işitemeyen, yürüyemeyen ya da tekerlekli sandalye kullanan, konuşurken kekeleyen, bazı derslerde güçlükleri olan ya da herkesten farklı bir ilgi alanı olup çevresini sorunlarıyla bunaltan veya 3 yaşında kendi kendine okuma yazma öğrenen ya da fen, satranç vb. alanlarda yetişkinler düzeyinde bilgi sahibi olan kişilerle karşılaştınız. Kimine acıdınız, kimine ise imrendiniz. Bu çocuklar sizden FARKLI çocuklardı. Özel eğitim çoğunluktan farklı ve özel gereksinimli çocuklara sunulan, üstün özellikleri olanları yetenekleri doğrultusunda kapasitelerinin en üst düzeye çıkmasını sağlayan, yetersizliği engele dönüştürmeyi önleyen, engelli bireyi kendine yeterli hale getirerek topluma kaynaşmasını, ve bağımsız, üretici bireyler olmasını destekleyecek becerilerle donatan eğitimdir Bir müdahale biçimi olarak Özel Eğitim Özel eğitim her şeyden önce yetersizliği olan bireylere yapılan, amaçlı bir müdahaledir. Müdahalenin bu bağlamda üç temel uygulanma biçimi bulunmaktadır. (Heward, 00; Eripek,02). 1-önleyici 2-İyileştirici 3-Ödünleyici 1-Önleyici: Önemsiz problemlerin potansiyel oluşturmasını ve yetersizliğe dönüşmesine müdahale etmek. Eğer müdahale çok erken yaşlarda, hatta bazı durumlarda doğum öncesinden başlarsa oldukça başarılı sonuçlar vermektedir. 2-İyileştirici: Öğretim yoluyla yetersizliğin etkilerinin üstesinden gelmek. İyileştirici müdahalenin hem eğitimsel hem de rehabilitasyon boyutu bulunmaktadır. Bu iki alanın ortak amacı; yetersizliği olan bireyin yaşamını daha nitelikli ve bağımsız hale getirmek için onu gerekli becerilerle donatmak ve yaşama uyumunu sağlamaktır. 3-Ödünleyici: Bireyin yetersizliğine rağmen başarılı olabilmesini sağlayacak becerilerin ve araçların nasıl kullanılacağını öğretmek. Bu müdahale, yetersizliğine rağmen bireye uygun (Ödünleyici) yeni becerilerin öğretilmesini kapsar. Öğretim Biçimi olarak Özel Eğitim Özel eğitimi, genel eğitimden farklı kılan ve onu özel yapan, kimi kapsar neyi öğretir nasıl öğretir nerede uygulanır sorularının yanıtında yatmaktadır. Kimi kapsar? Özel gereksinimi olan, bu özelliğinden dolayı farklı eğitim gereksinimi ancak bireysel olarak planlanmış öğretim programlarıyla karşılanabilen çocukları kapsamaktadır Neyi Öğretir? Özel eğitim, genel eğitimden içerik yönünden yani nelerin öğretileceği yönünden farklılaşmaktadır. Olağan çocukların kendiliğinden edindikleri becerilerin büyük bir kısmını yetersizlikten etkilenmiş özel gereksinimli çocuklara, yoğun ve sistematik biçimde öğretmek gerekmektedir. Örneğin; giyinme, soyunma, yemek yeme becerilerini çocuklar, yetişkinleri gözleyerek, taklit ederek öğrenirler Genel eğitimden özel eğitim ayrıldığı bir diğer nokta ise içeriğin düzenlenişidir. Genel eğitimde içerik ortalama çevresindeki çocuklar için merkezi programlarla belirlenirken, özel eğitimde programın içeriğini çocuğun gereksinimi belirler. (Heward, 00, Eripek,02). Nasıl öğretir? Özel eğitim, genel eğitimden kullandığı yöntemler, materyaller, programın uyarlanması ve özelleşmiş ve bireyselleşmiş tekniklerle de ayrılır.Ancak temel ilkeler açısından bakıldığında özel eğitim öğretmeninin de genel eğitimde görev alan öğretmenlerle aynı öğretim yöntem ve stratejilerini kullandığını söyleyebiliriz. Nerede uygulanır? Özel eğitim yapıldığı ya da uygulandığı yere göre de tanımlanmaktadır. Gelişmiş ülkelerde özel gereksinimli çocukların büyük bir kısmı olağan okullarda akranlarıyla birlikte en az kısıtlayıcı kaynaştırma ortamlarında öğretim görmektedirler. Ülkemizde de hafif derecede yetersizliği olan çocukların akranlarıyla birlikte öğretim gördüklerini söyleyebiliriz Öğrenme-öğretmen sürecinde öğretmenin hem yetersizlikten etkilenen öğrencinin hem de sınıfındaki tüm öğrencilerin ihtiyaçlarını karşılayabilmesi için dört temel ilkeyi bilmesi gerekir. (Lewis ve Doorlag, 1991) Bunlar : 1-Bütün öğrenciler öğrenebilir 2-Öğrenme davranış değişikliğidir 3-Öğretim ortam düzenlemeyi içerir 4-Veri toplama öğretimi etkili hale getirir 1-Bütün öğrenciler öğrenebilir: Yetersizliğe sahip olmak yeni beceri, bilgi ve davranışların edinilmesine engel değildir. Her öğrencinin öğrenme hızı farklıdır. Bazı öğrenciler bazı şeyleri diğerlerine göre daha çabuk, bazıları ise daha yavaş öğrenebilir. Önemli olan onların neler yapabildiğini bilmek, yapamadıklarıyla ilgili de uygun öğretimi sunmaktır. 2-Öğrenme davranış değişikliğidir: Öğrenciler yeni beceriler öğrendiğinde daha önceden öğrendikleri becerilerde uzmanlaşırlar. Öğretmen öğrenme sürecinde öğrenciyi sürekli kontrol ederek yeni davranışları edinmesi için rehberlik etmelidir. 3-Öğretim ortam düzenlemeyi içerir: Öğrenme bir davranış değişikliği ise öğretim de öğrenme ortamlarının istenilen davranışların kazanılması için düzenlenmesidir. Bu nedenle öğretmen öğretimin gerçekleşebilmesi için davranış öncesi ve sonrası faktörleri kontrol etmelidir. Ders anlatımı, küçük grup tartışmaları, metin okuma gibi etkinlikler davranış öncesi düzenlenmelerdir. Bu tür etkinlikler öğrenmeyi kolaylaştırır. Davranış sonrası etkinlikler ise davranışı izleyen ödül veya cezalardır. Bunlar öğrenmenin gerçekleşmesinde önemli araçlardır. Öğrenme öncesi ve sonrası bir çok teknik ve yöntem kullanılabilir 4-Veri toplama öğretimi etkili hale getirir : Öğretmen öğretim öncesinde ve sonunda öğrencinin performansını ve gösterdiği gelişimi kayıt etmelidir. Eğer davranış istenen şekilde değişmişse uygulanan sağaltım etkilidir. Değişmemişse öğretmen tüm öğretim sürecini ve yaptığı düzenlemeleri gözden geçirerek daha etkili sağaltım modelleri denemelidir. ÖZEL EĞİTİME İLİŞKİN GÖRÜŞLER BİRİNCİ GÖRÜŞ Özel eğitimi yasal temelleri olan ve bunlara göre yürütülen bir girişim olarak ele almaktadır. Bu görüşün destekleyicileri çocuklar için uygulanacak tüm eğitsel önlemler ve süreçlerle ilgili kararlara anne-babaların katılmaları ve bilgilendirilmeleri gerektiğini savunmaktadırlar. Bu görüş ülkemizdeki uygulamalarda da kendini hissettirmeye başlamıştır ve 573 sayılı KHK bu görüş doğrultusunda hazırlanmıştır. Bu yasaya göre çıkartılan yönetmelikte çocukla ilgili tüm kararlarda aile onayının alınması gerekmektedir. İKİNCİ GÖRÜŞ Toplumsal politikaları oluşturma yaklaşımı; Özel eğitim bireyin vazgeçilmez temel insan hakkıdır. Yetersizliği olan bireye karşı değişmesi gereken tutumları ön plana çıkartan bir yaklaşımdır. ÖZEL EĞİTİMDE ANNE-BABA KATILIMI Günümüzde engellilerin eğitiminde okul ortamlarının yanında doğal ortamlarda da destek hizmetlerin yaygınlaştırılması düşüncesi artmaktadır. Doğal ortamlarda sağlanacak desteklerin de ailelerin katılımıyla gerçekleşmesi yönünde önemli adımlar atılmaktadır. Özellikle anne-babaların özel eğitime etkin katılımının sağlanmasının bir zorunluluk olduğu özel eğitim uzmanları tarafından tartışmasız olarak kabul edilmektedir. Anne-babaların çocuklarının eğitimine destek sağlayabilmeleri için aile eğitimi uygulamalarına tabi tutulmaları gerekir. Aile eğitimi uygulamalarında anne-baba, anne-baba olarak eğitilir, çocuğuna öğretici olarak yetiştirilir, ayrıca anne-baba gönüllü olmayı öğrenir. Anne-babanın katılımı eğitim sürecinin değerini arttır, anne-babalar akademik ve sosyal programları güçlendirecek şekilde okul personeline görüş ve bilgileriyle katkıda bulunabilirler. Anne-babaların, çocuklarının okulda öğrendiklerini ev ortamında uygulayabilecek ve geliştirebilecek nitelikte olması, sosyal becerilerin okuldan ev ortamına genelleştirilmesini ve okuldaki amaçlara ulaşılmasını kolaylaştırmaktadır. Anne-baba katılımı, çocukları, kendine güven ve mesleki uyum ile bağımsızlık yönlerinden daha iyi duruma getirmektedir. Özel eğitim gerektiren bireylerin ailelerinde engelli çocuğa karşı geliştirilen tutumlar nelerdir? Çocuklar aşırı derecede korunmaktadır. Çocuklar beceriksiz bulunmaktadır. Çocuklardan çok şey istenmektedir. Çocuklar kabul edilmemektedir. Çocuklar inkar edilmektedir. Çocuklar alay konusu edilmektedir. Sık sık suçlanmakta hatta baş belası olarak görülmektedirler. Günah ürünü olarak görülmektedirler. Normal yaşıtlarıyla kıyaslanırlar. Ailede şaşkınlık ve panik yaratmaktadır.
Bu davranışların hepsinin engelli çocukları olan ailelerde görüldüğü
söylenemez ancak bir veya bir kaçının gözlendiği kesindir. ÖZEL EĞİTİMİN İLKELERİ Her çocuğun eğitim hakkı vardır. Özel eğitim, genel eğitimin ayrılmaz bir parçasıdır. Özel eğitime muhtaç her çocuk, özür tür ve derecesine bakılmaksızın özel eğitim hizmetlerinden yararlandırılmalıdır. Özel eğitimde bireysellik esastır. Durum ve özellikleri uygun olan özel eğitime muhtaç çocukların, normal akranları arasında eğitilmesi esastır. Özel eğitimde erkenlik esastır. Özel eğitim hizmetleri, çocuğun engel ve özellikleri dikkate alınarak mümkün olduğu kadar çocuğun yakınına götürülecek biçimde planlanır. Özel eğitimde süreklilik esastır. Özel eğitimde tek elden planlama ve yürütme esastır. Özel eğitimde işbirliği ve eşgüdüm esastır. ÖZEL EĞİTİMİN TARİHÇESİ Özürlüler alanında ilk çalışmalar görme engeliler alanındadır. İlk Fransa'da Fransa Dış işleri Başkanlığında çalışan Valantin Haüy adlı küçük bir memurun Diderot'un "Körler Hakkında Mektuplar“ kitabından ve bazı ünlü körlerin başarılarından esinlenerek Paris'te önce kör bir dilenci çocuğu eğitmeye girişmiştir. Sağladığı başarıyı beğenen Fransız Fen Akademisi,körler için bir okul açılması konusunda onu desteklemiştir. Böylece ilk kez 1873 yılında Paris'te körler okulu açılmıştır Kısa aralarla bu okulu Almanya,Avusturya,Rusya izlemiştir. 1830'larda bu akıma Dr.Samuel Howe Amerika'ya götürmüş en çok birer yıl ara ile Boston,New York,Philadelphia körler okulu açılmıştır. İlk sağırlar okulu 1755 yılında Fransa'da açılmıştır. Öte yandan Osmanlı Devleti dönemindeki "Enderun" üstün özel yeteneklerin dünyadaki ilk sistemli seçim,eğitim ve istihdam örneği olarak görülmektedir. Ülkemizdeki Üstün zekalı ve kabiliyetli çocuklar için oluşturulan bu sistem Osmanlıların yükselme ve yayılma dönemlerinin temel güçlerinden biri olmuştur.
Özel eğitim alanında ilk kez bilinçli ve sistemli olarak
1889 yılında İstanbul Ticaret Okulu bünyesinde Sağırlar okulu açılmıştır,bir yıl sonrasında da körlerin eğitimine yer verilmiş ancak bu tarihten sonra bu alanda ilerleme olmamıştır. 1923 yılında alınan ve Cenevre Bildirisi adı altında yayımlanan T.C. adına Gazi Mustafa Kemal tarafından onaylanan bildiri Cumhuriyet Döneminde Özel eğitim adına yapılan bir ilerleme olarak kabul edilir.
Cumhuriyete geçiş döneminde 1920'de İzmir
Karşıyaka'da bir gönüllü kuruluş Sağır,Dilsiz ve Körler Okulunun açılışını yapmıştır. Bu kurum daha sonra Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığına bağlanmıştır. 1950'li yılların engellilerin toplumsal örgütlenmesi açısından önemli bir gelişmesi Doç. Dr. Mitat Enç öncülüğünde bir grup gönüllüler tarafından Altı Nokta Körler Derneği Eğitme ve Kalkındırma Deneği'nin kurulması olmuştur. Yine 1950'li yıllarda Özel eğitimin temelde sağlık konusu ve sorunu olmadığı anlaşılmış ve İzmir'deki S.S.Y.B.'na bağlı olan Sağır,Dilsiz ve Körler Okulu Ankara'ya nakledilerek M.E.B'na bağlanmıştır 1965 yılında Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi bünyesinde “Özel Eğitim Bölümü” kurularak alanın gereksinimi olan özel eğitim öğretmenleri üniversite düzeyinde karşılanmaya başlanmıştır.
30.05.1997 tarihinde 573 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname, kabul edilmiştir
ÖZEL EĞİTİMDE TEMEL KAVRAMLAR ZEDELENME: Bireyin psikolojik, fizyolojik, anatomik özelliklerinde geçici ya da kalıcı türden bir kayıp, bir yapı ya da işleyiş bozukluğu olur. Vücudun bir parçasının olmayışı ,eksik oluşu, iyi işlemeyişi gibi durumlar birer ZEDELENMEDİR.
SAPMA: Bazen bireyin özelliklerinde zedelenme
olmaksızın belirgin farklılıklar olabilir. Boyunun akranlarına göre uzun veya kısa oluşu gibi. Bu gibi farklılıklar SAPMA’dır. YETERSİZLİK: Zedelenme ya da bazı Sapmalar sonucu, bir insan için normal sayılan bir etkinliğin ya da yapımın önlenmesi, sınırlanması haline YETERSİZLİK denir.
Bacakların olmayışı yürümede zorluk çıkarır. Böylece
yürüyememe, yürüyerek sonuçlandırılacak etkinliklerde yetersizlik hali olur. Görmede görememe, işitmede işitememe, konuşamama, okumada okuyamama, gibi.
gerileyen, etkisi durumdan duruma değişebilen özellikler gösterebilir. Yetersizlik daha çok bireye bağlıdır, bireyseldir. ÖZÜR-ENGEL: Bireyin yaşamı boyunca yaş, cinsiyet, sosyal ve kültürel faktörlere bağlı olarak oynaması gereken roller vardır. Birey yetersizlik yüzünden bu rolleri oynayamaz durumda kalırsa buna ÖZÜR-ENGEL denir.
Yani birey belli bir zamanda belli bir durumda yapması
istenilenleri yetersizlik yüzünden yapamazsa, yetersizlik özür- engele dönüşür. ÖZEL EĞİTİME MUHTAÇ ÇOCUK: Beden, zihin, ruh, duygu, sosyal ve sağlık özellikleri ve durumlarındaki olağan dışı ayrılıkları sebebiyle normal eğitim hizmetlerinden yaralanamayan 4-18 yaş grubundaki çocuklardır.(2916 sayılı kanun) ÖZEL EĞİTİM: Özel eğitime muhtaç çocukların eğitimleri için özel olarak yetiştirilmiş personel ve geliştirilmiş eğitim programları ile bu çocukların özür ve özelliklerine uygun ortamda sürdürülen eğitimdir.(2916 sayılı kanun) ZİHİN ENGELLİ ÇOCUK: AAMR (American Association On Mental Retardation) nin 1992 yılında yaptığı tanım şöyledir: Hali hazırdaki işlevlerde önemli derecede normal altı, bunun yanı sıra uyumsal beceri alanlarından (iletişim, özbakım, ev yaşamı, sosyal beceriler, toplumsal yararlılık, kendini yönetme, sağlık ve güvenlik, işlevsel akademik beceriler, boş zaman ve iş) iki ya da daha fazlasında sınırlılıklar gösterme durumudur. Ülkemizde ise 1990 yılında yayınlanan Eğitilebilir Çocuklar İlkokul Programında şöyle tanımlanmıştır.
Doğumdan önce, doğum esnasında ve sonraki gelişim
sürecinde oluşan çeşitli nedenlerle zihin, sosyal, olgunluk, psikodevinimsel, gelişim ve fonksiyonlarında sürekli yavaşlama, duraklama, ve gerileme sonucu olarak yaşıtlarına göre ¼ ve daha yüksek oranda gerilik ve yetersizliği nedeniyle normal eğitim programından yararlanamayana “Geri zekalı “denir. SINIFLANDIRMA PSİKOLOJİK SINIFLANDIRMA: Zeka bölümü 50-70 arasında olanlara HAFİF, 35-50 arasında olanlara ORTA, 20-35 arasında olanlara AĞIR, 20’in altında olanlara ÇOK AĞIR denilmektedir. TANILAMA: Tanılama işlemini psikologlar ve özel eğitim almış özel eğitim uzmanı kişiler yapmaktadır. Günümüzde en yaygın olarak kullanılan bireysel zekâ testleri; Stanford-Binet ve Wısc-R’dır. Bu testlerin diğer zeka testlerine göre geçerlilik ve güvenilirlikleri daha yüksektir. Her iki testte de sözel ve yapım (performans) soru maddeleri yer almaktadır. Testlerde sorulara verilen yanıtların doğruluğuna göre zekâ yaşı hesaplanmaktadır. TÜRKİYE’DE ÖZEL EĞİTİM GEREKSİNİMİ OLAN ÇOCUKLARIN SINIFLANDIRILMASI Zihinsel Yetersizlik(Hafif-Orta-Ağır-Çok ağır) İşitme Yetersizliği Görme Yetersizliği Bedensel Yetersizlik Sinir sisteminin zedelenmesi ile ortaya çıkan yetersizlik Dil ve konuşma Güçlüğü Özel Öğrenme Güçlüğü Birden Fazla Alanda Yetersizlik (çok engellilik) Süreğen Hastalık Otizm Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu Üstün veya Özel Yetenek