Professional Documents
Culture Documents
Zaman GEZGİNL
KA PA D O K YA ’ DA
1
ERİ
Zaman GEZGİNL
KAPA D O K YA ’ DA
Yazarlar:
Kerim Fatih Cöngevel
Mehmet Nebi Gedik
Resimleyen:
Gökhan Gülkan
2 3
Zaman GEZGİNLERİ KAPADOKYA’DA
Genel Yayın Yönetmeni
Mehmet Nebi Gedik
Danışmanlar
Prof. Dr. ..................
Yrd. Doç. Metin Alparslan
Yazarlar
Fatih Cöngevel
Mehmet Nebi Gedik
Pedagog
..................
4 5
Mert ve Yiğit
İnci
Grubun (ay farkıyla da olsa) en
İşte neşeli ikizler. Görünüşleri birbirinin tıpatıp aynısı
büyüğü. Son derece sakin ve
olmasına rağmen karakter olarak hiç benzemiyorlar. Mert
anlayışlı. Gruptaki pekçok sorunu
bir futbol hastası, Yiğit ise basketbol aşığı… Mert her olayın
hem doğal olarak üstlendiği ablalığı
basit bir açıklaması olduğuna inanırken, Yiğit her şeyde
ile hem de sakin yaklaşımı ile
“mutlaka gizemli bir taraf” olduğuna inanıyor… İki kardeşin
çözmede usta sayılır. Doğuştan
fikir birliğine vardıkları tek konu ise mideleri: İkisi de her
sanatçı. Küçüklüğünden beri keman
zaman bir şeyler atıştırmaya “hayır” demiyor.
çalıyor, resim yapıyor. Kelimenin tam
anlamıyla bir kitap kurdu. Onu sık sık
bir yerlerde kitap okurken görmek
mümkün. Olaylara hep mantıklı
yaklaşan İnci yeni şeyler öğrenmeye
pek meraklı.
Melis
Emre
İnci ile anaokulundan beri
arkadaşlar. Grubun “bilim adamı”… Emre’nin bir yaş küçük kardeşi. Enerji dolu, neşeli
Bilime olan merakı sadece bilgisayar bir çocuk. Beş yaşından beri jimnastik yaptığı
oyunları ile de sınırlı değil. Bilimsel için oldukça sportmen olan Melis, her yeni olaya
olan her şey ondan sorulur. Odasının büyük bir merakla yaklaşıyor. Mahalleye yeni
duvarlarını sporcu ya da şarkıcı taşınan bir adam da, eski bir çömlek parçası da
posterleri yerine bilim adamlarının Melis’in merakını aynı şekilde uyandırıyor. Gizemli
resimleri süslüyor. Bazen heyecanlı öykülere bayılıyor. Bazen sıradan olaylar için bile
olduğunda onu dizginlemek hayal gücünü kullanıp katkıda bulunabiliyor.
gerekebiliyor çünkü herkesin kendisi
kadar hızlı düşündüğünü zannediyor.
6 7
Ve Gofret
Köpeklerin yaşının insan yılına
çevrilmesi için 7 ile çarpıldığını
düşünürsek, grubun “en yaşlısı”
o: Tam 21 yaşında! Ama hiç
yaşına uygun davranmıyor...
Sürekli burnunu olmadık yerlere
sokan bu meraklı köpek, aslında
Melis’in olmasına rağmen grup
içinde herkesle iyi anlaşıyor.
Özellikle Lara’dan gördüğü
sevgiden pek memnum olan
Gofret, ikizlerin civarında
dolaşmanın da “atıştıracak bir
Lara şeyler” anlamına geldiğini çoktan
keşfetmiş durumda…
Grubun en küçüğü olan Lara, her
şeye karşı sevgi besleyebilen bir çocuk.
Herkesin içinde iyi bir yan olduğuna o
kadar çok inanıyor ki, etrafındaki herkese
“bir anne şefkati” ile yaklaşıyor. Bunun
sonucu olarak da arkadaşları arasında
“küçük anne” olarak çağrılıyor. Lara,
Yer: İstanbul
aynı zamanda grup içinde en tedbirli Zaman: Günümüz
olan çocuk. Bu yüzden içinde kimbilir
nelerin olduğu çantasını yanından hiç Burası İstanbul’un tipik mahallelerinden biri. Herkesin birbirini tanıdığı,
ayırmıyor. güzel komşuluk geleneklerini yaşattığı bir mahalle… Bakkalı, manavı, parkı,
camisi, meraklı komşuları, sokulgan kedileyle tipik bir mahalle…
8 9
Bu arkadaş grubu yakın zaman öncesine kadar normal bir
arkadaşlık yaşıyorlardı. Ancak her şey, İnci’nin büyük dedesinden
kalan eski ve bozuk bir saatin eve gelmesiyle değişti. Bir aile yadigarı
kabul edildiği için bu bozuk saati şimdilik İnci’nin odasına koydular.
Bu olaydan bir süre sonra öyle bir şey oldu ki, bu kadarı Melis’in
bile hayal gücünü zorlayacak cinstendi… Sonunda saat bütün
“sırrını” çocuklara açtı.
Bu antika saat bir tür zaman kapısı olarak çalışıyordu… Sadece tüm
çocukların bir arada olduğu zamanlarda çalışmaya başlayan saat,
akreple yelkovanın üstüste gelmesi ile garip ışıklar saçıyordu. Sonra
saatin yanındaki kapak, bir kapı gibi açılıyor ve içeri biri giriyordu. Bu zaman kapısı, saat kaç kez vurduysa o kadar saat açık kalıyordu.
Bu zaman kapısından geçen kişi farklı bir zamandan ve yerden Böylece çocuklar bir süreliğine başka bir zamana ve yere gitme şansı
günümüze geliyordu. buluyordu. Tabii önce yeni gelen kişiye durumu anlatmaları ve onun
yaşadığı şaşkınlığı gidermeleri gerekiyordu.
10 11
Cumartesi Saat: 14:51 / Park
“Haydi Gofret, bir saattir dolaşıyoruz. Yetmedi mi? Hem bak geç
kalıyoruz. Herkes bizi bekliyordur…”
“Aaa yeter ama! Bana bak küçük bey, şimdi önüme düşüyorsun,
doğru İncilere gidiyoruz, o kadar. Üç tur dolaştık parkı, hâlâ park
diyorsun. Haydi bakiim marş marş!”
12 13
Cumartesi Saat: 15:03 / İnci’nin odası
14 15
O sırada kapı açıldı, Melis ve Gofret içeri girdiler. Gofret hemen Herkes kıpırdamadan saate bakıyordu.
önce Lara’nın üzerine atıldı sonra ikizlere koştu. Yiğit onu severken Mert kısık sesle “Ben onbir saydım…” dedi.
Mert çantasından iki tane kraker çıkarıp Gofret’e verdi. Yiğit “Ben de…” diye cevapladı.
Melis nefes nefese “Ay geciktik biliyorum. Hep bu küçük beyin
yüzünden. Bir türlü parka doyamadı…” dedi. Sonunda saatin kapağı yavaşça açıldı...
16 17
Cumartesi; Saat: 15:15 / İnci’nin odası Çocuğun şaşkın bakışlarını görünce İnci anladı.
“Hmm İstanbul’u hiç duymadın sanırım. Peki…
Saatin açtığı zaman kapısından 12-13 yaşlarında bir oğlan çıktı. Sen anlat. Senin adın ne? Nerelisin? Kaç yaşındasın?
Üzerinde kahverengi bir elbise, ayağında deri sandaletler vardı. Ve, bu çok önemli, hangi yıl doğdun?”
Elinde bir sopa taşıyordu. Belindeki kuşakta asılı bir bıçağı vardı.
Şaşkın gözlerle odadakilere baktı. Sonra birden belindeki bıçağı
çocuklara doğru uzatıp savunma pozisyonuna geçti.
İnci bir adım öne çıktı ve yavaş bir ses tonu ile “Sakin ol… Biz
düşman değiliz. Şaşırdığını biliyoruz. Her şeyi anlatacağım. Benim
adım İnci. Burası benim evim.” dedi.
18 19
Cumartesi; Saat: 15:41 / İnci’nin odası
20 21
İnci onu sakinleştirdi. “Dur sakin ol. Zaman kapısının güzel bir Çocuklar kurabiyelerin
tarafı da, sen diğer zamana gidip geldiğinde kendi zamanın hiç tadına bakmaya başladılar.
geçmemiş oluyor. Yani en son çıktığın zamana dönüyorsun.” Tabii Gofret de...
Birden içeri İnci’nin annesi Handan Hanım girdi. Elindeki tepside Hatta Jan’ın verdiği bir
çaylar ve kocaman bir tabak dolusu kurabiye vardı. parçayı yutarken yeni gelen
“Eveet, çaylar da geldi. Kurabiyeler sıcak dikkat edin.” çocuğun iyi biri olduğuna
karar vermiş gibi kuyruğunu
Birden Jan ile göz göze gelen Handan Hanım, şaşkın gözlerle sallamaya başladı.
çocuğu süzdü. İnci durumu farkedip hemen atıldı.
“Eee şey anne. Bu Jan… Yani Can… Bizim okuldan. Bir tiyatro
gösterisi için çalışıyorduk da.”
İnci “Of anne, sorgulamayı sonraya bıraksan olmaz mı? Haydi çok
teşekkürler…” diyerek annesini kapıya yönlendirdi.
22 23
Cumartesi; Saat: 16:02 / İnci’nin odası
24 25
8 Haziran 389 (MS) Saat: 11:12 / Kapadokya’da bir yer
26 27
Melis “İyi de bir şey soracağım. Biz bu kılıkta dolaşınca dikkat Çocuklar hep birlikte sürüyü de önlerine katarak patikayı takip
çekmeyecek miyiz? Yani geçen seferi hatırlıyorsunuz. Özellikle etmeye başladılar. Gofret ve Mars sürüyü birlikte güdüyorlardı.
ikizlerin ışıklı ayakkabıları pek ilgi çekmişti.”
Gerçi koyunlar pek Gofret’i ciddiye almıyordu ama o yine de canla
İkizler tam cevap verecekken İnci yine araya girdi. “Melis haklı başla uğraşıyordu.
galiba. Kılık kıyafet için bir şey yapabilir miyiz Jan?” diye sordu.
Jan iki parmağını ağzına götürüp keskin bir ıslık öttürdü. Bir
süre sessizliği dinledi. Bir köpek sesi duyuldu uzaktan. Sonra
tepenin ardından, koyun ve kuzulardan oluşan küçük bir sürü çıktı,
çocuklara doğru gelmeye başladı. İri bir çoban köpeği sürüyü tek
başına bir sağa bir sola koşarak güdüyordu. Jan’ın yanına gelince
köpek kuyruğunu sallayarak geldi. Tüm dikkatini çocuklara vermiş,
şüpheli gözlerle bakıyordu. Özellikle de Lara’nın kucağında
titreyen Gofret’e. Jan yanına çömelip köpekle konuştu.
“Bir şey yok Mars. Onlar dostlarımız… Haydi git merhaba de.”
28 29
Dünyanın “Eh hiç fena olmadı. Artık kimse sizin
birçok
binbeşyüz yıl sonraki bir zamandan
yerin de yeraltı
a
şehirleri bulunur. Am 8 Haziran 389 (MS) Saat: 11:33 / geldiğinizi anlamaz artık.” dedi Jan
Kapa dokya’dakiler bu onlara şöyle bir baktıktan sonra.
kar maşık Derinkuyu
alanda en büyük ve
ip ola nla rd ır. En
yapıya sah
bü yü k ye ral tı şeh ri olan
0 kiş i
Derinkuyu 30.00 Çocuklar bir tepeye daha yaklaştıklarında
kapa sited ed ir.
keskin bir ıslık sesi daha duyuldu. Jan aynı
şekilde üç kısa bir uzun ıslıkla cevap verdi. Sonra
tepeyi aştılar. Karşılarında bir mağara girişi göründü.
İki iri adam ellerini kaldırıp Jan’a selam verdiler. Dikkatli gözlerle
çocukları süzdüler.
Jan sürüyü başka bir adama emanet edip çocuklara kendisini takip
etmesini işaret etti. Hızlıca tepenin diğer tarafına doğru gittiler. Küçük
bir çalılığın arkasına gizlenmiş bir oyuktan içeri girdiler. Bir süre
gittikten sonra Jan, tekerleğe benzeyen bir taşı yana doğru yuvarladı.
Önlerinde yeni bir dehliz belirdi. İçerisi sağa sola yerleştirilmiş
kandillerin ışığıyla aydınlatılmıştı.
Çocuklar şaşkın gözlerle içeri girdiler. Jan onları birkaç koridor sağa
sola döndürüp yürüttükten sonra bir odaya girdiler.
“İşte burası bizim ev. Hoş geldiniz. Şimdi size kıyafet
ayarlayalım. Şu oda kız kardeşlerimin. İçeriden istediklerinizi
giyebilirsiniz.”
30 31
Emre eliyle duvarları yoklayarak “Burayı siz mi kazdınız yoksa Mağaraların içi, koridorlar gerçekten çok canlıydı.
zaten var mıydı?” diye sordu. Gelip gidenler, büyükler çocuklar…
Jan anlatmaya başladı.
“Galiba çok eskiden beri buralarda insanlar varmış. Ama
küçük mağaralarda. Burayı şehir haline bizimkiler getirmiş.
Yani dedemler filan yapmaya başlamış. Bu taşlar yumuşaktır.
Kolay kazılır. Ama çok da dayanıklı. Yer sallandığında hiçbir şey
olmazmış. Ben görmedim ama öyle anlatırlar.”
Jan güldü.
“Size göstereyim. Burası kocaman bir şehir… Sürekli de yeni
yerleri kazıyoruz. Tam 13 aşağı inebilirsiniz biliyor musunuz?
Ayrıca taa diğer şehirlere de bağlantısı var.”
“Nasıl yani? Başka böyle şehirler de mi var?” diye sordu Melis.
Jan biraz övünerek “Ohoo bir sürü şehir var.” dedi.
Jan şaşkın bir ifade ile etrafına bakarak “Şimdi sen söyleyince
dikkat ettim de buraya daha önce ben de hiç gelmemiştim. Kayıp mı
olduk acaba?” dedi.
34 35
Jan yürümeye başlayınca Lara herkesi itip en öne geçti ve Jan’ın Emre açıkladı. “Onun adı fotoğraf. Bir makine ile yapılıyor. Resim
hemen arkasındaki yerini aldı. Diğer çocuklar onun bu haline makinesi diyebiliriz.”
güldüler. “Peki bunlar ne? Bu havadakiler?”
Jan kitaptaki fotoğrafta gördüğü sıcak hava balonlarını parmağı ile
Jan onları mağaranın ana kapısından dışarı çıkarttı. Dışarıdan gösteriyordu.
bakınca içerideki canlılığı tahmin etmek mümkün değildi. Burası “Onlar balon. İnsanlar ona binip uçar. Bak bu altındaki sepetteler
sıradan bir mağara girişi gibi gösterişsizdi. gördün mü?” diye anlatmaya başladı Melis.
“Şimdi de büyük vadiye gidelim, bakalım beğenecek misiniz?”
dedi Jan.
36 37
Jan kaşlarını çatmış şüpheyle bakıyordu. Kapadokya Peri Bacaları ve benzersiz doğa şekilleri gözlerini kamaştırmıştı.
bölgesinin eşsiz
“İnsanlar uçamaz ki. Kanatları yok.” manzarasının en Çocuklar hayranlıkla izlerken Jan gururla gülümsüyordu.
güzel izlendiği yer, “Nasıl, dememiş miydim? Güzel değil mi?”
günümüzde çok yaygın
İnci “Elbette yok. Ama gelecekte, yani bizim bir turistik aktivite “Resimlerinden çok daha etkileyici.”
zamanımızda, bazı uçan aletler yapacaklar. olan sıcak hava balonu “Sanki bambaşka bir gezegen gibi… İnsan Ay’a gitmiş gibi oluyor
gezintileridir.
Bunlara binip uçabilecekler. Yani senin bu arabayla gerçekten.”
daha hızlı gidebilmen gibi…” dedi. Jan kafasını Jan gözlerini açarak sordu.
kaşıdı. “Nasıl yani? Uçarak Ay’a da gittiğinizi söylemeyeceksiniz
“Uçan aletlere binen insanlar… Çok acayipmiş…” herhalde…”
“Vay canına! Asıl acayip olan bu…” diye bağırdı Emre. Çocuklar birbirlerine baktılar. Cevap vermekte kararsızdılar.
Sonunda İnci konuştu.
Emre aştıkları tepeden sonra önlerine serilen manzarayı “Şey, binbeşyüz yıl çok uzun bir süre Jan. Bilim senin tahmin
gösteriyordu. edemeyeceğin kadar ilerledi. Bunun doğal sonucu olarak da…”
Kapa dokya
bölgesinin eşsiz
manzarasının en
güzel izlen diği yer,
ın
günümüzde çok yayg
bir turistik ak tiv ite
u
olan sıcak hava balon
gezintileridir.
38 39
Apollo
Emre dayanamadı ve atıldı. “Evet dostum, 11, 20 Tem muz
insanoğlu Ay’a bile gitti. Ama inan bana burası 1961 tarihinde
Ay ilk insanlı uçuşu
’a
kadar güzel değil orası. Ha sana şimdiden gerçekleştirmiştir.
söyleyeyim, kimse de yaşamıyor orada, bomboş Astronot Neil
Ar mstrong, Ay ’da
bir yer. Yani burasının eline su dökemez...”
yürüyen ilk insan
oldu.
Jan şaşkınlığını bir süre sonra üstünden atıp kayalara
oyulmuş evlerden birinin önündeki insanlara el salladı.
Sonra çocuklara dönüp orayı işaret etti.
“Burada benim akrabalarım yaşıyor. Gelin inelim. Hem etrafı
gezeriz hem de bir şeyler yeriz.”
40 41
Yemekten sonra da hepsinin önüne birer salkım üzüm geldi. Melis “Kaç kişi yaşıyor burada? Her kayada bir ev var gibi…” diye
Üzüm gerçekten çok güzeldi. Çocuklar bir tane bile bırakmadılar sordu.
tabaklarında.
“Kaç kişinin yaşadığını bilmiyorum. Yani hiç saymadım. Ama
Jan’ın teyzesi özellikle ikizlerin ne kadar iştahlı olduğunu görünce bunların hepsi ev değil. Kiliseler var, depolar var. Yiyecekler filan
onlara iki üç tane daha peynirli pidelerinden bir beze sarıp verdi, saklanır içlerinde.” dedi Jan.
yolda yemeleri için. İkizler çok sevindi hatta teyzenin elini öptüler. İnci hemen ekledi. “Evet demiştim ya, kayaların içi hep serin
Kadın bu garip hareket karşısında çok şaşırdı. oluyormuş. Yiyecekleri saklamak için ideal yani. Bu durum
bugün bile, şey yani bizim zamanımızda bile değişmeden devam
“Teşekkür ederim ama bu nasıl bir hareket böyle? Siz nerelisiniz ediyormuş. Birçok yerde serin depolar olarak bu mağaralar
bakiim çocuklar?” kullanılıyormuş.”
Jan araya girdi hemen. Mert “Vay canına, desenize doğal klimalı evler bunlar.” dedi.
“Aman teyze ben sana sonra anlatırım, işimiz var şimdi. Haydi Jan “Doğal neli ev dedin?” diye sordu.
hoşça kal.” Emre araya girip lafı değiştirdi. “Ee neyse boşver sen onu.
“Dur, ne bu acele? Nereye gidiyorsunuz?” Anlatması uzun sürer. Peki bunlardan birinin içine girebilir miyiz?”
“Biraz buraları gezdireceğim arkadaşlarıma. Sonra da büyük “Tabii, gelin size bir kiliseyi gezdireyim.” dedi Jan.
nehrin oraya gideceğiz.”
Çocuklar kayaların içine oyulmuş bir kilisenin içine girmek için bir
Teyzesi ciddi bir ifade ile konuşarak çocukları uyardı. “İyi o zaman. tepeyi tırmanmaya başladılar.
Dikkatli olun. Askerlerin dolaştığını söylüyorlar.” Kilisenin kapısından girerken içeriden çıkan birkaç kişi çocuklara
“Merak etme sen teyze, dikkat ederiz. Haydi hoşça kal…” dikkatle baktı. İçerisi çok serin ve kandillerle aydınlatıldığı için
biraz loştu. Ama duvarlarda çok güzel resimler vardı. Alevlerin
Çocuklar vedalaşıp teyzenin evinden ayrıldılar. titreyen ışığında canlı gibi görünen resimler tüm duvarları ve tavanı
kaplıyordu. Çocuklar ağızları açık etrafı inceliyorlardı.
Çocuklar kayaların içine oyulmuş evlerin olduğu vadide yürümeye
başladılar.
Melis fısıldayarak konuştu.
“Tavanın bu kadar yüksek olmasını beklemiyordum.”
42 43
Bir yerden cevap geldi.
“Sesin daha iyi yankılanması için bu gerekli küçük hanım.”
44 45
Bir süre sonra Peri Bacaları’nı gösteren Lara sordu.
“Bu Peri Bacaları’nı kim yapmış peki? Gerçekten
periler mi? Ve amaçları neymiş?”
46 47
O sırada bir çitle çevrilmiş bir yerde tutulan atların olduğu bir yere
geldiler. Çitlerin içinde 15-20 kadar at serbestçe dolaşmaktaydı.
Atların bazılarının yanında tayları da vardı. Taylardan biri çocukları
görüp yanlarına doğru geldi. Annesi de peşinden tabii…
Jan “Nasıl atlarımızı beğendiniz mi?” diye sordu.
48 49
8 Haziran 389 (MS) Saat: 16:40 / Avanos
Jan çocukları bir evin içine soktu. Burası gerçekten de bir çömlek
yapım atölyesiydi. Elleri çamur içinde yirmili yaşlarında bir genç
bir vazo yapmakla meşguldü. Genç bir kadın da bir köşeye oturmuş
elindeki fırçayla bir çömleğin üzerine desenler çiziyordu.
“Kolay gelsin.” dedi Jan içeri girerken.
“Ooo küçük bey, hoş geldiniz. Hangi rüzgar attı sizi buraya?”
Jan’ın büyük abisi Theos başını kaldırmadan cevap vermişti. Sonra
bakınca Jan’ın yalnız olmadığını görünce ayağa kalktı.
“Jan, arkadaşların kim? ”
“Bunlar bizim orada konaklayan gezginlerin çocukları. Ben de
onlara etrafı gezdiriyorum. Bu da büyük abim Theos ve eşi İlia.”
“Hoş geldiniz çocuklar.”
Jan “Küçük abim nerede?” diye sordu.
“Bazı siparişler vardı, arabayla onları teslim etmeye gitti.”
52 53
Theos gülerek sordu. “Denemek ister misiniz?”
Melis ellerini ıslatmayı unuttuğu için yaptığı her şey bir süre sonra
kırılıyordu. Lara ise tam tersi, o kadar çok sulandırdı ki çamur bir türlü
şekil almadı. İkizler zaten bir süre denedikten sonra sıkıldılar çünkü
ya tablayı döndürmeyi unutuyorlardı ya da çok hızlı döndürüp
sağa sola parçalar uçuruyorlardı. En başarılı olan Emre oldu.
Pek benzemese de bir kase yapmayı başardı. Gerçi kase yandan
bakınca oldukça yamuktu ama olsun, yine de kaseydi işte…
54 55
Sonra hep birlikte evin bahçesine geçtiler. Theos elindeki bir aletle
topraktaki bir deliği genişletince burada bir testi gömüldüğünü
gördüler. Çukurun dibi köz olmuş kömürlerle doluydu. Testinin ağzı
ise bir ekmek hamuru ile kapatılmış, ortasına açılmış delikten hafif
ıslık çalarak buhar çıkarıyordu. Theos bezlerle tutup çıkartttığı testinin
boyun kısmını ustaca bir hareketle elindeki keskiyi kullanarak kırdı.
Testinin içi harika bir et yemeğiyle doluydu. Çocukların iyice ağzı
sulanmıştı. İştahla bu harika yemeği yemeğe başladılar. Yanında
içtikleri soğutulmuş üzüm suyu ise enfesti…
56 57
8 Haziran 389 (MS) Saat: 20:05 / Ürgüp
58 59
İnci açıklama yaptı. “Yok Laracığım kimse kimseye saldırmayacak.
Bizim burada amacımız Jan’ın abisini o kafesten çıkarmak. Ve
bunun için biraz düşünmemiz gerek.”
Emre kızgın bir şekilde “Ve düşünmek için de biraz sessiz olmamız
gerek.” dedi.
Bir süre çocuklar kafa kafaya verip fısıldaştılar. Jan ve abisi hem
Romalı askerleri gözetliyorlardı hem de çocukların ne konuştuklarını
merak ediyorlardı. Sonunda Emre planı açıkladı.
60 61
Sonra tüm çocuklar aynı anda ellerinki düdük biblolarını üfleyip “Eyy yabancılar! Kim beni uykumdan uyandırma cüretini
kulakları sağır eden bir ses çıkarmaya başladılar. gösteren? Benim uyuduğum topraklardan güneş battıktan sonra
geçmenin cezasını bilmiyor musunuz? Benim yıldırımlarımla can
Askerler şaşkın bir şekilde nereye bakacaklarını şaşırdılar. vermeye hazır mısınız? Azgın kurtlarımın dişleriyle tanışmaya hazır
Theos arabadan aldığı büyük kübün içine kafasını sokup bağırarak mısınız?”
konuşmaya başladı. Sesi son derece ekolu ve gür çıkıyordu. Romalılar korku içinde birbirlerine sokuldular. Her bir taraftan
ıslıklar ve kırılan testi seseler gelmeye başladı. Lara Gofret’i büyük
kübün içine koydu. Eliyle işaret edince Gofret ulumaya başladı. Sesi
yine dağlarda yankılanmaya başladı.
62 63
Bu arada Emre ve İnci ellerindeki fotoğraf makinelerinin flaşlarını İnci Jan’a ve Theos’a dönerek “Bizim gitme zamanımız geldi. Geç
tepeden aşağı doğru patlatmaya başladılar. Makinelerin ikisi kalmamamız gerek.” dedi.
de Lara’nın çantasından çıkmıştı. Askerler patlayan bu şimşek Theos karşı çıktı. “Olmaz, bu gece bizim misafirimizsiniz. Size çok
ışıklarından çok korktular. Hemen atlarına binip dörtnala uzaklaştılar. şey borçluyuz. Hem size soracağım o kadar çok şey var ki. O şimşekleri
Kafesin içindeki gençler birbirlerine sokulmuş korku ile etrafa nasıl çıkarttınız?”
bakıyorlardı. Çocuklar ve Theos koşarak gelip onları kafesten
kurtardılar. Kurtulanlar şaşkın ve mutluydular.
64 65
Jan araya girdi.
“Yok abi, gerçekten gitmeleri gerek. Ben sana hepsini
anlatacağım merak etme. Şimdi onları istedikleri yere
yetiştirmemiz gerek.”
66 67
Cumartesi Saat: 16:03 / İnci’nin odası
Birden saatin gongu vurdu. Sonra saniye biraz gidip durdu. Sesten
korkan Handan Hanım söylenmeye başladı.
“Ayy üstüme iyilik sağlık… Bu saatin de sağı solu belli olmuyor.
Yine durdu bak. Kafasına göre takılıyor. Tamir de olmadı. Atsak mı
acaba?”
Tüm çocuklar hepbir ağızdan bağırarak cevap verdi.
“Hayır!”
“Ay ne oluyor ayol! Hepiniz birden… İyi canım atmayız, madem bu
kadar seviyorsunuz…”
Handan hanım boş bardakları alıp çıktı.
68 69
Mert “Bizim maç başladı mı acaba?” deyip televizyonu açtı.
70 71
72 73