You are on page 1of 3

ZAMANIN YÜZEYİ:

E. BLOCH DOLAYISIYLA BİR NOT

Yılmaz Öner

Metafizik Şuur ve Matematik- Metafizik (1951) adıyla yayınladığım ilk ki­


tabımdaki tartışma, Zaman kavramı çevresinde dönüyordu. "Zaman Yüzeyi"
başlıklı bölüm, tarnamiyle bu soruna ayrılmıştı. Başlıca amacım, Zaman'ı
yapısallaşurmaktı.

Bu yönelişi kesinleştirme fırsatını ancak Grundlagen zur Topologie der Zeit


'da (1971, Zaman Topolojisinin Temelleri) bulabildik. Evrendeki toplam
(total) maddeye özgü şimdiki-anların her an için total veya ortak bir yüzey
üzerinde yer aldığı düşüncesinde odaklanıyordu bu yöneliş. Üstelik, tüm mad­
deye özgü bu total veya ortak şimdi'nin gerisinde, artık-şimdi-olmayan (ya da
sadece artık-varolmayan) yer alıyordu, önünde de henüz-şimdi-olmayan ya da
henilz-varolmayan ... Böyle bir total-şimdideşlik yüzeyi, bana kalırsa bir
Möbius şeridi olmalıydı, yani tek taraflı bir yüzey1• Ama bu yüzey aynca ka­
palı da olmalıydı. Gerçi total-şimdideşlik yüzeyi adını verdiğim bu yüzeyin
mutlaka tek taraflı olması gerektiğini bugün bile kanıtlayabilmiş değilim -
aynca zaman sorunu çerçevesinde böyle bir soyutlamanın henüz ivedi ol­
madığını, determinizm sorunsalına yaklaşmanın daha zorunlu olduğunu ve bu
yeni yaklaşım için yeterli koşulların da getirdiğimiz yapısallık anlayışı içinde
varolduğunu da görüyorduk. Salt matematik düzeyinde bile, tek taraflı bir
yüzeyin kesin tanımını henüz yapabilmiş değiliz. Bu özel ve sırf matematik­
sel sorun bir yana, Grundlagen 'daki asıl sorunsal Zaman'ı yapılaştırmaktı.
Henüz-şimdi-olmayan ile Hakikat ve Zaman arasındaki ilişkileri daha kesin
çizgilerle açıklayabilmiştik. Daha önemlisi, gelecek -yani henüz-şimdi­
olmayan- ile şimdi arasındaki ilişki, bana determinist bir ilişki olarak
görünüyordu.2

Öyleyse, geleceği şimdiye öncelemek3 (antizipation der Zukunft in die Gegen­


wart) determinizm arayışı için temel bir çıkış noktasıydı (gerçi bugün bu ta­
sarıma artık aynca teleolojik bir anlam da yüklemenin gereksiz olduğunu
görüyorum). Çünkü "gelecek" dediğimiz "henüz-şimdi-olmayan", herhangi bir
şimdiki-an'daki "virtüel" (henüz-fiili-olmayan) gerçeklikle aynı şeydi. Gele­
cek, kendini böylece şimdi'ye izdüşürmilş oluyordu. Geleceğin bugüne vuran
56 Defter

şavkını, şimdi'ye düşen izlerini, virtüel gerçeklik denen bu izdüşümlerini,


aruk ayrı bir gerçeklik kategorisi olarak alabilirdik.

Şimdi'yi geleceğe bağlayan yol, yani determinizm, böylece total-şimdideşlik


yüzeyi üzerinde izlenebilir ya da inşa edilebilirdi. "Henüz-şimdi-olmayan" ve
"artık-şimdi-olmayan" kavramlarıyla "total-şimdideşlik" tasarımı üzerinde ku­
rulan bu yapısal analizi burada bir kere daha açmam mümkün değil. Sadece
şunu söyleyebilirim: Bu çalışmanın aktif ilkesi, "geleceği önceleme"
düşüncesiydi. Bu ilkeyi, şimdiki anda virtüel gerçeklik düzeyine oturtmayı de­
terminizm açısından daha tutarlı buluyordum. Çünkü determinizm, eninde so­
nunda, geleceğin değil şimdiki. an'm sorunuydu: Sorun, yarının görüntüsünü
kestirmek değil, geleceğin bugüne vuran ışığını anlamaktı. Başka bir deyişle,
yarın, virtüel de olsa, şimdi'nin gerçeklik düzleminde aranmalıydı. Zaman'ın
dilinde, determinizmin başka bir anlamı olamazdı.

Geleceği şimdiki virtüel gerçekliğe indirgeme yöntemini çeşitli alanlarda uy­


gularken4 Emst Bloch'un Prinzip der lloffnung' unu (1959, Umut İlkesi) oku­
mak bana ancak 1983'te nasip oldu. Gerçi Bloch'un yaptığı, şimdi'yi
yapısallaştırıcı bir tasarımdan yola çıkmak veya geleceği şimdiki virtüel
gerçeklikle özdeşleştirmek değildi, çünkü determinizm sorunu onun umurunda
bile değildi. Ama yine de geleceği öncelemek istiyordu. Üstelik Bloch, bunu
şimdiye değil "ileriye dönük düşleme" (Wachtraum) ya da Sosyal Ütopya kav­
ramlarıyla belirlenen bir yol üzerinde yapıyordu. Geleceği öncelemek, onun
açısından, sosyalist düşünce tarihinden ve şimdi'den geleceğe doğru ipuçları
çıkarmaku. Bilimsel determinizm sorunsalından bağımsız bir "determinizm"
idi bu.

Bloch'un sosyalist düşüncenin gelişiminde önemli yeri olan bu kitabını, her­


halde, Zur Onto/ogie des Noch- Nicht- Seins (1961, Henüz Varolmayanın
Ontolojisi) ile birlikte okumak gerekir. Benim kendi kavramsal çerçevem (ve
duygusal zeminim) Bloch'un sorunsalının çok dışında kalıyordu. Ben, henüz­
fiili-olmayan kavramını - ilkin doğa-bilimsel sorunlardan yola çıktığım için
- Bloch gibi sadece öznel alanda değil, öncelikle nesnellik alanında ele aldım.
Nedir ki, mesele bununla bitmiyor, çünkü meselenin özü, Varlığın zaman
perspektifi içinde uğradığı dönüşümdür - varlık ister nesne olarak alınsın, is­
ter özne olarak. Gerek tarihsel, gerek doğa-bilimsel açıdan Zaman sorunu da
bu dönüşüm sorunu çerçevesinde anlam kazanır. Çünkü dönüşüm sorunu,
varlığın özdeşliğinden ya da belli bir kimliğinden yola çıkıldığı zaman, ancak
o zaman manUklıdır. Kısaca dönüşüm, varlığın özdeşliği ne ölçüde korunuyor
ya da ne ölçüde değişiyorsa ancak o ölçüde mümkündür. Özdeşlik ya da kim­
lik, nesne veya öznenin, zaman içinde uğradığı nesnel müdahalelere rağmen
ve bunların yarattığı risklere bağlı olarak, dolayısıyla belli bir olasılık
Zamanın Yüzeyi 57

ölçüsünde korunabilir ya da değişebilir... Varlığın, özdeşlik ya da kimliğini,


tarihin ya da doğanın ufkuna doğru, ne ölçüde, hangi olasılıkla koruduğu, ama
aynen koruduğu, yani kendisinin tıpkısı olarak ne ölçüde kalabildiği· -
dönüşüm sorununun temeli budur. Varlığın kendini - nesne ya da özne -
gelecekte, yani henüz-fiili-olmayan bir dünyada da aynen yeniden-üretip
üretemeyeceğidir asıl sorun. Varlık geleceğe doğru yürürken ve bu yürüyüş
sürecinde kendini yeniden-üretirken hep kendisinin tıpkısını mı üretiyor, ken­
dini aynen mi tekrarlıyor, özdeşliğini aynen mi koruyor, üstelik çevresinden
gelen bunca müdahaleye ve karşılaştığı risklere rağmen? İşte dönüşüm soru­
nunun temelinde yatan da budur.

Öte yandan özne - bu kavramın idealist yorumunu bir yana bırakarak -


özdeşlik veya kimliğini şöyle belli eder: Faaliyet ve ilişkilerini aynen yeni­
den-üretme olasılığı biçiminde. Peki ya özgürlük? Öznenin özgürlüğü, onun
kendi faaliyet ve ilişkilerini aynen yeniden-üretmeme ya da üretememe
olasılığından başka bir şey değildir! Buysa bizi pozitivist determinizm kav­
ramıyla belirlenmiş bir alanın dışına atıyor, çok dışına...

Notlar:

1. Grundlagen zur Topologie der Zeit, s. 66


2. Çünkü Grundlagen' da, şimdi'yi, "çelişkileme" (çelişki'ye veya ad absurdum
indirgeme, ya da olmayana ergi) yoluyla şöyle tanımlamıştım: Maddenin, saat­
sel zamana göre hem artık-olmadığı (yani geçmişteki) bir durumda olmasının
hem de aynı zamanda henüz-olmadığı (yani gelecekteki) bir durumda olmasının
imkansızlığı gibi bir çifte-imkansızlık nedeniyle hapsolundugu zamansal an
şimdi'dir! Öyleyse şimdi, bu iki maddesel imkans:ızlık arasında, bu iki im­
kansızlık bölgesini birbirinden saat-zaman cinsinden ayıran zaman duvarı ya da
zaman yüzeyidir. Ve bu yüzey, tüm evren (yani, her an ve bütün elementer tane­
cikler) için geçerlidir. Ayrıca, kapalı da olmalıdır bu yüzey; yani evrende birtek
tanecik bile olsa, geçmişteki enerji durumuna gelecekte yeniden kavuşabilir,
ama aynen kavuşamaz. Geçmişteki durumunun aynen yeniden üretilmesi ancak
bir olasılıktır.Başka bir deyişle, maddenin artık-sahip-olmadığı bir durumunu
yeniden-üretmesi hiçbir•zaman yüzde yüz kesin değildir.
3. Grundlagen, s. 63
4. Yılmaz Öner, Fizik ve Felsefe (1976) ve Pozitivizmi Eleştirmek (1985).

NOT: Bu yazı,Yılmaz Öner'in 1986'da yazdığı, yakında yayınlanacak olan Bi­


limlerde ve Sanatta OrtaK. Düşünce adlı kitabının önsözünden kesitlerdir.

You might also like