Professional Documents
Culture Documents
1.hafta notları(istatistik_hematoloji_patoloji_etik_farmokoloji_pediyatri)
Tıbbi istatistik:
Klinik denemeler güvenilirliği ve uygunluğu yüksek ileriye dönük,
deneysel, kontrol gurubu gerektirmeyen fakat kontrol grupları olursa altın
standart denemelerdir. ***Gözlemsel çalışmalar klinik denemeler değildir
bunlar: 1 KOHORT 2 OLGU-KONTROL 3 KESİTSEL denemeler
Randomize klinik denemeler:
Amaç yanlılığı taraflılığı azaltmak bilimsel denemeye güvenilirlik
kazandırmak ilaca/denemeye ait beklenmedik advers etkiler hakkında bilgi
edinmektir Randomize klinik denemelerde kontrol ve plasebo grupları
bulunur kontrol grupları olması ilaç veya tedavi dışındaki etkilerin tespit
edilmesini sonuçların güvenilir olmasını sağlar plasebo grubu ise kontrol
grubundaki çalışmaya katkı olarak psikolojik etmenleri sahte etkilerin
tespit edilmesini sağlar fakat dezavantaj olarak kayıp gözlem oranını
artırır yani plasebo alanlar gerçek tedavi almadığı için bir süre sonra
iyileştirilmediklerini düşünüp çalışmadan ayrılırlar. Randomize klinik
çalışmalar istatistiksel gücü maksimize eder en yüksek düzeyde bilimsel
kanıtlar sağlar fakat dezavantajları ise bölgesel coğrafik değişkenlerden
etkilenmesi ve hasta özelliklerinden ayrıca gönüllü çalışmalar olduğu için
denek grubu üzerinde yapılan genellemeler topluluk için geçerli değildir.
Randomize klinik denemeler çalışma düzenlerine göre
1. Paralel grup deneme: Gruplardan biri yalnız A tedavisi diğer yalnız B
tedavisi almalı böylece yeni tedavi ile mevcut tedavi kıyaslanır ya da
tedavi grubu ile plasebo grupları kıyaslanır gruplar arası farklılık
parametrik(t-testi,Anova ) ve parametrik olmayan(Mann-Whitney
kruskall-wallis) testlerle belirlenir.Taşıma etkisi (carry-over efekt)
olduğu şüphelenen durumlarda paralel grup kullanılır Taşıma
etkisi :A ve B iki ilaç ya da tedavi olsun A etkisini kaybettikten sonra
aynı gruba B tedavisi uygulandığında daha önce A uygulandığı için
tedavi sonucunun farklı çıkmasıdır yani A etkisi bitse de B
tedavisinden farklı sonuçlar alınır sebebi A dan B ye taşıma etkisidir
taşıma etkisi olmadığı bilinen denemelerde çapraz grup tercih
edilmelidir her ne kadar paralel grup randomize çalışmalar yüzde 60
yapılma sıklığında olsa da çapraz grup en önerilen deneme türüdür.
2. çapraz grup deneme :Her bireyin birden fazla tedaviyi belli bir
sırrayla aldığı ileriye dönük denemelerdir AB/BA(önce a sonra b
veya tersi) gözlemsel veya deneysel yapılabilir fakat çoğu kritik
deneme deneysel olandır teorik olarak deneme etkileri daha kesin
ölçülebilmektedir ayrıca kişi kaynaklı değişimlerinde önlenebiliyor
olması paralel grup denemeye göre çapraz grubu daha etkili kılar
zaten kişi kaynaklı değişimin yüksek olduğu durumlarda ve yanıt
değişiminin kısa olduğu durumlarda yapılır çünkü bir denemeden
sonuç alınmadan yani arınma süresi bitmeden diğer denemeye
geçilmez arınma süresi uzuyorsa deneme durdurulur peki arınma
süresi nedir:A ilacından sonra B ilacı verilecek iken A ilacının
etkisinin bitmesi beklenir fakat A etkisinin arınması çabuk olmalıdır
çapraz düzen ne zaman tercih edilir :Arınma süresi kısa ayrıca
verilen tedavinin hastılığı iyileştirmediği tekrar eden hastalıklarda
mesela kronik migren hastalık tekrar etmeli ki A ilacı test edildikten
sonra arınma süreci bitirilip B ilacına geçince B ilacı da test edilsin.
Fakat çapraz grup deneme şu üç durumda tercih edilemez verilen ilk
ilacın(A olsun ) hastayı tedavi edecek olması, Arınma süresinin çok
uzun olduğu yanıt değişkeinin geç elde edildiği durumlarda, taşıma
etkisi olduğunda ayrıca arınma süresinin kesin bir süresi yoktur
ilaçlar için 5*(çarpı) yarı ömür (t1/2) eşittir arınma süresi denilse de
kesin bir süre biçilemez önceki klinik denemeler baz alınır.
3. küme tasarımlı deneme :
4. faktöriyel düzenli deneme:
5. çok etkenli deneme : ilaç-ilaç etkileşimleri bu denemelerde incelenir
birden fazla ilaç birden fazla dozda verildiği için örneklem geniş
olacaktır örneği A ve B iki ilaç ikisinin de düşük orta çok doz olarak
denemek istersek 2³=8 olacaktır
6. çok merkezli deneme:Bir klinik çalışmaya birden fazla yerde
uygulayarak yapılır zaman maliyet açısından tercih edilmez fakat
bölgesel farklar ortadan kaldırılabilir hata oranı çok düşüktür ayrıca
merkez seçimi oldukça önemlidir yanlış merkez seçimi doğrudan
çalışmayı taraflı yapabilir protokol ve düzene uyan merkezler
seçilmelidir
7. ardışık denemeler: 0 hipotezi red edilerek ardışık denemeler yapılır
örneklem genişliği artırılır ve tekrar deneme yapılır 0 hipotezi red
edilirse sonuç budur fakat 0 hipotezi daha önceden belirlenmiş
sonlandırma kriteri(stoping rule) kadar ardışık deneme yapılmış ve
red edilmemişse sıfır hipotezini kabul ederiz
örneklem büyüklüğü :
Örneklem büyüklüğü gerekenden büyük olan bir çalışmada
araştırma sonlanmadan araştırma amacına ulaşmış ve bazı deney
2
birimleri gereksiz yere araştırmaya dahil edilmiş olacaktır(Etik/
Ekonomik sorunlara yol açar). • Örneklem büyüklüğü gerekenden
düşük olduğunda denemenin amacına ulaşma şansı çok düşük
olacaktır (Etik/ Ekonomik sorunlara yol açar). • Bu nedenle bir klinik
denemedeki örneklem büyüklüğü ele alınan sorulara güvenilir yanıt
sağlamaya yeterli büyüklükte olmalıdır.
3
İki kritik z değerimiz var soruda üstünlük veya aşşağı olmama gibi ifadeler
varza z değeri 1,64 fakat eşitlik eşdeğer olma ifadelerini görürsen 1,96
kullanacağız
İstatistik ders 1 sonundaki örneklerin hepsini çözmeliyiz!
Tıbbi Hematoloji:
4
zayıflar ve vücudun çoğu yerinde nokta şeklinde kanamalar mevcuttur
peteşi kırmızı kahverengi iken purpuralar mor ve deri altındadırlar
karıştırılmasın £k bilgi* ) konjuktiva rengi önemlidir soluk mu değil mi -
ikter(hemolitik anemilerde) görülür hemoliz varsa(kan hücrelerinin
patlaması) göz bebeklerinden anlaşılır -test istemek ana muayne kriteri
olmamalıdır mutlaka fizik muayne yapılmalıdır
5
Kan bebeklerde yolc saç kesesinde üretilir daha sonra k.ciğerde ve
sonrasında dalak alırken zamanla görevi yetişkin insanlarda kemik iliğinde
üretilir bu neden önemli çünkü böbrek yetmezliği(KAN OLUŞUMUNU
DÜZENLER ORGANİZE EDER), dalak kusurları vs bunlar da anemide kritik
etkidedir.
-Eritrosit yaşam süresi 100-120 gündür
***Anemi nedir bir çok farklı tanım karşımıza çıkmata fakat kabul edilen
tanım: Hb değerinin yaş ve cinsiyete göre -2 standart sapmadan düşük
olması modern tıpta kabul edilen tanım bu***
Anemi için bir diğer tanımsa : Hb/Htc(hemotokrit düzeyi= kırmızı kan
hücresi bölü tüm kan hücreleri oranıdır) düzeyinin azalması yani Hb
değerinin az Hematokritin fazla olması
-Anemide ana etmen Hb düzeyleridir
-Anemide bazı laboratuvar testleri ipucu verebilir retilosit testi örneğin
genç kan hücreleri normalde kanın yüzde 1' i iken anemi hastaları azalan
eritrosit için kemik iliği baskı altındayken çok fazla genç kanın kanda oranı
artar mesela diğer test periferik yayma genç kan hücresi olgunlaşmadan 2
gününü perifer kanda geçirir periferik yayma testiyle oran hesabı ile
anemi anlaşılabilir.
Makrositik Anemi:
6
-megaloblastik anemi , kanama, retikülositoz(hemolitik anemi) ile
ilişkili fakat hipotroidizm ile çok ilişkili değildir fakat b12 vitamini
ilişikili bir anemi olduğu için hipotiriodi ile ilişkilendirilebilir
hipotirioidi normositik anemiiyle ilişkilidir normositik anemide
kan hücrelerinin boyutu normaldir fakat sayısı azdır
megaloblastik-nonMB olarak iki patofizyolojiye sahiptir
kanama ve hemoliz hem makrositik anemide hem de normositik
anemide görülür.
Mikrositik Anemi:Hb azlığında ve demir eksikliğinde görülür
talasemi bir mikrositik anemi etkenidir.
Hastadan kan aldığımızda 450ml kana 63 ml koruyucu solüsyon
peki içeriği nedir?
CPDA-1:(Sitrat fosfat desktroz adenin):PIHTILAŞMA VE
BOZUNMAYI ÖNLER
sitrat bir antikoagülan, ca2++ bağlayıcısıdır böylelikle kan pıhtılaşmaz
fosfat ise tampon görevi görür. Adenin eritrositlere atp sağlar ve
depolama süresini uzatır desktroz ise gilikosize devam ettirir enerji
kaynağıdır
CPDA-1 solüsyonu 1-6 derecede 35 gün saklanır bir diğer solüsyon türü ise
SAG-M(salin adenin glukoz mannitol) 42 gün saklanır
Kriyopresipitat fazla miktarda fibrinojen, von
Kriyopresipit:
Willebrand Faktör (vWF), FVIII ve FXIII içerir kriyoprespitat
elde etme işlemine kriyopresipit denir ve taze donmuş
plazmadan üretilir.
7
*Radyolojik olarak pulmoner ödemi taklit eden infiltrasyonlar dikkatimizi
çekmeli
*Aglutine olmuş lökositlerin pulmoner dolaşımda sekestre olmasıyla ve
bunu takiben komplemann sistemin aktive olmasına bağlı olarak gelişen
akut akciğer hastalığıdır
*Transfüzyonda sonraki ilk 6 saat içinde ani gelişen takipne, disipne, ateş
ve siyonoz bunları takipen hipotansiyon akciğerlerde yaygın infiltratif
görünüm eşlek eder mortalitesi %5-25
*Sebebi:Kan vericinin plazmasında bulunan HLA ve granülosit spesifik
antikorlardır(lökoaglutininler)
8
*TROMBOSİT(PLT):Palatelet
Primer hemostaz:
*Başlıca trombositleri ve VWfactör içerir trombosit(palatelet) tıkacı
oluşturur endolet hasarı küçükse yeterlidir değilse pıhtılaşma
kaskadı sekonder hemostaz devreye girer.
TROMBOSİT RESEPTÖRLERİ EN ÖNEMLİ İKİ TANESİ:
vWf reseptörü= -Gp Ib-ıx/v *** Gp(glikoprotein)
Fibrinojen reseptörü = -Gp IIb-IIIa *** ayrıca vWf fibronektin ve
diğer adhezif proteinler için respetör görevi görür.
9
Fibrinojen----Trombin------>Fibrin (TT)Trombin time
Doğal Antikoagülanlar:
Protein C : faktör 5a ve 8a'yı inhibe eder
Protein S : protein c kofaktörüdür
AntitrombinIII :faktör 9a-10a-11a-12a ve kalikreinin gibi serin
proteazlı inhibe eder
**TFPI(tissue factör plazma inhibitör) : Doku faktörleri ve faktör 7a
kompleksini inhibe eder
FİBRİNOLİZİS:
ürokinaz ve tpa(doku plazma aktivatörü) plazminojeni plazmine
dönüştürür plazmin de fibrini yıkar ve pıhtı kalkar
Anti Fibrinolizis ajanlar
PAI-1:ÜROKİNAZ VE TPA AKTİVESİNİ SINIRLAR
Alfa-2 antiplazmin de plazmin aktivitesini sınırlar
***En önemli fibrin yıkım ürünü ise D-dimer
hemostazın değerlendirilmesi :
SADECE aPPT UZUN İSE SEBEPLERİ OLABİLİR normal=25-40sn :
faktör 8-9-11-12 eksik
Heparin kullanımı var
antifosfolipid antikor sendromu var
lupus antikoagülanı var
10
faktör 8 inhibe olmuş olabiir
SADECE PTZ(PT) UZUN İSE normal=12-15 :
faktör 7 eksikliği
k vitamini eksikliği
karaciğer hastalığı
oral antikoagülan kullanımı(warfarin kan sulandırıcılar, nsaii,asprin)
HEM aPPT HEM PT UZUN İSE:
Yaygın damar içi pıhtılaşma (DİK)
K VİTAMİNİ VE K.C HASTALIKLARININ EN AĞIR FORMU
Ortak yol eksikliği faktör 10-5-2-1
Tıbbi Patoloji:
T Lenfosit Markerları:
1. CD3: T hücrelerinin yüzeyinde bulunan bir protein. Tüm T hücreleri üzerinde yaygındır.
2. CD4 (T yardımcı hücreleri): T hücrelerinin alt tipi olan T yardımcı hücrelerin üzerinde bulunan
bir marker.
11
3.CD8 (Sitotoksik T hücreleri): T hücrelerinin diğer bir alt tipi olan sitotoksik T hücrelerin
üzerinde bulunan bir marker.
4. CD28: T hücre aktivasyonu ve ko-stimülasyonu için önemli bir yüzey molekülü.
**Tdt CD34 CD7 =Bunlar T hücre öncülleridir Tdt=terminal deoksinükelotit transferaz
B Lenfosit Markerları:
12
ALL'de çocukluk çağı lösemilerin en çoğu B-ALL (%85)
T-ALL adolesan dönemlerde pik yapar
*Periferik kanda lösemik blast hücreleri dar stoplazmalı normalden
büyük çekirdekli(nükleuslu)ince kromatinli ve kıvrımlı nükleer
membranlıdır.
**ALL fagositik hücreler nedeniyle histopatolojik kesitte yıldızlı
gökyüzü şeklinde görülür. AML (Akut myeloid lösemiden farkı
önemli) lenfositlerde granül içermeyen dar stoplazma vardır ALL de
ayrıca lenfoblastlar myeloidperoksidaz negatif, pas boyası pozitiftir
histolojik kesitlerde.
• B-ALL; pan B-hücre antikorlarını eksprese ederler, CD19, transkripsiyon
faktörü PAX5,
• Geç pre-B ALL; de CD10, CD20, CD19 pozitif
13
• Serbest hafif zincirler idrarla atılacak kadar küçüktür; bunlara Bence-
Jones proteinleri denir (kanda ya da idrarda tespit edilebilirler)
• Anormal Ig’leri tanımlamak için monoklonal gamopati, disproteinemi ve
paraproteinemi terimleri kullanılır.
•En önemli monoklonal gamopati Multiple Miyelom (plazma hücreli
miyelom). İskelet sisteminde tümöral kitleler şeklinde ortaya çıkar.
• Soliter miyelom (plazmasitom); kemik ya da yumuşak dokuda ortaya
çıkan tek kitledir.
• Sessiz-sinsi miyelom (Smoldering myeloma); semptom yoktur ancak
plazma M komponenti yüksektir. Bunların yüzde 75’i daha sonra
multiple myeloma dönüşürserum M protein miktarı 3gr\dl’den
fazla fakat semptom yoktur.
• Önemi belirsiz monoklonal gamopati - Monoclonal gammopathy of
undetermined significance (MGUS); semptomlar yoktur, kanda hafif –
orta derecede artmış M komponenti vardır PLAZMA HÜCRELİ
NEOPLAZİLER VE BUNUNLA İLİŞKİLİ BOZUKLUKLAR Hastalar
asemptomatiktir. Serum M protein seviyesi 3 gm/dL’nin altındadır.
• Waldenström makroglobulinemi; Yüksek gM seviyeleri kanın
hiperviskozitesine yol açar.
• İleri yaşlarda lenfoplazmasitik lenfoma ile ilişkili olarak ortaya çıkar.
• Ağır zincir hastalığı; nadir bir monoklonal gamopatidir.
• Lenfoplazmasitik lenfoma ve nadir görülen ince barsak marjinal zon
lenfoması yetersiz beslenen toplumlarda görülür
MULTİPL MİYELOM:
• Tümör kitlelerine uzak bölgelerdeki kemik iliğinde bile plazma hücreleri
artmıştır. Kemik iliğindeki hücrelerin % 30 kadarı plazma hücreleridir.
• En sık etkilenen kemikler vertebralar, kostalar, kafatası, pelvis, femur,
klavikula ve skapula
• Lezyonlar kemiklerin meduller kavitesinden başlar, kemik korteksi erode
eder ve bu da patolojik kırıklara yol açar.
14
• Radyolojik olarak bu kemiklerde 1- 4 cm çaplarda zımba deliğine benzer
litik lezyonlar olarak görülür.
• Globüler inklüzyonlar Russel cisimcikleri (sitoplazmik ise) ya da Dutcher
cisimcikleri (nükleer ise) adı verilir.
• Bence Jones proteinleri böbrekten atılır ve miyelom böbreği adı verilen
duruma yol açar.
• İskelet kasında multifokal tutulum olur.
• İleriki dönemlerde lenf nodları, deri gibi ekstranodal bölgeler tutulur
• Daha çok 65 -70 yaş grubunda görülür.
KEMİK İLİĞİNİN MİYELOİD NEOPLAZİLERİ :
Hematopoietik progenitor hücreden köken alırlar Kemik iliğini tutarlar
Daha az oranda dalak, karaciğer ve lenf nodları gibi sekonder
hematopoietik organları tutarlar.
15
2)Miyelodisplastik sendromlar (MDS) : "Miyelodisplastik sendrom" (MDS)
terimi, bir grup klonal kök hücre bozukluğunu ifade eder Maturasyon
kusurlarıyla karakterize edilir Bu anormal hücreler kemik iliği içinde kalır
ve bu nedenle hastaların periferik kanında sitopeni vardır. Efektif olmayan
hematopoez vardır - AML'ye dönüşüm riski yüksektir. MDS, primer
(idiyopatik=sebebi bilinmeyen) veya önceki genotoksik ilaç veya
radyasyon tedavisine (t-MDS) sekonder olabilir yan iki şekilde primer ve
sekonder. Tüm MDS biçimleri AML'ye dönüşebilir, ancak dönüşüm en
yüksek sıklıkta ve en hızlı şekilde t-MDS'de(sekonder) gerçekleşir. Hem
birincil MDS hem de t-MDS, dahil benzer klonal kromozomal
anormalliklerle ilişkilidir bunlar : • monozomiler 5 ve 7, • 5q, 7q ve 20q
delesyonları ve • trizomi 8 ve İlik genellikle tanı anında
hipersellülerdir.Döhle cisimcikleri içerir morfolojik tanısında tek nükleer
loblara veya birden fazla ayrı çekirdeğe sahip megakaryositler içerir
16
b• -Polisitemia vera: Polisitemi vera (PCV), kırmızı kürelerin,
granülositlerin ve trombositlerin artan kemik iliği üretimi (panmyelosis) ile
karakterizedir, ancak klinik semptomların çoğundan sorumlu olan kırmızı
hücrelerdeki artıştır (polisitemi). PCV, hemokonsantrasyondan(Yüksek
hematokrit, kan viskozitesinde artışa ve tortulaşmaya neden olur. Bu
hemodinamik faktörler, trombositoz ve anormal trombosit fonksiyonu ile
birlikte, PCV'li hastaları hem tromboza hem de kanamaya yatkın hale
getirir) ve diğer mutlak polisiteminin nedenlerinden kaynaklanan göreceli
polisitemiden ayırt edilmelidir. PCV, tirozin kinaz JAK2'deki aktive edici
nokta mutasyonları ile güçlü bir şekilde ilişkilidir. PCV'deki (ve JAK2
mutasyonları ile ilişkili diğer miyeloproliferatif bozukluklardaki) proliferatif
etmen, kemik iliğinde hipersellülarite, lökositoz ve splenomegali ile ilişkili
olan KML'den daha hafiftir.
c• -Esansiyel trombositoz : Klinik olarak yüksek trombosit sayıları ile
kendini gösterir - PCV ve primer miyelofibrozdan polisitemi ve kemik iliği
fibrozunun olmaması ile ayırılır. JAK2 mutasyonu, neredeyse tüm PCV
vakalarında bulunan ile aynıdır. Kemik iliği hücreselliği genellikle hafif bir
şekilde artar, ancak megakaryositlerin sayısı genellikle belirgin şekilde
artar ve anormal derecede büyük formlar içerir. Periferik yaymalarda
genellikle anormal derecede büyük trombositler görülür ve buna
genellikle hafif lökositoz eşlik eder. Genellikle 60 yaşından sonra çıkar ve
EsansiyelTrombositoz, ara sıra trombotik veya hemorajik krizlerle
noktalanan uzun asemptomatik dönemleri olan sessiz bir hastalıktır.
Ortalama hayatta kalma süreleri 12 ila 15 yıldır.
17
Dalak patolojisi:
Kanı süzer ve immün yanıttan sorumludur RES(retüküler endotelyal
sistem) elemanıdır mezoderm kaynaklı bir organdır
***Hematopoiezis (fetal 2 ayda başlar) ve immün sistemin gelişiminde
rolü var. Hematopoietik fonksiyon , lenfoid hücrelerin organa göçü ile
ortadan kalkar. T ve B lenfositler dalağa göç eder ve beyaz pulpada
toplanır .
İki kompanenti var beyaz pulpa(B- ve T-hücre kompartmanlarından
oluşur) kırmızı pulpa ***Polisakkarid ag(antijen) içeren mikroplara karşı
immün reaksiyonları düzenler.
***** CD20 B-lenfosit belirtecidir önemlidir
***** T hücresinin belirteçleri CD3 ile boyamada pozitif olmasıdır
18
***Splenik sinüsler ve kapilerler faktör vııı 8 ile boyanır
***Dalak tramvalarında : • Rüptüre(patlamış damar) ve hemorajik odakta
kan ve nötrofilik infiltrat • Bazı çalışmalarda beyaz pulpa yoğunluğunda
artış bildirilmiştir
***Dalaktaki konjenital aromallikler: • Splenik lobulasyon/lobüle dalak
• Aplazi veya hipoplazi • Aksesuar (= ektopik) dalak nerelerde(önemli):
1hilus 2gastrosplenik ligament 3splenorenal ligamentte 4Otopside
hastaların %10-30’unda
• Sistemik enfeksiyonlarda, jeneralize hematopoietik bozukluklar ve
metabolik bozuklukta ➔ genellikle splenomegali Splenik büyüme ➔
hipersplenizme neden olur ✓ anemi, lökopeni, trombositopeni (tek başına
/ bir arada) Sitopeni nedeni: ✓ Kan hücrelerinin yıkımının artması ve
splenik makrofajlar tarafından fagositozu.
******* KONJESTİF SPLENOMEGALİ(normalden daha koyu dalak ve
beyaz pulapalar çok az) ----) • Kronik venöz obstrüksiyon; «konjestif
splenomegali»e yol açar.
• Venöz tıkanma nedenleri: • intrahepatik bozukluklar, portal venöz
drenaj gecikir • ekstrahepatik bozukluklar, portal / splenik venlerin direkt
etkilenimi • Net etki : portal / splenik ven hipertansiyon
• Sağ kalp yetmeziliği (kardiyak dekompansasyon) • Tricuspid veya
pulmoner kapak hastalığı,
• Sol kalp yetmezliğini izleyen kronik kor pulmonale.
******!!! SPLENİK İNFARKT:
Majör splenik arter veya dallarının oklüzyonu(tıkanması)
ile olur.
• Dalak, sık emboli alan organlardan.
• İnfarktlar sıklıkla kalpten gelen emboliler ile olur.
enfeksiyöz endokarditten (mitral/aort kapakları) gelen
embolilerde septik infarkt olur.
• dalak çok büyükse, kan akımı yetersizliği nedeniyle infarkt
olabilir.
19
• İnfarktlar tipik olarak soluk, kama biçimli ve subkapsülerdir. • Septik
infarktlarda, süpüratif nekroz olur. • İyileşme sırasında, büyük deprese
skarlar gelişir
***GAUCHER HASTALIĞI*****
glukoserebrosid birikimi---***
• Metabolik depo hastalığıdır**
• Otozomal resesif͘**
Karaciğer, dalak, ve kemik iliği histiositlerinde
glusoserebrosid birikir******
• Lizozomal beta glukoserebrosidaz defekti(Gba1 gen
mutasyonu sonucu glukoserebrosidaz azalır ve Gauceher
hastalığı olur).
***SPLENİK TÜBERKÜLOZ
• Immunokompetan hastalar
• Makroskopide: multipl nodüller ve granülom
• Mikroskopide: geniş kazeifikasyon alanları, çevrelerinde
granulomlar, epitheloid histiositler
ve Langhan's tipi dev hücreler
20
NON-NEOPLASTIK SPLENIK LEZYONLAR(Tuberküloz ve
sarkoidoz)
• Granulomatoz hastalıklar ve sarkoidoz
• Peliosis
▪ Nadirdir.
▪ Sinusoidal dilatasyon ve çok sayıda kanla dolu kavite
gelişir
• Splenik kist; konjenital kistler, post-travmatik
psödokistler
• Splenik abse; izole veya sistemik tutulum içindedir
********!!!Dalak tümörleri:
• Beyaz pulpadan lenfoid tümörler ve
• Kırmızı pulpadan vasküler tümörler kaynaklanır͘
Vasküler elemanlardan kaynaklanan tümörler:
• Benign: hemangioma, lymphangioma ve
hamartoma,
İntermediate :hemangioendothelioma,
hemangiopericytoma ve littoral cell angioma
• Malign hemangiosarkoma (angiosarkoma)=en sık malign
vasküler !!!!!!
21
DALAĞIN PRİMER MALIGN TÜMÖRLERİ:
Anjiyosarkom
*****• Nadir, dalağın en sık primer (hematopoietik olmayan)
malign tümörü*****
• Çok agresif ve kötü prognozlu.
• Splenomegali ve spontan rüptür
• Tanı anında genellikle metastaz var͘***
• Karaciğer en sık metastaz yeri*****
TIBBİ ETİK:
Erdem Etiği-Aristotales: Ahlaken iyi olan şey, ancak erdeme uygun
davranışlarla elde edilebilir. Dürüstlük, saygı, cesaret, empati, bazı
erdemlerdir
Ödev etiği deontoloji-Kant: Sadece insan ahlak yasasına kendi özgür
iradesiyle uyar
ödev etiği anlayışına göre ahlâk, doğru olanı doğru olduğu için yapmaktır.
Ütiliter (Yararcı/Faydacı) Etik: Jeremy Bentham&John Stuart Mill: toplam
faydaya bakılmalıdır. Yani bir şeyin doğru mu yoksa yanlış mı olduğunun
ölçüsü, vereceği sonuçtur.
Primum utilis esse : Öncelikle yararlı ol! Primum non nocere : En
azından zarar verme!
Paradigma:Bilimsel olarak mutlak kabul edilen teorilerdir bunlar zamanla
değişebilir çağlara göre biz artık kanıta dayalı tıp kullanıyoruz
paradigmaları değil
Tıp etiği terimi ilk olarak, İngiliz yazar ve doktor Thomas Percival’in 1803
yılında yazdığı ‘Medical Ethics’ adlı kitapta geçmektedir.
FARMAKOLOJİ:
Hematopoez, farklılaşmamış kök hücrelerden dolaşımdaki eritrositlerin,
trombositlerin ve lökositlerin üretilmesidir.
22
*** Yetişkinlerde hematopoetik sistem öncelikle kemik iliğinde bulunur.
Hematopoetik sistem öncelikle üç temel besine ihtiyaç duyar: Demir, B12
vitamini ve folik asit
Ayrıca hematopoetik hücrelerin çoğalması ve farklılaşması için
hematopoetik büyüme faktörlerine (örn. eritropoetin) de ihtiyaç vardır.
Hemoglobindeki genetik kusurlara bağlı orak hücreli anemi yaygındır
ancak tedavisi zordur. Trombositopeni ve nötropeni nadir değildir ve bazı
türleri tedavi edilebilir.
***Anemi aşağıdakilerin azalmasıdır:***
*(1) eritrositlerin (alyuvarların) toplam sayısı veya
*(2) kan hacmine kıyasla eritrositlerin (alyuvarların) sayısı (hematokrit)
veya
*(3) toplam hemoglobin içeriği (veya kanın hemoglobin konsantrasyonu)
Erkeklerde hematokrit %41'in altında olduğunda (hemoglobin 13 g/dl'nin
altında), kadınlarda ise hematokrit %35'in altında olduğunda (hemoglobin
12 g/dl'nin altında) anemi ortaya çıkar.
Anemiler iki ana kategoride sınıflandırılabilir: (1) Kan üretiminde azalmaya
bağlı anemiler ve (2) Kan yıkımına/kaybına bağlı anemiler
23
*****Demir hemoglobin üretimi için, folik asit öncül hücrelerin gelişimi ve
çoğalması için DNA sentezindeki önemi nedeniyle, B12 vitamini ise folik
asidin kullanımı ve dolayısıyla DNA sentezi için gereklidir
24
Demir eksikliği Tedavi: Oral veya parenteral. Oral kullanım demir
eksikliğini parenteral uygulama kadar hızlı tedavi eder (hasta
gastrointestinal sistemde normal emilime sahip olduğu sürece).
Hemodiyalize giren ciddi kronik böbrek yetmezliği olan hastalarda ise
demir eksikliği artmıştır ve parenteral uygulama tercih edilir.
(1) Oral Demir Tedavisi: Ferro demir tuzları (ferro demir emilim için
uygundur): ferro sülfat, ferro glukonat, ferro fumorat sıklıkla kullanılır.
Ferro tuzları şekilde oral verilen demirin %25’i emilir
(2) Parenteral Demir Tedavisi: Oral demiri tolere edemeyen veya
absorbe edemeyen veya sadece oral demir tedavisi ile kontrol altına
alınamayan (kronik böbrek hastalığı olan ve hemodiyaliz ve eritropoetin
tedavisi alan, çeşitli postgastrektomi durumları, geçirilmiş ince
barsak rezeksiyonları, proksimal ince barsağı da kapsayan inflamatuvar
kalın barsak hastalığı). Problemler: İnorganik serbest ferrik demir
parenteral olarak uygulandığında doza bağlı ciddi toksisite sorunlarına
neden olur. Demir hidroksit çekirdeği içeren karbonhidrat çekirdekleri ile
kaplı kolloidal partiküller olarak formüle edildiğinde biyoaktif demir, stabil
kolloidal partiküllerden yavaşça salınır.
Paraenteral yan Etkiler: i.m. kullanımda bölgesel ağrı, doku üzerinde
renkli lekeler. i.v. demir-dekstran: baş ağrısı, fotosensitivite, ateş, artralji,
bulantı, kusma, dorsalji, kızarıklık, ürtiker, bronkospazm, nadiren
anafilaksi and ölüm. Aşırı duyarlılık reaksiyonlarına neden olabilir, bu
nedenle tam dozun i.m. veya i.v. uygulanmasından önce, tam doz
verilmeden önce düşük bir test dozu verilmelidir.
Klinik Toksisite:
(a) Akut Demir Toksisitesi: Örneğin demir tabletleri, şurupları yutan
çocuklarda (çocukların demir preparatlarına erişimi konusunda dikkatli
olunmalıdır) kusma, nekrotizan gastroenterit, karın ağrısı, kanlı ishal ve
ardından şok, letarji ve dispne. Çoğu vakada semptomlar kısa sürede
düzelir.
***Tam bağırsak lavajı (emilmemiş preparatları uzaklaştırmak için),
deferoksamin (i.v.) (demiri güçlü bir şekilde bağlayan ve emilen
25
demirin dışkı ve idrar yoluyla hızla atılması için şelat oluşturan bir ilaç)
gereklidir. Aktif karbon demiri bağlamaz ve demir toksisitesinde etkili
değildir.
Gastrointestinal kanama, metabolik asidoz ve şok için destekleyici
tedavi uygulanmalıdır.
(b) Kronik Demir Toksisitesi: Hemokromatozis. Kalp, karaciğer,
pankreas ve diğer organlarda aşırı dozda demir depolanması. Organ
yetmezliğine ve ölüme neden olabilir.
Aneminin dahil olmadığı durumlarda, kronik demir toksisitesinin en
etkili tedavisi aralıklı kan alımıdır (haftada 1 ünite kan veya aşırı
demirin tamamı atılana kadar alınır).
***Parenteral deferoksamin veya oral deferasiroks veya deferipron
daha az etkilidir ve daha karmaşık, pahalı ve tehlikelidir. Ancak
özellikle dirençli aneminin kalıtsal ve edinsel nedenleri olan majör
talasemi, orak hücreli anemi, aplastik anemi vb. Kan alımı (flebotomi)
ile tedavi edilemeyen durumlarda demir zehirlenmesi tedavisinde tek
seçenek olabilirler.
26
sadece 2 mcg'dır. Bu nedenle, tüm depoların boşalması ve emilimin
durması sonucu megaloblastik anemi gelişimi için 5 yıl gereklidir.
*******Dağılım: Emilimden sonra, B12 vitamini spesifik bir glikoprotein
ailesi olan transkobalamin I, II ve III'e bağlanır ve
vücudun farklı hücrelerine taşınır. B12 vitamininin fazlası karaciğerde
depolanır eksikliğinde megaloblastik anemi ve mikroster anemi olur.
27
gereklidir. N5-metilentetrahidrofolat, homosisteinden metiyonin
sentezinde B12 vitamini ile birlikte gereklidir
28
Lökositler Ağır kongenital nötropeniler: Kan sayımında WBC normal ancak
ANS
Trombositopeni :
Deri ve mukozal kanamalar sıktır
Peteşi var
Purpura var
Ekimozlar varsa
Burun kanaması varsa
29
**MCH <27 Hipokromi
30
Koagülasyon testinde Antikoagülan trisodyum sitrat olmalıdır (mavi
kapaklı tüp) konsantrasyon (% 3.2)
31