You are on page 1of 159

TYT

Biyoloji Akademi
Hürcan Tik

Bilimsel Yöntem Basamakları


Canlıların Temel Bileşenleri
FÖY 1
BİLİM VE BİLİMSEL YÖNTEM

Çeşitli gözlem ve deneyler sonucu elde edilen, Nicel Gözlem : Ölçü aletleri kullanılarak yapılan
doğruluğu kanıtlanmış ve belirli kurallar ile gözlemlerdir. Örneğin "çaydanlıktaki su 80 C dir".
düzenlenmiş sistematik bilgiler bütünlüğüne Buradaki gözlem nicel bir gözlemdir. Burada
bilim denir. termometre aleti kullanılarak bir gözlem yapılmıştır.
Bilim, çeşitli araştırmalar sonucu elde edilen
*Yukarıdaki örneklerden de anlaşıldığı gibi nitel
bilgilerden oluşan bir üründür. Bu ürüne ulaşmak
gözlemler kişiler arasında farklılık gösterebilirken ,
için izlenen yol ise bilimsel yöntem olarak
nicel gözlemler daha objektifdir. Bu yüzden bilimsel
adlandırılır
bir çalışma sırasında nicel gözlemlere daha fazla
ağırlık verilir.
Bilimin temel işlevleri ;anlama, açıklama ve
kontrol olarak özetlenebilir. 3-Verilerin Toplanması: Veriler problem ile ilgili
gerçekleri içerir. Gözlemler sonucu elde edilen
O hâlde bilimin esas amacı, gözlenen karışık veriler toplanıp, düzenlenir.
olayların açıklamasını yapmak ve gözlenen 4-Hipotezin Kurulması: Hipotez , probleme geçici
olaylarla başka olaylar arasındaki ilişkiler birçözümdür.Bu çözüm yapılan gözlemler ve
hakkında bir yargıya varmayı sağlayacak toplanan veriler ışığında kurulmuştur. ‘Hipotez, iyi
genellemelere gitmektir. kurgulanmış bir soruya verilen geçici bir yanıttır’

Bilimsel yöntemin temeli, sorular yöneltmek ve İyi bir hipotez;


bu sorulara yanıtlar aramaktır. Ancak bunlar - probleme iyi bir çözüm önermeli,
gözlem ve deneylere dayanan bilimsel sorular - deney ve gözlemlere açık olmalı,
olmalı ve verilecek yanıtlar da daha sonraki - toplanan tüm verilere uygun olmalıdır.
gözlem ve deneylerle sınanabilecek bilimsel
yanıtlar şeklinde olmalıdır *Bilim insanı, hipotezine uymayan bir gözlem
yaptığı zaman ya hipotezinin ya da gözleminin
Bilimsel yöntemin esası ve tüm bilimsel yanlış olduğu teknik kullanarak gözlemini yeniler.
gerçeklerin kaynağı; Eğer gözleminin doğru olduğu kanısına varamazsa
*gerekli kontrolleri içeren, hipotezini ya reddeder ya da yeni bir gözleme
*mümkün olduğu kadar nicel yapılan, olanak sağlayacak şekilde düzenler.
*ön yargıdan uzak,
*gerçekçi 5-Tahminlerde Bulunma: Kurulan hipotezler
*özenli gözlemler ile deneylerdir. doğrultusunda mantıklı sonuçların çıkartılmasıdır
ve bu sonuçlar ile hipotezler test edilir.Tahminler,
Bilimsel bir problem çözülürken izlenecek yol; "Eğer.................... ise ................. dır" şeklindeki cümlelerle
ifade edilir.
1-Problemin Belirlenmesi: Öncelikle problemin iyi
anlaşılması gerekiyor. "Problemi anlamak, Tahminler genellikle "Tümdengelim" ve
problemi yarı-yarıya çözmek "Tümevarım" yöntemleri ile gerçekleştirilir.
demektir.
2-Gözlem: Nitel ve Nicel olmak üzere iki çeşit Tümdengelim yönteminde bir ön bilgi kullanılarak
gözlem vardır. genelleme yapılır.
Nitel Gözlem : Beş duyumuzu kullanarak Örnek : Eğer bütün canlılar hücrelerden meydana
yaptığımız gözlemlerdir. Örneğin "çaydanlıktaki gelmiş ise ,insanda hücrelerden meydana gelmiştir.
su
sıcaktır". Buradaki gözlem nitel bir gözlemdir. Tümevarım yönteminde ise özel gözlemler
Bunu, suya dokunarak veya sudan çıkan buharı yapılarak bir sonuca varılır.
gözlemleyerek karar veririz. Örnek : Eğer insanlar, hayvanlar, bitkiler
hücrelerden meydana gelmiş ise bütün canlıların
yapı birimi hücredir.

FÖY 1
Biyoloji Akademi Hürcan Tik 1
6- Kontrollü Deney: Yapılan tahminlerin BİLİMSEL BİLGİNİN ÖZELLİKLERİ
geçerli olup olmadığı kontrollü deneyler sonucu
tespit edilir. Bilimsel bir bilginin özellikleri şunlardır:
Kontrollü deneylerde iki deney grubu vardır:
Birine kontrol grubu , diğerine ise deney grubu a) Objektif olmalıdır.
denir. b) Gözlenebilir ve devamında denenebilir olmalıdır.
Her iki grupta da aynı deney aynı şartlar altında c) Ölçülebilir olmalıdır.
yapılır iken sadece araştırılan faktör gruplar ç) Değişebilmelidir.
arasında farklı tutulur. d) Evrensel ve insan kaynaklı olmalıdır.
Deney sonuçları tahminleri doğrular ise
hipotez geçerlilik kazanır. Aksi durumda ise
eldeki verilerle yeni hipotezler kurularak bilimsel
çalışmaya devam edilir.

7-Çıkarım: Bilimsel bilginin bir kısmı çıkarım


yoluyla elde edilir. Çıkarım, gözlem ve deney
sonuçlarını yorumlayarak yargıya varma
sürecidir. Aynı olguyu inceleyen kişiler farklı
çıkarımlarda bulunabilir.
Bu farklı bakış açıları paradigma olarak
nitelendirilir. Bilim dünyasında paradigma
kavramı, tek bir bilim insanı veya bir grup bilim
insanı tarafından insanı, evreni, doğayı ve bilime
konu olan diğer kavram ve olguları incelemek
üzere kullanılan veya esas alınan temel bakış
açılarını ifade eder. Diğer bir ifadeyle bilimsel
paradigmalar bilime ve gerçeğe açılan
pencereler olarak tanımlanabilir

8-Gerçek: Deneyler ile kanıtlanmış bilimsel


doğrulardır.

9-Teori: Tekrarlanan deneylerle doğruluğu tam


olarak değil, ama büyük ölçüde kabul edilmiş
hipotezlerdir. Teorilerin çürütülme ihtimalleri
vardır.
Kuram (teori); birkaç farklı alandaki hipotez ve
gözlemi tek bir sistem içerisinde tutar. Yani
kuramın alanı hipotezinkinden geniştir. Ayrıca
kuram, hipoteze göre daha çok bulgu tarafından
desteklenir.

10-Kanun(Yasa): Bir teori veya hipotez ,


doğruluğu bütün bilimlerce kabul edilmiş ise
kanun halini alır.
Örnek : Yerçekimi kanunu, Mendel
Kanunları

Denenerek gerçeklere uygun olduğu anlaşılan ve


geçerli tahminler yapılmasına olanak sağlayan
bir hipoteze Yasa adı verilir.
Yasa(Kanun), kurama göre daha kesin bir fikri
ifade etmektedir.

FÖY 1
Biyoloji Akademi Hürcan Tik 2
BİYOLOJİ VE BİYOLOJİNİN ALT BİLİM DALLARI
Biyokimya: Canlılarda meydana gelen kimyasal
olayları ve bunların canlı üzerindeki etkilerini
Sitoloji: Hücrelerin yapı, şekil ve fonksiyonları ile
inceler.
hücre içindeki organellerin yapı ve fonksiyonlarını
inceler.
Sistematik (Taksonomi): Canlıları benzerliklerine
veya farklılıklarına göre ayrı ayrı sınıflandırmayı
Moleküler Biyoloji: Hücrelerin moleküler
sağlar. Bu sınıflandırmada morfoloji, anatomi,
düzeydeki yapısal özelliklerini, gen, protein,
embriyoloji gibi alt dallardan elde edilen bilgiler
enzim gibi maddelerin yapı, fonksiyon ya da
kullanılır
işlevlerini veya canlılıkla ilgili diğer maddelerin
moleküler yapılarını inceler.
*Biyoloji canlı ve cansızları inceleyen birçok bilim
dalı ile ilişkilidir. Örneğin coğrafya bilim dalı ile
Biyoteknoloji: Canlıların çeşitli özelliklerini,
ilişkili olan biyoloji konuları biyocoğrafya adını
günlük yaşantıda kullanılmalarını, gen
verdiğimiz alt bilim dalında incelenir. Bu coğrafya
alışverişlerini teknoloji ve mühendislik bilgilerini
bitki, hayvan gibi canlı topluluklarının
kullanarak inceler.
yeryüzündeki yayılışını inceler. Bunun gibi
biyoinformatik, biyofizik, sosyobiyoloji,
Genetik: Canlıların gen yapılarını, kalıtsal
biyomedikal vb. alt bilim dalları da doğmuştur.
özelliklerini ve genlerin kuşaklar arası aktarımı ile
Biyoloji tıp, veterinerlik, diş hekimliği, ziraat
bunların canlı üzerindeki etkilerini inceler.
mühendisliği, eczacılık, gıda mühendisliği,
beslenme ve diyetetik gibi alanlarla da ilişkilidir.
Evrim: Canlıların oluşumunu, değişimini, yeni
canlıların nasıl oluştuğunu ve bunların kökenini
araştırır.
BİYOLOJİNİN TARİHSEL GELİŞİM SÜRECİNE
KATKI SAĞLAYAN BİLİM İNSANLARI
Zooloji: Hayvanları genel olarak yapısal,
fonksiyonel ve sistematik açıdan inceler.
Aristo (MÖ 384-322): Aristo doğa tarihi ve evrenin
yapısı ile ilgili ilk kitabı yazmıştır. Aristo,
Botanik: Gelişmiş karasal bitkiler başta olmak
hayvanların hareketleri ve üremelerini incelemiş
üzere tüm bitkilerin yapı ve fonksiyonlarını
ve böceklerdeki başkalaşım olayına dikkat
inceler.
çekmiştir. Bitki ve hayvanları ilk kez sınıflandıran
da Aristo’dur.
Ekoloji: Canlıların yaşadıkları ortamlarda
çevreleriyle ve birbirleriyle etkileşimlerini inceler.
İbn-i Heysem(MS 965-1039): Işığın kırınımı ile
gözün yapısı konusunda çalışmalar yapmış ve
Hidrobiyoloji: Su içinde yaşayan canlıları, suyun
görme olayını ilk açıklayan bilim insanı olmuştur.
özelliklerini ve canlıların bu ortamdaki
yaşamlarını inceler.
İbn-i Sina (980-1037): Avrupa’da Avicenna
(Avisenna) adıyla anılan Türk filozof ve hekimdir.
Embriyoloji: Canlıda döllenmiş yumurtadan
İbn-i Sina iki yüzden fazla eser yazmıştır. Tıp
itibaren meydana gelen gelişme ve farklılaşmaları
üzerine yazdığı “Tıbbın Kanunu” ve bütün
inceler.
öğretisini kapsayan “Şifa” adlı eserleri Avrupa’da
17. yüzyıl ortalarına kadar okutulmuştur.
Morfoloji: Canlıların dış görünüşünü ve genel
yapısal özelliklerini inceler.
Gregor Mendel (Gregor Mendel) (1822-1884):
Bezelyeler üzerinde yaptığı çaprazlama
Anatomi: Canlıların gözle görülen iç ve dış
deneyleriyle kalıtımın temel kanunlarını ortaya
yapılarını inceler
koymuş ve kalıtım biliminin de öncüsü olmuştur

Fizyoloji: Canlı sistemlerin veya tek bir hücrenin


canlılık özelliklerini, canlılıkla ilgili işleyişini ve
bunların nedenlerini inceler.

FÖY 1
Biyoloji Akademi Hürcan Tik 3
Amerikalı Zoolog ve Moleküler Biyolog James
Watson (Ceyms Vatsın) (1928-...) ve İngiliz Fizikçi
Francis Crick’in (Frensis Kırik) (1916- 2004): 1953
yılında ‘’DNA’nın İkili Sarmal Yapısı’’ nı ortaya
çıkartmışlardır.

Rosalind Franklin’in (Rozalind Frenklin) (1920-


1958): 1951 yılında X-ışını kırınımı tekniği ile
çektiği DNA’nın kristal yapı fotoğrafı DNA
yapısının aydınlatılmasına büyük katkı
sağlamıştır.

Aziz Sancar: ABD Ulusal Bilimler Akademisine


seçilen ilk Türk olmuştur. Hücrelerin hasar gören
DNA’larının onarımı ile ilgili yaptığı çalışmalar
sayesinde 2015 yılında kimya alanında Nobel
Ödülü almıştır. Aziz Sancar, “Sirkadiyen Saat”
(Ritmik Saat) çalışmasıyla vücuttaki DNA
onarımının minimum olduğu zamanı tespit edip
kanser hücrelerine ilaç vererek bu hücrelerin yok
olmasını sağlamayı hedeflemektedir.

FÖY 1
Biyoloji Akademi Hürcan Tik 4
CANLILARIN ORTAK ÖZELLİKLERİ: E)HOMEOSTASİ:

Varlıkları canlı olarak nitelendirebilmek için Homeostazi, kelime anlamıyla kararlı iç denge
aşağıda belirtilen özelliklerin onlarda bulunması demektir. Tüm canlılar, sürekli değişen çevre
gerekir. şartlarına rağmen iç ortamlarını belirli sınırlar
içerisinde sabit tutmak zorundadır. Canlılardaki
A)HÜCRESEL YAPI: tüm sistemler, homeostaziyi korumaya yönelik
çalışır. Örneğin vücut sıvılarının asit baz
Organizmaların yapısal ve işlevsel birimi hücredir. dengesinin ayarlanması, vücut sıcaklığının sabit
Canlı hücreleri yapısal olarak prokaryot ve tutulması, zararlı atıkların vücut dışına atılması ve
ökaryot olarak ikiye ayrılır. Prokaryot canlılar tek vücuttaki su miktarının korunması homeostaziyi
bir hücreden oluşurken ökaryot canlılar tek ya da düzenleme amacıyla yapılan faaliyetlerdir.
çok sayıda hücreden meydana gelir.
F)BOŞALTIM :
B)BESLENME :
Canlıların metabolik faaliyetleri sonucunda
Canlılar, madde ve enerji ihtiyaçlarını karşılamak oluşan atık maddeleri vücuttan dışarı atmasına
için beslenmek zorundadır. İhtiyaç duyduğu boşaltım denir. Canlılarda boşaltım olayı, farklı
besinleri kendi üretebilen canlılara üretici şekillerde gerçekleşir. Bitkilerde görülen terleme,
(ototrof) denir. Örneğin bitkiler; su, mineral, damlama, yaprak dökümü; insanlarda ter ve idrar
karbondioksit gibi gerekli maddeleri ve güneş oluşumu ile karbondioksidin solunum
ışığını kullanarak kendi besinlerini üretir. organlarıyla vücut dışına verilmesi birer boşaltım
Besinlerini dış ortamdan hazır olarak alan olayıdır.
canlılara da tüketici (heterotrof) denir. Mantarlar
ve hayvanlar, tüketici canlılara örnektir. G)HAREKET :

C)SOLUNUM : Tüm canlılar, hareket etme yeteneğine sahiptir.


İki çeşit hareket vardır aktif hareket (yer
Canlılar, yaşamsal faaliyetlerini gerçekleştirmek değiştirme) ve pasif hareket.
için enerjiye ihtiyaç duyar. Bu nedenle organik Bir hücreli canlılarda hareketi sağlayan kamçı, sil,
besinleri solunum reaksiyonlarıyla parçalayıp ATP yalancı ayak gibi yapılar bulunur. Örneğin öglena,
sentezler. Solunum reaksiyonları; oksijenli kamçısıyla; paramesyum , silleriyle hareket eder.
solunum ve oksijensiz solunum olmak üzere ikiye Hareket, bitkilerde durum değiştirme;
ayrılır. Ayrıca enerji üretiminde etkili olan hayvanlarda çoğunlukla yer değiştirme
fermantasyon olayları da oksjensiz ortamlarda şeklindedir ve kolaylıkla gözlemlenebilir.
canlılar tarafından gerçekleştirilmektedir.
E)UYARILARA TEPKİ :
D) METABOLİZMA :
Canlılar, iç ve dış ortamdan gelen uyaranlara
Organizmadaki yapım ve yıkım tepkimelerinin tepki gösterir. Bu durum, canlıların çevreleriyle
tümü metabolizma olarak adlandırılır. Basit uyum içinde olmaları ve yaşamlarını devam
moleküllerin birleştirilerek daha karmaşık ettirebilmeleri açısından önemlidir. Canlıların
moleküllerin sentezlendiği yapım tepkimelerine uyarılara gösterdiği tepkiler birbirinden farklıdır.
anabolizma denir. Örneğin amino asitlerden Örneğin öglenanın fotosentez yapmak için ışığa
protein sentezi, inorganik maddelerden doğru hareket etmesi, Venüs sinekkapan
fotosentez yoluyla organik madde sentezi bitkisinin böceğin konmasıyla yapraklarını
anabolik olaylardır. Büyük moleküllerin daha kapatması, filin aşırı sıcaklarda suya girmesi ve
basit bileşiklere yıkıldığı kimyasal tepkimelere sıcak bir cisme dokunulduğunda elin hızla
katabolizma denir. Organik maddelerin çekilmesi uyarana verilen tepkilerdir.
karbondioksit ve suya kadar yıkıldığı hücresel
solunum reaksiyonları ile sindirim, katabolik
olaylardır.

FÖY 1
Biyoloji Akademi Hürcan Tik 5
I) UYUM: K) BÜYÜME VE GELİŞME :

Uyum (adaptasyon), bir organizmanın yaşadığı Canlılar büyür, gelişir, yaşlanır ve ölür. Büyüme
çevrede hayatta kalma ve üreme şansını artıran tek hücreli canlılarda sitoplazmanın hacimce ve
kalıtsal özelliklerin tamamıdır. Bu özellikler kütlece artışı ile çok hücreli canlılarda ise hücre
nesilden nesile aktarılır. Kutup ayılarında post sayısının ve hacminin artışıyla sağlanır. Gelişme
renginin beyaz olması, kurak ortam şartlarına ise canlının sahip olduğu yapıların zamanla
uyum sağlayan kaktüslerde yaprakların diken değişerek fonksiyonel olarak olgunlaşmasıdır.
şeklini alması, karasal hayata uyum sağlayan Yeni doğan bir bebeğin kilo alması, büyümeye;
canlılarda solunum organlarının vücut içine emeklemesi, yürümesi ve koşması ise gelişmeye
çekilmiş olması, sürüngen ve kuşlarda yumurta örnektir.
içerisinde bol miktarda yedek besin maddesinin
bulunması, böcek, sürüngen ve kuşlarda boşaltım
atıklarının ürik asit şeklinde dış ortama verilmesi,
sucul kuş ve kurbağaların parmak aralarında
perdelerin bulunması birer uyum örneğidir.

E)ORGANİZASYON:

Tüm canlılar, belirli bir organizasyona sahiptir.


Örneğin amip; tek bir hücre ile besinlerini alır,
işler ve atıkları uzaklaştırır, çevresel uyarılara
cevap verir, ürer ve diğer işlevlerini gerçekleştirir.
Çok hücreli organizmalar ise tüm bunları
özelleşmiş hücreler arasındaki iş bölümü ile
gerçekleştirir. Çok hücreli canlılarda görev ve yapı
bakımından benzer hücreler bir araya gelerek
dokuları, dokular organları, organlar sistemleri,
sistemler ise organizmayı meydana getirir. Çok
hücreli canlılar, hücrelerin rastgele bir araya
toplanmış hâli olmayıp iş birliği içinde olan çok
sayıda hücrenin oluşturduğu birlikteliktir. Bu
durum canlıya zaman ve enerji tasarrufu sağlar.

F)ÜREME:

Canlıların soylarını devam ettirmek için yeni


bireyler oluşturmasına üreme denir. Eşeyli ve
eşeysiz olmak üzere iki çeşit üreme vardır. Eşeysiz
üremede ana birey, kendisiyle aynı kalıtsal
özelliklere sahip yavrular meydana getirir. Eşeysiz
üreyebilen canlılara, bir hücreli canlılar ve bazı
omurgasız hayvanlar örnek olarak verilebilir.
Eşeyli üreme, dişi ve erkeğe ait üreme
hücrelerinin birleşmesiyle yeni bireyler meydana
gelmesidir. Eşeyli üremeyle oluşan yavrular hem
anadan hem de babadan gelen özellikleri taşır.
Bu şekilde kalıtsal çeşitlilik sağlanır.

FÖY 1
Biyoloji Akademi Hürcan Tik 6
CANLILARIN TEMEL BİLEŞENLERİ: 4.SU:

1-Enzimlerin çalışabilmesi için ortamda %15 su


A)İNORGANİK MOLEKÜLLER: bulunması gereklidir
2-Besinlerin sindirilmesinde(hidrolizde) rol oynar
Canlı hücreler tarafından üretilemeyen, 3-Kan dokusunun büyük oluşturur ve maddelerin
dışarıdan hazır olarak alınması gereken taşnmasında rol oynar
moleküllerdir. 4-Topraktaki maddelerin bitkiler tarafından
alınmasına yardımcıolur
5 Grupta incelenirler: 5-Vücut ısısının dengede tutulmasında etkilidir
6-Metabolizma sonucu oluşan atıkların
1. Asitler seyreltilmesinde ve vücuttan atılmasında
2. Bazlar görevlidir
3. Tuzlar 7-Fotosentezde Oksijen ve H kaynağı olarak
4. Su kullanılır
5. Mineraller 8-Hücrelerdeki yaşamsal faaliyetlerin tamamı
sulu ortamda gerçekleşir
1. ASİTLER: 9-Canlılara yapısal destek sağlar
10-Yer yüzündeki canlıların dağılımlarında
1-Sulu çözeltilerine H+ iyonu verirler etkilidir
(Örn: HCl, H3PO4 gibi) 11-İklimsel değişimlerde etkilidir
2-Tadları ekşidir (Örn: Limon gibi)
3- Tahriş edici ve eriticidirler Su moleküllerini bir arada tutan hidrojen
4-pH değerleri 0-7 arasıdır bağlarının etkisiyle kohezyon kuvveti oluşur. Bu
5-pH=7 den 0’a doğru gidildikçe asitlik değeri sayede su molekülleri birbirine bağlı kalır. Suyun
artar başka moleküllere tutunmasını sağlayan kuvvete
6-Yapısında C atomu bulunduranlara adhezyon kuvveti denir. Yapraklarda terleme
organik asitler denir. sonucunda oluşan emme kuvveti ve kohezyon-
(Örn: C3H4O3=pirüvik asit, C3H6O3= Laktik asit adhezyon kuvvetleri sayesinde su, bitkilerin
gibi) köklerinden yapraklarına kadar kesintisiz bir
sütun şeklinde yer çekimine zıt yönde taşınır.
Suyun kohezyon kuvvetine bağlı olarak oluşan
2.BAZLAR: yüzey gerilimi, bazı canlıların su yüzeyinde
durabilmesine ve yürüyebilmesine olanak sağlar
1- Sulu çözeltilerine OH- iyonu veririler
(Örn: NaOH, KOH gibi) 5.MİNERALLER:
2-Tadları acıdır (Örn: Çikolata gibi)
3- Tahriş eder ve ele kayganlık hissi verirler Mineraller, canlılar tarafından sentezlenemez;
4- pH değerleri 7-14 arasıdır vücuda asitler, bazlar, tuzlar ya da besinler
5- pH=7 den 0’a doğru gidildikçe bazlık değeri yoluyla alınır. Mineraller, vücudun yapısına
artar katılırken aynı zamanda düzenleyici (kofaktör)
6-Yapısında C atomu bulunduranlara organik olarak da görev alır. Eksikliklerinde veya
bazlar denir. fazlalıklarında metabolik faaliyetler aksar.
(Örn: Adenin, Guanin, Sitozin, Timin ve Urasil)
İnsan vücudunun gereksinim duyduğu bazı
mineraller ve görevleri:
3.TUZLAR:
Kalsiyum; kemik ve dişlerin yapısına katılır, sinir
Asitlerle bazların birleşerek nötrleşmesi sonucu ve kas fonksiyonları için gereklidir. Kanın
oluşan moleküllerdir. pıhtılaşmasında görev alır. Kalsiyum eksikliğinde
pH düzeyleri 7 dir. kemiklerde yumuşama ve eğilmeler görülür.
Kalsiyum, vücuda fazla alındığında böbrek taşı
HCI + NaOH → H2O + NaCI oluşumuna ve kireçlenmeye neden olur.

FÖY 1
Biyoloji Akademi Hürcan Tik 7
Fosfor; nükleik asitler, ATP ve hücre zarının Kükürt; bazı amino asitlerin sentezi için
yapısına katılır. Kemik ve diş oluşumunda görev gereklidir. Eksikliğinde deride solgunluk,
alır. Eksikliğinde kemik ve diş gelişiminde fazlalığında ise alerjik rahatsızlıklar oluşur.
problemler görülür. Fazlalığı kemiklerde
kalsiyumun azalmasına neden olur. Çinko; bazı enzimlerin yapısına katılır. Ayrıca
bağışıklık sistemini güçlendirir. Eksikliğinde;
Potasyum; Kalp ritmini düzenler, asit-baz ve su tırnaklarda beyaz lekeler, ciltte akne oluşumu, saç
dengesini ayarlar. Sinir hücrelerinde uyartı dökülmesi ve bağışıklıkta zayıflama görülür.
iletimi için gereklidir. Vücuda yeterli potasyum Çinkonun fazla alınması; gözlerde ve ciltte
alınmadığında kaslarda kramp, kalp ritminde sararmaya, baş dönmesine ayrıca yüksek ateşe
bozukluk, yorgunluk, hâlsizlik ayrıca sindirim neden olur.
bozuklukları görülür. Potasyum fazla alındığında
ise böbrek ve kalp sorunları ile el ve ayakta
karıncalanma meydana gelir.

Klor; mide özsuyu oluşumunda, asit-baz


dengesinin sağlanmasında, hücre içi ve dışı su
dengesinin ayarlanmasında görev alır. Klor
eksikliğinde sindirim sorunları ortaya çıkar.

Sodyum; asit-baz ve su dengesinin


ayarlanmasında görev alır, kas kasılması ve sinir
hücrelerinde uyartı iletimi için gereklidir.
Eksikliğinde iştah azalması ve kas krampları
görülür.

Magnezyum; insanlarda kemik ve dişlerin,


bitkilerde ise klorofilin yapısına katılır, birçok
enzimin yardımcı kısmıdır (kofaktör). Kas ve sinir
sisteminin çalışması için gereklidir. Eksikliğinde
sinir sistemi bozuklukları görülür.

Demir; alyuvarlarda bulunan hemoglobinin


yapısına katılır. Demir eksikliğinde anemi
(kansızlık), tırnaklarda çökme, bitki
yapraklarında sararma gözlenir. Fazla miktarda
demir alınması zehirlenmelerin yanı sıra
hücrelerin erken yaşlanmasına ve damar
sertliğine neden olur.

İyot; tiroit bezinden salınan tiroksin


hormonunun yapısına katılır. İyot eksikliğinde
basit guatr hastalığı gözlenir. Çocukluk
döneminde iyot az alındığında büyüme ve zekâ
geriliği görülür.

Flor; diş sağlığının korunması için önemlidir.


Florun az alınması diş ve kemik gelişimini
aksatırken fazla alınması dişlerde kalıcı
sararmaya neden olur.

FÖY 1
Biyoloji Akademi Hürcan Tik 8
B) ORGANİK MOLEKÜLLER: 1.KARBONHİDRATLAR:

Unlu ve şekerli gıdaların tamamı bu gruba girer.


Yapılarında C atomu bulunduran ve canlı C, H, O atomlarından oluşurlar.
hücreler tarafından üretilebilen moleküllere Genel Formülleri (CH2O)n şeklinde yazılabilir.
denir.
★ Sadece KİTİN’in yapısında N atomları da
1. Karbonhidratlar bulunur.
2. Yağlar (Lipitler)
3. Proteinler Molekül sayılarına göre 3 gruba ayrılır.
4. Enzimler
5. Vitaminler a) Monosakkaritler ( Tek moleküllü şekerler)
6. Nükleik Asitler (DNA ve RNA) b) Disakkaritler ( İki moleküllü şekerler)
7. ATP Enerji Molekülü c) Polisakkaritler ( Çok moleküllü şekerler)
8. Hormonlar

Organik Moleküllerin Genel Özellikleri: A) MONOSAKKARİTLER( Tek moleküllü şekerler)

1 - Yapı hammaddesi olarak kullanılırlar. -Karbonhidratların temel yapı taşlarıdır. Yani


monomerleridir.
Proteinler →Yağlar → Karbonhidratlar -Hücre zarından sindirilmeden doğrudan
geçebilirler.
2- Enerji hammaddesi olarak kullanılırlar. -6 C’lu olanlar Solunum reaksiyonlarında yıkıma
uğratılabilirler. Yani enerji kaynağı olarak
a) Enerji verme kapasitelerine göre; kullanılırlar.
-C sayılarına göre sınıflandırılırlar. ( 3 C ’lulardan 8
1 gr Yağda →
9,3 cal. Enerji C ’lulara kadar çeşitleri bulunur.)
1 gr Proteinde →
4,3 cal. Enerji -En önemlileri 5 C ‘lular ile 6 C ‘lulardır.

1 gr Karbonhidratta 4,2 cal. Enerji
✭ 5 C’lu Monosakkaritler (PENTOZLAR):
b) Enerji kaynağı olarak kullanılma sırasına
göre; 2 Çeşittir.
-RİBOZ Şekeri (RNA’da ve ATP’ de bulunur.)
Karbonhidratlar → Yağlar → Proteinler (C5H10O5)
-DEOKSİRİBOZ Şekeri (DNA’da bulunur.)
3- Düzenleyici (Proteinler, Enzimler, (C5H10O4)
Hormonlar,Vitaminler) ve Denetleyici
(Proteinler) görev yaparlar. ·Pentozlar enerji üretiminde kesinlikle
kullanılmazlar.

·Hücre zarından sindirilmeden geçebilirler.


·Nükleik asitler isimlerini taşıdıkları pentoz şeker
çeşidinden alırlar.

FÖY 1
Biyoloji Akademi Hürcan Tik 9
✭ 6 C’lu Monosakkaritler (HEKZOSLAR): Hidroliz Reaksiyonu:

3 Çeşittir. -Büyük moleküllerin yapısına su katarak


parçalayıp, monomerlerine kadar parçalama
a. GLİKOZ (Üzüm Şekeri): olaylarına denir.

Bitkisel kaynaklı ✭Hidroliz reaksiyonunda kesinlikle ATP


C6H12O6 ( Kan Şekeri) (1 mm3 kanda 80-110 harcanmaz.
tane) ✭Hidroliz reaksiyonu hücre içinde veya dışında
gerçekleştirilebilir.
✭Hidroliz reaksiyonu canlı veya cansız hücrelerde
b.FRUKTOZ (Meyve Şekeri): gerçekleştirilebilir.
✭ Hidroliz reaksiyonunun gerçekleştirildiği
Bitkisel kaynaklı hücrede su miktarı azalır.
C6H12O6 ✭Hidroliz reaksiyonunun gerçekleştrildiği
hücrede polimer miktarı azalırken monomer
c.GALAKTOZ (Süt Şekeri): miktarı artar.

Hayvansal kaynaklı
C6H12O6
-Disakkaritler, hücre zarından geçemezler. Ancak
sindirilip monosakkaritlere dönüştürüldükten
-Glikoz ve Fruktoz bitki hücrelerinde fotosentez sonra hücrelere girebilir.
sonucu üretilebilen şekerlerdir. Ancak hayvanlar
da bu şekerleri bitkilerden alarak enerji -Maltoz ve sükroz bitkiler tarafından fotosentez
üretiminde veya yapım reaksiyonlarında sonucu üretilirler. Hayvansal hücrelerde
kullanabilirler. bulunmazlar. Çünkü sindirilmedikçe hücreye
-Glikoz ve Fruktoz hayvansal hücrelerde de giremezler.
bulunabilir.
-Disakkaritler oluşturulurken, monosakkaritler
B) DİSAKKARİTLER ( İki moleküllü şekerler): arasında su çıkışı sonucu oluşan kimyasal bağlara
Glikozit Bağı denir.
2 monosakkaritin dehidrasyon sentezi sonucu
Glikozit bağı ile bağlanmaları sonucu oluşan 2
moleküllü şekerlerdir.

Dehidrasyon Reaksiyonu:
C) POLİSAKKARİTLER:
-Küçük moleküllerin aralarından su çıkararak
birleşip, büyük moleküllerin oluşturulmasına ·n sayıda glikozun dehidrasyonu sonucu n-1
denir. sayıda su açığa çıkararak ve n-1 sayıda glikozit
bağı ile bağlanarak oluşturdukları büyük yapılı
✭ Dehidrasyon sentezinde mutlaka ATP(enerji) (polimer) moleküllerdir.
harcanır.
✭Dehidrasyon sentezi sadece hücre içinde ·Polisakkaritler 2 amaçla üretilir.
gerçekleştirilebilir.
✭Dehidrasyon sentezi sadece canlı hücrelerde 1. Depolama : Fazla glikozların daha sonra
gerçekleştirilir. kullanılmak amacıyla depolama
✭ Dehidrasyon sentezinin gerçekleştirildiği 2. Yapıya Katılma : Glikozlardan hücre çeperi
hücrede su miktarı artar. veya dış iskelet yapımında faydalanma
✭Dehidrasyon sentezinin gerçekleştrildiği
hücrede monomer miktarı azalırken polimer
miktarı artar.

FÖY 1
Biyoloji Akademi Hürcan Tik 10
2 – Yapısal Polisakkaritler

a) Selüloz:

·Bitki hücreleri tarafından üretilir ve hücre


çeperinin yapımında kullanılır. Bu özelliği ile ayırt
1 – Depo Polisakkaritler
edici özellik olarak kullanılabilir.
a) Nişasta:
·Selüloz, çok sayıda glikozun birbirlerine ters
dönerek bağlanmaları sonucu oluşan bir yapısal
·Bitki hücreleri tarafından üretilir.
polisakkarittir.
·Hem bitkiler hem de hayvanlar tarafından
sindirilebilir.
·Hiçbir hayvansal organizmada selülozu
·Hayvansal organizmalarda sindirim kanalının
sindirmeye yarayan “Selülaz enzimi’’ bulunmaz.
içinde bulunur. Ancak hücre içinde kesinlikle
Bu nedenle hayvanlar selülozu kendilerine ait bir
bulunmaz çünkü hücre zarından geçemez.
enzimle sindiremezler.
·Bitkiler nişastayı genellikle köklerinde bulunan
·Otçul hayvanların işkembelerinde ve
“Lökoplast” organellerinin içinde depo ederler.
bağırsaklarında yaşayan tek hücreli canlılar
Ancak bütün bitki hücreleri nişasta
bulunur. Bu tek hücreliler ‘’selülaz enzimi’’
depolayabilir.
üreterek hayvanın sindirim kanalındaki
selülozların sindirimine yardımcı olurlar.
·Nişasta suda çözünmez bu nedenle ortamın
ozmotik basıncını değiştirmez.
·İnsanların sindirim kanalında bu tek hücreliler
yaşamaz. Bu nedenle insanlar hiçbir şekilde
·Genellikle yapısı düz glikoz zinciri şeklindedir.
selülozdan glikoz kaynağı olarak
Ancak dallanmış şekilde de üretilebilir.
yararlanamazlar.
·Nişasta sindiriminden sorumlu olan enzim
“Amilaz Enzimi”dir.
·Öte yandan selüloz lifli bir yapıya sahip olduğu
için bağırsak içinde ilerlerken bağırsakların
b) Glikojen:
temizlenmesine yardımcı olur.
·Hayvansal kaynaklı depo polisakkarit olarak
·Selüloz sanayide kağıt yapımında kullanılır.
tanınır. Ancak bakteriler, arkeler ve mantarlar
da fazla glikozu glikojen şeklinde depo ederler.
b) Kitin:
Bu nedenle ayırt edici bir özellik değildir.

·Hayvansal kaynaklı yapısal polisakkarit olarak


·Glikojen dallanmış glikoz zinciri şeklindedir.
tanınır.
·Suda çözünebilir bu nedenle ortamın ozmotik
·Eklembacaklıların dış iskeletinin yapımında
basıncını yükseltir.
kullanılır.
·Yapısında N (Azot)bulunduğu için oldukça
·Glikojen sindiriminden sorumlu olan enzim
hafiftir.
“Amilaz Enzimi”dir.
·Mantarlarda da hücre çeperinin yapımında
kullanılır.
·Kitin ameliyat ipliklerinin yapımında kullanılır.

FÖY 1
Biyoloji Akademi Hürcan Tik 11
b) Steroitler:
2.YAĞLAR (LİPİTLER):
·Mikro moleküllerdir.
Yapılarında C, H, O ile birlikte bazı çeşitlerinde P ·Hayvansal hücrelerde hücre zarının yapımına
ve S atomları da bulunabilir. katılarak zara geçirgenlik ve dayanıklılık
kazandırır.
Yağlar 3’e ayrılır. ·Bitkisel hücrelerin zarlarında da bulunabilir.
·Steroitlerin en çok bilineni KOLESTEROL’dür.
a) Fosfolipitler Kolesterol miktarı normal düzeyin üzerine
b) Steroitler çıktığında kalp ve damar rahatsızlıklarına neden
c) Nötral Yağlar (Trigliseritler) olurlar.
·Sinir hücrelerinin aksonlarını saran miyelin kılıf
a) Fosfolipitler: steroit yapılı bir yağdır.
·Bütün hücrelerin hücre zarlarının yapımına ·Steroitlerin bir kısmı hormon olarak görev
katılır. yaparlar.
·Yapılarında bir Fosfat Grubu ve Gliserol ile buna Örneğin, böbrek üstü bezlerden salgılanan
bağlı 2 Yağ Asidi bulunur. testosteron, östrojen, progesteron, aldosteron
hormonları steroit yapılıdır.
·Deri altındaki steroitler ise güneş ışınlarıyla
temas ettiklerinde D vitaminine dönüşürler.

c) Nötral Yağlar (Trigliseritler):

·Hem bitkilerde hem de hayvanlarda depo yağları


olarak görev alırlar.
·Nötral yağlar bir molekül gliserole 3 adet yağ
asidinin ESTER BAĞLARI ile bağlanması ile
oluşurlar.
·Nötral yağların yapımında kullanılan gliserol
alkol özelliğinde bir moleküldür yağ asitleri ise
asidik özellik gösterirler. Bu şekilde farklı
özellikteki yapı birimlerinden oluştukları için
nötral yağlar polimer olarak kabul edilmezler.
Makromoleküller olarak tanımlanırlar.
·Nötral yağların yapısındaki yağ asitleri gliserole
dehidrasyon sentezi ile bağlanırken 3n sayıda
Ester Bağı oluştururlar. Yine 3n sayıda su açığa
çıkarırlar. (n= nötral yağ sayısı)
*Fosfolipidler hücre zarını oluştururken, yağ
asitlerinin bulunduğu kuyruk kısımları
·Yağ asitleri fazla miktarda Hidrojen
birbirlerine bakacak şekilde ve baş kısımları
bulundurduklarından karbonhidrat ve
dışarıda olacak biçimde ters dönerek iki katlı
proteinlere göre;
tabakayı oluştururlar.
✭Daha fazla miktarda su açığa çıkarırlar.
* Fosfolipidlerin Gliserol ve Fosfat grubundan
✭Daha hafif olurlar.
oluşan baş kısımları suda çözünebilme özelliği
✭Daha fazla enerji verirler.
gösterdiği için hidrofilik kısım olarak
adlandırılır.

* Fosfolipidlerin iki yağ asitinden oluşan kuyruk


kısımları suda çözünmediği için hidrofobik
kısım olarak adlandırılır.

FÖY 1
Biyoloji Akademi Hürcan Tik 12
·Özellikle kış uykusuna yatan hayvanlar, Tabiatta doğal olarak bulunan yağ asitleri 2
göçmen kuşlar ve çölde yaşayan deve gibi gruba ayrılırlar;
hayvanlar zor şartlar altında ihtiyaç duydukları
suyu, solunumda ürettikleri metabolik sudan 1) Doymuş Yağ Asitleri:
karşılarlar; bunun için de solunumda daha önce
depoladıkları yağları kullanırlar. ·Karbon atomları arasında tek bağ bulunduran
asitlerdir.
·Deri altındaki nötral yağlar ise ısı izolasyonu ·Hayvansal kaynaklıdırlar.
sağlar. Bu sayede bilhassa hayvanlar kışın ·Oda sıcaklığında katı halde bulunurlar.
donmadan hayatta kalabilirler. Örnek: İç yağı, kuyruk yağı, tereyağı gibi…

·Nötral yağlar organların da etrafını sararak 2) Doymamış Yağ Asitleri:


dışarıdan gelen darbelere karşı koruma görevi
yaparlar. ·Karbon atomları arasında çift bağlar
bulundururlar.
Yağ Asitleri: ·Bitkisel kaynaklıdırlar.
·Fosfolipitlerin ve nötral yağların yapısına ·Oda sıcaklığında sıvı halde bulunurlar.
katılırlar. Örnek: Ayçiçeği yağı, zeytin yağı

·Çok sayıda yağ asidi çeşidi bulunur. Bu


nedenle özellikle nötral yağlar yapılarına katılan
yağ asitlerinin özelliklerine göre farklı renk,
koku ve tatlara sahip olurlar.

Yağ asitleri 3 kısımdan meydana gelirler;

1-) Radikal grup (değişken grup): Bu kısma


birbirinden farklı kimyasal maddeler
bağlanabilir. Böylece yağ asitlerinin birbirinden
farklı olması sağlanır.

2-) Karbon Zinciri: Bu kısımda çok sayıda C


atomu bulunur. Bu karbon atomlarına da birer
çift hidrojen bağlıdır.

3-) Karboksil Grubu: Bu kısımda ise Karboksilik Margarinler:


Asit(COOH) molekülü bağlıdır. Bu sayede asidik
özellik oluşur. ·Suni yağlardır.
·Doymamış yağ asitlerine laboratuar (fabrika)
·Bazı yağ asidi çeşitleri hayvansal hücreler ortamında H+ pompalanarak doymuş yağ
tarafından üretilemez. Ancak bitki hücreleri asitlerine benzetilmeleri sonucu oluşturulan
Fotosentez sayesinde ihtiyaç duydukları bütün yağlardır.
yağ asidi çeşitlerini üretebilirler. Hayvanlar
üretemedikleri yağ asitlerini bitkilerden temin
ederler. Bu tip yağ asitlerine temel yağ asitleri
(esansiyel) adı verilir.

FÖY 1
Biyoloji Akademi Hürcan Tik 13
3.PROTEİNLER:

Yapılarında C, H, O ve özel olarak N atomları


mutlaka bulunur. Bu nedenle proteinlerin
sindirimi sonucu Azotlu atıklar olan
Amonyak(NH3,) üre (CH4N2O) ve ürik Aminoasitler birbirlerine Ribozom organeli
asit(C5H4N4O3) molekülleri açığa çıkarılır. içerisinde dehidrasyon sentezi ile bağlanırken
Ayrıca bazı aminoasitlerin yapısında S atomları aralarında Peptit Bağları oluştururlar. Oluşan
da bulunabilir. peptit bağı sayısı ve açığa çıkan su sayısı ise n-1 ile
hesaplanır. İki aminoasit birbirine bağlanacağı
Proteinler aminoasit adı verilen temel yapı zaman bir önceki aminoasitin COOH grubu ile bir
birimlerinden meydana gelir. Tabiatta doğal sonraki aminoasitin NH2 grubu arasında peptit
olarak bulunan 22 çeşit aminoasit vardır. bağı kurulur.
(bunlardan 2 çeşidi sadece bakterilerde tespit
edilmiştir) Proteinler bazı faktörlerin etkisiyle şekil olarak
değişikliğe uğratılırlar. Bu değişime Denatürasyon
Proteinler bu 20- 22 çeşit aminoasitin farklı sıra, denir. Denatüre olmuş bir protein biyolojik
sayı ve çeşitlerde dizilimlerinden meydana özelliklerini kaybeder ancak besin değerini
gelirler. kaybetmez

Bu aminoasitlerin hangi sırayla, kaçar tane Denatürasyona neden olan Faktörler:


olacağı veya kaç kez kullanılacakları DNA
üzerindeki genler tarafından belirlenir. 1-Yüksek Basınç,
2- 55℃ ‘nin üzerindeki sıcaklıklar,
Canlıların DNA’ları birbirinden farklı olduğu için 3-Siyanür ve Arsenik gibi kuvvetli kimyasallar
protein yapıları da farklılıklar gösterir. 4-Yoğun tuz
5-Radyasyon
İki canlının protein yapılarının benzerliği
onların akrabalık derecelerini gösterir. Bu Denatüre olmuş bazı proteinler eski hâline
durum adli tıpta, akrabalık testlerinde ve organ dönebilir. Buna Renatürasyon denir
nakillerinde kullanılır.
2 aminoasitten oluşan yapılara dipeptid denir.
İnsanlarda 12 çeşidi sentezlenebilirken 8 çeşit 3 aminoasitten oluşan yapılara tripeptid denir.
aminoasit sentezlenememektedir. Bu 8 çeşit
aminoasiti bitkilerden alırız. Bu şekilde, Çok sayıda amino asit, dehidrasyon tepkimesi ile
hayvansal hücrelerde sentezlenemeyen ve bir araya gelirse POLİPEPTİTLER oluşur.
dışarıdan alınması zorunlu olan aminoasitlere
“Temel Aminoasitler” denir. Polipeptitlerin uzunluğu birkaç amino asitten
Aminoasitlerin yapısı da tıpkı yağ asitleri gibi 3 binlerce amino aside kadar değişebilir.
kısımdan oluşur:
Özgül üç boyutlu yapı kazanmış bir ya da birden
fazla polipeptitin bir araya gelmesiyle de
PROTEİN molekülleri oluşur.

FÖY 1
Biyoloji Akademi Hürcan Tik 14
Her polipeptidin üretiminden, DNA üzerindeki 4.ENZİMLER:
belirli bir gen sorumludur. Bu durum Bir Gen –
Bir Polipeptit hipotezi olarak tanımlanır. Aktivasyon Enerjisi: Bir reaksiyonun
başlatılabilmesi için gereken en düşük enerji
·Proteinler canlılarda yapıcı, onarıcı ve seviyesine denir.
düzenleyici olarak görev alır. Hücre zarının Katalizör: Reaksiyonlara sonradan katılarak onları
yapısında bulunan proteinler, maddelerin hızlandıran ve reaksiyon sonucunda hiçbir
tanınması ve taşınmasını sağlar. değişikliğe uğramadan çıkan moleküllere denir.

·Biyolojik tepkimeleri hızlandıran ve katalizör Enzim: Reaksiyonların aktivasyon enerjilerini


olarak görev yapan enzimler protein yapılıdır. düşürerek onları hızlandıran organik yapılı
·Protein yapısında olan insülin, glukagon gibi katalizörlerdir.
hormonlar düzenleyici olarak görev yapar.

·Antikor gibi savunma proteinleri vücut içerisine Enzimlerin Özellikleri:


giren yabancı maddeleri tanır ve
mikroorganizmaları etkisiz hâle getirir. 1.Her enzimin yapısında mutlaka protein yapılı
bir kısım bulunur. Bu kısma APOENZİM denir.
·Kırmızı kan hücrelerinin yapısında bulunan
hemoglobin, protein yapılı olup solunum 2.Enzimler sadece proteinlerden oluşuyorsa
gazlarını taşır. BASİT ENZİM olarak adlandırılır.(Basit enzimler
genellikle pasif durumdadır.)
·Kanın pıhtılaşması proteinler sayesinde
gerçekleşir. 3.Basit enzimlere yardımcı molekül olarak
bağlanan ve böylece onları aktifleştiren
·Kollojen gibi yapısal proteinler, kemik, kıkırdak moleküller KOENZİM veya KOFAKTÖR olarak
ve eklemlerin yapısına katılır. adlandırılırlar.

·Saç, tırnak, tüy, boynuz gibi yapılarda protein 4.Bir Apoenzim sadece bir çeşit Koenzim ile
bulunur. aktifleşebilir. Ancak bir Koenzim birden fazla
Apoenzim çeşidini aktifleştirebilir.
·Kas kasılması yine protein iplikler tarafından
gerçekleştirilir. 5.Enzimlerin etki ettikleri maddelere Substrat adı
verilir. Enzim – Substrat ilişkisi; Anahtar – Kilit
ilişkisine benzer.

6.Bir enzim sadece bir çeşit substrata etki


edebilir. Ancak bir substrat çeşidi birden fazla
enzim çeşidi tarafından etkilenebilir. Burada
enzim çeşidi değiştiğinde ürün çeşidi de değişir.

7.Enzimler substratlarına dış yüzeylerinden etki


ederler. Bu nedenle substrat yüzeyi arttırılırsa
enzim etkinliği de artar.

Örnek: Kıyılmış veya çiğnenmiş et, parça ete


göre daha hızlı sindirilir.

FÖY 1
Biyoloji Akademi Hürcan Tik 15
8.Eğer bir ortamdaki enzim miktarı veya 16.Bazı enzimler (özellikle de proteinlerin
substrat miktarından biri sabit tutulurken diğer sindiriminden sorumlu olanlar) pasif olarak
arttırılırsa; reaksiyon önce hızlanır sonra sabit üretilir. Ancak daha sonra yardımcı bir molekülün
hızla devam eder. etkisiyle aktifleştirilirler. Bu şekilde pasif enzimleri
aktifleştiren moleküllere Aktivatörler denir.
9.Enzimler çok hızlı çalışır. Örnek: Mide öz suyunda bulunan Pepsinojen
enzimi pasiftir. Ancak HCl ile birleştiğinde aktif
Örnek: Bir üre molekülü sadece su yardımıyla Pepsin Enzimine dönüşür.
hidroliz edilmek istenirse 100 yılda sindirilir.
Ancak ortama bir üreaz enzimi eklenirse
saniyede 30.000 üre molekülü sindirilir.

10.Bir ortamdaki su miktarı %15’in altına


düşerse o ortamdaki enzimler inaktif olur. Su 17.Aktif enzimlerin çalışmasını durdurucu etki
miktarı %15’i geçerse reaksiyon başlar ve yapan moleküllere ise İnhibitörler denir.
%70’e kadar hızlanır. Sonra sabit hızla devam Örneğin; Kurşun ve Civa gibi ağır metaller ile
eder. siyanür, arsenik gibi kuvvetli kimyasallar ve yılan,
akrep zehirleri inhibitörlerdir.
Örnek1: Kurutulmuş sebze ve meyvelerin uzun
süre bozulmadan saklanabilmesinin nedeni
budur.
Örnek2: Tohumların yapısındaki su oranı %2-5
arasındadır. Bu sayede tohumlar uzun süre
çimlenmeden uyku halinde kalabilirler.

11. Bir ortamdaki sıcaklık 0 ℃ a düştüğünde 18.Enzimler isimlendirilirken substrat isimlerinin


enzimler inaktif olur. Ortam sıcaklığı sonuna –jen veya –az eki getirilir.
arttırıldığında enzimler de aktifleşir. Enzimlerin –jen eki enzimin pasif olduğunu, -az eki ise aktif
maksimum hızda çalışabilmesini sağlayan olduğunu gösterir. Eğer ek yoksa enzim yine
optimum (en iyi) sıcaklık seviyesi aktiftir.
36 ℃ ’dir. Ancak sıcaklık daha da arttırılırsa
enzimlerin protein yapıları denatüre olmaya AKTİF ENZİMLER PASİF ENZİMLER
başlar ve nihayet 55 ℃ den sonra tamamen Lipaz Pepsinojen
bozulurlar. Bu bozulma geri dönüşümsüzdür. Maltaz Tripsinojen
Sükraz Kimotripsinojen gibi
12.Enzimlerin Apoenzim kısımları substratı Pepsin
tanımaya yararken, Koenzim kısmı ise substrata Tripsin gibi
etki eder.

13.Enzimler reaksiyonları başlatmazlar. Başlamış


reaksiyonları hızlandırırlar.

14.Enzimler genellikle çift yönlü olarak çalışırlar.


Ancak hidroliz enzimleri tek yönlü çalışır.

15.Enzimler genellikle takım halinde çalışır. Bu


durumda bir enzimin ürünü bir sonraki enzimin
substratı olur. Bu şekilde bir substrat birden
fazla enzimin takım halinde çalışması sonucu
son ürünlerine kadar parçalanır. Ancak son ürün
miktarı istenen düzeye ulaştığında, son ürün
molekülleri genellikle kan yoluyla ilk enzime
ulaşarak onu durdurur. Bu olaya Geri Besleme
(Feed-Back) denir.

FÖY 1
Biyoloji Akademi Hürcan Tik 16
5.VİTAMİNLER:
Bütün vitaminlerin eksiklik ve fazlalıkları
-Yapılarında C, H, O ve N atomları bulunur. durumunda metabolik bozukluklar ortaya çıkar.
-Tamamı hücre zarından geçebilecek kadar Şöyle ki;
küçük yapılıdır. Bu nedenle sindirime
uğramazlar. *A vitamini eksikliğinde; Gece Körlüğü
-Organik moleküllerdir *D vitamini eksikliğinde; Çocuklarda Raşitizm,
-Enzimlerin yapısına Koenzim olarak bağlanır yetkişinlerde ise Osteomalazi
ve düzenleyici rol oynarlar. *E vitamini eksikliğinde; Üreme organlarının
-Enerji verici değillerdir. gelişimleri bozulur ve kısırlık görünür.
-Birleşerek kompleks molekülleri oluşturmazlar. *K vitamini eksikliğinde; Kanın pıhtılaşması
-Genellikle bitkisel kaynaklıdırlar. (D Vitamini gecikir ve ATP üretimi aksar.
Hariç) *B vitamini eksikliğinde; Beriberi hastalığı, sinir
-Kan yoluyla taşınırlar. sistemi hastalıkları, hafıza kaybı
-Yağda ve suda eriyenler olmak üzere 2’ye *C vitamini eksikliğinde; Skorbüt hastalığı (Diş
ayrılırlar. etlerinde çekilme)

A) Yağda Eriyen Vitaminler: A, D, E ve K


vitaminleri.
-Yağda erirler
-Hücre zarından doğrudan geçebilirler. Suda
eriyenlere göre çok daha hızlı emilebilirler.
-Karaciğerde depo edilirler. Bu nedenle de
eksiklikleri geç fark edilir.
-D vitamini steroit yağlardan oluştuğu için
bitkisel kaynaklı değildir.
-D vitamini ışıktan etkilenir. Diğerleri ise
sıcaklıktan etkilenirler.
-A ve D vitaminleri öncül maddeleri vücutta
bulunduğu zaman üretilebilir.
-A vitamini karaciğerde sentezlenirken, D
Vitamini ise derimizde üretilebilir.
(aktifleştirme)
-K vitamini bağırsaklarımızdaki bakteriler
tarafından üretilebilir.

B) Suda Eriyen Vitaminler: B ve C Beriberi


vitaminleridir.
-B vitaminleri kalın bağırsaklarımızdaki
bakteriler tarafından üretilerek kanımıza verilir.
Aynı zamanda bitkilerde de üretilebilir.
-B ve C vitaminleri karaciğerde depo edilmez.
Bu nedenle kullanıldıktan sonra idrarla atılırlar.
Bu yüzden de sürekli olarak besinlerle
alınmaları gerekir.(B12 depo edilebilir)
-Depo edilmedikleri için eksiklikleri hemen
farkedilir. Skorbüt

FÖY 1
Biyoloji Akademi Hürcan Tik 17
6.NÜKLEİK ASİTLER:
DNA molekülü çift zincirli yapıya sahiptir. Bu
zincirlerin bağlanabilmesinde zayıf hidrojen
DNA ve RNA olmak üzere 2 çeşittir.
bağları kullanılır. Bu bağlar oluşurken su açığa
çıkarmazlar.
DNA(Deoksiribonükleik asit):

DNA’nın çift zinciri oluşturulurken, organik bazlar


1.Çift sarmallı yapıya sahiptir.
arasında zayıf hidrojen bağları kurulur. Bu
2.Yapısında deoksiriboz şeker bulundurur.
durumda DNA’nın yapısına katılan bazlar;
3.Yapısında bulunan organik bazlar
Adenin-Guanin-Sitozin ve özel bazı Timin’dir.
4.Hücrenin yönetici molekülüdür .
5.Hücrelerde tek çeşit DNA bulunur .
(Bakterilerde,mitokondri ve kloroplastta halkasal
DNA bulunur, Ökaryot hücrelerin çekirdeklerinde
Lineer DNA bulunur.)
6.Kendini koplayarak çoğalabilir .
7.Hidroliz enzimi DNAaz dır.
8.Çekirdek, mitokondri ve kloroplastlarda
bulunur .

RNA(Ribonükleik asit):

1. Tek sarmallı yapıya sahiptir.


2. Yapısında Riboz şeker bulundurur.
3. Yapısında bulunan organik bazlar
Adenin-Guanin-Sitozin ve özel bazı Urasil’dir
4. Protein sentezinde görevlidir.
5. Hücrelerde 3 çeşit RNA bulunur.
Bir DNA molekülünde daima;
6. DNA üzerinden üretilir (Virüs RNA'sı hariç,
kendini eşleyemez.)
Toplam Nükleotid sayısı = Toplam Baz sayısı =
7. Hidroliz enzimi RNAaz dır.
Toplam Şeker sayısı = Toplam Fosfat sayısı eşitliği
8. Çekirdek, çekirdekçik,mitokondri, kloroplast,
vardır
ribozom ve sitoplazmada bulunur .

Adenin ve Guanin bazları çift halkalı bazlar olup


DNA ve RNA, nükleotit adı verilen temel yapı
PÜRİNLER diye adlandırır.
birimlerinden (monomerlerden) oluşur.

Sitozin ve Timin ise tek halkalı bazlar olup


Bir nükleotit 3 kısımdan meydana gelir.
PİRİMİDİNLER diye adlandırılır.

DNA’nın çift zinciri oluşurken daima birinci


zincirdeki her PÜRİN BAZI ikinci zincirdeki bir
PİRİMİDİN BAZI ile birleşir.

Bu eşleşmeler ;
Nükleotidler birbirleriyle altalta dizilirken
aralarında Fosfodiester bağları oluştururlar.
A=T ve G=S şeklinde oluşur.

*Bir nükleotidin şekeri sonraki nükleotidin fosfat


Grubu ile bağlanır(Şeker-Fosfat bağları). Bu bağ
oluşumu sırasında su açığa çıkar ( Dehidrasyon
tepkimesidir)

FÖY 1
Biyoloji Akademi Hürcan Tik 18
Ayrıca;
Hem prokaryot hem de ökaryot hücrelerde
Toplam Nükleotid sayısı = A + T + G + S veya replikasyonun gerçekleşme şekli aynıdır.
Toplam Nükleotid sayısı = 2A + 2G ise Replikasyon sürecini başlatan olay, replikasyon
Toplam ZHB sayısı = 2A + 3G başlangıç noktalarının (replikasyon orjinlerinin)
TNS = 2(A+G) ve belirlenmesidir. Replikasyonun gerçekleştiği
Toplam ZHB sayısı = (2A + 2G) + G bölgelerde bir başlangıç bir de bitiş noktası
TNS = 2 x PÜRİNLER = 2 x PİRİMİDİNLER vardır. Replikasyon orjini, replikasyonun başlangıç
Toplam ZHB sayısı = TNS + G noktasıdır. Replikasyon orjini belirlendikten sonra
replikasyonun başlayabilmesi için DNA çift
(ZHB= Zayıf Hidrojen Bağı) zincirinin açılması gerekir. Başlangıç noktasından
iki zincir ters yönde ayrılmaya başladığında
kromozom üzerinde replikasyon çatalı adı verilen
DNA REPLİKASYONU (DNA’NIN KENDİNİ bir yapı ortaya çıkar. Replikasyon çatalı, önce orjin
EŞLEMESİ): noktasında meydana gelir ve replikasyon devam
ettikçe ilerler.
DNA’NIN YARI KORUNUMLU EŞLENMESİ
Prokaryot hücrelerde yer alan halkasal DNA’da
DNA’nın eşlenerek bir kopyasını oluşturmasına replikasyon için bir başlangıç bir de bitiş noktası
replikasyon adı verilir. Replikasyon sonucu oluşan bulunur. Prokaryotlarda replikasyon süreci iki
DNA’lar, hücre bölünmesiyle kalıtsal özellikleri yönlü devam eder. Ökaryot hücrelerde ise DNA
değişikliğe uğramadan eşit şekilde yavru üzerinde çok sayıda başlangıç noktası vardır.
hücrelere aktarır. Hücrede DNA replikasyonu, Ökaryotlardaki DNA moleküllerinin çok uzun
hücre bölünme evresi başlamadan interfazda olması ve DNA polimerazlarının nükleotit ekleme
gerçekleşir. DNA, kendisini yarı korunumlu olarak hızının prokaryot hücrelerdekinden daha düşük
eşler. İki zincirli sarmal DNA’nın her bir ipliğinin olması fazla sayıda replikasyon orjininin
kalıp görevi yaparak kendine eş yeni bir DNA ipliği oluşturulmasına neden olur. Bu farklılık, DNA’nın
oluşturmasına yarı korunumlu eşlenme denir. Bu kısa zamanda replikasyonunu sağlar.
durumda her ana DNA molekülünden yeni oluşan
DNA molekülleri, ana DNA’nın bir zincirini taşır. DNA replikasyonunda görev alan enzimler;
DNA’nın çift sarmalını birbirinden
ayırmak(HELİKAZ) ve aynı anda kopyalamak
(DNA POLİMERAZ) için gereklidir. DNA
replikasyonu sırasında oluşturulan DNA
parçacıkları arasındaki boşluklar, DNA LİGAZ
enzimleriyle kapatılır. Bu enzim, birbirlerini takip
eden DNA parçacıklarını fosfodiester bağıyla
birleştirir. Bağ kurulması sırasında ATP harcanır.
DNA ligaz, tam bir zincir oluşumunu sağlayan
enzimdir. DNA replikasyonu sırasında DNA’nın
her bir zinciri, yeni oluşturulacak zincirler için
kalıp görevi yapar.

DNA’nın kendini eşleyebilmesi için ;


*Dört çeşit deoksiribonükleotit,
*DNA polimeraz,
*DNA ligaz,
*Helikaz enzimleri,
*kalıp görevi görecek DNA,
*DNA polimeraz aktivitesi için de Mg iyonları
gereklidir.

FÖY 1
Biyoloji Akademi Hürcan Tik 19
Meselson ve Stahl, Escherichia coli (Eşherşiya koli)
bakterileriyle yaptıkları deneyler sonucunda DNA
7. ATP (ENERJİ MOLEKÜLÜ) (Adenozin Trifosfat):
molekülünün yarı korunumlu eşlendiğine dair
kuvvetli kanıtlar ortaya koymuşlardır.
Hiçbir canlı tabiattaki asıl enerji kaynağı olan
güneş enerjisini doğrudan kullanamaz. Bu
Şu sonuçlar ortaya çıkmıştır:
nedenle fotosentetik canlılar güneş enerjisini
ürettikleri besinlerin yapısına kimyasal bağ
*DNA kendini bir kez eşlediğinde, başlangıçtaki
enerjisi şeklinde depo ederler. Daha sonra hem
DNA’da bulunan nükleotid sayısı kadar, ortamdaki
kendileri hem de diğer bütün canlılar bu besin
serbest nükleotidlerden eksilir. Bu nükleotidler
momomerlerini solunum reaksiyonları sonucu
yeni zincirlerin yapısına girer.
parçalayarak yapılarındaki kimyasal bağ enerjisini
açığa çıkarıp ATP molekülüne yükler ve daha
*DNA kendini eşlediği zaman, oluşan yeni DNA
sonra buradan alarak kullanırlar.
ların birer zinciri eski DNA’ya ait olarak kalırken,
yeni zincirler ortamdaki serbest nükleotidlerin
ATP molekülü bir enerji çeşidi değildir. Enerjiyi,
özelliklerini taşır.
yapısındaki “yüksek enerjili fosfat bağları’’nda
depo eden organik yapılı bir moleküldür.
*Bir DNA molekülünün iki zinciri birbirinden farklı
özellikler taşıyorsa (biri normal azotlu-N14, diğeri
ATP büyük bir moleküldür. Bu nedenle hücre
ağır azotlu-N15 gibi) bu tip DNA’lara Melez denir.
zarından geçemez. Bu yüzden hiçbir hücre başka
bir hücreden ATP alıp veremez(Bitkilerdeki floem
hücrelerinde istisna vardır) Her hücre kendi ATP’
sini üretir ve tüketir. Üretemeyen hücre ölür.

ATP, hücrelerde depo edilmez. Çok kolay bir


şekilde üretilir ve hemen tüketilir.

Hücreler ATP’ den, yapım olaylarında


(dehidrasyonda), kasların çalışmasında, sinirsel
iletimde ve aktif taşıma olaylarında faydalanırlar.

Hücrelerde bir ADP molekülüne 1 tane serbest


fosfat(inorganik fosfat) bağlanması sonucunda
ATP molekülünün üretilmesine Fosforilasyon
denir. ATP’nin hidrolizi ise Defosforilasyon’dur.

FÖY 1
Biyoloji Akademi Hürcan Tik 20
8.HORMONLAR:

Hormonlar düzenleyici molekülerdir. Ancak çok


az miktarda bile çok büyük etkiler oluştururlar.
Metabolizmanın düzenlenmesinde hayati
Fosforilasyon olayı Endergonik(Enerji kullanan), derecede etkilidirler. Eksiklikleri gibi fazlalıkları
Defosforilasyon olayı ise Egzergonik(Enerji açığa da hastalık oluşturur.
çıkaran) olaylardır.
Hormonlar protein veya steroit özellikte
Hücrelerde ATP üretmenin 3 farklı yolu vardır. olabilirler. Özellikle Böbreküstü Bezinin korteks
(kabuk) kısmında salgılanan ve üreme
Bunlar; organlarında üretilen eşeysel hormonlar steroit
özellikteki yağlardan oluşurlar (Testosteron,
1- Substrat Düzeyinde Fosforilasyon (SDF): Östrojen, Progesteron Hormonları) ve Aldosteron
Hormonu. Protein özellikteki hormonlar hücre
Her hücrenin sitoplâzmasında glikoliz zarındaki gözeneklerden geçemezler. Bu nedenle
reaksiyonları ve O2’li solunum reaksiyonlarının hücre zarına dıştan bağlanarak özel reseptörleri
Krebs Döngüsü sırasında gerçekleştirilen harekete geçirir ve bu özel reseptörler hücre
fosforilasyon şeklidir. içindeki ilgili molekülleri uyararak hormonun etki
oluşturmasını sağlarlar.
2- Oksidatif Fosforilasyon (O.F.):
Ancak steroit yağlardan oluşan hormonlar, hücre
O2’li solunum ve kemosentez reaksiyonları zarından doğrudan geçerek hücrenin özel
sırasında ETS (Elektron Taşıma Sistemi) reseptörlerini içten uyarır. Her hormonun hedef
elemanları kullanılarak ATP üretim yoludur. hücresi farklıdır. Bir hormon ancak kendi hedef
hücresini uyarabilir, diğer bir hormonun hedef
hücresinde etki oluşturmaz. Hormonlar sadece
3- Fotofosforilasyon (F.F): kan yoluyla taşınabilirler. Vücut sıvılarında
hormon bulunmaz.Hormon salgılayan yapılara
Fotosentez reaksiyonlarının ışığa bağımlı “Bez” adı verilir. Bu nedenle “İç Salgı
evresinde ETS Elemanları kullanılarak ATP üretim Bezleri”(Endokrin Bezler) adını alırlar. Hormonlar
şeklidir. ise ‘’ iç salgılar ‘’(Endokrin Salgılar) olarak
tanımlanır.Hem kana hem de vücut içi ve dışı
boşluklara salgı üretilebilen organlar ise “Karma
Bezler” olarak adlandırılırlar.

Örnek: Pankreasımız, midemiz, karaciğerimiz,


böbreklerimiz ve ince bağırsaklarımız karma bez
görevi yaparlar.

FÖY 1
Biyoloji Akademi Hürcan Tik 21
ÇALIŞMA KAĞIDI:

1. Organik Bileşikler Nelerdir? 6. Dehidrasyon tepkimesinin genel


özelliklerini yazıp örnek veriniz.

2. İnoganik Bileşikler Nelerdir?


7.

I. Glikoz + Glikoz = X + H2O


II. Glikoz + Y = Laktoz + H2O
III. Glikoz + Fruktoz = Z + H20

X, Y ve Z yerine neler yazılmalıdır? Bunların


genel özellikleri nelerdir?
3.Enerji verimliliğine göre organik
bileşikleri sıralayınız.

4. Vitaminlerin genel özelliklerinden 3 adet 8. Hücre zarından geçebilecek olan


yazınız. maddelere 3 adet örnek veriniz.

5. Altı karbonlu (Heksoz) monosakkaritler 9. ATP molekülünün genel şeklini şematize


nelerdir? edip yapısındaki bağları isimleri ile yazınız.

FÖY 1
Biyoloji Akademi Hürcan Tik 22
10. ATP molekülünün genel özellikleri 14. Yağda çözünen vitamin çeşitleri nelerdir?
nelerdir? Bu vitaminlerin genel özellikleri nelerdir?

11. Fosforilasyon ne demektir? Denklemini


yazınız.
15. Suda çözünen vitamin çeşitleri nelerdir?
Bu vitaminlerin genel özellikleri nelerdir?

12. Defosforilasyon ne demektir? Denklemini 16. Enzimlerin tanımını yapınız.


yazınız

17. Enzimlerin genel özelliklerinden 5 tane


yazın.

13. ATP oluşumu için ;

I. Endergoniktir
II.Ekzergoniktir.
III.Endotermiktir.
IV.Ekzotermiktir.
18. Enzimlerin çalışmasını etkileyen
Hangisi veya hangileri söylenebilir? faktörlerden 3 adet yazınız.
Açıklayınız.

FÖY 1
Biyoloji Akademi Hürcan Tik 23
19. Pentoz (5 Karbonlu) Monosakkaritler 23. Proteinlerin yapıtaşları nelerdir?
nelerdir? Özellikleri ile yazınız. Şematize ediniz.

20. Yağların genel özellik ve görevleri 24. Proteinlerin özellik ve görevlerini yazınız.
nelerdir?

21. Fosfolipitlerin yapısını şematize ederek 25. Yağların organizma için avantajları
kısımlarının isimlerini yazınız. neler olabilir? Yazınız.

26. Trigliserit oluşum denklemini yazınız.

22. Fosfolipitlerin görev ve özellikleri


nelerdir?

27.Polisakkarit çeşit ve özelliklerini yazınız.

FÖY 1
Biyoloji Akademi Hürcan Tik 24
Canlıların Ortak Özellikleri:

1.Aşağıdakilerden hangileri bütün canlılarda 4. Bakteriler için;


ortak olarak gözlenebilen olaylardan değildir?
I.Prokaryot hücre yapısına sahiplerdir.
I.Mitokondri faaliyeti ile ATP üretmek II.Tek hücreli veya koloni formundadırlar.
II.Çekirdekte mRNA sentezlemek III.Eşeysiz üreme ile kendi benzerlerini
III.Sitoplazmada ATP üretmek oluştururlar.
IV.Golgi cisimciğinde glikoprotein üretmek IV.Oksijenli solunum yapanlarda mezozom
denilen zarlı organel bulunur.

Hangileri söylenebilir?

2.Canlılar; 5. Virüsler için;

I.Eşeyli üreme ile kendi benzerlerini oluştururlar I.Kalıtsal materyale sahip olma
II.Aktif hareket ile yer değiştirirler II.Hücre zarına saip olmama
III.DNA yapısına sahiptirler III.Canlı vücudu dışında kristal halde bulunma
IV.İç dengeyi sağlamak için boşaltım yaparlar IV.Kendini eşleyebilme (Enfekte ettiği hücrenin
içinde)
yukarıdaki maddelerden hangileri tüm canlılar
için söylenebilir? özelliklerinden hangilerine bakılarak, virüslerin
canlı olduğunu savunan yorum yapılabilir?

6.
I.Oksijenli solunum: Bütün hayvansal hücreler
yapabilir.

3. II.Metabolizma: Bütün canlı hücrelerde meydana


IDNA'larını çekirdek içinde bulundururlar. gelen yapım ve yıkım faaliyetleridir.
II.Ribozom organeline sahiptirler.
III.Protein, lipit ve karbonhidrat yapılı hücre III.Üreme: Canlının yaşaması için gerekli olan
zarına sahiplerdir özelliklerdendir.
IV.Hücre zarının üstünde hücre duvarı yapısına
sahiplerdir. IV.Büyüme ve Gelişme: Bütün canlılarda hücre
sayısında artış ile sağlanır.
Yukarıdaki özelliklerden hangileri Gerçek
Bakteriler ve Bitkiler için ortaktir? Hangileri doğrudur?

FÖY 1
Biyoloji Akademi Hürcan Tik 25
Canlıların Temel Bileşenleri 1

1.İnorganik Bileşikler için; 5.Aşağıdakilerden hangileri bitkisel hücrelerin


içinde oluşabilir?
I.C,H ve O atomlarını bir arada bulundurabilirler.
II.Mineraller gerekli durumlarda oksijenli ı.Maltoz
solunumda substrat olarak kullanılabilirler. ıı.Glikojen
III.Su, organik bileşiklerden enzimlerin çalışması ııı.Kitin
için gerekli olan bir inorganik bileşiktir.
IV.Bütün canlıların ihtiyaç duymadığı
bileşiklerdir.

Yorumları yapılabilir?

6.
2.Mineral ve Vitaminler için; I. 100 molekül Glikoz
II. 40 molekül Fruktoz
I.Sindirilmeden kana karışabilirler III.20 molekül Galaktoz
II.Depolanabilirler
III.Enzim yapısına katılabilirler. içeren hayvansal bir hücrede en fazla kaç adet
IV.Enerji verici olarak kullanılabilirler. disakkarit sentezlenebilir?

Hangileri ortak olarak söylenebilir?

3.
I.Enzimlerin çalışması için gereklidir. 7.
II.Fotosentezde Hidrojen vericisi olarak
kullanılabilir. I.Fotosentez
III.Dehidrasyon tepkimesi sonucu ortaya çıkabilir. II.Kemosentez
IV.Hidroliz tepkimesinde kullanılır. III.Sindirim
IV.Fosforilasyon
Hangileri su içinsöylenebilir?
olaylarından hangileri hücre dışında da
gerçekleşebilir?
4.
a. Glikoz + Glikoz ==> Maltoz + Su
b. Karbondioksit + Su ==> Glikoz + Oksijen
c. n(Glikoz) ==> Nişasta + (n-1) Su
8.
Yukarıda verilen denklemler için 150 yağ asidi ve yeteri kada gliserol içeren
hayvansal bir hücrede Trigliserit sentezi sonucu
I.Hepsi dehidrasyon tepkimesidir. oluşabilecek maksimum su ile , yine aynı hücrede
II.Hepsinde Substrat Düzeyinde Fosforilasyon kaç adet glikoz içeren nişasta molekülü hidroliz
veya Oksidatif Fosforilasyon ile üretilmiş ATP edilebilir?
kullanılır.
III. Hepsi yalnızca canlı hücrenin içinde
gerçekleşebilir.

Yorumları yapılabilir?

FÖY 1
Biyoloji Akademi Hürcan Tik 26
9. Lipitlerle ilgili olarak; 13.
INişasta hidrolizi
I.Enerji verici olarak kullanılabilirler. II.Protein hidrolizi
II.Hücre zarının yapısına katılabilirler. III. Glikozun oksijenli solunumu
III.Düzenleyici olarak görev alabilirler.
IV.Polimer bileşiklerdir. olaylarından hangileri gerçekleştiği bir hücrede pH
azalır?
Hangileri söylenebilir?

14.
I.Glikojen
10.Fosfolipitler için; II.Protein
III.Maltoz
I.Yapısında trigliseritlerden farklı olarak IV.Laktoz
inorganik fosfat grubu bulundururlar.
II.Bütün canlılarda hücre zarının yapısında Hangileri kesinlikle tek çeşit monomerden oluşur?
bulunurlar.
III.Hidrofilik ve Hidrofobik uçları bulunur.

Hangileri söylenebilir?
15.

Glikoz + X ==> Laktoz + Su


Glikoz + Fruktoz ==> Y + Su
Glikoz + Glikoz ==> Z + Su
11.Depo polisakkaritleri düşünüldüğünde;
Yukarıdaki X,Y ve Z maddeleri için;
I.Yapıtaşları
II.Aralarında bulunan bağların isimleri I.X maddesi hücre zarından geçebilir.
III.Yapıtaşlarının bağlanma biçimleri II.Y maddesinin sentezi hayvansal hücrede osmotik
IV.Yapının dallanma şekli basıncı azaltır.
III. Z maddesi bitkisel bir disakkarittir.
Farklılık gösterebilir?
Hangileri doğrudur?

16.
12.Protein çeşidini; I.Protein hidrolizi
II.Maltoz sentezi
I.Sentezde kullanılan aminoasit çeşitleri III.Glikojen sentezi
II.Sentezde görevli Ribozom IV.Laktoz sentezi
III.Aminoasitler arasında oluşan peptid bağı
sayısı Yukarıdaki olaylardan hangileri hayvansal bir
IV. Sentez için kalıp olarak kullanılan DNA hücrede osmotik basıncı azaltacak yönde etki
bölgesi gösterebilir?

değiştirebilir?

FÖY 1
Biyoloji Akademi Hürcan Tik 27
Canlıların Temel Bileşenleri 2

1.Enzimler hakkında; 5.ATP hakkında ;

I.Canlı hücrelerde üretilebilirler. I.Sentezine Fosforilasyon denir.


II.DNA'daki kalıtsal bilgilere göre sentezlenirler. II.Her canlı hücre ATP üretir.
III.Hücre zarından difüzyon ile geçebilirler. III.Substrat düzeyinde fosforilasyon bütün canlı
IV.Tekrar tekrar kullanılabilirler. hücrelerde sitoplazmada görülebilen ATP
sentezidir.
Hangileri söylenebilir? IV.Oksijenli solunum yapabilen bütün hücreler,
oksidatif fosforilasyonlarını Mitokondride
gerçekleştirirler.

hangileri söylenebilir?
2.
I.Hücre dışında çalışamazlar
II.Etki ettikleri maddelere substrat denir.
III.Su bulunmayan ortamda çalışamazlar. 6.
I.Düzenleyicidirler
Hangileri enzimler için söylenebilir? II.Ototrof organizmalar tarafından üretilebilirler.
III.Oksidasyonları ile ATP oluşabilir.
IV. Bütün çeşitlerinin farklı rolleri vardır.

3. Hangileri Vitaminler için söylenebilir?

I.ATP yapısında 2 adet yüksek enerjili fosfat bağı


bulunur. 7.
II.İhtiyaç fazlası olarak üretilen ATP, Ökaryot
hücrelerin kofullarında depolanabilir. I.Yapısında Adenin, Timin , Guanin ve Sitozin
III.Hücre zarında bulunan özel proteinle ATP'nin nükleotitleri bulunabilir.
hücreler arası taşınmasını sağlar. II.Kendini eşleyebilir.
IV.Oksijenli solunum yapan hücrelerde ATP III.Ökaryotik hücrelerde yalnızca Çekirdek içinde
yalnızca mitokondri organelinde üretilebilir. bulunabilir.
IV.Yapısında Histon proteinleri bulunur.
Hangileri doğrudur?
Hangileri DNA için söylenebilir?

4.
I.Karbonhidratların hepsinde glikozit bağı 8.
bulunur. I.Kendilerini eşleyebilirler.
II.Trigliserit sentezi sırasında yağ asitlerinin IIProtein sentezinde rol oynar.
arasında Ester bağı oluşur. III.Polinükleotit yapıdadır.
III.Ribozomda protein sentezi sorasında oluşan IV.Yapısında Pentoz şeker bulundurur.
her peptid bağı için bir su oluşumu gözlenir.
Hangileri DNA ve RNA için ortak olarak
Hangileri doğrudur? söylenebilir?

FÖY 1
Biyoloji Akademi Hürcan Tik 28
9. 13.
I.Golgi cisimciği
II.Ribozom ISinir sisteminde iletim
III.Koful II.Kas kasılması
IV.Mitokondri III.Protein sentezi
V.Kloroplast IV.DNA replikasyonu

Hangileri Nükleik Asit içeren organellerdendir? Hangi olaylar için hücrede defosforilasyon olayı
gözlenir?

10. 14.
I.İçerdiği gen sayısı
II.Hücrede bulunduğu yer I.Olgun Alyuvar
III.Şekli II.Yumurta Ana Hücresi
IV.Pentoz şekeri III.Sperm Hücresi
IV.Olgun Sinir Hücresi
Yukarıdakilerden hangileri Gerçek Bakteri ve V.Karaciğer Hücresi
İnsan hücresinin DNA'sı için farklılık VI.Çizgili Kas Hücresi
göstermez?
( insandaki organel DNA'ları düşünülmeyecektir.) "İnsanlarda bulunan bütün hücrelerin DNA'sı
replike olabilir." diyen bir öğrenciye hangi
hücrelerin özelliklerinden bahsedilmesi gerekir?

11.
I.Bütün çeşitleri DNA'daki kalıtsal bilgiye göre
sentezlenir
II.Yapısında en fazla 4 çeşit organik baz
bulundurabilir.
III.DNA ile aynı pentoz şekere sahiptir.
IV.Sentezi sadece Çekirdekte gerçekleşir.

Yukarıdakilerden hangileri RNA çeşitleri için


geçerlidir?

12.

I.Protein sentezi
II.DNA replikasyonu
III.mRNA sentezi
IV.Glikojen sentezi
V.Fotosentez

Hangileri dehidrasyon tepkimesine örnek


olarak verilebilir?

FÖY 1
Biyoloji Akademi Hürcan Tik 29
Çıkmış Sınav Soruları:

FÖY 1
Biyoloji Akademi Hürcan Tik 30
FÖY 1
Biyoloji Akademi Hürcan Tik 31
FÖY 1
Biyoloji Akademi Hürcan Tik 32
FÖY 1
Biyoloji Akademi Hürcan Tik 33
FÖY 1
Biyoloji Akademi Hürcan Tik 34
FÖY 1
Biyoloji Akademi Hürcan Tik 35
FÖY 1
Biyoloji Akademi Hürcan Tik 36
FÖY 1
Biyoloji Akademi Hürcan Tik 37
FÖY 1
Biyoloji Akademi Hürcan Tik 38
Cevap Anahtarı:

FÖY 1
Biyoloji Akademi Hürcan Tik 39
TYT

Biyoloji Akademi
Hürcan Tik

Hücre ve Organeller
Föy 2
HÜCRE: B) ÖKARYOT HÜCRE TİPİ:

Bütün canlılar hücrelerden oluşur. Bazı canlılar -Bu hücre tipinde çekirdek ve zarlı organeller
tek hücreli iken bazıları da çok hücrelidir. bulunabilir.
Yeryüzündeki canlılarda görülen 2 farklı hücre tipi -Ökaryot hücreli canlılar tek hücreli olabildiği gibi
vardır. çok hücreli de olabilirler.
Örneğin: Protista Âlemi canlıları olan Amip,
A) PROKARYOT HÜCRE TİPİ: Öglena ve Paramecium gibi canlılar ökaryot tek
-Çekirdeği ve zarlı organelleri bulunmayan hücre hücreli canlılardır. Bitkiler, Mantarlar ve Hayvanlar
tipidir. ise ökaryot çok hücreli canlılardır.
✭ Çekirdek: DNA’nın etrafı bir zar ile çevrilerek
sitoplâzmadan ayrılırsa oluşan bu yapıya çekirdek -Ökaryot hücrelerde ortak olarak bulunan 3 temel
denir. yapı vardır. Bunlar;
-Yeryüzünde prokaryot hücreye sahip olan
canlılar; Bakteriler ve Arkelerdir. 1 – Hücre Zarı
-Bütün prokaryot canlılar tek hücrelidir. 2 – Sitoplâzma ve Organeller
-Prokaryot hücreler dokulaşma 3 – Çekirdek
gerçekleştirmezler.
-Prokaryotlarda DNA, sitoplâzma içine dağılmış
halde bulunur. Halkasal yapıdadır. Bakteri 1 – HÜCRE ZARI:
DNA’larının etrafında protein kılıf bulunmaz. Bu
nedenle bakteri hücrelerindeki DNA’da bulunan
tüm genler aktiftir. Bütün hücrelerde bulunan hücre zarının yapısı
-Prokaryot canlılardan bakterilerde hücre çeperi aynıdır. Günümüzde kabul edilen tek hücre zarı
bulunur ve bu çeper protein ve karbonhidrat modeli “AKICI-MOZAİK ZAR MODELİ’’dir. Hatta
bileşiminden oluşan Peptidoglikan çeper olarak zarlı organellerin zarları da bu yapıdadır.
tanımlanır.
-Prokaryot hücrelerde organel olarak sadece
Ribozom bulunur. Ribozom ise zarsız bir organel
olup, protein sentezinden sorumludur.
-Prokaryot hücrelerde tüm hayatsal faaliyetler
sitoplâzmada gerçekleştirilir. (Solunum,
fotosentez, dehidrasyon, hidroliz vb.)
-Fotosentez yapabilen prokaryotlarda klorofil
pigmentleri sitoplâzmada bulunur.
-Oksijenli solunum yapabilenlerde ise ETS
elemanları, mezozom adı verilen ve hücre zarının Hücre zarının özellikleri:
kıvrımlarından oluşan yapının zar kenarlarında 1 – Canlıdır
fakat sitoplâzma içinde bulunur. 2 – Esnektir
-Prokaryot hücreler İkiye Bölünme yoluyla eşeysiz 3 – Şeffaftır
olarak çoğalabildikleri gibi, kalıtsal çeşitliliği 4 – Yarı geçirgendir
sağlayabilmek için de Konjugasyon 5 – Seçici geçirgendir
gerçekleştirebilirler.
-Prokaryot canlılarda eşeyli üreme yoktur. Hücre zarının görevleri:
-Prokaryot hücreliler her 20 Dakikada bir
bölünerek çoğalırlar 1.Hücreye şekil verir
-Bakteriler antibiyotiklerden etkilenirler. 2.Sitoplâzma ve organelleri korur ve dağılmalarını
-Alkol ve bazik maddeler de bakterilerin hücre önler
çeperlerini parçalayıcı etki yapar. 3.Hücreye madde giriş – çıkışını denetler.
-Bazı bakterilerde, hücre DNA’sı dışında küçük bir 4.Hücrelerin birbirine tutunmasını sağlar
DNA parçası daha bulunur. Buna Plazmid adı 5.Hücrelerin birbirini tanımasını sağlar
verilir. Plazmidler Konjugasyonda kullanılırlar. (Glikoproteinler yardımıyla)

FÖY 2
Biyoloji Akademi Hürcan Tik 1
Hücre zarından moleküllerin geçiş üstünlüğü: Pasif Taşıma:

1.Daha küçük olanlar, büyüklerden 1.Enerji harcanmaz


2.Nötr moleküller (Su,Tuz gibi) iyonlardan (Cl-, K+) 2.Canlı ve cansız hücrelerde görülür.
3.(-) yüklü iyonlar (Cl- ), (+) yüklü iyonlardan (K+) 3.Taşıma çok yoğun ortamdan az yoğun
4.Yağda eriyenler (A,D,E,K vitaminleri), ortama doğrudur.
erimeyenler (B ve C vitaminlerinden)
5. Yağı eritenler (Alkol,tiner,kloroform gibi)
eritmeyenlerden (su gibi) daha hızlı geçiş yapar. Aktif Taşıma :

HÜCRE ZARINDAN MADDE GEÇİŞLERİ: 1.Enerji harcanır


2.Enzimler kullanılır
3. Sadece canlı hücrelerde görülür.
4.Az yoğun ortamdan çok yoğuna ortama
doğrudur veya eşitlik durumunda görülür.

1- PASİF TAŞIMA:

a) Difüzyon: Yayılma demektir.

Moleküllerin yarı geçirgen bir zar üzerinden çok


yoğun oldukları ortamdan az yoğun oldukları
ortama doğru geçişlerine denir.

Difüzyon Hızını Arttıran Faktörler:

-Sıcaklığın artması
-Basıncın artması
-Yüzey alanının artması
-Por genişliğinin artması
-Yoğunluk farkının artması
-Molekül büyüklüğünün azalması
✭ Difüzyonda enerji kesinlikle harcanmaz ve
enzim kullanılmaz.

FÖY 2
Biyoloji Akademi Hürcan Tik 2
b) Kolaylaştırılmış (Hızlandırılmış) Difüzyon: Osmotik Basınç:

Çözünmüş molekül yoğunluğu artan ortamların,


Eğer zardan geçebilecek kadar küçük olan suya karşı uyguladığı çekim kuvvetine denir. Bir
moleküllerin geçişi için taşıyıcı proteinler ortamın suya olan çekim kuvveti, o ortamdaki
kullanılıyorsa buna kolaylaştırılmış difüzyon denir. emme kuvveti ile doğru orantılı ancak turgor
Enerji harcanmaz ve enzim kullanılmaz. basıncı ile ters orantılıdır.
Turgor Basıncı daima içten dışa doğrudur.
c) Osmos: Osmotik Basınç ise çift yönlüdür.

Kısaca; suyun difüzyonuna denir.


-Su molekülleri de diğer moleküller gibi çok
yoğun oldukları ortamdan az yoğun oldukları
ortama doğru geçerler. Bu geçişte porlar
(aquaporin) kullanılır. Enerji harcanmaz ve enzim
kullanılmaz.
-Normal difüzyondan farkı çözünenin değil
çözenin difüzyona uğramasıdır.

1 – Hipertonik Ortam: (Çok Yoğun Ortam)

Bir ortamın yoğunluğu, hücrenin yoğunluğundan


daha fazla ise; o ortam, o hücreye göre
hipertoniktir.

PLAZMOLİZ: Bitki hücresinin kendinden daha


Turgor: Şişme. Bir hücrenin dışarıdan su alarak yoğun(hipertonik) ortama konulduğunda su
şişmesine Turgor denir. kaybederek büzülmesidir. Bu büzülme uzun süre
devam ederse bitki hücresi ölür.

✭ Çeperli hücrelerin hipertonik ortamlarda hücre


zarı ile çeperi arasındaki mesafe artar.
✭ Hipertonik ortama bırakılan hücrelerin Turgoru
azalırken Osmotik Basıncı artar.
✭ Genellikle canlı hücreler için deniz ve okyanus
suları, bal ve reçel gibi gıdalar ile şekerli veya
tuzlu sular birer hipertonik ortam oluştururlar.
-Özellikle otsu bitkilerde turgor olayı, bitkinin dik
durmasında etkilidir.
-Ayrıca nasti hareketlerinde de turgor önemli rol
oynar.

Turgor Basıncı:

Su alarak şişen bir hücredeki suyun, hücrelerin


çeperlerine içten dışa doğru yaptığı basınca denir.

FÖY 2
Biyoloji Akademi Hürcan Tik 3
2 – Hipotonik Ortam ( Az Yoğun Ortam): 3 – İzotonik Ortam ( Eşit Yoğunluklu Ortam):

Bir ortamın yoğunluğu, hücrenin yoğunluğundan Bir ortamın yoğunluğu, hücrenin yoğunluğuna
az ise; o ortam o hücreye göre hipotoniktir. eşit ise;o ortam hücreye göre izotoniktir.
✭ İzotonik ortamlarda hücrelerin madde alış
✭ DEPLAZMOLİZ : Plazmolize uğramış bitki verişi için mutlaka enerji harcanır. Yani hücreler
hücresinin kendinden daha az yoğun (hipotonik ) aktif taşıma yapar.
ortama konulduğunda su alarak şişmesi ve eski
haline geri dönmesi olayıdır. ✭ İzotonik ortamdaki bir hücreye sürekli olarak
✭Canlı hücreler için genellikle, göl ve akar sular, su giriş – çıkış (sirkülasyon) yapar.
havuzlar, tatlı sular(içilebilir su) ve saf su birer
hipotonik ortam oluşturur.

Hayvan hücreleri, hipotonik ortamda uzun süre


kalırsa su alarak şişer ve patlar. Bu olaya HEMOLİZ
denir.

✭Tatlı sularda yaşayan bazı tek hücreli canlılarda


(Öglena, Paramecium ve Amip gibi) hücreye
dolan fazla suyu dışarı pompalamaya yarayan
Kontraktil Koful gelişmiştir. Bu kofullar diğer
kofullardan farklı olarak çalışırken ATP harcamak
zorundadırlar. Eğer bu canlılardaki enerji
üretimi(ATP üretimi) yavaşlarsa veya durursa,
kontraktil kofullar çalışamaz ve hücre Hemoliz 2.AKTİF TAŞIMA:
olur.
Canlı hücrelerde enerji harcanarak zardan
geçebilen madde moleküllerinin az olduğu
ortamdan çok olduğu ortama hücre zarından
taşınmasıdır.

-Aktif Taşımanın Özellikleri:

-Hücrede ATP harcanır.


-Madde, derişimin az olduğu ortamdan çok
olduğu ortama doğru taşınır. Hem hücre içine
hem de hücre dışında doğru olmak üzere çift
taraflı gerçekleşebilir.
-Sadece canlı hücrelerde görülür.
-Hücre zarındaki enzimler ve taşıyıcı proteinler
görev yapar.
-Pasif taşıma için yoğunluk farkı şarttır. Ancak
aktif taşıma için yoğunluk farkı şart değildir.
-Pasif taşıma olayı ile hücre ve ortamı arasındaki
yoğunluk farkı zamanla kaybolur. Ancak aktif
taşıma ile yoğunluk farkı korunabilir.

NOT: Aktif taşımada ve kolaylaştırılmış


difüzyonda bir taşıyıcı protein kullanılması, küçük
moleküllerin taşınması, canlı hücrelerde
gerçekleşmesi ortaktır.

FÖY 2
Biyoloji Akademi Hürcan Tik 4
3. ENDOSİTOZ: 4.EKZOSİTOZ:

Hücre zarından geçemeyen büyük moleküllerin Hücrelerin içersinde genellikle golgi aygıtının
koful oluşturularak hücre içine alınmasına faaliyeti sonucu oluşturulan ve hücre zarındaki
denir. gözeneklerden daha büyük olan moleküllerin
boşaltım kofulları yardımıyla zardan dışarı atılması
olayıdır.
GENEL ÖZELLİKLERİ: ✭Ekzositoz ile hücrelerden dışarı atılan
moleküller;
1. Enerji harcanır -Enzimler, Hormonlar, Yağlar, Salgılar, antikorlar
2.Enzimler kullanılır ve boşaltım ürünleri
3.Sadece canlı hücrelerde görülür.
4.Çeperli hücrelerde (Bakteriler, arkeler, bitkiler GENEL ÖZELLİKLERİ:
ve mantarlar) hücre çeperi endositoza engel
olur. Bu nedenle çeperli hücrelerde endositoz 1.Enerji harcanır
görülmez. 2.Enzimler kullanılır
5.Hücre zarında madde kaybı gözlenir. (Besin 3.Sadece canlı hücrelerde görülür
kofulu, hücre zarından yapıldığı için) 4.Hücre çeperleri tam geçirgen oldukları için
ekzositoza engel olmazlar. Bu nedenle ekzositozu
Endositoz 2 şekilde gerçekleştirilir. ökaryot çeperli ve çepersiz her hücre yapabilir.
5.Ekzositozda, boşaltım kofulları hücre zarına
eklendikleri için, hücre zarından madde artışı
a) Fagositoz: gözlenir.

Hücre zarındaki gözeneklerden büyük ve Katı


haldeki besinlerin, yalancı ayaklar yardımıyla,
besin kofuluna alınıp, Lizozom enzimleri
yardımıyla sindirilmesi olayıdır.

✭Amip, öglena, paramecium ve akyuvar


hücreleri endositoz ile beslenebilir.

b)Pinositoz:

Hücre zarındaki gözeneklerden büyük olan, sıvı


haldeki moleküller ( Yağ gibi) cep yardımıyla
besin kofulu oluşturularak hücre içine alınıp,
Lizozom enzimleriyle sindirilmesi olayıdır.

FÖY 2
Biyoloji Akademi Hürcan Tik 5
HÜCRE ORGANELLERİ: b)Granüllü endoplazmik retikulum:

Organeller, hücre içinde farklı görevleri -Zarları üzerinde ribozom taşıyan retikulum
gerçekleştirmek üzere oluşmuş yapılardır. Tıpkı çeşididir.
organlarımız gibi. -Yüzeyde bulunan ribozomlar protein sentezi
yapar. Ancak bu proteinler işlevsizdir.
Organeller zar sayılarına göre gruplandırılır. - Endoplazmik retikulum bu proteinleri işleyerek
işlevsel hale getirir.
A) Tek Zarlı Organeller -Bu proteinler golgi aygıtında da kullanılabilir.
1. Endoplazmik Retikulum - Bir hücrede salgı miktarı fazlaysa o hücrede
a) Granülsüz (Düz) Endoplazmik Retikulum granüllü endoplazmik retikulum miktarı da
(D.E.R) fazladır diyebiliriz.
b) Granüllü Endoplazmik Retikulum (G.E.R)
2. Golgi Aygıtı 2-Golgi Aygıtı (Cisimciği):
3. Lizozom
4. Kofullar -Her türlü salgının üretiminden sorumludur.
a) Besin Sindirim Kofulu -G.E.R’ den gelen proteinleri; vitamin veya
b) Salgı Kofulu mineraller ile birleştirerek bileşik enzimlerin
c) Boşaltım Kofulu (Kontraktil Kofullar) yapımını ve paketlenmesini sağlar.
d) Depo Kofullar -G.E.R’ den gelen proteinleri, bileşik enzimlere
5. Peroksizomlar dönüştürerek etrafını bir zar ile çevirip Lizozom
organelinin üretimini sağlar.
B) Çift Zarlı Organeller -Glikoprotein, Glikolipid, Lipoprotein ve bileşik
6. Mitokondri enzimler gibi bütün bileşik yapılı moleküllerin
7. Plastitler sentezinden sorumludur.
a) Kloroplastlar -Salgı üreten organlarda fazla miktarda bulunur.
b) Kromoplastlar
c) Lökoplastlar 3-Lizozom:

C) Zarsız Organeller -Bitki hücrelerinde lizozom bulunmaz.


8. Ribozom -GER ve Golgi aygıtının ortak yapımıdır.(Lizozom
9. Sentrozom enzimleri Ribozomda üretilir)
-Endositozda hücre içine alınan büyük
moleküllerin sindirimini sağlayan hidroliz
A) Tek Zarlı Organeller: enzimleri taşır.
-Hücrede yaşlanmış olan organellerin de
1-Endoplazmik Retikulum: sindiriminden sorumludur
-Eğer bir hücrenin Lizozom zarları herhangi bir
Hücre içi madde taşıma, depolama ve koful nedenle yırtılacak olursa, enzimler tüm hücreyi
oluşturma görevlerini gerçekleştiren kanallar sindirerek ölümüne neden olur. Bu olaya Otoliz
sistemi. denir.

a)Granülsüz endoplazmik retikulum:

- Zarları üzerinde ribozom bulunmayan


endoplazmik retikulum çeşididir.
- Yağ salgısı yapan ve steroit hormon üreten
hücrelerde miktarı boldur.
- Karaciğer hücrelerinde glikojen depo etme,
zararlı maddeleri zararsız hale getirme,
- Kas hücrelerinde kalsiyum depolama gibi
birçok görevi üstelenir.

FÖY 2
Biyoloji Akademi Hürcan Tik 6
4-Kofullar: 5-Peroksizomlar:

-Tek katlı zarla çevrili küçük keseciklerdir. Hayvan ve bitki hücrelerinde bulunan, tek katlı bir
-Hayvansal hücrelerde yok denecek kadar az ve zarla çevrili, küremsi yada oval vakuol benzeri
çok küçük kofullar bulunur. organellere ''Peroksizom'' adı verilir.
-Bitki hücrelerinde ise; Peroksizomlarda bitki ve hayvan hücrelerinde
Genç bitki hücrelerinde çok sayıda ve küçük ; herhangibir nedenle varolan toksik(zehirli) etkili
yaşlı bitki hücrelerinde ise az sayıda ve büyük maddeleri inaktive edip, yok eden
kofullar bulunur. Hatta bazı yaşlı bitki katalaz(=parçalayıcı) enzimleri taşır.
hücrelerinde tek ve büyük bir koful bulunur. Bu
kofula Merkezi Koful denir. B) Çift Zarlı Organeller:
-Kofulların içersinde ;
·Su 1-Mitokondri:
·Antosiyaninlen denilen renk maddeleri
(mor,eflatun) -Çift zarlı bir organel olup tüm ökaryot hücrelerde
·Atık maddeler (Kristaller halinde) bulunur görülür.(Memelilerde olgun alyuvarlarda
bulunmaz.)
Yaptıkları işe göre 4 (dört) çeşit koful vardır. -Dıştaki zar düz, içteki zar ise kıvrımlı olup, bu
kıvrımlı zara Krista adı verilir.
-İç zarın iç kısmı Matriks adı verilen, sitoplâzma
A-Besin, Sindirim ve Boşaltım Kofulları: benzeri bir sıvı ile doludur.
-Matriks ’in içinde gömülü halde bir DNA, RNA’lar,
Bazı protista ve akyuvarlarda görülür. Ribozomlar, proteinler ve enzimler bulunur.
Endositozda besin alınmasıyla oluşurlar. -Mitokondri, halkasal yapıda bir DNA’ ya sahip
İçinde sadece besin bulunduran kofullara Besin olduğu için, kendi kendine çoğalabilir.
Kofulları denir. -Mitokondri oksijenli solunum reaksiyonlarının
Besin kofullarına lizozom eklenmesiyle sindirim gerçekleştirildiği ve böylece CO2 ve H2O
kofulları oluşur. moleküllerinin üretildiği aynı zamanda da
Koful içeriği lizozom enzimleriyle sindirilir. hücrenin ATP’lerinin üretildiği organeldir.
Sindirim artıkları Boşaltım Kofulları yardımıyla
ekzositozla dışa atılır. Glikoz + 6O2 → CO2 + H2O + 32ATP
B- Kontraktil kofullar: -Oksijenli solunum reaksiyonlarında kullanılan
E.T.S. elemanları ise Krista üzerinde yer alır.
Tatlı sularda yaşayan tek hücrelilerde görülür.
Hücreye giren fazla suyu dışa atarak hücreyi 2-Plastitler:
hemolizden korur.
Çalışırken ATP harcarlar. Bu nedenle hücrenin Bitki hücrelerinde, öglenada ve alglerde bulunan
enerji seviyesinin düşmesi, kontraktl kofulların organellerdir. Hayvan, mantar, bakteri ve arkelerde
çalışmasını da olumsuz etkiler. bulunmazlar. Plastitler, taşıdıkları renk
pigmentlerine göre bitki hücrelerinin değişik
C-Salgı Kofulu: renklerde görünmesini sağlarlar.

Golgi tarafından oluşturulur. Plastitler 3 çeşittir.


İçinde özel salgı maddeleri taşır.
Salgı yapan hücrelerde çok gelişmiştir. a) Kloroplastlar:
-Çift zarlı organeller olan kloroplastlarda renk
D-Depo Kofulu: pigmenti olan Klorofiller bulunur. Bu yüzden
bitkilere yeşil renk verirler.
Bitki hücrelerinde oldukça büyüktür. Bitkilerde -Kloroplastlar, taşıdıkları klorofilleri sayesinde
koful zarına tonoplast denir. Su, hava ve artıkların Fotosentez Reaksiyonlarını gerçekleştirirler.
depolanmasında rol oynar. Genç hücrelerde Böylece bitkilerde Glikoz ve O2 üretimini
küçük, yaşlı hücrelerde büyüktür sağlarken; CO2 ve H2O tüketimini de sağlamış
olurlar.

FÖY 2
Biyoloji Akademi Hürcan Tik 7
-Fotosentezde CO2 kullanarak besin üretilmesine C) Zarsız Organeller:
Özümleme (CO2 özümlemesi) denir.
-Kloroplastlarda çift katlı olan zarların her ikisi 1-Ribozom:
de düzdür.
-İç zarın iç kısmı Stroma adı verilen bir sıvı ile -Protein sentezinden sorumlu organeldir.
doludur. Stromanın içinde ise mitokondride ve -Prokaryot ve ökaryot hücrelerin tamamında
bakterilerde olduğu gibi halkasal bir DNA, bulunabilen tek organel çeşididir.
RNA’lar, ribozomlar, proteinler ve enzimler -Başka organellerin içersinde de bulunabilen tek
bulunur. organeldir.
-Kloroplastlar da DNA taşıdıkları için kendi -Ribozom organeli rRNA + protein bileşiminden
kendilerine bölünerek çoğalabilirler. oluşur(Bu haliyle nükleoprotein yapılıdır)
-Ribozomlar çekirdekçikte üretilir. Bu nedenle,
ribozom sayısı fazla olan hücrelerin çekirdekçileri
de büyüktür.
-Ribozom Büyük ve Küçük alt birimler olmak üzere
b) Kromoplastlar: 2 alt birimden oluşur.
-Ökaryot hücrelerde ribozomlar;Çekirdek zarının ve
Bunlar taşıdıkları pigmentler sayesinde bitki G.E.R’in etrafında, mitokondri ve kloroplastların sıvı
hücrelerinin farklı renklerde görünmelerine kısımlarında ve sitoplazmada dağınıkhalde
neden olurlar. bulunurlar.

Pigmentler

Karoten → Turuncu renk verir (Portakalda,


havuçta)
Ksantofil → Sarı renk verir (Limonda)
Likopen → Kırmızı renk verir (Domateste,
elmada)

c) Lökoplastlar:

Bitkilerin köklerinde ve toprak altı gövdelerinde 9-Sentrozom(=2 Sentriol):


bulunan ve pigment taşımayan organellerdir. Bu
nedenle renksiz görünürler. Görevleri besin ve su -Gelişmiş bitkilerde bulunmaz.
depolamaktır. Nişasta, protein veya yağ -Hayvansal hücrelerde ve bazı mantarlar ve basit
depolayabilirler. yapılı bitkilerde görülür.
-Sentriol adı verilen 2 alt birimden oluşur.
-Sentrioller tübüler protein yapılı birimlerdir.
**Plastitler, birbirlerine dönüşebilirler. -Sentrioller, hücre bölünmesi öncesinde, interfaz
evresinin başlangıcında kendini eşleyerek
Örnek: Patates bitkisi topraktan renksiz olarak sentrozoma dönüşürler.
çıkar(Lökoplastlar etkindir). Ancak güneşte -Görevi iğ ipliklerinin oluşumunu organize
bekletilirse yeşil renk alırlar (Lökoplastlar, etmektir.
Kromoplastlara dönüşür)
Endosimbiyoz Hipotezi:
Örnek: Yeşil elmalar bir müddet bekletilirse
Kızarmaya başlar (Kloroplastlar, Kromoplastlara Mitokondri ve Kloroplastlar, evrimsel süreçte,
dönüşür). ökaryot hücrelerin içerisine sonradan girerek
onlarla ortak bir yaşam oluşturmuş prokaryot
✭Bütün plastitlerde ortak genler bulunur. Ancak hücrelerdir.
ortam şartlarına göre aktif genler değişir. Bu
nedenle bazen klorofil, bazen ksantofil, karoten
veya likopen oluşumu gerçekleşir.

FÖY 2
Biyoloji Akademi Hürcan Tik 8
ÇEKİRDEK: DNA kısalıp yoğunlaşarak kromozom adı verilen
genetik birimleri oluşturur.
DNA’nın etrafının çift katlı zarla çevrilerek
sitoplâzmadan ayrılması sonucu oluşan yapıya Kromozom sayıları:
çekirdek denir.
Sperm ve yumurtanın (gametlerin) : n (Haploid
Çekirdek, prokaryot hücrelerde(bakteri ve veya monoplaoid)
arkelerde) yoktur.
✭Ökaryot hücrelerden ise memelilerin olgun Vücut hücrelerinin(somatik hücrelerin) :2n (diploid)
alyuvar hücrelerinde çekirdek bulunmaz.
Eşey ana hücrelerinin (yumurtalık ve testislerin): 2n
Çekirdek hücrenin bütün hayatsal faaliyetlerinin (diploid)
denetiminden ve gerçekleştirilmesinden
sorumludur. Çiçekli bitkilerde endospermin(besi dokunun): 3n
(triploid)
Bazı hücrelerde tek bazı hücrelerde ise (çizgili
kas hücreleri, paramecium gibi) çift çekirdek *Bir türün sağlıklı bütün bireylerinde kromozom
bulunur. sayısı aynıdır. (DİKKAT: Arılarda;dişiler 2n erkek
arılar n kromozomludur)
Çekirdek içersinde protein ve ATP sentezi yoktur.
Ancak çekirdek zarının gözenekleri (porları) çok Örneğin; İnsanda 2n=46 kromozom bulunmaktadır.
geniş olduğu için dış ortamda üretilen proteinler
ve ATP molekülleri zardan geçerek çekirdeğin *İki canlının kromozom sayılarının aynı oluşu,
içine girebilir ve burada kullanılır. Aynı şekilde onların aynı tür olduklarının ispatı olamaz.
RNA molekülleri de bu gözeneklerden geçerek
sitoplazmaya aktarılır. Çekirdek zarındaki Örneğin: İnsanda 2n= 46 ve Moli Balığında da 2n=46
porlardan DNA geçemez. kromozom bulunmaktadır.

*İki canlının kromozom sayılarının farklı oluşu,


Çekirdek 4 ana kısımdan meydana gelir; onların aynı tür olmadıklarının ispatıdır.
Örneğin : İnsanda 2n= 46 ve Maymunda 2n= 48
1.Kromatin iplik (DNA + Protein Kılıf)
2.Çekirdekçik Otozomlar: Vücutla ilgili karakterlerin( saç rengi,
3.Çekirdek zarı (Çift katlı) saç tipi, göz rengi, kan grubu vb) ortaya çıkışına
4.Çekirdek plazması neden olan genleri taşıyan kromozomlardır. Başka
bir ifadeyle de eşey kromozomu olmayan
kromozomlara denir.

Gonozomlar: Cinsiyeti belirleyen kromozomlardır.


Genel olarak dişi bireylerde XX ve erkek bireylerde
XYşeklinde gösterilir.

Diploid bir hücredeki kromozomların daima 2


tanesi gonozom, diğerleri otozomdur.

Monoploid bir hücredeki kromozomların daima 1


tanesi gonozom, diğerleri otozomdur.

Örneğin insanda
2n= 46 kromozomun 44 tanesi otozom, 2 tanesi
gonozomdur. (44 + XX) veya (44 + XY)
n=23 kromozomun 22 tanesi otozom, 1 tanesi
gonozomdur. ( 22 + X) veya ( 22 + Y)

FÖY 2
Biyoloji Akademi Hürcan Tik 9
HÜCRE İSKELETİ ELEMANLARI:

Mikrofilamentler: Pandorina Kolonisi:

→ Üst üste sarılı iki adet aktin proteinlerinden 8, 16 veya 32 li hücre kolonileri şeklinde olabilir
oluşur. Her hücre bireysel yeteneklerini korur.
→ Hücre şeklinin korunmasını sağlar. Özelleşme ve iş bölümü yoktur.
→ Kasların kasılmasında görev alır. Koloni dağılacak olursa hücreler yaşamlarına
→ Hücrenin boğumlanarak bölünmesini sağlar. bağımsız olarak devam edebilir.
→ Hücrenin yalancı ayak oluşturarak, hareket
etmesini sağlar.

Mikrotübüller:

→ Tübulin proteinlerinin oluşturduğu, içi boş


borucuklardan oluşur.
→ Hücre şeklinin korunmasını sağlar.
→ Bitkilerin hücre duvarında bulunan, selüloz
liflerinin düzenlenmesinde görev alır.
→ Hücre bölünmesi sırasında, iğ ipliklerini
oluşturarak; kromozomların ve VOLVOKS KOLONİSi :
kromotidlerin ayrılmasını sağlar.
→ Sil ve kamçıyı oluşturarak, hücrenin hareketini 1000 – 3000 arası hücreden oluşan koloniler
sağlar. şeklinde bulnurlar.
→ Organellerin hareketini sağlar. Hücreler bağımsız olmayıp aralarında sitoplazmik
bağlantılar taşır.
Ara filamentler: Hücreler arasında farklılaşma ve işbölümü görülür.
En dış kısımda yer alan hücreler korunma
→Keratin yapılı, lifli proteinlerdir. beslenme (fotosentez) ve kamçıları ile
→Hücre şeklinin korunmasını sağlar. koloninin hareketinden,En iç kısımda yer alan bazı
→Hücreye sağlamlık kazandırır. hücreler de üremeden sorumludur.
→Hücredeki organellerin ve çekirdeğin Ön arka kavramı gelişmiştir
sabitlenmesini sağlar. *İlk ölüm ve ceset oluşumu görülür
*İlk vücut ve üreme hücresi farklılaşması görülür
Dokulaşma yoktur.
KOLONİLER : Dış ön ve Dış arka kısımdaki hücreler: Küçük
kloroplastlı, kontraktil koful taşır, kamçılı ve büyük
Bölünme sonucu oluşan tek hücreli göz lekeleri var.
organizmaların müsilaj madde içinde bir arada Beslenme hareket ve bakterinin korunmasını
kalmaları ile oluşur sağlarlar.
Protistalarda daha çok kamçılılarda görülür.

Tek ve çok hücreliler arasında geçiş formu İç kısımdaki hücreler: Koloni içine göçen arka
oluşturur. kısımdaki büyük hücrelerdir. Kamçısızdır.
Kontraktil koful ve göz lekeleri vardır. Hem eşeyli
En basiti Gonium en gelişmişi Volvox’tur hem de eşeysiz üremeyi gerçekleştirirler.

FÖY 2
Biyoloji Akademi Hürcan Tik 10
ÇALIŞMA KAĞIDI:

1.Bir hücrede bulunan mitokondrilerin 5. Bir hücrede gördüğünüz zaman,o hücrenin


faaliyetinin hızlanması sonucu hücrede prokaryot olduğundan kesin olarak emin
aşağıda verilen maddeler veya durumlar nasıl olabileceğiniz özellikler neler olabilir?
değişiklik gösterir?

a.Glikoz miktarı =
b.ATP miktarı =
c. CO2 miktarı =
d. Osmotik basınç =
e.Turgor basıncı =
f. Hücrenin pH'ı = 6.Prokaryot hücrelerde göremeyeceğiniz özellikleri
yazınız.
2.Bir hücrede bulunan kloroplastların
faaliyetinin hızlanması sonucu hücrede
aşağıda verilen maddeler veya durumlar nasıl
değişiklik gösterir?

a.Glikoz miktarı =
b.ATP miktarı =
c. CO2 miktarı =
d. Osmotik basınç =
e.Turgor basıncı =
f. Hücrenin pH'ı =
7.Memelilerde bulunabilen olgun alyuvar
3.Bir hücrede bulunan Ribozomların hücrelerinin özellikleri nelerdir?
faaliyetinin hızlanması sonucu hücrede
aşağıda verilen maddeler veya durumlar nasıl
değişiklik gösterir?

a.Glikoz miktarı =
b.ATP miktarı =
c. CO2 miktarı =
d. Osmotik basınç = 8.Olgun sinir hücresinin özellikleri nelerdir?
e.Turgor basıncı =
f. Hücrenin pH'ı =

4. Mitokondri ve kloroplastın 5 ortak özelliğini


yazınız.

9.İnsan çizgili kas hücresinin istisnai özellikleri


nelerdir?

FÖY 2
Biyoloji Akademi Hürcan Tik 11
Hücre Sorular:
6.
1. Aşağıdakilerden hangileri bir hücrenin
prokaryot olduğunu kanıtlamak için I.Maltoz
kullanılabilir? II.Sükroz
III.Glikojen
I. Ribozom organeline sahip olma IV.Protein
II. Hücre zarına sahip olma V.Glikoz
III. Sitoplazmasında klorofil bulundurma
IV. Hücre duvarına sahip olma Yukarıdaki bileşiklerden hangileri bitkisel bir
V.Mezozom yapısı bulundurma hücrede bulunamaz?

2.
I.Hücre zarı
II.Mitokondri organeli
III.Kloroplast organeli
IV.Sitoplazma sıvısı
7.Fotosentez sonucunda oluşan ürün ile bitkisel
V.Ribozom organeli
bir hücrede;

Yukarıdaki yapılardan hangileri fotosentez ve


1.Aminoasit
oksijenli solunum yapan bakteri ve bitki
II.Glikoz
hücrelerinde ortak olarak bulunabilir?
III.Fruktoz
IV.Kitin
3. V.Glikojen
I. Enzim sentezleme
II.Golgi organelinde glikoprotein sentezleme sentezlenemez?
III.Glikojen sentezleme
IV.Fagositoz yapabilme

Yukarıdakilerden hangilerine bakılarak bir


hücrenin ökaryot olduğu söylenebilir?
8.Endositoz yapabilen bir hücre ile ilgili olarak;

I. Sahip olduğu tek organel çeşidi ribozomdur.


4.Ribozom faaliyeti hızlanan bir hücrede II. Kemosentez yapıyor olabilir.
aşağıdaki değişimlerden hangisinin olması III.Glikojen depoluyor olabilir.
beklenir? IV.Sentrozom organeli bulunabilir.
v.Canlıdır.
I.Osmotik basınçta azalma
II.Hücre pH'ında azalma Yorumları yapılabilir?
III.ATP tüketiminde artma
IV.Turgor basıncında azalma

5.
I.Glikoz
9.
II.Maltoz
I.Yoğunluk farkı
III.Sükroz
II.Basınç
IV.Aminoasit
III.Hücredeki ATP miktarı
V.Trigliserit
IV.Ortam sıcaklığı

Yukarıdaki bileşiklerden hangilerinin çok yoğun


Hangileri difüzyon hızını etkileyen
ortamdan hücre içindeki az yoğun ortama
faktörlerdendir?
geçebilmesi için enerji harcanması şarttır?

FÖY 2
Biyoloji Akademi Hürcan Tik 12
10.Endosimbiyoz hipotezine göre mitokondri ve 14. Hipotonik bir ortama atılmış amip
kloroplastın bakteri kökenli oldukları hücresinde hemoliz olayı gözlenmediğine göre
savunulmaktadır. Bu hipotez ; hangi organellerin faaliyetinden kesin olarak söz
edilebilir?
I.Organellerin DNA yapısını
II.Organelleri Ribozom Boyutunu I. Kloroplast
III.Organellerin Zar yapılarının bakterilere II.Lizozom
benzerliğini III.Kontraktil koful

kanıt olarak göstermektedir?

15.Hipertonik bir ortama atılış bitki hücresinde;

11.Hücre zarının yapısı için aşağıdakilerden


I.Hemoliz olayı
hangileri söylenebilir?
II.Plazmoliz olayı
III.Deplazmoliz olayı
I. Esnektir
IV.Hücre zarı ile hücre duvarı arası mesafenin
II. Tam geçirgendir.
açılması
III. Saydamdır.
IV. Karbonhidrat, yağ ve proteinlerden oluşur.
gözlenebilir?

12. Bütün hücrelerde hücre duvarı bulunur diyen


bir öğrenci aşağıdaki hücrelerden hangilerini
saymamaktadır? 16. Aşağıdaki yapı veya organellerden hangileri
hemolize engel olabilir?
I.Bakteri
II. Amip I.Ribozom
III. Mantarlar II.Lizozom
IV. Böcek Hücresi III.Hücre duvarı
IV.Kontraktil koful

13.Sindirim enzimlerinin sentezlendiği organel


17.Mitokondri faaliyetinin hızlanması sonucunda ;
aşağıdakilerden hangisi veya hangileridir?

I.Hücrenin pH'ında düşme


I.Lizozom
II.Osmotik basınçta azalma
II.Ribozom
III.Turgor basıncında artma
III.Sentrozom

gözlenebilir?

FÖY 2
Biyoloji Akademi Hürcan Tik 13
18. 23.
I.Olgun Yumurta I.Bakteri
II.Olgun Alyuvar hücresi II.Mantar
III.Olgun Sinir Hücresi III.Bitki
IV.Çizgili Kas Hücresi
Yukarıdaki 3 hücre tipi içinde;
Hangi hücreler oksijenli solunum yapamaz?
I.Prokaryot yapılıdırlar
II.Hücre duvarlarına sahiptirler
III.DNA kontrolünde enzimlerini üretebilirler
19.
I.Olgun Yumurta yorumları yapılabilir?
II.Olgun Alyuvar hücresi
III.Olgun Sinir Hücresi
IV.Çizgili Kas Hücresi 24.

Hangi hücreler bölünme yeteneğine sahip I. Bütün hücreler kendinden önceki hücrelerden
değildirler? oluşmuştur.
II. Bütün hücrelerin kalıtsal materyalleri zar ile
çevrilmiştir.
III. Bütün canlılar hücrelerden oluşmuştur.

20.Zigotun sadece yumurtadan aldığı organel Yukarıdaki öncüllerden hangileri Hücre Teorisi
hangisidir? için her zaman doğrudur ?

I.Sentrozom
II.Mitokondri
III.Golgi cisimciği
25.

I. Hücrenin en küçük organelidir.


II. Nükleoprotein yapıdadır.
21.Zigotun sadece spermden aldığı organel III.Olgun alyuvar hariç bütün ökaryot hücrelerde
hangisidir? gözlenmektedir.

I.Sentrozom Yukarıdaki öncüller hangi organeli işaret


II.Mitokondri etmektedir?
III.Golgi cisimciği
I.Mitokondri
II.Golgi Cisimciği
III.Ribozom
IV.Koful
22.Glikoprotein için;

I. Hücreye kimlik kazandırır.


II. Hücreler arası etkileşimi sağlar
III. Virüslerin hücreleri tanımasına neden olur
IV.Hormonların etki edeceği hücreyi bulmasını
sağlar
IV.Sentezinde hücrenin DNA'sının rolü vardır
V.Bozukluğu Kanserleşmeye neden olabilir.

hangileri söylenebilir?

FÖY 2
Biyoloji Akademi Hürcan Tik 14
ÇIKMIŞ SINAV SORULARI:

FÖY 2
Biyoloji Akademi Hürcan Tik 15
FÖY 2
Biyoloji Akademi Hürcan Tik 16
FÖY 2
Biyoloji Akademi Hürcan Tik 17
FÖY 2
Biyoloji Akademi Hürcan Tik 18
FÖY 2
Biyoloji Akademi Hürcan Tik 19
Cevap Anahtarı:

FÖY 2
Biyoloji Akademi Hürcan Tik 20
ÇIKMIŞ SINAV SORULARI-2:

FÖY 2
Biyoloji Akademi Hürcan Tik 21
FÖY 2
Biyoloji Akademi Hürcan Tik 22
TYT

Biyoloji Akademi
Hürcan Tik

Canlıların Sınıflandırılması
Föy 3
CANLILARIN ÇEŞİTLİLİĞİ VE SINIFLANDIRILMASI

Doğadaki canlıların benzerlik ve farklılıklarına John Ray sınıflandırmada temel ve değişmeyen


ayrıca akrabalık derecelerine göre gruplandırıl- birimin tür olduğunu belirtmiştir.
masına SINIFLANDIRMA (SİSTEMATİK) denir.
Canlıları sınıflandırırken derecelendirilmiş bir düzen
Canlıları sınıflandırmak için gerekli olan bütün oluşturması gerektiğini fark eden Linne, yeni
kural ve kriterleri belirleyen bilim dalına ise sınıflandırma basamakları oluşturmuştur. 1735 yılında
TAKSONOMİ adı verilir. yayınladığı “Doğa Sistemi” adlı eserinde doğanın üç
âlemini (bitkiler, hayvanlar, mineraller); tür, cins ve
Bilimsel anlamda canlıları sınıflandıran ilk kişi takım kategorilerine ayırmış türler için ilk defa ikili
Aristo’dur. Aristo, yaptığı sınıflandırmada adlandırma (binominal nomenklatur) yöntemini
canlıları bitkiler ve hayvanlar olarak iki ana grup kullanmıştır. Bu teknik, türün belirlenmesinde büyük
altında toplamış, daha sonra bunları alt gruplara kolaylıklar sağladığı için kısa sürede yaygınlaşmıştır.
ayırarak bitkileri; yapı ve büyüklüklerine göre
otlar, çalılar ve ağaçlar olarak hayvanları; suda ve Günümüzde Kullanılan Sınıflandırma Yöntemi:
karada yaşayanlar ile uçanlar şeklinde
sınıflandırmıştır. Sınıflandırma günümüzde, canlıların akrabalık
Aristo, canlıları; derecelerine göre yapılmakta ve canlıların tüm
*renk, desen gibi dış görünüşlerini (morfolojik biyolojik karakterleri göz önünde
özelliklerini), bulundurulmaktadır. Bu çeşit sınıflandırmaya DOĞAL
*doku ve organlarının görev benzerliğini (analojik (FİLOGENETİK) SINIFLANDIRMA denir.
benzerlik) Filogenetik sınıflandırmada zorunlu kalınmadıkça
*ayrıca yaşam ortamlarını dikkate alarak doku ve organların görev benzerliği dikkate alınmaz.
sınıflandırmıştır. Türleri birbirinden ayırmak için belirli taksonomik
karakterler dikkate alınır.
Sistematik bilimi ile uğraşan bilim insanları,
Aristo’nun doku ve organların görevlerini Filogenetik sınıflandırmada canlıların akrabalık
(analojilerini) dikkate alarak yaptığı bu derecesini tespit etmek için;
sınıflandırma yöntemini YAPAY (SUNİ=AMPİRİK)
sınıflandırma olarak adlandırmaktadır. Yapay ♦ DNA ve protein benzerliği,
sınıflandırmada analog organlar dikkate alınır. ♦ Vücut simetrisinin benzerliği,
♦ Embriyonel gelişim evrelerinin benzerliği,
Embriyolojik ve filogenetik kökenleri farklı, ♦ Biyokimyasal özelliklerin benzerliği,
görevleri aynı olan organlara ANALOG ORGAN ♦ Hücresel yapılarının benzerliği,
denir. ♦ Anatomik benzerlikler,
♦ Fizyolojik benzerlikler,
İnsanlar, yeni canlı türlerini keşfetmeye ♦ Organların kökeni (homoloji) gibi taksonomik
başladıkça Aristo’nun sınıflandırma sistemi kriterler kullanılır.
yetersiz kalmıştır.
Embriyonik kökeni aynı olan, yapı ve gelişimleri
18. yüzyılda Carolus Linnaeus (Karl Linne), o birbirine benzeyen, aynı veya farklı fonksiyonları
dönemde yeni bulunan canlı türlerini de yerine getiren organlara HOMOLOG ORGANLAR
tanımlamak için daha kapsamlı bir sınıflandırma denir.
yöntemi önermiştir. Linne gruplama yaparken
John Ray’in geliştirdiği TÜR kavramını dikkate Örneğin; insanın kolu, köpeğin ön ayağı, balinanın ön
almıştır. yüzgeci ve yarasanın kanadı, görevleri farklı olmasına
rağmen kökenleri aynı olan homolog organlardır. Bu
organlar benzer anatomik yapıya ve fizyolojik
özelliklere sahiptir.

FÖY 3
Biyoloji Akademi Hürcan Tik 1
NOT: Soru çözümlerinde Analog ve Homolog Filogenetik sınıflandırmanın kurucusu olan Carolus
organların tespitinde, oluşturuldukları Linne, canlıları sınıflandırırken sadece tür, cins ve
embiriyonik dokulara bakmak pek mümkün takım basamaklarını kullanmıştır. Ancak ilerleyen
değildir. Bu nedenle sorularda verilen canlıların zamanlarda bu basamaklar yetersiz kaldığı için
sınıflandırma basamaklarındaki yerine yani hangi familya, sınıf, şube ve âlem kategorileri ilave
sınıfta yer aldıklarına bakılır. Eğer aynı sınıftalarsa edilmiştir.
verilen organlarının homolog, değillerse analog
olduğu kannatine varılır. İKİLİ ADLANDIRMA SİSTEMİ:

Linne tarafından önerilen İKİLİ (BİNOMİAL)


ADLANDIRMA sistemi günümüzde türlerin
adlandırmasında kullanılan sistemlerin temelini
oluşturur.

Türün adlandırılmasında kullanılan ilk sözcük CİNS


ismidir, ikinci kelimeye ise TANIMLAYICI AD denir.
Belirli bir düzene göre sıralanmış, belirli özellikler Cins ismi tanımlayıcı adla birlikte (iki isim birlikte) tür
taşıyan ve buna göre adlandırılan sınıflandırma adını oluşturur.
birimlerine kategori adı verilir.
Örneğin ;

Belirli bir kategoriye dâhil olan ortak özelliklere Homo sapiens (İnsan), Felis domesticus (Evcil kedi),
sahip bireylerin oluşturduğu topluluğa takson Canis lupus(Kurt), Passer domesticus (Paser
denir. domestikus) (Bayağı serçe), Acheta domesticus
(Akheta domestikus) (Cırcır böceği)
Örneğin; TÜR bir kategoridir ancak İnsan(Homo
sapience) ise Takson’dur. Tanımlayıcı(ikinci) isim, akrabalık derecesininin
belirlenmesinde dikkate alınmaz.
TÜR:
İkili adlandırma sisteminde;* Cins ismin ilk harfi
Tür kavramını ilk ortaya atan bilim insanı John büyük, tanımlayıcı adın bütün harfleri küçük yazılır.
Ray’dır. *Tür ve cins adları yazılırken eğik (italik) yazı karakteri
kullanılır veya altı çizilir.
Ortak bir atadan gelen, yapı ve işlev bakımından
benzer özellikler taşıyan ve doğal koşullarda ÂLEMLER VE ÖZELLİKLERİ:
çiftleştiklerinde kısır olmayan yavrular (verimli
döller) verebilen bireyler topluluğuna TÜR Günümüzde canlılar, sistematik karakterlerine göre
denir. altı âlem altında sınıflandırılır:

Aynı türdeki tüm bireylerin kromozom sayıları ♦ Bakteriler ♦ Arkeler ♦ Protistler ♦ Bitkiler
aynıdır.(Bazı türlerde erkekler haploid dişiler ♦ Mantarlar ♦ Hayvanlar
diploid olabilir.)Ancak farklı türlere ait canlıların
kromozom sayıları da aynı olabilir. Moli balığı,
Kurtbağrı bitkisi ve İnsan kromozom sayıları 46
olmasına rağmen farklı türlere ait canlılardır.

Kromozom sayılarının aynı olması bu canlıların


aynı tür ya da yakın akraba olduğunu göstermez
çünkü önemli olan kromozom sayısı değil,
kromozomlar üzerindeki genlerin benzerliği ve
niteliğidir.

Bir türdeki bütün bireylerin cinsleri ile


sınıflandırma basamaklarında bulundukları diğer
yüksek kategorileri aynıdır.

FÖY 3
Biyoloji Akademi Hürcan Tik 2
1)BAKTERİLER: -Bakteriler beslenme bakımından ototrof veya
heterotrof olabilir. Bazıları parazit yaşar.
-Bakteriler, prokaryot hücre yapısına sahip tek
hücreli mikroskobik organizmalardır. -Tüm bakterilerde depo polisakkarit GLİKOJEN'dir.
-Zarla çevrili çekirdekleri ve zarlı hücre
organelleri yoktur. -Bakterilerin ayrıştırıcı olanları organik maddelerin
-Sitoplazmik organel olarak sadece ribozom inorganik maddelere dönüşümünü sağladığından
taşır. doğadaki madde döngüsünde çok önemlidir.
-Dünyada birey sayısı en fazla olan canlı
grubudur. -Bakterilerin oksijenli solunum ve fermantasyon
yapabilen türleri vardır. Fermantasyon yapabilen
Bakteriler; bakteriler, son ürün olarak etil alkol, laktik asit gibi
1-hücre şekline, ürünler oluşturur.
2-solunum tipine,
3-beslenme tipine -Bazı bakteriler olumsuz ortam şartlarında
4-kimyasal boyalarla boyanmasına, ENDOSPOR oluşturur. Endosporlar, çevresel
5-hastalık yapma durumuna ve diğer değişimlere oldukça dayanıklı olup uzun süre bu
özelliklerine göre sınıflandırılabilir. şekilde canlı kalabilir. Ortam şartları uygun hâle
geldiğinde endospor durumundan çıkar. Endospor
-Bakterilerde genellikle hücre zarının dış bir üreme şekli değildir. Savunma mekanizmasıdır.
kısmında protein ile polisakkarit içeren;
PEPTİDOGLİKAN hücre duvarı bulunur. -Bakteriler, mikroskop altında genellikle küre, çomak,
virgül ya da spiral şeklinde görülür.
- Bakterilerin sitoplazmalarında dağınık hâlde
bulunan ve birkaç bin gen taşıyan halkasal DNA -Bakterilerde, basit ikiye bölünme yöntemiyle eşeysiz
vardır. üreme gerçekleşir. İçerisinde besin elementleri
bulunan kültür ortamında bakteriler yaklaşık her 20
-Bakteriler hücre içi zar sistemi dakikada bir bölünebilir.
oluşturamadığından çekirdek zarı ve zarlı hücre
organelleri yoktur. -Ayrıca bakterilerde genellikle plazmitler aracılığıyla
GEN TRANSFERİ (KONJUGASYON) adı verilen özel
-Hücresel DNA dışında bazı bakterilerin biryöntemle genetik çeşitlilik sağlanır. Bakteri
sitoplazmasında sayıları 1-10 arasında değişen konjugasyonu sırasında birey sayısında artış
küçük ve halkasal yapıda PLAZMİT adı verilen meydana gelmediğinden bu olay bir çoğalma şekli
DNA parçaları bulunur. Plazmitler, antibiyotiklere olarak kabul edilmez.
veya kimyasal maddelere karşı direnç kazandıran
genler taşır. (Bir bakteriden diğer bakteriye ,tek
taraflı olarak, plazmitin kopyası aktarılabilir.Buna
konjugasyon denir.)

- Bakteriler, pasif veya aktif şekilde hareket


edebilir.

-Bakterilerde hücrelerin birbirine tutunmasını,


haberleşmesini ve gen aktarımını sağlayan ve
hücre zarının dışarıya doğru uzamasıyla oluşan
PİLUS adı verilen uzantılar bulunur.

-Bazı bakterilerde ise aktif olarak yer değiştirmeyi


sağlayan kamçı vardır.

-Bakterilerin bazı türleri faydalı, bazı türleri ise


zararlıdır.

FÖY 3
Biyoloji Akademi Hürcan Tik 3
2)ARKELER: Arkelerin Biyolojik ve Ekonomik Önemi:

-Arkeler bazı özellikleri bakımından ökaryotlara -Arkeler; okyanuslarda, tuzlu göllerde, kaplıca
benzeyen tek hücreli ve prokaryot hücre yapısına sularında, bataklılarda, kirli sularda, buzullarda
sahip mikroskobik organizmalardır. insanın kalın bağırsağında ve derisinde, karıncaların
ve otobur canlıların sindirim sisteminde yaşar.
- Arkeler; çok sıcak ve çok soğuk, yüksek ve düşük
pH ile yüksek tuz gibi ekstrem ortamlarda -Otobur canlıların sindirim sisteminde selüloz
yaşayabilen,diğer canlıların dayanamayacağı sindirimine yardımcı olur.
zorlu çevre şartlarına uyum sağlamış
organizmalardır. -Çok tuzlu ortamlarda yaşayabilen, çok sıcak
ortamlarda yaşayabilen, metan gazı üreten türleri
-Genelde yaşadıkları ortamların özelliklerine göre vardır.
gruplandırılıp adlandırılır.
-Arkeler, doğadaki azot ve karbon döngüsünde görev
*Metanojenler yapan ekolojik bakımdan çok değerlidir.
*Aşırı termofiller (Sıcak sevenler)
*Soğuk sevenler (Psikrofiller) -Arkelerden metallerin zehirleyici etkilerinin yok
*Tuzcullar(Halofiler) edilmesinde, kalitesi düşük olan metallerin
zenginleştirilmesinde ve saflaştırılmasında, sanayi ve
Arkeler, bakteriler gibi halkasal şekilli bir DNA evsel atık sularının arıtılmasında, çöplerin
taşır. Ancak DNA’ları bakterilerden farklı olarak ayrıştırılmasında, çöplerden; metan gazı, gübre,
ökaryot hücre DNA’larında olduğu gibi histon biyoyakıt gibi ürünlerin elde edilmesinde ve
denilen özel proteinlere sarılmıştır. biyoteknoloji de yararlanılmaktadır.

-Bazı arkelerde bakterilerde olduğu gibi plazmit


DNA’ları bulunabilir. Bunlar, gen transferi
(konjugasyon) yöntemiyle bir arkeden diğerine
aktarılabilir.

-Arkelerin ribozomları daha çok ökaryot hücre


ribozomlarına benzediğinden bakterilerden
farklı olarak antibiyotiklerden etkilenmez.

*Fotoheterotroflar (Işıklı tüketici): Işık enerjisini


kullanırlar ama karbonu organik maddelerden
alırlar. Bazı arkeler böyledir. Bu olay
fotoototofdan farklıdır. Farkı görmek adına
fotoototroflar, ışığı enerji, karbon dioksiti karbon
kaynağı olarak kullanan organizmalardır. Yani
fotosentez ile besinlerini üretenlerdir. Arkeler
fotosentez yapmazlar.

-Günümüzde tanımlaması yapılan arkelerin


hastalık yapıcı ve endospor oluşturan formu
yoktur.

-Arkelerde atmosferin serbest azotunu bağlayan


ve atmosfere serbest azot verebilen
(denitrifikasyon) örnekleri var ancak
nitrifikasyon gerçekleştiren örnekleri yoktur.

- Bilinen arkelerin çoğu kemosentetikir. Saprofit


ve parazit olanı yoktur.

FÖY 3
Biyoloji Akademi Hürcan Tik 4
3)PROTİSTLER: -Sporla çoğalabilen bazı protistler, birçok omurgalı ve
omurgasız hayvanda parazit olarak yaşar ve çeşitli
-Protistler, ökaryot hücre yapısına sahip olan hastalıklara neden olur. Örneğin ; Çeçe sineği
âlemler içerisinde en ilkel, tek ve çok hücreli tarafından bulaştırılan uyku hastalığının, Tatarcık
organizmaları barındıran gruptur. sineği ile bulaştırılan şark çıbanının ve Anofel cinsi
sivrisineğin dişisi tarafından bulaştırılan sıtma
-Protistler, yaşamsal faaliyetlerinin büyük bir hastalığının sebebi sporla çoğalan parazit
kısmını sitoplazmalarındaki organellerde protistlerdir.
gerçekleştirir.
-Algler, fotosentez yapabildiğinden deniz ve
-Çoğunlukla sucul ortamlarda, nemli topraklarda, okyanuslarda yaşayan diğer canlıların besin ve
diğer hayvansal organizmaların vücutlarında oksijen kaynağıdır.
yaşar.
-Ayrıştırıcı protistler organik atıkları inorganik
-Amip, öglena, paramesyum, Trypanosoma bileşenlerine ayrıştırdığı için madde döngüsünde
(tripanosoma), plazmodyum, algler ve cıvık etkilidir.
mantarlar protist örnekleridir.
Bazı Protistler;
-Protistler; ototrof, heterotrof ve hem ototrof hem
heterotrof olarak beslenebilen çok sayıda tür a)Amip:
içerir.
Heterotrof, tek hücreli, ökaryot canlı.
-Avlanarak beslenen türlerin yanı sıra ayrıştırıcı, Tatlı suda yaşayanlarında fazla suyu dışarı atan
parazit ve üretici türleri de vardır. Üretici olanlar, kontraktil koful bulunur.
taşıdıkları kloroplast sayesinde atmosferde ve Endositoz ile besin alabilir.
denizlerde bulunan oksijenin büyük bir kısmını
üretir. b)Öglena:

- Protistler sahip oldukları sil, kamçı, yalancı ayak Hem ototrof hem heterotrof, tek hücreli ökaryot
gibi uzantılarla aktif olarak yer değiştirebilir. canlı.
Dışında Pelikula tabakası bulunur.
-Tatlı sularda yaşayan türlerinde bulunan Tatlı sularda yaşayanlarda kontraktil koful bulunur.
kontraktil kofullar, Kloroplast organeli vardır.

-Bazılarında birden fazla çekirdek bulunabilir. c.Paramesyum (Terliksi hayvan):

-Eşeyli ve eşeysiz ayrıca hem eşeyli hem eşeysiz Heterotrof, tek hücreli, ökaryot canlı.
çoğalabilen türleri vardır. Çift çekirdeklidir.
*Küçük çekirdeği mayoz geçirebilir ve iki
-Besinlerini dış ortamdan endositoz ile alabilen paramesyum arasında karşılıklı olarak çekirdek
türlerinde hücre içi sindirim görülür. alışverişi gerçekleşebilir (KONJUGASYON)

-Alglerin bazı çok hücreli formlarında koloni


oluşturma yeteneği vardır.

FÖY 3
Biyoloji Akademi Hürcan Tik 5
4)BİTKİLER: -Bitkiler kök, gövde ve yaprakları ile eşeysiz; çiçek,
meyve, tohum gibi yapılarıyla eşeyli olarak çoğalır.
-Bitkiler, fotosentetik ototrof (fotoototrof) Bitkilerde eşeyli üreme spor veya tohumla
beslenen, gelişmiş organizasyona sahip, ökaryot gerçekleşir. Bazı bitkilerde tohum oluştuktan sonra
çok hücreli, üretici canlılardır. meyve gelişir.

-Bitkiler, taşıdığı kloroplastları sayesinde güneş -Çok yıllık bitkilerde büyüme ve gelişme bitkinin tüm
enerjisini biyokimyasal enerjiye çevirir. Yaprak yaşamı boyunca devam eder. Bitkiler toprağa bağlı
hücrelerindeki kloroplastlarda bulunan klorofil halde yaşadığından yer değiştirme hareketi yapamaz.
molekülü sayesinde güneş ışığını soğurup elde Ancak bitkilerde YÖNELİM (TROPİZMA) ve IRGANIM
ettiği enerji ile su, karbondioksit gibi inorganik (NASTİ) hareketleri görülür.
maddelerden organik madde sentezi yapar ve
atmosfere oksijen gazı verir. Bitkiler, fotosentez NOT: Metagenez (döl almaşı) bütün bitkilerde
yoluyla ürettiği glikozu; kök, gövde, yumru, ortaktır. Metagenez, bir canlının yaşam döngüsünde
tohum, meyve gibi yapılarında NİŞASTA olarak çok hücreli haploit (n) evreyi çok hücreli diploit (2n)
depolar. evrenin takip etmesidir. Bitkilerde basitten gelişmişe
doğru gidildikçe haploit evre kısalır diploit evre uzar.
-Hücre zarlarının dış kısmında SELÜLOZ'dan
yapılmış hücre duvarı vardır. Bitkiler, damarsız tohumsuz, damarlı tohumsuz
ve damarlı tohumlu olmak üzere üç gruba ayrılır.
-Bazı bitki türleri yarı veya tam parazit olup diğer
bitkilerin üzerinde yaşar. Bazı tam parazit olan 1. Damarsız Tohumsuz Bitkiler:
bitki türleri klorofil taşımadığı için fotosentez
yapamaz. -İletim demetleri yoktur. Çiçeksiz bitkilerdir. En
tanınmışları karayosunları ve ciğer otlarıdır.
-Bitkilerde yapraklar mumsu bir madde olan
KÜTİN ile kaplanmıştır. 2. Damarlı Tohumsuz Bitkiler:

-Çöl gibi kurak ortamlara uyum sağlayan -İletim demetleri bulunur. Çiçeksiz bitkilerdir. Bu
bitkilerde ise yapraklar körelerek, dikenlere bitkilerin gerçek kök, gövde ve yaprakları vardır. Ilık
dönüşmüş; gövde, oransal olarak yüzeyi ve nemli bölgelerde yaşar. Rizom adı verilen toprak
azaltmak ve ısınmayı engelleyerek su kaybını altı gövdelere sahiptir. Tohumları yoktur. Sporla
önlemek amacıyla silindir veya küre şeklini almış çoğalır. Metagenez görülür.
ve su depolayabilen özel dokular geliştirmiştir. -Damarlı tohumsuz bitkilere kibrit otları,
atkuyrukları ve eğrelti otu örnek verilebilir.
-Bitkilerde genelde yaprakların alt yüzeyinde O2-
CO2 değişimini ve terlemeyi sağlayan açılıp 3. Damarlı Tohumlu Bitkiler:
kapanabilen GÖZENEK (STOMA) denilen
açıklıklar bulunur. a. Açık Tohumlu Bitkiler:

-Bitkilerin toprak üstü kısımlarına SÜRGÜN, -Çoğunlukla ağaç, ağaçık ya da çalı biçiminde
toprak altı kısımlarına KÖK denir. Bitkilerin bitkilerdir. Otsu formları yoktur.
kökleri, topraktan suyun ve suda çözünmüş -Çok çeneklidirler.
hâlde bulunan mineral tuzların alınmasını sağlar. -Genellikle yapraklarının tamamını birden dökmediği
Fotosentez sonucu üretilen maddeleri depolar ve için dört mevsim yeşil kalabilir.
bitkiyi toprağa bağlar. -Çok yıllıktır ve yaprakları çoğunlukla iğnemsidir.
Bununla birlikte pulsu, yelpaze, şeritsi ya da tüysü
-Bitkilerde, kök, gövde, dal, yaprak, çiçek, meyve, tipte yapraklı olanları da vardır.
tohum gibi yapılar bulunur. - Gerçek çiçekleri yoktur. Meyveleri yoktur.
-Tohum meyve içinde değil, kozalak yapraklarının
altında, açıkta bulunur.
-Örnek: Çam, ardıç, ladin, köknar, sedir, servi gibi…

FÖY 3
Biyoloji Akademi Hürcan Tik 6
b. Kapalı Tohumlu Bitkiler:

-Yapıları bakımından yeryüzünün en gelişmiş


bitkileridir.
-Gerçek çiçek, meyve ve tohumları vardır.
-Tohum, yumurtalık içinde yer alır. Yumurtalık
gelişerek meyveyi oluşturur.
- Tohumdaki çenek sayısına göre tek çenekli ve
çift çenekli olarak ikiye ayrılır. (Çenek:
Embriyonun bir kısmını oluşturan, bazı bitkilerde
besin deposu görevini yapan ve ilk oluşan
yapraklara çenek denir.)

FÖY 3
Biyoloji Akademi Hürcan Tik 7
5)MANTARLAR(FUNGİ) :

-Mantarlar doğada oldukça bol bulunur.


-Bazı mantarlardan elde edilen etken maddeler,
Toprakta ve havada çok sayıda mantar sporu
bakteriyel hastalıkların tedavisinde ve tarımsal
vardır. Salça, ekmek, limon, peynir gibi gıdalar
mücadelede ilaç ve hatta biyolojik silah yapımında
açıkta bırakıldığında üzerinde oluşan küfler
kullanılmaktadır.
bunun en belirgin örneğidir.
-Mantarlarda genellikle eşeyli ve eşeysiz üremenin
-Mantarlar, çoğunlukla çok hücreli ve ayrıştırıcı
birbirini takip ettiği özel bir üreme şekli görülür.
beslenen; bir kısmı da parazit olarak yaşayan
Bazı mantar türlerinde ise ikiye bölünme veya
organizmalardır.
tomurcuklanma ile eşeysiz üreme görülür.

- Ayrıştırıcı mantarlar, hücre dışına salgıladığı


Mantarların Biyolojik ve Ekonomik Önemi:
enzimler yoluyla organik atıkları inorganik
maddelere dönüştürür. Mantarlar, doğadaki
-Parazit mantarlar insanlarda deride kaşıntı,
madde döngülerinde rol oynadığından
saçkıran, ağız ve boğazda pamukçuk, akciğerlerde
ekosistemlerin devamlılığı açısından önemlidir.
aspergilloz denilen hastalıklara neden olur.

-Mantar hücreleri, bir veya birden fazla


-Uzun süreli antibiyotik kullanımı, bağışıklık
çekirdeğe, kitinden yapılmış hücre duvarına
sistemini baskılayan bazı ilaçlar ve ateşli hastalıklar
sahiptir.
Candida (kandida) cinsi mantarların ağız ve
bağırsakta çoğalmasına fırsat verir.
-Genellikle nemli yerlerde yaşar.
- Mantarlar, organik atıkları inorganik maddelere
-Kök, gövde, yaprak gibi özelleşmiş yapılar
dönüştüren ayrıştırıcı organizmalardır. Bu nedenle
bulundurmaz. Sabit organizmalar olup yer
yeryüzünde madde döngüsünde çok önemlidir;
değiştirme hareketi yapamaz ve glikozu
özellikle orman ekosistemlerinde toprağı humus
GLİKOJEN olarak depolar.
bakımından zenginleştirir.

-Maya mantarı hariç bazı mantar türlerinde HİF


-Maya mantarları fermantasyon yapabilme
adı verilen pamuksu yapıya sahip uzantılar
özelliğinden dolayı gıda, deterjan ve ilaç sanayinde;
bulunur. Hiflerin birleşmesiyle oluşan yapıya
peynir, alkol, antibiyotik ve ekmek yapımında
MİSELYUM denir. Miselyumlar mantarın
kullanılır.
bulunduğu ortama tutunmasında, yayılmasında
ve beslenmesinde etkilidir.
-Bazı küf mantarlarından elde edilen antibiyotikler,
bakterilerin yaşamsal faaliyetlerini engellediğinden
-Bazı mantar türleri, bitki ve alglerle birlikte
bakteriyel hastalıkların tedavisinde kullanılır.
karşılıklı faydaya dayalı ortak yaşam şekilleri
oluşturur. Bitkilerin köklerine yerleşen bazı
-Protein, B vitamini ve mineral bakımından zengin
mantar türleri bitkinin topraktan su, fosfor, azot
olduğundan zehirsiz bazı şapkalı mantar türleri
gibi maddeleri almalarını kolaylaştırır; bitki ise
insanlar tarafından besin olarak tüketilmektedir
mantara organik besin sağlar.Bu yapılara
MİKORİZA denir Ürettiği etken maddeler bitkiyi
parazitlere karşı korur.

-Mantarlar alglerle birlikte LİKEN adı verilen


yaşam birliğini oluşturur.

-Bazı mantarların ürettiği metabolik son


ürünlerin zehirleyici etkisi vardır.

FÖY 3
Biyoloji Akademi Hürcan Tik 8
6)HAYVANLAR: Omurgasız hayvanlar altı gruba ayrılarak
incelenir:
-Hayvanlar; ökaryot, çok hücreli, üyeleriyle aktif
olarak yer değiştirebilen ve heterotrof beslenen 1.Süngerler;
canlılardır.
-Süngerler Çoğunlukla denizlerde zemine bağlı
- Hücre zarlarının dış kısmında koruyucu bir olarak yaşayan en basit organizasyona sahip
hücre duvarı bulunmaz. gelişmiş sistemleri bulunmayan hayvanlardır.

-Büyük bir kısmında yaşamsal fonksiyonları Vücutları; torba, kadeh veya vazo şeklindedir.
yerine getirmek üzere özelleşmiş doku ve
organlar vardır. -Süngerlerin vücudu çok sayıda açıklığa sahiptir.
Bu açıklıklardan giren su ile süngerlerin vücut
- İhtiyaç duyduğu enerjiyi oksijenli solunum ile hücreleri arasında gaz alışverişi, besin alınımı ve
elde eder. atıkların uzaklaştırılması sağlanır.

-Hayvanların çoğu eşeyli ürer. Bazı hayvanlarda -Süngerler, yakaladığı mikroskobik


eşeyli üremenin yanında eşeysiz üreme de organizmaları ve organik parçacıkları hücre içi
görülür. sindirim yoluyla parçalar.

-Sperm ve yumurtanın birleşmesiyle oluşan -Süngerler, eşeyli ve eşeysiz yolla üreyebilir,


zigot, mitoz bölünmelerle embriyoyu oluşturur.
Oluşan bu embriyo gelişerek yeni bir canlı -Kendini yenileme yetenekleri yüksektir. Çok
meydana getirir. küçük parçalara kesilseler de her bir parçadan
yeni bir canlı meydana gelebilir.
-Hayvanların büyüme ve gelişmeleri sınırlıdır.
-Geçmişte bazı süngerler ev ve vücut
-Hayvanlar âleminde canlıların temizliğinde yaygın olarak kullanılmıştır.
sınıflandırılmasında dikkate alınan ilk kriter,
omurganın varlığıdır.

-Hayvanlar âlemi, omurgasızlar ve omurgalılar


şeklinde iki gruba ayrılır. Omurgalı hayvanlar,
omurgasızlara göre daha gelişmiştir.

A)Omurgasız Hayvanlar:

-Hayvanlar âleminin en geniş grubudur.

-Kıkırdak ve kemikten oluşan iç iskeletleri ve


vücutlarının sırt kısmında omurga yoktur. 2.Sölenterler:

-Sinir şeritleri karın kısmındadır. -Sölenterler, süngerlerden daha gelişmiş


organizasyona sahip sucul hayvanlardır.
-Bazılarında dış, bazılarında iç iskelet bulunur.
-Hidra, denizanası, deniz şakayığı ve mercanlar
-Bazıları suda, bazıları karada yaşar. sölenterlere örnektir.

-Kılcal damarları bulunmadığından genellikle -Sölenterlerde, sabit (Mercanlar, hidralar ve


açık kan dolaşımı görülür. deniz şakayığı) ve serbest yüzücü(deniz anaları)
olmak üzere iki genel vücut formu vardır.
-Büyük bir kısmı eşeyli, küçük bir kısmı ise
tomurcuklanma veya rejenerasyonla eşeysiz
olarak çoğalır.

FÖY 3
Biyoloji Akademi Hürcan Tik 9
-Sölenterlerin hücrelerinin çoğu çevresindeki -Planarya, tenya , bağırsak solucanı , toprak
suyla doğrudan temas hâlinde olduğundan her solucanı ve sülük bu gruba örnek olarak
türlü madde alışverişi vücut yüzeyi aracılığıyla verilebilir.
yapılır.

-Bazı sölenter türleri, diğer canlılarla birlikte


karşılıklı faydaya dayalı ortak yaşam şekilleri
oluşturabilir. Örneğin; Deniz anemonu ile
palyaço balığı arasında bu şekilde bir birliktelik
vardır.

-Sölenterlerin hücrelerinin çoğu çevresindeki


suyla doğrudan temas hâlinde olduğundan her Tenya
türlü madde alışverişi vücut yüzeyi aracılığıyla
yapılır.

-Sölenterlerin bazıları avcılardan korunmak,


avlanmak, kendi türüyle veya diğer türlerle ilişki
kurmak için çoğunlukla su tarafından daha az
soğurulan mavi renkli bir ışık çıkarır. Buna
biyolüminesans denir.

-Bazı türleri ışık saçar.

-Sölenterlerde eşeyli ve eşeysiz çoğalmanın Halkalı solucan (toprak solucanı)


birbirini takip ettiği özel bir üreme şekli görülür.
Bazıları ise tomurcuklanma ile ürer.
4) Yumuşakçalar:

-Yumuşakçalar, eklem bacaklılardan sonraki


ikinci en büyük omurgasız hayvan grubudur. Bu
grup İçerisinde büyüklük ve şekil bakımından
çok değişik canlı örnekleri bulunur. Vücut
büyüklüğü 1 milimetre olan küçük bir
salyangozdan, boyu 16 metreye ve vücut ağırlığı
2 tona ulaşabilen dev mürekkep balığına kadar
değişen türleri vardır.
3.Solucanlar:
-Yumuşakçalar tuzlu ve tatlı su ile karada yaşar.
-Solucanların vücutları genelde yuvarlak veya -Yumuşakçalar eşeyli olarak çoğalır.
yassı şekillidir. -Bazı türlerinde, pürüzsüz ve parlak sedef
tabakası bulunur.
-Tenya, bağırsak solucanı, kıl kurdu gibi türleri -Midyeler, silleri yardımıyla solungaçları
omurgalı hayvanların sindirim sisteminde üzerindeki mukusa yapışan mikroorganizmaları
parazit yaşar. yiyerek beslenir.
-Ahtapot, mürekkep balığı, salyangoz, istiridye
-Eşeyli olarak üremelerine rağmen bazı türleri bu gruba örnek verilebilir.
eşeysiz olarak rejenerasyonla çoğalabilir.

-Çift eşeyli olanlarında hem yumurta hem sperm


üretilir. Ancak solucanlarda genellikle kendi
kendini dölleme görülmez.

FÖY 3
Biyoloji Akademi Hürcan Tik 10
5)Eklem Bacaklılar: B)Omurgalı Hayvanlar:

-Karasal hayata başarılı şekilde uyum sağlamış, -Omurgalıların en ayırıcı özelliği, vücutlarının sırt
dünya üzerinde geniş alanlara yayılmış kısmında birbirini takip eden omurlardan
omurgasız canlılardır. yapılmış bir omurgaya sahip olmalarıdır. Bu
yapıdan dolayı bu gruba dahil olan canlılar,
-Eklem bacaklılarda embriyonel dönemde omurgalı (kordata) olarak adlandırılır.
başkalaşım (metamorfoz) ve ergin dönemde
deri değiştirme olayı görülür. -Omurgalı hayvanlarda kıkırdak veya kemikten
yapılmış bir iç iskelet ile vücudun sırt kısmında
-Eklem bacaklıların hareket organları yürüme, bir sinir kordonu bulunur. İlkel omurgalılarda
yüzme, sıçrama, zıplama, uçma, yakalama, iskelet kıkırdak hâlinde olup gelişmiş
kazma, delme gibi değişik işlevleri yerine getirir. omurgalılara doğru gidildikçe kemikleşmeye
-Kanat, hayvanlar âlemi içerisinde ilk defa başlar.
böceklerde görülür.
-Bütün omurgalılarda kapalı dolaşım sistemi
-Eklem bacaklılarda beslenme tiplerine göre görülür.
ağız yapıları; kesme, delme, çiğneme, yalama
veya emme görevlerini yerine getirecek şekilde -Kalp yapısı, balıklardan memelilere doğru
özelleşmiştir. gidildikçe gelişir. Kalpleri en az iki, en çok dört
odacık ihtiva eder.
-Solunum çoğunda trakelerle, örümceklerde
kitapsı akciğerlerle, suda yaşayanlarda ise - Suda yaşayanlar solungaç, karada yaşayanlar
solungaçlarla olur. akciğer solunumu yapar.

-Eklem bacaklılar ayrı eşeyli canlılardır. -Birçok omurgalının gövdesine bağlı iki çift üyesi
vardır. Üyeler; tutma, yüzme, yürüme ve uçmaya
-Eklem bacaklı örneklerinden olan karıncalar, uyum sağlayacak şekilde farklılaşmıştır.
arılar gibi böcekler koloniler oluşturarak yaşarlar.
-Sindirim sistemleri farklı birçok görevi yerine
-Eklem bacaklılara yengeç, karides, ıstakoz, getiren özelleşmiş bölgeler içerir. Besinlerini katı
akrep, kene, örümcek, çekirge, kelebek, sinek, parçalar hâlinde alıp çiğneyerek yutan
dev arı, kırkayak, çıyan gibi canlılar örnek olarak omurgalıların otobur, etobur, hem otobur hem
verilebilir. etobur olan türleri vardır.

6)Derisi Dikenliler: -Boşaltım organları böbrek, boşaltım atıkları


amonyak, üre veya ürik asittir.
-Tamamı denizlerde ve okyanuslarda yaşayan en
gelişmiş anatomiye ve fizyolojiye sahip -Boşaltım ve üreme organı açıklıkları, tek veya
omurgasız canlılardır. Denizyıldızı, denizhıyarı, ayrı ayrı olarak bulunur.
denizlâlesi, denizkestanesi ve yılan yıldızları
derisi dikenliler grubuna dâhil canlılardır. -Omurgalıların tümü eşeyli yolla ürer.

-Balık ve iki yaşamlılarda dış döllenme;


sürüngen, kuş ve memelilerde iç döllenme
görülür.

-Bazılarında yavru bakımı vardır.

FÖY 3
Biyoloji Akademi Hürcan Tik 11
1.Balıklar: 3.Sürüngenler:

-Balıklar, tatlı ve tuzlu sularda yaşar. -Omurgalılar içerisinde karasal hayata uyum
sağlayan ilk gruptur. Karada ve suda yaşayan
-Köpek balığı, çekiç balığı, vatoz gibi türlerinde türleri vardır.
kıkırdaktan; hamsi, sazan, levrek gibi türlerinde
kemikten yapılmış iç iskelet bulunur. -Vücutları, keratinden yapılmış pullarla ve
kemiksi plakalarla kaplıdır.
- Köpek balıkları gibi bazı balıklar hariç diğer
tüm balıklarda dış döllenme ve dış gelişme -Kertenkele ve yılanlarda pullu deri, büyümeyi
görülür. engellediğinden zaman zaman yenilenir, buna
deri (gömlek) değişimi denir.
-Genelde yavru bakımı yoktur.
-Akciğer solunumu yapar.
-Vücut ısıları, dış ortam sıcaklığına bağlı olarak
değişen canlılardır. -Kalpleri 3 odacıklıdır( Karıncıkta yarım perde
vardır.) Timsahın kalbi 4 odacıklıdır.
-Balıklar kış uykusuna yatmaz.
-Vücut sıcaklıkları çevre sıcaklığına bağlı olarak
-Solungaç solunumu yapar. değişen ayrı eşeyli canlılardır.

-Kalpleri 2 odacıklıdır. Tek dolaşım vardır. -İç döllenme ve dış gelişme görülür.

2.İki Yaşamlılar (Amfibiler): -Üremek için suya ihtiyaç duymaz.


Sürüngenlerde kuluçkaya yatma, yavru bakımı
- İki yaşamlılar, tatlı sularda ve nemli karasal ve başkalaşım görülmez.
bölgelerde yaşamaya uyum sağladığından bu
şekilde adlandırılır. -Kertenkele, bukalemun, geko, timsah, yılan, su
kaplumbağasısürüngenler grubuna dâhil
-Ayrı eşeyli canlılardır. canlılardır.

-Döllenme ve embriyonel gelişmeleri suda 4.Kuşlar:


gerçekleşir. Embriyonel gelişimini
tamamlamadan yumurtadan çıkan yavrulara -Kuşlar, omurgalı hayvanlar arasında uçabilen
larva adı verilir. Larvalar, başkalaşım geçirip ergin türler bulunduran ilk gruptur.
kurbağalara dönüşür.
-Vücutları keratinden yapılmış pul, tüy ve
-Larva kalbi 2 , ergin kalbi 3 odacıklıdır. teleklerle kaplı canlılardır.

-İki yaşamlıların birçoğunda yavru bakımı -Beslenme tipine göre gagaları; delmeye,
görülmez. parçalamaya ve yakalamaya uyumm sağlayacak
biçimde şekillenmiştir. Çenelerinde diş yoktur.
-İki yaşamlılarda solungaç, akciğer ve deri
solunumu görülür. -Kuşlar akciğerlerle solunum yapar. Akciğere
bağlı hava keseleri vardır.
-Bazı iki yaşamlılar renk değiştirebilme özelliğine
sahiptir. Bu özellikleri sayesinde ortamlara -Kuşlarda yılın belirli zamanlarında sürüler
rahatlıkla uyum sağlayabilir ve düşmanların halinde göç olayı görülür.
saldırılarından korunabilir.
- Ayrı eşeyli canlılardır.
-İki yaşamlılar kış uykusuna yatar. Bacaksız
kurbağa, ağaç kurbağası, yılan balığı semenderi -İç döllenme ve dış gelişme yapan kuşlar
ve semender bu gruba örnek olarak verilebilir. yumurta ile çoğalır. Kuş yumurtaları diğer
canlılar için önemli bir besin kaynağıdır.

FÖY 3
Biyoloji Akademi Hürcan Tik 12
-Yuva yapma, kuluçkaya yatma ve yavru bakımı
5.Memeliler:
görülür.

- Yunus, balina gibi suda yaşayanların dışındaki


-İç döllenme görülür. Gelişme vücudun dışında
memeli canlıların genelinde vücut; ısı kaybını
olur. Yumurtaları sert bir kabukla örtülüdür.
engelleyen, kıllardan oluşan, kalın bir örtüyle
kaplıdır. Kıllar, memelilere özgü yapılardır. Yani
-Diyaframları yoktur.
kıl varsa memelidir.
-Kemiklerinin çoğunun içi boştur (hava ile dolu).
- Memeliler sıcak kanlıdır.
Akciğerlere bağlı hava keseleri uzun kemiklerin
içine doğru uzanmıştır. Bu durum iskelete
- Memelilerde solunum organı akciğerlerdir.
hafiflik sağlar, uçma kolaylığı sağlar.

- Üyeler, yaşadığı ortama uygun olarak tutma,


-Kalpleri iki kulakçık ve iki karıncık olmak üzere
koşma, yakalama, uçma, yüzme gibi
dört odacıktan oluşur. Temiz ve kirli kan birbirine
fonksiyonları yerine getirecek şekilde değişime
karışmaz.
uğramıştır.
-Alyuvarları çekirdeklidir.
- Memeliler çoğunlukla iç döllenme ve iç gelişme
ile ürer. (Plesantalı memelilerde)
-Memelilerde sadece sol, kuşlarda sadece sağ
aort yayı bulunur.
-Dişileri süt bezlerine sahiptir.
-Sıcakkanlı hayvanlardır. Bu tip canlılarda vücut
-Ter bezleri vardır.
sıcaklığı sabittir.

-Olgun alyuvarları çekirdeksizdir.


NOT:Kuşlarda uçmayı kolaylaştıran
adaptasyonlar:
NOT: Gagalı memelilerde yumurtlama vardır.
Keseli memelilerde ise gelişim anne karnında
-Gelişmiş kanatlarının olması. Kanatlar, özel
değil kese içinde devam eder.
yapıları sayesinde su ve havayı geçirmeyecek
şekilde oluşmuştur.
-Birçoğunun ana rahminde, embriyonun
beslenmesini sağlayan plasenta bulunur.
-Akciğerlerine bağlı hava keselerinin bulunması.
(Bu hava keselerinde kan ile gaz alışverişi olmaz.)
-Bazı türlerinde gelişimini tamamlamadan
-Kemiklerin iç kısmı bal peteği görünümünde
doğan yavru, gelişimini süt bezleri bulunan özel
kuvvetli hafif olması.
bir kesede tamamlar.(Keseli memelilerde)
-Göğüs omurlarının bitişik olması.
- Memeliler çoğunlukla yavrularını doğurur ve
sütle besler .
-Vücutlarında su yerine yağ depo etmeleri.

- Uzun süren bir yavru bakımı görülür.


- Birçok deri salgı bezinin bulunmaması.

Dikkat:
-Bazı iç organların eksik olması. (Örneğin dişi
-Gagalı memelilerde iç döllenme dış gelişme,
kuşlarda tek yumurtalık bulunur.)
-Keseli memelilerde iç döllenme ve kısmen dış
gelişme,
- Kivi, penguen ve emu uçamayan kuşlara; şahin,
-Plasentalı memelilerde iç döllenme ve
sinek kuşu ve ağaçkakan ise uçabilen uşlara
tamamen iç gelişme görülür.
örnek verilebilir.

FÖY 3
Biyoloji Akademi Hürcan Tik 13
AŞIRI DİKKAT:
VİRÜSLER:
-Memeliler sınıfına özgü bazı özellikler:
- Virüsler , biyolojik varlıklar olarak kabul
-Vücutlarında kılların bulunması (Suda edilseler de hiçbir canlı âlemi altında
yaşayanları hariç) sınıflandırılamayan özel bir gruptur.

-Yavrularını süt ile beslemeleri - Virüsler, protein kılıf ile sarılmış DNA veya
RNA’ya sahip, cansız ile canlılar arasındaki geçiş
-Alveollü akciğerlerinin bulunması formudur.

-Kaslı diyaframın bulunması - Kendilerine ait sitoplazmaları ve enzim


sistemleri bulunmadığından metabolik aktivite
-Olgun alyuvarlarının çekirdeksiz olması gerçekleştiremez.

-Kıl ve ter bezlerinin bulunması. - Virüsler, sadece canlı bir hücrenin içerisinde
canlılık özelliği gösterebilen zorunlu hücre içi
parazitlerdir.

- Canlı dışındaki ortamlarda kristalleşir.

- Virüsler belirli bir canlıyı, o canlının belirli bir


dokusunu ve o dokudaki belirli bir hücreyi
enfekte edebilir. Örneğin hepatit virüsü
karaciğer, kuduz ve çocuk felci virüsü sinir,
suçiçeği ve uçuk virüsü deri ve HIV akyuvar
hücrelerini enfekte eder.

- Virüsler konak hücrenin enzim ve enerji


sistemleri ile ham madde kaynaklarını
kullanarak kendilerini hızlı bir şekilde çoğaltır.

- Virüsler; pH, radyasyon, sıcaklık


değişimlerinden ve kimyasal maddelerden
çabuk etkilenir.

NOT: -Virüsler, enzim sistemlerine sahip olmadığı için


antibiyotiklerden etkilenmez.
Balıklarda, kurbağalarda, sürüngenlerde ve
kuşlarda dışkı (sindirim kanalındaki atık), -Hava, su, doğrudan temas, vücut sıvıları ve diğer
boşaltım atıkları ve üreme hücreleri kloak adı canlılar yoluyla bulaşıp hastalıklara yol açar.
verilen tek bir açıklıktan dışarı atılır. Kloak
memelilerde yoktur. Sindirim atıkları ve boşaltım -Viral hastalıklara karşı bağışıklığı sağlamak
atıkları farklı açıklıklardan atılır. amacıyla aşı, koruyucu ve tedavi edici olarak da
serumlar kullanılır.

- Virüsler, mutasyona kolay uğradığından hızlı bir


şekilde form ve konak değiştirebilir
.
-Virüsle enfekte olan insan hücreleri, virüse karşı
savunma sağlayan interferon denilen bir protein
salgılar.

FÖY 3
Biyoloji Akademi Hürcan Tik 14
-Virüsler genetik mühendisliği çalışmalarında c)Kuduz:
birçok fayda sağlar.
Genellikle kedi, köpek, tilki, sincap, yarasa gibi
Örneğin ; Bubble boy, gen mutasyonu sonucu memeli canlılar arasında yaygındır. Seyrek olarak
oluşan adenozin deaminaz (ADA) enzimi insana geçer. Kuduz virüsü konak canlının sinir
eksikliğine bağlı bir hastalıktır ve bağışıklık hücrelerini enfekte eder. Bütün memeli canlılar
sistemi hücrelerinin yok olmasına neden olur. Bu kuduz hastalığına yakalanabilmelerine karşın
hastalığın tedavisi için hastalara ADA enzimi ve bazı türleri hastalığı bulaştırır. Kuduz, daha çok
kemik iliği nakli yapılmaktadır. Ancak 1990’da hastalığa yakalanmış köpeklerin ısırması
kopyalanmış ADA enzimleri inaktive edilmiş bir sonucunda salyasından insana bulaşır. Kuduz
virüse aktarılarak hastaya verilmiş virüs, hastanın olduğundan şüphelenilen hayvanlardan uzak
T-hücrelerine yerleşip çoğalarak tedavi durulması, en yakın sağlık kuruluşuna ve
edilmesini sağlamıştır. belediyeye bildirilmesi gerekmektedir. Kuduz
hastalığından korunmada en etkili yol aşı
Virüsler ve Sağlığımız: olmaktır.

a)Grip: ç) Hepatit B :

-Grip virüsleri genetik materyali RNA olan üst Hepatit B, sarılık hastalığının bir çeşididir.
solunum yollarına etki eden, hava yoluyla Hepatite sebep olan virüslerin A, B, C, D ve E
bulaşabilen virüslerdir. şeklinde çeşitleri vardır. Bu virüsler karaciğer
hücrelerini enfekte ederek kanser, siroz gibi ciddi
-Grip, virüs enfeksiyonu olduğu için antibiyotik hastalıklara yol açar. Hepatit B virüsü ; kan, vücut
ile tedavi edilemez. Doktor kontrolü altında 3-5 sıvıları ve doğrudan temas sonucu bulaşabilir.
gün istirahat edilmesi gerekir. Bol sıvı Özellikle insanların toplu olarak bulunduğu,
tüketilmesi, salgıların dışarı atılmasını beslendiği yerlerde bu hastalığın bulaşma riski
sağladığından iyileşmeyi hızlandırır. artmaktadır. Hepatit B virüsü vücuda girdikten
sonra 40 ila 80 gün arasında değişen uzun bir
-Grip virüsleri çok hızlı değişime uğradığından kuluçka dönemi geçirir. Baş ağrısı, ateş,
aşı ile kazanılan bağışıklık yeni virüsler için yorgunluk, hâlsizlik, kırıklık, iştahsızlık, bulantı,
etkisiz kalmaktadır. kusma, karın ağrısı, üşüme gibi enfeksiyon
belirtileri görülür. Virüs, karaciğer hücrelerini
b)Uçuk: tahrip ederek fonksiyonlarını bozar. Bu
hastalıktan korunmak için hijyen kurallarına
(Herpes) Uçuk, Herpes simplex (Herpes simpleks) uyulmalı ve aşı olunmalıdır.
adı verilen virüsün neden olduğu bulaşıcı bir cilt
hastalığıdır. Uçuk hastalığında ağız kenarlarında, d)AIDS:
dudaklarda ve genital bölgede içi sıvı dolu küçük
kabarcıklar oluşur. Bu dönemde virüs oldukça AIDS, Edinilmiş Bağışıklık Yetmezliği Sendromu
bulaşıcıdır. Hastalığın bulaşmaması için hasta anlamına gelen İngilizce kelimelerinin baş
kişinin özel eşyaları kullanılmamalı ve hasta ile harflerinden oluşan, insan bağışıklık yetmezliği
doğrudan temas edilmemelidir. Kabarcıkların virüsünün (HIV) sebep olduğu çok tehlikeli bir
patlaması virüsün yayılmasına neden olur. hastalıktır. Afrika’da bir şempanze türünde gribe
Virüsle enfekte olmuş bölgede karıncalanma, sebep olan virüsün (SIV) değişime uğrayarak
kaşınma, yanma gibi belirtiler görülür. Bu insanda hastalığa sebep olduğu bilinmektedir.
belirtiler hissedildiğinde enfekte bölgeye tıbbi Virüs, hasta kişinin bağışıklık sisteminin
uçuk kremi sürülmeli ve soğuk kompres tamamen çökmesine ve diğer basit
uygulanmalıdır hastalıklardan bile ölmesine yol açmaktadır.
Güvenli olmayan cinsel ilişki, hijyenik olmayan
cerrahi müdahaleler, kanında HIV bulunan
kişinin kanının sağlıklı kişiye transferi gibi yollarla
bulaşan bir hastalıktır.

FÖY 3
Biyoloji Akademi Hürcan Tik 15
Gece terlemeleri, yüksek ateş, hızlı kilo kaybı,
hâlsizlik, devamlı öksürük, özellikle ağızda
mantar enfeksiyonu, deri döküntüleri, sindirim
sistemi bozuklukları, menenjit gibi hastalıkların
görülmesi AIDS hastalığının belirtileridir.
AIDS’ten korunmak için korunmasız cinsel
ilişkiden kaçınılmalı, devlet kontrolü altında
bulunan sağlık kuruluşlarından sağlık hizmeti
alınmalıdır. Deri altına, kas ve damar içine
bilinçsiz ve güvensiz enjeksiyon yapılan
uygulamalardan kesinlikle kaçınılmalıdır.
Bahsedilen virüslerin dışında zona, ebola, domuz
ve kuş gribi, sars, kabakulak, kızamık, çocuk felci
virüsleri de insanlarda hastalıklara yol
açmaktadır.

FÖY 3
Biyoloji Akademi Hürcan Tik 16
ÇALIŞMA KAĞIDI:

KALP
BOŞALTIM VÜCUT VÜCUT SOLUNUM
ODACIK DOLAŞIM
ÜRÜNÜ ISISI ÖRTÜSÜ ORGANI
SAYISI

BALIKLAR

AMFİBİLER

SÜRÜNGENLER

KUŞLAR

MEMELİLER

KUŞLARA AİT SPESİFİK ÖZELLİKLER MEMELİLERE AİT SPESİFİK ÖZELLİKLER

FÖY 3
Biyoloji Akademi Hürcan Tik 17
CANLILARIN SINIFLANDIRILMASI SORULAR: 5.

I.DNA'ları sitoplazmada dağınık halde bulunur


1. II.Oksijenli solunum yapabilen türlerinde
mitokondri orgenli bulunur
I.Hamsi III.Hepsi tek hücreli veya koloni formundadır
II.Tenya IV:Fotosentetik veya kemosentetik türleri
III. Deniz anası bulunur
IV.Kaplumbağa V.Endospor ile üreyebilirler.
V.Yarasa
Yukarıdaki özelliklerden hangileri bakteriler
Yukarıdaki canlılardan hangilerinin omurgalılar düşünüldüğünde doğru kabul edilebilir?
şubesinde olduğu söylenebilir?

2.
6.
I.Kuş kanadı - Sinek kanadı
II.İnsan kolu -Atın ön bacağı I. Çekirdek bulundurma
III. Çekirge bacağı - Yarasa Kanadı II.Mitokondri içerme
IV. Balina yüzgeci - Köpeğin ön bacağı III.Ribozom bulundurma
IV.Oksidatif fosforilasyon yapabilmek
Yukarıdakilerden hangileri homologorgan V.Klorofil bulundurma
çiftlerine örnek olarak verilebilir?
Yukarıdaki özelliklerden hangilerisi veya
3. hangilerinin gözlendiği bir hücrenin kesinlikle
ökaryot olduğu söylenebilir?
a. Homo sapiens
b. Pinus nigra
c. Morus nigra 7.
d. Felis domesticus I.Kapalı dolaşıma sahip olmak
e. Morus alba II.Kemik yapılı iç iskelete sahip olmak
III.Böbrek yapısına sahip olmak
Yukarıda verilmiş olan örneklerde; IV. Kalp bulundurmak

I.Kaç farklı tür vardır? Yukarıdaki özelliklerin hangileri omurgalı


hayvanların tümünde gözlenir?
II.Kaç farklı cins vardır?

III. Hangilerinin yakın akraba olduğu 8.


söylenebilir?
I.Kemosentez yapabilmek
II.Ribozoma sahip olmak
4. III.Sitoplazmasında klorofil bulundurmak
I.Derilerinin üstünde kıl bulunması IVHücre duvarı yapısı bulundurmak
II.Akciğer solunumu yapmaları
III.Akciğere bağlı hava keselerinin bulunması Yukarıdaki özelliklerden hangisi veya
IV.Uçabilmeleri hangilerinin gözlendiği bir canlı kesinlikle
prokaryottur?
Yukarıdaki özelliklerden hangileri kuşlarda
bulunup, memelilerde gözlenemeyen
özelliklerdendir?

FÖY 3
Biyoloji Akademi Hürcan Tik 18
ÇIKMIŞ SINAV SORULARI:

FÖY 3
Biyoloji Akademi Hürcan Tik 19
FÖY 3
Biyoloji Akademi Hürcan Tik 20
TYT

Biyoloji Akademi
Hürcan Tik

Hücre Bölünmeleri
Föy 4
2.Mitotik Evre:
HÜCRE BÖLÜNMELERİ:

Hücrenin bölünme evresidir.


MİTOZ BÖLÜNME
Mitotik evre; mitoz (çekirdek bölünmesi) ve
sitokinez (sitoplazma bölünmesi) olarak iki
evreden oluşur.
Hücre Döngüsü:

Hücre bölünmesi esnasında genetik bilgiler


Bir hücrenin bölünmeye başlamasından itibaren
yavru hücrelere aktarılır. Genetik bilgiler DNA’da
onu takip eden diğer hücre bölünmesine kadar
saklıdır.
geçen zaman aralığına hücre döngüsü denir.
Hücre döngüsü, interfaz evresi ile bölünme
Prokaryot hücre tipindeki bakterilerde halkasal
evresinden oluşur. Bölünme evresi (mitotik evre),
DNA bulunur ve yapısında protein bulunmaz,
çekirdek bölünmesi (mitoz) ve sitoplazma
arkebakterilerin DNA yapısında ise protein
bölünmesinden (sitokinez) oluşur.
bulunur. Ökaryot hücrelerde, her kromozomda
bir tane doğrusal DNA molekülü bulunur.
1.İnterfaz Evresi:
Hücreler bölünmeye hazırlanırken kromatinler
kısalıp kalınlaşmaya başlar. Böylece
İnterfaz evresinde
kromozomların oluşması sağlanırken bu
*Organellerin sayıları artar.
kromozomların, birbirine dolanmadan hareket
*Sentriol eşlenmesi gerçekleşir.
etmeleri de kolaylaşır. Eşlenmiş her
*RNA ve protein sentezi hızlanır
kromozomda iki kardeş kromatit bulunur.
*Üretilen proteinlerden enzimler oluşturulur.
*Metabolizma hızlanır
Bazı hücrelerde mitozun sonunda sitokinez
*ATP üretimi hızlanır.
gerçekleşmeyebilir. Örneğin, memelilerin çizgili
*Hücrenin madde miktarında yani hacminde
kas hücrelerinde çekirdek bölünmesi
artış görülür.Yani hücrede hacim/yüzey oranı
tamamlanırken sitokinez görülmez. Bu durum
artar. Bu sorunu hücre, mitotik evresini
çizgili kas hücrelerinin birden fazla çekirdekli
tamamlayıp sitoplazmayı iki yavru hücreye
görünmesini sağlar.
dağıtarak çözümler.
*DNA molekülü kendi kopyasını çıkarır. DNA’nın
a.Mitoz (Çekirdek bölünmesi):
kendini eşlemesi olayına replikasyon denir.
*DNA ile bir araya gelen histon proteinleri
Bu süreçte gerçekleşen olaylar dört evreye ayrılır.
kromatin adını alır ve kromatinlerin miktarı da
Bunlar profaz, metafaz, anafaz ve telofaz
iki katına çıkmış olur.
evreleridir.
*Hücre döngüsünde, interfaz evresinin ilk
bölümlerinde hücreye bölünme emri verilir.
Böylece hücre DNA replikasyonunu gerçekleştirir
1.Profaz:
ve mitoza geçer.
* Hücrede hücre döngüsü bitince diğer hücre
Mitozun ilk evresidir.
döngüsü başlayabilir ya da hücre döngüye
girmez ve farklılaşır. Örneğin, kemik iliğinin bazı
*Bu evrede eşlenmiş olan kromatinler
hücrelerinin bölünüp farklılaşması sonucu
yoğunlaşarak kardeş kromatitli kromozomları
akyuvarlar oluşur. Bu akyuvarlar bölünme
oluşturur.
geçirmeden görevlerini yerine getirir ve
ömürlerini tamamlar
*Kardeş kromatitler sentromer bölgesinden bir
arada tutulur.

*Sentromer bölgesinde her bir kromatit için


kinetokor adı verilen protein yapı bulunur.

FÖY 4
Biyoloji Akademi Hürcan Tik 1
*İnterfaz evresinde iki tane olan sentrioller, 4. Telofaz:
profaz evresinde iğ ipliklerinin (mikrotübüllerin)
organizasyonunu sağlar. *Telofaz evresinde, kromozomlar kutuplara ulaşır
ve iğ iplikleri kaybolur.
*Bu evrede sentrioller birbirlerinden
uzaklaşmaya ve hücrenin kutuplarına doğru *Kromozomlar uzayıp incelmeye başlar ve tekrar
hareket etmeye başlar. kromatinlere dönüşürler.

*Oluşan iğ ipliklerinin bir kısmı kinetokorlara *Çekirdek zarı yeniden oluşur ve nükleolus
bağlanır. (çekirdekçik) tekrar görünür hâle gelir.

*Profaz evresinde ayrıca çekirdekçik kaybolur,


çekirdek zarı da parçalanmaya başlar. b. Sitokinez (Sitoplazma bölünmesi):

2. Metafaz: Mitoz sonunda iki yeni hücrenin oluşumunu


sağlayan sitoplazma bölünmesi gerçekleşir. Bitki
*Çekirdek zarı iyice parçalanır ve ve hayvan hücrelerinde sitokinezin
kinetokorlarından iğ ipliklerine tutunmuş gerçekleşmesi ortaktır. Ancak bitki ve hayvan
kromozomlar hücrenin ekvator düzlemine dizilir. hücrelerinde sitokinezin gerçekleşme şekli
farklıdır.
*Kromozomların mikroskopta en belirgin
görüldüğü evredir. Hayvan hücrelerinde sitoplazma hücrenin
ortasında karşılıklı olarak iki taraftan dıştan içe
*Bu evredeki hücrenin kromozomları tek tek doğru boğumlanmaya başlar. Bu
sayılabilir. boğumlanmayı, hücre zarının altındaki aktin ve
miyozin ipliklerinden oluşan bir halkanın
*Kromozomlar uzunluk, bant özellikleri, kasılarak daralması sağlar. Boğumlanma iki
sentromer konumu gibi özelliklere göre hücre oluşuncaya kadar devam eder. Sonuçta
gruplandırılarak dizilip karyotip oluşturulabilir. ana hücre ile kromozom sayısı, DNA miktarı ve
Karyotip hazırlanarak kromozom anormallikleri genetik yapısı aynı olan iki yeni hücre oluşur.
tespit edilebilir.
Bitki hücrelerinde hücre çeperi bulunduğundan
3. Anafaz: hayvan hücreleri gibi boğumlanma gözlenmez.
Bitki hücreleri telofaz sırasında, Golgi
*Her bir kromozomun sentromeri belirgin olarak cisimciğinden kopan keseciklerin ekvatora
ikiye ayrılır ve kromatitler tam olarak birbirinden birikmesiyle oluşan orta lamel sayesinde ikiye
kopar. ayrılır. Lamel oluşumu, hücrenin ortasından
başlar ve hücre zarına değinceye kadar devam
* İğ ipliklerinin boylarının kısalmasıyla kardeş eder. Sonuç olarak iki yavru hücre oluşur.
kromatitler birbirlerinden uzaklaşarak zıt
kutuplara doğru çekilir. Bitki ve hayvan hücrelerinin bölünme
farklılıklarından biri de iğ ipliği oluşturma
*Kardeş kromatitler artık kromozom olarak şeklidir. Hayvan hücrelerinde iğ ipliklerini
adlandırılır. sentrozom oluşturur. Ancak bitki hücrelerinde
sentrozom bulunmadığı için sitoplazmik
*Kinetokora bağlı olmayan iğ iplikleri kutuplara proteinler iğ ipliklerini oluşturur.
itilerek hücrenin boyca uzaması sağlanırken
kromozom hareketine de katkıda bulunmuş Mitoz, peş peşe gerçekleşebilen bir bölünme
olur. şeklidir. Dolayısıyla mitoz sonucu oluşan
hücrelerin sayıları geometrik olarak artar ve 2n
*Anafazın sonunda, hücrenin her iki kutbu eşit formülünden (n = mitoz bölünme sayısı)
sayıda tam bir kromozom takımına sahip olur. yararlanılarak oluşan hücre sayısı hesaplanır.

*Kromozomların kutuplara ulaşmasıyla anafaz


sona erer.
FÖY 4
Biyoloji Akademi Hürcan Tik 2
HÜCRE DÖNGÜSÜNÜN KONTROLÜ:

Hücre döngüsünde bir hücrenin yaşam


sürecindeki olaylar genlerin kontrolü altındadır.
Hücre döngüsünü kontrol eden ve bir grup
proteinden meydana gelen maddelere siklin
denir. Ayrıca hücre döngüsünde görev alan bir
çeşit protein daha bulunur. Bu proteine hücre
döngüsü proteini (siklin bağlı kinazlar)
denmektedir. Bu proteinler her hücrede aynıdır
ve hücrenin büyüme döneminde miktarları sabit
ve inaktiftir.

Bazı hücreler büyüme faktörlerinin yeterli


olmamasına rağmen bölünmeye devam eder.
Bunun nedeni bu hücrelerin "Dur" Sinyallerine
cevap vermemesidir. Bu durumda hücre
döngüsü kontrolden çıkar. Hücre döngüsünün
kontrolünün bozulması kansere neden olur.
Kanser hücreleri hücre döngüsünün kontrolünü
sağlayan sinyallere cevap vermeyen ve devamlı
çoğalan hücrelerdir.

Kanserli hücreler, kan ve lenf dolaşımına katılıp


bütün vücudu dolaşarak, bazı dokularda yeniden
yayılabilirler. Bu hücrelerin tümör oluşturdukları
ilk dokudan daha uzak dokulara sıçramasına,
yayılım göstermesine metastaz denir.

Kanserli hastalar kemoretapi yöntemi ile tedavi


edilmeye çalışılmaktadır. Bu yöntemde
uygulanan ilaç tedavisi ile kanserli hücrelerin
bölünmesinin önlenmesi amaçlanmaktadır.

Radyoterapi ise günümüzde kanser tedavisinde


uygulanan diğer bir etkili yöntemdir. Bu
yöntemle kanserli dokulara yüksek enerjili ışın
verilir ve bu hücrelerin çoğalması engellenmeye
çalışılır.

FÖY 4
Biyoloji Akademi Hürcan Tik 3
FÖY 4
Biyoloji Akademi Hürcan Tik 4
FÖY 4
Biyoloji Akademi Hürcan Tik 5
EŞEYSİZ ÜREME:
Hidranın tomurcuklanması sonucu oluşan ve ana
a.Bölünerek üreme, bireye bağlı kalarak yaşayan canlıya polip denir.
b.tomurcuklanma, Polipler koloni oluşturabildiği gibi koloniden
c.sporla üreme eşeysiz çoğalarak ayrılan ve serbest olarak yaşayan
d.bitkilerde vejetatif üreme bireyleri de vardır.
e. Rejenerasyonla üreme
f. Partenogenez Bunlara medüz (denizanası) denir. Medüzlerde
tomurcuklanma gözlenmez.
olmak üzere 6 grupta incelenir.
c.Sporla Üreme:

a. Bölünerek Üreme: Sporla üreme, tek hücrelilerden plazmodyumda,


mantarlarda ve çiçeksiz bitkilerde (karayosunları
Prokaryot hücre tipine sahip bakteri ve arkeler ile ve eğrelti otları) görülür.
ökaryot hücre tipine sahip bazı maya mantarları,
amip,paramesyum ve öglena gibi protistler Sporlar, sağlam yapılı örtüleri olan, elverişsiz
bölünerek çoğalır. koşullara dayanıklı, özelleşmiş hücrelerdir. Sporlar
uygun şartlarda gelişerek yeni canlıyı oluşturur.
Bakteriler halkasal DNA’ya sahiptirler. Sporla üreyen canlıların yaşama döngüsünde
Bakterilerde DNA ve protein içeren tek bir haploid ve diploid evrelerin birbirini takip
kromozom bulunur. Bu nedenle n (haploit) etmesine döl değişimi (metagenez) adı verilir.
kromozomludur.
Karayosunu ve eğrelti otu gibi diploit kromozomlu
Her 20 dakikada bir bölünerek çoğalırlar. canlılarda sporlar mayoz bölünme, gametler ise
Doğal ortamda ; mitoz bölünmeyle oluşur.

*sıcaklık değişimleri, Eğrelti otu hayat devrini sporofit ve gametofit


*besin sıkıntısı, denilen iki dölde tamamlar. Diploit yapıdaki
*pH oranındaki değişiklikler ve sporofitin bileşik yaprakları, çok sayıda
*metabolizma atıklarının birikmesi yaprakçıklara ayrılır. Bazı yaprakçıkların alt
yüzeyinde kahverengi spor keseleri (sporangiyum)
bakterilerin üremelerini sınırlar. gelişir. Spor keselerinin içindeki spor ana
hücresinden mayoz bölünmeyle haploit
Ökaryot hücre tipine sahip olan tek hücreli kromozomlu sporlar oluşur. Sporlar uygun
protistlerde ise bölünerek çoğalma mitoza zamanda yere düşerek 5-6 mm çapında, yeşil ve
dayanır. Bu hücrelerde çekirdek ve sitoplazma kalp şeklindeki haploit gametofitleri oluşturur.
bölünmeleri gözlenir. Bunlar kökçüklerle (rizoit) toprağa tutunarak
b.Tomurcuklanma: büyür. Gametofitlerin alt yüzeyinde mitoz
bölünme ile erkek eşey organı (anteridyum) ve dişi
Bazı canlıların vücudunda tomurcuk benzeri eşey organı (arkegonyum) meydana gelir. Mitoz
çıkıntılar oluşur. Bu kısımlar büyüyerek ana bölünme ile dişi eşey organında yumurta hücresi,
canlıdan ayrılıp yeni bir canlıyı oluşturabileceği erkek eşey organında kamçılı sperm hücreleri
gibi ayrılmayarak koloniler de oluşturabilir. oluşur. Bir yağmurdan sonra serbest hâle geçen
spermler, gametofitin alt yüzeyindeki suda
Tomurcuklanma maya mantarı gibi bazı tek yüzerek yumurtayı döller.Döllenen yumurtadan
hücreli canlılarda, hidra ve mercan gibi dişi eşey organı içinde diploit sporoft embriyosu
omurgasızlarda görülür. Tomurcuk mitoz gelişmeye başlar. Sporoft, önce gametoft üzerinde
bölünme ile meydana geldiğinden ana birey ile bir parazit gibi gelişir. Fakat kısa bir süre sonra
aynı genetik yapıdadır. kendi kök, gövde ve yapraklarını geliştirerek
bağımsız bir sporofit hâline gelir.

FÖY 4
Biyoloji Akademi Hürcan Tik 6
d.Bitkilerde Vejetatif Üreme:
Bazı bitkilerin yan dallarının uçları bitkiden
Bazı bitkiler, eşeyli üremenin yanı sıra bir eşeysiz ayrılmadan toprakla örtülüp gelişmeye
üreme çeşidi olan vejetatif üreme ile de bırakılabilir. Toprak altında kalan dallardan yeni
çoğalabilir. Vejetatif üreme mitoz ve yenilenme kökler meydana gelir ve gelişir. Yan dalların
esasına dayanır. Bitkinin gövde, dal ve yaprak gelişimleri yeterli düzeye geldiğinde ana bitkiden
gibi kısımlarının köklenmesiyle yeni bitkiler elde kesilerek ayrılır. Bu şekilde bir bitkinin vejetatif
edilebilir. Bu yolla kalıtsal olarak ataya tıpatıp üremesine daldırma yöntemi denir.
benzer yeni bireyler elde edilmiş olur.
5)Doku Kültürü Yöntemi: Bitkilerden alınan bir
1)Çelikle Üreme: Bitkilerin dal ve kök hücreden yeni bir bitki oluşumu sağlanabilir.
parçalarından yeni bitkilerin üretilmesine çelikle Ayrıca bitkinin doku ya da organları geliştirilerek
üretim denir. Nemli toprakta ya da suda bir süre yeni bitki oluşturabilir. Bunun için kallus adı
bekletilerek köklendirilen bitki parçalarından verilen farklılaşabilecek yapılar bitkilerden alınır
yeni bitkiler üretilir. Çekirdeksiz üzüm, muz, Bitkilerde doku kültürü oluşturmak için ilk
Afrika menekşesi, kavak ve söğüt gibi bitkiler yapılması gereken bitkinin vejetatif büyümeye
çelikle üretilebilmektedir. uygun hücre, doku ya da organını tespit etmektir.
Seçilen örnekler kısa bir sürede kallus denilen
2) Yumru Gövde ile Üreme: Patates ve yer elması düzensiz hücre kümesini oluşturur. Kallusa uygun
gibi bitkilerin yer altı gövdelerindeki gözlerden miktarda büyümeyi ve gelişmeyi uyaran oksin
(nodlardan) yeni yumruların ve bitkilerin veya sitokinin hormonları verilir. Oluşan bitkicikler
oluşmasına yumru gövde ile üreme denir. uygun şartlarda gelişimini tamamlar.

3) Soğanla Üreme: Genellikle sarımsak, soğan, e.Rejenerasyonla üreme:


muz, zambak, salep ve safran gibi tek çenekli
bitkiler bu yolla ürer. Kalın gövde uzantılarına Canlının zarar gören kısımlarını onarmasına
soğan denir. Soğanlar toprak altında uzayarak rejenerasyon, canlıdan kopan bir parçanın kendini
saçak kök oluşturur. Bitki olgunlaştığında, tamamlayarak yeni bir canlı oluşturmasına
vejetatif olarak toprak altında yeni soğanlar rejenerasyonla üreme denir.
oluşturur.
Denizyıldızı, toprak solucanı, denizanası ve
4) Sürünücü Gövde ile Üreme: Ana gövdeden planarya gibi canlılarda rejenerasyonla üreme
gelişen dalların veya gövdenin üzerindeki gözlenir.
gözlerin toprakla teması sonucunda köklenme
ile yeni bitkilerin oluşmasına sürünücü gövde ile Yenilenme yeteneği çok fazla olan planaryadan
üreme denir. Çilek, sarmaşık ve üzüm gibi kopan parça ana gövdedeki hücreler tarafından
bitkilerde görülür. tamamlandığı gibi kopan parçadaki hücreler de
yeni bir gövde oluşturur. Böylece her parçadan
*Çelikle vejetatif üremenin başka bir yolu yeni bir planarya oluşur.
aşılamadır. Aşılama iki bitki parçasının
kaynaştırılıp tek bir bitkiymiş gibi büyüyebilecek NOT:Kertenkelenin kopan kuyruğunun kendini
şekilde birleştirilmesidir. Aşılama yönteminde yenilemesi üreme değil onarımdır (rejenerasyon
eklenen bölüm yeni oluşan bitkinin üst kısmını ile onarım)
oluşturur. Buna aşı denir. Yeni bitkinin alt
kısmına ve köküne ise anaç denir. Aşılama
yöntemiyle kaliteli ürün veren bitkilerin nesilleri
devam ettirilmiş olur.

FÖY 4
Biyoloji Akademi Hürcan Tik 7
Partenogenez:

Döllenmemiş yumurtadan yeni birey


oluşumunun görüldüğü üreme şeklidir.

Eklem bacaklılardan arılarda, karıncalarda, su


pirelerinde, yaprak bitlerinde ve bazı
kelebeklerde görülür.

Eklem bacaklıların dışında bazı balık türlerinde,


kurbağa, sürüngen ve bazı kuş türlerinde de
partenogenez görülebilmektedir.

Bir bal arısı kovanında 2n kromozomlu işçi arılar


ve kraliçe arı bulunur. Ayrıca partenogenez
sonucu oluşan n kromozomlu erkek arılar da
aynı kovanda yer alır. Erkek arı ile kraliçe arı
üreme olaylarına katılırken işçi arılar kısır
oldukları için üreme olaylarına katılmaz. İşçi
arılar bal üretimi, larvaların beslenmesi gibi
faaliyetlerde bulunur. Kraliçe arının mayoz
bölünme ile oluşturduğu yumurtalar
döllenmeden gelişirse haploit (n) kromozomlu
erkek arılar oluşur. Yumurta döllenirse diploit
(2n) kromozomlu zigot meydana gelir. Zigotun
gelişimi ile oluşan larva, arı sütü ile beslenirse
kraliçe arı, polen (çiçek tozu) ile beslenirse işçi arı
oluşur.

ARILARDA PARTENOGENEZ NOTLARI:

1.Aynı kraliçe arıdan oluşan erkek arılarda


genetik çeşitlilik vardır. Çünkü yumurtalar
mayoz ile oluşur.

2.Bir erkek arının ömrü boyunca oluşturacağı


gametler (spermler),mutasyon olmadığı sürece,
genetik olarak aynıdır. Çünkü mitoz bölünme ile
oluşur.

3.Döllenme sonucu oluşan zigotlarda beslenme


modifikasyonu görülebilir .Arı sütü ile beslenen
kraliçe arı (verimli-üretken) olurken, polen ile
beslenenler işçi arı (kısır dişi) olur.

FÖY 4
Biyoloji Akademi Hürcan Tik 8
MAYOZ BÖLÜNME:
-Bu evrede homolog kromozomlar çiftler hâlinde
Mayozun amacı; diploit (2n) kromozomlu üreme yan yana dizilerek bir araya gelir.
ana hücrelerinden (eşey ana hücresi), haploit (n) -İki homolog kromozom veya dört kromatitten
kromozomlu üreme hücreleri meydana oluşan bu yapıya tetrat adı verilir. Tetrat sayısı o
getirmektir, böylece nesiller boyunca kromozom hücrenin
sayısının sabitliğini sağlar. haploit kromozom sayısına eşittir.
-Çiftler hâlinde dizilmiş homolog kromozomların
Mayoz sonucu oluşan hücreler farklılaşarak kardeş olmayan kromatitlerinin temas noktalarına
sperm ve yumurta gibi gamet hücrelerine kiyazma denir.
dönüşür. -Homolog kromozomlar kiyazma bölgelerinden
birbirine sarılır. Bu duruma sinapsis adı verilir.
Eşeyli üreyen canlılarda gametler döllenme yolu -Sinapsis esnasında homolog kromozomların
ile birleşerek diploit yapıdaki zigotu oluşturur. kardeş olmayan kromatitleri arasında gen
Zigot seri mitozla gelişerek ergin bireyi meydana alışverişi (parça değişimi)
getirir. gerçekleşebilir. Bu olaya krossing over adı verilir.

Mayoz sonunda oluşan gametler birbirinden


farklıdır. Bu nedenle döllenme olayı ile bir araya
gelen gametlerden gelişen bireyler de genetik
olarak birbirinden farklı olmaktadır.

Bölünmeden önce interfazda mayoz için gerekli


tüm hazırlıklar yapılır. DNA kendini eşler, gerekli Krossing over sayesinde kromozomlar yeni bir
enzimler ve proteinler üretilir. Organel sayısı genetik dizilime sahip olur ve gamet çeşitliliği
artırılır. Hayvan hücrelerinde sentrozom sayısı 2 artar.
katına çıkar. İnterfazdan sonra mayoz 1 ve mayoz Gamet çeşitliliğinin artması tür içi çeşitliliğin
2 olmak üzere bölünme iki aşamada gerçekleşir. zenginleşmesine neden olur.
Mayoz tamamlandığında haploit dört hücre
oluşur. Krossing over olayı her tetratta görülmeyebilir.

Mayozun Evreleri: Bir kromozom üzerindeki genler arası mesafe


arttıkça krossing over olayının gerçekleşme
MAYOZ 1: olasılığı da artar.

Birbirini takip eden Profaz- I, Metafaz -I, Anafaz- I Metafaz -I:


ve Telofaz- I olmak üzere 4 evrede gerçekleşir. Bu
evrelerin ardından sitoplazma bölünmesi Homolog kromozomlar farklı kutuplara gidecek
sonucunda kromozom sayısı bakımından haploit şekilde sentromerlerinden iğ ipliklerine bağlanır
iki hücre oluşur. ve hücrenin ekvatoral düzlemine getirilir.

Bölünmeden önce interfazda mayoz için gerekli *Homolog kromozom çiftleri üst üste gelecek
tüm hazırlıklar yapılır. şekilde ekvatoral düzleme dizilir. DİKKAT bu
evredeki görüntü mitozda yoktur.
Profaz 1:

-Mayozun en uzun süren evresidir.


-Çekirdek zarı ve çekirdekçik erimeye başlar.
-Kromatin iplikler kromozomlar hâlinde
belirginleşir.
-Zıt kutuplara doğru çekilen sentrozomlar
arasında iğ iplikleri oluşturulur.

FÖY 4
Biyoloji Akademi Hürcan Tik 9
Anafaz -I:
Profaz-II:
Homolog kromozom çiftleri birbirinden ayrılır.
Çok kısa sürede tamamlanır. Çekirdek zarı ve
Homolog kromozomlar kardeş kromatitleri çekirdekçikler eriyerek kaybolur ve iğ iplikleri
birbirine bağlı kalarak zıt kutuplara doğru oluşturulur.
hareket eder. (Bu evrede sentromer bölgesi
ayrılmaz. Bu yüzden bu evrede toplam Metafaz -II:
kromozom sayısında bir değişiklik olmaz.)
Kardeş kromatitleri taşıyan kromozomlar
Profaz-I ’de krossing over olayı gerçekleşmese hücrenin ortasında (ekvator düzleminde) tek sıra
bile homolog kromozomların rastgele hareket hâlinde yan yana dizilir ve sentromerleri ile iğ
etmesi, oluşan hücrelerin genetik yönden farklı ipliklerine tutunur.
olmasını sağlar.
Kardeş kromatitler profaz 1’de krossing over
Anafaz-I sonunda her bir kutupta ana hücrenin geçirmişlerse genetik olarak birbirinden farklıdır.
kromozom sayısının yarısı kadar kromozom
bulunur. Anafaz -II:

Telofaz-I: Hücrenin ekvator düzleminde dizilmiş olan kardeş


kromatitler, iğ iplikleri sayesinde ayrılarak zıt
Kutuplara yerleşen haploit kromozom kutuplara doğru hareket eder. Bu evreden
takımındaki her bir kromozom iki yeni kromatite itibaren kromozom olarak adlandırılır.
sahiptir.
Telofaz –II:
Telofaz-I ile sitokinez aynı zamanda gerçekleşir
ve iki kardeş hücre oluşur. Kromozomlar kromatin iplikler hâlini alır.
Çekirdek zarı ve endoplazmik retikulum yeniden
Oluşan hücrelerin kromozom sayısı ana hücrenin oluşur.
yarısı kadardır ve haploittir. Çekirdekçik yeniden görünür hâle gelir.
Telofaz -II ve sitokinez birlikte tamamlanır.
Bazı canlı türlerinde çekirdek zarı ve çekirdekçik Telofaz -II sonunda toplam dört yeni hücre oluşur.
oluşurken, bazı türlerde kromozomlar Oluşan hücreler ana hücrenin yarısı kadar
yoğunlaşmış şekilde kalır. kromozom ve DNA taşır

SİTOKİNEZ-I: SİTOKİNEZ-II:

Sitokinezde hayvan hücrelerinde boğumlanma, Sitoplazma bölünmesinin (sitokinez)


bitki hücrelerinde orta lamel oluşumu gözlenir. tamamlanmasıyla diploit kromozumlu üreme ana
hücresinden haploit kromozomlu dört hücre
meydana gelir.
MAYOZ 2:

Kardeş kromatitlerin ayrılmasından dolayı


mitoza benzer.

Hayvan hücrelerinde bölünme başlamadan önce


sentrozomlar kendini eşler.

Mayoz -II; Profaz -II, Metafaz -II, Anafaz -II, Telofaz


-II ve sitokinezden oluşur.

FÖY 4
Biyoloji Akademi Hürcan Tik 10
FÖY 4
Biyoloji Akademi Hürcan Tik 11
FÖY 4
Biyoloji Akademi Hürcan Tik 12
MAYOZ BÖLÜNME:
MAYOZ 1:

FÖY 4
Biyoloji Akademi Hürcan Tik 13
MAYOZ 2:

FÖY 4
Biyoloji Akademi Hürcan Tik 14
EŞEYLİ ÜREME :
Çiçekli bitkilerde çeşitli şekillerde çiçek tozlarının
Farklı eşeylerin oluşturduğu dişi ve erkek dişi organın tepeceğine taşınmasına tozlaşma
gametlerin birleşmesiyle gerçekleşen üreme denir .
şekline eşeyli üreme denir.

Gametlerin birleşmesi sonucu zigot oluşur.


Zigotun mitozla gelişmesi sonucunda ise birey
meydana gelir. Eşey ana hücrelerinin mayozla
bölünmesi sonucunda kromozom sayısı yarıya
inmiş gametler oluşur. Erkek ve dişi gametlerin
döllenmesi sonucunda oluşan zigot ata canlılarla
aynı kromozom sayısına sahiptir.

Buradan da anlayacağımız gibi mayoz bölünme


sonucunda kromozom sayısının yarıya inmesi,
nesiller boyunca kromozom sayısının sabit Çiçek tozları; tozlaşma sırasında dişi organın
kalmasını sağlamaktadır. tepeciğine :

Eşeyli Üremenin Temel Özellikleri: böceklerle, yarasalarla, kuşlarla, rüzgârla ve


yağmur suları ile doğal olarak taşınır.
*Temeli mayoz hücre bölünmesine
dayanmaktadır. İnsan eliyle de suni tozlaşma gerçekleştirilebilir.
* Kalıtsal çeşitlilik oluşur. Tozlaşma sonrasında, ovaryumdaki embriyo kesesi
*Üreme hızı düşüktür. içinde döllenme gerçekleşir.
*Oluşan bireyler çevresel değişimlere daha
dayanıklıdır.
*Döllenme görülür.
*Dişi ve erkek olmak üzere farklı eşeyler görev
alır. Embriyo ve besi doku etrafında tohum kabuğu ve
zar oluşur. Oluşan yapıya tohum denir. Tohum
Prokaryotlarda gen aktarımı ile, protistalarda ise içinde embriyo uzun süre uyku halinde kalır.
çekirdek değişimi ile kalıtsal çeşitlilik sağlanır. Düşük metabolizma hızıyla yaşamını devam
ettirir.
Mantar, bitki ve hayvanlarda eşeyli üreme ile
kalıtsal çeşitlilik sağlanır ve birey sayısı artırılır. Uygun sıcaklık, nem ve oksijen bulunan ortamda
tohum çimlenerek bitkiyi oluşturur.
Döllenme:
Eşeyli Üreme ve Mayozun Canlıların Çeşitliliği
Sperm ve yumurtaya ait çekirdeklerin Açısından Önemi :
birleşmesine döllenme denir
Eşeyli üreme uzun sürede gerçekleşir ve eşeysiz
Eşeyli üreme uzun bir süreçte gerçekleşir. Oluşan üreyen canlılara göre daha az sayıda birey oluşur.
yavru sayısı azdır. Ancak, oluşan yavrular kalıtsal Bunlara rağmen doğada eşeyli çoğalan canlıların
çeşitlilikten dolayı çevresel faktörlere karşı daha dayanıklı olmasının nedeni kazanılan kalıtsal
dayanıklıdır. Mantarlarda, bitkilerde ve çeşitliliktir.
hayvanlarda eşeyli üreme ile yeni nesiller oluşur.
Kuşlarda ve memelilerde yavru tek başına Mayoz bölünme, krossing over ve homolog
yaşayabilecek hale gelinceye kadar ana canlı kromozomların üreme hücrelerine bağımsız
tarafından bakımları görülür. dağılımı ile gamet çeşitliliğini artırırken farklı
genetik kombinasyonlara sahip üreme
hücrelerinin döllenmesi ile bireylerde farklı
özellikler ortaya çıkar.

FÖY 4
Biyoloji Akademi Hürcan Tik 15
FÖY 4
Biyoloji Akademi Hürcan Tik 16
HÜCRE BÖLÜNMELERİ SORULAR:

1. 2n=4 kromozomlu hayvansal bir hücrenin 5. 2n=2 kromozomlu hayvansal bir hücrenin mitoz
metafaz evresini şematize ediniz. anafaz evresini ve mayoz I anafaz I evresini
şematize ediniz.

2. 2n=6 kromozomlu hayvansal bir hücrenin mitoz anafaz mayoz I anafaz I


anafaz evresini şematize ediniz.
6.
I.Tetrat oluşumu
II.Çekirdek zarı erimesi
III.İğ ipliği oluşumu
IV.K.over gözlenmesi
V.Sinapsis
VI.Kromozomların ekvatoral düzleme dizilmesi

Yukarıdaki olaylardan hangileri hem mitoz


bölünmenin profaz evresinde hemde mayoz I'in
Profaz I evresinde ortak olarak gözlenebilir?
3.
ı. Sitokinez şekli
II. İğ ipliği oluşumunun gözlenmesi 7.
III. DNA eşlenmesi
I.Kertenkele
Yukarıdaki özelliklerden hangileri Bitkisel ve II.Bakteri
Hayvansal hücrelerde ortaktır? III.Paramesyum
IV.Deniz yıldızı
V.Hidra

4. 2x DNA'ya sahip olan bir hayvansal hücrenin Yukarıdaki canlılardan hangisi veya hangileri
mitoz evrelerinde DNA miktarı değişim grafiğini Bölünerek üreme gösterebilir?
çiziniz.

8.

I.DNA eşlenmesi
II.Kromatitlerin ayrılması
III.K.over gözlenmesi
IV.Kromozom sayısının yarıya inmesi
V. Çekirdek zarı erimesi

Yukarıdaki olaylardan hangileri mitoz ve mayoz


bölünmede ortak olarak gözlenebilir?

FÖY 4
Biyoloji Akademi Hürcan Tik 17
9. 12.

I.Kardeş kromatitler arasındaki mesafenin I.Anafaz I


açılması II.Metafaz I
II.Kromatitler ile sentrioller arası mesafenin III.Profaz I
azalması IV.Anafaz II
III.Sentromer bölgelerinden kromatitlerin V.Profaz II
ayrılması VI.Metafaz II
IV.Homolog kromozomların zıt kutuplara
çekilmesi Yukarıdaki mayoz evrelerinden hangilerinde
çeşitlilik sağlayan olaylar görülebilir?
Yukarıdaki olaylardan hangileri hem mitoz
bölünmenin anafaz evresinde, hemde Mayoz II'nin
Anafaz II evrelerinde ortak olarak gözlenebilir?
13.

I.Bir canlının kopan bir parçasının gelişmesi


sonucu yeni canlı oluşması

10. II.İki üreme hücresinin birleşerek yeni bir canlı


taslağını oluşturması
I.K. over olması
II.Tetrat oluşması III.Döllenmemiş bir gamet'in (üreme hücresinin)
III. Homolog kromozomların rasgele kutuplara gelişerek canlı oluştuması
çekilmesi
IV.Sinapsis bölgeleri IV.Ana canlıda gelişen bir tomurcuğun gelişip bir
V.Kardeş kromatitlerin rasgele kutuplara canlı oluşturması
çekilmesi
Yukarıdaki olaylardan hangileri gerçekleşebilir?
Mayoz bölünmede gerçekleşecek olan yukarıdaki
olaylardan hangileri kalıtsal çeşitliliği sağlamada
rol oynar?

14.

I.Birey sayısı artar.


II.Çeşitlilik sağlanır.
11. 2n=8 kromozomlu bir hücrenin mitoz bölünme
III.Tek yönlü plazmit aktarımıdır.
evrelerinde Kromozom sayısı değişimi grafiğini
çiziniz.
Yukarıdaki olaylardan hangileri bakterilerde
gözlenen konjugasyon ile paramesyumda
gözlenen konjugasyon için ortak olabilir?

FÖY 4
Biyoloji Akademi Hürcan Tik 18
15. 18. 2n=6 kromozomlu bir hayvansal hücrenin
Arılarda gözlenen üreme şeması ile ilgili olarak metafaz I ve metafaz II evrelerini şematize ediniz.

I.Kraliçe arı 2n kromozomludur.


II.Zigot beslenme farkına göre modifikasyon
geçirir.
III.Aynı kraliçe arıdan oluşan erkek arıların genetik
yapıları aynıdır.(mutasyon olmadığı sürece)
IV.Aynı erkek arının hayatı boyunca
oluşturabileceği bütün üreme hücrelerinin
genotipi aynıdır. ( mutasyon olmadığı sürece)

söylenebilir?
metafaz I metafaz II

16. 19.

I. Tomurcuklanarak üreme => Hidra I.Çeşitliliği sağlar


II. Bölünerek üreme => Planarya II.Üreme Ana hücrelerinde görülebilir
III.Rejenerasyon ile üreme => Deniz Yıldızı III.Tür içi kromozom sayısının sabit kalmasını
IV.Partenogenez ile üreme => Arı sağlar
V.Spor ile üreme => Alyuvar hücresi IV.Sonuçta oluşan hücrenin DNA miktarı
başlangıçtaki hücreye göre yarıya inmiş olur.
Yukarıdaki eşeysiz üreme çeşitleri için verilen
örneklerden hangileri doğrudur? Hangileri mayoz bölünme için söylenebilir?

17. Eşeyli üreme yapan canlılar için;

I.Üreme hücreleri her zaman mayoz bölünme ile


oluşur.
II.Temelde çeşitliliği sağlar.
III.Oluşan bireylerin adaptasyon şansları
yükselmiştir denilebilir.
IV.Genel olarak Eşeysiz üremeye göre daha hızlı
gelişim gözlenir.

Hangileri doğrudur?

FÖY 4
Biyoloji Akademi Hürcan Tik 19
ÇIKMIŞ SORULAR:

3.
1.

2019 - TYT
2.

2014 - YGS

2018 - TYT

FÖY 4
Biyoloji Akademi Hürcan Tik 20
4.

2013- YGS

1-C 2-E 3-B 4-C

FÖY 4
Biyoloji Akademi Hürcan Tik 21
TYT

Biyoloji Akademi
Hürcan Tik

KALITIM
Föy 5
KALITIM: Fenotip: Bir canlının genotipinin neden olduğu dış
görünüşe o canlının fenotipi denir.
Örneğin: Mavi gözlü, uzun boylu, kıvırcık saçlı, A
Canlıların sahip oldukları özelliklerini kan grubu vb. gibi ifade edilir.
kendilerinden sonraki nesillere aktarmasına
Kalıtım denir. Kalıtımın işleyişini inceleyen Not: Vücut hücreleri ve eşey ana hücreleri gibi 2n
bilim dalına ise Genetik adı verilir. kromozomlu hücrelerde homolog kromozomlar bir
arada bulunduğundan her karakterle ilgili iki alel
Homolog kromozomlar: Biri anneden diğeri gen bulunur. Ancak sperm ve yumurta gibi n
babadan gelen ve aynı karakterler üzerine kromozomlu üreme hücrelerinde homolog
etkili olan genleri karşılıklı olarak taşıyan kromozomlar bir arada bulunmadığından her
kromozomlar birbirinin homoloğudur. karakterle ilgili alellerden yalnızca 1 tanesi bulunur.

Gen: DNA üzerinde yer alan anlamlı en Baskın gen (Dominant): Genotipte bulunduğu
küçük nükleotit dizilerine gen adı verilir. zaman fenotipte mutlaka etkisini gösteren gendir.
Daima büyük harflerle gösterilirler. A, B, C, D…. gibi.
Genlerin;
·Nükleotit sayılarının farklı oluşu Çekinik gen (Resesif): Genotipte baskın genin
·Nükleotit dizilişlerinin farklı oluşu yanındayken fenotipte etkisini gösteremeyen
·Nükleotit çeşitlerinin farklı sayıda gendir. Daima küçük harflerle gösterilirler. a, b, c,
tekrarlanması d…. gibi.
birbirinden farklı olmalarına neden olur.
Homozigotluk (Arı döl): Genotipteki alellerin her
ikisinin de aynı olması durumudur. AA, aa, BB, bb…
Alel genler: Homolog kromozomlar üzerinde gibi.
aynı bölgede karşılıklı olarak taşınan ve aynı
karakter üzerine etkili olan genler birbirinin Not: Çekinik bir genin fenotipte etkisini
alelidir. gösterebilmesi için mutlaka homozigot durumda
olması gerekir. aa, bb, cc…. gibi.

Heterozigotluk(Melezlik/hibrit döl): Genotipteki


alellerin birbirinden farklı olması durumudur. Aa,
Bb, Cc, AB, KB…. gibi.

Not: Melez bireylerde fenotipte baskın genin etkisi


Karakter: Bir canlının sahip olduğu her bir görülür. Bu nedenle melez bir bireyin fenotipinin
özellik ayrı bir karakterdir. Örneğin göz rengi, bilinmesi o karakterle ilgili baskın genın ortaya
boy uzunluğu, saç rengi, saç tipi, kan grubu çıkaracağı fenotipinde kesin olarak tespit
vb. edilmesini sağlar. Örneğin: Melez uzun boylu
denildiği zaman uzun boyluluk geninin baskın
Genotip: Bir canlının sahip olduğu olduğu anlaşılır.
genlerinin tamamına o canlının genotipi
denir. Harflerle gösterilir. Arı döl-Baskın(Homozigot dominant): Genotipteki
alellerin her ikisinin de aynı ve baskın olması
Örneğin: Yukarıda genleri verilen canlının durumudur. AA, BB, CC… gibi.
genotipi AaBBCcddEeFFGg şeklinde
gösterilir. Arı döl-Çekinik(Homozigot resesif): Genotipteki
alellerin her ikisinin de aynı ve çekinik olması
durumudur. aa, bb, cc… gibi.

FÖY 5
Biyoloji Akademi Hürcan Tik 1
DİHİBRİT ÇAPRAZLAMA:

İki karakter bakımından da melez olan iki bireyin


çaprazlanmasına denir.

P: ♀ Dişi x Erkek ♂
AaBb x AaBb

Olasılık kuralı: Birbirinden bağımsız olayların bir


arada meydana gelebilme ihtimali, her birinin ayrı
ayrı meydana gelebilme ihtimallerinin çarpımına
eşittir.

Örnek: her iki karakter bakımından da melez olan


uzun boylu ve kıvırcık saçlı anne babanın, doğacak
çocuklarının;
MONOHİBRİT ÇAPRAZLAMALAR:
a) Uzun boylu ve kıvırcık saçlı olma ihtimali nedir?
Mendel, bezelyelerle yaptığı çalışmalarda farklı
karakterlerdeki homozigot bireyleri birbiri ile b) Uzun boylu ve düz saçlı olma ihtimali nedir?
çaprazladığı zaman F1 döllerinde elde ettiği
bezelyelerin %100 melez bireylerden c) Kısa boylu ve kıvırcık saçlı olma ihtimali nedir?
oluştuğunu görmüştür.
d) Kısa boylu ve düz saçlı olma ihtimali nedir?
Ardından bu melez bireyleri kendi aralarında
çaprazladığında ise oluşan F2 döllerinin hem
homozigot hemde melez bireylerden
oluştuğunu tespit etmiştir. Bu şekilde tek
karakter bakımından her ikisi de melez olan iki
bireyin çaprazlanmasına monohibrit
çaprazlama denir. Monohibrit çaprazlamalar
sonucunda oluşan F2 döllerinin genotip ve
fenotip oranları ise şu şekilde tespit edilir:

GENOTİP BULMA:

Bir bireyde her karakter için 2 alel gen bulunur. Bu


tip bireylere diploid (2n) bireyler denir. Bu bireyler
mayoz bölünme sonucu gamet üretirken,
ürettikleri gametlere bu genlerden yalnızca birini
aktarırlar. Bu nedenle gametler genellikle
monoploid (n) olurlar.

FÖY 5
Biyoloji Akademi Hürcan Tik 2
Soru : Genotipi AaBBCcDdeeFf şeklinde olan bir Örnek 2: Genlerinin homolog kromozomlar
bireyin ABCDeF genotipli bir gameti üzerindeki dağılımı aşağıdaki şekilde olan bir
oluşturabilme ihtimali kaçtır? bireyin oluşturabileceği en az ve en fazla gamet
çeşit sayısını bulalım.

Genotip ve fenotip çeşit sayısı hesaplama:

n: Heterozigot karakter sayısı olarak kabul


edildiğinde;

Örnek: Genotipi AaBBCcDdeeFf şeklinde olan bir


bireyin oluşturabileceği gametlerin genotip ve
fenotip çeşit sayılarını hesaplayalım.

Heterozigot karakter (n) sayısı: 4


KONTROL ÇAPRAZLAMASI:

Bilindiği gibi baskın fenotip ya homozigot


baskın(AA) genotipden ya da melez(Aa)
genotipden meydana gelir.
BAĞLI GENLER:
İşte böyle baskın fenotipli bir bireyin genotipinin
Aynı kromozom üzerinde yer alan genler bağlı tespit edilebilmesi amacıyla, homozigot çekinik(aa)
genler olarak adlandırılır. Bağlı genler ancak bir bireyle çaprazlanmasına kontrol çaprazlaması
krosing over ile birbirinden ayrılabilir. Krosing denir.
over yoksa daima birlikte gametlere aktarılırlar.
Bu durumda, eğer F1 döllerinden bir tanesi bile
Örnek 1: Genlerinin homolog kromozomlar çekinik fenotipli(yani homozigot çekinik genotipli
üzerindeki dağılımı aşağıdaki şekilde olan bir ‘’aa’’ ) olduğu tespit edilirse; çaprazlanan bireyin
bireyin oluşturabileceği en az ve en fazla gamet kesinlikle melez genotipli(Aa) olduğu anlaşılır.
çeşit sayısını bulalım.
F1 döllerinde hiç çekinik fenotipli birey
oluşmuyorsa, o zaman da çaprazlanan bireyin
büyük ihtimalle homozigot baskın genotipli(AA)
olduğuna karar verilir( fakat kesin sonuçtan
bahsedilemez. Çünkü bu durumda birey melez(Aa)
de olabilir)

FÖY 5
Biyoloji Akademi Hürcan Tik 3
ÖRNEĞİN: ÇOK ALELLİK:

Fenotipinin Uzun boylu olduğu bilinen bir bireyin Bazı karakterler üzerine etkili olan alel gen sayısının
genotipinin ‘’AA’’ mı yoksa ‘’Aa’’ mı olduğunu ikiden daha fazla olduğu durumdur.
anlayabilmek amacıyla kendisinin ‘’aa’’ genotipli
olduğu bilinen bir bireyle çaprazlanması gerekir. Bir karakterin kaç çeşit aleli olursa olsun, (2n)diploit
Eğer F1 döllerinden bir tanesi bile kısa boylu canlı bu alellerden en fazla ikisine, (n)haploit canlı ise
olursa o zaman bu bireyin genotipinin kesinlikle bir tanesine sahip olur.
‘’Aa’’ olduğu anlaşılır.
Tavşanlarda kürk renginin, meyve sineğinde göz
Eğer bireyimiz AA genotipli olsaydı F1 döllerinin renginin ve insanda kan gruplarının kalıtımında
tamamı Aa genotipinde olurdu ki, bu durumda ikiden fazla alel gen rol oynar.
tamamının baskın fenotipli olmaları gerekirdi.
Tavşanlarda kürk rengi; dört farklı alel gen tarafından
EŞ BASKINLIK: belirlenir. Bu genlerin arasında eş baskınlık yoktur.
, Bunun için dört çeşit fenotip oluşur. Bunlar himalaya,
Bir karakterin, birbirinden faklı ancak her ikisi de gümüşi, yabani ve albino şeklindeki fenotiplerdir.
baskın iki alel trafından belirlenmesi durumudur.
Alel gen sayısı = n olmak üzere, çok alellikte genotip
İnsanlardaki kan gruplarından olan A ve B kan çeşidi n(n+1)/2 formülü ile bulunur.
gruplarını belirleyen genlerin her ikisi de ayrı ayrı
baskın olup aralarında eş baskınlık bulunur. Bu Fenotip çeşidi ise alel gen sayısına eşittir. Ancak eş
iki gen birbirlerinden ayrıyken kendi fenotiplerini baskınlıkta bu kural geçerli değildir. Eğer aleller
ayrı ayrı ortaya koyarken, bir arada arasında eş baskın olanlar varsa o zaman genotip
bulunduklarında AB kan grubunu meydana çeşit sayısı değişmez, eş baskın sayısı fenotip
getirirler. AB kan grubu heterozigot özellik sayısına eklenir.
gösterir.

İki AB kan gruplu bireyin çaprazlanması sonucu Örnek 1: Bir krakter için etkili olan alel genler ve
oluşan bireylerin genotip ve fenotip oranları aralarındaki baskınlık durumu A1> A2> A3> A4 olsa,
daima birbirine eşit olur ve1:2:1 oranında çıkar. bu karakter bakımından bireyin sahip olabileceği;

Örnek 2: Bir krakter için etkili olan alel genler ve


Eş baskınlık, alellerle ifade edilen özelliklerin aralarındaki baskınlık durumu A1> A2=A3> A4 olsa, bu
fenotipte eşit olmasını sağlayan bir tür Mendel karakter bakımından bireyin sahip olabileceği;
dışı kalıtımdır. Belirtilen özellik için tam veya
diğerinden daha fazla bir baskınlık yoktur. Her iki
özellik eşit olarak görülür, heterozigot kişi her iki
alleli de eşit olarak ifade eder.

Yine insanlarda M ve N genleri arasında da eş


baskınlık vardır bu nedenle M kan grubundan
olanlar MM genotipli N kan grubundan olanlar
NN genotipli MN kan grubundan olan MN
genotiplidir.

FÖY 5
Biyoloji Akademi Hürcan Tik 4
KAN GRUPLARI: KAN NAKİLLERİ:

İnsanlarda kan grupları, alyuvar hücrelerinin Kan ihtiyacı doğan durumlarda bir bireyden diğerine
zarları üzerinde bulunan ve antijen adı verilen kan aktarılmasına kan nakli denir.
özel moleküller tarafından belirlenir. Kan nakillerinde esas olan, kişiye kendi kan grubu
fenotipinin aynısı olan bir bireyden nakil yapmaktır.
Kan gruplarının oluşumunu sağlayan ve en çok Bununla beraber, çok zorunlu hallerde farklı kan
bilinen iki çeşit antijen vardır. Bunlar A ve B grupları arasında da nakiller düşünülebilir. Bu
antijenleridir. uygulamalarda daima alıcının antikorlarına, vericinin
ise antijenlerine bakılır. Eğer antijen- Antikor
Bir insanın alyuvar zarlarında A antijeni varsao uyuşması görülmezse kan nakli ölümle
insan A Grubu fenotipindedir. B antijeni varsa o neticelenebilir. Kan nakillerinde aşağıdaki tablo
zaman da insan B Grubu fenotipinde olur. Eğer önem taşır:
hem A antijeni hem de B antjeni birlikte
bulunuyorsa o zaman AB fenotipi ortaya çıkar.
Hiç antijen bulundurmayanlar ise 0 Grubu olarak
kabul edilirler.

Alyuvar zarlarında A antijenini bulunduran


insanların akyuvar hücreleri, B antijenini yabancı
olarak algılar ve onu yok etmek(çökeltmek) için
Anti- B antikorunu salgılar.

Alyuvar zarlarında B antijenini bulunduran


insanların akyuvar hücreleri ise, A antijenini İnsalarda bu antijenler dışında bir antijen daha vardır
yabancı olarak algılar ve onu yok ki bu antijene Rh Faktörü adı verilir.
etmek(çökeltmek) için Anti- A antikorunu
salgılar. Eğer bir insan alyuvar zarında Rh faktörü varsa bu
kişinin fenotipi Rh(+) Olarak tanımlanır.
lyuvarlarında A ve B antijenlerini birlikte Eğer bir insan alyuvar zarında Rh faktörü yoksa bu
bulunduran insanların akyuvar hücreler, her iki kişinin fenotipi Rh(-) Olarak tanımlanır.
antijeni de tanıdıklarından antikor üretmezler.
Rh(+) olamaya neden olan gen, Rh(-) olmaya neden
Hiç antijen taşımayanlarda ise her iki antijene olan gene baskındır. Bu durumda fenotip ve
karşı da antikor üretilir. genotipler şöyle ortaya çıkar,

FÖY 5
Biyoloji Akademi Hürcan Tik 5
AGLUTİNASYON(ÇÖKELME):
Genellikle böyle bir annenin ilk Rh(+) çocuğuna karşı
kanında oluşturduğu antikor miktarı yetersiz kalır ve
Kan gruplarının teşhisinde bu yöntem kulanılır
bu çocukların yaşama şansı yüksek olur. Fakat ikinci
ve kan nakillerinde bu sonuçlara bakılarak karar
kez Rh(+) bir çocuğa hamile kalınırsa annenin
verilir.
kanındaki anitkor miktarı hızla yükselir ve bu
çocuğun ölümüne neden olur.
Bu yöntemde kişiden alınan kan örneklerinin
üzerine sırayla Anti-A, Anti-B ve Anti-D
Günümüzde böyle durumlarda ilk doğumdan
serumları damlatılarak, oluşan çökelmelere
hemen sonra anneye yapılan bir iğne ile annenin
bakılır.
kanındaki antikorlar yok edilerek ikinci ve diğer
Rh(+) çocuklarının da yaşamasına olanak sağlanmış
Burada dikkat edilecek husus şudur: Kullanılan
olur.
serumlar birer antikordur ve antijenlerin
çökelmesine neden olurlar. Anti-A Serumu A
antijenini çökeltirken, Anti-B serumu B
antijeninde çökelmeye neden olur. Anti-D
serumu ise Rh faktöründe çökelme yapar.

Aşağıda verilen tabloda bazı çökelmeler ve


sonuçları değerlendirilmiştir.

EŞEYE BAĞLI KALITIM:

Canlılarda vücut hücreleri(somatik hücreler)


genellikle 2n kromozomlu(diploid) hücrelerdir.

Eşey ana hücreleri de 2n kromozomlu olup mayoz


bölünme geçirebilen hücrelerdir. Bu hücreler mayoz
KAN UYUŞMAZLIĞI: bölünme sonucu n kromozomlu(monoplaoid)
gametleri(eşey hücrelerini) meydana getirirler.
Genellikle Rh faktörlerindeki uyuşmazlıkla
ortaya çıkan bir durumdur. Diploid hücrelerdeki kromozomlar 2 takıma
ayrılırlar. Bunlardan birinci takımda yer alanlar
Her durumda Rh(-) anne ile Rh(+) Babanın vücut karakteriyle ilgili genleri taşırlar(Göz rengi, boy
doğacak çocuklarının kan grubunun da Rh(+) uzunluğu, kan grubu gibi)bu kromozomlara
olması durumunda anne ile çocuğu arasında OTOZOMLAR denir. İkinci takımda yer alanlar ise
ortaya çıkar. bireyin cinsiyetinin belirlenmesini sağlayan
kromozomlardır. X ve Y olarak adlandırılan bı
Çünkü Rh(-) annenin çocuğu eğer Rh(+) olursa kromozomlara ise GONOZOMLAR denir.
bu durumda (çocuk anne karnında annenin
kanından göbek bağı aracılığıyla beslendiği Bir bireyde bulunan gonozom çifti XX şeklindeyse
için) annenin kanında çocuktaki Rh faktörüne dişi, XY şeklindeyse erkek olmasını sağlar.
karşı Anti-Rh antikorları ortaya çıkar. Bu
durumda annede oluşan antikorlar, çocuğun Bu durumda diploid hücrelerdeki kromozomların
kanındaki Rh faktörlerini çökeltir ve damarlarda daima 2 tanesi gonozom, diğerleri otozomdur.
meydana gelen çökelmeler de tıkanmalara yol Monoploid hücrelerdeki kromozomların ise daima 1
açarak çocuğun ölümüne neden olabilir. tanesi gonozom ve diğerleri otozomdur.

FÖY 5
Biyoloji Akademi Hürcan Tik 6
X kromozomu Y kromozomundan daha fazla
Bu durumda;
sayıda gen taşır. Bu nedenle Y kromozomundan
daha büyüktür. Fakat bununla beraber Y
*Renk körlüğü bakımından homozigot sağlıklı
kromozomu da X kromozomuna baskındır.
anne ile sağlıklı bir babanın çocuklarında
kesinlikle renk körlüğü görülmez.
X kromozomu üzerinde bulunan bazı genler
Y’de de bulunur(X’in Y ile homolog olan bölgesi)
Bazıları ise Y kromozomunda bulunmaz.(X’in Y
ile homolog olmayan bölgesi) Y kromozomunda
bulunan bazı genler de X kromozomunda
yoktur(Y’nin X ile homolog olmayan bölgesi)

X’E BAĞLI KALITIM:

X kromozomu üzerinde çekinik olarak taşınan


genlerle ortaya çıkan hastalıklar vardır. Bunlar
Kırmızı – Yeşil Renk körlüğü ve Hemofili gibi
hastalıklardır.

Kırmızı-yeşil Renk Körlüğü;

Bu özellik bakımından iki farklı alel bulunur.


Bunlar R ve r alelleridir. R > r
Hemofili;
Bu durumda bireylerin genotipleri ve bu
genotiplere bağlı olarak ortaya çıkan fenotipleri
Hemofili "pıhtılaşma faktörü" adı verilen bir
şu şekilde gösterilir.
proteinin eksikliği sonucu, kanın normal olarak
pıhtılaşamamasıdır.

Hastalarda normalden çok daha kolay ya da çok


daha fazla kanama görülür ve hatta bazen kanama
yaşamı tehdit edecek düzeyde olabilir.

Hemofili, yaşam boyu süren bir durumdur. Buna


anormal bir gen neden olur. Anne-babalar bu
anormal geni çocuğuna geçirir. Bu vakalardan
NOT:
bazılarında ebeveynler yalnızca taşıyıcı olup,
hastalığa ait belirtileri olmadığından bu anormal
Kız çocukları X kromozomlarının birini anneden
genin kendilerinde bulunduğunu bilmiyor
birini de daima babadan alırlar.
olabilirler.

Erkek çocuklar ise X kromozomunu daima


Hemofili erkeklerde daha sık görülür, buna karşın
anneden alırlar.
kadınlarda çok nadirdir.

FÖY 5
Biyoloji Akademi Hürcan Tik 7
Y’YE BAĞLI KALITIM:
Ayrılmama durumları bazen gonozomlarda bazen
de otozomlarda görülebilir. Bunların sonuçlarında
Y kromozomunun X ile homolog olmayan
da aşağıdaki tablolarda verilen sendromlar ortaya
bölgesinde çekinik genlerle taşınan hastalıklar
çıkar:
vardır. Bunlardan Balık pulluluk,Kulak Kıllılığı ve
Yapışık Parmaklılık en çok bilinenlerdir.
a)Gonozomlarda Ayrılmama:

X kromozomsuz düşük olayı, X kromozomu


üzerinde hayatsal faaliyetlerin yönetiminden de
sorumlu genlerin bulunduğunu göstermektedir.

b) Otozomlarda Ayrılmama:
Bu hastalıklar Y kromozomu ile taşındıklarından
ve Y kromozomu da sadece babadan oğula
Genellikle 45 yaşın üzerinde hamile kalan
aktarıldığından bu hastalıklar da sadece ve
bayanlarda 18. Veya 21. Otozom çiftlerinde görülen
daima babadan oğula aktarılabilir. Kız
ayrılmama durumlarında 45 veya 47 kromozomlu
çocuklarda görülmez.
embriyolar oluşur.

KROMOZOMLARDA AYRILMAMA:
Bunlardan 45 kromozomlu olanlar yaşamaz ve
anne karnında ölürler. Ancak 47 kromozomlu
Bilindiği gibi gametler, eşey ana hücrelerinin
olanlar yaşar. Bu çocuklar genellikle kalpleri delik
mayoz bölünme geçirmesi ile oluşurlar ve eşey
olarak doğarlar. Bunlara DOWN
ana hücrelerindeki homolog kromozomlar(2n)
SENDROMU(MONGOLİZM) adı verilir. Bu çocuklar
gametlere aktarılırken birbirlerinden ayrılırlar.
zeka seviyeleri düşük ve kısır olarak gelişirler.

Bu durumda n kromozomlu (monoploid)


hücreler oluşur. Gametlerde homolog
kromozomlardan sadece birer tane bulunur.

Bazı durumlarda mayoz bölünmede gerek


Mayoz-I de gerekse Mayoz-II’de bazı homolog
kromozom çiftleri birbirinden ayrılamaz ve
gametlere birlikte aktarılırlar. Bu durumda
oluşan gametler ya n+1 ya da n-1 kromozomlu
olurlar. İşte bu gametlerin sağlıklı gametlerle
döllenmeleri sonucunda da genellikle özürlü
bireyler dünyaya gelir.

FÖY 5
Biyoloji Akademi Hürcan Tik 8
Genetik Varyasyonların Biyolojik Çeşitliliği
Açıklamadaki Rolü:

Bireyler arasında, genler ya da diğer DNA Kromozom sayısı normal olmayan gametler
parçacıklarının yapısındaki farklılıklara genetik döllenme sonrasında embriyoda kromozom sayısı
varyasyon denir. mutasyonlarının oluşmasına neden olur. Örneğin,
down sendromlu bireylerin 21. vücut kromozomu
Mayozda gerçekleşen krossing over olayı ile normalden bir fazladır. Kromozomların yapısının
anafaz-I ve anafaz-II evrelerinde kromozomların değişmesi de pek çok mutasyon çeşidinin
hücrelere bağımsız olarak dağılımı ve döllenme oluşmasına neden olur.
olayı kalıtsal çeşitliliğin temel nedenlerindendir.
DNA üzerinde nükleotit değişimi veya nükleotit kaybı
İki ayrı DNA molekülünün birleşerek yeni DNA şeklinde de mutasyonlar gerçekleşebilir. Bu tip
molekülü oluşturması sonucu oluşan kalıtsal mutasyonlar, bazen protein sentezini etkilemezken
çeşitliliğe rekombinasyon denir. bazı durumlarda protein sentezini olumsuz
etkileyerek çeşitli hastalıkların ortaya çıkmasına
Canlılarda meydana gelen biyolojik çeşitliliğin neden olabilmektedir. Orak hücre anemisi bu şekilde
başka nedenleri de vardır. Bunların başında meydana gelen önemli genetik hastalıklardandır. Bu
mutasyonlar gelir. Çeşitli nedenlerle genetik hastalık, kana kırmızı rengini veren hemoglobinin
yapıda oluşan kalıtsal bozulmalara mutasyon protein yapısının bozulmasına ve alyuvarlarda şekil
denir. Mutasyona neden olan etmenlere ise bozukluklarına neden olur. Alyuvarlar esnekliğini
mutagen denir. kaybeder, damar tıkanıklıklarına neden olabilir ve
çabuk parçalanırlar. Bu durum kansızlığa (anemi)
Bazı mutasyon etkenleri; neden olur.

zararlı ışınlar, çeşitli ilaçlar ve kimyasal maddeler,


aşırı sıcaklık, pH değişimleri, mekanik etki ve
virüslerdir.

Eşeyli üremede; eşey ana hücrelerinde ve üreme


hücrelerinde görülen mutasyonlar ile eşeysiz
üremede vücut hücrelerinde görülen
mutasyonlar, sonraki nesillere aktarılabilir.

Oluşan mutant aleller baskın ya da çekinik


olabilir. Baskın özellikler homozigot ya da
heterozigot durumda etkilerini fenotipte
gösterdiklerinden, zararlı olmaları durumunda
çok hızlı bir şekilde doğal seleksiyonla elenir.
Ancak çekinik aleller, homozigot durumda
etkisini fenotipte gösterir ve heterozigot
bireylerde varlıklarını koruyarak nesilden nesile
aktarılırlar. Bu nedenle populasyonların gen
havuzundaki mutant aleller, genellikle
çekiniktirler.
Gamet oluşumu sırasında görülen ayrılmama
olayı, kromozom sayısı mutasyonlarına neden
olur. Ayrılmama sonucunda oluşan gametlerde
kromozom sayısı fazlalığı ya da azlığı oluşur.

FÖY 5
Biyoloji Akademi Hürcan Tik 9
Kalıtım Sorular:

1.Anne ve babası Siyah saçlı olan sarı saçlı bir 5. AaBbDd x aaBBdd çaprazlanması yapıldığı
çocuğun kardeşinin siyah saçlı olma ihtimali zaman;
nedir? (siyah>sarı)
a) aBd fenotipli birey oluşma ihtimali nedir?

b)AaBbdd genotipli birey oluşma ihtimali nedir?

c)Abd fenotipli birey oluşma ihtimali nedir?

2.Heterozigot Sarı bir bezelyenin


kendileştirilmesi sonucu oluşabilecek olan 500
bezelyenin kaçının kaçının sarı olması beklenir?
(Sarı > Yeşil)

6. Annesi A RH + babası B RH + kan gruplu olan


0 Rh - kan gruplu bir çocuğun kardeşinin AB
RH- kan gruplu kız olma ihtimali nedir?

3. Homozigot Sarı ve Homozigot Düz genotipli


bir bezelye ile Yeşil ve buruşuk bir bezelyenin
çaprazlanması sonucu oluşan F1 neslinin iki
özellik bakımından da heterozigot olma
ihtimali nedir? ( Sarı>Yeşil , Düz >Buruşuk)

4. AaBBDdEeff genotipli bir bireyde A-B-D 7. A RH- kan gruplu bir kadın ile, Annesi B RH -
genleri bağlı diğer genler bağımsız olduğuna kan gruplu olan A RH + bir adamın ilk
göre; K.over gerçekleşmez ise en fazla kaç çeşit çocuklarında anne çocuk arasında kan
gamet oluşma ihtimali vardır? uyuşmazlığı gözlenme ihtimali nedir?

FÖY 5
Biyoloji Akademi Hürcan Tik 10
10. Sadece aşağıda verilmiş olan taralı bireyler
8. Aşağıda kan grubu fenotipi soy ağacı
otozomal resesif bir hastalığı fenotiplerinde
şeklinde verilen bireylerden, hangisi veya
gösteriyorlar ise, hangi birey veya bireyler
hangilerinin genotipleri net olarak bulunamaz?
kesinlikle bu özellik bakımından heterozigot
genotiplidir?

11.Aşağıda verilmiş olan kalıtım şeması ile ilgili


9. Aşağıda verilmiş olan kalıtım şeması ile ilgili
olarak;
olarak;

I. Otozomal baskın bir karakterin kalıtımı


I. Otozomal baskın bir karakterin kalıtımı
olabilir.
olabilir.
II.Otozomal resesif bir karakterin kalıtımı
II.Otozomal resesif bir karakterin kalıtımı
olabilir.
olabilir.
III.X'e bağlı çekinik bir karakter kalıtımı olabilir
III.X'e bağlı çekinik bir karakter kalıtımı olabilir
IV. Y'ye bağlı bir karakterin kalıtımı olabilir.
IV. Y'ye bağlı bir karakterin kalıtımı olabilir.
Yorumları yapılabilir?
Yorumları yapılabilir?

FÖY 5
Biyoloji Akademi Hürcan Tik 11
12. Aşağıda kan grubu fenotipi soy ağacı 14. taralı olan birey kulak içi kıllılık hastalığı
şeklinde verilen bireylerden, hangisi veya gösterdiğine göre hangi bireylerde de bu
hangilerinin genotipleri net olarak bulunamaz? hastalığın olması beklenmelidir?

15. Taralı bireyler renk körü olduğuna göre hangi


13. Aşağıdaki bireylerden hangisi veya bireylerinde kesinlikle rek körü olması gerekir?
hangilerinin kan gruplarının mutasyon sonucu
oluştuğu kanısına varabiliriz?

FÖY 5
Biyoloji Akademi Hürcan Tik 12
19. a1>a2=a3>a4=a5 allelleri bulunan bir özelliğin
16. Babası hemofili hastası olan bir kadının
diploid bir birey için doğada kaç farklı çeşit
oğlunun hemofili olma ihtimali nedir?
genotip ve fenotipi bulunabilir?

17. Pembe aslanağzı bitkisi ile kırmızı aslanağzı 20. ABdEfg fenotipli bir erkek bal arısı ile
bitkisinin çaprazlanması sonucu oluşan 150 AaBbDdeeFfGg genotipli bir kraliçe arının
tohumdan kaçının kırmızı olması beklenir? çiftleşmesi sonucu ABDEFG fenotipli erkek arı
oluşma ihtimali nedir? (Döllenme ihtimali %75
alınacak)

18. Babası M annesi N kan gruplu olan bir adam


ile M kan gruplu bir kadının il çocuklarının MN
kan gruplu kız olma ihtimali nedir? 21. Annesi Sarı saçlı olan Siyah saçlı mavi gözlü
bir kadın ile , Babası mavi gözlü olan Sarı saçlı
kahverengi gözlü bir adamın ilk çocuklarının
sarı saçlı mavi gözlü kız olma ihtimali nedir?(
Siyah >sarı , Kahve> mavi )

FÖY 5
Biyoloji Akademi Hürcan Tik 13
KALITIM ÇIKMIŞ SINAV SORULARI:

FÖY 5
Biyoloji Akademi Hürcan Tik 14
FÖY 5
Biyoloji Akademi Hürcan Tik 15
FÖY 5
Biyoloji Akademi Hürcan Tik 16
FÖY 5
Biyoloji Akademi Hürcan Tik 17
FÖY 5
Biyoloji Akademi Hürcan Tik 18
FÖY 5
Biyoloji Akademi Hürcan Tik 19
FÖY 5
Biyoloji Akademi Hürcan Tik 20
FÖY 5
Biyoloji Akademi Hürcan Tik 21
KALITIM ÇIKMIŞ SINAV SORULARI 2 :

1. 2.

2019 TYT

2018 TYT

FÖY 5
Biyoloji Akademi Hürcan Tik 22
3. 4.

2021 TYT
2020 TYT

1-D 2-D 3-C 4-D

FÖY 5
Biyoloji Akademi Hürcan Tik 23
TYT

Biyoloji Akademi
Hürcan Tik

Ekosistem Ekolojisi
Föy 6
EKOSİSTEM EKOLOJİSİ:
Ekolojik organizasyonu büyükten küçüğe doğru,
Canlıların birbirleriyle ve çevreleriyle olan
ilişkilerini inceleyen bilim dalına ekoloji denir.

Ekoloji alanında inceleme ve araştırmalar olarak sıralayabiliriz.


yapan bilim insanlarına ekolog denir.
Aynı tür bireyler popülasyonları ve farklı
Ekosistemlerin yapısını ve işleyişini inceleyen popülasyonlar bir araya gelerek komüniteleri; cansız
ekolojinin alt dalına ise ekosistem ekolojisi adı (abiyotik) çevre ve komüniteler ise ekosistemleri
verilmektedir. oluşturur.

Ekosistemlerle İlgili Kavramlar ve Ekosistemin Ekosistemler kesin sınırlarla birbirinden ayrılmaz.


Yapısı Ekosistemler birbirini etkiler. Aynı popülasyonlar
farklı ekosistemlerde bulunabilir. Ekosistemlerin bir
Dünya üzerinde canlıların yaşadığı alanların araya gelmesi sonucunda biyosfer oluşur.
tamamına biyosfer (ekosfer ya da küresel
ekosistem) adı verilir Biyosfer, okyanusların Ekosistemlerde her popülasyonun bir görevi vardır.
tabanından atmosferin belirli yüksekliğine Ekosistemi oluşturan cansız ve canlı etmenler
kadar geniş bir alanı kapsar. arasında uyum ve denge söz konusudur. Ekosistemin
birimlerinden birinin etkilenmesi, az ya da çok diğer
Biyosferin kalınlığı, kutuplara doğru azalırken birimlerin de etkilenmesine neden olur.
Ekvator’a doğru artar.
Sınırları belirli bir alanda birbirleriyle etkileşim
Canlılar, içinde yaşadıkları çevre ile sürekli içerisinde bulunan canlıların oluşturduğu topluluğa
etkileşim hâlindedir. Belirli bir ortamda komünite denir. Komüniteler, geniş bir çeşitliliğe
etkileşim hâlinde olan canlılar ile içinde sahiptir.
bulundukları cansız çevreye ekosistem adı
verilir.

Çok sayıda ekosistem bir araya gelerek


biyosferi oluşturur.

Cansız etmenler (Abiyotik);


su,
sıcaklık,
mineral gibi faktörlerden oluşur Komünitelerin yaşamlarını sürdürdükleri coğrafik
alanlara biyotop denir. Biyotoplar küçük ya da büyük
Canlı etmenler (Biyotik); olabilir.
üreticiler,
tüketiciler ve Bir komünitenin tür çeşitliliği, büyüklüğüne değil,
ayrıştırıcılardan oluşur. ekolojik şartlarına bağlıdır. Küçük bir gölde, çöllerden
daha fazla tür bulunur.
Ortak bir atadan gelen, yapı ve işleyiş açısından
benzer organlara sahip olan, aralarında gen Komüniteler, ortam şartlarını ve içinde bulundukları
alışverişi yapabilen ve kısır olmayan nesiller ekosistemleri etkiler. Bununla birlikte ortam şartları
üreten canlılara tür denir. da komüniteleri etkiler. Komüniteler arası geçiş
bölgelerine ekoton denir.Ekotonlar farklı
Sınırlı bir çevrede, belirli bir zaman diliminde komünitelere ait türleri bir arada bulundurabildikleri
bir arada yaşayan aynı tür canlıların için tür çeşitliliği açısından her iki komünitenin
oluşturduğu topluluğa ise popülasyon denir türlerini de ortak olarak bulundurabilir.

FÖY 6
Biyoloji Akademi Hürcan Tik 1
Canlıların doğal olarak yaşadıkları ve üredikleri Ekosistemin Canlı ve Cansız Bileşenleri Arasındaki
ortamlara habitat denir. Kısaca habitat, İlişki:
canlıların doğadaki adresidir.
Ekosistemi oluşturan bileşenler genel olarak cansız
Canlıların yaşadığı ekosistemde yapmak (abiyotik) ve canlı (biyotik) etmenler olmak üzere iki
zorunda olduğu görevlere ise ekolojik niş denir. büyük grupta toplanır.
Diğer bir ifadeyle niş, canlıların doğal
kaynaklardan yararlanma şeklidir. Canlıların
doğal yaşamlarını devam ettirebilmeleri için
uygun habitatları bulmaları gerekir.

Popülasyonu oluşturan bireyler, aynı besin


kaynaklarını tüketir ve çevresel şartlardan
benzer şekillerde etkilenir. Ortam şartlarının
zorlaşması popülasyon bireyleri arasında tür içi
rekabete neden olur.

Popülasyon, Komünite ve Ekosistemler


Arasındaki İlişki :

Ekosistemlerden biri zarar gördüğünde diğer


ekosistemler tarafından onarılır. Bununla Abiyotik Faktörler (Cansız Varlıklar):
birlikte çevre şartlarındaki değişimler
ekosistemlerin yapısını ve komünitelerin tür Abiyotik faktörler, canlıların yeryüzündeki dağılımını
çeşitliliğini değiştirir. Canlıların habibatı ve etkiler. Canlıları etkileyen bu cansız etmenler fiziksel
yayılma alanı çok geniş olabileceği gibi çok dar ve kimyasal unsurlardan oluşur. Fiziksel unsurlar
bir alan da olabilir. canlıların yeryüzündeki yayılışını sınırlandırır. Fiziksel
şartların çok sayıda türün bir arada yaşaması için
Bir balina sürüsünün habibatı, okyanusların uygun olduğu tropikal yağmur ormanları, tür
geniş bir alanı olabilirken kamçılı tek hücreli bir çeşitliliğinin en fazla olduğu ortamlardır. Çöller ve
protista popülasyonunun habitatı, bir termitin kutuplar ise ekolojik direnci düşük olan canlılar için
bağırsağı olabilmektedir. Aynı habitatı kullanan şartları ağır olan ortamlar olduğundan tür
farklı türler veya aynı türün bireyleri rekabet çeşitliliğinin en az olduğu ortamlardır.
eder. Canlıların habitatı değişmez. Ancak bir
ekosistemde aynı habitatı paylaşan türler a.Işık:
zamanla değişebilir. Habitatların zarar görmesi,
popülasyonların yok olmasına neden olur. Bu Güneş’te oluşan yüksek elektromanyetik dalgaların
da komünite ve ekosistemlere zarar verir. çok azı Dünya’ya ulaşır. Dünya’ya kadar ulaşan
ultraviyole ve morötesi ışınlar gibi zararlı ışınların
Her türün ekosistemlerde belirli bir görevi büyük bir bölümü, ozon tabakası tarafından filtre
vardır. Ekosistemlerin devamlılığı, edilir.
komünitelerin; komünitelerin devamlılığı ise
popülasyonların devamlılığına bağlıdır. Ekosistemlerin ana enerji kaynağı güneş ışınlarıdır.
Fotosentez olayı, görülebilir ışınlarda meydana gelir.
Fotosentezde ışık enerjisi yardımıyla karbondioksit
ve su kullanılarak organik bileşikler oluşturulur.

FÖY 6
Biyoloji Akademi Hürcan Tik 2
Heterotrofların temel besin kaynağı ototrof Yükseltinin fazla olduğu dağlarda atmosfer incedir.
canlılardır. Fotoototrof canlıların, güneş ışığı Bu nedenle zararlı ışınlar bu ortamlara daha çok
olmadan organik besin üretmesi mümkün ulaşmaktadır. Orman altları daha az ışık alır.
değildir. Mağaralar ise ışığın çok az ulaştığı veya hiç
ulaşmadığı karanlık ortamlardır. Bu nedenle bu
Yüksek enerjili ışınlar (X ışınları, morötesi ışınlar bölgelerde yaşayan canlılar zararlı ışınlardan daha az
ve ultraviyole ışınlar) DNA’nın kimyasal etkilenir.
bağlarını kopararak mutasyonlara neden olur.
Mutasyonlar sonucunda bağışıklık sistemi zarar b.Sıcaklık:
görür ve kanser gibi çeşitli hastalıklar ortaya
çıkar. Oluşan kalıtsal hastalıklar nesilden nesile Sıcaklık, canlılarda enzimlerin çalışmasını etkileyen
aktarılabilir. önemli bir unsurdur. 55°C’ta enzimlerin yapısı
tamamen bozulur. Genellikle enzimler 37°C’ta
Güneş ışığı dünyanın her tarafına eşit oranda optimum hızda çalışır. Bu nedenle sıcaklık canlıların
düşmez. Ekvatoral bölgeler sürekli güneş ışığı büyüme, gelişme gibi metabolizma olayları üzerinde
alırken kutuplara çok az güneş ışığı ulaşır. etkilidir. Güneş’ten gelen ışınların etkisiyle atmosfer
Belirli derinlikten sonra (200-250 m) ısınır. Atmosferin ısınması atmosfer hareketlerine
okyanusların alt katmanlarına ışık ulaşmaz. neden olur. İklimsel değişimlerin oluşmasında sıcaklık
etkilidir. Bitkilerin büyüme ve gelişmesi ile
Tropikal yağmur ormanlarında iklim sürekli çiçeklenme dönemlerinde ihtiyaç duydukları sıcaklık
yağmurlu ve yumuşaktır. Bu nedenle bu dereceleri farklı olabilir.
bölgeler bitki ve hayvan türleri bakımından
zengindir. Işığın yeryüzüne değişik oranlarda Yüksek sıcaklık su kaybını artırır ve bitkisel dokuların
dağılımı, mevsimlerin oluşmasında önemli bir kurumasına, yaprakların sararmasına ve dökülmesine
etkendir. Bu nedenle bitki ve hayvanların neden olur. Bununla birlikte kutuplara yakın
yeryüzündeki dağılımı açısından bir bölgenin bölgelerde soğuğa dayanıklı, Ekvatoral bölgelerde ve
ışık alma süresi ve ışığın şiddeti önemlidir. çöllerde sıcaklığa dayanıklı bitki türleri daha
yaygındır.
Çiçeklenebilmek için günlük 12 saatten fazla
ışığa ihtiyaç duyan bitkilere uzun gün bitkileri, Soğukkanlı hayvanların bazı türleri, vücut ısılarını
çiçeklenebilmek için 12 saatten daha az olan ve yükseltebilmek için güneşlenir. Çok soğuk iklim
karanlık periyoda ihtiyaç duyan bitkilere ise şartlarında ise hareketleri azalır ve kış uykusuna
kısa gün bitkileri denir. Çiçeklenme için gün yatarlar. Düşük sıcaklık deride melanin pigmenti
ışığının süresinden etkilenmeyen bitkilere ise üretimini azaltır. Bu nedenle, soğuk bölgelerde
nötr bitkiler denir. Kutup bitkileri uzun gün, yaşayan hayvanlar, sıcak bölgelerde yaşayan ırklarına
Ekvatoral bölge bitkileri ise kısa gün bitkileridir. göre daha açık renklidir.

Işık, bazı hayvan türlerini doğrudan etkiler. Bazı Bazı bitkilerin tohumları, kışı kar altında, soğukta
hayvan türleri gece daha net gördüğü için gece geçirir. Büyüme ve gelişmenin askıya alındığı
avlanır. Ötücü kuşlar ve bazı böcek türleri metabolik hızın çok düşük olduğu durgunluk
alacakaranlıkta etkin olur. Kertenkele, timsah
hâline dormansi denir. Tohumlarda da kışın
ve bazı kuş türleri ise güneşli ortamlarda
dormansi durumu görülmektedir.
hareketlenir. Çöl hayvanları genellikle gece
aktiftir.
Sıcaklık, hayvanların göç, avlanma, gece veya
Işık, bazı hayvanlarda pigmentasyonu gündüz aktif olma, kış uykusu, yaz uykusu, renk
(renklenmeyi) etkiler. değişimi ve üreme gibi çok sayıda aktivitelerini
etkiler.
Bazı hayvanların üreme periyodu üzerinde de
ışığın etkisi vardır.

İnsan derisinde güneş ışığı yardımıyla D


vitamini üretilir.

FÖY 6
Biyoloji Akademi Hürcan Tik 3
Bitkilerin ekimi, toprağın yapısı incelenerek
c.İklim: yapılmalıdır. Gübreleme ile toprağın eksik
mineralleri tamamlanmalıdır. Her yıl, aynı ürünün
Bir bölgede uzun süre devam eden atmosfer dikilmesi bazı mineraller bakımından toprağı
şartlarına iklim denir. fakirleştirir. Dolayısıyla bir tarım arazisinde her yıl
farklı ürünler yetiştirilmeye çalışılmalıdır. Toprağın
Komüniteyi etkisi altına alan büyük iklim mineral eksiğini tamamlayabilmesi için bazı
katmanına ise makroklima denir. zamanlar bitkilerin ekimi yapılmadan
dinlendirilmesi gerekir. Buna nadasa bırakma denir.
Zeminden yaklaşık 2 metre yükseklikte olan ya Bitkiler, bazı minerallere fazla ihtiyaç duyarken bazı
da belirgin küçük bir alandaki küçük iklim minerallerin toprakta çok az bile bulunması
katmanlarına mikroklima denir. yeterlidir. Toprağın humusunun azalması verimini
azaltır, tuz oranını artırır ve çölleşmeye neden olur.
Diğer bir ifadeyle mikroklima, çevrenizdeki Toprağın içerdiği hava ve pH değeri de bitkilerin
büyük iklim (makroklima) özelliklerinden farklı gelişimi açısından önemli unsurlardandır.
özelliklerle ayrılan küçük iklim alanlarıdır.
Mikroklimaya bir ormanı oluşturan ağaçların e. Su:
altında kalan alan örnek verilebilir. Mikroklima Su; büyüme, gelişme ve metabolizma olayları için
alanları hassas türler için korunaklı alanlardır. temel maddelerin başında gelir.
Bu alanlarda çok sayıda farklı türe rastlamak
mümkündür. -Besinlerin sindirimi (hidroliz),
-enzimlerin çalışması,
İklimi; ısı, ışık, nem, yağış miktarı ve bitki örtüsü -fotosentez, kemosentez tepkimeleri gibi çok
gibi unsurlar etkiler. Ayrıca iklim, bölgenin sayıda metabolik olayın gerçekleşmesi için
denizden olan yüksekliğine ve Ekvator’a olan canlıların suya ihtiyacı vardır.
uzaklığına bağlı olarak değişim gösterir. -Besinlerin, atıkların, vücut salgılarının
Yanardağlar, atmosferdeki tanecikli yapıların taşınmasında suyun önemli rolü vardır.
çeşidi ve miktarı, rüzgâr iklim üzerinde belirli -Terlemeyle vücuttaki metabolik atıkların bir kısmı
bir etkiye sahiptir. Ancak bu etki kısa süreli atıldığı gibi vücut ısısı da dengelenir.
olabilir. -Metabolik tepkimeler su ile gerçekleşir.
-Canlıların vücudunun büyük bir bölümü sudur.
İklimi inceleyen bilim dalına klimatoloji adı -Denizanalarının vücudunun % 98’i, insan
verilir. Hem bitkilerin hem de hayvanların embriyosunun % 93’ü, yetişkin bir insanın
yeryüzündeki dağılışı, iklimin etkisi altındadır. vücudunun ise % 70’i sudur. Dünyamızın % 70’i
sularla kaplıdır. Bu suların % 95’i tuzlu, % 5’i ise tatlı
d.Toprak ve Mineraller: su kaynaklarını oluşturur.

Toprak, birçok omurgasız hayvanın ve Su kaynakları tatlı su (göl, akarsu) ve tuzlu su (deniz,
mikroorganizmaların barınağıdır. Kara okyanus) olmak üzere ikiye ayrılır.
bitkilerinin tutunduğu ve besinlerini temin
ettiği ortamdır. Kara bitkileri ve mantarlar, su Bitkilerin yeryüzündeki yayılışında, bir bölgedeki su
ve mineral ihtiyaçlarını topraktan temin eder. miktarı ve bölgenin aldığı yağış miktarı çok
Toprak, bazı türleri doğrudan etkilerken bazı önemlidir. Atmosferdeki su buharının çeşitli
türleri de dolaylı olarak etkiler. nedenlerle yoğunlaşarak yeryüzüne düşmesine
yağış adı verilir. Fazla yağış olan bölgelerde
Toprağın katmanlarına horizon denir. ormanlar gelişir. Yağışın az olduğu bölgelerde ise
Kayaçların; yağmur, kar, rüzgâr ve sıcaklık gibi daha çok tek yıllık otsu bitkiler bulunur. Kurak
etkenlerle parçalanması ve değişime uğraması bölge bitkileri kök ve gövdelerinde su depo eder.
sonucu uzun bir zaman dilimi içerisinde toprak Bitkiler mineralleri suda çözünmüş olarak alır.
oluşur. Bitki ve hayvanların atıkları ve kalıntıları
toprağın humusunu oluşturur. Hayvanlar; su ihtiyacını içerek, besinler yoluyla ve
metabolizmaları sonucu açığa çıkan sudan sağlar.
Oksijenli solunum sonucunda da bir miktar su
oluşur

FÖY 6
Biyoloji Akademi Hürcan Tik 4
Kuşlar ve memeliler sıcakkanlı canlılardır. Diğer
e.pH: canlı türleri ise soğukkanlıdır. Memelilerin bazı
türleri besin yetersizliğinde kışı uyku hâlinde geçirir.
Sulu ortamlardaki hidrojen iyonu (H+) veya Çift yaşamlılarda ve sürüngenlerde kış uykusunun
hidroksil iyonu (OH– ) yoğunluğuna pH denir. sebebi ise vücut sıcaklığını dengeleyememeleridir.
Kısaca sulu çözeltilerin asitlik - bazlık Bazı hayvan türleri, sıcak yaz aylarında sıcağın
derecesine pH denir. zararlarından korunmak için toprağın veya
bataklıkların alt kısımlarında uyurlar. Bazı çöl
Her organizmanın yaşamını sürdürdüğü hayvanları ise gündüz gizlenir, gece ise avlanır.
optimum bir pH olduğu gibi, pH değişimlerine Bakteriler oluşturdukları endosporlarla canlılıklarını
duyarlı olduğu bir tolerans aralığı da vardır. olumsuz ortam şartlarında uzun süre devam ettirir.
Organizmalar genellikle nötr ve nötre yakın pH
ortamlarını tercih ederler. Bilinçsizce kullanılan Biyotik Faktörler(Canlı faktörler):
gübreler, asit yağmurları, kimyasal atıklar, tarım
ilaçları, çöp ve kanalizasyon atıkları pH Çevrenin canlıları etkilediği gibi, canlılar da
değişikliklerine neden olur. çevrelerini ve birbirlerini etkiler. Ortamdaki canlı
varlıkların tamamına biyotik faktörler denir.
Topraktaki pH değerinin değişmesi öncelikle
kara bitkilerini ve bunlarla beslenen diğer Biyotik faktörler ekosistemdeki nişlerine göre üç
canlıları, su ortamlarındaki pH değerinin grupta toplanır.
değişmesi ise su yosunlarını, omurgasız
hayvanları ve balıkları doğrudan etkiler. Toprak a.Üreticiler :
ve sulardaki pH değişimlerinden doğrudan
veya dolaylı olarak bütün canlılar etkilenir. İnorganik bileşiklerden organik bileşik üreterek
kendi besinlerini üretebilen canlılardır. Fotosentetik
Abiyotik Faktörlerin Değişmesinin Canlılara ve kemosentetik canlılar üretici canlılardır.
Etkileri :
Bu canlılar,
Canlılar, yetenekleri ölçüsünde yeryüzünde -tüketicilerin besin ve oksijen kaynağıdır.
yayılır ve tolerans sınırları ölçüsünde -Üretici canlılar, ekosistemlerde organik besin
bulundukları ortamlarda yaşamlarını devam maddesini sentezler. Bu nedenle besin zincirinin ilk
ettirirler. Canlıların çevresel faktörlere uyum basamağı üreticilerden oluşur.
yeteneğinin alt ve üst sınırları arasında kalan -Üreticiler, yalnız besin maddeleri üretmekle
aralığa tolerans (hoşgörü) aralığı denir. kalmaz, atmosferdeki oksijen ve karbondioksit
Canlıların çevresel faktörlerin değişimlerine dengesinin korunmasında da görev alır.
karşı tepkilerinin gösterildiği grafiklere -Ayrıca toprağın üst bölümlerine tutunarak
performans eğrisi denir. erozyonu önleme ve toprağı zenginleştirme
özellikleri vardır.
Canlıların çevresel değişimlere karşı belirli -Fotosentetik canlıların büyük bir bölümünü
sınırlar arasında uyum yetenekleri vardır. bitkiler, su yosunları ve fotosentetik bakteriler
Yükseklere çıkıldıkça aynı türe ait bitkilerde tüy oluşturur.
oranı artar. Tüyler su kaybına ve güneşe karşı -Fotosentetik canlılar, güneş ışığını kullanarak
bitkiyi korur. Bir diğer örnek de yüksek inorganik maddelerden organik besin üretirler.
bölgelerde yaşayan insanların kanındaki -Bu canlıların toplam biyokütleleri beslenme
alyuvar sayısının deniz seviyesinde yaşayan basamaklarını oluşturan diğer canlılardan daha
insanların kanındaki alyuvar sayısından daha fazladır.
fazla olmasıdır. Çünkü yükseklerdeki oksijen -Kemosentetik canlılar ise inorganik maddelerin
oranı basınçtan dolayı daha azdır. Dış oksidasyonu sonucu elde ettikleri kimyasal enerjiyi
ortamdaki sıcaklık değişimlerine karşı vücut kullanarak inorganik bileşiklerden organik besin
sıcaklığını sabit tutabilen canlılara sıcakkanlı sentezi gerçekleştirirler.
canlılar denir. Çevredeki sıcaklık değişimlerine -Kara ekosistemlerinde üretici canlıların
karşı vücut sıcaklığını sabit tutabilme yeteneği çoğunluğunu damarsız sporlu, damarlı sporlu ve
olmayan canlılara ise soğukkanlı canlılar denir. çiçekli bitkiler oluşturur. Su ekosistemlerinde ise su
yosunları (algler) ve siyanobakteriler hâkimdir.

FÖY 6
Biyoloji Akademi Hürcan Tik 5
Canlılardaki Beslenme Şekilleri:
b.Tüketiciler:
Canlılar, beslenme yoluyla enerji ihtiyaçlarını ve
İnorganik besinden organik besin üretemeyen yapım-onarım için gerekli olan besin maddelerini
ve besin ihtiyacını diğer organizmalardan temin eder. Üreticilerden tüketicilere doğru bir
karşılayan canlılara tüketiciler denir. ekosistem içinde bulunan canlılar arasında
doğrudan ya da dolaylı olarak beslenme ilişkileri
Besin kaynaklarına göre tüketiciler üç grupta söz konusudur.
toplanır.
Canlılar genel olarak beslenme şekillerine göre üç
Sadece üreticilerle beslenen canlılara birincil grupta toplanır.
tüketici, üretici ve birincil tüketicilerle beslenen
canlılara ikincil tüketici, hem birincil tüketici
hem de ikincil tüketicilerle beslenen canlılara
ise üçüncül tüketiciler denir.

Birincil tüketiciler otçul (herbivor), ikincil


tüketiciler hem etçil hem de otçul (omnivor),
üçüncül tüketiciler ise etçil (karnivor) beslenen
canlılardır.
İnorganik bileşiklerden kendi organik besinlerini
c.Ayrıştırıcılar (Saprofitler): kendileri üreten canlılara ototrof canlılar denir.
Bütün ototrof canlılar, ekosistemin üreticiler
Organik atıkları parçalayarak inorganik basamağını oluşturur. Fotosentez yapan ototrof
maddelere dönüştüren canlılara ayrıştırıcılar canlılara fotoototrof, kemosentez yapan canlılara
(saprofitler) denir. Ekosistemlerin yapısında ve ise kemoototrof denir. Enerji kaynağı olarak
madde döngülerinde ayrıştırıcıların çok önemli fotoototroflar güneş ışığını, kemoototroflar ise
görevleri vardır. kimyasal enerjiyi kullanır.

Bu canlıların faaliyetleri sonucunda maddeler İnorganik maddeleri kullanarak organik madde


yeniden üreticilerin kullanabileceği inorganik sentezleyebilen ve dışarıdan hazır olarak organik
bileşiklere dönüştürülür. Dolayısıyla ayrıştırıcılar madde alabilen canlılara hem ototrof hem
doğada oluşabilecek organik kirliliği önler. heterotrof beslenen canlılar denir.

Bazı bakteri, mantar ve omurgasız hayvan Besinlerini kendileri üretemeyen ve diğer canlılar
türleri saprofit canlıları meydana getirir. üzerinden hazır olarak alan canlılara heterotrof
canlılar denir. İhtiyacı olan besini katı parçalar
hâlinde alarak yapılan beslenmeye holozoik
beslenme denir.

Holozoik beslenen canlıların ağız yapısı ve sindirim


kanalı, beslenme şekline uygun yapıdadır.

Holozoik beslenme üçe ayrılır:

Sadece bitkisel besinlerle beslenen canlılara otçul


(herbivor),
sadece hayvansal gıdalarla beslenen canlılara etçil
(karnivor),
her iki besin türüyle de beslenebilen canlılara ise
hepçil (omnivor) canlılar denir.

FÖY 6
Biyoloji Akademi Hürcan Tik 6
Su ekosistemlerindeki besin zinciri, kara
Ekosistemde Madde ve Enerji Akışı ekosistemlerindeki besin zincirinden daha uzundur.
Çünkü su ekosistemlerinde besin çeşitliliği daha
Enerjinin temel kaynağı güneştir. Fotoototrof fazladır.
canlılar, güneş ışınlarını organik besin üretimi
sırasında enerji kaynağı olarak kullanır. Madde
ve enerji akışının ilk basamağı üreticilerdir. Bu
nedenle beslenme basamaklarında biyokütlesi
en fazla olan canlılar üreticilerdir. Üreticilerden
birincil tüketicilere, ardından ikincil ve üçüncül
tüketicilere doğru madde ve enerji akışı devam
eder. Ayrıştırıcılar çevrelerindeki organik
bileşiklerden madde ve enerji ihtiyacını karşılar.
Ayrıştırıcıların doğadaki en önemli rolü, organik
maddeleri inorganik maddelere
dönüştürmeleridir. Yani ayrıştırıcılar organik ve
inorganik bileşikler arasındaki dengenin
korunmasında önemli bir role sahiptir. Ancak Beslenme basamağındaki canlıların toplam organik
organik maddeleri, inorganik maddelere madde ağırlığına biyokütle (biyomas) denir.
dönüştürdükleri için ayrıştırıcılarla birlikte
enerji akışı durur. Bir besin zincirinin üreticiler basamağından
başlayarak son tüketici basamağına kadar dikey
dizilimine besin piramidi adı verilir.

Besin ağlarında besin maddeleri trofik düzeylerden


geçerken her basamakta toplam enerjinin % 10’u
bir üst basamağa aktarılır, kalan % 90’lık kısmı ise
ısı ve boşaltım maddelerine dönüşür. Buna % 10
kuralı denir.

Madde ve enerji kayıplarını gösteren grafiklere ise


enerji piramidi denir.

Besin ağlarında bulunan ve ekosistemin bütünü


üzerinde etkili olan türlere kilit taşı tür denir.
Canlılar arasındaki beslenme ilişkilerini
gösteren beslenme basamaklarının her birine Bu türlerin ekosistemin devamlılığı açısından
trofik düzey adı verilir. önemi büyüktür. Bu türler ekosistemde yok
olduğunda besin ağı büyük ölçüde zarar görür ve
Bu trofik düzeyleri oluşturan canlılar şu ekolojik denge bozulur. Bu türlere örnek olarak su
şekildedir: samuru verilebilir.

1. trofik düzey = üreticiler Ekosistemde değişen çevre şartlarına bağlı olarak


2. trofik düzey = birincil tüketiciler sayıları hızla artan ve besin ağına zarar veren türlere
3. trofik düzey = ikincil tüketiciler istilacı türler denir. İstilacı türler, farklı
4. trofik düzey = üçüncül tüketiciler ekosistemlerden de geçiş yapabilir ve değişik
yollarla besin ağına katılabilir. Bazı bölgelerde
Besinlerdeki enerjinin üreticilerden otçullara ve görülen çekirge istilası bu duruma örnek verilebilir.
onlardan etçillere kadar olan iletimine besin
zinciri veya
enerji aktarımı denir.

Ekosistemde, organizmalar arasındaki


karmaşık beslenme ilişkileri bir ağa benzetilir
ve farklı türlerin birlikte oluşturduğu bu ilişkiler
ağına besin ağı denir.
FÖY 6
Biyoloji Akademi Hürcan Tik 7
Fabrika atıklarında bulunan kurşun, civa gibi Doğadaki su kaynaklarından buharlaşan su,
ağır metaller; tarım ilaçları, deterjanlar vb. atmosferde yoğunlaşarak yeryüzüne yağış olarak
zehirli atıklar; yağmur ve kanalizasyonlar döner ve böylece yeryüzü tatlı ve tuzlu su kaynakları
yoluyla su kaynaklarına ulaşır. Bu atıklar, ilk ile yer altı su kaynaklarını oluşturur. Magmaya yakın
önce birincil trofik düzeyi oluşturan bölgelerde yer altı suları ısınarak sıcak su
fitoplanktonlara geçerek besin zincirine girmiş kaynaklarını oluşturur. Su devri bu şekilde devam
olur. Bu maddeler, vücuttan atılamayarak eder.
hücrelerde ve dokularda birikir. Besin zincirinin
üst basamaklarına doğru çıkıldıkça zehirli Karbon Döngüsü:
maddelerin dokularda birikimi on kat artar.
Bu duruma biyolojik birikim denir. Bütün organik bileşiklerin yapısında karbon (C)
atomu bulunur. Yeryüzünde karbon döngüsü, CO2
Besin zincirinin en üstündeki canlıların ve CO gibi gazlar üzerinden gerçekleşir. Ototrof
dokularında zehirli maddeler daha fazla birikir canlılar, CO2 ve su kullanarak organik besin
ve biyolojik birikimden en çok en üst trofik maddelerini sentezler. Oksijenli solunum ve etil
düzeyi oluşturan canlılar zarar görür. alkol fermantasyonu sonucunda ise atmosfere CO2
verilir.
Madde Döngüleri ve Hayatın Sürdürülebilirliği
Arasındaki İlişki: Su yosunları ve kara bitkileri, fotosentez yaparak
atmosferdeki CO2 oranını düşürürler. Ancak kömür,
Madde Döngüleri Organik bileşiklerin temel doğal gaz, fosil yakıtların kullanımı; hücre solunumu,
yapısı karbon (C), hidrojen (H) ve oksijen (O) yanardağlar ve orman yangınları atmosferin CO2
atomlarından oluşur. Karbonhidrat ve yağların oranını artırır. Atmosferdeki CO2 oranı % 0,3’tür.
yapısı bu atom çeşitlerinden meydana gelir. Atmosferdeki CO2 oranının yükselmesi atmosferin
Proteinlerin, nükleik asitlerin ve bazı ısınmasına neden olur. Bu duruma sera etkisi denir.
vitaminlerin yapısında ise azot (N) atomu da Yerküredeki (litosfer) karbon kaynaklarından biri de
bulunur. Doğadaki madde döngüleri ile bu kireç taşıdır (CaCO3). Kireç taşı havayla temas
maddeler biyotik ve abiyotik ortamlar arasında ettiğinde aşınmaya ve erozyona uğrar. Kireç taşının
döngüsel olarak hareket eder. Doğada en fazla içinde bulunan mineral hâlindeki karbon, yavaş
su, karbon, azot, kükürt ve fosfor döngüleri yavaş ayrışıp CO2 hâlinde denizlere ve atmosfere
görülür. Atık maddelerin çoğu, madde karışarak karbon döngüsüne katılır. Karbon
döngülerinden yararlanılarak endüstriyel olarak döngüsünde, ayrıştırıcıların metabolik aktiviteleri de
geri kazanılabilir ve bu sayede büyük ölçüde etkilidir.
çevre kirliliği önlenebilir. Metaller, cam, kâğıt
vb. atık maddelerle, besin atıkları geri Azot Döngüsü :
dönüşümle değerlendirilebilemektedir.
Atmosferdeki azotun, canlılar tarafından kullanımı
Örneğin, kâğıt gibi bitkisel kaynaklı lignin ve ve tekrar atmosfere dönmesi olayına azot döngüsü
selüloz içeren atıklardan hazırlanan besi denir. Bazı bakteri türleri hariç hiçbir canlı, havanın
ortamlarında kültür mantarcılığı % 78’ini meydana getiren serbest azottan doğrudan
yapılabilmektedir. Maddelerin ekosistemdeki yararlanamaz. Hiçbir bitki ve hayvan türü serbest
devrine madde döngüsü denir. azotu doğrudan kullanamaz. Bitkiler, topraktan
azotu nitrat tuzları şeklinde alarak kullanabilir.
Su Döngüsü: Nitrat tuzlarını nükleik asit, protein ve vitaminlerin
sentezinde kullanır. Ancak baklagiller köklerinde
Su, güneş ışınlarının etkisiyle okyanuslar, göller, yaşayan azot bağlayıcı bakteriler sayesinde atmosfer
nehirler ve kara parçalarının yüzeyinden azotundan yararlanabilmektedir. Siyanobakteriler
buharlaşarak atmosfere geçer. Ayrıca bitki ve (mavi-yeşil algler) de atmosfer azotunu bağlayarak
diğer canlılardan terleme ve solunum yoluyla toprağı azot bakımından zenginleştirir. Hayvanlar
buharlaşan su da atmosfere geçer. Canlılar, ise besin zinciri yoluyla diğer canlılardan azot
ihtiyaçları olan maddeleri su yardımıyla sindirir ihtiyacını karşılar. Canlıların organik atıkları ve
ve taşır. Bitkiler, ihtiyacı olan mineralleri suda cesetleri, çürükçül (saprofit) canlılar tarafından
çözünmüş olarak topraktan alır. ayrıştırılarak NH3, CO2 ve H2O moleküllerine
dönüştürülür.

FÖY 6
Biyoloji Akademi Hürcan Tik 8
Amonyak (NH3) zehirli bir maddedir. Doğada Ekosistemlerin Sürdürülebilirliği Üzerine İnsan
birikmesi canlılara zarar verir. Dış ortama Faaliyetlerinin Etkileri:
verilen amonyak, kemosentetik canlılar
tarafından nitrite ve daha sonra nitrata Ekosistemlere yanardağ patlaması, depremler,
dönüştürülür. Bu olaya nitrifikasyon denir. tsunami, sel baskınları, yangınlar gibi doğal afetler
ile insanların olumsuz davranışları çok büyük
zararlar vermektedir. İnsanlar, çevreyi sürekli
değiştirme eğilimindedirler. Canlıların yaşadığı
habibatların yok edilmesi, onların ölümüne ya da
göç etmesine neden olmaktadır.

Atmosfer ile toprak arasında da azot geçişleri Kentleşme, otoyol çalışmaları, fabrika atıklarının su,
söz konusudur. Atmosferin % 78’i azottur. hava ve toprak ortamlarını kirletmesi gibi
Atmosfer olayları (yıldırım, şimşek gibi) ve nedenlerle insanlar, içerisinde yaşadıkları
yağışlarla atmosferde oluşan azotlu bileşikler ekosistemlere zarar vermektedirler.
(NO3 ve NH3 gibi) yeryüzüne döner. Toprakta
biriken nitrat tuzlarının bir kısmı ise azot Fosil yakıtların kullanımı sonucuda atmosfere zararlı
bakterileri tarafından atmosferin serbest azotlu gazlar verilmektedir. İnsanların çevreye
azotuna (N2) dönüşür. Bu olaya ise zararlı etkilerinden bazıları:
denitrifikasyon adı verilir.
1.Ormanlardaki ağaçların çeşitli nedenlerle
kesilmesi
2. Plansız kentleşme
3. Hayvanların bilinçsiz bir şekilde avlanması
4. Gürültü kirliliği oluşturma (demir yolu, havaalanı,
iş makineleri vb.)
Toprağın azot ihtiyacı, endüstriyel yollarla 5. Endüstriyel ve evsel atıklarla çevreyi kirletme
üretilen suni gübrelerle giderilmeye 6. Hayvanların aşırı otlatılması
çalışılmaktadır. 7. Fosil yakıtların kullanımı
8. İnsan nüfusunun hızlı artışı ve doğal kaynakların
hızlı tüketilmesi

Tarımsal üretimi artırmak amacıyla ormanların ve


çayırların tahrip edilmesi, yanlış yapılan tarımsal
uygulamalar doğaya ciddi zararlar vermektedir.
Düzensiz kullanılan tarım ilaçları, besin zinciri
yoluyla ekosistemdeki birçok canlı türünü olumsuz
etkilemektedir. Aşırı gübreleme, toprak yapısını
bozmaktadır. Toprakta bulunan çok sayıda canlıya
zarar vermekte, topraktaki ve sulardaki ekolojik
yapının bozulmasına neden olmaktadır. Ülkemizde
anız yakma da çok önemli bir problemdir. Doğadaki
çok sayıda omurgasız hayvan, bu nedenle
ölmektedir.

Balıklar, kuşlar, bazı böcek türleri gibi canlılar, besin


bulma ve üreme amaçlı olarak göç etmektedir.

FÖY 6
Biyoloji Akademi Hürcan Tik 9
Hava Kirliliğinin Sonuçları :
Sera etkisi, sularda ağır metal birikimi, yosun
kirliliği oluşumu (ötrofikasyon) ve asit
1)Sera Etkisi ve Küresel Isınma:
yağmurları gibi olayların en önemli sebebi,
insanın çevreyi kirletmesidir.
Güneş’ten gelen ışınların büyük bir bölümü uzaya
yansıtılırken bir bölümü de atmosfer tarafından
Ozon tabakası zarar görmekte, buzullar
tutularak ısının artmasına neden olur. Çeşitli
erimekte, okyanus suları sera etkisinden dolayı
nedenlerle atmosferde oranı artan karbondioksit,
yükselmekte ve iklim değişmektedir.
metan, su buharı ve diğer gazların oranının artması,
atmosferin daha fazla ısı tutmasına neden olur. Bu
Sonuç olarak insan, yaşamını ekosistemin
duruma sera etkisi denir.
dengesini bozmadan devam ettirmelidir.
Ekosistemlere verilen her zarar, döngüsel
-Yeryüzündeki bitki örtüsünün azalması,
olarak insanı da etkilemektedir. Ekosistemlere
-fosil yakıtların kullanımının artması,
onarım gücünün üstünde yük
-fabrika bacalarındaki zehirli gazların filtre
yüklenmemelidir. Abiyotik ve biyotik faktörler
edilmeden atmosfere verilmesi,
arasındaki dengenin bozulmaması gerekir.
-deodorant kullanımı gibi sebepler atmosferdeki
karbondioksit, metan,ozon, azotdioksit ve
GÜNCEL ÇEVRE SORUNLARI VE İNSAN:
kloroflorokarbon (CFC) bileşiklerinin artmasına
neden olmaktadır.
Güncel Çevre Sorunlarının Sebepleri ve Olası
Sonuçları Türlerin kendine uygun özel yaşama
Bu nedenle güneşten gelen ışınlarla atmosfer ve
ortamlarına habitat denir. Çevre kirliliği sonucu
okyanusların sıcaklığı daha da artmıştır. Bu duruma
habitatlar zarar görmektedir. Sonuç olarak
küresel ısınma denir.
habitatları yok olan türler, ya göç etmekte ya
da ölmektedir. Bu durum, ekolojik dengeyi
Küresel ısınmanın doğal nedenlerinden biri de
bozmaktadır. Ekolojik dengenin korunabilmesi
yanardağların patlaması ile atmosfere verilen çeşitli
için doğal yaşama alanları korunmalıdır.
gazlardır. Küresel ısınmanın artması sonucunda
buzullarda erime hızlanmış ve deniz seviyesi
Hava Kirliliği ve Küresel İklim Değişiklikleri
yükselmiştir.
İnsan sağlığına zarar verebilecek maddelerin
atmosferde birikmesine hava kirliliği denir.
Yağışların artması, doğal afetlere neden olmaktadır.
Artan yağışlarla birlikte sel, toprak kayması, göl ve
Atmosferde bulunan zararlı maddeler katı
barajların taşması gibi çevre sorunları artmıştır. Yer
tanecikler şeklinde askıda, atmosfer nemi
altı su kaynakları ise azalmıştır. Küresel ısınma
içinde çözünmüş ya da gaz formunda olabilir.
devam ettiği sürece bugünkü verimli olan tarım
arazileri çölleşecek, soğuk bölgeler ise tarıma
Hava Kirliliğinin Nedenleri:
elverişli hâle gelecektir. Yani küresel ısınma coğrafi
değişikliklere neden olduğu gibi, insanların ve diğer
1) Deodorantlar
canlıların yayılma alanlarını da etkileyecektir.
2) Yanardağların bacalarından çıkan dumanlar
Küresel ısınma sonucunda pek çok canlı türünün
3) Araçların egzozlarından çıkan zehirli gazlar
habitatları ve besin zincirleri bozulacaktır. Bu
4)Isınma amaçlı kullanılan yakıtların dumanları
durumun da tür sayısının azalmasına neden olacağı
5) Sanayi tesislerinden çıkan zehirli gazlar
düşünülmektedir.
6)Sanayi alanında kullanılan çeşitli kimyasal
maddeler
****Kyoto Protokolü, küresel ısınma ve iklim
değişikliği ile mücadele amacıyla 1997’de
Yukarıda belirtilen durumlar, atmosferin doğal
Japonya’nın Kyoto kentinde imzalanan uluslararası
yapısının bozulmasına neden olmaktadır.
bir anlaşmadır. Bu anlaşma ile atmosferde biriken
Kirlenme ve atmosfer yapısının değişimine
sera gazlarının azaltılması hedeflenmektedir.
bağlı olarak atmosferde sera etkisi artmış, ozon
Ülkemiz, 2009’da bu anlaşmayı imzalamıştır.
tabakası zarar görmüş ve asit yağmurları
artmıştır.

FÖY 6
Biyoloji Akademi Hürcan Tik 10
Fotosentezle oluşan oksijen gazı (O2), atmosferin üst
katmanlarında ultraviyole ışınları ile ayrışan oksijen
(O) atomları ile birleşerek ozon (O3) gazını oluşturur.
Dolayısıyla çeşitli nedenlerle zarar gören ozon
tabakası bir yandan da yenilenebilmektedir.

2)Ozon Kirliliği:

Egzoz gazları, güneş ışığının etkisiyle çeşitli


tepkimelere girerek ozon (O3) ve azotdioksit Ozon tabakası, dünya üzerine gelen morötesi ışınları
(NO2) gazlarının oluşumuna neden olur. yansıtarak sıcaklığın artmasını engellemekte ve ısı
Atmosferde bu gazların birikmesi sonucu dengesinin düzenlenmesine yardımcı olmaktadır.
oluşan kirliliğe ozon kirliliği denir. Ozon tabakası Ekvator’dan kutuplara doğru incelir.
Bu nedenle zararlı kimyasal gazlardan en çok kutup
Yeryüzüne yakın katmanlarda ozon gazı bölgeleri zarar görür.
birikimi;
Ozon tabakasının zarar görmesi daha fazla yüksek
-solunum yolunu tahriş eder, enerjili ışının Dünya’ya ulaşmasına neden olur.
-bitkilerin dokularında çürümeye neden olur ve Güneş yanıkları, cilt kanserleri, katarakt ve bağışıklık
-meyve verimini düşürür. sisteminin zayıflaması gibi sağlık sorunları artar. Kirli
havada astım, bronşit gibi solunum yolu
3)Ozon Tabakasının İncelmesi: hastalıklarını ortaya çıkarır. Bu durum, küresel
ısınmayı artırarak ekolojik dengeyi bozar.
Ozon (O3), üç adet oksijen atomundan oluşan
bir gaz çeşididir. Bu gaz molekülleri, atmosferin 4)Asit Yağmurları:
10-50 km yukarısında birikerek ozon tabakasını
oluşturur. Ozon tabakası, yeryüzünü ve canlıları Odun, kömür ve diğer fosil yakıtların yakılması
Güneş’ten gelen ultraviyole ışınların zararlı sonucu atmosfere verilen kükürt ve azot içeren
etkilerinden koruyan bir örtü gibidir. Yüksek gazların, atmosferde çeşitli tepkimeler ile asitli
enerjili ışınların etkisiyle ozon tabakası zarar bileşiklere dönüşüp yağışlarla yeryüzüne dönmesine
görürken bir yandan da ozon üretimi doğal asit yağmurları denir. Güneş ışığı bu gazların
süreç içerisinde dengeli olarak devam eder. tepkime hızını artırır. Sonuçta sülfürik asit, nitrik asit
gibi bileşikler oluşur ve yağmur sularının pH değeri
*Fabrikalarda, klima sistemlerinde, düşer. Bu durum sucul ekosistemlerin de pH
buzdolaplarında, köpük üretimlerinde değerini düşürür. Karasal ekosistemlerde ise toprak
kullanılan veya deodorantlarla atmosfere kimyasını olumsuz etkiler. Kükürtdioksit (SO2) ve
verilen CFC’ler (kloroflorokarbonlar), bazı azotdioksit (NO2) solunum yolunu ve akciğer
böcek ilaçları ve yangın söndürme cihazlarında dokularını tahriş eder.
kullanılan bazı kimyasallar ozon tabakasına
zarar verir. Asit yağmurları; akarsulara, göllere, tarım arazilerine,
tarihî eserlere, insan sağlığına, ormanlara ve
*Atmosfer olmasaydı dünya 33 °C daha soğuk bitkilerin dokularına, meyvelerine ve tohumlarına
olacaktı. Sıcaklık 2 °C daha fazla olsaydı su zarar verir.
sıkıntısı başlayacaktı. Sıcaklık 5 °C daha fazla
olsaydı buzulların erimesi nedeniyle denizler 5 Asit yağmurları, topraktan ayrıştırdığı ağır metalleri
m yükselecekti. su kaynaklarına taşıyarak suların kirlenmesine
neden olur ve toprağı mineral bakımından
fakirleştirir. Kirli sulardan besin zinciri aracılığıyla
insana ulaşan ağır metaller, kansere ve
zehirlenmelere neden olur.

FÖY 6
Biyoloji Akademi Hürcan Tik 11
Hava Kirliliğinin Önlenmesi İçin Yapılması Petrol ve fuel oil gibi fosil yakıtların denizlere
Gerekenler: boşaltılması durumunda suyun hava ve ışık ile olan
teması kesilir. Bu sularda balık ölümleri artar.
1) Fosil yakıtların kullanımı yerine; elektrik
enerjisi, jeotermal enerji, hidrojen yakıt pilleri, Kimyasal ve biyolojik olarak kirlenmiş sular, insan
rüzgâr ve güneş enerjisi gibi çevreye zarar sağlığını tehdit eder. Sulardaki ağır metal vb.
vermeyen enerji kaynakları kullanılmalıdır. kimyasal maddeler, dokularda birikerek kansere
Evlerin ısınmasında doğalgaz tercih neden olur. Suların kirletilmesi insan sağlığını tehdit
edilmelidir. eden bir hak ihlalidir. Kirli sularla sulanmış ve iyi
2) Sanayi kuruluşlarının bacalarına filtre yıkanmamış sebze ve meyvelere bulaşan
takılmalıdır. mikroorganizmalar; verem, tifo, dizanteri, kolera,
3) Egzoz dumanları filtre edilmeden atmosfere sarılık vb. hastalıkların salgın olarak ortaya çıkmasına
verilmemelidir. neden olur. Bağırsak parazitlerinin oluşturduğu
4) Toplu taşımacılık yaygınlaştırılmalıdır. hastalıklar artar. Kirli sularda çoğalan sivrisinek gibi
5) Ormanlar korunmalı ve yeşil alanlar böceklerle insanlara bulaşan sıtma ve uyku hastalığı
artırılmalıdır. gibi hastalıkların oranı artar.
6) CFC kullanımı engellenmelidir. Doğaya
zararı en az olan kimyasallar tercih edilmelidir. Su Kirliğinin Önlenebilmesi İçin Yapılması
Gerekenler:
a)Su Kirliliği:
1)Evsel atıklar geri dönüşüm sistemleri ile
Su kaynaklarının kirletici etmenler tarafından değerlendirilmelidir.
kimyasal, fiziksel ve biyolojik yapısının 2)Kanalizasyon suları arıtıldıktan sonra su
bozulmasına su kirliliği denir. kaynaklarına verilmelidir.
3) Sanayi tesisleri, doğal su kaynaklarından uzak
Su Kirliliğinin Nedenleri: bölgelere kurulmalı ve sanayi atık suları kimyasal ve
biyolojik yöntemlerle temizlenmelidir
1) Havaya karışan tanecikli yapıların ve asitlerin 4) Tarım ilaçlarının kullanımı azaltılmalı ve bilinçli
yağışlarla su kaynaklarına ulaşması kullanımı sağlanmalıdır.
2)Evsel ve endüstriyel atıkların sulara 5) Doğayı kirleten deterjanlar kullanılmamalıdır.
boşaltılması 6)Deniz kazalarının önlenmesi için gerekli tedbirler
3)Tarımsal gübrelerin ve ilaçların su alınmalı, petrol vb. fosil yakıtlar güvenli bir şekilde
kaynaklarını kirletmesi taşınmalı ve sulara karışması önlenmelidir.
3)Deniz kazaları sonucunda fosil yakıtların
denizlere boşaltılması b)Toprak Kirliliği:
4)Kanalizasyon sularının arıtılmadan su
kaynaklarına boşaltılması Toprağın yapısını bozacak ve verimini düşürecek
durumların tamamına toprak kirliliği denir.
Sulara karışan azotlu bileşikler, fosfor ve su
yosunlarının kontrolsüz bir şekilde hızla Toprak Kirliliğinin Nedenleri:
çoğalmasına neden olur. Bu duruma
ötrofikasyon denir. 1) Hava, su kirliliği ve asit yağmurları
2) Plansız kentleşme
Artan su yosunları, suyun bulanmasına ve 3) Evsel ve endüstriyel atıklar
saydamlığının azalmasına neden olur. İleri 4) Nüfus artışı
düzeyde yosun artışı olduğunda, suyun yüzeyi 5) Gübreler ve tarımsal ilaçlar
yosunlar tarafından bir film katmanı 6) Nükleer enerji santrallerinin radyoaktif atıkları
oluşturarak kapatılır. Suyun iç kısımlarına ışık 7) Tıbbi atıklar
ve oksijen geçişi engellenir. Bu durum, sularda 8) Fosil yakıtların atıkları
kokuşmaya ve diğer canlıların ölümüne neden
olur.

FÖY 6
Biyoloji Akademi Hürcan Tik 12
Toprak Kirliliğinin Önlenebilmesi İçin
Yapılması Gerekenler : Ses Kirliliğinin Önlenmesi İçin Dikkat Edilmesi
Gereken Hususlar:
1) Evsel ve endüstriyel atıklar arıtılmalıdır.
2)Tarım arazileri üzerine kentleşme ve sanayi 1)Ulaşımda toplu taşıma ve bisiklet kullanımı
tesisleri kurulmamalıdır. yaygınlaştırılmalıdır.
3)Tarım ilaçları ve gübreler bilinçli 2)Sanayi tesisleri, havaalanları, tren istasyonları ve
kullanılmalıdır terminaller yerleşim birimlerinden uzakta olmalıdır.
4)Ambalaj sanayisinde geri dönüşümü kolay 3)Evlerin inşası sırasında ses izolasyonları
olan kâğıt, cam gibi maddeler kullanılmalı, yapılmalıdır.
plastik kullanılmamalıdır. 5) Ormanlar 4) Taşıtların egzozlarına susturucu takılmalıdır.
korunmalı, ağaç dikilerek ve ormanlık alanlar 5) Seyyar satıcılık kısıtlanmalıdır.
artırılmalıdır. 6)Sosyal aktiviteler, kapalı ve uygun mekânlarda
6) Toprak doğru işlenmelidir. yapılmalıdır.
7)Toprağın eğimi dikkate alınarak sulama 7) Toplum bu konuda bilinçlendirilmelidir
yapılmalıdır.
8)Meralar korunmalı ve hayvanlar bilinçli d)Radyoaktif Kirlilik :
otlatılmalıdır.
9) Organik tarım yaygınlaştırılmalıdır. Radyoaktif maddeler çevreye yüksek enerjili ışınlar
10)Atık piller çöplere atılmamalı, ilgili yayarak canlılara zarar verir. Radyoaktif maddelerin
kurumlara teslim edilmelidir kullanımı kontrol altında tutulmalıdır. Çünkü yüksek
enerjili ışınlar, hücrelerde bulunan DNA
c)Ses Kirliliği: moleküllerinin kimyasal bağlarının kopmasına
neden olarak kalıtsal bozukluklara (mutasyonlar) yol
Ortamda, çeşitli faktörlerin etkisiyle normalden açar.
(35-65 dB) daha fazla (65 dB üstü) ses
bulunmasına ses kirliliği denir. Ses kirliliğini Erozyon:
ölçmek için desibel (dB) birimi kullanılır. 65-90
dB üzeri seslerin bulunduğu ortamdaki Çeşitli etmenlerle toprağın aşınıp yer değiştirmesine
insanlarda belirli bir süre sonra işitme kaybı erozyon denir. Bitki örtüsünün azalması sonucu
gözlenir. rüzgâr ve yağışlarla kayaçların üzerindeki verimli
toprak katmanı barajlara, göllere ve denizlere
Ses Kirliliğinin Nedenleri: taşınmaktadır. Bunun sonucu olarak da verimli
araziler azalmakta, çölleşme artmaktadır
1) Plansız kentleşme
2) Sanayileşme Erozyonun Nedenleri:
3) Hızlı nüfus artışı 1) Orman ve yeşil alanların azalması ve yeterince
4) Trafik ve iş makineleri ağaçlandırma yapılmaması
5) Havaalanları, limanlar ve demir yolları 2) Eğimli arazilerde tarım yapılması ve yanlış sulama
tekniklerinin kullanılması
Ses Kirliliğinin Etkileri
Erozyonun Sonuçları:
I)Fizyolojik Etkiler 1) Verimli tarım alanlarının azalması
*İşitme kayıpları 2)Taşınan topraktan dolayı baraj yataklarının dolması
*Yüksek tansiyon ve barajların ömrünün azalması
*Solunum ve dolaşım metabolizmasının 3) Toprağın su tutma kapasitesinin azalması ve yer
bozulması altı su kaynaklarının zayıflaması
4) İş gücü kaybı, köyden kente göçün artışı gibi sosyal
II)Psikolojik Etkiler sorunların artması
*Stres ve sinirlilik 5) Zirai üretimin azalması
*Uyku periyodunun bozulması sonucu
*uykusuzluk
*Zihinsel aktivitelerin azalması
*Dikkat dağınıklığı ve iş veriminin düşmesi

FÖY 6
Biyoloji Akademi Hürcan Tik 13
Karbon Ayak İzini Etkileyen Durumlar:
Erozyonu Önlemek İçin Yapılması Gerekenler:
✓ Ulaşım
1)Yangınlar ve ağaçların kesilmesi sonucu ✓ Isınma
kaybolan ormanlık alanlar ağaçlandırılarak ✓ Elektrik tüketimi
yenilenmeli, ormanlar ve meralar korunmalıdır. ✓ Alınan her türlü ürünün üretimi sırasında harcanan
2)Verimli arazilerde sanayileşme ve kentleşme enerji
yapılmamalıdır. ✓ Solunum
3)Tarım arazileri doğru kullanılmalı, yanlış sulama
ve ekimler önlenmelidir. Yukarıda belirtilen durumlar, bireylerin karbon ayak
4)Toplum erozyon konusunda bilinçlendirilmeli, izinin büyümesine ve sera etkisinin artmasına neden
ormanlardaki ağaçların yakacak olarak olur. Bu nedenle ulaşımda toplu taşıma araçları
kullanılması önlenmelidir tercih edilmelidir. Enerji tüketiminde olabildiğince
5) Erozyonun yoğun olduğu bölgelerde, toprağı tasarruf edilmelidir. Besinlerin tüketimi sırasında
koruyabilecek çalışmalar yapılmalıdır günlük enerji ihtiyacının üzerinde besin tüketimi
insan sağlığının bozulmasına neden olduğu gibi
karbon ayak izinin de büyümesine neden olmaktadır.
Bireylerin Çevre Sorunlarının Ortaya İnsanlar, karbon ayak izini küçültmeye gayret
Çıkmasındaki Rolü: etmelidir.

İnsan, yaşadığı çevre ile sürekli etkileşim Türkiye’nin Karbon Ayak İzi’ni oluşturan CO2
hâlindedir. İnsanlar ihtiyaçları doğrultusunda emisyonları içinde en büyük pay %26 ile elektrik
çevresini değiştirmektedirler. Doğal kaynakların sektörüne aittir.
kullanılması sırasında insanlar ölçülü
davranmalıdırlar. Çevremizde kullandığımız Bunu sırasıyla imalat sanayii ve inşaat (%22),ithalat
kaynakların bir kısmı yenilenebilir özellikteyken (%16), ulaştırma (%15),elektrik dışı konut ve hizmetler
bir kısmı yenilenemez özelliktedir. Nüfus artışı, (%12) ve diğer bileşenler izlemektedir.
enerji ihtiyacının artması, toprak ve içilebilir tatlı
su miktarının azalması biyolojik kapasitenin Su Ayak izi :
azalmasına neden olmaktadır.
Bir bireyin veya toplumun su ayak izi, bireyin veya
Ekolojik Ayak İzi: toplumun harcadığı malların ve hizmetlerin elde
edilmesi için kullanılan veya üreticinin hizmet ve mal
İnsanların biyolojik ihtiyaçları için kullandığı üretimi için kullandığı toplam temiz su kaynaklarının
yenilenebilir kaynakları sağlayabilmek için miktarına su ayak izi denir.
gereken verimli toprak ve su alanına ekolojik
ayak izi denir. Ekolojik ayak izi, bireyler ya da Su ayak izi kavramı, su tüketimine ilişkin alternatif bir
toplumlar için hesaplanabilir. göstergedir. Su ayak izi, birim zamanda kullanılan
(buharlaşma dâhil) ya da kirletilen su miktarı ile
Bir gün süresince tükettiğimiz bütün ürünlere ve ölçülmektedir.
enerjiye göre ekolojik ayak izi değişir. Dolayısıyla
insanlar artan dünya nüfusu ile birlikte gelecekte Su ayak izi; kurum, hizmet, ürün, birey ya da toplum
beslenme, barınma, enerji ve su gibi problemleri için hesaplanabilir.
yaşamamak için tutumlu ve ihtiyaçlar ölçüsünde
bir ekolojik ayak izinde yaşamalıdırlar. Su ayak izi kavramı altında değişik kategoriler
yapılmaktadır:

Karbon Ayak İzi: 1) Mavi, kullanılan tatlı su oranı


2) Yeşil, yağmur suyu oranı
Bir yıllık zaman dilimi içinde bir insanın solunum, 3) Gri, standartlara göre kirlilik yükünün yok edilmesi
fosil yakıt kullanımı gibi nedenlerle atmosfere için tüketilen su miktarı Sudaki ayak izi kavramı,
verdiği CO2 miktarına karbon ayak izi denir. tüketilen her malın ve hizmetin imalatından
tüketimine kadar harcanan suyun miktarını ifade
eder.

FÖY 6
Biyoloji Akademi Hürcan Tik 14
DOĞAL KAYNAKLAR VE BİYOLOJİK
ÇEŞİTLİLİĞİN KORUNMASI:

Ülkemiz endemik türler bakımından oldukça


zengindir. Endemik türler millî mirastır.
Ülkemizde endemik olarak bulunan göknar,
meşe, sığla ağacı, bazı eğrelti türleri, çiğdem,
yanar döner çiçeği, çoban dikeni endemik 3000
bitki türünden birkaçıdır. Türlerin ilk olarak
ortaya çıktığı ve yayıldığı bölgelere gen merkezi
denir. Buğdayın gen merkezi ülkemizdir. Sülün
ve alageyiğin ana vatanı Anadolu’dur.

Biyolojik Çeşitliliğin Yaşam İçin Önemi:

Biyolojik çeşitlilik; yeryüzünde yaşayan bütün


canlıların ve ekosistemlerin oluşturduğu bir
bütün olup yaşamın çeşitliliğini ifade eder.
Türler arasında kalıtsal farklılıklar görüldüğü
gibi, aynı türün bireyleri arasında da kalıtsal
farklılıklar görülür.

Tür, genetik ve ekosistem çeşitliliği; biyolojik


çeşitliliğin temelini oluşturur.

Belirli bir bölgedeki bitki türü çeşitliliğine flora,


hayvan türü çeşitliliğine ise fauna denir.
Yeryüzünün sınırlı coğrafi bölgelerinde yayılış
gösteren türlere endemik türler denir. Endemik
türler, sağlığa ve ekonomiye sağladığı katkılar
açısından ülkemiz için çok önemlidir.

Nadir rastlanan bitki ve hayvanları koruma


amaçlı kurulan birimlere gen bankası denir.
Ender rastlanan veya bulunması güç olan bitki
ve hayvan türlerini tekrar yetiştirmek ya da
genetik çeşitliliğini artırmak için gen
bankalarından yararlanılır. Gen bankalarında
kök hücreler de saklanabilmektedir.

FÖY 6
Biyoloji Akademi Hürcan Tik 15
ÇALIŞMA KAĞIDI:
3.Aşağıdaki canlıların doğadaki rollerini yazıp,
örnekler veriniz;
1.Aşağıdaki kavramların tanımlarını karşılarına
a. Saprofit canlılar;
yapınız;

Popülasyon:

b.Fotoototrof canlılar;

Endemik Tür:

c.Kemoototrof canlılar;

Komünite:

d.Herbivor;

Tür:

e.Omnivor;

Ekoton:

f.Karnivor;

2.Besin piramidinde alt basamaktan üst


basamağa ilerledikçe aşağıdakilerin nasıl
değiştiğini belirtiniz;

a.Birey sayısı =

b.Biyokütle =

c.Dokularda biriken zehir miktarı=

d.Aktarılan enerji miktarı=

e.Vücut büyüklüğü (genellikle) =

FÖY 6
Biyoloji Akademi Hürcan Tik 16
ÇIKMIŞ SINAV SORULARI:

FÖY 6
Biyoloji Akademi Hürcan Tik 17
FÖY 6
Biyoloji Akademi Hürcan Tik 18
FÖY 6
Biyoloji Akademi Hürcan Tik 19
FÖY 6
Biyoloji Akademi Hürcan Tik 20
FÖY 6
Biyoloji Akademi Hürcan Tik 21
FÖY 6
Biyoloji Akademi Hürcan Tik 22
FÖY 6
Biyoloji Akademi Hürcan Tik 23
FÖY 6
Biyoloji Akademi Hürcan Tik 24
FÖY 6
Biyoloji Akademi Hürcan Tik 25
FÖY 6
Biyoloji Akademi Hürcan Tik 26
4.

ÇIKMIŞ SORULAR 2:

1.

2018 TYT

2.

2021 TYT
2019 TYT

5.
3.

2020 TYT 2022 TYT

1-E 2-E 3-E 4-D 5-E

FÖY 6
Biyoloji Akademi Hürcan Tik 27
KAYNAKLAR:

1.TURAN AKBULUT BİYOLOJİ DERS NOTLARI


2.BİYOLOJİ PORTALI İNTERNET SİTESİ
3.MEB 9 VE 10. SINIF DERS KİTAPLARI

You might also like