipolümüzün, sinüs eğrisi şeklin
de aşağı yukarı salındığını düşünelim. Bu durumda
P = Pz = Po sinoıi
ve
_1___ a>po cos w (t - r/e)
AneoC2 r
denklemlerini elde ederdik. A z'nva r'ye göre fonksiyonunu grafiğe dökecek olur
sak, Şekil 21-3'te gösterilen eğriyi elde ederiz. Tepe genliği 1/r'yle ordiiUh aza
lır; buna ilaveten l/r eğrisiye sınırlanmış b ir salınım vardır üzayüiâ; tfzamsal
türevleri aldığımızda, eğrinin eğimiyle orantılı olduklâFltll görürüz. Şekilde gör
düğünüz üzere l/r eğrisinin eğiminden daha dik eğimler vardır. Açıkça ortadır
ki, belirli bir frekanstaki tepe eğimleri, 1/r'yle değişkenlik gösteren dalga genli
ğiyle orantılıdır. Bu da, ışınım terimindeki azalma oranım açıklar.
Hepsi böyle olur; çünkü kaynaktaki zamanla değişimler, dalgalar dışarı
doğru ilerledikçe uzaydaki değişimlere çevrilir ve manyetik alanlar potansiye
lin konumsal türevlerine bağlıdır.
Geriye dönelim ve manyetik alan için hesaplamamızı bitirelim. Bx için
Şekil 21-3 Salınan bir dipolden kaynaklanan
(21.21) ve (21.22) terimlerimiz vardır, dolayısıyla aşağıdaki eşitliği yazabiliriz: küresel dalga için t zamanında r'nin fonksiyonu
1 y p (t-r /c ) olan j4'nınz bileşeni.
yp (t - r/c)l
Br =
4ne0c2 T3 cr1 \
Aynı matematikle,
B, = J J l R:p(t - r/c) x p (t -r /c ) 1
4ne0c2L cr2 J
eşitliğini şunu elde ederiz. Bunların hepsini güzel b ir vektör denkleminde b ir
leştirebiliriz:
1 [p+ (r/c)p\t -r/c * r
B = (21.23)
4jre0c2
Şimdi denkleme bakalım, öncelikle, r çok büyük b ir değer alırsa sadece p te
rimi sayılır. B'nin yönü p x r değeriyle verilir ve Şekil 21-4'te gösterildiği gibi r
yarıçapına ve ayrıca ivmelenmeye dik açılardadır. Her şey doğru çıkıyor; bu ay
nı zam anda Denk. (21. l')'le elde ettiğimiz sonuçtur.
Şimdi alışık olmadığımız b ir şeye daha da yakına girdiğim izde ne olduğuna
bakalım. Bölüm 14-7'de b ir akım elemanının manyetik alanı için Biot ve Savart
yasasını çalışmıştık. Bir j d V akım elemanının manyetik alana aşağıdaki miktar Şekil 21-4 Salınan bir dipolün E ve B ışınım
da katkıda bulunduğunu bulmuştuk. alanlar.
dB = i __JİLT, d V (21.24)
4 tt€qC2 r3
Toplam larını aldığımızda, p^deki iki terim birbirini sıfırlar ve gecikmesiz p (da
ha doğrusu p(t)) akımıyla baş başa kalırız, (r/c)2 ve üstü [örneğin ^(r/c)2 p ] dere
cede terimler de vardır; fakat yeterince küçük r değeri için bu n lar çok küçüktür
ve böylece p değeri r/c zamanında önemli ölçüde değişmez.
Dolayısıyla, Denklem (21.23) alanları aynı anlık kuram gibi verir. Hatta, ge
cikmeli anlık kuramdan çok daha yakın şekilde belirler; gecikmenin birinci de
receden etkileri ikinci terimle ortadan kaldırılır. Statik denklemler gayet doğru
dur; tahmin edebileceğinizden bile daha doğru. Bu telafi, elbette, sadece yakın
daki noktalarda işe yarar. Uzaktaki noktalar için düzeltme çok kötüleşir; çünkü
zaman gecikmeleri çok büyük b ir etki meydana getirir ve ışınımın önemli l/r te
rimini elde ederiz.
Daha hâlâ, elektrik alanını hesaplam alı ve Denklem (21.1 )'le aynı olduğunu
göstermeliyiz. Uzak mesafeler için cevabın doğru olacağını görebiliriz. Kaynak
lardan uzakta, ilerleyen bir dalganın olduğu yerde E alanı tfye (ve ayrıca r'ye),
Şekil 21-4'teki gibi diktir ve cB = E eşitliği geçerlidir. Dolayısıyla, E alanı p'nin
ivmelenmesiyle orantılır; Denk. (21.1 )'in öngördüğü gibi.
Tüm mesafelerde elektrik alanı elde etmek için, elektrostatik potansiyeli
bulm am ız gerekir. Denklem (21.8)'i elde etmek için, A için akım integralini he
saplarken, gecikme terimlerindeki r'nin ufak değişimini göz ardı ederek bir y a
kınlaştırm ada bulunmuştuk. Bu, elektrostatik potansiyel için işe yaramaz; çün
kü o zaman, b ir sabit olan yük yoğunluğunun integrali ile 1/r'nin çarpımını el
de etmiş oluruz. Yakınlaştırma çok kabadır. Bir üst dereceye gitmeliyiz. Daha
yüksek dereceden bu hesaplam aya doğrudan dahil olmak yerine, başka bir şey
yapabiliriz. Daha önceden bulduğum uz vektör potansiyelini kullanarak, Denk.
(21.6)'yla skaler potansiyeli belirleyebiliriz. Bu durumda, A'nın diverjansı, A x
ve Ay sıfır olduğundan, sadece dAz/dz'dir. Yukarıda B 'yi bulm ak için yaptığı
mız şekilde diferansiyeli alırsak
d_
|^p(t- r/c) ( r ) + 7 - | - p (£- r/c)]
V A~ 47re0c 2 dz
1 [p + (r/c)p\t - r/c ■r
4t7TCqC^ r3
eşitliklerini elde ederiz. Denklem (21.6)'yı kullanarak, <p için şu denklemi elde
(Integral sabiti, var olabilecek üst üste binmiş bir statik alana denk gelir. Ele
aldığımız salınan dipol için, statik alan yoktur.)
Artık aşağıdaki denklem sayesinde elektrik alan E”yi bulabiliriz:
Adım lar sıkıcı ama p(t - r/c) ve onun zaman türevlerinin, r/c gecikmesiyle, x, y
ve z'ye bağlı olduğunu hatırladığınız müddetçe] dolam baçsız olduğundan, doğ
rudan sonucu yazacağız:
(21.26)
ve
(21.28)
ilk bakışta cevap olarak, p'nin böyle bir "nokta" yük üzerinden integralinin top
lam q yüküne eşit olduğunu söyleyebilirsiniz:
<yanhŞ)
r i 2 değeriyle geciktirilmiş (i - r J2/c) zamanında (2) noktasından (1) noktasına y a
rıçap vektörünü kastederiz. Bu yanlıştır.
Doğru cevap şudur:
(D
Şekil 21-5 (a ) (1 ) noktasına doğru v hızıyla ilerleyen -küçük b ir kübik yük dağılımı olarak düşünülen- bir “nokta" yük. (b ) Po
tansiyelleri hesaplamak için kullanılan hacim elemanı AK,-.
Burada ty, yükün hızının r'i 2 'ye paralel, (1) noktasına doğru bileşenidir. Şimdi
bunun neden böyle olduğunu göstereceğiz. Akıl yürütmemizi takibi kolaylaştır
mak için, hesaplamamızı, Şekil 21-5 (a)'da görüldüğü gibi (1) noktasına doğru v
hızıyla ilerleyen küçük bir yük küpü biçimindeki "nokta" yük için yapacağız.
Küpün bir kenarının uzunluğu a olsun a, yükün merkezinden (1) noktasına olan
rj 2 mesafesinden çok çok daha küçüktür.
pA V i
(2130)
Toplamdaki r*, (1) noktasından i nci hacim elemanı A li'y e olan mesafe ve pt de
tf = t - n/c zamanında A li'd ek i yük yoğunluğudur. Her zaman için r; » a oldu-
ğtliidan, AtVyi, Şekil 21-5 (b)'de gösterildiği gibi, r ^ 'y e dik dikdörtgen dilimler
şeklinde alabiliriz.
a'd an çok daha küçük bir w kalınlığında hacim elemanlarımız olduğunu
düşünelim. Bağımsız elemanlar Şekil 21-6 (a)'daki gibi gözükecektir ve oradaki
eleman sayısı yükleri hayli hayli kapsar. Ama yükü göstermedik ve bunun için
de iyi b ir nedenimiz var. Neröy§ çizelim onu? Her b ir AVı hacim elemanı için,
ti = (t - rj/c) zamanındaki p'yi kullanmalıyız; ancak yük hareket ettiğinden, her
bir AVı elemanı için farklı bir yerdedir'.
olarak yazılır. Burada AV^, Şekil 21-6 (e)'de gösterildiği gibi, yük dağılım larıyla
örtüşen son Al^ hacim elemanıdır. Toplam da o zaman açıkça
9
b nedir? Yük küpünün, yükün tı = (i - r\/c) ile tw = (t - r^/c) zamanları ara
sında katettiği mesafe kadar artırılmış boyudur:
b =-
■(v/c)
eşitliğini elde ederiz. Şüphesiz v dediğimizde, t' = (t - r'/c) geciktirilmiş zam an
daki hızı kastetmekteyiz. Bunu [1 - (p/c)]gec olarak gösterebiliriz. Potansiyel için
Denk. (21.31) de aşağıdaki biçimi alır:
q 1
0(1. t) - 4ne^ j jj _ (V/Cj]gec
0(1,
r
t) =~.-------T779— 7-j—
4ne0r [1 - v r/c]gec
(21.32)
olur. Nokta bir yük için potansiyeller bu biçimde ilk defa Lienard ve VViechert ta
rafından bulunmuştur ve Lienard-Wiechert potansiyelleri olarak adlandırılırlar.
Bütün bu döngüyü Denk. (21.1)'e dönerek kapatmak için tek yapmamız gere
ken, bu potansiyellerden (B = V x A ve E = -V<f> - dA/dt eşitliklerini kullanarak) E
ve B'yi hesaplamaktır. Bundan sonrası sadece aritmetiktir. Burada detaylarına
girmeyeceğiz, zira gayet fazla aritmetik içermekte. Belki de siz. Denk. (21.1)'in
Lienard-VViechert potansiyellerine eşit olduğuna dair bize güvenirsiniz.'
Bol m iktarda kâğıt ve de zamanınız varsa, bunu siz de çıkarmayı deneyebilirsiniz. Bu du
rum da size iki önerimiz olacak: Birincisi, r1 £"nün bir fonksiyonu olduğundan türevlerinin
karm aşık olduğunu unutmayın. İkincisi, Denk. (21.1)'i türetmeye çalışm ayın; am a içindeki
bütün türevleri alın ve 21.33 ile 21.34 potansiyellerinden elde ettiğiniz çıkardığınız E yle el
de ettiğinizle karşılaştırın.
21-6 Sabit hızda ilerleyen yük için potansiyeller;
Lorentz denklem i
Şimdi, düz bir çizgi üzerinde, düzgün b ir hızla ilerleyen yükten kaynaklanan
alanları bulmak üzere, Liénard-W iechert potansiyellerini özel b ir durum için
kullanalım. Daha sonra tekrar görelilik ilkesini kullanarak hesaplayacağız. Bir
yükün eylemsizlik çerçevesinde durduğumuzda potansiyellerin ne olduğunu b i
liyoruz. Yük hareket ederken, bir sistemden diğerine görelilik dönüşümü y ap a
rak ne olup bittiğini görebiliriz. Göreliliğin kaynağı elektrik ve manyetizma ku-
ramındaydı. Lorentz elektrik ve manyetizma üzerine denklemleri çalışırken, Lo
rentz dönüşümü denklemlerini (I. Cilt, Bölüm 35) keşfetmişti. Bütün bunların
nereden geldiğini anlamanız için, M axw ell denklemlerinin Lorentz dönüşümle
rine yol açtığını göstermek istiyoruz. Hareketli b ir yük için M axw ell denklemle
rinin potansiyelleri de ortaya çıkardığını son bölümde göstermiştik. Dolayısıyla
bu potansiyelleri kullandığımızda, M axw ell kuramını kullanmış oluruz.
x ekseni boyunca v hızıyla ilerleyen b ir yüktt ele alalım. Şekil 21-7'de göste
rildiği gibi, P(x, y, z) noktasındaki potansiyelleri bulmak istiyoruz. Yükün b a ş
langıçta olduğu an t = 0 ise, t anında yük x = vt noktasındayken, y = z = O'dır.
Bizim bilmek istediğimizse, onun gecikmeli zamandaki konumudur:
t' = t - (21.35)
r', yükten P noktasına gecikmeli zamandaki mesafedir. Daha önceki t' zama
nında yük x = vt' noktasındaydı. Diğer b ir deyişle, r1için
Karesi alınmış binomları açar ve i' için benzer terimler b ir araya topladığım ız
da aşağıdaki eşitliği elde ederiz:
(21.38)
eşitliğini yazabiliriz, r'n in r' yönündeki bileşeni v x (x - v t ')/ r " dür, diğer bir de
yişle v ■r' sadece v x (x - ut'l'dür ve tüm payda da
V VX V 2
c(t — t') ------ ( X — Vt') =
, ______ 11
C t ------- 7 -
_____
( 1 ------ 5- ) f '
C■ c2 c2
denklemine eşit olur. Denklem (21.37)'den (1 - vVc2)*' için eşitliği kullanırsak, <j)
için aşağıdaki eşitliği elde ederiz:
l
I 1/2 (21.39)
y -* y
z -» z
İşte bu Lorentz dönüşümüdür ve Lorentz nasıl keşfettiyse biz de aynı şekilde
keşfetmiş olduk.
Peki ya Denk. (21.39)'un önünde gözüken l /y / l - v 2/ c 2 çarpanı nedir? Ayrı
ca, parçacığın eylemsizlik çerçevesinde her yerde sıfırken A vektör potansiyeli
nasıl ortaya çıkıyor? Yakında, A ve tp'mn beraber, aynı parçacığın toplam ener
jisi U ile momentumu p'nin meydana getirdiği gibi, b ir dört vektör meydana ge
tirdiğini göstereceğiz. Denklem (21.39)'daki fazladan 1 / J l — v 2/ c 2 çarpanı, bir
dört vektörün bileşenlerini dönüştürdüğümüzde de daima görünen çarpanla
aynıdır. Tıpkı, yük yoğunluğu p'nin p/yj 1 — v 2/ c 2' ye dönüşümünde olduğu gibi.
Aslında, Denk. (21.4) ve (21.5)'ten açıkça görülmektedir ki, A ve <p bir dört vektö
rün bileşenleridir; çünkü Bölüm 13'te zaten j ve p'nin bir dört vektör bileşenleri
olduğunu göstermiştik.
Daha sonra elektrodinamiğin göreliliğinde daha fazla detaya gireceğiz. Bu
rada sadece, M axw ell denklemlerinin nasıl doğal b ir şekilde Lorentz dönüşü
müne yol açtığını göstermek istedik. Böylece Einstein göreliliği için elektrik ve
manyetizma yasalarının zaten doğru olduğunu bulduğunuzda şaşırmazsınız.
Onları, Newton mekanik yasaları için yapmak zorunda kaldığımız gibi "düzelt
meye çalışmayacağız".
22
AC DEVRELERİ
22-1 E m p ed an slar
22-1 Empedanslar
Bu dersteki çabam ızın çoğu, eksiksiz M axw ell denklemlerini elde etmeye yö
22-2 Jeneratörler
nelikti. Son iki bölüm de bu denklemlerin sonuçlarını tartıştık. Gördük ki, denk
22-3 İdeal elem anlar şebekesi; Kirchhoff
lemler daha önceden çalıştığımız bütün statik olguları ve aynı zaman da I. Cilt yasaları
te biraz detayına girdiğimiz elektromanyetik ve ışık olgularını da kapsam akta 22-4 Eşdeğer devreler
dır. M axw ell denklemleri akımlar ve yüklere yakın veya çok uzak alanları he 22-5 Enerji
22-6 Bir merdiven şebeke
saplam anıza bağlı olarak, her iki olguyu da gösterir. Arada kalan bölge için
22-7 Filtreler
söylenecek pek ilginç b ir şey yoktur; orada özel bir olgu gözükmez. 22-8 Diğer devre elemanları
Bununla birlikte, elektromanyetizma içinde hâlâ çalışmak istediğimiz b ir
çok konu vardır. Görelilik ve M axw ell denklemleri hakkındaki soruyu, diğer
bir deyişle M axw ell denklemlerine hareketli koordinat sistemlerine göre baktı
ğım ızda ne olduğu sorusunu tartışmak istiyoruz. Bir de, elektromanyetik s is
temlerde enerji korunumuna dair soru vardır. Üstüne, malzemelerin elektro
manyetik özelliklerine dair geniş konu da ortadadır. Şu ana kadar, dielektrik-
Gözden geçirme: I. Cilt, Bölüm 22,
lerin özelliklerini çalıştığımız zaman hariç, elektromanyetik alanları boş uzay
Cebir
da ele aldık. Her ne kadar I. Ciltte ışık konusunun biraz detayına girdiysek de,
I. Cilt, Bölüm 23, Rezonans
alan denklemlerinin bakış açısından tekrar ele almak istediğimiz birkaç şey
I. Cilt, Bölüm 25 Doğrusal Sis
vardır.
temler ve Tekrar
Bilhassa kırılma indisi konusunu, özellikle yoğun malzemeler için tekrar ele
almak istiyoruz. Son olarak, uzaydaki sınırlı bir bölgede kısıtlı kalmış dalgalar
la ilgili olgular vardır. Ses dalgalarını çalışırken bu tür b ir probleme kısaca de
ğinmiştik. M axw ell denklemleri, elektrik ve manyetik alanların içinde kısıtlı
kalmış dalgaları gösteren çözümleri de doğurur. Önemli teknik uygulam aları
olan bu konuyu gelecek bölüm lerde ele alacağız. O konuya varabilm ek için, dü
şük frekanslarda elektrik devrelerinin özelliklerini inceleyerek yola koyulaca
ğız. Daha sonra, M axw ell denklemlerinin neredeyse statik yaklaşım larının uy
gulan abilir olduğu durum lar ile yüksek frekanslı etkilerin baskın olduğu du
rum lar arasında b ir karşılaştırm a yapabileceğiz.
Böylece son birkaç bölümdeki yüce ve gizemli zirvelerden düze inip, görece
olarak düşük seviye b ir konu olan elektrik devrelerine vardık. Yine de, böyle sı
radan bir konunun bile, detaylarına inildiğinde büyük karm aşıklıklar içerebil
diğim göreceğiz.
I. Cildin, 23 ve 25. Bölümünde elektrik devrelerinin özelliklerinin bir kısm ı
na değinmiştik. Şimdi o kısımdaki bilgilerin bir kısmını, bu sefer daha detaylı
şekilde, tekrar ele alacağız. Yine sadece doğrusal sistemlerle ve sinüzoidal o la
rak değişen voltajlar ve akım larla uğraşacağız. Bütün voltaj ve akımları, I. Cilt,
23. Bölümde tanımladığımız üssel gösterimi kullanarak yazabiliriz. Dolayısıyla,
zamanla değişen V(t) voltajı şu şekilde yazılır:
Denklemdeki V, i'den bağım sız b ir karmaşık sayıyı ifade eder. Elbette ki, za
m anla değişen gerçek V(t) voltajı denklemin sağ tarafındaki karmaşık fonksiyo
nun gerçel kısmıdır.
Benzer şekilde, zamanla değişen diğer tüm nicelikleri aynı ut frekansında si-
nüzoidal olarak değişecek şekilde ele alınmalıdır. Böylece, şunları yazabiliriz:
1= 1 eltot (akım)
£ = £ eiwt (emk) (2 2 . 2 )
(22.3)
b o b in dışarıdan
b o yu n ca
Daha önce gördüğümüz üzere, mükemmel b ir iletken içinde elektrik alan ola
maz. (En küçük alanla bile sonsuz akımlar meydana getirirdi.) Dolayısıyla, b o
bin boyunca a'dan b'ye integral sıfırdır. İ n i n çizgi integraline bütün katkı in
düktans dışındaki, b ucundan a ucuna olan yoldan gelir. "Kutu"nun dışındaki
uzayda hiç manyetik alan olmadığı varsaydığım ızdan, integralin bu parçası se
çilen yoldan bağım sızdır ve iki ucun potansiyellerini tanım layabiliriz, iki p o
tansiyel arasındaki fark voltaj farkı veya basitçe V'dir. Dolayısıyla şunu elde
etmiş oluruz:
di
V = - £ = L ---
dt
V = iuLI (22.4)
y =-£=z (22.5)
geçerlidir. Şimdi, aynı bakış açısıyla sığaça bakalım .' Bir sığaç, bir çift iletken
levhadan oluşur ve levhalardan çıkan iki tel uygun uçlara uzatılmıştır. Levha
lar herhangi b ir şekilde olabilir ve çoğu zaman bir m iktar dielektrik malzemey
le birbirlerinden ayrılmıştır. Böyle b ir durumu şematik olarak Şekil 22-2'de
gösterdik. Yeniden, birçok basitleştirici varsayım larda bulunacağız. Levhaların
ve tellerin mükemmel iletkenler olduğunu varsayarız. Ayrıca, levhalar arasın
daki yalıtımın mükemmel olduğunu ve böylece b ir levhadan diğerine yük geç
meyeceğini varsayarız. Sonra, iki iletkenin birbirine çok yakın ama diğerlerin
den uzak olduğunu ve böylece bir levhadan çıkan alan çizgilerinin diğerine v a r
dığını varsayarız. Elbette bir de iki levhada eşit ve zıt yükler olduğunu ve lev
haların üzerindeki yüklerin besleme kablolarının yüzeyindeki yüklerden çok
daha büyük olduğu varsayımı var. Son olarak, sığaça yakın hiç manyetik alan
olmadığını varsayarız.
a ucundan başlayan, telin içinden geçip sığaç levhasının tepesine giden,
levhalar arasındaki boşluğu atlayarak alt levhaya geçen, oradan tel boyunca b
ucuna giden ve sığaçın dışından a ucuna geri dönen kapalı ilmek etrafında,
E'nin çizgi integralini ele aldığımızı düşünelim. Manyetik alan olmadığından
dolayı, bu kapalı yol etrafında F n in çizgi integrali sıfırdır. Integrali üç parçaya
ayırabiliriz:
Sığaça a ucundan giren (ve b ucundan çıkan) I elektrik akımı dÇ/dt'ye, levhalar
daki elektrik yükünün değişim hızına eşittir. Denklem (22.7)'den, a ve b termi
nalleri arasındaki potansiyel farkı levhalar arasındaki potansiyel farkına eşit
tir. d V /d t 'yi İûjV şeklinde yazarsak, bir sığaç için voltaj akım ilişkisini aşağıda
ki şekilde yazabiliriz:
I
io)V = -
ya da
V= ( 22 . 8 )
io)C
a Yukarıdaki denklemdeki R 'ye direnç denir. Daha sonra, gerçek iletken malzeme
,ı,\
ıl i U -rC
ler için akım ile voltaj arasındaki ilişkinin neredeyse doğrusal olduğunu göre
ceğiz. Ayrıca, bu yaklaşık orantısallığın, frekans çok yüksek olm adığı sürece,
voltaj ve akımın değişim frekansından bağım sız olmasının beklendiğini de gö
V receğiz. Bu yüzden, alternatif akımlar için direnç içinden geçen voltaj akımla
1 aynı evrededir. Bu da, empedansın gerçel bir sayı olduğu anlamına gelir:
iu C
z (direnç) = zr = R (22.10)
ŞEKİL 22-4 İdeal toplu devre elemanları (p a
sif]. Toplu devre elemanları -indüktör, sığaç ve direnç- için elde ettiğimiz so
nuçlar Şekil 22-4'te özetlenmiştir. Bu şekil ve daha önceki şekillerde, voltajı bir
uçtan diğerine yönlenmiş b ir okla belirttik. Voltaj "pozitif' ise - a ucunun p o
tansiyeli b ucunun potansiyelinden fazlaysa- ok, pozitif "voltaj düşmesi" yönü
nü belirtir.
Her ne kadar alternatif akımlardan konuşuyor olsak da, oj frekansı sıfıra g i
derken limit alarak, kararlı akımlara sahip devrelere dair özel durumu da dahil
edebiliriz. Sıfır frekans için -D C için - indüktansm empedansı sıfıra gider; kısa
devre oluşur. DC için, kondansatörün empedansı sonsuza gider; açık devre hali-
ııo gelir. Direncin empedansı frekanstan bağım sız olduğundan, DC için devre
ımalizi yaparken elimizde kalan tek eleman odur.
Şu ana kadar tanımladığımız devre elemanlarında akım ve voltaj birbirleriy-
le orantılıdır. Biri sıfırsa, diğeri de sıfırdır. Bunları şu şekilde düşünürüz: U y
gulanan b ir voltaj akımdan "sorum ludur" ya da b ir akım uçlar arasında voltaja
"yol açar"; b ir anlam da elemanlar, "uygulanan" dış koşullara "cevap" verirler.
Bu nedenden dolayı, bu elemanlara pasif elemanlar denir. Bundan dolayı da,
bir devredeki voltajların veya salınan akım ların kaynağı olan aktif elemanlarla,
örneğin b ir sonraki bölüm ün konusu olan jeneratörlerle karşılaştırılabilirler.
22-2 Je n e r a tö rle r
Şimdi, aktif b ir devre elemanı hakkında, b ir devredeki voltajların ve akım la
rın kaynağı olan ve adına jeneratör denilen eleman hakkında konuşalım.
İndüktansa benzer ama çok az sarımı olan ve böylece içindeki akımın m an
yetik alanını ihmal edebileceğimiz b ir bobinimiz olduğunu varsayalım. Bu b o
bin, Şekil 22-5'te gösterildiği gibi dönen b ir mıknatıs sayesinde meydana getiri
lebilecek b ir manyetik alanın içinde olsun. (Daha önce, böyle b ir dönen manye
tik alanın, uygun bir alternatif akımlı bobinler kümesiyle de meydana getirile
bileceğini görmüştük.) Yine birçok basitleştirici varsayım da bulunmalıyız. Y a
pacağımız bütün varsayım lar, indüktans için yaptıklarımızla aynıdır. Özel ola
rak, değişken manyetik alanın bobinin yakınındaki belirli b ir bölgeyle sınırlan
dırıldığını ve jeneratörün dışında, uçların arasındaki boşlukta bulunm adığını
varsayacağız.
İndüktans için yaptığımız analizi takip edersek, is'nin, a ucunda başlayan,
bobinin içinden geçip b ucuna giden ve iki uç arasındaki boşluktan başlangıç
noktasına dönen tam kapalı ilmek etrafındaki çizgi integralini ele alırız. Yeni
den, uçlar arasındaki potansiyel farkının, iTnin ilmek etrafındaki toplam çizgi
integrali olduğu sonucuna varırız:
V= -(j) E ■ ds
V = - £ = - £ - (akı) (22.11)
dt
ideal bir jeneratör için, bobini bağlayan manyetik alanın dış koşullarca -dönen
bir manyetik alanın açısal hızı g ib i- belirlendiğini ve jeneratör içinden geçen
akımlardan herhangi b ir şekilde etkilenmediğini varsayarız. Dolayısıyla b ir je
neratör -y a da en azından ele aldığımız ideal jeneratör- b ir empedans değildir.
Uçları arasındaki potansiyel farkı, rastgele belirlenmiş b ir elektromotor kuvvet
£(i) sembolüyle belirlenir. Böyle bir ideal jeneratör Şekil 22-6'daki sembolle
temsil edilir. Küçük ok, emk'nın, artı olduğunda, yönünü gösterir. Şekil 22-6'da
gösterilen jeneratördeki b ir pozitif emk, V = £ Volt akı meydana getirir ve a
ucundaki potansiyel b ucundakinden yüksektir.
Şu ana kadar tarif ettiğimiz jeneratörden, uçlarının ötesinde olan biten an
lamında ayırt edilemez ama içinde tamamen farklı b ir jeneratör yapmanın bir
başka yolu vardır. Şekil 22-7'deki gibi, sabit bir manyetik alanda döndürülen
bir tel bobinim iz olsun. Şekildeki çubuk mıknatıs b ir manyetik alan olduğunu
belirtmek içindir. Herhangi b ir başka kararlı manyetik alan kaynağıyla, örneğin
kararlı b ir akım taşıyan ilave bir bobin, değiştirilebilir elbette. Şekilde gösteril
diği gibi, dönen bobinden çıkan bağlan tılar dış dünyaya kayan kontaklarla v e
ya "kayar b ile z ik le rle bağlanm ıştır. Yine ilgilendiğim iz şey, a ile b uçları ara
a
/ ---- 7 1
K
G 1/
Şekil 22-7 Sabit bir manyetik alanda dönen bobin b
den oluşan bir jeneratör.
Burada v, iletkenin hızıdır. Mükemmel bir iletkenin içinde elektrik alan bulun
madığına dair önceki ifademiz, iletkenin hızı v sıfır olduğu sürece doğrudur;
aksi halde doğru ifade Denk. (22.12)'dir.
Şekil 22-7'deki jeneratörümüze dönecek olursak, a ucundan b ucuna jenera
törün iletken yolu üzerindeki elektrik alan fTnin çizgi integrali, aynı yoldaki v x
B'nin çizgi integraline eşit olmalıdır:
(22.13)
ile tk e n in ile tk e n in
iç in d e iç in d e
Bununla birlikte, B'nin, b’den a'y a jeneratörün dışında olan yol dahil, kapalı bir
ilmek etrafındaki çizgi integralinin sıfır olması gerektiği hâlâ doğrudur; çünkü
değişen manyetik alan yoktur. Dolayısıyla Denk. (22.13)'ün ilk integrali de ayrı
ca V'ye, iki uç arasındaki voltaja, eşittir. Sonunda anlaşıldı ki, Denk. (22.13)'ün
sağ tarafındaki intégral bobin içinden geçen akı bağının değişim hızıdır ve do
layısıyla -a k ı kuralı gereği- bobinin içindeki emk’ya eşittir. Dolayısıyla yine,
Denk. (22.11 )'le uyumlu olacak şekilde, uçlar arasındaki potansiyel farkının
devredeki elektromotiv kuvvete eşit olduğunu elde ettik. İster, sabit b ir bobinin
yakınında ve içindeki manyetik alanın değiştiği bir jeneratör isterse de sabit
b ir manyetik alanın içinde bobinin hareketli olduğu b ir jeneratör olsun, jenera
törün dış özellikleri aynıdır. U çlar arasında b ir V voltaj farkı vardır ve bu fark
devrenin içindeki akımdan bağım sız, ama jeneratörün içindeki rastgele belir
lenmiş koşullara bağımlıdır.
Jeneratörlerin çalışma ilkesini M axw ell denklemleriyle açıklamaya çalışır
ken, sıradan kimyasal hücreleri de, örneğin bir el fenerinin pilini de, ele alabili
riz. O da, her ne kadar sadece dc devrelerde gözükse de, b ir jeneratördür, voltaj
kaynağıdır. En basit türden b ir hücre Şekil 22-8'de gösterilmiştir. Bir kimyasal
çözeltiye batırılm ış iki levha düşünün. Çözeltinin içinde artı ve eksi iyonlar ol
duğunu varsayalım. Ayrıca, iyonlardan birinin, diyelim ki eksi olanın, karşıt
kutuplulukta olandan çok daha ağır olduğunu ve böylece çözelti içindeki yayı
nımının çok daha yavaş olduğunu da varsayarız. Bir de, çözeltinin yoğunluğu
nun bir şekilde b ir noktadan diğerine değişecek şekilde ayarlandığını varsaya
rız. Böylece, aşağıdaki levhaya yakın her iki işaretteki iyonların sayısı, yukar-
daki levhanın yakınındaki iyon yoğunluğundan daha fazla olur. Hızlı hareket
edebildiklerinden dolayı, artı iyonlar düşük konsantrasyonlu bölgeye daha hızlı
gideceklerdir. Böylece, üstteki levhaya varan artı yük sayısı biraz daha fazla
V7/77777777X
olacaktır. Üstteki levha artı yüklü ve alttaki de eksi yüklü olur. t+ .+l' .'
+- - - + ;
Üstteki levhaya daha fazla yük aktıkça bu levhanın potansiyeli, levhalar
arasındaki elektrik alanın iyonlar üzerinde meydana getirdiği kuvvetler fa zla V777777777A
dan hareketliliklerini telafi edecek seviyeye gelene kadar yükselir; hücrenin iki
levhası arasında hızla b ir potansiyel farkı oluşur ki bu da iç yapısının bir özel Züb
liğidir.
İdeal sığaç için kullandığımız akıl yürütmeyi tekrar kullandığımızda, a v e b
Şekil 22-8 Kimyasal bir hücre.
uçları arasındaki potansiyel farkının, iyonların netyayınımı kalmayana dek iki
levha arasındaki elektrik alanın çizgi integraline eşit olduğunu görürüz. Bir sı-
ğaç ile böyle b ir kimyasal hücre arasında elbette temel b ir fark vardır. Kimya
sal hücrede akım, emk'da herhangi b ir değişiklik olmadan ve elbette hücredeki
tüm kim yasallar kullanılıp bitirilmeden, uçlardan kesintisizce çekilebilir. Ger
çek b ir hücrede, hücreden çekilen akım arttıkça uçlar arasındaki potansiyel fa r
kın azaldığı görülmüştür. Bununla birlikte, yaptığımız soyutlamalara sadık ka
larak, uçlar arasındaki voltajın akımdan bağım sız olduğu ideal b ir hücre düşü
nebiliriz. Bu durum da gerçek hücre de, b ir dirence seri bağlı ideal bir hücre
olarak düşünülebilir.
Çizgi integrali sıfır olduğundan, bir devrenin tam bir ilmeği etrafındaki bütün
potansiyel farkların toplamı da sıfıra eşit olur:
Vn = 0 (22.14)
herhangi bir
ilmek etrafında
Bu sonuç, manyetik alanların olm adığı bir bölgede, E'nin herhangi bir kapalı il
mek etrafındaki çizgi integralinin sıfır olması, M axw ell denklemlerinin birinin
sonucudur.
Şekil 22-10'da gösterildiği gibi b ir devreyi ele alalım, a, b, c ve d uçlarını
bağlayan yatay çizgi, bütün bu uçların birbirine bağlı olduğunu ya da dirençle
ri ihmal edilebilir tellerle birleştirildiğini göstermek içindir. N asıl olduğu fark
t».
etmez, yatay çizginin anlamı a, b, c ve d uçlarının hepsinin aynı potansiyelde
ve benzer şekilde e, f, g ve h uçlarının da ortak b ir potansiyelde olduğu anlam ı
na gelir. Bu yüzden, her bir dört eleman boyunca V voltaj düşüşü aynıdır.
Yaptığım ız idealleştirmelerden biri de, em pedanslann uçlarında biriken
|/2 |/4 elektrik yüklerinin ihmal edilebilir olduğuydu. Biraz daha ileri gidip, bir varsa
yımda daha bulunacağız ve uçları birleştiren tellerdeki elektrik yüklerinin de
ihmal edilebilir olduğunu söyleyeceğiz. Dolayısıyla, yükün korunumu yasasına
Şekil 22-10 Herhangi bir düğüme giren akımla göre b ir devre elemanından çıkan bir yük hemen b ir başka devre elemanına g ir
rın toplamı sıfırdır. melidir. Bir başka deyişle, herhangi b ir bağlantı noktasına giren akımların ce
birsel toplamının sıfır olması gerekir. Bağlantıdan kastımız, elbette, birbirleri
ne bağlantılı a, b, e v e d gibi uçlarda oluşmuş herhangi bir kümedir. Bağlantılı
uçlardan oluşan bir kümeye genellikle "düğüm" denir. Şekil 22-10'daki devre
için, yük korunumuna göre aşağıdaki denklemi yazabiliriz:
h - h - h - h = Q (22.15)
Bu, elbette. Denk. (22.15)'le aynı şeydir. İki denklem birbirinden bağımsız değildir.
Genel kural, herhangi bir düğüme giren akımların toplamının sıfır olmasıdır:
ln - Ô (22.17)
herhangi bir
düğüme
Daha önceki çıkarımımıza göre, kapalı bir ilmek etrafındaki voltaj düşüşle
rinin toplamının sıfır olması, karmaşık bir devredeki herhangi b ir ilmek için de
geçerli olmalıdır. Herhangi b ir düğüme giren akımların toplamının sıfır olması
çıkarımımız da, aynı şekilde herhangi b ir düğüm için geçerli olmalıdır. Bu iki
denklem, Kirchhoff yasaları olarak bilinirler. Bu iki yasa sayesinde, herhangi
bir şebekedeki akımlar ve voltajları çözmek mümkündür.
Şekil 22-11'deki gibi daha karmaşık b ir devreyi ele alalım. Bu devredeki
akımlar ve voltajları nasıl buluruz? Onları, şu anlatacağımız dosdoğru yolla b u
labiliriz. Devrede görünen dört adet iç ilmekten her birini ayrı ayrı ele alalım,
(örneğin, bir ilmek a ucundan b ucuna, e ucuna, d ucuna gider ve sonra a ucu
na geri döner.) Her b ir ilmek için Kirchhoff yasalarının ilkini -h e r bir ilmek et
rafındaki voltajların toplamının sıfır olm asını- yazalım. Akım y önün ü takip
edecek olursak voltaj düşüşünü artı ve akıma ters yönde gidersek de eksi alm a
Şekil 22-11 Bir devrenin Kirchhoff yasalarıyla mız gerektiğini ve bir jeneratör boyunca voltaj düşümünün, o yöndeki emk'nın
analiz edilmesi.
eksisi olduğunu unutmayın. Dolayısıyla, a ucunda başlayıp yine aynı uçta biten
küçük ilmek için aşağıdaki eşitliği yazabiliriz:
Z\I\ + Z 3 /3 + Z 4J4 - £ 1 = 0
Kalan ilmeklere de aynı yasayı uygulayarak, aynı türden üç denklem daha elde
ederiz.
Şimdi, devredeki her b ir düğüm için akım denklemini yazmalıyız, örneğin, b
ucundaki düğüme giren akımları toplarsak aşağıdaki eşitliği elde ederiz:
Benzer şekilde, e ucundaki düğümde şu akım denklemini elde ederiz:
I3 - 14 + /s - 15 = O
Şekilde devre için böyle beş adet denklem vardır. Anlaşılan o ki, bu denklemle
rin herhangi biri kalan dördünden türetilebilir; dolayısıyla sadece dört adet b a
ğımsız denklem vardır. Böylece elimizde sekiz adet bağım sız, doğrusal denklem
var artık: dört voltaj denklemi ve dört akım denklemi. Bu sekiz denklemle, sekiz
bilinmeyen akımı çözebiliriz. Akımları bildiğimizde, devre artık çözülmüştür.
Herhangi b ir devre elemanı boyunca voltaj düşüşü, elemandan geçen akım çar
pı em pedansıdır (ya da, voltaj kaynakları söz konusu olduğunda zaten düşüş
bilinir).
Akım denklemlerini yazarken gördük ki, diğerlerinden bağım sız olmayan bir
denklem elde ediyoruz. Çok fazla voltaj denklemi yazmak da mümkündür, ö rn e
ğin, Şekil 22-1'deki devre için her ne kadar dört küçük ilmekl§ İlğilöhdlysek de,
voltaj denklemi yazabileceğimiz daha birçok ilmek vardır. Örheğin( 0 Öb/feda yo
lunda da b ir ilmek vardır, abcfehgda yolunda da b it başka ilmek Vâfdlf: Ö 6 rdü-
ğünüz üzere, olası birçok ilmek vardır. Karmaşık devfeleri analiz edeFk@ii( çok
fazla sayıda denklem elde etmek mümkündür. En az sayıda denklem elde etme
mize yardımcı olacak yasaları vardır; ancak biraz düşünerek de en basit biçim
de ve doğru sayıda denklemleri nasıl elde edebileceğinizi görebilirsiniz. Hem
bir iki fazladan denklem yazmak da çok zarar vermez. Yanlış cöVaplafâ yöl aç
mazlar; sadece biraz gereksiz cebir hesabı yapmamızâ yol açarlar.
İki empedansın birbirilerine seri bağlanm aları halinde, aşağıdaki denklemle
verilen tek b ir empedansa, zs, eşit olduklarını I. Cilt, 25. Bölümde göstermiştik:
zs = z ı + Z2 (22.18)
Zı z 2
(22.19)
p (1/zı) + (l/z 2) zı + z2
|/j= - (lı+ h )
h +h +h =®
Böylece hemen
/ 3 = ~(h + h )
ve
Z 1&2 + ^3^1
*2 = (2 2 . 2 1 )
z ı ( z 2 + Z 3) + Z 2Z 3
için jeneratöre bağlı olarak çözdüğümüzde £'ye orantılı b ir I elde ederiz. zet bir
ilerden karmaşık sayı, devrenin bütün elemanlarının cebirsel fonksiyonu olmak üzere,
olufan
(a ) herhangi
bir devre 7= ^
Z et
Vn = A - BIn (22.22)
örneğin. Şekil 22-13'teki devre için V\ = I\Zı eşitliğini buluruz. Bu, Denk.
(2 2 .20 )'yi tekrar düzenleyerek aşağıdaki şekilde de yazılabilir:
l2 2 -231
Böylece eksiksiz çözümü, bu denklemle, z\ empedansı için olan denklemle b ir
leştirerek bulabiliriz. Şöyle ki, V\ = I\Z\ ya da genel durum için, Denk. z ' le r d e n
ve
(2 2 .2 2 )'yle birleştirerek £ 'le r d e n
o lu ş m u ş
Vn = Irız n (a ) Vn Zn
b ir
\
elde ederiz. d e vre
Şimdi, Şekil 22-15 (b)'deki gibi, z n'nin b ir jeneratör ve akımdan oluşan basit
bir seri devreye bağlandığını düşünürsek; Denk. (22.22)'ye karşılık gelen denk
lem
Vn - £et - Inzet
22-5 E nerji
(b )
B ir indüktansta I akımı oluşabilm esi için, U = 5 IJ2 kadar bir enerjinin dış
devre tarafından sağlanm ası gerektiğini daha önce görmüştük. Akım sıfıra geri
düştüğünde, bu enerji devreye geri beslenir. İdeal b ir indüktansta enerji kayıp
mekanizması yoktur. Bir indüktans içinden geçip giden b ir alternatif akım ol
duğunda, enerji ileri geri indüktansı ile devre arasında gider gelir; fakat ortala
ma devreye enerjinin beslenme hızı sıfırdır. İndüktans için kayıpsız devre de
riz; hiç elektrik enerjisi yitmez; "kaybolmaz". Şekil 22-16 Herhangi bir iki uçlu şebeke, bir
empedansla seri bağlı bir jeneratörle değiştiri
Benzer şekilde, b ir kondansatörün enerjisi U = \ c V 2 de, kondansatör b o şal
lebilir.
dığında dış devreye geri döner. Bir kondansatör AC devresindeyken, enerji için
den akıp geçer; fakat her b ir döngüdeki net enerji akışı sıfırdır. İdeal bir kon
dansatör de, kayıpsız elemandır.
Emk'nın bir enerji kaynağı olduğunu biliyoruz. Bir I akımı emk yönünde ak
tığında, dış devreye dU /dt = El hızında b ir enerji beslemesi olur. Akım emk'ya
karşı yönde -devredeki diğer jeneratörler tarafından- sürülürse, emk El hızında
enerji soğurur. I eksi olduğundan, d U /dt de aynı zamanda eksi olacaktır.
Bir jeneratör bir R direncine bağlanırsa, dirençten geçen akım I = £/R olur.
Jeneratörden El hızında beslenen enerji, direnç tarafından soğurulur. Bu enerji
dirençte ısınmaya neden olur ve devrenin elektrik enerjisinde kayba neden olur.
Elektrik enerjisi dirençte kaybolur diyebiliriz. Dirençte enerjinin kaybolma hızı
dU /dt = R P'dır.
Bir AC devresinde, dirençte enerjinin ortalama kaybolma hızı, bir döngü
üzerinden R P 'nin ortalamasıdır. I = îeiü>t olduğundan -bu n u n la gerçekten demek
istediğimiz, fm n cos cot değeriyle değişm esidir- bir döngü üzerinden ^'nin or
talaması, tepe akım |/| ve cos 2 cut'nin ortalaması 1 / 2 olduğundan, |/l2/2 'dir. İX
Peki, ya bir jeneratör rastgele b ir z empedansına bağlandığında meydana
gelen enerji kaybı nedir? ("Kayıp" derken kastettiğimiz şey, elbette elektrik
enerjinin termal enerjiye dönüşümüdür.) Herhangi b ir z impedansı, gerçel ve
sanal parçalarının toplamı olarak yazılabilir. Diğer b ir deyişle, R ve X gerçel
sayılarken, Şekil 22-17 Herhangi bir empedans, saf bir
I = I q cos (üt
Denklem (22.25)'in emk'sı aşağıdaki ifadenin gerçel kısmıdır:
ya da
£ = IqR c o s <j>t - IqK sin a>t (22.26)
1 rr 1 rr 1 rr
(ñ o n 4 Jq £1 dt JQ İh R cos 2 cot dt ~ i .X cos cüt sin u t dt
1
(d) (e ) 25 22-6 Bir m erdiven şebek e
b
I b T Şimdi, seri ve paralel birleşim ler cinsinden analiz edilebilecek ilginç b ir
devreyi ele almak istiyoruz. Şekil 22-18 (a)'daki devreyle başladığım ızı düşüne
1
— - 1—+ 1— r5=zı + z4 lim. Bir bakışta, a ucundan b ucuna empedansın basitçe z\ + Zı olduğunu göre
İl *2 *1
biliriz. Şimdi biraz daha zor b ir devreyi, Şekil 22-18 (b)'dekini ele alalım. Bu
Şekil 22-18 Bir merdivenin etkili empedansı.
devreyi Kirchhoff yasalarıyla analiz edebiliriz; ancak seri ve paralel birleşim
lerle çözmek de kolaydır. Sağ taraftaki iki empedansı, şeklin (c) kısmında oldu
ğu gibi tek b ir empedansla, Z3 = z\ + Z2 , değiştirebiliriz. Daha sonra, Z2 ve Z3
em pedanslan, şeklin (d) kısmında göründüğü gibi, eşdeğer, paralel Z4 empedan-
sıyla değiştirilebilir. Son olarak, Z\ ve Z4 em pedanslan da, şekilin (e) kısmında
olduğu gibi tek b ir Z5 empedansma eşdeğerdir.
Şimdi, hayret uyandırıcı bir soru sorabiliriz: Şekil 22-18 (b)'deki şebekeye,
Şekil 22-19 (a)'daki kesikli çizgilerle gösterildiği gibi, sonsuza kadar bölüm ek
lemeye devam edersek ne olur? Böyle bir sonsuz şebekenin çözümünü bulabilir
C
i v I I I I I
K
_— i— 1
l 1—
1 — i— i1 1— ¡— I
'J L '— ■ 1 m
21 20
1
(a ) (b)
T T T
Şekil 22-19 Sonsuz bir merdivenin etkili empedansı.
miyiz? Bu, pek de zor değildir. Öncelikle, böyle bir sonsuz şebekenin "ön" ucuna
bir bölüm daha eklemek şebekeyi değiştirmez. Sonsuz bir şebekeye bir bölüm
daha eklediğimizde, şebeke yine sonsuzdur. Sonsuz şebekenin a ile b uçları ara
sındaki empedensa zo diyelim; bu durumda e v e d uçlarının sağında kalan her
şeyin empedansı da zq olur. Dolayısıyla, ön uçla ilgilendiğimiz sürece, bu şebe
keyi Şekil 22-19 (b)'deki gibi gösterebiliriz. Z2 ile zo'ın paralel birleşimini oluş
turup, daha sonra zı'le seri bağlantıyı yaparsak; devrenin empedansını aşağı
daki şekilde yazabiliriz:
1 Z2Zq
z = zı +- ya da z = z\ +
(l/z2) + (l/z0) Z2 + z 0
^ 2*0
z0 = Z\ + -
Z2 + Zo
zı
z0 = — + VOı 2 /4) + * 1*2 (22.27)
Şimdi gelin, Şekil 22-20 (a)'da gösterildiği gibi, seri elemanının bir indük-
tans (I) ve paralel devre elemanında bir sığa (C) olduğu özel b ir örneği ele ala ■’s_ _ T c Tc r
lım. Bu durumda, sonsuz şebekenin empedansını bulmak için Z\ = İcjL ve zz =
L/2 , 1 / 2.
1/İ cjC eşitliklerini kullanırız. Dikkat ederseniz. Denk. (22.27)'deki ilk terim, zı/2,
ilk elemanın empedansının yansıdır. Dolayısıyla, sonsuz şebekemizi Şekil 22-
(b ) = {= C =|=C V»
20 (b)’deki gibi çizersek daha doğal ya da en azından daha basit gözükür, a'
j . I . I . I
ucundan sonsuz şebekemize baktığımızda, aşağıdaki karakteristik empedansı
görürüz: Şekil 22-20 İki eşdeğer şekilde çizilmiş bir L-C
merdiveni.
z 0 = V(L/C ) - 0> 2L2 /4) (22.28)
Şimdi, o) frekansına bağlı olarak iki ilginç durumla karşı karşıyayız. o»2
4/LC'den azsa, kökteki ikinci terim ilkinden küçük olur ve bu da zq empedansını
gerçel b ir sayı yapar. Diğer yandan, co2 4/LC'den büyükse, zq empedansı aşağı
daki şekilde yazabileceğimiz sa f bir sanal sayı olur:
z 0 = ¿V(w 2 i.2/4) - (L /C )
Daha önceden belirttiğimiz gibi, indüktanslar ve. sığalar gibi sadece sanal
em pedanslar içeren b ir devrenin empedansı tamamen sanaldır. Bu durumda, şu
an üzerinde çalıştığımız -sadece L ve C'ler içeren- devre için, empedans
,/4/LC'den küçük frekanslar için nasıl direnç olabilir? Daha yüksek frekanslar
için, empedans tamamen sanaldır ve daha önceki ifademizle de uyumludur. D a
ha düşük frekanslar için empedans tamamen dirençtir ve dolayısıyla enerji so-
ğuracaktır. Peki sadece indüktanslar ve sığalardan oluştuysa, devre nasıl sü
rekli, tıpkı b ir direnç gibi, enerji soğurabilir? Cevap: Sonsuz sayıda indüktans
ve sığa olduğundan dolayı, devreye b ir kaynak bağlandığında ilk indüktans ve
sığaya enerji sağlar, sonra İkincisine, sonra üçüncüsüne ve böylece sürer gider.
Bu türden bir devrede enerji sürekli jeneratörden sabit b ir hızda soğurulur ve
sürekli b ir şekilde şebekeye akarak, ilerdeki indüktans ve sığalarda saklanan
enerjiyi tedarik eder.
Bu fikir, devrede olup bitene dair ilginç b ir noktayı öne sürer. Ön yüze b ir
kaynak bağlarsak, kaynağın etkileri şebeke içinden sonsuza doğru yayılacaktır.
Hat boyunca dalgaların ilerlemesi tıpkı kaynağından enerji soğuran b ir antenin
ışınım yayması gibidir. Dolayısıyla, böyle b ir ilerlemeyi empedans gerçel oldu
ğunda bekleriz ki o da w ^/4/LC'den küçükse olur, co ^/4/LC'den büyük olduğun
da empedans tamamen sanal olur ve bu tür b ir ilerleme görmeyi beklemeyiz.
22-7 F iltreler
Geçen bölümde gördük ki, Şekil 22-20'deki sonsuz merdiven şebekesi, kesme
frekansı a>o denilen belli bir kritik frekans değerinin (^/4/LC) altında sürülürse;
sürekli enerji soğurur. Bu etkinin, hat boyunca sürekli bir enerji nakli cinsinden
anlaşılabileceğini ileri sürmüştük. Diğer yandan yüksek frekanslarda, w > <oo
için, sürekli b ir enerji soğurumu yoktur. Bu durumda belki de akımların hat b o
yunca çok ileri "sızamayacağını'' beklemeliyiz. Gelin, bu varsayım lar doğru mu
kontrol edelim.
Merdiven şebekemizin ön yüzünün b ir AC jeneratörüne bağlandığını ve mer
divenin 754. bölümünde voltajın nasıl göründüğünü sorduğum uzu düşünelim.
Şebeke sonsuz olduğundan, b ir bölümden diğerine voltaja olan şey daima aynı
dır. Gelin, herhangi b ir bölümden, örneğin n'ninci, b ir diğerine gidildiğinde ne
olduğuna bakalım sadece. Şekil 22-21 (a)'da gösterildiği gibi akımları {In) ve
voltajları (Vn) tanımlayacağız.
İn 1
(a) (b)
V n ~ Vn+1 = InZl = Vn i î -
zo
Böylece şu oranı elde ederiz:
Vn+ı _ zı ZQ ~ Zl
Vn ~ Z0 ZO
Bu orana, merdivenin bir bölüm ü için ilerleme faktörü diyebiliriz. Ona, a diye
ceğiz. Elbette, bütün bölüm ler için aynıdır:
zp - Z\
(22.29)
zo
Vn = an£ (22.30)
olur. Şimdi artık 754 bölüm sonraki voltajı bulabilirsiniz, a'nın 754. üssü çarpı
£'dir.
Şekil 22-20 (a)'daki L -C merdiveni için a'nın nasıl olduğunu gördüğümüzü
varsayalım. Denklem (22.27)'den z0'yu ve z\ = İojL eşitliğini kullanarak, aşağıda
ki sonucu elde ederiz:
V (L / C )-(< ü 2 L2 / 4 )-i(q )L / 2 )
a = (22.31)
V (£/Q - (w 2 L2/4) + i(coL/2)
Eğer giriş frekansı, a>o = -/4/LC olarak ifade edilen kesme frekansının altınday
sa, kök gerçel b ir sayıdır ve payda ile paydadaki karmaşık sayıların büyüklük
leri birbirlerine eşittir. Dolayısıyla, ar'nın büyüklüğü b ird ir ve şunu yazabiliriz:
Bunun anlamı, voltajın büyüklüğünün her bölümde aynı olduğu ve sadece evre
sinin değiştiğidir. Evre değişimi S aslında eksi bir sayıdır ve şebeke içinde iler
leyen voltajın "gecikmesini" temsil eder.
Kesme frekansı coo'nun üzerindeki frekanslar için. Denk. (22.31)'de pay ve
paydadan i'yi elemek ve aşağıdaki şekilde tekrar yazmak daha iyidir:
y/(û)2L2/ 4) - (L /C ) - (ûjL/2)
(22.32)
V( w2L2/4) - (L /C ) + (ûjL/2)
İlerleme çarpanı a şimdi gerçel b ir sayıdır ve birden küçüktür. Bunun anlamı,
herhangi b ir bölümdeki voltajın bir önceki bölümdeki voltajdan a çarpanı ka
dar az olmasıdır. a>o üzerindeki herhangi bir frekans için, şebeke boyunca iler
lerken voltaj hızla düşer, a'nın mutlak değerinin, frekansa bağlı bir fonksiyon
olarak nasıl görüneceği Şekil 22-22'de gösterilmiştir.
a'nın « o 'nun üstündeki ve altındaki davranış biçimi, bizim daha önceden
ortaya koyduğumuz, şebekenin o) < a>o için enerji ilettiği ve co > coo için engelle Şekil 22-22 Bir L-C merdiveninin bir bölümü
diği yorumumuzla uyumludur. Şebekenin düşük frekansları "geçirdiğini" ve nün ilerlem e çarpanı.
(22.33)
İlk terim, bobinin öz indüktansmdan ve ikinci terim de diğer bobinle olan kar
şılıklı indüktanstan gelir. İkinci terimin işareti, b ir bobinden diğerine olan akı
nın yoluna göre, artı veya eksi olabilir. İdeal indüktansı tanımlamak için kul
landığımız yakınlaştırm aları kullanarak, her bir bobinin uçları arasındaki po
tansiyel farkının bobindeki elektromotor kuvvetine eşit olduğunu söyleyebili
riz. Bu durumda, (22.34)'teki iki denklemin, her iki devredeki elektromotor kuv
vetinin karşıt devredeki akıma aşağıdaki eşitliklerle bağlı olması koşulunun
sağlanm ası şartıyla. Şekil 22-26 (b)'deki devreden elde edebileceklerimizle aynı
olduğunu söyleyebiliriz.
£ı = ± ic o M I 2 £2 = ± i t o M h (22.35)
A 8
Bu durumda, öz indüktansın etkisini normal b ir şekilde gösterebilir; ancak kar
V V
şılıklı indüktansın etkisini yardımcı b ir ideal voltaj jeneratörüyle değiştirebili
riz. Buna ilaveten, bu emk'yı devrenin b ir başka parçasındaki akıma bağlayan ’ \ .
denklemi de elde etmeliyiz elbette. Bu denklem doğrusal olduğu sürece, devre (a) 1 ( . -
)
denklemlerine daha fazla doğrusal denklem eklemiş olduk ve daha önceden öz
deş devrelere dair çıkarımlarımız hâlâ doğrudur.
V l , L t:.y
Karşılıklı indüktanslara ilaveten, karşılıklı sığalar da olabilir. Şu ana kadar
C D
kondansatörlerden bahsederken daima, sadece iki uç olduğunu düşünmüştük.
Oysaki birçok durumda, örneğin bir vakum lam basında, birbirine yakın birçok
elektrot olabilir. Bu elektrotlardan herhangi birine elektrik yükü yerleştirirsek,
meydana gelen elektrik alan diğer her b ir elektrot üzerinde yükler indükleyecek
ve dolayısıyla potansiyellerini etkileyecektir, örnek olarak, Şekil 22-27 (a)'da
gösterilen dört levhalı düzenlemeyi ele alalım. Bu dört levha dış devrelere A, B,
C ve D telleriyle bağlanm ış olsun. Sadece elektrostatik etkileri göz önünde b u
lundurduğumuz sürece, böyle bir düzenlemenin eşdeğer devresi aynı şeklin (b)
kısmında gösterilmiştir. Herhangi b ir elektrotun diğer her bir elektrotla elekt
rostatik etkileşimi, iki elektron arasındaki sığaya özdeştir.
Şekil 22-27 Karşılıklı sığaların eşdeğer devresi.
Son olarak, b ir AC devresindeki transistörler ve radyo tüpleri gibi karmaşık
cihazların nasıl gösterebileceğimizi ele alalım. En başta şunu belirtmeliyiz ki,
bu tür cihazların işletilmesi esnasında, akımlar ile voltajlar arasındaki ilişki
hiç doğrusal değildir. Denklemlerin doğrusallığına dayanarak söylediğimiz şey
ler, elbette, bu tür durum lar için geçerli değildir. Diğer yandan, birçok uygula
madaki çalışma özellikleri, transistörler ve tüpleri doğrusal cihazlar olarak ka
bul etmemize izin verecek kadar doğrusaldırlar. Bununla demek istediğimiz, a l
ternatif akımların, örneğin bir vakum lam basının levhasındakilerin, diğer
elektronlarda görülen voltajlarla, örneğin şebeke voltajı ve levha voltajı, doğru
sal olarak orantılı olduğudur. Bu tür doğrusal ilişkiler sayesinde, cihazı eşde
ğer b ir devreyle gösterebiliriz.
Karşılıklı indüktans durumunda olduğu gibi, cihazın b ir kısmındaki akımlar
ve voltajların diğer bir kısımdaki akımlar ve voltajlara olan etkisini tanımlayan Ac
yardımcı b ir voltaj jeneratörü gösterimimiz için zorunludur, örneğin, bir triyo- t - -HV,
dun levha devresi, kaynak şiddeti şebeke voltajıyla orantılı ideal b ir voltaj jene
Şekil 22-28 Bir vakum triyodunun düşük fre
ratörüne seri bağlanm ış b ir dirençle gösterilebilir. Eşdeğer devre Şekil 22-28'de kanslı eşdeğeri.
gösterilmiştir." Benzer şekilde, b ir transistörün toplayıcı devresi de kaynak şid
deti salım layıcıdan transistörün tabanına gelen akımla orantılı b ir ideal voltaj
Gösterilen eşdeğer devre sadece düşük frekanslar için doğrudur. Yüksek frekanslar için eş
d eğer devre çok karm aşıklaşır ve "parazit" diye isim lendirilen sığa ve indüktanslar içerir.
jeneratörüne seri bağlanm ış b ir dirençle gösterilebilir. Bu durumda, eşdeğer
devre Şekil 22-29'daki gibidir. Çalışmayı tarif eden denklemler doğrusal olduğu
sürece, tüpler ve transistörler için bu tür gösterimleri kullanabiliriz. Sonra, d a
ha karmaşık bir şebekeye dahil edildiklerinde, elemanların rastgele bağlanm a
larının eşdeğer gösterimleri hakkındaki genel çıkarımlarımız hâlâ geçerliliğini
korur.
Sadece em pedanslar içeren devreler ile transistör ve radyo tüpü devreleri
arasında bahsetmeye değer b ir fark vardır: etkili empedans zet'in gerçel kısmı
eksi olabilir. Hatırlarsanız, z'nin gerçel kısmı eneıji kaybını gösterir. Oysaki,
transistörlerin ve tüplerin önemli özelliği devreye elektrik sağlamalarıdır. (El
bette, durduk yere enerji “yaratm azlar"; güç kaynaklarının dc devrelerinden
enerji alıp, onu AC enerjisine çevirirler.) Dolayısıyla, eksi dirençli bir devre elde
etmek mümkündür. Böyle b ir devrenin özelliği, devreyi, gerçel kısmı artı olan
bir empedansa bağladığınızda, örneğin artı bir dirence ve iki gerçel kısmın top
lamını sıfır olacak şekilde her şeyi ayarladığınızda, birleşik devrede hiç yayıl
ma olmamasıdır. Enerji kaybı yoksa, herhangi bir alternatif voltaj b ir kere b a ş
ladığında sonsuza kadar devam eder. Bu, dilediğiniz frekansta alternatif voltaj
sağlayan bir kaynak olarak kullanılabilecek b ir salmıcının veya bir sinyal jene
ratörünün arkasındaki temel fikirdir.
KOVUK REZONATÖRLERİ
Peki frekans yükseldikçe, bu eşitlik doğru kalmaya devam edecek mi? Hayır,
çünkü elektrik alan yukarı aşağı yön değiştirdikçe, Şekil 23-4 (a)'da gösterildiği
gibi Ti gibi herhangi b ir ilmek içinden geçen bir elektrik alan akışı oluşur. Bildi
ğiniz gibi, değişen bir elektrik alan b ir manyetik alan meydana getirir. M axw ell
denklemlerinden biri der ki, bu örnekte olduğu gibi değişkenlik gösteren bir
elektrik alan olduğunda, manyetik alan ait b ir çizgi intégral olmalıdır. Manyetik
alanın kapalı b ir çember etrafındaki integralinin c*'yle çarpımı, çemberin alanı
içinden geçen elektrik akışının değişim hızına eşittir (eğer hiç akım yoksa):
E nda (23.3)
Tiçinde
öyleyse, ne kadar manyetik alan var? Bunu cevaplaması çok da zor değildir, r
yarıçapında bir çember olan rı ilmeğini ele alalım. Manyetik alanın şekilde gö
rüldüğü gibi dolandığını simetriden görebiliriz. Bu durumda B'nin çizgi integ-
rali 2nrB olur. Elektrik alan düzgün olduğundan dolayı, elektrik alanın akışı,
basitçe E ile çemberin alanının, nr2, çarpımıdır:
Değişip duran alanımız için, iTnin zamana göre türevi ico E q eI<ü£ olur. Sığaçın
manyetik alanı aşağıdaki denklemdir:
B = ^ £ 0 eiwt (23.5)
Diğer bir deyişle, manyetik alan da ayrıca salınır ve şiddeti r'yle orantılıdır.
Bunun etkisi nedir? Değişken bir manyetik alan olduğunda, indüklenmiş
elektrik alanlar meydana gelir ve sığaç biraz indüktans gibi davranmaya b a ş
lar. Frekans yükseldikçe, manyetik alan, E ve dolayısıyla co'nun değişim hızıyla
orantılı olarak, daha da şiddetlenir. Sığaçın empedansı artık basit b ir şekilde
1ficjC değildir.
Frekansı yükseltmeye devam edip, ne olup bittiğini dikkatlice analiz edelim.
Elimizde, ileri geri çalkalanan bir manyetik alan var. İyi de o zaman, daha önce
varsaydığım ız gibi, elektrik alan düzgün olamaz. Değişken bir manyetik alan
varlığında. Faraday yasası gereği, elektrik alanın bir çizgi integrali olmalıdır.
Yüksek frekanslarda olduğu gibi, hissedilebilir bir manyetik alan varsa, elek
trik alan merkezden bütün uzaklıklarda aynı olamaz. Elektrik alan r'ye bağlı
olarak değişkenlik göstermeli ki, elektrik alanın çizgi integrali, manyetik alanın
değişen akışına eşitlenebilsin.
Bakalım, doğru elektrik alanı bulabilecek miyiz? Düşük frekanslar için oldu
ğunu varsaydığım ız düzgün alana "düzeltme" uygulayarak yapabiliriz. Düzgün
alana E\ diyelim, değeri yine E q el0>t olur ve doğru elektrik alan da, £ 2 değişen
manyetik alan için düzeltmeyken, aşağıdaki ifadeyi elde ederiz:
E = E\ + E2
Herhangi b ir cü için, merkezde düzeltme olmasın diye, kondansatörün merkezin
deki alanı Ko elù>t şeklinde yazarız (böylece £o'yu tanımlamış oluruz); r = 0 oldu
ğunda, £ ’2 = 0 olur.
E i yi bulmak için, Faraday yasasının intégral biçimini kullanabiliriz:
h J B(r) dr
olur. Akının -d/3i'sini i^ 'n in çizgi integraline eşitlersek de, aşağıdaki denklemi
elde ederiz:
d icjr2
Ez(r)
dt 4c2
Zaman türevi ico çarpanını devreden çıkarır, böylece elimizde aşağıdaki ifade
kalır:
(23.7)
E = E1 + E7 = ( i - ^ ) E 0ei (23.8)
Sığaçtaki elektrik alan artık düzgün değildir. Şekil 23-5'teki kesikli çizgiyle
gösterildiği gibi parabolik b ir şekli vardır. Görüyorsunuz ya, basit sığaçımız b i
razcık karmaşıklaşıyor.
Şimdi, bulduğum uz sonuçları kullanarak yüksek frekanslarda sığaçm impe-
dansını hesaplayabiliriz. Elektrik alanı bildiğimizden, levhalardaki yükleri he
saplayabilir ve sığaçtan geçen akımın nasıl o> frekansına bağlı olduğunu b u la
biliriz; ancak şimdilik bu problem le ilgilenmiyoruz. İlgilendiğimiz şey, frekans
yükseldikçe ne olup bittiğini görmektir; hatta daha da yüksek frekanslarda ne
Şekil 23-5 Yüksek frekansta, sığaç levhaları olduğunu görmek. Zaten işimiz bitmemiş miydi? Hayır, çünkü elektrik alanı dü
arasındaki elektrik alan (kenar etkileri ihmal zelttiğimiz için, hesapladığım ız manyetik alan artık doğru değildir. Denklem
edilmiştir].
(23.5)'in manyetik alanı yaklaşık olarak doğrudur, ancak sadece birinci derece
den bir yakınlaştırmadır. O yüzden ona B1 diyelim. O halde, Denk. (23.5)'i tekrar
aşağıdaki ifade gibi yazmalıyız:
B ^ -^ -E o e ^ (23.9)
d
c2Ö2 • 2nr = (fi'd e n geçen E2 akışı)
£ 2 yarıçapla değiştiğinden dolayı, akışını elde etmek için Tı içindeki çember y ü
zey üzerinden integral almalıyız. Alan elemanı için In rd r yazarsak, integral
aşağıdaki ifade olur:
£ 2 (r) • 2 rrr dr
J o
B 2 (r) için de aşağıdaki denklemi elde ederiz:
= -^ 2 J E2(r )r d r (23.10)
Yine de işimiz bitmedi. B manyetik alanı, ilk düşündüğüm üzle aynı değilse,
£ 2'yi yanlış hesaplamışız demektir. E"ye ilave düzeltme yapmamız lazım ve bu
düzeltme S 2 manyetik alanından gelir. Elektrik alana yapılacak bu düzeltmeye
£ 3 diyelim. £ 3, B 2 manyetik alanına, £ 2'nin B\'e bağlı olduğu gibi bağlıdır. Sade
ce alt simgeleri değiştirerek. Denk. (23.6)'yı tekrar kullanabiliriz:
£ 3( r ) = - ~ - J B2(r)d r (23.12)
B 2 için elde ettiğimiz sonuç olan Denk. (23.1 l)'i kullanarak, elektrik alan için ye
ni düzeltmeyi aşağıdaki ifade gibi yazabiliriz:
Böylece, bu dereceye kadar toplam elektrik alanı aşağıdaki eşitlik gibi yazabili
riz. Sayısal katsayıları öyle b ir yazdık ki, serinin nasıl devam edeceğiapaçık or
tadadır:
E = E0e*ut J0 (23.17)
eşeksenli bir çemberin her yerinde elektrik alan sıfır olacaktır. Şimdi ince metal + + t t \ .
bir levhadan, sığaçın levhaları arasına sığacak genişlikte b ir şerit kestiğimizi E ÇİZGİLERİ
(a)
düşünelim. Daha sonra onu, elektrik alanın sıfır olduğu yarıçapta etrafı dolaşa
cak şekilde bir silindir şekline soktuğumuzu düşünelim. Burada elektrik alan ol
madığından, iletken silindiri koyduğumuzda içinden akım geçmez ve elektrik ile
manyetik alanlarda bir değişiklik olmaz. Hiçbir şeyi değiştirmeden, sığaç b o
yunca b ir kısa devre yerleştirmeyi başardık. Bir başka elde ettiğimiz şey de,
içinde elektrik ve manyetik alanlar olan ama dışarıdaki dünyayla hiçbir bağlan
tısı olamayan silindirik bir teneke. Tenekemizin dışındaki ve aynı zamanda sığa-
çm uçlarındaki kenarları kesip atsak bile, içerdeki alanlar değişmez. Elimizde
kalan. Şekil 23-7 (a)'da gösterildiği gibi, içinde manyetik ve elektrik alanlar b u
lunan kapalı b ir tenekedir. Elektrik alanlar, ileri geri w frekansıyla salınır ve
unutmayın, frekans tenekenin çapına bağlıdır. Şekil 23-7 (b)'deki grafikte göste
rildiği gibi, E alanının salınmamın genliği, tenekenin eksenine olan uzaklıkla de
ğişir. Bu eğri, sıfır dereceden Bessel fonksiyonunun ilk kavisidir. Ayrıca, eksen
etrafında daireler çizerek giden bir manyetik alan vardır ve elektrik alanla 90°
evre dışı olarak salınır.
Ayrıca, Şekil 23-7 (c)'de gösterildiği gibi, manyetik alan için de b ir dizi y aza Şekil 23-7 Kapalı silindirik bir teneke içerisin
deki elektrik ve manyetik alanlar.
bilir ve grafiğe dökebiliriz.
Dış bağlantı olmadan, b ir tenekenin içinde nasıl elektrik ve manyetik alan
lar olabilir? Bunun nedeni, elektrik ve manyetik alanların birbirlerini idame
edebilmeleridir. Değişen E, b ir B yaratır ve değişen B de b ir E yaratır. Her şey
M axw ell denklemlerine uygundur. Manyetik alanın indükleyici b ir özelliği v a r
dır ye elektrik alanın da sığasal özelliği vardır; ikisi beraber b ir nevi rezonans
devresi meydana getirirler. Dikkat ederseniz, tanımladığımız koşullar sadece
tenekenin yarıçapı 2,405c/a> ise geçerlidir. Belli b ir yarıçaptaki teneke için, salı
nım yapan elektrik ve manyetik alanlar birbirlerini -a y n ı tarif ettiğimiz g ib i-
sadece belli bir frekansta idame edebilirler. Diğer bir deyişle, r yarıçapındaki
bir teneke aşağıdaki frekansta rezonanstadır:
Teneke tamamen kapalı bile olsa, alanların salınım yapm aya devam edece
ğini söylemiştik. Aslında, bu tam anlamıyla doğru değildir. Bunun mümkün ol
ması için, tenekenin duvarlarının mükemmel iletkenler olması gerekir. Gerçek
b ir teneke içinse, malzemenin direnci yüzünden, tenekenin duvarlarının içinde
salınım yapan akımlar enerji kaybeder. Alanların salım m lan zamanla sonlana-
caktır. Şekil 23-7'den, kovuk içinde elektrik ve manyetik alanlarla ilişkili güçlü
GİRDİ ÇIKTI akımlar olmalıdır. Tenekenin alt ve üst levhalarında dikey elektrik alan aniden
İLMEĞİ İLMEĞİ
__ ı ? r durduğu için, orda (alanın) büyük b ir diverjansı vardır; dolayısıyla Şekil 23-7
(a)'da gösterildiği gibi tenekenin iç yüzeylerinde artı ve eksi elektrik yükleri ol
malıdır. Elektrik alan tersine döndüğünde, yükler de aynı zamanda tersine dön
meli; böylece tenekenin alt ve üst levhaları arasında b ir alternatif akım meyda
Şekil 23-8 Bir rezonans kovuğundan içeri ve d ı
na gelmeli. Bu yükler, tenekenin iç duvarlarında şekilde gösterildiği gibi akar.
şarı bağlantı.
Manyetik alana ne olacağını ele alarak, tenekenin kenarlarının içinde akımlar
olması gerektiğini görebiliriz. Şekil 23-7 (c)'nin grafiği bize, tenekenin kenarın
da manyetik alanın b ir anda düştüğünü söyler. Manyetik alanda bu tür bir de
ğişme, ancak yüzeyde b ir akım varsa olur. İşte bu akım, tenekenin alt ve üst
levhalarındaki dalgalı elektrik yüklerini yaratır.
Tenekenin dik kenarlarındaki akımlara dair keşfimizi merak ediyor olabilir
siniz. Peki, elektrik alanın sıfır olduğu b ir bölgeye bu dik kenarlan koyduğu
muzda hiçbir şeyin değişmeyeceğine dair önceden söylediğimiz ifadeye ne ola
cak? Ancak hatırlayın, tenekenin kenarlarını ilk yerleştirdiğimiz esnada, alt ve
üst levhalar onlardan ileri uzanıyordu, tenekenin dışında da ayrıca manyetik
alanlar vardır. Sığaç levhalarının parçalarını kenarlardan öteye attığımızda sa
dece, dikey duvarların içinde net akımlar meydana gelebildi.
Şekil 23-9 Kovuk rezonansını gözlem lem ek için Her ne kadar enerji kayıpları yüzünden tamamen kapalı teneke içindeki
yapılmış düzenek. elektrik ve manyetik alanlar yavaşça kaybolup gidecekse de, teneke üstünde kü
çük b ir delik açıp, kayıpları telafi etmek için küçük miktarda elektrik enerjisi
koyarak bunu engelleyebiliriz. Küçük b ir tel alır, tenekenin kenarındaki delik
ten içeri sokar, içteki duvara küçük b ir ilmek yapacak şekilde, Şekil 23-8'de
gösterildiği gibi, bağlarız. Şimdi bu teli yüksek frekanslı b ir alternatif akım
kaynağına bağlarsak, bu akım kovuktaki elektrik ve manyetik alanlara enerji
sağlayacak ve salınımların devam etmesini sağlayacaktır. Bu elbette, tahrik
kaynağının frekansı tenekenin rezonans frekansına eşit olursa olur. Kaynak
farklı b ir frekanstaysa, elektrik ve manyetik alanlar rezonansa girmeyecek ve
tenekedeki alanlar çok zayıf olacaktır.
Rezonans davranışı, Şekil 23-8'de çizildiği gibi, tenekede küçük b ir delik da
ha açıp, bir başka bağlaşım ilmeğine bağlanarak da görülebilir. Bu ilmekten ge
çen, değişen manyetik alan ilmekte bir elektromotor kuvveti indükleyecektir.
Bu ilmeği dışarda bir ölçüm devresine bağlarsak, akım lar kovuğun içindeki
alanların şiddetiyle orantılı olacaktır. Şimdi, kovuğumuzun iç ilmeğini b ir RF
Şekil 23-10 Bir rezonans kovuğunun frekans
sinyal jeneratörüne, Şekil 23-9'daki gibi, bağladığım ızı düşünelim. Sinyal jene
tepki eğrisi.
ratöründe frekansı jeneratörün önündeki b ir düğmeyle değiştirilebilen bir al
ternatif akım kaynağı vardır. Eğer şimdi, çıktı akımını sinyal jeneratörünün bir
fonksiyonu olarak ölçersek. Şekil 23-10'da gösterildiği gibi b ir eğri buluruz.
Çıktı akımı, kovuğun rezonans frekansı olan aio frekansının yakınındakiler ha
riç, çok küçüktür. Rezonans eğrisi, I. Cilt, Bölüm 23'te tarif ettiğimize çok ben-
zerdir. Bununla birlikte, rezonansın genişliği indüktanslar ve sığaçlardan y a
pılmış rezonans devrelerinde gördüğümüzden çok daha dardır. Diğer b ir deyiş
le, kovuğun Ç'su çok yüksektir. Kovuğun duvarları gümüş gibi çok iyi iletkenli
ğe sahip b ir malzemeden yapılm ışsa, Q değeri 100.000'e kadar çıkabilir.
teneke kutuyu ele alalım. Teneke, Şekil 23-8'deki gibi bir girdi ve çıktı ilmeğine
sahiptir. Bu teneke için beklenen rezonans frekansını Denk. (23.18)'e göre he
sapladığım ızda, /o = ü)o/2n = 3010 megahertz elde ederiz. Sinyal jeneratörümü
1
3000 3500 4000
w/27 t (Megahertz)
zün frekansını 3000 megahertze ayarlar ve rezonansı bulana kadar hafifçe oy
nadığımızda, en yüksek çıktı akımının 3050 megahertzde oluştuğunu görürüz ki Şekil 23-11 Bir silindirik kovuğun gözlemlenen
bu da, bire b ir eşit olmasa da, öngörülen rezonans frekansına çok yakındır. Bu rezonans frekansları.
Şekil 23-15 Kovuk içine sokulan kısa, metal bir tel, F y e paralel olduğunda rezonansı, E y e dik açılarda olduğundan daha
fazla tedirgenecektir.
c
f I ■
h ® ®
© © K
\
\
£ ÇİZGİLERİ
O O ® ® :
rına ne olduğunu incelemiştik. Sonuç olarak, bir rezonans devresinin içinde re 24-2 Dikdörtgen dalga kılavuzu
24-3 Kesme frekansı
zonans üreten alanlar olan b ir kovukla yerdeğiştirebileceğini gördük. Bir başka
24-4 Kılavuzlu dalgaların hızı
ilgi çekici problem de, b ir nesnenin diğerine, elektromanyetik enerji aktarmak
24-5 Kılavuzlu dalgaları gözlemlemek
üzere bağlanm asıdır. Düşük frekanslı devrelerde bağlantı tellerle yapılabilir; 24-6 Dalga kılavuzu tesisatçılığı
ancak bu yöntem yüksek frekanslarda çok iyi çalışmaz; çünkü devreler etrafla 24-7 Dalga kılavuzu kipleri
rına enerji yayarlar ve bu enerjinin nereye gideceğini kontrol etmek zordur. 24-8 Kılavuzlu dalgalara bir başka bakış
ax dt (241)
/(x) /(x + A x )
TEL 1 Değişen akım, voltajın b ir gradyanını verir.
Yeniden şeklimize istinaden, x noktasındaki voltaj değişiyorsa, o bölgedeki
sığaya b ir miktar yük besleniyor olmalıdır. x \\e x + Ax arasındaki küçük hat
parçasını ele alırsak, üzerindeki yük q = Co A ^ d i r . Bu yükün zamanla değişim
x •+■ ûx hızı da Co A zd lV d t'd ir; ancak yük değişimi sadece elemana giren I(x) akımı çı
kan I{x + A*) akımından farklıysa mümkündür. Akım farkına A/ dersek, aşağıda
Şekil 24-2 Bir iletim hattının akımları ve v ol
tajları.
ki denklemi elde ederiz:
dV
AI = -Co Ax
dt
Ax -* O'a giderken limitini aldığım ızda, aşağıdaki denklemi elde ederiz:
di _ dV
(24.2)
l ^ - ~ Co~dT
Dolayısıyla, yükün korunumuna göre akımın gradyanı, voltajın zam anla deği
şim hızıyla orantılıdır.
(24.1) ve (24.2) denklemleri, b ir iletim hattının temel denklemleridir. Eğer d
lersek, iletkenlerdeki direnç veya iletkenler arasındaki yalıtkandan sızan yükün
etkilerini içerecek şekilde düzenleyebiliriz; ancak şimdilik sadece bu basit ör
nek üzerinde duracağız.
İletim hatlarına ait bu iki denklemi, birinin î'ye göre ve diğerinin de x'e göre
türevini alıp, V veya Tyı eleyerek birleştirebiliriz. Bu durumda
d2V „ T d2V
= CqLq - (24.3)
dx2 dt2
d2I _ .
- ^ T - C oL o —
a 2/
(24.4)
Bir kere daha karşımıza x'e bağlı dalga denklemi çıktı. Düzgün bir iletim
hattı için, voltaj (ve akım) hat boyunca dalga olarak ilerler. Hat boyu voltaj ya
V(x, i) = fix - vt) veya V{x, t) = g(x + vt) şeklinde ya da her ikisinin toplamı olma
lıdır. Peki, v hızı nedir? d2ldt2 teriminin katsayısının 1/v2 olduğunu bildiğim iz
den, aşağıdaki denklemi çıkartabiliriz:
(24.5)
yfÜÖCft
Bir hattaki her bir dalga için voltajın, o dalganın akımıyla orantılı olduğunu
ve orantı sabitinin de karakteristik empedans zg olduğunu göstermeyi size bı
rakıyoruz. Artı x yönünde ilerleyen b ir dalga için voltaj ile akıma V+ ve Z+ dedi
ğinizde, aşağıdaki denklemi elde etmelisiniz:
V+ = z0 I+ (24.6)
Benzer şekilde, eksi x yönünde giden b ir dalga için de aşağıdaki denklemi elde
etmelisiniz:
Filtre denklemlerimizden bulduğum uz üzere, karakteristik empedans aşağı
daki denklemle hesaplanır:
¿o (24.7)
*o =
Co
\
ve dolayısıyla sa f dirençtir.
İlerleme hızı ı/yi ve bir iletim hattının karakteristik empedansı zo'yu b u l
mak için, birim uzunluk boyunca indüktans ve sığayı bilmeliyiz. Eşeksenli b ir
kablo için bunları hesaplamak kolaydır, gelin şimdi bu hesabı yapalım. İndük
tans için Bölüm 17-8'deki akıl yürütmemizi kullanarak, yi, eç)ciB2/2 'm n h a
cim üzerinden integralini aldığım ız manyetik enerjiye eşitleyelim. Merkez ilet
kenin I akımı taşıdığını varsayarsak ve r eksene olan uzaklıksa, B = l/2neo&r o l
duğunu biliriz, dr kalınlığında ve l uzunluğunda b ir silindirik kabuğu hacim
elemanı olarak düşünürsek, manyetik enerjiyi aşağıda olduğu gibi yazabiliriz:
U =^r~
Sf aN ( o2 .^: 0¿ S^ )I I2 nrdr
Pl b
U= İn (24.8)
4neocr a
L = - - - - - t İn (24.9)
2 neoc2 a
, İn (b/a)
t» - 2 ^ 04.101
Birim uzunluktaki sığa Cq, C/l'dir. Bu sonucu Denk. (24.10)'la birleştirirsek, LqCo
çarpımının l/t^'ye eşit olduğunu görürüz. Dolayısıyla, v = 1/tJL0C0 hızı da c'ye
eşittir. Bu da, dalganın hat boyunca ışık hızıyla ilerlediği anlamına gelir. B ura
da belirtmeliyiz ki, bu sonuç şu varsayım larım ıza dayanır: (a) iletkenler arasın
daki kovukta ne dielektrik ne de manyetik malzeme vardır ve (b) akımlar hep
iletkenlerin yüzeyi erindedir (mükemmel iletkenlerde olduğu gibi). Daha sonra
göreceğimiz gibi, yüksek frekanslardaki iyi iletkenlerde akımlar kendilerini, ay
nı mükemmel b ir iletkendeki gibi, yüzeye dağıtırlar. Dolayısıyla bu varsayım ı
mız geçerlidir.
(a) ve (b) varsayım larım ız doğru olduğu sürece, herhangi b ir paralel iletken
çifti için L0C0 çarpımının l/c^'ye eşit olması ilginçtir. Hatta eliptik bir dış ilet
kenin içinde herhangi bir yerdeki altıgen bir iletken için bile bu böyledir. Enine
kesit alanı sabit olduğu ve aradaki kovukta malzeme olm adığı sürece dalgalar
ışık hızında ilerler.
Karakteristik empedans için böyle b ir genel ifade kullanılamaz. Eşeksenli
b ir hat için karakteristik empedans aşağıdaki denklemdir:
İn (b/a) _ ,,,
Zo = z--------- 24.11)
2 neoC
» l 3 Æ - i i . û (24.151
dx2 dy2 dz2 c2 dt2
Bakalım tahminimiz, Denk. (24.12), işe yarayacak mı? E yn in x'e göre ikinci tü
revi -k xEy' dir. y'ye göre ikinci türevi, hiçbir şey y 'ye bağım lı olmadığından sı
fırdır. z 'ye göre ikinci türevi -k%Ey ve t'ye göre ikinci türevi de -&>2£ yd ir. Denk
lem (24.15)'e göre
2
k2
xEy + k2
zEy - Ey = 0
Ey her yerde sıfır olmadığı sürece (ki bu hiç ilginç değildir), bu denklem aşağı
k2 z —^ - = 0
x + k2 (24.16)
v =- t L (24.18)
Xg = , - - (24.19)
y V l - (A o/2a)2
Elektrik alanların yanı sıra, dalgayla beraber hareket eden manyetik alanlar
da vardır; ancak onlar için matematiksel b ir ifade çıkarmaya çalışmayacağız.
c2V x B = dE/dt olduğundan, B çizgileri dE/dt'nin en büyük olduğu bölgelerde,
F n in minimum ve maksimumunun tam orta yerinde dönüp duracaktır. B il
mekleri, Şekil 24-6'da gösterildiği gibi İTnin tepe ve alçak noktaları arasında ve
xz düzlemine paraleldirler.
k = J (j t 2 /u 2) - ( u 2 / c 2) (24.22)
Şimdi Ey için Denk. (24.12)'ye geri dönecek olursak, aşağıdaki denklemi elde
ederiz:
Ey = E0 eila,t+ik'z) sin kxx (24.23)
Bu ifadeye göre, E alanı zamanla e‘" £'yle salınır, ancak z ile e±k z şeklinde
değişkenlik gösterir. Gerçek b ir üssel şeklinde, z'yle düzgün b ir şekilde azalır
veya artar. Biz çıkarımımızda dalgaları başlatan kaynaklarla ilgilenmemiştik;
fakat elbette kılavuzun içinde b ir yerde b ir kaynak olmalıdır, k' teriminin işare
ti, dalgaların kaynağından uzaklaştıkça alanların azalmasına yol açıyor olmalı.
ûjc = nc/a'nm altındaki frekanslar için, dalgalar kılavuz boyunca ilerlemez;
salınım yapan alanlar kılavuza sadece l/k ' derecesinden b ir mesafeyle girerler.
Bu yüzden, a)c frekansına kılavuzun "kesme frekansı" denir. Denklem (24.22)'ye
baktığımızda, ojc'nin birazcık altındaki frekanslar için, fc' sayısı küçük b ir değer
alır ve alanlar kılavuz boyunca uzak mesafelere ilerleyebilirler. Ancak <o aıc'den
çok ufaksa, k' üssel katsayısı n/a'ya eşit olur ve alan, Şekil 24-7'de gösterildiği
gibi, çok hızlı b ir şekilde söner. Alan, a/n mesafesinde 1/e'yle ya da kılavuz ge
nişliğinin üçte biri kadar mesafede azalır. Alanlar, kaynaktan çok az uzağa g i
O a 2a a z
7T 7T debilir.
Şekil 24-7 aı « o>c için Ey’nin z ’yle değişimi. Kılavuzlu dalgalara dair analizimin ilginç b ir özeliğini vurgulam ak isteriz:
sanal dalga sayısı fcz'nin ortaya çıkışı. Fizikte, normal şartlarda, b ir denklemi
çözdüğünüzde ve sanal bir sayı elde ettiğinizde, bunun fiziksel b ir anlamı yok
tur. Bununla birlikte, dalgalar için, sanal bir dalganın anlamı vardır. Dalga
denklemi yine sağlanır; sadece çözüm bize, ilerleyen dalgalar yerine, üssel ola
rak azalan dalgalar verir. Dolayısıyla, belli b ir frekansta fc'nın sanal olduğu
herhangi b ir dalga probleminde, dalganın biçiminin değiştiği anlamına gelir:
Sinüs dalgası b ir üssele dönüşür.
iV u p = -^ (24-26)
Denklem (24.17)'nin w'ye göre türevini alıp, dco/dk'yı elde etmek için tersine çe
virirsek, aşağıdaki ifadeyi elde ederiz:
Vgrup = c V l ~ O e / w) 2 (24.27)
Bu hız, ışık hızından küçüktür.
Vevre ve ugrup'un geometrik ortalaması c, yani ışık hızıdır:
v e vrev g ru p = ^ (24.28)
U = p 2c? + m 2( f (24.29)
-^ -= fc 2+ - ^ - (24.30)
& h2
ya da şöyle:
= eo^Qabvgrup (24.32)
(Daha sonra bir başkasını, enerji akışını elde etmenin daha genel yolunu göre
ceğiz.)
S KIL A V U Z
KILAVUZ
\ \ \ \ \ \ \ \ \ \ \ \ \ \ \ .\ V W \ W \ \\ \ W \ ;
Bir "devreyi" dalga kılavuzuyla bağlam a problemi, karşılık gelen düşük fre
kanslardaki devre problem inden oldukça farklıdır ve genelde mikrodalga "tesi
satçılığı" olarak adlandırılır. Bu amaç doğrultusunda birçok özel araç geliştiril
miştir. Örneğin, dalga kılavuzunun iki bölüm ü birbirlerine genelde, Şekil 24-
9'da görüldüğü gibi, flanşlarla bağlanır. Ancak, bu tür bağlantılar ciddi eneıji
kayıplarım a yol açabilir; çünkü yüzey akımları göreceli olarak yüksek dirence
sahip olabilecek ek yerinden geçmelidir. Bu tür kayıpları engellemenin bir yolu
flanşları Şekil 24-10'un enine kesitinde gösterildiği gibi yapmaktır. Kılavuzun
bitişik bölüm leri arasında küçük b ir boşluk bırakılır ve flanşların birinin yü
zünde, Şekil 23-16 (c)'de gösterilen küçük kovuk tipinde bir oyuk açılır. Boyutla
rı, bu kovuk kullanılan frekansta rezonansta olacak şekilde seçilir. Bu rezonans
kovuğu akımlara karşı yüksek bir "empedansı" temsil eder; dolayısıyla metal
birleşim yerlerinden (Şekil 24-10'daki a) göreceli olarak küçük akımlar akar.
Şekil 24-11 Bir "T” dalga kılavuzu. ("T ” kullanıl-
Yüksek kılavuz akımları, enerjinin yayılımının az olduğu kovuğun (Şekildeki b) mıyorken temiz durması için flanşların plastik
"sığasını" basitçe yükler ve boşaltırlar. uç kapaklan vardır.)
dalı b ir cihazı tanıtmak isteriz. Kılavuzun belirli b ir bölümünde, güçlü bir yan
sıyan dalga olup olmadığını merak ettiğinizden dolayı örneğin, dalgaların ne Şekil 24-12 İki olası alan yönelim i için bir "T"
dalga kılavuzundaki elektrik alanlar.
yönde gittiğini bilmek istediğinizi varsayalım. Tek yönlü bağlayıcı, eğer bir
yönde giden dalga var ve fakat diğer yönde giden hiç dalga yoksa, kılavuzun
gücünün küçük b ir kısmını çeker alır. Bağlayıcının çıkışını b ir dedektöre b a ğ la
yarak, kılavuzdaki "tek yönlü" gücü ölçebilirsiniz.
Şekil 24-13, b ir tek yönlü bağlayıcı çizimidir. AB dalga kılavuzunun bir p a r
çasının b ir yüzü boyunca, CD dalga kılavuzunun b ir başka parçası lehimlen-
miştir. CD kılavuzuna dışa doğru eğim verilm iştir ki bağlantı fla n şla n için yer
açılsın. Kılavuzlar birbirine lehimlenmeden önce her b ir kılavuzda (birbirlerine
denk gelecek şekilde) delikler delinmiştir, böylece AB ana kılavuzundaki alanla
rın b ir kısmı CD ikinci kılavuzuna bağlanabilir. Her b ir delik, ikinci kılavuzda
dalga üreten b ir küçük anten gibi davranır. Tek b ir delik olsaydı, dalgalar her
iki yönde de gönderilirdi ve ana kılavuzda dalga ne yönde giderse gitsin fark et
mezdi. Ancak, kılavuz dalga boyunun dörtte biri kadar mesafeyle birbirinden
ayrılmış iki delik olduğunda birbirleriyle 90° evre dışı iki kaynak oluştururlar.
I. Cilt, 29. Bölümde birbirlerinden A/4 kadar uzaklıkta ve 90° evre dışı iki anten
den kaynaklanan dalgaların girişim ini ele aldığımızı hatırlıyor musunuz? D al
gaların b ir yönde toplandığını ve diğer yönde birbirlerinden çıkarıldığını b u l
muştuk. Aynı şey burada da olacak. CD kılavuzunda meydana getirilen dalga,
AB kılavuzundaki dalgayla aynı yönde ilerleyecek.
Ana kılavuzdaki dalga A 'd an B 'ye doğru ilerliyorsa, ikinci kılavuzun D çıkı
Şekil 24-13 Bir tek yönlü bağlayıcı. şında b ir dalga gözlemlenir. Ana kılavuzdaki dalga 5'den A 'ya doğru ilerliyor
sa, ikinci kılavuzun C çıkışında bir dalga gözlemlenir. Bu sonda b ir adet son-
landıncı vardır, böylece dalga sönümlenir ve bağlayıcının çıkışında dalga göz
lemlenmez.
(b)
24-8 Kılavuzlu d alg alara bir b aşk a bakış
Şekil 24-14 Ey'nin x 'le bir başka olası değişimi. Şimdi size, b ir dalga kılavuzunun neden kesme frekansı coc altındaki fre
kanslarda alanları hızla söndürdüğünü anlamanız için b ir başka yol göstermek
istiyoruz. Böylece, düşük ve yüksek frekanslar arasında davranışın neden bu
kadar sert bir şekilde değiştiğine dair daha "fiziksel" b ir fikriniz olacak. Bunu
dikdörtgen kılavuz için, alanları kılavuzun duvarlarındaki yansım alar -veya
görüntüler- şeklinde düşünerek yapabiliriz. Ancak bu yaklaşım sadece dikdört
gen kılavuzlar için işe yarar; bu yüzden, ilkede her şekilde kılavuz için işe yara
yan matematiksel analizle işe başladık.
T a rif ettiğimiz kip için dik boyutun (y'de) herhangi b ir etkisi yoktu, bu yüz
den kılavuzun üst ve altını ihmal edebilir ve kılavuzun dik yönde sonsuza uzan
dığını varsayabiliriz. Kılavuzu, aralarında a kadar mesafe olan iki dik levha
şeklinde düşünebiliriz.
Alanların kaynağı, kılavuzun ortasına yerleştirilmiş ve w frekansında salı
nan b ir akım taşıyan dik bir tel olsun. Kılavuzun du varlan olmasaydı, böyle b ir
tel silindirik d algalar yayardı.
Kılavuz duvarlarının mükemmel iletkenler olduğunu düşünelim. Bu durum
da, aynı elektrostatikteki gibi, yüzey koşullan, telin alanına b ir veya daha fazla
uygun sanal tellerin alanını eklersek doğru olur. Görüntü fikri elektrostatik için
faydalı olduğu gibi, gecikmeleri hesaba dahil ettiğimiz sürece elbette, elektro
dinamik için de faydalı olur. Bunun doğru olduğunu, b ir ışık kaynağının görün
tüsünü meydana getiren b ir aynayı sıkça gördüğümüz için biliyoruz ve ayna,
optik frekanslardaki elektromanyetik d algalar için "mükemmel" b ir iletkendir.
Şimdi, Şekil 24-15'teki gibi yatay b ir kesit alalım. W\ ve IV2 kılavuz duvarları
GÖRÜNTÜ
ve So da kaynak telidir. Teldeki akımın yönünü artı alalım. Eğer sadece bir du / KAYNAKLARI
var, örneğin W\, olsaydı Sı'le işaretlenmiş konuma (ters kutuplu) b ir görüntü S ı- '
Wî
kaynağı yerleştirerek onu kaldırabilirdik. Ancak her iki duvar da yerinde oldu
ğundan, So'ın da IV2 duvarında bir görüntüsü olur. Bu görüntüye S2 diyelim. Bu S o«+^
_—ÇİZGİ
KAYNAĞI 3
v\ DALGA
KILAVUZU
kaynağın da W\ duvannda b ir görüntüsü olur, ona da S3 diyelim. Şimdi, hem Sı
w2
hem de Sa'ün W2 duvannda S4 ve Ss konumlannda görüntüleri ölür ve bu böyle s2.
>
devam eder gider. Tam ortalannda kaynak olan iki düzlem iletkfeiıiıtlig iÇİtt alân- GÖRÜNTÜ
KAYNAKLARI
lar, birbirlerinden a mesafesiyle aynlm ış sonsuz sayıda çizgi kaytlâktâtt üretil s4*+
miş alanlarla aynıdır. (Aslında, iki paralel aynanın taftl ortasına bir t§l yötlSŞtir-
diğinizde gördüğünüz şeyle aynı şeydir.) Duvarlarda alanların sıfır olâbİİRlesi Sn*
için, görüntülerdeki akımların kutupluluğu bir görüntüden diğerine değişmeli
dir. Diğer b ir deyişle, 180° evre dışı salınırlar. Bu durumda dalga kılavuzu, bu Şekil 24-15 ile W2 iletken düzlem duvarları
arasındaki 50 çizgi kaynağı. Duvarlar, sonsuz
tür sonsuz çizgi kaynaklar kümesinin alanlarının üst üste binmiş halidir.
bir dizi görüntü kaynağıyla değiştirilebilirler.
Kaynaklara yakınsak, alanın statik alanlara benzediğini bilirits. Bölütfl 7-5'te
çizgi kaynaklardan oluşan b ir ağın statik alanını ele almlş ve ağdan Uzaklaştık
ça üssel olarak azalan terimler haricinde, yüklü b ir levhanın alanıyla ayılı ol
duğunu bulmuştuk. Burada ortalama kaynak şiddeti sıfırdır; çünkü işaret b ir
kaynaktan diğerine değişmektedir. M eydana gelen alanlar, mesafeyle üssel o la
rak azalmalıdır. Kaynağa yakınken, esas olarak en yakın kaynağın alanını görü
rüz; uzak mesafelerde birçok kaynak alana katkıda bulunur ve ortalama etkileri
sıfırdır. Dolayısıyla şimdi, neden dalga kılavuzunun kesme frekansının altın
dayken üssel olarak azalan bir alan meydana getirdiğini görüyoruz. Statik yak
laşım, özellikle düşük frekanslarda iyidir ve alanların mesafeyle hızla azalm a
sını öngörür.
Şimdi tam tersi bir soruyla karşı karşıyayız: D algalar neden ilerler ki? İşte
bu gizemli kısımdır! Bunun nedeni, yüksek frekanslarda alanlann gecikmesinin
evreye ilave değişiklikler getirmesi ve bu değişikliklerin evre dışı kaynaklann
alanlarının, birbirlerini sıfırlam ak yerine, üst üste binmesini sağlayabilmesidir.
Aslında, sadece bu problem için I. Cilt, 29. Bölümde b ir antenler sistemi veya bir
optik ızgaradan meydana gelen ağlan incelemiştik. O zaman, birçok radyo ante
nini uygun şekilde ayarlarsak, b ir yönde güçlü bir sinyali olan ama başka yönde
hiç sinyal vermeyen b ir girişim şekli meydana getirilebileceğini görmüştük.
Şekil 24-15'e geri döndüğümüzü ve uzak mesafedeki görüntü kaynaklar dizi
sinden gelen alanlara baktığımızı düşünelim. A lanlar sadece, frekansa dayalı
belli yönlerde -bü tü n kaynaklardan gelen alanların aynı evrede toplandığı yön
lerde- şiddetli olacaktır. Kaynaklardan oldukça uzak mesafelerde, alan bu b a h
settiğimiz özel yönlerde düzlem dalgaları olarak ilerler. Böyle bir dalgayı Şekil
24-16'da çizdik. Düz çizgiler dalga tepelerini ve kesik çizgiler de çukurları tem
sil etmektedir. Dalga yönü, iki komşu kaynağın gecikmeleri ile dalga çukuru
arasındaki farkın, salınım periyodunun yarısına eşit olduğu yön olacaktır. Di
ğer b ir deyişle, şekildeki r 2 ile ro arasındaki fark, boş uzaydaki dalga boyunun
yarısına eşittir:
r2 - r o = ^ >
cos0=4^- (24.34)
a9
An An
Ao = ---- V = , ...- - - (24.35
/ \ / » / N *9 \ / w \ / y cos 0 yjl — (A 0/2a ) 2
S4•+
Şimdi neden sadece kesme frekansı a>o'nun üstünde dalga ilerlemesi olduğu
Şekil 24-17 Dalga kılavuzu alanı, iki set düzlem
dalgasının üst üste binmesi olarak görülebilir. nu anlıyoruz. Boş uzay dalga boyu 2a'dan büyükse, Şekil24-16'da gösterilen
dalgaların ortaya çıkabileceği b ir açı yoktur. Gerekli yapıcı girişim sadece Ao,
2 a'nın altına düştüğüde veya cj a>o = nc/a değerinin üstüne çıktığında ortaya çı
kar.
Frekans yeterince yüksekse, alanların ortaya çıkabileceği iki veya daha fa z
la yön olasıdır. Bizim durumumuzda bu, A0 < - a koşulu sağlanırsa olur. Ancak
genelde, bu aynı zamanda Ao < a koşulunda da olabilir. Bu ilave dalgalar, bah
settiğimiz daha yüksek kılavuz kiplerine karşılık gelir.
Analimiz, neden kılavuzlu dalgaların evre hızının c'den büyük olduğunu ve
neden bu hızın û/ya eşit olduğunu da ortaya koymuştur. ıo değiştikçe, Şekil 24-
16'nın serbest dalgalarının açısı ve bu yüzden kılavuz boyunca hız da değişir.
Her ne kadar, kılavuzlu dalgayı sonsuz b ir görüntü kaynaklar dizisinin
alanlarının üst üste binmesi olarak tarif ettiysek de iki küme boş uzay dalgası
nın iki mükemmel ayna arasında sürekli ileri geri yansıdığını -yansım anın, ev
renin tersine dönmesi olduğunu hatırlayarak- hayal ederek de ulaşabileceğim i
zi görebilirsiniz. Bu iki yansıyan dalgalar kümesi, Denklem (24.33)'teki O açısıy
la gitmedikleri sürece birbirlerini söndürürlerdi. Görüyorsunuz, aynı şeye bak
manın birçok yolu var.
GÖRELİ GÖSTERİMDE ELEKTRODİNAMİK
25-1 D ört-vektörler
Şimdi özel görelilik kuramının elektrodinamiğe uygulanm asını tartışalım. I. 25-1 Dört-vektörler
Ciltte, 15 ile 17. Bölüm arasında özel görelilik kuramını çalıştığımızdan dolayı, 25-2 Skaler çarpım
25-3 Dört boyutlu gradyan
burada sadece temel fikirleri hızlıca gözden geçireceğiz.
25-4 Dört boyutlu gösterim de
Deneysel olarak bulunduğu üzere, düzgün b ir hızda ilerlersek fizik kanunla elektrodinamik
rı değişmez. Dışarısına bakm adığınız veya dışardaki dünyaya dair b ir gözlemde 25-5 Hareket eden bir yükün
bulunm adığınız sürece, düzgün hızda ve düz bir çizgide ilerleyen bir uzay ge dört-potansiyeli
25-6 Elektrodinamik denklemlerinin
misinin içinde olup olmadığınızı söyleyemezsiniz. Kayda geçirdiğimiz herhangi
değişmezliği
bir doğru fizik yasası, doğanın bu gerçeğini mutlaka içerecek şekilde ayarlan
malıdır.
Elimizde S ve S' diye adlandıracağım ız iki koordinat sistemi olsun. S', S " e
göre v hızıyla x yönünde ilerlerken, bu iki koordinat sisteminin uzay ve zamanı
arasındaki ilişki Lorentz dönüşüm üyle bulunur:
t - vx
/ my Bu bölümde: c = 1
(25.1)
■vt z' - z
y/l — V
Fizik yasaları öyle olm alıdır ki, Lorentz dönüşümünden sonra bile yasaların ye
ni biçimi, tıpkı eski biçimleri gibi gözükmelidir. Bu aynı, fizik yasalarının koor Gözden Geçirme; Cilt I: Bölüm 15,
dinat sisteminin yönelimine dayanmama ilkesi gibidir. I. Cilt, 11. Bölümde, fi Özel Görelilik Kuramı,
ziğin dönmelere göre değişmezliğini matematiksel olarak ifade etmenin yolu Bölüm 49, Göreli Enerji ve M o
nun, denklemlerimizi vektörler şeklinde yazmak olduğunu görmüştük. m entum
Örneğin, aşağıdaki gibi iki vektörümüz varsa Bölüm 17, Uzay-Zaman
A = (Ax, Ay, A'¿i ve B = {Bx, By, By) Cilt II: Bölüm 13, Manyetostatik
ve bunların
A ' B —A XBX + ByBy + ByBy
v = (JL,jL, d\
\,dx dy dz)
>
dx : dJL dz
vx = vz =
dt dt dt
(25.4)
1 Vy
(25.5)
vx vz
= 771Qlt^ı (25.6)
Bu, göreliliğe göre doğru, tipik b ir denklemin biçimidir; her iki taraf da b ir
dört-vektördür. (Sağ taraf b ir değişmez nicelikle dört-vektörün çarpımıdır ve
yine bir dört-vektördür.)
t'2 - x'2 = t2 - x2
Bu, özel olarak x yönüne dayanması haricinde gayet hoştur, y2 ve z2'yi çıkara
rak, bunu düzeltebiliriz. Böylece nicelik, herhangi b ir Lorentz dönüşümü artı
b ir dönmeden sonra bile değişmeyecektir. Dolayısıyla dört boyut için, üç boyut
ta t2'ye benzer olan nicelik aşağıdaki gibidir:
t2 - x2 - y 2 - z 2
Bu, her b ir çevrimin sabit hızda ve dönmelerde dönüşümü anlamına gelen "ek
siksiz Lorentz grubu" altında bulunan bir değişmezdir.
Bu değişmez, sadece Denk. (25.1)'in dönüşüm kurallarına -a rtı dönmelere-
bağlı cebirsel bir konu olduğundan, herhangi bir dört-vektör için doğrudur (ta
nım gereği hepsi aynı şekilde dönüşür). Dolayısıyla, b ir dört-vektörü için
aşağıdaki eşitliği yazabiliriz:
birleşim i de değişmez (skaler) bir niceliktir. (Aslında bunu I. Cilt, 17. Bölümde
zaten kanıtlamıştık.) Açıkça ortadadır ki, bu ifade vektörlerin skaler çarpımına
çok benzerdir. Hatta biz buna, iki dört-vektörün skaler çarpımı veya skaler çar
pım ı diyeceğiz, a^ ■ b^ şeklinde yazmak mantıklı gibi görünüyor; böylece b ir
skaler çarpımı gibi gözükür. Ancak ne yazık ki bu şekilde olmaz; genelde nokta
sız haliyle yazılır. Biz de bu şekilde kullanacak ve skaler çarpımı basitçe a^ ■ b^
şeklinde yazacağız. Dolayısıyla, tanım gereği:
a ^ ö fi — a t b t — & x b x ~ a y b y —a z b z (25.7)
olur. Birbirine özdeş iki alt simgeyi bir arada gördüğünüzde (arada sırada v ve
ya başka b ir harfi n yerine kullanmak zorunda kalacağız) bilin ki, uzay bileşen
lerinin çarpımları için eksi işaretini akılda tutarak, dört çarpım yapıp, toplama
yapacaksınız. Bu şekilde gösterimle, skaler b ir çarpımın Lorentz dönüşümü a l
tında değişmezliği aşağıdaki denklem gibi yazılabilir:
a}ıbfi = afibfi
— atbt —a ' b
a^ - a^a^
P + P-»P + P + P + P
Diğer bir deyişle, enerjik bir proton durağan b ir protonla çarpışır (örneğin, bir
demet içine yerleştirilmiş bir hidrojen hedefinde) ve uyarıcı protonun yeterli
enerjisi varsa; başlangıçtaki iki protona ilaveten b ir proton/karşı-proton çifti
yaratılabilir." Soru şu ifadedir: Bu tepkimenin enerjik olarak mümkün olması
için uyarıcı protona ne kadar enerji verilmelidir?
Cevap almanın en kolay yolu, tepkimenin kütle merkezi (CM) sisteminde
(Bkz. Şekil 25-1) nasıl göründüğünü düşünmektir. Uyarıcı protona a ve dört-mo-
mentumuna da p£ diyelim. Benzer şekilde, hedef protona b ve onun dört-mo-
mentumuna da pjj diyelim. Uyarıcı protonun enerjisi tepkimeyi ancak başlata-
ÖNCE SONRA
Pl
O -2
UJ LU
5 I-
uj <2
-iCfl
a.
Şekil 25-1 P + P —» 3P + P tepkimesinin laboratu-
varda ve CM sistemlerinde gözlemlenmesi. Uyarıcı la Pİ'
protonun enerjisi tepkimeyi başlatmaya yetecek
lı
kadardır ancak. Protonlar dolu çemberlerle, karşı- 5
protonlar da boş çemberlerle gösterilmekte.
Şu soruyu sorabilirsiniz: neden açıkça daha az enerji gerektirdiği b elli aşağıdaki denklemi:
P + P -> P + P + P
veya hatta aşağıdaki denklemi
P + P -* P + P
denklem leri ele alm ıyoruz? Çünkü baryonların korunumu adlı b ir ilkeye göre "proton sayısı
eksi karşı-proton sayısı" n iceliği değişemez. Bu nicelik, tepkim em izin sol tarafında 2'dir.
D olayısıyla sağ tarafta b ir karşı-proton istiyorsak, üç protonumuz (veya başka baryonları-
mız) olm alıdır.
cak kadarsa, son durum -tepkimeden sonraki durum - CM sisteminde üç proton
ve b ir karşı-protondan oluşan, durağan b ir topak içerecektir. Uyarıcı enerji b i
raz daha fazla olsaydı, son hal parçacıklarının bir miktar kinetik enerjisi olur
du ve bu yüzden etrafa dağılırlardı; uyarıcı eneıji biraz daha düşük olsaydı,
dört parçacık yapmaya yetecek enerji olmazdı.
Son haldeki bütün damlanın toplam dört-momentumuna pf, dersek, enerji ve
momentumun korunumu yasalarından dolayı aşağıdaki denklemi
pp + pP = pF
ve aşağıdaki denklemi yazabiliriz:
E? + Eb = E °
P f + P% = Pfı <25-9)
PuPtı = E 2 - p 2 = M 2
Bu, doğrudan hesaplam ayla veya daha zekice b ir şekilde durağan b ir parçacık
için Pp = (M, 0) olduğu işaret edilerek gösterilebilir, dolayısıyla Pfj}^ = A i 2'dir.
Bu değişmez olduğundan, herhangi b ir çerçevede M 2’ye eşittir. Bu sonuçları
Denk. (25.1 l)'d e kullanarak, aşağıdaki denklemi
2 p j p £ = 14M2
veya aşağıdaki denklemi elde ederiz:
2 2 1 V2
UuUn = u\ - U = --------------------- - = 1
^ r 1 - v2 l -v 2
Dolayısıyla, birim dört-vektör dür.
25-3 Dört boyutlu gradyan
Şimdi üzerinde durmamız gereken şey, bir gradyanın dört boyutlu benzeri
dir. Hatırlarsanız (I. Cilt, 14. Bölüm) üç diferansiyel işlemcisi d/dx, d/dy, â/âz
tıpkı b ir üç-vektör gibi dönüşürler ve gradyan olarak adlandırılırlar. Aynı düzen
dört boyut için de geçerli olmalı; diğer b ir deyişle dört boyutlu gradyanın (d/dt,
d/dx, d/dy, d/dz) olduğunu tahmin edebiliriz. Bu yanlıştır.
Hatayı görmek için, sadece x ve t'ye bağlı b ir <p skaler fonksiyonunu ele ala
lım. cp'deki değişim, x'i sabit tutarken t'de At kadar küçük b ir değişiklik yapar
sak, aşağıdaki denklemdir:
A (p = ^ -A t (25.13)
yazabiliriz. Denklem (25.1 )'i kullanarak, Ax' ve At' terimlerini A t cinsinden ifade
edebiliriz. x'i sabit tuttuğumuzu hatırlayıp, Ax = 0 deriz ve böylece aşağıdaki
denklemi yazarız:
a » v At
Ax = -------------- At; At =
V l - v2 ’ V l —v 2
Böylece,
dtp t v \ d<j) / At \
â<t> =âi7rvT^fACJ+ât7vvr^J
( â(p dcp\ At
Kât' V d x '/ V l - v 2
dip
= , 1 ( j 7 -P J 7) <25.14)
ât •y/l _ v 2 \dt âx'J
Şimdi artık gradyanın gayet garip olduğunu görebiliriz. x' ve t' cinsinden x
ve t için [Denklem (25.1)'in çözümünden elde edilmiş] denklemler aşağıdakiler
dir:
t' + vx ' x' + vt'
V 1 — V2 ı ] î — V2
td \ /d d d â\
',“ - { T r - V - [ â r - r , - - r y - e ; ) 125161
Bu tanımla, yukarıda karşılaştığımız işaret zorlukları yok olur ve V/j b ir dört-
vektör nasıl davranması gerekirse öyle davranır. (O eksi işaretlerin olması ga
yet gariptir; ancak dünyanın işleyişi bu şekildedir.) Elbette, "bir dört-vektör
gibi davranır" derken demek istenilen, b ir skalerin dört-gradyanının bir dört-
vektör olduğudur, (p gerçek bir değişmez skaler alansa (Lorentz değişmezi), o
halde V^tp b ir dört-vektör alanıdır.
Artık elimizde vektörler, gradyanlar ve skaler çarpım ları olduğuna göre, sı
radaki şey üç boyutlu vektör analizinin diverjansına benzer b ir değişmez bul-
maktır. Açıkça bu benzerlik, bp bileşenleri uzay ve zamanın fonksiyonları olan
b ir dört-vektör alanıyken, b^ biçimindedir. Dört-vektör b^ = (bt, b)'nin diver-
jansını Vp ve bfi'nin skaler çarpımı olarak tanımlarız:
= ~g-t bt - - ( ~ J j ) by ~ ( - £ ) b*
" ~ S t bt + V b (2517)
Burada V • b, üç vektör b'nin sıradan üç-diverjansıdır. işaretlere dikkat et
melisiniz. Eksi işaretlerinin bazıları skaler çarpımın tanımından, Denk.(25.7),
gelir; diğerleri, Denk. (25.16)'da olduğu gibi, V^'nün uzay bileşenleri -d/dx, vs
olduğundan gereklidir. (25.17) tarafından tanımlanan diveıjansı bir değişmez
dir ve Lorentz dönüşümüyle birbirlerinden ayrılan tüm koordinat sistemlerinde
aynı cevabı verir.
Dört-diverjansın göründüğü b ir fiziksel örneği inceleyelim. Hareket eden bir
tel etrafındaki problem leri çözmek için onu kullanabiliriz. Elektrik yük yoğun
luğu p ve akım yoğunluğu / n in b ir dört-vektör jf, = (p, j ) oluşturduğunu daha
önce (Bölüm 13-7) görmüştük. Yüklenmemiş bir tel j x akımı taşıyorsa, o halde (x
boyunca) v hızıyla ilerleyen b ir çerçeve içinde telin yük ve akım yoğunlukları
[Denklem (25.1) Lorentz dönüşümünden elde edilen] şöyle olacaktır:
-v jx __ Jx
P ~ I------- ö Jx
V 1 —v2 V 1 —v 2
(25.18)
Yük korunumu yasasına göre, birim hacim başına dışarıya giden akım, yük yo
ğunluğunun artış hızının eksisine eşit olmalıdır. Diğer b ir deyişle,
J dt
olur. Bu sonucu Denk. (25.18)'e koyduğumuzda, yük korunumu yasası aşağıdaki
basit hale dönüşür:
7 ^ = 0 (25.19)
Vfijfi değişmez bir skaler olduğundan, b ir çerçevede sıfırsa diğer bütün çerçeve
lerde sıfırdır. Böylece, bir koordinat sisteminde yük korunuyorsa, düzgün hızda
hareket eden bütün koordinat sistemlerinde de korunduğu sonucunu elde etmiş
olduk.
Son örneğimiz için, gradyan işlemcisi V^'nun kendisiyle skaler çarpımını ele
almak istiyoruz. Bu tür b ir çarpım, üç boyutta, Laplace'ı verir:
„ = —92 + —d2 + 92
V2 = V ■V —
dx2 dy2 dz2
Dört boyutta ne elde ederiz? Bu kolaydır. Skaler çarpım lar ve gradyanlar için
kurallarım ızı kullanarak aşağıdaki denklemi elde ederiz:
v" y“ ■ û ^ ~ â ~ (~ i y ) ~f â (" ¿ )
- i - v’
Üç boyutlu Laplace'm benzeri olan bu işlemciye D'Alem bert denir ve özel bir
gösterimi vardır:
Tanımı gereği değişmez b ir skaler işlemcidir; b ir dört-vektör alanında, yeni
bir dört-vektör alanı meydana getirir. (Bazı insanlar D'Alem bert'i Denk.
(25.20)'nin eksi işaretlisi olarak tanımlarlar; dolayısıyla söz konusu literatürü
okurken dikkatli olmanız gerekir.)
Böylece, Tablo 25-1'de listelenen üç boyutlu niceliklerin çoğunun dört b o
yutlu eşdeğerlerini bulm uş olduk. (Şimdilik elimizde vektörel çarpım ve büküm
işleminin eşdeğerleri yok; bir sonraki bölüm de onları elde edeceğiz.) Bütün
önemli tanımları ve sonuçlan b ir araya koymamızın size onların nasıl işlediği
ni göstermesi için önemli olacağını düşündük ve Tablo 25-2'de b ir özet hazırla
dık.
Tablo 25-2
Vektör analizinin üç ve dört boyutta önemli nicelikleri
Denklem (25.21 )'deki iki denklemin sağ tarafındaki dört nicelik, p, j x, j y , j z'nin,
bütün çerçevelerde aynı birim yük kullanılırsa tüm koordinat sistemlerinde ay
nı olan evrensel b ir sabit eo’ya bölümüdür. Dolayısıyla p/eç,, j x/£o, jy/eo, jzl^o ni
celikleri de ayrıca dört-vektör olarak dönüşürler. Onları j^ /eo şeklinde yazabili
riz. Koordinat sistemi değiştiğinde D'Alem bert değişmez, dolayısıyla 0, A Xt A y,
A z nicelikleri de dört-vektör gibi dönüşmelidirler. Bu da onların b ir dört-vektör
bileşeni oldukları anlamına gelir. Kısaca,
A^ = (0, A)
4 £ - + V- Jl = 0 (25.23)
Öt
Ayar koşulu, dört-vektör A^'nün diveıjansınm sıfır olduğunu söyler. Bu koşula
Lorentz koşulu denir. Çok elverişlidir çünkü değişmez b ir koşuldur ve dolayı
sıyla M axw ell denklemleri bütün çerçevelerde Denk. (25.22) biçiminde kalır.
<t>~vAx
<P'= n------ * A'x = A y
Vl - v 2
(25.24)
A 'x = a x - v 4>_ A x
' = A x
y/l — V2
Bu denklem seti, üslü koordinat sisteminin, üssüz koordinat sistemine göre öl
çüldüğünde, x yönünde v hızıyla ilerlediğini kabul eder.
Dört potansiyel fikrinin kullanışlılığına dair bir örneği ele alalım. x ekseni
boyunca v hızıyla ilerleyen q yükünün vektör ve skaler potansiyelleri nedir?
Şekil 25-2 S1çerçevesi, S'e göre ( x yönünde) v
Yükle beraber ilerleyen bir koordinat sisteminde problemi çözmek, yük bu sis hızıyla ilerlemekte. S"nün başlangıcındaki du
temde duruyor olduğundan, kolaydır. Diyelim ki, Şekil 25-2'de gösterildiği gibi, rağan bir yük, S'te x = v t noktasındadır. P po
yük S' çerçevesinin başlangıç noktasında olsun. Bu durumda, r' hareketli sis tansiyelleri herhangi bir çerçevede hesapla
nabilir.
temde q'dan alan noktasına olan uzaklıksa, hareketli sistemdeki skaler potansi
yel aşağıdaki eşitlik olur:
♦ ' ■ w l2 5 -251
A! vektör potansiyeli elbette sıfırdır.
Şimdi, durağan koordinatlarda ölçülmüş potansiyeller <p ve A dosdoğru b u
lunabilir. Denk. (25.24)'e ters bağıntılar aşağıdaki denklemlerdir:
•Jl —v
(25.26)
A x = A± + v£ Az = A ,z
y/l — V2
U = 0 (25.30)
U ı = ( F - m a )2 (25.31)
ü’ - ( v E~ $
yük için, (x, y, z) noktasındaki potansiyeller aşağıdaki denklemler gibi yazılabi denklemleri
lir:
1 Q
1/2
V 47re0V l - v 2 [~(x- vt)2
2 + y2 + z2
l 1 -v 2 Bu bölümde: c = 1
g v ____________ (26.1)
Ay— 1/2
47re0V l - v 2 [|(x
u -- ıvt)2 + y2+ z2
[ 1 -,v2
A y — Az
Gözden Geçirme: Cilt 2, Bölüm 20,
(26.1) denklemleri, "anlık" konumu (t zamanındaki konumu) x = vt olan bir Boş Uzayda Maxwell Denklemle
yük için t zamanında, x, y ve z'de potansiyelleri verir. Dikkat ederseniz, denk rinin Çözümü
lemler hareket eden yükün şimdiki konum u P'd en ölçülmüş (x - vt), y ve z cin
sinden yazılmıştır. Bildiğim iz gerçek etki c hızında ilerler, dolayısıyla önemli
olan gecikmeli P ' noktasındaki yükün davranışıdır." P ' noktası x = vt' konumun
dadır (t' = t - r'/c gecikmeli zamandır). Ancak, yükün düz b ir hat üzerinde düz
gün hızda ilerlediğini söylemiştik; dolayısıyla doğal olarak P ' noktasındaki
davranış ile şimdiki konumu birbirleriyle doğrudan ilişkilidir. Aslında potansi
yellerin sadece konuma ve gecikmeli andaki hıza bağlı olduğu varsayımını ekle
diğimizde, (26.1) denklemlerinde, herhangi bir şekilde hareket eden bir yük için
potansiyellerin eksiksiz denklemini elde edebiliriz. N asıl işlediğini gösterelim.
y
Şekil 26-2'deki yol üzerinde ilerleyen b ir yükümüz olsun ve onun (x, y, z) nokta
larındaki potansiyellerini bulm aya çalıştığımızı düşünelim. Öncelikle, o nokta
daki gecikmeli P ' pozisyonunu ve v ' hızını bulmamız lazım. Daha sonra yükün
bu hızla, gecikme zamanı süresince, diğer b ir deyişle (t' - t) süresi boyunca,
ilerlediğini ve sonra, "öngörülen konum" diye adlandırdığım ız sanal bir Pöngörü
noktasına v' hızıyla vardığını düşünelim. (Elbette, böyle olmaz; t zamanında
gerçek konumu P'dir.) (x, y, z) konumundaki potansiyeller, (26.1) denklemlerinin
^öngörü konumundaki sanal yük için vereceği potansiyellerdir. Demek istediği
Vt' X — vt
miz, potansiyeller yükün gecikmeli zamanda ne yaptığından bağım sız olduğun
vt______
dan dolayı, yük sabit hızla ilerlese de, t' zamanından sonra hızını değiştirse de
potansiyeller aynı olacaktır. Bu potansiyeller, t zamanında (x, y, z) nokasmdaki
potansiyellerdir. Şekil 26-1 x ekseni boyunca sabit v hızıyla iler
Herhangi b ir şekilde hareket eden b ir yükün potansiyellerine dair denklem leyen q yükünden dolayı (x , y, z ) noktasında
oluşan alanları bulmak. (x, y, z ] noktasındaki
leri elde ettiğimizde, bütün elektrodinamiği elde ettiğimizi de biliyorsunuz.
"şimdiki" alan, "anlık” P konumu cinsinden ifa
Herhangi bir yük dağılımı için potansiyelleri üst üste binme sayesinde h esapla de edilebildiği gibi, "gecikm eli” P1 (t? = t - r'/c
yabiliriz. Dolayısıyla, elektrodinamiğe dair tüm olguları ya M axw ell denklemle anında) konumu cinsinden de ifade edilebilir.
Burada, gecik m eli konum lan ve zam anlan belirtm ek için kullandığım ız üslerle, b ir önceki
bölümde Lorentz dönüşümlü çerçeve için k ullandığım ız üsleri kanştırm ayınız.
b ir adaya düşerseniz bu belirteceklerimizi hatırlayın. Onlardan yola çıkarak
her şey yeniden inşa edilebilir. Elbette, Lorentz dönüşümünü de bilmelisiniz.
Onu ne ıssız adada ne de başka yerde unutmaksınız.)
Birincisi, A^ bir dört-vektördür. İkincisi, bir durağan yük için Coulomb po
tansiyeli q/4neor'dİT. Üçüncüsü, herhangi b ir şekilde hareket eden bir yük tara
(*.y .*) fından meydana getirilen potansiyeller sadece gecikmeli zamandaki hıza ve ko
numa dayanır. Bu üç gerçekle, her şeyi çıkarabiliriz. A^'nün b ir dört-vektör ol
duğundan yola çıkarak, Coulomb potansiyelini dönüştürür ve sabit hız için po
tansiyelleri elde ederiz. Daha sonra, potansiyellerin sadece gecikmeli zam anda
ki hıza dayandığı ifadesine göre, öngörülen konumu kullanarak onları bu labili
riz. Bir şeyleri yapmanın özellikle yararlı b ir yolu olm asa da, fizik yasalarının
birçok farklı şekle sokulabileceğini göstermek açısından faydalıdır.
Bazen, dikkatsiz insanlar, elektrodinamiğin tamamının sadece Coulomb y a
sası ve Lorentz dönüşümünden elde edilebileceğini savunurlar. Bu, elbette ta
mamen yanlıştır. Öncelikle, beraber bir dört-vektör oluşturabilecek bir skaler
Şekil 26-2 Rastgele bir yol üzerinde ilerleyen bir potansiyeli ve bir vektör potansiyeli olduğunu varsaymalıyız. Bu bize, potansi
yük. t zamanında (x , y, z ) konumundaki potansi
yellerin nasıl dönüştüğünü gösterir. Peki, o zaman, neden sadece gecikmeli za
yeller, tf - r'/c gecikmeli zamanındaki f konu
mu ve v ' hızıyla belirlenir. Uygun bir şekilde, mandaki şeyleri dikkate alıyoruz? Daha da önemlisi, neden potansiyeller sadece
"öngörülen” konuma göre koordinatlar cinsin konuma ve hıza dayanıyor da, örneğin ivmelenmeye dayanmıyor? E v e B alanla
den ifade edilirler, (t'deki gerçek konum P’dir.)
rı ivmelenmeye dayanır. Onlara ilişkin akıl yürütmeye çalışırken, onların sade
ce gecikmeli zamandaki konum ve hıza dayandığını söylersiniz. Ancak bu du
rumda, ivmelenen b ir yükten oluşan alanlar ile öngörülen konumdaki bir yük
ten kaynaklanan alanlar aynı olurdu ki bu yanlıştır. Alanlar sadece yol boyu
konum ve hıza değil, fakat ayrıca ivmelenmeye de dayanır. Diğer b ir deyişle,
her şeyin Lorentz dönüşümünden çıkarılabileceğini söyleyen ifadede, birçok
üstü kapalı varsayım gizlidir. (Çok miktarda şeyin az sayıda varsayım lardan çı
karılabileceğini gören bir ifade gördüğünüzde, çoğu zaman bunun yanlış oldu
ğunu keşfedeceksiniz. Yeterince dikkatli düşündüğünüzde, apaçık ortada olma
yan birçok üstü kapalı varsayım la karşılaşırsınız.)
B = V x A
Öncelikle, Ez için:
dcf> dAz
E
g_ z
( 2 6 .2 )
E
x bileşeni biraz daha iş gerektirir. <p'nin türevi daha karmaşıktır ve A x de sıfır
değildir. Öncelikle,
d<t> _ Q_________ U - vt)/( 1 - v2)______
dx ( x - v t )2 , i /2
, !3 (26.4)
4ireoVl — v 2
x - vt
Ex = ----- 1
47re0V l - v 2 ^ + y 2 + z2 J
13/2 (26.6)
olur. fTnin fiziğine birazdan geleceğiz; önce B'yi bulalım, z bileşâflİ iŞİh,
b , = dAy - ^
dx dy
Bz = vEv (26.7)
Benzer şekilde,
dAx dA
D y = -
dz ax az
ve
By ——vEz (26.8) Şekil 26-3 Sabit hızda ilerleyen bir yük için,
elektrik alan yükün "anlık" konumundan radyal
son olarak, A y ve A z' nin ikisi birden sıfır olduğundan Bx sıfırdır. Böylece, m an olarak dışarı doğru işaret eder.
yetik alanı basitçe aşağıdaki eşitlik gibi yazabiliriz:
B = v xE (26.9)
47reoVl —v 2 y 2 +1z 2
E = -- ------ %------ T <26-10>
Alan, uzaklığın karesiyle ters orantılıdır. Tıpkı Coulomb alanı gibi, ancak, da
ima birden büyük olan, 1/Vl — v 2 çarpanıyla artırılmış şekilde. Dolayısıyla, h a
reket eden b ir yükün yanlarındaki elektrik alan, Coulomb yasasıyla bulacağı
nızdan daha şiddetlidir. Aslında, yanlara doğru yönlenmiş alan Coulomb p o
tansiyelinden, parçacığın enerjisinin durağan kütlesine bölüm ü kadar bir oran
da daha büyüktür.
Yükün ilerisinde (ve gerisinde), y v e z sıfırdır ve böylece,
B= V * E (26.12)
c2
Yavaş hareket eden bir yük için (v « c), E için Coulomb alanını alabiliriz; bu
durumda,
olur. Bu denklem, Bölüm 14-7'de b ir akımın manyetik alanı için bulduğumuz
denklemlere tam olarak karşılık gelmektedir.
Bu arada, düşünmeniz için ilginç bir şeye dikkatinizi çekmek istiyoruz. (Da
ha sonra bunu tartışmak için geri döneceğiz.) Birbirlerinin yolunu kesebilecek,
ancak çarpışmayacak şekilde, hızları birbirine dik açılarda iki proton düşünün.
Herhangi b ir anda, birbirlerine göre konumları Şekil 26-6 (a)'daki gibi olacaktır.
<j2 'den dolayı, qı üzerindeki yüke veya tam tersine bakalım. q2 üzerinde, qı h a
reket çizgisi üzerine bir manyetik alan meydana getirmediğinden dolayı, sadece
gı'den kaynaklı elektrik kuvveti vardır. q\ üzerindeyse, yine elektrik kuvveti,
ancak ilave olarak, q2 tarafından meydana getirilen bir B alanında ilerlediğin (b) cjıEı ®Bı
den dolayı, bir de manyetik kuvvet vardır. Kuvvetler Şekil 26-6 (b)'de gösteril
miştir. qı ve q2 üzerindeki elektrik yükler eşit ve zıt yöndedir. Bununla birlikte
qı üzerinde enine b ir (manyetik) kuvvet vardır; ancak q2 üzerinde enine bir Şekil 26-6 Hareket eden iki yük arasındaki
kuvvet yoktur. Bu etkiye karşı eşit bir tepki yok mudur? Bu sorunun cevabını kuvvetler her zaman eşit ve zıt değildir. "Et-
düşünmeyi size bırakıyoruz. ki”ye karşı eşit bir "tepki" yok gibi görünmek
tedir.
Bx = ^ - - ^ 1 - By = Bz = ^ - ^ (26.14)
dy dz y dz dx dx dy
Fzy = ^ L - - Ş * (26.15)
dy dz
Benzer şekilde, By de benzer bir "şey"e eşittir, ancak bu sefer b ir “xz şeyi"dir. Ve
elbette Bz de, “yx şeyi"ne karşılık gelir. Bu durumda aşağıdaki eşitlikleri yaza
biliriz:
Bx = Fzy, By = Fxz, Bz = Fyx (26.16)
Şimdi de, “t" tipi şeyler, örneğin Fxt ve FfZ gibi, uydurmaya çalışsak ne olur
acaba (sonuçta doğa x, y, z ve t'de hoş ve simetrik olmalı)? Örneğin, Ftz nedir?
Elbette aşağıdaki gibidir:
dAt dAz
dz dt
A t = <p eşitliğini hatırlarsanız, aynı zamanda:
dtp dAz
dz dt
Bunu daha önce görmüştünüz. iTnin z bileşenidir bu. Aslında, - b i r yanlış işa
retle- neredeyse. Ancak, dört boyutlu gradyanda t türevinin x, y ve z'den eksi
işaretle geldiğini unuttuk. Dolayısıyla Ftz nin daha tutarlı uzantısını, yani aşa
ğıdaki eşitliği almalıydık:
(26.17)
dz dt
Bu, tam olarak - Ez'ye eşittir. FfX ve Fty için de deneyerek, aşağıdaki üç eşitliği
elde ederiz.
F tx 3 ~EX Fty = -E y Ftz — —Ez (26.18)
Her iki alt simge de £ olursa ne olur? Ya da, her ikisi de x olursa ne olur? B i
ze, sıfırdan başka b ir şey vermeyen aşağıdaki denklemi
dAt dAt
Ftt =
ât dt
dAr dAx
Frx =
dx dx
(26.19)
Tablo 26-1
FfiV bileşenleri tanımlarsak, her şey bizim dört-vektör gösterimimizle uyumlu olur.
Doğada birbirleriyle bütün oluşturan -ay n ı şeyin farklı yönleri o la n - altı ni
F
= - ^ celik bulm uş olduk. Işık hızına ilişkin bir kaygımızın olmadığı, yavaş hareket
F
rtifl = 0
eden dünyamızda farklı vektörler olarak ele aldığımız elektrik ve manyetik
II
-B x "alan" dediğimiz şey aslında, altı bileşenli Ffiv nesnesidir. Görelilik için ona bu
II
~By
H
F it =
şekilde bakmalıyız. F^y için sonuçlarımızı Tablo 26-1'de özetledik.
Ly = - Lji, La = O
Olası dokuz nicelikte, sadece üç adet bağım sız sayı vardır. Tesadüfe bakın ki,
koordinat sistemlerini değiştirdiğinizde sadece bu üç nesne, bir vektörün bile
şenlerinin dönüştüğü şekilde dönüşmektedir.
Aynı şey sayesinde, b ir yüzey elemanını da b ir vektör olarak gösterebiliriz.
Bir yüzey elemanının iki parçası vardır -d x ve d y - diyelim ve yüzeye dik da
vektörüyle bunları temsil edebiliriz. Ancak bunu dört boyutta yapamayız.
dxdy'ye "normal" nedir? z boyunca m ıdır yoksa t boyunca mıdır?
Kısacası, şansımıza, üç boyutta Ly gibi iki vektörün birleşim ini aldığınızda,
onu yine bir başka vektör şeklinde yazabiliyoruz çünkü b ir vektörün bileşenleri
şeklinde dönüşebilecek sadece üç terim vardır. Ancak dört boyutta bu açıkça
imkânsızdır; çünkü altı bağım sız terim vardır ve altı şeyi dört şeyle göstere
mezsiniz.
Üç boyutta bile, vektör şeklinde gösterilemeyecek vektör birleşimleri elde
etmek mümkündür, a = (ax, ay, az) ve b = (bx, by , bz) şeklinde iki vektörü ele
alalım ve bileşenlerinin çeşitli birleşim lerini yazalım. axbx, axby, vs. Dokuz o la
sı nicelik vardır:
&xbxt axby, Q>x^z
aybx, dyby, dybz
azbxı Uzby, azbz
by = by cos 0 - bx sin 8
Txy = axby (cos2 6) - axbx(cosO sinö) + ayby (sinö cosö) - aybx (sin 2 6)
TXy = TXy cos 2 6 - Txxcos6 sinö + Tyy sinö cosö - Tyx sin 2 6
,2 6 .21l
■Ji — v2 >/1 — v2
a'y — 0,y b'y — by
az = &Z b'z m a-z
G'tx “ Gtx
Birini daha yapalım:
Gty ~ vGxy
ty = 1—
Vn — v 2I
Elbette, aynı şekilde:
Gtz - vGxz
G 'tz =
Vl —v 2
Gerisinin nasıl geleceği bellidir. Gelin, altı terimi bir tablo haline getirelim. An
cak şimdi, onları F ^ için de yazabiliriz:
Fxy - vFty
F 'tx = Ftx F'xy =
Fty - vFxv
F 'ty= F 'y z = F y z (26.22)
Tablo 26-2
Elektrik ve manyetik alanların Lorentz dönüşümü (Not: c = 1)
E'x = Ex B'X = B X
E y —V B 2 B y + vE%
hv = V ı - vz By = v ı - v 2
E g + v B y B% — v E y
J l - V 2
B'X = B X
(E + V X B)y | İ - V X Ety
B 'y .
Xy- Vı _ y2 •y/l — V 2
{ E + v x B)z ( B - v x E)z
E'z = - B'z
•Jl — v 2 y/l — V 2
EJ = E, Bi = B»
e , = i£ + 1, x » i »*,_
- v 2/ c 2 V 1 - v 2/ c 2
F = q (E + v x B) (26.23)
Düşük hızlar için bu kuvvet, kütle çarpı ivmelenmeye eşittir; ancak herhangi
bir hız için doğru yasa, kuvvetin d p /d t'ye eşit olduğudur, p = m0v/y ]\ — v 2/ c 2
eşitliğini kullanarak, hareket denkleminin göreli olarak doğrusunu aşağıdaki
denklem gibi yazabiliriz:
(26.24)
(26.25)
(26.26)
(26.27)
(26.28)
şeklinde ifade edilen /¿, niceliği, b ir kuvvetin dört boyutuna uzantıdır. Ona
"dört-kuvvet" diyebiliriz. Gerçekten de bir dört-vektördür ve uzay bileşenleri
i*in değil ama F /J 1 - v 2/c 2' nin bileşenleridir.
Soru: neden bir dört-vektördür? l / y jl — v 2/ c 2 çarpanına dair biraz anlayı-
Böylece,
1 d
y j \ — V2/ C 2
işlemcisi, değişmez bir işlemcidir. Herhangi bir dört-vektör üzerinde onunla iş
lem yaparsak, b ir başka dört-vektör elde ederiz, örneğin, (ct, x, y, z) üzerinde
işlem yaparsak, dört-hız u^'yü elde ederiz:
(26.32)
(26.33)
Son olarak, dört boyutlu gösterim bize hareket denklemlerinin, F = m a 'yı hatır
latan aşağıdaki basit biçimini verir:
(26.34)
q {E + v x B )x _ Ex Vy &z VzBy
(26.35)
X V l - v 2 /c2 yj 1 — v 2/ c 2 yjl — V2/C 2 y / l - V 2/C 2
Bu eşitlikteki her terimin bir x alt simgesi var; bu, x bileşeni bulduğum uz için
mantıklıdır. Sonra diğerleri çiftler halinde -x x teriminin kayıp olması haricin
d e - belirir: tt, yy, zz. Biz de denkleme onu sokar ve aşağıdaki denklemi yazarız:
Bir alt simge iki kere gözükürse (aynı burada ı/nin gözüktüğü gibi), işaretler
için aynı gösterimi kullanarak, aynı skaler çarpımdaki gibi terimler toplanır
diye bir kural geliştirirsek, bu denklem, Denk. (26.36)'nın aynısıdır.
(26.27)'nin ¡ı = y veya n = z için de aynı şekilde geçerliolduğuna kolaylıkla
inanabilirsiniz, ama peki n = t1Gelin, eğlencesine, ne çıkacağına bakalım:
/ vr Vv 17, \
A = <? 0 + - 7 . — Ex + . y Ey + , ~ — Ez ! (26.38)
\ y j l - v 2/ c 2 y j l — v 2/c2 V y j l - v 2/ c 2 )
veya
it
_ Qv ' E
y J l — V2/ C 2 _
Ancak, Denk. (26.28)'den,/t'nin aşağıdaki eşitlik olması gerektiğini biliyoruz:
F •v q(E + v x B) ■v
y Jl — V2/ c 2 y/ l - v 2/ c 2
Bu, (v x B) • v sıfır olduğundan, Denk. (26.38)'le aynı şeydir. Dolayısıyla, her şey
yerli yerine oturdu.
Özetlersek, hareket denklemimiz aşağıdaki zarif şekilde yazılabilir:
m 0^ - = fn = q u v Fnv (26.39)
T ab lo 26-1'de c 'le ri geri koyduğumuzda, £"nin bileşenlerine karşılık gelen tüm Fttv bileşen
leri l/c çarpılm ıştır.
ALAN E N E R JİSİ VE ALAN MOMENTUMU
kuramına göre onlar aynı dört-vektörün farklı yönleridir. 27-6 Alan momentumu
V -j = -~ 2 - (27.1)
J dt
(D (2)
Bu yasaya göre, dünyadaki toplam yük her zaman sabittir. Asla net bir yük ka
zancı veya kaybı yoktur. Yine de, dünyadaki toplam yük başka bir şekilde de
sabit olabilir. (1) noktası yakınında b ir Q\ yükü olduğunu, uzaktaki bir (2) nok
tası yakınındaysa hiç yük olmadığını varsayalım (Şekil 27-1). Şimdi, zaman geç
tikçe, Qı yükünün yavaşça azaldığını ve eşzamanlı olarak (2) noktası yakınında
b ir @2 yükünün ortaya çıktığını ve bu iki yükün toplamının her an sabit olduğu
nu düşünelim. Bir başka deyişle, herhangi b ir anda Çı'in kaybettiği yük miktarı
<?2 'Ye eklenir. Bu durumda, dünyadaki toplam yük miktarı korunmuş olur. Bu,
"dünya çapında" b ir korunumdur; ancak "yerel" diyebileceğimiz b ir korunum
değildir. Çünkü yükün (1) noktasından (2) noktasına gidebilm esi için bu iki nok
<»)
ta arasındaki uzayda herhangi b ir yerde görünmesi gerekmedi. Yerel olarak yük
Şekil 27-1 Yük korunumunun iki yolu: (a)
tamamen "kaybolmuştur".
Ql + Q2 sabittir; (b ) dÇ^/dt = - f j ■nda = -
Bu tür bir "dünya çapında" korunum yasasını görelilik kuramına göre açık dQ2/dt.
lamak zordur. Birbirinden uzak noktalarda "Eşzamanlı anlar", farklı sistemler
de aynı şekilde olmayan b ir kavramdır. Bir sistemde eşzamanlı olan iki olay,
geçip giden b ir başka sistem için eşzamanlı değildir. Tanım landığı şekliyle bir
"dünya çapında" korunum için, Çı'den kaybolan yükün Q2 'de eşzamanlı olarak
belirm esi gerekir. Yoksa, yükün korunmadığı bazı anlar olacaktır. Yük korunu
mu yasasını "yerel" b ir korunum yasası haline getirmeden onu göreli olarak de
ğişmez yapmanın b ir yolu yok gibi görünmektedir. îşin aslı, Lorentz göreli de
ğişmezliği gereksinimi, olası doğa yasalarını şaşırtıcı yollarla engeller gibi gö
zükmekte. Örneğin, çağdaş kuantum alan kuramında, insanlar kuramı "yerel ol
mayan" b ir etkileşime -buradaki b ir şey, oradaki b ir şey üzerinde doğrudan et-
kisi olm ası- izin vererek değiştirmeye çalıştılar; ancak bu fikir görelilik ilkesiy
le çelişti.
"Yerel korunum" bir başka fikir daha içerir. Ona göre bir yük b ir yerden bir
yere, ancak aralarındaki uzayda olan biten bir şey varsa gidebilir. Yasayı tarif
etmek için sadece yük yoğunluğu p 'ye değil; ancak aynı zamanda bir başka ni
celiğe daha, adına j diyeceğimiz, b ir yüzey boyunca yük akışının hızını veren
vektöre ihtiyacımız vardır. Bu durum da akış. Denk. (27.1 )'le verilen yoğunluğun
değişim hızıyla da ilişkilidir. Bu, daha uçta bir tür korunum yasasıdır. Bu yasa,
yükün özel b ir şekilde, "yerel olarak" korunduğunu ifade eder.
Daha sonra ortaya çıktı ki, enerji korunumu yerel b ir süreçtir. Uzayın bir
bölgesinde sadece enerji yoğunluğu değil, aynı zamanda yüzeyden geçen eneıji
akışının hızını temsil eden b ir vektör vardır. Örneğin, b ir ışık kaynağı ışıdığın
da yüzeyden dışarı giden ışık enerjisini bulabiliriz. Işık kaynağını çevreleyen
bir matematiksel yüzey hayal edersek, yüzeyin içinden kaybolan enerji yüzeyin
içinden dışarı akıp giden enerjiye eşittir.
Elbette, yasa genelde doğru değildir. Alan enerjisi korunmaz. Karanlık bir
odaya girdiğinizi ve ışığı yaktığınızı düşünelim. Birden oda ışıkla dolar, her ne
kadar daha önce yoksa da, artık alanda enerji vardır. Denklem (27.2) eksiksiz
bir korunum yasası değildir; çünkü tek başına alan enerjisi korunmamakta, sa
dece dünyadaki toplam enerji -ayrıca maddenin de enerjisi v a rd ır- korunmak
tadır. Alan üzerinde madde tarafından yapılan b ir iş veya madde üzerinde alan
tarafından yapılan b ir iş varsa alan enerjisi değişecektir.
Üzerinde durduğumuz hacim içinde m adde varsa, ne kadar enerjisi olduğu
nu biliriz: H er b ir parçacığın enerjisi rrcoc2/ -^ - v 2/ c 2 kadardır. Maddenin top
lam enerjisi, bütün parçacık enerjilerinin toplam ıdır ve b ir yüzeyden bu enerji
nin akışı, yüzeyden geçen her b ir parçacığın taşıdığı enerjinin toplamıdır. Şim
di sadece elektromanyetik alanın enerjisi hakkında konuşmak istiyoruz. Dolayı
sıyla, belirli bir hacimdeki toplam alan enerjisinin ya hacimden dışarı akan
alan enerjisinden dolayı ya da alanın maddeye enerji kaybrndan (veya enerji
kazancından, o da eksi bir kayıptır) dolayı olduğunu belirten b ir denklem yaz
malıyız. V hacminin içindeki alan enerjisi aşağıdaki gibi yazılabilir ve azalma
hızı bu integralin zamana göre türevinin eksisidir:
- S t î v u d v = Jj : s - n d a + i v E - J d v (27-4)
Bu, alan için enerji korunum yasasıdır. İkinci terimi b ir hacim integraline
dönüştürebilirsek. Denk. (27.2) gibi bunu da diferansiyel bir denkleme çevirebi
liriz. Bunu yapmak. Gauss teoremi sayesinde kolaydır. S'in dik bileşeninin yü
zey integrali, diveıjansım n içerdeki hacim üzerinden integralidir. Denk. (27.3),
ilk terimin zaman türevini integralin içine aldığımız aşağıdaki eşitliğe denktir:
--^ -= V •S + E j (27.5)
e jJ = - 4dt
r - v •s <27-6>
Sol taraf sadece alanlar cinsinden ifade edilmelidir. Bunu nasıl yapabiliriz?
Elbette, M axw ell denklemlerini kullanarak. M axw ell denkleminden B'nin bükü
mü için
dE
j = SqC2 V x B - e 0 —
dE
E ■j = eoc2 E • (V x B) - e0E ■— (27.7)
ot
Ancak bu yanlıştır! Daha önceden V işlemcisinin bir vektör "gibi” olduğunu; an
cak "tam olarak" aynı olmadığı konusunda uyarıda bulunmuştuk. Tamamen ay
nı olmamasının nedeni, analizden gelen ilave bir kural olmasıdır: b ir türev iş
lemcisi bir çarpımdan önceyse, sağındaki her şey üzerinde etkilidir. Denklem
(27.7)'de V sadece B üzerinde işlem yapar, E üzerinde değil. Ancak (27.9) biçi
minde, normal kurala göre V hem B hem de E üzerinde işlem yapar. Dolayısıyla
aynı şey değildir. Aslında, V • (B x E)'nin bileşenleri üzerinde çalışırsak, E- (VxB)
artı bazı diğer terimlere eşit olduğunu görebiliriz. Tıpkı, cebirde b ir çarpımın
türevini aldığım ızda olduğu gibi, örneğin:
’h {f 9 )~
V • (B x EVnin tüm bileşenleri üzerinde çalışmak yerine, bu tür problemlerd
çok faydalı olacak b ir numarayı size gösterelim. Herhangi b ir sıkıntıya girme
den, V işlemcili ifadeler üzerinde vektör cebirinin bütün kurallarını kullanabi
leceğiniz b ir num aradır bu. Şöyle ki, türev işlemcisinin ne üzerinde çalıştığını
gösteren analiz gösterimi kuralını -e n azından b ir süre için - kenara koymaktır.
Norm alde, terimler sırası iki ayrı amaç için kullanılır. Birincisi analiz içindir:
fid /d x)g ile g (d /d x )f aynı şey değildir ve diğeri de vektörler içindir: a x b,
b x a 'd an farklıdır. Eğer istersek, b ir an için analiz kuralını b ir kenara koyabili
riz. Türevin sağdaki her şey üzerinde işlem yaptığını söylemek yerine, terimle
rin yazıldığı sıraya bağlı olm adığını söyleyen yeni b ir kural uydururuz. Böylece
terimlerin sırasını kafamızı yorm adan değiştirebiliriz.
İşte yeni kuralımız: Sıranın b ir anlamı yoktur; diferansiyel işlemcisinin ne
üzerinde işlem yapacağını bir alt simgeyle gösteririz. D işlemcisinin d/dx'\ sim
gelediğini düşünelim. Bu durum da Df, sadece / değişken niceliğinin türevinin
alındığı anlamına gelir. Böylece:
D ff9 = [ % ] 9
Ancak dikkat ederseniz, yeni kurala göre f D f g de aynı anlam a gelmektedir. Ay
nı şeyi herhangi bir şekilde yazabiliriz:
D f f g = g D f f = f D f g = fg D f
Gördüğünüz üzere, D f her şeyin ardına gelebilir. (Bu kadar yararlı bir gösteri
min hiçbir matematik veya fizik kitabında gösterilmemiş olması şaşırtıcıdır.)
Şunu merak ediyor olabilirsiniz: Ya ben f g 'nin türevini yazmak istiyorsam?
Her iki terimin de türevini istiyorum. Bu kolaydır, söyleyin yeter. D ffg ) + Dg\fg)
şeklinde yazarsınız. Bu tam olarak g(df/dx) + f[dg/dx) anlamına gelir ya da eski
gösterimle d\fg)/dx.
Göreceksiniz ki, V • (B x E) için yeni bir ifade üzerine çalışmak çok kolay ola
cak. önce yeni gösterimi kullanarak aşağıdaki denklemi yazalım:
7 ( B x £ ) = Vb (B x E )+ VE - E ) (27.10)
Bunu yazdığımız gibi, artık terimler sırasını düz tutmak zorunda değiliz. V£ iş
lemcisinin sadece E üzerinde ve Vb işlemcisinin de sadece B üzerinde işlem
yaptığını biliyoruz. Bu koşullarda, V işlemcisini sanki sıradan b ir vektörmüş
gibi kullanabiliriz. (İşimiz bittiğinde, elbette herkesin kullandığı "standart"
gösterime geri dönmeliyiz.) Dolayısıyla şimdi, noktalar ve çarpıları yerdeğiş-
tirmek ve terimlerle ilgili diğer düzenlemelerde bulunm ak gibi çeşitli şeyler
yapabiliriz, örneğin. Denk. (27.10)'un ortadaki terimi E ■ Vb x B şeklinde yazıla
bilir. ( a - b x c = b - c x a eşitliğini hatırlayın.) Ve son terim B ■ E x Vjj'yle aynı
dır. Garip gözükmekle beraber, her şey yolundadır. Şimdi her zamanki kurala
geri dönmek istersek, V işlemcisinin sadece "kendi" değişkeni üzerinde işlem
yapm asını sağlamalıyız. İlki zaten öyledir, dolayısıyla alt simgeyi olduğu gibi
bırakabiliriz. İkincisiyse, V işlemcisini ITnin önüne koymak için biraz düzenle
me gerektiriyor. Bunu, vektörel çarpımı tersine çevirip, işaretini değiştirerek
yapabiliriz:
B ■ [E X VE) = - B • (VE X El
V ■ (B x E) = E ■ [V x B) - B ■(V x E\ (İ 7 :ll)
(Bu özel durumda bileşenleri kullanmak daha süratli bir yol olurdu, ancak bu
matematiksel numarayı göstermek için zaman ayırmaya değdi. Muhtemelen b u
nu başka b ir yerde göremeyeceksiniz ve türev içeren terimleriîi sırasiyla ilgili
kuraldan vektör cebirini çözmek için faydalıdır.)
Şimdi, enerji korunumu tartışmamıza geri dönelittı ve yetıi söhucumuzu,
Denk. (27.11) kullanarak Denk. (27.7)'nin V x B terimini dönüştürelim. O eneıji
denklemi aşağıdaki ifadeye dönüşür:
/ dB\ d ( B ■B\
B ■(V x E ) = f l ( —— j = —— ^ - )
Artık istediğimizi tam anlamıyla elde ettik. Enerji denklemimiz tam anlamıyla
Denk. (27.6) gibidir.
S + Ş E -e J (27.13)
Aşağıdaki
u=-Ş-£-E +^ -B B (27.14)
Dolayısıyla, ışık için, birim alanda saniyede enerji akışı da aşağıdaki eşitlik
olur:
E = Eq cos a)(t - x!c) eşitliğinin olduğu bir ışık dalgasında, alan başına enerji
akışının ortalama hızı <S)ort -ışığın "şiddeti"- elektrik alanın karesinin ortala
ma değeri çarpı e0c'dir:
Şiddet = <S)0It = e o c ^ o r t (27.17)
İster inanın, ister inanmayın; I. Cildin, 31-5 Bölümünde ışık üzerine çalışır
ken bu sonucu zaten elde etmiştik. Elimizde b ir ışık demeti varken, uzayda,
Denk. (27.14)'le bulunan bir enerji yoğunluğu vardır. Bir ışık dalgası için cB = E
eşitliğini kullanarak, aşağıdaki eşitliği elde ederiz:
e0 „2 , 60°2 i ^ 2\ r*2
u = 2 e + ^ r { s ) = £oE
(S)ort = CoC(E2)ort
j £ = e 0na*hEE (27.20)
hızında eneıji alır. Dolayısıyla bu hacme b ir yerden eneıji akışı olmalı. Elbette
ki bunun, yükleyen tellerden geldiğini biliyor olmalısınız; hiç de değili Levhala
rın arasındaki uzaya o yönünden giremez, çünkü E levhalara diktir. E x B lev
halara paralel olmalıdır. Şekil 27-3 Yüklenen bir sığaçın yakınında,
Poynting vektör S'in yönü eksenden içeri
Sığaç yüklenirken, eksen etrafında daireler çizen b ir manyetik alan olduğu
doğrudur.
nu hatırlarsınız elbette. Bölüm 23'te tartışmıştık. M axw ell denklemlerinin so
nuncusunu kullanarak, sığaçın kenarındaki manyetik alanın aşağıdaki ifadeyle
2na2c B = È ■na 2
— t *
Yönü Şekil 27-3'te gösterildiği gibidir. Diğer b ir deyişle, şekilde görüldüğü gibi,
E x B'yle orantılı kenarlardan gelen b ir eneıji akışı vardır. Eneıji tellerden de
ğil, sığaçın etrafındaki uzaydan gelmektedir.
Gelin, levhaların kenarlarının arasındaki toplam yüzeyden geçen toplam
akışın, içerdeki enerjinin değişim hızına eşit olup olm adığını kontrol edelim.
Öyle olsa iyi olur; Denk. (27.15)'i ispatlamak için çok zahmet çektik. Yüzeyin
alanı 2nah ve S = eoC2 E x B'dir.
eoc2E{ î ? E)
na2he0EE
Bu, Denk. (27.20)'yi sağlar. Ancak bize tuhaf bir şey de anlatır: Bir sığaçı yükle
diğimiz sırada, eneıji tellerden değil; kovuğun kenarlarından içeri girmektedir.
Kuramın dediği budur!
Bu nasıl olabilir? Bu, kolay b ir soru değildir, ancak üzerinde düşünmenin
bir yolu vardır. Sığaçın uzağında, üzerinde ve aşağısında bazı yükler olduğunu
düşünelim. Bu yükler uzakta olduğu zaman, zayıf ama sığaçı sarm alayan bir
alan vardır (Bkz. Şekil 27-4). Daha sonra, yükler birbirlerine yaklaştıkça, sığa-
çın yakınında alan gitgide güçlenir. Dolayısıyla, alan enerjisi sığaça doğru iler
ler ve levhaların arasına girer.
Bir başka örnek olarak, akım taşıyan b ir direnç telinin içinde ne olup bitti
ğini sorabiliriz. Telin direnci olduğundan, tel boyunca akımı süren b ir elektrik
Şekil 27-5 Akım taşıyan bir telin yakınındaki çubuk mıknatısın merkezinin yakınında duran bir noktasal yükü ele alalım. Her
Poynting vektörü S. şey durağandır, dolayısıyla enerji zamanla değişmemektedir. Ayrıca, E ve B de
oldukça statiktirler. Ancak Poynting vektörü, sıfır olmayan b ir E x B olduğun
dan dolayı, b ir enerji akışı olması gerektiğini söyler. Eğer enerji akışına bakar
sanız, etrafta dönüp durduğunu görürsünüz. Herhangi b ir yerde enerjide deği
şim yoktur. Bir hacme akan her şey, yine hacimden dışarı akmaktadır. Sıkıştırı-
lamaz b ir suyun akıp durm ası gibi. Dolayısıyla bu sözde statik durum da b ir
enerji dolaşımı vardır. Ne kadar saçma!
Aslında, "statik" bir mıknatısın dolaşım yapan kalıcı b ir akım olduğunu h a
tırlarsanız, o kadar da kafa karıştırıcı değildir bu. Bütün sezgilerinizi gözden
s geçirmeniz gerektiğine inanabilirsiniz ve dolayısıyla üzerinde çalışacağınız çok
Şekil 27-6 Kapalı döngülerde dolaşan, bir yük ve şey vardır. Ancak buna gerek yok gibidir.
bir mıknatısın oluşturduğu Poynting vektörü. A rada sırada, b ir teldeki enerjinin tel boyunca değil de, dışardan tele aktığı
nı unutursanız çok da büyük sorun olacağını düşünmeyin. Enerjinin hangi yolu
seçtiğini fark etmek, enerji korunumu fikrini kullanırken, nadiren değerlidir.
Bir mıknatısın ve b ir yükün etrafındaki enerji dolaşımı, birçok durumda, önem
siz gibi görünmektedir. Hayati bir detay değildir, ancak günlük sezgilerimizin
çok yanlış olduğu da açıkça ortadadır.
da db âc
dx + ây dz
dgx da db âc
—— + -------- + ----- h —
ât dx ây âz
9 = ^ f S (27.21)
Poynting vektörü sadece enerji akışını değil, c2'ye bölerseniz momentum yoğun
luğunu da verir. Aynı sonucu, önerdiğimiz diğer analizle de elde ederdik; ancak
bu daha genel sonucu fark etmek daha ilginçtir. Şimdi, genel teoremin doğru ol
duğuna sizi ikna etmek için size b ir dizi ilginç örnek ve akıl yürütme sunacağız.
İlk örneğimiz: Bir kutu içinde b ir sürü parçacık olsun -metreküp başına N
diyelim - ve bunlar bir v hızıyla hareket ediyor olsun, v 'y e dik bir sanal düzlem
yüzeyi düşünelim. Bu yüzeyin birim alanından saniyede geçen enerji akışı, yü
zeyden saniyede geçen parçacık sayısı N v çarpı her birinin taşıdığı enerjiye
eşittir. Her bir parçacığın enerjisi m0cz/\/1 - v 2/ c 2' dir. Diğer bir deyişle, sani
yedeki enerji akışı aşağıdaki ifadedir:
mnc2
Nv=- — ■
yj 1 — V 2/C2
Her bir parçacığın momentumu m0v/^Jl — v 2/ c 2' dir, dolayısıyla momentum yo
ğunluğu da aşağıdaki ifade olur:
mnv
N =-
yj 1 — V 2/C2
Bu da, teoremin dediği gibi, enerji akışı çarpı l/c^dir. Diğer bir deyişle teorem
b ir grup parçacık için doğrudur.
Teorem ışık için de doğrudur. I. Ciltte ışığı çalışırken, b ir ışık demetinden
enerji soğurulduğunda, belli b ir miktar momentumun da soğutucuya aktarıldı
ğını görmüştük. Hatta I. Cilt, 34. Bölümde gösterdiğimiz üzere momentum, so
ğurulan enerji çarpı l/c'dir [I. Cilt Denk. (34.24)]. Saniyede birim alana varan
enerjiye Uo dersek, saniyede birim alana varan momentum da Uq/c olur. M o
mentum c hızında hareket etmektedir, soğunfcunun önündeki yoğunluğu Uq/c2
olmalıdır. Dolayısıyla, teorem yine doğrudur.
Son olarak, Einstein'ın aynı şeyi tekrar gösterdiği akıl yürütmesini sunaca
ğız. Büyük b ir M kütlesine sahip, (sürtünmesiz olduklarını varsaydığımız) ray
lar üzerinde b ir tren vagonunu ele alalım. Bir ucunda, diğer uca doğru orada
durulacak şekilde birtakım parçacıklar veya ışık (veya herhangi bir şey, ne ol
duğu fark etmez) gönderen b ir cihaz olsun. Şekil 27-7 (a)'da gösterildiği gibi, bir
uçta önce bir miktar U enerjisi vardır ve bu enerji daha sonra, Şekil 27-7 (c)'de
gösterildiği gibi, diğer uçtadır. U eneıjisi, vagonun boyu L kadar yerdeğiştir-
miştir. U enerjisinin şimdi kütlesi U/c?'dİT, araba sabitse arabanın kütle merke
zi yerdeğiştirmiştir. Einstein, b ir nesnenin kütle merkezinin bu şekilde sadece
içinde bir şeylerle oynayarak değiştirilebileceği fikrinden hoşlanmadı; bu yüz
den kütle merkezinin içerde b ir şeyler yaparak değiştirilmesinin imkânsız oldu
ğunu varsaydı. Eğer durum böyleyse, bir uçtan diğer uca U enerjisini taşıdığı
mızda araba, şeklin (c) kısmında gösterildiği gibi, bir x mesafesi kadar geriye
gitmiş olmalıydı. Aslında, arabanın toplam kütlesi çarpı x'in, hareket ettirilen
enerjinin kütlesi U/c2 çarpı V ye (U /c2'nin A f den çok küçük olduğunu varsayar
sak) eşit olduğunu görebilirsiniz:
M x = -^ -L (27.22)
Şimdi, enerjinin b ir ışık parlam asıyla taşındığı özel durumu ele alalım. (Akıl
yürütme parçacıklarla da yapılabilirdi; ancak biz ışık problem iyle ilgilenen
Einstein'ın ayak izlerini takip edeceğiz.) Arabanın hareket etmesini sağlayan
nedir? Einstein şu şekilde akıl yürüttü: Işık yayıldığı zaman b ir geri tepme ol
malıdır, bu bilinmeyen geri tepmenin momentumuna p diyelim. Bu momentum
arabanın geriye doğru hareketini sağlamıştır. Arabanın geri tepme hızı v, bu
momentumun arabanın kütlesine bölümüdür:
V= M
Işık enerjisi U diğer uca ulaşana kadar, araba bu hızda hareket eder. Daha son
Şekil 27-7 c hızıyla hareket eden U enerjisi, l//c
momentumu taşır. ra, uca çarptığında momentumunu arabaya geri verir ve arabayı durdurur. x
küçükse, o zaman arabanın hareket ettiği süre yaklaşık L /c 'dir; dolayısıyla aşa
ğıdaki eşitliği elde ederiz:
L p L
x = vt= V ----= —
c M c
U
P =T
Yine, ışık için enerji ile momentum arasındaki ilişkiyi elde etmiş olduk. M o
mentum yoğunluğu g = p /c 'yi elde etmek için c'ye bölerse, b ir kere daha aşağı
daki eşitliği elde ederiz:
5 = -^ - (27.23)
kuramı üzerindeki ana çalışmamızı bitirmiş olduk. Elbette atladığımız bazı de 28-2 Hareket eden b ir yükün alan
momentumu
taylar vardır ve ilerde üzerinde duracağımız önemli b ir detay da elektromanye
28-3 Elektromanyetik kütle
tik alanların maddeyle etkileşimidir. Ancak bir süre durup, birçok olguyu açık 28-4 Elektronun kendi üzerindeki
layabilen bu muhteşem yapının nasıl çuvalladığını size göstermek istiyoruz. Şu kuvvet
ana kadar fizik derslerini takip ettiyseniz, daima b ir tür sıkıntıyla karşılaştığı 28-5 Maxwell kuramını değiştirme
denemeleri
mızı fark etmişsinizdir. Şimdi ciddi b ir sıkıntıdan bahsetmek istiyoruz: klasik
28-6 Nükleer kuvvet alanı
elektromanyetik kuramın çöküşünü. Kuantum mekaniksel etkilerden dolayı b ü
tün klasik fizik kuramlarını b ir çöküşün beklediğini tahmin edebilirsiniz. Kla
sik mekanik matematiksel olarak tutarlı bir kuramdır; ancak deneyimlerimizle
uyuşmaz. Yine de, klasik elektromanyetizma kuramının kendi başına yetersiz
bir kuram olması ilginçtir. M axw ell kuramının fikirlerinde kuantum mekani
ğiyle doğrudan ilgili olmayan ve onunla çözülemeyen bazı sorunlar vardır.
"Belki de bu sorunlarla ilgili canımızı sıkmanın bir yararı yoktur. Kuantum me
kaniği elektrodinamik yasalarını değiştireceğinden, düzeltmeden sonraki so
runlarla ilgilenmeliyiz" diyebilirsiniz. Ancak, elektromanyetizma kuantum me
kaniğine katıldığında, sorunlar aynen kalmakta. Dolayısıyla, bu sorunlarla şim
di ilgilenmek gerek. Ayrıca, bunların tarihsel önemi de vardır. Daha da ötesi,
kuramla bu kadar ilerleyerek her şeyi görmek -sıkıntıları d ah il- size bir b a şa r
ma duygusu da verecektir.
Bahsettiğimiz sıkıntı, b ir elektron veya yüklü b ir parçacığa uygulandığında
elektromanyetik momentum ve enerji kavram larıyla ilişkilidir. Basit yüklü p a r
çacıklar ve elektromanyetik alanlar kavram ları b ir şekilde birbirleriyle tutar
sızdır. Sıkıntıyı tarif etmek için, enerji ve momentum kavram larım ızla ilgili b a
zı alıştırm alar yapmaya başlayalım .
Önce, yüklü b ir parçacığın enerjisini hesaplayalım. Tüm q yükünün a yarı-
çaplı bir kürenin yüzeyine düzgünce yayıldığı basit b ir elektron modelini ele
alalım. Noktasal yük özel durumu için a'yı sıfır alabiliriz. Şimdi, elektromanye
tik alandaki enerjiyi hesaplayalım. Yük durağan haldeyse, manyetik alan yok
tur ve birim hacimdeki enerji elektrik alanın karesiyle orantılıdır. Elektrik ala
nın büyüklüğü q/4neor2'dir ve enerji yoğunluğu da aşağıdaki ifadedir:
Toplam enerjiyi elde etmek için, bu yoğunluğun tüm uzay üzerinden integralini
almalıyız. Anr2 dr hacim elemanını kullanarak, toplam enerji diyeceğimiz C/elek
aşağıdaki ifade olur:
Bunun integralini almak kolaydır. Alt limit a ve üst limit de oo'dur, dolayısıyla
q için elektronik yük <?e'yi ve q|/47re0 için de e2 sembolünü kullanırsak, aşa
ğıdaki eşitliğe dönüştürebiliriz:
».il
Noktasal yük için a'yı sıfır alana kadar her şey yolundadır. Alanın enerjisi,
merkeze olan mesafenin dördüncü kuvvetiyle ters orantılı olarak azaldığından,
hacim integrali sonsuzdur. Nokta bir yükü çevreleyen alanda sonsuz miktarda
enerji vardır.
Sonsuz enerjinin nesi yanlış? Enerji açığa çıkamıyorsa, ama sonsuza kadar
da orda kalmalıysa da, sonsuz enerjiyle ilgili gerçek b ir sıkıntı var mıdır? E l
bette, sonsuz b ir nicelik can sıkabilir; ancak önemli olan şey gözlemlenebilir f i
ziksel etki olup olmadığıdır. Bu soruyu cevaplamak için, enerjiden başka bir şe
ye odaklanmalıyız. Yükü hareket ettirdiğimizde enerjinin nasıl değiştiğini sor
duğumuzu düşünelim. Bu durum da değişiklikler sonsuzsa, başım ız derde gire
cektir.
g = e0E x B
8n £0v f
Şekil 28-2 Alan momentumunu hesaplamak P = T - ¿ r j i?2'-2 d r
için kullanılan hacim elemanı 2nr2 sinö dO integrali (v « c için), bizim enerjiyi bulmak için aldığımız integralidir.
dr. q2/167r2eğa'dır ve
_ 2_ q2 v
P 3 4?reo ûc2
veya
sonucunu buluruz. Alandaki momentum -elektromanyetik momentum- v'yle
orantılıdır. Kütlesi v'nin katsayısına eşit b ir parçacık için beklediğimiz de bu-
dur. Dolayısıyla bu katsayıya elektromanyetik kütle, meıek, diyebilir ve şöyle
yazabiliriz:
• - T Î & ,2a51
Aşağıdaki niceliğe
.„ « -¿ T 128.61
"klasik elektron yarıçapı" denir. Sayısal değeri 2,82 x 10-13 cm'dir: bir atomun
çapının yüz binde biri.
Neden a yerine fo ya elektron yarıçapı denir? Çünkü aynı hesaplamayı başka
varsayım sal yük dağılım larıyla da yapabilirdik. Yük, kürenin hacmi boyunca
düzgün dağılmış olabilir ya da tüylü toplar gibi yayılmış da olabilir. Varsayı
mımıza göre, 2/3 çarpanı b ir başka çarpanla değişir. Örneğin, bir küre hacmin
de düzgün dağılm ış yük için 2/3 yerine 4/5 çarpanı gelir. Hangi dağılımın doğru
olduğunu tartışmak yerine, ro yarıçapını "nominal" yarıçap olarak kabul etmeye
karar verdik. Farklı kuram lar kendi katsayılarını getirebilirler.
Biz şimdi kütlenin elektromanyetik kuramını irdelemeye devam edelim. H e
saplamamız v « c içindi. Daha yüksek hızlara çıkarsak ne olur? ilk denemeler
kafa karışıklığına yol açtıysa da, Lorentz yüklü kürenin yüksek hızlarda bir
elipsoid şekline büzüşeceğini ve alanların da 26. Bölümde göreli durum için çı
kardığımız (26.6) ve (26.7) denklemlerine uygun olarak değişeceğini fark etti. Bu
durumda, p için integralleri alırsanız, herhangi b ir v hızı için momentumun
1 / V l — v 2 /c2 çarpanıyla değiştiğini görürsünüz.
2 e2 v
P = T acF ./ i _ „ 2/r2 ( 2 8 -7)
Diğer b ir deyişle elektromanyetik kütle, hız ile 1 — v 2 /c2 çarpanının tersiy
le büyür. Bu, görelilik kuramından önce yapılmış bir keşiftir.
îlk başta önerilen deneyler, b ir parçacığın gözlemlenen kütlesindeki hızla
beraber değişimleri, kütlenin ne kadarının mekanik ve ne kadarının elektriksel
olduğunu görmek için ölçmeye yönelikti. O zamanki inanışa göre, elektriksel kı
sım hızla beraber değişirken, mekanik kısım değişmeyecekti. Deneyler yapılır
ken, kuramcılar da boş durmuyordu. Kısa süre sonra, kütlenin kaynağı ne olur
sa olsun hepsinin mo /-y/l — v 2/ c 2 şeklinde değişkenlik göstermesini gerektiğini
söyleyen görelilik kuramı geliştirildi. Denklem (28.7), kütlenin hıza bağlı oldu
ğuna dair kuramın başlangıcıydı.
Şimdi, Denk. (28.2)'yi elde etmemizi sağlayan, alandaki enerji hesaplam am ı
za geri dönelim. Görelilik kuramına göre, U enerjisi U/c2 kütlesine sahip olacak
tır. Daha sonra Denk. (28.2), elektronun alanının aşağıdaki kütleye sahip olması
gerektiğini söyler:
m' ı ı - ^ /oo q\
m elek - ^2 - 2 ÛC2 '— 3 '
i^elek = ^elekC2
(a ) (b ) (c )
Şekil 28-3 İvmelenen bir elektron üzerindeki öz kuvvet, gecikmeden dolayı sıfır değildir. ( dF"\e ifade etmek istediğimiz, da
yüzey elemanı üzerindeki kuvvet; d2F le ifade etmek istediğimiz de daß yüzey elemanındaki yükten dolayı daa yüzey ele
manı üzerinde etkiyen kuvvettir.)
dW 2 e2{x)2
(28.10)
dt 3 c3
2 e2 d . . ... 2 e2 .....
* T ~ ? ~ d î (x x) + ^ ix)‘
2 e2
F = - — -^5- x + yüksek dereceli terimler
(28.13)
(b)
c(tı - t2) « J r 12 ± a 2 = rI2 1 ± —
^ j rı; Şekil 28-4 Bopp'ın yerel olmayan kuramında
kullanılan F[s2) fonksiyonu.
a 2/rf2 « 1 olduğundan, karekökü l ± a 2/2 r?2'ye yakınlaştırabiliriz:
t _t = ü i ( 1 ± ^ L ) = 0 î ± J !L .
1 2 c \ 2rf2j c 2rl2c
Bunun önemi nedir? Bu sonuca göre, A^ integrali içinde t2'nin önemli oldu
ğu zamanlar sadece, potansiyeli istediğimiz tı zamanından - r 12 » a olduğu
müddetçe ihmal edilebilir b ir düzeltm eyle- r 12/c kadar b ir gecikmeyle ayrılan
zamanlardır. Bir başka deyişle, Bopp kuramı M axw ell kuramına -herhangi b ir
yükten çok uzak olduğumuz sürece- gecikmeli dalga etkileri anlamında yakın
laşmaktadır.
Aslında, yaklaşık olarak, Denk. (28.15)'in integralinin ne sonuç vereceğini gö
rebiliriz. İlkinin t2 üzerinden - r 12'yi sabit tutarak-, -oo'dan +oo'a integralini alır
sak, o zaman s212 de aynı zamanda -oo'dan +oo'a gidecektir, intégral, t\ - r 12/c'de
merkezli ve küçük bir &t2 = 2 x a2/ 2rn c genişliğindeki aralıkta bulunan Î2 'lerden
gelecektir. Fis2) fonksiyonunun s2 = O'da K değerini aldığını düşünelim; bu durum
da t2 üzerinden integral bize yaklaşık Kj¡¿At2'yi veya aşağıdaki ifadeyi verir:
Ka2 fo
c r12
K = l/4ne0ca2 dersek, M axw ell denklemlerinin -otom atik olarak l/r bağlılığıy
la - gecikmeli potansiyel çözümünü elde etmiş oluruz. Bütün bunların hepsi,
uzay-zam anda b ir noktadaki potansiyelin uzay-zamandaki diğer bütün nokta-
larm akım yoğunluğuna -ik i nokta arasındaki dört boyutlu mesafenin dar bir
fonksiyonu olan çarpan la- bağlı olduğunu öne süren basit b ir önermeden çıktı.
Bu kuram da yine, elektron için sonlu bir elektromanyetik kütle öngörmekte.
Ayrıca eneıji ve kütle de görelilik kuramına uygun olarak doğru şekilde ilişki-
lenmiştir. Öyle olmalıdır, çünkü kuram en baştan göreli olarak değişmezdir ve
her şey de yolunda gözükmekte.
Bununla birlikte, bu ve diğer tarif ettiğimiz bütün kuram lara yapılan bir te
mel itiraz vardır. Bildiğimiz bütün parçacıklar kuantum mekaniği yasalarına
uyarlar ve dolayısıyla elektrodinamiğin kuantum mekaniksel düzeltmesi yapıl
malıdır. Işık, foton gibi davranır. Yüzde yüz M axw ell kuramındaki gibi değil
dir. Dolayısıyla elektrodinamik kuram değiştirilmelidir. Klasik kuramı düzelt
meye çalışmanın, kuantum elektrodinamiğinde sorunların yok olacağı veya b ir
başka şekilde düzeltilebileceği ihtimalinden dolayı, boşa harcanan iş zamanı
olduğunu daha önceden belirtmiştik. Ancak sorunlar kuantum elektrodinami
ğinde kaybolmadı. İşte bu yüzden birçok insan klasik sorunları düzeltmek için
çok çaba harcadı. Klasik kuramdaki sorunları düzeltebilir ve daha sonra kuan
tum düzeltmelerini uygularlarsa, her şeyin düzeleceğini umut ettiler. Kuantum
mekaniği düzeltmeleri uygulandıktan sonra bile, M axw ell kuramında sorunlar
devam etmektedir.
Kuantum etkileri bazı değişiklikler yapmıştır -kütle denklemi düzeltilmiş ve
Planck sabiti h ortaya çıkmıştır- ancak integrali bir şekilde kesmediğiniz sürece -
klasik integralleri r = a'da durdurmamız g ib i- sonuç hâlâ sonsuz çıkmaktadır.
Cevaplar da integralleri nasıl durdurduğunuza bağlıdır. Size burada sorunların
aslında temelde aynı olduğunu, ne yazık ki, gösteremeyeceğiz; çünkü kuantum
mekaniğine çok az, kuantum elektrodinamiğine ise daha bile az girdik. Dolayısıy
la, b ir nokta elektron için M axw ell elektrodinamiğinin kuantize edilmiş kuramı
nın sonsuz kütle sonucu verdiğini söylediğimizde bize güvenmeniz gerek.
Şu ana kadar kimse, düzeltilmiş kuramların herhangi biriyle, istikrarlı bir
kuantum kuramı ortaya koyamamıştır. Dirac'm ilerlemiş ve gecikmeli dalgalar
içeren kuramı veya W heeler ile Feynman'ınkiler asla tatmin edici bir kuantum
kuramına dönüşememiştir. Bopp kuramı da, aynı şekilde, tatmin edici bir kuan
tum kuramı haline gelememiştir. Dolayısıyla bugün bu problemin bilinen bir çö
zümü yoktur. Bir elektron veya herhangi bir noktasal yükün öz enerjisi için son
suzluk sonucu vermeyen, tutarlı -kuantum mekaniğini de içeren- bir kuramı n a
sıl oluşturabileceğimizi bilmiyoruz. Aynı zamanda, nokta olmayan bir yükü ta
nımlayan tatmin edici bir kuram da yoktur. Bu çözülememiş bir problemdir.
Hemen kalem kâğıda gömülüp, bir elektronun kendi üzerindeki etkisinin ta
mamen kaldırıldığı ve böylece elektromanyetik kütlenin artık b ir anlam ifade
etmediği bir kuram oluşturmak ve daha sonra onun temelinde b ir kuantum ku
ramı oluşturmak istiyorsanız, başınızın kesin bir şekilde derde gireceğini söy
leyebiliriz. Elektromanyetik eylemsizliğin varlığına -b a z ı yüklü parçacıkların
kütlesinin bir kısmının elektromanyetik olduğuna- dair kesin deneysel kanıt
vardır.
Eski kitaplarda, kütlenin ne kadarının mekanik ve ne kadarının elektroman
yetik olduğunu söyleyebilmemiz için doğanın bize -b ir i yüklü diğeri nötr, b u
nun dışında tamamen birbirinin ay n ı- iki parçacık sunmayacağı söylenir. Son
radan ortaya çıktı ki, meğer doğa bize bu tür nesneler sunacak kadar cöm ert
miş. Böylece, yüklü olanın gözlemlenen kütlesiyle, nötr olanın gözlemlenen küt
lesini karşılaştırarak elektromanyetik kütlenin olup olmadığını söyleyebiliriz,
örneğin, nötronlar ve protonlar bu parçacıklara örnektirler. Kaynağını bilm edi
ğimiz kocaman kuvvetlerle -nükleer kuvvetlerle- etkileşirler. Ancak, daha önce
belirttiğimiz gibi, nükleer kuvvetlerin dikkate değer b ir özellikleri vardır. N ü k
leer kuvvetlerle ilgili olduğu müddetçe, proton ve nötron aynı şeydir. Nötron ile
nötron, proton ile proton ve proton ile nötron arasındaki nükleer kuvvetler b ir
birinin aynıdır. Sadece küçük elektromanyetik kuvvetler farklıdır. Elektriksel
olarak proton ve nötron, gündüz ile gece gibidir. Bizim istediğimiz de tam bu-
dur. Yeğin etkileşimler açısından baktığınızda birbirinin aynı ama elektriksel
olarak birbirinden farklı iki parçacık. Ve kütleleri arasında da ufak bir fark
vardır. Proton ile nötron arasındaki kütle farkı -M e V birim inde durağan enerji
leri m c2 arasındaki fark o larak - yaklaşık 1,3 M eV'dir, bu da elektronun kütlesi
nin yaklaşık 2,6 katıdır. Bu durum da klasik kuram, klasik elektron yarıçapının
üçte biriyle, yarısı kadar, ya da 10 13 cm bir yarıçap öngörür. Elbette, aslında
gerçekte kullanmamız gereken kuantum kuramıdır ancak bakın şu tesadüfe ki
bütün sabitler -27r'ler ve ft'lar v s - tam da klasik kuramla yaklaşık aynı yarıçapı
verecek şekilde ortaya çıkmıştır. Tek sıkıntı, işaretin yanlış olmasıdır! Nötron
protondan daha ağırdır.
Tablo 28-1
Parçacık Kütleleri
Yük Kütle Am 1
P arçacık
(elektronik) (MeV) (MeV)
n (nötron) 0 939,5
p (proton) +1 938,2 -1,3
n (ır-mezon) 0 135,0
±1 139,6 + 4 ,6
K (K-mezon) 0 497,8
±1 493,9 -3,9
I (sigm a) 0 1191,5
+1 1189,4 -2,1
-1 1196,0 +4,5
1 Am = (yüklü kütle) - (nötr kütle)
Doğa bize, elektrik yükleri haricinde birbirlerinin tıpkı aynı gibi görünen
başka parçacık çiftleri de -vey a üçlüleri- vermiştir. Protonlar ve nötronlarla,
nükleer kuvvetlerin sözde "yeğin" etkileşimleri sayesinde etkileşirler. Bu tür et
kileşimlerde, belli b ir türe ait parçacıklar -örneğin n m ezonları- elektrik yükle
ri hariç tıpkı olması gerektiği gibi davranırlar. Tablo 28-1'de bu türden parça
cıkların, ölçülen kütleleriyle beraber, b ir listesi verilmiştir. Artı veya eksi yüklü
n mezon parçacıklarının kütlesi 139,6 M eV'dir, ancak nötr n mezonu 4,6 MeV
daha hafiftir. Bu kütle farkının elektromanyetik olduğuna inanıyoruz; 3 ile 4 x
10~14 cm çapında bir parçacık yarıçapına karşılık gelir. Tabloyu incelerseniz,
diğer parçacıklardaki kütle farklarının da yaklaşık aynı genel boyutta olduğunu
görürsünüz.
Artık parçacıkların boyutu başka yöntemlerle, örneğin yüksek enerjili çar
pışm alarda sahip oldukları görülen çaplar sayesinde, ölçülebilir. Diğer bir de
yişle alan enerjisi integrallerimizi bu diğer yöntemlerle elde ettiğimiz aynı yarı
çapta durdurursak, elektromanyetik kütle genel olarak elektromanyetik kuram
la uyum içinde gözükmektedir. Bu yüzden farkların elektromanyetik kütleli
temsil ettiğine inanıyoruz.
Tablodaki kütle farklarının farklı işaretlerde olm asından dolayı endişelen
diğinizden eminiz. Yüklü olanların neden nötr olanlardan ağır olduklarını gör
mek kolaydır. Ya peki proton ve nötron gibi, ölçülen kütlenin diğer yönde çıktı
Ş ek il 2 8 -5 B ir n ö t r o n , b a z e n , b i r e k s i n m e
ğı çiftlere ne demeli? Sonradan ortaya çıktı ki bu parçacıklar karmaşıktır ve
z o n u ile s a r ılm ış b i r p r o t o n g ib i v a r o la b ilir .
elektromanyetik kütle hesaplam ası bu parçacıklar için daha detaylı olmalıdır.
Örneğin, her ne kadar nötronun net yükü yoksa da kendi içinde b ir yük dağılımı
vardır. Sıfır olan sadece net yüktür. Aslına bakarsanız, nötronun Şekil 28-5'te
görüldüğü gibi içinde eksi b ir n mezon bulunan b ir "bulut"la sarmalanmış bir
proton gibi göründüğüne -e n azından b azen - inanıyoruz. Her ne kadar nötron,
toplam yükü sıfır olduğu için, "nötr" ise de, yine elektromanyetik enerjiler (ör
neğin, b ir manyetik momenti vardır) vardır ve dolayısıyla iç yapısına dair de
taylı bir kuram elde etmeden elektromanyetik kütle farkının işaretini bilmek
kolay değildir.
Şu noktaların altını çizmek istiyoruz: (1) Elektromanyetik kuram, bir elekt
romanyetik kütlenin varlığını öngörür ancak bu sırada çuvallar da çünkü - a y
nısı kuantum düzeltmeler için de geçerlidir- tutarlı b ir kuram meydana getire
mez; (2) elektromanyetik kütlenin varlığına dair deneysel kanıt vardır; (3) bütün
bu kütleler, bir elektronun kütlesiyle yaklaşık aynıdır. Dolayısıyla Lorentz'in
başlangıçtaki fikrine geri döndük. Belki de elektronun bütün kütlesi yalnızca
elektromanyetiktir, belki bütün 0,511 M eV elektrodinamik yüzündendir. Öyle
midir, değil midir? Elimizde b ir kuram olmadığından, b ir şey diyemeyiz.
Bir bilgiyi daha burada vermemiz gerek ve bu en can sıkıcı olandır. Dünya
da adına m üon -y a da /i-mezon- denilen ve şu ana kadar elektrondan, kütlesi
haricinde, hiçbir şekilde farklı olmayan b ir parçacık vardır. Her yönüyle b ir
elektron gibi davranır: nötronlarla ve elektromanyetik alanla etkileşir ve hiç
nükleer kuvveti yoktur. Elektrondan farklı -e n azından sadece daha yüksek
olan kütlesinin (elektronun kütlesinin 206,77 katı) sonucu olarak anlaşılam aya-
cak- hiçbir şey yapmaz. Dolayısıyla, elektronun kütlesine dair tam b ir açıklama
elde ettiğimiz gün, müonun kütlesini nereden elde ettiği bilmecesini kucağımız
da bulacağız. Neden? Çünkü elektron ne yapıyorsa müon da aynısını yapar;
kütle de aynı şekilde ortaya çıkmalı. Bazıları müon ve elektronun aynı parçacık
olduğuna ve kütleye dair nihai kuramda kütle denkleminin iki köklü -h e r b ir
parçacık için b ir i- ikinci dereceden b ir denklem olduğu fikrine inanmakta. B a
zıları da sonsuz sayıda köke sahip aşkın b ir denklem olacağını öne sürerler ve
serideki henüz keşfedilmemiş diğer parçacıkların kütlelerini tahmin etmekle
uğraşırlar.
□ 2 Afi = kaynaklar
□ 20 = 0
Sonradan pionların kutupluluğu olmadığı ortaya çıktı, dolayısıyla 4> skaler o l
malıdır. Basit □ 2<f> = 0 denklemiyle, mezon alanı, tıpkı elektrik alan gibi, kayna
ğa olan uzaklık r olduğunda, l/r^yle orantılı değişkenlik gösterir. Ancak nükle
er kuvvetlerin çok daha kısa etki mesafeleri olduğunu bildiğimizden, bu basit
denklem işe yaramayacaktır. Göreli değişmezliği bozm adan değişiklik yapabile
ceğimiz b ir yol vardır: D'Alem bert'a <f> çarpı bir sabit ekleyebilir veya ondan çı
karabiliriz. Böylece Yukawa, nükleer kuvvet alanının serbest kuantalannm , /ı2
sabitken -değişm ez b ir skalerken- aşağıdaki denkleme uyabileceğini öne sürdü:
- □ 20 - / ı 20 = O (28.17)
T- ¿â -f i2<p = 0
(rtf>) = n2 (rtp)
Açıkça görülüyor ki, büyük r değeri için (f> sonsuz olamaz, dolayısıyla üsteki +
işareti silinir. Çözüm de aşağıdaki eşitlik olur:
d> = K ^ - - (28.18)
r
Bu fonksiyona Yukawa potansiyeli denir. Çekici b ir kuvvet için K, büyüklüğü
kuvvetlerin deneysel olarak gözlemlenmiş şiddetine uyması için ayarlanması
gereken eksi b ir sayıdır.
Nükleer kuvvetlerin Yukaw a potansiyeli üssel çarpan sayesinde 1/r'den çok
daha hızlı azalır. Şekil 28-6'da gösterildiği gibi potansiyel -v e dolayısıyla da
kuvvet- l///nün ötesindeki mesafeler için 1 /r'den çok daha hızlı sıfıra iner.
Nükleer kuvvetlerin "menzili" elektrostatik kuvvetlerin "menzilinden" çok daha
kısadır. Deneysel olarak, nükleer kuvvetlerin 10-13 santimetreden öteye gitmedi
ği bulunmuştur: /ı * 1 0 15 mrl. Ş e k il 2 8 -6 Yu ka vva p o t a n s iy e li e '^ / r ve
Son olarak, Denk. (28.17)'nin serbest dalga çözümüne bakalım. Eğer, C o u lo m b p o t a n s iy e li l / r 'n i n k a r ş ıla ş tır ıl
m a sı.
<{>= 0 oei,ÜJt_kzl
eşitliğini Denk. (28.17)'ye yerleştirirsek, aşağıdaki eşitliği elde ederiz:
^ - k 2- n 2 = 0
c2
I. Cilt, 34. Bölümde yaptığımız gibi, frekansı enerjiye ve dalga sayısını da mo-
mentumla ilişkilendirirsek, aşağıdaki ifadeyi elde ederiz:
F2
~ - P 2 - n 2h2
a la n d a h a r e k e t
şekilde- tanımlayalım. Yüklerin alanlarda hareket etmesi sırasında gözlemle
2 9 -2 M o m e n tu m a n a liz i
nen birçok ilginç olgu çok karmaşık durumlarda, birçok yük birbirleriyle etkile
2 9 -3 E le k tr o s ta tik m e r c e k
şirken, gerçekleşir. Örneğin, b ir elektromanyetik dalga b ir malzemenin içinden 2 9 -4 M a n y e tik m e r c e k
veya b ir plazmanın içinden geçip giderken, m ilyarlarca ve m ilyarlarca yük hem 2 9 -5 E le k tr o n m ik r o s k o b u
dalgayla hem de birbirleriyle etkileşir. Bu tür problem lere daha sonra gelece 2 9 -6 H ız la n d ır ıc ı k ıla v u z a la n la r ı
ğiz, şimdilik sadece belirli b ir alandaki tek b ir yükün hareketlerine dair çok d a 2 9 -7 D e ğ iş k e n g r a d y a n o d a k la m a
2 9 -8 B ir b ir in e d ik e le k t r ik v e m a n y e tik
ha basit problem le başlam ak istiyoruz. Böylece diğer bütün yükleri -elbette
a la n la r d a h a r e k e t
varsayacağım ız alanları meydana getiren ve bir yerlerde bulunan akımlar ve
yükler h ariç- göz ardı edebiliriz.
öncelikle düzgün b ir elektrik alandaki b ir parçacığın hareketini ele alm alı
yız. Düşük hızlarda, hareket çok da ilginç değildir. Alanın yönünde düzgün b ir
ivmelenmedir sadece. Ancak parçacık göreli hale gelecek kadar enerji toplarsa,
bu durum da hareket çok daha karmaşık hale gelir. Öyle bir durum için çözümü
bulm a zevkini size bırakacağız.
Şimdi, sıfır elektrik alanlı düzgün bir manyetik alandaki hareketi ele alalım.
Bu problemi daha önceden çözmüştük. Bir çözüm, parçacığın bir daire etrafın Gözden Geçirme: Cilt 1, Bölüm 30,
da dönmesiydi. qv x B manyetik kuvveti harekete daima dik açılardadır, dolayı Kırınım
sıyla dp/dt daima p 'ye diktir ve büyüklüğü, R çemberin yarıçapıyken, upAR'dir:
F = qvB =
R =~^ (29.1)
qa
Şekil 29-2 180° odaklamalı bir düzgün alan olan b ir spiral boyunca hareket edecektir, a, b ve k, kolaylıkla p, a ve manyetik
momentum spektrometresi: (a) farklı momen- alan B cinsinden ifade edebileceğiniz parametrelerdir. Belirli bir momentum
tumlar; (b ) farklı açılar. (Manyetik alanın yö için, çok fazla başlangıç açılarıyla, eksene olan p uzaklığını z'nin bir fonksiyo
nü, şeklin düzlemine diktir.)
nu grafiğe dökersek Şekil 29-3'e düz çizgilerle gösterilen eğrileri elde ederiz.
(Unutmayın ki, bu sadece sarm al b ir yolun bir tür projeksiyonudur.) Eksen ile
başlangıç yönü arasındaki açı büyüdükçe p'nin tepe değeri de büyür, ancak
boylam asına hız düşer ve dolayısıyla değişik açılar için yollar A noktası yakı
nında bir nevi "odağa" gelme eğilimindedir. Eğer dar bir A açıklığı koyarsak,
baştaki açılara sahip parçacıklar yine bu aralıktan geçer ve eksene düşerek
D'deki uzun dedektör sayesinde sayılabilirler.
Başlangıçtaki kaynağı aynı açılarla ama daha yüksek momentumla terk
eden parçacıklar, kırık çizgilerle gösterilen yolları takip ederler ve A açıklığın
dan geçemezler. Dolayısıyla, cihaz dar b ir aralıktaki momentumlan geçirir, ilk
spektrometreye göre bunun avantajı, A açıklığı -v e A ' açıklığının- bir halka ola
bilmesi ve böylece kaynağı gayet büyük b ir katı açıda terk eden parçacıkların
da kabul edilebilmesidir. Kaynaktan çıkan parçacıkların önemli b ir bölümü
Şekil 29-3 Bir eksenel alan spektrometresi. kullanılmış olur ve bu, çok hassas ölçümler yaparken veya çok zayıf kaynaklar
la çalışırken önemli bir avantajdır.
Şüphesiz avantajın da b ir bedeli vardır. Büyük hacimde b ir düzgün manye
tik alan gerekir ve bu genelde sadece düşük enerjili parçacıklar için pratiktir.
Hatırlarsanız, düzgün bir alan elde etmenin yolu, bir küre üzerine, açının sinü
süyle orantılı b ir yüzey akım yoğunluğu olan b ir bobini sarmaktır. Aynı şeyin
dönel bir elipsoid için de doğru olduğu gösterilebilir. Bu yüzden bu tür spektro-
metreler sıklıkla, ahşap (veya alüminyum) b ir çerçeve etrafına eliptik bir bobin
sararak yapılır. Tek gereken. Şekil 29-4'te gösterildiği gibi, her b ir A r eksen me
safesi aralığındaki akımın aynı olmasıdır.
ı ı
Şekil 29-5 Elektronik bir mercek. Burada gösterilen alan çizgileri "kuvvet çizgileri”dir,
dolayısıyla qE"nin çizgileridir.
r
Şekil 29-11 Büyük bir artı eğimi olan manyetik Şekil 29-12 Küçük bir eksi eğimi olan manye- Şekil 29-13 Küçük bir eksi eğimi olan manye
alanda parçacığın radyal hareketi. tik alanda parçacığın radyal hareketi. tik alanda parçacığın radyal hareketi.
"-■ § £ - ,29-a
Bir kılavuz alan, göreli gradyanı - l'd e n büyükse radyal odaklama sağlar.
Bir radyal alan gradyanı ayrıca, parçacıklar üzerinde dik kuvvetler meyda
na getirir. Yörünge merkezine yakınken şiddetli ve dışardayken daha zayıf b ir
alanımız olduğunu düşünelim. Mıknatısın, yörüngeye dik açılarda, dik kesiti
Şekil 29-14'teki gibi gösterilebilir. (Protonlar için yörüngeler sayfadan dışarı
doğrudur.) Alan sol tarafta daha şiddetli ve sağ tarafta daha zayıfsa, manyetik
alanın çizgileri şekildeki gibi eğilmelidir. Boş uzayda B'nin dolaşımının sıfır ol
duğunu belirten yasayı kullanarak bunun böyle olması gerektiğini görebiliriz.
Koordinatları şekilde gösterildiği gibi alırsak, o halde, Şekil 29-14 Yörüngelere dik bir kesitte görü
len dik bir kılavuz alan.
dBx dBz „
( V x B ) v = — - = 0
ÖZ ox
veya
(29.3)
dz dx
olur. dBz/dx'in eksi olduğunu varsaydığım ızdan, eşit bir eksi dBx/dz olmalıdır.
Yörüngenin "nominal" düzlemi Bx = 0 eşitliğinin sağlandığı b ir simetri düzle
miyse, o halde B^'in radyal bileşeni düzlemin üstünde eksi ve altında artı ola
caktır. Çizgiler şekildeki gibi eğilmelidir.
Böyle b ir alanın dik odaklama özellikleri olur. Bir protonun, merkez yörün
genin üstünde ve iyi kötü ona paralel bir şekilde hareket ettiğini düşünün.
B'nin yatay bileşeni protona, aşağı doğru bir kuvvet uygulayacaktır. Proton
merkez yörüngenin altındaysa, kuvvet tersine çevrilir. Dolayısıyla merkez yö
rüngeye doğru, etkili bir "düzeltici kuvvet" vardır. Akıl yürütmemize göre artan
yarıçapla beraber dikey alan azalıyorsa, dikey odaklama olacaktır; ancak alan
gradyanı artıysa "dikey odaksızlık" olacaktır. Dolayısıyla dikey odaklama için,
alan indisi n sıfırdan küçük olmalıdır. Yukarıda da radyal odaklama için n de
ğerinin - l'd e n büyük olması gerektiğini bulmuştuk. İki koşulu bir araya getire
rek, parçacıkların dengeli yörüngelerde tutulabilmesi için aşağıdaki koşulu y a
zabiliriz:
—1 < n < 0
Siklotronlarda sıfıra çok yakın değerler kullanılır; betatron ve sinkrotronlarda
ise tipik olarak rı = - 0,6 değeri kullanılır.
\ V \
V //
YATAY
W N
YATAY
MESAFE
\W
DİKEY
/ / / I
DİKEY
MESAFE
Şekil 29-17 Bir çift dört kutuplu mercekle yatay ve dikey odaklama.
eksene doğru saptırır. İkinci merceğe vardığında eksene daha yakındır, dolayı
sıyla dışa doğru olan kuvvet ve dışa doğru sapma daha azdır. Eksene doğru net
bir eğme vardır; ortalama etki yatay odaklamadır. Diğer yandan, eksene göre
dik yönde giren b ir parçacık için yol Şekil 29-17 (b)'deki gibi olacaktır. Parçacık
önce eksenden uzağa saptırılır, ancak daha sonra ikince merceğe daha büyük
bir yerdeğiştirmeyle girer ve bu yüzden daha büyük bir kuvvet hisseder. Bunun
sonucu olarak da eksene doğru eğilir. Yine net etki odaklamadır. Dolayısıyla,
tıpkı b ir optik lens gibi, b ir çift dört kutuplu mercek yatay ve dikey hareket için
bağım sız olarak işler. Tıpkı, ışık demetlerini kontrol etmek için optik mercekle
ri kullandığımız gibi.
Değişken gradyanlı b ir sistemin her zam an odaklama meydana getirmediği
ni belirtmemiz gerek. Gradyanlar (parçacık momentumuna veya mercekler ara
sındaki boşluğa göre) çok büyükse, net etki odaksızlık olabilir. Şekil 29-17'deki
iki mercek arasındaki boşluk üç veya dört kat artırıldığında bunun nasıl o labi
leceğini görebilirsiniz. .
Sinkrotron kılavuz mıknatısına geri dönelim. Üstü üste bindirilm iş düzgün
alanlı, değişken sıralı "artı" ve "eksi" merceklerden oluştuğunu görebiliriz. Düz
gün alan, ortalamada, parçacıkları yatay b ir çemberde (dikey harekete b ir etki Şekil 29-18 Salınım yapan bir mile bağlı sar
olmadan) döndürmeye ve değişken mercekler de yoldan çıkmaya meyilli parça kaç, şakülü milin üstündeyken de dengeli bir
cıkları daima (ortalamada) merkez yörüngeye doğru itmeye yarar. konuma sahip olabilir.
Bir "Odaklayıcı" kuvvet ile "Odaksızlık" kuvveti arasında değişen bir kuvve
tin nasıl net bir "odaklayıcı" etkisi olabileceğini gösteren hoş b ir mekanik ben
zetme vardır. Bir ucunda ağırlık olan ve motorla hareket ettirilen b ir şaft saye
sinde hızlı bir şekilde yukarı aşağı hareket ettirilen b ir mille tutturulmuş som
bir çubuk düşünün. Böyle b ir sarkacın iki denge konumu vardır. Normal, aşağı
sarkan konumunun yanı sıra, sarkaç aynı zamanda "şakulü" milin üstünde "yu
karı doğru" konumda da dengededir. Böyle bir sarkaç Şekil 29-18'de çizilmiştir.
Şimdi sunacağımız akıl yürütmeyle, dikey mil hareketinin değişken odakla
ma kuvvetine eşit olduğunu görebilirsiniz. Pivot aşağıya doğru hızlandırılırken,
Şekil 29-19'da gösterildiği gibi "şakul" içeri doğru hareket etme meyillindedir.
M il yukarı doğru hızlandırıldığm da, belki tersine döner. "Şakulü" eksene doğru
düzelten kuvvet değişkenlik gösterir, ancak net etki eksene doğru b ir kuvvettir.
Dolayısıyla sarkaç nötr b ir konum etrafında geri ve ileri salınacaktır ki bu da
normal b ir sarkacın işleyişinin tersidir.
Elbette, b ir sarkacı baş aşağı tutmanın çok daha kolay b ir yolu vardır ve o
da onu parm ağınız üzerinde dengelemektir! A yn ı parmak üzerinde iki bağım Şekil 29-19 Milin aşağı doğru hızlanması, sar
kacın düşey yönde hareketine neden olur.
sız çubuğu dengelemeye çalışın b ir de! Ya da gözleriniz kapalıyken bir çubuğu
dengeleyin. Dengeleme işlemi, hatalı giden şeyleri düzeltmeyi içerir. Ve bu, b ir
çok şey birden yanlış gidiyorsa, genelde imkânsızdır. Bir sinkrotronda dolaşıp
duran m ilyarlarca parçacık vardır ve her biri farklı b ir "hatayla" başlam ış o la
bilir. Bahsettiğimiz tür odaklama hepsi için işe yarar.
29-8 Birbirine dik elektrik ve manyetik alanlarda hareket
Şu ana kadar ya sadece elektrik alanda ya da sadece manyetik alanda bu lu
nan parçacıklar hakkında konuştuk. Aynı anda iki tür alan birden olduğunda
gözlemlenen bazı ilginç etkiler vardır. Birbirlerine dik açıda düzgün bir B m an
yetik alanı ile E manyetik alanı olsun. B y e dik olarak hareketlerine başlayan
parçacıklar Şekil 29-20'deki gibi b ir eğride hareket ederler. (Şekildeki b ir dü z
lem eğrisidir, sarmal değildir*.) Bu hareketi niceliksel olarak anlayabiliriz. P ar
çacık (artı olduğunu varsayalım ) E yönünde ilerlediğinde hız kazanır ve böylece
manyetik alan tarafından daha az eğilir. E alanına zıt yönde gittiğinde hız kay
beder ve manyetik alan tarafından daha fazla eğilir. Net etki, E x B yönünde or
Vo talam a b ir "sapmadır".
Aslında, bu hareketin düzgün bir dairesel hareketle, va = E/B hızında düz
gün bir yanlam asına hareketin üst üste bindirilm esi olduğunu gösterebiliriz.
Şekil 20-20'deki yol b ir sikloiddir. Sağa doğru sabit b ir hızda ilerleyen b ir göz
lemci düşünün. Onun çerçevesinde bizim manyetik alanımız yeni b ir manyetik
alan artı aşağı yönde b ir elektrik ala dönüşmüştür. Uygun bir hızda, toplam
Şekil 29-20 Birbirine dik elektrik ve manyetik
alanlarda bir parçacığın yolu. elektrik alanı sıfır olacaktır ve elektronu çember çizerek giderken görecektir.
Dolayısıyla bizim gördüğünüz hareket çembersel b ir hareket artı vd = E/B sap
ma hızında b ir ötelemedir. Elektronların birbirine dik elektrik ve manyetik
alanlardaki hareketi, m anyetron tüplerinin, mikrodalga enerjisi yaratmak için
kullanılan salınıcılann temelidir.
Elektrik ve manyetik alanlardaki parçacık hareketlerine dair daha birçok il
ginç örnek vardır. Örneğin, Van Ailen kuşaklarında sıkışıp kalmış protonların
ve elektronların yörüngeleri gibi. Ancak onlarla ilgilenmek için ne yazık ki ye
terli vaktimiz yok.
KRİSTALLERİN İÇ GEOMETRİSİ
maddenin elektromanyetik özelliklerini çalışacağız. İşe katılan -k ristalleri- ta 30-2 Kristallerde kimyasal bağlar
30-3 Kristallerin büyümesi
nımlayarak başlayacağız. Maddenin atomları hareket etmedikçe, birbirlerine
30-4 Kristal örgüler
yapışırlar ve mümkün olabilecek en düşük enerjiye sahip olacak şekilde kendi
30-5 tki boyutta sim etriler
lerini dizerler. Belli b ir yerdeki atomlar düşük enerjiye sahip b ir örüntü b u lu r 30-6 Üç boyutta sim etriler
larsa, başka b ir yerdeki atomlar da muhtemelen aynı örüntüyü gerçekleştire 30-7 Metallerin mukavemeti
ceklerdir. Bu nedenlerden dolayı, katı malzemede atomların tekrarlayan bir ör 30-8 Dislokasyonlar ve kristal büyümesi
30-9 Bragg-Nye kristal modeli
güsü vardır.
Diğer bir deyişle, b ir kristaldeki koşullar şöyledir: Bir kristaldeki belli bir
atomun çevresinde belli b ir örüntü vardır ve aynı tür atoma başka b ir yerde b a
karsanız tıpatıp aynı örüntü görürsünüz. Daha da uzakta b ir atoma bakarsanız,
yine tıpatıp aynı koşulları bulacaksınız, örgü sürekli b ir şekilde -v e elbette üç
boyutta- kendini tekrarlamaktadır.
Alanı istediğiniz kadar büyük yapabilm ek için, aynı tasarım elemanını sü Kaynak: C. Kittel, Katı Hal Fiziğine
rekli b ir şekilde tekrarlamanız gereken b ir duvar kâğıdı -y a da b ir kumaş veya Giriş IIntroduction to Solid State
düzlemsel b ir alanda bir geometrik tasarım - tasarlam a problem ini ele alalım. Physics], John W iley and Sons,
Bu, b ir kristal için üç boyutlu çözümü olan problemin iki boyutlu benzeridir. Inc., N ew York, 2. Baskı, 1956
Örneğin, Şekil 30-1 (a) tipik b ir duvar kâğıdı tasarımını göstermektedir. Tek bir
eleman, sonsuza kadar gidebilecek b ir örgü içinde tekrarlanmaktadır. Bu duvar
kâğıdı tasarımının geometrik özellikleri, çiçeğin geometrisi veya sanatsal öne
miyle ilgilenmeden sadece tekrarlanan özelliklerini göz önüne alarak, Şekil 30-1
(b)'de gösterilmiştir. Bir noktadan hareket etmeye başlarsanız, tıpatıp benzer
bir noktayı 1 oku yönünde a mesafesi kadar ilerleyerek bulabilirsiniz. Diğer ok
yönünde b m esafesi kadar ilerlerseniz de yine tıpatıp benzer b ir noktayla karşı
laşırsınız. Elbette birçok başka yön de vardır, örneğin, a noktasından /? nokta
sına ilerleyebilir ve tıpatıp aynı bir konuma ulaşabilirsiniz; ancak böyle bir
adım, 1 yönünde b ir adımı takip eden 2 yönünde bir adımın birleşim idir, ö rg ü
nün temel özelliklerinden biri, özdeş konumlar arasındaki en kısa iki adımla
ifade edilebilir. "Özdeş" konumlardan kastımız, birinde durup etrafınıza baktı
ğınızda gördüğünüz şeyle, diğerinde durup etrafta gördüğünüz şey bire bir ay
(a)
nıdır. Bu, b ir kristalin temel özelliğidir. Tek fark, b ir kristal iki boyutlu değil üç
boyutlu bir örüntüdür ve doğal olarak çiçekler yerine örgünün her b ir elemanı
atomların bir tür örgü içinde -belk i altı hidrojen atomu ve iki karbon atom u-
bir çeşit örüntüdür. Bir kristal içindeki atomların örüntünün X-ışını kırınımıy
la deneysel olarak bulunabileceğini belirtmiştik. Bu yöntemden daha önce kısa
ca bahsetmiştik ve birçok basit kristal ve bazı karmaşık olanları için atomların
hassas örüntülerinin çalışıldığını belirtmek dışında ilave bir şey söylemeyece
ğiz.
Bir kristalin iç örüntüsü çeşitli şekillerde olabilir. Birincisi, atomların belli
yönlerdeki bağlanm ası diğer yönlerdekilerden genelde daha kuvvetlidir. Bunun
anlamı, kristalin belirli düzlemlerde diğer düzlemlere göre daha kolay kırılabil-
mesidir. Bunlara kristallerin yarılma düzlemleri denir. Bir kristali bıçak ağzıy Şekil 30-1 İki boyutta kendini tekrarlayan
la açmaya çalıştığınızda genelde bu düzlem boyunca yarılır. İkincisi, kristalin örüntü.
oluşma biçiminden dolayı içyapısı genelde yüzeyde belirir. Bir çözeltiden bir
kristalin çökeltildiğini düşünün. Çözelti içinde etrafta yüzen atomlar vardır ve
en düşük enerjili konumu bulana kadar durmazlar. (Sanki b ir duvar kâğıdının,
sürüklenen çiçeklerden birisinin b ir yere yapışıp kalması ve sonra diğerlerinin
bunun üstüne gelmesi ve nihayetinde bir örüntünün yavaş yavaş oluşması gib i
dir.) Bazı yönlerdeki büyüme hızının diğer yönlerdekinden farklı olacağını ve
böylece bir tür geometrik şekle bürüneceğini takdir edersiniz. Bu tür etkilerden
dolayı, birçok kristalin dış yüzeyi atomların iç diziliminin özelliklerini gösterir.
Örneğin, Şekil 30-2 (a) iç örüntüsü altıgen olan tipik b ir kuvars kristalinin
şeklini gösterir. Böyle bir kristale yakından bakarsanız, dış yüzeyinin tam bir
altıgen olmadığını çünkü kenarlarının hiç de birbirlerine eşit olmadığını göre
bilirsiniz. Hatta aslında, sıklıkla eşit değildir kenarlar. Ancak bir bakıma çok
da iyi b ir altıgendir: yüzler arasındaki açılar tam olarak 120° dir. Açıkça, her
hangi b ir yüzün boyutu tesadüfi b ir büyümedir; ancak açılar iç geometrinin bir
temsilidir. Dolayısıyla, karşılıklı yüzeyler arasındaki açılar hep aynı olsa da,
her bir kuvars kristalinin şekli farklıdır.
Bir sodyum klorür kristalinin iç geometrisi dış şekliyle de anlaşılabilir. Şe
kil 30-2 (b) tipik bir tuz taneciğini göstermekte. Yine, kristal mükemmel bir küp
değildir, ama yüzleri birbirlerine göre tam olarak dik açılardadır.
Daha karmaşık b ir kristal, Şekil 30-2 (c)'de gösterilen mikadır. Yüksek oran
da eş yönsüz b ir kristaldir. Bunu, mika b ir levhayı tek b ir yönde (şekilde yatay
olarak) koparmaya çalıştığınızda çok zorlanırken, diğer yönde (dikey olarak) ko
parm anızın çok kolay olduğunu görerek anlayabilirsiniz. Çok sert ama ince lev
h alar elde etmek için sıklıkla mika kullanılır. Mika ve kuvars, silis içeren doğal
(a )
minerallere örnektirler. Silis içeren üçüncü b ir mineral örneği de asbesttir. A s
bestin ilginç özelliği, iki yönde çok kolay koparılabilirken üçüncü b ir yönde ko
layca koparılamamasıdır. Çok kuvvetli, doğrusal liflerden yapılmış gibi görün
mektedir.
taya uzanmış ikinci bir katman yerleştirirsiniz. Sonra üçüncü b ir katman daha
yerleştirirsiniz. Ancak dikkat edin! Üçüncü katmanı yerleştirmenin iki farklı
yolu vardır. Şekil 30-5 (b)'deki A noktasına b ir atom yerleştirerek üçüncü kat
mana başlarsanız, üçüncü katmandaki her b ir atom en alt katmandaki b ir ato
mun tam üstüne denk gelir. Diğer yandan, üçüncü katmana B konumuna b ir
atom yerleştirerek başlarsanız, üçüncü katmandaki atomlar, en alt katmandaki
üç atomun oluşturduğu üçgenin tam ortasına merkezleneceklerdir. Herhangi
b ir başka noktadan başlam ak A veya S'den başlam aya denktir, dolayısıyla
üçüncü katmanı yerleştirmenin sadece iki yolu vardır.
Üçüncü katmanın B noktasında b ir atomu varsa, kristal örgü -b e lli b ir açı
dan görülen- yüzey merkezli bir küp olacaktır. Altıgenlerle başlayıp, küpler
oluşturmamız komiktir. Ancak dikkat ederseniz, bir küpe köşesinden bakarsa
nız altıgen bir çerçevesi vardır, örneğin, Şekil 30-6 düzlemsel b ir altıgen de o la
b ilir veya perspektifle çizilmiş bir küp de!
Şekil 30-5 (b)'ye A noktasında b ir atomla başlayarak b ir katman eklenirse,
kübik b ir yapı oluşmaz ve örgünün sadece altıgen b ir simetrisi vardır. Bahsetti
ğimiz bu iki olasılığın da eşit derecede sıkı istifli olduğu açıkça ortadadır.
Bazı metaller -örneğin, bakır ve g ü m ü ş- ilk alternatifi, yüzey merkezli küpü,
Şekil 30-6 Bu bir altıgen mi yoksa köşesinden seçerler. Diğerleri, örneğin berilyum ve magnezyum, başka alternatifleri seçer
baktığımız bir küp mü? ve altıgen kristaller oluştururlar. Hangi kristal örgünün oluşacağı sadece küçük
kürelerin istiflenmesiyle belirlenemez, başka etmenler de dahil olmalıdır, ö z e l
likle, atomlar arası kuvvetlerin kalan açısal bağlılığına bağlıd ır (veya metaller
söz konusu olduğunda, elektron havuzunun enerjisine). Bütün bunları kimya
derslerinizde öğreneceksiniz.
oluruz, n'in 4 veya 6 olduğu b ir dizilimin, n'in 1 veya 2 olduğu b ir örüntüye gö
re "daha yüksek simetrisi" olduğunu söyleyebiliriz. .
Şekil 30-7 (a)'ya dönersek, dizilimin dört katlı b ir dönme simetrisi olduğunu
görürüz. Şekil 30-7 (b)'de (a) kısmıyla aynı simetri özelliklerine sahip b ir başka
tasarım çizdik. Küçük, virgül gibi şekiller, her bir karenin içinde tasarımın si
metrisini belirleyen asimetrik nesnelerdir. Dikkat ederseniz virgüller b irbirleri
ni izleyen karelerde tersine çevrilmiştir, böylece birim hücre küçük karelerin
birinden daha büyüktür. Virgüller olm asaydı bile, dizilimin yine dört katlı bir
simetrisi olurdu ancak birim hücre daha küçük olurdu. Şekil 30-7'deki örüntü-
lerin başka simetri özellikleri de vardır. Örneğin, kesikli R -R çizgilerinin her
hangi birine ait b ir yansıma yine aynı örüntüyü meydana getirir.
Şekil 30-7'deki örüntüler b ir tür simetriye daha sahiptir. Örüntü Y -Y hattın
dan yansıtılır ve sağa (veya sola) doğru b ir kare kaydırılırsa, başlangıçtaki
örüntüye geri döneriz. Y -Y hattına "kayma" hattı denir.
Bunlar, iki boyutta mümkün bütün simetrilerdir. İki boyutta 180° dönmeye
eşit, ancak üç boyutta gayet farklı, b ir uzamsal simetri işlemi daha vardır. Bu
evirmedir. Evirmeden kastımız, b ir başlangıç noktasından [örneğin, Şekil 30-9
(b)'deki A noktası] R yerdeğiştirme vektöründeki herhangi b ir noktanın -R 'y e
taşınmasıdır.
Şekil 30-9'daki (a) örüntüsünün evirilmesi yeni b ir örüntü oluşturur, ancak
(b) örüntüsünün evirilmesiyse aynı örüntüyü tekrar oluşturur, iki boyutlu bir
örüntü için (şekilde görebileceğiniz üzere) (b) örüntüsünün A noktasından evi
rilmesi aynı nokta etrafında 180° döndürmeye eşittir. Şekil 30-9 (b)'deki örüntü
yü, küçük 6 'lar ve 9'ların her birinin döndürmeye eşittir. Şekil 30-9 (b)'deki
örüntüyü, küçük 6 'lar ve 9'ların her birinin sayfadan dışarı doğru "oku" oldu
ğunu hayal ederek, üç boyutlu yaptığımızı düşünelim. Üç boyutta b ir evirilme-
den sonra bütün oklar tersine döner, örüntü tekrar oluşturülamaz. Okların b a ş
larım ve kuyruklarını noktalar ve çarpılarla belirtirsek, Şekil 30-9 (c)'deki gibi,
evirme altında simetrik olmayan üç boyutlu bir örüntü yapabiliriz. Ya da (d)'de
gösterildiği gibi, o tür b ir simetrisi olan b ir örüntü de meydana getirebiliriz. Üç
boyutlu b ir evirmeyi, döndürmelerin birleşim iyle taklit etmenin mümkün olm a
dığına dikkat edin.
Bir örüntünün -vey a örgünün- "simetrisini" tarif ettiğimiz simetri işlem le
riyle nitelendirdiğimizde, iki boyut için 17 ayrı örüntü olduğu ortaya çıkar. Şe-
kil 30-1'de mümkün olan en düşük simetriye sahip b ir örüntüyü ve Şekil 30-
7'de de yüksek bir simetriyi çizdik. Diğer 17 mümkün örüntüleri keşfetme zev
kini size bırakıyoruz.
17 muhtemel örüntünün sadece birkaçıyla duvar kâğıdı yapılm ası ilginçtir.
Hep üç veya dört temel örüntüyü görmekteyiz. Bu, tasarım cıların hayal güçleri
nin eksikliğinden m idir yoksa birçok örüntünün göze aslında hoş gelmemesin
den midir?
olmalıdır. Benzer şekilde, dik eksenli b ir kristalin üç dikey eksen etrafında iki DÖRTGEN
katlı dönme simetrisi olduğundan, eksenleri kutuplanma elipsoidinin eksenle
riyle çakışmalıdır. Benzer b ir şekilde, eğik eksenli b ir kristal eksenlerinden biri
elipsoidin asal eksenlerinden birine paralel olm alıdır ancak diğer eksenler hak
kında b ir şey söyleyemeyiz. Üç eksenli kristalin dönme simetrisi olmadığından,
elipsoidin herhangi b ir yönelime sahip olabilir.
Gördüğünüz gibi, olası simetriler ve onları olası fiziksel tensörlere b a ğ la
mayı b ir oyun haline getirebiliriz. Biz sadece kutuplanma tensörünü göz önüne
3
aldık, ancak diğerleri -örneğin, esneklik tensörü- işin içine girince işler karma KÜBİK
şıklaşır. Matematiğin bu tür nesnelerle uğraşan dalına "grup kuramı" denir, an
cak genelde sağduyuyla ne istediğinizi çıkartabilirsiniz.
Şekil 30-11 Kristal düzlemlerin kayması.
K ö p ü k le r b i r s a b u n ç ö z e l t i s i n i n y ü z e y in in h e m e n a l t ı n d a n , i n
c e b i r a ğ ı z d a n ü f le n i r . E n iy i s o n u c u R o y a l I n s t i t u t i o n 'd a n [ K r a li 3. G R E N S IN I R L A R I
y e t E n s t i t ü s ü ] B a y G r e e n 'in b i z e v e r d i ğ i ç ö z e lt i d e n k le m iy le e ld e 5 a , 5 b v e 5 c şe k ille r i 9 v e 10 n u m a r a lı le v h a la r a a it tir ve s ı r a
e t tik . 1 5 ,2 c c o le ik a s i t ( s a f y e n i d e n d a m ı t ı l m ı ş ) 5 0 c c d a m ı t ı l m ı ş s ı y l a 1 ,8 7 , 0 ,7 6 v e 0 ,3 0 m m ç a p ı n d a k i k ö p ü k le r iç in t ip ik g r e n s ı
s u i ç e r i s i n d e iy i c e k a r ı ş t ı r ı l m ı ş t ı r . D a h a s o n r a b u 7 3 c c % 1 0 tr i- n ı r l a r ı n ı g ö s t e r m e k t e d i r . K ö p ü k le r in d ü z e n s i z b i r ş e k i l d e d a ğ ı l d ı
e t a n o l a m i n ç ö z e l t i s i y l e k a r ı ş t ı r ı l m ı ş v e k a r ı ş ı m 2 0 0 c c 'y e t a m a m ğ ı s ı n ı r d a k i ö r s e l e n m i ş a l a n ı n g e n i ş l i ğ i g e n e ld e k ö p ü k le r in ö l ç ü s ü
l a n m ı ş t ı r . B u n a d a h a s o n r a 1 6 4 c c s a f g l i s e r i n e k le n m iş t ir . D a h a k ü ç ü l d ü k ç e b ü y ü r . B i r ç o k b i t i ş i k g r e n in p a r ç a l a r ı n ı g ö s t e r e n ş e
s o n r a ç ö z e lt i b i r s ü r e b e k l e t i l m i ş v e s a f s ı v ı a l t t a n ç e k i l m i ş t i r . k il 5 a 'd a ik i g r e n a r a s ı n d a k i s ı n ı r d a k i k ö p ü k l e r b i r k r i s t a l d ü z e n
B a z ı d e n e y le r d e , v i s k o z i t e y i d ü ş ü r m e k iç in , b u s ı v ı s u y l a ü ç k e s le m e y e v e y a d iğ e r in e y a p ı ş m ı ş d u r u m d a . Ş e k il 5 c 'd e ik i g r e n a r a
s e y r e lt ilm iş t ir . P ü s k ü r tm e m e m e si y ü z e y in y a k la ş ık 5 m m a lt ın s ı n d a b i r 'B e i l b y k a t m a n ı ' i ş a r e t l e n m i ş t i r .
d a d ı r . i k i W in c h e s t e r i m b i ğ i s a y e s i n d e 5 0 i l a 2 0 0 c m s u y a e ş i t s a Ç o k k r i s t a l l i y ı ğ ı n l a r ı n f o t o ğ r a f l a r ı n a , ö r n e ğ in 9 v e 10 n u m a
b i t h a v a b a s ı n c ı s a ğ l a n m ı ş t ı r . N o r m a l d e k ö p ü k le r d i k k a t ç e k i c i r a l ı l e v h a l a r ı g ö s t e r e n 5 a 'd a n 5 c 'y e v e 1 4 'te n 1 6 'y a k a d a r o la n
b ir ş e k ild e b e n z e r ö lç ü le r d e d ir . B a z e n d ü z e n siz b ir ş e k ild e o r ta y a le v h a lı g ö s t e r e n 1 2 a 'd a n 1 2 e 'y e ş e k i l l e r e y a n d a n b a k ı l d ı ğ ı n d a b i r
ç ık a b ilir le r , b u p ü s k ü r tm e d e v e y a b a s ın ç t a d e ğ iş ik lik y a p a r a k b ir in d e n a y r ı g r e n le r a ç ık ç a g ö r ü le b ilir . U y g u n ış ık la n d ır m a y la
d ü z e l t i l e b i l i r , i s t e n m e y e n k ö p ü k l e r y ü z e y ü z e r i n d e k ü ç ü k b i r a le v y ü z e n k ö p ü k le r y ı ğ ın ı n a y a n d a n b a k ı l d ı ğ ı n d a , c i l a l a n m ı ş v e d a ğ
g e z d ir e r e k y o k e d ile b ilir . Ş e k il l 'd e c ih a z g ö s te r ilm e k te d ir . K a p ın la n m ış b ir m e ta le d ik k a t ç e k ic i b ir b e n z e rlik g ö r ü le b ilir .
Ç o k k r is t a lli b ir y ığ ın d a s ık lık la b a z ı " s a f o lm a y a n a to m la r " y e r l e r d e y e n id e n k r i s t a l l e n m e b e k le n e b ilir . S ı n ı r l a r b i r b i r i n e y a k
v e y a o r t a l a m a d a n d a h a b ü y ü k v e y a k ü ç ü k k ö p ü k le r b u l u n a b i l i r l a ş ı r v e ş e r it m ü k e m m e l b ir k r is ta lin d a h a g e n iş a la n ın a d o ğ ru
v e b ö y le b i r d u r u m d a b u n l a r ı n ç o ğ u n l u ğ u g r e n s ı n ı r l a r ı n d a k o - ç e k ilir .
n u m l a n m ı ş t ı r . D ü z e n s iz k ö p ü k le r i n g r e n s ı n ı r l a r ı n a d o ğ r u y o l a l Ş e k il İ l a v e 1 l g 'd e k i 13 v e 1 4 n u m a r a l ı l e v h a l a r , y e r e l k ö p ü k
d ığ ı n ı s ö y le m e k y a n l ı ş o lu r . S a d e c e k o m ş u l a r ı n k a r ş ı l ı k l ı d ü z e n e k s i k l i ğ i o l a n y e r le r d e s ı k l ı k l a g ö r ü l e n d ü z e n le m e le r d ir . G e n e l g ö
l e n m e s i n in m ü m k ü n o lu p , k ö p ü k le r i n y a p ı b o y u n c a y a y ı l m a s ı n ı n r ü ş te b ir d is lo k a s y o n k a r a n lık b ir ş e r it g ib i g ö z ü k se d e, b u y a p ı
m ü m k ü n o l m a m a s ı m o d e lin b i r h a t a s ı d ı r . Ö y le g ö r ü n ü y o r k i, b i r l a r k e n d ile r in i ü ç g e n l e r v e y a V h a r f i ş e k l i n d e g ö s t e r i r l e r . T ip ik
k r is t a l b ü y ü m e siy le b e r a b e r s ın ır la r , b ir d iğ e r k r is ta lin p a h a s ın a , b i r P y a p ı s ı ş e k i l l l a ’ d a g ö r ü l m e k t e d i r . M o d e l b o z u l u p , ik i d i s l o
d ü z e n siz a to m la r d a n g e ç ip g id e n e k a d a r k e n d ile rin i te k r a r a y a r k a s y o n b ir b ir iy le 6 0 ° o lu ş tu r a c a k ş e k ild e k e s iş tik le r in d e b ir V y a
l a m a e ğ il i m i n d e d i r . p ıs ı o lu ş u r . D is lo k a s y o n la r k e n d i y o l la n b o y u n c a h a r e k e t e tm e y e
d e v a m e d e r l e r s e y a p ı b o z u l u r . Ş e k il l l b ' d e k i k ü ç ü k ü ç g e n in i ç i n
d e d e b i r d i s l o k a s y o n g ö z ü k m e k t e . D i s l o k a s y o n u n n e d e n i, h a t a
4 . D ÎS L O K A S Y O N L A R
n ın a l t ı n d a k i s ı r a l a r d a b u a l t t a k i s ı r a l a r d a n b i r a d e t f a z l a k ö p ü k
T e k b ir k r is t a l v e y a ç o k k r is t a lli b ir y ığ ın s ık ış t ır ıld ığ m d a , b u l u n m a s m d a n d ı r . K r i s t a l i n b i r t a r a f ı n ı h a f i f ç e u y a r a r a k a z m ik
u z a t ıld ığ ın d a v e y a b ir ş e k ild e b iç im i b o z u ld u ğ u n d a , g e rilm e y e t a r d a b ir "te r m a l h a r e k e t" b a ş l a t ı lı r s a , b u t ü r h a t a lı y e r le r k a y b o
m a ru z b ır a k ıla n m e ta lle r in d a v r a n ı ş ı n a ç o k y a k ın b ir d a v r a n ış l u r v e m ü k e m m e l b i r y a p ı o l u ş t u r u l m u ş o lu r .
s e r g i l e r . B e lli b i r lim i t e k a d a r m o d e l e s n e k a r a l ı k t a d ı r . O n o k t a K r i s t a l l e r i n b a z ı y e r l e r i n d e b i r k ö p ü ğ ü n k a y ıp o l d u ğ u b o ş b i r
d a n s o n r a , ü ç a d e t e ş i t e ğ im l i, s ı k ı b i r ş e k i l d e y ı ğ ı l m ı ş s ı r a l a r b o h a c i m v a r d ı r v e g e n e l b a k ı ş t a b u s i y a h b i r n o k t a o l a r a k k e n d in i
y u k a y m a e ğ ilim i g ö s t e r i r . K a y m a b i r s ı r a d a k i k ö p ü k le r in y a n s ı g ö s t e r i r . Ş e k il l l g ' d e ö r n e k le r in i g ö r e b i l i r s i n i z . B ö y le b i r b o ş l u k
r a d a k i k ö p ü k le r ü z e r in d e n a r a d a k i m e s a f e y e e ş i t m i k t a r d a h a r e y e r e l b i r y e n id e n d ü z e n le m e y le k a p a n a m a z , ç ü n k ü d e l i ğ i d o l d u r
m a k b i r b a ş k a d e li ğ i n o r t a y a ç ı k m a s ı n a y o l a ç a r . B u t ü r d e li k l e r
k e t e t m e s i y l e g e r ç e k l e ş i r . B u s ü r e c i n m e y d a n a g e l m e s i n i i z le m e k
k r i s t a l " s o ğ u k i ş l e n d i ğ i n d e " o r t a y a ç ı k a r v e k a y b o lu r . M o d e ld e k i
ço k ilg in ç tir. H a re k e t tü m s ı r a b o y u n c a e ş z a m a n lı d e ğ ild ir a n c a k
b u y a p ıla r g e rç e k m e ta l y a p ıla r d a d a b e n z e r y e rel h a ta la r o la b ile
k ay m a h a ttın d a b ir t a r a fın d a d iğ e r t a r a fta k ile r e g ö re b ir fa z la k ö
c e ğ in i o r t a y a k o y m a k t a d ı r . Y a k ı n l a r d a k i e n e r ji e n g e l l e r i n i a z a l t a
p ü k o l a n s ı r a d a b i r 'd i s l o k a s y o n 'u n o r t a y a ç ı k m a s ı y l a b a ş l a r . B u
r a k d ü z e n lilik /d ü z e n s iz lik d e ğ iş im in d e v e y a y a y ın ım g ib i s ü r e ç
d islo k a s y o n d a h a s o n r a k r is ta lin b ir t a r a fın d a n d iğ e r in e d o ğ ru
le r d e r o l a l a b i l i r l e r v e e ş ö z d e k l i d e ğ i ş i m s ı r a s ı n d a k r i s t a l l e n m e d e
k a y m a h a t t ı b o y u n c a ile r le m e y e b a ş l a r v e 'a t o m l a r a r a s ı ’ b i r m e
ç e k ird e k o la r a k d a v r a n a b ilir le r .
s a f e k a d a r k a y m a y l a s o n l a n ı r . O ro v v a n , P o la n y i v e T a y l o r m e t a l
y a p ı l a r d a k i p l a s t i k k a y m a y ı m e y d a n a g e t i r m e k i ç in g e r e k li k ü ç ü k
6. Y E N İD E N K R İS T A L L E N M E V E T A V LA N M A
k u v v e t le r i a ç ı k l a m a k i ç i n b u s ü r e c e b a ş v u r m u ş l a r d ı r . K r i s t a l l e r i n
p l a s t i k b o z u n u m u n u n m e k a n i z m a s ı n ı a ç ı k l a m a k iç i n T a y l o r 'ı n 1 4 'te n 1 6 'y a k a d a r o l a n l e v h a l a r ı g ö s t e r e n 1 2 a 'd a n 1 2 e 'y e k a
o r t a y a k o y d u ğ u k u r a m (1 9 3 4 ) b u t ü r d i s l o k a s y o n l a r ı n k a r ş ı l ı k l ı d a r o la n şe k ille r d e , a r t a r d a z a m a n la r d a a y n ı k ö p ü k y ığ ın la r g ö
h a r e k e t v e d e n g e s i n i d i k k a t e a l ı r . K ö p ü k le r m e t a l d e o lu p b i t m e s i r ü lm e k t e d ir . Ç ö z e lt in in y ü z e y in i k a p l a y a n b i r y ı ğ ın c a m b i r t a
b e k le n e n l e r in ç o k b e n z e r b i r r e s m i n i o r t a y a k o y a r l a r . B a z e n d is - r a k l a g ü ç l ü b i r b i ç i m d e k a r ı ş t ı r ı l m ı ş v e d a h a s o n r a k e n d i k e n d in i
lo k a s y o n l a r ç o k y a v a ş ile r le r , b i r k r i s t a l i g e ç m e l e r i s a n i y e l e r s ü a y a r l a m a y a b ı r a k ı l m ı ş t ı r . Ş e k il 1 2 a , k a r ı ş t ı r m a d u r d u k t a n b i r s a
re r . H o m o je n b i r b i ç i m d e g e r i l m e m i ş k r i s t a l l e r d e s a b i t d i s l o k a s - n iy e s o n r a k i d u r u m u g ö s t e r m e k t e d i r . Y ığ ı n b i r s ü r ü k ü ç ü k " k r i s
y o n la r d a g ö r ü lm e k t e d i r . K ı s a s i y a h ç i z g i l e r o l a r a k g ö r ü n ü r l e r v e t a l c i k " o r t a y a ç ı k a c a k ş e k i l d e p a r ç a l a n m ı ş t ı r . B ir ç o k d i s l o k a s y o n
1 2 a 'd a n 1 2 e 'y e k a d a r o l a n ş e k i l l e r d e 1 4 'te n 1 6 'y a k a d a r n u m a r a l ı v e b a ş k a h a t a l a r ı n g ö s t e r d i ğ i ü z e r e b u n l a r h o m o je n o l m a y a n b i r
l e v h a l a r d a g ö r ü l e b i l i r l e r . Ç o k k r i s t a l l i b i r y ı ğ ın s ı k ı ş t ı r ı l d ı ğ m d a , g e r il m e n in y ü k s e k h a l i n d e d i r . B i r s o n r a k i f o t o ğ r a f (Ş e k il 1 2 b ) a y
b u k a r a n lık ç iz g ile r k r is t a lle r b o y u n c a h e r y ö n d e k ır ış ıy o r g ib i n ı y ı ğ ı n ı n 3 2 s a n i y e s o n r a k i h a l i n i g ö s t e r m e k t e d i r . K ü ç ü k g r e n le r
g ö z ü k ü r le r . d a h a b ü y ü k g r e n le r i o lu ş t u r a c a k ş e k ild e b ir le ş m iş t ir v e s ü r e ç b o
1 0 v e 11 n u m a r a l ı l e v h a l a r a a i t 6a, 6b v e 6 c ş e k i l l e r i n d e d i s l o y u n c a g e r i l m e s i n i n ö n e m li b i r k ı s m ı k a y b o l m u ş t u r . Y e n id e n k r is -
k a s y o n ö r n e k le r i n i g ö r e b i l i r s i n i z . Ş e k il 6 a 'd a k ö p ü k le r in ç a p ı 1 ,9 ta lle n m e y i fo t o ğ r a f s e r is i b o y u n c a ta k ip e d e b ilir s in iz . S o n ü ç f o
m m 'd ir , d i s l o k a s y o n y e r e l d i r v e y a k l a ş ı k a l t ı k ö p ü k b o y u n c a t o ğ r a f y ı ğ ı n ı n ilk k a r ı ş t ı r m a d a n s o n r a , 2 , 1 4 v e 2 5 d a k i k a s o n r a k i
u z a n m a k t a d ı r . Ş e k il 6 b 'd e ( ç a p 0 ,7 6 m m ) 12 k ö p ü k b o y u n c a u z a n g ö r ü n ü ş l e r i n i g ö s t e r m e k t e d i r . Y e n id e n d ü z e n le n m e y i d a h a u z u n
b ir s ü r e b o y u n c a ta k ip e tm e k m ü m k ü n d e ğ ild ir z ir a u z u n s ü r e
m a k t a d ı r v e Ş e k i l 6 c 'd e ( ç a p 0 ,3 0 m m ) e t k i s i y a k l a ş ı k 5 0 k ö p ü k
d u r d u k ç a i ç le r in d e k i h a v a n ı n y a y ı n ı m l a d ı ş a r ı k a ç m a s ı y ü z ü n d e n
b o y u n c a i z l e n e b i lm e k t e d i r . K ü ç ü k k ö p ü k le r i n s e r t l i ğ i d a h a u z u n
k ö p ü k le r k ü ç ü l m e e ğ i l i m i n d e d i r v e a y r ı c a ç o k i n c e l i r l e r v e p a t l a
d i s l o k a s y o n l a r a y o l a ç m a k t a d ı r . Ç e ş i t l i k ö p ü k k ü t le le r i ü z e r i n d e n
m a i h t i m a l l e r i a r t a r . B u s ü r e ç b o y u n c a m o d e le b a ş k a k a r ı ş t ı r m a
y a p ı l a n ç a l ı ş m a y s a , h e r b i r ö lç ü iç i n s t a n d a r t u z u n l u k t a b i r d i s
u y g u l a n m a m ı ş t ı r . D a h a d a y a v a ş b i r y e n id e n d ü z e n le n m e s ü r e c i
l o k a s y o n o l m a d ı ğ ı n ı g ö s t e r m i ş t i r . U z u n lu k k r i s t a l i n i ç in d e k i g e
d e v a m e t m e k t e d ir . B u s ü r e ç t e k ö p ü k le r in y ı ğ ın ı n b i r k ı s m ı n d a k i
r i l m e s i n i n d o ğ a s ı n a b a ğ l ı d ı r . E k s e n l e r i a r a s ı n d a 3 0 ° ( o la b i le c e k
h a r e k e t i g e r il m e y e y o l a ç a r v e b u d a k o m ş u k ı s ı m d a y e n id e n d ü
e n b ü y ü k a ç ı) b u l u n a n ik i k r i s t a l a r a s ı n d a k i s ı n ı r , b i r b i r i n i t a k i p
z e n le n m e y i h a r e k e t e g e ç i r i r v e b ö y le c e s ü r e ç d e v a m e d e r .
e d e n s ı r a l a r d a k i b i r d iz i d i s l o k a s y o n o l a r a k e le a l ı n a b i l i r v e b u
B u f o t o ğ r a f s e r i s i n d e b i r d iz i i l g i n ç n o k t a g ö z e ç a r p m a k t a d ı r .
d u ru m d a d islo k a s y o n la r çok k ıs a d ır . K o m şu k r ista lle r a r a s ın d a k i
AA, BB, CC k o o r d i n a t l a r ı y l a g ö s t e r i l e n n o k t a l a r d a k i ü ç k ü ç ü k
a çı a z a ld ık ç a , d is lo k a s y o n la r d a h a g e n iş a r a lık la r d a g e rç e k le şir
n o k t a y a b a k ın . A, b iç im d e ğ i ş t i r s e d e , s e r i b o y u n c a g ö r ü lm e k t e . B
v e a y n ı z a m a n d a g i t g i d e , t a k i 6 a , 6b v e 6 c n u m a r a l ı ş e k i l l e r d e k i
14 d a k ik a s o n u n d a v a r o ls a b ile , 25 d a k ik a s o n u n d a o r t a d a n k a y
g ib i m ü k e m m e l b i r y a p ı n ı n iç i n d e t e k t e k d i s l o k a s y o n l a r e ld e e d i
b o l m a k t a v e a r d ı n d a g r e n iç i n d e iç g e r i l m e s i n i i ş a r e t l e y e n d ö r t
le n e k a d a r , b ü y ü r . d is lo k a s y o n b ır a k m a k ta d ır . C g r e n i k ü ç ü lm e k te v e en s o n u n d a Ş e
Ş e k il 7 ’ d e k i 11 n u m a r a l ı l e v h a ü ç p a r a l e l d i s l o k a s y o n u g ö s t e r k il 1 2 d 'd e o r t a d a n k a y b o l u p a r d ı n d a b i r d e li k v e Ş e k il 1 2 e 'd e o r
m e k te . O n la r a ( T a y l o r 'd a n y o l a ç ık a r a k ) a r t ı v e e k s i d e r s e k , s o l d a t a d a n k a y b o l a n b i r V b ı r a k m a k t a . A y n ı z a m a n d a Ş e k il 1 2 d 'd e DD
s a ğ a a r tı, e k si v e a r tı o lu rla r . S ır a la r b o y u n c a y a t a y b ir şe k ild e k o o r d i n a t ı n d a k i m u ğ l a k s ı n ı r Ş e k il 1 2 e 'd e b e l i r l i h a l e g e l m i ş t i r .
b a k ıld ığ ın d a , s o n ik is in in a r a s ın d a k i ş e r it t e f a z la d a n ü ç k ö p ü k 1 2 b 'd e n 1 2 e 'y e k a d a r o l a n ş e k i l l e r d e EE y a k ı n ı n d a k i g r e n s ı n ı r ı
o ld u ğ u g ö r ü l e b i l i r . Ş e k il 8 'd e k i 12 n u m a r a l ı l e v h a d a s ı k l ı k l a g ö r ü n ın d ü z l e ş m e s i n e d e d i k k a t e d in . Ç e ş i t l i u z u n l u k l a r d a d i s l o k a s
n e n b i r e t k i o la n , b i r g r e n s ı n ı r ı n d a n ç ı k a n b i r d i s l o k a s y o n g ö r ü l y o n la r y a p ın ın h a f if b ir b ü k ü lm e s i v e b e lir li b ir s ın ır a r a s ın d a k i
m e k te . t ü m a ş a m a l a r ı i ş a r e t l e m e k t e d i r . K ö p ü k le r in o l m a d ı ğ ı d e l i k l e r s i
Ş e k il 9 , 12 n u m a r a l ı l e v h a d a ik i k ö p ü ğ ü n b i r i n i n y e r in e g e ç t i y a h n o k t a l a r h a l i n d e g ö r ü l m e k t e d i r . B u d e li k l e r in b a z ı l a r ı d i s l o -
ğ i b i r y e r i g ö r ü lm e k t e . B u , d i s l o k a s y o n l a r ı n s ı k ı ş t ı r ı c ı t a r a f l a r ı k a s y o n la r ın h a r e k e tle ri s a y e s in d e o lu ş u r v e y a d o ld u r u lu r , a n c a k
n ın b i r b i r i n e b a k t ı ğ ı , b i r b i r i n e k o m ş u s ı r a l a r d a k i a r t ı v e e k s i d i s b a z ı l a r ı b i r k ö p ü ğ ü n p a t l a d ı ğ ı b i r y e r i g ö s t e r m e k t e d i r . B ir ç o k V
l o k a s y o n l a r iç in s ı n ı r l a y ı c ı b i r d u r u m o l a r a k e le a l ı n ı r . T e r s i b i r ö r n e ğ i v e d i ğ e r b a z ı ü ç g e n l e r g ö r ü l e b i l i r . D iğ e r b a z ı i l g i n ç n o k t a
d u ru m d islo k a s y o n la r ın b u lu ş tu ğ u n o k ta d a b ir k ö p ü ğ ü n o r ta d a n l a r d a b u f o t o ğ r a f s e r is i ü z e rin d e ç a lış ıla r a k ç ık a r tıla b ilir.
y o k o l m a s ı n a v e y a p ı d a b i r d e li k o l u ş m a s ı n a y o l a ç a r d ı . 17 n u m a r a l ı le v h a y ı g ö s t e r e n 1 3 a , 1 3 b v e 1 3 c , k a r ı ş t ı r m a s ü
r e c in d e n 1 s a n i y e , 4 s a n i y e v e 4 d a k i k a s o n r a y ı ğ ın ı n b i r k ıs m ın ı
g ö s t e r m e k t e d i r v e d a h a m ü k e m m e l b i r d ü z e n le m e y e d o ğ r u ik i a r
5. D İ Ğ E R H A T A Ç E Ş İ T L E R İ
d ı ş ı k s a f h a y ı g ö s t e r m e l e r i n d e n d o l a y ı i l g i ç e k i c id ir le r . S a y f a b o
Ş e k il 10 , 12 n u m a r a l ı l e v h a d a b i r b i r i n e p a r a l e l y ö n e li m li ik i y u n c a b e lli b ir y ö n d e b a k ıld ığ ın d a d e ğ iş ik lik le r g a y e t g ü z e l g ö
k r i s t a l a r a s ı n d a k i d a r ş e r i t g ö r ü lm e k t e . K ö p ü k le r i n s ık ı s ı k ı y a b i r r ü n m e k t e d ir . Ş e k il 1 3 a 'd a d ü z e n le m e b o z u l m a k t a d ı r . Ş e k il 1 3 b 'd e
a r a d a o l m a d ı ğ ı b i r d iz i h a t a ç i z g i s i ş e r i d i k e s m e k t e d ir , i ş t e b ö y le k ö p ü k l e r k e n d ile r in i s ı r a l a r h a l i n d e g r u p l a m ı ş t ı r a n c a k b u s ı r a l a
r ın e ğ r i s i y ü k s e k d e r e c e d e b i r iç g e r i l m e y i i ş a r e t e t m e k t e d ir . Ş e k il a r a la r ın d a , şe k ild e a ç ık ç a g ö z ü k m e se d e, k ü ç ü k b ir a ç ı v a r d ır v e
1 3 c 'd e b u g e r il m e A -A 'd a y e n i b i r s ı n ı r o l u ş u m u y l a a z a l t ı l m ı ş t ı r . e ğ i m l i b i r ş e k i l d e b a k ı l ı r s a g ö r ü l ü r . 19 n u m a r a l ı le v h a y a a i t Ş e k il
B u g e r i l m i ş k r i s t a l i n e n e r ji s i n i n k r i s t a l l e r a r a s ı s ı n ı r ı n e n e r ji s i n
1 7 d s ı k i s t i f l e n m i ş y ü z e y le r in k ü b i k v e a l t ı g e n d i z i s i n i g ö s t e r
d e n d a h a f a z l a g ib i g ö z ü k m e k t e d i r . A ş a ğ ı d a d e ğ i n i l e n s i n e m a t o g
m e k t e d i r ; a n c a k b u n o k t a d a b i r l e ş i m i n d e r in liğ in i n ik i k a t m a n
r a f f i l m i ü r e t i l d i ğ i n d e ç e k i le n Ş e k il 13 f o t o ğ r a f l a r ı iç in M e s s r s
d a n d a h a f a z l a o lu p o l m a d ı ğ ı k e s i n o l m a d ı ğ ı iç i n s o l e l t a r a f ı n ı n
K o d a k 'a t e ş e k k ü r b o r ç lu y u z .
g e rç e k b ir a ltıg e n s ık ı is t ifle n m iş y a p ıy ı g ö s te r ip g ö s te r m e d iğ in i
s ö y l e m e k z o r d u r . B ir ç o k ik iz v e k r i s t a l l e r a r a s ı s ı n ı r ö r n e k le r i 2 0
7. S A F S I Z L I K A T O M U N U N E T K İ S İ
n u m a r a l ı le v h a y a a i t Ş e k il 1 6 'd a g ö r ü l e b i l i r .
Ş e k il 1 4 'te k i 18 n u m a r a l ı le v h a y a n l ı ş ö lç ü d e b i r k ö p ü ğ ü n g e 2 1 n u m a r a l ı le v h a y a a i t Ş e k il 1 8 b i r b ü k m e g e r i l m e s i n e m a r u z
n i ş a l a n a y a y ı l m ı ş e t k i s i n i g ö s t e r m e k t e d i r . B u ş e k i l, 8 n u m a r a l ı k a la n ü ç b o y u tlu b ir y a p ıd a k i ç e ş it li d is lo k a s y o n la r ı g ö s te r m e k
le v h a y a a i t 2 v e 4 n u m a r a l ı ş e k i l l e r d e k i m ü k e m m e l y ı ğ ı n l a r l a k a r t e d ir .
ş ı l a ş t ı r ı l d ı ğ ı n d a , b i r i n o r m a l d e b ü y ü k v e i k i s i n o r m a ld e n k ü ç ü k
üç k ö p ü ğ ü n s ır a la r ın d ü z e n liliğ in i tü m şe k il b o y u n c a b o z d u ğ u 10. M O D E L İ N G Ö S T E R İ M İ
g ö r ü l e b i l i r . Y u k a r ı d a d a b e l i r t i l d i ğ i g i b i , y a n l ı ş ö lç ü d e k i k ö p ü k le r
g e n e ld e , d ü z e n s i z ö lç ü d e d e li k l e r e s ı ğ a b i l d i k l e r i g r e n s ı n ı r l a r ı n d a M e s s r s K o d a k 'l a y a p ı l a n i ş b i r l i ğ i s a y e s i n d e , te k v e y a ç o k lu
b u lu n u r . k r is t a l y ığ ın la r ı k e sild iğ in d e , s ık ış t ır ıld ığ ın d a v e y a u z a tıld ığ ın d a
g r e n s ı n ı r l a r ı v e d i s l o k a s y o n l a n n h a r e k e t l e r i n i g ö s t e r e n b i r 16
m m s i n e m a t o g r a f i k f il m k a y d a a l ı n m ı ş t ı r . D a h a d a ö t e s i s a b u n
8. İK İ B O Y U T L U M O D E L İ N M E K A N İK Ö Z E L L İ K L E R İ
ç ö z e l t i s i d ü z b i r t a b a n s a b i t c a m b i r k a p i ç in e y e r l e ş t i r i l d i ğ i n d e ,
İ k i b o y u t l u m ü k e m m e l b i r y ı ğ ın ı n m e k a n ik ö z e lli k l e r i y u k a r ı g e ç i r i l e n ı ş ı k l a b i r l i k t e m o d e l b ü y ü k b i r ö lç e ğ e y a n s ı t ı l a b i l m e k t e
d a d e ğ i n d i ğ i m i z m a k a l e d e t a r i f e d i l m i ş t i r ( B r a g g 1 9 4 2 b ). Y ığ ın , d ir . K ö p ü k le r i m e y d a n a g e t i r m e k iç in b e l l i b i r d e r in lik g e r e k t i ğ i n
s a b u n ç ö z e l t i s i n i n i ç i n d e y a t a y o l a r a k b a t ı r ı l m ı ş ik i p a r a l e l y a y ı n d e n , p r o je k s i y o n u n y ü z e y in h e m e n a l t ı n d a v e k a p ı n t a b a n ı n d a
a r a s ı n d a d ı r . Y a y la r ı n a d ı m l a n k ö p ü k s ı r a l a r ı a r a s ı n d a k i b o ş l u ğ a d u r a n c a m b i r b lo k iç in d e n y a p ı l m a s ı u y g u n d u r .
s ı ğ a c a k ş e k i l d e a y a r l a n m ı ş t ı r v e o n l a r d a h a s o n r a b u k ö p ü k le r e S o n u ç o l a r a k , C a m b r i d g e K i n g 's C o l l e g e 'd a n B a y C. E . H a -
s ım s ık ı y a p ış ır la r . B ir y a y b ir m ik ro m e tre v i d a s ı y la k e n d isin e p a r o l d 'a k ö p ü k le r i m e y d a n a g e t i r m e k iç in k u l l a n d ı ğ ı m ı z p i p e t l e r i n
r a l e l o l a r a k ç e v r i l e b i l i r v e d i ğ e r i ik i in c e d ik e y c a m i p l i k l e d e s t e k b a z ı l a r ı n ı ü r e t t i ğ i iç in t e ş e k k ü r l e r i m i z i s u n m a k is t e r i z .
le n m e k t e d ir . K a y m a g e r i l m e s i c a m i p l i k l e r i n n e k a d a r d ö n d ü ğ ü n ü
ö lç e r e k h e s a p l a n a b i l i r . B i r k a y m a g e r i l m e s i n e m a r u z k a l d ı ğ ı n d a KAYNAKÇA
y ı ğ ın , e s n e k l i k s ı n ı r ı n a u l a ş a n a k a d a r H o o k e y a s a s ı n a u y a r . D a h a
B r a g g , W. L . 1 9 4 2 a Nature, 1 4 9 , 5 1 1 .
s o n ra b ir k ö p ü ğ ü n g e n iş liğ in e e ş it m ik ta r d a b ir o r ta s ır a b o y u n c a
B r a g g , W . L . 1942Ö J. Sci. Instrum., 19 , 148.
k a y a r . Y ığ ı n ı n b i r t a r a f ı d i ğ e r k e n a r a k a d a r o l a n g e n i ş l i ğ i g e ç e n
T a y l o r , G . I. 1 9 3 4 Proc. Roy. Soc. A, 1 4 5 , 3 6 2 .
k ö p ü k m ik ta r ın a e şit s a y ıd a k ö p ü k t a r a fın d a n k e s ild iğ in d e e sn e k
lik l i m it in e y a k l a ş ı l m ı ş o lu n u r . B u ö z e lli k b i r m e t a l i n e s n e k l i k l i
m itin i h e s a p la m a d a (B r a g g 1 9 4 2 a) k u lla n d ığ ım ız , s o ğ u k iş le n m iş
b i r m e t a l d e k i h e r b i r k r i s t a l i n , s a d e c e i ç in d e k i g e r i l m e n i n e n e r ji
n in k a y m a y l a s a l ı n d ı ğ ı d e ğ e r e e ş i t o l d u ğ u n d a e ğ i l d i ğ i t e m e l v a r
sa y ım ın ı d e ste k le r.
M . M . N ic o l s o n t a r a f ı n d a n k ö p ü k le r a r a s ı n d a k i k u v v e t le r e d a
ir b ir h e s a p la m a y a p ılm ış t ır v e y a k ın d a y a y ın la n a c a k tır . İk i il
g in ç n o k t a y a d e ğ i n m e k t e d ir . M e r k e z le r a r a s ı n d a k i u z a k l ı k l a p o
t a n s i y e l e n e r jin i n d e ğ i ş i e ğ r i s i a t o m l a r i ç i n ç i z i l e n e ğ r iy e ç o k
b e n z e m e k t e d ir . S e r b e s t b i r k ö p ü k ç a ğ ı n d a n b ir a z d a h a a z b ir
u z a k l ı k iç in m in im u m d e ğ e r i v a r d ı r v e d a h a k ü ç ü k u z a k l ı k l a r d a
h ı z l a y ü k s e l i r . D a h a d a ö t e s i , 0 ,1 m m ç a p ı n d a k i k ö p ü k le r iç in
y ü k s e lm e ç o k k e s k i n d i r a n c a k 1 m m ç a p ı n d a k i k ö p ü k le r i ç in b u
y ü k s e l m e ç o k d a h a a z d ı r v e d o l a y ı y l a m o d e li n o r t a y a k o y d u ğ u ,
k ü ç ü k k ö p ü k le r in b ü y ü k k ö p ü k le r d e n d a h a e s n e m e z o l d u ğ u n a d a
i r i z l e n im i o n a y l a m a k t a d ı r .
9. Ü Ç B O Y U T L U B İ R L E Ş İ M L E R
K ö p ü k le r in y ü z e y ü z e r in d e b i r ç o k k a t m a n d a b i r i k m e s i n e iz i n
v e r i l i r s e , o l a b i l e c e k e n s ık ı i s t i f l e m e y e s a h i p d ü z e n le m e le r d e n b i
ri o la n , ü ç b o y u tlu " k r is ta lle r d e n " o lu ş a n b ir k ü tle m e y d a n a g e ti
r ir le r . 18 n u m a r a l ı l e v h a y a a i t 15 n u m a r a l ı ş e k i l d e b ö y le b i r k ü t
le n i n e ğ i m l i g ö r ü n ü m ü n ü g ö r ü lm e k t e d i r ; c i l a l a n m ı ş d a ğ l a n m ı ş
b i r m e t a l y ü z e y e o la n b e n z e r l i ğ i d i k k a t ç e k i c i d ir . 2 0 n u m a r a l ı l e v
h a y a a i t 16 n u m a r a l ı ş e k i l d e b ö y le b i r k ü t le n o r m a l ş e k i l d e g ö r ü l
m e k te d ir. Y a p ın ın b e lli p a r ç a l a n k e sin lik le en s ık ı k ü b ik i s t i f t e
d ir , d ı ş y ü z e y s e (111) v e y a (1 0 0 ) y ü z ü d ü r . 19 n u m a r a l ı le v h a y a a it
Ş e k il 1 7 a b i r (111) y ü z ü n ü g ö s t e r m e k t e d i r . Ü s t t e k i h e r b i r k ö p ü
ğ ü n ü z e r in d e d u r d u ğ u ü ç k ö p ü ğ ü n a n a h a t la r ı a ç ık ç a g ö r ü le b ilir
v e b u k ö p ü k le r in d i ğ e r k a t m a n ı ç o k z a y ı f b i r ş e k i l d e s e ç i l e b i l m e k
t e d i r v e (1 1 1 ) d ü z l e m le r i n in i s t i f i n i n iy i b i l i n e n k ü b i k d iz iy e s a h i p
o l d u ğ u n u g ö s t e r i r . 19 n u m a r a l ı l e v h a y a a i t Ş e k il 1 7 b h e r b i r k ö
p ü ğ ü n d i ğ e r d ö r t k ö p ü k ü z e r i n d e d u r d u ğ u b i r (1 0 0 ) y ü z ü n ü g ö s
t e r m e k t e d ir . K ü p e k s e n l e r i e l b e t t e k i y ü z e y k a t m a n ı n ı n s ı k ı i s t i f
l e n m iş s ı r a l a r ı n a g ö r e 4 5 ° a ç ı y l a e ğ i l m i ş t i r . 19 n u m a r a l ı le v h a y a
a i t Ş e k il 1 7 c k ü p y a p ı s ı n d a (1 1 1 ) y ü z ü b o y u n c a b i r ik iz g ö s t e r
m e k t e d i r . E n ü s t t e k i y ü z e y le r (1 1 1 ) v e (1 0 0 )'d ü r v e b i r b i r l e r i y l e
uıuı ı t ' ı d e j uıŞıA |E)su>( |3iuuıa>ınıu UE$n[o uapja|>)ndo>| 7 T|»3â
■ B t M M W W i t t o n
M H M
• V .% V / A V A V / A V A V .* .V .V .V .V .V .V .* .
İ H
Ä » Ä ä ^ Ä Ä s ® ia i
ŞEKİL 5 d. Çap 1,87 mm.
1
, ı * ı . . • .
I , l » ‘ \ • İ • I
* f . I l. ■ « <
, 1 , 1 \ ı ’ i
. i • • 1 • (
• « I > * 1 . ■ , '
•
9 1
1 11 !
* 4 * t *• ( * ı .
f I «# 4 • I • ■ • • ‘ I ‘ 4 . - , ,
I ♦ : « : * ! .\ ı • , i ı
i
i \ ' i ' İ ı s 1
i - Il l I ♦ **
I * i•
It : ( ı*
I ♦ t I. • - t, - . 1 k •
t \ 1 i
i * < » i < * • i i :
• • * ■ * • ’ ; .’ » t - 1. 1 .
■• • . 1 l I V ! / • , • > /
■ ‘ ı • < < * . > I ■. . I ı *• r ' . .1 ( ' •
t ! ■ I ■ ı ‘ ' t ' ,'
’ • ■ - ' , . 1 > - *. i C ' ;■
‘ . * i . ti - i. i' - . ■ ı . .
- ; • *. > İ : V -1
' \ ' ‘ * 1 ■‘ r C ■ * 1 l '
• . - ■ ■ • ' ■ ' i . . ‘ ı" r *
/ 1 > f ) i 1 i i J > M ) 1
t t > i » 1 * 1 > » V} 1
1 1 1 1 1 1 1 > 1 » • 1 » t
» • » -à 1 » 1> 1 » • I * M i t .
» I » * » » » 1
'AV//.V.v,7;V.
A*» - r § k t . !» i • İ l i l * • * * 1 1 ! t.
• * f 1 1 1 1 V1 ) I t ) 1 L
* l *i 1f ,r i • 1 1 I- 1 1 1
1 1i I I I f t I i i t t i F
VV » 1 >>) j I M
' f i i l i l i
i # I > 11111V111111#
“ • i m
> ıı «i » • • ' I I
, é t t k > » ♦ 1 1 1 » «
t t 1 1 1
* «
S S., s., S-. V. V, S 's-, V. S
S S S s* S-, V, V, v. V. V V. V, ^
• s .• t v $ * ' 0 »».• v .,* V' . S -* v '>*#. a*#. V* /; V’ »
V- s , s \ y. > „V. v, V, V. V. V. S-, S
, V, v. v s. v.\ > * S s*. V-, S S-, V. S. '
S S S S S S.. V. V, S, V, S-, V. V V. N-, >
S S S S, S v s., s-, V V - V, V, V, V. 'i-, v-, •
s. v. v. V V. V. >». v. S-„ S-, S- S- s. S- S. s.
S s S- V, S. s. S- s V V V^> V, V, s. S. V
~T t T- r r r r t / t r ’ f - r r r~ r f •
r / v - b r /* » * r . r r /* < \ r /'.>*•/* • r-
Vr\r f f * *' t f- r,i* ** *',b r r r z^ı/V* t •1
f" r*J' •'? /*,/V' /*v-v . / VV'/'' .
f*S ' f .tsr* t+.f* Pk? t* (* t ^ r -•
• t -r r -• w i* f f r r* i # /-**/*_/-**>
t* ■z*r »v f r^\r,r/**■ •r / r*
r # •' /y* /* / /• • • .»* * • • ;
[^* r-,/* •* ** >*r i'' t4vJi.>'/VN*V''
r r • ' i r r ** ■/ v m J/v * -
L ' •. r C r ı t r '- . '- r-f;r ’ \: c r ¿ :
r r ' ■ '^ / f v V r / y / n cn ö r^ û
h#Wwray' t/s/f/r/ ¿4i
r <•> /-✓{*VV yyVV*, '
r ^ / - - rrı /-V-
r o/*<^^yvVyvyr nV>v »*n■•
r MrySnroO^yy',^ ‘ '
r*,r* r *
lc,.r ^ / v y ^ A/y* r V ^ r V ^ 'l / ' .'* ' 1
Çap 0,6 mm Çap 0,30 mm
c d
e. 25 dakika sonra
a. 1 saniye sonra
b. 4 saniye sonra
c. 4 dakika sonra
V t i -İS i £
i '> t t ‘ - t * v
t i * r J, ‘ M ‘•
< - t '• : ‘‘l v . î : 'İ
. t i * - t *N
V ı A J
' - t ’ 'r < *V 3 1 • ;:
' : ( ‘V ( - t t İS
. t { -•r;< ^ ı
; i * T ( T i •* t
ı S ( r i . r (
- ’ - i N ı •
c. [111) boyunca ikiz, kübik yapı d. Altıgen sıkı istife muhtemel bir örnek.
ve daha karmaşık örnekleri başka alanların ilgisine -örn eğin uygulam alı mate 31-2 Tensör bileşenlerini dönüştürmek
31-3 Enerji elipsoidi
matik, elektrik mühendisliği, kimya veya kristalografi- bırakm ayı alışkanlık
31-4 Diğer tensörler; eylemsizlik tensörü
haline getirmişlerdir. Katı hal fiziğinin bile sadece yarısı fiziktir, çünkü çoğu
31-5 Vektörel çarpım
zaman özel maddelerle uğraşır durur. Dolayısıyla bu derslerde birçok ilginç şe 31-6 Stres tensörü
yi dışarda bırakacağız, örneğin kristallerin -veya birçok m addenin- önemli 31-7 Yüksek dereceli tensörler
özelliklerinden biri, elektriksel kutuplanabilirliklerinin farklı yönlerde farklı 31-8 Elektromanyetik momentumun
dört-tensörü
olmasıdır. Herhangi b ir yönde b ir alan uyguladığınızda, atomik yükler bir mik
tar kayar ve b ir dipol momenti üretir, ancak momentin büyüklüğü çokça alanın
yönüne bağlıdır. Bu elbette gayet karmaşık b ir durumdur. Ancak fizikte biz ge
nelde, hayatı kolaylaştırmak adına, kutuplanabilirliğin her yönde aynı olduğu
özel durum hakkında konuşarak işe başlarız. Diğer durum ları b ir başka alanın
ilgisine bırakırız. Dolayısıyla sonraki işlerimiz için, bu bölümde konuşacağımız
şeylere ihtiyaç duymayacağız.
Tensörlerin matematiği, malzemelerin yönlü özelliklerini tanımlamak için
gayet faydalıdır. Birçoğunuz fizikçi olmayacağınız, ancak birçok şeyin yönlere Gözden Geçirme: Cilt 1, Bölüm 11,
bağlı olduğu gerçek dünyaya atılacağınız için, er ya da geç tensörlere ihtiyaç Vektörler
duyacaksınız. H içbir şeyi eksik bırakmamak için, çok detaylarına giremeyecek
Cilt 1, Bölüm 20, Uzaysal Dönm e
olsak da, tensörleri tanımlayacağız. Fiziğe dair çalışmamızın tam olduğu h issi
ni tatmak istiyoruz. Örneğin elektrodinamiğe dair her şeyi - b i r elektrik ve m an
yetizma dersinin, hatta lisansüstü seviyesinde b ir dersin kapsayacağı k adar-
kapsadık. Mekaniğe dair çalışmamız tamamlanmadı, çünkü mekaniği sizin m a
tematik bilgisi seviyeniz çok gelişkin değilken işledik ve en az eylem ilkesi veya
Lagrange veya Hamilton denklemleri ve benzerleri gibi mekaniği daha zarif şe
kilde tanımlayan konulara giremedik. Bununla birlikte, özel görelilik dışında,
mekaniğe dair tüm yasaları işledik. Elektrik ve manyetizmayı da tam işledik,
birçok diğer konuyu da neredeyse tamamen işledik. Kuantum mekaniğiniyse,
doğal olarak, ileriye bıraktık. Ancak yine de b ir tensörün ne olduğunu bilm elisi
niz.
30. Bölümde kristal yapıya sahip maddelerinin özelliklerinin farklı yönlerde
farklı olduklarının altını çizmiştik. Onlara eş yönsüz denir. Uygulanan elektrik
alanın yönüyle indüklenen dipol momentinin değişimi buna b ir örnektir ve biz
tensör örneği için bunu kullanacağız. Belirli bir elektrik alan yönü için, birim
hacimdeki indüklenen dipol momentini P ’nin uygulanan E alanının şiddetiyle
orantılı olduğunu söyleyelim. (E çok büyük değilse, birçok malzeme için uygun
b ir yaklaştırm adır bu.) Orantı sabitine a diyelim.' Şimdi ele alacağımız m adde
lerde a uygulanan alanın yönüne bağlıdır. Örneğin, b ir şeye baktığınızda onu
çift görmenizi sağlayan kalsit gibi kristallerde.
Belirli bir kristal için x yönündeki Eı elektrik alanının, x yönünde P\ kutup
lanması meydana getirdiğini bulm uş olalım. Daha sonra y yönünde, E ı'le aynı
şiddette £ 2 elektrik alanının y yönünde P 2 kutuplanması meydana getirdiğini
buluruz. 45° açıyla b ir elektrik alan yerleştirdiğimizde ne olur? Sonuç x v e y b o
yunca iki alanın üst üste binmesidir, dolayısıyla P kutuplanma vektörü, Şekil
Daha sonra Ex, Ey ve Ez'yi de Ex', Ey' ve Ez' cinsinden yazarsınız; örneğin, a', b',
d , a, b ve c'yle bağıntılı ama onlara eşit değilken,
E x — a'Ex' + b E y' + c E z'
olur. Böylece E x ', E y ' ve E z' bileşenleri cinsinden f y ’nü, yenj ay'yi elde ettiniz.
Biraz uğraştıncı ama doğrudan b ir yöntem.
Eksenleri değiştirmekten konuşurken, kristalin uzayda olduğu yerde durdu
ğunu varsayarız. Kristal de eksenlerle birlikte dönseydi, a 'la r değişmezdi. Tersi
şekilde, kristalin yönelimi eksenlere göre değiştirilseydi, yeni b ir a 'la r kümesi
elde ederdik. Kristalin herhangi b ir yönelimi için biliniyorlarsa, belirttiğimiz
dönüşüm yöntemiyle diğer herhangi b ir yönelim için de bulunabilirler. Diğer
bir deyişle, b ir kristalin dielektrik özelliği tam am en kutuplanma tensörü
ay'nin rastgele seçilmiş bir eksenler kümesine göre bileşenleriyle tanımlanır.
Bir vektör hızını, v = (vx, vy, vz), b ir parçacıkla ilişkilendirebildiğim iz ve koor
dinat eksenlerimizi değiştirirsek üç bileşenin de belirli b ir şekilde değişeceğini
bildiğim iz gibi, b ir kristalle de, koordinat sistemi değiştiğinde dokuz bileşeni
de belirli b ir şekilde değişen kutuplanma tensörü ay'yi ilişkilendirebiliriz.
Denklem (31.4)'le ifade edilen, P ile E arasındaki ilişki daha basit olarak
aşağıdaki gibi ifade edilebilir:
Ex dPx
Alanın üç bileşeni için işleri birleştirirsek, birim hacim başına iş aşağıdaki ifa
de olur:
E dP
F n in büyüklüğü E'yle orantılı olduğundan, kutuplanmayı O'dan P ye getirmek
için birim hacimde yapılan iş E ■ d P n in integralidir. Bu işe up dersek, aşağıda
ki eşitliği yazabiliriz:
up = İ E - P = i £ EiPi (31.6)
i
Şimdi .P'yi, Denk. (31.5)'i kullanarak E cinsinden ifade edebilir ve aşağıdaki
denklemi yazabiliriz:
Tek başına Ex'le, axx'\ belirleyebiliriz; tek başına Ey yle, ayy yi belirleyebiliriz;
hem Ex hem de .Ey'yle, (axy + ayx)'li terimden dolayı ilave b ir enerji kazanırız.
aXy ve ayx birbirine eşit olduğundan, bu terim 2 a Xy 'd ir ve enerjiyle ilişkilendiri-
lebilir.
Enerji denklemi (31.8)'in hoş b ir geometrik yorumu vardır. Hangi Ex ve Ey
alanlarının belirli b ir -u o diyelim - enerji yoğunluğuna karşılık geldiğini sora
lım kendimize. Yanıt, aşağıdaki denklemin matematiksel çözümüdür:
' Kutuplanm a üretmek için elektrik alan tarafın dan yapılan i ; ile kalıcı bir dipol momenti
Po’nun potansiyel enerjisi - po E birbirine karıştırılm am alıdır.
ve sonludur.) Ex ve Ey bileşenlerine sahip E vektörü, başlangıç noktasından
elipse doğru çizilebilir. Böyle b ir "enerji elipsi" kutuplanma tensörünü "görsel-
leştirmenin" güzel b ir yoludur.
Şimdi üç bileşeni de içerecek şekilde genelleştirirsek, birim enerji yoğunlu
ğu vermesi gereken, herhangi b ir yöndeki E elektrik vektörü, Şekil 31-3'te gös
terildiği gibi, bir elipsoidin yüzeyinde b ir noktayı verir. Sabit enerjili bu elipso
idin şekli, tensör kutuplanabilirliğini tanımlar.
Bir elipsoid üç "asal ekseninin" yönleri ve bu eksenler boyunca elipsin çapla
rı verilerek kolayca tanımlanabilir. "Asal eksenler" en kısa ve en uzun çapların
yönleri ve bu ikisine dik açılardaki yöndür. Şekil 31-3'teki a, b ve c eksenleriyle
gösterilirler. Bu eksenlere göre, elipsoid aşağıdaki basit denkleme sahiptir:
Dolayısıyla b u eksenlere göre, dielektrik tensörünün sıfır olmayan üç bileşe Şekil 31-2 E = ( Ex, Ey] vektörünün, sabit bir
ni vardır: aaa, abb ve a cc. Bu demek oluyor ki, b ir kristal ne kadar karmaşık kutuplanma enerjisi veren gezegeni.
Asal eksenlerden herhangi biri boyunca bulunan b ir elektrik alanı, aynı eksen
boyunca bir kutuplanma meydana getirir ancak elbette üç eksen için katsayılar
farklı olabilir.
Sıklıkla b ir tensör, köşeli parantezler içinde dokuz katsayısının da b ir tablo
halinde sunulm asıyla tanımlanır:
/- ~\
<*xx aXy a XZ
aaa 0 0^
0 abb 0 (31.11)
0 0 acc
Önemli olan nokta, herhangi bir kutuplanma tensörünün (aslında, herhangi bir
boyut sayısında, ikinci dereceden simetrik herhangi b ir tensörün) uygun koor
dinat eksenleri seçilerek bu biçime sokulabilmesidir.
Diyagonal biçimdeki kutuplanma tensörünün üç elemanı da birbirine eşitse,
diğer b ir deyişle
« a a = abb = acc = a (31.12)
ise, enerji elipsoidi b ir küre olur ve kutuplanabilirlik her yönde aynıdır. M alze
me eş yönlüdür. Tensör gösteriminde
aSij (31.13)
aij ~
olur. Sy birim tensördür.
fi 0 0)
Sij = 0 1 0 (31.14)
0 0 1
Sij = 1 eğer i= j
(31.15)
S ij= 0 eğer i*j
P=aE
j = oE
Kristaller içinse, j ile E arasındaki ilişki daha karmaşıktır; iletkenlik her yönde
aynı değildir. İletkenlik b ir tensördür ve aşağıdaki ifadeyi yazarız:
Bir başka fiziksel tensör örneğiyse eylemsizlik momentidir. I. Cilt, 18. Bö
lümde, sabit b ir eksen etrafında dönen katı b ir nesnenin a> açısal hızıyla orantı
lı b ir L açısal momentumu olduğunu görmüştük ve bu orantısallık çarpanına I,
eylemsizlik momenti demiştik:
L = I( ü
Rastgele şekilli b ir nesne için, eylemsizlik momenti dönme eksenine göre yöne
limine bağlıdır. Örneğin, dikdörtgen b ir blok üç dik ekseni etrafında farklı m o
mentlere sahiptir, ut açısal hızı da, L açısal momentumu da vektördür. Simetri
eksenlerinin biri etrafındaki dönmeler için, paraleldirler. Ancak eylemsizlik
momenti üç asal eksen için farklıysa, bu durum da genel olarak w ve £ aynı yön
de değildirler (Bkz. Şekil 31-4). E ile P arasındaki ilişkiye benzer bir ilişkileri
vardır. Genel olarak, aşağıdaki eşitlikleri yazmalıyız:
lik kurarak, herhangi bir açısal momentum için kinetik enerji a>x, (Oy ve coz bile
şenleriyle ikinci dereceden b ir denklem biçiminde olmalıdır:
H er b ir parçacığın hızı v, katı cismin açısal hızı « 'y a bağlıdır. Cismin, durağan
olduğunu varsaydığım ız kendi kütle merkezi etrafında döndüğünü varsayalım r
parçacığın kütle merkezine olan yerdeğiştirmeyse, parçacığın v hızı <w x r'yle
verilir. Dolayısıyla toplam kinetik enerji de aşağıdaki eşitlik olur:
KE = ^ şm (ıo x r )2 (31.18)
Şimdi yapmamız gereken, <w x r çarpımını a>x, o)y, <*>zve x, y, z cinsinden yazmak
ve sonucu Denk. (31.17)'yle karşılaştırmak, /¿/yi terimleri tanımlayarak b u lu
ruz. Aritmetik hesabı yaparak, aşağıdaki denklemleri yazarız:
ı xx =Y , m {y 2+z2)
h r m yx m ir 2 - y 2) myz (31.19)
Lj — /y oij (31.21)
İ
Herhangi b ir şekle sahip b ir cisim için b ir eylemsizlik elipsoidi ve dolayısıy
la üç asal ekseni de bulabiliriz. Bu eksenlere göre, tensör diyagonal olur, böyle-
ce herhangi b ir nesne için daima, açısal hızın ve açısal momentumun paralel
olduğu üç dikey eksen vardır. Bunlara, asal eylemsizlik eksenleri denir.
3 1 -5 V e k t ö r e l ç a r p ı m
İkinci dereceden tensörleri I. Cilt, 20. Bölümden beri kullandığım ızı burada
belirtmeliyiz. Hatırlarsanız, "bir düzlemdeki torku", örneğin r^-y'yi aşağıdaki
ifade gibi tanımlamıştık:
rXy = xFy - yFx
ty niceliği, ikinci dereceden bir tensördür. Bunu görmenin b ir yolu, Ty'yi bir
vektörle, örneğin e birim vektörüyle, aşağıdaki ifadeye göre birleştirmektir:
Yi Tij ej
j
Bu nicelik b ir vektörse, bu durum da ry b ir tensör gibi dönüşmelidir. Bu bizim
tensör tanımımızdır. T y ’y i değiştirirsek, aşağıdaki denklemi elde ederiz:
£ Ty ej = ü H Fj ej ~ T , r j ej Fi
i i i
= riiF • e) - (r • e) F*
Skaler çarpım ları skaler olduklarından, sağdaki iki terim vektördürler ve fark
ları da öyledir. Dolayısıyla ry b ir tensördür.
Ancak ry özel b ir tür tensördür; ters simetriktir:
ra = ^ j i
Dolayısıyla sadece üç adet sıfır olmayan terimi vardır, rXy, Tyz ve rzx. I. Cilt 20.
Bölümde, bu üç terimin b ir vektörün üç bileşeni gibi neredeyse "rastlantısal ola
rak" dönüşebileceğini gösterebilmiştik ki aşağıdaki eşitliği tanımlayabilelim:
T = (t*/ ty, Tz) = (TyZ’ Tzxı Txy)
"Rastlantısal olarak" diyoruz, çünkü sadece üç boyutta olur, örneğin dört bo
yutta, ters simetrik ikinci dereceden bir tensör altı adede kadar sıfır olmayan
terimi vardır ve elbette ki dört bileşenli bir vektörle değiştirilemez.
t = r x F eksenel vektörünün tensör olması gibi, iki kutupsal vektörün vektö
rel çarpımı da daima tensördür. Aynı fikirler geçerlidir. Bununla birlikte, rast
lantısal olarak, aynı zamanda vektörlerle de (aslında sözde vektörler) temsil
edilebilirler, böylece matematik bizim için kolaylaşmıştır.
Matematiksel olarak, a ve b herhangi iki vektörse, dokuz aıbj niceliği bir
tensör oluşturur. (Gerçi fiziksel olarak yararlı herhangi b ir amacı olmayabilir.)
Dolayısıyla, konum vektörü r için, r^rj bir tensördür ve <5y de b ir tensör oldu
ğundan, Denk. (31.20)'nin sağ tarafının da b ir tensör olması gerektiğini görü
rüz. Benzer şekilde, Denk. (31.22) de, sağ tarafındaki iki terim tensör olduğun
dan, b ir tensördür.
31-6 S tr e s te n sö rü
Şu an a k a d a r ta r if ettiğim iz sim etrik ten sö rler, b ir vektörü d iğ er b ir vektöre
ilişk ilen d iren k a tsa y ıla r o lara k çık tılar k arşım ıza. Şim d i fizik se l o lara k fark lı
b ir önem e sah ip b ir ten sö re b a k ac ağ ız, stres tensörüne. Ü zerine etkiyen çe şitli
kuvvetler o lan k atı b ir nesneyi ele alalım . İçinde d eğişik "gerilm eler" olduğunu
söy leriz ve b u n d an k astım ız m alzem en in birb irin e k om şu p a r ç a la n a ra sın d a iç
kuvvetler o lm asıd ır. Bölüm 12-3'te iki boyu tlu b ir durum olan g e rilm iş b ir d i
y afram ın ü zerindeki yüzey gerilm esin i ele alırken bu tü r stre sle r h akkında b i
raz kon u şm u ştu k. Şim di de üç boyu tlu b ir cism in m alzem esi içindeki iç kuvvet
lerin, b ir te n sö r cin sin d en tan ım lan ab ileceğ in i göreceğiz.
E sn ek b ir m alzem eden o lu şm u ş -ö rn eğin b ir jö le p a r ç a s ı- b ir cism i ele a la
lım. B oydan boya kesersek, k esiğin her b ir tara fın d ak i m alzem e iç kuvvetlerce
y e rd e ğ iştirir. K esik y ap ılm a d a n önce, cism in iki p a r ç a sı a ra sın d a m alzem eyi
b ir a r a d a tu tan kuvvetler olm alıydı; d o lay ısıy la stre si bu kuvvetler cin sin den
tan ım lay ab iliriz. x eksenine dik sa n a l b ir düzlem e -Ş ek il 31-5'teki a düzlem i g i
b i- bak tığım ızı ve bu düzlem deki küçük AyAz alan ın d ak i kuvveti b u lm ay a ç a lış
tığım ızı dü şünelim . A lanın so l ta ra fın d a k i m alzem e, şeklin (b) k ısm ın d a g ö ste
rild iğ i gib i, sa ğ d a k i m alzem eye AFı kuvveti uygular. E lbette, so ld ak i yüzeye de Şekil 31-5 a düzleminin dolundaki malzeme,
eşit b ir tepki kuvveti -A Fı v ard ır. Alan yeterince küçükse, A Fı'in AyAz'yle o ra n düzlemin sağındaki malzemenin AyAz alanın
da AF ı kuvveti uygulamaktadır.
tılı o lm asın ı bekleriz.
B ir tü r stre se zaten a şin a sın ız . Bu stre s, sta tik b ir sıv ıd a k i b a sın ç tır. Orda
kuvvet b a sın ç çarp ı a la n a e şittir ve yüzey elem an ın a dik aç ılard ad ır. K atilar
için -a y rıc a h areket halin deki visk oz sıv ıla r iç in - kuvvetin yüzeye dik o lm ası
gerekm ez. B a sın ç la ra (artı veya eksi) ilav e olarak kayma kuvvetleri de vardır.
("Kaym a" kuvvetinden k astım ız, kuvvetin b ir yüzey üzerindeki teğet b ile şe n le ri
dir.) Kuvvetin üç b ileşen i de h e sa b a k atılm alıd ır. A y n ca dikk at edin, dü zlem de
k esiğim izi b ir b a şk a yönelim le y a p a rsa k , kuvvetler fa rk lıla şır. İç stre sin ek sik
siz b ir tan ım ı ten sö r gerektirir.
S tre s ten sö rü n ü şu ifad e gib i tan ım lay ab iliriz: ön ce, x eksenine dik b ir k esik
h ay al ed er ve kesik boyun a AFı kuvvetini, Şekil 31-6'daki gib i, bileşen lerin e a y ı
rırız. D iğer b ir d eyişle, AFxı, AFyi ve AFzı'e. Bu kuvvetlerin AyAz alan ın a o ra n ı
na SXx, SyXve Szx deriz, örn eğin :
_ AFşi
yx AyAz
îlk in d is y kuvvet b ileşen in in yönünü g ö ste rir ve ikinci in d is x de a la n a n o rm al
dir. D ilersen iz, AyAz alan ın ı, x'e dik b ir alan elem anı an lam ın a gelecek şek ild e
Aax o lara k y azab ilirsin iz. Bu durum da:
„ AF*ı
yx = ~ K ^
olur. Sonra, y eksenine dik sa n a l b ir k esik d ü şü n ü rü z. Küçük b ir AxAz alan ı
üzerinde b ir AF2 kuvveti olur. Gene bu kuvveti. Şekil 31-7'de g ö rü ld ü ğü gib i, üç
b ileşen in e ay ırırız ve stre sin üç b ileşen in i, SXy, Syy ve Szy üç yönde kuvvet b ö lü
a la n olarak tan ım larız. Son o lara k z eksenine dik b ir kesik h ay al eder ve $XZı
Syz ve Szz b ileşen lerin i tan ım larız. Böylece elim izde dokuz sa y ı olur:
% x S xy Sxz
S ij- S yx Syy Syz
S zx S Zy Szz^
c _e
¿>xn - ^XX
____ ^
r— z----- —— + O xy
A*
r— T----- -— r
y/Ax2 + Ay2 y/Ax2 + Ay2
Ax/^Ax2 + Ay2, Şekil 31-8'de g ö ste rild iğ i gib i, y ekseni ile n a ra sın d a k i 0 a ç ıs ı
nın k o sin ü sü d ü r. D olay ısıyla, ra'in y b ileşen i ny şeklinde y az ılab ilir. Benzer ş e
kilde Ay/yjAx2 + Ay2 de sin ö = nx' dir. A şağ ıd ak i a şa ğ ıd a k i e şitliğ i y azabiliriz:
T ij = y i K ijkl^kl ( 3 1 .2 6 )
k,l
A yrıca, b ir y ayın (veya çubuğun) p o tan siy el en eıjisin in de a şa ğ ıd a k i ifad e o ld u
ğu n u biliyoruz:
AL = i y i *
Katı b ir cisimdeki esneklik enerjisi yoğunluğu için genel denklem de aşağı
daki ifadedir:
Et = ^ fyjfcSjk.
j,k
Denklemdeki elektrik alan ve Pyfc da piezoelektrik katsayıları veya piezo-
elektrik tensörüdür. Kristalin b ir evirme merkezi (x, y, z -» -x , -y , - z altında de
ğişmez) varsa, bütün piezoelektrik katsayılarının sıfır olduğunu gösterebilir
misiniz?
Diğer b ir deyişle Stx, x eksenine dik yüzey içinden birim zamanda ve birim
alanda enerji akışıdır ve diğerleri için bu böyle tekrar eder. Son olarak, tensörü
müzü tamamlamak için, enerjinin yoğunluğuna, Stt ye ihtiyacımız vardır. Üç
boyuttaki Sy stres tensörümüzü, dört boyutlu stres-enerji tensörü S^t/ye uzat
mış olduk, n indisi t, x, y ve z değerlerini alabilir. Bunlar sırasıyla "yoğunluk,"
“x yönünde birim alanda akış,", “y yönünde birim alanda akış" ve z yönünde b i-'
rim alanda akış" anlamına gelir. Benzer şekilde v indisi t, x, y ve z değerlerini
alarak bize neyin aktığını belirtir. Bunlar sırasıyla "enerji", "x yönünde momen
tum", "y yönünde momentum" ve "z yönünde momentum"dur.
Bir örnek olarak, tensörü bir madde içinde değil, boş uzayın içinde elektro
manyetik alan bulunan bölgesinde inceleyeceğiz. Enerji akışının Poynting vek
törü S = £oc2 E x B olduğunu biliyoruz. Dolayısıyla S'nin x, y ve z bileşenleri,
göreli bir bakış açısıyla, dört boyutlu stres-enerji tensörünün Stx, Sty ve Stz b i
leşenleridir. Sy tensörünün simetrisi zaman bileşenleri için de geçerlidir, dola
yısıyla dört boyutlu SfiV tensörü simetrikir.
rulm asını- tartışacağız. I. Cilt, 31. Bölümde kırılma indisi kuramını tartışmış, 32-2 Dielektrik içinde Maxwell
denklemleri
ancak o zamanki matematiksel yeteneklerimizin kısıtlılığından dolayı kendimi
32-3 Dielektrik içinde dalgalar
zi düşük yoğunluklu malzemelerin, örneğin gazların, indislerini bulm akla sınır
32-4 Karmaşık kırılma indisi
lamıştık. Bununla birlikte, indisi meydana getiren fiziksel ilkeler açıkça ortaya 32-5 Karışımın indisi
konmuştu. Işık dalgasının elektrik alanı gaz moleküllerini kutuplayarak, salı 32-6 Metallerdeki dalgalar
nım yapan dipol momentleri meydana getirir. Salınım yapan yüklerin ivmeleri, 32-7 Düşük frekanslı ve yüksek frekanslı
yakınlaştırmalar; kabuk ve plazma
yeni alan dalgaları yayınlar. Bu yeni alan, eski alanla karşılaştığında, başlan
frekansı
gıçtaki dalganın evre kaymasına denk yeni bir alan meydana getirir. Bu evre
kayması malzemenin kalınlığına bağlı olduğundan, etki, malzemenin içinde
farklı bir evre hızına sahip olmaya eşittir. Konuyu daha önce incelediğimizde,
yeni dalga salınan dipollerdeki alanlan değiştirirken meydana gelen bu etkiler
den kaynaklanan karmaşıklıkları ihmal etmiştik. Atomlardaki yükler üzerindeki
kuvvetlerin gelen dalgadan kaynaklandığını varsaymıştık, oysaki salınımları
sadece gelen dalgadan değil fakat ayrıca diğer bütün atomların yayılan d alga
larından da kaynaklanır. O zaman bu etkiyi dahil etmek bizim için zor olaca
ğından, sadece bu etkilerin önemli olmadığı seyreltilmiş gazlar üzerinde çalış Gözden Geçirme: Bkz. Tablo 32-1
tık.
Şimdiyse bu tür b ir problem i ele almanın diferansiyel denklemler kullana
rak ne kadar kolay olduğunu göreceğiz. Bu yöntem indisin fiziksel kaynağını
(orijinal dalgalarla girişim yapan yeniden yayılmış dalgalardan geldiğini) sak
lar, ancak yoğun malzemeler için kuramı çok daha basit hale getirir. Bu bölüm
de, önceki bölümlerde yaptığımız işlerden birçok parçayı birleştireceğiz. P ra
tikte ihtiyacımız olan her şeyle donandık, göreceli olarak çok az yeni fikri konu
şacağız. İhtiyacımız olan fikirlerin bir listesini Tablo 32-1'de sunduk. Hem kul
lanacağımız denklemleri, hem de nerede bulunabileceklerini tabloda görebilir
siniz. Birçok durumda, fiziksel fikirleri tekrar sunmak için vakit harcamayıp
doğrudan denklemleri kullanacağız.
Tablo 32-1
Bu bölüm deki çalışmamız, daha önceki bölüm lerde işlediğimiz
aşağıdaki konulara dayanacaktır
n = n ' - in"
(Düzeltici kuvveti her yönde aynı olan eş yönlü bir salım cı varsayıyoruz. Ayrıca
şimdilik, doğrusal kutuplanmış b ir dalgayı ele alıyoruz ki E yön değiştirmesin.)
Atom üzerinde etki eden elektrik alan zamanla sinüs dalgası şeklinde değişiyor
sa, aşağıdaki eşitliği yazarız:
E = E0eiü“ (32.2)
Bu durum da uzanım da aynı frekansla salınım yapacaktır.
x = xoelüJt
p = eo<x(cü)E (32.5)
Bu bölüm boyunca, I. Cilt, 31. Bölümdeki sem bolleri ve a tom ik kutuplanabilirlik için de a
sembolünü kullanacağız. Son bölüm de a h a cim kutu planabilirliğini gösterm ek için -P ’nin
E y e oran ı- kullanılm ıştı. Bu bölümün gösterim inde P = Nae^E (Bkz. Denk. 32.8).
Malzemenin birim hacmindeki atom sayısına N dersek, P kutuplanması
Np = eoNaE olur ve iTyle orantılıdır:
P = eo N a [û ))E (32.8)
Pkutup = - * - - P (32.9)
j = N q ev
Jkutup= _ ^ “ (32.10)
P =Pkutup+Pdiger
Pdiger M axw ell'in göz önüne aldığı yük yoğunluğudur ve bağım sız atomlara
bağlı olm ayanları gösterir. Bu durum da aşağıdaki denklemi yazabiliriz:
y g _ Pkutup^Pdiğer
fo
7 • E = Pdiëer _ J _ 7 p
£0 eo
veya aşağıdaki ifadeyi yazabiliriz:
J ~ ./kutup Jdiger
ve böylece M axw ell denklemi aşağıdaki ifade gibi olur:
^ V x B =k ê Ê L + h m B . + Ê £ (32. 12)
e0 e0 dt
D = e0 E + P (32.14)
alan denklemleri
7 • D = Pdiğer (32.15)
ve
olurdu. Bunlar, M axw ell'in dielektrik için kullandığı biçimlerdir. Diğer kalan
iki denklemi de,
„ ^ dB
~dt
ve aşağıdaki ifadedir:
7 •B = 0
7 x H = / + -| ^ (32.17)
H, eoc^B'den farklıdır, çünkü atomik akımların etkilerini içerir (bu durumda j '
akımlardan geriye kalanları temsil eder). M axw ell dört alan vektörüne sahipti;
E, D, B ile H. D ve H, malzemenin içinde olup bitene dikkat etmemenin gizli yol
larıydı. Bu şekilde yazılmış denklemleri birçok yerde bulabilirsiniz.
Denklemleri çözmek için, D ve JETı diğer alanlara bağlam ak gereklidir ve bu
yüzden insanlar şöyle eşitlikler yazardı.
Ancak bu denklemler sadece bazı malzemeler için yaklaşık olarak doğrudur ve
o malzemeler için bile alanların zaman içinde hızla değişmemesi gerekir. (Sinüs
dalgası şeklinde değişen alanlar için, e ve n'yü frekansın karmaşık fonksiyonla
rı olarak yazarak denklemleri bu şekilde yazabiliriz, ancak rastgele b ir şekilde
zamanla değişen alanlar için bu geçerli değildir.) Diğer b ir deyişle denklemlerin
çözümlerinde her türlü hile vardır. Şimdi onları anladığım ıza göre, denklemleri
temel nicelikler cinsinden yazmanın doğru olduğunu düşünüyoruz ve öyle de
yaptık.
V P d (P \
(a) V E = ---------- (b) c2 V x B = _ + £
e0 dt \e0 )
(32.19)
(c) VxE = — (d) V •B = 0
at
V x (V x E) = - V x .B
at
1 d2P 1 d2E
= ~ e0c2 dt2 ~ c2 dt2
132201
ifadesini elde ederiz. Dolayısıyla şimdi, dalga denklemi yerine iTnin D'Alembert
işlemcisinin P kutuplanması içeren iki terime eşit olduğunu görüyoruz.
Bununla birlikte E alanı P 1ye bağlı olduğundan. Denk. (32.20) yine de dalga
çözümlerine sahip olabilir. Biz kendimizi eş yönlü dielektriklerle sınırlandıra
cağız, böylece P daima E'nin yönünde olacaktır, z yönünde giden b ir dalga için
b ir çözüm bulm aya çalışalım. Elektrik alan e‘(“ t-kz)'yle değişkenlik gösterebi
lir. Aynı zamanda, dalganın x yönünde kutuplandığını varsayacağız; elektrik
alanın sadece x bileşeni vardır. Aşağıdaki ifade gibi yazabiliriz:
4 ' i ‘)
böylece, Denk. (32.21) evre hızı
^evre * 0)/h
olan b ir dalgayı temsil eder. Kırılma indisi n'yi İBkz. I. Cilt, 31. Bölüm),
c
n
eşitliğini yazarak tanımlayabiliriz.
Bu durumda Denklem (32.21) aşağıdaki denkleme dönüşür:
Ex = E0 eiül{t- nz/c]
n = — (32.22)
Cü
Px = €q Na Ex
k2= -^ T ( l + N a ) (32.24)
c2
k dalga sayısı Denk. (32.24)'ten çıkan Denk. (32.219 gibi b ir dalganın alan denk
lemlerini sağladığını daha önce görmüştük. Denklem (32.22)'yi kullanarak, n in
disi aşağıdaki denklemle bulunur:
n2 = 1 + Na (32.25)
Bu denklem ile I. Cilt, 31. Bölümde bir gazın indisi kuramımızda bulduğu
muzu karşılaştıralım. Orada Denk. (31.19)'u, yani aşağıdaki denklemi elde et
miştik:
1 NQe 1
n = 1 + - -------^ — ;------- o (32.26)
2 me o - m + &>o
Denklem (32.6)'dan a'yı çekersek, Denk. (32.25) bize aşağıdaki denklemi verir:
Na% 1
n2 = 1 + — *--------- ğ— :------------------------------------------------------ 2(32.
me o —cü + lyaı + oj'
Birincisi, yeni b ir iyu> terimi var çünkü satımcıların enerji kaybını da ekledik.
İkincisi, sol tarafta n2 yerine n ve ilave bir 1/2 çarpanı vardır. Ancak dikkat
edin, N yeterince küçükse n (bir gaz için olduğu üzere) bire yakın olur, böylece
Denk. (32.27)'yegöre n2, b ir artı küçük bir sayıdır: n2 = 1 + e. Daha sonra
7i = V l + e * l - l - e/ 2 ve iki ifade böylece özdeştir. Dolayısıyla yeni yöntem bir
gaz için daha önceden bulduğum uz sonucu verir.
Şimdi, Denk. (32.27)'nin yoğun malzemeler için de kırılma indisini vermesi
gerektiğini düşünebilirsiniz. Ancak, birçok nedenden dolayı düzeltilmeye ihti
yacı vardır. Öncelikle, denklemin çıkarımı esnasında her b ir atom üzerindeki
kutuplayıcı alanın Ex alanı olduğu varsayılmıştır. Bu varsayımımız doğru de
ğildir, çünkü yoğun malzemelerde komşu atomlardan kaynaklanan, E yle karşı
laştırılabilecek alan da vardır. Dielektriklerde statik alanları çalışırken benzer
b ir problem i ele almıştık (Bkz. Bölüm 11). Hatırlarsanız tek bir atomdaki alanı,
atomun, onu çevreleyen dielektrik içinde küresel b ir delikte bulunduğunu düşü
nerek bulmuştuk. Böyle bir delikteki, yerel dediğimiz alan, ortalama E alanı
üzerinden P /3eo miktarıyla artırılmıştır. (Hatırlarsanız, bu sonuç -kübik kristal
özel durumu da d a h il- sadece eş yönlü malzemeler için doğrudur.)
Aynı fikirler bir dalgadaki elektrik alan için de, dalganın dalga boyu atom
lar arasındaki uzaklıktan çok daha büyük olduğu sürece geçerlidir. Sadece bu
tür durum larla kendimizi sınırlarsak, aşağıdaki ifadeyi yazabiliriz:
■^yerel= E + (32.28)
Bu yerel alan, Denk. (32.3)'te E yerine kullanılması gerekendir, yani Denk. (32.8)
aşağıdaki ifade gibi yeniden yazılmalıdır:
P = €o Na Eyerel (32.29)
Denklem (32.28)'den Eyerel’i çekerek, aşağıdaki ifadeyi
Na e0E (32.30)
1 - (N a /3)
elde ederiz. Diğer b ir deyişle, yoğun malzemeler için P hâlâ (Sinüzoidal alanlar
için) E'yle orantılıdır. Bununla birlikte, orantı sabiti eoNa değildir, eoNa/[l -
(N a/3)] olmalıdır. Dolayısıyla Denk. (32.25)'i aşağıdaki ifade gibi düzeltmeliyiz:
",ssl+7 r f e r (3231)
Bu denklemi şöyle yazarsak daha uygun olur:
3nln2 + 12 Na (32.32)
Bu Clausius-M ossotti denklemi olarak bilinir.
Yoğun malzemelerde bir başka karmaşıklık daha vardır. Komşu atomlar b ir
birlerine çok yakın olduğundan, aralarında kuvvetli etkileşimler vardır. Dolayı
sıyla, iç salınım kipleri değişmiştir. Atomik salım m ların doğal frekansları etki
leşimlerle yayılır ve sıklıkla kuvvetli şekilde sönümlenirler. Direnç katsayısı
çok büyük b ir değerdedir. Böylece katının wo'ları ve y'leri, serbest atomların-
kinden çok farklı olacaktır. Bu sınırlam alarla a'yı, en azından yaklaşık olarak.
Denk. (32.7)'yle temsil edebiliriz. Bu durum da aşağıdaki denklemi elde ederiz:
3f ^ T İ ) =£ N J aJ <32.34)
J
n = t ir - ınj (32.35)
Ex = E0 eiw{t~nz/c]
şeklinde yazılır, n'i Denk. (32.35)'teki gibi yazarsak, aşağıdaki eşitliği elde ede
riz:
E0 e^ajnrz/c
olup, z'yle üssel olarak azalır. Elektrik alanın herhangi b ir andaki şiddeti z'nin
bir fonksiyonu olarak, nj » nn/2n için. Şekil 32-1'de gösterilmiştir. İndisin sa
nal kısmı dalganın, atomik satımcılardaki enerji kayıplarından dolayı sönmesi
ni temsil eder. Dalganın yoğunluğu genliğinin karesiyle orantılıdır:
Yoğunluk oc e- 2vnp/c
Şekil 32-1 n; = nn/2n ise, bir t anında £x'in Bu, sıklıkla aşağıdaki ifade gibi yazılır:
grafiği.
Yoğunluk oc e~Pz
3 ( - ^ 7 y ) = w ı aı + n 2<*2 02.37)
A B C D E F G H J
L it r e b a ş ın a L it r e b a ş ın a
S u krozu n Y o ğ u n lu k 2 0 ° C 'd e s u k ro zd Su0 N o<X2
N ı r*ı
a ğ ır lık ç a o r a n ı (g r / c m 3) n m o lü , m o lü , U* + 2j (g / lit r e )
Nj/No N,/N0
0 ,9 9 8 2 1 ,33 3 0 5 5 ,5 0 ,6 1 7 0 ,6 1 7 0 —
0a
0 ,3 0 1 ,1 2 7 0 1,38 1 1 0 ,9 7 0 4 3 ,8 0 ,6 9 8 0 ,4 8 7 0 ,21 1 0 ,2 1 3
0 ,5 0 1 ,2 2 9 6 1 ,4 2 0 0 1,798 3 4 ,1 5 0 ,7 5 9 0 ,3 7 9 0 ,3 8 0 0,21 1
0 ,8 5 1 ,4 4 5 4 1 ,5 0 3 3 3 ,5 9 1 2 ,0 2 0 ,8 8 6 0 ,1 3 3 5 0 ,7 5 2 0 ,2 1 0
1,58 8 4 ,6 4 0 0 ,9 6 0 0 0 ,9 6 0 0 ,2 0 7
l,0 0 b l,5 5 7 7 c
ğini ve bağım sız atomik salım cılardaki bozulm aların çeşitli karışım larda çok
farklı olmadığını varsaymakta.
Şekerli su karışımını seçtik, çünkü Handbook o f Chemistry and Physics ki
tabında kırılma indislerine dair güzel bir ölçümler tablosu bulunmakta ve şe
ker b ir karışıma iyonize etmeden veya kimyasal hal değiştirmeden giren mole
küler bir kristaldir.
Tablo 32-2'nin ilk üç sütununda el kitabından alınan veriyi sunduk. A kolo
nunda sukrozun ağırlıkça oranı, B kolonunda ölçülen yoğunluk (gr/cm3) ve C ko
lonunda dalga boyu 589,3 milimikron olan ışığın ölçülmüş kırılma indisleri
vardır. Saf şeker için, şeker kristallerinin ölçülmüş indislerini aldık. Kristaller
eş yüzlü değildir, dolayısıyla ölçülen indisler değişik yönlerde farklı değerler
alır. El kitabında üç değer vardır:
rini kullanmaktır. Bir dielektrikte ortalama alan ile yerel alan arasında ayrım
yapmamızın nedeni bir yalıtkanda her b ir dipolün konumunun sabit olması ve
böylece diğerlerinin konumuyla belirli bir ilişkide olmasıydı. Ancak b ir metalde
iletim elektronları her yere hareket ettikleri için, üzerlerindeki ortalama alan,
E ortalama alanıdır. Dolayısıyla Denk. (32.28)'i kullanarak Denk. (32.8)'de yaptı
ğımız düzeltme iletim elektronları için yapılmamalıdır. Bu nedenle metaller
için kırılma indisi denklemi, oüq değerinin sıfıra eşitlenmesi haricinde. Denk.
(32.27) gibi gözükmelidir:
(32.38)
me o -o )2 + iyco
Bu, iletim elektronlarından gelen tek katkıdır ve metaller için ana terim olduğu
nu varsayacağız.
Şimdi y için hangi değeri kullanacağımızı ve bu değeri nasıl bulacağım ızı
biliyoruz, çünkü metalin iletkenliğiyle ilişkilidir. I. Cilt, 43. Bölümde bir meta
lin iletkenliğinin nasıl kristal içinden serbest elektronların yayılm asından gel
diğini tartışmıştık. Elektronlar bir saçılmadan diğerine kırık b ir yol üzerinde
gider ve saçılm alar arasında, ortalama elektrik alandan dolayı hızlanm aları h a
ricinde, serbestçe (Şekil 32-2'de gösterildiği gibi) hareket ederler. I. Cilt, 43. Bö
lümde ortalama sürüklenme hızının, ivmelenme çarpı çarpışm alar arasındaki
ortalama hız olan t olduğunu bulmuştuk. îvmelenme qeE /m 'dir, dolayısıyla:
»sürüklenme — T (32.39)
(32.40)
Her ne kadar r'yi kolaylıkla ölçemesek de, metalin iletkenliğini ölçerek onu
belirleyebiliriz. Deneysel olarak bulunm uştur ki, b ir metaldeki E elektrik alanı
(eş yönlü malzemeler için) E'yle orantılı j yoğunluğuna sahip b ir akım meydana
getirir:
j = oE
J —N qe »sürüklenme
(32.41)
m
n2 = 1 + ------ a
-lîŞ.------ (32.42)
£ & ) ( ! + İ cot)
Bu d e n k le m d e t a ş a ğ ıd a k i ifa d e d ir :
1 ma
t = — = T772- 02.43)
Y ~ Nql
n ' ^ - i - 2— (32.44)
eobJ
Şimdi, karesini alarak kontrol edebileceğiniz üzere,"
-- 1 - i
V -ı = —p -
V2
dolayısıyla düşük frekanslar için
ti = J o / 2e0« ( l - i) (32.45)
GENLİK
rc'in gerçel ve sanal parçalan aynı büyüklüğe sahiptir, n 'in bu kadar büyük
b ir sanal kısmı olduğunda, dalga metal içinde hızla sönümlenir. Denklem
1-
e~z/s (32.47)
S, dalga genliğinin e-1 = 1/2,72 katıyla -y a da yaklaşık üçte biri k ad ar- azaldığı 01__________ ı__________ ı__________ ü_____
O 6 26 a i
mesafedir. Böyle b ir dalganın genliği, z'nin b ir fonksiyonu olarak Şekil 32-3'te t- y ü z e y
gösterilmiştir. Elektromanyetik dalgalar metale sadece bu derinlikte işleyebil
Şekil 32-3 Enlemesine bir elektromanyetik
diği için, S kabuk derinliğidir. Aşağıdaki ifade gibi hesaplanır:
dalganın genliğinin, metale işleme derinliğine
göre fonksiyonu.
S = yj2e0c2/aü.> (32.48)
Peki, "düşük" frekanslardan kastımız nedir? Denklem (32.42)'ye bakarak
onun, sadece hem cut, hem de <oeola birden çok küçükse Denk. (32.44)'le yakın-
laştırılabileceğini görürüz. Diğer b ir deyişle, düşük frekanslı yakınlaştırmamız
için koşullar aşağıdaki ifade
ot « —
T
ve aşağıdaki ifadedir:
ü> « — (32.49)
eo
Bakalım, bakır gibi tipik b ir metal için bunlar hangi frekanslara karşılık
gelmekte. Denklem (32.43)'ü kullanarak t değerini ve ölçülen iletkenliği kullana
rak da a/e o değerini hesaplayalım. Aşağıdaki bilgileri de b ir el kitabından aldık:
Ya da - i = V - i = e '1" 1* = cos 7t/4 - i sin ır/4 yazabilirsiniz, hepsi aynı sonucu verir.
Bir atom başm a bir serbest elektron olduğunu varsayarsak, bu durumda bir
metreküpteki elektron sayısı
N = 8,5 x 1028 metre -3
olur. Daha sonra
qe = 1,6 x 10 -19 coulomb
eo = 8,85 x 10"12 farad-metre -1
m = 9,11 x 10-31 kg
—= 4,1 x İO 13 sn -1
T
— = 6 , 5 x 1 0 18 sn -1
eO
Dolayısıyla yaklaşık saniyede 1012 döngüden az frekanslar için, bakır tarif etti
ğimiz "düşük frekans" davranışına sahip olacaktır. (Boş uzay dalga boyu 0,3
milimetreden uzun dalgalar için. Bunlar çok kısa radyo dalgalarıdır!)
Bu dalgalar için, bakırdaki kabuk derinliği:
0,028m2 • sn - 1
S=
>, İÜ
S = 6,7 x İO-5 cm
n 2 = 1 - — Z -r- (32.50)
£0<jüzT
Yüksek frekanslı dalgalar için metalin indisi gerçek ve birden küçük olur! Bu
enerji kaybı katsayısı y, çok büyük u> için yapılabildiği gibi, ihmal edilirse,
Denk. (32.38)'den de açıkça görülebilir. Denklem (32.38) aşağıdaki ifadeyi verir:
n2= 1 -----(32.51)
me qü)2
Bu da, elbette, Denk. (32.50)'yle aynıdır. Daha önce (Bölüm 7-3) Nq%/m€Q niceli
ğini görmüş ve plazma frekansının karesi demiştik:
v eom
Dolayısıyla, Denk. (32.50) veya (32.5l)'i aşağıdaki gibi yazabiliriz:
* ■ " & )
Plazma frekansı b ir tür "kritik" frekanstır.
a> < (t)p için bir metalin indisinin sanal b ir kısmı vardır ve dalgalar sönümle
nir; ancak a » asp için indis gerçektir ve metal geçirgen olur. Zaten biliyorsu
nuz, metaller X-ışınları için makul seviyede geçirgendir. Ancak bazı metaller
morötesinde bile geçirgendir. Tablo 32-3'te birçok metal için deneylerle belir
lenmiş, geçirgen olmaya başladıkları dalga boylarını listeledik. İkinci sütunda
hesaplanmış kritik dalga boyu Ap = 2nc/a>p vardır. Deneysel dalga boyunun çok
iyi tanımlanmadığını düşünürseniz, kuramın verilere uyması gayet iyidir.
Plazma frekansı « p'nin metallerde elektromanyetik dalgaların ilerlemesiyle
bir ilgisi olup olmadığını merak edebilirsiniz. Plazma frekansı, serbest elek
tronların yoğunluk salınım larının doğal frekansı olarak Bölüm 7'de gözükmüş
tü. (Bir yığın elektron elektrik kuvvetleriyle birbirlerini iterler ve elektronların
ataleti yoğunluk salınım m a yol açar.) Dolayısıyla boyuna plazma dalgaları cop
frekansında rezonanstadır. Ancak şimdi enine elektromanyetik dalgalardan ko T a b lo 3 2 -3
nuşuyoruz ve enine dalgaların a)p frekansı altında soğurulduğunu bulduk. (İl M e t a lin g e ç ir g e n o ld u ğ u
e n y ü k s e k d a lg a b o y la r ı*
ginç ama tesadüfi olmayan b ir rastlantıdır.)
Metal A (deneysel) Ap = 2nc/(op
Her ne kadar metallerde dalga ilerlemesinden konuştuysak da, fizikteki ol
guların evrenselliğini şu ana kadar anlamış olmalısınız. Dolayısıyla, serbest Li 1550 A 1550 A
Na 2100 2090
elektronların b ir metalde olması veya dünyanın iyonosferinde b ir plazm ada ol
K 3150 2870
m aları veya b ir yıldızın atmosferinde olm aları fark etmez. îyonosferdeki radyo 3220
Rb 3400
dalgalannın ilerlemesini anlamak için aynı ifadeleri kullanabiliriz. Elbette N ve
Kaynak: C. Kittel, Katı Hal Fiziğine Gi
t için uygun değerleri kullanarak. Şimdi, neden uzun radyo dalgalarının iyonos-
riş [Introduction to Solid State Physics],
fer tarafından soğurulur veya yansıtılırken, kısa dalgaların geçip gittiğini anla John Wiley and Sons, Inc., New York, 2.
yabilirsiniz. (Kısa dalgalar uydularla iletişim kurmak için kullanılmalıdır.) baskı, 1956, s. 266
Metallerdeki dalga ilerlemesi için yüksek ve düşük frekans uçlardan bahset
tik. Aradaki frekanslar için Denk. (32.42) kullanılmalıdır. Genel olarak, indisin
gerçek ve sanal kısımları olacaktır. Dalga metalin içine girdikçe sönümlenecek -
tir. Çok ince katmanlar için, metaller optik frekanslarda bile her nasılsa geçir
gendir. Çok yüksek sıcaklıktaki fırınların etrafında çalışan işçilerin kullandığı
gözlükler çok ince bir katman altını cam üzerinde buharlaştırarak yapılır. Gö
rünür ışık -yeşil renkle boyanm ışçasına- kolayca camdan geçer, ancak kızılaltı
soğurulur.
Son olarak, buradaki denklemlerin birçoğunun 10. Bölümdeki dielektrik sa
biti k için kullandıklarım ıza benzediği gözünüze çarpmış olmalı. Dielektrik sa
biti k bir malzemenin sabit alandaki co = 0 için, tepkisini ölçer, n ve /c'nın tanı
mına dikkatli bakarsanız, »c'nın co -» 0 için n2'nin limiti olduğunu görürsünüz.
Bu bölümdeki denklemlerde co yerine 0 ve n 2 yerine k koyarsanız, 11. Bölümdeki
dielektrik sabiti kuramı denklemlerini elde edersiniz.
YÜZEYLERDEN YANSIM A
3 3 -2 Y o ğ u n m a lz e m e le r d e d a lg a la r
yüzeylerde yansım ası ve kırılmasıdır. I. Cilt, 26. ve 33. Bölümlerde kırılma ve
3 3 -3 S ın ır k o ş u lla r ı
yansıma yasalarını zaten konuşmuştuk. Orada bulduklarımızı şöyle özetleyebi
3 3 - 4 Y a n s ıtıla n v e i le t ile n d a lg a la r
liriz: 3 3 -5 M e t a lle r d e n y a n s ım a
3 3 - 6 T o p l a m iç y a n s ı m a
1. Yansıma açısı gelme açısına eşittir. Şekil 33-1'de tanımlanan açılarla
6r = 6i (33.1)
Ir sinHOi - 9t)
R ı = -r- = (33.3)
Ii sin 2(0j + 0tl
R tan 2(0 t - 0 t)
(33.4)
" Ii tan 2(0 i + Ot)
m 2 - rcı\ 2
- Ii= ( \r
"<n2 + n j (33.5)
(Daha önce, gelme açısı için i ve yansıma açısı için r sembollerini kullanmıştık.
Hem "kırılma" hem de "yansıma" açılarının ikisi için de r kullanam ayacağım ız
dan, gelme açısı için "6i =", yansıma açısı için " 0 r =" ve iletim açısı için de " 0 £ ="
kullanacağız.)
Daha önceki tartışmamız, bu konuda bir insanın inebileceği en derin seviye
ye kadardı, ancak, şimdi hepsini baştan farklı bir yolla ele alacağız. Neden? Bir
nedeni, daha önce indislerin gerçel olduğunu (malzemelerde soğurum yoktur)
varsaymıştık. Bir başka nedeniyse, yüzeylerde dalgalara ne olduğunu M axw ell
denklemlerinin bakış açısından nasıl ele alacağınızı bilmeniz gerektiğindendir.
Daha önce elde ettiğimiz cevaplarla aynı cevaplan elde edeceğiz, ancak bu sefer
zekice fikirlerle değil dalga probleminin doğrudan b ir çözümüyle.
Yüzey yansımasının genliğinin, kırılma indisinin tersine, malzemenin bir
özelliği olmadığının altını çizmek istiyoruz. Bu b ir "yüzey özelliğidir", hassas Şekil 33-1 Bir yüzeye gelen dalganın yansı
b ir şekilde yüzeyin nasıl yapıldığına bağlıdır. n\ ve indislerine sahip iki ması ve kırılması. (Dalga yönleri, dalga tepe
lerine normaldir.)
malzeme arasında yüzeydeki ince bir kir tabakası yansımayı değiştirecektir.
(Burada birçok girişim olasılığı mümkündür -y a ğ tabakalarındaki renkler gibi.
Uygun bir kalınlık, belirli b ir frekans için yansıma genliğini sıfıra bile indirebi
lir ki kaplamalı mercekler böyle yapılır.) Elde edeceğimiz denklemler, ancak in
dis değişimi aniyse - b i r dalga boyuna kıyasla çok kısa b ir m esafede- geçerlidir.
Işık için dalga boyu 5000 Â'dür, diğer b ir deyişle "pürüzsüz" b ir yüzeyle demek
istediğimiz şey koşulların sadece birkaç atom (ya da birkaç Angström) m esafe
sinde değişmesidir. Denklemlerimiz ışık için ancak çok iyi derecede cilalanmış
yüzeylerde işe yarayacaktır. Genel olarak, indis birçok dalga boyu mesafede ka
demeli olarak değişiyorsa, çok az b ir yansıma vardır.
E = E0ei{(üt- k (33.6)
= (33.7)
Aslında b ir kere daha (w, kx, ky, fc2)’nin b ir dört-vektör ve (i, x, y, z)'yle skaler
çarpımının değişmez olduğunu belirtmiş olduk. Dolayısıyla b ir dalganın evresi
b ir değişmezdir ve Denk. (33.6) aşağıdaki ifade gibi yazılabilir:
E = Eq elk>‘xt‘
d
dt 1(0 (33.8)
V -» -i k
Bu, herhangi bir V işlemi için -iste r b ir gradyan, ister b ir diveıjansı veya ister
se b ir büküm olsu n - geçerlidir. Örneğin V x iTnin z bileşeni aşağıdaki ifadedir:
dEy _ dEx
dx dy
Hem Ey, hem de Ex e~lk ry\e değişiyorsa, aşağıdaki ifadeyi elde ederiz ki bu da
göreceğiniz üzere -i k x E nin z bileşenidir.
—İkxEy + İkyEx
Böylece çok faydalı genel b ir ilke öğrenmiş olduk. Bu boyutta b ir dalga şek
linde değişen b ir vektörün gradyanını almak isterseniz, türevleri hızlıca ve dü
şünmeden, V işlemcisinin -i k çarpımına eşit olduğunu hatırlayarak alabilirsi-
Örneğin, Faraday denklemi
- ik x E = -i(ı)B
(32.9)
(1)
Bu eşitlik bize boş uzaydaki dalgalar için bulduğum uz b ir sonuca, yani b ir d al
gada B'nin dalga yönüne ve E ye dik açılarda olduğu sonucuna karşılık gelir.
(Boş uzayda u>/k = c) Denklem (33.9)'un işaretini, ir'nın Poynting vektörü S = eoc2
E x B yönünde olduğu gerçeğinden çıkarabilirsiniz.
Aynı kuralı diğer M axw ell denklemleri için de kullanırsanız, son bölümdeki
sonuçları ve özellikle aşağıdaki ifadeyi elde edersiniz:
(32.10)
İki farklı malzeme -örneğin, hava ile cam veya su ile y a ğ - arasındaki sınıra
b ir düzlem dalga vardığında iletilen bir dalga ve yansıyan b ir dalga olduğunu
deneyimlerimizden biliyoruz. Bundan daha fazlasının olmadığını varsayıp, ne
sonuçlar çıkartabileceğimize bakalım. Şekil 33-3'teki gibi, eksenlerimizi yz düz
lemi yüzeyde ve xy düzlemi de gelen dalganın yüzeylerine dik olacak şekilde se
çelim.
Gelen dalganın elektrik vektörü aşağıdaki eşitlik gibi yazılabilir:
Ei = E0 ei{b>t- k^ (33.11)
yansıyan dalgayı, frekansı w', dalga sayısı k' ve genliği de E'0 olacak şekilde,
aşağıdaki gibi yazabiliriz:
E r = E'oei{ü,,t- k l ) (33.13)
Et = (33.14)
B t .Î l R * = * 4 * ,3 3 .5 ,
(¡i (ti (ti
= (33.18)
E yl l —Ey2 1 = 0
E y l - E y2 (33.20)
elde ederiz. M axw ell denklemlerinin sonuçlarını sınırda bulm aya çalışma işle
mine "sınır koşullarını belirlemek" denir. Norm alde bu, Şekil 33-4'teki T gibi
küçük dikdörtgenler üzerinden akıl yürüterek, bulabildiğim iz kadar Denk.
(33.20) gibi denklem bulm aya çalışarak veya sınır içinde küçük Gauss yüzeyleri
kullanılarak yapılır. Her ne kadar bu ilerlemenin iyi b ir yolu olsa da, bir sınırla
uğraşm a problem inin her b ir fiziksel problem için farklı olduğu izlenimini ver
mektedir.
Örneğin, bir sınır içinden ısı akışı probleminde iki taraftaki sıcaklıklar bir-
biriyle nasıl ilişkilidir? Bir taraftan sınıra doğru ısı akışının, diğer taraftan dı
şarı doğru ısı akışına eşit olması gerektiği şeklinde fikir yürütebilirsiniz. Bu tür
fiziksel akıl yürütmeler kullanmak genelde mümkün ve çok da faydalıdır. Ancak
bazen b ir problem le uğraşırken elinizde sadece bazı denklemler vardır ve hangi
fiziksel akıl yürütmeleri kullanmanız gerektiğini hemen göremeyebilirsiniz. Her
ne kadar şimdi sadece, fiziksel akıl yürütmeler yapabildiğimiz elektromanyetik
problemiyle ilgileniyorsak da, size herhangi b ir problem için kullanabileceğiniz
b ir yöntemi, doğrudan diferansiyel denklemleri kullanarak, sınırda ne olup bit
tiğini bulm anın genel bir yolunu göstermek istiyoruz.
Dielektrik için M axw ell denklemlerini yazarak işe başlayalım . Bu sefer b ü
tün bileşenleri açıkça yazacağız:
V P
V -E = ------------ (33.21)
f-o
Vx£= - f
dEz fıjp
dEy aB
d nx
(33.22a)
dy dz dt
0 (33.23)
r V x B, =
ı dP dE
eo dt dt
\ dz dx ) eo dt dt
9B, _ _ l m + 3E , (33.240
dx dy J eo dt dt
Bu denklemler (sınırın soluna doğru) 1 numaralı bölgede ve (sınırın sağına
doğru) 2 numaralı bölgede doğru olmalıdır. 1 ve 2 num aralı bölgeler için çö
zümleri zaten yazmıştık. Son olarak 3 num aralı bölge diyeceğimiz sınırda da
denklemler sağlanmalıdır. Her ne kadar sınırı net b ir şekilde süreksiz olarak
düşünsek de, gerçekte öyle değildir. Fiziksel özellikler çok hızlı değişir ancak
sonsuz b ir hız değildir bu. H er durumda, 1 ile 2 arasındaki kısa ve 3 diyeceği
miz bölgede çok hızlı ancak sürekli b ir indis geçişi olduğunu düşünebiliriz. A y
rıca, Px veya Ey vb herhangi b ir alan niceliği 3 num aralı bölgede benzer bir ge
çiş yapacaktır. Bu bölgede, diferansiyel denklemler sağlanm alıdır ve bu bölge
deki diferansiyel denklemleri takip ederek ihtiyaç duyulan "sınır koşullarına"
varabiliriz.
Örneğin, boşluk (1 num aralı bölge) ile çam (2 num aralı bölge) arasında bir
sınır olduğunu varsayalım. Boşluk içinde kutuplanacak bir şey yoktur, dolayı
sıyla Pı = 0 diyebiliriz. Camda bir miktar P2 kutuplanması olduğunu varsayabi
liriz. Cam ile boşluk arasında akıcı, fakat hızlı b ir geçiş vardır. P ’niiı herhangi
b ir bileşenine, örneğin Px'e, baktığımızda. Şekil 33-5 (a)'daki gibi değişebilir.
Denklem (33.21 )'i ele alalım. Denklem, P'nin bileşenlerinin x, y ve z 'ye göre tü
revlerini içerir, y ve z türevleri çok ilginç değildir; o yönlerde kayda değer bir
şey olmaz. Ancak P /in x türevi, Px'in muazzam eğimi yüzünden 3 numaralı b ö l
gede çok büyük değerlere ulaşır. dPx/dx türevi sınırda, Şekil 33-5 (b)'de gösteril
diği gibi, keskin b ir şekilde yükselir. Sınırı daha da ince b ir katmana sığdırabi-
lirsek, yükselme daha da fazla olur. Sınır ilgilendiğimiz d algalar için gerçekten
keskinse, 3 num aralı bölgede dPx/dx'in büyüklüğü çok daha fazla, sınırın uza
ğındaki dalganın P'sindeki değişimden gelebilecek katkılardan da fazla olur.
Dolayısıyla sınırdan kaynaklanan değişimler haricindekileri ihmal edebiliriz.
Sağ tarafında b ir anda ortaya çıkan büyük bir yükselme varsa, Denk. (33.21)
nasıl sağlanabilir? Sadece, diğer tarafta da eşit büyüklükte b ir yükselme varsa
bu mümkündür. Sol taraftaki b ir şeyler de büyük olmalı. Tek aday dEx/dx'dİT,
çünkü y ve z'yle olan değişim ler sadece, az önce belirttiğimiz dalgadaki küçük
etkilerdir. Dolayısıyla -eo(dEx/dx) Şekil 33-5(c)'deki gibi yazılmalıdır. dPx/dx'in
b ir kopyası olarak. Aşağıdaki denklemi elde etmiş oluruz:
dEx _ dPx
0 dx dx
Bu denklemin 3 numaralı bölge boyunca x'e göre integralini alırsak, aşağıdaki
sonuca varırız:
eo(EX2 ~ E xı) = - (PX2 - Pxı) (33.25)
Şekil 33-5 1 ve 2 numaralı bölgelerdeki iki
Diğer b ir deyişle, 1 numaralı bölgeden 2 num aralı bölgeye geçerken eoEx'teki
farklı malzeme arasındaki 3 numaralı geçiş
bölgesinde alanlar.
zıplama, -P /d ek i sıçramaya eşit olmalıdır, (eoEx + P x) niceliğinin 1 ve 2 num a
ralı bölgelerde eşit değerler aldığını söyleyen Denklem (33.25)'i aşağıdaki ifade
gibi yeniden yazabiliriz:
£oEX2 + Px 2 = + Px 1 (33.26)
İnsanlar şöyle der: (eoEx + P x) niceliği sınır boyunca süreklidir. Böylece sınır
koşullarından birini elde etmiş olduk.
1 numaralı bölge boşluk olduğundan dolayı P ı'in sıfır olduğu durumu el
aldıysak da, aynı fikrin iki bölgedeki herhangi iki malzeme için de doğru oldu
ğu açıktır. Dolayısıyla Denk. (33.26) genelde doğrudur.
Şimdi geride kalan M axw ell denklemlerini ele alalım ve her birinin ne söyle
diğini görelim. Denklem (33.22a)'yı ele alalım. x türevleri yoktur, dolayısıyla b i
ze bir şey anlatmaz. (Alanların kendilerinin sınırda özellikle büyük hale gelme
diğini hatırlayın. Sadece x'e göre türevler denkleme egemen olacak kadar büyük
olabilirler.) Şimdi Denk. (33.22b)'yi ele alalım, işte b ir x türevi! Sol tarafta
dEz/dx var. Bunun büyük b ir türev olduğunu varsayalım. Ancak bir dakika du-
runl Sağ tarafta ona karşılık gelen b ir şey yok; dolayısıyla Ez, 1 numaralı bölge-
den 2 num aralı bölgeye geçerken bir sıçramaya sahip olamaz. [Eğer sıçrasaydı,
Denklem (33.22b)'nin sol tarafında b ir yükselme olurdu, ancak sağ tarafında hiç
olmazdı ve denklem de yanlış olurdu.] Artık yeni bir koşulumuz var:
E z2 = E z ı (33.27)
Aynı akıl yürütmeyle, Denk. (33.22c) de aşağıdaki eşitliği verir:
E y2 = E y ı (33.28)
Bu son sonuç, çizgi integrali fikriyle Denk. (33.20)'de elde ettiğimizin aynısıdır.
Sırada Denk. (33.23) var. Yükselmeye sahip olabilecek tek terim dBx/dx'tİT.
Ancak sağ tarafta ona karşılık gelen bir şey yoktur, böylece aşağıdaki sonuca
varırız:
B x2 = B x! (33.29)
Şimdi sahne M ax w ell denklemlerinin sonuncusunda! Denklem (33.24a) b i
ze b ir şey vermez, çünkü x türevi yoktur. Denklem (33.24b)'nin b ir adet vardır,
-c 2 dBz/dx, fakat yine ona karşılık gelecek bir şey yoktur. Aşağıdaki eşitliği elde
ederiz:
B z2 = B z ı (33.30)
Son üç denklem bize I?2 = B ı eşitliğini verir. Ancak, bunun sadece sınırın her
Tablo 33-1
iki tarafındaki malzemelerin manyetik olmadığı durum da -y a da malzemelerin
Bir dielektriğin yüzeyindeki sınır koşulları
manyetik etkilerini ihmal edebildiğimiz durum larda- doğru olduğunun altını
çizmek istiyoruz. (Malzemelerin manyetik özelliklerine ilerleyen bölümlerde de (e0E ı + P t) x = (e0E2 + ^2 )x
ğineceğiz.) ( i l ) y = (*2 )y
Böylece 1 ve 2 numaralı bölgeler arasında altı ilişki elde etmiş olduk. Bunla ( f l)z = ( £ 2 )z
rın hepsini Tablo 33-1'de bir araya getirdik. Şimdi bunları kullanarak iki bölge Bj = B 2
deki dalgaları eşleyebiliriz. Ancak bu kullandığımız fikrin, diferansiyel denk (Y ü z e y yz d ü z le m in d e d ir )
lemlere sahip olduğunuz ve özellik değişiklikleri gerçekleşen iki bölge arasın
daki keskin bir sının geçen b ir çözüm istediğiniz herhangi b ir fiziksel durum
için uygun olduğunu belirtmek istiyoruz. Şu anda am açladıklarımız için, aynı
denklemleri sınırda akılar ve dolaşım lar hakkındaki fikirleri kullanarak da ko
laylıkla elde edebilirdik. (Bu şekilde de sonuç elde edip edemeyeceğinizi dene
yebilirsiniz.) Ancak şimdi, tıkanıp kaldığınızda veya sınırda olup bitenin fiziği
ne dair aklınıza b ir fikir gelmediğinde kullanabileceğiniz b ir yöntem var eliniz
de. Tek yapmanız gereken denklemleri çözmek.
Er = (33.33)
k" x E t
(33.37)
B‘ =
Bir ilave bilgi daha: Her b ir dalga için, E ilerleme vektörü k ya diktir.
Sonuçlar, gelen dalganın E vektörünün ("kutuplanma) yönüne bağlı olacak
tır. E vektörünün "gelme düzlemine" {xy düzlemine) paralel olduğu durumla, E
vektörünün gelme düzlemine dik olduğu durum ları ayn ayrı ele alırsak analizi
mizi çok basitleştirmiş oluruz. Diğer bir tür kutuplanmaya sahip dalga, bu iki
tür dalganın doğrusal birleşim idir. Diğer b ir deyişle, yansıtılan ve iletilen yo
ğunluklar farklı kutuplanm alar için farklıdır ve iki basit durumu ele alıp onları
a y n ayrı çözmek en basitidir.
Gelme düzlemine göre dik olarak kutuplanmış b ir gelen dalga için analizi
mizi yapacak ve diğeri için de sonucu doğrudan vereceğiz. En basit olanı ele
alarak biraz hile yapmış oluyoruz, ama ilke ikisi için de aynıdır. Dolayısıyla
■Ei'nin sadece z bileşeni olduğunu düşüneceğiz ve diğer bütün E vektörleri aynı
yönde olduğundan vektör işaretlerini bir kenara bırakabiliriz.
Her iki malzeme de eş yönlü olduğu sürece, malzemedeki yüklerin indükle-
nen salınımları da z yönünde olacaktır; iletilen ve yayılan dalgaların E alanları
nın sadece z bileşenleri olacaktır. Dolayısıyla bütün dalgalar için, E x, Ey, P x ve
: ■’ ' "r . -v n2 Py sıfırdır. Dalgaların E ve B vektörleri Şekil 33-6'da çizildiği gibidir. (Burada,
her şeyi denklemlerden çıkarma planımızda kolaya kaçıyoruz. Bu sonucu sınır
Şekil 33-6 Gelen dalganın E alanı gelme düzle
mine dik olduğunda, yansıyan ve iletilen dalga
koşullarından da elde edebilirdik, ancak fiziksel akıl yürütme sayesinde birçok
ların kutuplanması. aritmetik işleminden kendimizi kurtarmış olduk. Boş vaktiniz olduğunda, aynı
sonucu denklemlerle elde edip edemeyeceğinizi görün. Dediğimizin denklemlerle
uyuştuğu apaçık ortadadır; sadece başka olasılıkların olduğunu göstermedik.)
Artık Denk. (33.26)'dan (33.31 )'e kadar sınır koşullarımız E ile B'nin 1 ve 2
bölgelerindeki ilişkisini verir. 2 num aralı bölge için sadece iletilen dalga vardır
ancak 1 numaralı bölgede iki dalga vardır. Hangisini kullanmalı? 1 numaralı
bölgedeki alanlar, elbette ki gelen ve yansıyan dalgaların alanlarının üst üste
binmesiyle bulunur. (Her biri M axw ell denklemlerini sapladığından, toplamları
da sağlar.) Dolayısıyla sınır koşulları kullandığımızda aşağıdaki eşitlikleri -v e
elbette B ’ler için d e - kullanmalıyız:
E ı = Ei + E r, E2 = Eı
Ele aldığımız kutuplanma için. Denk. (33.26) ve (33.28) bize yeni bir bilgi
vermez; sadece Denk. (33.27) yararlıdır. x = 0 için sınırda aşağıdaki eşitliği or
taya koyar:
E i+ E r =- E t
Böylece bütün t'ler ve bütün y'ler için doğru olması gereken aşağıdaki denkle
mi elde ederiz:
£ q e Uùjt-kyy) + g ‘Q gi(aı't-kyy) _ £•" e Uü}"t-k'yy) (33.38)
buluruz. Bu denkleme göre, salınım yapan iki terim üçüncü b ir salınıma eşittir.
Bu, ancak salınım lar aynı frekanstaysa olabilir. (Farklı frekanslarda üç -veya
b ir başka sa y ıd a - böyle terimin toplamının her zaman sıfır olması imkânsız
dır.) Dolayısıyla:
<u" = Ol)' = ÜJ (33.39)
olur. Hep bildiğim iz gibi, yansıyan ve iletilen dalgaların frekansları ile gelen
dalganın frekansı aynıdır.
En başta bunu söyleyerek kendimizi b ir miktar sıkıntıdan kurtarabilirdik,
ancak size bunun denklemlerle de elde edilebileceğini göstermek istedik. Ger
çek b ir problemle uğraştığınız zaman, bildiğiniz her şeyi en başta kullanıp ken
dinizi bir sürü sıkıntıdan kurtarabilirsiniz.
Tanım gereği, i'n ın büyüklüğü k2 = n2ıo2/c? eşitliğiyle belirlenir, ayrıca aşa
ğıdaki ifadeyi yazabiliriz:
k"2 _ k’2 _ k2
2 ~ 2 2 (33.40)
Şimdi, t = O için Denk. (33.38)'e bakalım. Az önce kullandığımız akıl yürüt
meyi, y için denklemin sağlanm ası gerektiği şeklinde düzelterek aşağıdaki eşit
liği elde ederiz:
ky = ky = ky (33.41)
k’? + fcy2 = kx + ky
kx =
veya k'x = ± k x eşitliğini elde ederiz. Artı işaret anlamsızdır. Yansıyan b ir dalga
değil de, bir başka gelen dalgayı verir ve en başta problem i sadece bir gelen
dalga için çözeceğimizi belirtmiştik. Dolayısıyla aşağıdaki eşitliği yazabiliriz:
k'x = -k x (33.42)
(33.41) ve (33.42) denklemleri bize, beklediğimiz gibi, gelme açısı ile yansıma
açısının eşit olduğunu söyler (Bkz. Şekil 33-3). Yansıyan dalga için:
ve
k"2 k2
= (3344)
eşitlikleri vardır, dolayısıyla bunları çözerek k“
x nü bulabiliriz. Aşağıdaki eşitli
ği elde ederiz:
TL'^
k'? = k"2 - k ' ? = - ± k 2- k 2
y (33.45)
k k"
- 2 - - sin di, —¥- = sin 6t (33.46)
k fc"
Denklem (33.44)'ten de aşağıdaki eşitliği elde ederiz:
Hem E'o, hem de E{j bilinmediğinden, bir ilişkiye daha ihtiyacımız var. Sınır ko
şullarından birini kullanmalıyız. E x ve E y için denklemler faydasızdır, zira b ü
tün ITlerin sadece z bileşeni vardır. Dolayısıyla B üzerindeki koşullan kullan
malıyız. Denklem (33.29)'u deneyelim:
Bx2 = B xı
Denklem (33.35)'ten (33.37)'ye aşağıdaki ifadeleri elde ederiz:
Bx i = M î - Bx r = * & . « x t^
O) (!) (O
co" = <ı)' = o) ve k"y = k'y = ky eşitliklerini hatırlarsak, aşağıdaki denklemi elde ederiz:
E0 + E'o = E'o
Bu, bildiğimiz Denk. (33.48)! Zaten bildiğimiz bir şeyi çıkarmakla vakit kaybettik.
Denklem (33.30)'u, B z2 = B zi, deneyebilirdik ama B'nin z bileşeni yoktur!
Böylece geriye b ir tek denklem kalıyor: Denklem (33.31), By2 = B yl. Bu üç dalga
için aşağıdaki denklemleri yazabiliriz:
x = 0 için (sınırda), Ei, E r ve Et yerine dalga ifadesi koyarsak sınır koşulu aşağı
daki ifade olur:
— E0 + ^ E ’o = ~ E o eiliü' t- kyy>
O) Cü (l)
Yine tüm aj'lar ve ky'ler eşittir, dolayısıyla aşağıdaki ifade gibi basitleştirebili-
riz:
kxE0 + k'xE '0 = k.xEo (33.50)
Bu bize F le r için Denk. (33.48)'den farklı bir denklem vermekte. İkisini birden
kullanarak, E qve £o'nü bulabiliriz. kx = -k x eşitliğini hatırlarsak, aşağıdaki
denklemleri elde ederiz:
, kx - kl
Eq — . .* £ 0 (33.51)
*x +
Ep = 2kx E0 (33.52)
kx + kx
Bunlarla Denk. (33.45)'i veya için Denk. (33.46)'yı kullanarak, bilmek istediği
miz şeyi elde ederiz. Bu sonucun çıkarımlarını bir sonraki bölümde tartışaca
ğız.
• "ı. rt2 E vektörü gelme düzlemine paralel olacak şekilde kutuplanmış b ir dalgayla
başlarsak, Şekil 33-7'de gösterildiği gibi E'nin hem x, hem de y bileşenleri ola
Şekil 33-7 Gelen dalganın E alanı gelme düz
lemine paralel olduğunda dalgaların kutup caktır. Cebir işlemleri biraz daha karmaşık ancak dosdoğrudur. (îş yükünü,
lanması. hepsi z yönünde olan manyetik alanlar cinsinden şeyleri ifade ederek hafiflete
biliriz.) Böylece aşağıdaki ifadeyi
nîkx - tı?fc£
™ = nlkx + n l K ™ (33‘53)
ve aşağıdaki ifadeyi buluruz:
2nınıkyr
|t81 ° - ¡ t ; ’E°ı 133 541
Bakalım sonuçlarımız, daha önce elde ettiklerimizle uyuşuyor mu? Yansıyan
dalganın yoğunluğunun, gelen dalganın yoğunluğuna oranını I. Cilt, 33. Bölüm
de Denk. (33.3)'le bulmuştuk. Ancak o zaman sadece gerçek indisleri göz önüne
alıyorduk. Gerçek indisler (ve fc'lar için) aşağıdaki denklemleri yazabiliriz:
Pay ve payda, -(0* - Ot) ve (Oi + 0f)'nin sinüsleridir. Aşağıdaki denklemi yazabiliriz:
J L .Ü S Ü L jt L (33.56,
E0 sin (Oi + Ot)
’0 \2
Ir _ /( E q 2\2
rijı -- nn2\1
(f n
(33.57)
Ii~ \ E 0J ~ \ n ı + n2)
Bu sonuç doğal olarak, dik gelme açısı için özel b ir "gelme düzlemi" olm adığın
dan, "her" kutuplanma için geçerlidir.
E'o _ 1 + ini
Eo 1 - ini
Yansıyan dalganın yoğunluğu için, E'o ve £o'nun mutlak değerlerinin karesini
bulmamız gerekir:
¿r = l-Ebl2 = |1 +inı\2
(33.58)
Ii |£ol2
|J? 0|2 _ ll- in /l2
veya
h_ 1 + n2
= 1 (33.59)
h 1 + nj
İndisi sa f b ir sanal sayı olan b ir malzeme için, yüzde 10 0 yansıma vardır!
M etaller yüzde 100 yansıtmaz, fakat çoğu görünür ışığı iyi b ir şekilde yansı
tır. Bir başka deyişle, indislerinin sanal kısmı çok büyüktür. Ancak daha önce,
Şekil 33-8 co frekansında bir ışığı kuvvetli
büyük b ir sanal kısmın kuvvetli b ir soğurma anlamına geldiğini görmüştük. şekilde soğuran bir malzeme, aynı zamanda
Dolayısıyla şu genel yasayı ifade edebiliriz: Herhangi b ir malzeme, herhangi bir o frekanstaki bir ışığı yansıtır.
frekansta çok iyi bir soğurucuysa, d algalar yüzeyden büyük oranda yansıtılır
ve çok azı içeri soğurulur. Bu etkiyi kuvvetli boyalarda görebilirsiniz. En kuv
vetli boyaların sa f kristallerinin "metalik" b ir parlaklığı vardır. M or mürekkep
barındıran b ir şişenin kapağındaki kurumuş boyanın altın b ir metalik yansıma
yaptığını görm üşsünüzdür veya kurumuş bir kırmızı mürekkep bazen yeşilimsi
b ir metalik yansıma gösterir. Kırmızı mürekkep iletilen ışıktaki yeşilleri soğu
rur, mürekkep yeterince yoğunsa yeşil ışık frekansları için kuvvetli b ir yüzey
yansıması meydana getirir.
Bu etkiyi, cam b ir levhayı kırmızı mürekkeple boyayıp sonra kurumaya b ı
rakarak gözlemleyebilirsiniz. Levhanın arkasından beyaz b ir ışık demeti yön
lendirirseniz, iletilen b ir kırmızı ışık demeti ve yansıyan bir yeşil ışık demeti
gözlemlersiniz.
Ş ek il 3 3 -9 T o p la m iç y a n s ım a .
iletilen dalganın açısı 9t, gelme açısı 0* "kritik açı" 9c'ye eşit olduğunda 90°
olur. Kritik açı 9C aşağıdaki denklemle bulunur:
n sin 9r = 1 (33.60)
6i kritik açıdan daha büyük olursa ne olur? Toplam iç yansım a olduğunu b ilir
siniz. Peki, bu nasıl olur?
İletilen dalga için dalga sayısı fc*'nü veren Denk. (33.45)'e geri dönelim. A şa
ğıdaki eşitliği yazardık:
i n2 _ A1Ci 1,2
Kx - n2 „2 ~ Ky
k'x2 = (1 - n2 sin 2 0 j)
n sin 9i birden büyükse, fc^2 eksidir ve saf b ir sanal sayıdır. Örneğin ± ik j gi
bi. Artık bunun ne anlama geldiğini biliyorsunuz! "iletilen" dalga (Denk. 33.34)
aşağıdaki biçime sahip olacaktır:
E t = Eö e±kı*
Dalga genliği, artan x'ler birlikte üssel olarak ya büyür ya da küçülür. Bizim
burada istediğimizin eksi işaret olduğu bellidir. Bu durum da sınırın sağında
dalganın genliği Şekil 33-9'daki gibi olacaktır. Dikkat ederseniz ki o)/c'dij. O da
1 /Ao derecesindedir, diğer b ir deyişle ışığın boş uzaydaki dalga boyunun tersi.
Işık bir cam-hava yüzeyinden tamamen yansıtıldığında, havada alanlar vardır
ancak yüzeyden öteye sadece ışığın dalga boyu mertebesi kadar b ir uzaklığa
erişirler.
1*2 = Şu soruyu şimdi nasıl cevaplayabileceğimizi görüyoruz: Camdaki bir ışık
dalgası yüzeye yeterince büyük b ir açıyla gelirse, yansıtılır; b ir başka cam par
Ş ek il 3 3 -1 0 K ü çü k b ir b o ş lu k v a rs a , iç y a n s ı
çası daha yüzeye getirilirse (böylece etkideki "yüzey" ortadan kaldırılırsa) ışık
m a " t o p la m " d e ğ ild ir . B o ş lu ğ u n ö te s in e i l e t i
le n b ir d a lg a v a r d ır . geçirilir. Bu tam olarak ne zaman olur? Tam yansım adan hiç yansımamaya ge
çişin sürekli olması gerektiği kesindir! H ava boşluğu, havadaki dalganın üssel
kuyruğunun ikinci cam parçasında hissedilebilir b ir şiddete sahip olmasını
sağlayacak kadar küçük olursa, elektronlar sallanır ve Şekil 33-10'da görüldüğü
gibi yeni b ir dalga yaratılır. Bir kısım ışık iletilecektir. (Çözümümüzün eksik ol-
İF İ
‘ i l ,
(a)
O ©
İLETİCİ DEDEKTÛR dedektör
<»e
- / i • ; /
(b) (c)
İLETİCİ
©
DEDEKTÖR
0
DEDEKTÛR İLETİCİ
©
DEDEKTÖR
duğu açıktır; bütün denklemleri iki cam arasındaki ince hava tabakası için tek
rar çözmeliyiz.)
H ava boşluğu çok küçükse (ışığın dalga boyu mertebesinde, 10-5 cm gibi) bu
iletim etkisi gündelik ışıkla gözlemlenebilir, ancak en kolay şekilde üç santi
metrelik dalgalarla gösterilebilir. Bu durumda üssel azalan dalga santimetre-
lerce uzanabilir. Etkiyi gösteren bir mikrodalga cihazı Şekil 33-11'de gösteril
miştir. Üç santimetrelik b ir ileticiden dalgalar 45° açıyla b ir parafin prizmaya
yöneltilmiştir. Bu frekanslarda parafinin kırılma indisi 1,50'dir ve dolayısıyla
kritik açı da 41,5° olur. Dolayısıyla dalga 45° açılı yüzden tamamen yansıtılır
ve A dedektörü tarafından, Şekil 33-1 l(a)'daki gibi yakalanır. İkinci b ir parafin
prizması birinciyle şeklin (b) kısmında olduğu gibi temasta olacak şekilde yer
leştirilirse dalga geçer gider ve B dedektörü tarafından yakalanır, iki prizma
arasında şeklin (c) kısmındaki gibi birkaç santimetrelik b ir boşluk bırakılırsa,
hem iletilen hem yansıyan dalgalar gözlemlenir. Şekil 33-1 l(a)'daki prizmanın
45° yüzünün dışındaki elektrik alan B dedektörünü yüzeye birkaç santimetre
yaklaştırılarak da gösterilebilir.
MADDENİN M ANYETİZM ASI
3 4 - 2 M a n y e t i k m o m e n t v e a ç ıs a l
zemelerin içinde en çarpıcı manyetik özelliğe sahip olanı demirdir. Benzer m an
m o m e n tu m
yetik özellikler nikel, kobalt ve -yeterince düşük sıcaklıklarda (16°C altı)- gado
3 4 -3 A t o m ik m ık n a t ıs la r ın p r e s e s y o n u
linyumun yanı sıra özel birkaç alaşım tarafından da paylaşılır. Ferromanyetiz- 3 4 -4 D iy a m a n y e tiz m a
ma olarak adlandırılan bu tür b ir manyetizma, yeterince dikkat çekicidir ve 3 4 -5 L a r m o r t e o r e m i
lırsa, genelde üzerine etki eden küçük b ir kuvvet ortaya çıkar. Bu ufak kuvvet, "Bir akım ilmeğindeki kuvvetler;
asılan malzemenin ufak bir yerdeğiştirmesi sayesinde gözlenebilir. Birkaç fer Bir çift kutbun eneıjisi."
romanyetik malzeme kutup yönüne doğru çok güçlü b ir şekilde çekilir. Bazıları
çok zayıf bir şekilde çekilirler; bazıları ise zayıf bir şekilde itilir.
SİCİM
KÜÇÜK BİR
— . — MALZEME PA R Ç A S I
Ş ek il 3 4 -1 K ü çü k b ir b iz m u t s ilin d ir i s iv r i k u tu p
t a ra fın d a n h a fifç e itilir ; a lü m in y u m p a rç a s ı is e ç e
k ilir.
ELEKTRO M IKNATIS
(Bu elbette göreli olmayan b ir denklemdir fakat atomlar için iyi b ir yaklaşıklık
tır; çünkü v/c genelde et/fıc * 1/137 mertebesinde veya yüzde biri kadardır.)
Benzer yörüngenin manyetik momenti akım çarpı alandır (bkz. Cilt II, Bölüm
14-5). Akım, yörüngenin herhangi b ir noktasından birim zamanda geçen yüktür
Şekil 34-2 Herhangi bir dairesel yörünge
yani q yükü çarpı dönme frekansıdır. Frekans, hız bölü yörüngenin çevresi ol de fi manyetik momenti q/2rr çarpı J açı
duğundan sal momentumuna eşittir.
fi = J (yörünge) (34.3)
(34.6)
Buradaki g çarpanı, atomun durumuna has bir özelliktir. Saf yörünge momenti
için 1 ya da saf spin momenti için 2 ya da bir atom gibi daha karmaşık sistem
ler için başka bir değerdedir. Elbette, bu denklem çok fazla şey söylemez. M an
yetik momentin açısal momentuma paralel olduğunu; fakat herhangi b ir büyük
lüğe sahip olabileceğini söyler. Denklem (34.6)'nın biçimi uygundur, g -"Lande
g-faktörü" olarak adlan dırılır- büyüklüğü bir mertebesinde olan boyutsuz b ir
sabittir. Kuantum mekaniğinin görevlerinden biri de herhangi bir atomik du
rum için p-faktörünü tahmin etmektir.
Ayrıca çekirdekte ne olduğuyla da ilgilenebiliriz. Çekirdekte b ir yörünge et
rafında dolanan proton ve nötronlar vardır ve bunlar aynı zamanda, elektron
gibi, b ir iç spine sahiptir. Yine, manyetik moment açısal momente paraleldir.
İkisinin arasındaki oranın büyüklük mertebesi, b ir çember etrafında dolanan
b ir proton için beklediğimiz değerdir ve Denk. (34.3)’teki verilen m protonun
kütlesine eşittir. Bu nedenle
(34.7)
AJ = (J sin0)(wp A t)
olarak yazabiliriz.
Bu nedenle açısal momentumun değişim hızı
dJ „ . „
----- = cüd J sın6 (34.8)
dt
ve karşılık gelen tork
(34.10)
(34.11)
presesyon frekansını B'yle orantılı buluruz. Bir atom için (ya da elektron)
tün
Jp = — *— = (1,4 MegaHertz/Gauss) gB (34.12)
2n
34-4 Diyamanyetizma
Şimdi klasik bakış açısından diyamanyetizmayı inceleyelim. Birkaç şekilde
incelenebilir, fakat biz güzel b ir yolu takip edeceğiz. Atomun yakınlarında y a
vaşça bir manyetik alanı devreye soktuğumuzu düşünelim. Manyetik alan de
ğiştikçe manyetik indüksiyon nedeniyle b ir elektrik alan üretilir. Faraday yasa
sından iTnin herhangi bir kapalı yol etrafındaki çizgi integrali, yol boyunca
manyetik akının değişim hızına eşittir. Şekil 34-4'te gösterildiği gibi, yarıçapı r
olan ve atomun merkeziyle eşmerkezli b ir T yolunu ele alalım. Bu yol etrafında
ki elektrik alanının ortalama teğetsel bileşeni
dB
E =- —
2 dt
olarak hesaplanır.
Atomdaki bir elektrona etki eden indüklenmiş elektrik alan, dJ/dt açısal
momentumunun değişim hızına eşit b ir -qeE r torku meydana getirir; Şekil 34-4 Bir atomdaki elektronlara etki
eden indüklenmiş elektrik kuvvetleri.
Sıfır alandan zamana göre integral aldığımızda, alanın uygulanm aya başlam a
sından kaynaklanan açısal momentumda meydana gelen değişim
Ogr2
AJ= B (34.15)
2
olarak yazılır. Bu, alan uygulanm aya başlandığında elektronlara verilen dön
dürmeden kaynaklanan fazladan açısal momentumdur.
Eklenen bu açısal momentum ek b ir manyetik moment yaratır, çünkü yörün
gesel b ir harekettir ve - q e/ 2m çarpı açısal momentuma eşittir. İndüklenen diya
manyetik momentse şudur:
Qe o^r2
A// = - ------ A J = - ------- B (34.16)
2m 4m
Eksi işareti (Lorentz yasasını uyguladığınızda göreceğiniz gibi) eklenen momen-
tumun manyetik alana zıt olduğu anlamına gelir.
(34.16) denklemini biraz farklı b ir şekilde yazabiliriz, r2, S ye paralel b ir ek
senden atoma kadar olan yarıçaptır; bu nedenle eğer B z-ekseni yönündeyse, x2
+ y 2 değerini alır. Eğer küresel simetrik atomları ele alırsak x2 + y2'nin ortala
ması (bütün yönlerde atomların doğal eksenleri üzerinden alınan ortalama),
atomun merkezinden radyal uzaklığın karesinin ortalam asının 2/3 katıdır. Bu
nedenle genelde (34.16) denklemi
gi
A/i = - — (r^ortS (34.17)
6m
şeklinde ifade edilir.
Herhangi bir durumda B manyetik alanıyla orantılı ve ona zıt indüklenmiş
b ir atomik moment buluruz. Söz konusu etkiye diyamanyetizma denir. Bu, düz
gün olmayan b ir manyetik alandaki bir bizmut parçasının üzerine etki eden kü
çük kuvvetten sorumlu manyetik etkidir. (Alandaki indüklenmiş momentlerin
enerjisini hesaplayarak bu kuvveti bulabilirsiniz ve madde yüksek alanlı bir
bölgeye girerken ya da çıkarken enerjisinin nasıl değiştiğini görebilirsiniz.)
Ana problemimiz hâlâ ortada; yarıçapın kare ortalaması (r2) ^ nedir? Klasik
mekaniğin bir cevabı yoktur. Geriye dönüp kuantum mekaniğiyle işe başlam alı
yız. Atomda elektronun tam olarak nerede olduğunu söyleyemeyiz; sadece bir
yerde olma olasılığından bahsederiz. Eğer olasılık dağılımı için (r2)ort terimini
merkezden olan uzaklığın karesinin ortalaması olarak yorumlarsak, kuantum
mekaniği tarafından verilen diyamanyetik moment Denklem (34.17)'le aynı olur.
Bu denklemde verilen elbette tek b ir elektron için momenttir. Toplam moment,
atomdaki tüm elektronların momentlerinin toplamıdır. Sürpriz olan şey, klasik
fikirlerle kuantum fikirlerinin aynı sonuçlan vermesidir, bununla birlikte, gö
receğimiz gibi, (34.17) denklemini ortaya koyan klasik fikir aslında klasik meka
nikte geçerli değildir.
Benzer diyamanyetik etki b ir atom kalıcı diyamanyetik momente sahip ol
duğunda da meydana gelir. O zaman sistem manyetik alanda yalpalayacaktır.
Bütün atom yalpaladıkça küçük ek b ir açısal hız kazanır ve bu ufak dönüş m an
yetik momente ufak bir düzeltme getiren küçük bir akım yaratır. Bu, diyam an
yetik etkinin farklı bir gösterilme şeklidir. Fakat paramanyetizma hakkında ko
nuşurken bu konuda çok fazla endişe duymamıza gerek olmayacak. Eğer diya
manyetik etki ilk kez hesaplanırsa, burada yaptığımız gibi, yalpalam adan kay
naklanan ek küçük bir akımdan endişe duymamıza gerek kalmaz. Zaten diya
manyetik terimde bu katkı eklenmiştir.
F[r) + q v x B (34.18)
olur. Şimdi B 'ye paralel ve kuvveti merkezinden geçen b ir eksen etrafında w açı
sal hızıyla dönen b ir koordinat sistemi içinden bakalım. Bu artık eylemsiz bir
sistem değildir bu nedenle uygun sözde kuvvetleri koyacağız; I. Cildin 19. Bölü
münde haklarında konuştuğumuz merkezkaç ve Coriolis kuvvetlerini, co açısal
hızıyla dönen bir çerçevede ayrıca hızın radyal, vr, bileşeniyle orantılı teğetsel
b ir kuvvet
Ft = -2mcovr (34.19)
ve radyal b ir kuvvet
Fr = moı2r + 2mcovt (34.20)
ortaya çıkar; burada vt, dönen çerçevede ölçülen hızın teğetsel bileşenidir (Dö
nen ve eylemsiz çerçeveler için radyal bileşen v r aynıdır).
Şimdi yeterince küçük açısal hızlar için (cjr « vt) (34.20) denklemindeki ilk
(merkezkaç) terimi ikinci terime kıyasla (Coriolis) ihmal edebiliriz. O zaman
(34.19) ve (34.20) denklemleri
F = -2 m < o x v (34.21)
olarak bulunur. Son terimi elde etmek için vektörel çarpımın sırasını ve dolayı
sıyla (34.21) denkleminin işaretini değiştirdik. Sonucumuza bakacak olursak
2 ma> = -q B
İh
( /- l ) f t
ü - 2 )h
I (34.23)
-(/ - 2 )h
-(/-DA
-jh
En büyük z-bileşeni j h 'tır; ondan bir küçük olan h birim i kadar azdır ve bu şe
kilde azala azala - jh değerine kadar iner, j "sistemin spin"idir (bazıları "toplam
açısal momentum kuantum sayısı" olarak adlandırır; fakat biz "spin" olarak a d
landıracağız).
Söylediklerimizin sadece "özel" z-ekseni için doğru olduğu konusunda endi
şe duyuyor olabilirsiniz fakat bu böyle değildir. Spiniy olan bir sistem için her
hangi bir eksen boyunca açısal momentum bileşeni sadece (34.23)'teki değerleri
alabilir. Oldukça gizemli olmasına rağmen şimdilik bunu kabul etmenizi istiyo
ruz. Bu konuya daha sonra değineceğiz. En azından z-bileşenin eksi bir sayıdan
artı b ir sayıya gittiğini ve z-ekseninin artı yönünün neresi olduğu konusunda
şimdilik b ir seçim yapmak zorunda olmadığımızı hayal edin. (Elbette, eğer
+/den farklı eksi b ir sayıya gittiğini söyleseydik bu çok daha gizemli olurdu
çünkü z-eksenini farklı b ir yönü işaret ederek tanımlayamazdık.)
Şimdi eğer açısal momentumun z-bileşeni +/den -/ y e tam sayılarla gitmek
zorundaysa j de tamsayı olmalıdır. Hayır! Hiç de değil; iki j b ir tamsayı eder. + j
ile - j arasındaki fark sadece tamsayıdır. Bu nedenle 2/nin tek ya da çift sayı ol
masına göre j spini ya tam sayıdır ya da yarım tamsayıdır. Örneğin spini j = 3/2
olan lityumunkine benzer bir çekirdek alalım, z-ekseni etrafındaki açısal mo-
mentumu h biriminde
+3/2
+ 1/2
- 1/2
-3/2
olur. Eğer çekirdek boş uzaydaysa ve dış b ir alan yoksa hepsi aynı enerjiye s a
hip dört olası durum vardır. Eğer spini iki olan b ir sisteme sahipsek o zaman
açısal momentumun z-bileşeni fi biriminde
2
1
0
-1
-2
olur. Eğer kaç durum olduğunu sayarsanız (2/ + 1) olasılık olduğunu görürsü
nüz. Diğer bir deyişle eğer bana eneıjiyi ve j spinini söylerseniz, ben de tam
olarak (2 / + 1 ) durum olduğunu ve her b ir enerjinin de açısal momentumun z-bi-
leşeninin farklı olası değerlerine karşılık geldiğini söylerim.
Bir gerçeği daha eklemek istiyorum. Eğer bilinen j değerli atomdan rastgele
birisini seçip açısal momentumun z-bileşenini ölçerseniz, her biri eşit şansa
sahip olası değerlerden birini bulabilirsiniz. Aslında tüm durum lar tek bir d u
rum dur ve biri diğeri kadar olasıdır. Her biri dünyada aynı "ağırlığa" sahiptir.
(Özel b ir örneği ayırmak için özel b ir şey yapılm adığını varsayıyoruz.) Tesadüfi
b ir şekilde bu gerçekliğin klasik olarak b ir karşılığı vardır. Eğer klasik olarak
benzer soruyu sorarsınız; "Her biri aynı toplam açısal momentuma sahip rast
gele sistemler alırsak, özel b ir açısal momentumun z-bileşenini bulm a olasılığı
ne olur?" Cevap şu olur: Maksim um dan minimuma bütün değerler eşit olasılığa
sahiptir. (Bunu kolayca görebilirsiniz.) Klasik sonuç, kuantum mekaniğindeki
(2 /+ 1 ) olası durum la aynıdır.
Şimdiye dek ele aldıklarımızın ardından, bir diğer ilginç ve sürpriz sonuç da
ha elde edebiliriz. Klasik hesaplamaların nihai sonucunda ortaya çıkan nicelik, J
açısal momentumunun büyüklüğünün karesidir; diğer b ir deyişle J ■ J ’dir. Görü
nen o ki, klasik kuralları kullanarak ve basit bir kuralı takip ederek doğru kuan
tum mekaniksel denklemi tahmin etmek olasıdır: J2 = J ■ J ile j ( j + l)fi 2 terimini
yerdeğiştirmek. Bu kural genel olarak kullanılır ve genelde de doğru sonucu verir
fakat her zaman değil. Bu kuralın neden doğru olduğunu göstermek istiyoruz.
J ■J skaler çarpımı
J- J= + J j + Ji
olarak yazılır. Skaler olduğu için spinin herhangi bir yönü için aynıdır. Rastge
le herhangi bir atomik sistemi seçtiğimizi ve J2, Jy, ölçümleri yaptığımızı dü
şünelim, ortalama değer her b iri için aynıdır. (Herhangi bir yön için özel b ir ay
rım yoktur.) Bu nedenle J ■ J'nin ortalaması herhangi bir bileşenin ortalam ası
nın üç katına eşittir:
( J ' J )o r t — 3 ^ z ) o r t
Fakat J ■ J bütün yönlerde aynı olduğu için ortalama değeri elbette onun sabit
değeridir:
J -J = 3 < J l)o rt (34.24)
2j + 1
Spini 3/2 olan bir sistem için
J J = j{j+ m 2 (34.26)
(34.27)
Dış bir manyetik alana konulan atomik bir mıknatıs, alan yönündeki manye
tik momentinin bileşenine bağlı olan ek b ir manyetik enerjiye sahiptir.
^manyetik=— ® (34.28)
-j
^manyetik= \ 2m f )( ~
elde ederiz.
Kuantum mekaniği Jz'nin her zaman belirli değerler alacağını söyler; jh,
(j-l )h , .... -jh . Bu nedenle atomik bir sistemin manyetik enerjisi gelişigüzel de
ğildir; sadece belirli değerler alabilir. Örneğin maksimum değeri şudur:
qeh/2m niceliği genelde "Bohr Magnetonu” olarak adlandırılır ve hb olarak yazı
lır:
qeh
M? =
2m
Manyetik enerjinin olası değerleri aşağıdaki gibidir:
^manyetik — 9HB B ~ T ~
rl
3 5 -2 S te r n -G e r la c h d e n e y i
sadece kesikli değerler alabileceğini tanımladık. Bu şoke edici ve özel bir ger
3 5 -3 R a b i n ıo le k ü le r - d e m e t y ö n te m i
çektir. Belki de, aklınızın bu tür konuları kavrayacak kadar ilerlemeden, bu tür
3 5 -4 H a c im li m a lz e m e le r in p a r a m a n y e tiz -
kavram ları kabullenmeye hazır olana kadar böyle işlerle uğraşmamamız gerek m ası
tiğini düşünebilirsiniz. Aslında anlayışınız bunun gibi konuları hemen kabulle 3 5 -5 A d y a b a t ik n ıık n a tıs s ız la ş tır n ıa y la
J
i - 1
i - 2
Jz = bunlardan biri (35.1)
-i + 2
-i + 1
-j
Ayrıca her basit atomik sistemin açısal momentumla aynı yönde bir m an
yetik momente sahip olduğunu belirtelim. Bu sadece atom lar ve çekirdekler
için değil aynı zamanda temel parçacıklar için de doğrudur. Her temel parça
cık kendi karakteristik j değerine ve manyetik momentine sahiptir. (Bazı p a r
çacıklar için her ikisi de sıfırdır.) Bu ifadede "manyetik momentten" kastettiği
miz şey, b ir manyetik alandaki sistemin enerjisinin, örneğin z-yönündeki,
u
u
j = 1/2
B B
Uo B
küçük manyetik alanlar için ~nzB şeklinde yazılabilm esidir. Alanın büyük olm a
ması koşulu vardır, aksi takdirde sistemin iç hareketi bozulabilir ve enerji, alan
açılmadan önceki manyetik momenti ölçemezdi. Fakat alan yeterince zayıfsa
eneıjiyi
At/ = -n zB (35.2)
(35.3)
Şimdi spini J = § olan bir sistemi ele alalım. Manyetik alan olmaksızın sistem,
Jz'nin farklı değerlerine karşılık gelen ve hepsi aynı enerjiye sahip dört farklı
olası duruma sahip olur. Fakat alanı açtığımız anda bu durum ları farklı enerji
düzeylerine ayıran ek b ir etkileşim enerjisi ortaya çıkar. Bu düzeylerin enerjisi
B'yle orantılı enerjilerin yardım ıyla tanımlanır yani Jz'nin §, 5 , - 5 , değerleri
çarpı ft'tır. |, 5 , 1 spinli atomik sistemler için enerji düzeylerinin yarılması Şe
kil 35-1'de gösterilmiştir. (Elektronların herhangi bir düzeni için, manyetik m o
ment her zaman açısal momentumun zıt yönündedir.)
Enerji düzeylerinin "kütle merkezi" diyagram larının manyetik alanın v arlı
ğında ve yokluğunda aynı olduklarını belirtelim. Bir düzeyden diğerine olan
aralık her zaman manyetik alanın varlığındaki bir parçacığınkiyle aynıdır. Bir
B manyetik alanı için enerji aralıklarını, cop'yi tanımlayan şekilde olarak
ifade ederek ve (35.2) ile (35.3) denklemini kullanarak
hüip = g - 2_ hB
ya da
olarak yazacağız. g (q !2m) niceliği manyetik momentin açısal momentuma ora
nıdır ve parçacığın özelliğidir. (35.4) denklemi, 34. Bölümde elde ettiğimiz, açı
sal momentumu J ve manyetik momenti /i olan manyetik alandaki b ir jirosko-
bun presesyonunun açısal hızını tanımlayan denklemle aynıdır.
At/ = -/ *B c o s 0 (35.5)
dU dB
Fz = -------- = u cosö ------- (35.6)
dz dz
elde edilir.
Stem ve Gerlach, manyetik alanın çok hızlı değişmesi için mıknatısın uçları
nı sivriltmiştir. Gümüş atom demeti bu keskin uçlara doğru yönlendirilmiştir;
böylece atomlar homojen olmayan b ir manyetik alanda dikey b ir kuvvet hisse
derler. Manyetik momenti yatay olarak yönlenmiş b ir gümüş atomu, üzerinde
b ir kuvvet hissetmez ve mıknatısı düz b ir şekilde geçer. Manyetik momenti tam
dikey olan bir atom, mıknatısın keskin ucu boyunca yukarı doğru itilir. M anye
tik momenti aşağı doğru yönlendirilmiş b ir atom aşağı doğru b ir itme hisseder.
Bu nedenle mıknatısı geçtikçe atomlar manyetik momentlerinin dikey bileşenle-
rine göre yayılırlar. Klasik kuramda bütün açılar mümkündür yani cam b ir lev
hanın her yerinde toplanabilirler bu nedenle gümüş atomlarının dikey b ir çizgi
boyunca yayılm aları beklenir. Çizginin yüksekliği manyetik momentin büyüklü
ğüyle orantılıdır. Klasik kuramın eksikliği, Stem ve Gerlach tam olarak nelerin
meydana geldiğini gördüğünde açıklığa kavuşturulmuştur. Cam levha üzerinde
iki farklı benek buldular. Gümüş atomları iki farklı demet oluşturmuşlardı.
Spinleri rastgele yönelimli olduğu düşünülen bu atom demetlerinin iki fark
lı parçaya ayrılması oldukça gizemliydi. N asıl oluyor da manyetik moment,
manyetik alan yönündeki belirli bileşenlerin izinli olduğunu biliyordu? Bu du
rum, açısal momentum kuantumlanması keşfinin başlangıcıydı ve size teorik
bir açıklama vermek yerine tıpkı günümüz fizikçilerinin deneyler yapıldıktan
sonra sonuçları kabul etmeleri gibi, bu deneyin sonucunu incelemeyi sürdüre
ceğiz. Bir manyetik alandaki atomların enerjisinin b ir dizi kesikli değerler a l
ması deneysel bir gerçektir. Bu değerlerin her biri için enerji alanın büyüklü
ğüyle orantılıdır. Bu nedenle alanın değiştiği bölgelerde sanal iş ilkesi bize
atomlar üzerindeki olası manyetik momentin b ir dizi kesikli değer alabileceğini
söyler; kuvvet her b ir durum için farklıdır bu nedenle atom demetleri küçük ay
rı demetlere bölünür. Demetlerin sapm alarının ölçülmesinden manyetik m o
mentin büyüklüğü bulunabilir.
—1' '________________ı____________________ Eğer salınan B ' alanı ojp'den farklı b ir frekansa sahip olursa spinde her
* Ug U
hangi bir değişim meydana gelmez ve atomlar kendi yollarını kullanmaya de
Şekil 35-6 co = tüp olduğunda dem et içindeki vam ederek dedektöre ulaşır. Bu nedenle B q alanındaki atomların a>p "preses
atomların akımı azalır.
yon frekansı," dedektöre ulaşan atomların akımında bir azalma gözleninceye
dek, B ' alanının u frekansının değişitirilmesi sayesinde bulunabilir, co ile cop
"rezonansa girdiğinde" akım azalır, o) frekansının b ir fonksiyonu olarak dedek-
tördeki akımın grafiği Şekil 35-6'da gösterildiği gibidir. a>p frekansının bilinm e
si sayesinde ayrıca atomların <?-faktörü de elde edilebilir.
Bunun gibi b ir atomik-demet ya da genel ifadesiyle "moleküler" demet rezo
nans deneyleri atomik nesnelerin manyetik özelliklerini ölçmenin güzel ve etkili
b ir yoludur. u>p rezonans frekansı büyük bir hassasiyetle, aslında g-faktörünü
bulm ak için ölçtüğümüz B q manyetik alanından daha yüksek b ir hassasiyetle
belirlenebilir.
M = N (fi)ort (35.8)
N u 2B
M = — ------ (35.9)
3 kT
[Bkz. Denklem (11.20)]. Bu yaklaşık denklem sadece ¡ıB/kT l'den çok küçükse
doğrudur.
tndüklenmiş mıknatıslanmanın -b irim hacimdeki manyetik moment- m an
yetik alanla orantılı olduğunu buluruz. Bu paramanyetizma olgusudur. Bu etki
nin düşük sıcaklıklarda büyük, yüksek sıcaklıklarda daha küçük olduğunu gö
receksiniz. Bir maddeyi manyetik alana koyduğumuzda, küçük alanlar söz ko
nusu olduğunda, alanla orantılı bir manyetik moment meydana gelir. A fin B'ye
oranı (küçük alanlar için) manyetik duygunluk olarak adlandırılır.
Şimdi paramanyetizma konusuna kuantum mekaniği bakış açısından baka
lım. ilk olarak spin 1/2 atom durumunu ele alalım. Manyetik alanın yokluğunda
— B (35.10)
2
m ik tarın d a d eğişir. (AU enerji k ay m ası b ir atom için p o z itiftir çünkü elektron
yükü n egatiftir.) J z = -h/2 için enerji m anyetik alan la
qek
MJ2 = - 9 — B (35.11)
2m 2
'qeh
Mo =9 (35.12)
2m
diyelim . Bu durum da
At/ = ± noB (35.13)
y azab iliriz. #io'ın an lam ı açıktır; ~hq, yukarı sp in d urum undaki m anyetik m o
m entin z-b ileşen id ir ve +no sp in - a şa ğ ı durum undaki m anyetik m om entin z-bi-
leşen id ir.
ista tistik se l m ekanik b ir atom u n h erhangi b ir d u ru m d a b u lu n m a o la sılığ ı
nın
g-{Durum eneıjisi)/fcT
ile oran tılı olduğunu söyler. M anyetik alan ın o lm ad ığı d u ru m d a iki durum un
en erjisi aynıdır; bu nedenle m anyetik a lan d a b ir denge v a r sa , o lasılık
e-h.U!kT (35.14)
ile oran tılıd ır. Birim hacim deki sp in yukarı atom sa y ısı
ile oran tılıd ır, a katsayısı b irim h acim deki toplam atom sa y ısı
^yukarı + ^aşağı = N (35.17)
a - e+noB/kTN
+ e-naB/kT r-
(35.18)
ı
y azab iliriz. Bu j = 1/2 olan ato m lar için A fin kuan tum m ekan iksel denklem idir.
T e sa d ü fi b ir şek ild e bu denklem h iperbolik tan jan t fon ksiyon u cin sin den ifad e
ed ilebilir:
U(\B
M = Nfi0 tanh - — (35.21)
kT
A fin B'nin b ir fon ksiyon u o lara k çizilm iş g rafiğ i Şekil 35-7'de verilm iştir. B
çok b ü y ü rse hiperbolik fon ksiyon 1 'e y a k la şır ve Nno lim it d eğerine y ak laşır. Bu
nedenle büyük a la n la rd a m ık n atıslan m a doyuma ulaşır. Bunun neden old u ğ u
nu göreb iliriz; yeterince büyük a la n la rd a m om entlerin h ep si aynı h izad ad ır. D i
ğer b ir d ey işle h ep si sp in a ş a ğ ı d u ru m d ad ır ve her b ir atom no m om entine katkı
koyar.
Çoğu norm al d u ru m d a -tip ik m om en tler için, örneğin od a sıcak lık ları y a da
norm al a la n la r için (10.000 G a u ss gib i)- ¡¿oB/kT oranı y ak laşık 0,002'dir. D oyu
mu görm ek için çok d ü şü k sıc ak lık lara g id ilm esi gerekir. N orm al sıcak lık lar
için genelde tanh x, x'le y e rd e ğ iştirir ve
yazılır.
K lasik k u ram d a görd ü ğü m ü z gib i M, B'yle oran tıld ır. A slın d a denklem n ere
d eyse ayn ıd ır sad e c e 1/3 fak tö rü yoktur. F ak a t h âlâ (35.9) k lasik denklem inde,
o rtay a çıkan n ile kuan tum m ekaniğinde o rtay a çıkan no terim ini ilişkilendirm e-
m iz gerekir.
K lasik denklem de m anyetik m om ent vektörünün k aresi, n2 = ¡ı -n y a da
j j (35.23)
o larak tan ım lan ır. Son bölüm de J ■J çarp ım ın ı j{j + l)ft 2 ifa d e siy le y e rd e ğ işti-
rerek k la sik h e sa p la m a la r d a d a doğru so n u c a u la şa b ile c e ğ in iz i b e lirtm iştik .
j = 1/2 duru m un d a
j{j + l)h2= | fi2
(35.23) denklem inde J ■J için bunu yerine y a z a rsa k
( qe \2 h2 3
elde ederiz ya d a (35.12) denklem inden h areketle //o cin sin den
HH = 3 jıjj
y azab iliriz. Bunu (35.9) k la sik denklem indeki fi2 yerine y a z a rsa k doğru (35.22)
kuan tum denklem ini elde ederiz.
P aram an yetizm an ın ku an tum kuram ı kolayca herhangi b ir sp in j durum una
gen işletileb ilir. D üşük-alan m ık n atıslan m ası
JU + 1)
M = Ng2 (35.24)
kT
o larak tan ım lan ır; b u ra d a
<?eft
(35.25)
2m
biçim in d ed ir ve bu, m anyetik m om ent boyutun d a b ir k atsa y ı kom bin asy o n u
dur. Çoğu atom k ab ac a bu bo yu tta m om entlere sa h ip tir ve Bohr Magrıetorıu
olarak ad lan d ırılır. Elektronun sp in m anyetik m om enti nered eyse b ir Bohr
m agn eton u n a eşittir.
fre k an sın d a sa lm a n alan ın v a rlığ ın d a olur. R ezon an s durum unu aram ak için
genelde w fre k asm ı sab itley ip B alan ın ı d eğiştirm ek d ah a uygundur. Enerji so-
ğ ru lm ası
2mP
Bd — ---- — a)
gqe
old u ğu n d a gerçekleşir.
T ip ik b ir nükleer m anyetik rezo n an s düzeneği Şekil 35-8'de g ö ste rilm iştir.
Y üksek fre k an slı b ir salın ıcı, büyük b ir elektrom ıkn atısın k u tu p ları a r a sın a k o
n ulan küçük b ir bobin i ç alıştırır. Kutbun u ç la n etrafın d ak i iki küçük yard ım cı
bobin, m anyetik alan ın o rta la m a değeri civ arın d a çok küçük m ik tard a "s a lın
m ası" için, 60-hertz akım la çalışır. B ir örnek olarak m ık n atısın an a akım ının
5000 G a u ss'lu k b ir m anyetik alan verm ek için kurulduğu n u ve yard ım cı b o b in
lerin bu değer etra fın d a + 1 G a u ss'lu k b ir d eğişim ürettiğin i düşünelim . E ğer
salın ıc ı san iyed e 21,2 m ilyon titreşim ü retirse, alan 5000 G a u ss old u ğu n d a, her
zam an proton rezo n an sın d a olacaktır. [Denklem (34.13), proton için g = 5,58.]
S alın ıcı d evresi, salın ıc ıd an so ğ ru lan güçteki herhan gi b ir d eğ işim le oran tılı
ek b ir çıkış sin y ali verecek şek ild e ta sa rla n m ıştır. Bu sin y al, b ir o silo sk o b u n
dikey sa p m a yükseltecin i b esler. O siloskobun y atay salın ım ı alan -salın ım fre
k an sın ın her b ir çevrim inde ü retilir. (Genelde y atay sa p m a titreşen ala n la o ra n
tılı şekild e gerçekleşir.)
Su num unesi, yü ksek fre k a n slı bobin e y erleştirilm ed en önce, salın ıc ıd an a lı
nan gücün b ir değeri v a rd ır (m anyetik a la n la değişm ez). B ir kap su bobine kon Şekil 35-8 Bir manyetik rezonans düzeneği.
Pkutup=-VP (36.1)
H erhangi b ir durum d aki top lam yük, bu kutu p lan m a yükü ile yoğunluğunu
Pdiğer o lara k ifad e edeceğim iz d iğer bütü n yüklerin top lam ı o lara k y azılabilir"
Bu d u ru m d a S 'n in d iv erjan sı ile yük yoğun luğunu ilişk ilen d iren M axw ell y a s a
sı
P _ Pkutup "*■ Pdiğer
V • jfc ------- --------------------
eo e0
e şitliğ i veya a şa ğ ıd a k i ifad e gib i y azılab ilir:
y . £ = _ V P + Pdiğer
eo eo
D aha so n ra yükün kutu p lan m a k ısm ın ı çekebilir ve denklem in d iğer tara fın a
koy arak yeni b ir y a s a elde edebiliriz.
Eğer tüm "diğer" yükler iletkenler üzerinde olsaydı, Paigor Bölüm 10'daki pSerbest aYm
olurdu.
tah m in y ap m ıştık ki birçok d u ru m d a fen a d eğ ild ir bu tah m in im iz. A yrıca h atır
layın, k u tu p lan m ış b ir dielektrikteki deliğin içindeki elektrik alan d eliğin şe k li
ne d ayan ır. K utup lan m aya dik, ince, d isk şeklinde b ir delikteki elektrik alan
a şa ğ ıd a k i denklem le bulunur:
P
■Edelik—EdielektrikH¿0
Bu e şitliğ i G a u ss y a sa sın ı k u lla n arak g ö sterm iştik . D iğer y an dan , k u tu p lan m a
y a p a ra le l iğne şek lin d e b ir y arık için, -iT n in büküm ünün s ıfır old u ğu gerçeğini
k u lla n arak - y arığın içindeki ve d ışın d ak i elektrik alan ların aynı olduğunu g ö s
term iştik. Son olarak, küresel b ir delik için elektrik alan ın ın d iskin alan ı ile y a
rığın alan ı ara sın d ak i m esafen in üçte birin d e olduğunu g ö sterm iştik :
1 P
Edelik= -Edielektrik+ ---- (küresel delik)
■i €o
(36.3)
J =Jkutup+Jdiger
Şim di d ah a ileriye gideceğiz. Jdiğer i m ık n atıslan m ış m alzem elerdeki o rtalam a
akım ları tan ım lay an b ir j man ve jj i et diyeceğim iz ve geri k alan a k ım la n tan ım la
yan b ir ilav e p a rç a y a böleceğiz. Son terim genelde iletkenlerdeki ak ım lara i ş a
ret ed er an cak d iğer ak ım ları d a örneğin b o ş u zay d a se rb e stç e hareket eden
yüklerden kayn ak lan an ak ım ları d a içerebilir. D olay ısıy la top lam yük yoğu n lu
ğunu a şa ğ ıd a k i eşitlik gib i yazab iliriz:
J=Jkutup+Jm
an+Jilet (36.5)
B'nin büküm ü için M axw ell denklem ine giren top lam akım budur:
c*VxB=—
e0
+ ^ Ş -
dt
(36.6)
Şim di j man akım ını m an yetizasyo n vektörü M le ilişkilen d irm em iz lazım . N e
reye v a rac ağ ım ızı görm eniz için, son ucun ne olacağın ı yazıyoruz.
Jm
an=V M X (36.7)
Bir m anyetik m alzem enin her yerindeki m an yetizasyo n vektörü Mi b iliyorsak,
d o laşım akım yoğun luğu A fin büküm üyle bulunur. B ak alım neden bunun böyle
olduğunu an lay ab ilecek m iyiz?
Öncelikle, eksenine p arale l düzgün b ir m ık n atıslan m ay a sah ip silin d irik b ir
çubuğu ele alalım . F izik sel olarak , böyle düzgün b ir m ık n atıslan m an ın gerçek
anlam ı, m alzem enin içinde her yerdeki atom ik d o laşım akım ların ın düzgün b ir
yoğu n lu ğa sah ip o lm asıd ır. M alzem enin enine kesitin d e gerçek akıların n a sıl
görün eceğini dü şünm eye ç alışalım . A kım ların Şekil 36-2'deki g ö sterilen le r gib i
olm asın ı bekleriz. Her b ir atom ik akım küçük b ir d aire e trafın d a ve bütün
ak ım lar d a aynı yönde d o laşır. Böyle b ir şeyin etkili akım ı nedir? Çubuğun b ir
çok yerinde b ir etki yoktur zira her b ir akım ın yan ın d a on a zıt yönde b ir b a şk a
akım v ard ır. Şekil 36-2'de AB çizgisiy le g österilen , küçük an cak yine de tek b ir
atom a göre büyük b ir alan h ay al edersek, böyle b ir akım içinden geçen net akım
sıfırd ır. M alzem enin içinde h içb ir yerde net b ir akım yoktur. M alzem enin yü ze
yindeyse zıt yönde giden k om şu ak ım larca sıfırlan m am ış atom ik ak ım lar o ld u
ğu n a dikkatin izi çekeriz. Yüzeyde, çubuğun etrafın d a her zam an aynı yönde g i Şekil 36-2 Dolaşan atomik akımların, z yönün
de mıknatıslanmış dem ir bir çubuğun kesitin
den net b ir akım vardır. Şim di, neden d ah a önceden düzgün şekild e m ık n atıs de görüldüğü şekliyle şematik diyagramı.
lan m ış b ir çubu ğu n elektrik akım ı ta şıy a n uzun b ir solen oid e e şit olduğunu a n
lam ışsın ızd ır.
Bu g ö rü ş Denk. (36.7)'ye n a sıl uyar? Öncelikle, m alzem en in içinde m ık n atıs
lan m a Ms a b ittir ve d o lay ısıy la türevleri de sıfırd ır. Bu bizim geom etrik re sm i
m izle uyum ludur. Ancak yüzeyde Mgerçekten sa b it d eğild ir. K en ara k ad ar s a
b ittir ve so n ra aniden sıfır a d üşer. D o lay ısıy la Denk. (36.7)'ye göre yüzeyde,
yüksek b ir akım yoğu n lu ğu n a yol açan m u azzam g ra d y a n la r vardır. Şekil 36-
2'de C n o k tası y akın ın d a ne olup bittiğin e b ak tığım ızı dü şü nelim . x ve y yön le
rini şek ild eki gib i alırsak , m ık n atıslan m a M, z yönündedir. Denklem (36.7)'yi b i
leşenlerine ay ırırsak
dMz
(/manii
y (36.8)
mz_
----- vman'y
OX
IX = IA (36.9)
Şimdi, Şekil 36-4'te gösterildiği gibi, mıknatıslanmış bir malzeme içindeki kü
çük dikdörtgen bloğu ele alalım. Bloğu o kadar küçük varsayarız ki içindeki
mıknatıslanma düzgün olur. Bu bloğun z yönünde M z mıknatıslanması varsa,
net etki, gösterildiği gibi, dikey yüzler etrafında dolaşan yüzey akımıyla aynı
olur. Bu akımların büyüklüğünü Denk. (36.9) sayesinde bulabiliriz. Bloğun top
Ş e k il 3 6 -3 B ir a k ım ilm e ğ in in d ip o l m o m e n t i
lam manyetik momenti, m ıknatıslanma çarpı hacme eşittir:
fi I A ' dır.
H = M z(abc)
Diğer b ir deyişle, dikey yüzeylerde (dikine) uzunluk başına akım M z' ye eşittir.
Ş ek il 3 6 -4 M ık n a tıs la n m ış k ü çü k b ir b lo k , b ir
y ü z e y d o la ş ım a k ım ın a e ş ittir.
Ş ek il 3 6 -5 . İk i k o m ş u b lo ğ u n m ık n a tıs la n m a s ı a y
nı d e ğ ils e , a r a la r ın d a n e t b ir y ü z e y a k ım ı v a r d ır .
Şekil 36-5'te görüldüğü gibi birbirine komşu iki küçük bloğu ele alalım. 2
num aralı blok 1 numaralı bloktan azcık ayrı olduğu için, biraz farklı b ir mıkna
tıslanma dikey bileşenine sahip olacaktır. Buna M z + AM z diyelim. İki blok a ra
sındaki yüzeyde toplam akıma iki katkı vardır. 1 num aralı blok artı y yönünde
akan b ir I\ akımı ve 2 num aralı blok da eksi y yönünde akan b ir I2 yüzey akımı
meydana getirir. Artı y yönündeki toplam yüzey akımı aşağıdaki toplamdır:
I = I X- 1 2 = M zb - [M z + AM z)b
= -& M zb
AMz'yi, M z'nin x yönünde türevi çarpı 1 num aralı bloktan 2 num aralı bloğa
olan mesafeyle, yani a'yla, çarpım olarak yazabiliriz:
dMz
AM ,
dx
dMz
/ = -- -a b
dx
dP
j = Jilet + V x M + ■ (36.10)
üt
36-2 H alanı
Şimdi Denk. (36.10)'da yazıldığı şekliyle akımı M axw ell denklemlerine yer
leştirelim. Aşağıdaki eşitliği elde ederiz:
dE
dt
(36.11)
32. Bölümde belirttiğimiz gibi, birçok insan (E + P/e0)'yu yeni b ir vektör alanı
D/e0 olarak yazmayı seviyor. Benzer şekilde, (B - M / e ç C 2 ) ’ yi tek b ir vektör alanı
olarak yazmak kullanışlıdır. Biz yeni b ir H vektör alanını aşağıdaki ifade gibi
tanımlamayı seçiyoruz:
M
H =B (36.12)
e0c2
dD
eo^V x İT = Jiiet + (36.13)
dt
V e y a t e r c ih e d e r s e n iz , h e r b i r y ü z d e k i I a k ım ı i k i k e n a r d a k i b l o k l a r l a 5 0 -5 0 p a y l a ş t ı n i m a l ı .
Şimdi sizi uyarmamız gerek: mks birim lerini seçen birçok insan H için farklı
bir tanımı kabul etmiştir. Onların alanına H ' dersek (elbette, onlar üs olmadan
sadece H demekte), aşağıdaki ifade gibi tanımlanabilir:
H ' = e 0t f B - M (36.14)
(Ayrıca eo^’yi de yeni b ir sayı gibi l//i0 şeklinde yazarlar ve böylece takip etme
leri gereken bir sabitleri daha olur.) Bu tanımla, Denk. (36.13) daha da basit gö
zükür:
(36.15)
H "n ü n bu tanımıyla ilgili iki zorluk vardır. Birincisi, mks birim lerini kullan
mayan insanların tanım larıyla uyuşmamakta ve İkincisi, bu H ' ve B'nin farklı
birim lerde olmasını mecbur kılıyor. H ' gibi M \ e aynı birim e sahip olmasından-
sa, H ve B'nin aynı birimlere sahip olmasının daha kullanışlı olduğunu düşünü
yoruz. Ancak mühendis olacak ve transformatörlerin, mıknatısların ve benzer
şeylerin tasarım ında çalışacaksanız dikkatli olmanız gerekir. H için bizim kul
landığımız Denklem (36.12)'nin tanımını değil de, (36.14)'ün tanımını kullanan
ve B ile / fi bizim ilişkilendirdiğimiz şekilde ilişkilendiren birçok başka kitap
bulacaksınız. Hangi gösterimi kullandıklarına dikkat etmelisiniz.
Hangi birim leri kullandıklarını söylemenin bir yolu vardır. Hatırlarsanız,
T a b lo 3 6 -1 mks sisteminde B -v e dolayısıyla bizim H - sadece bir birim le ölçülür: 10.000
M a n y e tik n ic e lik le r in b ir im le r i
G auss'a eşit b ir W eber bölü metre kareyle. Mks sisteminde, b ir manyetik mo
[ f i ] = W e b e r / m e t r e 2 = 1 0 4 G auss mentin (bir akım çarpı alan) b ir birimi vardır: bir Amper-metre2. Bu durumda,
[H] = W e b e r / m e t r e 2 = 1 0 4 G au ss
mıknatıslanma M 'in birimi şu ifade olur: b ir Amper bölü metre. H ' için birim
v e y a 1 0 4 O e r s te d
ler Afinkiyle aynıdır. V teriminin birimi mesafe birim inin tersi olduğundan,
[A f] = A m p e r / m e t r e
V B =0 (36.16)
v x H = j nel/e0c2 (36.17)
H = B - M / e 0c* (36.18)
U = ( e 0c2 l A ) J H d B (36.21)
Burada ilginç b ir özellik dahil olmuştur. Alternatif akım lan kullanırken, de
mir b ir histerezis ilmeğinin etrafında tahrik edilmiştir. B, fl'm tek değerli bir
fonksiyonu olmadığından, b ir tam çevrim etrafında f H dfi'nin integrali sıfıra
eşit değildir. Histerezis eğrisinin içindeki çevrili alandır. Dolayısıyla, tahrik
kaynağı her b ir döngüde net bir eneıji sağlar. Histerezis ilmeğinin içindeki
alanla orantılı bir enerjidir bu. Ve bu enerji "kaybolur". Elektromanyetik, olup
bitenden dolayı kaybolur, demirde ısı olarak ortaya çıkar. Buna histerezis kaybı
denir. Bu tür enerji kayıplarını küçük tutmak için, histerezis ilmeği mümkün ol
duğunca dar tutulur, ilmeğin alanını azaltmanın bir yolu, her bir döngüde u la
şılan maksimum alanı azaltmaktır. Daha küçük maksimum alanlarda, Şekil 36-
9'daki gibi bir histerezis eğrisi elde ederiz. Aynca, çok d ar b ir ilmek elde etmek
için özel malzemeler tasarlanır. Transformatör demiri denilen malzeme -çok az
silisyum katkılı demir alaşım lar- bu özellik için geliştirilmiştir.
Küçük b ir histerezis ilmeği üzerinden indüktans geçirildiğinde, B ile H ara
sındaki ilişki doğrusal b ir denklemle yakınlaştırılabilir. Genelde şöyle yazılır:
B = fiH (36.23)
H sabiti, daha önce kullandığımız manyetik moment değildir. Ona demirin ge
çirgenliği denir. (Ayrıca bazen "göreli geçirgenlik” de denir.) Sıradan demirlerin
geçirgenliği tipik olarak birkaç bindir. “Süper alaşım" denilen bazı özel alaşım
ların milyona kadar çıkan geçirgenlikleri olabilir.
Denklem (36.21)'deki B = ııH yakınlaştırmasını kullanırsak, toroidal indük-
tanstaki enerjiyi aşağıdaki ifade gibi yazabiliriz:
foc2
£ = (e0c2 IA )n
i =^ (36.251
e0crl
indüktans i/'yla orantılıdır. Ses amplifikatörleri gibi şeyler için indüktans isti
yorsanız, B -H ilişkisinin mümkün olduğunca doğrusal olduğu b ir histerezis il
meği üzerinde onları çalıştırmanız gerekir. (1. Cilt 50. Bölümde, doğrusal olm a
yan sistemlerde harmoniklerin meydana getirilmesini konuşmuştuk.) Bu tür
amaçlar için, Denk. (36.23) yararlı b ir yakınlaştırmadır. Diğer bir yandan, h ar
monik yaratmak istiyorsanız, özellikle yüksek oranda doğrusal olmayan şekilde
çalıştırılan b ir indüktans kullanabilirsiniz. Bu durum da bütün B -H eğrilerini
kullanmak ve ne olup bittiğini grafik veya sayısal yöntemlerle analiz etmek zo
rundasınız.
Bir "transformatör" sıklıkla iki bobini, manyetik bir malzemeden yapılmış
aynı torusa -vey a çekirdeğe- koyarak yapılır. Bu durumda "birincil" sarmaldaki
değişken akım çekirdeğin içindeki manyetik alanı değiştirerek "ikincil" sarm al
da bir emk indükler. İki sarm alın her bir sarımından geçen akı aynı olacağın
dan, iki sarmaldaki emk'lar her birindeki sarım sayısıyla orantılıdır. Birincile
uygulanan b ir voltaj, ikincilde farklı b ir voltaja yol açar. Manyetik alandaki ge
reken değişikliği üretmek için çekirdeğin etrafında belirli bir net akı gerektiğin
den, iki sarmaldaki akımların cebirsel toplamı sabit ve gerekli "mıknatıslama"
akımına eşit olacaktır. İkinciden çekilen akım artarsa, birincideki akım da aynı
oranda artmalıdır. Voltajlar için olduğu kadar, akımların da bir "dönüşümü"
vardır.
36-5 Elektromıknatıs
Şimdi biraz daha karmaşık, pratik b ir durumu ele alalım. Şekil 36-10'daki
gibi standart şekilli b ir elektromıknatısımız olsun. "C şeklinde" demir b ir çatal
ve bu çatalın etrafında çok sayıda tel sarımı olan b ir bobin vardır. Açıklıktaki B
manyetik alanı nedir?
S YÜZEYİ
r eğrisi
(a) (b)
y / V ? 7 7 / .‘
/ ' / /' / / / / / ' A
□EMİR
Ş ek il 3 6 -1 1 B ir e le k tr o m ık n a t ıs ın k e s it a la n ı.
Hâlâ iki bilinmeyenimiz var. B2 ve i^ 'y i bulmak için bir başka ilişkiye daha, de
mirdeki i f y i B'yle ilişkilendiren bir ilişkiye ihtiyaç duyarız.
Ş ek il 3 6 -1 2 B ir e le k tr o m ık n a t ıs iç in d e a la n ın
çö z ü m ü . B2 = fi H 2 yakınlaştırmasını yapabilirsek, denklemi cebirsel olarak çözebili
riz. Ancak gelin, demirdeki mıknatıslanma eğrisinin Şekil 36-8’deki gibi olduğu
genel durumu ele alalım. İstediğimiz şey Denk. (36.27)'yle bu fonksiyonel ilişki
nin aynı anda çözümüdür. Bunu, Şekil 36-12'deki gibi, Denk. (36.27)'nin grafiği
ni, mıknatıslama eğrisi grafiğinin üzerine çizerek bulabiliriz. Çözüm iki eğrinin
kesiştiği yerdedir.
Belirli b ir I akımı için (36.27) fonksiyonu Şekil 36-12'de I > O'la işaretlenmiş
düz çizgidir. Çizgi H eksenini (B2 = 0) H2 = Nl/eoC ^'de keser ve eğimi de - I 2I
Zı'dir. Değişik akımlar çizgiyi yatay olarak kaydırır. Şekil 36-12'ye baktığım ız
da, belirli bir akım için, oraya nasıl geldiğinize b ağlı olarak birçok farklı çözüm
olduğunu görürüz. Mıknatısı yeni yaptıysanız ve akımı f y a çıkardıysanız, B2
alanı (aynı zamanda Sı'dir) a noktasındaki değere sahip olur. Akımı daha yük
sek bir değere çıkarıp, sonra f y a indiyseniz, alan b noktasındaki değerdir. Ya
da, mıknatısta eksi b ir akım yaratıp sonra T ya çıktıysanız, alan c noktasındaki
değerdir. Açıklıktaki alan, geçmişte yaptıklarınıza bağlıdır.
Mıknatıstaki akım sıfır olduğunda, S 2 ve Denk. (36.27)'deki H ı arasındaki
ilişki I = O'la işaretlenen çizgiyle gösterilir. Birçok olası çözüm vardır. Önce de
miri doyurduysanız, mıknatısta, d noktasıyla verilen önemli miktarda artık
alan olabilir. Bobini çıkardığınızda, kalıcı b ir mıknatısınız olur, iyi b ir kalıcı
mıknatıs için, geniş b ir histerezis ilmeğine sahip malzemeye sahip olmanız ge
rektiği açıktır. Alnico V gibi özel alaşım ların çok geniş ilmekleri vardır.
M = Nıı ta n h - ^ - (36.29)
Kİ
v (f +£) = o v -* = o (3630)
i M \
V x E= 0 V x ß --------- = 0
V e0c2/
Bu iki set denklem, eğer tamamen matematiksel karşılıklıları yazarsak, b irbir
lerine benzer kabul edilebilirler.
E +— ^ b
e0(r e0
Bu, aşağıdaki benzerliği kurmakla aynıdır:
( M \
V (H+ -) = 0 (36^32)
V x H = 0,
^delik = -^malzeme
M
®delik = ^malzeme £0c? (3 6.33 )
Diğer yandan, M e dik disk şeklinde bir delik için aşağıdaki denklemimiz var
dır:
p
-^delik = ^dielektrik +
e0
O da aşağıdaki denkleme dönüşür:
M
® d e l i k — ® m a lz e m e + ' ^
Ya da, B cinsinden:
® d e lik = ^ m a lz e m e (36.34)
Son olarak küresel b ir delik için. Denk. (36.3)'le benzerlik kurarak aşağıdaki ifa
deyi
■ ^ d elik = ^ m a l z e m e + ^eoC2
2 M
M
Ba = H + X (36.36)
e0c2
Herhangi bir H değeri için bu, M / M d oyma ile x arasında b ir düz çizgi bağlantısı
dır. x'i x = ¡ıH/kT noktasında keser ve eğim de e0c2fcr//j/lM<joyma'dır. H değerleri
için Şekil 36-13'te h'yle işaretlenmiş b ir çizgiyi çizebiliriz, a ve b eğrilerinin ke
sişimi bize M/Mdoyma oranını verir. Problemi çözmüş olduk.
Çeşitli koşullarda çözümlerin nasıl olacağına bakalım. H = 0 durumuyla
başlayalım . Şekil 36-14'teki b\ ve bz çizgileriyle gösterilen iki olası durum var
dır. Denklem (36.38)'e göre çizginin eğimi mutlak T sıcaklığıyla orantılıdır. Do
layısıyla yüksek sıcaklıklarda b\ gibi b ir çizgi elde ederiz. Çözüm
M/Mdoyma=0'dır. H mıknatıslayıcı alanı sıfır olduğunda, mıknatıslama da ayrı
ca sıfırdır. Ancak düşük sıcaklıklarda £>2 gibi b ir çizgi elde ederiz ve M/Aidoyma
için iki çözüm vardır. Biri M /M doyma = 0 için ve diğeri de M / M d oyma bire yakın
olduğu durum için. Sonradan ortaya çıktı ki -çözüm lerdeki küçük değişmeleri
göz önüne alarak görebileceğiniz üzere- sadece daha üstteki çözüm dengelidir.
Öyleyse buna göre, b ir manyetik malzeme düşük sıcaklıklarda kendini ken Ş ek il 3 6 - 1 4 H = 0 o ld u ğ u n d a m ık n a t ıs la n m a
diliğinden mıknatıslamalıdır. Kısacası, termal hareketler yeterince küçük oldu y ı b u lm a k .
ğunda, atomik mıknatıslar arasındaki bağlaşım hepsinin birbirine paralel ola
rak dizilmesini sağlar.
Yüksek sıcaklıklardan aşağı doğru inersek, Curie sıcaklığı Tc dediğimiz kri
tik b ir sıcaklık vardır. Bu sıcaklıkta ferromanyetik davranış aniden yerleşir. Bu
sıcaklık, Şekil 36-14'teki a eğrisine teğet ve dolayısıyla eğimi 1 olan £>3 çizgisine
karşılık gelir. Curie sıcaklığı şöyle hesaplanır:
e0c?kTc
Hk M dloyum
Eğer dilersek, Denk. (36.38)'i daha basit şekilde Tc cinsinden yazabiliriz:
jiH Tç_ M
(36.40)
x ~ kT + T M dloyu m
M
______ = + Tç M
^doyum kT T M dl
A id o y u m k iT ^ T c ) ( 3 6 '4 1 )
Paramanyetizma için elde ettiğimize benzer b ir yasa elde etmiş olduk. Para-
manyetizma için elimizde aşağıdaki eşitlik vardı:
= -gfr (36.42)
^duyum kT
t
0 keoc2
İV = 9,1 x 1028 m -3
Tc = 0,24°K
n - B
i>a n +, ------
W ~ -z1)M
—
£0c2
Başlangıçtaki fikrimize göre, X = ^ olduğunda, yerel mıknatıslanma M, Ba alanı
nı —Ş M /e 0c2 kadar azaltır. Küresel delik modelimiz çok iyi değildiyse bile, yine
de bir miktar azalma beklerdik. Bunun yerine, ferromanyetizma olgusunu açık
lamak için alanın mıknatıslanmasının yerel alanı büyük b ir çarpanla, bin veya
daha fazla kat, büyüyeceğini hayal etmek zorundayız. Bir atomda bu kadar kor
kunç büyüklükte alanlar ya da doğru işaretli alanlar m eydana getirebilecek ak
la yatkın b ir yol yok gibi gözükmektedir! Ferromanyetizmaya dair "manyetik"
kuramımızın büyük b ir hata olduğu açıkça ortadadır. Bu durumda, ferromanye-
tizmanm birbirine komşu atomlardaki dönen elektronlar arasındaki b ir tür
manyetik olmayan etkileşimle ilgili olduğu sonucuna varabiliriz. Bu etkileşim
birbirine yakın bütün spinlerin tek b ir yönde olmalarını sağlayacak kuvvetli bir
eğilim meydana getirmelidir. Daha sonra bunun kuantum mekaniği ve Pauli dı-
şarlam a ilkesiyle ilgisi olduğunu göreceğiz.
Son olarak düşük sıcaklıklarda, T < Tc için, ne olduğunu bakalım. Bu du
rumda H = 0 olduğunda bile. Şekil 36-14'ün a ve b2 eğrilerinin kesişimiyle belir
tilen anlık b ir mıknatıslanma olduğunu görürüz. Çeşitli sıcaklık dereceleri için
-£>2 çizgisinin eğrisini d e ğ iştire re k -M değerlerini hesaplarsak Şekil 36-15'teki
kuramsal eğriyi elde ederiz. Bu eğri atomik momentlerini tek b ir elektrondan
Ş e k il 3 6 - 1 5 N ik e l için s ıc a k lığ a b a ğ lı b i r a n lık
kaynaklanan bütün ferromanyetik malzemeler için aynı olmalıdır. Diğer malze
m ık n a t ıs la n m a fo n k s iy o n u .
meler için eğriler çok az daha farklıdır.
T mutlak sıfıra doğru giderken, M, Mdoyum'a doğru gider. Sıcaklık artırıldık
ça mıknatıslanma düşer ve Curie sıcaklığında sıfıra iner. Şekil 35-15'teki nokta
lar nikel için deneysel gözlemlerdir. Kuramsal eğriyle gayet uyum içindedirler.
Temel işleyişi anlamasak da, kuramın genel özellikleri doğru gibi gözükmekte
dir.
Son olarak, ferromanyetizmayı anlama çabam ızda rahatsız edici b ir çelişki
daha vardır. Belli bir sıcaklığın üstünde malzemenin İT la orantılı M mıknatıs
lanmasına sahip b ir paramanyetik malzeme gibi davranm ası gerektiğini ve bu
sıcaklığın altında anında mıknatıslanması gerektiğini bulduk. Ancak demir için
mıknatıslanma eğrisini çıkardığımızda buna uymadığını gördük. Biz onu "mık
natısladıktan" sonra kalıcı olarak mıknatıslandı. Burada tartıştığımız fikirlere
göre kendi kendini mıknatıslamalıydı! Yanlış olan ne? Sonradan ortaya çıktı ki,
demir veya nikelin yeterince küçük bir kristaline baktığınızda gerçekten de ta
mamen mıknatıslanmıştır! Ancak büyük demir parçalarında hâlâ çok sayıda
küçük bölgeler veya "alanlar" farklı yönde mıknatıslanmış haldedir ve bu yüz
den de ortalama mıknatıslanma sıfır gözükmektedir. Her b ir küçük alanda de
mirin kendi içinde Aidoyum'a yaklaşık olarak eşit bir M mıknatıslanması vardır.
Bu alan yapısının sonucu olarak malzemenin üzerinde durduğumuz mikrosko
bik özellikleri makroskopik özelliklerinden çok daha farklıdır. Bir sonraki der
simizde dökme manyetik malzemelerin pratik davranışlarını işleyeceğiz.
M ANYETİK M ALZEM ELER
(37.1)
Bkz. 3. C ilt , 4. B ö lü m (B ö lü m 4 -7 ).
S o n b ö lü m d e k i i ş i m i z l e u y u m lu o l m a s ı i ç i n b u d e n k le m le r i B y e r in e H = B- M / fg c 2 i f a d e s i y
le y a z a r ız . X =A - l 'k e n , U = ±ııBa = + A'M/egc2) y a z m a y ı te r c ih e d e b ilir s in iz . A y n ı ş e y
d ir .
rumlu tuttuğu mekanizma işte budur. Ancak bugüne kadar kimsenin b ir m alze
menin periyodik tablodaki numarasının 26 olduğundan yola çıkarak A'nm b ü
yüklüğü hesaplayam adığının altını çizelim. Kısacası, tam olarak ne olup bittiği
ni anlamış değiliz.
Şimdi kuramı incelemeye devam edelim ve daha sonra onu oluşturduğumuz
şekilde bulunan belli b ir hatayı tartışmak üzere daha sonra geri dönelim. Belli
bir elektronun manyetik momenti "yukan"ysa, enerji hem dış alandan, hem de
spinlerin birbirine paralel olma eğiliminden gelir. Spinler paralel olduğunda
enerji daha düşük olduğundan bu etkinin bazen "etkili iç alan"dan doğduğu dü
şünülür. Ancak hatırlarsanız o gerçek bir manyetik kuvvetten dolayı değildir.
Çok daha karmaşık b ir etkileşimdir. Herhangi b ir durum için, (37.1) numaralı
denklemler bir "manyetik" elektronun iki spin durumunun enerjileri için geçerli
denklemleridir. T sıcaklığında, bu iki durumun göreli olasılığı enerJl/fe7''dir ve
x = n(H + K M / e ^ / k T olduğunda e±x şeklinde yazabiliriz. Böylece manyetik mo
mentin ortalama değerini hesapladığım ızda (son bölümde olduğu gibi) aşağıda
ki eşitlik olduğunu buluruz:
M = Nn tanh x (37.2)
:0‘
Bu tam da doğru değildir. IM /e^c1 terimi olası bütün atom çiftlerinin etkile
şimlerini temsil eder ve her bir çifti sadece bir kere saymayı unutmamalıyız.
(Durağan alandaki bir elektronun ve sonra da ikinci b ir elektronun enerjisini
ele aldığımızda, ilk enerjinin parçasını bir kere daha saymış olduk.) Dolayısıyla,
karşılıklı etkileşim terimini ikiye bölmeliyiz. Böylece enerji denklemimiz aşağı
daki eşitliğe dönüşür:
(37.3)
Son bölüm de ilginç b ir şey keşfetmiştik. Dış bir mıknatıslayıcı alan olmasa
bile, belli b ir derecenin altında malzemenin kendisi denklemler için manyetik
momentin sıfır olmadığı b ir çözüm bulabilmektedir. Denklem (37.2)'de H = 0 de
diğimizde, aşağıdaki eşitliği bulmuştuk:
(37.4)
o 0.1 0.2 0.3 0,4 0.5 0.6 0.7 0,8 0.9 1.0
T/Tc
NnAM2
(U )o r t — ■ (37.5)
Ş ek il 3 7 -2 B ir fe r r o m a n y e t ik k r is ta lin b ir im 2e0c2M d(oyum
h a c im d e k i e n e r jis i v e ö z g ü l ısısı.
Sıcaklığın b ir fonksiyonu olan manyetizmaya bağlı eneıjinin grafiğini çizersek,
Şekil 37-2(a)'da çizildiği gibi, Şekil 37-1'deki eğrinin karesinin eksisi olan bir
eğri elde ederiz. Böyle bir malzemenin özgül ısısını ölçecek olsaydık, Şekil 37-
2(a)'nın türevi olan b ir eğri elde ederdik. Bu, Şekil 37-2(b)'de gösterilmiştir. Ar-
tan sıcaklıkla beraber yavaşça yükselir, ancak T = T C sıcaklığında aniden sıfıra
düşer. Keskin düşüş manyetik enerjinin eğimindeki değişimden dolayıdır ve
tam da Curie noktasında meydana gelir. Dolayısıyla hiçbir manyetik ölçüm
yapmadan, demir ve nikelin içinde ne olup bittiğini bu termodinamik özelliği
ölçerek keşfedebiliriz. Ancak hem deney hem de (dalgalanm aların ilave edildiği)
geliştirilmiş kuram bu basit eğrinin yanlış olduğunu ve doğru durumun gerçek
te çok daha karmaşık olduğunu öne sürer. Tepede eğri daha yükseğe çıkar ve sı
fıra biraz yavaşça düşer. Sıcaklık spinleri ortalamada rastgeleleştirecek kadar
yüksek olsa bile, belli bir miktar kutuplanmaya sahip bölgeler vardır ve bu b ö l
gelerdeki spinlerin hâlâ bir miktar fazla etkileşim enerjisi vardır. Bu enerji sı
caklıktaki artışla beraber işler daha da rastgele hale geldikçe yavaşça biter. D o
layısıyla gerçek eğri Şekil 37-2(c)'deki gibi gözükür. Kuramsal fiziğin bugün aş
maya çalıştığı zorluklardan biri de Curie geçişi yakınındaki özgül ısının niteli
ğiyle ilgili kesin b ir kuramsal tanım bulmaktır. Henüz çözülememiş ilgi çekici
bir problem. Doğal olarak bu problem aynı bölgedeki mıknatıslanma eğrisinin V ////////// A Z///4/S /Z/,
sayesinde, bütün atomik mıknatısları bir kerede döndürürüz. Bunu yaptığım ız
da ayrıca bütün spinlerin açısal momentumlarmı "yukan"dan "aşağı"ya çevir
miş oluruz (bkz. Şekil 37-2). Spinler tersine döndüğünde açısal momentum ko
runacaksa, çubuğun geri kalanının açısal momentumunda tersine b ir değişim
olmalıdır. Bütün mıknatıs dönmeye başlayacaktır. Deneyi yaptığımızda mıkna
tısın b ir miktar döndüğü gözlemlenmiştir. Bütün mıknatısa uygulanan toplam
açısal momentumu hesaplayabiliriz ve bu basitçe N çarpı ft'dır: her b ir spinin
açısal momentumundaki değişim. Bu şekilde ölçülen, açısal momentumun m an
KKGG GKGK
yetik momente oranı hesapladığımızın yaklaşık yüzde 10'una karşılık gelir. A s
lında hesaplam alarım ız atomik mıknatısların tamamen elektron spininden kay
naklandığını ancak, ilaveten, birçok malzemede b ir miktar yörüngesel hareket tilit
olduğunu da varsaymaktadır. Yörüngesel hareket örgüden tamamen bağım sız
değildir ve manyetizmaya etkisi yüzdesel olarak çok düşük b ir miktardır. A slı GGKK KGKG
na bakarsanız, M^oyum = Nfi eşitliğini kullanarak, demirin yoğunluğunu 7,9 ve
dönen elektronun ¡j. momentini alarak hesaplanabilecek doymuş manyetik alan (b) (c)
20.000 Gauss'tur. Ancak deneye göre bu değer yaklaşık 21.500 Gauss'tur. Bu,
analizimizi kurarken dikkate almadığımız, yörüngesel momentlerin katkıların
dan dolayı meydana gelen ve yüzde 5 veya 10 büyüklüğünde tipik b ir hatadır. tu
Dolayısıyla jiromanyetik ölçümlerde görülen küçük b ir farklılık gayet anlaşıla
bilirdir.
(e)
lanm ası gerektiği sonucuna vardık. Ancak bunun sıradan b ir parça mıknatıs
lanm am ış demir için doğru olmadığını biliyoruz. Neden demir mıknatıslanma-
mıştır. Bunu Şekil 37-4'ün yardım ıyla açıklayabiliriz. Demirin Şekil 37-4(a)'da
gösterildiği gibi tek b ir büyük kristal şeklinde olduğunu ve tek b ir yönde kendi
liğinden mıknatıslandığını varsayalım . Bu durum da çok fazla enerjiye sahip,
kayda değer dış b ir manyetik alan olurdu. Şekil 37-5(b)'de gösterildiği gibi çu
buğun b ir tarafını "yukarı" ve diğer tarafını da "aşağı" mıknatıslarsak o alan
enerjisini azaltabiliriz. Bu durum da elbette demirin dışındaki alanlar hacminin
çok az dışına, orada daha az enerji olacak şekilde, uzanırdı.
Fakat, b ir dakika durun! îki bölge arasındaki katmandan aşağı spinli elek
tronlara komşu yukarı spinli elektronlar vardır. Ancak ferromanyetizma, elek
tronların birbirine zıt olmak yerine paralel oldukları durum da enerjinin azaldı
ğ ı malzemelerde meydana çıkar. Bu yüzden Şekil 37-4(b)'deki noktalı çizgi b o
yunca b ir miktar fazla enerji yükledik. Bu enerjiye bazen d u v a r en erjisi denir.
Mıknatıslanm ası tek bir yönde olan bir bölgeye alan denir. İki alan arasındaki,
karşı kenarlarda atomların farklı yönlerde döndüğü ara yüzeyde -"d u v a r"- du
varın birim alanı başına bir enerji vardır. Sanki iki yan yana atom birbirine
tam zıt olarak dönüyormuş gibi açıkladık ancak ortaya çıktı ki doğa geçişi daha
kademeli olacak şekilde ayarlam alar yapmaktadır. Ancak bu noktada bu detay
larla ilgilenmemize gerek yok.
Bu durumda karşımıza çıkan soru şu olur: Duvar yapm ak ne zaman daha
iyidir veya kötüdür? Cevap alanların ölçü sü n e dayanır. Bütün her şeyi iki katı
na çıkaracak şekilde ölçeklendirdiğimizi düşünelim. Belirli b ir manyetik alan
şiddetiyle dolu dış ardaki hacim sekiz kat ve manyetik alanın içindeki hacimle
orantılı enerji de aynı zamanda sekiz kat daha büyük olurdu. Ancak duvar ener
jisini veren, iki alan arasındaki y ü z e y alanı ancak d ö rt kat daha büyük olurdu.
Dolayısıyla bir demir parçası yeterince büyükse, onu birçok alana bölmeye de
ğer. Bu yüzden çok ince kristallerin sadece tek b ir alanı olabilir. Bir milimetre
nin yaklaşık yüzde birinden daha büyük herhangi büyük bir nesnenin en az bir
alan duvarı vardır ve sıradan, "santimetre ölçeğinde" b ir nesne, şekilde görül
düğü gibi, birçok alana bölünür. Alanlara bölme işlemi b it fa z la d a n d u v a r koy
m ak için gereken en erji kristalin d ışınd ak i m a nyetik alandaki e n e rji d ü şü şü
kadar b ü y ü k olu n ca ya dek sürer.
Aslında doğa enerjiyi düşürmenin b ir başka yolunu keşfetmiştir: Şekil 37-
4(d)'deki gibi küçük üçgen b ir bölge ya n la m a sın a mıknatıslanırsa, alanın dışarı
uzanmasına gerek kalmaz.* Bu durum da Şekil 37-4(d)'deki düzenlemeyle, hiç dış
alan olm adığını fakat bunun yerine sadece biraz daha alan duvarı olduğunu gö
rürüz.
Ancak bu yeni bir problem doğurmaktadır. Demirin tek b ir kristalinin mıkna
tıslandığında uzunluğunun mıknatıslanma yönünde değiştiği ortaya çıktı. Dola
yısıyla, diyelim ki "yukarı" bir mıknatıslanmaya sahip "ideal" b ir küp bu yüzden
artık ideal bir küp olamaz. "Dikey" boyut "yatay" boyuttan farklı olacaktır. Bu et
kiye mıknatıssal bü zü lm e denir. Bu tür geometrik değişiklilerden dolayı Şekil 37-
4(d)'nin küçük üçgen parçalan mevcut hacme, deyim yerindeyse, “sığmaz". Kristal
bir yönde çok uzamış ve diğer b ir yönde çok kısalmıştır. Elbette gerçekte sığar,
ancak sadece sıkıştmlarak ve bu da mekanik gerilmeler meydana getirir. Dolayı
sıyla bu düzenleme de a y n c a ilave enerji açığa çıkartır. Bütün bu çeşitli enerjile
rin dengesi, alanlann mıknatıslanmamış b ir demir parçasında kendilerini karma
şık bir şekilde son olarak nasıl düzenleyeceklerini belirler.
Peki ilave b ir manyetik alan ortaya koyarsak ne olur? Basit b ir durumu ele
almak için, Şekil 37-4(d)'de gösterilen alanları ele alalım. Yukarı yönde dış b ir
manyetik alan uygularsak, kristal ne şekilde mıknatıslanır? öncelikle, orta alan
duvarı yanlara (sağa doğru) hareket ed ebilir ve enerjisini düşürebilir. Hareket
etmesi sayesinde "yukarı" olan bölge "aşağı" olan bölgeden daha büyük hale ge
lir. Alanla hizalanmış daha fazla temel mıknatıslar vardır ve bu daha düşük
enerjiye yol açar. Dolayısıyla zayıf alanlarda bir parça demir için -m ıknatıslan
manın hemen başlan gıcın da- alan duvarlan hareket etmeye ve alana zıt olacak
H y ö n le r i
Ş ek il 3 7 -6 K ris ta l e k s e n le r in e g ö r e fa r k lı
ffye p a r a le l Af. [F. B itte r , Introduction to Fer
iç in
romagnetism, M c G r a w - H ill B o o k Co., Inc., 1 9 3 7 .]
Şekil 37-6'ya dönersek, demirin tek b ir kristali için çeşitli yönlerde mıkna
tıslanm a eğrilerini görürüz. Öncelikle, çok zayıf -b u ölçekte göremeyeceğimiz
kadar z a y ıf- alanlar için mıknatıslanma çok hızlı b ir şekilde çok büyük değerle
re kavuşmaktadır. Alan [100] yönündeyse -d iğ e r bir deyişle hoş, basit m ıknatıs
lanma yönlerinden biri yönündeyse- eğri yüksek b ir değere çıkar, b ir miktar eğ-
Şekil 37-7 Kristal düzlemlerin etiketlenme şekli.
rilir ve daha sonra doyuma ulaşır. Burada olan şey, halihazırda orada olan
alanların kolayca kaldırılmış olmasıdır. Alan duvarlarını harekete geçirmek ve
bütün "yanlış yönde" alanları silip süpürmek için sadece küçük b ir alan gerekir.
Demirin tek kristalleri son derece (manyetik anlamda), sıradan çok kristalli de
mirden çok daha fazla geçirgendir. Mükemmel bir kristal son derece kolay bir
şekilde mıknatıslanır. Neden eğrilm iştir ki? Neden doğrudan doyuma ulaşmaz?
Emin değiliz. Belki b ir gün bunu siz çalışırsınız? Yüksek alanlar için neden düz
olduğunu anlayabiliyoruz. Bütün cisim tek b ir alan olduğunda, ilave manyetik
alan daha fazla mıknatıslama yapamaz. Bütün elektronlar hizalanmış şekilde,
zaten Mdoyum'dadır.
Şimdi aynı şeyi -k ristal eksenlerine 45° açıd a- [110] yönü için yapmayı dene
diğimizde ne olur? Alanı bir miktar açtığımızda, alanlar büyüdükçe mıknatıs
lanma da fırlar. Alanı bir miktar daha artırdığım ızda doyuma ulaşm ak için çok
fazla alana ihtiyaç olduğunu fark ederiz, çünkü şimdi mıknatıslanma "kolay"
b ir yönden sapmaktadır. Bu açıklama doğruysa, [110] eğrisinin dikey eksene
döndüğü nokta doyum değerinin 1/V2'sinde olmalıdır. Sonradan ortaya çıktı ki
gerçekten de bu değer 1/V2'ye çok yakındır. Benzer şekilde, küp köşegeni yö
nünde olan [ 1 1 1 ] yönünde eğrinin, beklediğimiz gibi, doyumun yaklaşık 1/V3'e
döndüğünü görürüz.
Aynı durumu Şekil 37-8 iki farklı malzeme (kobalt ve nikel) için göstermek
tedir. Nikel demirden farklıdır. Nikelde [111] yönünün en kolay mıknatıslanma
yönü olduğu ortaya çıkmıştır. Kobalt kristali altıgen biçim indedir ve insanlar
bu durum için terimlendirmeyi altüst etmişlerdir. Altıgenin tabanında üç eksen
ve bunlara dik b ir eksen istedikleri için dört indis kullandılar. [0 0 0 1 ] yönü altı
genin ekseninin yönüdür ve [1010] eksene diktir. Gördüğünüz üzere, farklı me
tallerin kristalleri farklı şekilde davranırlar.
Şimdi, sıradan b ir demir parçası gibi çok kristalli bir malzemeyi ele alalım.
Bu tür malzemelerin içinde kristal eksenleri farklı yönlere bakan birçok küçük
kristal vardır. Bunlar alanlarla aynı şey değildir. Hatırlarsanız alanlar tek bir
kristalin parçasıydı, ancak b ir demir parçasında, Şekil 37-9'da gösterildiği gibi.
vetli alanda dönmektedirler. Şekil 37-10'da gösterilen gibi sıradan çok kristalli
malzemelerin mıknatıslanma eğrisinin neden başta b ir miktar ve tersinebilir
şekilde yükselip, daha sonra tersinemez şekilde yükseldiğini ve yavaşça eğrildi
ğini bu şekilde anlamış oldunuz. Elbette, bu üç bölge arasında keskin geçiş
noktaları yoktur. Birbirlerine akıcı şekilde karışırlar.
Mıknatıslanm a eğrisinin orta kısmındaki mıknatıslanma sürecinin neden
engelli -a la n duvarlarının kaydıkça sarsılm alarının ve kopm alarının- olduğunu SİLİSYUMLU
göstermek zor değildir. Tek ihtiyacınız olan, Şekil 37-11'deki gibi, bir yükselti
ciye ve hoparlöre bağlı binlerce sarımı olan bir bobindir. Bobinin merkezine
(transformatörlerde kullanılan cinsten) birkaç silisyumlu çelik saç yerleştirir ve
bir çubuk mıknatısı yavaşça yaklaştırırsanız, mıknatıslanmadaki ani değişik
likler bobindeki emk'da ani itkiler yaratır ve bunları hoparlörde açıkça tıkırtı
şeklinde duyabilirsiniz. Mıknatısı demire daha da yaklaştırdıkça sanki b ir ka
vanoz kumu sallam ışsınız da kum taneleri birbirine çarpıyormuşçasına, daha
fazla tıkırtı duyarsınız. Alan artıkça alan duvarları zıplıyor, kırılıyor ve titri
yor. Bu olguya Barkhausen etkisi denir. Şekil 37-11 Çelik saçın mıknatıslanmasındaki
ani değişiklikler hoparlörde tıkırtı olarak du
Mıknatısı demir levhalara daha da yaklaştırdığınızda ses gitgide artar an
yulur.
cak mıknatıs çok yaklaştığındaysa göreceli olarak çok az ses duyulur. Neden?
Çünkü neredeyse bütün alan duvarları ilerleyebilecekleri kadar ilerlemiştir.
Herhangi b ir daha büyük alan sadece her b ir alandaki mıknatıslanmayı d ön d ü
rür ve bu da akıcı b ir süreçtir.
Histerezis ilmeğinin aşağı koluna geri gelmek için mıknatısı geri çekerseniz,
bütün alanlar düşük enerjili hallerine geri dönmeye çalışırlar ve bu sefer de ge
ri dönüşteki sarsılm aların sesini duyarsınız. Ayrıca mıknatısı belirli bir yerde
tutar ve azcık ileri ve geri hareket ettirirseniz, göreceli olarak çok az ses vardır.
Bu, tıpkı b ir kavanoz dolusu kumu eğmek gibidir. Kum taneleri b ir yere dolduk
larında, küçük hareketler onları rahatsız etmez. Demirde, manyetik alandaki
küçük değişiklikler sınırları "tümsekler" üzerinden hareket ettirecek kadar ye
terli değildir.
kaymaya sahip, sa f ve iyi tavlanmış bir malzemeye ihtiyacımız var. Eş yönsüz B a zı fe r r o m a n y e tik m a lz e m e le r in
ö z e llik le r i
lüğü de ufak yapabilirsek hoş olur. Böylece alana göre yanlış açıda duran bir
malzeme greni bile kolaylıkla mıknatıslanabilir. Demirin [100] ve nikelin de Br Hc
[111] yönünde mıknatıslanmayı tercih ettiğini söylemiştik. Dolayısıyla demir ve Artık Zorlayıcı
nikeli çeşitli oranlarda karıştırırsak, herhangi b ir yönü tercih etmeyen - [ 10 0 ] ve Manyetik Kuvvet
[111] yönleri birbirlerine eşit o lu r- b ir alaşım elde edebiliriz. Bu karışım yüzde Alan (Gauss)
Malzeme (Gauss)
70 nikel ve yüzde 30 demirdir. İlaveten -muhtemelen rastlantısal olarak veya
Süper alaşım ( « 5000) 0,004
yönsüzlük ile mıknatıssal büzülüm arasındaki fiziksel ilişkiden d olayı- nikel ve
Silisyumlu çelik 12.000 0,05
demirin mıknatıssal büzülmesinin birbirlerine zıt işaretleri olduğu ortaya çık
(transformatör)
tı. İki metalin alaşımında, bu özellik yaklaşık yüzde 80 nikel varken sıfırdan
Armco demiri 4.000 0,6
geçmektedir. Dolayısıyla yüzde 70 ila 80 b ir nikel oranıyla çok "yumuşak" m an Alnico V 13.000 550
yetik malzemeler -kolaylıkla m ıknatıslanabilen alaşım lar- elde ederiz. Bunlara
mıknatıs alaşımları denir. Mıknatıs alaşım ları (düşük sinyallerde) yüksek kali
teli transform atörler oluşturmak için faydalıdır ancak kalıcı mıknatıslar yap
mak için iyi değildirler. Mıknatıs alaşım ları çok dikkatlice yapılmalıdır. Bir
mıknatıs alaşımı parçasının manyetik özellikleri, esneklik sınırının ötesinde ge
rilme uygulanırsa önemli ölçüde değişir. Bükülmemelidir. Mıknatıs geçirgenliği
mekanik bozunum larla meydana gelen kaym alar vb yüzünden azalır. Alan sı
nırları artık kolaylıkla hareket ettirilemez. Ancak yüksek sıcaklıklarda tavlaya
rak yüksek mıknatıs geçirgenliğine tekrar kavuşturulabilir.
Çeşitli manyetik malzemeleri tanımlayabilmek için bazı sayıları kullanmak
sıklıkla uygundur. İki yararlı sayı, Şekil 37-12'de belirtildiği gibi, histerezis il
meğinin B ve H eksenleriyle kesişimleridir. Bu kesişimlere artık manyetik alan
Br ve zorlayıcı kuvvet Hc denir. Birkaç manyetik malzeme için bu sayıları Tablo
37-1'de listeledik.
(a) (b)
Şekil 37-13 Çeşitli malzemelerde elektron spinleri-
nin göreli yönelimi: (a) ferromanyetik (b ) karşı fer
romanyetik (c) ferrit (d) itriyum demir alaşımı (kırık
çizgiler, yörüngesel hareket dahil, toplam açısal mo-
mentumun yönünü gösterir).
(c) (d)
3 8 -2 D ü zgü n g e r ilm e le r
dırıldığında ölçü ve şekilleri ilk hallerine dönen maddelerin davranışlarıyla il
3 8 -3 B u r u lm a ç u b u ğ u ; k a y m a d a lg a la r ı
gilidir. Esneklik özelliğini b ir yere kadar bütün katı cisimlerde bulabiliriz. Ko
3 8 - 4 B ü k ü lm ü ş k i r i ş
nuyu derinlemesine işleyecek kadar vaktimiz olsaydı, birçok şeye bakmak ister 3 8 -5 B u r k u lm a
dik: malzemelerin davranışı, genel esneklik yasaları, genel esneklik kuramı, es
neklik özelliklerini belirleyen atomik düzenek ile son olarak plastik akış ve kı
rılma meydana getirecek kadar kuvvetler büyüdüğünde esneklik yasalarının sı
nırları. Bütün bu konulan detaylıca incelemek sahibi olduğumuz süreden çok
daha fazla vakit alacağından bazı şeyleri b ir kenara koymak zorundayız. Örne
ğin, plastisiteyi veya esneklik yasalarının limitlerini tartışmayacağız. (M etal
lerdeki kaymaları tartışırken bu konulara kısaca değinmiştik.) Aynca, esnekli
ğin iç işleyişlerini de tartışmayacağız; dolayısıyla daha önceki bölümlerdeki gi
bi konuyu işleyişimiz eksiksiz olmayacak. Buradaki amacımız sizi, kirişlerin
bükülmesi esnasında karşılaşılan pratik problem lerle ilgili bazı yöntemlere aşi
na kılmaktır.
Bir parça malzemeyi ittiğinizde "eğilir"; malzeme bozulmuştur. Kuvvet yete
rince küçükse, malzemenin çeşitli noktalarındaki göreceli yerdeğiştirmeler kuv
vetle orantılıdır. Bu tür davranışa esneklik denir. Burada yalnız esnekliği ele
alacağız. Öncelikle esnekliğin temel yasalarını yazacak ve sonra farklı koşulla
ra uygulayacağız.
Şekil 38-1'de gösterildiği gibi elimizde l boyunda, w genişliğinde ve h yük
sekliğinde dikdörtgen bir malzeme kütüğü olsun. Uçlardan F kuvvetiyle çeker
sek, boy A l miktarıyla artar. Her durumda uzunluktaki değişimin başlangıçtaki
uzunluğun küçük b ir bölüm ü olduğunu varsayacağız. Aslına bakarsanız, tahta
ve çelik gibi malzemeler eğer başlangıçtaki boylarının sadece yüzde birkaçı ka
dar uzatılırlarsa kırılırlar. Birçok malzeme için deneyler göstermiştir ki küçük
uzanım lar için kuvvet ile uzanım orantılıdır:
■fl
FocM (38.1)
Th hT+ &h
Bu ilişkiye Hooke yasası denir.
- L .- l- Al
A l_
F oc- (38.2)
l
F kuvveti de ayrıca cismin alanına bağlıdır, iki cismi yan yana koyduğumu
zu düşünelim. Belli bir AZ uzaması için her bir cisim üzerinde F kuvveti ya da
iki cismin birleşiminde iki katı kuvvet görürdük. Belli b ir uzama m iktan için
kuvvet cismin A kesit alanıyla orantılı olmalıdır. Orantı katsayısının cismin b o
yutlarından bağım sız olduğu b ir yasa elde etmek amacıyla, dikdörtgen b ir ci-
sim için Hooke yasasını aşağıdaki şekilde yazarız:
F = Y A -^ ~ (38.3)
Y sabiti sadece malzemenin doğasına bağlı bir özelliktir; buna Young modülü
denir. (Genelde Young m odülüne E dendiğini göreceksiniz. E'yi elektrik alanları,
enerji ve em k'lar için kullandık, dolayısıyla farklı b ir h arf kullanmayı tercih
ediyoruz.)
Birim alana etkiyen kuvvete stres denir ve birim boydaki uzam aya da -
oransal u zam a- gerilme denir. Dolayısıyla Denk. (38.3) aşağıdaki şekilde yeni
den yazılabilir:
F Al
4 -= Y x -= f - (38.4)
A l
Stres = (Young modülü) x (gerilme)
Hooke yasasının b ir çıkarımı daha vardır: Bir cismi bir yönde uzattığınız
da, uzam aya dik açılarda büzüşür. Genişlikteki büzüşme w genişliğiyle ve ayrı
ca A l/l terimiyle orantılıdır. Yanlam asına büzüşme hem genişlik hem de uzun
luk için aynı orandadır ve genelde aşağıdaki şekilde ifade edilir:
= (38.5)
w h l
a sabiti malzemenin bir başka özelliğidir ve Poisson olarak bilinir. İşaret olarak
daima artıdır ve 1 /2 'den küçük bir sayıdır, (a teriminin daima artı olması "akla
yatkındır", ancak böyle olması gerektiği çok da açık değildir.)
Y ve a sabitleri homojen eş yönlü (kristal yapılı olmayan) b ir malzemenin
I I p I I
esneklik özelliklerini bütünüyle tanımlar. Kristal yapılı malzemelerde uzam alar
Şekil 38-2 Düzgün bir hidrostatik basınç al ve büzülmeler farklı yönlerde olabilir, dolayısıyla çok daha fazla esneklik sa
tında bir çubuk. bitleri olabilir. Tartışmamızı şimdilik sadece, özellikleri Y ve a terimleriyle ta
nım lanabilen homojen eş yönlü malzemelerle sınırlayacağız. Her zaman olduğu
gibi b ir şeyleri tanımlamanın birçok yolu vardır. Bazıları malzemelerin esnek
lik özelliklerini farklı sabitlerle tanımlamaktan hoşlanır. Her zaman iki sabit
yeterlidir ve a ile Y terimleriyle ilişkilendirilebilirler.
İhtiyacımız olan son genel yasa üst üste binme ilkesidir. Denklem (38.4) ve
(38.5) kuvvetler ve yerdeğiştirmelerde doğrusal olduklarından, üst üste binme
işleyecektir. Bir grup kuvvet ve yerdeğiştirmeniz varsa ve bunlara yeni bir grup
kuvvet ekleyerek ilave yerdeğiştirmeler elde ederseniz, sonuçtaki yerdeğiştir-
meler iki grup kuvvetin birbirinden bağım sız halde etkimeleriyle elde edecekle
rinizin toplamıdır.
Artık bütün genel ilkeleri -ü s t üste binme ilkesi ve (38.4) ile (38.5) denklemi
n i- elde etmiş olduk ve esneklik için tüm gerekenler de bunlardır. Ancak bu,
Newton yasalarını elde ettiğinizde mekanik için gerekenin sadece onlar olduğu
nu söylemek gibidir. Ya da M axw ell yasalarıyla bütün elektriği kavradığınızı
söylemek gibidir. Elbette bu ilkelerle eliniz kuvvetlidir çünkü şimdiki matema
tiksel yeteneğinizle gayet derine inebilirsiniz. Ancak biz birkaç özel uygulam a
üzerinde duracağız.
A*3 p
~ r ~ +(TY
(38.6)
= -3 (1 - 2a) (38.8)
K teriminin pratik bir faydası olduğu için birçok ders kitabı Y ve a yerine Y ve
K kullanmayı tercih eder, a isterseniz, her zaman Denk. (38.9)'u kullanabilirsi
niz. Aynı denklemden Poisson oranı ir'nın yandan az olması gerektiğini görebi
liriz.Öyle olmasaydı hacim m odülü K eksi olurdu ve artan basınç altında m al
zeme uzardı. Bu da bize herhangi b ir eski cisimden -cism in kararsız b ir denge
olduğu anlamına g elird i- mekanik enerji elde etmemize izin verirdi. Uzamaya
başladığında enerji salarak kendi kendine uzamaya devam ederdi.
Şimdi bir şey üzerine "kayma" gerilmesi uyguladığınızda ne olduğunu ele
alalım. Kayma gerilmesi dediğimizde ifade etmek istediğimiz Şekil 38-4'teki g i
bi b ir tür bükülmedir. öncelikle gelin, Şekil 38-5'te gösterilen kuvvetlere maruz
Şekil 38-5 Üstünde ve altında sıkıştırma kuv
kalmış bir küpteki gerilmelere bakalım. Yine bu problem i ikiye bölebiliriz: di
vetleri ve her iki tarafında eşit germe kuvvet
key itmeler ve yatay çekmeler. Küp yüzü alanına A dersek, yatay boydaki deği leri olan bir küp.
şim için aşağıdaki ifadeyi yazabiliriz:
AZ1 F 1 F l+ o F
~l Y A + ° Y ~Â Y A
— „ _ S _ V2 AD _ 0 &D
0 A - (38.12)
o t l l D
, \ Kayma gerilmesi g b ir yüzdeki teğet kuvvetin alana bölüm ü olarak (g = G/A) ta
nımlanır. (38.11) ve (38.12) denklemlerini kullanarak aşağıdaki eşitliği elde ede
/ / / / riz:
Ya da, bunu "stres = sabit çarpı gerilme," şeklinde yazarak aşağıdaki eşitliği el
de ederiz:
g = fi9 (38.13)
Orantı katsayısı fi kayma m odülü (veya bazen sabitlik katsayısı) olarak adlan
dırılır. Y ve a cinsinden aşağıdaki şekilde ifade edilir:
Y
** ~ 2(1 + a)
Yeri gelmişken, kayma gerilmesi artı olmalıdır. Aksi takdirde kendi kendini ke
sen b ir cisimden iş elde edebilirsiniz. Denklem (38.14)'e göre a - l'd e n büyük ol
malıdır. Bu durumda a değerinin -1 ile +1 arasında olm ası gerektiğini anlarız.
Pratikte, daim a sıfırdan büyüktür.
Malzeme içindeki streslerin düzgün olduğu duruma son bir örnek olarak, t t
uzatıldığı esnada enine büzüşme olmayacak şekilde sınırlandırılan bir cismi
ele alalım. (Teknik olarak, yanların genişlemişini önlerken sıkıştırmak daha ko 0 0F' ©
AL a_ Fy (7 F: ( Fy
L
lü k
Y Ax Y A,, y â : AT &)]
+ A
( 3 8 .1 5 )
Aly _ 1 £, + ( 3 8 .1 6 )
ly ~ y A A.
Al_ 1 F,
( 3 8 .1 7 )
T Az
A lx Fx
= _ L fı _ 2g2 \ Fx _ 1 F
—— (38.19)
lx y { 1 -<t ) ax y [ 1-a ) a
Sıklıkla bunun tersine çevrilmiş şeklini göreceksiniz, a terimindeki kareyi de
açarsak, aşağıdaki şekilde yeniden yazabiliriz:
F 1 - a Al
(38.20)
~Â (1 + <r)( 1 - 2 a) l
(b ) (c)
AF
Ş ek il 3 8 -9 ( a ) B u ru la n b ir s ilin d ir ik çu b u k , ( b ) B u ru la n s ilin d ir ik b ir k a b u k , ( c ) K a b u ğ u n h e r b ir k ü çü k p a rç a s ı
k a y m a a ltın d a d ır .
-■ £
Dolayısıyla [Denk. (38.13)'ten] malzemedeki g kayma gerilmesi aşağıdaki şekilde
ifade edilebilir:
At = t AF = rg Al Ar (38.22)
rg(2nr) Ar (38.23)
T = 2 lr „ - ^ * (38.24)
Lı
Buradan, boş b ir tüpün dönme sertliği T/0'nin yarıçapı r'nin küpü ile Ar kalınlı
ğıyla orantılı ve L boyuyla ters orantılı olduğunu anlarız.
Şimdi katı b ir çubuğu, her biri aynı <p açısıyla burulm uş, birçok eş merkezli
tüplerden (her ne kadar iç stresler her b ir tüp için ayrı olsa da)meydana gelmiş
gibi düşünebiliriz. Toplam tork, her b ir kabuğu döndürmek için gerekli torkla-
n n toplamıdır. Katı bir çubuk için, integral çubuğun yarıçapı r = O'dan r = a'ya
giderken, toplam torku aşağıdaki şekilde hesaplayabiliriz:
r3 dr
(b)
(a)
Şekil 38-10 (a) Bir çubuktaki burulum dalgası, (b ) Çubuğun bir hacim elemanı.
t (z) = n ^ Ş - ^ - (38.26)
z az
Şimdi de Şekil 38-10(b)'de büyütülmüş olarak gösterilen Az boyundaki elemana
ne olduğuna bakalım. Çubuğun küçük parçasının 1 num aralı ucunda b ir t (z )
torku ve 2 numaralı ucunda da farklı bir r(z + Az) torku vardır. Az yeterince kü
çükse, Taylor açılımını kullanarak aşağıdaki eşitliği elde edebiliriz:
T (z + Az) = T (z) +
(s-)4* (38.27)
7ra4 d2<j>
At = ii- Az (38.28)
dz2
A/ = pa* Az (38.29)
Newton yasasına göre tork eylemsizlik momenti çarpı açısal ivmelenmeye eşit
tir, ya da:
d2(t>
A t = AI -
dt2
Hepsini b ir araya getirdiğimizde
na 4 d2(f> 71 d2<t>
fl~ 2 ~ ~ d z2 -2 p a ^ -ö F
eşitliğini ya da aşağıdaki eşitliği elde ederiz:
d2((> p d2cp
= 0 (38.31)
âz2 p dt2
Bunun tek boyutlu dalga denklemi olduğunu fark etmişsinizdir. Burulum d al
galarının çubuk boyunca
m
^kayma = l~ (38.32)
hızıyla ilerlediğini bulmuş olduk. Çubuk daha yoğun oldukça -ay n ı sertlik
için - dalgalar daha yavaş ve çubuk daha sert oldukça dalgalar daha hızlı iler
ler. Hız çubuğun çapına bağlı değildir.
Burulum d algalan kayma dalgalarının özel b ir örneğidir. Genel olarak,
kayma d algalan gerilmelerin malzemenin herhangi b ir parçasının hacmini de
ğiştirmediği dalgalardır. Burulum dalgalan n da böyle kayma dalgalannın özel
bir dağılım ı - b ir çember üzerinde d ağılm ışlardır- vardır. Ancak kayma dalgala-
n n ın herhangi b ir düzenlemesi için dalgalar aynı hızla -Denk. (38.32)'de veri
le n - ilerleyeceklerdir, örneğin sism ologlar bu tür kayma dalgalarını dünyanın
içinde ilerlerken bulurlar.
Katı bir malzemenin içindeki esnek dünyada farklı b ir tür dalga bulabiliriz.
Bir şeyi ittiğinizde "boyuna" -a y n ı zamanda "sıkıştırma" dalgası olarak da b ili
nir— dalgalar başlatm ış olursunuz. Bunlar tıpkı havadaki veya sudaki ses d a l
gaları gibidir; yerdeğiştirmeler dalga ilerleme yönüyle aynıdır. (Esnek bir cis
min yüzeylerinde "Rayleigh d algalan " veya "Love dalgalan " denilen başka tür
dalgalar da bulunabilir. İçlerinde, gerilmeler ne tam olarak boyuna ne de tam
olarak eninedir. Onlar üzerinde çalışmaya vaktimiz olmayacak.)
H azır dalgalar konusunu işliyorken, dünya gibi büyük katı b ir cisim içinde
ki s a f sıkıştırma dalgalarının hızı nedir? "Büyük" diyoruz çünkü kalın bir cis
min içindeki ses hızı ince b ir çubuk içindekinden farklıdır. "Kalın" b ir cisimle
ifade etmek istediğimiz, enine boyutlann sesin dalga boyundan çok daha büyük
olduğudur. Böylece cismi ittiğimizde yanlara genişleyemez; sadece b ir boyutta
sıkışabilir. Şanslıyız ki, sınırlı b ir esnek malzemenin sıkıştınlm asına dair özel
durumu daha önce işlemiştik. 1. Cilt, 47. Bölümünde b ir gaz içindeki ses dalga-
lan n m hızını da çalışmıştık. Aynı akıl yürütmeleri takip ederek, katı bir cisim
deki ses hızının sınırlı durum için, Y ' "boyuna modülü" olduğunda, -JY '/p ya da
basınç bölü boydaki göreli değişim olduğunu görürsünüz. Bu tam da Denk.
(38.20)'de elde ettiğimiz F M 'n ın Al/l'ye oranıdır. Dolayısıyla boyuna dalgalann
hızı aşağıdaki denklemle bulunabilir:
a, sıfır ile 1/2 arasında olduğu müddetçe kayma m odülü p, Young modülü
Y*den küçüktür ve ayrıca Y ', Y den büyüktür. Bunu aşağıdaki şekilde ifade ede
biliriz:
p < Y < Y'
Bunun anlamı, boyuna d algalan n kayma dalgalardan daha hızlı ilerlediğidir.
Bir cismin esneklik sabitlerini ölçmenin en hassas yollarından biri malzemenin
yoğunluğunu ve iki tür dalganın hızlannı ölçmektir. Bu bilgi sayesinde hem Y
hem de a terimlerini elde edebiliriz. Yeri gelmişken, sism ologlar bir deprem
sonrası iki tür dalganın -tek bir istasyondaki sinyallerden b ile - v a n ş zam anla
n arasındaki farkı ölçerek depreme olan uzaklığı saptayabilirler.
ÜJÎ (38.35)
k e sit
a lan
Denklem (38.34)'ten, dF = Y y/R dA eşitliğini çeker ve böylece aşağıdaki ifadeyi
elde ederiz:
(b)
2JÎ
=-w f y2dA
Şekil 38-12 (a) Bükülmüş bir kirişin küçük bir
y 2d A 'm n integraline, "kütle merkezi"nden geçen yatay eksen boyunca geometrik parçası, (b ) Kirişin kesiti.
kesit alanının "eylemsizlik momenti" diyebiliriz;" ona I diyeceğiz:
(38.36)
R
f= J y 2 dA (38.37)
Denklem (38.36) bize bükme momenti İDİ ile kirişin l/R eğriliği arasındaki
ilişkiyi verir. Kirişin "sertliği" Y ve I eylemsizlik momentiyle orantılıdır. Diğer
b ir deyişle, belirli b ir miktar malzemeyle, örneğin alüminyumla, mümkün olan
en sert kirişi elde etmek isterseniz, büyük b ir eylemsizlik momenti elde etmek
için mümkün olduğu kadar çok malzemeyi nötr yüzeyden uzağa koymalısınız.
Bunu çok da uç noktalara taşıyamazsınız; çünkü bu sefer de varsaydığım ız gibi
eğrilmeyecektir. Bükülür veya burkulur ve yeniden zayıflar. Şimdi neden yapı-
E lb e t t e o a s lın d a , b i r i m a la n d a b i r i m k ü t le y e s a h ip b i r k e s i t i n e y l e m s i z l i k m o m e n t id ir .
sal kirişlerin -Şekil 38-13'te gösterildiği g ib i- I veya b ir H şeklinde olduğunu
anlamışsınızdır.
Kiriş denklemimiz (38.6)'nm kullanımına b ir örnek olması için, Şekil 38-
14'te gösterildiği gibi serbest ucuna bir W kuvveti etki eden destekli kirişin
eğilmesini hesaplatalım. ("Destekli"den kastımız, kirişin konum ve eğiminin tek
b ir uçta - b i r duvara tutturulm uştur- sabitlenmiş olacak şekilde desteklenmesi
dir.) Kirişin şekli nedir? Sabitlenmiş olan uca x uzaklığındaki eğilmeye z diye
lim; bilmek istediğimiz şey zM 'tir. Bunu sadece küçük eğilmeler için hesapla
yacağız. Ayrıca kirişin kesit alanına göre uzun olduğunu varsayacağız. Şimdi,
matematik derslerinizden bildiğiniz üzere herhangi b ir z(x) eğrisinin 1 /R eğrili
ği aşağıdaki denklemle hesaplanır:
1 d 2z/dx2
Şekil 38-13 Bir "I" kirişi. (38.38)
fi" ~ [1 + (dz/dx)2]3'2
Ayrıca 3JÎ bükme momentini de bilmeliyiz. Herhangi bir kesitin nötr ekseni etra
fındaki torka eşit olduğundan, x'in bir fonksiyonudur. Kirişin ağırlığını ihmal
edelim ve sadece kirişin sonundaki aşağı yöndeki W kuvvetini dikkate alalım.
(Dilerseniz kiriş ağırlığını da dahil edebilirsiniz.) Bu durum da jc'teki bükme m o
rış.
menti aşağıdaki şekilde ifade edilebilir; çünkü W ağırlığı tarafından x noktası
na uygulanan (kirişin x’te desteklemesi gereken) tork,
0TC(x) = W ( I - x)
olur. Aşağıdaki
, , YI „ d 2z
W ( L - X) = ^ - = Y I —
ın _ w 13 (38.42)
YI 3
= Fy (38.43)
YI ^
(38.44)
- w = Fy
Küçük eğilmeler için 1/R = - d 2y/d x 2 eşitliğini kullanabiliriz (eksi işareti eğril
menin aşağı doğru olmasındandır). Bir sinüs dalgasının türev denklemi olan
aşağıdaki ifadeyi elde ederiz:
d 2y F
(38.45)
dx2 YI
Diğer b ir deyişle küçük eğilmeler için, eğilmiş bir kirişin eğrisi b ir sinüs eğrisi
dir. Sinüs dalgasının "dalga boyu" X, uçlar arasındaki L uzaklığının iki katıdır.
Bükme küçükse, bu (dalga boyu) tam olarak bükülmemiş çubuğun uzunluğunun
iki katıdır. Dolayısıyla eğri aşağıdaki şekilde yazılabilir:
y = K sin 7xx/L
d 2y n2
dx2 L2
‘ T e s a d ü f e s e r i a y n ı d e n k le m b a ş k a f i z i k s e l d u r u m la r d a d a - ö r n e ğ i n , p a r a l e l l e v h a l a r a r a s ı n
d a b u lu n a n b i r s ıv ı n ı n y ü z e y e ğ r i l i ğ i n d e - b u lu n u r v e a y n ı g e o m e t r i k ç ö z ü m k u l l a n ı l a b i l i r .
Şekil 38-17 Bükülmüş bir kirişin eğrisi için S ve 8
koordinatları.
nabiliriz: Eğri boyunca uzaklık S ve eğriye teğetin eğimi 9. Bkz. Şekil 38-17.
Eğilme, uzaklıkla beraber açının değişme hızıdır:
de
R dS
d6 _ F
dS Y Iy
Bu eşitliğin S'e göre türevini alır ve dy/dS terimini sin 0 terimiyle değiştirirsek
aşağıdaki eşitliği elde ederiz:
d 29 F
sin 6 (38.47)
dS2 YI
bölümde bir esnek malzemenin içinde genelde ne olduğuna bakacağız. Karma 3 9 -2 E s n e k lik t e n s ö r ü
3 9 -3 E s n e k b ir c is im d e h a r e k e t le r
şık bir şekilde bükülmüş ve ezilmiş büyük b ir jöle topağının içindeki stres ve
3 9 -4 E s n e k o lm a y a n d a v r a n ış
gerilme koşullarını tanımlayabilmek istiyoruz. Bunu yapmak için, esnek b ir ci
3 9 -5 E s n e k lik s a b it le r in i h e s a p la m a k
sim içindeki her noktadaki yerel gerilmeyi tarif edebiliyor olmamız gerekecek.
Bunu, her b ir nokta için -sim etrik b ir tensörün bileşenleri o la n - altı rakam ta
nımlayarak yapabiliriz. Daha önce (Bölüm 31) stres tensörü hakkında konuş
muştuk; şimdi de gerilme tensörüne ihtiyacımız var.
Başlangıçta gerilmemiş b ir malzemeyle başladığım ızı ve malzeme içindeki
b ir "toz" zerresinin malzeme gerildiğinde hareket ettiğini izlediğimizi düşüne
lim. r = (x, y, z) koordinatlarındaki P noktasındaki bir zerre, Şekil 39-1'de göste Kaynak: C. Kittel, Introduction to So
rildiği gibi r 1 = (*', y', z ') koordinatlarındaki P ' noktasına ilerler. i*den P ' nokta lid State Physics, John W iley and
sına olan vektör yerdeğiştirmelerine u diyelim. Bu durumda aşağıdaki eşitliği Sons, Inc., N ew York, 2. baski,
yazabiliriz; 1956.
u = ıJ - r (39.1)
ux Al
x l
ux' i aşağıdaki şekilde yazacağız:
ux ~ exx x
ÖNCE
Orantı sabiti exx, elbette, Al/l terimiyle aynı şeydir. (Neden çift alt simge kul
landığımızı birazdan anlayacaksınız.)
ÖNCE
Şekil 39-1 Gerilmemiş bir yığın içindeki malzemenin P noktasındaki bir zerresi, yığına gerilme uy Şekil 39-2 Homojen uzatma tipi gerilme.
gulandığında P' noktasına hareket eder.
Gerilme düzgün değilse ux ile x arasındaki ilişki malzeme içinde bir yerden
diğerine değişkenlik gösterecektir. Genel durum için, e ^ 'i bir tür yerel Al/l teri
miyle tanımlarız. Şöyle ki,
exx = dux/dx (39.2)
duv duy
cyy ■ dy dz
ux = ^ - y (39.4)
uy = -^ -x (39.5)
u x = exy y uy — eyx x
e - eeyx -- - 9y
exy ~
Tıpkı Denk. (39.4) ve (39.5) gibidirler, ancak u^'nin işareti tersine çevrilmiştir.
Bu yerdeğiştirmelerle jöledeki küçük küp, Şekil 39-4'te gösterildiği gibi, 0/2 açı
sıyla kayar. Gerilme hiç yoktur, sadece uzayda bir dönme vardır. Malzemede de
herhangi b ir bozulm a yoktur; bütün atomların göreli konum lan hiç değişme
miştir. Tanım lanm ızı öyle b ir şekilde yapmalıyız ki, sa f dönmeler kayma geril
mesi tam m lanm ızda yer almasın. Buradaki kilit nokta, duyldx ve dux/dy eşit
olduğunda, gerilme olmamasıdır; dolayısıyla aşağıdaki ifadeyi yazarak işleri
düzeltebiliriz:
exy = eyx = 5 {duy/dx + dux/dy)
Saf b ir dönme için her ikisi de sıfırdır, ancak sa f b ir kayma için, dilediğimiz g i
bi, exy ile eyx in eşit olduğunu görebiliriz.
dux
exx = — ~
dx
_ ÖUy
Gyy ~ dy (39.7)
w = f s E
ijkl
Cm ev e u d V (39.14)
O halde, kübik b ir kristal için, enerji yoğunluğu aşağıdaki şekilde ifade edi
lebilir:
w = Cx x x x (e x x + ey y + e§z)
Eş yönlü -kristal olm ayan- b ir malzeme için simetri hâlâ daha yüksektir.
C'ler herhangi bir koordinat seçimi için aynı olmalıdır. Böylece C'ler arasında
bir başka ilişki daha olduğu ortaya çıkar, şöyle ki:
Bunun böyle olduğunu şu genel akıl yürütmeyle görebiliriz. Stres tensörü Sy, ey
tensörüyle koordinat yönlerine bağlı olmayacak şekilde -sadece skaler nicelik
le rle - ilişkili olmalıdır. "Kolay bu" diyebilirsiniz, "e^'den Sy elde etmenin tek
yolu b ir skaler sabitle çarpımdır. Bildiğimiz Hooke yasası. Sy = (sabitle^- olm alı
dır." Ancak bu pek doğru değildir; ey tensörüyle doğrudan ilişkili, b ir skalerle
çarpılmış bir Sy birim tensörü de olabilir. Yapabileceğiniz, e'lerde doğrusal
olan tek değişmez ^e^ 'd ir. (Bir skaler olan x2 + y 2 + z 2 gibi dönüşür.) Dolayısıyla
-e ş yönlü malzemeler için - Sy tensörü ile e^ tensörünü ilişkilendiren en genel
denklem biçimi aşağıdaki ifadedir:
Sy = 2ney + (39.20)
(İlk sabit genelde iki çarpı // şeklinde yazılır; böylece n katsayısı son bölümde
tanımladığımız kayma modülüne eşit olur.) fi ve A katsayılarına Lamé esneklik
katsayıları denir. Denklem (39.20) ile (39.12)'yi karşılaştırdığım ızda, aşağıdaki
eşitlikleri görürüz:
^xxyy = ^
CXyxy = H (39.21)
Cxxxx = 2ıı + A
- Y i ° \
-r+ ^ v 1+i3 ^ j
Y / a \
cxxyy ~ ı + a ( j _ 2a) (39.22)
Y
Cxyxy ~ 2 ( 1 + a)
F=-fdış + pr 09.26)
Fiç = J v f d V (39.27)
Artık hacim integrallerini bırakabilir ve / 'in genel bileşeni için türev eşitliğini
aşağıdaki şekilde yazabiliriz:
(39.31)
J dxJ
Bu ifade bize, birim hacimde kuvvetin Sy stres tensörüyle nasıl ilişkili olduğu
nu söyler.
Bir katının içindeki hareketlere dair kuram şimdi bahsedeceğimiz şekilde iş
ler. u vektörüyle belirlenen başlangıçtaki yerdeğiştirmeleri bilerek başlarsak,
ey gerilmelerini çıkarabiliriz. Denklem (39.12)'yi kullanarak, gerilmelerden st
resleri elde edebiliriz. Streslerden, Denk. (39.31)'deki/kuw et yoğunluğunu elde
ederiz, / 'y i bildiğimizde, Denk. (39.26)'dan malzemenin r ivmelenmesini elde
ederiz ki bu da bize yerdeğiştirmelerin nasıl değiştiğini söyler. Hepsini bir ara
ya getirdiğimizde, esnek b ir katı için hareket denklemini elde ederiz. Biz sadece
eşyüzlü malzeme için çıkan sonuçları yazacağız. Eğer Sy için Denk. (39.20)'i kul
lanır ve ey'yi, ^(dui/dxj + dujldxi) şeklinde yazarsanız, aşağıdaki vektör eşitliği
ni elde edersiniz:
/ = U + /i) V(V ■ u) + pV2u (39.32)
/ = a V(V • u) + bV2u
u = U! + u 2 (39.34)
V ■ Uj = 0 7 x u2 = 0 (39.35)
Bu, C2 = v/(A + 2p )/p hızında ilerleyen dalgalar için vektör dalga denklemidir.
u 2 vektörünün bükümü sıfır olduğundan dolayı bu dalgayla ilişkili bir kayma
yoktur. Bu dalga, son bölümde tartıştığımız sıkıştırma -se s tip i- dalgasıdır ve
hızı da Cboy için bulduğum uzla aynıdır.
Benzer şekilde - Denk. (39.36)'nın bükümünü a larak - vektörünün aşağı
daki denklemi sağladığım gösterebiliriz:
pd2u x/dt2 = ıı V 2i i j (3 9 .3 9 )
LUSİT MODEL
Bu yine = -Jp/p hızıyla ilerleyen dalgalar için vektör dalga denklemidir. V ■
Şekil 39-6 Kutuplanmış ışıkla iç stresleri ölç
U] sıfır olduğundan, iîj yoğunlukta bir değişiklik meydana getirmez. Uj vektörü
mek.
son bölüm de gördüğümüz enine veya kayma tipi dalgadır ve Cj = Ckayma’dir.
Eş yönlü bir malzemedeki statik stresleri bilmek isteseydik, büyük cismi
mizdeki yüzeylere etkiyen kuvvetlerle ilişkili özel şartlar altında f i sıfıra -y a
da pg gibi kütleçekimden kaynaklanan statik cisim kuvvetlerine- eşitleyerek
Denk. (39.32)'yi çözerdik. Bunu yapmak, karşılık gelen elektromanyetizma p rob
lemlerini çözmekten daha zordur. Zira öncelikle denklemlerle başa çıkmak zor
dur ve İkincisi ilgimizi çekecek esnek cisimlerin şekilleri çok daha karmaşıktır.
Elektromanyetizmada M axw ell denklemlerini silindirler, küreler vb görece b a
sit geometrik şekiller için çözeriz; çünkü bunlar elektrik cihazları için elverişli
şekillerdir. Esneklikle ilgili problemlerdeyse, analiz etmek isteyeceğimiz şekil
ler gayet karmaşık olabilir. Bir vinç kancası, b ir otomobilin krank mili veya bir
gaz türbininin döner mili gibi. Bu tür problem ler bazen sayısal yöntemlerle, da
ha önce belirttiğimiz minimum enerji ilkesini kullanarak, yaklaşık olarak çözü
lebilir. Bir başka yolsa nesnenin b ir modelini kullanmak ve kutuplanmış ışık
kullanarak iç gerilmeleri ölçmektir.
Bunu şu şekilde yapabiliriz: Eşyüzlü geçirgen b ir malzemeye -örneğin, lusit
gibi b ir p lastik- strese uygulandığında, çift kırılmalı olur. İçinden kutuplanmış
ışık geçirdiğinizde kutuplanma düzlemi strese bağlı bir miktarda dönecektir:
dönmeyi ölçerek, stresi de ölçebilirsiniz. Şekil 39-6'da böyle bir kurulumun na
Şekil 39-7 Birbirine çapraz kutuplayıcılar ara
sından görüldüğü şekliyle stres altında bir plas sıl olduğu görülmektedir. Şekil 39-7 karmaşık b ir şeklin fotoesnek modelinin st
tik model. [F. W. Sears, Optics, Addison-Wesley res altındaki fotoğrafıdır.
Publishing Co., Mass., 1949.]
Şekil 39-9 (a) Uçlardan çekilerek kırılmış bir tebeşir parçası, (b ) Burkularak kırılmış bir parça.
Denge konumuna göre açılarımızı ölçersek, ilk terim sıfırdır. Bu durum da ilk
artık terim 0 açısıyla orantılıdır ve yeterince küçük açılar için 02 terimi baskın
olacaktır. [Aslında malzemeler içlerinde yeterince simetriktir ki t(0) = - r (-0)
eşitliği sağlanır. 02 terimi sıfır olur ve doğrusallıktan sapm alar doğrudan 03 te
riminden gelir. Ancak bunun sıkıştırm alar ve çekmeler için doğru olmasını ge
rektirecek bir şey yoktur.] Açıklamadığımız şey, malzemelerin neden daha yük
sek dereceli terimler önem kazandıktan sonra kırıldığıdır.
Ur = exxx + e•x y y
ex y x + eyy y (39.42)
kı(exxa)2 ,,
1 **----- (39.43)
eyya -T
G b~
Konum
Atom x ,y uX Uy k
1 0,0 0 0 -
2 a, 0 exxa eyxa fcj
3 a, a (ex x * exy)a i eyx + eyy)a k2
4 0, a exya eyya kı
5 -a, a (~ex x * exy)a (~ey x + eyy)a k2
6 -a, 0 ~exxa -eyxa kı
7 -a, -a + ex y )° ~(ey x + eyy)a k2
8 0, -a -e xya ~6yyQ kı
9 a, -a {exx - exy)a k2
o
X
i
tay hem de dikey yerdeğiştirmeleri hesaplamamız gerekir. Başlangıçtaki kübe
göre ufak yerdeğiştirmeler için, 3 num aralı atoma olan uzaklıkla ilgili değişikli
ği ux ve Uy'nin köşegen yönündeki bileşenlerinin toplamı olarak yazabilirsiniz:
- j = - (“ x + Uy)
ko f u x + u v \ 2 k2a2 ,
~2 y ^ ^xx + eyx + exy + ey y )2 (39.44)
Uo = \ | fc ı4 * +^2 {ex * + e y * + e * y + ey y )2
1 num aralı atoma bağlı bütün yayların toplam enerjisini hesaplamak için,
Denk. (39.45)'teki enerjiye bir ilave yapmalıyız. Gerilmenin sadece x ve y bile
şenlerine sahip olsak da, xy düzlemi dışındaki b ir sonraki en yakın komşularla
ilişkili başka enerjiler hâlâ vardır. Bu ilave enerji aşağıdaki şekilde ifade edilir:
Cyjy esneklik sabitlerini bulm ak için yapmamız gereken tek şey Denklem
(39.45)'te karesi alınan terimleri - Denk. (39.46)'daki terimleri ekleyerek- açmak
ve ey ejy'nin katsayılarını Denk. (39.13)'te karşılık gelen katsayıyla karşılaştır
maktır. Örneğin, exx ve eyy'deki terimleri toplayarak, aşağıdaki çarpanı elde
ederiz:
böylece
ki + 2 ko
CXxxx - Cyyyy :
a
olur. Kalan terimler için biraz karmaşıklık vardır. exxeyy gibi iki terimin çarpı
mını eyyexx ten ayırt edemediğimiz için, enerjideki bu tür terimlerin katsayısı
Denklem (39.13)'teki iki terimin toplamına eşittir. Denklem (39.45)'teki
exxeyy nin katsayısı 2 fe2 ’dir, dolayısıyla aşağıdaki eşitliği yazabiliriz:
) ----—
\^xxyy ++ ç'~‘yyxx>
tr - ^ 2—
Cxxyy - Cyyxx : h .
a
C’xyxy -- C
'~ u yxyx -
“
Son olarak, x veya y alt simgesini sadece b ir kere içeren herhangi bir terimin -
daha önce simetriye dair fikirlerden çıkardığımız üzere- sıfır olduğunu fark
edeceksiniz. Sonuçlarımızı özetlersek aşağıdaki eşitlikleri elde ederiz:
/C] + 2 k2
C Xx x x — C y y y y :
_ k2
Cxyxy - Cyxyx
a (3 9 .4 7 )
CXXXy — Cxyyy - vb - 0
Tablo 39-2'den birçok kübik kristalin üç esneklik sabiti için gözlemlenen değer L if 1,19 0 ,5 4 0,5 3
N aC l 0 ,4 8 6 0 ,1 2 7 0 ,1 2 8
leri listelenmiştir.' Dikkat ederseniz, genel olarak, Cxxyy ve Cxyxy eşit değildir.
KC1 0,4 0 0 ,0 6 2 0 ,0 6 2
Bunun nedeni, sodyum ve potasyum gibi metallerde atomlar arası kuvvetlerin
NaB r 0,3 3 0 ,1 3 0,1 3
varsaydığım ız gibi atomları birleştiren hat üzerinde etki etmemesidir. Elmas KI 0 ,2 7 0 ,0 4 3 0 ,0 4 2
da bu yasaya uymaz çünkü elmas içindeki kuvvetler kovalent kuvvetlerdir ve A gC İ 0,6 0 0 ,3 6 0 ,0 6 2
' L i t e r a t ü r d e s ık lık la f a r k l ı b i r g ö s t e r i m i n k u l l a n ı l d ı ğ ı n ı g ö r e c e k s i n i z . Ö r n e ğ in i n s a n l a r g e
n e ld e Cxxxx = C j ,, Cxxyy = Cl2 v e Cxyxy = y a z a r la r .
40
KURU SUYUN AKIŞI
40-1 Hidrostatik
Akışkanların, özellikle suyun, akışı konusu herkesi etkilemiştir. Çocukluğu 40-1 Hidrostatik
muzda küvette veya yoldaki çamur birikintilerinde oynadığını herkes hatırlar. 40-2 Hareket denklemleri
40-3 Kararlı akış: Bernoulli teoremi
Yaşlandıkça nehirleri, şelaleleri ve girdapları izleriz ve katilara nazaran nere
40-4 Dolaşım
deyse canlı gibi duran bu konudan büyüleniriz. Akışkanların davranışı -b u ve
40-5 Girdap çizgileri
bundan sonraki bölümün konusudur- birçok yönden beklenmedik şekildedir ve
ilginçtir. Sokakta akıp giden bir suyun önüne çer çöple küçük b ir baraj kurmaya
çalışan çocuğun çabaları ve suyun damın etrafından kendi yolunu bularak akıp
gitmesine şaşırması, bizlerin yıllardır sıvıların nasıl aktığını anlamaya çalış
mamıza benzerdir. N asıl aktıklarını belirleyen denklemleri ve yasaları elde ede
rek -kendi anlayışım ızla- suyun önüne baraj kurmaya çalıştık. Bu çabalarımızı
bu bölüm de tanımlayacağız. Bir sonraki bölümde suyun nasıl kendine özgü b ir
şekilde barajı parçaladığını ve onu anlamaya çalışma çabalarım ızdan kurtuldu
ğunu anlatacağız.
Suyun temel özelliklerinin sizler tarafından bilindiğini varsaymaktayız. Bir
akışkanı katidan ayıran temel özellik, b ir sıvı kayma stresini herhangi bir süre
boyunca banndıram az. Bir sıvıya kayma uygulandığında, kayma altında hare
ket edecektir. Bal gibi daha kalın sıvılar hava veya su gibi akışkanlardan daha
zor hareket eder. Bir akışkanın ne kadar kolaylıkla aktığının ölçüsü viskozitesi
dir. Bu bölümde viskozite etkilerinin göz ardı edilebildiği durum ları ele alaca
ğız. Viskozitenin etkilerini b ir sonraki bölüm de ele alacağız.
Hidrostatik, durağan sıvıların kuramı, konusuyla başlayacağız. Sıvılar du
rağanken hiç kayma kuvveti (viskoz sıvılar için bile) yoktur. Böylece hidrostatik
yasası, akışkanın içinde streslerin daima herhangi b ir yüzeye dik olmasıdır. B i Şekil 40-1 Durağan bir akışkanda herhangi
bir yüzey boyunca kuvvet bölü birim alan yü
rim alana etkiyen dik kuvvete basınç denir. Durağan b ir sıvıda kayma olmadığı
zeye diktir ve yüzeyin tüm yönelimleri için
gerçeğinden yola çıkarak basınç stresinin her yönde aynı olduğunu çıkarabili aynıdır.
riz (Şekil 40-1). Bir akışkandaki herhangi b ir düzlem üzerinde hiç kayma yoksa
basıncın her yönde aynı olması gerektiğini kanıtlama zevkini size bırakıyoruz.
Bir sıvıdaki basınç yer yer değişkenlik gösterebilir. Örneğin, dünyanın yüze
yinde durağan bir akışkanda basınç, akışkanın ağırlığından dolayı, yükseklikle
değişecektir. Akışkanın yoğunluğu p sabit ve rastgele seçilmiş b ir sıfır seviye
sindeki basınç p 0 (Şekil 40-2) kabul edilirse, bu durum da bu noktadan h kadar
yükseklikteki b ir basınç p = p 0 - pgh denklemiyle hesaplanır. Denklemdeki g b i
YÜZEY
rim kütle başına kütleçekim kuvvetidir. Dolayısıyla
p + pgh
Hidrostatik dengesinden çıkan bir diğer olasılık, p'nin sadece p'n in b ir fonksi
yonu olmasıdır. Bununla birlikte, hidrostatik konusunu b ir kenara bırakacağız
çünkü akışkanların hareketli olduğu durum kadar ilgi çekici değildir.
V( pv) = - 4 ^ (40.2)
ot
denklemi b ir akışkan için kütlenin korunumunu ifade eder. Hidrodinamik için
sürekliliğin denklemidir. Sıkıştınlamaz akışkan yakınlaştırmamızda p b ir sa
bittir ve süreklilik denklemi aşağıdaki şekilde yazılabilir:
V •v = 0 (40.3)
Kuvvet yoğunluğunu üç terimin toplamı olarak yazacağız. Daha önce birim ha
cimdeki basınç kuvvetini, -V p, ele almıştık. Bir de belli bir mesafede etki eden
"dış" kuvvetler -kütleçekim veya elektrik g ib i- vardır. Birim kütle başına potan
siyeli, 0 , olan korunumlu kuvvetler olduğunda kuvvet yoğunluğu -pV(f> olur.
(Dış kuvvetler korunumlu değilse, birim hacim başına dış kuvvet için /,jış yaz
mamız gerekir.) Ayrıca, akan b ir akışkanda kayma stresi olabileceği gerçeğin
den dolayı birim hacimde etkiyen bir başka "iç" kuvvet daha vardır. Buna vis
koz kuvvet denir ve /vis^ şeklinde yazacağız. Hareket denklemimizi aşağıdaki
şekilde yazabiliriz:
p x (ivmelenme) = -V p - pVtp + /visk (40.4)
Ax = vx At Ay = VyAt ve Az = vz At
iken v(x + Ax, y + Ay, z + Az, t + At) şeklinde ifade edilebilir. Kısmi türevler tanı
mımıza göre -Denk. (2.7)'yi hatırlayın- birinci dereceden elimizde aşağıdaki ifa
de vardır:
v(x + vx At, y + VyAt, z + vz At, t + At)
, , dv , ^ dv dv .. dv _
= vlx, y, z, t) + —— vx At + —— vy At + —— vz At + — - At
dx dy 7 âz dt
dv âv dv dv
VX ~Z-- + Vy —— + vz —— + — —
dx dy dz ât
Bunu sembolik olarak - V işlemcisine b ir vektör gibi d avran arak- aşağıdaki şe
kilde yazabiliriz:
(v ■V)t? + (40.5)
ât
dv/dt = 0 olduğu, belirli bir noktadaki hızın değişmediği durum da bile ivmelen
me olabilir, örneğin, sabit hızda b ir çember şeklinde akan suyun belirli b ir
noktasındaki hız değişmese de, su ivmelenmektedir. Elbette bunun nedeni,
çember üzerinde başlangıçta belli b ir noktada olan bir su damlacığının bir süre
sonra farklı b ir yöne sahip olmasıdır; merkeze doğru b ir ivmelenme vardır.
Kuramımızın geri kalanı sadece matematikseldir. Yapmamız gereken ivme
lenme denklemi (49.5)'i Denk. (40.4)'e koyarak elde ettiğimiz hareket denklemi
nin çözümlerini bulmaktır. Viskozite dışarıda bırakıldığında, aşağıdaki denkle
mi elde ederiz:
(V ■V)V = i l X 17 + i Vv2
— + V x (iîx t ;) = 0 (40.9)
at
Bu denklem,
fl = V x v (40.10)
ve
V •r = 0 (40.11)
V-T 7 = 0, V xr = 0
Tıpkı serbest uzaydaki elektrostatik veya manyetostatik için olan denklemler
gibidir. Bazı özel problem lere bakmak için bunlara daha sonra geri döneceğiz.
40-3 K ararlı akış: Bernoulli teoremi
Şimdi, kendimizi akışın "kararlı" olduğu durum larla sınırlayarak Denk.
(40.8)'e dönelim. Kararlı akışla demek istediğimiz, akışkanın içindeki herhangi
bir yerdeki akışın hiçbir zaman değişmemesidir. Herhangi b ir noktadaki akış
kan tıpkı aynı şekilde davranan yeni b ir akışkanla değişir sürekli. Hızın resmi
daima aynı gözükür, v durağan b ir vektör alanıdır. Manyetostatikte çizdiğimiz
"alan çizgileri" gibi, şimdi de Şekil 40-5'te gösterildiği gibi akışkan hızına her
zaman teğet çizgiler çekebiliriz. Bu çizgilere akış çizgileri denir. Kararlı akış
için açıkça görüldüğü üzere akışkan parçacıklarının gerçekte izledikleri yollar
dır. (Kararsız akışta akış çizgileri örüntüsü zamanla değişir ve herhangi bir an
daki akış çizgisi örüntüsü akışkan parçasının yolunu temsil etmez.)
Kararlı bir akış, hiçbir şey olmuyor anlamına gelmez. Akışkandaki atomlar
hareket etmekte ve hızlan değişmektedir. Kararlı akışın sadece dv/dt=0 olduğu
anlamına gelir. Bu durum da hareket denkleminin içinde v'nin skaler çarpımını
koyarsak, v ■(fl x v ) terimi çıkar ve elimizde aşağıdaki ifade kalır:
Bu Bernoulli teoremidir. Farklı akış çizgileri için genelde sabit farklı olabilir;
tek bildiğim iz Denk. (40.13)'ün sol tarafının belirli bir akış çizgisi boyunca aynı
olduğudur. Bu arada, ii = 0 eşitliğini sağlayan dönm esiz b ir akış için, hareket
denklemi (40.8) bize aşağıdaki ilişkiyi verir:
(H H :0
böylece
olur. Bu tıpkı Denk. (40.13) gibidir, şimdi sabitin akışkanın içinde her yer de
aynı değere sahip olması dışında.
Bu denkleme göre p sabitse hız, akış tüpünün alanıyla ters orantılı olarak değişir.
Şimdi de akışkan basıncı tarafından yapılan işi hesaplayalım. A j'd e n giren
akışkan üzerinden yapılan iş p j A ^ A t ve A 2'de bırakılan iş de p 2A 2 v 2At olur. A Y
ile A 2 arasında akışkan üzerinde yapılan iş o halde
p ^ ! VjAi - p 2A 2 v2At
E = \ v 2 + <p+U
Akışkan sıkıştırılamaz bir akışkansa, her iki taraftaki iç enerji terimi aynıdır ve
yine Denklem (40.14)'ün herhangi b ir akış çizgisi boyunca doğru olduğunu elde
etmiş oluruz.
Şimdi de Bem oulli integralinin bize akışın tanımını verdiği bazı basit ör
nekleri ele alalım. Şekil 40-7'de çizildiği gibi, b ir tankın tabanına yakın b ir de
likten dışarı su aktığını düşünelim. Delikteki vdlşan hızının tankın tepesine y a
kın bölgedeki akış hızından çok daha büyük olduğu bir durumu ele alacağız; di
ğer b ir deyişle tankın çapının sıvı seviyesindeki düşüşün ihmal edebileceğimiz
kadar büyük olduğunu hayal edeceğiz. (Dilersek daha hassas b ir hesaplama y a
pabilirdik.) Tankın tepesindeki basınç p 0'dur, atmosferik basınç ve delikten
akışın kenarlarındaki basınç da p 0'dur. Şimdi şekildeki gibi b ir akış çizgisi için
Bem oulli denklemini yazalım. Tankın tepesinde v değerini ve aynı zamanda
kütleçekim potansiyeli 0 değerini sıfır alalım. ılışan hızında ve (p = -g h oldu
ğunda, aşağıdaki eşitlik:
Po = Po + l p v 2
diŞan-p g h
Bu hız tam da, b ir şey h yüksekliğinden düşerken elde edeceğimiz hıza eşit
tir. Çıkıştaki su tepedeki suyun potansiyel enerjisine eşit b ir kinetik enerji ka
zandığından, bu sonuç çok da şaşırtıcı değildir. Ancak, tanktan dışarı akışka
nın akma hızını, bu hız çarpı deliğin alanı işlemini yaparak elde edebileceğiniz
fikrine kapılmayın. Delikten dışarı su püskürdükçe, akışkanın hızları birbirleri
ne hiç paralel değildir ancak akışın merkezine doğru içeri bakan bileşenleri
vardır. Püskürme içeri doğru yakınsamaktadır. Püskürtme bir süre yol aldıktan
sonra büzüşme durur ve hızlar birbirine paralel hale gelir. Böylece toplam akış,
hız çarpı o noktadaki alandır. Hatta keskin kenarlara sahip yuvarlak bir delik
ten dışarı akış varsa, püskürtme deliğin yüzde 62'sine kadar büzülür. Çıkışın
küçülmüş etkili alanı, çıkış tüplerinin farklı şekilleri için değişkenlik gösterir
ve deneysel büzülm eler dışa akış katsayıları tabloları olarak bulunabilir.
Çıkış tüpü Şekil 40-8'de gösterildiği gibi yeniden girişliyse, dışa akış katsa
yısının tam olarak %50 olduğunu çok güzel b ir yolla göstermek mümkündür.
Enerji korunumunu hızı elde etmek için kullandık, ancak dikkate almamız gere
ken b ir de momentum korunumu vardır. Çıkış püskürtmesindeki dışarı doğru
bir momentum akışı olduğundan, çıkış tüpünün kesiti üzerine uygulanan b ir
Şekil 40-9 Basınç, hızın en yüksek olduğu yerde
kuvvet olmalıdır. Bu kuvvet nereden gelir? Kuvvet duvarlardaki basınçtan gel
en düşüktür.
melidir. Dışa akış deliği küçük ve duvarlardan uzak olduğu sürece, tankın du
varlarına yakın akışkan hızı çok küçük olacaktır. Dolayısıyla her b ir yüzündeki
basınç -Denklem (40.14)'ten d o la y ı- bir akışkandaki statik basınçla neredeyse
aynı olacaktır. Bu durumda tankın kenarında bulunan herhangi b ir noktadaki -
statik basınç, çıkış tüpünün karşısındaki duvarda bulunan noktalardakiler ha
ricinde, karşı duvardaki noktada eşit b ir basınçla karşılanm alıdır. Bu basınç
sayesinde püskürtmeyle dışarı akan momentumu hesaplarsak, dışa akış katsa
yısının 1/2 olduğu görülebilir. Ancak bu yöntemi Şekil 40-7'de görünen çıkış de
liği gibi bir delik için kullanamayız, çünkü çıkış alanına yakın duvar boyunca
hız artışı hesaplayam ayacağım ız b ir basınç düşüşüne neden olur.
Gelin bir başka örneği, Şekil 40-9'da gösterildiği gibi kesit alanı değişen ve
b ir ucundan diğer ucuna su akan yatay b ir boruyu ele alalım. Enerjinin korunu
mu, Bem oulli denklemi, hızın daha yüksek olduğu daralm ış alanda basıncın
daha düşük olduğunu söyler. Akışı bozmayacak şekilde, akış tüpündeki küçük
deliklere içi su dolu küçük dikey su kolonları bağlayıp çeşitli kesit alanlarda
basıncı ölçerek bu etkiyi kolayca gösterebiliriz. Basınç, bu dikey kolonlardaki
suyun yüksekliğiyle ölçülür. Daralmış bölgede basınç diğer bölgelere göre daha
azdır. Daralmış bölgenin ötesindeki alan daralm adan önce sahip olduğu değere
kavuşursa, basınç yine yükselir. Bernoulli denklemine göre daralm adan sonraki
basınç ile daralm adan önceki basınç aynı olmalıdır, ancak aslında fark edilebilir
ölçüde azdır. Öngörümüzün yanlış olmasının nedeni, tüp boyunca basınç düşü
şüne yol açan sürtünmeye ilişkin, viskoz kuvvetleri ihmal etmemizdir. Bu basınç
düşüşüne rağmen, basınç (artan hızdan dolayı) daralmanın olduğu yerde -B e r
noulli tarafından öngörüldüğü g ib i- her iki taraftakinden kesinlikle daha düşük
tür. Daha dar tüpten geçen su miktarının aynı olması için v2 hızı kesinlikle v, hı
zından fazla olmalıdır. Dolayısıyla daha geniş kısımdan daha dar kışıma akar
ken su hızlanır. Bu ivmelenmeye yol açan kuvvet basınçtaki düşüşten gelir.
Sonuçlarımızı basit bir şekilde gösterebiliriz. Şekil 40-10'daki gibi, üzerinde
yukarı doğru su püskürten bir çıkış tüpü bulunan bir tankımız olduğunu düşü
nelim. Dışarı akış hızı tam olarak J2gh ise, boşalan su tanktaki su seviyesiyle
eşit b ir seviyeye gelecek şekilde yükselmeli. Deneyi yaparsanız, b ir miktar a l
çak kaldığını görebilirsiniz. Çıkarımımız kabaca doğrudur, ancak enerji koru Şekil 40-10 v hızının J 2 g k ‘a eşit olmadığının
kanıtı.
num yasasına dahil etmediğimiz viskoz sürtünme yine eneıji kaybına yol aç
mıştır.
Hiç iki parça kâğıdı birbirine yakın tutup, üfleyerek onları birbirinden
uzaklaştırmaya çalıştınız mı? Deneyin! Birbirlerine yapışırlar. Elbette bunun
nedeni kâğıtlar arasındaki daralan bölgeden havanın dışarıdaki bölgeye göre
daha yüksek hızla geçmesidir. Kâğıtlar arasındaki basınç atmosferik basınçtan
daha düşüktür, dolayısıyla ayrılmak yerine bir araya gelirler.
40-4 Dolaşım
Son bölümün başında, dolaşımı olmayan sıkıştınlam az bir akışkanımız var
sa, akışın aşağıdaki iki denklemi sağladığını gördük:
V • v = 0, Vxv = 0 (40.19)
Bunlar, boş uzaydaki elektrostatik veya manyetostatik denklemleriyle aynıdır.
Yük olmadığında elektrik alanında diverjansı sıfırdır ve elektrostatik alanın bü
kümü her zaman sıfırdır. Dolayısıyla Denk. (40.19), elektrostatikteki E veya man-
yetostatikteki B için olan denklemlerle aynı çözümlere sahiptir. Doğrusunu is
terseniz, b ir küre etrafından akan akışkan problemini, Bölüm 12-5'te bir elektro
statik benzerliğiyle çözmüştük. Elektrostatik benzeri, düzgün b ir elektrik alan
artı bir dipol alanıdır. Dipol alanı öyle ayarlanmıştır ki, kürenin yüzeyine dik
olan akış hızı sıfırdır. Bir silindirin etrafından geçen akış problemi benzer şekil
de, uygun bir çizgi dipolüyle düzgün bir akış alanı kullanılarak çözülebilir. Bu
çözüm akışkan hızının uzak mesafelerde -hem büyüklük hem de yön olarak- sa
bit olduğu durum için geçerlidir. Çözüm Şekil 4 0 -ll(a )'d a çizilmiştir.
Bir silindir etrafından geçen akışta, koşullar akışkanın uzak mesafelerde si
lindir etrafında çember çizerek hareket etmesini sağladığı durum için b ir başka
çözüm daha vardır. Bu durum da akış, Şekil 4 0 -ll(b )'d e k i gibi her yerde daire
seldir. Her ne kadar akışkanda denklem hâlâ sıfırsa da, böyle b ir akışın çember
etrafında dolaşımı vardır. Büküm olmadan nasıl dolaşım olabilir? Silindir etra
fında dolaşım vardır çünkü V x 17'nin silindiri çevreleyen herhangi bir ilmek et
rafındaki çizgi integrali sıfır değildir. Aynı zamanda, 17'nin, silindiri içermeyen
herhangi bir kapalı yol etrafındaki çizgi integrali sıfırdır. Bir tel etrafındaki
manyetik alanı bulduğum uzda da aynı şeyi görmüştük. Her ne kadar teli çevre
leyen bir yol üzerindeki B'nin çizgi integrali ortadan kaybolm adıysa da, telin
dışında B'nin bükümü sıfırdı. Bir silindir etrafındaki dönmesiz akıştaki hız ala
nı, b ir telin etrafındaki manyetik alanla tam olarak aynı şeydir. Merkezi, silin
dirin merkeziyle aynı olan çembersel b ir yol için hızın çizgi integrali aşağıdaki
şekilde yazılabilir: Şekil 40-11 (a ) Bir silindir etrafından geçen
ideal akışkan akışı, (b ) Bir silindir etrafında do
d s = 2 nrv laşım. (c] (a] ve (b ]’nin üst üste binmesi.
f
Dönmesiz akış için integral r'den bağım sız olmalıdır. Sabit değere C diyelim; v
teğet hız ve r de eksene olan uzaklıksa, aşağıdaki eşitliği yazabiliriz:
Bir delik etrafında dolaşan akışkana dair hoş bir gösterim vardır. Tabanın
da tıpayla kapatılmış b ir delik olan, şeffaf bir silindir tank alın. İçini suyla dol
durun, b ir çubukla biraz dairesel olarak döndürün ve tıpayı çekin. Şekil 40-
12'de görünen hoş etkiyi elde edeceksiniz. (Benzer şeyi lavaboda defalarca gör-
m üşsünüzdür!) Başlangıçta b ir miktar o) koysanız da, viskozite yüzünden hızla
kaybolur ve akış -h e r ne kadar delik etrafında b ir miktar dolaşım kalsa d a -
dönmesiz olur.
Kuram sayesinde, suyun iç yüzeyinin şeklini hesaplayabiliriz. Bir su parça
cığı içeri doğru hareket ettikçe hızlanır. Denklem (40.20)'ye göre teğet hız 1/r'yle
orantılı değişir. Açısal momentumun korunumundan gelir bu, hani buz patenci
lerinin kollarını içeri doğru çekmesini gerektiren. Radyal hız da aynı şekilde
1/r'yle orantılı değişir. Teğet hareketi ihmal edersek, b ir deliğe doğru ve radyal
olarak içeri doğru su hareket eder; V • v = 0 eşitliğinden radyal hızın da 1/r'yle
orantılı olduğu anlaşılır. Böylece toplam hız da 1/r'yle orantılı değişir ve su Ar-
Şekil 40-12 Dolaşımlı su bir tanktan boşalırken. şimet burguları boyunca ilerler. H ava su yüzeyinin tamamı atmosferik basınç
tadır, -Denk. (40.14)'ten- aşağıdaki özelliğe sahip olmalıdır:
gz + ^ v 2 = sabit
Ancak v 1/r'yle orantılıdır, dolayısıyla yüzeyin şekli aşağıdaki şekilde ifade edi
lebilir:
( z - z 0) = p -
Genelde doğru olmayan ancak sıkıştınlamaz, dönmesiz akış için doğru olan
ilginç b ir nokta, iki çözümümüz varsa bu ikisinin toplamının da ayrıca bir çö
züm olduğudur. Bu doğrudur, çünkü (40.19)'daki denklemler doğrusaldır. Hidro
dinamiğe ait bütün denklemler, (40.9), (40.10) ve (40.11) doğrusal değildir ve bu
büyük bir fark yaratır. Ancak silindir etrafındaki dönmesiz akış için Şekil 40-
ll(a )'d a k i akışla Şekil 40-1 l(b)'deki akışı üst üste bindirebiliriz ve Şekil 40
11 (c)'deki yeni akış örüntüsünü elde ederiz. Bu akış özel ilgi gerektirir. Silindirin
yukarısındaki akış hızı, aşağısındaki akış hızından daha fazladır. Dolayısıyla
yukarıdaki basınç aşağıdakinden düşüktür. Diğer b ir deyişle b ir silindir etra
fında b ir dolaşım ve net b ir yatay akışın bileşimi durumunda silindir üzerinde -
kaldırma kuvveti denilen- net b ir dikey kuvvet vardır. Elbette, dolaşım yoksa
"kuru" su kuramımıza göre cisim üzerinde etki eden net b ir kuvvet yoktur.
I. V ■v = 0
II. il = V x v
III. — + V x (i î x i 7 ) = 0
at
Bu denklemlerin fiziksel içeriği üç teorem cinsinden Helmholtz tarafından söz
cüklerle ifade edilmiştir, öncelikle, akışkan içinde akış çizgileri yerine girdap
çizgileri çizdiğimizi düşünün. Girdap çizgileriyle demek istediğimiz iî'yla aynı
yönde ve herhangi b ir bölgede ft'nın büyüklüğüyle orantılı b ir yoğunluğu olan
alan çizgileridir. II num aralı denkleme göre iî'nın diverjansı her zaman sıfırdır
(Bir bükümün diveıjansının her zaman sıfır olduğunu -B ölü m 3 -7 - hatırlayın).
Dolayısıyla girdap çizgileri B çizgileri gibidir. Asla başlam az veya durm azlar ve
kapalı ilmekler içinde hareket etmeye eğilimlidirler. Helmholtz III numaralı
denklemi şu ifadeyle tanımlamıştır: girdap çizgileri akışkanla beraber hareket
eder. Dolayısıyla akışkan parçacıklarını bazı girdap çizgileri boyunca işaretle-
seydiniz -örneğin mürekkeple onları renklendirerek-, akışkan hareket edip p a r
çacıkları beraberinde götürdükçe, her zaman yeni girdap çizgilerinin konumla
rını işaretlerler. Sıvının atomları nasıl hareket ederse etsin, girdap çizgileri on
larla beraber hareket eder. Yasaları tanımlamanın b ir yolu da budur.
Bu aynı zamanda problem leri çözmek için b ir yöntem de ortaya koyar. B aş
langıçtaki akış örüntüsü -diyelim ki her yerde v olsu n - verildiğinde, iî'yı he
saplayabilirsiniz. v'den yola çıkarak girdap çizgilerinin - v hızıyla hareket eder
le r- b ir süre sonra nerede olabileceğini söyleyebilirsiniz. Yeni fi'yla I ve II nu
maralı denklemleri kullanarak yeni v'yi bulabilirsiniz. (Bu tıpkı, akımlar bilin
diğinde B'yi bulm a problem i gibidir.) Herhangi b ir anda akış örüntüsünü bilir
sek, ilkesel olarak sonraki tüm zam anlar için onu hesaplayabiliriz. Viskoz ol
mayan akış için genel çözüm elimizdedir.
Helmholtz'un ifadesinin -v e dolayısıyla IIl'ü n - en azından kısmen anlaşıla
bileceğini göstermek istiyoruz. Aslında bütün ifade açısal momentumun koru-
numunun akışkana uygulanm asıdır. Şekil 40-13 (a)'daki gibi ekseni girdap çiz
gilerine paralel b ir sıvı silindiri düşünelim. Bir zaman sonra aynı sıvı parçası
bir başka yerde olacaktır. Genelde farklı b ir çapta silindir hacmini kaplayacak
ve b ir başka yerde olacaktır. Şekil 40-13(b)'deki gibi farklı bir yönelimi de ola
bilir. Ancak çap Şekil 40-3'teki gibi arttıysa, hacmi sabit tutmak için uzunluğu
da artmış olur. (Çünkü akışkanın sıkıştınlam az olduğunu varsayıyoruz.) Ayrıca
girdap çizgileri de malzemeye yapışık olduğundan, kesit alanı azaldıkça onların
da yoğunluğu artar. A alanı ve il vortisitesinin çarpımı, Helmholtz'a göre, sabit
kalacağından aşağıdaki eşitliği yazabiliriz:
fl>)
n 2 A 2 = Cll A l (40.21)
(M ifl^iÎ! = (M 2R İ) n 2
Şekil 40-14'teki basit cihazla hareket eden girdabı hoş b ir şekilde gösterebi
liriz. Silindirik b ir "kutu"nun açık ucu üzerine kalın b ir lastik tabaka gererek
yapılmış, altmış santim çapında ve altmış santim uzunluğunda b ir "davul"dur.
7,5 santim çapındaki b ir delik haricinde "taban" kapalıdır. Elinizle lastik diyag
rama sert b ir şekilde vurursanız, delikten dışan b ir girdap halkası iletilir. Gir-
dap görünmez olsa da orada olduğunu 3-4 metre ötedeki bir mumu söndürme
sinden anlayabilirsiniz. Etkideki gecikmeden dolayı "bir şey"in sonlu b ir hızda
hareket ettiğini anlayabilirsiniz. Kutunun içine önce b ir miktar duman üfleye
rek daha iyi gözleyebilirsiniz bu olguyu. Bu durumda girdabı hoş b ir yuvarlak
"duman halkası" olarak görürsünüz.
Duman halkası, Şekil 40-15(a)'da görüldüğü gibi, simit şeklinde b ir girdap
çizgileri demetidir, fi = V x v olduğundan bu girdap çizgileri ayrıca, şeklin (b)
kısmında gösterildiği gibi, v'nin b ir dolaşımını temsil ederler. Halkanın ileri
doğru hareketini şöyle anlayabiliriz: Halkanın tabanı etrafındaki dolaşım hızı
halkanın tepesine doğru uzanır ve orada ileri doğru hareket eder, fi'nın çizgileri
akışkanla beraber hareket ettiğinden dolayı, onlar da ayrıca v hızıyla hareket
eder. (Elbette, halkanın tepesi etrafındaki ı/nin dolaşımı tabandaki girdap çiz
gilerinin ileri hareketinden sorumludur.)
Şimdi burada önemli bir zorluktan bahsetmeliyiz. Denklem (40.9)'a göre
başlangıçta fi sıfırsa, her zaman sıfır olacaktır. Bu sonuç "kuru" su kuramının
büyük bir başarısızlığıdır, çünkü fi bir kere sıfırsa her zam an sıfır olduğu an
lamına gelir. Herhangi b ir koşul altında vortisite üretmek imkânsızdır. Yine de
davulla yaptığımız basit gösterimde başlangıçta durağan olan havayla b ir gir
dap halkası meydana getirebildik. (Biz ona vurmadan önce kutunun içinde her
yerde v = 0, fî = 0 olduğu kesindir.) Ayrıca herkes b ir gölde b ir kürek yardımıyla
bir miktar vortisite başlatabildiğim bilir. Bir akışkanın davranışını tam olarak
GİRDAP
(b ) ÇİZGİLERİ anlayabilmek için "ıslak" su kuramına başvurm am ız gerektiği açıktır.
HAREKET
YÖNÜ Yanlış olan b ir diğer kuru su kuram özelliği de, b ir katının yüzeyi ile onun
arasındaki sınırdaki akışa dair yaptığımız üst üste bindirmedir. Şekil 40-11'd e
ki gibi, b ir silindirin çevresinden geçen akış üzerinde durduğum uzda akışkanın
katının yüzeyi üzerinden akıp geçmesine izin verdik. Kuramımıza göre, katı b ir
yüzeydeki hız nasıl başladığına bağlı olarak herhangi b ir değer alabilir ve akış
Şekil 40-15 Hareket eden bir girdap halkası (bir
duman halkası), (a) Girdap çizgileri, (b ) Halka
kan ile katı arasında b ir "sürtünme"yi hesaba katmadık. Ancak deneysel b ir
nın kesit alanı. gerçektir ki, b ir akışkanın hızı katı bir nesnenin yüzeyinde daim a sıfıra iner.
Dolayısıyla, dolaşımlı veya dolaşımsız, silindir için çözümümüz -vortisite mey
dana getirmeye dair sonucumuz g ib i- yanlıştır. Bir sonraki bölümde daha doğ
ru kuram ları size anlatacağız.
ISLAK SUYUN AKIŞI
41-1 Viskozite
Son bölümde suyun akışını, viskozite [ağdalılık] olgusunu göz ardı ederek 41-1 Viskozite
41-2 Viskoz akış
tartıştık. Şimdi akışkanların akışı olgusunu viskozite etkilerini dahil ederek
41-3 Reynolds Sayısı
tartışacağız. Akışkanların gerçek davranışına bakmak istiyoruz. Çeşitli farklı
41-4 Dairesel bir silindir etrafından
koşullar altında akışkanların gerçek davranışını niceliksel olarak tanım layaca akış
ğız ki böylece konuya dair anlayışınız gelişsin. Bazı karmaşık denklemler göre 41-5 Sıfır viskozite limiti
cek ve bazı karmaşık şeyler göreceksiniz, ancak bunları öğrenmenizi amaçlamı 41-6 Couette akışı
yoruz. Bu, b ir anlamda, dünyanın nasıl işlediğine dair b ir fikir verecek "kültü
rel" b ir bölümdür. Öğrenmeye dair tek b ir kalem vardır ve o da birazdan gelece
ğimiz viskozitenin basit tanımıdır. Gerisi sadece sizin eğlenmeniz içindir.
Son bölümde hareket yasalarının aşağıdaki eşitlikte olduğunu bulmuştuk:
V • 17 = 0
Bu son yakınlaştırma -özellikle akış hızları ses hızından çok daha yavaş oldu
ğ u n d a - çoğu zaman gayet iyidir. Ancak gerçek akışkanlarda viskozite denilen iç
sürtünmeyi asla ihmal edemeyiz; olan birçok ilginç şey b ir şekilde ondan dola
yıdır. Örneğin, dolaşımın "kuru" suda asla değişmediğini gördük. Başlangıçta
dolaşım yoksa asla olmayacaktır. Ancak akışkanlarda dolaşım her gün rastlanı
lan b ir şeydir. Kuramımızı düzeltmeliyiz.
Önemli b ir deneysel gerçekle başlayacağız. Bir silindir çevresinde veya etra
fında "kuru" suyun -"potansiyel akış" denilen- akışını çalıştığımızda suyun y ü
zeye teğet b ir hızı olmasına izin vermemiz için bir neden yoktu. Sadece dik b ile
şeni sıfır olmalıydı. Sıvı ile katı arasında b ir kayma kuvveti olma olasılığını
dikkate almadık. Apaçık ortada olmasa da, deneysel olarak kontrol edilen bazı
koşullarda bir katının yüzeyinde bir sıvının hızı tam olarak sıfırdır. Mutlaka
vantilatör pervanelerinin kanatlarındaki tozu fark etmişsinizdir. Dönerek hava
yı karıştırsa da, durduğunda toz hâlâ oradadır. Aynı etkiyi b ir rüzgâr tünelinin
devasa pervanelerinde de görebilirsiniz. Neden toz havayla uçuşmuyor? Perva
ne kanadı hava içinde çok yüksek hızda ilerlese de, tam yüzeyde havanın kana
da göre hızı sıfıra inmektedir. Dolayısıyla en küçük toz parçası bile kalkmaz.'
Kuramımızı, bütün sıradan akışkanlarda katı bir yüzeye bitişik moleküllerin
(yüzeye göre) sıfır hıza sahip olacağı şeklindeki deneysel gerçekle uyumlu ola
cak şekilde düzeltmeliyiz.f
. v 7 / ; / / / / 7 7 / 7 / 7 7 7 7 7 7 7-7 / / / / / / 7~>r-
7 - ,;' . • ı ;•
■ . ..AKIŞKAN •'
Şekil 41-1 İki paralel levha arasında viskoz sürük
lenme.
/ T -.1
V=0
Daha önce b ir sıvıyı, üzerine -n e kadar küçük olursa o lsu n - b ir kayma stresi
uyguladığınızda kırıldığı şeklinde nitelemiştik. Statik durum larda kayma stres
leri yoktur. Ancak dengeye kavuşm adan önce -itm eye devam ettiğiniz müddet
çe- kayma kuvvetleri olabilir. Viskozite hareket eden b ir sıvıdaki bu kayma
kuvvetlerini tanımlar. Akışkanın hareketi sırasında kayma kuvvetlerini ölçmek
için, şimdi bahsedeceğimiz türden b ir deney yapılabilir. Şekil 41-1'de görüldü
ğü gibi aralarında su olan iki katı levha düşünün. Birini diğerine göre yavaş v0
hızıyla ilerletirken diğerini sabit tutalım. Üstteki levhanın hareket etmesi için
gereken kuvveti ölçtüğünüzde onun, d levhalar arasındaki uzaklıkken, levhala
rın alanı ve p0/d'yle orantılı olduğunu göreceksiniz. Dolayısıyla kayma stresi
F/A v0/d'y\e orantılıdır:
F v0
- Â = r ]ı r
T] orantı sabitine viskozite katsayısı denir.
Şekil 41-2 Viskoz bir akışkandaki kayma st Daha karmaşık bir durum la karşı karşıya kaldığımızda, Şekil 41-2'deki gibi
resleri. su içinde yüzleri akışa paralel, küçük, dikdörtgen bir hücreyi düşünebiliriz her
zaman. Bu hücre boyunca kayma gerilmesi aşağıdaki eşitlikle bulunabilir.
AF Avr dvx
(41.2)
~KÂ~T1 Ay dy
dvx/dy Bölüm 39'da tanımladığımız kayma gerilmesinin değişim hızıdır, bir sı
vı için kayma stresi kayma gerilmesinin değişim hızıyla orantılıdır.
Genel durum için aşağıdaki ifadeyi yazarız:
dvy dvx
(41.3)
dx + dy
d da) da)
Sx y = r, [ - ^ ( x ^ - ? - ( y a > ) ] = r) (41.5)
dy' dx dy
y = O’da bir nokta için, dco/dy = O'dır ve xda>/dx rdu>/dr terimiyle aynıdır. Dola
yısıyla o noktada
eşitliğini yazabiliriz. (S'nin du>/dr terimine bağlı olması mantıklıdır; a/da r'yle
bir değişiklik yoksa sıvı düzgün dönmededir ve stres yoktur.)
Şimdi hesapladığım ız stres silindirin etrafında her yerde aynı olan teğet
kaymadır. Silindirik bir yüzey boyunca r yarıçapında etki eden torku kayma
stresini, moment kolu r ve 2 nrl (l silindirin boyudur) alanıyla çarparak hesapla
yabiliriz. Aşağıdaki sonucu elde ederiz:
= A (41.8)
dr r3
co = — £ z-+ B (41.9)
2r2
A ve B sabitleri r = a 'd a a) = coa ve r = ¿'de a) = mb koşullarını sağlayacak şekilde
belirlenir. Böylece aşağıdaki eşitlikleri elde ederiz:
/, 2“ 2k2 ı ı
A = — Ü2— ~2------ (w î > - ( l ) a )
2 2 (41.10)
b 2d )b - a 2(ı)a
B= b2 - a2
Böylece oı'nun r'nin b ir fonksiyonu olduğunu bildiğim izden v = &>r eşitliğini el
de ederiz.
Torku hesaplamak istersek, Denk. (41.7) ve (41.8)'i kullanarak aşağıdaki eşit
likle
r = 2nr]lA
veya aşağıdaki eşitlikle hesaplayabiliriz.
T = 4 g ia ^
b2 - a2
Tork iki silindirin göreli açısal hızlarına orantılıdır. Viskozite katsayılarını öl
çen standart bir cihaz bu şekilde yapılır. Silindirlerden biri -dışardak i olsu n -
m iller üzerindedir, ancak üzerindeki torku ölçen bir yaylı teraziyle sabit tutul
maktadır. İçteki silindirse sabit bir açısal hızla döndürülür. Böylece viskozite
katsayısı Denk. (41.11)'den elde edilebilir.
Tanımından, r) için birim in Newton-sn/m2 olduğunu görebilirsiniz. Su için
20°C'de,
T] = 10~3 newton-sn/m2
olur. Çoğu zaman, r/'in p yoğunluğuna bölüm ü olan özgül viskoziteyi kullanmak
daha uygundur. Böylece hava ve su için değerler karşılaştırılabilir:
(41.13)
^ dSa
(41.14)
+ (ri + >7')V(V • v)
Yine, etkiyen tek cisim kuvvetlerinin kütleçekim gibi korunumlu kuvvetler ol
duğunu varsaymaktayız. Yeni terimin ne anlama geldiğini görmek için sıkıştırı-
lamaz akışkan durumunu ele alalım. Denklem (41.16)'nın bükümünü alırsak,
aşağıdaki eşitliği elde ederiz:
^ - + V x ( t t x » ) = - i - V 2a (41.17)
at p
Sağdaki yeni terim haricinde, bu tıpkı Denk. (40.9) gibidir. Sağ taraf sıfır oldu
ğunda, girdaplılığm akışkanla kaldığını söyleyen Helmholtz teoremini elde et
miştik. Şimdiyse elimizde, doğrudan fiziksel sonuçlan olan ve sıfır olmayan g a
yet karmaşık bir sağ taraf var. Şimdilik V x (Cl x v ) terimini ihmal edersek, eli
mizde b ir difüzyon (yayınım ) denklemi vardır. Yeni terimin anlamı ii girdaplı-
lığın akışkan içinde yayıldığıdır. Girdaplılıkta büyük b ir gradyan varsa, komşu
akışkana doğru yayılacaktır.
İşte bu terim duman halkasının yayıldıkça kalınlaşm asına yol açar. Aynca
bir duman bulutu içine "temiz" bir girdap (son bölümde tarif ettiğimiz cihazla
yapılan "dumansız" halka) gönderirseniz de ortaya çıkar. Buluttan çıktığında
bir miktar duman toplamış olacaktır ve içi boş b ir duman halkası kabuğu gö
rürsünüz. iî'nın bir miktarı, girdapla beraber ileri doğru hareketini korurken,
dumanın içine doğru yayılır.
il = V x v (41.18)
eşitliğiyle belirlenir. Dolayısıyla,
vx = vy = vz = 0 (41.19)
t= f ^ - (41.20)
Bütün sabitler, geleneği sürdürerek 1/32 şeklinde yazdığımız tek b ir çarpana sı
kıştırılabilir:
3 l= — VD (41.22)
4 p - + V x (f ix v ) = ^ - V 2iî (41.23)
(j V J i
il = V x v
için
x2 + y 2 + z2 » 1
olarak ifade edilebilir.
Bunun fiziksel olarak ne anlam a geldiği çok ilginçtir. Örneğin, D ı çağındaki
bir silindir ve Vı hızı için akış problemini çözdüğümüzde ve farklı b ir akışkan
ile farklı b ir Dz çapı için akışı hesaplam ak istediğimizde, akış Reynolds sayısı
nı veren V2 hızı için aynı olacaktır. Dolayısıyla, aşağıdaki eşitlikle bunu ifade
edebiliriz:
Aynı Reynolds sayısına sahip iki durumda, akışlar, uygun ölçekli x', y ', z ' ve t'
cinsinden, aynı "görünecektir". Bu önemli b ir önermedir çünkü bir uçak kanadı
nın etrafından geçen akışın davranışını belirlemek için b ir uçak yapmak ve üze
rinde deney yapmak zorunda değiliz. Bunun yerine b ir modelini yapar ve aynı
Reynolds sayısını verecek hızı kullanarak ölçümleri yapabiliriz. Bu ilke saye
sinde "rüzgâr tüneli" sonuçlarını küçük ölçekli uçaklara veya model tekneler
üzerindeki "model havuzu" sonuçlannı tam ölçekli nesnelere uygulayabiliriz.
Ancak unutmayın, bunu sadece akışkanın sıkıştırılabilirliğinin ihmal edilebil
diği durum larda yapabiliriz. Öteki türlü devreye yeni b ir nicelik girer: ses hızı.
Farklı durum lar birbirine sadece V n in ses hızına oranı da ayrıca eşit olduğun
da karşılık gelebilir. Bu orana M ach sayısı denir. Diğer b ir deyişle, ses hızına
yakın veya üstündeki akışlarda iki farklı durum sadece, hem M ach sayısı hem
de Reynolds sayısı eşit olduğunda birbirlerine eşit olur.
Şekil 41-4 Dairesel bir silindir için Reynolds sayısının bir fonksiyonu olarak sürüklenme katsayısı
CD.
F
° D = \p V *D l
Sürüklenme katsayısı, akış içinde gayet karmaşık bir şeyler olduğuna dair bir
ipucu vererek gayet karmaşık bir şekilde değişir. Şimdi, Reynold sayısı için farklı
aralıklarda akışın doğasını tanımlayacağız, önce, Reynolds sayısı küçükken akış
gayet kararlıdır yani hız her yerde sabittir ve akış silindirin etrafından geçer gi
der. Akış çizgilerinin esas dağılımıysa, potansiyel akıştaki gibi değildir. Biraz
farklı bir denklemin çözümleridir. Hız çok düşük olduğunda ya da eşdeğeri ola
rak viskozite akışkanı bal kıvamına getirecek kadar yüksekse, bu durumda atalet
terimleri ihmal edilebilir ve akış aşağıdaki denklemle ifade edilebilir:
V2 n = 0
Bu denklem ilk olarak Stokes tarafından çözülmüştür. Stokes, aynı problemi ay
rıca küre için de çözmüştür. Düşük Reynolds sayısını sağlayan koşullar altında
ilerleyen küçük b ir küreniz varsa, onu sürüklemek için gerekli kuvvet, a küre
nin yarıçapı ve V de hızıyken, 6 m }aVdir. Bu çok yararlı b ir denklemdir; çünkü
Şekil 41-5 Dairesel bir silindir etrafında vis
bize belirli bir kuvvetin etki ettiği küçük kir parçacıklarının (ya da küre olarak
koz (düşük hızlar] akış.
yakınlaştınlabilecek diğer parçacıkların) akışkan içinde nasıl hareket ettiğini
anlatır. Örneğin, b ir santrifüjde, b ir çökeltide veya b ir yayılmada. 32'nin l'den
küçük olduğu düşük Reynolds sayısı bölgesinde silindir etrafındaki v çizgileri
Şekil 41-5'te gösterilmiştir.
Şimdi akışkanın hızını, Reynolds sayısını l'd en büyük olacak hale getirirsek
akışın değiştiğini görürüz. Kürenin arkasında, Şekil 41-6(b)'de görüldüğü gibi
Şekil 41-6 Çeşitli Reynolds sayıları için bir silindirin etrafından akış.
girdap yolu" denir. Daima 3i > 40 olduğu zaman görünürler. Böyle b ir akışın fo
toğrafı Şekil 41-7'de gösterilmiştir.
Şekil 41 - 6 (c) ve 41 - 6 (b) veya 41-6(a)'daki iki akış arasındaki fark düzende
nerdeyse tam bir farktır. Şekil 41 - 6 (a) veya (b)'de hız sabitken, Şekil 41-6(c)'de
hız herhangi bir noktada zamanla değişir. Şekil 41-4'te kesikli çizgiyle belirtti
ğimiz 31 = 40'ın üzerinde hiç kararlı b ir çözüm yoktur. Bu yüksek Reynolds sayı
ları için akış düzenli, döngüsel bir şekilde değişkenlik gösterir.
Bu girdapların nasıl meydana geldiğine dair fiziksel bir fikir edinebiliriz.
Bir silindirin yüzeyinde akışkan hızının sıfır olması gerektiğini ve yüzeyden
uzakta hızla arttığını biliyoruz. Girdap, akışkan hızındaki bu büyük yerel deği
şimle yaratılır. Ana akım hızı düşük olduğunda, girdap için yaratıldığı yer olan
katı yüzeyin yakınındaki ince alanından daha büyük b ir girdap alanına yayıl
mak için yeterli zaman vardır. Bu fiziksel betimleme, ana akım hızı veya 31 art
tıkça akışın doğasında meydana gelecek b ir sonraki değişikliğe bizi hazırlaya
bilir.
Hız gitgide arttıkça, girdabın daha büyük b ir akışkan bölgesine yayılmak
için zamanı azalır. Birkaç yüz Reynolds sayısına ulaştığımızda, girdap Şekil 41-
6 (d)'de görüldüğü gibi ince b ir şeridi doldurmaya başlar. Bu katmanda akış ka-
otik ve düzensizdir. Bu bölgeye sınır tabakası denir 31 arttıkça bu düzensiz akış
bölgesi gitgide daha uzağa yayılır. Türbülanslı bölgede hızlar çok düzensiz ve
"sesli"dir; ayrıca akış artık iki boyutlu değildir. Her üç boyutta da burkulur ve
döner. Hâlâ, türbülans hareketinin üzerine bindirilm iş düzenli değişken b ir h a
reket vardır.
Reynolds sayısı daha da arttıkça, türbülanslı bölge akış çizgilerinin silindi
ri terk ettiği -31 = 105 değerinin üzerindeki ak ışlarda- bir noktaya ulaşır. Akış
Şekil 41-6(e)'de gösterildiği gibidir ve "türbülanslı sınır tabakası"yla karşılaşı
rız. Ayrıca sürüklenme kuvvetinde de büyük b ir değişiklik vardır; Şekil 41-4'te
gösterildiği gibi büyük b ir çarpanla düşer. Bu hız bölgesinde, sürüklenme kuv
veti artan hızla beraber aslında azalır. Periyodikliğe dair çok az kanıt vardır.
Daha da büyük Reynolds sayılarında ne olur? Hızı daha da artırdığımızda,
anafor yine büyür ve sürüklenme artar. 31 = 107'ye kadar çıkan son deneyler
anaforda yeni bir periyodikliğin meydana geldiğini göstermekte. Bu ya bütün
anaforun büyük b ir hareketle ileri geri salınmasından ya da düzensiz sesli bir
hareketle beraber yeni b ir tür girdabın oluşmasından dolayıdır. Detaylar henüz
tamamen açık değildir ve hâlâ üzerinde deneyler yapılmaktadır.
M ERKEZKAÇ
KUVVETLERİ
neden olduğunu bilmez. İşte b ir zorluk. 1/3 gibi basit b ir sayı ve açıklaması
yok. Aslında bütün bu dalga oluşumunun işleyişi çok da anlaşılamamıştır; yine
de kararlı laminer akıştır.
Şimdi de dıştaki silindiri -an cak zıt yönde- döndürmeye başlarsak, akış
örüntüsü parçalanm aya başlar. Şekil 41-8(d)'de çizildiği gibi dalgalı bölgeler ile
sakin bölgeler birbirlerini takip etmeye ve bir spiral örüntü ortaya çıkarmaya
başlarlar. Ancak bu "sakin" bölgelerde akış aslında gayet düzensizdir. Hatta ta
mamen türbülanslıdır. Dalgalı bölgeler de düzensiz türbülanslı akış belirtileri
göstermeye başlarlar. Silindirler daha da hızlı döndürülürse, bütün akış kaotik
b ir şekilde türbülanslı hale gelir.
Bu basit deneyde birbirinden farklı akış bölgeleri gözlemledik ve hepsi de
basit denklemimizdeki tek b ir parametre 32'nin çeşitli değerlerinde saklıdır. D ö
nen silindir sayesinde bir silindir etrafında gerçekleşen akışla ilgili birçok etki
yi görebiliriz: Öncelikle kararlı b ir akış vardır; sonra zamanla düzenli, akıcı bir
şekilde değişen bir akış belirir ve son olarak akış tamamen düzensiz olur. Bü
tün bu etkileri sakin b ir havada bir sigaradan yükselen dum anda görebilirsiniz,
önce çok düzgün kararlı b ir duman sütunu yükselir, sonra b ir dizi burkulm a
larla duman parçalanm aya başlar ve sonunda düzensiz bir duman bulutu göz
lemlenir.
Bütün bunlardan çıkarılacak esas ders, (41.23)'teki basit denklemler küme
sinde çok büyük miktarda davranış çeşitliliğinin saklı olduğudur. Bütün çö
zümler aynı denklemler içindir, sadece 01 değerleri farklıdır. Denklemlerde ek
sik terim olduğunu düşünmemiz için neden yoktur. Tek karşılaştığımız zorluk,
çok küçük Reynolds sayıları -tam am en viskoz akış durum u- için onları analiz
edebilecek matematiksel yeterliliğimizin olmamasıdır. Bir denklem yazmış ol
mamız akışkanların akışından büyüyü, gizemi veya onun şaşırtıcılığını ortadan
kaldırmaz.
Tek b ir parametreli basit b ir denklem sayesinde bu kadar değişkenlik
mümkünse, daha karmaşık denklemlerle ne kadar daha fazlası mümkündür kim
bilir! Belki de sarm al nebulaları ve yoğuşan, dönen ve patlayan yıldızları ve g a
laksileri tanımlayan temel denklem, neredeyse saf hidrojen gazının hidrodina
mik davranışını açıklayan basit b ir denklemdir. Fiziğe dair yersiz korkulan
olan bazı insanlar sıklıkla hayat için bir denklem yazılam ayacağını söylerler.
Belki de yazabiliriz. Aslında aşağıdaki kuantum mekanik denklemini yazdığı
mızda o denkleme yeterince yakınlaşmış olabiliriz:
EĞRİ UZAY
tepki gösterirler. Bunlar Nevvton'ın evrensel kütleçekim ve hareket yasalarıdır. 42-3 Uzayımız eğridir
42-4 Uzay-zamanda geometri
Bildiğiniz üzere topların, gezegenlerin, uyduların, galaksilerin ve daha niceleri
42-5 Kütleçekim ve eşdeğerlik ilkesi
nin hareketini belirlerler.
42-6 Kütleçekim alanında saatlerin hızı
Einstein'ın kütleçekim yasasına dair farklı bir yorumu vardır. Ona göre 42-7 Uzay-zamanın bükülmesi
uzay ve zaman -b e ra b e r uzay-zam an şekilde anılm alıdır- ağır kütlelerin yakı 42-8 Eğri uzay-zamanda hareket
nında eğrilir. Bu eğri uzay-zam anda nesnelerin "düz çizgiler" üzerinde gitmeye 42-9 Einstein'ın kütleçekim kuramı
çalışm aları da onların hareketini belirler. Bu karmaşık -çok karm aşık- bir fi
kirdir. Bu bölümde açıklamak istediğimiz fikir de budur.
Konumuzun üç kısmı vardır. Biri kütleçekimin etkilerini içerir. Diğeri daha
önceden üzerinde durduğumuz uzay-zaman fikirlerini içerir. Üçüncüsü de eğri
uzay-zaman fikrini içerir. Konumuzu basitleştirmek için kütleçekim ve zamanı
b ir kenara koyacak ve sadece eğri uzayı tartışacağız. Diğer kısımlara sonra ge
leceğiz, ancak şimdi eğri uzay fikrine -eğri uzayın ne anlama geldiğine, daha da
özel olarak Einstein'ın uygulam asında eğri uzayın ne anlama geldiğine- odak
lanacağız. Bu bile üç boyutta yeterince zor bir şeydir. Dolayısıyla problemi da
ha da basite indirgeyecek ve iki boyutta "eğri uzay" kelimelerinin ne anlama
geldiğini konuşacağız.
İki boyutlu eğri yüzey fikrini tam olarak anlayabilmek için, böyle b ir uzayda
yaşayan bir karakterin sınırlı bakış açısını özümsemeniz gerekir. Gözleri olm a
yan b ir böceğin, Şekil 42-Î'deki gibi b ir düzlem üzerinde yaşadığını düşünelim.
Sadece bu düzlemde hareket edebilir ve "dış dünya"yı keşfedebileceğini bile
mez. (Sizin hayal gücünüze sahip değildir.) Elbette benzerlikle akıl yürüteceğiz.
Biz üç boyutlu dünyada yaşıyoruz ve üç boyutlu dünyamızın dışında bir başka
yöne girmeye dair b ir hayal gücümüz yoktur; dolayısıyla bu şeyi benzerlik ku
rarak düşünmeliyiz. Sanki bir düzlemde yaşayan böceklermişiz ve b ir başka
yönde uzay varmış gibi. Bu yüzden önce yüzeyde yaşayan ve oradan çıkamayan
b ir böceği inceleyeceğiz.
İki boyutta yaşayan böceğe dair b ir başka örnek olarak bir küre üzerinde
yaşayan bir böceği ele alalım. Şekil 42-2'de göründüğü gibi kürenin yüzeyinde
yürüyebilir, ancak "yukarı", "aşağı" veya "dışarı" bakamaz.
Şimdi de üçüncü b ir tür böceği ele alalım. O da diğerleri gibidir ve ilk böce
ğimiz gibi bir düzlem üzerinde yaşar; ancak bu düzlem biraz gariptir. Düzlemin
farklı yerlerinde farklı sıcaklıklar vardır. Ayrıca böcek ve kullandığı bütün cet
veller ısıtılınca genişleyen b ir malzemeden yapılmıştır. Cetvelini bir şey ölçmek
için bir yere koyduğunda cetvel hemen o yerdeki sıcaklığa uygun olarak geniş
ler. Nereye b ir nesne -kendisini, b ir cetveli, b ir üçgeni veya herhangi b ir şeyi-
koyarsa koysun, o şey termal genişleme yüzünden uzar. Her şey sıcak yerlerde
soğuk yerdekilere göre daha uzundur ve her şey aynı genişleme katsayısına sa
hiptir. Üçüncü böceğimizin yuvasına "elektrikli ocak" demiş olsak da aslında
merkezde soğuk ve kenarlara doğru gittikçe ısınan özel b ir tür elektrik ocağını
ele alacağız (Şekil 42-3).
Şimdi de böceklerimizin geometri çalışmaya başladığını düşünelim. Her ne
kadar kör olduklarını ve "dış" dünyayı göremediklerini düşünsek de ayakları ve
duyargalarıyla çok şeyler yapabilirler. Çizgiler çizebilirler ve cetveller yaparak
cek. gi” çizmek.
nür. Şekil 42-8'deki gibi b ir şekil elde etmişti. Son vardığı nokta B, başlangıç
noktası A 'n ın üzerinde değildir. Kapalı b ir şekil hiç değildir. Elinize b ir küre
alıp, siz de deneyin. Benzer bir şey elektrikli ocaktaki dostumuzun da başına
gelir. Genişleyen cetvelleri yardım ıyla eşit uzunlukta ve birbirlerine dik açıda
dört düz çizgi çektiğinde Şekil 42-9'daki gibi b ir şekil elde eder.
Şimdi de her b ir böceğimizin dünyasında bir Öklit olduğunu ve onlara ge
ometrinin nasıl olması "gerektiğini" anlattığını ve böceklerimizin onun dedikle
rini küçük ölçekte kaba ölçümler yaparak onun dediklerini doğruladıklarını dü
şünelim. Sonra daha büyük ölçekte daha doğru kareler çizmeye çalıştıklarında
bir şeylerin yanlış olduğunu keşfederler. Demeye çalıştığımız, sadece geometrik
ölçümler sayesinde bulundukları uzayla ilgili b ir şeylerin yanlış olduğunu keş
federler. Eğri uzayı, geometrinin b ir düzlemde olmasını beklediğimizle aynı ol
madığı uzay olarak tanımlarız. Bir kürenin veya elektrikli ocağın üzerindeki b ö
ceklerin geometrisi eğri uzayın geometrisidir. Öklit geometrisinin kuralları ge
çerli değildir. Yaşadığınız dünyanın eğri olduğun anlamak için kendinizi düz
lemden yukarı kaldırmanız gerekmez. Dünyanın b ir küre olduğunu anlamak
için etrafını dolaşmanız gerekmez. Bir küre üzerinde yaşadığınızı b ir kare çize
rek anlayabilirsiniz. Kareniz çok küçükse, çok hassas hesaplam alar yapmanız
gerekir ancak kare büyükse ölçümü kabaca yapabilirsiniz.
Şimdi de bir düzlem üzerindeki üçgeni ele alalım. Açıların toplamı 180°'dir.
Küredeki dostumuz üçgenleri çok garip bulabilir. Örneğin, üçgenlerin üç dik açı
sı olduğunu keşfedebilir. Evet, gerçekten de! Biri şekil 42-10'da gösterilmiştir.
Böceğimizin kuzey kutbundan başladığını ve ekvatora doğru dümdüz aşağı indi
ğini düşünelim. Sonra b ir dik açıyla döner ve aynı uzunlukta mükemmel bir düz
çizgi daha çeker. Sonra bunu yine yapar. Seçtiği uzunlukla başlangıç noktasına
geri döner ve ilk çizgiyle dik açı yapar. Diğer b ir deyişle ona göre bu üçgenin üç
dik açısı olduğu ve toplamlarının 270 derece olduğu kesindir. Onun için üçgenin
iç açılarının toplamının daima 180 dereceden fazla olduğu ortaya çıktı. Aslında,
fazla miktar (bu özel durum için 90 derece) üçgenin sahip olduğu alanla orantılı
dır. Küre üzerindeki üçgen çok küçükse, açılarının toplamı 180 dereceden biraz
daha fazladır sadece. Üçgen büyüdükçe fark da büyür. Elektrikli ocaktaki böcek
ler de kendi üçgenlerini çizerken benzer zorluklarla karşılaşırlar.
Şimdi diğer böceklerimizin çemberler hakkında ne bulduklarına bakalım.
Çemberler çizmiş ve çevrelerini ölçmüş olsunlar. Örneğin, kürede yaşayan b ö
ceğimiz Şekil 42-11'deki b ir çember çizebilir ve çevresinin 2n çarpı yarıçaptan
daha küçük olduğunu bulabilir. (Bunu siz görebiliyorsunuz çünkü bizim üç b o mek.
yutlu bakış açısı zekâmızla onun "yarıçap" dediğinin aslında çemberin gerçek
yarıçapından daha uzun b ir eğri olduğu açıkça ortadadır.) Küredeki böceğin
Öklit okuduğunu ve çemberin çevresi C'yi 27r'ye bölerek b ir yarıçap öngörmeye
çalıştığını düşünelim.
C
Böylece ölçülen yarıçapın öngörülen yarıçaptan daha büyük olduğunu bulurdu.
Konunun üzerine giderek bu farkı "artan yarıçap" diye tanımlayıp aşağıdaki
eşitliği yazabilir ve artan yarıçap etkisinin nasıl çember boyutuna bağlı oldu
ğunu araştırabilir.
^ölçülen — ^öngörü — rartık (42.2)
Bunun avantajı çember veya üçgeni nasıl yönlendirdiğimizden bağım sız olm a
sıdır.
Ancak b ir kürenin artan çapının bir de dezavantajı vardır; uzayı tam anla
mıyla nitelendirmez. Çeşitli eğrilikler üzerinden ortalama alma etkisi olduğun
dan, üç boyutlu dünyanın ortalama eğriliğini verir. Ancak, ortalama olduğun
dan, geometriyi tanımlama problem ini tam olarak çözmez. Sadece bu numarayı
biliyorsanız, uzayın geometrisinin bütün özelliklerini öngöremezsiniz; çünkü
farklı yönelimlere sahip çemberlerle ne olacağını söyleyemezsiniz. Eksiksiz bir
tanım, her b ir noktada altı "eğrilik sayılan"nın belirlenmesini gerektirir. Elbet
te matematikçiler bütün bu sayılan nasıl yazm alan gerektiğini bilirler. Bir gün
bir matematik kitabında onlan zarif ve yüksek seviyeli b ir biçimde nasıl yaza-
bileceğinizi görebilirsiniz, ancak şimdilik ne yazmaya çalıştığınızı kabaca b il
mek iyi b ir fikirdir. Am açlanm ızın çoğu için ortalama eğrilik yeterli olacaktır.'
(42.3)
' H iç eksik nokta bırakmamak için b ir ilave noktayı daha belirtm eliyiz. Eğik uzaya dair elekt
rik li ocak m odelim izi üç boyuta taşım ak isterseniz, cetvelin uzunluğunun sadece onu k oy
duğunuz yere değil ayrıca cetvelin konulduğu yerdeki yönelim ine de bağlı olduğunu düşün
m elisiniz. Cetvelin uzunluğunun b a ğlı olduğu yere dayandığı durumun genelleştirilm esidir,
ancak aym durum kuzey-güney veya doğu-batı veya yukan-aşağı şeklinde ayarlandığında
da geçerlidir. Böyle b ir m odelle üç boyutlu uzayda herhangi b ir geom etriyi tem sil etmek is
terseniz bu genelleştirm eye ihtiyaç vardır, ancak iki boyut için gerekli değildir.
1 Kim se -E instein b ile - kütle noktasal olarak yoğunlaşırsa ne ya p ıla bileceğin i bilm iyor.
1 Yaklaşık olarak, çünkü yoğunluk v arsayd ığım ız gibi yançaptan b ağım sız değildir.
Yasaya göre dünyanın yüzey alanının üzerindeki ortalama eğrilik sıfırdır.
Ancak bu, eğriliğin tüm bileşenlerinin sıfır olduğu anlamına gelmez. Dünyanın
üzerinde hâlâ b ir miktar eğrilik olabilir ve hatta vardır. Bir düzlemdeki çember
için belirli yönelimlerde eğriliğin işareti farklı olabilir. İçinde hiç kütle olmayan
b ir kürenin üzerindeki ortalama eğrilik sıfırdır. Yeri gelmişken, eğriliğin çeşitli
bileşenleri ile b ir yerden b ir yere ortalama eğriliğin değişimi arasında b ir ilişki
olduğu da ortaya çıkmıştır. Dolayısıyla her yerdeki ortalama eğriliği bilirseniz,
her b ir yerdeki eğrilik bileşenlerinin detaylarını çıkarabilirsiniz. Dünyanın için
deki ortalama eğrilik yükseklikle değişir ve bunun anlamı dünyanın hem içinde
hem de dışında bazı eğrilik bileşenlerinin sıfırdan başka bir değere sahip olma
sıdır. Kütleçekim kuvveti olarak gördüğümüz şey işte bu eğriliktir.
Bir düzlem üzerinde bir böcek olduğunu ve "düzlem"in üzerinde küçük ka
barcıklar olduğunu düşünelim. Kabarcıkla karşılaşan böcek, uzayında küçük
yerel eğrilik alanları olduğunu düşünür. Bizde de üç boyutta aynı şey vardır.
Bir madde yığını üç boyutlu uzayda yerel b ir eğriliğe - b i r tür üç boyutlu kabar
cığa- yol açar.
Düzlem üzerinde birçok yumru yaratırsak, kabarcıkların yanı sıra düzlemde
toplam bir eğrilik oluşabilir. Yüzey b ir küreye dönüşebilir. Evrenimizin dünya
ve güneş gibi madde yığınları dolayısıyla oluşan yerel kabarcıklar dışında net
b ir ortalama eğriliği olup olmadığını bilmek ilginç olurdu. Astrofizikçiler çok
uzak mesafelerdeki galaksilerin ölçümlerini yaparak bu soruyu cevaplandırm a
ya çalışmaktadır, örneğin, uzak b ir mesafede küresel b ir kabuk içindeki galak
silerin sayısı, kabuğun yarıçapına dair bilgimizle öngördüğümüz sayıdan fazla
çıkarsa, çok büyük b ir kürenin artan yarıçapına dair b ir ölçüm yapmış oluruz.
Böyle ölçülerle Evrenin ortalam ada düz mü yoksa yuvarlak mı olduğunu -b ir
küre gibi "kapalı" mı, yoksa b ir düzlem gibi "açık" m ı- anlamayı umut ediyoruz.
Bu konuya ilişkin tartışm aları duymuşsunuzdur. Tartışm alar sürmektedir, çün
kü astronomik ölçümler hâlâ sonuçsuzdur. Deneysel veriler kesin bir cevap ve
recek kadar hassas değildir. Ne yazık ki, büyük ölçekte Evrenimizin toplam
eğriliğin ne olduğu hakkında en ufak b ir fikrimiz yoktur.
l42-4’
Şekil 42-17'deki ivmelenen uzay gemisini düşünürsek, herhangi b ir anda yayıcı
ve alıcı eşit hızlarda ilerlemektedir. Ancak A saatinden B saatine ışık sinyalleri Şekil 42-17 Bir uzay gemisinin baş tarafındaki
saat, kuyruğundaki saate göre daha hızlı ilerli
nin varm a süresinde gemi ivmelenmiştir. g ivmelenmeyi ve t de ışığın A 'dan
yo r gibi görünür.
B 'ye giderken katettiği H mesafesini geçtiği süreyi temsil ediyorsa, gt ilave hızı-
m kazanmıştır. Bu zaman H /c'ye çok yakındır. Dolayısıyla sinyaller B'ye vardı
ğında, gemi hızını gH /c kadar artırmıştır. Alıcının, sinyal yayıcıdan çıktığı anda
yayıcıya göre hızı daima budur. Dolayısıyla Doppler kayması denklemi, Denk.
(42.4) için kullanmamız gereken hız budur. İvmelenmenin ve geminin boyunun
bu hızı c'den çok daha küçük kılacak kadar küçük olduğunu varsayarsak, vVc2
terimini ihmal edebiliriz. Böylece aşağıdaki ifadeyi elde ederiz:
6j = w0 ( l + ^ ) (42.5)
- Ş -g H (42.8)
Sonra atomun b ir foton yayınladığını ve daha düşük enerji durumu E0'ya dön
düğünü düşünelim. Sonra da atomu yere geri taşıyalım. Dönüş yolunda kütle
E0/c?; aşağıdaki enerjiyi geri alırız:
gH (42.9)
Cr
-^’foton + E 0 — E ı + A [7
E=hu>0( ı+ y9H\
(b)
Ancak düştükten sonra frekansı E/h olur, böylece Denk. (42.5)'in sonucunu yine
verir. Görelilik, kuantum fiziği ve enerji korunumu hakkındaki fikirlerimiz, an
cak Einstein'ın kütleçekim alanındaki saatler hakkındaki öngörüsü doğruysa
bir arada uyum içinde olur. Örneğin, dünyanın yüzeyindeki 20 metrelik bir yük
seklik farkı için frekanstaki farklılık sadece 1015'te ikidir. M össbauer etkisini
kullanarak bu farkın doğru olduğu deneysel olarak gösterilmiştir.- Einstein ta
mamen haklıydı.
100 m
Şimdi de t = 0 zamanında birinci nesnenin 100 metre üzerindeki bir başka nes
neyi ele alalım. Şekil 42-18(c)'deki A noktasında başlar. Şimdi A noktasındaki
100 sn C C/
bir saatle ölçülecek şekilde 100 saniye boyunca çizgisini takip edelim. Şeklin (d)
kısmında gösterildiği gibi A noktasından C noktasına gider. Ancak iki yüksek
(e) 100 m
likte zaman farklı hızlarda ilerlediğinden - b i r kütleçekim alanı olduğunu var 100 m
0)0911 (42.13)
c2
Bunun yanında, hız için ters işaretli bir düzeltme olduğunu hatırlayalım. Bu et
ki için aşağıdaki ifadenin doğru olduğunu biliyoruz:
(1) = 0>çyJ 1 —v 2/ c 2
Her ne kadar bu ilkenin herhangi b ir hız için doğru olduğunu bilsek de, hızların
c'den çok daha düşük olduğu b ir örneği ele alalım. Bu durum da bu denklemi
(o = w0(l - v2/2c2)
A i d = Ş ^ H - y ) (42.15)
Hareket eden saatimiz için böyle b ir frekans kayması, sabit saatimizde dt za
manını ölçtüğümüzde hareket eden saatin aşağıdaki zamanı ölçeceği anlamına
gelir.
dt 1 JO L-IL (42.16)
Ve2 2c2
Yol üstündeki artan zaman, ilave terimin zamana göre integralidir, yani
v2
(m v 2 \
Bu iki yasa daha önce gördüğümüz yasa çiftlerine benzer. Daha önce b ir kütle
çekim alanındaki hareketi Nevvton'm ters kare kütleçekim yasası ve onun hare
ket yasalarıyla tarif etmiştik. Şimdi (1) ve (2) numaralı yasalar onların yerlerini
alır. Yeni yasalarım ız elektrodinamikte gördüklerimize de karşılık gelir. Orada,
Aslım söylemek gerekirse, sadece bölgesel maksimumdur. Kendi zam anının herhangi b ir ya
kın yoldan daha büyük olduğunu söylem eliydik, örn eğin dünyanın etrafındaki eliptik b ir
yörünge için kendi zamanı, büyük b ir yüksekliğe fırlatıla n v e yere geri düşen b ir nesnenin
balistik yolundan daha uzun olmak zorunda değildir.
yükler tarafından meydana getirilen alanları belirleyen yasa -M a x w e ll denk
lem leri- vardı. "Uzay"ın niteliğinin yüklü b ir m adde varlığında nasıl değiştiğini
belirtir ki, (1) num aralı yasa da kütleçekim için aynısını yapar. İlaveten, alan
larda parçacıkların nasıl hareket ettiğine dair b ir yasa, d (m v )/d t = q (E + v x B),
vardı. Bu da, kütleçekim için, (2) numaralı yasayla karşılanır.
(1) ve (2) numaralı yasalar -gerçi çoğu zaman çok daha karmaşık matematik
sel b ir biçimde ifade edilmiş şekilde görürsünüz- Einstein'm kütleçekim kura
mının tam bir ifadesidir. Yine de b ir ilave yapmalıyız. Bir kütleçekim alanında
zaman ölçeklerinin değiştiği gibi, uzunluk ölçekleri de değişir. Hareket ettirdi
ğiniz zaman cetvellerin uzunlukları değişir. Uzay ve zaman birbirine öyle geç
miştir ki, zamanla ilgili bir şey olduğunda bunun bir şekilde uzaya yansımama
sı imkânsızdır. En basit örneği ele alalım: Dünyanın yanından geçmektesiniz.
Sizin bakış açınızdan “zaman", bizim bakış açımıza göre kısmen uzaydır. Dola
yısıyla uzayda da değişiklikler olmalıdır. Maddenin varlığında bükülen bütün
uzay-zam andır ve sadece zaman ölçeğinde bir değişiklikten daha karmaşıktır.
Bununla birlikte, uzayın eğriliğine dair bu kuralın sadece birinin bakış açısına
göre değil, herkesin bakış açısına göre doğru olduğunun anlaşılm ası şartıyla
Denk. (42.3)'te sunduğumuz kural kütleçekim yasalarım bütünüyle belirlemeye
yeterlidir. Bir kütlenin yanından geçen biri, onun kendisi yanından geçerkenki
hareketi için hesapladığı kinetik enerji yüzünden farklı bir kütle içeriği görür
ve enerjiye karşılık gelen kütleyi de hesaba katmalıdır. N asıl hareket ediyor
olursa olsun, b ir kimse bir küre çizdiğinde artan yarıçapı G/Oc2) çarpı kürenin
içindeki toplam kütle (ya da daha iyisi, G/(3c4) çarpı toplam içerdiği enerji) ola
rak bulacağı şekilde kuram düzenlenmelidir. Bu yasanın -(1 ) num aralı yasanın-
herhangi b ir hareketli sistemde doğru olması kütleçekime dair en büyük yasa
lardan biridir ve Einstein'm alan denklemi olarak isimlendirilir. Diğer büyük
yasa da (2) num aralı yasadır -nesnelerin kendi zamanlarının maksimum olaca
ğı şekilde hareket etm eleri- ve Einstein'm hareket denklemi olarak isim lendiri
lir.
Bu yasaları Newton yasalarıyla karşılaştırm ak veya elektrodinamikle ilişki-
lendirmek için tamamen cebirsel b ir biçimde yazmak matematiksel olarak zor
dur. Ancak bugün kütleçekim fiziğine dair çoğu eksiksiz yasalarım ız bu şekilde
dir.
Ele aldığımız basit örnekte New ton mekaniğiyle tam uyum içinde olsalar da,
her zaman böyle değildir. Einstein tarafından çıkarılan üç farklılık deneysel
olarak ispatlanmıştır: M erkür'ün yörüngesi sabit b ir elips değildir; bir yıldızın
güneş yakınından geçen ışığı, düşündüğünüzden iki kat fazla sapar ve saatlerin
hızlan kütleçekim alanındaki konumlarına dayanır. Einstein'm öngörüleri
Newton mekaniğindeki fikirlerle çeliştiği zaman, doğa her zaman Einstein'm
yanında olmuştur.
Şimdiye kadar söylediğimiz her şeyi şu şekilde özetleyelim. Birincisi, zaman
ve uzaklık oranlan onlan uzayda ölçtüğünüz yer ve zamana bağlıdır. Bu, uzay-
zamanın eğildiğine dair ifadeyle eşdeğerdir. Bir kürenin alanını ölçüp, JA/An
denklemiyle bir yançap öngörebiliriz; ancak ölçülen gerçek yançapın öngörü
len y an çap a göre kürenin içindeki toplam kütleyle (sabit G/Seldir) orantılı b ir
artanı olacaktır. Bu uzay-zamanın eğriliğinin tam derecesini düzeltir. Ve eğri
lik, maddeye kimin baktığından veya maddenin nasıl hareket ettiğinden bağım
sız aynıdır. İkincisi, parçacıklar bu uzay-zamanda "düz çizgiler" (maksimum
kendi zaman yolları) üzerinde ilerler. Bu, Einstein'm kütleçekim y asalan n a dair
denklemlerin içeriğidir.
DİZİN
Belirsizlik ilkesi, 1-2-6, 1-6-10, 1-7-11,1-37-9, Vektör, 1-11-6 , 2-2, 2-6, 2-11, 3-1, 3-11, 27
Çiftlenim, sabiti, 17-14 25-7, 25-9, 25-11, 26-2, 26-11, 27-3, 27-5,
27-7, 27-9, 28-1,32-5, 33-1, 33-3, 34-8, 36-1,
Çinko, 111-19-16
36-3, 36-5, 36-13,38-2, 39-8, 42-14, III-34-8
Çizgi İntegrali, 3-1
Dört vektör için, 25-10
Çizgi Yükü, 5-3
Genel çözümü ,21-4
Çizgili (iskelet) kas, 1-14-2
Bir dielektrik içinde, 32-3
Çomak hücreleri, 1-35-1, 1-35-5, 1-35-9, 1-36
Yenilenmesi, 28-6
4,1-36-6, I I I -13-10
Çözümü - boş uzayda, 20-1
Çözme gücü, 1-27-7
Çözümü - akım ve yükleri için, 21-1
Bir kırınım ağının, 1-30-5
Çözmek, 18-9
Poisson, 6-1
D
Mossotti, 11-7, 32-7
D'Alembert işlem cisi, 25-7
Saha, 1-42-6
D'Alembert, 25-7
Schrödinger, 15-12, 41-12, I I I -16-4, I I I -16-
Dağılım
11
Norm al (Gauss dağılımı), 1-6-9, I I I - 16-8
Hidrojen atomu için, III-19-1
Olasılık, 1-6-7
Klasik bakış açısına göre, III-2 1-1
Daimi hareket, 1-46-2
Dalga, 1-47-1, 18-9
Dairesel hareket, 1-21-4
Yayınım
Dairesel kutuplanma, 1-33-2
Devre
Dalga boyu, 1-26-1,1-29-3
Alternatif akım, 22-1
Dalga cephesi, 1-33-9,1-47-3,1-51
Eşdeğer, 22-10
Dalga denklemi, 1-47-1, 18-9
Devre elemanları, 23-1
Dalga düğümü, III-7-9
Aktif, 22-5
Dalga fonksiyonu, I I I -16-5
Pasif, 22-5
A n la m ı, III-21-6
Dışarlam a ilkesi, III-4-12
Dalga kılavuzu, 24-1
Dielektrik sabiti, 10-1
Dalga paketi, III-13-6
Dielektrik, 10-1, 11-1
Dalga sayısı, 1-29-2
Diferansiyel analiz, 1-8-4, 2-1
Dalga, 1-51-1
Dik eksenli örgü, 30-7
Düzlem, 20-1
Dinamik (p-) momentum, III-21-5
Elektromanyetik, 1-2-5, 21-
Dinamik, 1-9-1
Işık, 1-48-1
Dönme, 1-18-3
İletilen, 33-7
Gelişimi, 1-7-2
Kayma, 1-51-4, 38-5
Göreli, 1-15-9
Küresel, 20-12, 21-2
Dipol
Sinüzoidal, 1-29-2
Elektrik, 6-2
Spin, I I I -15-1
Manyetik, 14-7
Üç boyutlu, 20-8
Moleküler, 11-1
Yansıyan, 33-7
Salınan, 21-5
Dayanım, 1-23-5
Dipol momenti, 1-12-6, 6-3
Debye uzunluğu, 7-9
Manyetik, 14-8
Değiştirme kuvveti, 37-2
Dipol potansiyeli, 6-4
Denge, 1-1-6
Dipol radyatörü, 1-28-5,1-29-3
Dirac denklemi, 1-20-6 Taban, III-7-2
Direnç, 1-23-5,1-41-3,1-41-8, 22-4 Uyarılm ış, 8-7, I I I -13-9
Dislokasyon, 30-8 Zaman bağım lı, I I I -13-6
Kayma dislokasyonu, 30-9 D uvar eneıjisi, 37-6
Sarmal dislokasyon, 30-9 Duyusal geçmiş, 1-17-4
ve kristal büyümesi, 30-9 Duyusal gelecek, 1-17-4
Dağınım denklemi, 1-31-6 Düğüm, 1-49-2
Dağınım, 1-31-6 Dünya dişilik, 25-10
Anormal, 1-31-8 Düz kas, 1-14-2
Normal, 1-31-8 Düzeltme, Damıtarak arıtma, 1-50-9
Diverjans Düzlem dalgalar, 20-1
Dört vektörün, 25-7 Düzlem örgü, 30-5
Diverjans işlemcisi, 2-7, 3-1
Diverjans, 2-7, 3-1 E
Diyamanyetizasyon, 34-1, 34-5, 111-34-1,111 Eddy akımı, 16-6
34-5 Eğik düzlem, 1-4-4
DNA, 1-3-5 Eğik eksenli örgü, 30-7
Doğrultucu, 22-15 Eğri uzay, 42-1
Doğrusal dönüşüm, 1-11-6 Eğrilik
Doğrusal momentum Negatif, 42-4
Korunumu, 1-4-7,1-10-1 Ortalama, 42-6
Doğrusal sistemler, 1-25-1 Pozitif, 42-4
Dolaşım, 1-5, 3-8 Yapısal, 42-5
Doppler etkisi, 1-17-8, 1-23-9, 1-34-7,1-38-6, Einstein alan denklemleri, 42-14
42-9,111-2-6, I I I -12-9 Einstein hareket denklemleri, 42-14
Dönme Einstein katsayıları, III-4-8, III-9-15
İki boyutta, 1-18-1 Einstein-Podolsky-Rosen paradoksu, I I I - 18-8
Düzlem, 1-18-1 ek; ilişik; yan-; eşlek , IH-11-23
Katı b ir cismin, 1-18-2 H erm itsel, III-20-3
Eksenleri, 1-11-3 Eksenel vektör, 1-20-4,1-52-6,1-52-10
Uzayda, 1-20-1 Eksenlerin çevrimi, 1-11-1
Dönme matrisi, III-6-4 Eksponansiyel atmosfer, 1-40-1
Dönmesiz akış, 12-8, 40-5 Elektret, 11-8
Dönüşen genlikler, III-6-1 Elektrik akım yoğunluğu, 2-8
Dönüşüm Elektrik akımı, 13-1
Alanların, 26-1 Atmosferdeki, 9-2
Doğrusal, 1-11-6 Elektrik akışı, 1-4
Fourier, 1-25-4 Elektrik alanı, 1-2-4,1-12-7, 1-2 ,6-1 , 7-1
Galileo, 1-12-11,1-15-2 Göreliliği, 13-6
Hızın 1-16-4 Elektrik alınganlığı, 10-4
Lorentz, 1-15-3,1-17-1,1-34-8,1-52-2, 25-1 Elektrik dipol matris elemanı, III-9-15
Zamanın, 1-15-5 Elektrik dipol, 6-2
Dört kutuplu lens, 7-4, 29-6 Elektrik enerjisi, 1-4-2,1-4-6,1-10-8, 15-3
Dört kutuplu potansiyel, 6-8 Elektrik kuvveti, 1-2-3, 1-1, 13-1
Dört potansiyel, 25-8 Görelilikteki gösterimi, 25-1
Dört vektörler, 1-15-8,1-17-5, 25-1 Elektrik motoru, 16-1
Dörtgen örgü, 30-7 Elektrik potansiyel, 4-4
Durağan durumlar, III-7-1, I I I -11-22 Elektrik üreteci, 16-1, 22-5
Durum vektörü, III-8-1 Elektrik yük dağılımı, 2-8, III-21-6
Ayrışması, III-8-3 Elektrodinamik, 1-3
Durum Elektromanyetik alan, 1-2-2,1-2-5,1-10-9
Belirli enerjinin, I I I - 13-3 Elektromanyetik dalga, 1-2-5, 21-1
Durağan, III-7 -1 ,111-11-22 Elektromanyetik enerji, 1-29-2
öz, IIM 1 -2 2 Elektromanyetik ışınım, 1-26-1,1-28-1,1-29-1
Elektromanyetik kütle, 28-1 İyonik kristallerin, 8-4
Elektromanyetizma, 1-1 Esneklik, 1-4-2,1-4-6
Yasası, 1-5 Isı, 1-4-2,1-4-6,1-I0-8
Elektromotor kuvvet (EMK), 16-2 Kimyasal, 1-4-2
Elektron bulutu, 1-6-11 Kinetik, 1-1-7,1-2-6,1-4-2,1-4-5
Elektron konfigürasyonu, I I I -19-15 ve sıcaklık, 1-39-6
Elektron mikroskopu, 29-3 Korunumu, 1-3-2,1-4-1, 27-1, 42-11, III-7-6
Elektron volt (birim), 1-34-4 Kütle, 1-4-2,1-4-7
Elektron, 1-2-4,1-37-1 ,1-37-4, I I I - I - l , I I M - 4 Entalpi, 1-45-5
Klasik - yarıçap, 1-32-4, 28-3 Entropi, 1-44-10,1-46-6
Yükü , 1-12-7 Esnek çarpışmalar, 1-10-7
Elektron-ışın tüpü, 1-12-9 Esnek malzemeler, 39-1
Elektronik kutuplanma, 11-1 Esneklik enerjisi, 1-4-2,1-4-6
Elektrostatik alan, 5-1, 7-1 Esneklik sabiti, 39-6, 39-10
Bir örgünün, 7-10 Esneklik tensörü, 39-4
Enerjisi, 8-9 Esneklik, 38-1
Elektrostatik denklemler Esneklik, eğri, 38-12
Dielektrikli 10-6 Eş değer devreler, 22-10
Elektrostatik enerji, 8-1 Eşpotansiyel yüzeyler, 4-11
Çekirdekte, 8-6 Eşzamanlılık, 1-15-7
İyonik kristalin, 8-4 Eş-eksenel hat, 24-1
Nokta yükün, 8-12 Etilen molekülü, I I I -15-8
Yükün, 8-1 Etkin kütle, III-13-7
Elektrostatik lens, 29-2 Etkisi
Elektrostatik potansiyel, denklemleri, 6-1 Barkhausen, 37-9
Elektrostatik, 4-1, 5-1 Doppler, 1-17-8,1-23-9,1-34-7,1-38-6, 42-9,
Elips, 1-7-1 III-2-6, III-I2 -9
Elmas örgüsü, I I I -14-1 Hail, I I I -14-7
Empedans, 1-25-8, 22-1 Kerr, 1-33-5
Karmaşık, 1-23-7 Meissner, III-2 1 -8 ,111-21-12
Vakumun, 1-32-2 M össbauer, 42-11
En az eylem, prensibi, 19-1 Purkinje, 1-35-2
En az zaman, prensibi, 1-26-1 Euler kuvveti, 38-11
Enerji akışı, 27-2 Evre Hızı, 1-48-6
Enerji diyagramı, I I I -14-1 Evre kayması, 1-21-4
Eylemsizik, 1-2-3,1-7-11
Enerji düzey diyagramı, I I I - 14-3
İlkesi, 1-9-1
Enerji düzeyleri, 1-38-7, III-2 -7 ,111,12-7
Momenti, 1-18-7,1-19-1
Harmonik salınıcının, 1-40-9
Enerji kuramı, 1-50-7
F
Enerji yoğunluğu, 27-2
Falcı, 1-17-4
Enerji, 1-4-1, 22-11 Farad (Birim), 1-25-7, 6-13
Aktivasyon, 1-3-4,1-42-7 Faraday'm indüklenme yasası, 17-2, 18-1, 18
Alan, 27-1 8
Biriktiricinin, 8-2 Fermat ilkesi, 1-26-3
Boltzmann, 36-11 Fermi (birim), 1-5-10
Dönme kinetik, 1-19-7 Fermi parçacıkları, III-4-1, III-15-7
Duvar, 37-6 Ferritler, 37-12
Ferro-elektrik, 11-8
Elektrik, 1-4-2,1-4-6,1-10-8, 15-3
Ferromanyetik malzemeler, 37-10
Elektromanyetik, 1-29-2
Ferromanyetik yalıtkan, 37-12
Elektrostatik alandaki, 8-9
Ferromanyetizm, 36-1, 37-1
Elektrostatik, 8-1
Fırtına, 9-5
Çekirdekte, 8-6
Filtre, 22-14
Bir nokta yükünün, 8-12 Fizik
Yüklerin, 8-1 1920 öncesi, 1-2-3
Astronomi ve, 1-3-6 Yüzey, 12-5
Biyoloji ve, 1-3-2 Gerilme tensörü, 31-11, 39-1
Diğer bilim lerle ilişkisi, 1-3-1 Gezegen hareketi, I-7 -1 ,1-9-6,1-13-5
Jeoloji ve, 1-3-7 Girdap, 40-5
Kimya ve, 1-3-1 Girişim dalgaları, 1-37-4, III-1-4
Matematik ve, 1-3-1 Girişim genliği, III-5-10
Psikoloji ve, 1-3-8 Girişim, 1-28-6
Foton yayınlanması, III-4-7 İki yarıklı, III-3-5
Foton, 1-2-7,1-17-8,1-26-1,1-37-8, III-1-8 ve kınnım, 1-30-1
Kutuplanma durumları, 11-9 Göreli geçirgenlik, 36-9
Soğurulması, III-4-7 Görelilik
Yayınlanması, III-4-7 Elektrik alanın, 13-6
Fotosentez, 1-3-3
Galileocu, 1-10-3,1-10-6
Foucault sarkacı, 1-16-2
Kuramı, 1-7-11,1-17-1
Fourier analizi, 1-25-4,1-50-2,1-50-5
Manyetik alan, 13-6
Fourier dönüşümü, 1-25-4
Özel görelilik, I-I5-1
Fourier kuramı, 7-11
Frekans Göreli dinamik, 1-15-9
Larm or kuramı, 34-6, III-34-6 22-10,23-3, 23-7, 23-9, 24-5, 25-7, 25-9, 25
11, 26-2, 26-11, 27-3, 27-5, 27-7, 27-9, 28-1,
Lazer, 1-5-3,1-32-6,1-42-10 f, 1-50-10, III-9-13
32-5, 33-1,33-3, 34-8, 36-1, 36-3,36-5, 36-13
Legendre fonksiyonu, birleşik, I I I - 19-9
38-2, 39-8,42-14, III-10-7, III-21-6, 111-21
Legendre polinomları, 111-18-12, III-19-9
13,111-34-8
Lens
Bir dielektrik içinde, 32-3
Dört kutup, 7-4, 29-6
Çözmek, 18-9
Elektrostatik, 29-2
Çözümü ~ akım ve yüklü, 21-1
Manyetik, 29-3
Çözümü ~ Boş uzayda, 20-1
Lens denklemi, 1-27-6
Dört vektörler için, 25-10
Lenz kuralı, 16-4, 34-2, III-34-2
Genel çözümü, 21-4
Liénard-Wiechert potansiyeli, 21-9
Yenilenmesi, 28-6
Lityum, III-I9-14
M axw ell'in şeytanı, 1-46-5
Logaritma, 1-22-2
Mazer, 1-42-10
Lorentz şartı, 25-9
Amonyum, III-9-1
Lorentz ayan, 18-11,25-9
M eissner etkisi, III-2 1 -8 ,111-21-12
Lorentz büzülmesi, 1-15-7
Mekanik enerji, 15-3
Lorentz dönüşümleri, 1-15-3,1-17-1, 1-34-8,1
Merkezcil kuvvet, 1-19-9
52-2, 25-1
Merkezkaç kuvveti, 1-7-5,1-12-11,1-16-2 1-19
Alanlann, 26-1
8 , 1-20-8,1-43-4,1-52-3, 4-7,41-10, III-19-11,
Lorentz denklemi, 21-12
I I I - 19-13, III-34-7
Lorentz grubu, 25-3
Metre (birim), 1-5-10
Lorentz kuvveti, 13-1, 15-14
M eV (birim), 1-2-9
Mıknatıs alaşımı, 37-11
M
Mıknatıs, 1-10, 37-13
Mach sayısı, 41-6
Mıknatıslanm a akımlan, 36-1
M ıknatıssızlaştırma, adyabatik, 35-9,111-35-9 Nokta yük, 1-2
M ichelson-M orley deneyi, 1-15-3 Alan enerjisi, 28-1
Mikroskop Elektrostatik enerjisi, 8-12
Alan iyon, 6-14 Norm al dağılım, 1-6-9, III-16-8
Alan yayın, 6-14 Norm al dağınım, 1-31-8
Elektron, 29-3 Norm al kipler, 1-48-10
Minkowski uzayı, 31-12 Nötron yayınım denklemi, 12-7
M ol (birim), 1-39-10 Nötron, 1-2-4
Molekül kristal, 30-2 Yayınımı, 12-6
Molekül, 1-1-3 n-tipli yan iletken , I I I - 14-5
Dipol, 1-12-6, 6-3 Nutasyon, 1-20-7
Eylemsizlik, 1-18-7,1-19-1 Nükleer enerji, 1-4-2
Kuvvetin, 1-18-5 Nükleer etkileşimler, 8-7
Moleküler dipol, 11-14 Nükleer g-faktörü , 34-4, III-34-4
Moleküler yayınım, 1-43-7 Nükleer kuvvetler, 1-12-12, 1-1, 8-6, 28-10,
M oleküler hareket, 1-41-1 28-12, I I I -10-6
Moleküler kuvvetler, 1-12-6 Nükleer manyetik rezonans, 35-10,111-35-10
Momentum, 1-9-1,1-38-2, III-2-2 Nükleer tesir kesiti, 1-5-9
Açısal korunumu. Nükleon, III-l 1-3
Açısal, 1-18-5,1-20-1, I I I -18-1,111-20-14 Nümerik analiz, 1-9-6
Bileşenleri, 111-18-14
Korunumu, 1-4-7,1-18-6,1-20-5 O
Katı b ir cismin, 1-20-8 Odak uzunluğu
Alan, 27-1 Bir lensin, 1-27-4
Dinamik (p-) , III-21-5 Küresel bir yüzeyin, 1-27-1
Doğrusal korunumu, 1-4-7,1-10-1 Odaklanmak, 1-26-5,1-27-2
Işığın, 1-34-10 Oersted (birim), 36-6
Kinematik (mv-), III-21-5 Ohm (birim), 1-25-7
Kuantum mekaniğinde, 1-10-9 Ohm yasası, 1-23-5, 1-25-7, 1-43-7, 19-14, III-
Göreli, 1-10-8,1-16-1 14-6
Momentum işlemcisi, III-20-2, III-20-9 Olasılık dağılımı, 1-6-7, III-16-6
Momentum spektrometresi, 29-1 Olasılık genliği, 1-37-10, 111-1-10,111-3-1, III-
Momentum tayfı, 29-2 16-1
|1>, |2) iki durumlu b ir sistem için baz vektörlerinin özel bir seçimi, III-9-1
|/>. 1^) iki durumlu b ir sistem için baz vektörlerinin özel bir seçimi, III-9-1
<f\s) ilk durumu |s) ve son durumu (/I olan b ir sistem için genlik, III-3-2
~ mertebesinde, 1-2-10
oc orantılıdır, 1-5-1
v frekans, 1-17-8
p yoğunluk, 1-47-3
r tork, 1-18-4
il girdap, 40-5
A Alan, 1-5-9
d uzaklık, 1-12-6
E Enerji, 1-4-7
£ enerji, 1-33-10
I Parlaklık, 1-30-1
1 Yoğunluk, III-9-14
L öz-indüktans, 1-23-6
L öz-indüktans, 1-23-6
m kütle, 1-4-7
p basınç, 40-1
P güç 1-24-1
P basınç, 1-39-3
Q ısı, 1-44-3
R direnç, 1-23-5
s uzaklık, 1-8-1
S eylem, 19-3
S entropi, 1-44-10
t zaman, 1-5-1
T yarı-ömür, 1-5-3
u hız, 1-15-2
U iç enerji, 1-39-5
U(t2 , iı) iı anından Î 2 anm a kadar bekleme işlemini gösteren işlemci, III-8-7
U potansiyel enerji, 1-13-1
V hız, 1-4-6
V gerilim, 1-23-5
V hacim, 1-39-3
V gerilim, 17-12
W ağırlık, 1-4-4
W iş, 1-14-2
FEYN M AN V FEYN M A N
FİZ İK D E R S L E R İ FİZ İK D E R S L E R İ
Lg«
B r»
t f f İ DX<9531
E — i la
■ 1i a
( ö ) al fa k it ap ^0a l fa k ita p
f a l fa k it a p w w w .alfakitap.com
= '36051