You are on page 1of 29

Tar!h, K!ml!

k, Vatandaşlık ve
S!yaset: Ermen! Meseles!n!n Ötek!
Yüzü
Etyen Mahçupyan

Tar!h, K!ml!k, Vatandaşlık ve S!yaset: Ermen! Meseles!n!n Ötek!


Yüzü

1. YAŞANANLAR

Tar!h herhalde en tal!hs!z sosyal b!l!m d!s!pl!n!... Çünkü s!stemat!k b!r


anlama çerçeves! olarak tanımlanmasıyla neredeyse hem zaman b!r
b!ç!mde araçsal b!r s!yas! söylem olarak da algılandı. Ulus-devletler!n
ve genelde modern!ten!n meşru!yet!ne h!zmet eden b!r kültürel
destek olarak görülüp kullanıldıkça, farklı m!ll! ve !deoloj!k
yaklaşımların man!pülat!f rölat!v!zm!ne reh!n düştü. Söz konusu farklı
yaklaşımların tar!h tartışması yoluyla b!rb!r!ne galebe çalması !se pek
rastlanmayan b!r durum. Hem geçm!ş!n karmaşıklığının b!rçok farklı
bakış açısına !z!n vermes!, hem de tar!hsel olaylardak! sürekl!l!k
!l!şk!s!n!n da!ma daha önce yaşanmış olana g!tme !mkanı yaratarak
sonradan yaşananın anlamını değ!şt!reb!lmes! neden!yle...

‘Ermen! meseles!’ d!ye tanımlanan tar!hsel süreç !ç!nde yer alan


olayların arka planında da farklı ulusal bakışların ürett!ğ! parçalı b!r
algılama bulunmakta. Ancak geçm!şe bu !deoloj!k süzgeçler!n
dışından, gerçekten de ney!n n!ç!n olduğunu anlamak üzere ve tüm
yaşananları mümkün olduğunca kuşatarak bakmaya çalışmak da
mümkün. Böyle b!r yaklaşımın tar!hte ger!ye g!tt!ğ!nde keşfedeceğ! en
çarpıcı bulgulardan b!r!, sonradan !zlenecek z!hn!yetsel ç!zg!
açısından, Osmanlı’nın daha kurulduğu !lk andan !t!baren anakron!k
olduğudur. Bel!rl! b!r tar!hsel döneme a!t anlam dünyasının !ç!nde
yaşarken, b!r sonrak! anlam dünyasının nasıl olacağını muhakkak k!
kolaylıkla öngöremey!z; ve bu anlamda h!çb!r toplumsal/z!hn!yetsel
yapıyı da örneğ!n ‘!lerleme karşıtı’ olarak değerlend!remey!z. Ama
geçm!ş! genel olarak ele aldığımızda göreceğ!m!z şey, Osmanlı’nın en
güçlü anında b!le, Avrupa’nın z!hn!yet açısından geleceğ! bel!rleme
etk!s!n!n daha fazla olduğudur. Örneğ!n kap!tülasyonların ver!ld!ğ!
Kanun! zamanında, herhalde hem Osmanlı hem de Batılı ülkeler kend!
açılarından akılcı davranmışlardı. Ancak sonradan yaşananlar,
geleceğ!n Batılılardan yana olduğunu açık b!r b!ç!mde ortaya koydu.
Avrupa/Osmanlı tar!h! sonuçta Batı’nın ürett!ğ! rölat!v!zm!n peş!nden
g!tt!; Osmanlı’ya epeyce ters olan kap!tal!zm ve m!ll!yetç!l!ğ! yarattı;
reformlar yoluyla da Osmanlı’yı zorunlu b!r ehl!leşmeye tâb! kıldı.

Bu açıdan bakıldığında Osmanlı !le Avrupa arasındak! z!hn!yet


farklılaşmasının sürekl! olarak arttığını ve bunun !mparatorluğu
çöküşe götüren ana neden olduğunu öne sürmek mümkün.
Osmanlı’nın d!n üzer!nden meşrû!yet kazanan cemaatç! yapısı,
Batı’da yeşeren b!reysell!ğe ve bunun uzantısı olan modern f!k!rlere
özünde hep yabancı kaldı. Osmanlı’nın heterojen ama h!yerarş!k
yapısı açısından kr!t!k kavram özgürlük veya eş!tl!k değ!l, adalett!. Bu
!se değ!ş!me kuşkuyla bakan, toplumsal yapıyı !deal dengeler !ç!nde
tutmak !steyen, uyumu b!r varsayım olarak temel alırken onu aynı
anda s!yaseten hedefleyen b!r yaklaşımdı.

Ne var k!, Osmanlı’nın !ç!ndek! uyum perspekt!f!, !mparatorluğu


çevreleyen z!hn!yetsel dünya !le g!derek artan b!r uyumsuzluğun da
nüves!n! oluşturdu. Ulus-devletler!n, kap!tal!zm!n ve n!hayet
emperyal!zm!n dünyayı kasıp kavurduğu döneme gel!nd!ğ!nde !se
artık bu uyumsuzluk dünyanın halletmes! gereken b!r ‘Şark meseles!’
olarak algılanmaktaydı. 19. yüzyıl başından !t!baren b!r yüz yıl !ç!nde,
!mparatorluğa dah!l neredeyse bütün örgütlü cemaatler!n reform
talepler! !le karşılaşıldı. Devlet bunları düzen bozucu, zararlı, adalet!n
temel! olan cemaatler h!yerarş!s! açısından yıkıcı bulduğu ölçüde;
bazen güç kullanarak bastırma yoluna g!tt!. Bu durum b!r yandan
cemaatler!n !ç!nden s!lahlı d!ren!ş örgütler!n!n oluşmasıyla; öte
yandan cemaat talepler!n!n Batılı ülkeler kanalıyla Osmanlı devlet!n!n
gündem!ne sokulmasıyla net!celend!. Fransa, İng!ltere ve Rusya zaten
buna fazlasıyla teşne !d!ler ve çözülme emareler! gösteren
!mparatorluktan pay kapma mücadeles!n!n asl! aktörler! olmakta
gec!kmed!ler. Emperyal!zm sahnes!ne sonradan g!ren Almanya !se,
Osmanlı’nın !ç s!yas! çek!şmeler!nden yararlanarak sahnede yer
almaya çalışmaktaydı.

D!ğer taraftan cemaatler!n !ç!nde yeşeren s!lahlı d!ren!ş ve eylemlere


devlet!n sert karşılık vermes!yle, devlet-cemaat !l!şk!ler! ger! dönüşü
zor noktalara taşındı. Cemaatler!n genelde Hır!st!yan olması ve
Batı’nın felsef! !dealler! üzer!nden b!r söylemle s!yasallaşmaları
sayes!nde; bu grupların eylem ve talepler! Batı’da haklı b!r özgürlük
mücadeles!n!n bel!rt!ler! olarak algılandı. Böylece cemaatler!n
m!ll!leşmes! sürec! başlarken, cemaatler!n söz konusu talepler
etrafında bütünleşmes! oranında reform talepler! b!rer m!ll! tasavvura
dönüştüler. Osmanlı devlet!n!n daha da kesk!n b!r b!ç!mde
reformlardan kaçınmasıyla b!rl!kte, söz konusu talepler uluslararası
anlaşmaların maddeler! olarak tar!h sahnes!nde gözükmeye başladı.
Osmanlı’nın buna tepk!s! çok daha ş!ddetl! oldu ve devletle cemaatler
arasındak! bütün güven !l!şk!s! kısa zamanda buharlaştı. 19. yüzyıl
ortasından !t!baren !mparatorluk neredeyse her y!rm! yılda b!r
temelde aynı reformları yapmak üzere uluslararası anlaşmalara !mza
attı, ancak h!çb!r!n! uygulamadı.

Aynı süreç !ç!nde Osmanlı, Müslüman ve Türk k!ml!kler! arasında


gez!nen ve heps!n! b!r d!ğer!n!n yer!ne kullanmakta be!s görmeyen b!r
aydın hareketlenmes! de adım adım Osmanlı s!yaset!ne hak!m
olmaktaydı. D!ğer taraftan devlet!n genel otokrat!k n!tel!ğ! Müslüman
ve Gayr!müsl!m s!yas! gruplar arasında sıkı b!r !l!şk!y! de anlamlı ve
gerçekç! kılmaktaydı. Dolayısıyla 1870-1920 arasındak! toplumsal
s!yaset, devlete karşı !şb!rl!ğ! yapan; ama aynı anda etn!k/d!nsel
k!ml!kler! !t!bar!yle çatışan, b!rb!r!yle h!çb!r zaman tam b!r güven
!l!şk!s! kuramayan, çoğu s!lahlanmaya eğ!l!ml! eylemc! grupların
gölges! altındaydı.

N!tek!m 1890 yılı c!varına gel!nd!ğ!nde İtt!hat Terakk! Cem!yet!


yanında Hınçaklar ve Taşnaklar da b!rer s!yas! part! olarak
kurulmuştu. Daha öncek! dönemde f!lantrop!k çabalardan adım adım
devr!mc!l!ğe kayan Ermen! örgütler! demokrat!k b!r yönet!m!, toprak
reformunu ve düşünce özgürlüğünü savunmaktaydılar. Başlangıç
dönem!nde !k! yapılanmada da bağımsızlık taleb!ne !l!şk!n herhang!
b!r bel!rt! yoktu. Bu s!yas! hareketler!n esas olarak !k! amacı Avrupalı
güçler!n d!kkat!n! Ermen! cemaat!n!n sorunlarına çekmek ve cemaat
!ç! !ht!yaçların koord!nel! b!r b!ç!mde karşılanmasıydı. Ancak daha
sonraları, özell!kle b!rkaç yüz b!n Ermen!n!n hayatını kaybett!ğ! tahm!n
ed!len 1894-96 olaylarından sonra, Ermen! s!yas! part!ler! cemaat!n
savunulmasına öncel!k vermeye başladılar. İlg!nç olan nokta bu
part!ler!n aynı zamanda modernleşmen!n araçları olarak da
davranmalarıydı. Hınçak ve Taşnak kurumsallaşması K!l!sen!n gücünü
azaltmakla ve klas!k cemaat el!t!n!n yer!ne geçmekle kalmamış; sınıf
mücadeles!, rasyonel dünya algılaması, stratej!k s!yaset algısı g!b!
yen! ve modern yaklaşımlarla değ!ş!m!n aktörü ve taşıyıcısı hal!ne
gelm!şt!.

Söz konusu bakış, klas!k ‘m!llet’ anlayışının dışına taşan, devlete bağlı
ancak onunla ‘sosyal kontrat’ !l!şk!s! !ç!nde olan modern b!r cemaat
tasavvuruna dayanmaktaydı. Ermen! s!yas! part!ler!n!n hedef!
!mparatorluğun ‘l!beralleşmes!yd!’, ama eğer bu gerçekleşmeyecekse
Ermen! bölges!n!n özgürleşmes!n!n hedeflend!ğ! de açıktı. Eklemek
gerek!r k!, K!l!se neredeyse 1910’lu yıllara kadar bu part!lere kuşkuyla
baktı ve tam desteğ!n! es!rged!. Dahası !lk kuruluş yıllarında part!
üyeler!n!n Ermen! halkı arasında yaptıkları propaganda faal!yetler!
büyük zorluklarla gerçekleşt!; çünkü g!tt!kler! yerlerden çoğu kez
kovulma, hatta dayak yeme durumları !le yüz yüze kaldılar.

Ermen! s!yas! part!ler!n!n İtt!hat Terakk! !le !l!şk!s! !se epeyce organ!k
b!r durum arz etmekle kalmadı, 1908 İk!nc! Meşrut!yete g!den yolda
g!derek artan b!r !şb!rl!ğ!n! !fade ett!. N!tek!m Meşrut!yet tüm
cemaatler!n özgürlük yanlısı kes!mler!nce olağanüstü çoşkuyla
kutlandı ve özgürlük uğruna hayatlarını kaybeden Ermen!ler
Türk/Müslüman kes!mde takd!r konusu oldu. Ne var k!, yüzeyde bu
b!rl!ktel!k artan b!r b!ç!mde sürerken, her !k! taraf da cemaatç!
bakıştan kurtulab!lm!ş değ!ld!. Osmanlı’nın ataerk!l anlam dünyası
k!ml!kler!n ancak cemaat bağlamında algılanmasına yol açmaktaydı
ve ne İtt!hat Terakk!’n!n ne de Ermen! s!yas! part!ler!n!n gerçek
anlamda b!r toplum tasavvurları vardı. Dolayısıyla Osmanlı
entellektüel ve s!yas! atmosfer! b!r bütün olarak modernleşme !le
cemaatsal m!ll!leşme arasında sarkaç m!sal! g!d!p geld!. N!tek!m
Meşrut!yet !lanının üzer!nden daha b!rkaç ay geçm!şken Adana’da
yaşanan olaylar Ermen!ler !ç!n ağır b!r şok oldu. 31 Mart vakası
ortamında Ermen!ler! hedef alan saldırılar b!r s!lahlı d!renç hareket!n!n
oluşmasına neden olmuş; devlet!n araya g!rmes!yle Ermen!ler
s!lahlarını tesl!m etm!ş; ama daha sonra s!lahsız Ermen!ler!n
katled!ld!ğ! b!r d!z! sokak hareket! yaşanmıştı. Bu olay devlete ve
İtt!hat Terakk!’ye güven!lemeyeceğ!n!n, Meşrut!yet!n Ermen!
cemaat!n!n kader! açısından b!r aldatmaca olduğunun kanıtı olarak
algılandı.

N!tek!m İng!l!z Arş!vler!ne göre 1910 yılında Talat Paşa Anadolu’nun


etn!k ve d!nsel açıdan homojenleşt!r!lmes!nden söz etmekteyd!. Nüve
hal!ndek! bu yaklaşım, 1912 yılı !ç!nde genel b!r anlayışa dönüştü. Bu
z!h!nsel kaymanın !k! neden! vardı: B!r!nc!s! Balkan Savaşı’nda alınan
yen!lg! s!yasete ve geleceğe !l!şk!n algılamayı bütünüyle değ!şt!rd!.
Osmanlı aydınları !lk kez ‘bu g!d!ş!n kötü’ olduğunu, tüm ülken!n ve
devlet!n kaybını !ma ett!ğ!n! fark ett!ler. İk!nc!s!, Arnavutların b!r
Müslüman cemaat olarak Osmanlı’ya karşı bağımsızlığını kazanması
ve bunun Arnavut talepler!n!n b!r uluslararası antlaşmaya g!rmes!
sayes!nde olduğunun düşünülmes!, bu tür antlaşmaların bölücü b!r
unsur olarak değerlend!r!lmes!n! get!rd!. Bu !k! yen! algılamanın b!r
araya gelmes! !se Ermen!ler! b!r ‘tehl!ke’ hal!ne get!rmekteyd!. Çünkü
Ruslarla yapılan Aya Stefanos Antlaşması’nda 16. madde olarak yer
alan Ermen!lere yönel!k reformlar, Berl!n Antlaşması’nın 61.
maddes!nde bu kez tamamen uluslararası b!r n!tel!k kazanmıştı. Öte
yandan Ermen!ler adına coğraf! açıdan resmen ‘Ermen!stan’ denen
b!r bölgede yoğun olarak yaşamanın yanında, toplam nüfusun yüzde
onunu oluşturan yaygın b!r cemaatt! ve hatırı sayılır b!r !kt!sad! güce
sah!pt!ler. Batılı ülkeler kend! ulusal çıkarları doğrultusunda Ermen!
talepler!n! ve s!yaset!n! man!püle etmede b!r be!s görmed!ler. Bazı
bölgelerde Ermen! çeteler! somut f!z!ksel yardımlar alırken, Batı’nın
genelde teşv!k ed!c! manev! desteğ! Ermen! s!yaset!n!n çatışmacı ve
bağımsızlıkçı b!r n!tel!k almasına; cemaat !ç! entegrasyoncu eğ!l!m!n
kırılmasına neden oldu.

D!ğer taraftan Balkan Savaşı’nın hemen sonrasında, 1913 yılında


İtt!hat Terakk! Cem!yet!’n!n g!zl! oturumunda !se Anadolu’nun
Türkleşt!r!lmes! kararı alındı. Bu gel!şme Alman General! Goltz
Paşa’nın Osmanlı Genelkurmayında etk!l! olacağı b!r döneme denk
gelmekteyd!. Goltz Paşa henüz b!rkaç yıl önce gerçekleşen
Belç!kalılara yönel!k soykırımı yürüten Alman komuta heyet!n!n akt!f
b!r üyes!yd!. Dahası o dönemde tüm Avrupalı büyük güçler kend!
sömürgeler!nde ve !şgal ett!kler! topraklarda muhtemel m!ll!yetç!
d!ren!şler! önlemek !ç!n ‘nüfus sulandırması’ yöntemler! kullanmakta;
yan! nüfusu dağıtarak tehl!kel! buldukları etn!k k!ml!kler!n oranını
bel!rl! yüzdeler!n altına çekmeye çalışmaktaydılar. Aynı yıl !ç!nde
Teşk!lat-ı Mahsusa farklı b!r amaçla, bu kez ‘yurt savunması’
m!syonuyla yen!den yapılanırken; hap!shanelerdek! suçluların serbest
bırakılarak Teşk!lata alınması örgütün hem k!ml!ğ!n! hem de s!yaset
anlayışını değ!şt!rd!. Bu noktadan sonra Teşk!lat Anadolu’nun nüfus
‘meseles!n!’ m!ll! etn!s!te çerçeves!nde çözmeye yönel!k, hukuk dışı
b!r örgüte dönüştü.

Bu arka plan önünde ve prat!k örgütlenmelerden güç alarak,


İtt!hatçıların çek!rdek kadrosu Ermen!ler!n Anadolu’dan
‘tem!zlenmes!ne’ yönel!k b!r plan ürett!. Bu tartışmalar Türkçülüğün
genel kabul gördüğü ve !ç!nde h!ç Hır!st!yan üye barındırmayan !ç
grupta yapıldı. Tehc!r uygulaması !lg!nç b!r b!ç!mde önce Süryan!lerle
başladı ve 1914 Eylül’ünde bu yönde em!r yayımlandı. Osmanlı asker!
arş!vler! uygulamanın adım adım tak!p ed!ld!ğ!ne da!r b!rçok belge
!ht!va etmekte. Bu kaynaklarda Enver Paşa’nın akrabası olan Ömer
Nac! Bey komutasında Musul’dan get!r!len Teşk!lat-ı Mahsusa
üyeler!n!n Tur Abd!n bölges!ndek! Süryan!ler! Ermen!lerle b!rl!kte nasıl
sürdükler!n! görmek mümkün. Aynı yılın ortalarından !t!baren önce
tüm s!lah tutab!len Ermen! erkekler! askere alındılar; ardından askerl!k
yaşı altında ve üstünde yer alan erkekler amele taburlarında
toplandılar. 1915 başına gel!nd!ğ!nde askerdek! Ermen!ler!n
s!lahsızlandırılması !şlem! başlarken; devlet s!v!l Ermen!lerden de
eller!ndek! s!lahları tesl!m etmes!n! !sted!. Oysa hukuken s!lah
taşımanın serbest olması b!r yana, Müslüman kes!m!n özell!kle
s!lahlandırıldığına da!r !şaretler vardı.

Bu atmosfer Ermen!lere !lk kez toplu b!r kıyımla karşı karşıya oldukları
duygusunu ver!rken !k! gel!şmeye neden oldu: B!r yandan Ermen!
askerler çoğunlukla s!lahlarını tesl!m etmeden f!rar etmeye çalışırken;
özell!kle Doğu Anadolu’dak! Ermen! cemaat! de belk! !lk kez
bütünüyle Taşnak m!ll!yetç!l!ğ!yle bütünleşt!. O zamana kadar olayı
ed!lgen b!r b!ç!mde !zlemekte olan Batı Anadolu Ermen! burjuvaz!s!
de böylece son kertede bu m!ll!yetç!l!ğe yen!k düşmüş oldu. Bu
kutuplaşan atmosfer altında, devr!mc! faal!yet gösteren küçük
grupların asker kaçaklarıyla b!rleşmes! ve kend!ler!ne b!r savunma ve
d!renme mevz!s! aramalarıyla b!rl!kte Van c!varında s!lahlı b!r Ermen!
gücü oluşmaya başlamıştı. Devlet !se !lk kez ve henüz tehc!re !l!şk!n
herhang! b!r karar ortada yokken, 1915 Şubat’ında Zeytun’dan
yaklaşık 8000 k!ş!y! Konya !st!kamet!ne zorunlu göçe tab! tuttu. Buna
karşılık vermek üzere manastıra kapanarak d!renen 32 Ermen!
feda!s!n!n devlet güçler! !le çatışmaları !se Osmanlı tar!h!ne Zeytun
İsyanı olarak geçt!.

Bu arada askerdek! Ermen!ler!n öldürülme haberler! de artık alenen


ortalıkta dolaşmaktaydı. Yaklaşık 6 ay süren Van d!ren!ş! devlet
güçler!n!n mutlak zafer!yle b!terken, aynı süreç !ç!nde 24 N!san
1915’te tüm Anadolu’dan toplanan yaklaşık 2300 c!varında aydın,
s!yasetç!, yazar ve sanatçının b!r bölümü Çankırı’ya d!ğerler!
b!l!nmeyen yerlere götürülerek yargısız !nfaza uğradılar. Fa!l! meçhul
kalan bu blok c!nayet Ermen! cemaat!n!n muhtemel entelektüel ve
s!yas! l!derl!ğ!n!n tırpanlanmasını hedef almıştı. Aynı tar!hte Talat
Paşa’nın d!rekt!f!yle !ç kısımlara yönlenm!ş olan sürgün kaf!leler!n!n
yönü Sur!ye’ye Der Zor çölüne çevr!ld!. Mayıs ayında tehc!r
kanununun çıkmasıyla b!rl!kte !se zaten erkeklerden büyük çapta
arındırılmış olan Ermen! cemaat!, tüm Anadolu ve Rumel!’den kaf!leler
hal!nde doğuya sürüldüler. Batılıların gözü önünde olan İstanbul ve
İzm!r bu uygulamanın dışında g!b! dursa da, D!van-ı Harb-! Örf!
kayıtları bu şeh!rlerdek! bekar ve !şs!z Ermen!ler!n de sürgün ed!ld!ğ!n!
göstermekte.

Tehc!r uygulamasının en azından Talat Paşa ve Bahaett!n Şak!r g!b!


l!derler!n tamamen kontrolünde ve b!lg!s! dah!l!nde yapıldığına,
sonuçlarının ne olacağının b!l!nd!ğ!ne da!r b!rçok del!l göster!leb!l!r.
Bunların en dramat!k olanı Talat Paşa’nın 1915 Ağustos’unda yabancı
konsoloslara “Ermen! meseles! çözülmüştür” demes! ve gene aynı
tar!hlerde “Ermen!ler!n yen! vatanı Der Zor’dur” demes!d!r. Çünkü
Osmanlı arş!vler!ne göre 1913 yılında Balkan göçmenler! akın akın
ülkeye geld!kler!nde Talat Paşa Sur!ye’ye gönderd!ğ! b!r telgrafta bu
göçmenler!n Der Zor’a yerleşt!r!lme !ht!mal!n! sorgulamaktadır. Ne var
k!, karşıdan gelen yanıt, bu çölde yaşama !ht!mal!n!n olmadığı ve
gönder!lecek göçmenler!n muhakkak k! ölecekler! şekl!nded!r. D!ğer
b!r dey!şle Sur!ye’ye gönder!len Ermen!ler!n hang! sonuçla
karşılaşacaklarını Talat Paşa b!lmekteyd!… Başka b!r olgu, gene Talat
Paşa’nın 1915 Temmuz’unda !t!baren tüm Anadolu’nun nüfus
har!talarını !ller!n !dar! am!rler!nden köy köy !stemes! ve bunların
düzenl! b!r b!ç!mde bel!rl! aralıklarla yen!lenmes!d!r. 1917 yılının Şubat
ayındak! b!r telgrafla !se kaç adet Ermen!n!n kaldığı, a!leler!n
k!mlerden oluştuğu, !s!mler!n!n ne olduğu g!b! b!lg!ler yanında bu
Ermen!ler!n ‘hâlâ n!ye orada oldukları’ da sorulmaktadır. N!hayet
tehc!r sırasında açlık ve hastalık çeken kaf!lelere yardım !steğ!nde
bulunan yabancı m!syonların Dah!l!ye Vekalet!nce engellend!ğ! de
b!l!nmekted!r.

Tehc!r uygulamasının merkez!n b!lg!s! dah!l!nde yürütüldüğüne da!r


en öneml! del!llerden b!r! !se muhakkak k! İtt!hat Terakk! hükümet!n!n
tehc!r masraflarını sürgün ed!len Ermen!lere yükleyen
hesaplamalarıdır. Buna göre el konan malların satışından elde
ed!lecek gel!r tüm operasyonun g!derler! !ç!n harcanacak ve ger!s!
merkezde tutulacaktır. N!tek!m buna uymayarak z!mmet!ne servet
geç!rme peş!nde olan 1300’den fazla !nsan yargıya sevk ed!lm!ş ve
bazıları ölümle cezalandırılmıştır. Dolayısıyla İtt!hat Terakk! hükümet!
yaklaşık b!r m!lyon !nsanın tüm mal ve nak!t varlığına merkez! olarak el
koyarak bunu kend! amaçları doğrultusunda kullanmıştır; ve bu büyük
servet!n !ç teşk!latta nasıl b!r paylaşım mekan!zmasına konu olduğu,
geleceğe nasıl taşındığı hâlâ tam olarak b!l!nmemekted!r.

Yaşananların h!kayes! bugün b!nlerce gözlemc!n!n anlatısında


bulunab!leceğ! g!b!, b!zzat İtt!hat Terakk! üyeler! arasında y!rm! kadar
k!ş!n!n hatıratı da mevcut. Ayrıca dönem!n Sabah ve Alemdar
gazeteler!nde; ve toplamı 65 olan İstanbul D!van-ı Harb-! Örf!
yargılamalarının 12 tanes!n!n tutanaklarını yayımlayan Takv!m-!
Vekay!’de bu yaşananların serencamına ve nedenler!ne !l!şk!n b!rb!r!n!
tamamlayan yeterl! kanıt yer almakta. Bu durumda olayın b!r
‘soykırım’ olup olmadığı !k!nc!l kaldığı söyleneb!l!r; çünkü yapılan etn!k
tem!zleme uygulaması dönem!n Osmanlı hukukuna göre de zaten suç
teşk!l etmekteyd!. Dolayısıyla karşımızda b!r devlet!n salt bel!rl! b!r
etn!k k!ml!ğe sah!p olmaları neden!yle suçsuz vatandaşlarına karşı
uygulamış olduğu b!r kıyım olduğu açık.

D!ğer taraftan soykırım sözcüğünün yaşanmış olanın b!zzat kend!s!


olarak gözlemleneb!l!r b!r olgudan z!yade, yaşanmış olana ver!lm!ş b!r
ad olduğunu da gözden kaçırmamak gerek. D!ğer b!r dey!şle soykırım
tesp!t! b!r tar!hsel çalışmanın sonucu olarak yapılab!lse de, böyle b!r
çalışmanın ön kabulü olarak kullanılamaz. Dahası tar!h görünene
kıyasla da!ma daha karmaşık b!r alandır ve b!r meselen!n !k! tarafı !ç!n
s!metr!k sorunsallar yaratmaz. Dolayısıyla Ermen! resmî görüşünün
sadece Ermen!lere yapılmış olandan hareketle ürett!kler! b!r tar!h,
güdük ve eks!k kalmaya mahkumdur. Çünkü Osmanlı açısından
öneml! olan Ermen!ler!n etn!k k!ml!ğ! değ!l, s!yasallaşmaya çok müsa!t
olan nüfus dağılımları ve ekonom!k güçler!yd!. Ermen!ler Osmanlı !ç!n,
b!r b!ç!mde halled!lmes! gereken b!r mesele, sorun olmaktan
çıkarılması gereken b!r k!ml!kt!. Öte yandan doğal olarak bu durumun
böyles! b!r tem!zl!k uygulamasını zorunlu olarak !ma ett!ğ! öne
sürülemez. N!tek!m İtt!hatçıların da önünde as!m!lasyondan
federal!zme uzanan b!r ç!zg! bulunmaktaydı; ama durumun ac!l b!r
sorun olarak algılanması ve Dünya Savaşı’nın get!rd!ğ! ‘uygun’
koşullar altında b!l!nen yola g!r!ld!.

Bu tesp!te karşılık olayın ne devlet! ne de Müslüman/Türk cemaat!


bütünüyle mahkum etmeye yeterl! olmadığı da apaçıktır. Her şeyden
önce yerel Osmanlı bürokras!s! !ç!nde uygulamalara karşı çıktığı !ç!n
!ş!n!, varlığını ve hayatını kaybeden !nsanlar söz konusudur.
Kastamonu g!b! bazı v!layetlerde Müslüman/Türk eşrafın Ermen!lere
dokunulmaması !ç!n resmen devlete müracaat ett!kler! b!l!nmekted!r.
Ayrıca b!rçok Ermen! köy ve yerleş!m grubunun !ht!da ed!p
Müslümanlığı seçmes!ne !z!n ver!lm!ş; on b!nlerce Ermen! çocuğu
Müslüman a!leler tarafından korunup saklanmıştır. Bugün böylece
Müslümanlaşan Ermen! sayısının 200 !la 500 b!n arasında olduğu
tahm!n ed!lmekte.

Osmanlı devlet yapısının kend! !ç kurgusuna baktığımızda da, devlet!


b!r ‘b!l!nçl! özne’ olarak mahkum etmek zordur. Öncel!kle zamanının
hükümet! !ç!nde yaşananları ancak sonradan öğrenen ve tüm
detayları h!çb!r zaman b!lemeyecek olan üyeler bulunmaktadır. İk!nc!
olarak tüm yaşananların ardından 1918 yılının sonbaharında Osmanlı
Mecl!s! açıldığında, b!rçok Ermen! m!lletvek!l!n!n hâlâ görevler!n!n
başında olduğu görülmekted!r. Osmanlı bürokras!s! !ç!nde yer alan
b!rçok Ermen!n!n !se bu yerler! korumakla kalmayıp, daha sonrak!
yıllarda yeşerecek olan Kurtuluş Savaşı’na akt!f destek veren roller
üstlend!kler! b!l!nen b!r olgudur. D!ğer taraftan tehc!r!n önces! ve
süres!nde Sarıkamış’tan Çanakkale Muharebes!ne on b!nlerce Ermen!
asker!n!n Osmanlı bayrağı altında ölüme g!derken, bu askerlere
güven!ld!ğ! de b!r sır değ!ld!r. N!hayet Osmanlı yargısının tehc!r ve
kıyımda rol alanları açık ve ad!l b!r mekan!zma !ç!nde yargıladığı,
b!zzat Müslüman/Türk tanıklıklarına dayanarak yaşananları büyük
ölçüde açığa çıkardığı tar!he mal olmuş b!r hak!katt!r…

Dolayısıyla yaşananların İtt!hat Terakk!’n!n !ç yapılanmasında yer alan


b!r karar odağının, gayrı hukuk! b!r teşk!lat aracılığıyla gerçekleşt!rd!ğ!
b!r etn!k tem!zl!k olarak tanımlanması gerek!r. Bu arada unutulmaması
gereken nokta Taşnakların ve genelde Ermen! m!ll!yetç!ler!n!n de
z!hn!yet olarak İtt!hatçılardan çok farklı olmadıkları; !k! tarafın da
cemaatç!l!k üzer!ne !nşa ed!lm!ş b!r m!ll!yetç!l!ğ!n peş!nden g!tt!ğ!d!r.
Aradak! fark Müslüman/Türk tarafın Ermen! tarafına göre çok daha
güçlü olması ve bu gücü karşısındak!n! ezmek !ç!n kullanmayı kend!
et!k anlayışına sığdırab!lmes!d!r.

2. SORULAR
Bu noktadan hareketle günümüzün Türk!ye Cumhur!yet!’n!n farklı b!r
et!k kaygı duyduğunun açıkça görülme !ht!yacı bulunmakta. Bu
sadece Ermen!ler!n veya Ermen!stan’ın değ!l, tüm Batı dünyasının
taleb!. Ardından 90 yıl geçm!ş b!r kıyım olayının bugün çok daha
sağduyulu b!r b!ç!mde, yaşanmış olanlara ps!koloj!k mesafe alarak ve
tar!h! anlama !steğ!n! öne çıkararak değerlend!r!lmes! beklen!r. Dahası
soykırım kel!mes! kullanılacak olsa b!le, bu suçun b!reysel olduğu ve
b!r topluma, m!llete veya devlete küll!yen yüklenemeyeceğ! hukuka
g!rm!ş durumdadır. Bu durumda acaba Türk!ye n!ç!n 1915’te rol almış
b!rkaç suçlu !nsanı hâlâ devlet pol!t!kası olarak savunmaya ve onların
yaptıklarına sah!p çıkmaya çalışmakta? Bu soru Türk!ye toplumunun
tar!hle olan !k!rc!kl! !l!şk!s!ne de b!r göndermed!r. Çünkü asıl olan bu
toplumun yaşanmış olan gerçek tar!hten, bunun !ç!n gereks!n!len
nesnell!kten kaçmasıdır. Dolayısıyla Müslüman/Türk anlam
dünyasında ‘1915’, belk! de sadece o !k! yıl !ç!nde yaşananları değ!l,
yüzleş!lmekten kaçınılmış tüm tar!hsel geçm!ş! sembol!ze etmekte.
Bu durumda soru, Türk!ye’n!n n!ç!n tar!hten korktuğudur…

İk!nc! b!r soru Türk!ye toplumunun bu durumu nasıl olup da böyles!ne


sorunsuzca ve sorumsuzca kabullend!ğ!d!r. Türk!ye’de yaşamakta
olan Müslüman/Türk !nsanlar b!rer b!rey olarak kend! geçm!şler!n!
gerçekten yaşandığı g!b! anlamaya hevesl! olmamanın yanında; b!rer
vatandaş olarak devlet!n onlara öğrett!ğ! geçm!ş! sorgulamaya da
yatkın gözükmemekted!r. Dolayısıyla bu nasıl vatandaşlık, bu nasıl b!r
b!rey sorularıyla b!rl!kte, bu nasıl b!r k!ml!k sorusu da gündeme
alınmalıdır. D!ğer b!r dey!şle Türk k!ml!ğ! acaba ancak tar!hle
yüzleş!lmed!ğ! takd!rde ayakta kalması mümkün olan b!r k!ml!k m!d!r?
Acaba tar!hle yüzleşmeme ve vatandaşlık sorumluluğundan kaçma
dürtüler! b!rb!r!n! besleyerek, Türk k!ml!ğ!n! günümüz devlet/toplum
!l!şk!s!n!n operasyonel b!r unsuru hal!ne m! get!rm!şt!r?

Tar!he bakışın tıkanması günün anlaşılması yanında, geleceğ!n


kurulmasını da doğrudan etk!lemekte. Ermen! Cumhur!yet!n!n
Sovyetler!n dağılmasının ardından yen!den tar!h sahnes!ne çıkmasıyla
b!r tür ‘hortlak’ görmüş g!b! paral!ze olan Türk!ye; bu ülkeyle !l!şk!
kurmayı mümkün olduğunca ya ertelem!ş ya da çözümü olmayan
süreçlere bağlı kılmak !stem!şt!r. Bu açıdan Karabağ’ın otonom!
talepler! ve Ermen!stan’ın Azer! toprağını !şgal etmes!, Türk!ye’ye
!sted!ğ! fırsatı vererek !l!şk!s!zl!ğ! konsol!de eden b!r durağanlık hal!
üretm!şt!r. Bugün Türk dış pol!t!kasının Ermen!stan yönünde herhang!
b!r !n!syat!f sah!b! olmaması b!r yana, bu ülkeye !l!şk!n gerçek b!r dış
pol!t!kanın varlığından da söz ed!lemez. Sank! zamanın değ!şmes! ve
bu ülken!n yen!den buharlaşarak geld!ğ! yere ger! dönmes!
beklenmekted!r. Dolayısıyla bu s!yasetten kaçışın da !rdelenmes!
gerek!r. Acaba Türk!ye kend!s!nden kat be kat güçsüz ve n!hayette
Türk!ye’ye muhtaç olan b!r ülke !le sorunlarını çözememekte ve bu
muhatabını s!yaset!n dışında tanımlamakta? Acaba bu s!yas!
tıkanmanın ve etrafında örülen paranoyanın Türk k!ml!ğ! ve
vatandaşlığıyla b!r !l!şk!s! var mı?

3. YANITLAR

Ermen! meseles! etrafında yapılacak nesnel b!r anal!z, önümüzdek!


esas meselen!n Ermen!ler veya soykırım olmadığını !ma etmekte.
Yüzleş!lmes! gereken ama s!stemat!k olarak kaçınılan tar!hsel olgu,
İtt!hat Terakk! !le Cumhur!yet arasında açık b!r sürekl!l!ğ!n
bulunmasıdır. Her şeyden önce Cumhur!yet’e g!den ç!zg!n!n
meşru!yet!n! sağlayan Anadolu d!ren!ş! İtt!hatçılar tarafından
planlanmıştı. N!tek!m Erzurum Kongres!’n! oluşturan üyeler Mustafa
Kemal’!n !lk kez karşılaştığı ve tümüyle İtt!hatçı olan !nsanlardı. 1920
yılında açılan !lk Mecl!s’te üyeler!n en az beşte b!r!n!n 1915-17
aralığında İtt!hat Terakk! veya Teşk!lat-ı Mahsusa !le doğrudan !l!şk!l!
olması b!r yana, bu b!lg! Mecl!s kataloğunda açıkça z!kred!lm!şt!. İk!nc!
olarak Cumhur!yet’!n yönet!m kadrosu daha öncek! dönem!n
s!yasetç!, bürokrat ve eylemc!ler!n! kullanmada h!çb!r sakınca
görmed!. Ermen! tehc!r! sırasında akt!f görevler !fa eden Şükrü Kaya,
Tevf!k Rüştü Aras, Abdülhal!k Renda g!b! !nsanlar Cumhur!yet’!n
bakanları olmakla kalmayıp, yen! b!r vatandaş t!poloj!s!n!n
oluşturulması sürec!nde devlet pol!t!kasının m!marları arasında yer
aldılar. Üçüncüsü, sürgüne g!den Ermen!lerden elde ed!len servet!n
ürett!ğ! yen! b!r devletç! burjuvaz!, Cumhur!yet’le b!rl!kte ülken!n ‘m!ll!
!kt!sad!yatını’ oluşturmak üzere teşv!k ed!ld!. Unutmamak gerek!r k!
1923’tek! !lk İkt!sat Kongres!ne tek b!r gayr!müsl!m b!le çağrılmamıştı.
Dördüncü olarak gayr!müsl!mlere yönel!k İtt!hatçı bakış ve pol!t!kalar,
Cumhur!yet dönem!nde de kes!nt!s!z b!r b!ç!mde sürdürüldü. 1920’l!
yıllarda Ermen! tüccarların kent sınırları dışına çıkmasını engelleyen
veya Ermen!ler! evler!n! göçmenlerle paylaşmak zorunda bırakan
uygulamalar; Yahud!lere yapılan 1934 Trakya pogromu, 1942 Varlık
Verg!s! ve 1955 yılındak! 6-7 Eylül olayları !le devam ett!. 1970
sonrasında gayr!müsl!m vakıflardan alınmış 36 Beyannames!n!n b!r
‘vakf!ye’ olarak tanımlanmasıyla b!rl!kte !se, devlet!n bu cemaatlere
a!t büyük b!r servete el koyması mümkün oldu. Ancak beş!nc! ve belk!
de asıl öneml! nokta, İtt!hatçı geleneğ!n devlet !ç!nde somut ağlar
oluşturmasına paralel olarak, Cumhur!yet’!n zaman !ç!nde 1915’te
!şlenm!ş olan suçu tümüyle !nkar etmes! ve suçluları sah!plenmes!yd!.
Böylece İtt!hatçı yaklaşım hem !nsan gücü ve ağı olarak, hem de
pol!t!kaları bel!rleme etk!s! açısından devlet !ç!nde çek!rdek b!r güç
odağı hal!ne gelerek günümüzdek! ‘der!n devlet’ oluşumunun asl! b!r
parçası oldu. Dolayısıyla 1915 olayları !le yüzleşmekten kaçınan, böyle
b!r yüzleşmey! tehl!kel! addeden b!r devlet tutumu gel!şt!.
Yönet!c!ler!n tar!h!n!n toplumun b!lg!s! dışına !t!lmes! !se, Türk!ye’de
tüm tar!h!n yapaylaştırılmasını ve şablon b!r söyleme hapsed!lmes!n!
!fade ett!.

Toplumun bu duruma razı gelmes!n!n altında !se, muhakkak k! ‘genç’


Cumhur!yet’!n verd!ğ! ulusal k!ml!kle tar!h!n algılanması arasındak!
!l!şk! yatmakta. Karmaşık b!r Müslüman dünyadan Türk etn!k
k!ml!ğ!n!n üret!lmes!, Osmanlı’dan kopuşu ve taze b!r başlangıcı !ma
etmekteyd!. Sank! karşımızda Osmanlı’nın küller!nden doğan, ancak
b!r yandan kad!m !nsanlık tar!h!n!n asl! b!r unsurunu teşk!l eden, d!ğer
taraftan da günümüz tar!h sahnes!ne tamamen yen! ve tem!z b!r
k!ml!kle çıkan b!r kav!m bulunmaktaydı. Bu sorunlu tanımlamanın
önkoşullarından b!r!, b!zzat Cumhur!yet’!n ayrımlaşmış ve tem!zlenm!ş
b!r tar!h!n çıkış noktası olarak alınmasıdır. Günümüz resmî tar!hç!l!ğ!
açısından sank! tar!h Mustafa Kemal’!n Samsun’a çıkması !le
başlamakta. Ancak asıl öneml!s! b!r yaşanmışlık olarak tar!h!n gene
Mustafa Kemal’!n perspekt!f!, algılaması ve aktarması çerçeves!
!ç!nde sunulmasıdır. Buna göre ‘tar!hte ne oldu’ sorusunun yanıtının
bulunacağı asıl kaynak Nutuk’tur. Söz konusu yaklaşımın d!nsell!ğ! b!r
yana, b!r tar!hsel şahs!yet!n kend!s!n! de !lg!lend!ren b!r tar!hsel
sürece !l!şk!n kanaat! ve değerlend!rmes! b!zat!h! ‘tar!h’ sanılmaktadır.
Böylece Türk toplumunun tasavvurunda kurmaca !le yaşanmışlık
arasındak! mesafe ortadan kalkmış; tar!h b!r kurmaca olarak
!çselleşt!r!lm!şt!r. Bu durum devlet el!yle üret!len kurmacaların gerçek
yaşanmışlıkların yer!ne geçmes!n! kolaylaştırırken; toplum bunu
yadırgamamakta, hatta söz konusu !şlev! devletten talep etmekted!r.
Çünkü kurmaca b!r geçm!ş, Türk k!ml!ğ! açısından ps!koloj!k b!r
gereks!nmeye de karşılık gelmekte. Ulusal k!ml!ğ!n !çerd!ğ! çel!şk!ler
ve hak!k! tar!hsell!kler böylece b!r kenara konab!l!rken, tem!zlenm!ş b!r
tar!h tem!z b!r k!ml!ğ!n de altyapısını oluşturmaktadır.

Devletle toplum arasında b!r ortaklığı !ma eden bu tar!h anlayışı -


aynen Osmanlı’da İslam!yet!n yer!ne get!rd!ğ! !şleve benzer b!r
b!ç!mde- hem k!ml!k üreten hem de üret!len k!ml!ğe meşru!yet
sağlayan b!r !deoloj!k arka plandır. Bu algılama, b!reysell!ğ! dışarıda
bırakan otor!ter b!r modern!zm!n ben!msenmes! !le b!rl!kte, tar!h! b!r
devlet alanı hal!ne get!rmekle kalmamış; ona bağlı olan Türk k!ml!ğ!n!
de doğrudan devlet tasarrufu altında tanımlamıştır. Böylece Türk
k!ml!ğ!, devlet!n sah!pl!ğ!nde ve koruması altında, devlet!n k!ş!ye
verd!ğ! veya atfett!ğ! b!r n!tel!k olarak yerleşm!şt!r. Türk!ye’de !nsanlar
kend!ler!ne !l!şk!n n!tel!klerden z!yade, devlet!n tanımladığı ‘Türk’e
uygun davrandıkları ölçüde Türk k!ml!ğ!ne sah!p sayılmaktalar.
Dolayısıyla ‘Türk’ün nasıl davranacağı, tutum alacağı, hatta
düşüneceğ! b!r devlet pol!t!kası olarak karşımıza çıkab!lmekte.
Toplumun kend! k!ml!ğ!n! devlette bulmasının karşılığı !se, devlet!n bu
k!ml!ğ! b!r yönet!m aracı hal!ne get!rerek bel!rl! b!r vatandaş kategor!s!
üretmes!d!r. Burada ‘vatandaş’ devlet tarafından ver!lm!ş
sorumlulukları devlet!n !sted!ğ! b!ç!mde taşıyan b!r k!ş! olarak
bel!rmekte. D!ğer b!r dey!şle devlet!n k!ş!ye verd!ğ! k!ml!ğ!n bedel!,
vatandaş olarak ger! ödenmekte… Söz konusu vatandaş sorumluluğu
!ç!ndek! en öneml! alan !se, b!zzat k!ml!ğ! korumaya yönel!k b!r tar!h
söylem!n!n sah!plen!lmes! olarak ortaya çıkmakta. Böylece geçm!ş
yaşanmışlık olarak tar!h, devlet!n ve vatandaşların elb!rl!ğ! ett!ğ! b!r
algılama !ç!nde araçsallaşıp, ‘m!ll!’ b!r n!tel!k kazanmakta. Ne var k!,
bu durum tar!h!n !deoloj!k b!r kurmacanın gölges! altında ez!lmes!n!n
ve genelde et!k kaygıları d!kkate almayan b!r ‘m!ll!l!ğ!n’ !ç!nde
er!mes!n!n de !fades!.

Ulusal k!ml!ğ!n var olması ve yaşaması !ç!n devlete bu denl! bağımlı


olunması, toplumun kend! k!ml!ğ!ne karşı tehl!ke oluşturab!lecek her
konuyu devlete tesl!m etmes!yle sonuçlanmakta. Bu tehl!keler, bazen
konuşmayı b!le sakıncalı sayan, b!lg!n!n b!r stratej!k güvenl!k unsuru
olarak devlette tekelleşmes!n! yadırgamayan; üstel!k bu tutumu b!r tür
‘dayanışma’ olarak algılayan, ed!lgen b!r toplumsal yapının üremes!ne
neden olmakta. Devlet !se k!ml!k savunmasını k!ml!ğ! oluşturan b!r
temel unsur hal!ne get!rd!ğ! ölçüde, vatandaşı üreteb!len b!r
mekan!zma ve referans oluşturmakta. D!ğer b!r dey!şle Türk!ye’de
ulus-devlet!n devlet tarafından üret!lm!ş b!r ulusu !ma etmes!
geçm!şe a!t b!r gözlem değ!l, halen devam eden b!r süreç. Bel!rl! b!r
tar!h!n yaratılması k!ml!k yoluyla toplumun da yaratılmasını !fade
ederken; toplumun devlet!n rehberl!ğ!ne tâb! vatandaşlar olarak
kurumsallaşması, devlet!n ve onun adına davranab!lenler!n
yönet!msel meşru!yetler!n! sağlamakta… Böylece devlet! tehd!t eden
her şey doğrudan k!ml!ğ! tehd!t eder hale gel!rken, toplum da
rehberler tarafından yönet!lmey! !çselleşt!rmekte. Bu !deoloj!k arka
plan !ç!nde tar!h algılamasının oynadığı kr!t!k rol İtt!hatçılığın b!r devlet
prat!ğ! ve referansı kılınması; tar!h!n !se ‘m!ll! s!yaset!n’ uzantısı hal!ne
gelmes!d!r. Tar!h!n b!r başka k!ml!kle kes!şt!ğ! noktalar, bu nedenle b!r
dış pol!t!ka konusu olmakta; ve burada yapılacak terc!hler m!ll! çıkarın
parçası olduğu ölçüde, gerçek ve yaşanmış tar!hten neredeyse
bağımsızmışçasına ele alınab!lmekted!r. Doğrudan Türk k!ml!ğ!n!
!lg!lend!ren b!r boyuta sah!p olan Ermen!stan !l!şk!s! de, tar!h!n ‘kadük’
ed!lmes! neden!yle b!r tıkanma yaşamakta; s!yas! adımların söz
konusu tar!h! yen!den canlandırma !ht!mal! b!zat!h! k!ml!ksel b!r tehd!t
olarak algılanmaktadır.

4. STRATEJİ

Tar!hle yüzleşmek b!r yana, tar!h! gerçek, yaşanmışlığı !ç!nde


b!lmekten çek!nen Türk!ye toplumu ve devlet!; topraklarından
uzaklaştırılmış olan Ermen!ler!n !ş! bazen ş!ddete ve c!nayete kadar
götüren ısrarcılığı sonucu bugün bu meseleyle yüz yüze. D!asporanın
ruh hal!n! anlamak zor değ!l: Ermen!ler g!b! otokton halklar, kültürler!n!
bel!rl! b!r toprağa bağlılık !ç!nde algılarlar. O toprakların dışına
çıktıklarında kültür üretme süreçler! hasar görür ve g!derek kurur.
Dolayısıyla kend! k!ml!kler!n! besleyen b!r gelecek perspekt!f!n! ve
bunu dayandıracakları tar!hsel arka planı besleyemezler. D!aspora
Ermen!ler! !ç!n tar!h 1915 yılında durmuştur… Daha sonra yaşadıkları
ancak kend! a!leler!n!n tar!h!d!r. Ermen! k!ml!ğ!n!n ve cemaatler!n!n
tar!h! değ!l. D!ğer taraftan d!asporanın tar!he takılıp kalmışlığı
Türk!ye’y! de o tar!h üzer!nden muhatap almakta ve sıkıştırmakta.
Böylece bel!rl! b!r dönem! h!ç unutmayan !nsanlarla, hatırlamak ve
hatta b!lmek !stemeyenler karşı karşıya gelmekte.
Türk!ye’n!n bu duruma verd!ğ! stratej!k yanıt !se Türk tarafının resmî
duruşunu her geçen gün daha da anlamsızlaştırırken, toplumu
tar!hsel gerçekl!kten uzaklaştırmakta ve dünya kamuoyu önünde
gülünç durumlara düşülmes!ne yol açmakta. Söz konusu stratej!n!n
temel! 1915 olayının ve onu sarmalayan tar!hsel dönem!n b!r devlet
pol!t!kası !ç!ne hapsed!lmes! ve m!ll! çıkar mantığı çerçeves!nde ele
alınmasıdır. Vatandaşların bu ‘tar!h’ görüşünü aynen tekrarlamaları
!stenmekte; ülken!n dış tehd!tler altında parçalanma tehl!kes! !le yüz
yüze olduğu !dd!asından hareketle de, farklı tar!h yaklaşımlarının
doğrudan vatana !hanet anlamına geleb!leceğ! !ma ed!lmekted!r.

Araştırmayı, anlamayı, hatta b!zzat vatandaşlığı tırpanlayan bu


z!hn!yet!n üç farklı yansıması olduğu söyleneb!l!r. B!r!nc!s! !deal!ze
ed!lm!ş ve çarpıtılmış b!r tar!h söylem!n!n yaşanmışlığın yer!ne !kame
ed!lmes!d!r. Buna göre Osmanlı’nın sön dönem! !ç sorunlar ve
eş!ts!zl!kler!n yaşanmadığı, muhalefet!n dış m!hrakların bölücü
emeller! doğrultusunda örgütlend!ğ! b!r sürece tekabül etmekte.
Nankörlükten !hanete uzanan b!r yelpaze !ç!nde !fade ed!len bu
muhal!f hareketlere devlet!n verd!ğ! her türlü refleks ve ürett!ğ! her
türlü pol!t!ka !se b!r ‘meşrû müdafaa’ olarak tanımlanmakta. Buradan
hareketle, önce Ermen!ler!n ‘!ş! başlatmış olduğu’ ve Ruslarla !şb!rl!ğ!
yapmış oldukları tesp!tler! üzer!ne oturtulan b!r mantık !ç!nde, tehc!r
‘normalleşt!r!lmekte’. Büyük çaptak! !nsan! kayıplar !se g!zl! veya dar
b!r gruba a!t b!r kararın hayata geçmes!ne ya da göz yummasına
değ!l; salgın hastalık g!b! har!c! faktörlere dayandırılmakta… Böylece
Türk resmî tez! 90 yıl !ç!nde üret!lm!ş olan onb!nlerce sayfalık b!r tar!h
küll!yes!n! görmezden gel!rken dolaylı olarak heps!n!n sahte
olduğunu, çünkü yabancılarca veya m!ll! hasletler! eks!k Türklerce
yazılmış olduklarını !ma etmekted!r. Tar!h!n her m!llet !ç!n farklı
yazılmasını ve m!ll! çıkar doğrultusunda yorumlanmasını ‘normal’
sayan bu bakışın b!r sosyal b!l!m alanı olarak tar!h d!s!pl!n!yle
bağdaşmadığı !se açıktır.
İk!nc! olarak, tar!h!n m!ll! çıkar yaklaşımı !ç!nde b!r dış pol!t!ka,
dolayısıyla güç ve pazarlık konusu olarak ele alınması söz konusudur.
Bu durum, tar!h tartışmak !stenmed!ğ! ölçüde hukukun ön plana
sürülmes!ne; hukuk yoluyla gel!necek geç!c! ateşkes noktalarının
tar!h tartışmasının yer!ne geçmes!ne çalışılmasıyla sonuçlanmakta.
Bu açıdan Ermen! resmî görüşünün ‘soykırım’ kel!mes! üzer!nde ısrarı,
gerçekte Türk resmî tez! !ç!n bulunmaz b!r n!mett!r. Çünkü bu sayede
tartışma hukuk! b!r kavram olan soykırımın 1915 tehc!r! !ç!n kullanılıp
kullanılamayacağı noktasına düğümlenmekted!r. Böylece gerçek
yaşanmışlığı !ma eden ‘tar!h’ !k!nc!l hale gelmekte ve araçsallığı
onaylanmış olmaktadır. Türk!ye gerçekte bu hukuk tartışmasının
h!çb!r zaman b!tmemes!n! terc!h eden b!r stratej! !zlemekte;
muhtemel b!r d!yalogu hukuku tıkayarak el!m!ne etmeye
çalışmaktadır.

N!hayet üçüncü olarak, konuyu doğrudan dış pol!t!kanın malzemes!


hal!ne get!rerek, ‘m!ll!’ b!r tar!h algılaması !ç!nde hukuken dondurma
gayret!; söz konusu dış pol!t!kanın da benzer b!r tıkanmayı
hedeflemes! sayes!nde !y!ce pek!şmekted!r. Ermen!stan !le
Azerbaycan arasındak! Karabağ sorunu fırsat b!l!nerek
Türk!ye/Ermen!stan sınırı kapalı tutulmakta; d!plomat!k !l!şk!n!n
olmadığından hareketle de her türlü d!yalog !mkanı baltalanmaktadır.
Türk!ye’n!n tavrı, !lelebet sürecek b!r çözümsüzlüğün ver! kabul
ed!lmes! sayes!nde; bu !k! toplum arasındak! tar!hsel meselen!n de
çözümsüz kalmasının sağlanmaya çalışılması, tar!h!n b!z!m bugünkü
gerçekl!ğ!m!z!n dışına !t!lmes!d!r.

5. TAKTİK

Tar!hten kaçınma kaygısıyla s!yasetten de kaçan ve geçm!ş! hukuksal


b!r pazarlığın konusu hal!ne get!rmeye çalışan resmî stratej! son
dönemde b!r d!z! takt!k de gel!şt!rm!ş gözüküyor. İç!nde bulunulan
çares!zl!ğ! !y! b!r b!ç!mde yansıtan ve g!derek düzey! düşen söz
konusu çabaların başında söylem yoluyla yapılmaya çalışılan
man!pülasyonlar gelmekte. Bunların en masumu, 1915 olayının b!r
‘soykırım’ olmadığı yargısının sank! poz!t!f anlamda kurulmuş b!r
önerme g!b! kullanılması. Oysa !çe dönük b!r manev!yat tahk!m!nden
!baret olan bu cümlen!n b!r tar!h açıklaması olmadığı açık. Çünkü Türk
tarafından beklenen tar!hte ‘ney!n olmadığı’ değ!l, ‘ney!n olduğu’…
İk!nc! söylemsel takt!k, b!r yandan öldürme sonucu ortaya çıkan
Ermen! kayıplarını neredeyse sıfıra !nd!rgerken, öldürülen Türkler!n
sayısını abartmakla kalmayıp, bunların heps!n! Ermen!ler tarafından
öldürülmüş g!b! sunmak. Böylece farklı cephelerde ve farklı olaylarda
hayatlarını kaybeden Müslümanlar, Türk adı altında bütünleş!rken;
Rus Kosaklarından Fransız lejyonerlere uzanan b!r yelpaze de
Ermen!leşmekte. Bu arada Çanakkale’de veya Sarıkamış’ta ölen
Ermen!ler !se ‘Ermen!den’ sayılmamakta. Bu mantığın gülünç
deneb!lecek noktalara kadar !telenmes!, Türk!ye’dek! k!ml!ksel
bunalımın boyutu ve der!nl!ğ! hakkında !y! b!r f!k!r vermekte.

Üçüncüsü, tar!h tartışmasına mecbur kalındığı noktalarda ‘o


dönemde’ c!ns!nden b!r !bareyle konjonktürel sıralamanın bozulması
ve tar!h!n ‘paket’ hal!nde ele alınmasıdır. Böylece ‘o dönemde asıl
Türkler öldü’ g!b! b!r önerme sayes!nde, zamanı ger!ye veya !ler!ye
!sten!ld!ğ! g!b! esnetmek ve Türkler!n Ermen!lerden daha çok kayıp
verd!kler!n! !dd!a edeb!leceğ!m!z b!r aralık yakalamak mümkün
olmaktadır. Bu durum ‘döneme’ tek b!r b!r!m olarak baktığı ölçüde,
söz konusu dönem!n !ç!ndek! olaylar d!z!s!n!n mantığı ve !çer!len
nedensell!kler anlamını y!t!rmekted!r. Dördüncü takt!k, ‘Ermen! tarafı’
söylem!n! kullanarak Osmanlı Ermen!ler!n!n tümünü b!r ‘pol!t!k grup’
olarak sunmaya çalışmak. Çünkü karşınızda s!lahlı b!r ‘pol!t!k grup’ var
!se, ona karşı alınan tedb!rler soykırım tanımına g!rmemekte. Ne var
k!, böyle b!r önermen!n mantıklı olab!lmes! !ç!n Osmanlı vatandaşı 1.5
m!lyon Ermen!n!n s!lahlı b!r pol!t!k grup olarak kabul ed!lmes!
gerek!yor. Tüm Ermen!ler! tehc!r etme pol!t!kasının aklanması !steğ!,
böylece tar!hsel gerçeklerle bağlantısı olamayan b!r ‘!syancı aktör’
yaratılma teşebbüsüne dönüşmekte. Beş!nc! nokta Rus ordusundak!
Ermen!ler!n tek b!r kategor! olarak sunulması yanında, farklı savaş
cepheler!n!n varlığı gerçeğ!n!n de gözden kaçırılmasıdır. Buna göre
Rus ordusundak! b!rkaç yüz b!n Ermen!, b!r anda sank! tümü Osmanlı
Ermen!s! !m!ş g!b! muamele görmekte; bunların büyük çoğunluğunun
Rus vatandaşı olduğu ve esas olarak Doğu Avrupa’dak! cephelerde
savaştıkları g!zlenmekted!r. Oysa tar!hler çalışmalar 1915-17
aralığında Rusya’nın Osmanlı’ya dönük cephes!nde en fazla 4 b!n
kadar Osmanlı Ermen!s!n!n bulunduğunu !ler! sürer.

Altıncı olarak, devlet! zımnen aklamaya yönel!k yen! b!r söyleme


d!kkat çekmek gerek: Buna göre tehc!r, Ermen!ler! Müslüman
toplumun tepk!s!nden sakınmak !ç!n yapılmıştır. Tehc!r önces!nde
devlet!n aynı Ermen!ler! n!ç!n s!lahsızlandırdığına doğal olarak
değ!nmeyen bu yaklaşım, !lk suçu gene ayaklanan Ermen!lere
atfederken, n!ha! suçu da Kürtlere yıkma çabasını yansıtmakta. Ne
var k!, Teşk!lat-ı Mahsusa’nın tar!h!, yaşananların o denl! bas!t
olmadığını ve uygulamanın devlet!n İç!şler! Bakanlığı !le doğrudan
koord!nel! olduğunu ortaya koymakta. Yed!nc! olarak !se herhalde
doğrudan yalan ve çarpıtmaların varlığından söz ed!lmel!. B!zzat Türk
Tar!h Kurumu Başkanı bugün halen tehc!r!n sadece suçlu Ermen!lere
uygulandığını, kadın ve çocukların kurye oldukları !ç!n tehc!r
ed!ld!kler!n!, Protestan ve Katol!k Ermen!ler!n gönder!lmed!ğ!n! ve
g!denler!n eşyalarının onlar adına saklandığını söyleyeb!lmekte.
Ankara Katol!k Ermen!ler!n!n nerdeyse heps!n!n tehc!r ed!ld!ğ!ne da!r
resmî rakamlar mevcutken; ve malını ger! tesl!m almış b!r Ermen!ye a!t
tek b!r belge b!le bulunmazken bunların fütursuzlukla !fade ed!lmes!,
tar!hç!l!ğ!n nasıl devlet memurluğuna dönüştüğünün ve ahlak!
kaygılardan uzaklaştığının gösterges!d!r.

Ancak söylemle oynama yoluyla haklı çıkmaya çalışmanın başka


yolları da kullanılmakta. Örneğ!n Enver Paşa’nın 2 Mayıs 1915’te Talat
Paşa’ya gönderd!ğ! b!r telgrafa dayanan b!r köşe yazarı, Ermen!ler!n
Rus sınırı !ç!ne sürülmeler!n!n de gündeme geld!ğ!n! ve eğer bu yol
!zlenseyd! çok daha büyük kayıplar yaşanacağını !dd!a etmekte.
Buradak! mantık n!hayette uygulanan tehc!r!n ‘daha düzenl! b!r yer
değ!şt!rme’ olduğudur. Ancak bu ‘düzenl! yer değ!şt!rme’n!n
yaşanması mümkün olmayan Der Zor çölünü hedeflerken; Rusya’ya
kend! düzens!zl!kler! !ç!nde kaçmış olan Ermen!ler!n hayatlarını
kurtarmış olmaları epeyce !ron!k b!r durum yaratmaktadır. Bu tür
‘yumuşak’ çarpıtmalarla yapılan, tar!hsel ve mantıksal temel! olmayan
b!rtakım önermeler!n, sank! b!r gerçekl!ğe tekabül ed!yormuşçasına
sunulmasıdır. Söyleme !l!şk!n d!ğer b!r takt!k !se, s!yasettek!
çözümsüzlük ve tıkanıklığın suçunun karşı tarafa yüklen!lmes!.
Örneğ!n Ermen!stan’ın Kars Antlaşması’nı tanımadığı, Türk!ye !le olan
sınırı n!ha! kabul etmed!ğ! söylenmekte. Ne var k!, bunun !çe dönük ve
!ç! boş b!r propaganda olduğu açık b!r gerçek. Çünkü Ermen!stan’ın
defalarca bel!rtt!ğ! g!b!, Sovyetler!n dağılmasıyla ortaya çıkan sınırlar
B!rleşm!ş M!lletler çerçeves! !ç!nde, tüm öncek! antlaşmalara r!ayet
ed!len b!r b!ç!mde bütün taraflarca kabul ed!lmekte. Dahası Kars
Antlaşması’nı !hlal eden tarafın, konsolosluk açmayı reddetmes! ve
An! kent!n!n etrafındak! bölgey! emr! vak! !le gen!şleterek kend!
topraklarına katmasıyla, gerçekte Türk!ye olduğu da b!l!nen b!r olgu.

Söyleme !l!şk!n en ‘!çer!kl!’ akıl yürütme !se, 1915’te yaşananların


devlet!n savaşta olduğu b!r dönemde ve !ç ayaklanma tehd!d! !le karşı
karşıya olduğu b!r noktada gerçekleşt!ğ!d!r. Bu yaklaşıma göre
Osmanlı devlet!n!n kend!n! koruma hakkı vardı ve bu hakkın
korunması, tehc!r uygulamasını meşrû kılmaktadır. Oysa Ermen!
çeteler!n!n varlığı -n!ç!n var oldukları ve bunun b!zzat devlet pol!t!kası
!le bağlantısının ne olduğu g!b! sorular b!r kenara konsa b!le- b!rtakım
b!reysel suçlara gönderme yapar. Devletten beklenen bu !nsanların
yakalanıp yargılanmasıdır. Emn!yet kuvvetler!n!n yeters!zl!ğ! veya bu
çeteler!n gen!ş b!r ayaklanmanın nüves!n! teşk!l edeceğ!ne !l!şk!n
end!şeler!n varlığı, tehc!r !ç!n b!r gerekçe olarak kullanılsa da bu
uygulamayı meşrû kılmaz. Çünkü Osmanlı devlet! Ermen! cemaat! !le
b!rl!kte ‘Osmanlı’dır. Ermen! cemaat!n! dışarıda bırakan b!r devlet
mantığı, zaten Osmanlı perspekt!f!nden bakılmadığının ve bel!rl! b!r
etn!k k!ml!ğe doğru kayıldığının kanıtıdır. Açıktır k! h!çb!r güvenl!k
mülahazası söz konusu çetelerle h!çb!r !deoloj!k, stratej!k veya loj!st!k
bağı olmayan kadın ve çocukların ölüme gönder!lmeler!n! meşrû hale
get!remez. Hele bu g!denler!n !ç!nde bazı fertler!n! Çanakkale veya
Sarıkamış’ta kaybetm!ş a!leler!n olduğu da düşünülürse, tehc!r
uygulamasının h!ç de doğru b!r devlet perspekt!f!ne dayanmadığı
ortaya çıkar.

Farklı b!r takt!k yaklaşım doğrudan tar!hsel malzemeye bakışta ve


tar!h yazımında karşımıza çıkmakta. Şu ana kadar ortaya çıkmış ve
yorumlanmış olan malzemey! görmezden gelerek, bunları Mav! K!tap
veya Morgenthau’nun anılarına !nd!rgemeye çalışan bu yaklaşımın;
anlamlı b!r tar!hsel açıklama yeteneğ! gösteremeyeceğ! de açıktır.
Türk!ye’n!n arş!vler!m!z! karşılıklı olarak açalım tez!, sank! h!ç b!lg!
sah!b! olmadığımız b!r konuda !lk kez b!lg! !mkanıyla karşılaşılmış
!masında bulunmakta. Ne var k!, yen! açılacak arş!vlere her ne kadar
k!msen!n !t!trazı olamasa da, öncel!kl! !ş var olan b!lg! kümes!n!n nasıl
b!r tar!h açıklamasına konu olacağı. D!ğer b!r dey!şle 90 yıllık
uluslararası tar!h akademyasının ürett!ğ! b!lg! üzer!nden tar!h
yazamayan b!r Türk resmî tar!hç!l!ğ!n!n, ş!md! b!lg! yeters!zl!ğ!ne
sığınması mümkün değ!l. Öte yandan arş!v merakı pek namuslu b!r
çaba g!b! de durmamakta, çünkü !mha ed!lm!ş olan belgeler!n
varlığına h!ç değ!n!lmemekte. Oysa D!van-ı Harb-! Örf! mahkeme
tutanakları İtt!hat Terakk! karar mekan!zmasına a!t b!rçok belgen!n
sonradan Talat Paşa’ya tesl!m ed!ld!ğ!n!, b!rçok telgraf emr!n!n
‘okunduktan sonra !mha ed!lmek üzere’ !bares!n! taşıdığını ortaya
koymakta. Ayrıca b!rçok İtt!hatçının anılarından, eller!ndek! belgeler!n
!mha ed!lmes!ne yönel!k em!r aldıkları veya kend!ler!n! koruma
gayes!yle bu yola g!rd!kler! anlaşılmakta.

İş!ne gelmeyen belgeler! görmekten kaçma !le kend!n! doğrulayacak


belge peş!nde koşma, gerçekte epeyce sakat b!r tar!h anlayışını da
!fade etmekte: Türk resmî tar!h anlayışı, ‘yaşanmış geçm!ş’ olarak
tar!h!n doğrudan belgelerden okunab!leceğ! g!b! na!f b!r varsayıma
sah!p. Ne var k!, belgeler yaşanmışlığın önces!nde, süres!nde veya
sonrasında ortaya çıkan ve yaşanmışlık üzer!ne b!r tar!hsel aktörün
konuşması olarak ele alınması gereken ver!lerd!r. Tar!hsel açıklama !se
tar!hç!n!n bu belgelerdek! gözlem, f!k!r ve önermelere !l!şk!n soru
sormasıyla elde ed!len b!lg!lere dayanır. D!ğer b!r dey!şle belgeler
kend! başına tar!hsel b!lg!y! oluşturmaz, bu b!lg!n!n üret!lmes!nde
kullanılab!lecek b!r malzemed!r sadece... Salt bazı belgelerden
hareketle yola çıkıldığında nelerle karşılaşılab!leceğ! !se Türk Tar!h
Kurumu’nun yayınlarından anlaşılmakta. Tehc!r! ve 1915 olaylarını
‘göç’ kavramı altında tamamen nüfus kayıtlarından tak!p eden son
çalışmaya göre, tehc!r ed!len Ermen!ler!n neredeyse heps! sonrak!
yıllarda ger! dönmüş ve 1923 önces!nde Anadolu’da Ermen! nüfusu
1.5 m!lyonu bulmuştu. Araştırma bu noktada bağlanmakta ve
Cumhur!yet’!n hemen sonrasında Ermen! nüfusun sadece üç yüz
küsur b!n olduğu gerçeğ!yle hesaplaşmamaktadır. Eğer TTK
çalışması doğruysa acaba 1923 yılının hemen sonrasında Ermen!ler
b!r kez daha mı tehc!r ed!lm!şlerd!r?

Son dönemde en hararetle yürütülen ve !kt!darla muhalefet!


bütünleşt!rerek b!r ‘devlet pol!t!kası’ hal!ne get!r!len takt!k !se s!yaset
alanında uygulanmakta. Bunun en öneml! ayağı b!r İng!l!z propaganda
malzemes! olan Mav! K!tap’ın mahkum ed!lmes! ve İng!l!zler!n resmen
söz konusu k!tabı mahkum etmeler! !ç!n çaba göster!lmes!. Ne var k!,
bu k!tabın gerçek tar!hç!ler !ç!n tehc!r bağlamında b!zat!h! fazla değer
taşımaması b!r yana, !k! tanes! har!ç !ç!ndek! tüm belgeler tar!hç!ler
açısından ‘makbul’ sayılmakta. Bu belgeler halen Amer!kan Dış!şler!
Bakanlığı Arş!v!nde yer alırken, belgelerde sözü ed!len ş!frel!
tanıklıklara a!t !s!m l!stes!n!n yayınlanma tar!h! de 1916. D!ğer b!r
dey!şle b!r k!tabın propaganda amaçlı kullanılması veya bu amaçla
ısmarlanması, Türk resmî makamlarının sandığının aks!ne, !ç!ndek!
b!lg!ler!n sahte olduğunu otomat!k olarak gösterm!yor. Anlaşılan
propagandanın b!le sahte malzeme üzer!nden değ!l, seç!lm!ş doğru
malzeme üzer!nden yapılması gerekt!ğ! b!l!nmemekte... B!r d!ğer
s!yas! teşebbüs olarak Just!n McCarthy’n!n davet ed!lerek Mecl!s’te
konuşturulması !se tamamen !çe dönük b!r propagandanın aracıydı.
Bu k!ş!n!n uluslararası tar!h cam!asında nasıl düşük b!r prest!je sah!p
olduğu düşünüldüğünde, söz konusu ‘eylem!n’ gerçekten de yurt
dışında olumlu b!r etk! yaratmasını beklemek zaten mümkün değ!ld!.
Ancak bu k!ş!n!n Mecl!s’te Türk!ye Cumhur!yet! m!lletvek!ller!ne
b!lmed!kler! kend! tar!hler!n! anlatırken, ‘AB’ye g!rmey!n’ yollu
tavs!yelerde de bulunması olayı !y!ce düzeys!z hale get!rd!.

Denenen ve kullanılan bu takt!kler!n Türk!ye’n!n prest!j!n! daha da


düşürdüğünü, onurunu zedeled!ğ!n! !ler! sürmek yanlış olmaz. Gel!nen
noktada Türk!ye’n!n konuya yaklaşımı ve gel!şt!rd!ğ! pol!t!kalar artık
b!zzat Türkler! b!le tatm!n ve !kna etmekten epeyce uzaktır.

6. SONUÇ

20. yüzyılın !lk çeyreğ!, b!r öncek! yılın son çeyreğ!yle b!rl!kte
Anadolu’yu merkez alan çok yoğun nüfus hareketler!ne, mal
değ!ş!mler!ne ve doğrudan cürümlere tanık oldu. Bu yarım asır !ç!nde
Osmanlı İmparatorluğunun hem toprakları hem de nüfusu yaklaşık
dörtte b!r!ne !nd!. Bağımsızlaşan ülkelerden ‘!çe doğru’ karşı
konamayan göçler yaşanırken, !çer!dek! cemaatler de genelde ‘dışa
doğru’ sürüldüler. Sadece 1915-17 aralığında Anadolu nüfusunun
üçte b!r! zorunlu olarak yer değ!şt!rmek zorunda bırakıldı. Yüzyılın
başlarında Müslüman çoğunluğa sah!p Er!van b!rden Ermen!leş!rken,
aynı tar!hlerde Ermen! çoğunluğa sah!p Bakü ve T!fl!s hızla
Müslümanlaştı. Bu hoyratça yapılanmanın önces!nde !se b!rkaç on
yıldır sürmekte olan devlet!n ‘zorunlu !ht!da’ pol!t!kası
yaşanmaktaydı... Bunun sonucunda yerel olarak !ht!da edenler !le
etmeyenler arasında husumetler oluştu ve esk! d!nler!n! koruyanlar
d!n değ!şt!renlere genell!kle aşağılama !le baktılar. İht!da edenler !se
yaptıklarının manev! yükünü taşımakta zorlandıkları ölçüde, kend!
d!nler!n! koruyanları ötek!leşt!rd!ler. Bütün bu karmaşık arka plan 1915
tehc!r!n!n nasıl da kolaylıkla b!r kıyıma dönüşeb!ld!ğ!n! açıklar.

Çoğu kadın ve çocuk yüzb!nlerce !nsanın günlerce yürütülerek telef


ed!ld!ğ!; b!rçoklarının neh!rlere ve kuyulara atılarak ya da yakılarak
ortadan kaldırıldığı bu gerçek trajed!n!n dünya kamuoyunun b!lg!s! ve
!lg!s! dışında tutulması olanaksızdı. Böylece !lk kez 1868 yılında Ruslar
tarafından kullanılan ‘!nsanlık hakları’ kavramı, tehc!r bağlamı !ç!nde
hem uluslararası hukukun hem de s!yaset!n parçası hal!ne geld!.
Osmanlı yönet!m! !se 1918 yılında açılan Mecl!s’te kurduğu
Soruşturma Kom!syonu’nun öner!s! doğrultusunda D!van-ı Harb-! Örf!
mahkemeler!nde yüzlerce !nsanı Osmanlı yasalarına göre yargıladı ve
mahkum ett!. Bu davalarda yer alan neredeyse bütün tanıklıklar
Müslümanlara a!t. Ardından İstanbul’un İng!l!z !şgal! altına g!rmes!yle
yaklaşık yüz ell!ye yakın k!ş! Malta’ya yargılanmak üzere götürüldü
ancak bu süreç sonuç vermed!. Bunun neden! resmî Türk tez!n!n !dd!a
ett!ğ! g!b! bu şahısların suçsuz bulunmaları değ!ld!. Her şeyden önce
o zamank! savaş hukuku b!r ülken!n başka b!r ülke vatandaşına
yaptıklarını yargılama yetk!s! ver!rken, b!r ülken!n kend! vatandaşına
karşı yaptıklarını ele alamıyordu. İk!nc!s!, herhang! b!r suçlamanın
k!ş!sel olması gerekt!ğ! !ç!n, yapılmış olanlar b!l!nse b!le, her sanığın
somut olarak yaptıklarının kanıtlanması gerekmekteyd!. Bu !se
Türk!ye’de gelecek del!llere bağlıydı ve yen! Cumhur!yet bunları h!çb!r
zaman göndermed!. N!hayet o sırada Türk!ye’n!n el!nde bulunan
İng!l!z es!rler!n!n Malta mahkumları !le takas ed!lmes! tekl!f!, İng!l!zlere
caz!p geld!. Zaten tıkanmış olan yargı sürec! ortadan kalkarken, bu
konu da uluslararası gündem!n dışına çıktı.
Ne var k!, tehc!r ve kıyım konusu, 1960’ların ortalarından !t!baren
‘soykırım’ tanımlaması altında d!aspora Ermen!ler!n!n en öneml! s!yas!
faal!yet! olarak yen!den gündemdeyd!. Ermen!ler !ç!n doğrudan a!le
tar!hler!n!n parçası olan bu olayla yüzleş!lmemes!, ortaya çıkan
tepk!n!n de günün s!yas! ortamına uygun olarak ş!ddete yönelmes!yle
sonuçlandı. ASALA adlı Ermen! örgütü otuzdan fazla s!yas! c!nayetle
konuyu yen!den dünya gündem!ne get!rmeye çalıştı; ve onaylanması
mümkün olmayan b!r yöntemle de olsa buna muvaffak oldu. Tar!hsel
olayların kabulü b!r yana, bu alanda taraflar arasında b!r d!yalogun
b!le olmaması, zaman !ç!nde Ermen! tez!n!n !y!ce kabalaşması ve
s!yas!leşmes!yle sonuçlandı. Duyguların müşterekl!ğ!nden beslenen
bu m!ll!yetç! atmosfer !ç!nde, Türk!ye’n!n soykırımı kabulü b!r önkoşul
hal!ne get!r!ld!. Osmanlı tar!h!n!n aynı zamanda Ermen!ler!n tar!h!
olduğu, bu tar!h!n b!r ‘soykırım teşebbüsü tar!h!’ olarak
okunamayacağı, tar!h tartışmanın soykırımı tartışmak olmadığı,
gerçek b!r konuşmanın ancak özgür tar!h tartışmasıyla olab!leceğ! ve
Türkler !le Ermen!ler!n z!hn!yet açısından b!rb!rler!ne son derece
benzed!kler! g!b! noktalar çoğu zaman b!l!nçl! olarak gözardı ed!ld!.
Böylece ortaya kend! k!ml!ğ!n! doğrudan ‘ötek!’n!n ne yaptığı üzer!ne
kuran ed!lgen ve öfkel! b!r duruş çıktı.

Türk!ye’n!n de zaten tar!hten ve s!yasetten kaçınan b!r tavır !ç!nde


olması, bu !l!şk!y! neredeyse ‘tar!h dışı’ b!r konumda ve nefret !ma
eden b!r karşılıklı ulusal aora !ç!nde dondurdu. Bunun sonucu tar!h!n
her !k! taraf !ç!n de b!r pazarlık malzemes! hal!ne dönüşmes!, et!k
kaygılardan uzak b!r dış pol!t!ka yaklaşımının aracı olarak
kullanılmasıdır. Oysa devletler!n tar!h konuşamayacakları, ancak
üret!lm!ş tar!h üzer!nden poz!syon alarak s!yaset yapab!lecekler!
açıktır. Devletler tar!h konuşamaz, çünkü tar!h! kend! çıkarları
doğrultusunda meşrû olarak çarpıtab!lecekler!n! varsayarlar. Bu
anlayışta !k! ülken!n karşı karşıya gelmes!nden olumlu b!r sonuç
çıkmayacağı g!b!; eğer söz konusu !k! ülke kend! toplumlarını
homojen!ze edecek !deoloj!k b!r tahakküm kurmuşlarsa, bu
karşılaşmanın sadece daha fazla husumet üreteceğ! de bell!d!r.

Gel!nen noktada her !k! toplum da ruh sağlığını epeyce y!t!rm!ş b!r
görünüm arz etmekte. Tartışmayı hazmedemeyen, sabırsız,
tahammülsüz b!r tavır !k! tarafa da hak!m. Farklı sesler ya
duyulmamakta, ya da b!r tür vatan ha!nl!ğ! yaftası altında marj!nal!ze
ed!lmeye çalışılmakta... Kend!s!yle konuşamayan b!r toplumun,
bırakalım kültür üretmey!, kend! k!ml!ğ!n! yen!den üretmede b!le
tıkanacağını; g!derek hastalıklı n!tel!kler gel!şt!receğ!n! ve çözümü
daha da ‘m!ll!’ olmakta arayab!leceğ!n! öngörmek zor değ!l. Bu tür
m!ll!l!ğ!n !se, tamamen dışa dönük b!r saldırganlıktan beslen!rken, !çe
dönük faş!zan b!r duruşu s!yasallaştırmasını ve g!derek yüzeyselleş!p,
düzeys!zleşmes!n! bekleyeb!l!r!z. Türk!ye b!r süred!r, AB üyel!ğ!n!n
yarattığı değ!ş!m d!nam!ğ!ne yönel!k tepk!ler etrafında bu sürec!
yaşıyor. Artık Ermen! meseles! Türk m!ll!yetç! duruşunun beslenme
alanlarından b!r!. Ancak !ron!k olan şu k!, bu m!ll!yetç!l!k b!zzat Türk
k!ml!ğ!n! de tehd!t etmekte: K!ml!ğ!n m!ll! b!r pol!t!kanın parçası hal!ne
gelmes! ve bu pol!t!kanın et!k kaygı taşımayan b!r pragmat!zm
!çer!s!nde kullanılması; Türk k!ml!ğ!n!n b!zzat Türkler tarafından
araçsallaştırılmasının ve n!hayette !ç! boşaltılarak ‘buharlaştırılmakta’
olduğunun !fades!...

Çözümün her !k! toplumu da yen!den sağlığına kavuşturmaktan


geçt!ğ! açık. Bunun tek b!r tarafın çabasıyla değ!l, ancak b!rl!kte
üret!leb!leceğ! de öyle... Dolayısıyla d!plomat!k !l!şk!lere hemen
başlanırken, belk! çok daha öneml! olarak toplumların b!rb!r!yle temas
kurması ve somut uygulamalı projeler !ç!nde yen! b!r ortaklık ve
b!rl!ktel!k perspekt!f! üretmeler! gerek!yor. Ama belk! bundan da
öneml! olan adım, her !k! toplumun kend! !ç!nde konuşmayı
öğrenmes!, kend! çoğulcu yapısını !drak etmes!; kısacası kend!ne
demokrat b!r z!hn!yet !ç!nden bakab!lmey! becereb!lmes!d!r. Çünkü
kend!n! tanımaktan korkan toplumlar geleceğ!n dünyasını kurmada
bel!rley!c! olmak b!r yana, o dünyada yer almak !ç!n b!le tar!h!n
hoşgörüsüne muhtaç kalırlar ve k!mse tar!h!n böyle b!r hoşgörü
göstereceğ!nden em!n olamaz...

You might also like