You are on page 1of 16

Lübnan'ın Açmazları

Eng!n Den!z Akarlı

Doğu Akden!z, Ortadoğu ve Arap alem! b!rb!rler!yle yer yer örtüşen


kültürel ve coğraf! halkalar olarak düşünüleb!l!rse, Lübnan bunların
heps! !ç!nde özgün konumu, d!kkate ve takd!re şayan özell!kler! olan
ş!r!n b!r belded!r. Toplum dokusu, değ!ş!k d!n ve mezheplere bağlı b!r
cemaatler örgüsü. Ama bell! b!r Lübnanlılık k!ml!ğ! de gel!şm!ş.
Lübnanlılar, 19. yüzyılın son çeyreğ!nden ber! bütün dünyaya yayılmış
fakat ülkeler!yle madd! ve manev! bağlarını bel!rg!n b!r ölçüde
korumuşlar. Lübnan’ı dünyaya, dünyayı Lübnan’a taşımışlar. Pekçok
Lübnanlı değ!ş!k mesleklerde başarılı olmuş, aralarından dünyaca
ünlü k!mseler çıkmış. Beyrut bölgen!n en öneml! f!nans, eğ!t!m, kültür
ve eğlence merkezler!nden b!r! hal!ne gelm!ş ve Lübnan’ın uğradığı
sarsıntılara rağmen bu özell!ğ!n! koruyab!lm!ş. Bu başarıların ardında,
küçük nüfusuna oranla Lübnan’ın pekçok sayıda !şb!l!r, becer!kl!
g!r!ş!mc!lerle b!rl!kte yetk!n tekn!syenlere, meslek erbabına, aydın ve
sanatkara sah!p olması yatıyor. Ayrıca, hang! ölçüyle bakılırsa bakılsın
köklü b!r özgürlük anlayışı, yerleşm!ş b!r demokras! geleneğ! ve
dünyaya açıklık, Lübnan kültürünün bel!rg!n özell!kler! hal!ne gelm!ş.
Fakat bu hasletler ve !nsan zeng!nl!ğ!, Lübnan ortak k!ml!ğ!n!n
vaadett!ğ! ve her unsuru kucaklayan !dealler! beslese de ülke !ç!nde
zaman zaman c!dd! çatışmalar çıkmasını önlemeye yetmem!ş.

Lübnanlıların özgürlük anlayışının fazlasıyla b!reyc! hatta benc!ll!ğe


eğ!l!ml! olduğunu düşünmek ve bunu Lübnanlıların üstes!nden
gelmekte zorlandıkları sıkıntılar arasında saymak mümkün. Belk! de
bu yüzden toplumun ortak değer ve !nançları zaman zaman kolayca
çözüleb!l!yor. Tab!r ca!zse, b!r ağaç g!b! tek ve hür yaşamak !le b!r
orman g!b! kardeşçe yaşamak arasındak! !nce dengey! kurmak ve
koruyab!lmek kolay olmuyor. Lübnanlı aydınlar, dar çıkarlar peş!nde
koşan s!yasetç!ler!n ortak zem!n! gözden kaybett!kler!nden sık sık
ş!kayet ederler. Ortak !dealler! değ!şen şartlar altında besley!p
gel!şt!rmek aydınların !ş!yse, onların da bu açıdan yeters!z kaldıkları
!ler! sürüleb!l!r. Ama dünyaya sere serpe açıklığın get!rd!ğ! çok
sesl!l!kten her yürekte tınılayacak senfon!ler bestelemek kolay değ!l.
Hele çok sesl!l!ğ! korumak adına farklı !nançları önce şablonlaştırıp
sonra onlara karşı barbar meden!yet savaşları açanlar !le aslımızı
koruyoruz d!ye ortaya atılıp, aynı s!lahperest maço anlayışla ölmey! ve
öldürmey! yüceltenler!n f!ng attığı şu !ç!nde yaşadığımız kovboylar
dünyasında…

Böyle b!r ortamda, Lübnan toplumunun özell!kle dışarıdan bakanlarca


en kolay kusur bulunan özell!ğ!, cemaatç! toplum dokusu. Fakat bu
hususu abartarak her sorunun kaynağı g!b! görenler, toplum
!l!şk!ler!n!n karmaşıklığına ve d!n! !nançların bu !l!şk!ler üstündek! hem
çok yönlü hem de zaman ve mekan !ç!nde değ!şken etk!ler!n! gözardı
ed!yorlar. Sundukları açıklamaların !kna ed!c! g!b! gözükmes!, b!raz
yalınlığın caz!bes!nden ama daha çok, çağdaşlaşma konusunda
z!h!nler!m!ze kazınmış, düşünmeden, eleşt!rmeden ben!msed!ğ!m!z
basmakalıp şablonlara uymasından kaynaklanıyor.

Lübnan’ın s!yas! s!stem! !ç!nde cemaatler!n elbette öneml! b!r yer! var.
Azçok s!yas! n!tel!ğ! olan her mevk! bell! cemaat kotalarına bağlanmış.
Fakat bu kotalara k!m!n g!receğ! her cemaatten !nsanın katılımıyla
bel!rlen!yor. Mesela bell! b!r bölgeden !k! Marun!, b!r Dürz! ve b!r Ş!!
m!lletvek!l! seç!lecekse, bunların seç!m!ne o bölgen!n bütün
seçmenler! katılıyor. Dolayısıyla Marun!, Dürz! ve Ş!! s!yasetç!ler
b!raraya gelerek b!rb!r!ne rak!p fakat heps! karma l!steler
oluşturuyorlar ve seçmenler bu l!stelerden b!r!ne oy ver!yorlar. Devlet
başkanlığı normal olarak Marun! kotası ama bu makama hang!
Marun!n!n geleceğ! parlamentodak! her cemaatten bütün
m!lletvek!ller!n!n oyuyla bel!rlen!yor. Kısacası s!stem, çeş!tl!
cemaatler!n tems!lc!ler!n! !şb!rl!ğ!ne ve !tt!faklar kurmağa zorluyor,
özend!r!yor.

Bu geleneğ!n başlangıcı 19. yüzyıl ortalarına değ!n uzanır. O zaman


hâlâ Osmanlı Devlet! !ç!nde yer alan Lübnan’da toprak kavgaları başta
olmak üzere çeş!tl! nedenlerle Dürz! ve Marun! cemaatler! arasında
çıkan kanlı çatışmaların yarattığı hınç ve gerg!nl!kler! aşıp, !ç barışı
yen!den sağlama gayretler!nden kaynaklanmış. Tanz!mat dönem!n!n
z!hn!yet!n! yansıtan b!r yaklaşım. B!r yandan cemaatler!n varlıklarını
sürdüreb!lmeler!n! mümkün kılacak b!r ortam oluşturulmasına
çalışılırken, b!r yandan da cemaatler! aşan b!r yurttaşlık anlayışı
etrafında !nsanların yakınlaşıp kaynaşmalarını sağlama gayret!n!n
!fades!. O sıralarda tek b!r kültür b!r!k!m!n! esas alıp vatandaşları o
kalıba dökerek uluslaştırma yaklaşımı henüz baskın hale gelmem!şt!.
Çok cemaatl!/“m!lletl!” ama mevcut ortak paydaları öne çıkararak y!ne
de bütünlüğü olan b!r ulus-devlet oluşturmanın/olmanın mümkün
olduğu hâlâ düşünüleb!l!yordu. Osmanlı Devlet! genel!nde bu
yaklaşım ve z!hn!yet yürümed! ama bazı yerlerde kalıcı !zler bıraktı.
Lübnan bu yerler!n başında gel!r. Lübnan’da ortaya çıkan katılımcı ve
çok cemaatl! düzen, Osmanlı dönem! sonuna değ!n !ç barışın
korunmasını sağlayab!ld!. 1920-43 arasında Fransa’nın dayattığı
“h!maye” rej!m!ne karşı ortak b!r d!ren!ş cephes! kurularak sonunda
bağımsızlığın kazanılması ardında da aynı gelenekten kaynaklanan
!tt!faklar vardı.[1]

Cemaatç!l!k Lübnan’da sorun değ!ld!r dem!yorum. Bazı bakımlardan


sorun olsa da başka sorunların hall!ne, en azından Lübnan halkının
zeng!n d!nî-kültürel b!leş!m!n!n korunmasına yardımcı olmuştur.
Ayrıca, !k!n!n b!r! d!n ve cemaat kavramlarını kend! başına çok şey
açıklarmış g!b! !ler! sürmen!n, tek Tanrı !nancının b!rleşt!r!c! özünü h!çe
saymak b!r yana, katı önyargılardan kaynaklanan bas!t b!r yaklaşım
olduğunu düşünüyorum. Mesela 1958’de Lübnan’da çıkan !ç çatışma
yüzeysel olarak d!n çatışması g!b! görünse de aslında b!r yandan
Lübnan’ın başka Arap ülkeler! karşısındak! durumunun
bel!rlenmes!ne, b!r yandan da !ç dengeler!n yen!den gözden
geç!r!lmes!ne !l!şk!n b!r pazarlıktı. N!tek!m, b!r tarafta Sünn! öte tarafta
Marun! s!yasetç!ler ağırlıkta olmakla b!rl!kte, Ortodoksların çoğunlukla
Sünn!ler!n yanında yer alması ve her !k! tarafta da her cemaatten
pekçok s!yasetç! bulunması salt d!nsel cemaatç!l!kle ve d!n kavgasıyla
açıklanab!lecek b!r durum değ!ld!r.

1975-89 arasında uzayıp g!den !ç savaşı da salt d!nle


açıklamak zordur, çünkü 15 yıl boyunca her bell!başlı cemaat!n gerek
b!l!nen gerekse yen! parlayan tems!lc!ler! başka cemaatler!n
tems!lc!ler!yle değ!ş!p duran !tt!faklar kurarlarken, b!r yandan da kend!
!çler!nde bölünüp b!rb!rler!yle amansız çarpışmalara g!r!şm!şlerd!.
Sonunda Lübnan b!nb!r çeten!n at koşturduğu abuk sabuk b!r ülke
hal!ne gel!nce de o keşmekeş!n !ç!nden y!ne çoğulcu Lübnan
k!ml!ğ!ne ve s!yas! geleneğ!ne dayanılarak çıkılab!ld!. Her cemaatten
kadınların b!raraya gelerek toplu göster!lerde sesler!n! yükseltmeler!
de savaşın durmasına katkıda bulundu.

Çoğulcu k!ml!k ve s!yaset geleneğ!, bütün kusurlarına rağmen,


Lübnanlıları ülkeler!n!n s!mges! olan ulu çamla süslü aynı bayrak
altında b!raraya get!reb!ld!ğ!n!n başka örnekler! de çok. Bunların en
çarpıcısı, Sur!ye b!rl!kler!n!n Lübnan’dan çek!lmes!n! sağlamak !ç!n
2005 yılı başında kurulan !tt!faklar ve 14 Mart 2005’te yapılan ve b!r
m!lyona yakın !nsanın (yan! toplam Lübnan nüfusunun neredeyse
dörtte b!r!n!n) katıldığı “ulu çamın gölges!nde özgürlük” göster!s!d!r.
Bu büyük dayanışma şölen!, Lübnanlıların yüreğ!n! coşkuyla doldurdu.
İç savaş sonrasında !y! kötü sağlanan toparlanma ve gel!şmen!n de
etk!s!yle, !ler!ye !y!mserl!k ve özgüvenle bakmaya başladılar. Böyle b!r
ortamda !ç savaşa sebep olan ama hâlâ süren bazı sorunlara tedb!rler
aranab!l!r, bulunab!l!rd!. O zaman İsra!l, Lübnan’ı yerle b!r etmeye
kolayca g!r!şemezd!.

Lübnan’da öteden ber! sıkıntı yaratan temel b!r sorun, s!yas! karar
mekan!zmalarına hak!m olan s!yasetç!ler!n güçlü b!r merkezî devlet
örgütü ve özell!kle ordu kurmak konusunda tereddüt göstermeler!
hatta ayak d!remeler!d!r. Lübnan’da s!yasete çoğunluk büyük !ş ve
toprak sah!pler!nden oluşan b!r s!yas! patronlar ol!garş!s! hak!m
olagelm!ş. (En büyük toprak sah!b! olan Marun! K!l!ses!’n! de bu
ol!garş! !ç!nde düşünmek gerek!r). Her patron bell! b!r seçmen
k!tles!n! tems!l etm!ş ve seçmenler!n!n desteğ!n! korumak !ç!n onlara
h!zmetler sağlamış. Sağlayamayan yer!n! b!r başka patrona bırakmış.
S!yas! part!ler de çoğunluk bell! şahısların etrafında kurulmuş ve
dağılmış. Lübnan görece küçük b!r ülke olduğundan s!yaset!n
şahs!leşmes! belk! kaçınılmaz b!r durum. Ancak bu durum, Lübnan’da
devlet örgütünün kurumsallaşması ve merkez! ordunun güçlenmes!n!
de zorlaştırmış. S!yaset patronları, olab!ld!ğ!nce az masraflı ve daha
çok jandarma teşk!latı g!b! !şleyen b!r ordunun yanısıra kend!ler!ne
bağlı m!l!slerce devlet!n !çgüvenl!ğ!n!n sağlanab!leceğ!ne,
dışgüvenl!ğ!n !se, Lübnan g!b! küçük ve kaynakları sınırlı b!r ülken!n
konumunda, zaten en çok d!plomat!k yollardan korunab!leceğ!ne
!nanmışlar. Bu düşünceler büsbütün mantıksız değ!l ama s!yaset
patronları !zlenecek dış pol!t!kada uyum sağlayamadıkları ve değ!şen
şartlarla b!rl!kte ortaya çıkan yen! s!yas! haraketler! s!stem!n !ç!ne
çekemed!kler! zaman bütün s!stem!n sarsıldığı da ortada.

S!yas! düzen!n tıkanıklıkları, 1975’te ülken!n aralıklarla 15 yıl sürüp


g!den b!r !ç savaşa sürüklenmes!n!n de başlıca neden! oldu. Lübnan
(b!raz da sınırlı dış alım kaynaklarının askerî harcamalar yer!ne !kt!sad!
projelere yönelt!lmes! sayes!nde) !kt!sad! bakımdan gel!şt!kçe, kuvvet
ve servet dağılımındak! denges!zl!k der!nleşt!. S!yaset çarkının
başında oturanlar dengen!n düzelt!lmes! !ç!n c!dd! çaba
göstermed!ler. B!r örnek, öneml! kararların alındığı mevk!lerde
toplumun sayıca en kalabalık kes!m!n! oluşturan Ş!!ler!n yeter!nce
tems!l ed!lmemes! ve artan haklı ş!kayetler!ne de k!msen!n uzun süre
kulak asmamış olmasıdır. Tepk! olarak, Beyrut çevres!nde halka halka
oluşan gecekondu mahalleler!nde ve ülken!n güney!nde yoksulluk
!ç!nde !t!le kakıla yaşayan pekçok Ş!!, önce “Emel” sonra da halka
Emel’den de çok h!zmet sağlamayı başaran “H!zbullah” çatısı altında
örgütlend! ve haklarını savunmak !ç!n çeteler kurdu. Savaştan sonra
yapılan ayarlamalarla Ş!!ler!n mecl!stek! tems!l oranı yüzde 22’ye
yükseld!. O aşamada toplam nüfusun neredeyse yarısını
oluşturdukları halde Ş!!ler bu orana !t!raz etmed!ler, çünkü kend!
örgütler!n! koruyab!ld!kler! sürece başka kotalardan k!m!n m!lletvek!l!
seç!leceğ!n! etk!leyeb!lecek durumdaydılar. Ayrıca örgütler!n! canlı
tutmak !ç!n gerekl! kaynakları devlet dışında başka yerlerden bulmayı
da öğrenm!şlerd! -Lübnan’ın kıdeml! s!yasetç!ler!nden.

S!yaset patronları, ortak b!r dış pol!t!kada anlaşamadıklarında,


b!rb!rler!ne karşı üstünlük ya da denge sağlayab!lmek !ç!n rak!p dış
kuvvet odaklarına yanaşmaktan ötedenber! çek!nm!yorlardı. Bunu
adet hal!ne get!rd!kler! b!le söyleneb!l!r. Ama Lübnan’ın !ç!nde
bulunduğu bölgede büyük ve küçük devletler!n sıcak ve soğuk
savaşlar hal!nde b!rb!rler!yle çatışmaları yoğunlaştıkça, s!yasetç!ler!n
alışkanlığı, ülkeler!n!n dış çatışmalar !ç!ne kolayca sürükleneb!lmes!n!n
neden! oldu. Lübnan’ın Arap m!ll!yetç!l!ğ!ne ne ölçüde angaje
olacağının bel!rlenmes! başlıca anlaşmazlık konularından b!r!yd!.
Lübnanlıların Arap kültürünü paylaştıklarını, küçük b!r Marun! azınlık
dışında, k!mse sorgulamıyordu, ama s!yas! anlamda pan-Arap
m!ll!yetç!l!ğ!nden uzak durulması, Lübnan’ın özgün b!r ulus ve
bağımsız b!r ülke olarak korunması gerekt!ğ!ne !nananlar çoktu. Aynı
konunun daha somut b!r uzantısı, İsra!l’e karşı F!l!st!n Kurtuluş
Örgütü”nün (FKÖ) ne ölçüde ve nasıl destekleneceğ! !d!. F!l!st!n
sorunu hem Arap m!ll!yetç!l!ğ!n!n ortak davası sayıldığından hem de
ant!-emperyal!st duygulara h!tap ett!ğ!nden, bu konu gerek s!yasetç!
gerekse aydınları çeş!tl! (ve değ!şken) kamplara böldü. Ortak b!r yol
olarak FKÖ’nün Lübnan’da yerleşmes! ve Lübnan’da sayıları pekçok
olan F!l!st!nl! göçmenler! h!mayes! altına alması kabul ed!ld!. FKÖ,
Lübnan !ç!nde ayrı b!r devlet g!b! hareket etmeye başlayınca !ş
değ!şt!. İt!razlar yen!den canlandı ve arttı. Ş!md! hafızalardan s!l!nm!ş
görünüyor ama FKÖ, İsra!l’e yakın olmak !ç!n Lübnan’ın güney!nde
üsler kurmaya çalışırken Ş!!ler! yerler!nden ett! ve karşısına aldı.
FKÖ’ye zaten karşı olan b!r kes!m güney Lübnanlı Marun! !se İsra!l’!n
desteğ!yle m!n!k b!r ordu kurup onlar da Ş!!ler! yerler!nden ett!ler.

İç savaş bazı Marun! çeteler!n!n F!l!st!nl!lere saldırmasıyla başladı. Bu


çatışma dışında kalmak !steyen başka Marun!ler ayrı çeteler kurdular.
Bu arada zaten fazla b!r etk!nl!ğ! olmayan Lübnan ordusu parçalanıp
çetelere katıldı. Sur!ye ve İsra!l kend!ler!yle !şb!rl!ğ! yapmak !steyen
çetelere destek vermekle kalmayıp, Lübnan’ın bazı yerler!n!
bombaladı ve !şgal ett!. Özell!kle İsra!l saldırıları ve !şgal! ağır can
kaybına ve yıkıma sebep oldu. Sovyetler B!rl!ğ! Sur!ye’y! destekled!.
Amer!ka da !ç savaşı durdurmak heves!yle Lübnan’a asker çıkardı
ama sonunda İsra!l !le !şb!rl!ğ! yapan çete ve part!ler!
destekled!ğ!nden b!rçok Lübnanlıyı karşısında buldu. Sur!ye kend!
etk!nl!ğ!n! arttırmak hesabıyla desteğ!n! b!r part!den ötek!ne kaydırıp
durarak hem kargaşanın artmasına hem de savaşın uzamasına neden
oldu. Sur!ye !le o sıralar h!ç anlaşamayan Irak dah! b!r ara oyuna
katıldı – Sur!ye’n!n destekled!ğ! part! ve çeteler!n rak!pler!n! (bazen
İsra!l !le b!rl!kte) destekleyerek.[2]

Her bakımdan toplumun en yoksul ve acınacak kes!m! hal!ne düşmüş


olan Ş!!ler bu hengamede örgütlenmeye g!r!şt!ler. Sur!ye’den ve
Sur!ye’n!n müttef!ğ! İran’dan destek sağladılar. Savaş b!tt!ğ!nde, İsra!l
ve İsra!l !le !şb!rl!ğ! yapan çeteler!n saldırıları FKÖ’nün Lübnan’dak!
askerî varlığını büyük ölçüde s!lm!şt!. FKÖ’nün Trablus’ta kalan son üs
ve çeteler!n! de amansız b!r Sur!ye saldırısı tem!zled!. Lübnan’da FKÖ
b!tt!. Ötek! çeteler de b!rb!r!n! tükett!. Şuf dağlarına çek!l!p s!lahlarını
saklayan Dürz!ler! saymazsak, Lübnan’da H!zbullah’a bağlı çetelerden
başka hatırı sayılır yerl! askerî kuvvet kalmadı. H!zbullah, güneyde b!r
kor!doru hâlâ !şgal altında tutan İsra!l b!rl!kler!ne karşı oldukça başarılı
b!r çete harb!ne g!r!şt!. 2000 yılında İsra!l b!rl!kler! Lübnan’ı terk ett!.
B!r yandan da Lübnan ordusu yen!den kuruldu. H!zbullah çeteler!n!n
varlığı !ç!n b!r gerekçe kalmadı. Ama H!zbullah şefler! s!lah bırakmaya
yanaşmadılar.

H!zbullah’a söz geç!reb!lecek tek güç, Lübnan’da hâlâ 15.000’den


fazla asker bulunduran Sur!ye !d!. Sur!ye !se H!zbullah’ı h!maye ed!yor
ve Lübnan’ın kend! denet!m!nden çıkmasına fırsat vereb!lecek h!çb!r
gel!şmey! desteklemeye n!yetl! görünmüyordu. Buna karşılık
H!zbullah şefler! de Sur!ye’y! övüyor, savunuyorlardı. Fakat H!zbullah
aynı zamanda yaygın tabanı olan s!yas! b!r part!yd!; esas gücünü bu
tabandan alıyordu. Bütün Lübnanlılar g!b! H!zbullah’ın çoğu Ş!! olan
taraftarı arasında da Sur!ye’n!n zaman zaman tahakküm ve !st!smar
dereces!ne varan müdahaleler!ne tepk! büyüyordu. Bunu gözönüne
alan H!zbullah şefler!, Sur!ye’y! açıkça savunmayı bırakıp her şey!n
üstünde Lübnanlı olduklarını vurgulamaya başladılar. Başka s!yas!
h!z!p ve part!lerle !tt!faklar kurdular. BM Güvenl!k Konsey!’n!n
H!zbullah’ın s!lahsızlandırılmasına !l!şk!n kararının uygulanmasında
ısrar ed!lmemes! karşılığında, eller!ndek! kuvvet! Lübnan’a zarar
verecek şek!lde kullanmayacaklarına da!r güvence verd!ler. N!tek!m,
Sur!ye’n!n çek!lmes! ardından yapılan seç!mlerde !şbaşına gelen
m!lletvek!l! ve bakanlar, Amer!ka’nın baskısına rağmen bu konuda b!r
g!r!ş!mde bulunmakta tereddüt ett!ler. Sonucun ne olduğu b!l!n!yor.
H!zbullah şefler! sözler!n! tutmadılar. İsra!l de bunu fırsat b!l!p,
Lübnan’da taş taş üstüne bırakmadı.

Özgür dünyayı İslamcı terör!zmden koruyoruz, Güvenl!k Konsey!


kararının uygulanmasına yardımcı oluyoruz türünden safsataları b!r
kenara bırakırsak, İsra!l sözcüler!, !k! somut gerekçe !ler! sürdüler. Bu
gerekçeler, Lübnanlılara ver!len !nsafsız zararı ne v!cdanen ne
hukuken haklı kılar. Ama çağımıza hak!m olan devlet kavramı !le hâlâ
bu kavramı esas alan devletler hukukunun temel bazı !lkeler!ne ışık
tuttuğu !ç!n öneml!d!r. B!r!nc!s!, her çağdaş devlet vatandaşlarını
hayat! tehl!kelere karşı gerek!rse zora başvurarak korumak hak ve
görev!ne sah!pt!r.[3] İk!nc!s!, çağdaş devlet kend! hükümranlık alanı
!ç!nde her türlü s!lahlı eylemden sorumludur, çünkü !lke olarak s!lahlı
örgütler!n tek b!r komuta/yönet!m ve s!yas! karar merkez!ne bağlı
olması gerekt!ğ! varsayılır. Devlet !ç!nde devlet olmaz !fades!n!n de
temel anlamı budur. İsra!ll!ler !şte bu !lkeler!n katı b!r yorumuyla
Lübnan’ı “cezalandırma” hakkını kend!ler!nde gördüler. Başka
devletler de İsra!l’!n bu gerekçeler!ne değ!l, ancak “ceza”nın
oransızlığına !t!raz edeb!ld!ler.

Lübnanlı s!yasetç!ler!n böyle b!r gel!şmey! beklemed!kler! ortadadır.


N!ye beklemed!kler! !nsana !lk başta şaşırtıcı geleb!l!r, çünkü
Lübnan’ın başına daha önce de benzer nedenlerden ötürü az felaket
gelmem!şt!. Kend! başına hareket eden çeteler, hem uzun b!r !ç savaş
ve yıkımın, hem de dış kuvvetler!n ülkey! !şgal!n!n ve yakıp yıkmasının
neden! olmuştu. FKÖ’nün devlet !ç!nde devlet g!b! hareket!,
çeteleşmen!n ve !ç savaşın tek neden! değ!ld! ama bardağın
denetlenemez ve durdurulamaz b!r !vme !le dolup taşmasına ve dış
müdahalelere yol açan başlıca etkend!. Bu bakımdan, FKÖ !le
H!zbullah’ın durumu arasında yukarıda vurgulanan !lkeler açısından
benzerl!k büyüktür. Hatta den!leb!l!r k!, H!zbullah doğrudan
Lübnanlıların örgütü olduğu, mecl!s !le bakanlar kurulunda tems!l
ed!ld!ğ! ve !ç savaş g!b! hükümet! çares!z bırakan b!r ortam da
olmadığı !ç!n hükümet!n H!zbullah’ı denetleme sorumluluğu daha
bel!rg!nd!r.

Buna rağmen hükümet!n H!zbullah !le çatışmaya g!rmekten kaçındığı


ve bunu göze alamadığı aş!kardır. H!zbullah Genel Sekreter! Hasan
Nasrallah, part!s!n! s!lahsızlandırma g!r!ş!mler!ne karşı “Kerbela
şeh!tler!” g!b! sonuna değ!n d!renecekler! tehd!d!n! savurmaktan
çek!nm!yordu. Lübnan ordusunun H!zbullah çeteler!yle
başedeb!leceğ! de şüphel!yd!. Ordu y!ne parçalanab!l!r, ülke yen!den
!ç savaşa sürükleneb!l!rd!. H!zbullah’ın b!r s!lahı daha vardı. İsra!l’!n
Lübnan’dan çek!lmes!n! H!zbullah çeteler!n!n kahramanca d!ren!ş!ne
bağlayan yaygın b!r efsane gel!şm!şt!. Efsane temels!z değ!ld! ama
maço b!r dünyada ez!len erkekl!k boşgururunu okşadığı !ç!n abartıla
abartıla gözler!n gerçeklere kapanmasına yol açan yanı doğrusu daha
ağır basıyordu. Nasrallah, bu efsaney! de b!r tür dokunulmazlık
kalkanı g!b! kullandı.

Mecl!ste hak!m düşünce, askerî b!r çatışmaya meydan vermeks!z!n


H!zbullah çeteler!n! ve s!lahlarını Lübnan ordusu bünyes! !ç!ne
almanın b!r yolunu bulmaktı. Mecl!s ve hükümet! oluşturan
s!yasetç!ler!n !t!barı h!ç de H!zbullah’!nk!nden aşağı değ!ld!, çünkü
Sur!ye’n!n zorbalığa varan baskılarından kurtulmak !ç!n b!r m!lyon
Lübnanlıyı seferber edeb!lm!ş ve sonra da onların oylarıyla !şbaşına
gelm!şlerd!.[4] Cesur b!r kampanya !le m!lletvek!ller! y!ne seçmenler!
arkalarına alıp planlarını uygulamanın b!r yolunu bulab!l!rlerd!. Bu
olmadı. B!rkaç g!r!ş!mden sonra !ş oluruna bırakıldı.[5] S!yasetç!ler,
H!zbullah’ın üstüne g!tmemen!n yarattığı r!skler!, dolayısıyla !ç savaşın
verd!ğ! dersler! anlaşılan umursamadılar. Bunda !ç savaşın
muhasebes!n!n yapılmamış olması, savaşın sank! unutulmaya,
hafızalardan s!l!nmeye çalışılmasının dahl! olsa gerekt!r.[6]

Lübnanlı aydınlar ve sanatçılar, !ç savaş yılları sırasında “N!ç!n bu hale


geld!k?” sorusunu sık sık sordular. Ortaya öneml! çalışmalar, eserler
koydular. Savaşın durdurulmasına katkıları oldu.[7] Fakat savaştan
sonra bu tür uğraşlar tavsadı. Savaşın dış etkenler yüzünden çıktığı
!nancı yaygınlaştı. Çoğu k!mse kabahat!, kend! görüşüne göre, şu ya
da bu dış odağa atfed!p, Lübnanlıların masum!yet!ne ve kend!
haller!ne bırakılsalar gül g!b! geç!n!p g!decekler!ne !nanmayı yeğled!.
Sur!ye’n!n Lübnan’dak! baskıcı varlığına tepk!ler, b!raz da bu !nançtan
beslen!p yaygınlaştı. Sonunda Sur!ye b!rl!kler! de çek!l!nce, alttan alta
sürüp g!den sorunlara ve bölgedek! gerg!nl!kler!n g!tt!kçe daha
tehl!kel! b!r hale gelmes!ne rağmen, Lübnan artık düzlüğe çıktı sanıldı.
Özgürlük göster!s!n!n yüreklerde kıvılcımlandırdığı b!rl!k duygusunu
der!nleşt!recek, sürekl!l!ğ!n! sağlayacak şek!lde meseleler!n açıkça
tartışılması, sürekl! sıkıntı yaratan sorunlara mümkün olduğunca
elb!rl!ğ!yle çözümler bulunması konusunda s!yasetç!lere özel b!r
görev düştüğünü vurgulayan sesler cılız kaldı. S!yasetç!ler!n b!r!nc!l
kaygısı, her türlü !ç ve dış hesaplaşmadan kaçınıp, b!raz canlanmış
olan Lübnan ekonom!s!n! daha da canlandırmak, para kazanmak ve
kazandırmak oldu. Ş!md! b!n! aşkın ölü, yürek parçalayıcı !nsan
manzaraları ve en az !k!buçuk b!lyon dolarlık b!r yıkıma bakıyorlar–
bakıyoruz, hep beraber, bütün âlem. Bu b!lançonun faturasını yalnız
İsra!l ve baş destekç!s! Amer!ka’ya mı kesmel!?

Nasrallah, H!zbullah’ın İsra!l’! b!r ay uğraştırmış ve b!raz yıpratmış


olmasıyla mağrur. Kend! yurttaşlarını, ülkes!n! ve ençok da kend!s!ne
tem!z duygularla güvenm!ş H!zbullah taraftarlarını uğrattığı acı ve
zararlardan h!ç p!şman görünmüyor. Bunları “zaruret” sayıyor. Ney!n
zaruret!? Kavramın bu bağlamda kullanımı, ünlü al!m Gazal!’ye (ö.
1111) değ!n uzanır. Müslüman es!rler! kend!ne kalkan ederek !lerleyen
b!r düşman ordusuna o masum d!ndaşların hayatı pahasına hücum
etmek ca!z m!d!r, sorusuna cevap verme yoluyla zaruret kavramını
açıyor, örneklend!r!yor, Gazal!. Eğer durdurulamadığı takd!rde
düşmanın ülkey! sulta altına alması ve es!rler dah!l bütün cemaat!
katletmes! “kat‘î” !se o zaman bütünün muhafazası !ç!n cüz’ün
gözden çıkarılması “zaruret” olur, çünkü canın korunması şer!atın en
temel maksudlarından, amaçlarındandır, d!yor.[8] Ş!md! Nasrallah
Efend!’den sormak gerek!r. Dostu k!m kalkan ett!? Düşman tehl!kes!
kat‘! m!yd!, yoksa davet ed!lerek cüz uğruna bütün mü feda ed!ld!?
Lübnan cüz, İslam!yet bütündür, dese ve k!mse de sana b!at mı ett!k,
İslam!yet’! tems!l yetk!s!n! nereden vehmed!yorsun d!ye sormasa,
düşünces! y!ne de vah!m b!r b!ç!mde çarpık, İslam! değerler ve
kavramlar açısından. Fakat Nasrallah günahtan ar! olduğuna em!n,
İsra!l !le !ş!m!z b!ts!n, dönüp b!z! eleşt!ren Lübnanlılardan hesap
soracağız, artık b!lmem af mı eder!z yoksa maf mı eder!z, d!ye
tehd!tler savuruyor.

Daha önce Hır!st!yanlık adına, Batı meden!yet!n!n Lübnan şubes!n!


korumak adına, F!l!st!n’!n kurtuluşu adına, Arapların öcünün dünyadan
alınması adına (ya da bas!t k!ş!sel çıkarlar uğruna) aynı tavrı takınarak
komşularının üstüne g!denler! durduramamış sonra da
durduramamasının muhasebes!n! yapamamış b!r düzen, ş!md! ne
yapar? Demokrat!k n!tel!ğ!n! kaybetmeden, yan! toplum !rades!n!
arkasına alarak ve tehd!tlere pabuç bırakmadan sorumsuzlukların
hesabını artık sorab!l!r m!? Bu aşamada hayır.

Merkezî devlet!n hâlâ kend! başına yaptırım gücü yok ve dışarıdan


gelecek kuvvetlerden medet umamaz çünkü bunların ardında, son
tahl!lde, ne Arap ne de İslam âlem!nde güven duyulan Amer!ka
olacaktır. En az !k! yıl daha Amer!kan hükümet!n!n, b!z!m g!b!
düşünmeyenler fanat!k, faş!st ve meden!yet düşmanıdır sloganıyla
sürdürdüğü (ama aslında karmaşık denge ve hesaplardan
kaynaklanan) dış pol!t!kasında b!r değ!ş!kl!k olmayacaktır. Amer!kan
pol!t!kası Müslümanlar arasında öfke ve paranoyayı der!nleşt!rmeye
devam edecek, bu da b!r yandan Amer!ka’nın kara ded!ğ!ne ak
d!yerek İslam!yet’! tar!f ve müdafaa ett!kler!n! sanan s!lahperest
İslamcılar !le anarş!y! önlüyoruz bahanes!yle her çeş!t muhalefet! ve
farklı ses! ezen baskıcı rej!mler! güçlend!recek, b!r yandan da
Amer!kan dış pol!t!kasındak! çarpıklıklara ve İsra!l’!n F!l!st!nl!ler!
büsbütün paryalaştırmasına başka devletler!n !t!razını zorlaştıracaktır.
Eğer bu arada katı tutumların etk! ve tepk!leşmes!yle, mesela İran
ve/veya Sur!ye’ye yapılacak askerî müdahalelerle, bölgey! ş!md!
sarmış olan ateş ve gerg!nl!kler büsbütün çığırından çıkarsa, o zaman
ne Lübnan ne de bölgede başka b!r ülken!n geleceğ! kest!r!leb!l!r.
Fakat ateş!n bu denl! yayılması k!msen!n !ş!ne gelmeyeceğ!nden,
temel gerg!nl!kler değ!şmeden durumun b!r süre daha böyle sürmes!
muhtemeld!r.
Bu ortamda Lübnan hükümet! örs !le çek!ç arasında ez!lerek durumu
!dare etmeye bakacak, oradan buradan ver!lecek sadakalarla yıkılan
Lübnan’ı b!raz !mar ederse buna şükredecekt!r. Bu arada zaten çoğu
ç!fte vatandaşlı olan !y! yet!şm!ş ve/veya zeng!n Lübnanlılar, özell!kle
Hır!st!yanlar, Lübnan’dan kaçacak, Lübnan nüfusu büyük ölçüde
Müslümanlaşacak, Müslümanlık’ta da Ş!!leşecekt!r. Nasrallah’ın
hesabının da bu olduğu anlaşılmakta, b!r gün Lübnan’a başkan olmayı
b!le belk! ummaktadır. Ama örs !le çek!ç arasında ve toplum b!leş!m!
değ!ş!rken dah! sorumsuz s!yasetç!lerden hesap sormayı ve geçm!ş!n
muhasebes!n! yapmayı kolaylaştıracak kurum ve ölçüler!n Lübnan’da
gel!şeb!leceğ!n! üm!d etmek hâlâ mümkün.

Demokras! ve özgürlük güzel alışkanlıklardır. Tadlarını alan kolay kolay


vazgeçemez. Lübnan Akden!z’!n kıyısında, dünyaya doğal olarak açık,
demokrat ve özgürlükçü b!r ülked!r. Lübnan Ş!!ler! de net!cede
Lübnanlıdır. Yen! Lübnan’ın hak!m unsuru hal!ne de gelseler alıştıkları
demokrat!k ve özgürlükçü ortamdan kolayca vazgeçemeyecekler!
düşünüleb!l!r. Kaldı k! Sünn!ler, Dürz!ler ve ülkeler!ne terk
edemeyecekler! denl! aşık yüzde 10-12 kadar çeş!tl! mezheplerden
b!r Hır!st!yan topluluk Lübnan’da denge usuru olacaktır. Geçm!şte
Lübnan’ı onca sıkıntıya uğratmış olan eğ!l!mler!n önüne geçeb!lecek
şek!lde düzende yapılacak ayarlamalar, dış şartlarda b!raz yumuşama
da olursa, Lübnan’ı, Müslümanlığı daha ağır basan ama y!ne canlı,
yaratıcı b!r özgürlükler ülkes! hal!ne get!rmeye yardımcı olacaktır, aynı
ulu çamlar gölges!nde.

Böyle b!r gel!şmen!n önem! büyüktür. Yoksa Nasrallahlar Lübnan’ı er


geç b!t!rmekle kalmaz, Ş!!l!ğ! ve İslam!yet! b!t!rmeye de g!r!ş!rler.
Bölgen!n !nsanları ancak özgür ve demokrat!k b!r ortam !ç!nde kend!
zeng!n b!r!k!mler!nden kaynaklanan ve dünyaya özgüvenle açık
ölçüler gel!şt!reb!l!rler. Başkasının ak ded!ğ!ne kara d!ye d!ye !ç!ne
sürüklend!kler! bataklıktan sıyrılmanın çares!n! bulab!l!rler. Bu açıdan
Türk!ye’n!n özel b!r yer! vardır. Lübnan da b!r başka üm!t yer!d!r.
Umalım üm!tler kurumasın.

[1] Lübnan’da kurulan düzen!n başlangıcı ve Osmanlı toplumundak!


gel!şme ve değ!şmelerle bağı !ç!n daha ayrıntılı b!lg! şu
çalışmalarımda var: Eng!n D. Akarlı, The Long Peace: Ottoman
Lebanon, 1961-1920 (Berkeley, 1993) ve “Lübnan’da !k! vakıf davası
ışığında son Osmanlı dönem!nde hukuk, cemaat ve k!ml!k,” İlhan
Tekel" "ç"n Armağan Yazılar, hazırlayanlar: S. İlk!n, O. S!l!er ve M.
Güvenç (İstanbul, 2004): 237-262. Genel Lübnan tar!h! konusunda
en yetk!n eser: Kamal S. Sal!b!: A House of Many Mans"ons: The
H"story of Lebanon Recons"dered (Londra, 2003).

[2] 1975-89 !ç savaşı hakkında tonla k!tap ve makale var. Lübnan’ın


en tanınmış sosyologlarından Sam!r Khâlâf’!n şu k!tabı anal!t!k b!r
boyutu da olduğu !ç!n konuya !y! b!r başlangıç olab!l!r: C"v"l and
Unc"v"l V"olence In Lebanon: A H"story of the Internat"onal"zat"on of
Communal Confl"ct (New York, 2002). Ayrıca şu k!tap da d!kkate
değer: Lam!a Rustum Shehadeh, y.h. Women and War "n Lebanon
(Ga!nesv!lle, FL, 1999). H!zbullah !le !lg!l! çalışmalar da çok, ama
c!dd!ler! az. Bunlardan !k!s!: Hâlâ Jaber: Hezbollah: Born w"th a
Vengeance (New York: 1997) ve Jud!th Palmer Har!k, Hezbollah: The
Chang"ng Face of Terror"sm (Londra, 2005)

[3] Türk!ye b!rl!kler!n!n b!rara sık sık Irak sınırını geçerek askerî
harekatta bulunması ve b!r sefer!nde de Sur!ye sınırına dayanması da
bu !lkeden kaynaklanır. Amer!ka’nın ta Afgan!stan’a g!d!p 11 Eylül’ün
hesabını sormaya g!r!şmes! de öyle.

[4] Joseph Alagho, “H!zballah after Syr!an W!thdrawal” M"ddle East


Report 237 (2005 kışı): 34-39; aynı yerde, V!ck!e Langohr,
“Exper!ments !n Mult!-Ethn!c and Mult!-Rel!g!ous Democracy,” 4-7;
M!chael Young, “Hezbollah’s Other War” The New York T"mes
Magaz"ne, 13 Ağustos 2006: 35-39.
[5] H!zbullah şefler!, İsra!l Şebaa Ç!ftl!kler!’nden de çıksın ve b!r daha
Lübnan’a saldırmayacağını söyles!n, b!z de s!lahlarımızı bırakmayı
düşünürüz, d!yorlardı. Ger!ye baktığımızda, Lübnan’ın çıkarlarını öne
çıkaran bu sözler!n sam!m! olmadığını düşünmek makuldur. Ancak,
Şebaa meseles! bütün Lübnanlılar !ç!n öneml!yd! ve hâlâ da öneml!d!r.
Şebaa Ç!ftl!kler!, küçük fakat İsra!l’!n bölgedek! su kaynaklarını
denetley!p d!led!ğ!nce kullanması açısından stratej!k önem! ha!z b!r
yer. Burayı 1982’de Lübnan’ı !şgal! sırasında alan İsra!l, 2000’te
Lübnan’dan çek!ld!ğ!nde terk etmed!. Şebaa’nın aslında Sur!ye’ye a!t
olduğunu, dolayısıyla orasının geleceğ!n! ancak Sur!ye !le
konuşab!lecekler!n! söyled!ler. Sur!ye, hayır burası Lübnan toprağıdır,
d!ye BM’ye resmen b!ld!rd!yse de b!r hakemler kurulu, esk! har!talara
dayanarak, İsra!l’! haklı gördü. İsra!l de orayı d!led!ğ!nce kullanmaya
devam ett!. Lübnan Başbakanı Fuad S!n!ora, Amer!kan hükümet!ne
başvurarak, İsra!l’!n Şebaa’yı !ade etmes! !ç!n destek !sted!. Bu
sayede H!zbullah’ın bütün Lübnanlılar’ın desteğ!n! kazanan tek
kozunun el!nden alınmış olacağını da bel!rtt!. Amer!kan hükümet! oralı
olmadı.

[6] Bu hususu vurgulayan b!r görüş !ç!n Lübnanlı romancı El!as


Khoury’n!n 20 N!san 2006’da yaptığı şu konuşmaya bakab!l!rs!n!z:
“The Novel, the Novel!st and the Lebanese C!v!l War,” yayımlayan,
Un!vers!ty of Wash!ngton, Department of Near Eastern Languages
and C!v!l!zat!ons.

[7] B!r vakıf şekl!nde kurulan ve Oxford Ün!vers!tes! !le !şb!rl!ğ! yapan
Lübnan Araştırmaları Merkez! (“Centre for Lebanese Stud!es”), !ç
savaş sırasında yapılan akadem!k çalışmalara önayak olan başlıca
örgüttü. Bu merkez!n gerek kend! yayınları, gerekse IB. Taur!s
yayımcılık ş!rket! !le b!rl!kte yayımladığı pekçok çalışma, Lübnanlıların
“b!ze ne oldu?” sorusuna aradığı cevaplar hakkında b!lg! verecekt!r.
Savaş b!tt!kten sonra merkez!n para bulmakta güçlük çekmes! ve
faal!yetler!n!n yavaşlaması da sanırım d!kkate değer b!r durumdur.
Lübnanlı romancı, şa!r, müz!syen ve ressamların savaş yıllarında
verd!ğ! eserler de öneml!d!r.

[8] Ab! Ham!d M. el-Gazal!, el-Müstesfâ m"n ‘"lm "l-usûl, y.h. M. Yusuf
Necm (Beyrut: Dar Sâdır, 1995), c. I, s. 260.

You might also like