You are on page 1of 72

2022

Kamu Görevlileri

Dr. Öğretim Üyesi:


NİMETULLAH A. FANİD

1
I. ÜNİTE: .
KAMU PERSONELİNİN GENEL ESASLARI

İDARİ FONKSİYONUN ÖZELLİKLERİ


• İdari işlemler (ve eylemler) ile yerine getirilir.
• Sürekli bir devlet fonksiyonudur.
• Bireylerle doğrudan ilişki kurar
• Üstün ve ayrıcalıklı yetkiler kullanılarak yerine getirilir.
• Kendiliğinden harekete geçer
• Konusu kamu hizmetleridir.

❑ İDARENİN GÖREVLERİ
• Milli Güvenliğin Korunması: Silahlı kuvvetlerin yurt savunmasına hazırlanmasında ve milli
güvenliğin sağlanmasında yetkili makam Cumhurbaşkanlığı teşkilatıdır.

• Kolluk Faaliyetlerinin Yürütülmesi: Toplumun gündelik düzeninin koruyarak bireylerin ve


toplulukların toplum içinde güvenli ve huzurlu bir biçimde yaşamalarını sağlamaktır.

• Kamu Hizmetlerinin yürütülmesi: İdare, bu faaliyetleri ya tek başına ya da birey ve topluluklarla


ortaklaşa olarak yürütür.

• Planlama Faaliyetleri: Bu faaliyetlere “öngörme ve seçenekler belirleme” de denir (MGK gibi)


• Özendirme ve Destekleme Faaliyetleri: İdare tarafından; sanayi, tarım, turizm, dış ticaret gibi
kamu yararına çalışan özel sektöre destek sağlamasını ifade eder.
• İçdüzen Faaliyetleri (özyönetim faaliyetleri): İdare tüm bu faaliyetleri yerine getirmek için
personel temin etmek, yetiştirmek, onları istihdam etmek, gerekli malları elde etmek vb. çeşitli
faaliyetlerde bulunur. İdarenin bu faaliyetleri içdüzen ya da özyönetim faaliyeti olarak
adlandırılabilir.

İDARE KAVRAMININ FARKLI ANLAMLARI:


“İdare” sözcüğü belli başlı iki anlamda kullanılır. “İdare” hem bir örgüt, hem de bu örgütün
faaliyetlerini ifade eder. İdare ilk olarak, devletin belli bir tür organlarının kuruluşlarını ifade
etmektedir. İkinci olarak, devletin belli bir tür faaliyetlerini ifade etmektedir.

1. Organik Anlamda İdare (İdare Organı)


İdare organı, Anayasamızın 123 ila 137. maddelerinde düzenlenmiştir. Anayasamıza göre idare organı,
yürütme organın içinde yer almaktadır.

Organik anlamda idare; yasama ve yargı organları dışında, başında Cumhurbaşkanlığı teşkilatını
oluşturan çeşitli bakanların yer aldığı ve devlet tüzel kişiliğini temsil eden merkezi idare ile belli
yörelerin yöresel gereksinimlerini karşılamak üzere kurulan mahalli idareleri ve belli idari hizmetleri
yürütmek üzere oluşan öteki kamu tüzel kişilerini kapsamaktadır.

Organik kritere göre, “idari fonksiyon”, “yasama fonksiyon”undan kolayca ayrılır. İdare organından
çıkan bir işlem, maddi açıdan yasama işlemine benzese, yani genel, soyut, objektif ve kişilik dışı olsa
bile, bu işlem yasama işlemi değil, bir idari işlemdir. Cumhurbaşkanlığı kararnameleri ve yönetmelik
gibi. Buna karşılık, yasam organınca yapılmış bir işlem, maddi açıdan idari işleme benzese, yani
bireysel, somut ve sübjektif bir duruma ilişkin olsa bile, bu işlem bir yasama işlemidir. Çünkü böyle
bir işlem de yasama organında çıkmaktadır. Örneğin, 2007’den önceki TBMM’nin Cumhurbaşkanını
seçme işlemi, bireysel bir işlem olup, maddi açıdan idari işleme benzese bile, organik açıdan bir
yasama işlemidir.

2
F
2. onksiyonel Anlamda İdare (İdari Fonksiyon)
Fonksiyonel anlamda idarenin ne olduğunu anlayabilmek için öncelikle fonksiyonel anlamda yasama
ve yargının ne olduğunu ortaya koymak gerekir.

Fonksiyonel Anlamda Yasama.- Fonksiyonel anlamda yasama, genel, soyut, kişilik dışı kurallar
koyma etkinliğidir. Fakat yasam organı özel, kişisel işlemler de yapmaktadır. Meclis Başkanı seçimi,
dokunulmazlığı kaldırılması gibi. Ama bu gibi işlemler Anayasa tarafından görev olarak TBMM’ye
verildiği için yasama fonksiyonuna dahildir.

Yasama Organın İdari Fonksiyona Dahil Olmayan İşlemleri:


- Kanun Yapma,
- Meclis İşlemleri Yapma,
- Bakanların ve CB Yardımcılarının Denetimi,
Yasama fonksiyonu bu işlem ve faaliyetleri kapsadığından, bunun dışındaki -büyük ölçüde- idari
fonksiyona dahil olacaktır.

Fonksiyonel Anlamda Yargı.- Fonksiyonel anlamda yargı, hukuksal uyuşmazlıkları ve hukuka


aykırılık savlarını kesin olarak karara bağlayan kamusal etkinliktir. Yargı fonksiyonu, “iddia – tespit –
yaptırım” aşamalarından oluşmaktadır. İdare makamları da hukuksal uyuşmazlıkları ve hukuka
aykırılık iddialarını çözümlemektedirler. Fakat bu işlemler, “iddia – tespit – yaptırım” aşamaları
içerseler de mahkemeler tarafından verilmediği için yargı fonksiyonuna dahil olamaz.

Fonksiyonel Anlamda İdare, yasama ve yargı organları ve yürütme organının salt siyasal nitelikli
faaliyetleri dışında devletin günlük toplumsal gereksinimleri karşılamak amacıyla yürüttüğü tüm
kamusal faaliyetlerinden oluşmaktadır.

Yürütme Organının Siyasal Nitelikli Faaliyetleri;


* Yürütme organının yasama organı ile ilişkileri,
* Yürütme organının yargı organı ile ilişkileri,
* Yürütme organının başka devletlerle olan ilişkileri,

II. KAMU TÜZEL KİŞİLİĞİNİN (KTK)

Kişi; Kişiler “gerçek kişiler” ve “tüzel kişiler” olmak üzere ikiye ayrılmaktadır. Gerçek kişiler
(hakikî şahıslar), insanlardır. Günümüzün modern hukuk düzenleri cinsiyet, ırk, din, dil, vs. gibi
farklar gözetmeksizin bütün insanları birer kişi olarak kabul etmektedirler. Tüzel kişiler (hukuki
şahıslar) ortak bir amacın (gayenin) devamlı bir surette gerçekleştirilmesi amacıyla örgütlenmiş
bulunan kişi ya da mal topluluklarıdır.

Tüzel kişiler; Tüzel kişiler de kendi içinde kamu tüzel kişileri ve özel hukuk tüzel kişileri şeklinde
ikiye ayrılmaktadır. Kamu tüzel kişisi vasfına sahip olmanın da, kamu gücü ayrıcalıklarından
yararlanma gibi bir takım önemli sonuçları vardır.

K amu Tüzel Kişiliği; Anayasaya göre (m.123) “Kamu tüzelkişiliği, ancak kanunla veya
Cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile kurulur.” Başka bir ifadeyle, kamu tüzel kişiliği, Devletin
iradesiyle (kanun ve Cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile) kurulduğu tüzel kişiliklerdir. Devlet tüzel
kişiliği dışındaki kamu tüzel kişililerine yerinden yönetim adı verilir. Yerinden yönetim (kamu tüzel
kişileri) ise ikiye ayrılır; yerel yönetimler (belediye, köy, il özel) ve hizmet yerinden yönetimler
(üniversiteler, RTÜK, DDK1, Savunma Sanayi Müsteşarlığı, TRT gibi) birer kamu tüzel kişisidir.

1
Düzenleyici ve Denetleyici Kuruluşular
3
Kanunlarla kurulanların dışında, Anayasamızın belirli maddelerinde yer alan kamu tüzel kişilikleri
vardır. Anayasada tüzel kişiliğinin olduğunu bizzat düzenlediği kuruluşular şunlardır;
o İl özel idareleri
o Belediyeler
o Köyler
o Üniversiteler UYARI!
o Kamu Kurumu Niteliğindeki Meslek Kuruluşları (odalar)
o TRT Diyanet İşleri
o Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Başkanlığı,
Anayasal
kurumlardır.
Yukarıdaki adı geçen kuruluşlar dışındaki diğer kamu tüzel kişileri ya kanunla kurulan kamu
Fakat,
tüzel kişileridir ya da KHK2 veya herhangi bir kanundan yetki alarak idari makamlarla kurulan Anayasa
kamu tüzel kişileridir. Örneğin, Köy Kanununa göre, bir yerde köyün kurulmasına dair yetki gereğince,
İçişleri Bakanlığına aittir. Şu Hususu belirtmeliyiz ki Devlet en büyük kamu tüzel kişiliğidir. Diyanet İşleri
Başkanlığına
Kamu tüzel kişileri, kişi ve mal topluluğu olmak üzere ikiye ayrılır. Devlet tüzel kişileri ve tüzel kişilik
yerel yönetimler kişi topluluğudur. Hizmet yerinden yönetimler ise mal topluluğudur. Bunun verilemez!!!
tek istisnası kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarıdır (odalar).

Kamu Tüzel Kişiliğinin Ölçütleri:


❑ Kuruluşu.- Kanunla veya Cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile kurulur.
❑ Niteliği.- Üstün ve ayrıcalıklı yetkilerle (=kamu gücü ile) donatılmıştır.
❑ Malları.- Mal ve Gelirleri kamusal usullere tabidir.
❑ Personeli.- Personeli Türk Ceza Kanunu yönünden devlet memuru olarak görülür.

İDARENİN BÜTÜNLÜĞÜ İLKESİ


İdarenin bütünlüğü, hiyerarşi ve idari vesayet olarak adlandırılan belli başlı iki hukuki araç ile gerçekleştirilir.
Hiyerarşi, merkezi idarenin kuruluşları arasında bütünlüğü sağlamakla beraber, yerinden yönetim kuruluşlarında
da aynı tüzel kişi içinde yer alan çeşitli örgüt ve kollar arasında da birliği sağlar. İdari vesayet, ise genel olarak
merkezi idare kuruluşları ile yerinden yönetim kuruluşları arasındaki bütünlüğü sağlar.
İDARENİN BÜTÜNLÜĞÜ İLKESİYLE İLGİLİ NOTLAR:
❑ İdare hukukunda benimsenen temel kavram ve ilkelerden biri olmakla birlikte
Anayasa’da da açıkça yer verilmiştir. (Fakat AY.’da hiyerarşiden bahsedilmemiş)
❑ Yerinden yönetim ilkesinin benimsenmesi idarenin bütünlüğü ilkesinin aykırı değil.
❑ Yasama ve yargı yetkilerine sahip olmadıkları sürece yerel yönetimlerin
yetkilerinin büyük ölçüde artırılması bu ilke ile kendiliğinden çelişmez.
1. Hiyerarşi
Hiyerarşiye eskiden “silsile-i meratip” denirdi. Hiyerarşi altlık-üstlük, amir-memur, ast-üst ilişkisidir.
Olağan bir yetkidir, kullanımı için ayrıca yasal dayanağa ihtiyaç yoktur.

1.1. Hiyerarşik Makamlar


Merkezi idarenin başkent teşkilatında hiyerarşik düzenin en üstünde Cumhurbaşkanı yer
almaktadır. Cumhurbaşkanının bakanlar üzerinde tam bir hiyerarşik üstünlüğü vardır. Yerel
yönetimlerde il özel idaresinde en yüksek hiyerarşik amir vali, belediye idaresinde belediye
başkanı ve köy idaresinde muhtardır. Ayrıca hiyerarşi düzeninin her basamağında yer alan
hiyerarşik amirler de bulunmaktadır.
1.2. Hiyerarşi Gücünün Kapsamı:
(1) Kişiler Üzerinde:
* Astın memuriyet durumuna ilişkin işlemler yapması, NOT!

Hiyerarşik yapı
2
2017 Anayasa değişikliğinden sonra kamu KHK yerine Cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile kurulacaktır. içinde “disiplin
4
cezası ile tayin
atama” yetkilerinin
* Asta emir verme yetkisi; Ast, yalnızca üstünün kendine verdiği emri yönetmelik, Cumhurbaşkanlığı
kararnamesi ve kanuna aykırı görürse bu emri yerine getirmeme ve bu aykırılığı üste bildirme
imkanına sahiptir. Ancak, üst yazılı emir ile ısrar ederse ast bu emri yerine getirmek zorundadır. Bu
halde, emri yerine getiren sorumlu olmaz.
* Kanunsuz Emir; Kamu hizmetlerinde herhangi bir sıfat ve suretle çalışmakta olan kimse, üstünden
aldığı emri, yönetmelik, Cumhurbaşkanlığı kararnamesi, kanun veya Anayasa hükümlerine aykırı
görürse, yerine getirmez ve bu aykırılığı o emri verene bildirir. Ancak, üstü emrinde ısrar eder ve bu
emrini yazı ile yenilerse, emir yerine getirilir; bu halde, emri yerine getiren sorumlu olmaz. Konusu suç teşkil eden
emir, hiçbir suretle yerine getirilmez; yerine getiren kimse sorumluluktan kurtulamaz. Askeri hizmetlerin görülmesi
ve acele hallerde kamu düzeni ve kamu güvenliğinin korunması için kanunla gösterilen istisnalar saklıdır.

(2) İşlemler Üzerinde:


Hiyerarşik amir, astın işlemlerini hem “hukukilik”, hem de “yerindelik” açısından denetleyebilir.
Denetim sonunda işlemi geri alabilir, kaldırabilir, değiştirebilir veya düzeltebilir. Ancak kesinlikle ast
yerine geçip ilk elden işlem yapamaz.
1. Onama / Onamama: iptalden farklı olarak, alınmış ama henüz yürürlüğe girmemiş kararlarla
ilgilidir. Onama var olan işleme icrailik kazandıran bir işlemdir.
2. Değiştirme: Bir idari kararın bir başka karar ile geleceğe yönelik olarak değiştirilmesidir.
3.Düzeltme Yetkisi: Bir idari işlemin içeriğine ve sonuçlarına dokunmaksızın, yanlış hükümlerinin
yerine, doğrularının geçmişe ve geleceğe yönelik olarak konulmasıdır.3
4. Kaldırma: Bir idari kararın alınan bir başka idari kararla geleceğe yönelik olarak ortadan
kaldırılmasıdır.
5. Geri Alma (=İptal etme): Sakat bir idari kararın, idarenin alacağı bir başka idari karar ile hükümsüz
hale getirilmesi. Alındığı tarihten itibaren hukuk aleminden silinmesidir.

2. İdari Vesayet:
İdari vesayet, genel olarak merkezi idare ile yerinden yönetim kuruluşları arasında bütünlüğü
sağlayan bir araçtır. Ancak, Büyükşehir Belediyelerinin ilçe belediyeleri üzerindeki yetkileri, YÖK’ün
üniversiteler üzerindeki yetkileri, Meslek kuruluşlarının birliklerinin yerel meslek kuruluşları
üzerindeki yetkileri de vesayet yetkisi olarak nitelendirilmektedir. Yerinden yönetim kuruluşlarının
özerkliği kural, idari vesayete tabi olmaları istisnadır. Vesayet yetkisi ayrıksı bir yetki olup kanunla
açıkça öngörülmedikçe kullanılmaz.

2.1. İdari Vesayet Yetkisinin Kapsamı:


(1) Yerinden Yönetim Kuruluşlarının Organları Üzerindeki Vesayet Yetkisi:
Seçimle geldikleri için yerel yönetimlerin (mahalli idarelerin) karar organlarının ve kamu kurumu
niteliğindeki meslek kuruluşlarının organlarının oluşturulmasında, organlık sıfatını kaybetmelerinde
merkezi idareye herhangi bir yetki tanınmamıştır. Bu yetki sadece yargı organına tanınmıştır. Merkezi
idareye tanınan tek yetki görevden uzaklaştırma yetkisidir. Buna göre İçişleri Bakanı, bu organların
üyelerini geçici bir önlem olarak görevden uzaklaştırabilir. Öteki hizmet yerinden yönetim
kuruluşlarının organlarının ve görevlilerinin seçilmesi, atanması görevlerine son verilmesi konularında
merkezi idare idari vesayet yetkisi ile donatılmıştır.

(2) Yerinden Yönetim Kuruluşlarının İşlemleri Üzerindeki Vesayet Yetkileri


- Onamaya Tabi İşlemler: Onama/Onamama, iptal etme ya da uygulanmasını erteleme yetkisine
sahiptir. Fakat vesayet makamı vesayet denetimine tabi makamın yerine geçip kendisi işlem yapamaz.
- Onamaya Tabi Olmayan İşlemler: Yerinden yönetim kuruluşlarında özerklik kural olduğu için, bu
kuruluşların işlemleri çoğunlukla onamaya tabi değildir. Ancak bu durumda kanun tarafından
öngörülmüş birtakım yetkilere başvurularak vesayet denetimi gerçekleştirilir.

8 Üstün astın işlemleri üzerindeki yetkileri gibi, “denetleme” ve “yönlendirme” de hiyerarşik denetimin gereği olarak asli ve olağan
yetkilerdendir. Fakat, “disiplin cezası” ile “tayin ve atama” yetkileri, Anayasamızın 128/3. Maddesinde “Kamu görevlilerinin nitelikleri
atanmaları, görev ve yetkileri, hakları ve yükümlülükleri, aylık ve ödenekleri ve diğer özlük işleri kanunla düzenlenir” denilmiştir. Disiplin
cezaları ise, Disiplin Hukukumuzda kanunilik ilkesine temel teşkil eden. Bu durumda memurların özlük haklarını etkileyecek nitelikte olan
disiplin suç ve cezaları ile bu cezaların verilmesi ve uygulanmasına ilişkin düzenlemelerin kanunla yapılması esastır. Ahmet
Kılınç, Devlet Memurları Kanununda Düzenlenen Disiplin Suç Ve Cezaları, Erişim, http://www.turkhukuksitesi.com/makale_97.htm
5
2.2. İdari Vesayet Yetkisinin Amacı
❑ Kamu görevlerinde birliği sağlar
❑ İdarenin bütünlüğünü sağlar
❑ Yerinden yönetimin sakıncalarını azaltır
❑ Devlet dışındaki tüzel kişilerin, genel politika dışına çıkmalarını önler.
4

………………………………………………………………………………………………………………………..………………………………

………………………………………………………………………………………………………………………..………………………………

………………………………………………………………………………………………………………………..………………………………

……………………………………………………………………………………………….…………………………..……………………………

……………………………………………………………………………………………..……………………………..……………………………

………………………………………………………………………………………………………………………..………………………………………………

………………………………………………………………………………………………………………………..………………………………………………

………………………………………………………………………………………………………………………..………………………………………………

………………………………………………………………………………………………………………………..………………………………………………

………………………………………………………………………………………………………………………..………………………………………………

………………………………………………………………………………………………………………………..………………………………………………

………………………………………………………………………………………………………………………..………………………………………………

………………………………………………………………………………………………………………………..………………………………………………

………………………………………………………………………………………………………………………..………………………………………………

………………………………………………………………………………………………………………………..………………………………………………

………………………………………………………………………………………………………………………..………………………………………………

………………………………………………………………………………………………………………………..………………………………………………

………………………………………………………………………………………………………………………..………………………………………………

………………………………………………………………………………………………………………………..………………………………………………

………………………………………………………………………………………………………………………..………………………………………………

………………………………………………………………………………………………………………………..………………………………………………

………………………………………………………………………………………………………………………..………………………………………………

………………………………………………………………………………………………………………………..………………………………………………

………………………………………………………………………………………………………………………..………………………………………………

………………………………………………………………………………………………………………………..………………………………………………

………………………………………………………………………………………………………………………..………………………………………………

………………………………………………………………………………………………………………………..………………………………………………

………………………………………………………………………………………………………………………..………………………………………………

………………………………………………………………………………………………………………………..………………………………………………

………………………………………………………………………………………………………………………..………………………………………………

………………………………………………………………………………………………………………………..………………………………………………

………………………………………………………………………………………………………………………..………………………………………………

………………………………………………………………………………………………………………………..………………………………………………

…………………………………………………………

8
“İdari vesayet”, merkezî idare (= devlet) ile yerinden yönetim kuruluşları (= Yerel ve Hizmet Yeriden Yön.) arasındaki bütünlüğü
sağlamaya yönelik bir hukukî araçtır. Devlet tüzel kişiliği dışında başka tüzel kişilikler de vardır. İşte devletin (merkezî idarenin) dışında yer
alan kamu tüzel kişilerinin eylem ve işlemleri devletin bütünlüğünü tehdit edebilir veya kamu hizmetlerinin ülke düzeyinde uyumlu bir
biçimde yürütülmesini engelleyebilir. GÖZLER Kemal, a.g.e., s.
6
1. İDARENİN İŞLEMLERİ
İdare, görevlerini yerine getirirken idarî işlem, idarî eylem ve idarî sözleşmeler gibi bir dizi işlemleri
yapabilir. Burada bunlar üzerinde durulacaktır. İdari işlemler öncelikle, tek yanlı ve iki yanlı işlemler
olarak iki kategoride toplayabiliriz.

3. İDARENİN GÖREVLERİ

KOLLUK FAALİYETLERİ KAMU HİZMETİ FAALİYETLERİ

KAMU DÜZENİ KAMU HİZMETİ TÜRLERİ


(Güvenlik – Huzur – Sağlık) (İktisadi - Sosyal – Bilim, Teknik, Kültürel – İdari)

KOLLUK TÜRLERİ KAMU HİZMETLERİNE HAKİM OLAN İLKELER


(Adli – İdari – Siyasi ) (Süreklilik - Değişkenlik – Eşitlik - Bedelsizlik)

İDARİ KOLLUK TÜRLERİ KAMU HİZMETLERİNE HAKİM OLAN İLKELER


(Genel / Özel – Makam ve Personel) (Süreklilik - Değişkenlik – Eşitlik - Bedelsizlik)

KOLLUĞUN FAALİYET USULÜ


(Bildirim Usulü – İzin Usulü)

İdarenin temel görevi k am u düzenini sağlamaktır. İdarenin bu faaliyetlerine


“kolluk” adı verilir. Fakat idare toplumun temel ihtiyaçlarını karşılamakla da
yükümlüdür. İdare tarafından toplumun temel ihtiyaçlarını karşılamak için
yapılan faaliyetlere de “kamu hizmeti” faaliyetleri adı verilir.

Dolayısıyla bu bölümde İdarenin görevleri başlığı altında iki konuyu dersimizin


konusu olacaktır:

7
1. Kolluk Faaliyetleri
2. Kamu Hizmeti Faaliyetleri

A. KOLLUK FAALİYETLERİ

Genel Olarak:
İdarenin kamu düzenini korumak ve sağlamak amacıyla giriştiği tüm faaliyetlere kolluk faaliyetleri
denir. (Kolluk Faaliyeti = Kamu Düzeninin Sağlanması)

İdarenin kolluk faaliyetleri de özünde bir kamu hizmetidir. Anayasa’nın 5. maddesi uyarınca,
“kişilerin ve toplumun (...) huzur ve mutluluğunu sağlamak” Devletin temel amaç ve
görevleri arasındadır. Kişilerin ve toplumun huzur ve mutluluğunun sağlanabilmesi için,
öncelikle kişilerin toplum olarak yaşamlarını sürdürmeleri için gerekli olan ortak düzenin
sağlanması gereklidir. Bu düzene, “kamu düzeni” adı verilir.5
İdarenin kolluk faaliyetinin amacı kamu düzeninin korunmasıdır. Bireylerin ahlaki tercihleri ve yaşam
tarzları kamu düzeni kavramının dışındadır. Toplumun dış ve maddi düzeninden yollar, parklar,
meydanlar gibi umumi yerler ve gazino, kahvehane, tiyatro, sinema, han, hamam, otel, lokanta gibi
umuma açık yerlerde bireylerin “güvenlik” “dirlik ve esenlik” içinde ve de “sağlıklı” olarak
yaşamalarının sağlanması anlaşılmalıdır.

a. Kamu Düzenin Unsurları:


Kamu düzeninin üç ana unsuru (= “kolluk mülahazası”, “kolluk gereği”) vardır; “Güvenlik”,
“Huzur” ve “Sağlık”. Bu üç unsur, deyim yerindeyse asgari gerektir. Kamu düzeni, aşağıda
özel idari kolluk konusunda görüleceği üzere başkaca gerekleri de içermekte ve bu gerekler
kolluk faaliyeti konusu yapılabilmektedir.6 Kamu düzenin üç ana unsurunu şu şekilde
sıralayabilir:

1) Güvenlik (Asayiş):
Bireylerin umumi veya umuma açık yerlerde can ve malları için endişe duymamalarını ifade eder.
Trafik önlemleri, iş kazalarının önlenmesine yönelik önlemler ya da binaların yanma ve yıkılmasına
karşı öngörülen önlemler. Bir başka deyişle, Genel güvenlik iki ana konuyu kapsar: birincisi kişilerin
can ve mal güvenliğinin sağlanması, ikincisi ise, kamu hizmetlerinin ve bunların gerçekleştirilmesi
için gerekli eşya ve yapının korunması.7
2) Dirlik ve Esenlik (Kamu Huzuru):
Yaşamın normal seyrini olumsuz yönde etkileyebilecek her türlü düzensizlik ve karışıklığın yokluğu
anlamına gelmektedir. Toz, gürültü, duman, pislik vs. gibi her türlü düzensizlik ve karışıklığın
engellenmesi. 8 Anayasa’nın 56. maddesi, kamu düzeninin dirlik ve esenlik unsuruna işaret etmektedir:
“[1] Herkes, sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir. [2] Çevreyi geliştirmek, çevre
sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini önlemek Devletin ve vatandaşların ödevidir.”9

5
Burak ODER Koç Üniversitesi, İdare Hukuku I, Kolluk, 2011/2012 LAW 210 / 02 (Erişim: 13.09.2018):
https://ais.ku.edu.tr/course/18870/koc_11-12_242_02_kolluk_[2012.03.05].pdf , s. 1
6
Burak ODER. A.g.e. s. 1
7
Burak ODER. A.g.e. s. 1
8
Genel Ahlak, Genel ahlâkın korunması da huzur içerisinde yer alır. Bireylerin, toplumun genel ahlâk
kurallarına riayet etmesi, bunları ihlal eden davranışların engellenmesi gerekir. Ahlâki davranışlar, toplumdan
topluma bazı değişiklikler gösterebileceği gibi, bir toplumda yer ve zamana göre de değişiklik gösterebilir.
Kamusal estetik ve insan onuru: Günümüzde yukarıdaki unsurlara kamusal estetik (örneğin, bir sakaktaki
evlerin belli bir renge boyanması kararı), ve insan onurunun korunması da kamu düzeni kavramı içinde mütalaa
edilmesi gerektiği ifade edilmektedir.
9
Burak ODER. A.g.e. s. 1
8
3) Genel Sağlık:
Toplumun bulaşıcı ve yaygın hastalıklardan uzak tutulmasını ifade eder. Bireylerin tek tek
hastalıklardan arındırılması anlamındaki sağlık kamu hizmetiyle karıştırılmamalıdır. Lokantadaki
yiyeceklerin sağlık koşullarına uygunluğunun denetlenmesi, suların, her türlü yiyecek ve içecek
maddelerinin denetimi, salgın hastalıkların önlenmesi için öngörülen önlemler.

b. Kolluk Türleri:
1) İdari Kolluk: Toplum ve kamu düzenini temin etmekle görevli olan kısımdır. İdari kolluk
UYARI!
önleyici niteliktedir.10 Bütün polis
karakollarında
2) Adli Kolluk: Suç işlenmesi üzerine adalete yardımcı olmak üzere suç, suçlu ve gerektiğinde adli kolluk
deliller üzerinde araştırma ve soruşturma yaparak adli makamlara sunan örgüt. Adli kolluk kadroları
bastırıcı niteliktedir. bulunmaz.
Ancak
3) Siyasi Kolluk: Devletin genel emniyetine taalluk eden işlerle mükellef olan kısımdır. Siyasi Tam Teşekküllü
kolluk, Devletin umûmi emniyetine (milli güvenlik) ilgili işlerle görevlidir.11 Siyasi kolluk Polis
Cumhurbaşkanlığına bağlı Millî İstihbarat Teşkilatının görevidir. Karakollarında
adli kolluk
kadroları
Adli ve İdariKolluk Türleri (Karşılaştırma):
bulunur.
İDARİ KOLLUK – ADLİ KOLLUK AYRIMI .
ADLİ KOLLUK İDARİ KOLLUK
NİTELİĞİ Bastırıcı Önleyici
UYARI!
HİYERARŞİK MAKAM Cumhuriyet Savcısı İçişleri Bakanlığı Adli ve idari
kolluk ayrımı
YARGISAL DENETİM Adli Yargı İdari Yargı
teşkilat açısından
bir ayrım değildir!
1) İdari Kolluk – Adli Kolluk
görev açısından
a) İdari kolluğun amacı kamu düzeninin bozulmasını önlemektir. Oysa adli kolluk failler ve bir ayrımdır.
deliller üzerinde durur. Dolayısıyla adli kolluk bastırıcı bir işlev, idari kolluk ise önleyici bir Örneğin polis
işlev görür. önleyici faaliyet
b) İdari kolluk idari makamların emri altındadır. Buna karşılık adli kolluk adli makamların yaparsa idari
(Cumhuriyet Savcısı) emri altındadır. kolluktur.
c) İdari kolluk makamlarının işledikleri suçtan yargılanması için savcı yetkili mercilerin izin Bastırıcı faaliyet
vermesini beklemelidir. Oysa adli kolluk personelinin işledikleri suçlardan dolayı yaparsa (hırsızı
kovuşturulmaları doğrudan doğruya savcının yetkisindedir. yakalama gibi)
Kanuna göre, Ancak tam teşekküllü polis karakollarında adli polis bulunacaktır. Tam teşekküllü adli kolluktur.
olmayan polis karakollarında adli polis görevini idari polis yerine getirir.
Dolayısıyla
2) İdari Kolluk – Siyasi Kolluk Adli kolluk da
Siyasi polis, Devletin umumi emniyetine taalluk eden işlerle mükellef olan kısımdır. Dolayısıyla İçişleri
siyasi polisin işlevi milli güvenlikle ilgilidir. Milli güvenlik kavramı kamu düzeni kavramından Bakanlığı
farklıdır. Başbakanlığa bağlı Milli İstihbarat Teşkilatı Müsteşarlığı bünyesinde faaliyet gösterir. bünyesinde
örgütlenmiştir

10
PSVK 2. md., “İdari Kolluk İçtimai ve umumi intizamı temin etmekle mükellef olan kısımdır.”
11
Emniyet Teşkilatı Kanununun madde 9
9
c. İdari Kolluk Türleri (İdari Kolluk Makamları ve Personeli):
1) Genel İdari Kolluk
Genel idari kolluk ile özel idari kolluk, idari kolluğun alt ayrımıdır. Genel idari UYARI!
kolluğun amacı, genel güvenlik, genel sağlık ve dirlik-esenliktir. Örneğin, Jandarma
Kanuna Aykırı Bir
tarafından kara yolu üzerinde kimlik kontrolü yapılması veya vali tarafından il sınırları
içerisindeki eğlence yerlerinin kapanış saatlerini düzenleyen genel emir çıkarılması, Genel Gösteri Yapanların
İdari Kolluk Faaliyeti İçerisinde Yer Alan Durumlardır. Cumhuriyet
Savcılığına Sevk
* Genel İdari Kolluk Makamları: Cumhurbaşkanı, İçişleri Bakanı, valiler, kaymakamlardır. Edilmesi Adli
Cumhurbaşkanı, İçişleri Bakanı, valiler ve kaymakamlar “düzenleyici işlem” yapma kolluk faaliyetidir.
yetkisine sahiptir. İçişleri Bakanı, valiler ve kaymakamlar bireysel kolluk işlemleri yapmaya
da yetkilidir.
DİKKAT!
Bu gibi örnekler,
* Genel İdari Kolluk Personeli: Polis ve jandarmadan oluşmaktadır. Polis ve jandarma
dışında yardımcı genel idari kolluk personeli, mahalle ve çarşı bekçileridir. adli ve idari kolluk
ayrımında sıvan
Polis, şehir ve kasabaların kolluk personelidir. İlçe ya da bucak merkezi olmayan önemli sorusu olabilir.
iskele veya istasyonlarda kolluk görevi polis tarafından yerine getirilmektedir. Polis
üniformalı veya sivil olabileceği gibi, vasıtalı ya da vasıtasız da olabilir. Ancak her grup
polis silahlıdır ve aynı ödev ve yükümlülüklere tabidir.

Jandarma, kolluk yetki ve görevleri yönünden İçişleri Bakanlığına bağlı Jandarma Genel
Komutanlığı bünyesinde örgütlenmiştir. Bununla beraber, JGK eğitim ve öğrenimi
yönünden Genelkurmay Başkanlığına bağlıdır.
NOT!
2) Özel İdari Kolluk Özel İdari Kolluğun
* Mahalli İdareler Kolluk Makamları: Mahalli idarelerden belediyelerin kolluk Görev Alanına
makamları; belediye meclisi, belediye encümeni, belediye başkanı ve belediye başkan Giren Konular:
yardımcılarıdır. Köy idarelerinin kolluk makamları ise, düzenleyici işlemler yapmaya
yetkili köy ihtiyar meclisi ile bireysel işlemler yapmaya yetkili olan köy muhtarıdır. • Müze ve ören yerlerinin
korunması
* Hizmet Kollukları Makamları: Bunlar hizmet kolluğunun bağlı bulunduğu bakanlığa ve • Ormanların korunması
idari kuruluşa göre değişmektedir. Örneğin orman kolluğunun makamları, düzenleyici
işlemler yapmaya yetkili Orman Genel Müdürü ile bireysel işlemler yapmaya yetkili orman • Sahillerin korunması
işletme ve bölge müdürleridir. • Çevre kirliliğinin önlen-
mesi
3) Özel İdari Kolluk Personeli DİKKAT!
* Belediye Kolluğu: Kısmen sivil, kısmen de üniformalı ve silahsız belediye memurlarıdır.
Bulaşıcı hastalıkla
* Köy Kolluk Personeli: Silahlı Köy Koruyucuları, Gönüllü Köy Koruyucuları ve Geçici mücadele ve
Köy Koruyucularıdır. Hastalıklardan
Arındırılması kolluğun
* Hizmet Kolluklarının Personeli: Bu kollukların bağlı bulundukları bakanlıklara ve idari görev alanına
kuruluşlara göre değişiktir. girmez.

Bazı Kolluk Personeli: KAMU HİZMETLERİ


• Sahil Güvenlik İLE İLGİLİ
FAALİYETLERDENDİR.
10
• Orman muhafaza memurları
• Gümrük kontrolörleri
• Köy korucuları

d. Kolluğun Faaliyet Usulleri:12


Kamu düzenini korumak amacıyla öngörülmüş olan usullere, kolluk usulleri denir. Bunlar; UYARI!
Özel Güvenlik
1) İzin Usulü: İdare, yapacağı denetim sonucuna göre, belli bir faaliyete izin ve ruhsat Görevlileri de
vermeye ya da vermemeye yetkilidir.
Kolluk
2) Bildirim Usulü: İzin usulünde faaliyette bulunmak için idarenin olumlu bir kararı gerekir. Personelidir.
Oysa bildirim usulünde faaliyete bulunmak için İdarenin herhangi bir kararına gerek yoktur.
FAKAT;
Özel Güvenlik
………………………………………………………………………………………………………………………..……………………………
Görevlileri, Kolluk
………………………………………………………..………………………………………………………………..……………………………
Alanında Bireysel
………………………………………………………..…………………………………………………………………..……………………………
İşlemler Yapmaya
………………………………………………………………………………………………………………………………………..……………………………
Yetkili Değildir.
……………………………………..…………………………..……………………………………………………………………..……………………………

………………………………………………………………………………………………………………………..………………………………………………

………………………………………………………………………………………………………………………..………………………………………………

………………………………………………………………………………………………………………………..………………………………………………

………………………………………………………………………………………………………………………..………………………………………………

………………………………………………………………………………………………………………………..………………………………………………

………………………………………………………………………………………………………………………..………………………………………………

………………………………………………………………………………………………………………………………………..……………………………

……………………………………..…………………………..……………………………………………………………………..……………………………

………………………………………………………………………………………………………………………..………………………………………………

………………………………………………………………………………………………………………………..………………………………………………

………………………………………………………………………………………………………………………..………………………………………………

………………………………………………………………………………………………………………………..………………………………………………

………………………………………………………………………………………………………………………..………………………………………………

………………………………………………………………………………………………………………………..………………………………………………

………………………………………………………………………………………………………………………..………………………………………………

………………………………………………………………………………………………………………………..………………………………………………

………………………………………………………………………………………………………………………..………………………………………………

………………………………………………………………………………………………………………………..………………………………………………

12
Kolluk Tedbirlerinin Müeyyideleri, Kolluk tedbirlerine riayet edilmemesini sağlamak üzere, çeşitli
müeyyideler öngörülmüştür.
a.Cezaî müeyyideler: Ceza kanununda, kamu güvenliği ve kamu düzeninin sağlanması için kolluk tarafından
alınmış tedbirlere riayet etmeyenlere, mahkemece uygulanacak ceza öngörülmektedir.
b. İdari müeyyideler: Kişilerin, kolluk tedbirlerine uymasını sağlamak üzere, idarece uygulanan yaptırımlar da
(parasal yaptırım, iptal, yıkım, el koyma vs.) öngörülmektedir.

11
………………………………………………………………………………………………………………………………………..……………………………

……………………………………..…………………………..……………………………………………………………………..……………………………

………………………………………………………………………………………………………………………..………………………………………………

………………………………………………………………………………………………………………………..………………………………………………

B. KAMU HİZMETİ FAALİYETLERİ


Tanım:
Siyasal organlar tarafından kamuya yararlı olarak kabul edilen, bir kamu kuruluşunun ya kendisi ya
da yakın denetimi ve gözetimi altında özel kesim tarafından yürütülen faaliyetlerdir. Kamu hizmetinin
kaldırılmasında da asli yetki yasama organına aittir.

a. Kamu Hizmetlerinde Egemen Olan Temel İlkeler: UYARI!


Bu ilkeler şunlardır: Uyarlama İlkesinin
1) Süreklilik (Kesintisizlik) ve Düzenlilik:
idari sözleşmeler
Toplumu ihtiyaçları sürekli ve kesintisiz olduğu için idare de bu ihtiyaçları karşılamakla
yükümlü olduğu için kamu hizmetleri de sürekli ve kesintisiz olmalıdır. Bu ilke uyarınca, alanındaki
kamu personeli greve gidemez, idari sözleşmelerde idareye üstün yetkiler tanınmıştır, kamu görünümlerinden
malları, kamuya tahsis edildiği için süreklilik ilkesi gereği olarak devredilemez ve
haczedilemez.13 biri de:
idari sözleşmeler-
2) Değişkenlik (Uyarlama) İlkesi: de sözleşmenin
Kamu hizmetinin sunulduğu toplumda; toplumsal, ekonomik ve teknolojik şartlar değişkenlik
tarafı olan idarenin
gösterebilir. Bu sebeple kamu hizmetleri değişen şartlara uyarlanmalıdır. Bu ilkeye göre; hem
toplumsal hem teknolojik açıdan söz konusu olan ihtiyaçlara hizmetin uyarlanması sözleşmede tek
gerekecektir. Bu ilkenin hizmetten yararlananlar için iki sonucu vardır: Hizmetten
yanlı değişiklik
yararlananlar, uyarlamayı idareden her zaman talep edebilir. İdare, bu talebin gereğini yerine
getirmek zorundadır.14 Bu ilke uyarınca, idareye idari işlem yaparken takdir yetkisi ve kamu yapma yetkisi
hizmeti imtiyaz sözleşmelerinde idareye tek yanlı değişiklik yapma yetkisi tanınmıştır.

3) Nesnellik ve Eşitlik İlkesi:


Bu ilkeye göre, kamu hizmeti sunan tüm idareler, hizmeti sunarken eşit davranmak (aynı
durumda olanlara aynı davranmak) ve hiçbir ayırım (din, dil, mezhep, siyasi düşünce, cinsiyet)
gözetmeden hareket etmek durumundadırlar.

4) Bedelsizlik İlkesi:
Kamu hizmetleri bedelsizdir. Ancak iktisadi nitelikli kamu hizmetlerinde bu hizmetler
karşılığı alınan belli ücretler vardır. Bunlar hizmet bedeli değil, katılma payı olarak
değerlendirilmelidir. Bugün bile, klasik nitelikli bazı kamu hizmetleri parasız olarak
yürütülmektedir. Örneğin devlet okullarında yapılacak ilköğretim parasızdır. Ancak bugün
idarenin üstlendiği kamu hizmetlerinin çoğalması ve hizmetten yararlananların artmasıyla
birlikte belli hizmetlerde katılma payı alınmaktadır. İdarenin kamu hizmetlerinin kullanılması

13
Süreklilik unsuru her bir kamu faaliyetinde nitelik değiştirebilir. Sürekliliğin 7 gün 24 saat olması gerekmez;
örneğin eğitim hizmeti 7/24 yürümez; yılın belli aylarında; haftanın belli günlerinde; günün belirli saatlerinde
gerçekleşir. Ancak bu durum sürekli olmadığını göstermez, eğitim hizmeti düzenli olarak sunulmaktadır.
İdarenin yakın denetim ve gözetimi altında, özel kişilerin yürüttüğü faaliyetlerde de bu ilke uygulanır. (özel
hastane, özel okul gibi) Bu ilkenin sonucu olarak ‘memurlara diğer kamu görevlilerine grev yasaktır’ kuralı
ortaya çıkmıştır. Yine bu ilke sonucunda, imtiyaz sözleşmelerinde hizmetin aksaması durumunda idare işletmeye
geçici olarak el koyabilir. Kaynak Linki : http://www.hukukitavsiyeler.com/2015/07/21/kamu-hizmetine-
egemen-olan-ilkeler-nelerdir/
14
Kaynak Linki : http://www.hukukitavsiyeler.com/2015/07/21/kamu-hizmetine-egemen-olan-ilkeler-nelerdir/
12
nedeniyle aldığı bedel, piyasa şartlarında oluşan maliyet + kâr şeklinde hesaplanmamakta;
hizmetin maliyetine bir katkı olarak hesaplanmaktadır.15

c. Kamu Hizmetlerinin Türleri:


1) Tekelli – Tekelsiz Kamu Hizmetleri:
Kamu hizmetinin konusunu oluşturan faaliyet özel kesime tamamen yasaklanmış ise, tekelli kamu
hizmetlerinden söz edilir.

2) Yürütüldükleri Alana Göre;


Milli-Mahalli Kamu Hizmetleri; Kamu hizmeti tüm ülke düzeyinde yürütülüyor ve tüm yurttaşların
yararlanmasına sunuluyorsa milli kamu hizmeti söz konusudur. Örneğin, TCDD. Belli bir yörede
yürütülen ve sadece o yöre halkının yararlanmasına sunulmuş kamu hizmetleri ise mahalli kamu
hizmetleridir. Örneğin, ASKİ, EGO.

3) Bireylerin Yararlanma Biçimlerine Göre;


Posta, elektrik, öğretim ve sağlık gibi kamu hizmetleri bireylerin doğrudan doğruya, idare ile ayrı ayrı
ilişki kurmak suretiyle bireysel olarak yararlandıkları kamu hizmetleridir. Bayındırlık hizmetleri gibi
kamu hizmetleri ise bireylerin idare ile ilişki içine girmeden ve dolaylı olarak ve birlikte
yararlandıkları kamu hizmetleridir.

4) Konularına Göre:
b) İktisadi Kamu Hizmetleri:
Ticari, iktisadi ve sınai nitelikteki faaliyetlerdir. Demiryolları, gaz, elektrik, telefon gibi bireylerin ve
topluluklarının, mali güçlerinin yetersizliği nedeniyle yürütemedikleri iktisadi ve sınai nitelikteki
faaliyetlerden oluşur. Özel sektörün yeterince güçlü olmadığı zamanlarda ortaya çıkan ve piyasa
şartlarında rekabet ilişkisi içerisinde yapılan kamu hizmetlerdir. İktisadi kamu hizmetleri, işleyişleri ve
dış ilişkileri yönünden esas itibariyle özel hukuk kurallarına tabiidirler.16

c) Sosyal Kamu Hizmetleri:


Devlet ve öteki kamu tüzel kişileri tarafından emeklilik, fakirlere yardım, sosyal güvenliğe ilişkin
faaliyetlerdir. Örneğin, iş ve işçi bulma hizmetleri. Özellikle 2. Dünya Savaşından sonra gelişmeye
başlayan çalışma düzenine ve sosyal güvenliğe ilişkin faaliyetlerdir. Burada da iç ilişki kamu
hukukuna, dış ilişki özel hukuka tabidir. Sosyal kamu hizmetlerinde, sosyal yarar iktisadi kamu
hizmetlerine göre daha belirgin olduğundan bu kamu hizmetlerinde uygulanan kamu hukuku kuralları,
iktisadi kamu hizmetlerine göre daha yoğundur. 17

d) Bilimsel - Teknik - Kültürel Kamu Hizmetleri:


İdarenin özel faaliyete konu olan bilimsel ve teknik araştırmalara, müzik, resim, tiyatro, bale vs. gibi
sanat ve kültür faaliyetleri ile ilgilenmesidir.

a) İdari Kamu Hizmetleri:


Bunlar iktisadi, sosyal ve bilimsel teknik - kültürel nitelikli olmayan geleneksel olarak devletin öteden
beri yürüttüğü kamu hizmetleridir. Örneğin, bayındırlık, sağlık, eğitim, nüfus işleri, tapu kadastro
hizmetleri vs. gibi.

15
Kaynak Linki : http://www.hukukitavsiyeler.com/2015/07/21/kamu-hizmetine-egemen-olan-ilkeler-nelerdir/

16
Kaynak Linki : http://www.hukukitavsiyeler.com/2015/07/21/kamu-hizmetlerinin-turleri-nelerdir/
17
Kaynak Linki : http://www.hukukitavsiyeler.com/2015/07/21/kamu-hizmetlerinin-turleri-nelerdir/

13
d. Kamu Hizmetlerinin Görülme Usulleri:

İdare Tarafından Görülmesi Emanet Usulü:

Bir kamu hizmetinin devlet veya öteki kamu tüzel kişileri tarafından doğrudan doğruya, örgüt ve
hizmete tahsis edilen ayni ve şahsi vasıtalarla görülmesi usulüdür. Kamu tüzel kişisinin kendi işini,
kendi araç gereciyle, kendi personeliyle kendisinin yapmasıdır. Örneğin merkezi idare birçok hizmeti
(adalet, güvenlik, eğitim, sağlık vs.) emanet usulü ile görmektedir.

Özel Hukuk Kişilerince Görülmesi:


1) Ruhsat Usulü:
Kamu tüzel kişisi, üstlendiği hizmetini, tek taraflı işlemi ile (ruhsat ya da izin) özel hukuk UYARI!
kişisine devrederek gördürebilmesini ifade eder. hizmetin yürütülmesine ilişkin tüm şartları
idare belirler, özel hukuk kişisi bu şartlara uymadığı zaman, idare izni (ruhsatı) iptal etme
yetkisine sahiptir. hizmetin yürütülmesinden yine idare sorumludur. Şehir içi ulaşımda özel İhale
hukuk kişilerine toplu taşıma izni, özel orta öğretim kurumları, özel sağlık kurumları buna Yöntemi;
örnektir. İltizam,
Yap-İşlet
2) Müşterek Emanet Usulü: veya
İmtiyaz gibi
Bir kamu hizmetinin masrafları, hasar ve zararı idareye ait olmak üzere, gelir üzerinden belli Kamu
bir pay veya götürü bir ücret karşılığı özel bir kişiye gördürülme usulüdür. Hizmetlerinin
Özel Kişilere
3) İltizam Usulü: Gördürülme
Mali konularda uygulanma biçimi olan, mültezim adı verilen bir özel kişiye götürü veya Yöntemi
orantılı bir kazanç ya da ücret karşılığında bir kamu hizmetinin gördürülmesidir. Değildir.

İhale
4) Yap - İşlet - Devret Usulü: Yöntemi,
Bir kamu hizmetine ilişkin tesisin, özel kişi tarafından kurulup, belli bir süre işletilmesini ve Özel Hukuk
daha sonra bedelsiz olarak ilgili idareye devir ve teslimini sağlayan bir usuldür. 1999 yılında Sözleşmelerin
yapılan AY ve yasa değişiklikleri sonucu “yap işlet devret” sözleşmeleri özel hukuk
sözleşmesi olarak kabul edilmiştir. yapılmasında
Uyulması
(1) En fazla 49 yıl için yapılabilir.
(2) Hizmet / mal ücretini ilgili/bağlı bakanlık belirler Gereken Usul
(3) Kamulaştırılan malın bedelini kısmen veya tamamen şirket ödeyebilir, mülkiyet idarenindir. ve Yöntemdir.
(4) Yüksek Planlama Kurulu izni aranır.

5) Yap -İşlet Usulü


Bu usul 1997 yılından itibaren uygulanmaya başlamıştır. Termik elektrik santrali kurulması ve
işletilmesine ilişkindir. 2006 yılında yapılan değişiklikle yap-işlete ilişkin sözleşmenin özel
hukuk sözleşmesi olacağı kanuna eklendi. Sadece elektrik enerjisi üretim tesisi kurmak ve
işletmek üzere termik santraller için öngörülmüştür.

14
4. İDARENİN YETKİLERİ

DÜZENLEME
YETKİSİ

YAPTIRIM
ÖRGÜTLENME İDARENİN
YETKİSİ UYGULAMA
YETKİLERİ YETKİSİ

MAL EDİNME
YETKİSİ

15
• İDARENİN DÜZENLEME YETKİSİ
(CB Kararnamesi, Yönetmelik, Genel Emir vs.)

• ÖRGÜTLENME YETKİSİ
(Taşra teşkilatı, İç Örgütlenme)

• İDARENİN YAPTIRIM UYGULAMA YETKİSİ


(İdari Cezalar, Resen İcra)

• İDARENİN MAL EDİNME YETKİSİ


(Devletleştirme, Kamulaştırma, İstimval, Geçici İşgal, Satın Alma)

İdare, üstlendiği görevleri yerine getirebilmek ve kanunları uygulamak için, belirli kamusal
üstünlükler ve yetkilerle donatılmak zorundadır. Bu yetkileri şu şekilde sıralayabiliriz:
A. İdarenin Düzenleme Yetkisi
B. Örgütlenme Yetkisi
C. İdarenin Yaptırım Uygulama Yetkisi (İdari Yaptırımlar)
D. İdarenin Mal Edinme Yetkisi

A. İDARENİN DÜZENLEME YETKİSİ


Tanım: UYARI!
İdarenin üstlendiği görevleri yerine getirebilmesi için, anayasa ve kanunlara aykırı İdarenin Yani
olmamak kaydıyla genel ve soyut düzenlemeler yapabilme, genel ve soyut nitelikte normlar Yürütmenin,
koyabilme yetkisidir. 18 Düzenleme
Yetkisi
“Asli”
Hukuki Niteliği: ve
İdarenin düzenleyici işlem yapma yetkisi tali (ikincil) bir yetkidir. Asli düzenleme yetkisi “Genel”
yasama organına aittir. İdare yasaya dayanmaksızın herhangi bir işlem yapamaz. Bu temel Bir Yetki
kuralın iki istisnası vardır. Olağanüstü hallerde Cumhurbaşkanlığı kararnameleri Değildir.
çıkarılırken idare asli düzenleme yapmaktadır. ÇÜNKÜ;
KURAL!
İdarenin Düzenleme Yetkisi Tali Nitelikte Bir Yetkidir. Asli kural koyma
yetki, dolayısıyla
İSTİSNA! genel olarak her
İdarenin Asli Nitelikte Olan Düzenleme Yetkisi konuda kural
Cumhurbaşkanlığı Kararnamesidir koyma yetkisi
yasama organına
aittir. 53

53 İdare kendi görev alanı dâhilinde bulunan işleri yürütmek için Anayasa ve kanunlara aykırı
olmayan, fakat onların uygulamasını gösteren düzenlemelerde bulunabilir. Aslilik, Bir konuyu
doğrudan doğruya, yani araya herhangi başka bir işlem girmeksizin düzenleyebilmektir. Düzenleme,
yasama organın asli yetkisidir.
16
B. ÖRGÜTLENME YETKİSİ
Anayasanın 123/1 maddesine göre, idarenin kuruluşu kanun veya Cumhurbaşkanlığı kararnamesi
ile düzenlenir. İdarenin kuruluşu ile ilgili Anayasa hükümleri karşısında, idarenin örgütlenme
yetkisinin kapsamını, kuruluş ve içyapısı yönlerinden ayrı ayrı incelemek gerekir.

Kuruluş Yönünden.- Anayasanın 123. Maddesine göre, bir idari kuruluşun ortaya çıkabilmesi için bir
yasa dayanağına veya Cumhurbaşkanlığı kararnamesine gereksinim vardır. Başka bir deyişle, bütün
idari kuruluşların doğrudan doğruya bir yasa ile kurulmaları zorunlu değildir. Anayasaya göre
aşağıdaki idari teşkilat mutlaka kanunla kurulması gerekir. Dolayısıyla bu konuda yasama organın
idareye yetki vermesi söz konusu olamaz. Buna göre:
- Üniversiteler (AY. md. 133)
- KKNM Meslek Kuruluşları (AY. md. 135) kanunla kurulması gerekir.

2017 Anayasa değişikliğine esasen bakanlıların


kurulması ve kaldırılması Cumhurbaşkanlığı
kararnamesi ile kurulur
İçyapı Yönünden.-
Kanun koyucu kanun ile kurulmuş bir idari kuruluşun hangi birimlerinden oluşacağını bazen kendisi
belirler ve bu birimlerin kanunla kurulacağını öngörürken, bazen de bu birimlerin İdare tarafından
belirlemesini ve kurulmasını öngörmektedir.

C. İDARENİN YAPTIRIM UYGULAMA YETKİSİ (İDARİ YAPTIRIMLAR)

Yaptırım uygulama yetkisi idarenin görevlerini ivedilikle ve etkili bir biçimde yürütebilmesi için ön-
görülmüştür. İdari yaptırımlar; “idari cezalar” ve “idari icra (=resen icra)” olmak üzere ikiye
ayrılmaktadır.

a. İdari Cezalar

İdari cezalar; bireylerin ve toplulukların idari düzene aykırı davranışları nedeniyle idarece tertip edilen
cezalardır. İdari cezalar; “disiplin cezaları” ve “öteki cezalar” olmak üzere iki başlık altında incelemek
mümkündür.

1) Disiplin Cezaları: Kurumun düzenini sağlamak amacıyla verilirler.


2) Disiplin Dışındaki Cezalar: Büyük kısmı para cezalarıdır. Vergi cezaları, Belediye'nin verdiği
belediye cezaları gibi. Bazen belediyeler meslek veya sanattan men cezası da verebilmektedirler.

b. Re'sen İcra (İdari İcra)


İdarenin idari işlemlerini kendisinin uygulaması ve alacaklarını kendisinin tahsil etmesi demektir.
1) Tahsil Yetkisi (KAK19 Hükümlerine Göre olur): Ancak "Devlet (merkezi idare)", "il özel
idareleri" ve "belediyelerin alacakları için bu usule başvurulur. Vergiler, Resimler, Harçlar, Ceza
tahkik ve takibine ilişkin mahkeme masrafları, vergi cezaları, para cezaları, gecikme zamları ve
faizleri ile kamu hizmetinin uygulanmasından doğan kamu alacakları bu kanun kapsamındadır.
2) Re'sen İcranın Öteki Görünümleri:
Özellikle kollukta söz konusudur. Eğer kanunla öngörülmüşse böyle bir yetki kullanılabilir. Örneğin,
kanunsuz bir toplantı ve gösteri yürüyüşü polis tarafından dağıtılır; Belediye, encümenin aldığı yıkım
kararını ilgili uygulamazsa, idare masrafları ilgiliye ait olmak üzere yıkımı bizzat yapar

NOT:
6163 sayılı Kanuna20 göre, Kamu Görevlilerine Yapılan Fazla Ödemeler Nedeniyle

19 5766 Sayılı “Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun” (Kamu Alacakları Kanunu)
20
6183 Sayılı Kanun; Amme Alacaklarının Tahsili Usulü Hakkında Kanun
17
Doğan Alacaklar kamu alacağı değildir.21

Uyarı!
KAMU ALACAKLARI;
▪ Ceza tahkik ve takibine ilişkin mahkeme masrafları
▪ Para cezaları
▪ Vergi, resim ve harçlara ilişkin gecikme zamları ve faizleri
▪ Kamu hizmeti uygulamasından doğan alacaklar
▪ İdari sözleşmelerden doğan alacaklar

D. İDARENİN MAL EDİNME YETKİSİ


İdare üstendiği görevleri yerine getirebilmek için taşınır ve taşınmaz mallara ihtiyaç duyar. İdarenin
satın alma yoluyla mal edinmesi her zaman mümkün olmaz. Kamu yararı gerekçesiyle idare özel
mülkiyetteki bir mala sahip olabilir veya geçici olarak kullanabilir. Bu durum; "devletleştirme",
"kamulaştırma", "istimval", "geçici işgal", veya kamulaştırmasız el atma” ile yapılır.

İDARENİN MALLARI
İdarenin malları, bağlı oldukları hukuki rejime göre “kamusal mal (=kamu malı)” ve “özel mal” olarak
ayrılmaktadır.

I. KAMU MALLARI
a) Organik koşul: Malın kamusal mal sayılabilmesi için, bir kamu tüzel kişisine, yani devlete yerel
idarelere veya kamu kurumlarına ait olması gerekir.
b) Maddi Koşul: Kamusal mal sayılması için malın kamunun ortak kullanımına ve yararlanmasına ya
da bir kamu hizmetine, tahsis edilmiş olması gerekir.

A) Kamu Mallarının Tasnifi:


1. Sahipsiz Mallar: Sahipsiz mallar, herkesin doğrudan ortak yararlanmasına doğal nitelikleri gereği
açık olan mallardır. Aksi ispatlanmadıkça, yararı kamuya ait sular ile kayalar, tepeler, dağlar, buzullar
gibi tarıma elverişli olmayan yerler ve bunlardan çıkan kaynaklar, Kıyılar, madenelre, yer altı suları
petrol kaynakları, tuzlu kaya ve tuzlu sular, kimsenin mülkiyetinde değildir ve hiçbir şekilde özel
mülkiyete konu olamaz.

2. Orta Malları: Bunlar bütün yurttaşların ya da bir kısım yurttaşların doğrudan kullanmasına veya
yararlanmasına özgülenmiş mallardır. Orta mallarına yollar, meydanlar, Pazar ve panayır yerleri
herkesin; meralar, harman yerleri ve mezarlıklar ise bir kısım halkın yararlanmasına ayrılmış orta
mallarıdır.

21
Aşağıdaki Alacaklar idarenin kamu alacağına girmez:
1. İdarenin özel hukuk sözleşmeleri,
2. Sebepsiz zenginleşeme,
3. Haksız fiil
18
3. Hizmet Malları: Kamu hizmetinin görülmesinde kullanılan ve dolayısıyla kamu hizmetin bir
parçasını teşkil eden mallardır. Adliye sarayları, üniversite binaları, hastaneler, belediye greyder ve
dozeri örnek olarak sayılabilecek hizmet mallarındandır. Hizmet mallarında belirleyici unsur
yurttaşların kullanımına açık olmak değil, bir kamu hizmetinin görülmesine tahsis edilmektir.

* TAHSİS
Tahsis (özgüleme), devletin özel mülkiyetindeki bir malın, orta malı veya hizmet malı haline
getirilmesi veya bir kamusal malın, bir kamusal mal kümesinden diğerine geçirilmesi işlemidir.
B) Kamu Mallarının Genel Özellikleri:
1. Kamu malları devredilemez, alınıp, satılamaz.
2. Kamu malları zamanaşımı yoluyla kazanılamaz.
3. Kamu malları vergi ve bunun gibi yükümlülüklerin dışındadır.
4. Kanunda açık hüküm bulunmadıkça, kamu malları üzerinde özel kişiler lehine ayni haklar
kurulamaz. Kamu malları üzerinde ipotek kurulamaz.
5. Kural olarak kamu malları kiraya verilemez veya kira gibi özel hukuk sözleşmelerine konu olamaz.
Ancak kira kamu malının tahsis amacıyla çelişmediği ölçüde istisnai hallerde mümkündür.
6. Kamu malları haczedilemez.
7. Taşınmaz kamu mallarının tapuya tescil zorunluluğu yoktur.
8. Kamu malları, özel mallara göre daha sıkı ve ayrıcalıklı bir koruma rejimine bağlanmıştır.
9. Kamu malları kamulaştırılamaz.

II. İDARENİN ÖZEL MALLARI:


Kamu hizmetine ve kamunun doğrudan yararlanmasına özgülenmemiş olan mallar bu kümede yer
almaktadır. İdare özel malları üzerinde, malikin malı üzerinde haiz olduğu bütün yetkilere sahiptir. Bu
mallar idarece işletilebilir, kiraya verilebilir, satılabilir.
Özellikleri;
- Bu mallar kamu yararından çok gelir getirme amacını taşırlar.
- Özel hukuka tabidir.
- Bu mallar dolayısıyla çıkan uyuşmazlıklar adli yargının görev alanına girer.
- Devlet kamu hukuku işlemleri ile de özel mal edinebilir.
- Devlet tüzel kişisine ait özel mal niteliğindeki malların haczedilemeyeceği, ancak devlet dışındaki
kamu tüzel kişilerinin (örneğin belediyelerin) özel mallarının haczedilebileceği kabul edilmektedir.

NOT:
1. DEVLETE (HAZİNEYE) AİT ÖZEL MALLARLA İLGİLİ NOTLAR:
• Özel mallar haczedilemez.
• Özel hukuk hükümlerine tabidir.
• Özel mallar bir kamu hizmetine tahsis edilebilir.
• Bu mallar dolayısıyla ortaya çıkan uyuşmazlıklar genellikle adli yargıda çözümlenir.
• Devlet kamu hukuku işlemleriyle de özel mal edinebilir.
• Bu mallar, kamu yararından çok gelir getirme amacını taşır.
Uyarı!
o İdare Özel Mallarını Dilediği Gibi Satamaz.
o Devlet Özel Mallarını İstediği Koşullarla İstediğine Kiralayamaz.

2. 4046 SAYILI ÖZELLEŞTİRME UYGULAMALARI HAKKINDA KANUN’DA


ÖNGÖRÜLEN ÖZELLEŞTİRME YÖNTEMLERİ:
• Kiralama
• Satış
• Mülkiyetin gayri ayni hakların tesisi
• İşletme hakkının devredilmesi

19
Uyarı!
Yap-İşlet-Devret Modeli Özelleştirme Yöntemleri Arasında Yer Almaz.

3. Aşağıdaki Devlet malları özel mülkiyet hakkına konu olamaz;


- Kıyılar
- Devlet ormanları
- Madenler
- Petrol rezervleri
Uyarı!
Kamulaştırılmış taşınmazlar, özel mülkiyet hakkına konu olabilir.

İDARENİN MAL EDİNME VEYA ZORLA KULLNMAYETKİSİ

a. DEVLETLEŞTİRME : …………….... Kamu hizmetinin tekel haline gelmesi demektir


b. İSTİMVAL : …………………………………………….. Taşınır bir mal ve olağanüstü bir hal olmalıdır
c. GEÇİCİ İŞGAL : …………………………..…… Boş araziler üzerinde söz konusu olur
d. KAMULAŞTIRMA : ……………..…… Taşınmaz mallarda söz konusudur

a. DEVLETLEŞTİRME
1) Tanım: Anayasanın “kamu hizmeti niteliği taşıyan özel teşebbüsler”, kamu yararının zorunlu
kıldığı hallerde devletleştirilir. Devletleştirme gerçek karşılığı üzerinden yapılır.
2) Konusu: “Kamu hizmeti niteliğini taşıyan özel teşebbüsler” oluşturur. Burada sadece somut
birtakım malların devletleştirilmesi değil bütün bir hizmetin devletleştirilmesi söz konusudur.
3) Niteliği: Devletleştirme bir siyasal işlemle (yasa ile) gerçekleşir.
4) Denetim: Bir siyasal işlem (yasa) olduğu için denetimi Anayasa Mahkemesinde yapılır. Burada
idareye devredilen bir teşebbüs (işletme) olduğundan, taşınır, taşınmaz mallar ve diğer tüm haklar da
idareye geçmektedir.

b. İSTİMVAL
1) Tanım: Özel hukuk kişilerinin taşınır mallarının, bedeli ödenmek kaydıyla mülkiyetinin ya da
kullanım yahut yararlanma hakkının idareye cebri geçişini öngören usuldür.
2) Konusu: Sadece taşınır mallar istimvale konu teşkil eder (taşınır mallar olmaz).
3) Niteliği: Bir idari işlemle gerçekleşir fakat İstimval istisnaî bir mal edinme yöntemidir ve sadece
olağanüstü hallerde (olağanüstü hal, savaş, seferberlik vs.) başvurulabilir.
4) Denetim: İstimval işlemine ilişkin uyuşmazlıklar idari yargıda; istimvalden doğan bedel
uyuşmazlıkları ise adli yargıda çözümlenir.

c. GEÇİCİ İŞGAL

20
1) Tanım: Kamu yararına yönelik bir faaliyet için özel mülkiyette bulunan bir taşınmaz mala geçici
olarak girilmesi veya kullanılmasına geçici işgal denir.
2) Konusu: Binasız taşınmazlardır. Binalar geçici işgale konulamaz. Kanuna göre geçici işgal ancak
boş arazi ve arsalarda söz konusu olabilir. Yine bu kanuna göre işgal edilecek araziden ahşap dışında
her türlü işlenmemiş taş, kum, kireç, toprak vs. alınabilir.
Konu şartı: Ancak binasız araziler geçici işgale konu olabilir. Üzerinde bina olan yahut konut
yapılmak üzere etrafı çevrilen arazilerde geçici işgal yöntemi uygulanamaz.

Geçici işgal kararlarına karşı, idari yargıda dava açılabilir.


3) Niteliği: Geçici işgal bir idari işlemle gerçekleşir.
4) Yetki: Geçici işgal için tazminat verilmesi gereklidir. Geçici işgal işlemini yapma yetkisi
bayındırlık işini yürüten İdarenin veya İdare adına bayındır işini yürüten özel kişinin başvurusu
üzerine İl İdare Kurulunundur.
5) Denetim: Geçici işgal işlemine karşı açılacak davlar idari yargıda ve bedele ilişkin davalar adli
yargıda çözüme kavuşturulur.
d. KAMULAŞTIRMA:
1) Tanım: Kamulaştırma, devlet ve kamu tüzel kişilerinin, kamu yararının gerektirdiği hallerde,
gerçek karşılıklarını peşin ödemek şartıyla, özel mülkiyette bulunan taşınmaz malların tamamının
veya bir kısmının mülkiyetini, kanunla gösterilen esas ve usullere göre, kamu gücünü kullanarak
(zorla) devralmasıdır.

5. İDARENİN MALİ SORUMLULUĞU

HATIRLATMA:

İDARENİN
İŞLEMLERİ

İDARENİN İDARENİN İDARENİN


YETKİLERİ İŞLEYİŞİ GÖREVLERİ

İDARENİN MALİ
SORUMLULUĞU

Genel Olarak:
Sorumluluk; Uyulması gereken bir kurala aykırı davranışın hesabını verme ve tazminatla yükümlü
tutulmasıdır.22

22 Genel olarak hukuk düzenindeki sorumluluğu; siyasî sorumluluk, cezaî sorumluluk ve hukukî (malî-tazminat) sorumluluk
olarak üçe ayırmak mümkündür.
1. Siyasî Sorumluluk
Siyasî sorumluluk, siyasi yöneticilerin “egemen”e karşı sorumluluğunu ifade etmektedir. Demokratik sistemlerde egemenlik
halka aittir. Siyasi sorumluluk, halka karşı olan sorumluluktur. Ancak gümüz temsili demokrasilerinde halk bu egemenliğini,
temsilcileri yani parlamento aracılığıyla kullanmaktadır. İşte hükümetin, parlamentoya karşı sorumluluğuna, siyasi sorumluluk
adı verilmektedir.
Siyasî sorumluluğun müeyyidesi, “görevden alma”dır. Bu görevden alma ise “gensoru” şeklinde gerçekleşir.
21
Anayasanın 125. maddesine göre “İdare kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle
yükümlüdür.” İdare hukukunda, iki tür sorumluluktan söz edilebilir. Bunlardan birincisi sözleşmeye
dayanan idarî sorumluluk, ikincisi de sözleşme dışı sorumluluk. Konumuzu oluşturan “idarenin mali
sorumluluğu”ndan maksat sözleşme dışı sorumluluktur.

İDARENİN MALİ SORUMLULUĞUNUN TÜRLERİ:


İdare hukukunda, iki tür sorumluluktan söz edilebilir. Bunlardan birincisi sözleşmeye dayanan idarî
sorumluluk ikincisi de sözleşme dışı sorumluluk. Burada sözleşme dışı sorumluluk üzerinde
duracağız. Buna göre, idarenin mali sorumluluğu iki türdür;
A. Kusurlu Sorumluluk (hizmet kusur),
B. Kusursuz sorumluluk şeklinde ikiye ayrılabilir.

A. KUSURLU SORUMLULUK (HİZMET KUSURU):


a. Tanım: İdare hukukunda kusurlu sorumluluk hizmet kusuru olarak da adlandırılmaktadır. Hizmet
kusuru bir kamu hizmetinin ya kurulmasında, ya işleyişinde, ya da düzenlenmesinde kusurluluğu ifade eder.
Örnek;
“M İlçesinde meydana gelen tahrip ve yağma olaylarında saldırgan gruplarca traktörü yakılan K,
uğradığı zararın tazmini istemiyle idare aleyhine bir tam yargı davası açmıştır. Davaya bakan
mahkeme, meydana gelen olaylarda halkın can ve mal güvenliğinin korunması şeklindeki kamu
hizmetinin düzenlenmesi ve işleyişindeki yetersizlik nedeniyle uğranılan zararların idarece tazmini
gerektiğine karar vermiştir.”

b. Hizmet Kusurunun Özellikleri:


Hizmet kusuru, kişilerden bağımsızdır ve asli bir sorumluluk sebebi, yani idarenin doğrudan sorumlu
olmasını doğuran bir kusurdur. Ayrıca hizmet kusuru anonimdir. Yani bir kişi ya da kişilere
indirgenemez. Daha açık bir ifadeyle hizmet kusuru geneldir, yani tüm kamu tüzel kişileri için geçerli
bir sorumluluk sebebidir.

c. Hizmet Kusuru Sayılan Haller (Türleri):


1) Hizmetin Kötü İşlemesi, Hizmetin gereği gibi yapılmamasıdır. Bir başka deyişle, hizmetin
beklenen özen, dikkat ve kalitede yapılmamasıdır.
Örnek, Futbol maçı yapmak üzere geldiği spor sahasında asıldığı portatif kale direğinin kırılması
sonucu yere düşerek vefat eden erin yakınlarının uğradıkları zararın, portatif kale direğinin sabitlen-
memesi nedeniyle hizmet kusuru ilkesi gereğince davalı idarece karşılanması gerekir.

2. Cezaî Sorumluluk
Cezaî sorumluluk, ceza hukukundan doğan sorumluluk demektir. Hukuk düzenini ihlâl eden bazı insan eylemleri, ceza
kanunlarında suç olarak nitelendirilir. Bu eylemleri işleyen kişilere de ceza denilen müeyyideler uygulanır. Buna cezaî
sorumluluk denir. Ölüm cezası, hapis cezası (müebbet hapis, ağır hapis, hafif hapis vs.), adli para cezası, belirli bir meslek
ya da sanatla uğraşma yasağı cezası gibi çeşitleri bulunmaktadır.
3. Hukukî (Malî) Sorumluluk
“Malvarlığı sorumluluğu” da denilen “hukukî sorumluluk” “bir kişinin diğer bir kişiye verdiği zararın, zarar verenin malvarlığına
devlet aracılığıyla cebren el konularak tazmin edilmesi”,“ “bir kişinin başkasına verdiği zararı giderim yükümlülüğü” demektir.
Özel hukuk alanında kişilerin hukukî (malî) sorumluluğu borç ilişkisine dayanmaktadır. Borç ilişkisi de ya sözleşmeye dayanır
ya da sözleşme dışı bazı durumlara dayanmaktadır.
- Akdî sorumluluk: Sözleşmeden doğan sorumluluk da denilen bu halde, kişi aralarındaki sözleşmeye aykırı davranarak,
karşı tarafa verdiği zararı karşılamak durumunda olmasını anlatmaktadır.
- Sözleşme dışı sorumluluk: Hukuk kurallarının herkese yüklediği genel bir yükümlülüğün ihlâlinden doğan sorumluluğa,
sözleşme dışı sorumluluk denir. Sözleşme dışı sorumluluk kavramı içerisinde birkaç sorumluluk hali yer almaktadır.
-Haksız fiil sorumluluğu: Kusur sorumluluğu da denilen bu sorumluluk türünde, hukuka aykırı, kusurlu bir davranışla
başkasına verilen zararın tazmini söz konusudur.
-Kusursuz sorumluluk halleri: Kusur fikrinden ayrılmış, meydana gelen zarardan, kusur olmasa da sorumlu tutulmayı öngören
sorumluluk halidir.
İdare kamu hizmeti, kolluk gibi faaliyetlerini yerine getirirken, işlem ve eylemlerde bulunmakta, sözleşmeler yapmaktadır.
Bireylerin bu faaliyetlerden zarar görmeleri her zaman ihtimal dahilindedir. İdarenin yaptığı bu faaliyetlerden kişilerin zarar
görmesi halinde, bu zararların karşılanması gereği, bu gün hiç bir uygar ülkede tartışma konusu değildir.

22
2) Hizmetin Geç İşlemesi, Hizmetin özelliklerine esasen, olağan ve makul sayılmayacak bir gecikme
ile yerine getirilmesidir.
Örnek, Ambulansın zamanın olay yerine gelmemesi, ya da kolluk görevlilerin kavgaya zamanında
müdahale etmemesi gibi
3) Hizmetin Hiç İşlememesi, İdarenin üstlendiği faaliyetleri hiçbir biçimde yerine getirilmemesidir.
Örnek : Heyelan bölgesinden ve dere yatağına yakın yerden geçen karayolunun şiddetli yağmurlar
sırasında denetime tabi tutulmaması nedeniyle meydana gelen zararda hizmet kusuru vardır.

NOT:
HİZMET KUSURUYLA İLGİLİ NOTLAR:
o Hizmet kusuru objektif nitelikte de karşımıza çıkabilecek bir kusur türüdür.
o Hizmet kusurunda, kusurun hangi kamu görevlisi tarafından işlendiğinin mutlaka
belirlenmesine gerek yoktur.
o Hizmet kusuru hizmetin kurulmasında, işlemesinde ve düzenlenmesindeki kusurları kapsar.
o Hizmetin yürütülmesinde idareye atfedilebilecek kusurlar bu tip kusurlardandır.
d. Hizmet Kusuru – Kişisel Kusur:
1) Tanım:
Hizmet Kusuru; Kamu görevlilerin “görevlerinin ifasından ayrılmaz nitelikte olan kusurlar”dır. Kişisel
Kusur ise; Kamu görevlilerinin görevlerinin ifasından ayrılabilir nitelikte olan kusurlardır.

2) Hizmet Kusuru-Kişisel Kusur Ayrımı:


a) Hizmet Dışı Kişisel Kusur: Kamu görevlilerinin tamamen hizmet dışındaki kusurlu tutum ve
davranışları onların kişisel kusurlu davranışları sayılır ve haksız fiil esaslarına göre şahsen sorumlu
olmalarına yol açar. Kamu görevlisinin tamamen görevi dışında işlediği kusurlardan görevlinin kendisi
sade bir vatandaş olarak sorumlu olacaktır.
b) Hizmetle İlişkili Kişisel Kusur: Anayasanın 129. maddesi “memurlar ve diğer kamu görevlilerinin
yetkilerini kullanırken işledikleri kusurlardan doğan tazminat davaları, kendilerine rücu edilmek
kaydıyla ancak idare aleyhine açılabilir” hükmüne yer vermektedir. Buna göre kamu görevlisinin
yetkilerini kullanırken işledikleri kusurdan dolayı sadece idare aleyhine dava açılabilecektir. Daha
sonra da idare ödediği tazminatı rücu yoluyla ilgili kamu görevlisinden tahsil edecektir. Bu kuralın tek
istisnası kamu görevlisinin yargı kararlarını 30 gün içinde uygulamaması halidir. Bu halde hem idare
aleyhine hem de kamu görevlisi aleyhine dava açmak mümkündür.

3) Hizmetle İlişkili Kişisel Kusur Halleri:


Türk hukukunda kamu görevlisi görevi başında iken şu kusurları işlemişse kişisel kusuru kabul edilir
ve idarenin RUCU hakkı doğar:
* Suç niteliğindeki davranışlar23,
Suç ile hizmet birbirleri ile bağdaşmayan iki ayrı kavram olup, bir davranış suç niteliği taşıyorsa ise
artık onun hizmet ile ilişkisi kesilmiş demektir.
* Kamu Görevlisinin Kötü Niyetli Davranışı,
Kamu görevlilerinin görevlerini yürütürken düşmanlık, siyasi kin ve rekabet, kişisel ihtiras ya da
kişisel menfaat temini gibi nedenlerle zarar verici işlem ya da eylemlerde bulunmaları da hizmet
içindeki kişisel kusur sayılmaktadır.
Örnek:
Siyasal ayrımcılık yapmak, itfaiye hizmetlerinin bir gereği değildir. Başka bir deyişle, siyasal
ayrımcılık gibi, sonucu bakımından kamuya zararlı olan bir eylem, itfaiyecilik gibi kamuya yararlı bir
hizmetin gereği ya da niteliği değildir. Bu nedenle, yangın söndürmek için gittiği evde, karşıt görüşlü
bir siyasal partinin amblemlerini gören itfaiye erinin yangını söndürmek yerine, ateşin parlamasını ve
yangının artmasını sağlaması, hizmet kusuru değildir; o itfaiye erinin kişisel kusurudur.
* Kamu Görevlisinin Ağır Kusuru,
Kamu görevlisinin kusuru çok ağır ise, kamu görevlisinin kişisel kusurundan söz edilmektedir.
Örneğin bir kamu görevlisinin çok açık olan yasa hükmünü yanlış uygulaması, açık ve bariz bir
biçimde yetkisini aşması gibi.

23
GÜNDAY Metin. a.g.e., s. 326
23
* Yargı Kararını Uygulamama,
Yargı kararlarına uymanın ile ilgili kamu görevlisinin kişisel kusuru olduğu kabul edilmektedir. Yargı
kararlarını otuz gün için kamu görevlileri kasten uygulamamaları durumunda, ilgili görevli aleyhine
dava açılabileceği gibi, idare aleyhine de dava açılabilir. Bir hukuk devletinde, kamu görevlilerinin
yargı kararlarına uyup uymama konusunda takdir yetkisi yoktur. Herkes ve bu arada kamu görevlileri
yargı kararlarına uymak zorundadır. Kamu görevlilerinin kusurlu tutum ve davranışı yargı kararlarına
uymama niteliğindeyse, bu tutum ve davranışta hizmet kusuru yoktur, o görevlinin kişisel kusur vardır.
Örnek:
Eşitlik ilkesine aykırı bulunarak iptal edilen bir sınıf geçme yönetmeliğini uygulamaya devam etmek,
idare açısından bir hizmet kusuru değildir; iptal edilen yönetmeliği uygulamakta direnen kamu
görevlilerinin kişisel kusurudur.

B. İDARENİN KUSURSUZ SORUMLULUĞU


a. Tanım:
İdare bazen hiçbir kusuru olmadığı ve tamamen hukuka uygun hareket ettiği halde birtakım hizmetleri
görürken bireylere zarar verebilir. İşte böyle hallerde idarenin kusursuz sorumluluğu kabul edilmiştir.

b. Kusursuz Sorumlulukta Temel İlkeler:


İdarenin kusursuz sorumluluğu, sosyal devlet gereği başlıca iki ilkeye dayandırılmıştır. Bunlar;
Tehlike ve Fedakârlığın denkleştirilmesi ilkesidir.

1) Tehlike İlkesi:
İdare tehlikeli işlerle uğraşırken veya tehlikeli araçlar kullanırken zarar vermişse kusur olmasa bile
sorumlu tutulur. Tehlike ilkesi şu hallerde söz konusu olmaktadır;
a) İdarenin tehlikeli faaliyetleri ve araç gereçleri: Cephaneliğin patlaması, helikopter kazası gibi
hallerde zarar görme halleri bu duruma örnektir.

b) Mesleki Risk: Mesleki risk, Tehlike İlkesinin meslek kazaları alanında uygulanma biçimidir. Başka
bir deyişle, tehlikeli mesleklerde çalışanların uğradıkları zararlarına mesleki risk denir. Mesleki risk,
kamu hizmetinde çalışan bir kişinin görevi sıra sında ya da görevi nedeniyle zarara uğraması
durumudur. Bu zarar, hizmetin kaçınılmaz bir tehlikesi olarak kabul edildiği için ortaya çıkan zarar
kusuru olmasa bile idarece tazmin edilir.
Örneğin, Askerlik hizmetini yaptığı sırada engelli koşu parkurunda tarzan merdiveninden düşerek
kolundan sakatlanan erin uğradığı zararın, kusursuz sorumluluk kuramı uyarınca idarece tazmini ge-
rekli bulunmaktadır.

c) Sosyal Risk (Terör): Sosyal risk ilkesi, kamu düzenini bozmaya hatta anayasal düzeni yıkmaya
yönelik anarşi ve terör olaylarından ya da benzeri toplumsal olaylardan doğan zararlardan idarenin
kusursuz olarak sorumlu tutulmasıdır.
Sosyal risk ilkesinin en önemli özelliği, zarar ile idarenin eylemi arasında nedensellik bağının
bulunmasının gerekmemesidir. Zarar ile idarenin eylemi arasında nedensellik bağının bulunmadığı tek
kusursuz sorumluluk durumu sosyal risk durumudur.
Sosyal risk niteliği taşıyan eylemler, basit bir kolluk olayı olarak görülmediği; bir toplumsal (sosyal)
risk olarak görüldüğü için, bu eylemlerden doğan zararların toplumca karşılanması yoluna gi-
dilmektedir.

2) Fedakârlığın denkleştirilmesi ilkesi (Kamu külfetleri karşısında eşitlik):


İdarenin yaptığı birtakım faaliyetler belli bazı kimselerin zarar görmesine sebep olabilir. Bu durumda
kusur olmasa dahi idarenin zararı tazmin etmesi gerekir. Özellikle yol, köprü gibi bayındırlık
hizmetleri yapılmasında bu durum söz konusu olabilir.Örneğin; “Tavuk üreticisi T'nin çiftliğinde, il
sağlık müdürlüğü görevlilerince kuş gribi virüsü tespit edilmiş, bunun üzerine valilik tarafından
çiftlikteki tavukların itlaf edilmesine karar verilmiştir. Çiftlikteki tüm tavukları itlaf edilen T, açmayı
düşündüğü davada, idarenin sorumluluğu Kamu Külfetleri Karşısında Eşitlik İlkesine dayanır.”
24
KUSURSUZ SORUMLULUĞU İLE İLGİLİ ÖRNEKLER:

o İdarenin niteliği gereği tehlikeli bir aracı kullanarak verdiği zarar


o Doğalgaz iletim hattındaki bir sızıntı nedeniyle oluşan zarar
o Terör eylemlerinin yoğun olduğu bir bölgede kamu düzenini bozmaya yönelik
terör olayları dolayısıyla uğranılan zarar
o Tüm toplumun yararlanacağı bir hizmet dolayısıyla belirli bir kişinin
katlanmak zorunda kaldığı zarar

C. SORUMLULUĞUN KOŞULLARI
1. İdari bir davranışın varlığı: İdarenin zararı karşılama sorumluluğunun doğabilmesi için, ortada
idarenin zarar verici bir tutum ya da davranışı bulunmalıdır. Bu tutum ve davranış, idarenin bir
etkinliği biçiminde olabileceği gibi idarenin hareketsiz kalması şeklinde de olabilir. Hizmet kusurunda
bu eylemin hukuka aykırı olması gerekir. Kusursuz sorumlulukta, idarenin tutum ve davranışının
hukuka aykırı olması dahi aranmaz.

2. Bir zarar meydana gelmiş olması: İdarenin sorumluluğuna gidilebilmesi için ortada bir zarar
bulunması gerekir. zarar yoksa sorumluluk da yoktur.
3. Zarar doğuran davranışın idareye bağlanabilmesi (İlliyet bağı): Meydana gelen zarar ile idarenin
davranışı arasında bir illiyet bağı (nedensellik bağı) başka bir ifade ile neden-sonuç ilişkisinin
bulunması gerekir.
Fakat idarenin Sosyal risk yani terör olaylarındaki kusursuz sorumluluğunda nedensellik bağı bile aranmaz.

D. SORUMLULUĞU KALDIRAN VEYA AZALTAN HALLER


Bazı hallerde idari davranış ile zarar arasındaki nedensellik bağı araya giren başka bir sebeple ya
zayıflar ya da tamamen ortadan kalkar;
a. Zorlayıcı nedenler (Mücbir sebep); Mücbir sebebin varlığı durumunda, idare hem kusurlu hem de
kusursuz sorumluluktan kurtulur. Ancak, idarenin kusurlu davranışı ile zararlarda bir artış olmuşsa,
idare bundan sorumlu olur.

b. Beklenmeyen durumlar (Kaza); Beklenmeyen hâl, önceden öngörülmesi ve önlenmesi mümkün


olmayan, idarenin faaliyetleri içinde gerçekleşen olaylardır. Örneğin, idarînin aracının lastiğinin
bilinmeyen bir sebeple patlaması, bilinmeyen bir sebeple gemide yangı çıkması.

c. Zarar görenin kusuru: Zarar, tamamıyla zarar görenin davranışından kaynaklanmış ise idarînin
sorumluluğu kalkar. Örneğin, kişinin intihar etmek için trenin önüne atlaması ve ölmesi durumunda,
zarar tamamıyla kişinin davranışından kaynaklanmıştır. Bu gibi durumlarda hem kusurlu hem de
kusursuz sorumluluk kalkar. Zarar tamamen zarar görenin davranışından kaynaklanmışsa, İdarenin
sorumluluğu yoktur. Zarar görenin davranışı, idarenin davranışına eşlik etmiş ise, yani her ikisi birlikte
zararlı neticenin oluşumuna katkıda bulunmuş ise, bu durumda sorumluluk davranışın zarar üzerindeki
etkisine göre paylaştırılır.

d. Üçüncü kişinin kusuru: İlliyet bağı ile ilgili sorumluluk orantılı olarak kalkar. Zarar tamamen zarar
görenin davranışından kaynaklanmışsa, İdarenin sorumluluğu yoktur. Zarar görenin davranışı, idarenin
davranışına eşlik etmiş ise, yani her ikisi birlikte zararlı neticenin oluşumuna katkıda bulunmuş ise, bu
durumda sorumluluk davranışın zarar üzerindeki etkisine göre paylaştırılır.

NOT:
Zararı doğuran idari işlemin hukuka uygun olması VE İdarenin kamu hizmetini özel
hukuk tüzel kişilerine yaptırması ve zararın bu hizmetin yürütümü sırasında meydana
gelmesi Durumlar idarenin sorumluluğunu ortadan kaldıran ya da azaltan
25
nedenler arasında yer alır:

o İdarenin, hizmet kusuru bulunmayan işlem ve eyleminden doğan zararı tazminle


yükümlüdür.
o İdarenin kusursuz sorumluluğu sosyal devlet ilkesi gereğidir.
o Tehlike veya risk ilkesi, idarenin kusursuz sorumluluğu ilkelerindendir.
o Hizmet içi kişisel kusurda idare sorumludur.
o İdari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar
tarafından idari yargıda açılacak dava türü Tam yargı davasıdır.
o Kamu görevlilerinin görevlerine ilişkin kusurlu davranışlarından doğan zararı
tazmin eden idare, ilgili kamu görevlisine kusuru oranında rücu eder.
o İdare kamu görevlilerinin görevlerine ilişkin kusurlu davranışlarından doğan
zararı tazmin etmekle yükümlüdür.

………………………………………………………………………………………………………………………..……………………………

………………………………………………………..………………………………………………………………..……………………………

………………………………………………………..…………………………………………………………………..……………………………

………………………………………………………………………………………………………………………………………..……………………………

……………………………………..…………………………..……………………………………………………………………..……………………………

………………………………………………………………………………………………………………………..………………………………………………

………………………………………………………………………………………………………………………..………………………………………………

………………………………………………………………………………………………………………………..………………………………………………

………………………………………………………………………………………………………………………..………………………………………………

………………………………………………………………………………………………………………………..………………………………………………

………………………………………………………………………………………………………………………..………………………………………………

………………………………………………………………………………………………………………………………………..……………………………

……………………………………..…………………………..……………………………………………………………………..……………………………

………………………………………………………………………………………………………………………..………………………………………………

………………………………………………………………………………………………………………………..………………………………………………

………………………………………………………………………………………………………………………..………………………………………………

………………………………………………………………………………………………………………………..………………………………………………

………………………………………………………………………………………………………………………..………………………………………………

………………………………………………………………………………………………………………………..………………………………………………

………………………………………………………………………………………………………………………..………………………………………………

………………………………………………………………………………………………………………………..………………………………………………

………………………………………………………………………………………………………………………..………………………………………………

26
………………………………………………………………………………………………………………………..………………………………………………

………………………………………………………………………………………………………………………..………………………………………………

………………………………………………………………………………………………………………………………………..……………………………

……………………………………..…………………………..……………………………………………………………………..……………………………

………………………………………………………………………………………………………………………..………………………………………………

………………………………………………………………………………………………………………………..………………………………………………

………………………………………………………………………………………………………………………..………………………………………………

………………………………………………………………………………………………………………………..………………………………………………

………………………………………………………………………………………………………………………..………………………………………………

27
İDARİ TEŞKİLAT

MERKEZDEN YÖNETİM . YERİDEN YÖNETİNLER .


(DEVLET İDARESİ) (KAMU TÜZEL KİŞİLERİ)

BAŞKENT TEŞKİLATI Yardımcı Kuruluşlar


(CUMHURBAŞKANLIĞI) 1. DANIŞTAY
2. SAYIŞTAY YEREL YÖNETİMLER HİZMET YERİNDEN YÖNETİM
3. MGK (Mahalli İdareler) (Özerk Kuruluşlar)

TAŞRA TEŞKİLATI
❑ BELEDİYELER • İktisadi Kamu Kuruluşları
İL İDARESİ (VALİ)
❑ İL ÖZEL İDARESİ • Sosyal Kamu Kuruluşları
❑ KÖY İDARESİ • Bilim, Teknik, Kültürel Kur.
İLÇE İDARESİ (Kaymakam)
• İdari Kamu Kuruluşları

28
III. ÜNİTE: İDARE TEŞKİLATI

ÇALIŞMA PLANI:

1. MERKEZDEN YÖNETİM (Merkezi/Genel İdare)


a. Başkent Teşkilatı (= Yürütme Organı)
b. Başkente yardımcı Kuruluşlar (Danıştay, Sayıştay, MGK)
c. Taşra Teşkilatı(İl [Genel], İlçe İdaresi)

2. YERİNDEN YÖNETİM TEŞKİLATI


a. Yerel Yönetimler (Mahalli İdareler)
(İl Özel, Belediye ve Köy İdaresi)
b. Hizmet Yerinden Yönetimler

İdare, üstlendiği görevleri, belli bir örgüt aracılığı ile yerine


getirir. İdarenin görevlerini yerine getiren örgütü İdare
Teşkilatı olarak adlandırılmaktadır. T.C. İdaresi, Anayasanın
123/2 maddesi, “merkezden yönetim” ve “yerinden yönetim
esaslarına göre teşkilatlanmıştır.

1. MERKEZDEN YÖNETİM (Merkezi/Genel İdare)

Merkezden yönetim genel itibariyle ülke düzeyinde yürütülen


milli kamu hizmetlerini üstlenen idari birimdir. Merkezden
yönetimde tek bir tüzel kişilik vardır o da devlet tüzel kişiliğidir.
Merkezden yönetimde bir başkent teşkilatı bir de başkent
teşkilatına bağlı taşra teşkilatı vardır.

A. MERKEZDEN YÖNETİMİN BAŞKENT TEŞKİLATI =


CUMHURBAŞKANLIĞI TEŞKİLATI

Merkezden yönetimin başkent teşkilatı Cumhurbaşkanlığı


Teşkilatı ve Başkentteki yardımcı kuruluşlardan (Danıştay,
Sayıştay, MGK) oluşmaktadır.

29
CUMHURBAŞKANLIĞI TEŞKİLATI

CUMHURBAŞKANI

İDARİ İŞLER Cumhurbaşkanı CB MAKAMI:


BAŞKANLIĞI Yardımcıları • ÖZEL KALEM MÜD.
• DANIŞMANLAR
• ÖZEL TEMSİLCİ

POLİTİKA
KURULLARI:
OFİSLER: BAĞLI KURUM VE
• Bilim, Teknoloji ve
Yenilikler Politikalar KURULUŞLAR: BAKANLIKLAR
Kurulu
• Devlet Arşivleri Baş.
• Eğitim ve Öğretim • Dijital Dönüşüm
Politikalar Kurulu • Devlet Denetleme Kur. • İçişleri Bakanlığı
Ofisi
• Güvenlik ve Dış • Diyanet İşleri Baş. • Dışişleri Bakanlığı
Politikalar Kurulu • Finans Ofisi
• İletişim Başkanlığı • Milli Savunma Bakanlığı
• Hukuk Politikalar Kur. • Yatırım Ofisi • MGK Genel Sekreterliği
• Adalet Bakanlığı
• Kültür ve Sanat • MİT Başkanlığı
• İnsan Kaynakları • Milli Eğitim Bakanlığı
Politikalar Kurulu
• Savunma Sanayi Baş.
• Sağlık ve Gıda Ofisi • Sağlık Bakanlığı
Politikalar Kurulu • Strateji ve Bütçe Baş.
• Enerji ve Tabi Kaynaklar Bak
• Sosyal Politikalar • Türkiye Varlık Fonu
• Çevre ve Şehircilik Bak.
Kurulu
• Kültür ve Turizm Bak.
• Yerel Yönetim • Gençlik ve Spor Bak.
Politikalar Kurulu
• Hazine ve Maliye Bakanlığı
• Ulaştırma ve Altyapı Bak
• Çalışma, Sosyal Hizmetler
Aile ve Bakanlığı
• Tarım ve Orman Bakanlığı
• Sanayi ve Teknoloji Bak.
• Ticaret Bakanlığı

30
31
II. ÜNİTE :
KAMU
PERSONELİ

I. KAMU GÖREVLİSİ GENEL OLARAK

32
1. ANAYASAL KAYANAĞI
Anayasamızın 128. maddesinde, kamu hizmeti görevlileriyle ilgili hükümler, “Devletin, kamu iktisadi
teşebbüsleri ve diğer kamu tüzelkişilerinin genel idare esaslarına göre, yürütmekle yükümlü oldukları
kamu hizmetlerinin gerektirdiği asli ve sürekli görevler, memurlar ve diğer kamu görevlileri eliyle
görülür. Memurların ve diğer kamu görevlilerinin nitelikleri, atanmaları, görev ve yetkileri, hakları ve
yükümlülükleri, aylık ve ödenekleri ve diğer özlük işleri kanunla düzenlenir. Ancak, malî ve sosyal
haklara ilişkin toplu sözleşme hükümleri saklıdır. Üst kademe yöneticilerinin yetiştirilme usul ve
esasları, kanunla özel olarak düzenlenir.” şeklinde ifade edilmiştir.

Maddede söz konusu edilen kanunla düzenlemenin tatbikattaki karşılığı ise 657 sayılı Devlet
Memurları Kanunu olmuştur denilmesinde çok fazla bir sakınca yoktur. Zira söz konusu Kanun
memurların ve diğer kamu görevlileri ile ilgili olarak genel düzenlemeler içermekte olup bu yönüyle
genel nitelikli bir personel kanunu olarak kabul edilmektedir.

Ülkemizde memurluk bilgi ve yeteneğe göre girilebilen ve yükselme olanağı bulunan bir “meslek”tir.
Bu durumun doğal sonucu, memur ile idare arasındaki ilişkinin içerik ve kapsamının nesnel bir
biçimde önceden bir kanunla belirlenmiş olmasıdır. Bu kanun 657 sayılı Devlet Memurları
Kanunu’dur. Bir kişi memurluk statüsü içine girmekle mevzuatta önceden düzenlenmiş ve sınırları
çizilmiş bir takım ödev ve sorumlulukları yüklenmiş, haklara sahip olmuş ve yasakları ihlal etmemekle
yükümlü kılınmış kabul edilir (Kaya, 2005:61).

Anayasa’da yer alan metninden anlaşılacağı üzere;


o Devletin, kamu iktisadi teşebbüsleri ve diğer kamu tüzelkişilerinin
o Genel idare esaslarına göre yürütmekle yükümlü olduğu
o Kamu hizmetlerinin gerektirdiği
o Asli ve sürekli görevler
o Memurlar ve diğer kamu görevlileri
o Eliyle gördürülecektir.

Öte yandan memurların ve diğer kamu görevlilerinin nitelikleri, atanmaları, görev ve yetkileri, hakları
ve yükümlülükleri, aylık ve ödenekleri ve diğer özlük işlerinin kanunla düzenleneceği hüküm altına
alınmış olup bu hususa daha sonradan Anayasaya yapılan ekleme ile “Ancak, malî ve sosyal haklara
ilişkin toplu sözleşme hükümleri saklıdır.” hükmü ile bir istisna getirilmiştir.

Anayasanın 53. maddesinde ise; memurlar ve diğer kamu görevlilerinin toplu sözleşme hakkına sahip
olduğu, toplu sözleşme hakkının kapsamı, istisnaları, toplu sözleşmeden yararlanacaklar, toplu
sözleşmenin yapılma şekli, usulü ve yürürlüğü, toplu sözleşme hükümlerinin emeklilere yansıtılması,
Kamu Görevlileri Hakem Kurulunun teşkili, çalışma usul ve esasları ile diğer hususların kanunla
düzenleneceği belirtilmiş, 4688 sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları ve Toplu Sözleşme Kanunu’nda
da bu hususlara yer verilmiştir. Anılan Kanun uyarınca toplu sözleşme; bu Kanun kapsamında yer alan
kurum ve kuruluşların kadro ve pozisyonlarında istihdam edilenlerden işçi statüsü dışında çalışan
kamu görevlilerinin mali ve sosyal haklarını düzenleyen mevcut mevzuat hükümleri dikkate alınarak
kamu görevlilerine uygulanacak katsayı ve göstergeler, aylık ve ücretler, her türlü zam ve tazminatlar,
ek ödeme, toplu sözleşme ikramiyesi, fazla çalışma ücreti, harcırah, ikramiye, doğum, ölüm ve aile
yardımı ödenekleri, cenaze giderleri, yiyecek ve giyecek yardımları ve diğer mali ve sosyal hakları
kapsamaktadır.

Bu hükmün karşılığı 4688 sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları ve Toplu Sözleşme Kanunu’nda yer
almaktadır. Nitekim Kanun’un “Toplu sözleşmenin kapsamı” başlıklı 28. maddesinin birinci fıkrasında
toplu sözleşmenin tanımı “Toplu sözleşme; kamu görevlilerinin mali ve sosyal haklarını düzenleyen
mevcut mevzuat hükümleri dikkate alınarak kamu görevlilerine uygulanacak katsayı ve göstergeler,
aylık ve ücretler, her türlü zam ve tazminatlar, ek ödeme, toplu sözleşme ikramiyesi, fazla çalışma
ücreti, harcırah, ikramiye, doğum, ölüm ve aile yardımı ödenekleri, cenaze giderleri, yiyecek ve
giyecek yardımları ve diğer mali ve sosyal hakları kapsar.” şeklinde yapılmıştır.

2. KAMU GÖREVLİSİ KAVRAMSAL ÇERÇEVE

2.1. TANIM
33
Kamu görevlisi bir kamu tüzel kişisi tarafından bir kamu hukuk bağıyla istihdam edilen görevlilerdir.
657 sayılı Kanuna göre, kamu hizmetleri “memurlar”, “sözleşmeli personel”, “geçici personel” ve
“işçiler” eliyle gördürülür. (Kanun “işçilere” 657’nin uygulanmayacağı ifade eder)

657 Sayılı Kanun’un kapsamı “Kapsam” başlıklı 1. maddesinde:


“Bu Kanun, Genel ve Katma Bütçeli Kurumlar, İl Özel İdareleri, Belediyeler, İl Özel İdareleri ve
Belediyelerin kurdukları birlikler ile bunlara bağlı döner sermayeli kuruluşlarda, kanunlarla kurulan
fonlarda, kefalet sandıklarında veya Beden Terbiyesi Bölge Müdürlüklerinde çalışan memurlar
hakkında uygulanır. Sözleşmeli ve geçici personel hakkında bu Kanunda belirtilen özel hükümler
uygulanır…”
şeklinde ifade edilmiştir.

Buna göre maddenin ilk fıkrasının lâfzî olarak incelenmesi durumunda kapsamın genel olarak:
❖ Genel Bütçeli Kuruluşlar
❖ Katma Bütçeli Kuruluşlar24
❖ İl Özel İdareleri
❖ İl Özel İdareleri ve Belediyelerin kurdukları birlikler
❖ İl Özel İdareleri ve Belediyelere bağlı döner sermayeli kuruluşlar
❖ Kanunlarla kurulan fonlar
❖ Kefalet sandıkları

Çalışan memurlar hakkında uygulanacağı şeklinde bir sınırlandırma yapılmak suretiyle belirlenmiştir.

Bu noktada dikkat edilmesi gereken fıkrada sayılan kurumların 657 sayılı Kanun’a tabi olmadığı;
657 sayılı Kanun’a tabi olanların anılan fıkrada sayılan kurumların memurları olduğudur. Bu
bakımdan sayılan kurumlarda çalışan memurlar hakkında 657 sayılı Kanun hükümleri uygulanacaktır.

A. GENİŞ ANLAMDA KAMU GÖREVLİSİ


Özel hukuka tabi olarak çalışan işçiler dışında kamu kesiminde çalışan herkesi kapsar. Devlet başkanı,
bakanlar, milletvekilleri de bu kavram içinde değerlendirilir. TCK’nın 6. Maddesine göre, “Kamu
görevlisi deyiminden; kamusal faaliyetin yürütülmesine atama veya seçilme yoluyla ya da herhangi bir
surette sürekli, süreli veya geçici olarak katılan kişiye denir.”

B. DAR ANLAMDA KAMU GÖREVLİSİ


Bir mesleki sıfatla kamu kesiminde çalışanlardır. Bu açıdan seçimle iş başına gelen vatandaşlar bunu
bir mesleki sıfatla yapmazlar. Devlet başkanı, milletvekili, belediye başkanı, muhtar gibi kimseler bu
görevi bir meslek olarak yapmazlar. Kamu kesiminde mesleki sıfatla çalışanlar memurlar ve
sözleşmeli personellerdir.

2.2. 657 SAYILI DMK’NIN KAPSAMI DIŞINDA KALAN KAMU GÖREVLİLERİ


❖ Anayasa Mahkemesi üye ve yedek üyeleri ile raportörleri,
❖ Hâkimlik ve Savcılık mesleklerinde veya bu mesleklerden sayılan görevlerde bulunanlar,

24
5436 sayılı Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun’un Geçici 3. maddesinin son fıkrasında “İlgili mevzuatında gerekli
düzenleme yapılıncaya kadar, mevzuatta katma bütçeli idarelere yapılan atıflar, katma bütçeli idare iken 5018
sayılı Kanunla özel bütçeli idareler kapsamına alınan kamu idareleri bakımından, ilgisine göre bu idarelere
yapılmış sayılır. Bu fıkranın uygulanmasında ortaya çıkabilecek tereddütleri gidermeye ve gerektiğinde
düzenleme yapmaya Maliye Bakanı yetkilidir.” hükmü yer almaktadır. Bu bakımdan 657 sayılı Kanun’da geçen
“Katma Bütçeli Kurumlar” ibaresinden 5018 sayılı Kanunla özel bütçeli idareler kapsamına alınan kamu
idarelerinin anlaşılması gerekmektedir.
34
❖ Danıştay ve Sayıştay meslek mensupları ve Sayıştay Savcı ve yardımcıları,
❖ Üniversitelerin, İktisadi ve Ticari İlimler Akademilerinin, Devlet Mühendislik ve Mimarlık
Akademilerinin, Devlet Güzel Sanatlar Akademilerinin, TDOİE öğretim üye ve yardımcıları,
❖ Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası üyeleri,
❖ Genelkurmay Mehteran Bölüğü sanatkârları,
❖ Devlet Tiyatrosu ile Devlet Opera ve Balesi ve Belediye Opera ve Tiyatroları ile şehir ve belediye konservatuar
ve orkestralarının sanatkâr memurları, uzman memurları, uygulatıcı uzman memurları ve stajyerleri,
❖ Spor-Toto Teşkilatında çalışan personel,
❖ Subay, Astsubay, uzman çavuş ve uzman jandarmalar, uzman erbaş ve sözleşmeli erbaş ve erler
❖ Emniyet Teşkilatı mensupları özel kanunları hükümlerine tabidir.

2.3. KAMU GÖREVLİLERİNİN ÇEŞİTLERİ


Devlet Memurları Kanunu kamu kurum ve kuruluşlarında çalışan ve bu kanunun uygulama alanında
bulunan görevlileri dört kümede toplamıştır. Başka bir ifade ile dört tür istihdam şekli öngörmüştür:

A. Memurlar:
Memur Tanımı: mevcut kuruluş biçimine bakılmaksızın, Devlet ve diğer kamu tüzel kişiliklerince genel idare
esaslarına göre yürütülen asli ve sürekli kamu hizmetlerini ifa ile görevlendirilenler memur sayılır.

Bu Tanıma Göre Bir Görevlinin Memur Sayılabilmesi İçin Söz Konusu Görevlinin;
1) Devlet veya diğer kamu tüzel kişilerinde çalışmalıdır,
2) Genel idare esaslarına göre yürütülen kamu hizmetlerinin ifası ile görevli olmalıdır,
3) Gördüğü hizmet, “asli ve sürekli kamu hizmetleri” niteliğinde olmalıdır.
❖ Kurumlarda genel politika tespiti, araştırma, planlama, programlama, yönetim ve denetim gibi işlerde
görevli ve yetkili olanlar da memur sayılır.
❖ Her memur için bir özlük dosyası tutulur. Nitekim bu durum 657 sayılı Kanun’un “Memur bilgi sistemi,
özlük dosyası” başlıklı 109. maddesinde şu şekilde düzenlenmiştir.
❖ “Memurlar, Türkiye Cumhuriyeti kimlik numarası esas alınarak kurumlarınca tutulacak personel bilgi
sistemine kaydolunurlar. Her memur için bir özlük dosyası tutulur.
❖ Özlük dosyasına, memurun mesleki bilgileri, mal bildirimleri; varsa inceleme, soruşturma, denetim
raporları, disiplin cezaları ile ödül ve başarı belgesi verilmesine ilişkin bilgi ve belgeler konulur.
❖ Memurların başarı, yeterlik ve ehliyetlerinin tespitinde, kademe ilerlemelerinde, derece
yükselmelerinde, emekliye ayrılmalarında veya hizmetle ilişkilerinin kesilmesinde, hizmet gerekleri
yanında özlük dosyaları göz önünde bulundurulur.
❖ Özlük dosyalarının tutulma esasları ile özlük dosyalarında yer alacak belgelere ilişkin usûl ve esaslar
Devlet Personel Başkanlığınca belirlenir.”

B. Sözleşmeli Personel:
Kalkınma planı, yıllık program ve iş programlarında yer alan önemli projelerin hazırlanması,
gerçekleştirilmesi, işletilmesi ve işlerliği için şart olan, zaruri ve istisnai hallere özgü olmak üzere özel
bir meslek bilgisine ve ihtisasına ihtiyaç gösteren geçici işlerde, kurumun teklifi üzerine Devlet
Personel Dairesi ve Maliye Bakanlığının görüşleri alınarak Cumhurbaşkanınca geçici olarak sözleşme
ile çalıştırılmasına karar verilen ve işçi sayılmayan kamu hizmeti görevlileri sözleşmeli personeldir.
Bunlara ödenebilecek ücretlerin üst sınırları Cumhurbaşkanınca kararlaştırılır.

657 sayılı Kanun’un 4/B maddesinin birinci fıkrasında sözleşmeli personel:


• Kalkınma Planı, Yıllık Program ve İş Programlarında Yer Alan
• Önemli Projelerin Hazırlanması, Gerçekleştirilmesi, İşletilmesi ve İşlerliği İçin

Şart Olan
❖ “Zaruri ve İstisnai Hallere Münhasır Olmak Üzere
❖ Özel Bir Meslek Bilgisine ve İhtisasına İhtiyaç Gösteren Geçici İşlerde
❖ Bakanlar Kurulunca Belirlenen Esas ve Usuller Çerçevesinde
35
❖ Kurumun Teklifi ve DPB’nin Görüşü Üzerine
❖ Maliye Bakanlığınca Vizelenen Pozisyonlarda
❖ Mali Yılla Sınırlı Olarak
❖ Sözleşme ile Çalıştırılmasına Karar Verilen
❖ İşçi Sayılmayan kamu hizmeti görevlileridir.” Şeklinde ifade edilmiştir.

Söz konusu fıkranın istisnaları ise ikinci fıkrada şu şekilde sayılmıştır.


❖ Yabancı uyruklular,
❖ Tarihi belge ve eski harflerle yazılmış arşiv kayıtlarını değerlendirenlerin mütercimler,
❖ Tercümanlar,
❖ Millî Eğitim Bakanlığında norm kadro sonucu ortaya çıkan öğretmen ihtiyacının kadrolu öğretmen
istihdamıyla kapatılamaması hallerinde öğretmenler,

C. Geçici Personel:
Bir yıldan az süreli veya mevsimlik hizmet olduğuna Devlet Personel Dairesinin ve Maliye
Bakanlığının görüşlerine dayanılarak Cumhurbaşkanınca karar verilen görevlerde ve belirtilen ücret ve
adet sınırları içinde sözleşme ile çalıştırılan ve işçi sayılmayan kimseler geçici personeldir.

D İşçiler:
Memurlar, sözleşmeli personel ve geçici personel dışında kalan ve iş akdine göre istihdam edilenler
işçilerdir. Bunlar hakkında 657 sayılı Kanun hükümleri uygulanmaz.

Memur, Sözleşmeli ve Geçici Personel dışında kalan ve ilgili mevzuatı gereğince tahsis
edilen sürekli işçi kadrolarında belirsiz süreli iş sözleşmeleriyle çalıştırılan sürekli
işçiler ile mevsimlik veya kampanya işlerinde ya da orman yangınıyla mücadele
hizmetlerinde ilgili mevzuatına göre geçici iş pozisyonlarında altı aydan az olmak
üzere belirli süreli iş sözleşmeleriyle çalıştırılan geçici işçilerdir. Bunlar hakkında 657
sayılı Kanun hükümleri uygulanmaz.

NOT!

Kamu İktisadi Teşebbüslerinde de Memur Statüsünde Personel Çalıştırılabilir.

ÖRNEK SORU:
Aşağıdakilerden hangisi 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 4. maddesinde öngörülmüş
olan istihdam şekillerinden biri değildir? (2009 - Kaymakamlık)
A) İşçi B) Sözleşmeli personel
C) Geçici personel D) Memur
E) Diğer kamu görevlisi

2.4. Özel Kanun Hükümlerine Tabi Personel

36
657 sayılı Kanun’un kapsam maddesinin 3. fıkrasında ifade edilen özel kanunları tabi personel şu
şekilde sayılabilir.

❖ 2802 Sayılı Hâkimler ve Savcılar Kanunu: Hâkimlik ve savcılık meslekleri ile bu mesleklerden
sayılan görevlerde bulunanlar, Danıştay ve Sayıştay meslek mensupları ve Sayıştay savcı ve
yardımcıları.5
❖ 2914 Sayılı Yüksek Öğretim Personel Kanunu: Üniversiteler ve TODAİE öğretim elemanları.
❖ 926 Sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu: Türk Silahlı Kuvvetlerine mensup subaylar
ve astsubaylar.
❖ 399 Sayılı KİT Personel Rejiminin Düz Hak. KHK: 233 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye
tabi kamu iktisadi teşebbüsleri ve bağlı ortaklıkları personelidir.6 Anılan KHK ya göre; Teşebbüs
ve bağlı ortaklıklarda hizmetler memurlar, sözleşmeli personel ve işçiler eliyle gördürülür.
❖ 3269 Sayılı Uzman Erbaş Kanunu: Uzman çavuş ve uzman onbaşılar.
❖ 3466 Sayılı Uzman Jandarma Kanunu: Uzman Jandarma çavuş ve uzman Jandarma onbaşılar.
❖ 6191 Sayılı Sözleşmeli Er Kanunu: Erbaş ve er kadro görev yerlerinde, 6191 sayılı kanun
esaslarına göre istihdam edilenler.

II. DEVLET MEMURLUĞUNA İLİŞKİN İLKELER


1. 657 SAYILI DMK’YE GÖRE İLKELER
37
657 sayılı Devlet Memurluğu Kanununa göre, üç çeşit ilkeyi düzenliyor:
1.1. Sınıflandırma İlkesi, 1.2. Kariyer İlkesi, 1.3. Liyakat İlkesi

1.1. SINIFLANDIRMA İLKESİ


657 Sayılı Devlet Memurları Kanunu kamu görevlerini ve bu görevlerde çalışan devlet memurlarını
görevlerin gerektirdiği niteliklere ve mesleklere göre sınıflara ayırmaktadır. Her bir sınıfta,
memurların yükümlülükleri, yetkileri ve maaşları farklıdır. 657 sayılı Kanunun getirdiği
sınıflandırmanın bir tür rütbe esasına dayandığı söylenebilir. Sınıfsız memur olmaz ve memur sınıfının
dışında çalıştırılamaz.
Devlet Memurları Kanunu Sınıfları şu şekilde saymıştır:
1) Genel İdare Hizmetleri Sınıfı
2) Sağlık Hizmetleri ve Yardımcı Sağlık Hizmetleri Sınıfı
3) Avukatlık Hizmetleri Sınıfı
4) Emniyet Hizmetleri Sınıfı
5) Jandarma Hizmetleri Sınıfı
6) Sahil Güvenlik Hizmetleri Sınıfı
7) Mülki İdare Amirliği Hizmetleri Sınıfı
8) Teknik Hizmetler Sınıfı
9) Eğitim ve Öğretim hizmetleri Sınıfı
10) Din Hizmetleri Sınıfı
11) Yardımcı Hizmetler Sınıfı
12) Milli İstihbarat Hizmetleri Sınıfı

Aşağıdakiler Memur Sınıflandırılmasında Yer Almaz:


• Mahalli İdare Hizmetleri Sınıfı
• Özel İdare Hizmet Sınıfı
• Kapsam Dışı Personel
• Askerî hizmetler sınıfı
ÖRNEK SORU:
Aşağıdakilerden hangisi, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nda belirlenen hizmet
sınıflarından biri değildir? (2012 AV.- İdari Yargı)
A) Askerî hizmetler sınıfı B) Eğitim ve öğretim hizmetleri sınıfı
C) Emniyet hizmetleri sınıfı D) Yardımcı hizmetler sınıfı
E) Teknik hizmetler sınıfı

1.2. KARİYER İLKESİ


Kariyer, devlet memurlarına, yaptıkları hizmetler için gerekli bilgilere ve yetişme şartlarına uygun
şekilde, sınıfları içinde en yüksek derecelere kadar ilerleme olanağını sağlamak anlamına gelmektedir.
Diğer bir ifadeyle kariyer ilkesi, bir memurun yıllar boyunca uzmanlaşmak suretiyle ilerlemesidir.

1.3. LİYAKAT İLKESİ


Liyakat, yurttaşların devlet memurluğuna girmelerinde ve memurlukta ilerlemelerinde bilgi ve
yeteneklerinin esas alınmasını ifade eder.

Devlet kamu hizmetleri görevlerine girmeyi, sınıflar içinde ilerleme ve yükselmeyi, görevin sona
erdirilmesini liyakat sistemine dayandırmak ve bu sistemin eşit imkânlarla uygulanmasında Devlet
memurlarını güvenliğe sahip kılmaktır.
Temel ilkeler, 657 sayılı Kanun’un maddelerinin uygulanmasında göz önüne alınması gereken genel
kurallar niteliğindedir. Pratikte Kanun’un diğer maddeleri uyarınca tesis edilen işlemlerde dikkate
alınmak durumundadırlar.25

25
“657 sayılı Kanun’un 3. maddesinde, “sınıflandırma” , “kariyer” ve “liyakat” ilkeleri bu Kanunun temel
ilkeleri olarak belirlenmiş: kariyer ilkesi, "Devlet memurlarına yaptıkları hizmetler için lüzumlu bilgilere ve
yetişme şartlarına uygun şekilde, sınıfları içinde en yüksek derecelere kadar ilerleme imkanı sağlamak”, liyakat
ilkesi ise, “Devlet kamu hizmetleri görevlerine girmeyi, sınıflar içinde ilerlemeye ve yükselmeyi, görevin sona erdirilmesini
yeterlilik sistemine dayandırmak ve sistemin eşit imkanlarla uygulanmasında Devlet memurlarını güvenliğe sahip kılmak”
olarak tanımlanmıştır.
38
2. 1982 ANAYASASINA GÖRE TEMEL İLKELER

Memurluğa girmek bütün vatandaşlar için bir haktır. Memurluğa girmek siyasal alanda yer alan, tıpkı
seçme, seçilme gibi vatandaşların haklarındandır. Memurluğa girmek bir yönüyle vatandaşların siyasal
katılma haklarından, diğer yönüyle yalnızca vatandaşlara açık bir haktır. Hakkın kullanıcı öznesi,
vatandaşlardır. Aynı zamanda Hakkın kullanılma biçimi “özgür, eşit ve görevin gerektirdiği
niteliklerin esas olmasıdır.” Memurluğa girmek, yalnızca vatandaşlara özgü bir hak olması dolaysıyla,
genel olarak vatandaşlar için bir ödev olma niteliğini de ortaya çıkarır. Memurluğa girmenin ödev
olma niteliği, vatandaşlığın doğal bir sonucudur.

1982 Anayasası’nın “Siyasi Haklar ve Ödevler” bölümünde dördüncü başlık olarak “Kamu
Hizmetlerine Girme Hakkı” düzenlenmiştir. Dördüncü bölümde “Hizmete girme” kenar başlığı altında
70. maddede “Her Türk, kamu hizmetlerine girme hakkına sahiptir. Hizmete alınmada, görevin
gerektirdiği niteliklerden başka hiçbir ayırım gözetilemez” hükmü yer almaktadır. 1982 Anayasası’nda
memurluğa girmeye ilişkin anayasal ilkenin dört unsuru bulunmaktadır;

2.1. VATANDAŞLIK İLKESİ


Birinci olarak, memurluğa girmek yalnızca Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarına özgü bir ödev ve
haktır. Memurluk, yalnızca Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığına sahip gerçek kişilere özgü bir haktır.
Anayasa’da geçen “Her Türk” ibaresi, Türk Vatandaşını kastetmektedir. Türkiye Cumhuriyeti
Vatandaşı olmayan kişiler memur olamazlar.

2.2. SERBESTLİK İLKESİ


İkinci olarak, vatandaşların özgür ve serbestçe kullanacağı bir haktır. Devlet memuru olmak isteğe
bağlıdır. Devlet, istemediği halde kimseyi devlet memuru olmaya zorlayamaz. Vatandaşların
memurluğa girmesi zor değil, rıza unsurunu içerir. Vatandaşlar, özgür ve serbestçe memurluğa
girerler, dolayısıyla serbest iradeleri esastır. Hiçbir vatandaş memur olmaya zorlanamaz.

2.3. EŞİTLİK İLKESİ;


Üçüncü olarak, vatandaşların eşit biçimde kullanacağı haktır. Memurluğa girmede vatandaşlar
arasında herhangi bir ayrım yapılamaz. Memurluğun siyasal alanda yer alan bir hak olmasının bir
diğer sonucu, bu hakkın kullanımında ve ödevin yerine getirilmesinde vatandaşlar arasında eşitlik
ilkesinin uygulanmasıdır. Eşitlik, memurluğun siyasal alanda yer alan bir hak ve ödev olmasından
kaynak bulur. Bu doğrultuda, memurluğa girmede hiç bir türlü ayrımcılık yapılamaz. Memurluğa
girmede eşitliğin mutlak olarak uygulanması gerekir, ancak hakkın kullanımında Anayasa’nın 10.
maddesinden kaynaklanan kimi kümeler için pozitif ayrımcılık yapılabilir. Buna göre, memurluğa
girmede, Anayasa’nın 10. maddesinde açıkça yer alan kesimler için yapılacak pozitif ayrımcılık,
eşitlik ilkesini bozucu değil, kimi kesimlerin toplumdaki eşitsiz durumlarını düzeltici niteliktedir.
Anayasa’da açıkça anılan bu kesimler; kadınlar, çocuklar, yaşlılar, özürlüler, harp ve vazife
şehitlerinin dul ve yetimleri ile malul ve gazilerdir. Bu kesimlerden bir bölümü memurluğa girmede
pozitif ayrımcılık yönünde, özel oranlara ve kadrolara sahip olabilmektedir.

2.4. GÖREVİN GEREKTİRDİĞİ NİTELİKLER;


Dördüncü olarak vatandaşların hizmete alınmasında görevin gerektirdiği niteliklerinden başka hiçbir
ayrım gözetilemez. Vatandaşların memurluğa girmesinde görevin gerektirdiği objektif niteliklerin
dışında başka hiçbir ayrımın yapılmaması esastır. Bu unsur, bir yönüyle eşitlik unsuruna dayanıyorsa
da esas olarak toplumdaki erdemli ve yetenekli vatandaşların kamu hizmetlerini yürütmesi olgusuna
dayanır. Vatandaşların erdem ve yetenekleri doğrultusunda hizmete alınması iyi işleyen bir devlet
makinesine olan ihtiyacın bir sonucudur. Hizmete alınmada görevin gerektirdiği niteliğe en uygun
vatandaşların alınması bu unsurun temel gereğidir.
III. MEMUR OLMA ŞARTLARI

Görüldüğü üzere Kanun, devlet memurluğunu bir meslek olarak kabul etmekte ve bunlara sınıfları içinde en yüksek
derecelere kadar ilerleme imkanı sağlanmasını, sınıflar içinde ilerleme ve yükselme istemlerinin liyakat sistemine
dayandırılmasını öngörmektedir. Bu iki ilkenin temelinde, objektif kurallar çerçevesinde işin ehline verilmesi ve hak etme
kavramı yatmakta olup, kamu hizmetlerinin etkin ve verimli bir şekilde gerçekleştirilmesinin tek güvencesinin de, hizmetin
yetişmiş, ehil kamu görevlilerince yerine getirilmesinden geçeceği de tabiidir.” (Elazığ 2. İdare Mahkemesi’nin 20.12.2016
Tarihli ve E: 2015/1116 K: 2016/1177 Sayılı Kararı)
39
Devlet Memurları Kanunu’nun 48. maddesine göre, devlet memuru olmanın genel ve özel koşulları
bulunmaktadır. Genel koşullar şunlardır;

• Türk Vatandaşı Olmak,


• Belirli Yaşta Olmak,
• Belirli Öğrenime Sahip Olmak,
• Kamu Haklarından Mahrum Bulunmamak,
• Belirli Suçlardan Ve Belirli Sürelerle Mahkûm Olmamak,
• Askerlik
• Sağlık

1. GENEL ŞARTLAR

1.1. TÜRK VATANDAŞI OLMAK KOŞULU


Memurluğa girmenin temel koşulu Türk vatandaşı olmaktır. Memurluğa girmek, yalnızca Türk
vatandaşlarının kullanacağı bir haktır. Yabancılar memur olamazlar. Bu olgu ulus devletin kurucu
öğesidir. Memurluğa girmenin bu koşulu Anayasa’nın 70. maddesinin ve Devlet Memurları
Kanunu’nun bir gereğidir.

Anayasa’da “Türk Devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türk’tür. Türk babanın veya Türk
ananın çocuğu Türk’tür” vatandaşlığın anayasal temelini oluşturur. Türk vatandaşlığının kazanılması
ve kaybı 2009 tarihli ve 5901 sayılı Türk Vatandaşlığı Kanunu’nda düzenlenmiştir. Türk vatandaşlığı,
doğumdan ya da sonradan belirli koşullarla kazanılır. Türk vatandaşlığının kaybı ise yetkili makamın
kararı ya da seçme hakkının kullanılması ile mümkündür.

Anayasa ve Devlet Memurları Kanunu’na göre yalnızca Türk vatandaşları memur olabilir. Ancak Türk
soylu yabancılar bu durumun istisnasını oluşturur. 1981 tarihli ve 2527 sayılı Türk Soylu Yabancıların
Türkiye’de Meslek ve Sanatlarını Serbestçe Yapabilmelerine, Kamu, Özel Kuruluş veya işyerlerinde
Çalıştırılabilmelerine ilişkin Kanun, Türkiye’de ikamet eden Türk soylu yabancıların Türk Silahlı
Kuvvetleri ve Güvenlik Teşkilatı hariç olmak üzere kamu kuruluşlarında çalıştırılabilmelerine olanak
sağlamaktadır. Aynı biçimde, 1989 yılında kabul edilen 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile
Bulgaristan’dan Türkiye’ye mecburi göçe zorlanan ve Türkiye’de ikamet eden Türk soyundan olan
kişilerin devlet memurluğuna alınmalarında Türk vatandaşı olmak koşulunun aranmayacağı hüküm
altına alınmıştır.

Türkiye’de ikametlerine izin verilmiş Türk soylu yabancılar, kamu kurum ve kuruluşlarında memurluk
sınavlarına Türk vatandaşları gibi girme hakkına sahiptirler. Ancak bunların atanmaları, ilgili
makamca çalışma izni verilmiş olmasına bağlıdır. Vatandaşlık koşulu konusunda önemli ve tartışmalı
bir nokta da Türk Vatandaşlığı Kanunu’nun “çok vatandaşlık” olarak adlandırdığı, Türk vatandaşının
aynı anda birden çok ülke vatandaşlığına sahip olması konusudur. Memurun Türk vatandaşlığı dışında
başka ülke vatandaşı olması konusunda Devlet Memurları Kanunu’nda açık yasaklama olmamakla
birlikte, çifte vatandaşlık, memurların ödev ve sorumluluklarından olan devlete bağlılık ile çelişen bir
niteliktir.

1.2. YAŞ KOŞULU


Devlet Memurları Kanunu’nda memurluğa girişte en az yaş koşulu getirilmiştir (madde 40). Buna
göre, 18 yaşını tamamlayanlar memur olabilir. Ancak bir meslek ya da sanat okulunu bitirenler, en az
15 yaşını doldurmuş olmak ve kazai rüşt kararı almak koşuluyla devlet memurluklarına atanabilirler.
Memurluğa girmenin üst yaş sınırı genel olarak yoktur. Ancak, yasa ve yönetmeliklerle bazı kariyer
mesleklerinde ve bazı kurumlara girişte, 30 ya da 35 yaşından gün almamak koşulu
getirilebilmektedir.

40
1.3. ÖĞRENİM KOŞULU
Devlet Memurları Kanunu’na göre memur olmak için en az ortaokul mezunu olmak gerekir (madde
41). Ancak, ortaokul mezunlarından istekli bulunmadığı takdirde ilkokulu bitirenler de hizmete
alınabilir. Memur olabilmek için en az ortaokul mezunu olmak gerekirse de belirli durumlarda hizmete
girmek için özel koşullar getirilebilir. Buna göre, belirli sınıflara atanabilmek ve belirli derecelere
yükselebilmek için, ilgili yasalarla ve buna dayalı olarak yönetmeliklerle işin gereğine göre daha
yükseköğrenim dereceleri, belirli fakülte, okul ya da öğrenim dallarını, meslek içi veya meslekle ilgili
eğitim programlarını bitirmiş olmak, yabancı dil bilmek gibi koşullar konulabilir.

1.4. KAMU HAKLARINDAN MAHRUM OLMAMAK KOŞULU


Devlet Memurları Kanunu’nda yer alan memurluğa girme koşullarından bir diğeri kamu haklarından
mahrum olmamaktır. Eski Türk Ceza Kanunu’nda, beş yıldan fazla ağır hapisle cezalandırılan kişiler
ömür boyunca, üç ile beş yıl ağır hapse mahkûm olanlar ise aldığı cezaya eşit bir süre ile kamu
haklarından mahrum kalmaktaydı. Yeni Türk Ceza Kanunu’nda ise kamu haklarından yoksunluk,
cezanın süresi ile sınırlı kılınmıştır. 2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 53.
maddesinde, güvenlik tedbirleri içerisinde yer alan ve belli hakları kullanmaktan yoksun bırakma
kenar başlığı altında memuriyete girmeden yoksun bırakılma düzenlenmiştir. Buna göre “kişi, kasten
işlemiş olduğu suçtan dolayı hapis cezasına mahkûmiyetin kanuni sonucu olarak; sürekli, süreli veya
geçici bir kamu görevinin üstlenilmesinden; bu kapsamda, Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeliğinden
veya Devlet, il, belediye, köy veya bunların denetim ve gözetimi altında bulunan kurum ve
kuruluşlarca verilen, atamaya veya seçime tabi bütün memuriyet ve hizmetlerde istihdam edilmekten,
... yoksun bırakılır.” Kişi, işlemiş bulunduğu suç dolayısıyla mahkûm olduğu hapis cezasının infazı
tamamlanıncaya kadar bu hakları kullanamaz.

1.5. MAHKÛM OLMAMAK KOŞULU


Devlet Memurları Kanunu’nda memurluğa girmenin bir diğer koşulu, “Türk Ceza Kanunu’nun 53.
maddesinde belirtilen süreler geçmiş olsa bile; kasten işlenen bir suçtan dolayı bir yıl veya daha fazla
süreyle hapis cezasına ya da affa uğramış olsa bile devletin güvenliğine karşı suçlar, Anayasal düzene
ve bu düzenin işleyişine karşı suçlar, ... Zimmet, irtikâp, rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık, sahtecilik,
güveni kötüye kullanma, hileli iflas, ihaleye fesat karıştırma, edimin ifasına fesat karıştırma, suçtan
kaynaklanan malvarlığı değerlerini aklama veya kaçakçılık suçlarından mahkûm olmamak” olarak
belirtilmiştir.

Yasa’ya göre kasten işlenen bir suçtan bir yıl ya da daha fazla süreyle ceza almış olmak memurluğa
girmede engeldir. Burada iki durumun yan yana gelmesi gerekir birincisi, kasten işlenen bir suçtan
kesinleşmiş bir cezanın alınmış olmasıdır. İkincisi süreye ilişkindir; kasten işlenen bir suçtan, bir yıl ve
daha fazla ceza almış olmak gerekir. Diğer yandan, affa uğramış olsa bile belirli suçlardan süreye
bağlı olmadan ceza almış olmak memur olmaya engeldir. Bu suçlar; devletin güvenliğine karşı suçlar,
Anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçlar, zimmet, irtikâp, rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık,
sahtecilik, güveni kötüye kullanma, hileli iflas, ihaleye fesat karıştırma, edimin ifasına fesat
karıştırma, suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerini aklama ve kaçakçılıktır. Bu suçlardan alınan
ceza adli para cezasına çevrilse bile memurluğa engel teşkil etmektedir. Ayrıca eklemek gerekir ki
ilgili fıkrada sayılan suçlardan alınan mahkûmiyet, tecil edilse bile memur olmaya engeldir. Bu
suçlardan ceza almış olmak memurluğa girmede engel olduğu gibi, memurluğa girdikten sonra vuku
bulması durumunda göreve son vermeyi gerektirir. Türk Ceza Kanunu’na göre taksir, dikkat ve özen
yükümlülüğüne aykırılık dolayısıyla bir davranışın suçun kanuni tanımında belirtilen neticesi
öngörülmeyerek gerçekleştirilmesidir. Taksirli suçlardan ceza alınması memurluğa engel değildir.
Diğer yandan, 2005 tarihli ve 5352 sayılı Adli Sicil Kanunu çerçevesinde, adli sicilden silinen kayıtlar
arşive kaldırılıp, ilgili kurum ve kuruluşlar da bu kayıtları isteyebileceğinden 48. maddede sayılan
suçlardan ceza alan kişilerin adli sicil kaydının silinmesi memur olmalarını sağlamayacaktır.

41
1.6. ASKERLİK KOŞULU

Devlet Memurları Kanunu’nda erkeklerin memurluğa girme koşulları arasında askerlik yer alır.
Özünde, memurluğa girmek için kişinin askerlikle ilişkisinin bulunmaması gerekir. Buna göre,
“Askerlik durumu itibarıyla;
a) Askerlikle ilgisi bulunmamak
b) Askerlik çağına gelmemiş bulunmak
c) Askerlik çağına gelmiş ise muvazzaf askerlik hizmetini yapmış yahut ertelenmiş veya yedek sınıfa
geçirilmiş olmak” gerekir. “Askerlikle ilgisi bulunmamak”; askerliği yapmış ya da askerliğe elverişli
olmadığı ilgili mevzuata göre belirlenmiş olan kişilerdir. “Askerlik çağına gelmemiş olmak”; askerlik
çağı kişinin 20 yaşına girdiği Ocak ayının birinci günü başlar (1927 tarihli ve 1111 sayılı Askerlik
Kanunu, madde 2). Kişi, bu yaştan önce memurluğa girmişse, askerlik çağına gelmemiş olur. Kişi,
askerlik çağına gelmiş ise hizmeti yapmış, erteletmiş ya da yedek sınıfına geçmiş olmalıdır.

Memur, hizmette iken muvazzaf askerliğe gittiği takdirde, askerlik süresince görev yeri saklı kalarak
aylıksız izinli sayılır. Bu kişilerden, askerlik görevini tamamlayıp memurluğa dönmek isteyenler,
terhis tarihinden itibaren 30 gün içinde kurumlarına başvurmak ve kurumları da başvurma tarihinden
itibaren azami 30 gün içinde ilgilileri göreve başlatmak zorundadırlar.

Memurların muvazzaf askerlikte geçen süreleri muvazzaf askerliğe ayrıldıkları sırada iktisap etmiş
oldukları derecede kademe ilerlemesi yapılmak suretiyle değerlendirilir. Diğer yandan, hazarda
(barışta) ve seferde muvazzaflık hizmeti dışında silahaltına alınan memurlar, silahaltında bulundukları
sürece izinli sayılırlar. Barışta ve seferde muvazzaf hak ve ödevi dışında silahaltına alınan memurların
maaşları Yasa’da belirtilen özel durumlara göre ödenir.

1.7. SAĞLIK KOŞULU

Devlet Memurları Kanunu’na göre memur olabilmenin bir diğer koşulu, memurun, görevini devamlı
yapmasına engel olabilecek akıl hastalığının bulunmamasıdır. 2005 yılında yapılan değişiklikten önce
memur olabilmek için, kişinin vücut hastalığı, vücut sakatlığı ve özürlü olmaması gerekir iken, bu
tarihten sonra yalnızca akıl hastalığı olmaması koşulu yeterli görülmüştür.

Özürlüler belirli oran dâhilinde memurluğa girebilirler. Devlet Memurları Kanunu’nun 62. maddesine
göre kamu kurum ve kuruluşları bu Yasa çerçevesinde istihdam ettikleri personele ait dolu kadroların
%3’ü oranında özürlü çalıştırmakla yükümlüdürler. Özürlüler için sınavlar, ilk defa devlet memuru
olarak atanacaklar için açılan sınavlardan ayrı zamanlı olarak, özürlü kontenjanı açığı bulunduğu
sürece özür grupları ve eğitim durumları itibarıyla sınav sorusu hazırlanmak ve ulaşılabilirliklerini
sağlamak suretiyle merkezi olarak yapılır.

42
1) Türk Vatandaşı Olmak Şartı.- Yabancılar devlet memuru olamazlar.
2) Yaş Şartı.- Genel olarak 18 yaşını tamamlayanlar devlet memuru olabilirler.
3) Öğrenim Şartı.- Genel olarak ortaokulu bitirenler memur olabilirler.
4) Kamu Haklarından Yoksun bulunmamak şartı.
5) Mahkûm (Hükümlü) Olmamak.- Taksirli suçlar hariç26
6) Askerlik Şartı.- Askerlikle ilgisi bulunmamak, askerlik çağına gelmemiş bulunmak,
askerlik çağına gelmiş ise muvazzaf askerlik hizmetini yapmış yahut ertelenmiş veya
yedek sınıfa geçirilmiş olmak,
7) Sağlık Şartı.- Görevini devamlı yapmasına engel olabilecek vücut veya akıl hastalığı

Devlet Memurluğuna Girmeye Engel Olan Mahkûmiyetlerden Örnekler:


▪ Hırsızlık suçundan 3 ay hapis cezası ile mahkûmiyet
▪ Sahtecilik suçundan 6 ay ve fakat tecil edilmiş mahkûmiyet
▪ İnancı kötüye kullanma suçundan 1 yıl ve fakat affa uğramış mahkûmiyet
▪ Dolanlı işas suçundan dolayı tecil edilmiş mahkûmiyet
▪ Herhangi bir suçtan dolayı 1 yıl hapis cezası ile mahkûmiyet
▪ Resmi ihalelere fesat karıştırma suçundan dolayı tecil edilmiş mahkûmiyet
▪ Zimmet suçundan affa uğramış mahkûmiyet
UYARI!

- Taksirli Suçlar Hiçbir Şartta Engel Oluşturmamaktadır.


- Tecil Edilen Suçlar Memurluğa Engeldir.

26
Taksirli suçlar hariç olmak üzere;
Türk Ceza Kanununun 53. maddesinde belirtilen süreler geçmiş olsa bile; kasten işlenen bir suçtan dolayı bir yıl
veya daha fazla süreyle hapis cezasına ya da affa uğramış olsa bile devletin güvenliğine karşı suçlar, Anayasal
düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçlar, zimmet, irtikâp, rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık, sahtecilik, güveni
kötüye kullanma, hileli iflas, ihaleye fesat karıştırma, edimin ifasına fesat karıştırma, suçtan kaynaklanan
malvarlığı değerlerini aklama veya kaçakçılık suçlarından mahkûm olmamak.
43
2. ÖZEL ŞARTLAR

Özel koşullar, iki kümededir ve memurluğa girmenin genel koşulları yanında, idareler tarafından
görevin niteliğine uygun olarak özel olarak istenebilecek objektif nitelikleri içerir.

Birincisi, memurun hizmet göreceği sınıfın gerektirdiği, daha yükseköğrenim dereceleri (örnek olarak,
yüksek lisans, doktora) belirli fakülte (örnek olarak, Siyasal Bilgiler Fakültesi), okul ya da öğrenim
dallarını (örnek olarak, kamu yönetimi bölümü), meslek içi veya meslekle ilgili eğitim programlarını
(örnek olarak, bilgisayar kullanma) bitirmiş olmak, yabancı dil bilmek (örnek olarak, Farsça) gibi
koşullar konulabilir. İkinci küme ise kurumların özel kanun ya da diğer mevzuatında yer alan
koşullardır.

Özel koşullar, genel koşullara aykırı olamaz. Diğer yandan, özel koşulların, yasa ve yasaya dayanan
yönetmelikler eliyle objektif olarak düzenlenmesi gerekir.

Yasada yer almayan özel koşulların idari düzenleyici işlemlerle düzenlenmesi açık biçimde hukuksuz
olacak ve anayasaya aykırılık taşıyacaktır.

Özel şartlar, belli memur grupları için, genel şartlara ek olarak aranan şartlardır.
Özel şart olarak iki şart öngörülmektedir:
1. Diploma Almış Olmak: hizmet göreceği sınıf için belirtilen öğretim ve eğitim
kurumlarının birinden diploma almış olmak gerekir.
2. Kurumların Özel Kanun veya Diğer Mevzuatında Aranan Şartları Taşımak:
devlet memurluğuna girmek için kurumların kendi kanunları ve yönetmelikleriyle
başka özel şartlar da aranabilmesine imkan verilmektedir.

44
IV. ADAYLIK STATÜSÜ VE ATAMA USULLERİ
1. GENEL OLARAK
Devlet memurluğuna giriş sınavında başarılı olanlar idare tarafından “memur adayı” olarak, ilan edilen
kadrolara atanırlar27.

Aday olarak atanmış devlet memurunun adaylık süresi bir yıldan az, iki yıldan çok olamaz. Bir ya da
iki yıllık adaylık süresi içinde memurun yeri değiştirilemez. Bir başka ifadeyle aday memurun adaylık
süresi dolmadan başka kurumlara nakli mümkün değildir. Adaylık süresi içinde bir taraftan memurun
hal ve hareketleri, göreve devamları, görevinde başarısı vs. kontrol edilir diğer taraftan da yetişmesi
sağlanır28.

Aday olarak atanan memurlara öncelikle bütün memurların ortak nitelikleri ile ilgili temel eğitim
verilir. Daha sonra sınıfları ile ilgili hazırlayıcı eğitim ve staja tabi tutulurlar. Memur adaylarının
atanabilmesi için eğitimde ve stajda başarılı olmaları şarttır. Temel eğitim ile hazırlayıcı eğitim aynı
kurum tarafından yapılır. Yapılacak eğitimin usul ve esasları Cumhurbaşkanlığı tarafından yapılacak
yönetmelikle düzenlenir.

Adaylık süresi içinde temel ve hazırlayıcı eğitim ve staj dönemlerinin her birinde başarısız olanların,
adaylık süresi içindeki hal ve hareketlerinden dolayı memurluğa alınmaları uygun olmayanların ve
göreve devamsızlıkları tespit edilenlerin disiplin amirinin teklif ve atamaya yetkili amirin onayı ile
ilişikleri kesilir. Memuriyetle ilişikleri kesilenler ilgili kurumlarca hemen Devlet Personel
Başkanlığına bildirilir.

Aday memurun adaylık süresi içinde bazı disiplin cezalarını almış olması halinde ilişiği kesilir. Devlet
Memurları Kanunu’nun 57. maddesindeki düzenlemeye göre adaylık süresi içinde “aylıktan kesme” ve
“kademe ilerlemesinin durdurulması” cezası alanların ilişiği disiplin amirlerinin teklifi ve atamaya
yetkili amirin onayı ile kesilir. Maddenin eski düzenlemesindeki “olumlu sicil alamama” şartının
yerini maddenin yeni halinde “aylıktan kesme” veya “kademe ilerlemesinin durdurulması cezası almış
olma” almıştır. Aday memurluk süresini başarı ile tamamlayanlar asil memur olarak atanırlar.

Bir başka ifadeyle adaylık süresi içinde yapılan eğitimde başarılı olan memur adayları disiplin
amirinin teklifi ve atamaya yetkili amirin onayı ile asli memurluğa atanırlar. Atama işlemi bir icrai
işlemdir. Bu işlemle kişi genel, objektif, soyut ve kişilik dışı bir statüye sokulur. Devlet memurluğuna
atama emri ilgiliye yazılı olarak tebliğ edilir. Atama işlemin tebellüğ eden kişi aynı yerdeki bir göreve
atanmışsa atama emrinin kendisine tebliğ gününü izleyen iş günü içinde göreve başlar. Başka bir
yerde göreve atanmışsa atama emrinin kendisine tebliğ tarihinden itibaren 15 gün içerisinde o yere
hareket ederek belli yol süresini izleyen iş günü içinde işe başlamak zorundadır.

Memurluk sınavını kazananlar ve memurluğa ilk defa atananlar memurluğa “aday


memur” statüsünde atanırlar. Aday olarak atanmış Devlet memurunun adaylık
“süresi bir yıldan az iki yıldan çok olamaz” ve bu süre içinde aday memurun başka
kurumlara nakli yapılamaz.

Aday olarak atanan memurların önce bütün memurların ortak vasıfları ile ilgili bir
temel eğitime, ardından sınıfları ile ilgili hazırlayıcı eğitime ve staja tabi
tutulmaları gerekir. Aday memurların asli devlet memuru olarak atanabilmeleri için
bu sınavlarda başarılı olmaları şarttır. Temel eğitim ile hazırlayıcı eğitim aynı
kurumda yapılır.

27
YILDIRIM, İdare Hukuku Dersleri, s. 188; ÇAĞLAYAN, s. 315
28
Metin GÜNDAY, İdare Hukuku, s. 598
45
2. İSTİSNAİ MEMURLUKLARA ATAMA
İstisnai Memurlar (657 sayılı Kanunun 59. Md.):
• Cumhurbaşkanlığı Genel sekreterliği,
• Türkiye Büyük Millet Meclisinin memurluklarına,
• Savunma Sanayii Geliştirme ve Destekleme İdaresi Başkanlığı,
• Toplu Konut (ve Kamu Ortaklığı) İdaresi Başkanlığına ait Başkan, Başkan Yardımcısı, Hukuk
Müşaviri, daire Başkanı, Uzman, Uzman Yardımcısı, Müşavir Avukat ve Şube Müdürleri (Uzman),
• Özelleştirme İdaresi Başkanlığında Başkan, Başkan Yardımcısı, Başkanlık Müşaviri, Daire
Başkanı, Proje Grup Başkanı ve Basın ve Halkla İlişkiler Müşavirliğine,
• Bakanlık Müşavirlikleriyle Basın ve Halkla İlişkiler Müşavirliklerine,
• Milli Savunma Bakanlığı ile Türk Silahlı Kuvvetleri Kadroları,
• Valiler,
• Büyükelçilikler, Elçiliklere, Daimi Temsilciliklere, dış kuruluşlarda çalışma müşavirlikleri
nezdinde görevlendirilecek sendika uzmanlıkları,
• Din İşleri Yüksek Kurulu Üyeliklerine,
• Milli İstihbarat Teşkilatı Memurlukları,
• Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği Müşavirliklerine, Hukuk Müşavirliğine ve Genel
Sekreter Sekreterliği;

657 Sayılı Kanunun Atanma, Sınavlar, Kademe İlerlemesi ve Dereceye Yükselmesine İlişkin
Hükümleriyle Bağlı Olmaksızın Tahsis Edilmiş Derece Aylığı İle Memur Atanabilir.

İstisnai memurluklara atanabilmek için devlet memurluğuna atanmak için gerekli olan genel şartları
ve
işin niteliğine göre istenecek özel şartları taşımak gereklidir.

3. MEMURLUK REJİMİNDE DİĞER ATANMA TÜRLERİ


Memurluk rejiminde ilk defa atanma ve adayların aslî memurluğa atanma dışında memurun farklı
biçimlerde, memurluk statüsü devam ederken ya da statü sona erdikten sonra ortaya çıkabilen atanma
türleri bulunmaktadır. Bunlar; Aşağı derecelere atanma, idari görevlere atanma, yer Değiştirme suretiyle
atanma, Karşılıklı olarak yer Değiştirmek suretiyle atanma, bir kurumdan diğerine naklen atanma, kurum
içerisinde başka yere atanma, vekâleten atanma, memurluktan çekilenlerin yeniden atanması ve emekli
memurların yeniden atanmasıdır.

Aşağı Derecelere Atanma


Devlet Memurları Kanunu’nun 68/B maddesine göre, Eğitim ve Öğretim Hizmetleri Sınıfı hariç olmak
üzere, sınıfların 1, 2, 3 ve 4. derecelerindeki kadrolarına, derece yükselmesindeki süre kaydı
aranmaksızın, atanmasındaki usule göre daha Aşağıdaki derecelerden atama yapılabilir.

İdari Görevlere Atanma


Devlet Memurları Kanunu’nun 69. maddesi ile sayılan üç sınıfta görev yapan memurların, kazanılmış hak
derecesinden iki derece Aşağıda olan idari görevlere atanabilmesinin esasları düzenlenmiştir. Hüküm,
idarelerin, bazı sınıflarda idari görevlere atama yapmalarında esneklik sağlamaktadır. Buna göre, kurumlar,
Eğitim ve Öğretim, Sağlık ve Yardımcı Sağlık ve Teknik Hizmetler Sınıflarına dâhil memurlardan,
kariyerlerinden yararlanmak istediklerini 2 - 4. dereceler arasındaki idari görevlere ait olup kazanılmış
hak derecelerinin iki altındaki derecelerden tespit ve ihdas edilmiş kadrolara atayabilirler. Bu suretle atanan
memurların aylıkları kazanılmış hak dereceleri üzerinden ödenir. Ancak kazanılmış aylık dereceleri ve
kariyer hizmet sınıfları için tespit edilen ek gösterge, zam ve tazminatlar ile atandıkları görevlerin ek
gösterge, zam ve tazminatlarının farklı olması hâlinde fazla olanı ödenir.

Yer Değiştirme Suretiyle Atanma


Devlet Memurları Kanunu’nun 72. maddesi ve buna bağlı olarak kabul edilen Yönetmelik ile
memurların yer Değiştirmek suretiyle atanması konusu genel esaslara bağlanmıştır. Yer Değiştirmek
suretiyle atanma, aynı kurumda Çalışan memurların tespit edilen hizmet bölgelerine belirli süreler
46
dahilinde Devlet Memurları Kanunu’ndaki esaslar çerçevesinde atanmasıdır. Buradaki amaç,
memurların Türkiye’nin gelişmiş ve azgelişmiş yörelerine dengeli ve adil dağılımını sağlamaktır.

Vekâleten Atanma
Memurların yasal izin, geçici görev, disiplin cezası uygulaması ya da görevden uzaklaştırma
nedenleriyle işlerinden geçici olarak ayrılmaları hâlinde yerlerine kurum içinden veya diğer kurumlardan
veya açıktan vekil atanabilir. İlkokul öğretmenliği (yaz tatili hariç), tabiplik, diş tabipliği, eczacılık, köy
ve beldelerdeki ebelik ve hemşirelik, mühendis ve mimarlık, veterinerlik, vaizlik, Kur’an kursu
öğreticiliği, imam-hatiplik ve müezzin-kayyımlığa ait boş kadrolara Maliye Bakanlığının izni (yerel
yönetimlerde izin şartı aranmaz) ile açıktan vekil atanabilir. Bir görevin memurlar eliyle vekâleten
yürütülmesi hâlinde aylıksız vekâlet asıldır. Aynı kurumdan yukarıda sayılan ayrılmalar dolayısıyla atanan
vekil memurlara vekâlet görevinin 3 aydan fazla devam eden süresi için, kurum dışından veya açıktan
atananlar- la kurum içinden ilkokul öğretmenliğine atanan öğretmenler ile veznedarlık görevine
atananlara göreve Başladıkları tarihten itibaren vekâlet aylığı ödenir.

657 Sayılı Kanununa Göre Bazı İstisnai Memurluklar:


• Bakan Yardımcıları
• Bakanlık müşavirliği
• Büyükelçilik
• Valilik
• Bakanlık Müşavirliği
• Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreterliği
YENİ İSTİSNAİ MEMURLAR:
• Ölçme, Seçme ve Yerleştirme Merkezi Başkanlığında Basın ve Halkla İlişkiler
Müşavirliği ve Başkanlık Müşavirliğine(2012 Değiş.)

4. MEMURLUĞA ATAMA İŞLEMİNDE SAKATLIK HALLERİ


Memurluğa giriş için varlığı gerekli genel ya da özel koşullardan birinin mevcut olmadığı sonradan
ortaya çıkar ya da ilgilinin verdiği bilgilerin gerçek dışı olduğu sonradan anlaşılır ise atama işlemi
hükümsüzdür.

Boş kadro mevcut değilken yapılan atama işlemleri sakattır.

İdare memurluk için genel ve özel koşullara sahip olan ve açılmış olan sınavı kazanmış olan kişiyi
mutlaka atamak zorunda değildir. Bu konuda İdarenin takdir yetkisi vardır.

Ancak bu durumda da idarenin takdir yetkisi sınırsız değildir.

5. GÖREVE BAŞLAMA

Kamu kurum ve kuruluşlarının memur ihtiyacı, hukuki ya da fiili, çeşitli şekillerde ortaya
çıkabilmektedir. Yeni bir kamu hizmetinin sunulmaya başlanmasından dolayı bu hizmeti yürütecek
kamu tüzel kişiliğinin kurulması ya da var olan bir kamu hizmetinin kapsamının genişletilmesinden
dolayı hizmeti sunan tüzel kişiliğin büyütülmesinden dolayı memur ihtiyacı ortaya çıkabilmektedir.

Ayrıca istifa, emeklilik, ölüm, Devlet memurluğundan çıkarma gibi hallerde mevcut kadroda eksilme
söz konusu olacağından yine memur ihtiyacı söz konusu olacaktır. Boşalan kadrolar idare içinden
doldurulabileceği gibi yeni memur alımıyla da doldurulabilir. Memur ihtiyacının idare içinden
karşılanacağı hallerde kamuoyuna bu konuda ilan yapmaya lüzum yoktur. Elbette bu yola
gidileceğinde durumun ilgili kurum içindekilere duyurulacağında, şartları taşıyanların
başvurabilmelerinin sağlanacağında ve boş kadroların doldurulmasında sınav, uzmanlık, çalışma
süresi, geçmiş hizmetler vs. gibi mevzuatta öngörülen usulün uygulanması gerektiğinde kuşku yoktur.

47
Memurluğa alınmanın hangi şekilde yapılacağı Devlet Memurları Kanunu’nun 46. ve devamı
maddelerinde düzenlenmiştir. Bakanlıklar ile diğer kamu kurum ve kuruluşları (Milli İstihbarat
Teşkilatı Başkanlığı hariç), personel atamasına gerek duydukları boş kadroların sayısını, sınıf ve
derecelerini belirterek Devlet Personel Başkanlığına bildirirler. Devlet Personel Başkanlığı atama
yapılacak boş kadroların sınıf ve derecelerini, kadroların bulundukları kurum ve yerlerini, kadrolara
alınacak personel sayılarını, alınacak personelin genel ve özel şartlarını, en son başvurma tarihini,
başvurulacak mercileri, sınav yerlerini ve zamanlarını ve gerek görülen diğer bilgileri başvurma
süresinin bitiminden en az 15 gün önce Resmi Gazete, radyo, televizyon ve ülke çapında tirajı yüksek
gazetelerden asgari biri ve uygun görülecek diğer araçlar ile duyurur. Sınavsız atama yapılacak yerlere
kadro adedinden fazla istekli bulunduğu takdirde açılacak sınavın gün ve yeri yukarıdaki şartlara
uygun olarak ayrıca duyurulur.

Duyurulan kamu hizmet ve görevlerine Devlet memuru olarak girmek isteyenler, belirlenen şartları
yerine getirerek başvurularını yaparlar. İsteklilerden ilan edilen şartları taşımayanlar sınavlara
katılamazlar ve bu husus başvurulan merciler tarafından kendilerine yazılı olarak bildirilir. Devlet
kamu hizmet ve görevlerine Devlet memuru olarak atanacakların memurluk sınavını kazanmaları
zorunludur. Devlet memurluğu sınavlarının hangi usul ve esaslara göre yapılacağı Devlet Personel
Başkanlığı tarafından hazırlanacak genel bir yönetmelikle düzenlenir. Anılan yönetmelik 03.05.2002
tarih 24744 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Kamu Görevlerine İlk Defa Atanacaklar İçin
Yapılacak Sınavlar Hakkında Genel Yönetmelik’tir. Bu Yönetmeliğin amacı, ilk defa kamu hizmeti ve
görevlerine atanacakların seçimi ile kamu kurum ve kuruluşlarında özel yarışma sınavına tabi
tutulmak suretiyle girilen mesleklere atanacakların ön elemesi maksadıyla yapılacak sınavların genel
ilkeleri ile usul ve esaslarını belirlemektir. Kamu Görevlerine İlk Defa Atanacaklar İçin Yapılacak
Sınavlar Hakkında Genel Yönetmeliğin tüm kamu kurum ve kuruluşlarında uygulanması söz konusu
değildir. Adalet Bakanlığı, Milli Savunma Bakanlığı ve Milli İstihbarat Teşkilatı Müsteşarlığı ile
İçişleri ve Dışişleri bakanlıklarının Bakanlık Teftiş Kurulları, Jandarma Genel Komutanlığı ve Askeri
Adalet Teftiş Kurulları ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 1. maddesinin üçüncü fıkrasında
sayılanlar (Anayasa Mahkemesi üye ve yedek üyeleri ile raportörleri, hakimlik ve savcılık
mesleklerinde veya bu mesleklerden sayılan görevlerde bulunanlar, Danıştay ve Sayıştay meslek
mensupları ve Sayıştay savcı ve yardımcıları, Üniversitelerin, öğretim üye ve yardımcıları gibi) ile
Devlet senfoni orkestraları ve Devlet Klasik Türk Müziği Korosu sanatçıları bu Yönetmeliğin kapsamı
dışında kalmaktadır.

İlk defa veya yeniden veyahut yer değiştirme suretiyle aynı yerdeki görevlere
atananlar atama emirlerinin kendilerine tebliğ gününü izleyen gün; başka yerdeki
görevlere atananlar, atama emirlerinin kendilerine tebliğ tarihinden itibaren 15 gün
içerisinde o yere hareket ederek belli yol süresini izleyen iş günü içinde işe
başlamak zorundadırlar.

Savaş ve olağanüstü hallerde bu süre CB Kararı ile kısaltılabilir. İşe


başlamayanların atanmaları iptal edilir ve bunlar 1 yıl süreyle Devlet memuru
olarak istihdam edilemezler.

48
IV. YÜKÜMLÜLÜKLER (YASAKLAR- HAKLAR)
Memurluk, birtakım ödev ve sorumlulukları gerektirir. Ödev ve sorumlulukları ihlal etme Devlet
Memurları Kanunu’nda ödev ve sorumluluğun ağırlık derecesine göre disiplin suçu olarak
düzenlenmiştir.29

YÜKÜMLÜLÜKLER - YASAKLAR
Memurların gerek hizmet içinde ve gerekse hizmet dışında bazı faaliyet ve davranışlarda bulunması
kamu hizmetinin gereği ve devlet memurluğu statüsü gereği yasaklanmıştır. Bu yasakları ihlal eden
memurlara ceza ve disipline ilişkin çeşitli müeyyideler uygulanır.

1. MEMURLARIN TABİ OLDUKLARI MENFİ ÖDEVLER (YASAKLAR)

1.1. Başka Görev Alma Yasağı:

Devlet Memurları Kanunu memurların ikinci bir görev almasını yasaklamıştır. Çünkü her memur
kural olarak bir kadroya sahip olabilir. Kanun istisnai hallerde memurlara, bir öğretmenin okul
müdürü olarak görevlendirilmesi örneğindeki gibi ikinci görev verilmesine imkân tanımıştır (DMK.
m. 88).

1.2. Ticaret ve Diğer Kazanç Getirici Faaliyetlerde Bulunma Yasağı:30


Memurlar,
1) Türk Ticaret Kanununa göre “tacir” veya “esnaf” sayılmalarını gerektirecek bir faaliyette bulunamazlar.
2) Ticaret ve sanayi müesseselerinde görev alamazlar.
3) Ticari mümessil veya ticari vekil olamazlar.
4) Kollektif şirketlerde ortak olamazlar.
5) Komandit şirketlerde komandite ortak (şirket borçlarıyla ilgili sorumlulukları, tüm malvarlıklarıyla
sınırsız sorumlu ortak) olamazlar.
6) Adi şirketlerde ortak olamazlar.
7) Anonim şirketlerde yönetim kurulu üyesi ve murahhas müdür olamazlar.
8) Limited şirketlerde müdür olamazlar.
9) Mesleki faaliyette veya serbest meslek icrasında bulunmak üzere ofis, büro, muayenehane ve benzeri
yerler açamazlar.
10) Gerçek kişilere, özel hukuk tüzel kişilerine veya kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarına ait
herhangi bir iş yerinde veya vakıf yükseköğretim kurumlarında çalışamazlar. Memurlar, kendileri için
yasaklanmış bu faaliyetlerin, eşleri, reşit olmayan ya da kısıtlı olan çocukları tarafından yapılması halinde
durumu 15 gün içinde bağlı oldukları kuruma bildirmekle yükümlüdür. 31

1.3. Taraflı davranma, Siyasi Faaliyette Bulunma Yasağı:


Devlet Memurları Kanunu, memurların siyasi partilere üye olmasını yasaklamıştır.

29
http://www.edb.adalet.gov.tr/e-book/4-657SAYILIDEVLETMEMURLARIKANUNU.pdf, erişim: 22.04.19
30
(Ek cümle: 08/08/2011-650 s.K.H.K./38. md.)
“Memurlar, meslekî faaliyette veya serbest meslek icrasında bulunmak üzere ofis, büro, muayenehane ve
benzeri yerler açamaz; gerçek kişilere, özel hukuk tüzel kişilerine veya kamu kurumu niteliğindeki meslek
kuruluşlarına ait herhangi bir işyerinde veya vakıf üniversitelerinde çalışamaz.”
31
Buna karşılık memurlar, 1) Anonim şirketlerde şirket yönetimini üstlenmedikçe (yönetici olmadıkça) kurucu
ortak ve ortak olabilirler. 2) Limited şirketlerde ortak olabilirler. 3) Komandit şirketlerde komanditer ortak
(şirket borçlarıyla ilgili sorumlulukları, şirkete koydukları sermaye ile sınırlı ortak) olabilirler. 4) Görevli
oldukları kurumların iştiraklerinde kurumlarını temsilen görev alabilirler.
49
Devlet memurları görevlerini yürütürken tarafsızlıktan ayrılmamak zorundadırlar. Memurun
tarafsızlığı konusunda Anayasamızın koyduğu yasak memurların siyasetle uğraşmaları hususudur ve
iki noktada toplanmaktadır:
a) Siyasî partilere üye olma yasağı,
b) Vatandaşlar arasında siyasî kanaatlerinden dolayı her hangi bir ayrım yapma yasağı,
657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 7. maddesi de memurun tarafsızlığına ilişkindir ve şu
yasaklamaları getirmektedir:
a) Siyasî partilere üye olmak,
b) Her hangi bir siyasî parti veya kişinin yararını veya zararını hedef tutan davranışlarda bulunmak,
c) Görevlerini yerine getirirlerken dil, ırk, cinsiyet, siyasî düşünce, felsefî inanç, din ve mezhep ayrımı
yapmak.
788 sayılı Memurin Kanunun 9. maddesi de memurların siyasetle uğraşmalarını yasaklayan hükümler
ihtiva etmektedir. Biraz değişik olmakla beraber bu yasaklamalar da diğerlerine paralel mahiyettedir
ve şunlardır:
a) Memurların siyasî cemiyet ve kulüplere üye olmaları ve devamları,
b) Siyasî yayında bulunmaları veya demeç vermeleri,
c) Seçimlere müdahale etmeleri.

Özetlemek gerekirse, Siyaset sayılan- davranışları;


1) Siyasi bir partiye üye olmak,
2) Herhangi bir siyasi parti veya kişinin yararını veya zararını hedef tutan davranışlarda bulunmak,
3) Görev yaparken dil, ırk, cinsiyet, siyasî düşünce, felsefî inanç, din ve mezhep ayrımı yapmak;
olarak sıralamak ve sınırlamak mümkündür.

1.4. Dernek Kurma ve Derneklere Girme Yasağı:


Devlet Memurları Kanunu’nda memurların dernek kuramayacaklarına ve derneklere üye
olamayacaklarına ilişkin bir yasak bulunmamaktadır. Bu itibarla memurların dernek kurma ve
derneklere üye olmaları yasak değil, serbesttir. Bununla birlikte, istisnai olarak, özel kanunları gereği
bazı memurlara dernek kurma ve derneklere üye olma konusunda sınırlamalar getirilmiş olabilir.
Örneğin, emniyet teşkilatı personeli için 3201 sayılı Emniyet Teşkilatı Kanunu’nda şu hüküm yer
almaktadır: “Emniyet Teşkilatı mensupları ile çarşı ve mahalle bekçileri dernek kurucusu ve üyesi
olamazlar. Ancak spor derneklerine üye olabilir. Emniyet Teşkilatı bünyesine spor amacıyla kurulmuş
derneklerin yönetim ve denetim kurullarında görev alabilirler” (Ek m. 11). Memurların vakıf
kurmalarına ve vakıflara üye olmalarına ilişkin hususlar dernekler konusunda anlatılanlar gibidir
(Anayasa m. 33).

1.5. Toplu Eylem ve Hareketlerde Bulunma Yasağı:32


Memurların kamu hizmetlerini aksatacak şekilde görevlerinden “kasıtlı” olarak birlikte çekilmeleri,
görevlerine gelmemeleri veya görevlerine gelip de kamu hizmetlerini yavaşlatmaları veya aksatmaları
yasaktır.

1.6. Grev Yasağı:


Memurların greve karar vermeleri, grev düzenlemeleri, ilan etmeleri ve bu yolda propaganda
yapmaları yasaktır. Ayrıca memurlar herhangi bir greve veya grev teşebbüsüne katılamaz, grevi
destekleyemez veya teşvik edemez.

1.7. Hediye Alma, Menfaat Sağlama Yasağı:

32
Devlet memurlarının kamu hizmetlerini aksatacak şekilde memurluktan kasıtlı olarak birlikte çekilmeleri veya
görevlerine gelmemeleri veya görevlerine gelipte Devlet hizmetlerinin ve işlerinin yavaşlatılması veya
aksatılması sonucunu doğuracak eylem ve hareketlerde bulunmaları yasaktır.
2011 Değişikliği ile mülga Fıkra: “Bu Kanunun 21. maddesi (Müracaat, Şikayet ve Dava Açma) ile hükme
bağlanan hakkın kullanılmasında birden fazla Devlet memurunun toplu olarak söz ve yazı ile müracaatları ve
şikayetleri yasaktır.”
50
Memurların doğrudan doğruya veya aracı eliyle hediye istemeleri ve görevleri sırasında olmasa dahi
menfaat sağlama amacı ile hediye kabul etmeleri veya iş sahiplerinden borç para istemeleri ve almaları
yasaktır (DMK. m. 29/1).

1.8. Gizli Bilgileri Açıklama Yasağı:


Memurlar, kamu hizmetleri ile ilgili gizli bilgileri görevlerinden ayrılmış olsalar bile, yetkili bakanın
yazılı izni olmadıkça açıklayamazlar.

1.9. Ayrıldığı Kuruma Karşı Görev Alma Yasağı:


Memurların ayrıldıkları kuruma karşı görev alma yasağı 2531 sayılı Kamu Görevlerinden Ayrılanların
Yapamayacakları İşler Hakkında Kanun ile getirilmiştir. Kanuna göre, bu Kanunun kapsamına giren
yerlerdeki görevlerinden hangi sebeple olursa olsun ayrılanlar, ayrıldığı tarihten önceki iki yıl içinde
hizmetinde bulunduğu kuruma karşı, ayrıldığı tarihten başlayarak üç yıl süreyle kurumdaki görev ve
faaliyet alanları ile ilgili konularda, doğrudan doğruya veya dolaylı olarak görev ve iş alamaz,
taahhüde giremez, komisyonculuk ve temsilcilik yapamaz. Özel kanunlarındaki yasaklayıcı hükümler
saklıdır (2531 m. 2). Belirtilen yasaklara aykırı hareket edenler altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile
cezalandırılır (2531 m. 4).

1.10. Basına Demeç Verme Yasağı:


Memurlar, kamu görevleri hakkında basına, haber ajanslarına veya radyo ve televizyon kurumlarına
bilgi veya demeç veremezler. Bu konuda gerekli bilgi ancak bakanın yetkili kılacağı görevli; illerde
valiler veya yetkili kılacağı görevli tarafından verilebilir.

ÖRNEK SORU:
Devlet Memurları Kanunu'na göre, belli sayıda memurun kasıtlı olarak kamu hizmetlerini
yavaşlatmaları, aşağıda yer alan hangi yasak kapsamında değerlendirilir? (2012 AV.- İdari Yargı)
A) Grev yasağı B) Toplu eylem yasağı
C) Görev yerini terk etme yasağı D) İtaatsizlik yasağı
E) Davranış ve işbirliği yükümlülüğünün ihlali yasağı

Çözüm:
İş Yavaşlatma, iş uyuşmazlıklarında, işçilerin yavaş, çalışma yoluyla uyguladıkları pasif direniştir.
İşin normal temponun altında bir hızla yürütülmesi biçiminde olabileceği gibi, hizmet kurallarının katı
biçimde uygulanması yöntemine de dayanabilir. Bu nedenle iş yavaşlatmaya katılan, böyle bir
direnişin yapılmasını kışkırtan işçilerin hizmet sözleşmesi, ihbara gerek kalmadan ve herhangi bir
tazminat ödenmeksizin feshedilebilir. Cevap: B

Memurlar İçin Öngörülen Yasaklar (Menfi Ödevler):

• Kollektif şirketlerde ortak olmak


• Ayrıldığı kuruma karşı belli bir süre zarfında görev almak33
• Komandit şirketlerde komandite ortak olmak
• Basına ve haber ajansılarına kamu görevleri hakkında bilgi vermek
Uyarı!
o Sermaye şirketlerine ortak olmak yasak değil.
o Üyesi oldukları yapı kooperatişerinde yönetim kurulu üyesi olabilirler.

33
Ayrıldığı tarihten önceki 2 yıl içinde hizmetinde bulunduğu kuruma karşı ayrıldığı tarihten itibaren 3 yıl süre
ile görev ve faaliyet alanı ile ilgili konularda görev ya da iş almak
51
Kamu Görevlileri Sendikalarına Üye Olamayanlar:

• CB Genel Sekreterliğinde çalışan kamu görevlileri


• Bakanlıklardaki genel müdür yardımcıları
• TBMM Genel Sekreterliğinde çalışan kamu görevlileri
• Türk Silahlı Kuvvetleri kadrolarında çalışan sivil Memurlar.
Uyarı!
o Yükseköğretim Kurumlarındaki Profesörler Sendikalara üye olabilirler.

2. MEMURLARIN TABİ OLDUKLARI MÜSPET ÖDEVLER (Yükümlülükler)

2.1. Anayasa ve Kanunlara Sadakat

Memurlar, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’na ve kanunlarına sadakatle bağlı kalmak ve Türkiye


Cumhuriyeti kanunlarını sadakatle uygulamak zorundadır. Anayasa bu hususu, “memurlar ve diğer
kamu görevlileri Anayasa ve kanunlara sadık kalarak faaliyette bulunmakla yükümlüdürler” şeklinde
açıklamaktadır (m. 129/1).

2.2. Devlete Bağlılık:


Devlete bağlılık, ülke ve millete bağlılık demektir.

Memurların tarafsızlığını sağlamak ve bazı usulsüz davranışlarını kesin şekilde önlemek amacıyla
getirilmiş bir hükümdür. Bu hükme göre memurlar siyasi partilere üye olamazlar; herhangi bir siyasi
parti, kişi veya zümrenin yararını veya zararını hedef tutan bir davranışta bulunamazlar; görevlerini
yerine getirirken dil, ırk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din ve mezhep gibi ayırım yapamazlar;
hiçbir şekilde siyasi ve ideolojik amaçlı beyanda ve eylemde bulunamazlar ve bu eylemlere
katılamazlar.

2.3. Tarafsızlık:
Memurlar görevlerini yaparken, tam bir tarafsızlık içinde hareket etmelidirler.

2.4. Emirlere İtaat:


Memurlar, hiyerarşik amirlerinin verdiği emirlere uymak zorundadırlar.

Memurlar, amirleri tarafından verilen görevleri yerine getirmek zorundadırlar ve bu nedenle


görevlerinin iyi ve doğru yürütülmesinden amirlerine karşı sorumludurlar. Bunun yanında amirin de
birtakım ödev ve sorumlulukları vardır (DMK. m. 10). Memur, amirinin verdiği emri, kanunsuz emir
dışında, yerine getirmek zorundadır. Kanunsuz emir, Anayasa’nın 137. ve Devlet Memurları
Kanunu’nun 11/2. maddesinde düzenlenmiştir. Memur, amirinden aldığı emri yönetmelik, tüzük,
kanun veya Anayasa hükümlerine aykırı görürse yerine getirmez ve bu aykırılığı amirine bildirir.
Ancak amir emrinde ısrar eder ve bu emrini yazı ile yenilerse, memur bu emri yerine getirmek
zorundadır. Bu halde emrin yerine getirilmesinden doğacak sorumluluk emri verene aittir. Konusu suç
oluşturan emir, hiçbir biçimde yerine getirilmez. Yerine getiren kimse sorumluluktan kurtulamaz. Bu
durumda hem emri veren hem de emri yerine getiren sorumlu sayılır. Askeri hizmetlerin görülmesi ve
acele hallerde kamu düzeni ve kamu güvenliğinin korunması için kanunla gösterilen istisnalar saklıdır.

2.5. İş başında Bizzat Bulunma:


Memur, görevini şahsen yerine getirmelidir.

Memurlar, günlük çalışma saatleri içinde işbaşında bulunmak ve hizmeti kişisel olarak yürütmekle
ödevlidir. Çünkü kamu hizmetinin yürütülmesinde, çalışma gün ve saatlerine uyulması, hizmetin
devamlılığı ilkesinin bir gereğidir. Devlet Memurları Kanunu’nda, günlük çalışma saati yerine haftalık
çalışma saati belirlenmiştir. Kanuna göre memurların haftalık çalışma süresi genel olarak 40 saattir.
52
Bu süre Cumartesi ve Pazar tatil olmak üzere düzenlenir. Ancak özel kanunlarla yahut bu kanuna veya
özel kanunlara dayanılarak çıkarılacak tüzük ve yönetmeliklerle, kurumların ve hizmetlerin özellikleri
dikkate alınmak suretiyle farklı çalışma süreleri tespit olunabilir.

Günlük çalışmanın başlama ve bitiş saatleri ile öğle dinlenme süresi, bölgelerin ve hizmetin
özelliklerine göre merkezde Başbakanlık Devlet Personel Başkanlığı’nın teklifi üzerine Bakanlar
Kurulunca, illerde valiler tarafından tespit olunur.

2.6. Mal Bildiriminde Bulunma:

Memurlar, kamu görevine girerken kendisi, eşi ve çocukları üzerindeki malları bildirmek
zorundadırlar.

Mal bildiriminde bulunma ödevi, kamu görevlilerinin haksız mal edinmelerini önlemek ve rüşvet ve
yolsuzlukla mücadele etmek amaçlarıyla öngörülmüştür. Bu doğrultuda Devlet Memurları Kanunu
memurların, kendileriyle, eşlerine ve velayet altındaki çocuklarına ait taşınır ve taşınmaz malları,
alacak ve borçları hakkında, özel kanunda yazılı hükümler uyarınca mal bildiriminde bulunmalarını
öngörmüştür.

2.7. Uyumlu Giyinme:


Devlet memurları, kanun, CB kararnamelerin ve yönetmeliklerin öngördüğü kılık kıyafet kurallarına
uymak zorundadırlar (DMK, m.Ek19). Kılık ve kıyafet konusunda “Kamu Kurum ve Kuruluşlarında
Çalışan Personelin Kılık ve Kıyafetine Dair Yönetmelik” yürürlüktedir.

2.8. Görev Yerinde Oturma:


Devlet memurları, görev yaptıkları kurum ve hizmet birimlerinin bulunduğu yerleşim merkezlerinde
(mücavir alanlar dahil belediye ve köy hudutları içerisinde) ikamet etmek zorundadırlar. 34

2.9. Resmi Belge, Araç ve Gereçleri Geri Verme:

Memurlar, görevleri gereği kendilerine teslim edilen resmi belge, araç ve gereçleri görevleri sona
erdiği zaman iade etmek zorundadır. Bu zorunluluk memurun mirasçılarına da geçer. Ayrıca memurlar
görevleri ile ilgili resmi belge, araç ve gereçleri izin verilen yerler dışına çıkaramazlar ve özel işlerinde
kullanamazlar (DMK. m. 16).

MAL BİLDİRİMİNDE BULUNACAKLAR35


• Her tür seçimle iş başına gelen kamu görevlileri (Muhtarlar ve ihtiyar heyeti üyeleri hariç)
• Noterler,
• Türk Hava Kurumunun genel yönetim ve merkez denetleme kurulu üyeleri ile genel merkez teşkilatı,
• Türkiye Kızılay Derneğinin merkez kurullarında ve Genel Müdürlük teşkilatında görev alanlar ve
bunların şube başkanları,
• Genel ve katma bütçeli daireler,
• İl özel idareleri, belediyeler,
• KİT’ler
• İşçi niteliği taşımayan diğer kamu görevlileri

34
Mülga Madde:
İkamet mecburiyeti:
Ek Madde 20 –Devlet memurlarının görev yaptıkları kurum ve hizmet birimlerinin bulunduğu yerleşme
merkezlerinde (mücavir alanları dahil belediye ve köy hudutları içerisinde) ikamet etmeleri esastır.
35
3628 Sayılı Mal Bildiriminde Bulunulması, Rüşvet ve Yolsuzluklarla Mücadele Kanunu, m. 2
53
• Siyasi parti genel başkanları,
• Vakışarın idare organlarında görev alanlar,
• Kooperatişerin ve birliklerinin başkanları,
• Yeminli mali müşavirler,
• Kamu yararına sayılan dernek yönetici ve deneticileri,
• Gazete sahibi gerçek kişiler ile, gazete sahibi şirketlerin yönetim ve denetim kurulu üyeleri, sorumlu
müdürleri, başyazarları ve fıkra yazarları

3. MEMURLARIN HAKLARI:

Genel olarak memurların yükümlülük ve hakları Devlet Memurları Kanunu’nda “Ödevler ve


Sorumluluklar”, “Genel Haklar” ve “Yasaklar” başlıkları altında düzenlenmiştir. Anılan
düzenlemelere uyulmaması çeşitli derecelerde disiplin cezası verilmesini gerektirmektedir.

Devlet memurlarının “Genel Hakları” Devlet Memurları Kanunu’nun birinci kısmının üçüncü
bölümünde düzenlenmiştir. Anılan düzenlemeye göre devlet memurlarının genel hakları şunlardır.
Uygulamayı isteme hakkı: Memurlar, Devlet Memurları Kanunu ve Devlet Memurları Kanunu’na
dayanılarak yayınlanan tüzük ve yönetmeliklere göre düzenlenip yürürlükte olan hükümlerin
kendilerine aynı şekilde uygulanmasını isteme hakkına sahiptirler. Bu hakka “memurluk statüsüne
ilişkin kuralların kendilerine uygulanmasını isteme hakkı” denilmektedir 36.

3.1. Hizmet (Çalışma) Hakkı (Anayasa 49, 70, DMK. m. 45):

Memurlar için devlet hizmetinde çalışmak hem hak hem de ödevdir. Devlet Memurları Kanunu’nun
45. maddesine göre hizmet hakkı, iki hususu içerir:
1) Memur kazanılmış hak aylık derecesinin altında bir derece ile çalıştırılamaz.
2) Memur isteği dışında, kural olarak kendi sınıfının dışındaki bir sınıfta çalıştırılamaz.

3.2. Uygulamayı İsteme Hakkı (DMK. m. 17):

Memurların statüsü, Devlet Memurları Kanunu ve bu kanuna dayanılarak çıkarılan tüzük ve


yönetmeliklere göre saptanmıştır. Memurlar, bu kanun ve bu kanuna dayanılarak çıkarılan tüzük ve
yönetmeliklere göre tayin ve tespit olunup yürürlükte bulunan hükümlerin kendileri hakkında aynen
uygulanmasını isteme hakkına sahiptir. Bu hakka, “memurluk statüsüne ilişkin kuralların kendilerine
uygulanmasını isteme hakkı” da denir.

3.3. Güvenlik:
Memurun görevini iyi bir şekilde yürütebilmesi için güven içinde olması şarttır. Bundan dolayı
kanunlarda yazılı haller dışında Devlet memurunun memurluğuna son verilmez, aylık ve başka hakları
elinden alınamaz.

Kamu hizmetlerinin sürekli ve verimli olarak yerine getirilebilmesi için, memurların görevlerini belli
bir güvenlik ortamında yerine getirmeleri zorunludur. Ayrıca memurluk bir meslek olduğuna göre, bu
mesleğe giren memurların mesleki güvenliğe de sahip olmaları gerekir. Bu nedenle memurların,
kanunlarda yazılı haller dışında memuriyet görevine son verilemez, aylık ve başka hakları elinden
alınamaz. Bu hakka, “hizmet güvenliği hakkı” da denir.

36
AKYILMAZ/SEZGİNER/KAYA, s. 592.
54
3.4. Emeklilik:

Devlet memurlarına, özel kanununda belirlenen şartlar dahilinde, emekli olma hakkı verilmiştir.

3.5. Çekilme:

Anayasa’nın 70. maddesinde öngörüldüğü üzere kamu hizmetine girme nasıl bir haksa kamu
hizmetinden istifa etmek de aynı şekilde bir haktır. Bundan dolayı Devlet Memurları Kanunu’nda
memurların, memurluktan çekilebilecekleri kabul edilmiş ve bu husus Kanun’un 94 ila 97. maddeleri
arasında düzenlenmiştir.

Çalışma hakkı, kamu hizmetine girme hakkı yanında memurların istediği zaman, kanunda öngörülen
esaslara uymak kaydıyla memurluktan çekilme (istifa) hakkını da kapsamaktadır.

3.6. Müracaat, Şikayet ve Dava Açma:


Devlet memurları kurumlarıyla ilgili resmi ve şahsi işlerinden dolayı müracaat etme hakkına
sahiptirler. Bu müracaatın nasıl yapılacağı Devlet Memurlarının Şikayet ve Müracaatları Hakkında
Yönetmelik’le40 düzenlenmiştir. Aynı şekilde Devlet memurları, amirleri veya kurumları tarafından
kendilerine uygulanan idari eylem ve işlemlerden dolayı şikayet ve dava açma hakkına sahiptirler.
Şikayet hakkının usul ve esasları da yukarıda anılan yönetmelikle belirlenmiştir. Müracaat ve
şikayetler söz veya yazı ile en yakın amirden başlayarak silsile yolu ile şikayet edilen amirler atlanarak
yapılır. Müracaat ve şikayetlerin incelenmesi ve bir karara bağlanarak sahiplerine tebliğ edilmesi ile
ilgili bütün işlemlerin en geç şikayet veya müracaat dilekçesinin karar merciine intikal ettiği tarihi
izleyen 30 gün içinde tamamlanması zorunludur.

3.7. Sendika kurma:


Devlet memurları, Anayasa ve özel kanunundaki hükümler çerçevesinde sendika ve üst kuruluşlar
kurabilir ve bunlara üye olabilirler.

Anayasanın 51. maddesinde, çalışanlar ve işverenlere sendikalar ve üst kuruluşlar kurma ve üye olma
hakkı tanınmıştır. Anayasanın 53. maddesinde ise memurlar ve diğer kamu görevlilerine toplu
sözleşme yapma hakkı verilmiştir. Devlet Memurları Kanunu’nun 22. maddesi, “devlet memurları,
Anayasa’da ve özel kanununda belirtilen hükümler uyarınca sendikalar ve üst kuruluşlar kurabilir ve
bunlara üye olabilirler” hükmünü taşımaktadır.

3.8. İzin:

Anayasa’nın 50. maddesinde dinlenmek çalışanlara bir hak olarak verilmektedir. Devlet memurları,
Devlet Memurları Kanunu’nda belirlenen süre ve şartlarda izin hakkına sahiptir. Kovuşturma ve
yargılama: Memurların görevleri ile ilgili veya görevleri sırasında işledikleri suçlardan dolayı
haklarında soruşturma, kovuşturma ve dava açılması özel hükümlere tabidir.

1) Yıllık İzin (DMK. m. 102-103)


Devlet Memurları Kanunu yıllık izin süresini memurların hizmet sürelerine göre düzenlemiştir. Buna
göre hizmeti bir yıldan on yıla kadar (on yıl dahil) olan memurlara 20 gün, hizmeti on yıldan çok olan
memurlara 30 gün yıllık izin verilir. Yıllık izin hakkını elde edebilmek için en az bir yıl çalışmış
olmak gerekir. Bir yıllık hizmet süresini dolduran aday memurlar, “asaletleri onaylanmadığı”
gerekçesiyle yıllık izin haklarını kullanmaktan mahrum bırakılamaz. Yıllık izinler, amirin uygun
bulacağı zamanlarda, toptan veya ihtiyaca göre kısım kısım kullanılabilir. Öğretmenler, yaz tatili ile
dinlenme tatillerinde izinli sayılırlar. Bunlara, hastalık ve mazeret izinleri dışında ayrıca yıllık izin
verilmez.
2) Sağlık İzni (DMK. m. 103/3)
Hizmetleri sırasında radyoaktif ışınlarla çalışan personele, her yıl yıllık izinlerine ilaveten 1 aylık
sağlık izni verilir. Bu izni verip vermeme konusunda idarenin takdir yetkisi bulunmamaktadır.
3) Mazeret İzni (DMK. m. 104)
55
Memurların bazı mazeretleri, mazeret iznine konu olur. Mazeret izni halleri ve süreleri Devlet
Memurları Kanunu’nda düzenlenmiştir. Mazeretin ortaya çıkması üzerine memurun isteği ile bu
izinlerin idarece verilmesi zorunludur. Bu konuda idarenin herhangi bir takdir yetkisi yoktur. Örneğin
kadın memura; doğumdan önce 8, doğumdan sonra 8 hafta olmak üzere toplam 16 hafta süreyle analık
izni verilir. Memura, eşinin doğum yapması hâlinde, isteği üzerine 10 gün babalık izni; kendisinin
veya çocuğunun evlenmesi ya da eşinin, çocuğunun, kendisinin veya eşinin ana, baba ve kardeşinin
ölümü hallerinde isteği üzerine 7 gün izin verilir. Kanunda sayılan ve verilmesi zorunlu olan mazeret
izinleri dışında kalan durumlarda ortaya çıkabilecek mazeretler dolayısıyla memurlara mazeret izni
verip vermemek idarenin takdir yetkisi içindedir.
4) Hastalık ve Refakat İzni (DMK. m. 105)
Memura, aylık ve özlük hakları korunarak, verilecek raporda gösterilecek lüzum üzerine, kanser,
verem ve akıl hastalığı gibi uzun süreli bir tedaviye ihtiyaç gösteren hastalığı halinde 18 aya kadar,
diğer hastalık hallerinde ise 12 aya kadar izin verilir. İzin süresinin sonunda, hastalığının devam ettiği
resmî sağlık kurulu raporu ile tespit edilen memurun izni, bir katına kadar uzatılır. Bu sürenin sonunda
da iyileşemeyen memur hakkında emeklilik hükümleri uygulanır. Görevi sırasında veya görevinden
dolayı bir kazaya veya saldırıya uğrayan veya bir meslek hastalığına tutulan memur, iyileşinceye kadar
izinli sayılır. Ayrıca, memurun bakmakla yükümlü olduğu veya memur refakat etmediği takdirde
hayatı tehlikeye girecek ana, baba, eş ve çocukları ile kardeşlerinden birinin ağır bir kaza geçirmesi
veya tedavisi uzun süren bir hastalığının bulunması hallerinde, bu hallerin sağlık kurulu raporuyla
belgelendirilmesi şartıyla, aylık ve özlük hakları korunarak, 3 aya kadar izin verilir. Gerektiğinde bu
süre bir katına kadar uzatılır. Refakat sadece hastanede değil evde de olabilir.
5) Aylıksız İzin (DMK. m. 108)
Devlet memurlarının aylıksız izin hakları Devlet Memurları Kanunu’nun 108. Maddesinde
düzenlenmiştir. Aylıksız izin süresinin bitiminden önce mazereti gerektiren sebebin ortadan kalkması
halinde, 10 gün içinde göreve dönülmesi zorunludur. Aylıksız izin süresinin bitiminde veya mazeret
sebebinin kalkmasını izleyen 10 gün içinde görevine dönmeyenler, memuriyetten çekilmiş sayılır.
6) İsnat ve iftiralara karşı koruma: Memurun gerçek dışı iftira ve suçlamalardan korunması şarttır.
Bu husus Devlet Memurları Kanunu’nun 25. maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre Devlet memurları
hakkında yapılan ihbar ve şikayetlerin, yürütülen soruşturma veya yapılan yargılama sonucunda
gerçeğe aykırı olduğu anlaşıldığı takdirde, isnatta bulunanlar hakkında, merkezde bu memurun en
büyük amiri ve illerde valiler Cumhuriyet Savcılığından kamu davası açılmasını isterler.

56
V. MEMURLARIN DİSİPLİN REJİMİ

5. MEMURLARIN DİSİPLİN REJİMİ


657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun 124. maddesine göre disiplin rejiminin genel amacı "kamu
hizmetlerinin gereği gibi yürütülmesini sağlamak"tır. Hukuk devletinde disiplin cezalarının temel
amacı, kurum düzeni ve devlet saygınlığının korku ve baskı aracılığı ile değil, eğitim ve inanç odaklı
olarak düzeltilerek korunmasıdır9 . Bu genel amaç, disiplin hükümleri çerçevesinde iki durumla
açıklanabilir. Bu durumlardan ilki, "kamu kurumunda iç çalışma düzenini, memurun ihmal (kayıtsızlık
gösterme, düzensiz davranma), kusur ve kasıt yoluyla yaptığı eylemleri cezalandırarak korumak" ve
"görev ve yetkinin özel çıkar amacıyla kullanılmasını önlemek"; diğeri ise memurun "memurluk
sıfatıyla bağdaşmayacak nitelik ve derecede yüz kızartıcı ve utanç verici hareketlerde bulunmasını
engellemek"tir10 . Disiplin hukuku, kamu görevlilerinin bazen suç niteliğinde olan bazen de suç
niteliğine varmayan fiil ve davranışlarıyla bozulan kurum düzeninin yeniden sağlanmasını ve böylece
kamu hizmetinin gereği gibi yürütülmesini amaçlamaktadır.

Disiplin Hukukuna Hâkim Olan Temel İlkeler

Disiplin hukukunda uygulanan temel ilkeler genellikle mahkeme içtihatları doğrultusunda oluşmuştur.
Ayrıca ceza hukukunda yer alan birçok ilke istisnaları olmakla birlikte disiplin hukukunda da
uygulanmaktadır. Disiplin hukukuna hâkim olan temel ilkeler genel olarak şunlardır:

❖ Kanunilik (Kanunsuz Suç ve Ceza Olmaz) İlkesi


"Kanunsuz suç ve ceza olmaz ilkesi", suçta kanunilik ve cezada kanunilik olmak üzere iki ilkeden
oluşur. Suçta kanunilik, kanunlarda suç olarak düzenlenmeyen hiçbir fiilden dolayı bireyin
cezalandırılamayacağını, cezada kanunilik ise kanunda yer almayan bir cezanın hiç kimseye
uygulanamayacağını anlatır12. Nitekim suçta kanunilik işlenen fiil ve davranışla ilgiliyken cezada
kanunilik yaptırım ile ilgilidir. 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun 125. maddesinde disiplin
cezaları; "uyarma", "kınama", "aylıktan kesme", "kademe ilerlemesinin durdurulması" ve "Devlet
memurluğundan çıkarma" olmak üzere beş adettir. Disiplin cezaları açısından kanunilik ilkesi geçerli
olup bu beş disiplin cezasının dışında başka bir disiplin cezası verilemez. Örneğin derece
yükselmesinin durdurulması, aylığın tamamen kesilmesi, geçici olarak memurun görevine son
verilmesi, yer değiştirme gibi cezalar, kanunilik ilkesine aykırı olur. Ayrıca görevden uzaklaştırmanın
da bir disiplin cezası olmadığı vurgulanmalıdır37.

37
657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 137. maddesine göre görevden uzaklaştırma "Devlet kamu
hizmetlerinin gerektirdiği hallerde, görevi başında kalmasında sakınca görülecek Devlet memurları hakkında
alınan ihtiyati bir tedbirdir". Bu açıdan görevden uzaklaştırma bir disiplin cezası olmayıp geçici nitelikte bulunan
ihtiyati ve idari bir tedbirdir.
57
657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun 125. maddesinde disiplin cezası gerektiren disiplin suçları
sayma yoluyla sayılmıştır. Başka bir ifadeyle disiplin suçları tahdidi yani sınırlı sayıda değildir.
Nitekim aynı maddenin IV. fıkrasında "Yukarıda sayılan ve disiplin cezası verilmesini gerektiren fiil
ve hallere nitelik ve ağırlıkları itibariyle benzer eylemlerde bulunanlara da aynı neviden disiplin
cezaları verilir" hükmü bulunmaktadır. Benzer bir şekilde 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu'nun
53/D maddesinde de "Bu Kanunda sayılan ve disiplin cezası verilmesini gerektiren fiillere nitelik ve
ağırlıkları itibarıyla benzer fiilleri işleyenlere de hangi disiplin fiiline benzediği belirtilerek aynı türden
disiplin cezaları verilir" hükmü yer almaktadır. Kıyasa izin veren bu maddeler göstermektedir ki
disiplin cezaları açısından da kanunilik ilkesi geçerli14 iken disiplin suçlarında kanunilik ilkesi geçerli
değildir 38.

❖ Şüpheden Sanık Yararlanır İlkesi


"Şüpheden sanık yararlanır " ilkesi ceza hukukunun yanı sıra disiplin hukukunda da uygulanan bir
ilkedir. Disiplin suçunun memur tarafından işlenildiğinin şüpheye mahal verilmeyecek derecede
ispatlanamaması durumunda ya da hukuken geçerli olarak kabul edilmeyecek deliller dışında bilgi ve
belge bulunamaması halinde kamu görevlisine disiplin cezası verilemez39. Nitekim 1982 Anayasası'nın
38. maddesinin IV. fıkrasında yer alan "suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar, kimse suçlu
sayılamaz" şeklinde düzenleme idare hukukunda da uygulanan genel bir ilkedir.

❖ Kanunu Bilmemek Mazeret Sayılmaz İlkesi


Kanunu bilmemek mazeret sayılmaz ilkesi disiplin hukukunda da uygulama alanı olan diğer bir
ilkedir. Bu ilkeye göre usulüne uygun olarak yürürlüğe giren bir mevzuat hükmünde yer alan hak ve
yükümlülüklerin kamu görevlileri tarafından bilindiği kabul edilir 40. Bu açıdan bir kamu görevlisinin
işlediği fiilin ya da sergilediği davranışın haksızlık teşkil ettiği, bu fiil ve davranışlarla kurum
düzeninin bozulduğunu bilmediği ve bilebilecek konumda olmadığı iddiası kabul görmez. Ancak bu
durum eleştiriye açıktır. Kanunilik ilkesinin uygulanmadığı bir disiplin rejiminde böylesine bir kabul,
idarenin keyfi davranmasının önünü açacak niteliktedir. Özellikle muğlak ifadelerle belirlenen disiplin
suçlarında kamu görevlisi tarafından işlenen ancak kendisi açısından bir haksızlık teşkil etmediği
düşünülen bir fiil ya da davranıştan dolayı disiplin cezasının verilebilecek olması hukuki
öngörülebilirlik ilkesi ile örtüşmez. Kanunu bilmemek mazeret sayılmaz ilkesinin yeni getirilen bir

38
Disiplin suç ve cezalarında kanunilik ilkesinin uygulanıp uygulanmayacağı hususu öğretide tartışmalıdır.
Anayasa'nın "suç ve cezalara ilişkin esaslar" başlıklı 38. maddesinde yer alan "ceza ve ceza yerine geçen
güvenlik tedbirleri ancak kanunla konulur" hükmü ile "genel ilkeler" başlıklı 138. maddesinde yer alan
"memurların ve diğer kamu görevlilerinin nitelikleri, atanmaları, görev ve yetkileri, hakları ve yükümlülükleri,
aylık ve ödenekleri ve diğer özlük işleri kanunla düzenlenir" hükmü doğrultusunda kimi yazarlar disiplin suç ve
cezalarında kanunilik ilkesinin tatbik edilmesi gerektiğini belirtirken kimi yazarlar aksini savunmaktadır.
Tartışmalar için bkz. GÖZLER, Kemal, (2009), İdare Hukuku, C. 2, İkinci Baskı, Bursa, s. 751-752; KAYA
(2005), s. 63-67; AKYILMAZ (2004), s. 249-250; KARAHANOĞULLARI (1999), s. 60-62; ÇAĞLAYAN
(2017), s. 545 vd.; Danıştay disiplin cezalarında kıyasın mümkün olduğuna karar vermektedir. Danıştay disiplin
cezalarında kıyasın uygulanabileceğini Yükseköğretim Kurumları Yönetici, Öğretim Elemanı ve Memurları
Disiplin Yönetmeliği'ne karşı açılan davada ifade etmiştir. Ancak aynı görüşte olduğum karşı oy şu şekildedir:
Danıştay İdari Dava Daireleri Genel Kurulu, T. 09.11.2000, E. 2000/646, K. 2000/1119: "Hukuk devletinde ceza
yaptırımına bağlanan her eylemin tanımının yapılması, suçların kesin biçimde ortaya konulması, ne tür
eylemlerin yasaklandığının hiçbir kuşkuya yer vermeyecek biçimde belirtilmesi ve buna göre de cezanın
saptanması zorunludur. Bu şekilde bir saptama yapmadan idareye sınırsız bir takdir hakkı tanıyarak kıyas
yoluyla disiplin suç ve cezası verilmesi yolunu açan düzenlemede hukuka uyarlık bulunmadığından; temyize
konu kararın yönetmeliğin 12. maddesinin iptal isteminin reddine ilişkin kısmının bozulması oyuyla, bu kısma
ilişkin onama kararına karşıyız", www.sinerjimevzuat.com.tr, e.t. 07.03.2016; 657 sayılı Kanun'un 125.
maddesinin Anayasa'nın 38. maddesine aykırı olduğu vurgulanmaktadır, YILDIRIM (2014), s. 288; Her ne
kadar disiplin suçlarının tek tek belirlenmesi hizmet gereklerine uygun olmayıp imkânsız gibi görülse de kıyasın
tıpkı ceza hukukunda olduğu gibi disiplin hukukunda da yasak olması gerekir. Nitekim Devlet memurluğundan
çıkarma disiplin cezası uygulamasında kıyas çok tehlikeli sonuçlar doğurabilir. Ancak disiplin hukukunda
kıyasın tamamen yasaklanmasının mümkün olmaması halinde ise Yükseköğretim Kurumları Öğrenci Disiplin
Yönetmeliğinin "öngörülmemiş disiplin suçları" başlıklı 10. maddesinde olduğu gibi sadece uyarma ve kınama
disiplin cezalarında geçerli olması daha uygun olacaktır.
39
ODYAKMAZ - KAYMAK - ERCAN (2015), s. 231; AKYILMAZ - SEZGİNER - KAYA (2017), s. 774;
KAYA (2005), s. 72; ÇAĞLAYAN (2017), s. 551-552.
40
ATAY (2014), s. 913; KAYA (2005), s. 68.
58
disiplin suçu açısından gerekli yayım şartına uyulması durumunda kabul edilmesi ancak muğlak
ifadelerle belirlenen disiplin suçları açısından kabul görmemesi gerekir. 3011 sayılı Resmi Gazetede
Yayımlanacak Olan Yönetmelikler Hakkında Kanun'un 1/b maddesine göre; "kamu personeline ait
genel hükümleri kapsayan yönetmeliklerin Resmi Gazetede yayımlanması zorunludur". Resmi
Gazetede yayımlanmayan bir yönetmelik hükmüne binaen verilen disiplin cezası Danıştay kararlarına
göre hukuka aykırıdır41 .

❖ Ölçülülük İlkesi
Suç ve cezalar arasında adil bir dengenin bulunması gerekliliği Anayasal bir ilke olan ölçülülük
ilkesinden kaynaklanmaktadır. Disiplin suçları ile bu suçlardan kaynaklanan disiplin cezalarının
ölçülülük ilkesine uygun olması gerekir 42 . İdare hukukunda ölçülülük ilkesi, idarenin takdir
yetkisinin kullanılmasında, temel hak ve hürriyetlerin sınırlandırılmasında, kolluk işlemlerinde ve
disiplin hukukunda başvurulan bir ilkedir. Temel hak ve hürriyetlerin sınırlandırılmasında,
sınırlandırmanın sınırını oluşturan ölçülülük ilkesi; "elverişlilik", "gereklilik" ve "orantılılık" olmak
üzere üç alt ilkeden oluşmaktadır 43 . Kamu görevlisi tarafından işlenen fiil ve davranışa uygulanacak
disiplin cezasının elverişli ve gerekli bulunması ayrıca fiil ile arasında makul bir orantının bulunması
gerekir.

❖ Geçmişe Etkili Disiplin Cezası Verilemez İlkesi


İdari işlemlerin genel özelliği yürürlüğe girdiği tarihten sonraki durumlara etki etmeleridir. Bir idari
işlem türü olan disiplin cezaları geçmişe etkili bir biçimde uygulanamaz 44. Örneğin disiplin suçunun
işlendiği tarihten geçerli olmak üzere bir disiplin cezası verilemez. Disiplin cezalarının zaman
bakımından uygulanmasına ilişkin olan bu durum 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun 132.
maddesinde "disiplin cezaları verildiği tarihten itibaren hüküm ifade eder ve derhal uygulanır"
şeklinde düzenleme altına alınmıştır. Bu maddeye göre disiplin cezasının uygulanması soruşturmanın
tamamlanmasıyla mümkündür. Başka bir ifadeyle disiplin cezası en erken soruşturmaya yetkili amirin
kararının ardından uygulama imkânı bulur. Bu açıdan geçmişe yönelik olarak disiplin cezasının
verilmesi mümkün değildir.

❖ Savunma Hakkı Tanınmadan Disiplin Cezası Verilemez İlkesi


Disiplin soruşturması yapılmadan disiplin cezası verilemez. Bu durum "doğrudan disiplin cezası
verme yasağı" olarak da ifade edilmektedir 45 . Savunma hakkı Anayasal güvenceye sahip bir haktır.
Anayasa'nın 129. maddesinin II. fıkrasında "memurlar ve diğer kamu görevlileri ile kamu kurumu
niteliğindeki meslek kuruluşları ve bunların üst kuruluşları mensuplarına savunma hakkı tanınmadıkça
disiplin cezası verilemez" hükmü bulunmaktadır.

Ayrıca 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun 130. maddesinin ilk fıkrası "Devlet memuru hakkında
savunması alınmadan disiplin cezası verilemez" şeklindedir 46.

2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu'nun 53/A maddesinde ise "soruşturulana, iddialar hakkında
savunma imkânı tanınmadan disiplin cezası verilemez" hükmü yer almaktadır. Savunma istem
yazısında 47;

41
KAYA (2005), s. 68
42
AKYILMAZ - SEZGİNER - KAYA (2017), s. 771; KAYA (2005), s. 71; ODYAKMAZ - KAYMAK -
ERCAN (2015), s. 230; ATAY (2014), s. 917; TAN (2015), s. 532-533; ÇAĞLAYAN (2017), s. 550; GÖZLER
- KAPLAN (2017), s. 660; ZABUNOĞLU (2012), s. 668
43
ERKUT, Celal (1996), Hukuka Uygunluk Bloku (İdare Hukukunda Hukukun Genel Prensipleri Teorisi),
İstanbul, s. 120.
44
GÖZLER - KAPLAN (2017), s.660; ODYAKMAZ - KAYMAK - ERCAN (2015), s. 232; KAYA (2005), s.
68; AKYILMAZ (2004), s. 249; ATAY (2014), s. 915; ÇAĞLAYAN (2017), s. 549; ZABUNOĞLU (2012), s.
668.
45
KAYA (2005), s. 80; GÖZLER - KAPLAN (2017), s. 664.
46
Danıştay 12. Dairesi, T. 27.03.2009, E. 2008/2174, K. 2009/1703: "Yüksek Disiplin Kurulunca, hakkında
Devlet memurluğundan çıkarma cezası ile cezalandırılması teklif edilen ilgiliye (konunun kurula intikalinden
önce savunması alınmış olsa bile) son savunma hakkı tanınması gereklidir"; Danıştay İdari Dava Daireleri
Kurulu, T. 17.02.2011, E. 2007/1846, K. 2011/66: "…savunma alınmadan verildiği anlaşılan disiplin cezasında
hukuka uyarlık bulunmamaktadır", www.sinerjimevzuat.com.tr, e.t. 07.03.2016.
59
o İsnat edilen fiil ve durumlar açık bir biçimde (yer, kişi, zaman ve olay açıklanarak) belirtilmelidir48.
o Yedi günden az olmamak kaydıyla makul (savunma hakkının kısıtlanmaması için olması gereken
zaman) bir süre verilmelidir.
o Verilen süre içinde yazılı veya sözlü savunma yapılmadığı takdirde geçerli bir mazereti
bulunmaması durumunda savunma hakkından vazgeçilmiş sayılacağına ilişkin ihtar yer almalıdır49.
Savunma süresi olan asgari 7 günlük süre tebliğin ertesi günü işlemeye başlar ve kamu görevlisinin
savunmaya geldiği gün süreye dâhil edilmez50. Ayrıca hakkında soruşturma açılan kamu
görevlisine mazereti bulunmaması durumunda ikinci bir süre verilmesi söz konusu değildir51.
Savunma kamu görevlisi tarafından sözlü olarak yapılabileceği gibi yazılı olarak da yapılabilir 52.

❖ Soruşturmanın Gizliliği İlkesi


Disiplin soruşturmasının gizliliği ilkesi gereğince hakkında soruşturma açılan kamu görevlisinin
kimliğinden, soruşturmaya ilişkin her türlü yazışmanın mümkün olduğu derecede gizli yapılması
esastır. Soruşturmanın gizliliği ilkesi gerek idari sırların üçüncü kişiler tarafından öğrenilmesini

47
ADALET BAKANLIĞI CEZA İŞLERİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (2014), s. 8; AKYILMAZ (2004), s. 254.
48
Danıştay 12. Dairesi, T. 23.03.2011, E. 2008/7024, K. 2011/1314: "Disiplin cezasıyla cezalandırılması için
hakkında soruşturma açılan kamu görevlisinin savunması alınırken disiplin suçunu oluşturan eylemi açık bir
şekilde belirlenmeli, disiplin suçu oluşturan eyleminin hangi disiplin kurallarını ihlal ettiği ortaya konulmalıdır";
Danıştay 12. Dairesi, T. 15.10.2015, E. 2015/1023, K. 2015/5293: "Disiplin cezası ile cezalandırılması için
hakkında soruşturma açılan kamu görevlisinin savunması alınırken disiplin suçunu oluşturan eylemlerin açık bir
şekilde belirtilmesi bir zorunluluktur. Ancak, bu eylemler nedeniyle hangi disiplin cezasının teklif edildiğinin
belirtilmemiş olmasının savunma hakkını kısıtladığını kabul etmek mümkün değildir. Zira, soruşturma
raporunda getirilen teklif, disiplin cezasını verecek makam için bağlayıcı nitelikte olmadığı gibi, davacının
vereceği savunma, disiplin raporuyla birlikte değerlendirildikten sonra davacıya ceza verilip verilmeyeceğine
veya ceza verilecekse hangi cezayla cezalandırılacağına karar vereceği açıktır", www.sinerjimevzuat.com.tr, e.t.
07.03.2016; Kamu görevlisine isnat edilen fiilin kanunun hangi maddesini ihlal ettiğinin ve bu sebeple verilecek
cezanın açıkça belirtilmesi gerekli değildir, KAYA (2005), s. 81-82.
49
Kamu görevlisinin savunmaya mazeret bildirmeden katılmaması işlediği fiili kabul ettiği anlamına gelmez,
KARAHANOĞULLARI (1999), s. 69; KAYA (2005), s. 82. Nitekim "suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar,
kimse suçlu sayılamaz" anayasal bir ilkedir. Kamu görevlisinin savunmaya gelmediği durumlarda bile
soruşturmacı elde ettiği diğer bilgi ve belgeler ışığında kamu görevlisine ceza verilmesine gerek olmadığı
kanaatine varabilir. Ayrıca savunma vermeyen kamu görevlisinin daha sonra idari itiraz veya iptal davası yoluyla
disiplin cezasının ortadan kaldırılmasını sağlayabilir.
50
ADALET BAKANLIĞI CEZA İŞLERİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (2014), s. 8; Yedi günlük süre asgari süredir.
Soruşturmacının, savunma hakkı kullanabilmesi için kamu görevlisine daha uzun bir süre vermesi de
mümkündür, KAYA (2005), s. 82; ÇAĞLAYAN (2017), s. 562; Yedi günlük süre beklenmeden savunma
yapılabilmesi mümkün müdür? "Savunmamı yasal süreyi beklemeden vermek istiyorum" şeklindeki beyanın
savunma hakkını kısıtladığına ilişkin Danıştay 12. Dairesi'nin 16.04.2010 tarih ve E. 2008/4644, K. 2010/2126
sayılı kararı bulunmaktadır, akt. ÇAĞLAYAN (2017), s. 562. Danıştay'ın bu kararının kısaca tahlili gerekir.
Öncelikle soruşturulan kamu görevlisine savunmaya davet yazısı tebliğ edilirken böyle bir beyanda bulunmasını
sağlamak elbette savunma hakkının kısıtlanmasıdır. Nitekim kamu görevlisinin soruşturmacı tarafından savunma
süresine ilişkin yanıltılması mümkündür. Ancak asgari yedi günlük sürenin verilmesinden sonra hakkında
soruşturma açılan kamu görevlisinin savunma süresinin dolmasından önce savunmasını yapması da mümkündür.
Yasak olan durum savunma süresinin peşinen kısıtlanmasıdır. Aksi halde yedi günlük savunma hakkının kamu
görevlisi tarafından kullanılıp kullanılmaması kendisinin takdirindedir.
51
ADALET BAKANLIĞI CEZA İŞLERİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (2014), s. 8; Danıştay 3. Dairesi, T.
29.05.1973, E. 1973/272, K. 1973/269: "Savunma hakkı ile ilgili sürenin cezayı veren amir ve mercilerce ve bir
defaya mahsus olmak üzere verilmesi gerekeceği ve bu husustaki Bakanlık görüşünün Kanuna uygun olduğuna
karar verildi", www.sinerjimevzuat.com.tr, e.t. 08.03.2016; 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu'nun 53/A
maddesinde disiplin cezası vermeye yetkili makamlar gerek görürse, isnat edilen fiil ve soruşturma raporunda
önerilen disiplin cezasını da belirtmek suretiyle, tekrar savunma isteyebileceği düzenlenmiştir.
52
ODYAKMAZ - KAYMAK - ERCAN (2015), s. 231; KAYA (2005), s. 82; YILDIRIM (2014), s. 294;
AKYILMAZ (2004), s. 254; Danıştay 12. Dairesi, T. 21.11.2003, E. 2002/241, K. 2003/3715,
www.sinerjimevzuat.com.tr, e.t. 07.03.2016; Kamu görevlisi tarafından savunmanın sözlü olarak verildiği
durumlarda soruşturmacı soruşturmaya yetkili makamdan sözlü savunmanın yazıya geçirilmesi için bir katip
görevlendirmesi isteyebilir. Ancak soruşturmacı kamu görevlisi tarafından verilen sözlü savunmayı bizzat
kendisi de yazılı hale getirebilir. İster sözlü olarak verilip de bir tutanakla yazılı hale getirilen savunmalarda ister
doğrudan yazılı olarak verilen savunmalarda mutlaka savunmada bulunan kamu görevlisinin imzasının
bulunması gereklidir.
60
engeller ve gerekse delillerin karartılma ve yok edilme riskini azaltır 53. Elbette soruşturmanın gizliliği
ilkesi hakkında soruşturma açılan kamu görevlisi için geçerli değildir. 657 sayılı Devlet Memurları
Kanunu'nun 129. maddesinde "hakkında memurluktan çıkarma cezası istenen memur soruşturma
evrakını inceleme…hakkına sahiptir" hükmü yer almaktadır. Benzer bir düzenleme 2547 sayılı
Yükseköğretim Kanunu'nun 53/A maddesinde "hakkında üniversite öğretim mesleğinden çıkarma ve
kamu görevinden çıkarma cezası istenenler soruşturma evrakını inceleme, tanık dinletme, disiplin
kurulunda sözlü veya yazılı olarak kendisi veya vekili vasıtasıyla savunma yapma hakkına sahiptir"
şeklinde yer almaktadır. Lafzî yorum yapılırsa hakkında "Devlet memurluğundan çıkarılma" ve
"öğretim mesleğinden çıkarma" cezaları dışında bir ceza verilecek olan kamu görevlisinin soruşturma
dosyasını inceleme imkânı bulunmamaktadır. Ancak açıkça yasaklanmadığı müddetçe serbestlik ilkesi
geçerlidir kaidesi ve 4982 sayılı Bilgi Edinme Hakkı Kanunu çerçevesinde, kanunda yer alan istisnalar
54
32 hariç olmak üzere, dosyasındaki bilgi ve belgelere hakkında soruşturma açılan kamu görevlisinin
erişme hakkının olduğu haklı olarak ifade edilmelidir 55. Her ne kadar 657 sayılı Kanun'da sadece
Devlet memurluğundan çıkarma disiplin cezası verilecek durumlarda soruşturma evrakının inceleme
hakkı verilmiş olsa diğer durumlarda da kamu görevlisinin soruşturma dosyasında bulunan bilgi ve
belgelere ulaşma ve bir örneğini isteme hakkının bulunması gerekir. Soruşturmanın gizliliği
sağlanmaya çalışırken adil yargılanma hakkını kısıtlayacak derecede hakkında soruşturma açılan kamu
görevlisinden bilgi ve belge saklanması Anayasa'nın 36. maddesinin (hak arama hürriyeti) ve Avrupa
İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 6. maddesinin (adil yargılanma hakkı) ihlali anlamına gelir ki bu durum
hukuk devleti ilkesi ile bağdaşmaz.

❖ Başvuru Yollarının Gösterilmesi İlkesi


Anayasa'nın 40. maddesinde "Devlet, işlemlerinde, ilgili kişilerin hangi kanun yolları ve mercilere
başvuracağını ve sürelerini belirtmek zorundadır" hükmü bulunmaktadır. Bu düzenlemeye göre
disiplin cezası verilen kamu görevlisine, kaç gün içinde hangi idari mercie itiraz edebileceği ve bu
itiraz sonucunda olumlu bir netice alınamazsa kaç gün içinde, hangi görevli ve yetkili mahkemede
dava açabileceğinin açıkça belirtilmesi gerekir. Danıştay, başvuru yollarının gösterilmesi ilkesini idari
makamlar tarafından uyulması gereken bir yükümlülük olarak görmektedir. "İdari işlemlere karşı
başvuru yollarının son derece ayrıntılı düzenlemelerde yer alması, başvuru süresinin kısa olması veya
olağan başvuru yollarına istisna getirilebilmesi ilgili kişiler bakımından sıkıntılar oluşturmakta,
işlemlere karşı hangi idari birime, hangi sürede başvurulacağının bilinmemesi birçok kez kişi
bakımından mağduriyetlere yol açmaktadır. Bu durumda da kişilerin hak arama özgürlüğünün
kısıtlanması, bununla birlikte hukuk devleti olmanın bir gereği olan idarenin denetiminin de
engellenmesi sonucu oluşmaktadır" 56.

53
ÇAĞLAYAN (2017), s. 551; KAYA (2005), s. 85; ODYAKMAZ - KAYMAK - ERCAN (2015), s. 231;
YILDIRIM (2014), s. 295; ATAY (2014), s. 920; 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu'nun 53/A-k maddesinde
"soruşturmanın gizliliği esastır" hükmü bulunmaktadır.
54
4982 sayılı Bilgi Edinme Hakkı Kanunu'nun "idarî soruşturmaya ilişkin bilgi veya belgeler" başlıklı 19.
maddesi şu şekildedir: "Kurum ve kuruluşların yetkili birimlerince yürütülen idarî soruşturmalarla ilgili olup,
açıklanması veya zamanından önce açıklanması hâlinde; a) Kişilerin özel hayatına açıkça haksız müdahale
sonucunu doğuracak, b) Kişilerin veya soruşturmayı yürüten görevlilerin hayatını ya da güvenliğini tehlikeye
sokacak, c) Soruşturmanın güvenliğini tehlikeye düşürecek, d) Gizli kalması gereken bilgi kaynağının açığa
çıkmasına neden olacak veya soruşturma ile ilgili benzeri bilgi ve bilgi kaynaklarının temin edilmesini
güçleştirecek, Bilgi veya belgeler, bu Kanun kapsamı dışındadır".
55
BAŞAR, Hüseyin (1988), "Kamu Görevlilerine Yönelik Soruşturmalar", Hacettepe Üniversitesi Eğitim
Fakültesi Dergisi, S. 3, s. 66; KAYA (2005), s. 85; Hakkında soruşturma açılan kamu görevlisinin soruşturmaya
konu bilgi, belge ve dosyalara erişimi hususunda daha korumalı bir düzenleme yapılması gerektiği ifade
edilmektedir, AKYILMAZ (2004), s. 258; Danıştay 12. Dairesi, T. 28.01.2014, E. 2013/5654, K. 2014/183:
"Uyuşmazlıkta; davacının dava konusu işlemin dayanağı olan disiplin soruşturma raporu ile eklerinin bir
suretinin kendisine verilmesini talep etmesine karşılık, Iğdır Valiliğince 4982 sayılı Bilgi Edinme Kanununun
"idari soruşturmaya ilişkin bilgi ve belgeler" başlıklı 19. maddesi uyarınca bu talebin Valiliklerince uygun
görülmediği gerekçesiyle soruşturma dosyası ve eklerinin davacıya verilmediği, böylece davacının savunma
hakkının ve dolayısıyla açmış olduğu bu davada savunmasını yapabilmesi bakımından adil yargılanma hakkının
ihlal edildiği anlaşıldığından, dava konusu işlemde ve davanın reddi yolunda verilen İdare Mahkemesi kararında
hukuki isabet bulunmamaktadır", www.sinerjimevzuat.com.tr, e.t. 09.03.2016.
56
Danıştay 10. Dairesi, T. 09.05.2007, E. 2005/1607, K. 2007/2429, www.sinerjimevzuat.com.tr, e.t.
09.03.2016; Hakkında disiplin soruşturması başlatılan kamu görevlisine yapılacak tüm tebligatların kural olarak
memurun adresine yapılması gerekir. Ancak adresinin tespit edilememesi durumunda Tebligat Kanunu'nun 21.
maddesi gereğince, Merkezi Nüfus İşleri Sistemi (MERNİS) adresine tebligatta bulunulması, bu adresin de tespit
61
❖ Lehe Olan Hükümler Uygulanır İlkesi
Disiplin suçunun işlenmesinin ardından disiplin mevzuatında yapılan değişikliklerin kamu görevlisinin
lehine uygulanması gerekir. Bu durum hukukun genel ilkeleri arasındadır57. Ayrıca bu durum
Anayasa'nın 38. maddesinde "kimse, işlendiği zaman yürürlükte bulunan kanunun suç saymadığı bir
fiilden dolayı cezalandırılamaz; kimseye suçu işlediği zaman kanunda o suç için konulmuş olan
cezadan daha ağır bir ceza verilemez" şeklinde düzenleme altına alınmıştır. Bu ilkenin uygulanması,
sonraki düzenlemede kamu görevlisi tarafından işlenen disiplin suçuna uygulanacak cezanın
hafişetilmesi şeklinde olabileceği gibi, sonradan yapılan aleyhe düzenlemenin dikkate alınmaması
şeklinde de gerçekleşebilir.

❖ Tek Fiile Tek Ceza Verilmesi İlkesi


Esasında ceza hukukuna ilişkin olan "tek fiile tek ceza verilmesi" 58 ilkesi disiplin hukukunda da
uygulanan bir ilkedir 59. Tek fiile tek ceza verilmesi ilkesiyle kastedilen şey şudur: Bir fiil bazen
birden fazla disiplin suçunu oluşturabilir. Örneğin bir fiil bazen hem uyarma hem de kınama cezasını
gerektirebilecek nitelikte olabilir. Bu durumda kamu görevlisine hem uyarma hem de kınama cezası
verilemez. Ceza hukukundaki fikri içtima kuralları bu durumlara uygulanır ve kamu görevlisine
disiplin cezalarından en ağır olanı somut durumda kınama cezası verilir 60. Kamu görevlisi tarafından
işlenen bir fiil hem disiplin yaptırımı hem de cezai yaptırım içerebilir. Bu durumlarda kamu
görevlisine disiplin cezasının yanı sıra cezai bir yaptırımın da uygulanabilmesi mümkündür. Bu durum
aykırılık teşkil etmez 61.

❖ Disiplin Soruşturmasının Bağımsızlığı İlkesi


Kamu görevlisi tarafından işlenen fiiller disiplin cezası gerektirmeleri yanında bazı durumlarda ceza
soruşturması da gerektirebilir. Başka bir ifadeyle yapılan fiil hem disiplin hem de cezai yaptırım
gerektirebilir 62. Nitekim bu durum 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun 125. maddesinin son
fıkrasında "yukarıda yazılı disiplin kovuşturmasının yapılmış olması, fiilin genel hükümler kapsamına
girmesi halinde, sanık hakkında ayrıca ceza kovuşturması açılmasına engel teşkil etmez" şeklinde
düzenleme altına alınmıştır. Ayrıca anılan Kanun'un 131. maddesi de disiplin soruşturmasının ceza
soruşturma ve kovuşturmasından bağımsız oluşunun diğer bir kanıtıdır63. Nitekim Danıştay bu duruma
"memurun ceza yasasına göre mahkûm olması ya da olmamasının disiplin cezasının uygulanmasına

edilememesi durumunda aynı Kanunun 35. maddesi uyarınca ilanen tebligat yapılması yeterlidir, ADALET
BAKANLIĞI CEZA İŞLERİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (2014), s. 15.
57
KAYA (2005), s. 68
58
Ayrıntılı bilgi için bkz. OĞURLU, Yücel (2003), "Ceza Mahkemesi Kararının Disiplin Cezalarına Etkisi
Sorunu ve "Ne Bis in İdem" Kuralı", Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, C. 52, S. 2, s. 101-124.
59
GÖZLER - KAPLAN (2017), s. 660; ODYAKMAZ - KAYMAK - ERCAN (2015), s. 231; KAYA (2005), s.
71; ATAY (2014), s. 916; ÇAĞLAYAN (2017), s. 548; GÖZLER (2009), s. 752; ZABUNOĞLU (2012), s. 668.
60
AKYILMAZ - SEZGİNER - KAYA (2017), s. 773; KAYA (2005), s. 71-72; ÇAĞLAYAN (2017), s. 548;
Söz konusu durum 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu'nun 53/D maddesinde "aynı fiile birden fazla disiplin
cezası verilemez. Fiilin birden fazla disiplin suçu teşkil etmesi hâlinde bu suçlardan en ağır cezayı gerektiren
disiplin cezası verilir" şeklinde düzenlenmiştir.
61
ODYAKMAZ - KAYMAK - ERCAN (2015), s. 231; KAYA (2005), s. 72; TAN (2015), s. 531.
62
ADALET BAKANLIĞI CEZA İŞLERİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (2014), s. 4; KAYA (2005), s. 78; Bu durum
"disiplin soruşturması ile ceza kovuşturmasının birbirinden bağımsızlığı ilkesi" ile ifade edilmektedir,
AKYILMAZ - SEZGİNER - KAYA (2017), s. 765; Disiplin soruşturması ve yargılaması, ceza soruşturma ve
kovuşturmasından bağımsız ve ayrı olduğuna ilişkin Danıştay kararları için bkz. Danıştay 12. Dairesi, T.
04.02.2011, E. 2010/64, K. 2011/474; Danıştay İdari Dava Daireleri Genel Kurulu, T. 15.09.2000, E. 2000/594,
K. 2000/949, www.kazanci.com, e.t. 08.04.2016.
63
Danıştay 12. Dairesi, T. 26.12.2007, E. 2005/6776, K. 2007/6383: "Anılan madde uyarınca, memurun disiplin
cezasını gerektiren eylemi nedeniyle aynı zamanda hakkında ceza mahkemesinde kovuşturmaya başlanmış
olması, yargılamasının devam ediyor olması veya yargılama sonucunda beraatine karar verilmiş olmasının ayrıca
disiplin cezası uygulanmasına engel teşkil etmeyeceği gibi, disiplin cezası verildikten sonra disiplin cezasına
konu eylem nedeniyle ceza mahkemesince verilen beraat kararının, disiplin cezasını ortadan kaldırmayacağı ve
Devlet memurluğundan çıkarma veya meslekten çıkarma cezaları verilmesi durumunda da kişinin görevine geri
dönmesi sonucunu doğurmayacağı da tabiidir", www.kazanci.com, e.t. 08.04.2016
62
engel teşkil etmeyeceği açıktır" şeklinde açıklık getirmiştir64. 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu'nun
53/A-n maddesinde de "bir fiilden dolayı ilgili hakkında ceza soruşturması veya kovuşturması
yapılıyor olması, aynı fiilden dolayı disiplin soruşturması yapılmasına, ceza verilmesine ve bu cezanın
yerine getirilmesine engel değildir. Gerektiğinde ceza kovuşturması bekletici mesele yapılabilir. Bu
durumda disiplin soruşturmasına ilişkin zamanaşımı süreleri durur" hükmü yer almaktadır. Söz konusu
Kanun'un 53/A-n maddesinde yer alan "bir fiilin diğer kanunlar uyarınca idari yaptırıma bağlanmış
olması, aynı fiile bu Kanun kapsamında disiplin cezası verilmesine engel teşkil etmez" hükmü de tek
fiile tek ceza verilmesi ilkesine aykırılık teşkil etmemektedir. Her ne kadar ceza yargılamasının
disiplin soruşturmasına engel teşkil etmeyeceği düzenleme altına alınmış olsa da; ceza
yargılamasındaki beraat hükmünün verilme sebebi önem arz etmektedir. Ceza yargılamasında delil
yetersizliğinden beraat verilmesi durumunda disiplin cezası verilmesi mümkün iken43, suç
unsurlarının oluşmaması sebebiyle beraat kararı neticesinde disiplin cezası verilmesi hukuka aykırı
olacaktır65.

❖ Eşitlik İlkesi
İşlenen disiplin suçlarında kamu görevlisinin statüsü, kişisel durumu, sosyal ve ekonomik durumu
önemli değildir. Benzer disiplin suçlarına ilişkin fiil ve davranışlar aynı disiplin cezası ile
cezalandırılmalıdır. Bu açıdan disiplin cezalarında eşitlik ilkesi geçerlidir66. Nitekim Anayasa'nın 10.
maddesinin son fıkrasında "Devlet organları ve idare makamları bütün işlemlerinde kanun önünde
eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorundadırlar" hükmü bulunmaktadır. Dolayısıyla eşitlik
ilkesi disiplin cezalarında da uygulanan anayasal bir ilke olarak karşımıza çıkmaktadır.

❖ Aleyhe Bozma Yasağı İlkesi

657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'na göre verilen disiplin cezalarından "Devlet memurluğundan
çıkarma" hariç tüm disiplin cezalarına karşı idari itiraz mümkündür67. Ayrıca Anayasa'nın 129.
maddesinde yer alan "disiplin kararları yargı denetimi dışında bırakılamaz" hükmü çerçevesinde
istisnalar dışında (Anayasa 129/4: "Silahlı Kuvvetler mensupları ile hâkimler ve savcılar hakkındaki
hükümler saklıdır") tüm disiplin cezalarına karşı idari yargıda iptal davası açılabilir. Disiplin cezasına
itiraz edecek olan bir kamu görevlisi kendisine verilen cezanın daha da arttırılabileceği düşüncesiyle
bu yolu kullanmaktan imtina edebilir. Ancak 657 sayılı Kanun'un 135. maddesinin IV. fıkrasında
"itirazın kabulü hâlinde, disiplin amirleri kararı gözden geçirerek verilen cezayı hafişetebilir veya
tamamen kaldırabilirler" hükmü bulunmaktadır. Bu hüküm doğrultusunda itiraz sonucunda daha
önceden verilen cezanın arttırılması mümkün değildir. Bu durum "aleyhte düzeltme yasağı
[reformatio inpejus]" olarak ifade edilmektedir68.

64
Danıştay İdari Dava Daireleri Genel Kurulu, T. 20.06.2003, E. 2003/67, K. 2003/436, www.kazanci.com, e.t.
08.04.2016.
65
Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu, T. 21.04.2011, E. 2010/1391, K. 2011/273: "Bir kamu görevlisinin
işlediği iddia edilen disiplin suçunun aynı zamanda ceza yasasına göre de suç niteliğinde olması ve ceza
yargılaması sonucunda suçun unsurlarının oluşmadığı ya da suçun işlenmediğinin anlaşıldığı gerekçesiyle
kişinin beraatine karar verilmesi durumunda, bu beraat kararının disiplin hukuku yönünden idari yargı yerlerince
yapılacak yargılamada bağlayıcı nitelik taşıyacağı" şeklindedir, www.sinerjimevzuat.com.tr, e.t. 09.04.2016.
66
KAYA (2005), s. 77; BAŞAR (1988), s. 76; ATAY (2014), s. 914; Eşitlik ilkesi aynı hukuki durumda bulunan
kimseler açısından gözetilen ve "eşitlerin eşitliği" kavramıyla özdeşleşen ve Türk Anayasasında "genel esaslar"
kısmında yer alması itibariyle temel bir Devlet yönetimi ilkesi olarak kabul edilmektedir, ÖZBUDUN, Ergun
(2014), Türk Anayasa Hukuku, Gözden Geçirilmiş 15. Baskı, Ankara, s. 156-157; Gerek 657 sayılı Kanun'da
gerekse 2547 sayılı Kanun'da "geçmiş hizmetleri sırasındaki çalışmaları olumlu olan veya ödül veya başarı
belgesi alanlara verilecek disiplin cezalarında bir derece alt ceza uygulanabilir" hükmü yer almaktadır. Şayet
idari makamlar bu hükmü takdir yetkisine sığınarak gerekçesiz bir şekilde benzer vakıalardan birinde uygular
diğerinde uygulamazsa bu durum eşitlik ilkesinin ihlali olarak ileri sürülebilir
67
6 Devlet memurluğundan çıkarma disiplin cezasına karşı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 11. maddesine
karşı itirazın mümkün olduğu ifade edilmektedir, AKYILMAZ - SEZGİNER - KAYA (2017), s. 776;
YILDIRIM (2014), s. 286; 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu'nun "itiraz" başlıklı 53/F maddesinde "üniversite
öğretim mesleğinden çıkarma" ve "kamu görevinden çıkarma" cezalarına ilişkin itiraz müessesesi
düzenlenmemiştir. Benzer yorumla her iki disiplin cezasına karşı da İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 11.
maddesine göre başvuru yapılabilmesinin mümkün olduğu sonucuna ulaşılabilinir.
68
GÖZLER - KAPLAN (2017), s. 666; KAYA (2005), s. 76; ATAY (2014), s. 922.
63
❖ Soruşturmacının Hakkında Soruşturma Açılan Kamu Görevlisinin Dengi veya Üstü Olması
İlkesi
657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nda soruşturmacının nitelikleri konusunda bir hüküm
bulunmamaktadır. Böyle bir hükmün konulmama sebebi disiplin soruşturmalarının kural olarak
disiplin amiri, atamaya yetkili amir ve yüksek disiplin kurulundan müteşekkil olan yetkili makam
tarafından yapılacağıdır. Her ne kadar Kanun'da soruşturmanın yetkili makam tarafından yapılacak
olması hüküm altına alınmışsa da soruşturmacı görevlendirme suretiyle disiplin soruşturmasının
yapılması da söz konusudur. Uygulamada yetkili amirlerin iş yükünün fazlalığı dolayısıyla genellikle
soruşturmacı görevlendirilmesi suretiyle soruşturma tamamlanmaktadır. 657 sayılı Kanun'da
bulunmasa da soruşturmacının nitelikleri hususunda 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu'nun 53A/1-d
maddesinde "Soruşturmacının görev ve unvanı, soruşturulanın görev ve unvanının üstünde veya
onunla aynı düzeyde olmalıdır" hükmü yer almaktadır. Devam eden (e) bendinde ise "fiilin ast ile üst
tarafından birlikte işlenmesi hâlinde soruşturma usulü ve disiplin cezası verme yetkisi üste göre
belirlenir" hükmü yer almaktadır. Ayrıca 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu'nun 53/A-a maddesinde
657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nda öngörülmeyen yeni bir usul kuralı öngörülmüştür. Üstün
soruşturma yetkisi astın soruşturma yetkisinden önceliklidir. Maddeye göre "üst disiplin amirinin
soruşturma açtığı veya açtırdığı disiplin olayında alt disiplin amiri ayrıca soruşturma yapamaz veya
yaptıramaz. Daha önce açılmış soruşturma varsa bunlar üst amirin açtığı veya açtırdığı soruşturma ile
birleştirilir".
Disiplin soruşturmasının yetkili makam tarafından görevlendirilen soruşturmacı tarafından yapılacak
olması durumunda soruşturmacının, hakkında soruşturma yapılan kamu görevlisinin üstü ya da en
azından dengi bir hiyerarşide bulunması gerekir69.

❖ Vicahilik (Yüzyüzelik-Doğrudan Doğruyalık) İlkesi


Ceza vermeye yetkili makam karşısında savunma yapma hakkı ve fırsatı verilme zorunluluğunu
anlatan ceza hukuku ilkesi olan vicahilik, disiplin soruşturmalarında da kısmen uygulanır. Danıştay
kararlarında bu ilkenin mutlak bir ilke olmadığı, ceza vermeye yetkili makam dışında soruşturmacı
önünde verilen savunmaların da geçerli olduğu ifade edilmektedir 70. Doğrudan doğruya savunma
verme kamu görevlisine tanınmış bir hak olmakla birlikte bu hakkın kullanılıp kullanılmayacağının
takdiri de hakkında soruşturma açılan kamu görevlisine aittir. Nitekim kamu görevlisi bizzat savunma
yapabileceği gibi savunmasını baroya kayıtlı bir avukata vekâletname verme suretiyle de yerine
getirebilir.

❖ Uygulanması Gereken Yeni Bir İlke: Yeniden Soruşturma Açılma Yasağı İlkesi
Bir örnekle bu ilkeyi açıklamak daha yararlı olacaktır. Örneğin savunma alınmadan disiplin cezası
verilmesi durumunda verilen disiplin cezası mahkeme kararıyla iptal edilmektedir. Bunun üzerine
tekrar soruşturma başlatılıp soruşturulan kamu görevlisine savunma hakkı tanınıp ceza
verilebilmesinde hukuken bir engel olmadığı ifade edilmektedir.

Ayrıca disiplin cezasının verilmesiyle de zamanaşımının kesildiği ve bu sebeple de zamanaşımının


sorun olmadığı gerek öğreti gerekse yargı kararlarında vurgulanmaktadır. Kamu görevlileri tarafından
işlenen bir fiilden dolayı disiplin soruşturması yapılmış ve soruşturma sonunda bir disiplin cezası
verilmiş ise aynı fiilden dolayı yeniden soruşturma açılması veya yeni bir disiplin cezası verilmesi
mümkün değildir. Bu açıdan disiplin cezalarının geri alınması söz konusu değildir51. Yeniden bir
disiplin cezası verilebilmesi ancak önceden tesis edilen disiplin cezasının yetkili makam tarafından
verilmemesi durumunda mümkündür.

69
ÇAĞLAYAN (2017), s. 560; KAYA (2005), s. 85.
70
657 sayılı Kanun'un 130. maddesinde savunma hakkının "soruşturmayı yapanın veya yetkili disiplin
kurulunun" karşısında yapılacağı düzenlenmekle birlikte "soruşturma yapan" kavramından kastedilenin
soruşturmacı mı yoksa yetkili makam mı olduğu açık olmadığı belirtilmektedir, KAYA (2005), s. 83;
"Soruşturmayı yapan" ifadesi "yetkili disiplin kurulu" ifadesiyle birlikte zikredildiği için "disiplin amiri" olarak
düşünebileceği ifade edilmiştir. Ayrıca savunma hakkının disiplin cezasını vermeye yetkili makam önünde
verilmesi yönünde düzenleme yapılması gerektiği savunulmaktadır, AKYILMAZ (2004), s. 247, 258.
64
Bu durum yeniden soruşturma açılma yasağı içinde değerlendirilemez. Disiplin cezalarının geri
alınması ancak 657 sayılı Kanun'un 135. maddesinde yer alan itiraz veya idari yargı organı tarafından
verilen kararın uygulanmasını sağlamak amacıyla mümkündür. Ancak usuli bir eksiklikten dolayı
yargı yoluyla iptal edilen bir karardan sonra yeniden soruşturma açılıp disiplin cezası verilmesinin şu
sebeplerle yasaklanması gerekir:
i. Savunma alınmadan disiplin cezası verilmesi, savunma süresinin kısıtlanması suretiyle savunma
alınması, tanık, bilirkişi, keşif gibi soruşturmaya esas olan durumların hukuka aykırı oluşturulması
durumlarında idari yargı yoluyla iptal edilen disiplin cezalarının yeniden soruşturma açılması suretiyle
tekrardan tesis edilmesi hukuki güvenlik ve hukuki kesinlik ilkelerinin de ihlali niteliğindedir.
ii. Kamu görevlilerine verilen disiplin cezasıyla amaçlanan bozulan kurum düzeninin yeniden tesisidir.
Her ne kadar soruşturma ve ceza zamanaşımının kesildiği iddia edilse de, çok uzun sürelerin
geçmesinin ardından bozulan kurum düzeni kendiliğinden düzelmesi gerekçesiyle, verilen ilk cezanın
zamanaşımını kesmemesi gerekir. Bu durum yeniden soruşturma açılıp ceza verilmesinde bozulan
hukuk düzeninin yeniden tesisi amaçlanmadığı için işlemi hukuka aykırı hale getirir. Bu sebeple
hukuka aykırı olarak tesis edilen ilk cezanın zamanaşımını kesmeyeceği kanaatiyle sürenin işlemeye
devam etmesi gerekir. Yargı kararıyla bir disiplin cezası iptal edilirse, yeniden ceza verilip
verilemeyeceğinin tayini "zamanaşımı süresine" göre belirlenmelidir.

Şayet soruşturmaya konu durumun işlendiği veya soruşturmaya başlandığı tarih ile iptal kararının
verildiği tarih arasında geçen süre, soruşturma veya kovuşturma zamanaşımı sürelerini geçmişse artık
ceza verilememelidir. Aksi durumda başka bir ifadeyle, ceza vermekle zamanaşımı sürelerinin
kesilmediği varsayımında ve zamanaşımı süreleri içinde cezanın iptal edilmesi durumunda yeniden
soruşturma başlatılabilir. Bu kanaatin gerekçesi ise düzen bozan ve cezalandırılmayan bir davranışın
diğer kamu görevlileri açısından kötü emsal oluşturacağı olgusudur.
iii. Disiplin cezası alan kamu görevlisinin yargı yoluna başvurması sonucunda disiplin cezasının
iptaline karar verilen durumlarda artık kamu görevlisi söz konusu fiilden dolayı bir daha disiplin
cezası verilemeyeceği beklentisi içine girer. Bu mahkeme kararlarına olan güvenden kaynaklanan
haklı bir beklentidir. iv. Disiplin soruşturmasında yapılan bir hatadan dolayı idare kendi kusurunu
hakkında soruşturma açılan kamu görevlisine yükleyemez. Bu durum aynı zamanda hakkın kötüye
kullanılması anlamına gelir. v. Sürekli disiplin cezası alma tehdidi altında kalınması kamu hizmetinin
verimli bir şekilde kullanılmasını da engeller ve mobbing aracı olarak kullanılabilir.

65
Disiplin suçu memurun göreviyle ilgili kusurlu bir fiilidir. Disiplin cezaları mesleki nitelikte
cezalardır. Memurların müspet ve menfi ödevlerini ihlal etmeleri idarenin işleyişini bozacağından
disiplin cezasını gerektirir. İdare, kişinin hayatına, mal varlığına veya Anayasanın koruması altında
bulunan herhangi bir hürriyetine dokunan tarzda bir disiplin cezası veremez.

A. DİSİPLİN CEZALARINA İLİŞKİN İLKELER


❖ Disiplin cezaları idarenin iç işleyişini korumaya yöneliktir.
❖ Memura aynı eylem nedeniyle adli ceza verilmemesi idarenin memuruna disiplin cezası vermesine
engel olmaz.
❖ Kanunda öngörülmemiş bir disiplin cezasının verilebilmesi mümkün değildir.
❖ Bir eylemden dolayı ancak bir disiplin cezası verilebilir.
❖ Ölçülülük ilkesi: Disiplin cezası gerektiren eylemi ile verilecek ceza arasında bir oran
bulunmalıdır.
❖ Memurun savunması alınmadan disiplin cezası verilemez,

B. DİSİPLİN CEZALARININ TÜRLERİ

a. Uyarma:
Uyarma, memura görevinden ve davranışlarında daha dikkatli olması gerektiğinin yazı ile
bildirilmesidir. Örneğin, verilen emir ve görevlerin tam ve zamanında yapılmasında, kayıtsızlık
göstermek veya düzensiz davranmak.

b. Kınama:
Kınama memura, görevinde ve davranışlarında kusurlu olduğunun yazı ile bildirilmesidir. Kınama
cezasını gerektiren fiil ve haller şunlardır:
1) Verilen emir ve görevlerin tam ve zamanında yapılmasında, kusurlu davranmak,
2) Eşlerinin, reşit olmayan veya mahcur olan çocuklarının kazanç getiren sürekli faaliyetlerini
belirlenen sürede kurumuna bildirmemek,
3) Görev sırasında amire hal ve hareketi ile saygısız davranmak.

c. Aylıktan Kesme:
Aylıktan kesme memurun, brüt aylığından 1/30 - 1/8 arasında kesinti yapılmasıdır. Aylıktan kesme
cezasını gerektiren fiil ve haller (Örnek); Kasıtlı olarak verilen emir ve görevleri tam ve zamanında
66
yapmamak, görevle ilgili resmi belge, araç ve gereçleri korumamak, bakımını yapmamak, hor
kullanmak.71

d. Kademe İlerlemesinin Durdurulması:


Fiilin ağırlık derecesine göre memurun, bulunduğu kademede ilerlemesinin 1 - 3 yıl durdurulmasıdır.
Bu cezayı gerektiren fiil ve haller: Örneğin, Göreve sarhoş gelmek, görev yerinde alkollü içki içmek,

e. Devlet Memurluğundan Çıkarma:


Devlet memurluğundan çıkarma bir defa devlet memurluğuna atanmamak üzere memurluktan
çıkarmaktır. Bu cezayı gerektiren fiil ve haller: Örneğin, siyasi partiye girmek.
NOT:
Verilen disiplin cezaları *üst disiplin amirine72, Devlet memurluğundan çıkarma cezası ayrıca Devlet
Personel Başkanlığına bildirilir. (2011 Değişikliği)
Aşağıdakilerden hangisi 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nda düzenlenmiş olan disiplin
cezalarından biri değildir? (2009 - Kaymakamlık)
A) Kınama
B) Aylıktan kesme
C) Yönetim görevinden ayırma
D) Kademe ilerlemesinin durdurulması
E) Devlet memurluğundan çıkarma
Cevap: C

ÖRNEK SORU:
Devlet Memurları Kanununa göre, üst üste iki kez olumsuz sicil almış olan bir devlet memuru
hakkında aşağıdaki işlemlerden hangisi uygulanır? (KMS – 2001)
A) Devlet memurluğundan çıkarma
B) Başka bir sicil amirinin emrine atama
C) Hakkında disiplin cezası uygulama
D) Disiplinsizlik nedeniyle emekliye sevk etme
E) Kurumu ile ilişiğini kesme
Cevap: B

C. DİSİPLİN CEZASI VERMEYE YETKİLİ AMİR VE KURULLAR


a. “Uyarma”, “kınama” ve “aylıktan kesme” cezaları disiplin amirleri tarafından;
b. “Kademe ilerlemesinin durdurulması” cezası memurun bağlı olduğu kurumdaki disiplin kurulunun
kararı alındıktan sonra, atamaya yetkili amirler il disiplin kurullarının kararına dayanan hallerde valiler
tarafından verilir.
c. “Devlet memurluğundan çıkarma” cezası amirlerin bu yoldaki isteği üzerine, memurun bağlı
bulunduğu kurumun yüksek disiplin kurulu kararı ile verilir.

D. DİSİPLİN CEZALARINA KARŞI BAŞVURU YOLLARI


Disiplin amirleri tarafından verilen uyarma, kınama ve aylıktan kesme cezalarına karşı disiplin
kuruluna, kademe ilerlemesinin durdurulması cezasına karşı yüksek disiplin kuruluna itiraz edilebilir.
İtirazda süre, kararın ilgiliye tebliği tarihinden itibaren 7 gündür. Süresi içinde itiraz edilmeyen
disiplin cezaları kesinleşir. İtiraz mercileri, itiraz dilekçesi ile karar ve eklerinin kendilerine
intikalinden itibaren 30 gün içinde kararlarını vermek zorundadır. İtirazın kabulü hâlinde, disiplin
amirleri kararı gözden geçirerek verilen cezayı hafişetebilir veya tamamen kaldırabilirler. Disiplin
cezalarına karşı idari yargı yoluna başvurulabilir.73

71
Mülga Fıkra: “Aylıktan kesme cezasını gerektiren fiil ve haller şunlardır: İkamet ettiği ilin hudutlarını izinsiz
terk etmek ve Toplu müracaat veya şikayet etmek”
72
Verilen disiplin cezaları sıralı sicil amirine, Devlet memurluğundan çıkarma cezası ayrıca Devlet Personel
Başkanlığına bildirilir.
73
2011 Mülga Fıkra: “Disiplin amirleri tarafından verilen “uyarma” ve “kınama” cezalarına karşı “itiraz”, varsa
bir üst disiplin amirine yoksa disiplin kurullarına yapılabilir. İtiraz halinde, itiraz mercileri kararı gözden
geçirerek verilen cezayı aynen kabul edebilecekleri gibi cezayı hafifletebilir veya tamamen kaldırabilirler. İtiraz
67
• 2010 Anayasa değişikliğine esasen, “uyarma” ve “kınama” cezalarına karşı yargı
yolu açıldı.

• “Aylıktan kesme”, “kademe ilerlemesinin durdurulması” ve “devlet


memurluğundan çıkarma” cezalarına karşı idari yargı yoluna başvurulabilir.
• Kendilerine disiplin cezası olarak aylıktan kesme veya kademe ilerlemesini
durdurma cezası verilenler, valilik, büyükelçilik, genel müdürlük, genel müdür
yardımcılığı ve daire başkanlığı görevlerine atanamazlar.

• Kademe ilerlemesinin durdurulması, memurun bağlı bulunduğu kurumdaki disiplin


kurulunun kararı alınmak koşuluyla atamaya yetkili amirler tarafından verilebilir.

ÖRNEK SORU:
657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’na göre, kendilerine disiplin cezası olarak aylıktan kesme
cezası verilenler aşağıdaki görevlerden hangisine atanamazlar? (2006 – Kaymakamlık)
A) Üniversite genel sekreterliği B) Daire başkanlığı
C) Fakülte dekanlığı D) Bayındırlık il müdürlüğü
E) Defterdarlık
Çözüm:
Disiplin cezaları memurun siciline işlenir. Devlet memurluğundan çıkarma cezasından başka bir
disiplin cezasına çarptırılmış olan memur uyarma ve kınama cezalarının uygulanmasından 5 sene,
diğer cezaların uygulanmasından 10 sene sonra atamaya yetkili amire başvurarak, verilmiş olan
cezaların sicil dosyasından silinmesini isteyebilir.
Uyarma, kınama, aylıktan kesme ve kademe ilerlemesinin durdurulması cezasını gerektiren hallerde,
soruşturma fiil öğrenildikten itibaren 1 ay ve her halükarda 2 yıl içinde, memuriyetten çıkarmayı
gerektiren hallerde fiil öğrenildikten itibaren 6 ay ve her halükarda 2 yıl içinde açılmalıdır. Aksi
taktirde suç zamanaşımına uğrar.
Cevap: B
6. GÖREVDEN UZAKLAŞTIRMA
Görevden Uzaklaştırma, Devlet kamu hizmetlerinin gerektirdiği hallerde, görevi başında kalmasında
sakınca görülecek Devlet memurları hakkında alınan ihtiyati bir tedbirdir. Görevden uzaklaştırma
tedbiri, soruşturmanın herhangi bir safhasında da alınabilir.

A. Görevden Uzaklaştırmaya Yetkililer Şunlardır.


• Atamaya yetkili amirler;
• Bakanlık ve genel müdürlük müfettişleri;
• İllerde valiler;
• İlçelerde kaymakamlar (İlçe idare şube başkanları hakkında valinin muvafakati şarttır.)

Valiler ve kaymakamlar tarafından alınan görevden uzaklaştırma tedbiri, memurun kurumuna derhal
bildirilir.

mercileri, itiraz dilekçesi ile karar ve eklerinin, kendilerine intikalinden itibaren 30 gün içinde kararlarını vermek
zorundadırlar. Kaldırılan cezalar sicilden silinir.
68
B. Görevden Uzaklaştıran Amirin Sorumluluğu:
Görevinden uzaklaştırılan Devlet memurları hakkında görevden uzaklaştırmayı izleyen 10 iş günü
içinde soruşturmaya başlanması şarttır.74

C. Ceza Kovuşturması Sırasında Görevden Uzaklaştırma:


Haklarında mahkemelerce cezai kovuşturma yapılan Devlet memurları da 138 inci maddedeki
yetkililer tarafından görevden uzaklaştırılabilirler.

D. Görevden Uzaklaştırılan Memurların Hak ve Yükümlülüğü:


Görevden uzaklaştırılan ve görevi ile ilgili olsun veya olmasın herhangi bir suçtan tutuklanan veya
gözaltına alınan memurlara bu süre içinde aylıklarının 2/3’ü ödenir. Bu gibiler bu 657 sayılı Kanunun
öngördüğü sosyal hak ve yardımlardan faydalanmaya devam ederler. Memurun göreve tekrar
başlaması durumunda, aylığından kesilmiş olan 1/3’ü kendisine ödenir.

NOT !
- GÖREVDEN UZAKLAŞTIRMA İLE İLGİLİ NOTLAR:

o Görevden uzaklaştırma, hakkında hem disiplin soruşturması hem de ceza kovuşturması


açılan memur için uygulanabilir.
o Görevden uzaklaştırılan memurun kadrosu ile ilişiği kesilmez.
o Görevden uzaklaştırmaya bakanlık veya genel müdürlük müfettişleri de yetkilidir.
o Görevden uzaklaştırma kararının kaldırılması üzerine, memurun hem kademe ilerlemesi
hem de derece yükselmesi yapılır.

UYARI!
Görevden uzaklaştırılan memurun kadrosu ile ilişiği kesilmez ve memura görevden
uzaklaştırıldığı dönemde maaşı ödenir.

ÖRNEK SORU:
Görevden uzaklaştırma ile ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi yanlıştır? (2008 - Kaymakamlık)
A) Görevden uzaklaştırma, hakkında hem disiplin soruşturması hem de ceza kovuşturması açılan
memur için uygulanabilir.
B) Görevden uzaklaştırılan memurun kadrosu ile ilişiği kesilmez.
C) Görevden uzaklaştırmaya bakanlık veya genel müdürlük müfettişleri de yetkilidir.
D) Görevden uzaklaştırma kararının kaldırılması üzerine, memurun hem kademe ilerlemesi hem de
derece yükselmesi yapılır.
E) Görevden uzaklaştırılan memura aylığı ödenmez.
Cevap: E
7. MEMURLUĞUN SONA ERMESİ

A. MEMURİYETTEN ÇEKİLME (İSTİFA)

74
Memuru görevden uzaklaştırdıktan sonra memur hakkında derhal soruşturmaya başlamayan, keyfi olarak
veya garaz veya kini dolayısıyla bu tasarrufu yaptığı, yaptırılan soruşturma sonunda anlaşılan amirler, hukuki,
mali ve cezai sorumluluğa tabidirler.

69
Memurun kendi isteği ile memurluktan ayrılmasıdır. Çekilme, memurun tek yanlı bir irade
açıklamasıdır. Ancak hizmetin aksamaması bakımından çekilen memurun derhal görevinden ay-
rılmasına bazı sınırlamalar koyulmuştur. Çekilmek isteyen memur yerine atanan kimsenin gelmesine
veya çekilme isteğinin idarece kabulüne kadar devam eder. Yerine atanan kimse bir aya kadar
gelmediği veya yerine vekil atanmadığı takdirde, üstüne haber vermek suretiyle görevini bırakabilir.
Çekilen memur bu kurallara uymadan görevini derhal bırakır ise, belli bir süre veya hiçbir surette
Devlet memurluğuna alınamaz. Şöyle ki; yerine atanan kimsenin gelmesini beklemeden ya da üstüne
haber vermeden görevini bırakan memur bir yıl, devir ve teslim işlemleri tamamlanmadan görevini
bırakan memur 3 yıl ve olağanüstü hallerde yerine atanan kimsenin gelmesini beklemeden görevini
bırakan memur hiçbir surette devlet memurluğuna alınmaz.

NOT VE EK BİLGİ!

I. Kendilerine aylıktan kesme veya kademe ilerlemesini durdurma cezası verilenler,


aşağıdaki görevlere atanamazlar:
• Valilik
• Daire Başkanlığı
• Genel müdürlük ve Genel müdür yardımcılığı
• Büyükelçilik

II. Kademe İlerlemesinin Durdurulması cezasında Atamaya Yetkili Amirler tarafından


verilebilmesi için Disiplin Kurulunun Kararı Alınması gerekir.

Uyarı!
• Uyarma, Kınama ve Aylıktan Kesme cezalarında, Disiplin Kurulunun Kararı Alınması
gerekmez, disiplin amirleri tarafından verilir.

• Devlet memurluğundan çıkarma cezasında; Amirlerin isteği + İlgili Yüksek Disiplin


Kurulu kararı ile verilir.

III. Görevden uzaklaştırılan memurun kadrosu ile ilişiği kesilmez ve memura görevden
uzaklaştırıldığı dönemde maaşı ödenir.

B. MEMURİYETTEN ÇEKİLMİŞ (MÜSTAFİ) SAYILMA


Müstafi Sayılma Halleri Şunlardır:

70
a. Kadro açığına alınmış bulunan bir memurun, eski sınıfındaki derecesine eşit bir göreve atandığı
halde görevine başlamaması durumunda çekilmiş sayılır.
b. Başka yerdeki göreve atanan memurlar, onbeş gün içinde görev yerine hareket ederek belli yol
süresi içinde görevlerine başlamazlarsa kendilerine 10 günlük bir süre daha verilebilir. Bu süre içinde
zorlayıcı nedenler olmaksızın görevine başlamayan memurlar memurluktan çekilmiş sayılırlar.
c. Aynı yerdeki bir göreve atanmış bulunan memurlar ise atama işleminin kendilerine tebliğini izleyen
gün göreve başlamazlarsa çekilmiş sayılırlar.
d. İzinsiz ya da kurumlarınca kabul edilen bir özürü bulunmaksızın görevini terk etmesi ve bu terkin
de aralıksız 10 gün sürmesi halinde memur çekilmiş sayılır.
e. Bilgi ve görgülerini artırmak üzere yabancı ülkelere izinli olarak gönderilen memurlar, izinlerinin
bitiminde yol süresi hariç on beş gün içinde görevlerine başlamazlarsa gene çekilmiş sayılırlar.

ÖRNEK SORU:
İzinsiz-mazeretsiz veya kurumlarınca kabul edilen mazereti olmaksızın en az ne kadar bir süre
için görevini kesintisiz terk eden memur memurluktan çekilmiş sayılır?
(2009 - Kaymakamlık)
A) 5 gün B) 10 gün C) 15 gün
D) 20 gün E) 25 gün
Cevap: B

C. MEMURİYETTEN ÇIKARILMA
Memur bir disiplin cezası olarak memuriyetten çıkarılabilir. Olumsuz sicil almış olmak nedeniyle de
memuriyetten çıkarma söz konusu olabilir. Buna göre, iki defa üst üste olumsuz sicil alan memurlar
başka bir sicil amirinin emrine atanırlar, burada da olumsuz sicil almaları halinde memuriyetle
ilişkileri kesilerek haklarında T.C. Emekli Sandığı Kanununun emeklilikle ilgili hükümleri uygulanır.

D. MEMUR OLMA ŞARTLARINDA EKSİKLİK VEYA BU ŞARTLARDAN BİRİNİ


YİTİRME
Memurluğa alınma koşullarından herhangi birini taşımadığı sonradan anlaşılan memurun görevine son
verilir. Memur memurluğa giriş şartlarından birini daha sonra yitirirse bu durumda da memuriyete son
verilir. Örneğin Türk Vatandaşlığını yitiren bir memurun memuriyetine son verilir.

E. MEMURLUKLA BAĞDAŞMAYAN BİR GÖREV KABUL ETMEK (BAĞDAŞMAZLIK)


Memurun memurlukla bağdaşmayan bir görev kabul etmesiyle memuriyet sona erer. Örneğin TBMM
üyeliği ile devlet memurluğu birbiriyle bağdaşmayan görevlerdir.
F. ÖLÜM
Ölüm halinde memurluk statüsü sona erer.
G. EMEKLİLİK
Memurların emeklilik statüsüne sokulmaları, bağlı bulundukları kurumun yapacağı bir idari işlem ile
gerçekleşir. Emeklilik statüsü içindeki işlemler ise, Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı tarafından
yapılır.
a. Zorunlu Emeklilik
b. Memurun İsteği Üzerine Emeklilik
c. İdarenin İsteği Üzerine (re’sen) Emeklilik
d. Emeklilik Hakkının Düşmesi
71
- Fiili Memurluk; Atanma kararı hukuka aykırılık nedeniyle iptal edilen
memurun, görevi süresince kurulmasına katıldığı işlemlerin hukuka aykırı
sayılmaması söz konusudur. Fiili Memurluk Örneğin:
“İtfaiye ekiplerinin ulaşmasının zaman alacağı gerekçesiyle, yeni başlayan
orman yangınını kendi imkânlarıyla söndüren kişinin bu eyleminin idarenin
eylemi olarak kabul edilmesi gibi”

72

You might also like