Professional Documents
Culture Documents
Charles J. Rosebault
••
NOKTA KİTAP
Abide-i Hürriyet Cad. Hak Apt. No: 27 Daire: 2
Şlflllistanbul
Tel: 0212 343 10 23 (pbx) Fax 0212 34310 24
www.noktakltap.eom.tr/e-mall:lnfoOnoktakltap.eom.tr
Davutpaşa Cad.
Güven Sanayi Sitesi
O Blok- No: 1271128
Zeytinburnu - İstanbul
Tel: 0212 544 75 72
SELAHATrİN
+
EYYUBI
CHARLES J. ROSEBAULT
;.. �: ..
�... :
NOKTA KİTAP .
İÇİNDEKİLER
BİRİNCİ BÖLÜM Selahattin'in Şövalyeli�i 7
göstermişti.
9
şünüyorc.lu? fülgelerin öğretilerini ve peygamberin hikmeti
10
Kimi zaman, bu tören doğrulansa da tarzı değişir. Gelecek
zamanların Haçlılarından biri olan Vinsauflu Gcoffrey şöyle
yazar:
"Zaman içinde olgulaşıp, savaşmaya uygun duruma geldi
ğinde, hilat kuşanmak için gizlice Filistin'in meşhur prensi
Tourslu Enfrid'e geldi ve Frenklere karşı olumlu tavırları so
nucunda şövalyelik kuşağını kuşandı."
Çok sonraları, ömrünün sonuna doğrn, içinde Aslan Yü
rekli Richard'ın da bulunduğu koca bir Hristiyan ordusu
önünde yeğeninin şövalyelik unvanı almasına onay verdi. Do
layısıyla, bütün bunlan kendisinin de şövalyeliği kabul etmiş
okluğuna dair kanıt kabul etmesek bile, şövalyeliğin altında
ki ilkeleri onayladığını biliyoruz. Aslında, bütün yaşamını in
celediğimizde, kendisine Sör Humphrey tarafından Çizilmiş
olan ilkelere azimle sadık kalmanın en öne çıkan özelliği ol
duğunu da görebiliyoruz.
Yoklan çıkma dürtüsünün çok güçlü, kimi zaman karşı
konulmaz olduğu anlar da gelmiştir. Kimi zaman, ritkipleri
nin vakur antlar içip, sonradan bunları aynı titizlikle yerine
getirmemiş olmaları buna neden olmuştur. Ancak, 1-Iristi
yanlığın şövalyeleri kimi zaman sözlerini tutmazlarken ve
hırsları yüzüne.len özveri antlarını bile unuturlitrken, kayıtlar
bu Müsli.iınan'ın andına sadakatle bağlı kaklığını göstermiş
tir. Hristiyan vakanüvisleri, neredeyse istisnasız olarak kafir
bir Müslüman olduğu için Selahattin'e söverken bile, onun
11
söziiniin eri olduğuna, şaşmaz nezaketine, merhametine ve
12
\...:,.,
rL'ı fı ,, ,. r .: s 'f
.._ . u\
en · s � G .1 u r ı
,,
17
yüce bir komuna getiriyordu. İsa'nın doğum yeri ve türbesi
kurtarılacaktı ve bu başarının şerefi yanında biraz mülk edin
mek ve keseyi doldurmak da elbette kaçınılmazdı.
İdealizm ateşi o günün Avrupa'sında kor gibi yanıyordu ve
geride terk edilmiş evler ve düzeni bozulmuş toplumlar bı
raksa da yangın yayılmayı sürdürdü. Piskoposlar bölgelerini,
papazlar kiliselerini, keşişler hücrelerini, ustalar tezgahlarını,
tüccarlar işlerini terk ettiler. Geride bırakılan kadınlar kadar,
erkekler de oldu.
İngiltere'den, İskoçya'dan, İrlanda'dan, Fransa'dan ve
İtalya'-dan gözleri parlayarak, tehlikeye ve zorluklara karşı ka
yıtsız yiiriidüler. Bu kaygısız ve gözü pek maceracılar, Tanrı
adına ıssız oımanlara daldılar, hırçın denizleri geçtiler ve geçit
vennez dağlara tınnandılar. Akıl almaz zorluklara katlandılar,
kavurucu güneşin ve donduran yelin işkencelerine, açlığa ve
susuzluğa dayandılar ve sonunda Vaat Edilmiş Topraklar'a var
dıklarında, isimsiz mezarlara gömülmek üzere, cesur ve genel
lil<le kendilerinden kalabalık bir düşmanla kapıştılar.
Bu sırada yaklaşan çığın söylentisi Kutsal Topraklar'a ve
komşu ülkelere ulaşmıştı. Haberler ne kadar korkutucuysa,
Hz. Muhammed'i reddeden, haç biçimli bir puta tapanların;
Tann'nın bir olduğunu, tek ve bölünmez olduğunu ve İsa'nın
her ne kadar peygamber olsa da, Taun olmadığını bir türlü
kabul etmeyen bu kibirli, münafık köpeklerden intikam al
mak kararı da o kadar güçlüydü. Eğer ölüm, cennete ulaşmak
18
ve dünyada imkansız olan sonsuz bir mutluluğa kavuşmak
miydi?
olmuştur.
taratindan yaratılmadı.
B.u ikili, neredeyse bir anda yok edildiler ama diğerleri cid
20
ele geçirmeyi başardılar. Kıskançlıklardan ve rekabetten kay
direnişler de oldu.
yapması beklenmiyordu.
uzun direnişi halktan altı bin kişiyi bir gecede katlederek ce
g
çıktılar ve düşmanlarını da ıttılar. Haçlıların o bunaltıcı du
21
Bir de herhalde Mızrak'ın varlığıyla uyanmış olan beyaz atlı,
lardı. Yola çıkan ve sayısı yüz bin ile altı yüz bin arasındaki
22
rckleri de zihinleri de başlangıca dönmüş ve tek ülküye adan
23
dıktan sonra, oraya sığınmak isteyenleri kommayı vaat etmiş
rı biliyor."
İki katliam arasında seferin yüce amacı bir an için akla gel-
met Kilisesi) ilk yönelen oldu. Yalnız keten bir giysi kuşanıp,
Beş yüz yıl sonra, savaştan çıkmış bir askeri birlik, Papa
velerle dolu. pek çok kutsal adamm yaşa dığı bir nimetler di
nin gücü bir noktada Mısır, İran. Suriye, Kuzey Afrika ve hat
ve Filistin 'i ele geçiriveren yeni vt· etkili bir güç, bunların
26
CSg..ırfcsJ. U\.05cG.111fı
28
temişti. Bir ba şkası. geniş bir düzlükte at üs tü nde durur ve
nında geçirmişti.
yönetim kurulnrnştu.
31
nen fatih, saldırgan da olsa savunan taraf da olsa kulaklarına
düm" diye alacı bir yanıt geldi. Ne olduğunu bilmek için çok
yoldaşlarına bir uyarı olması için geri yollar. Bir başkası kafa
32
söylencesine neden olur. Aslan Yürekli Richard'ın da konuk
olduğu bir şölenin çok daha gaddarca tasvir edildiği şiiri olay
dan çok daha sonraları duyup da yazan şair, ilham kaynağını
bu duygudan almış olabilir. Erkekler, kadınlar ve çocuklar
yerle bir olmuş kentlerin sokaklarında, bir veba kaynağı gibi
üst üste yığılırlar. Esirler zincirler içinde yürütülür ve binler
cesi soğukkanlılık içinde doğranır.
12. yüzyılda Irak hükümdarı olan başka bir Melikşah,
veziri tarafından zincire vurulup hapsedilir ve vezir, hırsın
kan bağından daha güçlü olabileceğini düşünerek, devirdiği
hükümdarın kardeşini tahta davet eder. Kardeş tahta otur
duğunda ilk işi vezirin kafasını yandaşlarının gözü önünde
kestinnek olur. Bedenini de köpeklere atar. Bağdat'ın gurur
lu emiri İbn Atir, bir hükümlünün cesedini sokaklarda sürün
dürüp yaktırır. Dört gün sonra kendi öldüğünde cenaze alayı
aynı sokaktan geçerken kalabalık üşüşür, bedenini ele geçirir
ve ona da aynı şeyi yaparlar. Roha başpapazı, kent hüküm
darının yokluğunda, kent savunmasını desteklemek kisvesi
altında, kendi kesesini d.oldunnak amacıyla yeni bir vergi ko
yar. Düşman kente ulaştığında, altını cübbesinin altına sokup
tapınağından çıkıp, düşman giremeden iç kaleye ulaşmaya
çalışır. Ancak geç kalmıştır ve kapılar çoktan zorlanmaktadır.
Kaçmaya çalışır ama haram zenginlikleri onu hantallaştırır.
İşgalcilerin atlarının önünde tökezler ve toynaklar altında ezi
lir.
33
Bu şiddet ve bencillik örneklerine karşı, ateşli kahraman
35
lında köle olan, yetenekleri ve sadakatleri yüzüne.len sultan
37
gün de durmakta olan olağanüstü bir tapınağı vardı. Sağlam
kalesi ve muazzam duvarlarıyla, Suriye'de Arapların elindeki
en güçlü kentlerden biriydi. Emevi halifelerinin elindeki as
keri bir merkez olduğu dönemde, etkisi Tadmur'dan denize
kadar uzanırdı. "Kadınları güzellikleriyle, erkekleri yiğitlikle
riyle ünlüdür, toprakları ve bahçeleri verimlidir" diye kıvı
rıveren Makdisi'nin burada hoş olmayan bir şeyler yaşamış
olduğunu varsayıyonım. "Kentin yükse�erincle, uzaklardan
bile seçilen bir kalesi var. Müslümanlar burayı ele geçirdikle
rinde kiliseye el koymuşlar ve yansını cami yapmışlar" diye
yazmış Makdisi. "Bu cami pazar meydanında ve kubbesinin
tepesinde dört bir yana doğnı bakan. dökme pirinçten balık
üzerinde adam heykelleri var. Bu heykeller hakkında rivayet
çeşitli ama güvenilir olanı yok. Kentin başına pek çok talih
sizlikler gelmiş, hatta da şimdi bile yok olma tehdidi altında.
İnsanları budala. "
Haçlılar, Suıiye'nin en büyük kenti olan ve hatta dünyanın
hfüa ayakta kalan en eski kenti olduğu söylenen Şam üzerine
pek çok girişimde bulundular. Dördüncü Halife Ali katledil
dikten sonra hilafet merkezi Mekke'den buraya taşınmıştı ve
Şam bir süre Emevi hilafetinin başkentliğini yapmıştı. Hristi
yanların eline geçeceği düşünülen bir an gelse de, Haçlı ön
derleri kötü danışmanları yüzünden bu kentten püskürtüldü
ler. Burası tarihin başlamasından bile önce büyük bir kentti ve
bilinen her dönemde görenlerde coşku uyandırmıştı. Kuzey
· sınırında iki ırmak tarafından sulanan, olağanüstü bereketli
bağlar ve bahçelerle dolu geniş bir ova vardı. Yunanlılar, Ro
malılar, Mısırlılar ve Araplar buranın mimarisine ellerinden
gelenin en iyisini katmışlardı ve kentin evleri görkemli mo
zaiklerle, oymalarla bezenmiş duvarlarıyla ve tavanlarıyla ün
lüydü. Yunanlılar buraya "En Güzer' derdi, Araplar ise "Dün
yanın Gelini. " Doğunun tüm kentleriyle yapılan ·ticaretin en
büyük merkeziydi. Sayısız keı.-Van buraya uğrardı. Sergileri,
yalnız doğu zanaatkarının elinden çıkmış nadide eşyalar satıl
clığı için değil, Asya'nın- tüm toplumlarından gelen her çeşit
insanla dolu olduğu için de görmeye değerdi.
Makdisi'nin söz ettiği o günlere kıyasla, Haçlı istilası dö
neminde de saraylar, anıtlar, halifelerin diktirdiği görkemli
yapılar, hatta kenti boydan boya geçen bir kapalı çarşı olan
· "Düz Sokak" bile pek değişmiş değildi. "Derelerle bölünmüş,
ağaçtan yoksun" olan bu kentte her eve kanallarla su sağla
nıyordu. "Burada fiyatlar ortalamadır. Meyve de çeşni de bol
bulunur. Satılık kar bile vardır. Başka bir yerde bu kadar gör
·
kemli hamamlar, bu kadar güzel çeşmeler, bu kadar dikkate
değer insanlar görmedim."
Romalılar arkalarında güçlü duvarlar ve göreni hayran bı
rakan kapılar bırakmış olsalar da, Şamlıların asıl gunıru çok
eskiden de bir tapınak olan, sonrasında Aziz John Kilisesi ola
rak kullanılan Ulu Cami idi. Kapısındaki "Yüce İsa, hükmi.in
sonsuzdur ve saltanatın kuşaklarca dayanacaktır" yazılı kitabe
39
dışında, geri kalan her şeyiyle camiye çevıilmişti. Girip çıkan
lfO
lığın kanıtını bir anda yok etmiş, hem de onları okumak zah
metinden kurtuluvermiştir. Konumunun üstünlüklerinin far
kında olan bir hükümdardı. Fazla masrafı şurada burada yeni
birkaç vergi koyarak halledebilecekse, müteahhitle olası bir
anlaşmazlığı neden göze alsın ki? Mümkün olanın en iyisini
istemişti ve elde de etmişti. Halifenin ibadeti için ayrılan ka
fesin kapısı altındandır. Caminin içini altın zincirlere asılı altı
yüz lamba aydınlatır. Yirmi bin kişinin birlikte namaz kılabil
mesine yeterli yer bulunur.
Filistin Müslümanların elindeyken başkenti Kudüs değil
Ramlah (Ramla ya ela Ramleh) oldu. Makdisi, .burası için,
"Akan suyu olsa, taıtışmasız, İslam'ın en güzel kenti olurdu"
tanımını yapmıştı. Evleri beyaz, yeşil, mavi ya da kırmızı mer
merden yapılmış, büyük bölümü heykellerle ve süslemelerle
donanmıştı. Çarşının ortasında bulunan ulu cami, doğu mi
marisinin mücevherlerinden biriydi. Adı · "Ak Cami" idi ve
Şam'daki Ulu Cami ile rekabet edebilecek kadar önemliydi.
Mısır ticaretinin pazarlarından biri olarak iki denize de ulaşa
bilen bir duraktı. Müşkülpesent Makdisi her ne kadar insan
larını anlatırken "cömert ama biraz aptal" diyor olsa da, kent,
hoş iklimi ve lezzetli meyveleriyle Müslümanların gözünde
bile yüce bir yerdeydi.
Kudüs'e gelince, zaman içinde mimarları buradaki kutsal
yerlerin önemini yansıtmak için ellerinden geleni artlarına
koymamış olsalar da, genel görünümünü de korumuşlardı.
Gerek M iislii ınan, gerekse Hristiyan yazarların aktardığına
di. Sokakları taş döşen mişti. Doğu işi, taştan çatılarl a örtiil
kentin kafası çalışan her insanın yüreğine h i tap ettiğin i " söy
leyerek öviinebiliyorlarclı .
sal olan ı\ıkscid-i Ak.sa, Kubbet' iis Sahra , Ku bbet ' iil S i lsile
kıyamet gününe.le ·inançlı ların ruh ları nı bir araya get i receği
. .
4-3
bir alandı ve içinde her biri ayrı bir mucizeyi anlata n , baş
ela, Kutsal Kent 'i gördüklerinde ımıh tem ekn ayn ı coşkuyu
dokunamazdı bile.
çifte yazı olan El-Aksa Tılsımı vardı : "M uhamıned Al lah 'ın söz
yanla r ı n bile bun lara karşı Kutsal Mezar K i l ises i ' nde b u l unan
Nasır Küsra uzun süre d inleyip bir şey duyamamış olsa da,
herhalde b u çığlı kları duymak için belli bir k ulak yapısı ge
4-5
· de, Mescid-i Aksa da, pek çok başk a yer ve yapı ela Hristiyan
sahip gösterilmişti.
konulması kolay bir şey değildi. ' Bırakın yapsınlar' tavn, hoş
kurulmuştu.
'+7
bağlı askeri bir örgütün, kendi kutsal alanlarının Peygamber' e
lf8
kent güçlü bir kılıcın ödülü olabiliyordu. Bir gün köle olan,
ertesi gün efendi olabilirdi. Bitmeyen ayaklanma ve isyanlar
yüzünden, hiçbir hükümdar kendi adamlarına bile bütünüyle
güvenemiyordu. Bir sultanın bir zamanlar azametle dikildiği
bir caminin kapısında dilenmek dummunda kalışını anlatan
öyküler bile vardı. İnsanlar önderliğin sürekli et değiştirme
sinden ürkmüşlerdi ve yeni hükümdara tepki vermez olmuş
lardı, çünkü baştaki kişinin değişmesi onları iyi ya da kötü
etkilemiyordu.
Hristiyanlar ile Müslümanlar arasındaki iyilik ve kardeşlik
· dolu geçiş süreci sonunda Müslümanlar güçlerini artırdılar.
Bir Arap yazar, Müslümanlann zayıflığından ve Hristiyanların
giderek şiddetlenen akınlarından kederle söz eder: "Birlikleri
kalabalıktı ve kolları sanki bütün İslam dünyasııu ele geçire
cek gibi uzanıyordu. Art arda akınları günlerce sürüyordu. Bu
akınlarda Müslümanlara çok zulmettiler ve onları mahveden
darbeler vurdular. Müslümanların mutluluk yıldızı kararmış
tı, iktidarları yarılmıştı ve refah güneşi sönmüştü."
Birkaç güçlü kent dışında, Hristiyanlar her yerde gibiy
diler. Mısir sınırında bile ... İnsanların paralarını ve mallarını
alıyor, onları "küçümseme ve baskı yoluyla hafı.fletiyorlardı. "
Ticareti sekteye uğratıyorlardı ve işgallerinden kurtulmuş
kentler bile haraç vermek zorunda kalıyorlardı. "Bu sefalet
içinde" diye bitirir sözlerini tarihçi, "insanlar ölmeyi diler ol
muştu. "
4-9
Araplarla Haçlılar arasında bir çatışma
(12. yüzyıl Aziz Denis Kilisesi'nin penceresinden)
51
etti. Bulunduğu her yerde hızla tepeye tırmandı, itibar gördü,
Zengi 'nin ilk işi, Artuklu bölgesinde kalan ve Musu l ' a karşı
52
ele aldı. İ ki yıl sonra, Halep yöresinin başına en büyük bela
tadına bakın! " savaş narasını salarak çarpışan Zengi, onun coş
53
hü kümdar olur" d ereli Söyle n ceye göre; nöbette uyuyan bir
.
bir başka kasaba üzerine yü rüyo rmuş gibi yola çıktı. Yalnızca
54-
elinden çektiklerinin öcünü almak üzere her yeri yakmaya
başladılar. Zengi, adamlarına zafer sarhoşluğunu meneden
Müslüman hükümdarlardan değildi ve acımasız fatihler ye
nilenlerin üzerine çullanırken, onları gemleyen yoktu. Kili
selere dalıp mihrapları ve haçları devirdiler. Keşişleri ve pa
pazları kestiler. Evlere dalıp herkesi öldürdüler, yalnız genç
erkekleri köle etmek üzere, genç kızları da cariye yapmak
üzere sağ bıraktılar. Pazarlara dalıp yağma yaptılar. Koca
kent bir mezbahaya dönecek gibi görünmeye başlamıştı ki,
yıkım tamamlanamadan Zengi göründü. Geniş sokakları ve
soylu yapılarıyla kenti� güzelliği onu büyülemişti. Burayı vi
raneye çevirmek açık<;a bir suç olacaktı. Buyruk verildi ve çıl
dınnış askerler durdumldu. Genç erkek ve kızlar salıverildi,
mallar sahiplerine iade edildi, ahali gizlendiği yerlerden çıktı
ve yeni bir hükümdarın gölgesinde olsa da, gündelik yaşam
larına dönmeleri teşvik edildi.
İki yıl sonra, Zengi altmış iki yaşındayken, Fırat boyun
daki Caber Kalesi kuşatması sırasında öldürüldü. Çadırındaki
şarabı içmekte olan köleleri onun uyandığını gördüklerinde
sabahleyin çarptırılacakları cezadan korkup üstüne çullan
dılar ve yardım bile çağıramadan onu hançerleriyle deştiler.
Hristiyan işgalcileri püskürtmeyi başarabilen Müslümanların
ilk büyük hükümdarı, böyle yüz kızartıcı biçimde öldü.
Bir sonraki lider Nurettin'di. İmadeddin Zengi'nin üç oğ
ltından biriydi ve gerçekten yakışan bir oğul olduğunu kanıt-
55
lamıştı . Başlangıçta Halep Emiri'yken , babasının başladığı işi
orada öldü.
kendine güveni gelen Louis yola devam etse de iki gün sonra.
57
5f� .ı f, .1 t t ; 11
-
€" ,, ıı
L L
G;
ele silah çattı. Anlaşılan Türkler, her fı rsatta Haçlı lara çomak
nıımında kalan hacıların pek çoğu, ken dilerini açlığa mah küm
kın ı tutuşturduğu söylen tisi c.le yazı ldı . Yazar, b u aşk ın ayrın
Elenor da yanındaydı.
kaçmaya zorladı.
59
5f � ,1 ıJ ,ı f t i 11
.
s ,,(. ,, il
(.
ı; i
yeri ne keha net i n i n başarısı z lığıyla alay edi l d i . Asya ' d a Nu rcı
Go
ALTi NCi BÖLÜ M
Savaşçı ların Soyu ndan
" Ko n u muza gelel i m " diye yazar, Sdahattin ' in baş vakan i.i
mı a n la t ı r.
Yusuf idi ama Avrupa d ünyası onu " Salad i n " olarak tanı d ı .
61
da pek unnırsanıazlardı. Cahil lerc.li ve uygarlıktan nasiplerini
ler arasında soyuyla övünmek sık görülen bir özellik olsa da,
62
<S g .ı •• rc s J . �� ., s c ı; .ı il r ,
bir i n i n ölmesi çok büyük bir suç sayılmasa da, ölen kişi dev
suz olması için yeterli nedeni zaten vardı . Büyük olasılı kla,
bir dürtüyle harc,:ket etmiş, Zengi i l e yüz yüze gel miş ve onu
ordusu dağılm ıştı ve Dide boyuna ulaş tı kl arı nda onları kova
,
. 6Lf
Soğuk'a 'seni nerede bulurum' diye soracak olursa, 'Balkan
da, Soğuk 'aslında evim Baalbek' tedir' diye cevap verecektir. "
di, aksine, güçlü ve sert bir adam oldu. Zengi'nin ölümü son
Fatımilerin elindeydi.
. 66·
olan, en gözde önderlerden birinin oğlu olmasına karşın,
lecek yılların ilkeli öndeıini korumak için, her türlü gençlik taş
sahip olan genç bir adamın gençlik tutkularını bastınp ela kö
68
asker ve parlak bir önder olacak olan bu adamın gençliğin i n
başarı gösterdiği ilk Mısır seferinden sonra bile Şam' dan ay
büyük olasılıkla babası nın da- onu Mısır üzerine i kinci bir se
ortadan kaldıran kişi Şirkuh oldu. Hevesli. eski asker her za
71
reken cesareti ilk gösterecek olanın eline düşüverecek ol
bağlamayı öneriyordu.
72
es E r s J . ��
.1 ,. c o r
5 c ı; .1 " t
di.
Atir, Selahattin ile ilgi l i bir olayı " Kuran okuma sanatının ho
"Sen ele bir dilek dilemelisin şimd i . " O da yanıt ver111iş: "Siz
bu şirin öykü, Kemalettin bin Adin tarafı ndan yazılmış bir Ha
alınmamıştır.
gileyen bir olay yaşan mışt ı . Sağ kanat Frenk süvari lerinin
74
önünde çekilmeye başladığı zaman attan inen sultan secdeye
da kullanılacaktır.
75
5 f g
o: ,, ,, {{i il 2 " ,, il
1... 1...
6i
göz ününe sere b i l diği ama batın ı ıı asla görm ediği hatta nadi
el etmişti .
zaman son ra karşı k ıyıda Amalri c ' i n ordusu d a bel i rd i . İki ta
rc:n c.l i k t e n sonra geri çekilmek ve ancak Amalri c ' i n süva risiz
5 e fu g .ı ı ı i ıı € r r 11 G i
mış oldu.
sından bir yıl kadar sonra, 1 1 68 Ekim 'inde ı\malric geri dön
asl ı n da pek zor olmazdı ama Şavcr kralın tereddüt ettiği süre
79
Sclahattin, amcasının bu seferinde de ona katılmamak için
yola geldi. "Allah için" dediği söylenir, " bana Mısır'ın h üküm
darlığı verilse bile gitmem. " Olacaklar şöyle bir diişii niilürse,
80
bomlar ve sancaklar eşliği ncle gelirdi" ama bütün bu patırtı
81
t1laşmak da çok kolay değildi. Buranın yöneticisi, aslında sal
yaparak şöyle der: " Bazı insanları cennete getirmek için zin
yazar: "Sizin için iyi olan bir şeyden nefret ediyor olmanız
�
dıran, insana " kısmet işte! " dediıten bir sondu. Göni. lsüz ge
bu krizde öne çıktı. Aldığı terfi çok öi1emli olsa da, bunun
86
etmeye başladı. İlk olarak, Ahmet oğlu Seyfettin Ali'yi seç-
ınişti.
çıkıştı. "Ama sizin aranızda özel bir bağ var. İ kiniz de Kürtsü
raf edilmesiydi.
88
ayaklandılar ve isyan ancak h ilafet sarayıyla vezaret (vezirlik)
di. I3u olayın yankıları yıllarca sürdü ve ülkenin dört bir ya
ni kestiler.
yeni vezire karşı tavrı da, hitap biçimi de, onun dizginden
adı söylen iyordu. Hatta vezir, yeri geldi kçe ya p tığı her şeyi
d i le getiriyordu.
yazacağı gibi, Selahattin ' i n destekçil eri kadar d üşman ları da,
"Kendi ağzından şöyle c.hıyd u m " der Sclahattin ' i n kfıti bi , "Tan
tü. Bu. büyük bir kayıptı çünkü Şirkuh'un aksine Eyi.ip sakin
yapmasmı engellemişti.
91
5 f.: .1 1} .ı t t i 11
·
e v " 11
L L
Gi
iyiliğini ikimizden daha çok düşünen biri var m ıdır sence?" Se
mişti- pek çoğu kendisine i hanet etmek için fı rsat kol l ayan
92
Ö ğüdü hakl ıydı ve etk i l i o l d u . N uret t i n , buyruğunun i t i
istem iyord u .
hoşml lsuz ailelerden gizlice yardım sözü d<: alıp D i myat'ı ku
93
kuşkusuz aksini söylüyorlardı. Bu son anda bile tereddütlü
artması engellendi .
94-
zinc, yalnız altın bakımından deği l, m ücevhtT bakımından ela
oğlu Melik Salih İ smail'in adını ok İ. ı l llyor olsa da, bunun çok ·
na ihtiyacı vard ı .
95
mayla gelip, savaşçı indireli. Bir ara küçük savunma birlikleri
kardeşi Turan Şah ' ın fetihleriyle birleşince, İsla m ' cla yeni bir
97
kançhklar bulunuyordu. Böyle olmasaydı, her güçlü emirin
olabilirlerdi.
çekinmeyeceğini bildirmiştir.
peşine düştü.
pek bir şey ifade etmiyordu . Hedefi tekti ve ona ulaşmak için
99
Müslümanların refahını sekteye uğratmak ya da onların kanı
nı gereksiz yere dökmek çok ciddi bir yanlış olurdu. Bunların
hepsinin daha büyük bir amaç için elden geldiğince saklan
maları lazımdı. Bu yüzden işgal ordusu oradan oraya gezme
ye ve kolay elde edilebilenleri hedef almaya başladı. Bu arada
yalnız zorlandığı zaman savaşıyor, o zaman da bunu göz ardı
edilemeyecek bir ders verecek kadar güçlü ve şiddetli yapı
yordu.
Böylece, Musul ve Halep orduları onu Hama yakınlarında
yakaladıklarında uzlaşmayı, hatta ele geçirdiği bazı yerleri geri
verıneyi önerdi. Ancak, daha büyük kuvvetlere sahip olan ve
zaferden emin rakipleri önerisini küçümsediler ve reddettiler.
Selahattin'in askeri dehasını hesaba katmamışlardı. Sonunda
savaş çattığında, rakip kuvvetler tam onun istediği gibi konuş
landılar. Kaderle oyun oynanacak ya da siyasi nedenlerle elini
korkak alıştıracak zaman değildi. Şam ve Mısır savaşçılarının
arasında bir vadide kıstırılan Halep ve Musul savaşçıları kıyı
ma uğradılar ve Halep'e kadar kovalandılar. Burada, Halep ve
yakın çevresi dışında Nurettin'in Suriye'de sahip olduğu tüm
toprakların hükmünü Selahattin'e veren bir barış anlaşması
yapıldı. Bu durum, Salih'e göstermelik bağlılık iddialarının
tümüne son verdi. Talihsiz genç hükümdar, Gümüştekin'le
ortak olduğu için kaybetti. Gümüştekin'in umursamazlığını
görünce de Salih özgürlüğünü kazanmanın tek yolunu onun
kellesini vurdurtmakta buldu. Selahattin, artık Mısır sultanlı-
100
ğı yanında Suriye hükümdarlığını da kazanmıştı ve Kahire' de
çoktan geçmişti.
altından bir cübbeyle sarar, beline iki kılıç asar ve başına tacı
101
linceye dek Bağdat'a gitmeyi aklından bile geçirmedi. Davet
Bir süre için terazi ona karşı hareket eder gibi oldu. Sonra
102
masi örneği uygulandı ve havadisler doğm yere doğru etkiyle
dışı bırakılmıştı.
103
okçular bulunurdu. Bunlar da Rum ateşine karşı sirkeli deriy
de alındılar.
şan yeterli kuvvet almıştı. Bir süre işler yolunda gitti. Ordu
10lf.
CSg.ı rfcsJ. U?. o s � G a ııft
beyi Turan Şah 'a yazdığı mektup, kendi tarzına göre bir bayii
dun . " Belki de, kendisi daha gençken ona hava atan ağabe
nin acısını tam olarak unutamamış olacak ki, onun ünlü mer
vurdurmuştu.
feda etmesi sayesinde zar zor kaçtığı başarılı birkaç küçük ça
105
ela karşılaştı. Arapların kaçmaya başlamasıyla, onlan i zleyen
kovalamaca fazla ileri gitti. Özell ikk d<.: Amancl l ı Odo önder
yordu.
106
taşlan yerinden oynatacağını düşünmüşlerdi ama taşlar o ka
hattin, buraya getirilen her dolu matara için bir altın verece
niş bir barış ilan etti. Ihı da iki yıl sürdü. Sonra Mısır'a döndü
)Gpırclamaclı .
107
te görmezden gel m iyordu ama h eybelli sabn tükenmek bil
Jiyc.li .
tana veda etmek üzere toplan ınışlarc.l ı . Sazlı sözlü genel bir
108
" M enekşelerin saldığı kokuların keyfini son kez çıkarın: Gece
beri, en güçlü h ed efl ere karşı bile amacına ulaş mı ştı Bu fa
.
" Haşh aş i " sözcüğü, güçlü bir uyuşturucu olan haşhaş bit
clı . Arada sırada gözü kara bil " lıiikiimdar bu katilleri cezalan-
111
dırmaya kalkışırdı. Bunların arasında Nurettin bile vardı ama
yapılan bir akına yanıt olarak şöyle bir yazı gelmişti: " Bizi
112
yan saf bir tavırla sordu. Yanıtları, emiri ciddi biçimde yamla
yan bir hançer darbesi oldu ve Selahattin'in otağına dalıver
diler. Bereket versin, yardım yakındı ve sultana ulaşamadan
durduruldular. Yine de, alt edilmeden önce yardımcıların
dan birkaçını öldürmeyi başardılar. Altı ay sonra, Selahattin
otağında yalnızken bir adam içeri sızdı ve tarpuşunun (E.n:
Eskiden kullanılan mavi ipek püsküllü kırmızı takke) altına
giydiği örme zırh başlığı olmasa onu öldürebilecek olan dar
beyi vurmayı başardı. Selahattin adamın bileğini yakaladı ama
kalkamadığı için üst üste inen darbeleri de engelleyemedi.
Öldürme sanatında eğitimli olan saldırgan hançeri ustalıkla
kullanıyordu. Hedefi sultanın gırtlağıydı. Sürekli oraya vuru
yor, ancak entarinin altına zırh giymiş olması sayesinde ulaşa
mıyordu. Sultanın çağrılarına yardım yetişti ve subaylarından
biri, parmaklarını kesmek pahasına, gözü dönmüş saldırgan
darbelerden bayılana dek hançeri tuttu. Ancak henüz son gel
memişti. Daha o yere düşmeden, bir başka katil otağa daldı
ve korumalara rağmen Selahattin'e ulaşmaya çabaladı. Ölün
ceye kadar da durmadı. İkisi de düşünce belanın savuştuğu
nu düşünüp rahat bir soluk alsalar da yanılıyorlardı. Şeyhin
üçüncü bir elçisi otağın dışında bekliyor ve fırsat kolluyordu.
O da içeri daldı ama sultana ulaşamadan yakalandı. Selahattin
ilk kez korkuya kapılmıştı. Kendisinden üstün düşmanlara
karşı cesur çıkışlarıyla, kanlı savaşların belirsiz sonuçlarını ça
tık kaşlarla kabullenebilmesiyle ünlü olan korkusuz savaşçı,
113
saldırının hızı ve saldırganların korkusuz kurnazlıkları yüzün
116
Selahattin, Sinan'ın bölgesini harap edip, kalesinin bulun
" Ona de ki" diye buyurdu şeyh, şeytani bir tavırla, " eğer
şarısız oldular.
117
Selahattin gelen raporlardan. çok huzursuz oldu. Tanrı 'nm
nısından kuıtulamadı.
118
terse yapabileceğini göstermişti. Bu başarının ancak bir mu
119
ON Bİ RİNCİ BÖLÜM
Tek Başına
121
5 c c .ı g ., , , i 11 €rr Gi
il
" Eğer kardeşini esk iden gördüğün gibi göreceksen " dem iş
nin yanına gidip, ona h e r türlü işinde yard ı mcı olabil i rsi n . "
Elbette, Turan Şah iyi b i r savaşçı olmaya söz verm işti . Nu
Şah ile birlikte baba Eyiip'ün de. pek çok dostlarını n da yolcu·
122
Turan .şah sürekli taleplere.le bulunuyordu ve Sclahattin
c.le, kendisini ulanc.lırsalar bile bunlara karşı koyamıyordu.
Alenen çirkin olaylardan biri, ağabeyinin Baalbek Kalesi'nin
123
zevk de veremiyorlar, istediğim yaşamı da sağlayamıyorlar.
lara sahip olmasına karşın, Turan Şah öldüğünde iki yüz bin
ten derindi. Kare.leşi Şchinşah 'ın oğlu Tacettin ' i n ölüm habeıi
124-
ra u za tt ı . O ana kadar sükfınetini bozma•111ştı ama birdenbire
ğüne gülerek.
den k oruyab ile ce k bir kuş tepesi seçcr ama sen muazzam
erd i rebi l eceğ i buyruğu altında. Başka bir oğlun , ona canı ne
125
kardeşini ele oğullarına sorun çıkaramayacağı kadar uzağa,
126
meye çalışmamalıyız. " Oğl u n u n nqak<.:tine uygun bir yanı ttı ;
karşılıklı a nlayış ve içtenlik sayesinde oğulla babanın ilişkbi
127
anlaşılan, kıvrık bir sakalla sona eren yüzünün hatları kiiçük,
128
eğimli olması yazara daha uygun gelmiş görünmektedir. Ayrı
salar da, tutkulu kara gözlere oranla çok daha fazla melankoli
129
Etkileyici bir görünümü olduğunu okuyornz, demek ki
gusallığa karşı bir o kadar açık bir insandı. Böyle bir m uhabir
halde odasına çekilmek üzere olduğu bir akşam yaşh bir köle
131
şını döndüremediğini kanıtlayan bu kendine hakimiyet, her
saretim yoktu" dedi melik. " Girdiğim zaman, Şaın 'dan gelen
her zaman şaşırtıcı bir kişilik olan gören, kimi zaman öven,
132
Öyküsü" şiirini okuyup heyecanlanıyorlardı. Kraliçenin, altın
133
tit1, çoğunlukla yasalara ve geleneklere bağlı bir hükümdar
mıydı? Kabul edilen sav budur. Ertesi gün biraz daha esnek
. tarafını da tutmayın."
tir ama Arap yazar der ki: " Sultana düşmanlarına karşı pek
çok kere ��kıl vem1işti. Onların sırlarını iyi bildiği için des
kocası, bir kızı ve bir üvey oğlu vardı. Buradan sonra, bu ka
135
ON İ KİNCİ BÖLÜM .
Sultan la Bir Gece
"Tılsım " adlı eserinin girişine.le Scott, Sc:lalıatti n ' i n " Onu
d iği bir şeyi duymamak i çin" diye yazar Bahattin, "derli toplu
Bu tavı r, s ul tanla bir a kşam geç i r m e nin vakur bir şey ol
1 37
renler de vardı. Önceki sulta n ların zorladığı görgü k u rallarını
olaylardı.
o kacl:ır r;ı hatsız olmuştu ki, bir toplantıyı terk edip, sonraki
bile soylarını tanırdı. İlginç ve sıra dışı bir çeşit irfanın usta
zor olmayacaktır.
geri kalmazd ı . Ara sıra hoşuna giden bir şiiri kendi okurdu,
dönüştü. "
139
5 c f ,, _,ı: .1 ı c i 11 € v v "
\.. L
G;
inanmak koı:ıylaşır.
Ekl c k i kanıtl a rl a , büyksi bir gc<.:cyi ycnidcn k urmak vc
c.ltı . Yeni gele nlere bile buranın bir sarayın arz odası deği l ,
du.
hattin. Bir teveccüh ustası olarak, burada ela karşım ıza kusur
sun, onun bulunduğu yeri hak eden bir insan okluğunu yeni
hayli silikleşiyor.
" Ö yle bir adamın kabul edip de, ona eli açıklığımı göstere
ğundan sık sık ayrılmak zorunda kaldığı için, işi çok daha zor
da, tedirginliği zihnini kanser gibi kemirse de, daha alt düzey
ceği kanaatine varmış olmalı ki, davaya halka açık bir dunış
söz aldı.
"Bu Sungur, benim memluklarımdan biriydi ve ben ona
değildi.
15 3
t amamlandıktan sonra Sel:ıhattin 'e özgü bir tavırla gı:.'ld i. Ba
hattin. hükümdarlarının nasıl bir adam olduğu nu halkın gör
mesini i stt'diği için midir, yoksa Selahattin ' i n d u ru m u tanı an
lanı:ic.lığını düşündüğü için midir bilinmez, davacı n ın kendini
sultanla e�il" tutmadığını , yalnızca mah kemenin gerekirse sul
tana kar::;ı bir davada bile adil olabileceğine i nandığı için gcl
mis olduğunu açıklama gereği duydu. Öm<:r, karar yüzüne.len
doğal olarak allak bullak olmuştu ama buradan e fend isin in
merhametine.len yoksun olarak mı ayrılacaktı?
" Ha, bu bambaşka bir konu'' dedi sultan. Ü nıer'e bir hi
lal armağan e di lmesini ve ı�ıasranarını karşılayacak kadar da
para verilmesini buyurdu. " Bakın ız" di ye bitiri r kadı üyki.isi.i
nii. "lütfu na, yasalara ve mevzuata olan bağlılığına, gururunu
bir yana koyabilmesine ve ceza verme hakkın a bile: sahipken
sergilediği cömertliğine iyi bakınız. n
nardı.
mazd ı . Kendi gücii ne karşı her zaman kayıtsız olsa da, sul
sarar, içine çeli k yele k giyer, belinde bir Arap kılıcı taşırd ı . "
155
5.: f.1 ı: .1 1 t i 11 €.. " v u G i
-' L L
son der ki: "Selahatti n ' in gü ne.lelik duaları, beş vakit n amazın
ilerleyen saatleri .
157
Düşmanları Kudiis'ü geri almak üzere yürürlerken ve başar
olabilirdi ki?
yapmakllr."
q
retin de nedeniydi. Bütün iyi Miisl manları desteklemekle
159
Peki , seferlerini planlamak, d:'ihice savaşlarının kurgu
silinip gider.
O N DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
Eli Açı k Selahatti n
zaman başarmıştır.
emreder. Ulağı bir saat sonra, kayıp kız omzunda olduğu hal
e.le geri gelir. Kızı gören annesi kendini yere atarak o kadar
geri yollar.
sonra, artık bize bir zarar gelmeyeceğine i nandım " dediği za
nin anı ları hfüa tazeydi . Kentin komutanı olan İbelinli Balian
papaz.
ni ödeyeceğim . "
man tarafından işgal edilmiş gibi bir görüntü bile yoktu. İşgal
1GG
ğer doğulu yazarlar da, Kutsal Kent'in ele geçmesinin coş
linde geldiler.
" erilecektir.
liği ederler. "Para denen şeye çöldeki kum kadar değer ver
yeceği , " dört parmak uzun luğunda bir zümrü t " , hatta i k i bin
den b i r şey fed a ediyor gibi h issetm ediği . ancak çok sonraları
düşüncenin ürünüydü.
yetmiş bin dinar toplamıştı, ertesi güne yalnızca otuz dinar kal
çoğu zaman ben utanırdım " diye anlatır bir yardımcısı ama o
170
sine.len iki kese Mısır altını çalınıp, yerine bakır kuruşlar kon
çektiğini söyled i . Niyet açıkça belli olsa da, Selahattin bir şey
Cömert olduğu kadar sabırlıydı ve nazikti. " Bir gün ben gö
tıın " diye anlatır Bahattin. " Kasığını yaralamış olsam da, Allah
171
5 f g
c .ı .ı ' ı ; 11 2 " ,, 11
L L
G;
vermedi . "
rı nı ist cdi . Geti ren köle sakarl ı k ell i ve sultanm üstüne sıcak
1 72
<S G .ı ı· f� s J . 2)\ o �_, ı;,ı ıı fı
hall i n her zam a n k i neza ket iyle çocuğa Kuran hatminin nasıl
gittiği n i sordu . Düşman ları nı n kışkırt ması yüzünden midir,
çocuk kendi kendine m i d üşünmüştür b ilemiyoruz ama şüylc
yanıt verd i : 'Tam 'yc:tim hakkı yiyen lerin iç organ ları cehen
1 73
ON B EŞİNCİ BÖLÜM
Kutsal Savaşa Hazırlık
sabır taşının çatlama noktasına geldiği olsa da, sakin yargı ye
de engel olmuşlardı.
1 75
5 c r.1 � .1 ı ı ; € r r " G ;
..
döndü ve iki taraf da barışa kavuştu. Hasta olan Kral IV. Bald
tillonlu Reginald ' a karşı dört yıllık bir anlaşma yapıldı . Küçük
177
nmca, Raymond'un sultanla ittifak yaptığı söylentileri yayıl
1 79
dusu sıcaktan bıkmış ve yorulmuştu. Sclahattin bu d urumu,
ler oldu. Eyerde zor durarak Harran 'a ulaştı ve orada b ir süre
m işti.
180
Adil bir anlaşmaydı ve bütün dünyaya İslam bedeni içindeki
181
Mısır'ın yeni valisi Melik El-Adil olmuştu. Yani, içlerinden
zaman, adam ve erzak için son çare her zaman Mısır'dı ve El
ti. Bu, onun için büyük bir onur olduğu kadar, Haleplileri
yacağını söylüyordu .
rak Kerak Kalesi 'ne yeni bir saldırı için yola çıktığında, 1 1 87
182
ıniklerini parçalama tehditleri de savurmuştu. Hatta Akabe
sağlayabildi.
Üçü Tabcriyye'ye yola çıktılar ama talihsiz Balia n , d iğerle
ri Faba 'ya devam ederken yolda bir yere uğradı . Kaleye ertesi
Sdahatti n'in oğlu El-Efdal, bir gün önce Ü rd iin ' ii geçmek
dan kaçtı.
186
Bu felaket M üslümanların davasına şevk verse de, Ray
ği de yoktu.
birlikte yürüyen kutsal andacın , İsa ' n ın şa hse n geril mi.� o klu
Şeh i rden beş kilometre kadar uza k t a onl arı k uşat t ı la r. H ıttin
188
es G •l I' c� ' J . u� " s � G .ı il rt
gösteriyor.
kaybederlc:r. "
düler. Zırhları onları m ızrak ve oka karşı korud uğu için, atlan
yalnız bir yamak alıp, iki ordu arasında at s ü rerek araziyi ince
di ya da sakinleştirdi.
cesiyle savaş dışı kalmış olsalar cfa, şövalyeler düşmanı uzun süre
Ş
biıikmi ti. Selahattin'in oğlu El-Efdal, Peygamber'in savaşçıları
193
"Onu izlerken yüzünde korku gördüm" der çocuk. "Ren
ve düşmanın üzerine sürdü. Yine ' Dağıttık onları ! " diye ba
ğırdım ama babam bana dönüp şöyle dedi: Sessiz ol! Düşma
195
Guy'un ordusunun gücü hakkındaki raporlar çcşillidir.
Kimi, yirmi üç bin kadar düşük sayılar dile getirir, kimi alt
gelirdi . Sonra Regi nald'e döndü ve dedi ki: "Kaç yere yemin
197
Gerard, zincire vunılarak Şam 'a yollandı ama diğer Tapı
si iclam edildiler.
199
Frenklerin eline kaldı -ve ileıide de işlerine yaradı- ama kıyıda
maları için bir gün izin verildi ve sonra ordu içeri yürüdü.
lar şehre dağılırken her biri seçtiği bir evin kapısına kendi mız
Frenkler bir gece önce şehri terk etmişlerdi. Halka açık yerler·
200
Üstte: Haçlıların kuşattığı bir Arap kalesi
201
Güçlii bir kale olan Toron, iki hafta kadar sonra kuşatıldı
ve savunan nadir yerlerden biri oldu. "Cesaretleri denenmiş
ve inançlarına sonuna kadar bağlı" adamların savunduğu ka
lenin alınabilmesi için mancınıklar kurulması ve üst üste taar
ruzlar yapılması gerekti.
Bu sırada El-Adil temizliğe yardımcı olmak için M ısır'dan
bir orduyla gelmişti ve saldırıp Yafa'yı almıştı. Dört bir yana
kuvvet gönderildi ve bu kollar Beyrut, Sayda, Jibeil, Hayfa,
Caeseria, Nasıriyc, Scfuriye ve Tibni n gibi pek çok yeri ele
geçirdiler. ·'Beyrut'un alınmasıyla Frenkler oradan :ıyrıldılar
ve anayurduna bir yabancı gibi kalmış olan İslam . evine dön
dü. " Kudüs, Sur, Aşkelon ve Tapınak Şövalyeleri 'yle Hospi
talierkr tarafından tutulan birkaç kale daha dışında Kudüs
Krallığı sultanın eline geçmişti. Aşkelon ' u bir kuşatmayla
Eyliil'ün beşinde aklı. Güçleri çok seyrelmiş durumda olma
saydı ve "her savaşçı kendi yağmasıyla uğraşıyor" olmasaydı,
Sur şehrini de zorlayabilirdi.
Selahaui n daha önce gitmeyi seçmiş olsaydı Sur bu du
rumda bile alınabilirdi; zaten tesli m i için koşu llar bile c.lii
şünülmüştü. Antakya prensini lemsi! eden Saye.lalı Reginald
ve yerel komutanlar, Selahattin kuvvetleri n i çekerse teslim
olmayı önerdiler. Sonuçtan emin olan sultan. b urçlara dikil
mek üzere iki sancağı nı gönderdi. Ancak Monferat l\farkisi
Konrad 'ın beklenmedik gelişiyle işler değişiverdi.
"Marki, kafirlerin en iman.sız olanıyd ı " diye yazar El-Atir.
202
"Bir talihsizlik iblisiydi; k u rttan beter, itten aşağı lık, eşi ben
203
5e f., g ., ı ı i ıı S r r u G i
yola çıktı.
Scfcıin son biiyii k ham lesi olan Kudiis k uşat ması için artık
yol açı ktı . Oradaki güçlü kişilere ulak y o l layı p , şt'l1ri teslim
yuşağıııa şun ları söy l ed i : "Ben de K u d iis'ii n Tan rı ' n ın evi ol
eğe r o gün geld iğinde hi'i1:1 k u rtu lma umu d u n u z yoksa şehri
selameti için kan akıtıp, acı çekmiş olduğu �ehri tesl im et me
na anl i�· l i .
204-
Kudiis'iin kuşatılmak üzere okluğu haberi, kulsal şehre
�
şe ıir aşırı kalabalıkla::;tı ve i nsanlar sokaklarda yatar oldular.
du. İki günde dış duvarın altında otuz metre lağım açılmıştı
206
yapıp çarpışarak ölmekti ve savaştan sonra utanç içinde öl
olsa c.la, bunun k urtarılabilecek olan ruhları c.la tehli keye ·at
değil miydi?
207
nıeyeceğini söyler. Kudüs ıor ku llanarak alınacaktır ve halkı
mesinclen hiç hoşlanmayan bir adam, diplo m ati k zarif bir ta-
ıo8
lep söz konusudur. Tehditkar tavrın boş ve anlamsız kalacağı
kesin olan böylesi bir anda, çok daha makul bir yöntemdir.
yapayım?"
da, halk için makul bir fidye almayı kabul etti ve erkek başına
on, kadın baş1na beş, çocuk başına bir Bizans altını kararlaş
sizin, her yedi bin tanesi için otuz bin altın talep etti. Fidyesi
dir?"
210
rilirken ve cami yeniden gül sularıyla yıkanıp, Hristiyanların
memişti.
211
su, imanda ve dirençte yüceler yücesidir. Büyük , muzaffer
kral, dinin destekçisi, haça tapanlan alt eden , dünyanın ve
imanın onuru, İslam'ın ve Müslümanların sultanı, kutsal ta
212
CSga r fe s J . U'?.. os,· G a ıı ft
mek için ciddi bir diplomasi gerekir, çünkü barışa asıl tehdit
21 3
bidir ve kolaylıkla tehlikeli yollara sapabilir. Ancak komutan
215
yoktu. Peygamber'in yılmaz savaşçısı olarak Selahattin, daha
nı aşındırmalı yı m . "
Kudüs' ün kiyse bi r afete neden okl u . İlki bir Haçlı seferine ne
antlar içtiler.
olsa da, daha ileri bir safhada benzer biçimde tahtını bıraka
olmadı.
dır.
219
Gözü kara M ont ferrat Markisi bu sırada boş d u rmamıştı.
şeyi hazırlamıştı.
gereken tek şey şehre giren kara yol l a rın ı tut mak olacaktı
donanma bir işe yarayaınazdı, zaten Beynı t ' a sığın mak üzere
220
Kötü hava yak la şıyo r d u E m i rler d e s ava şçı la r da huzur
. ,
meclisi top l ac.l t. Kimi si c e s urc a k u şatm ayı siird iirmcyi öner
221
şövalyenin şöhreti, Sdahattin 'in ilgisini hatta hayranlığını ka
222
Baharın gelmesiyle yollar yeniden yürünür oldular ve Se
üst üste sert b i rkaç taarruz yapılsa da, kısa bir kuşatmayla a l ı
gün içinde Fren klerin tehdidi altında olan Jubail'e yola çıktı.
223
armağanları da teklifi ele geri çevireli. Kutsal Topraklar'a Müs
lüman olmak için eleği!, Müslümanlarla yüzleşip, çarpışmak
için · geldiğini ve elinden geldiğince ele onlara zarar vermek
istediğini belirlti. Kavgaya meyilli bu sözlere karşın görüşme
makul bitti ve birbirlerine saygısızlık etmeden ayrıldılar.
Bu sırada, Kudüs Kraliçesi Sibyl <le sultana bir ulak yolla
clı ve hfü:1 Şam 'da tutsak olan kocasının serbest bırakılmasını
rica etti. Selahattin cömertçe tavrını yine sergiledi ve Şam'a
haber salıp, Kral Guy'un yanına getirilmesini buyurdu. Ayrı
ca, I-Iıttin'cle tutsak düşen şövalyelerden en önemli on tane
sini ele yanına çağırttı ve kendisine karşı bir daha asla silah
kuşanmayacaklan yeminini aldıktan sonra hepsini saldı. Her
zamanki gibi, bırakıldıktan kısa zaman sonra papazlar tarafın
dan yeminleri geçersiz ilan edileli ve yaşamlarını bağışlayan
kişinin başına bela olmayı kaldıkları yerden sürcliircliiler.
Sultanın bir clahaki hamlesi, bir Kürt kalesi olan, genel
likle Şövalye Koyağı adıyla bilinen ve Yukarı Suriye' nin kıyı
bölgesinde bulunan Hospitalier üssüne doğru oldu. Ancak
bu aşılması zor kale çok son�alan alınabilecekti. Oğulları
na haber salan Selahattin, El-Zahir ve El-Muzaffer'i Antakya
çevresindeki yöreleri savunmakla görevlendirdi ve kendisi
bir süre hareketsiz kalıp bölgeyi kolaçan ettikten sonra çev
re kasabaları almaya girişti. Pek çok diğer yerleşim <le birer
ikişer kapılarını a�tılar ya ela taarruzla alındılar. Antakya üze
rine yürümeyi düşünmeye başlamıştı ki, oranın hükümdarı
22lf
Bohemuncl'dan anlaşma tekli fi geldi ve o şehirle sekiz aylık
bir barış yapıldı.
225
herkese ok atabiliyorlardı. Yine de kuşatma o kadar şiddetle
226
rinin savunmalarını tekrar incelemeye itti ve oradaki komu
ve Şam' ela kısa bir süre kaldıktan sonra, 1 189 baharında ye
niden sahadaydı.
sırada Sur'da olan kansı ve ailesi için yeni bir sığınak bula
edilecekti.
227
dar hevesli bir d üşmandan işkillen miş o lacağı ke s i n olduğuna
228
<S g f s J ;)?_
,, •. c . o f
5 c G a ıı t
Şekif Kalesi ' n i n t<.:sl i m edileceği söz verilmiş olan ta rihe bir
kon mu�tu .
229
Birkaç gün sonra, anlaşmanın son saatlerine gelindiğinde
2 30
güvendiği iki adamını surları incelemek üzere göndermesi
23 2
ç ı k mı şt ı ama bütü n bunlar l\ıl iisliimanları n Şekif Kalesi kuşat
masını kaldırmalarını s ağla m a k için bir tezgah da olabilird i .
Ancak 26 Ağustos'ta büt ü n kuşkular ka lktı. O gece, Frenk
233
i ki yönden yüklenip d ağ ıtm as ın a uygun görün üyordu. Aci l
bir durum o luşmas ı olasıl ığına karşın Fre n k k uvvetleri denize
yakın konuşlanmayı b;ışarmışlardı ama en azme.lan ş ehre yö
nelik t e h d i t şimdilik bertaraf ed i l m iş gibi görün üyordu.
Ancak Miislüman tarafı n işine taş koyan ciddi bir s o run
var<.lnre yeni başlayan bu sefer boyunca da sıkıntı yaratmayı
sün.liirecckti. Sultan uzun zamandır hastaydı . Fre n k l eri n sal
dırı fırsatı ya kal adı kla rı n ı düşündük leri g ün lerd e durumu o
kadar kötüydü k i , ı\kka yol u boyunca eyerde ancak i radesini
zorlayarak kalabilmişti. O da, ancak sık s ı k mola vererek ve
üs tü nd e tutulan bir parça kumaşın gülgcsinde din lenerek . . .
Kendis i n i bir hekime teslim e t m e s i ge re k i rdi ama hastalığı
gelecekti.
O N DOKUZU N C U B ÖL Ü M
Akka ' d a Çarpışma
< >l n ı ı ışt u ve Sdahal l i n ' i n fe ti hleri ba�lanı adan (ince Kudii s ' ii n
237
oynadığı rolü oynuyordu. Bir Arap yazar bu şehir için şöyle
yazmıştı: "Suriye'deki Frenk yerleşimlerini taşıyan sütundur.
Denizin üzerinde dağlar gibi görünen koca gemiler yanaşır.
Zanaatkarların ve kervanların buluşma yeridir, her taraftan
Müslüman ve Hristiyan tüccarlar buraya gelirler."
Ancak el sanatları gibi zarif uğraşlar, şimdi resmin dışın
daydı. Sıtmalı ovanın ortasında yükselen bir tepede, I-Iristi
yan ordusunun merkezinde Kral Guy'un otağı bulunuyordu.
Dış ülkelerden gelen destekle, pek çok ünlü şövalye ona ka
iılımştı. Kısa zamanda müthiş bir önder olacak olan Avcnnes
li James, VI. Louis'nin oğlu Dreuxlu Robert ve rahip olduğu
kadar savaşçı ela olan kardeşi Beausvaisli Plıilip, Brien ve Bar
kontlarıyla Thurı.ıngenli Alınan Louis . . . Bu sonuncusu, aynı
zamanda Monferat Markisi'ni katılmaya ikna eden kişiydi.
Ayrıca, sultana karşı asla silah kuşanmamak sözü sayesinde
Şam 'c.laki esaretinden kumılmuş olan Ridfordlu Gerard ela
buradaydı.
Neredeyse sürekli çatışma oluyordu. Guy'un kuvvetleri
bir süre sonra şehri kuşatmayı başardılar ama denize yakın
bölgedeki birlikler hafif silahlılarc.lı ve sultanın güçleri bunları
yarıp kapı yolunun açık kalmasını sağladılar. İk i ordugiihtan
da küçük birlikler, eskisi gibi sürekli didişiyorlardı. Hızlı yer
değiştiren Araplar, Frenklerin yiyecek arayan kollarını vurup,
kellelerini sultana getiriyorlardı. Zırh kuşanmış, erkeklerden
ancak ayak bileklerine taktıkları nişanlar sayesinde ayırt edi-
len kadınlar vahşice dövüşüyorlardı ve Müslüman t utsaklara
işkence e d iyorla rd ı .
fi kirleri bile rüksel iyo n.l u . Sıkıntı d uygusu o kadar derin leş
239
yerleşm işlerd i : şövalyeler merkezde , yayalar ve okc,:ular ön
Sin carlı savaşçılar ve Muzaffe r' in m ü ri tleri kon u�J:urn ı ışlı . Sol
uçla c.la Şirkuh ile b i rl i kte Mısır' ı ele geçiren deneyi m l i gazikr
lml unuyordu.
Musııl ' dan gelenler ram teçh izatlı b u savaşçıların karş ısında
2lfO
duramazlardı, kısa zamanda peşlerinde şövalyek:rlc kac.,· maya
cak gibi oldu. Bu çek i l meyi gem l emeye çalışan Sdahatt i n ' i n
kenin c.lı�ına kadar çıktılar. Sonra Sdahauin '· İslam içi n ! " na
oldukça düşüktü.
yapmıyord u . "
ulaklar salıp, bahar seferi için ayırabi leceklc.:ri her adamı hazır
dı.
c.;ekiniyorc.lu.
2 4-5
geçit resmi yaptırdı ve rakibine saldıracak olursa neyle karşı
kazanmaya adadı.
tini gösteriyordu.
247
ğini söyledi. Bunların ne olduğu bilinmiyor ama fikri boş değildi.
Malzemesini netle katıp, kaynattığı bakır çanaklar içine.le yakıp
kulelere att ığında her biri söndüriilern cyen ateşlere bürlinüver
dilcr. Kı sa zamanda bu dev yapılardan geriye köz ve eıimiş me
tal kal d ı. Diğer bela yaratan icatların da püskürtülmesi sağlandı.
Özel tasarJanmış koçbaşla n da, Sinekler Kulesi'ni hedef a l an n:
bik çok sert ceza gör iiyo rc.lu . " Uygunsuz davra n a n herkes,
tin di>rı bin k işi n i n üld iirüld iiğ ii n ii ve katı rıy la gt'Çl'rkl'n ce
seı k ri n sayısın ı şaşırd ığını a n la l ı rk c n , "Ta n rı ' n ın kıl ıcı o n l a rı
d eği l d i .
Bundan sonra bir süre küçük çarpışmalar clışınc.l a b i r şey
füı gem i . bel l i k i Akka ' n ın h:lla M üsl üman l arın el i n d e ol
duğumı bil meyen dost bir gem iyd i . Durum onlara a�;ıklandı.
tin kendi eliyle şunları yazdı : " Benim gibi bir adamın desteğini
g
yitirmen i n senin ne işine yarayaca ını öğrenmek isterim. " Bu
örtülü güzdağı etkili oldu ama iki olay da sultanın kendi ordu
ci lcriyd i l er.
gckn h:ızı subaylar t u tsak cc.l i lc.li ler. Scl:ıhal l i n , has t a olma
m d e gürd iiler.
253
5 c e .1 g ,, ı ı i 11 €r r ,, ı; ;
255
rakı yord u . " İ ngilLcre'den geldiği yo l cu l u ğ u boyunca o n a h ay
Bunu g füii nce c.liinya üzeri nde karada d a , den izde d e o ndan
,
Lüsii bil e c.liişınanda tam teçhizatlı bir şi)va lye a layını n yarattı
,
kısa sün: sonra da bir baş belası ve cf-;ane oldu. Ayrı lmas111-
cesu r savaşçı la rın dan h i çb i ri karş ı l ı k vcrenı t:m işti . Asl ında o
�
s u l t a n a ka rşı yd ı am a lic ha n.I b u n u b i l m iyord u ve d o l ay ısıyla
?�6
-)
iki ordunun arasında gezerdi. . . Kendi birliklerinin önünde
25 7
kişiliğin desteklendiği, abartılı erdemlerin ve pek çok saçına
şabilirlerdi. "
25 9
dırmasıyla sonuçlanıyordu ama uzun süren gerginlik, kuşatı
lanların direnme gücünü yıpratıyordu.
Richard ilk iş olarak rakibiyle tanışmak istem işti . Gelişin
den iki hafta sonra, Hıistiyan ordug:1 hına yakın gelişen ve
kimsenin üstün gelemediği bir çarpışmanın ardından, EI
Adil' e bir ulak geldi ve sultanla görüşmek istedi . Anlaşılan
Richard, sultanın kardeşinin daha yumuşak başlı olduğunu
fark etmişti ve İngiliz kralı o günden sonra zaman zaman
onunla bağlantı kurdu.
Selahattin ulağı kabul ettiğinde, Richard ' ın görüşmek is
tediği haberini aldı. Sultan, kurnazlığıyla bütün doğuda ün
salınış olan rakibinden elbette kuşku duyuyordu ve kişisel bir
görüşmeden zararlı çıkmaktan çekiniyordu. Onun kadar hay
siyetli ve kibar bir insan, ola ki İngiliz hükümc.ları o alışıldık
seıt patlamalarından birini gösterecek olursa buna gücenme
den edemezdi ve böyle bir şey olursa, ikisinin arasında gek:
cekteki olası görüşmelerle birlikte barış olasılığı ela tehlikeye
girerdi. Selahattin'in sözleri, aklından böyle şeyler geçtiğini
gösterir:
"Hiikümdarların bir anlaşina zemini konusun da mutabık
olmadan görüşmeleri adetten değildir. Çünkü karşılıklı ko
nuştuktan ve öyle durumlarda alışıldığı üzere b irbirlerine
güven verdikten sonra savaşmaları kolay olmaz. Bu yüzden ,
kabataslak da olsa bir görüşme planı yapılması önceliklidir
ve aramızda güvenilir bir çevirmenin bulunup, ikimize de
260
diğerinin ne dediğini çevirmesi gereklidir. Taslak hazırlanır
tenezzül etmed i .
istiyonım."
262
Taburdan tabura gözlerinde yaşlarla koşturup, ' İslam için! '
bildirdi.
renmek için şehre ulak saldılar. "Bin tane atlı " dedi nöbetçi.
bir süre için umut yükselir gibi oldu ve sultan düşman üssüne
.
güçlü bir gece saldırısı yapacağı haberini yollayıp, içerideki
ı6Lj.
savaşçıların mallarını bırakmaya i kna edilemedikleri yağımı
nın dönüp dolaşıp kendi başlarına hela yarattığı bir olay daha
yaşanmış oldu.
Sonunda şehi r teslim oldu ve sultan bunu ancak hemen
sonrasında öğrendi. Şehirden yüzerek gelen bir dalgıç, şeh
ıin komutanının kabul ettiği koşulları beliı1en bir mektup ge
tirdi. Şehrin ve içindeki savaş makinelerinin, ambarlarındaki
malların ve gemilerin teslimi dışında, Frenklere iki yüz bin
altın dinar ödenecekti, yüz tanesi yetkili, beş yüz tanesi ayak
takımından esir verilecekti ve kutsal haç iade edilecekti. Bu,
Bahattin'in verdiği bir bilgidir. Başka yazarlar, garnizonun
fidyelere karşılık rehin tutulacağını ve sultanın iki yüz şöval
yeyle bin beş yüz diğer Hristiyan savaşçıyı salmasını istediği
ni aktarırlar. Yılgındı ve kabul etmedi. Danıştığı emirlerin hiç
birinden yardım alamadı ve Frenklerin sancakları surlara <li
kilirk�n ancak bir protesto mektubu gönderebildi. Akka'nın
iki yıl süren kuşatması, savunan ordunun başkomutanının iti
razl�ırı arasında 1 2 Temmuz 1 1 9 1 'de sona erdi.
Şimdi Richard, onu öven nice ozanın ve şairin bile temiz
leyemeycceği bir vahşet suçunu işleyecekti. Teslim koşulları
nın tümünün yerine getirilmesine.le zorluklar yaşanıyordu ve
Selahattin, özellikle de Hristiyan esirlerin salınması konusun
da daha fazla zaman istiyordu. Anlaşmanın yaptırımlarının
üç aylı k dilimler halinde gerçekleşmesi kararlaştırılmıştı. İlki
hemen karşılandı ama sıra ikinciye gclc.liğinc.le Frenklerin iste-
eliği esirlerden bazıları bulunamadılar ve Richard' ın adamları
içeride tutuldular.
O günden !
sonra bir süre Selahattin ' i n Hristiyan t u tsak ara
k i A rsuf yakın ları nda ciddi bir kapışma yaşa n d ı . Sclalıattin 'in
ler.
biçi m i n e .it: toplanışl arı n ı kend i m izled i m " diye yazdı kad ı .
268
Ihı karşı saldırı Richan.l'ı n n iyet i n i değiştirdi ve o d a cep
heye koş t urd u . G üçlü sava�çıların başına kendisi geçt i ve
karşı koını lmaz bir taarruza kal kt ı . MüslümanJ;mn yeni lgisi
b o zgun a dönü�tü, SdalıaLtin adamlarının c.lağılınalarını en
gelleyemed i . Kazananları n takip et ırn:me nede n i , Ri chard ' ı n
koru l uklarda bir pusuya düşmekten çekin mesi o lc.l u .
Bu ye n i lg i yüzümlc:n iy i c e çökmüş olsa da Sdahattin ertesi
gü n düşmanı çekmek için yeniden girişimde: b u l u ndu :una
sultanı karşılamak için neşe içinde toplan mış olan halk, iyileş
271
dar zaman kazanabileceğini yazdı. Bu haber, sultanın kararlı
272
işe koşulmasından da anlaşılabilir. Zaten iyi olmayan sağlığını
lanıyorl�rdı.
başını koymuyordu.
273
cek arayan kollarına birkaç saldırı yapılmıştı ve bunlardan
tutsakların salıverilmesiydi.
bir cambaz gibi, her şeyi birden aynı anda idare etmeyi başar
275
buradaki durum belirginleştiğine göre konuşulacak tek konu
rak, haç konusunda -ki size hiçbir şey ifade etmezken, bizim
alabilir."
Sultan buna şöyle yanı t verdi: " Kudüs size olduğu kadar
zaten bize aittiler ve saldıran da sizdiniz. Eğer bir ara ele ge
277
yanlışlık olmasını engellemek için de her emirin kellesinin
Çift, kıyıdaki bazı kentlerle birlikte onlara ait olacak olan Kudüs
279
Marki ile görüşmelere yeniden başlanmıştı ve kendileri bu
280
<Sg.ı ı• f.: s ) . �( 0 5 .: b a 11 fı
dığını elçi gider gitmez kadıya belli etti. Hatta ilk anda unut
ölmek . ..
281
Ancak emirleri, kralla anlaşmanın daha doğru olacağı ve mar
masını umuyonlu.
282
ri sürdürmekle de yükümlüydü ama zaten Papa'ya yollanan
elçi dönmeden herhangi bir şey yapılamayacağı da açıktı. Bu
sırada sultan, komutasındaki birlikleri terhis etti ve kışı kutsal
şehirde geçirdi.
Ertesi baharda pazarlık daha da kızıştı. Richard ile marki-
. nin birleşebilmeleri olasılığı belirmişti ve sultan da Tacettin'in
halefi olan kendi oğlunun isyankar tavırlarından çok rahatsız
c.lı. Richard bu haberi alınca Müslümanlar anısında bir savaş
284-
ru .
\..::; )
rı •1 I' '1
I' ı: \ 1) • '-
\)
(}\ , ' ,1 1 1
O � ı: L I' t
m e nH:: l<.: ri İ\: i n görü n ü r bir n<.:den de yok t u . Sofu kad ı , Fren k
ğ u n u d iişü n iiyorlard ı . A�kd o n ' u \'L' �am ' ı ele ge�· i ri p M ı s ı ı" a
g ilrnt: k d a h a iyiyd i .
-Q
? 0 )
sonunda, kar;\r beş Fransız, beş Hospitalier, beş Tapınakçı ve
Suriyeli beş soyludan oluşan bir meclise bımkıldı. Verdikleri
286
elti. Çünkü Müslüman komutan adamlarının kackdilmcsini i:-;te
miyordu ama Richard Akka'clan gemilerle geldiğinde, adaınla11nı
tutmayı pek de başaramadı. Müslümanlar tar:ıfmdaki güçler ka
rışıktı. Türkler ve Kürtler bu önemli şehri uzun zaman sonra ye
niden yağmalamaya niyetliydiler ve sultanın şehri Kucliis'ii aldığı
gibi almak yönünde yapmaya çalıştığı anlaşmalarına müdahale
ettiler. Böyle bir şeyin olabilmesi için M iisliimanların yağmala
maktan vazgeçmeleri gerekiyordu ve sultanın memluklan, sul
tanın hiç hoşuna gitmiyor. olsa da bunu başarabilmek için kimi
yerde güç kullanmak durumunda kaldılar.
Sonunda kaybeden Müslümanlar oldu. Kavganın içinde
bulunmuş olan ve sultanla ordugfüu arasında ulaklık eden
kadı , bu sırada olanları betim lerken yandaşlıkları görmezden
geleli. Onun anlattığına göre Frenklerle olan savaş, kendileri
nin sarsılmaz kahramanlıkları nın ve dikkatlerinin bir örneği
ni, bunun yanında da Richarc.l'ın önderlik niteliklerine övgü
leri içeriyordu.
Surlar Müslüman ınancın ı k larını n bombardımanı sonun
da yıkıldığı nda Hristiyan savaşçılar gedikleri doldurmak için
m ızraklardan bir hat kurdular. Mancınık taşlarından biri , bir
savaşçıyı burçlardan aşağı savurduğunda, hemen başka biri
yerini dolduruyor ve aynı kaderi beklemeye koyuluyordu. Sa
vaşçılardan biri kaleden burçlara kadar olan yüksekliği aştı ve
denize atlayıp, Richard'a kalenin henüz düşmemiş olduğunu
ve yardımını beklediklerini haber verdi. "Çok iyi savaşçılar-
c.lı" diye anlatır kadı, "cesur ve bahac.lırlardı . " Richard ' ın ge
"Eline sağlı k ! " diye devam etti Richarc.1, " ben Yafa'yı iki
geçti . "
yemi yutmadı . Sultan belki Yafa 'yı verirdi ama Aşkelon ' u ver
288
"Eğer kendileri kışı insanlarından ayrık, evinden iki ay
uzakta, buralarda geçirmeyi başarabiliyorsa" diyordu mektup
"ve hayattan asıl keyif alması gereken yaştayken bile buna
katlanabiliyorsa, ben neden kalamayayım hatta yazı bile bu
rada geçirmeyeyim? Ben ülkemdeyim, kendi evimde, çocuk
lanmlayıın ve ne istersem elimin altında. Dahası, artık yaşlı
bir adamım ben, bu dünyanın zevklerinden bir beklentim de
yok. Onlardan nasibimi aklım ve eleğimi de astım. Bana kışın
hizmet eden savaşç�ları , yazın başkaları izleyecek. Hepsinden
önemlisi, ben böyle davmnarak Tanrı'nın istediği bir şeyi ya
pıyorum. O , zaferi hangimize verecekse verene dek bundan
vazgeçmem."
Bundan birkaç gün sonra sultan, Richard'ı Yafa yakınla
rında küçük bir birlikle bastı. Piyade sayısı binin altındaydı,
şövalyeler de ancak bir düzineydiler ama Richard oradaydı
ve varlığı sayı açığını kapatıyordu. Belki de bundan daha
önemli olan Müslümanların savaşmak istemiyor olmalarıydı.
Richard'ı ve adamlarını ele geçirmek için bulunmaz bir fır
sat gibi görünüyordu ama sultanın birlikten birliğe gezerek,
Frenklere saldıracak olanlara büyük ödüller vaat etmesi bile
beyhude oldu. Yalnızca oğlu El-Zahir yanıt verdi, onu da sul
al g ı l a d ı .
29 3
5 f I! •l _ı,' .1 ı t j 11 s \' ,, i l
(. L
ı; j
lan. kadı soruncaya kadar keml isi ele yeleği n o l madığın ı n far
kında değildi. Getiri lmed iği a n laşı l ınca k a labal ı k saraya dön
içinden hemen eve geri götiinlii. Bu. dış dünyayla son temas.ı
üldii .
n ıııda bu pac;avradan ba�ka bir �ey götüremedi ' dire duyur . "
295