Professional Documents
Culture Documents
E+S ES EÜ Ü
E
Enzimin substrata bağlanması hakkında iki hipotez
mevcuttur.
2- Sistematik İsimlendirme
Örnek; Oksijen oksidoredüktaz,
Karbonat hidroliyaz
Sistematik İsimlendirme
1: Akseptörünü ,
1. Oksidoredüktazlar
2. Transferazlar
3. Hidrolazlar
4. Liyazlar
5. İzomerazlar
6. Ligazlardır
ENZİMLER
ENZİM AKTİVİTESİNİ ETKİLEYEN FAKTÖRLER
İnhibitörler :
Enzimatik reaksiyonun hızını azaltan veya
yok eden maddelere inhibitörler denir.
İnhibisyon
E-SH + Hg +2 E-S-Hg+ + H+
Kurşun zehirlenmesi heme sentezinin en
azından iki yerde inhibisyonuyla anemiye
neden olur.
LABORATUVAR UYGULAMALARI
BİYOKİMYASAL ANALİZLER
A. Gravimetrik metotlar: Laboratuvarda total lipit tayini için kullanılan metot bu şekilde
olup amaç, analizi yapılacak maddeyi ya tuz halinde çöktürmek ya da solventle
ekstrakte etmektir. Seyrek başvurulan bir metotdur.
Prensip : Yoğun sülfürik asit glikozidik bağları hidrolize ederek monosakkarit birimlerini oluşturur.
Bunlarda yapılarından H2O molekülerini kaybederek furfural ve türevlerini verirler. Oluşan bu ürün
sülfonlanmış α-naftol ile birleşerek menekşe renkli kompleksleri şekillendirir.
Bu reaksiyon yoğun sülfürik asitle furfural veren karbonhidrat ve diğer organik bileşiklerin varlığını
tayinde genel bir tanınma reaksiyonudur. Pentozlardan furfural, hekzoslardan 5-hidroksimetil furfural
oluşur.
Ayıraçlar : Yoğun sülfürik asit, % 5’lik etanolde taze hazırlanmış α-naftol solüsyonu, %5 lik glukoz
solüsyonu
2 ml glukoz eriyiği üzerine birkaç damla Molisch ayıracı konur, karıştırılır. Tüp 45 derecelik bir eğimle
tutularak tüpün ağızından 1-2 ml yoğun H2SO4 akıtılarak dikkatle tabaka yapılır. Bu safhadan sonra
kesinlikle çalkalanmaz, karıştırılmaz. Tüpteki sıvı ile sülfürik asit temas yüzeyinde menekşe ve kırmızı
renkli halka oluşumu ortamda karbonhidrat olduğunu gösterir.
Seliwanof Deneyi
Prensip: Sulu alkaliler monosakkaritlere etki ederek enediol ara yapıyı oluşturur.
Yeniden düzenleme ile glukozdan; glukoz, fruktoz ve mannoz içeren bir karışım
meydana gelir. OH iyonları polisakkaritleri kuran monosakkaritlerin yapısını bozar.
Kuvvetli alkaliler ise şekerlerin C atomları arasında birçok bağ oluşturarak veya
parçalayarak bir seri sarı ve kahverengi pigment oluşumuna neden olur. Şeker
karamelize olur. Deney sırasında oluşan indirgeyici parçalanma ürünlerine
redüktan denir.
Prensip : Kuvvetli alkali ortamda Cu+2 iyonlarını içeren Fehling ayıraçlarını şekerlerle verdiği
reaksiyonu göstermek, kırmızı renkli Cu2O’in varlığını görmek.
Ayıraçlar
Fehling A solüsyonu : 69.38 g bakır sülfat distile suda eritilip bir lt ye tamamlanır.
Fehling B solüsyonu: 250 g NaOH suda eritilir üzerine 346 g sodyum potasyum tartarat ilave edilir,
distile su ile 1 lt ye tamamlanır.
%5’lik glukoz çözeltisi :5 g glukoz 100 ml distile su içinde balon jojede eritilerek hazırlanır
Yapılışı : Eşit miktarda (genellikle 0.5 er ml) Fehling A ve B solüsyonu karıştırılır. Isıtılır. Sonra üzerine
% 5 lik glukoz eriyiğinden birkaç damla damlatılır. Kaynatmaya devam edilir. Oluşan kırmızı renk Cu+2
iyonlarının redüklenerk Cu+1 iyonları haline döndüğünü gösterir.
Deneyin başında oluşan sarı renk Cu(OH)2 den ileri gelir.
Burada NaOH ortama alkali reaksiyon vererek şekerin reaksiyon gücünü artırır, sodyum potasyum
tartarat ise Cu(OH)2 nin çökmesini engelleyerek Cu(OH)2 in eriyik halinde bulunmasını sağlar
Nylander Deneyi
Prensip : Şekerlerdeki aldehit ve keton gruplarını alkali ortamda Bi+3 ü siyah renkte
metalik bizmuta indirgemesi amaçlanmıştır
Ayıraçlar :Nylander ayıracı (40 g sodyum potasyum tartarat ,20 g bizmut subnitrat, sıcak
% 10 luk KOH içinde eritilip aynı çözelti ile 1 lt ye tamamlanır), %5’ lik glukoz çözeltisi
Yapılışı : 1ml % 5 lik glukoz çözeltisi üzerine 0.5 ml Nylander ayıracı ilave edilir. Tüp
kaynar suya daldırılır. Bi +3 metalik Bizmuta Bi a indirgeneceğinden siyah renk oluşur.
Reaksiyon süresi tüpü direkt ısıtmakla kısaltılabilir.
Ozazon Deneyi
Prensip : (-CO)-(CHOH)- grubu içeren maddeler fenilhidrazin ile kristal ozazonları verir. Ozazon
kristalleri özel şekil ve erime noktalarına sahiptirler. Bu redükleyici şekerlerin tanınmasına yardım
eder. Bir diğer tanınma şekli ise kristallerin oluşma zamanlarıdır. Kristalin soğutma anında mı
yoksa sıcak solüsyonda mı olduğu da ayırımda yardımcı olur.
Fenilhidrazin şekerin karbonil grubu ile reaksiyona girerek fenilhidrazonu oluşturur. Bu daha
sonra 2 molekül fenilhidrazin ile birleşerek ozazonu verir. Ketozlar de aldozlar gibi aynı
reaksiyona sahiptir. Glukoz fruktoz ve mannoz 3,4,5 ve 6 numaralı C atomları aynı dizilişte olduğu
için aynı ozazonu verir. Mannoz oda sıcaklığında beyaz kristal oluştururken ısıtılınca sarı ozazon
şekillenir
Ozazon deneyi devam…
Ayıraçlar: Glasiyel (kristalli,buzlu) asetik asit, fenilhidrazin solüsyonu, sodyum
asetat, glukoz, maltoz, laktoz çözeltisi
Yapılışı: 5 ml şeker solüsyonu üzerine 10 damla glasiyel asetik asit konup üzerine 5
damla fenilhidrazin solüsyonu ve bir spatül ucuyla çok az katı sodyum asetat ilave
edilir. Kaynayan su banyosunda zaman zaman karıştırılarak 5 dk süreyle bekletilir,
filtre edilir. Filtrat su banyosunda 20 dk daha bekletilir. Çok yavaş soğutulunca
ozazon kristallerinin şekillendiği görülür. Kristaller mikroskop altında incelenir, şekli
çizilip oluşma zamanları kaydedilir.
Ayıraçlar :%5’ lik glukoz çözeltisi, maya solüsyonu, % 50 NaOH, lügol solüsyonu
Fermentasyon deneyi devam..
Yapılışı: Einhorn fermentasyon tüpü glukoz çözeltisi ile doldurulur. Maya çözeltisinden bir
miktar konup karıştırılır. Tüpün kapalı kolunda hava kalmamasına dikkat edilerek ağzı
pamuk tıpa ile kapatılır. Sıcak bir yere (37 C derecede etüv) konup ertesi güne kadar
bekletilir. CO2 çıkışı gözlenir.
Tüpe % 50 NaOH ilave edilerek tüpün ağzı başparmakla sıkıca kapatılıp çalkalanır. CO2 ile
NaOH birleşir. Na2CO3 oluşur. CO2 yerinde oluşan vakum ile başparmak içeri doğru çekilir.
Oluşan etil alkolü tespit için tüpe lügol ayıracı damlatıldığında sarı renkli özel kokulu
iodoform oluşur.
Sakkarozun Hidrolizi
Prensip: Sakkaroz çok yaygın olarak bulunan, redükleme özelliği olmayan bir şekerdir.
Alkali bakır solüsyonunu indirgemez. Ozazon oluşturmaz. Asit ortamda hidrolize olup
glukoz ve fruktozu verir. Bunların tanınması ile ilgili deneyleri yapmak amaçlanmıştır.
Ayıraçlar :Sakkaroz çözeltisi, Fehling A ve B ayıraçları
Yapılışı :5 damla yoğun HCL, 5 ml sakkaroz solüsyonuna ilave edilip kaynayan su
banyosunda 5 dakika ısıtılır, soğutulur ve NaOH ile nötralize edilir. Redüksiyon
deneylerinden Fehling deneyi yapılarak hidroliz neticesinde oluşan monosakkaritler
tanınır.
POLİSAKKARİTLER
Nişastanın Hidrolizi
Prensip: Polisakkaritler sadece bir adet redükleyici uca sahiptirler. Yapılarındaki diğer
birimlerin redükleyici özellikleri yoktur. Asit ile hidrolize edildiği zaman yapılarını oluşturan
monosakkaritlere ayrılırlar. Bu ara yapılar ve oluşan monosakkaritler deneysel olarak
gösterilir.
Ayıraçlar : Nişasta solüsyonu, yoğun HCl , 5N NaOH, iyot solüsyonu, Fehling A, Fehling B
Yapılışı: Yaklaşık 20 ml nişasta solüsyonu alınıp kaynatılır, üzerine 20 damla yoğun HCl ilave
edilir. Kaynatmaya yavaşça devam edilir. Her dakikada bir 0.5 ml nişasta solüsyonu alınıp iyot
ile muamele edilir. Ayrıca yine her dakikanın sonunda alınacak 3 damla nişasta solüsyonu ile
Fehling deneyleri yapılır. İyot ile muamele edilip renk elde edilemeyene kadar ve Fehling
deneyi pozitif sonuç verene kadar işleme devam edilir. İyot ile muamele edilen safhalarda
amilodekstrin (mor menekşe), eritrodekstrin (kırmızı), akrodekstrin, maltoz ve glukoz
(renksiz) oluşumları gözlenir.
Nişastanın hidrolizi devam…
Nişasta, amiloz ve amilopektin olmak üzere iki tip glukoz polimeri içerir. Amiloz, (α1→4)
bağları vasıtasıyla birbirine bağlanmış glukoz ünitelerinin dallanmamış uzun zincirlerinden
oluşmuş bir glukoz polimeridir; zincirde birkaç bin glukoz kalıntısı bulunabilir ve bir ucu
indirgeyicidir. Amilopektin, (α1→4) bağları vasıtasıyla birbirine bağlanmış glukoz
ünitelerinin uzun zincirlerinin her 24-30 glukoz kalıntısında bir dallanması suretiyle oluşmuş
bir glukoz polimeridir; dallanma noktalarındaki bağ, (α1→6) bağıdır ve dolayısıyla
molekülde bir indirgeyici uç, fakat dal sayısı kadar çok sayıda indirgeyici olmayan uç vardır.
Nişastadaki az sayıda indirgeyici uç, indirgeyici olmayan çok sayıda uç tarafından gizlenir; bu
nedenle nişasta, Fehling deneyinde (-) sonuç verir. Nişasta, asit ile ısıtma sonucunda
hidrolize olarak glukoz moleküllerine parçalanır. NaOH, hidrolizden sonra ortamı nötrleştirir.
Son karışımda bulunan glukoz da serbest yarı asetal hidroksilleri nedeniyle indirgeyici
özellikte olduğundan yapılan Fehling deneyinde (+) sonuç gözlenir
LİPİT DENEYLERİ
Akrolein Deneyi
Doymamış Yağ Asitlerinde Çift Bağın Gösterilmesi
Ester Oluşması Deneyi
Akrolein Deneyi
Prensip: Gliserin anhidr potasyum hidrojen sülfat ile muamele edilirse ısının da etkisiyle
dehidre olarak doymamış bir aldehit olan akroleine dönüşür.
Akrolein karakteristik bir kokuya sahiptir. Bu deney bir yağın gliserin ve yağ asitlerinin
esteri olup olmadığını kontrol etmek için kullanılır
Yapılışı: Bir tüpe 1 g kadar anhidr KHSO4 ve birkaç damla gliserin konur. Tüp ısıtılır.
Tüpün ağzına amonyaklı gümüş nitrat eriyiği ile ıslatılmış filtre kağıdı tutulursa gümüş
nitrat akrolein tarafından indirgenir ve kağıdın rengi kahverengi siyaha döner. Burnu
iğneleyici keskin bir koku duyulur.
Doymamış Yağ Asitlerinde Çift Bağın Gösterilmesi
Prensip: Hayvansal yağlarda bulunan yağ asitleri doymuş iken bitkisel yağlar bir veya
birkaç adet çift bağa sahip doymamış yağ asitlerini içerirler. Bu bağların
hidrojenasyonları sıvı yağı katı hale dönüştürür. Halojenler çift bağlarla birleşme
yeteneğine sahiptirler. Bromlu veya iyotlu solusyonlar doymamış yağ asitleri ile
muamele edilirse renk kaybolur. Oleik asit doymamış bir yağ asididir. Bir adet çift bağı
vardır. Bu deneyin amacı iyot kullanarak çift bağın varlığını göstermektir.
Ayıraçlar: Kloroformda eritilmiş oleik asit, Hubl Waller I (%2 alkolik iyot) Hubl Waller II
(%1 alkolik süblime-HgCl2)
Yapılışı: Bir tübe 2-3 damla kloroformda eritilmiş oleik asit, bunun üzerine de birkaç
damla Hubl Waller I ve Hubl Waller II çözeltilerinden sırayla konur. İyodun kahverengi
olan rengi kaybolur. Burada iyot çift bağa girmiş ve renk kaybolmuştur.
Ester Oluşması Deneyi
Prensip: Alkol ve fenollerin organik veya inorganik asitlerle ilişkisi neticesinde esterler
oluşur. Meyvaların çiçeklerin hoş kokusu esterlerin varlığından kaynaklanır. Birçok
biyolojik maddeyi oluşturan komponentler ester bağı ile birleşmiştir. Örnek; trigliseritler,
fosfolipitler, şeker fosfatları ve nükleik asitler.
Yapılışı: Bir deney tüpüne 2 ml glasiyel asetik asit ve 2 ml etil alkol konur. 3-5 damla
yoğun sülfürik asit ilave edilir. 70-80 derecelik su banyosunda 10 dk ısıtılır, soğutulup 10
ml musluk suyu ilave edilir. Oluşan koku ve organik tabaka gözlenir.
PROTEİN DENEYLERİ
Ksantoprotein Reaksiyonu
Biüret Reaksiyonu
Ninhidrin Reaksiyonu
Proteinlerin Çöktürülmesi Deneyleri
(NH4)2SO4 ile Çöktürme
Asitle Çöktürme
Ağır Metal Tuzları ile Çöktürme
Alkaloidlerle Çöktürme
Ksantoprotein Reaksiyonu
Yapılışı: 2 ml protein üzerine 1ml yoğun HNO3 ilave edilir, karıştırılır, beyaz çökelek
oluşur, ısıtılınca renk sararır, çökelek yavaş yavaş çözünür. Tüp soğutulur, üzerine 2 ml
yoğun NaOH ve NH3 eklenirse portakal sarısına döner.
Biüret Reaksiyonu
Prensip: Peptit bağlarının gösterilmesine yarayan bir deneydir. Fakat tamamen bu amaç için
spesifik değildir. Birbiriyle doğrudan ya da peptit bağı ile bağlanmış 2 karbonil grubu içeren
bileşikler (bir N veya bir ‘la bağlı olarak) NaOH ve seyreltik CuSO4 çözeltileri ile karıştırılırsa
menekşe renk oluşur. Rengin koyuluğu ile proteindeki peptit bağlarının sayısı da
hesaplanabilir. Dipeptitler ve amino asitler (histidin, serin, treonin hariç) biüret
reaksiyonunu vermezler. En az iki peptit bağı (tripeptit) pozitif test için gereklidir. Biüret
(H2NCOHNCONH2) protein ve peptitler için aynı rengi verir.
Ayıraçlar: Protein çözeltisi, 1 ml 2N NaOH, % 0.1 CuSO4, katı üre, turnusol kağıdı
Yapılışı:
a)1ml protein çözeltisi üzerine 1 ml 1ml 2N NaOH konur karıştırılır. Çalkalanarak damla %
0.1 CuSO4 çözeltisi eklenince menekşe renk oluşur.
b)Kuru bir tüpe bir spatül dolusu katı üre konur. Tüp ısıtılıp üre eritilir. Isıtmaya devam
edilince üre tekrar katılaşır. Isıtma anında tüp ağzına ıslak kırmızı turnusol kağıdı tutulunca
açığa çıkan NH3 ile kağıdın rengi maviye boyanır. Tüp soğutulur, üzerine 5 ml su ilave edilir.
Karıştırılıp süzülür. Süzüntünün 2 ml si üzerine 2 ml 2 N NaOH ilave edip çalkalayarak damla
damla % 0.1 CuSO4 konur, menekşe renk oluşur. Üre ısıtılınca biüret oluşur. Bu da bakır ile
menekşe renkli kuprik biüret kompleksine dönüşür.
Ninhidrin Reaksiyonu
Yapılışı: 5 ml protein çözeltisi üzerine 0.5 ml ninhidrin ayıracı konur 2 dk kaynatılır, musluk
altında soğutulur, menekşe renk oluşması testin pozitif olduğunu gösterir. Nötral protein
solüsyonlarında daha iyi renk oluşur.
Proteinlerin Çöktürülmesi Deneyleri
Proteinlerin eriyebilirlikleri değişkendir. Birçoğu suda ve tuzlu solüsyonlarda bazı
derecelerde kolloidal olarak erirler. Fakat farklı solüsyonlar protein çözünürlüğünü fazlaca
etkiler. Denatürasyon çözünürlüğü genellikle düşürür.
Proteinler, aminoasitlerin yan zincirleri yardımıyla birçok pozitif ve negatif yüklü gruplara
sahiptir. Moleküller zıt yüklü iyonlar ve su ile birbirleriyle reaksiyona girerler. Böylece
protein-protein, protein-su, protein iyon interaksiyonu gerçekleşecektir. Eğer protein-
protein interaksiyonu büyük ve protein-su interaksiyonu küçük ise protein erimez, fakat
protein su ilişkisi protein-protein ilişkisinden büyük olursa protein erir olacaktır. Protein-
protein ilişkisini artıran, protein-su ilişkisini azaltan her durum eriyebilirliği düşürecektir.
Tuzla Çöktürme
Protein solüsyonuna eriyebilir tuz ilave edildiğinde suyun etkili konsantrasyonu düşerken
protein-protein ilişkisi artar, protein çöker. Yüksek tuz konsantrasyonunda protein
eriyebilirliği azalır, çökme artar. (NH4)2SO4 yaygın olarak tuzla çöktürme işleminde kullanılır.
Bazı nötr tuzlar ilave edilince, protein iyonla interaksiyona girer daha az protein-protein
interaksiyonu olur. Eriyebilir protein konsantrasyonu artar, çökme daha az görülür.
(NH4)2SO4 ile Çöktürme
Prensip: Protein-protein interaksiyonunu artırarak proteinleri çöktürmek esastır.
Ortamdaki su, tuz ile birleşmiştir.
Yapılışı: 2 ml, serum veya yumurta albümini solüsyonu, doymuş (NH4)2SO4 ile karıştırılır.
Proteinlerin çökmesi gözlenir. Ortama tekrar su ilave edilirse, tekrar erime gözlenir. Bu
protein önce sol halde sonra gel haldedir. Ve su ilavesi ile tekrar sol hale geçer.
Asitle Çöktürme
Prensip: Nötral protein solüsyonuna kuvvetli asit ilave edildiğinde, karboksilat grupları
karboksil haline döner, ortamdaki elektronlarla azot atomu protonlanır ve pozitif yüklü
protein molekülü oluşur. İyonik köprü ve H bağları bozulduğundan protein çöker.
Yapılışı: 2 deney tüpü alınır, her birine 2 şer ml protein solüsyonu konur. Birinci tüpe 1 ml
sülfosalisilik asit, ikincisine 1 ml HNO3 konup protein çökmesi izlenir.
Ağır Metal Tuzları ile Çöktürme
Prensip: Protein solüsyonuna ağır metal katyonları ilave edildiği zaman metal
iyonları negatif yüklü gruplarla birleşir. Erimez metal iyon proteinat kompleksi
oluşur. pH 7 ve üstünde, proteinler genelde negatif yüklüdür. Pozitif yüklü metal
iyonları bu (-) yükü nötralize eder. Protein çöker. Ağır metallerle çöktürme nötr
veya hafif alkali ortamda etkilidir.
Yapılışı: 3 deney tüpüne protein çözeltileri konur. Bir deney tüpüne CuSO4, diğerine
FeCl3 ve bir diğerine HgCl2 konur çökme gözlenir.
Alkaloidlerle Çöktürme
Prensip: Tannik asit, triklorasetik asit, pikrik asit gibi alkaloid ayıraçlar protein ile
birleşerek erimez protein tuzları (protein pikrat gibi) oluşturur. Bunlar proteinlerin
katyonik formu ile asidik radikallerin birleşmesi esasına göre çökeltme yaptırırlar.
Ayıraçlar: Esbach ayıracı (1 g pikrik asit, 2 g sitrik asit, 100 ml su), protein solüsyonu
Yapılışı: 2-3 ml protein solüsyonu üzerine aynı miktarda Esbach ayıracı ilave edilir.
Çökme gözlenir.
ENZİM DENEYLERİ
Üreaz Deneyi
Katalaz Deneyi
Üreaz Deneyi
Ayıraçlar: Üreaz süspansiyonu, fenolfitaleyn çözeltisi (alkolde), % 5 lik üre eriyiği, idrar,
% 1 süblime (alkolde)
Üreaz deneyi devam..
Yapılışı:
a)Optimum deney şartlarında üreazın etkisini incelemek için yapılan bu bölümde bir
tüpe 5ml üre çözeltisi, 3 damla fenolfitaleyn konur. Karıştırılır, 3 ml üreaz çözeltisi
eklenip renk oluşumu gözlenir. Başlangıçta renksiz olan karışım bir süre sonra oluşan
NH3 ten dolayı ortamın bazik olmasıyla kırmızılaşır
b)Isının enzim üzerine etkisini gözlemek için yapılan bu deney a) bölümündeki işlemin
kaynatılmış üreaz ile yapılmasıyla gerçekleştirilir. Kaynatılmakla üreaz inaktif hale
geldiğinden kırmızı renk oluşmaz.
c)Biyolojik sıvılarda ürenin bulunduğunu göstermek için a) bölümünde yapılan işlem,
üre çözeltisi yerine idrar ile gerçekleştirilir. Yine kırmızı renk oluşur.
d) Ağır metal tuzları ile enzimlerin inaktivasyonunu açıklayan bu deneyde 3 ml üreaz
üzerine 1 ml süblime (HgCl2) çözeltisi konur, karıştırılıp 3 ml fenolfitaleyn ve 3 ml üre
çözeltisi eklenir. Kırmızı renk oluşmaz
Katalaz Deneyi
Prensip : Katalaz (1.11.1.6) molekül ağırlığı 250 000 dalton olan anaerobik mikroorganizmalar
hariç bütün canlı hücrelerde bulunan, oldukça spesifik bir enzimdir. Sadece hidrojen peroksite
etki eder. Hidrojen peroksiti su ve oksijene ayırır. H2O2 hücresel oksidasyonun bir ürünüdür ve
ortamdaki katalaz H2O2 birikimini engeller. Çok aktif bir enzimdir.
Ayıraçlar, Kan, %3 H2O2, kıyılmış karaciğer
Yapılışı :
a) 0.5 ml kan üzerine 5 ml su konup, eşit olarak iki tüpe paylaştırılır. Birinci tüp kaynatılır,
soğutulur, sonra her iki tüpe de birkaç ml % 3 hidrojenperoksit ilave edilir. Sonuç gözlenir.
Kaynatılmış tüpte katalazın ısı ile inaktive olması nedeniyle değişiklik olmazken, diğer tüpte gaz
çıkışı katalazın reaksiyonunu gösterir.
b) İki deney tüpüne 0.5 er g kıyılmış karaciğer konur. Üzerlerine 10 ar ml su ilave edilir. Birinci tüp
kaynatılır. Soğutulur. Her iki tüpe de tüpün ağzına kadar hidrojen peroksit eklenir. Sonra içinde su
bulunan bir behere baş aşağı sokulur. Karaciğer tüpün altına düşürülür. Tüplerdeki gaz oluşumu
izlenir. Çıkan gazın oksijen yönünden muayenesi kibritle yapılır. Kaynatılmış karaciğerle yapılan
tüpte katalaz inaktive olduğundan gaz çıkışı oluşmaz.
PROF.DR.MELTEM TANRIVERDİ
BİYOKİMYA
Biyokimyanın fonksiyonel tanımı;
D.eritroz D.treoz
D.eritruloz
D.ribuloz D.ksiluloz
Eritroz
Riboz Glukoz Mannoz Galaktoz Fruktoz
Monosakkaritlerin Formüle
Edilmeleri
Monosakkaritler ;
Kapalı formül
-C6 H12O6
-CH2OH-(CHOH)4 –CHO
Yapı Formülü
*Konfigürasyon Formülü
Halka Formülü
olmak üzere dört farklı şekilde formüle edilebilirler
Epimer Şekerler
Sadece tek bir karbon atomu
etrafındaki diziliş
bakımından farklılık gösteren
monosakkaritler birbirinin
epimeridir
Glukoz ve mannoz sadece 2.
karbon atomlarındaki, glukoz
ve galaktoz ise sadece 4.
karbon atomlarındaki diziliş
bakımından birbirlerinden
farklıdır ve bunlar epimer
olarak adlandırılırlar
Asimetrik Karbon Atomu
Asimetrik karbon atomu; dört valansına dört ayrı atom ya
da atom grubu bağlanmış karbon atomudur
Polarlayıcı Mercek
α.D.Glukopiranoz
Piran
α.D.Fruktofuranoz
*
D.Glukoz *
Gliseraldehit
Gliserol
Dihdroksiaseton
Glukoz Fruktoz
Sorbitol Mannitol
Şeker Asitleri
Monosakkarit Aldonik Uronik Aldarik
A- LİPOPROTEİNLER
B- PROTEOLİPİTLER
C- FOSFATİDOPEPTİTLER
D- LİPO - AMİNO ASİTLER
E- LİPOPOLİSAKKARİTLER
ANA İSKELET YAPISI ESAS ALINARAK YAPILAN
SINIFLANDIRMA
1-Basit Lipitler : Yağ asitlerinin çeşitli alkollerle yaptıkları esterlerdir.
a) Nötral yağlar : Yağ asitlerinin gliserol ile yaptıkları esterlerdir.
b) Mumlar: Yağ asitlerinin yüksek alkoller ile yaptıkları esterlerdir.
2-Birleşik Lipitler : Yağ asidi ve alkole ilaveten başka gruplar da içeren
yağ asitlerinin esterleridirler.
a) Fosfolipitler : Yapılarında yağ asitleri ve gliserole ek olarak bir
fosforik asit birimi bulunduran lipitlerdir. Fosfatidil kolin (lesitin),
fosfatidil etanolamin (kefalin), fosfotidil inozitol, fosfatidil serin,
plazmalojenler, sfingomiyelinler.
b) Glikolipitler : Yağ asitlerinin karbonhidratlarla yaptığı bileşiklerdir.
c) Lipoproteinler : Lipitlerle proteinlerden kurulu kompleks bileşiklerdir.
3-Türev Lipitler : Yukarıdaki gruplardan hidroliz yoluyla elde edilen
maddelerdir. Yağ asitleri, alkoller, yağda çözünen vitaminler, steroidler
ve hormonları içerir.
I-YAĞ ASİTLERİ
Yağ asitleri monokarboksilik asitlerdir. Yani zincirlerinde tek bir
karboksil grubu (COOH) yer alır.
Bütün yağ asitleri bir ucunda bir metil grubu (CH3), ortada
uzun hidrokarbon zinciri ve diğer uçta ise bir karboksil grubu
(COOH) içermektedir.
Hidrokarbon zincir ya doymuştur; yani çift bağ içermez ya da
doymamıştır; yani bir veya daha fazla çift bağ içerir.
Hidrokarbon zincirde bir adet çift bağ içeren yağ asitlerine tekli
doymamış yağ asitleri, birden fazla çift bağ içeren yağ
asitlerine çoklu doymamış yağ asitleri denir. Yağ asitlerinin çift
bağları doyurularak doymuş hale getirilebilirler.
Doğada bulunan yağ asitleri düz zincirli olup, genellikle çift
sayıda karbon atomuna sahiptirler. Ancak tek sayıda karbon
atomu taşıyan yağ asitleri de bulunur. Propiyonik asit tek
sayıda karbon atomu içeren bir yağ asididir.
YAĞ ASİDİ KARBON ATOMLARININ
İŞARETLENDİRİLMESİ
Yağ asitlerinin zincir içerisindeki karbon atomlarının
işaretlenmesi ya sayılarla ya da Latin alfabesine göre yapılır.
Sayılarla yapılırken karboksil grubunun karbon atomu 1. karbon
atomu olur ve zincirin karboksil grubundan başlamak üzere
karbon atomları 2, 3, 4,... diye numaralandırılır.
Latin alfabesi ile işaretlenmede ise, karboksil grubundaki karbon
atomundan sonra gelen karbon atomundan başlamak üzere α
(alfa), β (beta), ƴ (gama), ... şeklinde işaretlenir. Yani bu sistemde
karboksil grubunun karbon atomunun bir işareti olmaz. Zincirin
diğer uçundaki metil grubu karbonuna da ω (omega) karbonu
denir.
YAĞ ASİDİNİN YAPISI
DOYMUŞ ve DOYMAMIŞ YAĞ ASİDİ
YAPISI
DOYMUŞ YAĞ ASİTLERİ
Molekülünde karbon atomları birbirine tek bağ ile bağlanmıştır.
Her karbon atomu hidrojenle doyurulmuş olduğundan yapılarına
başka hidrojen alamazlar. Karbon sayıları arttıkça erime noktaları
da yükselir. Bu nedenle uzun zincirli doymuş yağ asitlerini daha
çok bulunduran yağlar oda sıcaklığında katıdır.
Oleik asit nitrit ile muamele edilirse trans şekli oluşur. Erime
noktası 45 C derecedir.
CH3. (CH2)7 CH
|| Elaidik asit (trans)
CH. (CH2)7. COOH
Karbon sayıları 2 3 4 6 8 10 12 14 16 18 20 22 24
Sıvı + + + + + +
Uçucu + + + + + +
Katı + + + + + + +
Erime noktası C 48 54 63 69 75 80 84
Suda erime
yeteneği + + + Azalır
Doymamış yağ asitleri:
Suda erime
Sıvı Uçucu yeteneği Erime noktası
Oleik asit + 13
Vaksenik asit + 44
Linoleik asit + -5
Linolenik asit + - 10
Arahidonik asit + - 50
YAĞ ASİTLERİNİN KİMYASAL
ÖZELLİKLERİ
OLUŞUM FORMÜLÜ:
O O
|| ---------------- ||
R-C-OH + HO-Ŕ R-C-O-Ŕ + H2O
3.ÇİFT BAĞA AİT ÖZELLİKLER
a)HİDROJENLENME
Doymamış yağ asitlerinin yapısında yer alan etilen bağı
(-CH = CH -) kolaylıkla H ile doyurulabilir. Burada iki hidrojen çift
bağa girer ve doymamış yağ asidi doymuş hale geçer.
Bu olaya doymamış yağ asitlerinin hidrojenlenmesi veya
hidrojenizasyonu adı verilir. Bu şekilde oleik asitten, stearik asit
oluşur.
Oluşum Formülü:
CH3.(CH2)7.CH = CH. (CH2)7.COOH + H2 ------ CH3.(CH2)16.COOH
oleik asit stearik asit
b) HALOJENLENME
Doymamış yağ asitlerinin yapısında yer alan etilen bağının Flor, Klor,
Brom, İyot gibi halojenlerden biri ile doyurulması olayıdır.
Doymamış yağ asidi olan oleik asit , brom ile doyurulursa sonuçta
dibromostearik asit oluşur. Brom yerine klor ve iyot da kullanılabilir.
+ Br2
CH3.(CH2)7.CH = CH. (CH2)7.COOH ------ CH3.(CH2)7. CH - CH. (CH2)7. COOH
ı ı
Br Br
oleik asit dibromostearik asit
3 ile 5 arasında çift bağı bulunan yağ asitlerinin brom ile doyurulması
sonucu meydana gelen türevleri çözücülerin çoğunda çözünmez. Bu
özellik doymuş yağ asitlerinin ayrılmasında ve tanınmasında kullanılır.
Eğer doymamış yağ asitleri iyotla doyurulmuşsa, yağ asidinin absorbe
ettiği iyot miktarı ölçülebilir. Bununla da çift bağ sayısının veya
doymamışlık derecesinin saptanması mümkün olabilir.
c) OKSİTLENME
Doymamış yağ asitlerinin çift bağlarının oksitlenmesi olayıdır.
Oksitlenmede kullanılan oksidan etkiye göre sonuçta da değişik
ürünler meydana gelir
Oksitleyici olarak KMnO4 (potasyum permanganat) kullanılarak
oleik asitten dihidroksi stearik asit ve sonraki aşamada azeleik
asit ve pelargonik asit oluşturulur.
B- FOSFOGLİSERİDLER
1-Fosfatidler.
2-Difosfatidilgliserinler ve fosfoinozitidler
GLİSERİN
Gliserinin diğer adı gliseroldür. Tatlı, kıvamlı, sıvı karakterde üç
değerli bir alkoldür. Gliserin su ve etil alkolle her oranda
karışabilir. Eter, kloroform ve benzolde erimez.
Hafif alkalik ortamda demir tuzlarının katalitik etkisi altında
hidrojen peroksit ile oksitlenirse gliseraldehit ve dihidroksiaseton
karışımı meydana gelir.
Gliseraldehit aldoz yapısında, dihidroksiaseton ketoz yapısında üç
karbonlu indirgen özelliğe sahip monosakkaritlerdir.
Gliserin KHSO4 veya P2O5 gibi dehidre edici bir madde ile ısıtılırsa,
akrolein meydana gelir. Akrolein burnu iğneleyici bir kokuya
sahiptir.
Gliserol bir çok madde için çok iyi bir çözücüdür. Su çekici ve
nemlendirici özelliğe sahip olması nedeniyle kozmetik ve ilaç
yapımında aranılan bir maddedir. Bazı patlayıcı maddelerin örn;
nitrogliserinin üretiminde kullanılır. Hayvanlar için zehirli bir
madde olmadığı gibi, kolaylıkla da kullanılır.
A-NÖTRAL YAĞLAR
Yağ asitlerinin gliserolle yaptıkları esterlerdir. Lipitlerin en yaygın
sınıfını oluştururlar. Özellikle bitkilerin tohumlarında ve ceviz,
fındık v.s de bol miktarda bulunurlar ve yedek gıda görevi
görürler. Bitkisel yağlar arasında, zeytin yağı, pamuk tohumu ,
keten tohumu yağı (bezir yağı), hindistan cevizi, yer fıstığı, soya
fasulyesi ve haşhaş yağları en önemlileridir.
Tüm hayvansal dokularda, az veya çok miktarda yağlar bulunur.
Gliserinin bir alkol grubu bir molekül yağ asidi ile esterleşirse
monogliserit, iki alkol grubu iki molekül yağ asidi ile esterleşirse
digliserit, üç alkol grubu üç yağ asidi ile esterleşirse trigliseritler
meydana gelir.
H2 C O CO R H2 C O CO R 1
H2 C O CO R H2 C O CO R 2
H2 'C O CO R H2 'C O CO R 3
Basit gliserit Karışık gliserit
H2 C O CO C17H35 H2 C O CO C17H35
H2 C O CO C17H35 H2 C O CO C17H33
H2 C O CO C17H35 H2 C O CO C15H31
stearin -oleo-, -stearopalmitin
NÖTRAL YAĞLARIN FİZİKSEL ÖZELLİKLERİ
Kısa zincirliler suda biraz erirler. Özgül ağırlıkları suyunkinden
düşüktür. Erime noktaları taşıdıkları yağ asitlerinin erime
noktalarından yüksektir. Doymuş yağ asitlerinin oluşturduğu
gliseritler yüksek erime noktasına, doymamış yağ asitlerinin
oluşturdukları ise düşük erime noktasına sahiptir. Saf gliseritler
renksiz, kokusuz ve tatsızdır
NÖTRAL YAĞLARIN KİMYASAL ÖZELLİKLERİ
1.Hidroliz Olmaları
Yağlar lipaz ile enzimatik olarak ya da yüksek ısı ve basınç altında ve
katalizör olarak asitlerin kullanılması halinde su ile hidrolize
edilebilirler. 1 mol gliserit su alarak 3 mol yağ asidi ve 1 mol gliserol
oluşur.
2.Hidrojen eklenmesi
Yağlarda bulunan doymamış bağlara H eklenebilir. Bu reaksiyon çeşitli
sıvı bitkisel yağlardan margarinlerin elde edilmesinde kullanılır.
3.Halojen eklenmesi
Yağlardaki yağ asitlerinin doymamış bağlarının klor, brom, iyot gibi
halojenlerle doyurulması olayıdır.
4.Sabunlaşma
Yağlar kuvvetli bazlar ile kaynatılırsa sabunlar ve gliserole parçalanırlar.
Bu olaya sabunlaşma denir.
YAĞLARI KARAKTERİZE EDEN SAYILAR
Yağları karakterize eden ve yağdan yağa farklılık gösteren 5 sayı vardır;
1. Sabunlaşma sayısı : 1 gr yağın sabunlaşması için gerekli olan mg
cinsinden KOH miktarına denir.
2. İyot sayısı : 100 gr yağ tarafından absorbe edilen gr cinsinden iyot
miktarına denir. Yağların doymamışlıklarını hesaplamak için kullanılır.
3.Asetil sayısı : 1 gr asetilleşmiş yağın sabunlaşmasından açığa çıkan asetik
asidi bağlamak için gerekli olan KOH’ın mg cinsinden miktarına denir.
Asetileşme : OH grubu taşıyan yağ asitlerinin yaptıkları gliseritler asetik
asit ile esterleri oluştururlar. Buna asetilleşme denir.
4. Asit sayısı : 1 gr yağda mevcut olan yağ asitlerinin nötralize edilmesi için
gereken KOH’in mg cinsinden miktarına denir. Acılaşmanın tayininde
kullanılır.
5. Uçucu yağ asitleri sayısı (Reichert-Meissl sayısı) : 5 gr yağdan
sabunlaştırma, asetilleştirme ve buharla damıtma suretiyle elde edilen
uçucu yağ asitlerinin nötralize edilmesi için gerekli olan 0.1 N alkalinin ml
cinsinden miktarına denir.
YAĞLARIN ACILAŞMASI
Tabii yağlarda hoş olmayan koku ve tat oluşmasına acılaşma denir.
Acılaşma, bir yağdaki gliseritlerin serbest yağ asitleri ile gliserine ya
da serbest yağ asitleri ile mono ve digliseritlere hidrolize olmasından
ileri gelebilir. Bu olay çoğunlukla yağları parçalayan lipolitik
enzimlerin yağlarda varlığı ile artar. Bu enzimler, uygun ısı ve nem
bulduklarında hidroliz olayını meydana getirirler.
Acılaşma aynı zamanda çeşitli oksidasyon olaylarından da ileri
gelebilir. Örneğin, doymamış bir gliseridin çift bağının oksitlenmesi
ile peroksitler meydana gelir. Bu da daha sonra fena koku ve lezzetli
aldehitlerin oluşmasına neden olur. Bu olay yağların ışık etkisinde
kaldığı durumlarda hızlanır.
Üçüncü tip acılaşma, serbest doymuş yağ asitlerinin beta
oksidasyonundan ileri gelir.
Nem, ısı, ışık (özellikle güneş ışığı) gibi doğal koşullar yağların
acılaşmasını hızlandıran nedenlerdir.
2. Gliserol eterler
Gliserolün α-OH grubu alifatik, doymuş veya doymamış bir
alkolle eter tipi bir bağ ile birleşmiştir. Köpek balığı ile balina
yağından 3 gliserol eter izole edilmiştir. Çimil (chimyl), Batil
(Batyl) ve Selaçil (selackyl) alkol.
3. Glikozilgliserolller
Bitkisel glikozilgliserolller kloroplast lipitleri içerisinde bulunan
mono- ve digalaktozildiasilgliseroldür. Bunlarda yüksek oranda
linolenik asit bulunur.
B-FOSFOGLİSERİTLER
Gliserinle esterleşmiş halde fosforik asit taşıyan gliseritlerdir.
Trigliseritlerden, yani yağlardan farkı esterleşmiş halde fosforik
asit taşımalarıdır.
Tüm hayvan ve bitki hücrelerinde yaygın olarak bulunurlar. En
çok yumurta, beyin, karaciğer, böbrek, pankreas, akciğer ve kalp
kasında yer alırlar. Asetonda çözünmemeleri ile diğer lipitlerden
ayrılırlar.
Bu grupta ;
1-Fosfatidler
2-Difosfatidilgliserinler ve fosfoinozitidler yer alır
1.Fosfatidler : Tabiatta çok bulunurlar gliserinfosfat türevidirler
ve çoğu kez azotlu bir baz da içerirler. Bu grupta lesitin, kefalin ve
plazmolojenler bulunur.
Lesitin (Fosfotidilkolin) : Tam bir hidrolizde, gliserin, 2
mol yağ asidi, fosforik asit ve kolin veren yapıya lesitin denir.
α- ve β- olmak üzere iki şekilde bulunurlar. α’ da fosforik asit
gliserinin α karbon atomuna, β’ da β karbon atomuna bağlanır.
Lesitindeki yağ asitleri doymuş veya doymamış olabilir. Lesitinin
yapısındaki fosforik asidin OH grubu ortama asit karakterli H
iyonu verir. Kolin de kuvvetli baz karakterindeki OH grubu taşır.
Lesitinde aynı zamanda hem asit, hem de baz gruplar mevcuttur.
Lesitin genelikle iç tuz, (Zwitterion) şeklinde bulunur. Lesitinler
suda erimezler.
Lesitindeki kolin kimileri tarafından vitamin olarak kabul
edilmektedir. Fakat vücutta sentez edilebilmesinden dolayı
vitamin olamayacağı da savunulmaktadır. Kolinden yetersiz
beslenen sıçanlarda karaciğerde yağlanma, böbreklerde kanama
olup, piliçlerin diz eklemleri normal gelişemez. Kasların sinir yolu
ile uyarılmasında çok önemli rolü olan asetilkolin kolinin
türevidir.
Yapı yönünden koline benzeyen diğer bileşikler ;Nöyrin kolinden
20 kat zehirlidir, Betain şeker pancarı pekmezinde bulunur,
zehirsizdir, Muskarin Amanita muskarinada bulunur, çok
zehirlidir.
Kefalin (Fosfatidiletanolamin) : Hidrolize edildiğinde
gliserin, fosforik asit, 1’ i doymuş 1’i doymamış olmak üzere 2
mol yağ asidi ve kolamin veren yapıdır . Kolamin serin amino
asidinin dekarboksilasyon ürünüdür. α- ve β- çeşidi vardır.
Fizyolojik pH’da iyonik haldedirler. Beyin ve vücut dokularında
bulunurlar. Lesitinlere çok benzerler.
Plazmalojenler : Hidrolize olduklarında yüksek moleküllü
aldehit karışımı, α- ve β- gliserofosforik asidin kolamin esterlerini
verirler. Kas ve sinir dokuda bol miktarda olmakla birlikte
görevleri tam olarak bilinmemektedir.
2.Difosfatidilgliserinler ve fosfoinozitidler : Gliserin fosfatın
azotsuz türevleridir. Doğada çoğunlukla bitkilerde yaygın olarak
bulunurlar.
Difofatidilgliserinler;1 mol gliserol ve 2 mol fosfatidik asitten
fosfoinozitidler; 1 mol gliserin, 1 mol hekzahidroksialkol, 2 mol
yağ asidi ve 1-3 mol fosforik asitten kurulmuşlardır.
III. GLİSERİN TAŞIMAYAN LİPİTLER
A- SFİNGOLİPİTLER
1-Seramidler.
2-Sfingomiyelinler.
3-Glikosfingolipitler.
C- TERPENLER
D- STEROİDLER
A.SFİNGOLİPİTLER
Bu grup lipitler merkezi durumda uzun zincirli bir amin alkol olan
sfingozin içerirler. Genelde yağ asitleri, sfingozin alkollerin amin
grupları ile asit amid bağı oluşturmak suretiyle bağlanırlar. Alkol
grubunun OH grubuna ise farklı maddeler bağlanmak suretiyle
değişik sfingolipitler meydana gelir. Yine amin grubu üzerinden
bağlanan yağ asitleri değişerek de değişik maddeler oluşabilir.
STEROLLER
SAFRA ASİTLERİ
CİNSİYET HORMONLARI
ADRENAL KORTEKS
HORMONLARI
VİTAMİN D GRUBU
MADDELER
STEROLLER
Steroller de denilen bu grup maddeler bir steran halkası ile bir
yan zincir taşırlar. Sterinlerin tamamında 3 numaralı karbonda
alkolik bir hidroksil grubu bulunur. Sterol kelimesinin sözlük
anlamı, katı alkol demektir. Ancak bir çok lipitte, özellikle de
mumlarda çok katı alifatik alkoller bulunduğundan, yani sözlük
anlamını karşılayan başka alkoller de olduğundan, sterol ve sterin
kelimeleri siklopentanoperhidrofenantren veya kısaca steran
halkası taşıyan alkoller için kullanılır.
Steroidlerin birinci grubunu oluşturan sterinler de kendi
aralarında 3 grup oluştururlar;
1-Zoosterinler (Zoosteroller)
2-Mukosterinler (Mantar ve maya sterinleri)
(Mukosteroller)
3-Fitosterinler (Fitosteroller)
1. Zoosteroller
3.Fitosteroller
Bitkisel kaynaklı steroller olup önemli iki üyesi vardır;
stigmasterol ve sitosterol.
Stigmasterol, özellikle soya fasulyesinde bol miktarda bulunur. Bu
maddenin progesteron hormonuna çevrildiği laboratuvar
deneyleri ile gösterilmiştir. Yani progesteron hormonunun ön
maddesi olarak kabul edilir.
Sitosterol özellikle tahıl tanelerinde bol miktarda bulunur.
SAFRA ASİTLERİ
24 karbonlu steroidlerdir. Steroid çekirdeğe 1 yada daha fazla
alkolik OH grubuna ilaveten 5 carbonlu yan zincirde bir –COOH
grubuna sahiptirler.
Başlıca safra asitleri; Kolik asit, dezoksikolik asit, litokolik asit,
hiyodezoksikolik asit ve kenodezoksikolik asittir. Son ikisi hayvan
safrasında bulunurlar.
Safra asitleri –COOH grupları vasıtasıyla glisin veya taurin ile
birleşmiş halde bulunurlar. Bunlara birleşik safra asitleri denir.
Glisin – kolik asit : Glikokolik asit
Glisin –dezoksikolik asit : Glikodezoksikolik asit
Glisin –litokolik asit : Glikolitokolik asit
Safra asitleri yüzey gerilimini azaltıcı ve emülsiyon yapıcı
özelliğe sahiptir. Bağırsaklardan yağ asitlerinin rezorbsiyonunda
önemli rol oynar. Yağların yüzeylerini genişleterek enzimlerin
yağlara iyi etki yapmalarını sağlarlar.
ENZİMLER
ENZİM AKTİVİTESİNİ ETKİLEYEN FAKTÖRLER
İnhibitörler :
Enzimatik reaksiyonun hızını azaltan veya
yok eden maddelere inhibitörler denir.
İnhibisyon
E-SH + Hg +2 E-S-Hg+ + H+
Kurşun zehirlenmesi heme sentezinin en
azından iki yerde inhibisyonuyla anemiye
neden olur.
KALSİYUM (Ca)
Doğada özellikle COӡ ve PO4 anyonları ile birlikte toprakta
bulunur.
Organizmada diş ve kemiklerin yapısında bulunur.
Hayvan vücudunun % 1,4-2,6’sını oluşturur.
Vücuttaki kalsiyumun %99’u da iskelet sisteminde bulunur.
Ca/P oranı 2/1olmalı, tavuklarda 5/1, 7/1
Kan Ca seviyelerinin düzenlenmesinde Ca, D vitamini ve Parathormon ilişkisi
DEMİR (Fe)
Transferrin: Demirin bağırsaktan karaciğer, kemik iliği ve demir ihtiyacı olan diğer
dokulara taşınmasıyla görevli olan bir plazma proteinidir. Fe+3 içerir.
Ferritin: karaciğer, RES makrofajları, bağırsak başta olmak üzere tüm dokularda
bulunan ve demirin depolanmasını sağlayan depo protein. Fe+3 içerir.
Görevleri
Hemoglobinin yapısında yer alır ve oksijenin dokulara
taşınmasına yardımcı olur,
Kaslarda miyoglobinin yapısında bulunur ve oksijenin depo
edilmesini sağlar,
Çeşitli koenzimlerin yapısında bulunarak, yükseltgenme ve
indirgenme reaksiyonlarına katılır.
Eksikliğinde: Anemi
Fazlalığında: Hemokromatoz
Total vücut demiri depolarının artması ve ferritin yapısında
birikintilerin karaciğer, pankreas, deri ve eklem gibi
bölgelerde birikmesine hemosiderozis denir.
Hemosiderozisin dokulara zarar veren şekli
hemokromatozis olarak tanımlanır.
BAKIR (Cu)
Bitkisel kaynaklı besinlerde özellikle kuru nohut, bakla ve
benzeri baklagillerde,ceviz fındık, fıstık, badem, ayçiçeği
gibi kuruyemişlerde, istiridye, sardalye, yengeç, istakoz gibi
deniz ürünlerinde ve yapraklı sebzelerde ve tüm tahıl
ürünlerin bol miktarda bulunur.
Et, sakatat ve süt gibi hayvansal kaynaklı gıdalarda da
oldukça fazla miktarda bulunur
Plazmada Cu taşınma şekli serüloplazmin (Cu taşıyıcı
protein).
Katalaz enziminin de yapısında yer alır.
Fe in hemoglobin sentezinde kullanılması için Cu gereklidir.
Cu ayrıca kıl ve yapağının normal pigmentasyonu için
gereklidir.
Mo, Cu emilimini engeller, antagonistidir.
Eksikliğinde: kuzu ve oğlaklarda enzootik ataksi
Kan dolaşımına geçen Cu değişik organlara gider ve gittiği
Tavuklarda: perozis
Sığırda: sterilite
Domuzda : topallık
Sıçanda: kısırlık, büyüme durması
gözlenmektedir
FLOR (F)
Doğada topraklarda kalsiyum florür halinde bulunur. Doğal
içme sularında bulunan floridler, vücuda alınan florun en
büyük kaynağıdır.
Organizmada en çok dişlerde bulunur.
Dişlerin oluşum döneminde suların litresinde 0,9-1,5 mg
düzeyinde bulunması istenir. Eğer bu miktardan daha az flor
içeren sular içilirse dişlerde çürüme meydana gelir.
Sularla bu miktardan fazla F alınmasına florozis (flor
zehirlenmesi) denir.
Florozis (Flor zehirlenmesi)
SELENYUM (Se)
Yapı ve Hareket
Enzimler
Hormonlar
Sıvı ve Asit-Baz Dengesi
Koruma
Transport
Antibody
Yara iyileşmesi
Enerji üretimi
DNA ve RNA’nın yapısı
AMİNO ASİTLER
Proteinlerin yapı taşları amino asitlerdir.
Tüm organizmalarda proteinler 20 amino
asit ve türevlerinden oluşur.
Proteinlerden ilk saflaştırılan amino asit
olan asparajin 1806’da Asparagusta
(kuşkonmaz),
Glutamat buğday gluteninde,
Sonuncu olarak, peynirden izole edilen
treonin 1938’de tanımlanmıştır.
Proteinlerde bulunan 20 amino asidin karboksil
grubunun hemen yanındaki karbon atomuna α karbon
denir.
α karbona;
1 karboksil –COOH
1 amin –NH2 grubu
1 hidrojen H atomu ve
1 yan zincir (R grubu)
bağlıdır.
Amino asitler karbon merkezine bağlı spesifik yan
zincirleriyle (R) birbirlerinden ayrılırlar.
Proteinlerde bulunan 20 amino asit standart amino
asitler ya da α-amino asitler olarak adlandırılır.
Alfa Amino Asitler Kiral Moleküllerdir
Treonin ve izolösin
CH3 CH3
HO C H H C OH
H C NH2 H C NH2
COOH COOH
D- Treonin D-Allotreonin
Adi bir ışık Nikol prizmasından geçirilirse polarize ışık düzlemi
elde edilir. Polarize ışık sadece tek bir düzlem üzerinde dalgalanan
ışıktır.
Asimetrik karbon atomu ihtiva eden maddeler optikçe aktif olup
polarize ışığı sağa veya sola çevirme özelliğine sahiptirler.
İzoelektrik nokta pH
H3N+-CH2-COOH H3N+-CH2-COO- H2N-CH2-COO-
Asidik ortam İzoelektrik nokta Alkalik ortam
pH=1 pH=10
Katyon Anyon
Amino asitteki yük solüsyonun pH’ sından etkilenir.
İyonlaşabilen grup Asit Konjuge baz pKa
1. Proteinlerde bulunanlar
Bütün proteinlerde bulunabilen 20 standart amino asitten
başka, bazı amino asitler sadece belirli tür proteinlerin
yapısında yer alırlar.
2. Proteinlerde bulunmayanlar
Bir proteinin
kurulmasına
“n” sayıda amino
asit katılmışsa,
bu protein
molekülünde “n-1”
sayıda peptit bağı
bulunur.
20’den az sayıda amino asit kapsayanlar oligopeptit,
20-100 arasında amino asit kapsayanlar polipeptit
olarak adlandırılır.
100’den çok amino asidin peptit bağı ile
birleşmesiyle protein molekülleri oluşur.
İki amino asit birleşmişse dipeptit oluşur. örnek;
Karnozin ve Anzerin vb.
Birleşme 3 amino asit arasında ise, tripeptit oluşur.
Glutatyon, Oftalmik asit ve Noroftalmik asit vb.
Glutatyonun yapısı
İnsülinin yapısı
Sarmal şeklindedir.
Zincir içi H bağları ile şekillenir. Bu bağlar
yapıyı dayanıklı (kararlı) yapar.
α-heliks sağa-el veya sol-el dönüşlü olabilir.
Helezonun her kıvrımında 3,6 amino asit
kalıntısı bulunur ve bir kıvrımın yüksekliği 0,54
nm kadardır.
Polipeptit zincirdeki amino asit kalıntılarının R-
grupları, iç tarafta yeterli alan olmadığından
heliks yüzeyinden dışarı sarkmışlardır.
Sağ-el dönüşlü sarmallar daha stabildir.
Proteinlerde bulunan tüm alfa heliksler sağ-el
dönüşlüdür.
Prolin ve Glisin alpha heliks yapısının
oluşumuna sınırlama getirir
Prolinde halka yapıdan dolayı rotasyona uygun
değildir.
Peptit bağına katılan imino azotu H bağı
yapamaz.
Globuler protein şeklinde katlanmış iki veya daha fazla polipeptit alt birimleri
(monomer, subünite) daha büyük yapılı agregatlar halinde bir araya gelirler.
1. Isı
2. pH
3. Organik çözücüler : Protein molekülü su yerine polar olmayan bir organik çözücü
içine konursa taşıdığı yüklerin dağılımı değişir.
4. Üre ve guanidin bileşikleri : 6-8 molar üre çözeltisi, 4-6 molar guanidin tuzları
proteinler üzerine denatüre edici bir etki gösterir.
5. Diğer etkenler : Ultraviyole ışınları, yüksek basınç, asitler, alkaliler, kuvvetlice
çalkalamak, defalarca dondurup çözmek de denatürasyona neden olur.
• Prev Page
•Next Page
1.Basit proteinler
2.Bileşik (konjuge)proteinler
1.Basit Proteinler
A. Fibriler proteinler
Hemoglobin
pirol
Kanın oksijenasyonunda azalma sonucu deoksijenize olmuş hemoglobinde artış ile deri
ve mukozalarda karakteristik mavimtrak renk oluşumu siyanoz olarak tanımlanır.
Karbaminohemoglobin