You are on page 1of 93

o

v
o
Ea
f
z
F
v
P.D. OUSPENSKY

"irysANIN
BILIN EYHN
P§IKotOIISI
ıo

Cüneyt KUI{DOĞLU

ffi)
Ruh ı,t. Madde Yayuıları
kitobın oriiinol odı
Tü"ği'sYtl,, öıötv or MAN,S po ss ı B LE EvotuTıo N

- Bu Kitobın Her Türlü Hokkl


İİr""İİg, Birleştiren Bilgiyi Ycymo Vokfı (BlLYAY)'nın
k ve Scğlık Hizmeileri A.Ş.'ne oiltir
Soğlık Hiİmetleri A.Ş.'nden
Alıntı Yopılomoz @
l . Boskı / İstonbul, l986
2. Boskı / İslonbul, 1995
|SBN 975 - 8007 - 03 -3

O Kopok Düzeni / Boskısı


Meİo Bosım Yoyım Sonoyi ve Ticorei Ltd, Şti,
|o 212| 249 10 01
-252 61 25

' cılık ve Soğlık Hiımetleri A,Ş,


e Çıkmozı No: 4, D: 6
BUL
Fox: (0 2l2|25207 18

O Bosım
Emre Mcıtboocılık
Dizdorive Medresesi Sok No:l5
Çembeİlitoş,/ lSTANBUL
Tel: (0 212)5lB2374
içiNnr«irEn

SUNUŞ 7

ciniş g

giRiNci DERS ..... . 11

i«iNci DERs ........ 37

üçüNcu DERs . 51

nönuüNcu DERs _ .. 64

nEşiNci DERs ........ . 79


sUNUş
Ouspensky'nin ''Dörd
sonra gösterilen büyük ilgin
la ilgili bilgi ihtiyacını kİrş
ama çok kıymetli ve şoklayıc
jisi"ni sunuyoruz.
Insanın tekdmülü bel
"imk3nlara" göre tekAmül ed
onun ruh ve beden ili.şkis
imkAnıdır. İnsaırrn mümkün
bunu.belirleyen psikofizyolojik
şartlarr çok iyi bilmemiz
gerekir.
"Insanın BiIinrneyen Psikolojisi" bizi
alışrlmışrn ötesi-
ne, alrşrlmrşın ulaştrraladığı gerçeklerin
tarn'ortasınu g"İi
rip bırakıvermektedir. Resmi
ğsikolojinin insanrn tanrnma-
sırda ne kadar az yararlı olduğunu, ne kadar isabetsiz
lAf
ve kavrarnlarla dıılu bulunduğunu, insanrn tekAmülü
ile
hiç ilgiti olrnayan "dutrum kurÜrnıacr'' teorilerden
oluştu-
ğunu göstermektedir.
TekAmrilün psikolojisini öğrerımenin ve ı-ıygulamanrn
zarnanrdrr, Ouspensky'nin bizlere aktardığı
UiÇ, çot esti
maktadrr. Ayrıca yaşa-
zleyebileceği bir psiko-
nın psikolojisi'' olarak
etirmektedir.
lüsüyle- ne denli kontrol
- iıvsexrrv rirf,ııırgyr,ıv n si xo t o 7 i s i

tiimü, duygusal hayatın nefsani uygulanıalarından doğan


faaliyetlerin sonucudur. Kendini bilip uyanmayan, Dünya
ve Ahiret'te zarardadrr, rstrraptadrr.

Ergün Arrkdal Bilyay Vakfı


Ruh ve Madde Yayrnlarr
ciniş
Birkaç yıl önce kitaplarımrn okuyucularından rnek-
tuplar almaya başladım. Tüm bu mektuplar şu soruyu içe-
riyordu: 792a ve 1931'de Ingilizce basılan ve aslında 1910
ve 1972 yıllarrnda yazdığırn kitaplardan bu yana ne yap-
maktaydırn?
Bu mektuplara hiçbir zaman cevap vermedim. Brınu
yapmaya kalkışmak bile kitaplar yazrnayl gerektirecekti.
Fakat bana mektııp yazan|ar, 7927'den sonra yaşadığım
Londra'da oturduklaİından, onlarr davet ettim ve kendileri
için bir dizi dersler düzenledim. Bu derslerde sorularrna
cevap vermeye/ iki kitabımı yazdıktan sonra hangi konula-
rı incelediğimi ve çalışmamın yönünün ne olduğunu açık-
lamaya çalıştım.
1934'te çalışhğım konularrn genel bir fikrini veren ve
aynl zamanda benimle birlikte çalışan belirli kişilerin çalış-
ma yönlerini içeren beş hazırlık konferansr yazdım. Her şe-
yibir, iki ya da üç derste açıklamak olanaksızdı:Buyiz-
den bir ya da iki dersi dinlemenin yeterli olmadığını, fakat
yalnrzca beş ya da daha iyisi on dersi dinlemenin çalışma-
mın yönü hakkrnda bir fikir verebileceği konusunda onlarr
her zaman uyardım.
Bütünüyle ele alındığında, genel düzenlemeyi tatmin
edici buldum. Ben varken veya bensiz beş ders okundu,
dinleyiciler soru sorabilirlerdi. Kendini gözlemleme ve
kendini disipline etmeyle ilgili tavsiyeleri ve bilgileri iz-
İırsanrr.ıv aiıi.,vılrrzı,ı ı,s İ«o r cı7 i.s_i

lemeyi denediklerinde, r,ıe yaptığım konusurrda bir süre


sonra oldukça ycterli bir anlayışa sahip oldular.
Doğaldır ki, her zaman beş dersin yeterli olmadığmı
kabul ettim ve bunlarr izleyen konuşm,alarda, kişilerin Ye-
ni Bilgiyle ilişkiii olarak kendi dururnlarrnı göstermeye ça-
lrşarak, ilk veriler üzerine ayrıntılr olarak çalıştrm ve bun-
ları genişlettim.
Birçok kişi için başlıca giiçlüğün, daha önce gerçekten
}ıiç duymadıkları yeni şeyleri dinleciiklerini fark etıneleri
olduğunu gördüm.
Btınu kendileri kesin ve açrk olarak belirtmediler, fa-
kat gerçekte her zarnan zihinlerinde btinun aksini iddia et-
meye ve ne olursa olsun duyduklarını alışık oldukiarı dile
çevirmeye çalıştılar. Bunu kesinlikle göz önünde tutma-
dım.
Bir irr_qanrn yeni şeyler duyduğunu fark etmesinin ko-
lay bir şey olmadrğını biliyorum. Eski sözlere ve motivlere
öyle alışmışızdır ki... Uzun siire önce yeni bir şeyier olalıi-
leceğini de ümit etmek ve inanmaktan vazgectik.
Yeni şeyler duyduğurnuzda, onları eski şeyler olaı:ak
ele alırız veya eski şeylerle açıklanabileceğini ve vorumla-
nabileceğini d üşünürüz.
Yeni fikirlerin mümkün ve gerekli olduğunu fark et-
rnenin güç bir iş olduğu doğrudur ve bütrin alışageldik cle-
ğerlerin yeniden değerlendirilmesi, zaman gerektirir.
Başlangıçta, daha önce hiç duymadığınız fikirleri, yeni
fikirleri işiteceğinizi garanti ederniyorum; fakat eğer sabrr- ]
|ıysanu, bir süre sonra onlarr fark etmeye başlayacaksrnız" I
Ve bu durumda, onlarr kaçrrmamanızı ve eski biçimde ycı- t
rumlamaya çalrşmamanrzr diliyorum.

10
giniNci nEns
Psikolojinin araştrrmaları hakkında konuşacağım, fa-
kat sizi uyarmalıyım ki, bahsedeceğim psikoloji, bu ad al-
tında bildiğiniz her şeyden daha farkİıdır.
Başlangıç olarak söy}emeliyim ki, tarihte hiçbir zalnan

rum yine böyledir.


Psikoloji bazen yeni bir bilim oiarak adlandırılır. Bu
çok yanlıştır. Psikolııji belki de en eski bilimdir ve ne ya-
zıktır ki, en ten-ıel özellikleriyle unutulmuş bir bilimdir.
Psikolojinin nasıl tanrmlanabileceğini anlamak için
psikolojinin günümüz dışında bu ad altında hiçbir zaman

trr.
Psikoloji binlerce yıl boyunca, felsefe adı altında var
oldu. Hindistan'da temelde psikoloji olan yoganın tüm bi-
çimleri felsefenin alt sisteminden biri olarak tanrmlanrr.
Aslrnda psikolojik olan sufi öğretileri de kısmen dinsel,

11
iıvsarung aiıiıvı,rryrıv ps i«o t o 7 i si

krsmen metafiziksel olarak tanrnrr. Avrupa'da 19. yüz,vılın


son yrllan gibi erken zamanlarda bile, psikoloji üzerine bir-
çok esere felsefe olarak başvuruldu. Mantrk, bilgi, ahlAk,
estetik kuramlarr gibi neredeyse felsefenin tüm alt bölüm-
lerinin insan zihninin veya duyumlarrnrn çalışmasıyla ilgili
olmasr gerçeğine karşrlrk, psikoloji, felsefeden aşağı ve in-
san doğasının daha düşük veya önemsiz taraflarıyla ilişkili
sayıldı.
Felsefe adı altında varoluşuna paralel olarak, bir veya
bir başka dinle bağlantrlr olarak, psikoloji daha da uzun bir
süre var oldu. Bu, din ve psikolojinin bir ve aynı şey oldu-
ğu veya din ve psikoloji arasmdaki ilişki gerçeğinin tanın-
dığı anlamına gelmez. Fakat şüphe yoktur ki, neredeyse bi-
linen her din, elbette modern sahte dinleri kastetmiyorum/
çoğu kez belirli bir uygulamayla bağıntılı bir ı,eva bir baş-
ka türde psikolojik bir öğreti geliştirmiştir. Bu nedenle din
araştrrmacılan, çoğu kez kendisine psikoloji araştırmaları-
nı da dahil etmiştir.
Farklr ülkelerin ve dönemlerin bilinen dinsel literatür-
lerinde psikoloji üzerine birçok mükemmel eser vardır. Ör-
neğin, özellikle keşişlerin eğitimi için zamanımızda Doğu
kilisesinde kullanılan, Philokalia genel adı altında, farklı
y azar|arın kitaplarınrn bir koleksiyonu erken Hristiyanlık-
ta vardr.
Psikoloji; felsefe ve dinle ilişkili olduğu stire boyunca
sanat biçiminde de varlrğrnı sürdürdü. Sijr, tivatro,.heykel,
dans; psikolojik bilgiyi iletmek için birer araçtılar. Orneğin,
gotik katedraller temel anlamıyla psikoloji iızerine eserler-
diI.
Eski zamanlarda, felsefe, din ve sanat, şimdi bulduğu-
muz bağımsız biçimlerini almadan önce, psikoloji eski Mı-
srr ve Yunan'da olduğu gibi gizemler biÇnıinde var ol-
muştu. Daha sonralarr, gizemlerin ortadan kaybolma-

72
BiRiNCiDERS
srndan sonra/ psikoloji bazen dönemin diniyle bağlantılı
olar,ak, bazen de bağırnsız o|arak, astroloji, simya, maji ve
daha.modern masonluk, okültizm ve teozofi gibi sembolik
öğretiler biçiminde varlığınr sürdürdü.
Açık bir biçimde yaşayan ve giz|i veya kılık değiştir-
miş bütün psikolojik sistemlerin ve doktrinlerin iki ana ka-
tegoriye bölünebileceğini burada belirtnrek gereklidir.
Birincisi; insanr bulduklari gibi veya olduğunu di,i-
şündükleri veya tasavvur ettikleri gibi inceleyen sistemler.
Modern bilimsel psikoloji veya bu ad altında tanrnan, bu
kategoriye aittir.
Ikincisi; insanı, rıe olduğu veya nasıl göründüğü gö-
rüş açısrndan değil de, insanrn ne olabileceği, yani müın-
kün evrimi görüş açrsrndan inceleyen sistemler.
Bır son sistemler gerçekten orijinal olanlardır veya ne
de ıılsa en eski sistemlerdir ve sadece bunlar psikolojinin
unutulnıuş kökenini ve anlamrnı açıklayabilirler.
Insanrn mümkün olan evrimi görüş açrsrndan insanr
incelernenin önemini anladığımızda, bu soruya verilebile-
cek ilk cevabr da anlayacağrz.
Psikoloji nedir? Fsikoloji; insanrn mümkün evrimi-
nin ilkelerini, yasalarlnı ve gerçeklerini araştrrmadrr.
Burada, bu derslerde, sadece bu görüş açısından ko-
nuşacağım.
Ilk sorumuz; insanrn evrimi ne anlarna gelivor?
Ikinci sorumuz; bunun için gerekli özel koşullar var
mıdir?
Xrrsanın kökeni ve bunu izleyen evrimi hakkında bili-
nen modeln görüşlerie iigili olarak hemen söylemeliyim
ki, bunlar kabul edilemez. Insanrn kökeni h,,kkında hiçbir
şey bilınediğimizi ve insanrn zihinsel ve fiziksel evriminin
hiçbir kanıtrna sahip olmadığımrzr anlamalryrz.
Aksine tarihsel insanr ele alacak olursak, ki bu, on beş

13.
n s r.r n- a jrA _ıfF) rı- pslKo Lo fi s I

h,ırı rı] önceki insanJrktır, varlığı şimdiki insanlık tarafin-


,jan tekrarlanamayacak veya taklit edilemeyecek eski ta-
rfüsel vapılar ve anrtlarrn kanıtlarr üzerine kurulabilecek
ileri tipte bir insanın açık izlerini bulabiliriz.
Kemikleri bazen buzul veya buzul öncesi tabakalarda
bulunan, görünümüyle insana benzeyen ve buıra rağmen
insanlardan çok farklı olan tarih öncesi insarı veya yaratık-
larla ilgili olarak, bu kemiklerin uzun süreler önce türü tü-
kenmiş insandan cıldukça farklı bir varJığa ait olduğu gö-
nişünü kabul edebiliriz.
İnsanrn daha önceki evrirrıini inkAr ettiğimizde, kalı-
trm ve ayrklarınra yasalarrna göre kendiliğinden rneydarıa
gelen ve insanrn şrıurlu çabaları ve keı-ıdi evriminin anlayı-
şrna sahip olrnadan oluşan insanrn gelecekteki mekarrik
evrirninin herhangi bir olasıhğrnı da inkAr etmemiz gere-
kfu.
Temel fikrinriz, tanıdrğımrz insanın tanramlanmış bir
varlık olrnadığı fikri oiacaktrr: Doğa, onrı sadece betli bir
noktaya kadar geiiştirir ve sonra va kendi çabalan ve araç-
larıyla daha da gelişrnesi için veya doğduğu gibi yaşaınası
veya yoz|aşmasr ve gelişme yeteneğini kal,betmesi icin
onu teı,k eder.
Bu drırurnda insarun evrimi, genellikle gelişmenriş ka-
laıı ve kendi kenaiine gelişenneyecek belirli niteliklerin ve
özelliklerin gelişimi anlamrna gelecektir.
Tecriibe ve gözlern, insanrn kendi adrna belirli türde
çabalanıyla, benzeri çalışınaya daha önce başiamış, haliha-
zrda belirli derecede bir gelişirn elde etmiş veya en azrn-
dan' vönternlerin belirli bllgisine sahip olanlarrn yeterli
yardrrnıyla kıu gelişmenin sadece belirli bazı koşullarda
mümkün olabileceğini göstermektedir.
Çaba olmadan evrirnin mümkün olmadığ\ aynı za-
manda yardım olmaclan da mümkün olınadığı fikriyle

74
Bini^/ciDERs
işe başlanr a|ıyız.

Evrirn yolunda insanırr farklı bir varlık olmasr gerekti-


ği ne antrama gelnıektedir?
geliyor?
özellikler insanda gelişebilir
ve b
Niçin biitiin insanlar geiişip farklı variıklar olamazlar?
Bu soru]ara cevap ,errneye
çaiışacağım ," ,o.r".r-
suyla başlayacağım.
Niçin bütün irrsanlar gelişip farkiı varlı.klar olamaz-
lar?

Ana fikjr, farklı bir variık oialıi].mek için, insarıın bu-


nu uzlın süre çok istemesi gerektiğidir. Dış koşuilaria
tat-
n,ıinsizliğe dayanan geçici veya İ-elirsiz bir arzu

Insarırn evrimi, neyi elde edebiler:eği ve bunun


vermesi gerektiği anlayışına dayarur.

15
r,ı.s,üı,Lv n i riu utwv ı,s i ro ı o 7 is i
Eğer bunu istemiyorsa veya yeterince güçlü biçimde
istemiyorsa ve gerekli çabaları gösterıniyorsa, hiçbir za-
man gelişemeyecektir. Biı yüzden bunda bir adaletsizlik
yoktur. Insan istenrediği bir şeye niçin sahip olsun? Eğer
insan şimdiki duruından mernnunken farklı bir varlık ol-
maya zorlansaydr, bu adaletsizlik olurdu.
Şimdi kendimize farklı bir variığın ne anlama geldi-
ğini sormalıyız. Bu soruyla ilişkisi olan bulabileceğinriz
tüm materyalıi göz önüne alacak olursak, insan_rr, farklı bir
varlrk oiuİken şimdİ sahip olmadığı birçok yeni nitelikler
ve güçler edindiği iddiasrnr buluruz. Bu, insanrn psikolojik
,ıreya içsel gelişimini kabul eden değişik türde sisternlerde
bulunduğurnuz yay gLn bir iddiadır,
Fakat bu yeterli değild.i.r. Bu yeni güçlerin en aynntrlı
tanrmlarr bile, bunlarrn nasrl ortaya çıktıklanru r-e nereden
geldiklerini herhangi bir biçimde anlamamrza vardımcr ol-
mayacaktır.
Genelde bilinen kuramlarda, insanrn e rrirninin müm-
k ttiklerimde bile kayıp
ı, b
ü sinııli ,ahip olmaclığı
yeni yetenekleri veya güçleri elde etmeden cjnce, aslında
sahip olmadrğı fakat kendirıe atfettiği r-e tarudığrnı, kula-
nabileceğini ve denetieyebileceğini sandığı şetenekleri ve
güçleri edinmesi gerektiği gerçeğinde vatma]<taCu.
Kayıp halka budur ve bu en önemli konudur.
Daha önce tanrınlarran çaba ve r-ardima ,javalr eı,rim
y<ıluyla insan, şimdi sahip olduğunu -nd:gı tfai<at bu ko-
nuda kendini aldattığr) yeni niteliler e,linı,.eliciir.
Bunıı daha iyi anlamak, insanrn edinebiietegi hem ye-
ni hem de alışılrnadık ve zaten sahip oidugunu düşündü-
ğü.bıı yeteneklerin ve güçlerin neler olCu5unu bilmek için,
ins anrrı kendisi hakkrndaki gen el bii gısi vle'naşiam aiıv ız.

1.6
I

c4
RrRlNC/DE]?s

Burada, l"ıer,ıeır çok iinernli 1ıir gerçeğe ulaşryoruz?


İnsan kenılisini tanrmryor.
Kendi sıiıriiı ı;criuııjtıluklarrnı r.e jnrk6nlarını bilnri-
u.,ür. Ne büyuk derecede i<endiıri tanımailığını bile bilmi-
}-oı:.
Insan birçırk nr.ıkine.ler icat etti ve biri orıu kullanma-
dar, vt:va kcıntrcıl eirneden öı-ıce karmaşik bir nrakirreniır
l:.ızeı." y;llarca Cikkatli kiir incel,:me gerektirdiğini biliyor.
Kendiıi, icat ettiği heriiangi bir inııkirreden çok dalra kar-
rcaşrk bir rn.rkine olnrasına rağrnen, bu bilgiyi kendisine
rıvgı-i_iarrı;yor.
l(*rıclisi hakkıiiıla her tiirden yaniış fikirlere sahip.
iJer şeyden önce, geı,çekterı bir nrakine olduğunu anlaınr-
VCr.
lıir ıırakiire,ılrluğu ne aniama gelir?
İnsarırrr
Kendi içirıde veya dışında bağımsız hareketleri ol-
rnaclrğr aıılarnrr,ıa gelir. Insan dış tesiıler veya etkilerle
harekete geçen bir ınakinedir.
Bütüıi harek"etleri, eyleirıleri, sözleri, düşünceleri,
ci uyeularr vı: lar dış tesirler tarafinda! mey
erinin hatırala-
ı:i:rin3-tdirli bir }ıirikiınıyie ve bir miktar yedek enerjiyle,
ıralnrzca bir otorrıattır.
n yapamaJiacağınr anlamal.ıyız.
Fakat bunu fark etnıiycır, kendisine yapabilme yete-
neği atf'ettiyc,r" Ru ins;ın;n kendisine atfettiği ilk yanlış şey-
dir"
Bu, cok açık bir tıiçimdc. arrlaşılmalıdır. İnsan yapa-
rnaz. Insanın yaptığinı saıidiğı her şelr, gerçekte kendili-
ğinden rneydana geliı. A;,,nen "yağmurun yağdığı ve,ya
biı Eeyıır eridiği" gibi ıneydana gelir.
In5liliz dilinde, iırsan eylenıieriıre ilişkin olarak kulla-
nılabi]ecek kişi dışı sözel biçimler yoktur. Bu yüzden insan

1.7
iıvsaıvrı* ririivwr rrııg psi«o r cı7rsi

düşünür, okıır, yazar, sever/"nefret eder, savaşiaı, }ıaşlatu,


dövüşür ve benzerlerini söylerıeye devaın etmek zcırunda-
dır. Gerçekte bütün buniar kendiliğindEıı rnevdana gelir.
Insan kendiliğinden hareket ecien,ıez, düşünenıez ve-
ya konuşarnaz. Görünmeyeıı ipliklerle, ııra.ya buraya çeki-
len bir kukladir. Bunu anlarsa ve keırdisi hak}ıııda bir şey-
ler öğrenebilirse, bu durumda belki de lrer şey onun için
değişmeye başlayabilir.
Fakat bütünüyle mekanikliğini fark edemezse ve an-
layamazsa veya bunu bir gerçek olarak katıul etnreyi iste-
mezse, daha başka hiçbir şey öğrenemez ve crıun için hiç-
bir şey değişrnez.
Insan bir makinedir, fakat çok özel bir makinedir.
Uygun koşullarda ve doğru ele alrndığrnda, bir makine ol-
duğunu bilebilecek bir makinedir ve burıu bütünüyle fark
ettiğinde makine olmaya son verebilecek yolları bulabile-
cektir.
İlk önce insanrn bilmesi gereken şey, kendisinin "iek"
olmadrğı, "çok" olduğudur, Sürekli ve değişnrez [,ıir "beırli-
ği" veya egosu yoktur. O her zaman farklıdıı,. Bir arı bir ki-
şidir, bir başka an bir başka kişidir; üçüııcü bir an üçtincü
bir kişidir ve bu böyle devam eder.
Insanda ayniyet ve tek oluş yanılgısi; ilk önce tek bir
fiziksel beden duy-uşuyla; ikincisi, normal dururılarda her
zaman aynr kalan adıyla ve i.içüncü olarak da, eğitimle
kendisinde kökleşen veya taklitle edinilen birçok n-ıekaı,ıik
alrşkanlrklarla yaratrlır.
Her zaman aynı fiziksel duyumlara sahip o]arak, her
zaman aynr adr işiterek ve daha önceden sahip oiduğu ay-
ru alışkanlıkları ve eğilimleri kendisinde fark ederek, ken-

;;;;;
, merkez, sürekli bir "benlik" veya ego yoktur.

18
BIRINCiDERS

Insanın genel görünümü şudur:

Her düşünce, her duygu, her duyum,her arzı, her se-


vilen ve sevilmeyen, bir "benlik"tir. Bu "Ben"ler herhangi
bir biçimde birbiriyle bağıntılı ve koordine edilmiş değil-
dirler. Bunlarrn her biri, dış şartlardaki değişimlere ve izle-
nimlerin değişimine bağlıdrlar.
Bunların bazılıarı rnekanik olarak diğer bazılarını izle-
yebilir ve bazrlarr her zaman diğerleri tarafindan eşlik edi-
liyormuş gibi görünebilir; fakat bunda bir düzen ve sistem
yok!]ır-
- "" Doğal olarak birbiriyle bağımlı belirli "Ben" grupları
vardır. Bu eruplard

Bu "Ben"lerin her biri belirli bir anda "beynimizin",


"zihnimizin" veya "zekimrzrn" çok küçük bir bölümünü
temsil ederler, fakat bunlarrn her biri bütünü temsil ettiği-
ni söylemek ıster. İnsan "Ben" dediğinde kendisinin bütü-
nünü kastetmiş gibi görünür, fakat gerçekte kendisi bunu
kastettiğini düşündüğü zaman bile, bu yalnrzca
bir arzudur.
Bir saat içinde bunu tümüyle
karşıt bir fikri, karşıt bir görüşü veya karşıt bir ilgiyi ifade

19
irusaıvıv niriırırrwN ı" sixoıo isi
7

edebilir. En kiitiisü insanı.n bunu hatırianranıasrdır. Birçok


durumda
bir öncekivie oidukça bağıırtısız
rini,-.eya arzlısunu ;ikinden daha
güçlü bir biçimde ifade etmediği sürece btı biiyle devam
eder.
Şimdi diğer iki soruya döırelim:
Gelişme ne anlarna gelmektedir? Ve insanın farklı bir
varlrk olabilmesi ne anlama gelmektedir? Veya bir başka
deyişle, insan için ne tür bir değişim mümkündür; bu de-
ğişirn nasrl ve ne zaman başlar?
Değişimin, insanrn kendisine atfettiği, fakat gerçekte
sahip olmadığı güçler ve yeteneklerle başlayacağı daha ön-
ce söylenmişti.
Insanrn yeni güçler ve yetenekler edinmeden önce,
gerçekten sahip olmadığı güçler ve yeteneklerle başlayaca-
ğı daha önce söylenmişti.
Bu; insan, yeni güçler ve yetenekler edinmeden önce
gerçekten sahip olduğunu sandığı nite]ikleri kendinde ge.
liştirmeli ve mümkün olabilecek en büyük vanılgılarını dü-
zeltmeli anlamına gelir.
Gelişme, "kendine yalan söyleme' ,"eva 'kendini al-
datma" temeli üzerine başlayamaz. Insan neve sahip oldtı-
ğunu neye sahip olmadığını bilmelidir. Bu, evvelce tarif
edilen ve kendisine atfettiği niteliklere sahip olmadığıırı
anlamalr demektir. Bu nitelikler yapabilme yeteneği, bi-
reysellik veya teklik, sürekli bir ego ve bunlara ek cılarak
şuuı ve iradedir.
Zaten bunlara aynen sahip olduğunu düşüneır bir in-
sanın pahalı şeyleri satrn almaması ve yüksek fiyat ödeme-
mesi gibi, bu niteliklere sahip olduğunu sanan insanın da
bunları edinmek için gerekli çabaları göstermeyeceğini ki-
şinin bilmesi gerekir.

20
ı

siRi]vciorns
lltı nite]ik]eriır en öıreir,]isi ve en yanılticısı şuurdtır.
Insanda ıleğişim, şurrlun anlarnr kcırrı-ısundıki aniayışır..ın
değişnıesi ve b,rından sonra da bu şuur üzerins-le tedricen

Güniük dilr]e, birçok dtırı:mda "şfıur" sözciiğü, zilrin


faaliyeti aniam-ında, "akıl" sözciiğüne eşit olarak kullanilır.

tılnıa dığını yalnı zca _irısai,ı


biit:bilir. Keır«liıiyl+: iiişki}i c.ıiarak valrıızca beijrli ştıvlari bi-
lclıiieceğiiri ırrıiııi,at .r\vrttpa şııikoltıjisinin t elir]i i:iı" rlii-
şünce çizgiı;incie br:, cok uzun tıir siir anıtianrrı

_ryryg4i'
faaliyetleri
diğiıı 5tı ğerçck çok uz akat
btıırrın i_ıııeiııi, t-ıiıtiiııiiyiı: iriçbir :4a]Tı;i11 anJaşılnıadı, çünki
zihinsel i:i' sıir,:ç veva iiyeti, şuİ!4Ü]/ışıyla stL
rekli bağ]ant-ı hilindeliff. Farkın- vilrma anı rnsan şu-
- -üT!u
a varırsa v"] sonre bu fark edişi
unutursa _i,a da lratırlarsa bile, bu şuı,ır değildir. Bu yalnız
güçlü lıir farkında olı:şun hatrrasıdrr.
Şirndi, bütiin modern psikolojik okullar tarafır,.dan ka-
ç;rrlan bir başka geıçeğe dikkatinizi çekmek istiyorum,
Bu, insanda şuuntn, ne anlama gelirse gelsin, hiçbir
zaman aynr dururrıda kalmadığı gerçeğiciir. Ya oradadir y6
da deği Di-
ğer anl yamaz. Bu, insanda başka

27
r

iıvsaxrıv ri üw ıvtrwı,ı p s i xo t o 7i s i
herhangi bir şeyden daha faz|a sürekii şuurluluk veya sü-
rekli farkrnda oluş yarrrlgisrnr yaratrr.
Mo d ern p sikoloji okullarının . b azı|arı, şuuru bütünüy-
le reddederler, böyle terimin gerekliliğini bile reddederler,
fakat bu tamamıyla bir yanlış bir kavrayışın aşırrlığıdır,

Btınun hakkında daha sonra kcınrışacağız.


Gerçekten moclern düşünce hAlA birçok dunrmda şuu-
run dereceleri olmadrğı eski formülüne dayanmaktadir,
Sessizce olrnasrna ve sonraki birçok keşifıerle çelişkiye
düşmesine rağmen şuurun değişik durumlarının mümkün

du?
İtlnci olarak, ortaya çıkışınırı sıklığı: Insan, ne kadar
srkhkla şuıırlu oldu? .. r
Üçüncii olarak, kapsam ve nüfuz eclış: Insan, neyin
J'. ..

şuurundaydı? Ki bu, insanm gelişimiyle çok değişebilir.


Yalnrzca itk ikisini ele a}rrsak, şuunın mümkün evri-

gerçekle bağlantılıd ır.


Bu, şuurun özei çabalar ve özel çalışmayla sürekli ola-
bileceği ve kontrol ediletıileceği gerçeğidir.
Şuurun nasıl inceleneLıileceğini açıklamaya çalışa-

22
-

ninhrciorns
cağını. Bir saat alrn, kendinizin farkrııda tılınaya çalışarak
"Ben Peter Ouspensky'yim, şirndi buradayım." düşüncesi-
ne konsantre olarak yelkovaıra bak"ın. Başka bir şey düşün-
nreye çalrşmayin, yalnrzca yelkovanm hareketirıi izleyin ve
kendinizin, adInızın, varlığrnızrn ve olduğurıırz yerin far-
kında olun ve diğer biiı:hr düşünceleri keırdinizden uzak
tutun.
Eğer sabıri\ysan:ı:., tıunu iki alakika yapabileceksiniz.
Eu sizin şu,Jrunuzu.ır srnrrıdır. Eğer bir süre sünra cleıreyi
tekrarlamaya çalışırsanız, tJuıtun ilkiırclen daha zor o]du-
ğunu göreceksiniz,
Bu derıey, insanın doğal clurırrnunda büyük cabayla
bit konırrrun (kcncjiı"ıin) jki dakika veya daha azbir sürey-
le struri,ında alabileceğini gösternıektedir.
Uygun biçirnde t;u deneyi yaşıtıktan sollra hir jnsanrn
çıkarabileceği eır öı..ernli sonuç/ insartrn kendiniır şuurun-
cia olrrıadığıdr. Keı,ıdinirı şuurunda <ılduğu illtizyonu hafi-
za r.e.ciüşürrce süreçlerivle yaratrlır.
Orneğın, tıir acJam bir tiyatroy4 gider. Eğer oraya alr-
şrksa lrer şe}.i eijziemlemesine, görebilmesine, oyundan
hcişlarıınasırta veva lıoşlarımantasına/ rastladığı kişileri ha-
tır]arıasrna ve berrzeri şeylere rağınen, oradayken özellikle
oı,ada olduğuniıır şı.ıurıırıda değildir.
Eve geldığiırde, tiyatroda olduğtınu hatrrlar ve eibette
oradayken şuurlu cıiduğunu sanrr. Bu yüzdeıı şuuru hak-
kıırrla kuşkusu yoktur ve akıllrca l,ıareket ederken, diişü-
nürken, gözleınlerken şuurunun tümüyle yok olalıileceğini
fa.rk etrrıez.
Genel tanınrlama için, insanın dört şrıur dururnu
imkAnı vardr. Burılar uyku, uyanıklık durıımu, kendinin
şı.ruıunda olma ve objektif şuurdur.
Fakat insarı, bu dört şuurluluk durumu imkAnına sa-
}ıip olınasrrra rağmen, gc.rçekte yalııız iki durunrda yaşar.

23
r

iıvsaı r,-ııv r j ı il,Mı, üE,o,ı ıs j«o ı o1-rs ı

,nejki
tıurııın ne ar,larne_ geleceğ;ini biiıneciiğiırcjen de bu ılu_
rı"inrı.ı t;ıninrazı]ı,. Eı_l şrıurluluk aııiaı,ı; enciei: zaııa,ılaı_cia,

burtlar i..ızerinde bir denetirni yoktur,


Bizinı atrelAde haflzam;z veya hıtırlan-ıa alriırlnıızja il_
giii etıneınize ıa ilnren,
ger
ktir ve hangi farktı
türde hafızaiara .3ftilıiz, buniaı:ı e! a]ra srıırra aı;ıxlal,açxğlş1,

24
-

i;I,;?Jr;". i ]]r{iS

Ara s tla ça Ğrışı nıİar ye,Va he]v ecanlı ı1 urı.ırıı la rrn li ;ıtriillarıy-
ia kaırtro! edil+:rek, ker,c-ii bış_!arına ,,,idt:r, geİİı:ler.
Bir sorı-ı oi-taya çikıyor; B,: geçici şı-:u: aıılaı,ı tizı:rjnde
iıjr denetim eiCe e .me}ı, burrlarr ,jal,,"a sık uyarıriulnak, da-
ha uiı.un süre rnul-ıafaza etmek ı,eya süıek-ii k,lnı;:,k lill;:t1*
kiiir miiCür? Diğer bir cleyişle şuıırlır olrnak ııriinıki,iıı. ;nü-
düş?
tsu çıık öı,.enıli bir konucl,:ı:. Çalışmanıjıztn t_,i! 1,ı;;5rntia,
btı nııkLanrır k:rrarn. oJ;,r;ık bile ıstisnasr bıit"rin rnodeı-r,
psikıiojik c;k:ıill;ı-r tşrai:ııdar". iauıaııı;Vla kaçırıiıiığı ıi:laş,l-
n,ıalıdıı,.
irısan cicğru -v,önte;,rri":rlt ve ıluğti;. caixılaı,ia şutıfu*
ııun krıntroiürıii e [de eilebii!r 1,€; bl"ittııı ii:r; ,,:iı-ı,ıç],ı isrr:diği
şr:1,}g11" t_ı:riil<tc ktr.j.irıin şıı.ııı,ııııd.":ı ,;.i;:l"-riiir. Şl":;,rıır. a_n-
jatrn;ı}i isteciikierirıi, şirı"ıdikı d urır-c.:urriızıin ;ıayal L;ile
eıJeınn:l,iz,
Saı;ieıce bu nııkt;ı anlas,ıldıktan 5ol1,ii1, iısikıı!ıjinin
ciddi i.ıir Lı i cıın ı]e aı-a ş tııriıniısı nrtıın k ı-i rı ı_ılı.ır.
Brr ıalrsnıır ker,diıııizçİe!:i şuı.ıra cİaır tıırl;elİi]ri]-ı .-,!fiıı]]t]-
riil'r,;,ısivi;r1ıı:iamajıı-i;ı,, cünki. cıı .l.r:ri,ıd;.,ri i-,11 enoell{",in l-ı;,i-
zılarr ka l.iı rı l ci ii1 ı :, ri ;ı, şuı;rlı-ıi ıık aıtr. ıa y:. i,ı:. 31u o.
Bı-ııı..r i,,:lı,../;:ıı Ct:ı,slr:ıiie. ı., büı.üğii kenıii tıilgisi;ıliği-
iı ıiz_ cia şı ı,,_ı c ıı gei. ııı,d cn bıılı,.; E.lci t c cğ irı-ı,
i

Bir dereceye kadı:, "ken,iiırıizı {.airıclığırn;z ve kenıii-


mizc1 en eınin ı:ia-lııieı-eğirni z'' v a ı,,liş kanaaiine sah bi:;" F]a - j
!

bı.ıki, gerçııkte ktnıiiınizi hiı, tanınıı}zı]r,uz, en küçük ş*y-


i er.le l-iitre ke,ıd inrizd eri errrirı olan ırvei ruz.

Şinıdi, gerçektt: ç,sikoİ<.ıjinir,. iıerıdini inceleme anla-


nıırıa gelci iğin i kavr.ı ır,,alrviz. Bu psikoirij irıiı-ı ikinci taırrnrı-
rlır.
lnsan, psikolojiyi, astroııoı:niyi iı..celediği gibi kendrn-
den ayrı olarak- incele\zernez.
Ve aynı zanranda kişi, keirdisini herhangi yeni ve

25
ixsa;vrr,ı nfriıvı,rryrııu ps i xoı.a iisi
karmaşrk bir rnakineyi incelediği gibi iırcelerneiidii, Kişi;
makineırin parçalarrnr, aıra işlevlerini, doğru çal ış;ıııası.nrn
ko-çullarrrıı, bozuk çalışması-nı.n ırederılerini ve rnakineyi
int-,elernek içiır de bilinmesi gerekli cılan özel bir dil kuilan-
madart t"arif edilrnesi zor olan pek çok diğer şeyi bilnıelidir.
akltle irrs;ırrrn ye,Ji değişik forıksiyonu varciır:
1
1 Düşünce (ya da zihin)
L
P*yg* (ya da l,ıeyecanlar)
J Içgtiıtrüsei f orıksiyon tor gar izıııanın t iim i ç f aaliyeti )
4 },[arei."et toı-ı ksiyıınu (ıı iekAnda h arek et ve henzerle-
ri ci ,gani;znıanın tüin dry {aaliv,eti)
iinsil,gt (erkek ve dişi iki pıensi_-iir tum scrulrı-lil,I"
Taaliyr:ii)
Erıniarın }ıan1 slre, günlük diide a<iı olmavan, sader_,e
vüksek şı.ı ı.ı r}uluk clı-ırurnla rrr,ı6l;1 ı-,;rt aya çık an iki f on k si-
yon ciahiı varclır" Bunları.n hiri, kendinin şuuruiıda cıinra
durı.ırııuıı<ia ortaya çıkaır yüksek drı;ıflusal fcnksil,crn, rii-
ğeri de ııbjektif şuurlııluk elıınrmun.Ja ortava çıkan yük-
se&. zihinsel .fonksi3,ondtır. Eu şuurluluk,juı,unıiarrtrı]a
olnıadığımrzd,irır, bu f cır,ıkı;iyonlaı,r incele-,,-gınelıi7 1ıgva
bunlarla denev yaparna1,ıız. S;ıdece, Lıı-ıniar hakk_ı;rda 1,.ıl-
nızca d aI ayh'tıiçirrı,Je bun l;ıı,ı cdinı-ıiş,ga,J a .i errevinriemiş
kişilercl er, bii gi edin ebiiiriz.
.Değişik ülkelerirı dinsei ve felsefi literafurlerinde yük-
sek şuurluluk durunılarrna ve yüksek fonksiyonlara dair
birçok imalar ı,ardrr. -Bu irrıalarr aı-ılamada {az|adan güçlük
yaratan şey, yiiksek şuurluluk durumları arasındaki avrrrri
eksikliğietir. Samadhi (rnedi tas_von, rr-ıu rakabe), vecd veya
aydrnlanrna ya da daha yeni çalrşmalarda kozmik şııurtru-
luk; bazen kendiniır suı-rrunda olır-ıa tecrübeleri, bazen cie
objektif şuurltrluk tecrübeleri gibi ayrı durumlar; işaret
eriiyor olabiiir"
trlginç görünmesirre rağmen, objektif şuuıluluk de-
26
!

rinrıvciorns
nilerı en yüksek durum hakkinda fikir edinebilmek için,
ara bir durum olan kendinin şutırunda olma dururnun-
dan daha faz|a rnateryale salribiz. Oysa ilk durum sadece

rnalı1,17- Zihinsei yı. da düşünce fonksiyontivla kastettiğim


şeyin, size malum olduğıınrı kabul e_deceğinı. Buraya tüın
zil,ıinsel fonksiyonlar dahil edilir. Orneğin, bir izlenimi
fark etıne, tasavvur]aı,tn \.e kavramların oluştıınıı, nruha-
kerne, kıyaslama, onaylamıı, reddetme, sözci_iklc-rin oluşu-
mu, konuşrna, imajinasyon ve tıenzerieri gi[,ıi.
Ikinci fcrrrksiyon, duygu veya heyecanlardır: sevinç,
üzüntü, kori<ıı, şaşkın!ık ı,e diğerleri. üuygu r.e düşünceler
arasındaki fark sizin için maluın rılsa oile, bu konudaki bü-
tün göriişltrinizi incelernenizi tavsiye etmeliyinı" AlelAde
düşünme ve kontısmada, diişünce ve duyguları birbirine
karrştrrrrrz; fakat kencli kendini incelemenin başiaması için,
açık bir t,ıiçirncle hangisi hangisiı,-iir bilı:nek gereklidir.
.z\lel Ad e p:;ikol ojiniır lriçbir sisiernindc bu f onksiyoniar
doğru lıiçimde t.:rıımlanrp ayrılrıradığindı:ın, içgüdü ve ha-
tekeü foırksiyonlarını aırlarnak daha tızun süre alacaktır.
"Içgüdü" ve "içgüdüsel" sözcükleri genelde yanlış

ı
irus,ının* piı iruırcıen ı,s i«or.oir

aniarnrlE_ kul]aırılrr ve çoğu kez hıçbir anlauı. ifade etmez.


Özeltrikle, içg,-idü,ye, genelde ;ısirnda irarekct fonksivonrr
tılan dış fonksiyoıılaı, bazen de iluygiısal fcınksivot,ılar at-
fecJiiii,"
İnsatıcla içgüCüsel fonksii,oir dörfi tiırk jı fonksi),6ı1 91-

i:i{ını içerir:
l- Orgartizn,ıanın tünı iç faali3,eii, türıı fizvoloji; ya;ıi
viveceğin haz.ınr ve ij,zünrieıırnesi, nefes alıp verrıe, l:-an
,--i.t_ı].a5rmr, rç orgarriarın türn faaliveti, ı,eııi h,,icrelıeiiı-ı inşası,

sitik nradçlelerin atılması, iç salgı hçzjerinirı calışiirasr v*:


Ciğr:rleri.
2- Bcş ıiı-ıyı-ı denilerı.ler; görrne, işiirırc-, kc!.jama, iat-
n,ia., ıt*kııriııra t,e ağırlık, sıcakiı}:. kuı,ılı;k 1,a ıla ırenrlılik
Cui'ı-irı'!ai't gıhi triır"ı ,luı,umiar ı,e tıtınzerieıi, Tiin i:"i
tiı;y"rı.nlar L;eı,ıı!i baç; nr_: lroş ne cie nal,icç iır"ıfsrz dç-

.y
uııl,;ıreirr.
1- Ttinı fiziksel hei,$iır^ir., y,]ıııi hoş i,a iia iıahnş 1:ıi-
tiin fiziksel d;ıyu_rr"ılarrlu, }{er tür ırğri vern,,ı i,ıoş;ı :gıtnıeveır
tıt, k*kı: gibi nahoş duygıılerze lrer tıjr güze! tat, gii::el
kci<ıı ılitıi fizik"çel iiaz]ar.
4- Gujnıe i?e f]gli(:ı]ıp gil,ı, cı_,k k;trırıaşılı oi-,;:ı ıiir, tiirn
reilek;]t1r; gerçtLite iç retTeksli:r ııiarr tat, koh:ıı, .rğrı arı;.l;ırı
gii:i lıt_-ı, iür fızikse] i-ıafıza.
ın{arekct fcınksi,,rotıu }tenıiisiııde, yürünre :azriı a, },(]ü-
_t

nuşffa, v€]Tte ve l-ıı_rrıiarırı anrlarr gitıi tıını t-lış hareketleri


içerir"
Harek,et fonksiyo_ıuına, 5iinlük Cilde içgüdüsei deni-
len, düşünrneıieır düşnrekte olan bir nesıreyi yakaıarr,a aibi
hareketler de gireı,.
Içgüdüsei ve hareket fonksiyonlaı:r arasrndai<i fark çok
açrl<tır ve kişi, istisnasız. türı içgüdüsel fc.nksiı,on]arın do-
ğuştan geldiğini, bunlarr kullaırmak için öğrenrrıenin ge-
rekli oimadığıırı hatırlarsa, bu kola,ı,irkia anlaşılabilir;

28
BII{INCiDERS

halbuki cliğer taraftan hareket fonksiyonlarrnin hiç biri do-


ğuştan gelnez ve kişi bir çoctığtın yürürner,i öğrendiği ya
da birinin yazryazfi\ayr, resim çizme,vi oğrendiği gilıi bun-
larr öğrennrek zorı.irrdadrr.
Bıı nornıal hareket fonksiyonlArlnın yanr srra/ dcğa ta-
rafindan amaçlar,mamrş, makirre insarıın faydasız faaiiyeti-
ni gösteren, fakat insan yaşanıında çok büyük bir yer işgal
eden, enerjisinin büyük bir miktarrnr kullanan bazı tuhaf
hareket forıksiyonları da vardrr. Btınlar; rüyaların cıluşu-
rnu, imajiırasyon/ gündüz rüyalarr, kendi kendine konrış-
Ina ve genelde tüm denetlenmeyen ve denetlenenı,ez
olaylardır.
Dört fc,nksiycın (zihinsel, r.iuygusal, içgüdüsel ve hare-
ket fonksiyonlarr), önce tüm tezahür,leriyle aırlaşılmalı ve
daha sonra bunlar kişinin kendisincle gözlemlenmelidir.
Böyle bir kerrdini gözlenrleme, yani şuur durrınrlarrnı ve
fonksiyonlarrnr önceden arr]amaya dayah bir müşahede,
kendini inceiemenin terr,elini oluşturur ki, bu da psikoloji-
nin başlangrcıdrr.
F-ark]ı foırksiyonları gözlemlerken, aynı zaınanda bun-
ların değişik şuur durumlarıyla olar^ı ilişkisini de giizlemle-
rnek yararlıdir.
Uyku, uyanıklık durı"ıınu ve krsa parıltılar şeklinde
mümkün olabilen kendinin şuurunda oima gibi üç şuur
durumu ile düşünce, duygu, içgüdü ve hareketten ibaret
olan dört fonksiyonu ele alalım. Bu dört fonksiyonun tümü
keırdilerini uykuda gösterebilirler, fakat faaliyetleri düzen-
siz ve gtivenilmezdir; herhaırgi bir biçimde kullanılamaz-
lar, kendi başlaı,ına haı,eket ederler. Uyanıkiık şuur duru-
nrunda ya da izafi şuurlulukta, bir derecelre kadar çevleye
yönelmemizde bize yardırncı oiabilirler. Bu durumlartn so-
nuçlarr kiyaslaırabilir, doğrulanabi]ir, düzeltilebilir. Ve bir-
çok illüzyonlar yaratabilnrelerine rağmen, henüz alelAde

29
iı,,/sa]vı]v ririırııaryriv ps i«o ı,o7 is i
dtrrumumrızda başka hiçbir şeye sahip olmadığımızdan,
ne yapabilirsek ondan yararlanrnalryu. Bu durumda yapı-
lan yanlrş gözlem-lerin, kuramlarrn/ sonuç çrkarmalarrn ve
kararlarrn miktarrnr bilseydik, kendimize bütünüyle inan-
maktan vazgeçerdik. Fakat insanlar kendi gözlem ve ku-
ramlarrnrn nasıi aldatıcı olabileceğini fark etmiyorlar ve
burrlara inanmaya devam ediyrıriar. Kendi kendinin şuu-
runda olma, yani üçüncü şuur durumunun anlarıyla bağ-
lantriı olarak bu fonksiyonlarrn kendi kenclilerini göster-
dikleri ender anlarr gözlemlemekten kişiyi alıkoyan, işte
budur.
Tüm bunlarrn hepsi, dört fonksiyonun her birinin, üç
şuurluluk dunrmunun her birinde kendisini gösterebilece-
ği anlamrna gelir. Bunlarrn sonuçlannı ve farklılrklarrnr
gözlemlemeyi öğrendiğimizde, fonksiyonlar ve şuurluluk
d urunıları arasrnd aki doğru ilişkiyi an|ay aca ğız.
Fakat şuur durumlarryla ilişkili olarak fon\siyonlar-
daki farklılıkları düşünmeden önce bile, insanrn şuurlulu-
ğunun ve fonksiyonlarmrn oldukça farklı olaylar oldukla-
rrnr ve farklı özelliklere sahip olduklarını anlamak gerekli-
dir. Değişik nedenlere bağımlı olarak, biri, diğeri olmadan
var o]abilir. Fonksiyonlar şuuı olmadan, şuur da fonksi-
ytınlar olmadan var olabilir.

30
ixinıci DERs
Insanı. incelememizi sürdürerek, şiındi değişik şuur
dururnlarrndan daha ayrıntılı söz etmeliyiz.
Evvelce söylediğim gibi, insan için mürrıkün olan dört
ştıuriuluk durumu vardrr: "uyanrklrk şuutru"r "kendinin
şrıurunda olma", "uykıı" ve "objektif şuurluluk''. Fakat
insan sadece kısnren uyku, kısrneır de "uyanrklık şı_ıuru"
olarak adlandırılan iki duruında yaşar. Dört kailı bir eve
sahipken, sanki alttaki iki katta yaşlyolmuş gibi bir du-
rumdur bu.
Birincisi, ya da şuurun en düşük durumu uyku'dıır.
Bu tamamen siibjektif r.e pasif bir durumdur. Insan rüya-
laı,la çevrelenmiştir. Tüm psişik fonksiyoı,ıları herhangi bir
yiinelime sahip olmadan çalışır. Rüyalarda rnantık, birbiri-
ni izleyiş, neden ve sonuç yoktur. Geçmiş tecrübelerin van-
srnıalarr olsun ya da aııın belirsiz algrlamalarrntn yansıma-
i;rrı olsun, uyuyan insana ulaşan sesier, bedenden gelen
cluyumlar, hafif ağrılar, kassal gerilimlerin duyumları gibi
durumlar, hafizada sadece hafif bir iz bırakarak, çoğu kez
de hi.çbir iz bırakmadan zihinden geçer giderler.
Ikinci şuur durumu, insan uyandığında gelir. Ç;riıştı-
ğırnız, konuştuğumtız, kendimizi şuurlu varlık olarak dü-
şündüğün,ıüz, şimdi içinde bulunduğumuz bu ikinci duru-
mu çoğu kez "uyanıklrk şuuru" ya da açık şuur olarak ad-
iandrrrrrz. Fakat gerçekte bu drırum, "uyanık durumda uy-
ktı" \,eya "izafi şuur" olarak adlandırılmalıdrr. Bu ikinci

31
ı

iNsAN/^i ElLıhı,\,fEyEN ps jKol(ıl,ı5 i

tr:ri:n daha sonra açrkjarrtıc:rkh.r


Buraıia, birinci şı:ırr ıiuı"uır"rı ıila:-ı uvkuılun, ir-ısarı
u t,aırlp de ikinci ş,.ı,ıır d,"rru;rııı gel J_iğiırde kaybclr;ra dı ğrrrı
arr]srnak gerckiidir" Büiün riiyaiarı ve izjcniı-niı,riı,lı: uyku
oracla k.aiu; ;aciece kişirıiıı kenıJi r.zleniinlerine ,laha eieşii-
risei bir t4vır, etah;ı bağınt:ii düşiiııct-,iai, ,Jaiia disiiıliıitı
e,liimiş eyi;:rnler bi.: dtır,uırıa eklenir ve iiu,,,ı.üm izleııi_ıriJeı,i-
rrin, arzuiaj:rn ve ılu1,gulaıın, özeilikle ,-ı,ıi.lı,ıia iünııiyie ol-
lnaya]l çetrişki ya da inıksnglzlıfu jl-iııgl]sı.ını.ııı canlıhğın-
dan ötürii, aynen y:ldı;ılarırı ve Ai,',n, Cüneş'iıı pıri.rklı-
göriını-nez c]tir,, Fa-
ğında görtinmez oluşu eibi riiyalar ıia
kat itirrtiiyle yerlerindedirler ve çoğu kez bıitün düşiiıicele-
riı,ıııizi, duygularxn ızi ı"/e evieınler inıizi b a zer. aı,ı rı $ı,r!:ek
aigılarından dalra fazia etki]erier"
Euriunla bağlaiıtılı oiarak heııien söyieıneiiviin ki, n-ıo-
derıı psikoiojide "şuüıraltl" veya "şurrraltı zilriıı' olarak ad-
landrrılan şeyi kastetmiyorurn. Buniar salece bir anLarnr
olrriayan, herhaı-ıgi 3;erçek biı,duıumu isarei etr-rreverı .vE_n-
liş ifadeler ve terirn]erdir. Bizde sürekli şuurajti o,ları iiiçtıir
şcy 1,oktur, çünki sürek]i suiırlu cian hiçbir şey yoktur ve
şuuritı zihin ı_ı]nıadığından daiayı, şuuraltı zihin de ycıktur.
Daha sonra bu yanhşın ırasıl rneydana geldiğini, bu }ranhş
terminolcıjir..in nasil olııştuğunı,ı ve hemen }ien-ıen gr"ıitılde
nasıl kabul edildiğini göreceksiı,"iz.
va; olan şuur d rına do ]tjrn, Birin-
,-
ClSl, 1] kudur; rurnda uiku .,-\ d uıJ \Z,a
..

,.lri

İııc,isi, söylediğim gibi tamanıeır sübjektif bır du-


rumclur; ikincisi dalra az siibjektiffir. Insan zaten bedcıııini
hissetrnesi ve bedeninden ayrr riesneler anlamında "beır
olanla ben olmayanr ayrrt eder", bir dereceye kadar bu
şeylere yönelebilir, durumlarrnrfe niteliklerini bilebilir.
Fakat iırsanın bu dururnda uyarıık olduğu söyleneır,ez,

32
ı

i«rNciorns
çünki çok güçlü biçimde rüyalar tarafırrdan etkilenir ve tıa-
kikateıı, gerçeklerclen çok rüyalarda yaşar. Insanlarrn uy-
kuda yaşadrklarrnr ve her şeyi uvkuda yaptıklarınr idrak
ettiğinrizde, kişilerin ve genelde iırsan yaşamrnrn tüm saç-
rnalrklarr ve çelişkileri açıklanmış olur.
Bunun, birçok eski doktrirıin içsel anlamr olduğunıı
hatırlamak fayda!ıdır. Kutsaj Kitap Öğretileri'ııde bu du-
ruin, gerektiği biçinıcte çok encler ani;ışrlrnıısına rağrnerr,
insanlarrn uykuda yaşadıkiarr vı: her treycien önce uyan-
rnaları gerektiği belirtilrniştir. Ama insaılar bunu sözel
olaı ak arılamrşlaıd ır.
Fakat sotrun/ insar,ıın nasri u.vanabileceğidir.
Iııcil öğretisi uyanrriayr eurretieı:, fakat nasıl uyanılaca-
ğıni söylenıez.
Fakat şuurun psikrılııjik incelenmesi, irrsanrn sadece,
uyuırıakta tıi,Juğurıu fark ettiği zaman/ uyanna ycıltında
oltJı:ğtını"ı söylemenirr nıümkürı olriuğunu gösteriyor, İlk
önce ıı-7kusııı_ıu. idrak etrneı-ien, iıısan hiçbir zaman uyana-
lnaZ.
Llylır ve uvanık dtıruındaki ul.ku, insanrn içinde ya-
şadığı iki şurrr dururnudı.ır. Bunlanır yanr srra/ insan için
ıniimkün çlan iki şrıı_rr dı.ırumu vardır, fakat insan bunlara,
sarler,e zorve rızuır bir rnücadeleden sonra ulaşabilir.
Bu iki yüksek şuur drırtımu "kendinin şuurunda ol-
Ina" ve "ı_ıbjektif şuı-ırlııliık" olarak adiandırılrr.
Geneliikle, keırdirnizin şuurunda olrnaya sahip otrdu-
ğurr,iızıı ya da ne de clsa istediğimiz herhangi bir anda
kendırnizin şuurunda olabiieceğimizi sanrrız. Fakat ger-
çekte "kendirrin şuurunda olrna" hakkrmız olmadan, ken-
dirnize atfettiğimiz bir duruındtrr. "Ohjektif şuurluiuk",
haki<rnd;ı hiçbir şey bilnıediğirniz bir rlurumdur.
I(enciinin şuurunda olrnak, insanrn kendisine karşr
objektif olclıığu bir durıımdur. Objektif şuurluluk ise, in-

33
iıvsaıvrıv ri ria ıreyr,w ı,sixotofisi
sanrn gerçek veya objektif Alemle teinasa geçtiği; ,vani du-
yun,.lara, rüyalara ve siıbjektif şuur lıAlleriıre kapısıirr ka-
padığı bir drrrumdur"
Kendinin şuurunda olmak, insaıırn kendisine karşı
olıjektif olduğu bir dururıciiır. Objektif şuurluiuk ise, insa-
run gerçek veya objektif Alemle ternasa geçtiği; yani du-
yumlara, rüyaiara ve subjektif şutır hillerine kap,.sı.nı ka-
padığı bir durumdur.
Dört şuur dtırumunun bir başk tanrını, hakikatin
kavranmasr imkAnr göı,üş açrsrnrlan yapılabilir.
ıik şuur durumunda 1,ani uykiırla, gerçek llakkıırda
hiçbir şey bilemeyiz.I}az,ı perçek algıiar veya duy5utrar tıi-
ze gelse biie, rüyalarla karrşır ve ııyku dıinımunıla rriy;ıla-
rr ve gerçeği ayrrt edemeyiz.
İkinci şuur dururnrıııda, yani uvanrk durumdaki uy-
kuda, yalnrzca izafi gerçeği bilebiliriz ve bundan da izafi
şuur kavramr çikar.
Kendiniir şrıu unda olıııa oları üçüırcü şuur ciururnurı-
da kendimiz hakkrnda tünı gerçeği bilebiliriz"
Dördüncü şuur durunrunda, vani objektif şuırrlrıluk
durumunda, her şey lıakkındaki tüm gerçeği bilelıilıyor
sayrlrrrz. "Keırdinde şeyieri" ve "düıryayı olduğu gitıi" ince-
leyebiliriz.
Bu, bizden öylesine uzaktir ki, bunrın hak_krrııia dçığru
biçimde düşünemeyiz bl|e. Objektif şuu riuluğtın parıitıla-
rrnrn bile, sadece kendinin şuurunda olma durumun,"ın tü-
müyle geliştiği durumda gelebileceğini anlarnaya çalışma-
|ryo.
Uyku dulırnund a iza{i şuurluluğun parrltılarrna sa-
hip olabiliriz.Izafi şuur durumunda, kendinin şuurunda
olma durumunun parıltılarını edinebiliriz. Fakat kendiırirr
şuurunda olmanrn sadece parıltrlarına değil, daha uzun
sürelerine sahip olmak istiyorsak, bunlarrn kendi kendirıe

34
i«nıciorn-ç
gelmeyeceğini, iradi eyleme ihtiyacımız olduğunu anla-
maiıyız. Bu, kendi kendinjn ştruruı-ıda olma anlarrnrn srklı-
ğırun ve süresiniı-ı, kişinin kendi ı.izerindeki denetimine
bağlı olduğu anlamına gelir. Bu nedenle bu şuur ve ilacle-
nin henıen hemen bir ve aynl şey olduğu ya da rnutiaka
aynı şeyirt farklı yönleri olduğıı anlanrrna gelir.
Bu n<ıktada, irısanın kendisiniıı şr.ıurunda olmasınrn
geliştirilmesi yoluırdaki ilk engelin, buniı zaten sahip oldu-
ğuı ya da her nasılsa. istediği zaman elde edebileceğine dair
inancr olduğtı anlaşılrnalıdır. Böyle Lıir insanr, şuu.rlu cılma-
dığına ve istediği zainan şuuriıı olamayacağııra ii<ııa etrnek
zorCtir. Bu özellikle zordur, 1ıınki cloğa burada acayip bir
Oyun oynar.
Bir insana şuurlu olup olrıradrğıni sorarsanrz ya da şu-
urlu rılnı.adığını söylerseniz, sizi işitip aıriaci ığınılan dt;layı
şu-urlu olduğunu ve şutrrlu oiıl-ıadığını soylenıeniziır gii-
lünç «ılduğu biçirnincle bir cevao verecektir,
Bunurrla beralıer, kaı,şınızdaki kişi çcık lrataiı olrr,asrna
rağrrıen pekalA harklı cılacaktır. Bu, dcığanın hilesidir. Soru-
nuz veya sözürrüz bir an için e_ınu belirsizce şutıriu yaptı-
ğından, haklı cılacaktır. Hemen sonra şuurlrılrrl< kaybola-
caktır. Fakat ııe stivleıliğiı,ıizi rıe r]e cevap irerdiğinı hatııla-
yacak ve kesinlikle l:cırdini şuurlu savacaktrr.
Gerçekte, kendi kenıjiirin şuurunda olmayı kazanmak
Lrzun ve sıkı bir çalışrnayı gerektirir. Uzun ve srkı bir çalış-
manln solıucu oiarak, kendisine söz veri]en bir şeye zaten
sahip olduğunu düşünüyorsa,lıir insan bu çalışmaya nasıl
razı a|ır? Dcığal olarak insan, bu çalışmaya başiaıııayacak
ve kendiırin şuurunda olma, tek oluş ya da bireyseilik, sü-
rekli benlik ve irade gibi bununla ilişkiii olan her şeye sa-
hip olmadığına ikı-ıa olana kadaı:, bunun gerekii olduğunu
düşünmeyecektir.
Bu bizi okullar sorununa getirecektir, çünki kendi-

35

l
iivsarvriv rrıiıvııryrıv ps i «o r o 7 i s i
sinin şuurunda olma, teklilç sürekli "benlik" ve iradenin
gelişimi yöntemleri; ancak bu konuyla ilgili özel okullarta-
İafindan verilebilir. Bu açıkça anlaşılmalıdır.Izafi şuur dü-
zeyindeki insanlar bu yöntemleri kendi başlarrna bula-
rnazlar ve farklr kişiler için farklr olduklarından, eşit bir bi-
çimde herkese uygulanabilir bır evrensel yöntem olmadı-
ğından, bu yöniemler kitapiarda tarif edilemez ve alelAde
okullarda öğretiiemezler.
Diğer bir deyişle, bu şııur dun.ınrrınu değiştirrnek jste-
yen insanlarrn, bir okuia ihtiyaci oldukları anlamına gel-
mektedir iiakat, ilk önce ihtiyaçlarını fark etmelidirler.
Kendi başlarına bir şeyler yapabileceklerini düşiindükleri
stirece, bulsalar biie okuldan yararlanamayacaklardır.
Okullar Valrrrzca onlara ilıtiyaç duyanlar ve onlara ihtiyacı
oldrıklarınr bilenler için vardr.
Okul fikri (yani var olahilen her türlü okulun inceien-
rrıesi, rrkul yönternlerinirr ve prensipleriirin iırcelennıesi),
evrirn fikriyle bağıntılı olan psikolojinirı araştırıLmasrn<ia
çok öneınii lıir yer işgal eder. Çünii oktıl cılmadaıı, evrinı-
leşnıe olınaz Nasd başlayacağını bilmeden, kişi başlaya-
maz. Başlasa bi]e ne devanr edeiıilir, ne de lrerha"ngi t,ıir şey
kazanabilir.
Salrip olabileceği lrer şeye zaten salrip olduğu iik ya-
ru}.gısrndan sonra/ kişinin kerıdi başma hiçbir seiı elde eıie-
meyeceği gelir. Bı-ı ı-tedenle, tek Lıaşına tıir şerıl,:r elde ede-
bileceği ikinci yanılgısrndan da krırttılmalrılrr.
Bu dersler bir okul veya bir okulun başlangıcı bile de-
ğilriir. Bir r:kui daha sıkı bir çaLşnra gerektirir, Fakat bu
derslerıJt:, dinlemek isteyenleı,e, okı;llarrn nasıl çalıştığı ve
nası l bı:lurıabileceği h.akkıııç{ a bazi fikirler verebilirim
-

Daha önce 1ısikolojinin iki tanrmırıı verdinr"


Önı:.- Iısikolojürin insanrn mürnkiin olan evriminin in-
celenıntısi olduğunu, sonra da psikolojinin "Beno\n in-

36
lKitJCl DERS

celenmesi olduğıınu söyledim.


Sadece insanrn evrinrini araştıran psikolojinin incelen-
meye değer olduğunu söylemek istedim. Insanrn sadece
biı aşamasryla meşgul olan, diğer aşamalarr hakkında
hiçbiı şey bilmeyen bir psikoloji tam değildir. Gözlem ve
deney görüş açısrndan, yani tamamen bilimsel anlamda bi
le bir değeri olamaz. AlelAde psikoloji tarafirrdan araştrrr-
lan şimdiki aşamada, gerçekte daha aşağı aşamalardan da-
ha yüksek aşamalara götüren birçok alt bölümlerden olu-
şan ayrı bir çalışma yoktur. Dahası deney ve gözlem gös-
termektedir ki, kişinin kendiyle doğrudan bağıntıh olma-
yan herhangi diğer bir bilimi araştırabileceği gibi, insan,
psikolojiyi araştrramaz.
Birinci olarak, insanın bundan sonraki evrim safhasr,
yani insanın şuur/ içsel birlik, sabit ego ve irade kazanmasr
hakkında bilebileceğimiz şeyleri ve ikinci olarak da, kendi-
mize atfettiğimiz birçok yetenek ve güçlerin bizde mevcrrt
olmadığının fark edilmesi demek olan kendi kendini mü-
şahedeyle elde edebileceğimiz belli materyali birarava ge-
tirdiğimiz zaman, psikolojinin anlamrnı kavramakta yeni
bir güçlükle karşılaşıyor ve yeni bir tanımın ihtiyacrnı drı-
yuyoruZ.
Daha önceki derslerde verilen iki tanım yetersizdir;
çünki insan kendi başına nasıl bir evrimin kendisi için
mümkün olduğunu bilmiyor, şu anda nerede olduğunu
bilmiyor ve evrimin daha yüksek aşamalarrna ait olan
özellikleri kendine atfediyor. Gerçekten, kendisinde hayali
olanla gerçek olanr ayrrt edemediğinden, kendisini incele-
yemiyor.
Yalan söyleme nedir?
Günlük dilde anlaşıldığı biçimiyle, yalan söyleme,
gerçeği saptrrma ve bazı durumlarda da gerçeği saklama
veya kişilerin gerçek olarak inandıklarrnr saklarna anlamr-

37

I
iivsaıvrıv ririıvr.rryrıı ı,s iroto1 is i
na gelir. Bu yalan söyleyiş, yaşamda çok önemli rol oynar,
fakat yalan söylemenin daha kötü biçimleri vardır. Insan-
lar yalan söylediklerini bilmezier. Bir önceki clerste, şimdi-
ki durumumuzda gerçeği bilemeyeceğimizi ve gerçeği an-
cak objektif şuuriuluk dururnunda bilebileceğirnizi söyle-
miştim. O hAlde nasıl yalan söyleyebiliriz? Burada bir çe-
lişki varmış gibi görünüyor, fakat aslında bir çelişki yok-
tur. Gerçeği bilemeyiz, fakat biliyormuş gibi yapabiiiriz.
Ve bu, yalan söylemedir. Yalan, tüm hayatımızı doldurur.
Insanlar, her şeyi biliyormuş gibi yaparlar: 'Jlaıırı, gelecek
yaşarn/ evren/ insanrn kökeni, evrim ve her şey hakkında
yalan söylerler; fakat aslında kendileri hakkında bile hiçbir
şey bilmezler. Ve her zaman bir şey hakkında konuştukla-
rrnda, bilmedikleri bu şey hakkında biliyorlarmış gibi ko-
nuşurlar, yani yalan söylerler. Sonuç olarak yalanrrr ince-
lenmesi, psikoloji için çok büyük bir önem kazanır.
Bıı,bizi psikolojinin üçüncü tanrm_r olan yalanın ince-
lenmesine götürür.
Psikoloji, özellikle, bir insanın söylediği ve kendisi
hakkında düşündüğü yalanlarla ilgilidir. Bu yalanlar insa-
nrn incelenmesini çok güçleştirir. Insan olduğu biçinriyle,
gerçek bir sey değildir. Insan bir şeyin taklidiclir ve çok kö-
tü bil taklididir.
Uzak bir gezegende, dünyadan yapay çiçek örnekleri
alan fakat gerçek çiçekler hakkrnda hiçbir şey bilrneyen bir
bilim adamrnr hayal edin. Onun için bunlarr tarif etmek,
biçimini, rengini ve tel, yün, pamuk, renkli kAğıt olan mad-
desini açrklamak ve herhangi bir biçimde bunlarr sınrflan-
drrmak çok zor olacaktrr.
Psikoloji, insanla olan ilişkisinde, çok benzer bir du-
rumdadrr. Gerçek insanı bilmeden, yapay insanr incelemek
zorundadrr.
Açrkçasr, neyin gerçek, neyin hayali olduğunu kendisi

38
!

i«iıu,ci orns

de tıilıneyen insarı gibi bir variığı incelemek kolay olamaz.


tiu yüzden psik,.ılcji irrsanda neyin gerçek, neyin hayali ol-
ılrığu al,rrnrrlrla çalışınalıa başlaınalıdrr.
İnsanı iıir bütiiır olaı,ak incelemek imkAnsızdır, çünki
insaıı iki parçaya böltinmüştüı,: Bazr durı-ımlarda, hemen
hemen tiimüyle gerçek cılabilen parça ve bazı drırumiarda
da nerdeyse tünrüyle havali olabilen diğer parça. Bu par-
çalarrır her ikisi cie yerlerirıde olmalarına ve kendilerine öz-
ilü bir anlama ve etkiı,e sahip olnraiarrna rağmen, alelAde
irısanlarrn ç<ığirnda, btı iki parça birbirine karışmrştrr ve
kciaı.lık]a ayırt edilenrezler.
1ncelecliğinriz sistemde btı iki kı.srm öz (zAtiyet) ve ki-
şilik (şahsiyet) olarak adiandrrılır.
Öz, insarr neyle doğ,-ıyorsa odur.
Kişilik ise, sonraiJan edinilenlerdir, Oz, kendisinin
olandır. Kişilik, keırdisinin olrnayandır. Öz, kişilik kadar
kolay kaybedileınez, değiştirileınez veya zaTar göremez.
Kişiiik, neredeyse koşuliarııı değişimiyle tamamen değişe-
biiir; kaybrılabilir vt, ktılaylıkJ,a zarar görebilir.
Özün ne olCtığunı.ı tarif etmeye çalışrrsam, her şeyden
c!r,ctı, özün insairrn fiz-iksel ve zihinsel yapısınrn temeli ol-
d.ığurıu söyl nsalırı di-
ğeri ise kötü arıyla iri-
nin müziğe erinin dil
öğrenmeye yeteneği l,ardıI, diğerinin yrıktur. Oz budur.
Kişilik, günlük dil,-ie "şuurlu" veya "şuursuz" olarak,
bir ya da bir başka yolta iiğrenilen tüm şeylerdir. Genel
olarak "şuursuz öğrenıne" demek, kişiliğin oluşumunda
çok önemli rol oynayan taklitle öğrerırne demektir. Kişilik-
ten bağımsrz olmasr gereken içgüdüsel fonksiyonlarda bi-
le, genellikle birçok "edinilmiş zevkler" vardır; bunlar
}ıapay <;lup, taklit ve in,ıajinasyonla elde edilmişlerdir. Bu
yapay Lieğeniler ve haz etıney,işler, insan yaşamında çok
iıvsaı,ryıv riıiıvnrryrıv nsiroıopsi
önemli ve felAket getirici riıl o1nrarlar" Doğası gereği irısaıı,
kendisi için iyi olanr sevrneli, kötü claı:.ı sevnıerneliciir. Fa-
kat bu durum, sadece öz, kişi]iğe h6kirn oidıığu siirece
böyledir, Diğer bir cXeyişie iırsan sağlıklı ve rıormaiken, ö;ı
kişiliğe hAkim olma]rdr. Kişilik, öze hAkim onmava iıaşl;e-
dığında ve insan daha az sağIıklı cılduğrınCa, keır,Cisi içirı
kötü olanı sevmeye/ iyi cıIanı sevInerneye başlar.
Bu durum, özün ve kişiliğin karşılıklı ilişkilerinıle,
yarılış olabilen şeyle bağlantılrdr.
Normalde, öz, kişiliğe hAkim olnralıılrr ve bu durrım-
da kişilik çok yararlr olabilir. Fakat eğer kişiiik özi: hikirn
olursa, bu birçok türden yanJış sorıuçlar cloğurahıilir.

biri diğerinden daha fazla geiisnremelidjr.


,K!şi!ği aşan öz örnek
da görüIeblli1 Bu basit insan -
-

ler, fakat daha gelişmiş i<işilik-lere sa


da gelişme yeteğinden yokstındurl;,
ıç,klqi!. ç.ogq kez kültı"ir!ü insanlar arasrnda lıulunur ve
böyle durumlarda özvarı biiyünrüş veya yarı gelişmiş du-
rumda kalır. - .--
Bu, kişiliğin çabuk ve erken gelişnıesiyle, özün gelişı-
mesinin çok erken bir yaşta duralıileceği, anlamrrıa gelir ve
sonuç olarak dış görünüşleriyle oidukça yetişkin, fakat öz-
]eri on ya da on iki yaşında kaluuş erkekler ve kadınlar gci-
rürüz.
Modern yaşamda özürr bu yetersiz ge]işimini lıüyük
ölçüde destekleyen birçok koşullar vardrr. Orneğin, spoIa,
özellikle oyunlara aşırı düşküniük, etkili bir biçimde
özün gelişmesini, bazen de claha sonra hiçbir zamarr yeni-
den düzelemeyecek şekilde, erken bir vaşta durdurur.
j«hıciprns
Bu, özün yalnızca fiziksel bünyeyle bağlantılı olarak
görüleımeyeceğini gösterir. Daha aç* bir biçimde özün ne
arrlama geicliğini açıklamak için tekr;rr fonksiy<ınlarrn ince-
lenmesine dönıııeliyim,
Son derste, iır.sanin incelenmes;iırin, ziIıinsel, duygu-
sal, hareketsel ve içgüdüsel oları fonksiyoniarrn incelenme-
sivle başlaclığını sö1,lemiştim. Ale]Ade psikeılojiden ve dü-
şünceden; zihinsel fonksiyonların, düşünceJerin ve benzer-
lerini " veya "beyi ığırnız
beliri afindan kon üretil-
diğin bu oldukça bütü-
nüyle haklı olalıiinrek için diğer fcıırksiyonların da her biri-

Bunları rnerkezler olarak adlandrr.ıcagÜ. lüer rrterkez cii-


ğerierinden bağımsızdır; kendi faaliyetİne, kendj güç alanr
na ve kendi gelişme yollarına salriptir.
Merkezlerin }Iapısr/ yetenekleri, güçlü tarafları've ek-
sik]ikleri öze aitı'ir. Bir m.erkezin edindiği her şey cılan içe-
rikieri kişiliğe aittir. Merkezlerin içerikleri daha scınra açık-
liınacaktrr.
Daha önce de söylediğim gibi, insanrn gelişirni için, öz
kadar, eşit bir biçimde kişilik de gerekiidir. Ne var ki, bun-
lar kendi yerlerinde kalmalrdır. Bu zorlııkla mümkündür,
Çtinki kişilik kendi hakkında yanlış fikirierle doluclur.
Doğru yeriııde kalrrıayı arzu etmez, çünki cloğru veri ikin-
cil ve bağımlıdır. Kendi hakkırıda gerçeği bilmek istemez,
çünki gerçeği bilmek, hatalı hAkim durumunu terk etmek
ve hakh bıir biçimde ait olduğu ikincil durumu işgal etme
anlarnrna gelecektir.
Ozün ve kişiliğin yanlış, izafi durumlarr, irrsanrn şim-

47

I
iıısa^/ı^/ niriN,MEüElv vs i«o ıo 1 i:;i

r.liki ahenksiz duırımunıı belirliyor \le bu aiıerıkşız çJu-


rurndan kurttılnıanıir tek yclu keridini tanımaclrr.
Kendirni tanrına: Btı, eskj psikolojik o],ıı-rlların ilk ilke-
si ve isteğiydi, Bu keliırreleri hAlA lratırlıyOfl7z/ fakat buıiiar
artı k antrarn larinı kaybettiler. Ken dinıizi tanın,ı anı iı., özt,t-
liklerinıizi. arzuiarrmrzr, zevklerimizi, yeieneklerimizi ve
niyetlerirnizi ta_ıunra olduğunu sai-tirız; ha]buki, gerçekte
bu kendimizi nıakine olarak tarrrma anlamına ge}iı. Maki-
ne-iıısanrn yaprsrnl, biiltimlerini, değişik bölııı,ı,-ılerinin
fonksiyonlarrrır, çalışmajarrnr yöneteır koşulları [anrınak
demektir bu. Genei olarak, herharıgi bir maki:re},i incele-
meden ontı tanıyanrayrz. Kendirnjzle ilişkili o]arak lıunu
hatırlanralr ve bir rrıakine olarak keııcii makine,mizi incele-
metriyiz. Bu inceleme aracı/ kencli kendini gözlııırıIernedir.
Başka bir yol yoktur ve hiç kirnse lıizirn için bu çaiışrnayı
yaparnaz. Bunu kendimiz yapma}ıyız. Fakat bundan önce
nasrl gözlenr yapılacağını öğrenm e|iyiz. Cözlernin teknik
tarafrrır anlamamrz gerektiğiıri kastediyorum. Farklr fonk-
siyon rıe onlar arasında ayrrrn yapna-
nrn g lmeliyiz. Aynr zaman.ia değişik
şuur llıuzu ve bizdeki birçok değişik
"Ben"leri de hatırlain a|ıyız.
Böyle gözlemler, krsa zarnanda soıruç verir. Ilk öırce
insan kendinde bulduğu her şeyi tarafsrzca gözlenılevenre-
diğini fark edecektir" B ebilir, di-
ğerbazı şeyler ise onu [a korkrı-
İacaktır. Başka türlü d uzak bir
yı\dızveya ilginç bir fosil gibi inceleyenrez" Oldukça doğal
bir biçimde kendisinde g,elişimine yardrmcr olan şeyleri se-
vecek, gelişinıini daha güçleştiren ve hatta imkAnsız-
laştıran şeyleri ise sevnreyecektir. Bu, kendisini gözlemle-
meye başladığı çok kısa bir süre sonra/ kenclincleki faydalı
ve zararlr özellikleri ayrrt etmeye başlayacağr anlamına ge-

42
ixiı,ıcrprts
trir.Btı vararlı ve zararlr otran şe1,1er, nrür;,ıktin olabilen ken-
dini tanıma/ uyanma ve gelişnre görüş açısındandrr. Ken-
disinin şuurlu olabilecek taraflarrnı, olarnayacak tarafla-
rtnı ve ortadan kaldııılmasr gereken yönlerini görecektir.
Kendini gözlemlerkerr, kendiıri inceiernenin, nrümkün ev-
rimine doğru ilk adım olduğunu her zaman lratrrlamalıdır.
Şimdi, insanrn kendisinde bulduğu bu zararlı özeliik-
lerin neler olduğunu görmeliyiz.
Genel olarak konuşuldı.ığunda, burılarrn tüınü meka-
nik olaylardır. İlki, daha önce de söylenildiği gitıi yalan
söylemedir. Yalan söylerne, mekanik yaşamda kaçınılmaz-
dır. Bundaıı lıiç kimse kaçaınaz. Yalan sövlemeden uzak
olduğunu kişi ne kadar düşünürse, o kaclar fazla yalanrn
içindedir. Yaşarn olduğu biçimiyle, yalart söyleıne olma-
dan var olarnaz. Fakat psikolojik yönderr, y;rlanrn ftarklı bir
anlamı vardır. Yalan, biliyormuş gibi veya bilebileceknıiş
gibi, kişinin bilmediği ve hatta bilemeyeceğİ şeyler hak-
krnda konuşmasr anlarnrna getrir.
Herhangi bir ahlAksal görüş açrsından konuşmadığımı
anlamalısrnız. Henüz, kendi başına neyin iyi olup, neyiır
kötü cılduğu sorunlarına gelmedik, sadece kendi kendini
incelerneye ve keırdiıri geliştirmeye neyin yararlr, r,ıeyirt za-
rarlı olduğu pratik görüş açrsırıdan konuşuyorum.
Bu yolla başlayarak insan, krsa zamanda kendisindeki
zarar|ı tezahiirlerin belirtilerini keşfetmeyi öğrenir. tsir te-
zahürü ne kadar kontrol edebilirse, o kadar az zarat|ı
olabileceğini keşfeder. Ne kadar az kontrol edebilirse, ya-
ni ne kadar çok mei<anikse, o kadar fazla zararlı olabilir.
Insan bunu anladığı zarr.a7ıt ahlAksal temeller üzerine
değil, fakat yalanrrır kontrol edemediği, yalanın onu ve
diğer işlevlerini koırtrol ettiği ten,ıeline dayanarak, yalan
söylemekten korkar.
Kişinin kendinde buiduğu ikinci tehlikeli özellik, ima-

43
iNsaNrü./ BiLiNMEıf N p si Ko Lo fi si
jinasyondur. Kenciini gözlemlemeye başlamasrndan krsa
tt ,r.." sonra/ gözleme olan başlıca engelin imajinasyon
olcluğu scnuctlna varır. Bir şeyi gözlemlemeyi arzu eder,
fakatİuntrn yerine, ayru konu üzerine kendinde imajinas-
yon başlar ve gözlemi unutur, Bir sü.re sonra/ insanlarrn
İmaji.,asyon soİctıgtine yaratrcr ve seçici yetenek 1|a_r.n1-
au <ılartça y.apay ,re haİ etmediği bir anlam yükledikleri-
ni fark eaer. İmujinasyonun yok edici bir yetenek olduğu-
nu/ onu hiçbiru u^uİ kontrol edemeyeceğini ve kendisini
daha şuurll kararlanncian ayrrar'ak daima gitmeye hiç n1
fark
vetinin olmadığı başka bir yöne doğru sürüklediğini
!der. İm.a1l.rory"oo hemeır hen en yalan soyleme kadar,kö-
tüdür; geİçekten keırdine yalan söylemedir, Insan kenciisi-
ni meĞırn etmek için bir şey talıayyül etmeye başlar ve
krsa bir süre soıı.ra hayal ettiği şeye ya da en azrndanrcnun
nmaya başlar.
ffi-d;Iir6önce kişi, negatif duy-

M
ixivcinrns
lunmazsa, bunları fark edemez.
Negatif duygularrn ifadesinden sOnra kişi, kerıdisin-
de veya diğer insaır]arrla bir başka ilginç mekanik özelliği
fark eder: Bu, konrrşmadrr. Kendi başına ele alındığıırcia
konuşmad a bir zarar ycıktıır. Fakat özellikle buntı en az
fark eden bazı insanlarda, ger,çekten kötü bir huy oitır. Ça-
lışıyorken, seyah;ıt ederken hatta tıyurkerı bile oldukları
her yerde siirek]i konuşurlar. Konuşacak biri varsaı bı-ı ki-
şiyle konuşmaktan hiçbir zarnaıı vaz1eçmezler, eğer kirr.se
yoksa kencli kendi]erine konrişurlar.
Bu da sadece gözlerıriemekle kalmamalr, buıra rnüm-
kün oldtığu kadar karşi koyulrnalıdır. Karşı kcır,ıulanrayarı
bir konuşırrayla, kişi hiçbir şey giiziemleyeınez ve kişiıiin
gözlerrılerinin bütiiır sontiçları kt;nuşınada hemeır buhar
ıılı,.ıp gidecektir.
Ki.şinin yalan söyleme, iırıajinasyon, negatif duygu-
ların ifadesi ve gereksiz konuşına şeklindeki bu,lört teza-
hürü gözlemlemede sahip olduğu güçlükler, insana tama-
mıyla mekanikliğini ve hatta vardıın ve yeı,ii b,ir bilgi olnıa-
dan L,ıu ırıekanikliğe karşı nücadele etnıenin iınkAnsızlığı-
nı gösterecektir. Bir insan belirli biı,bilgi almış ıılsa r]alıi,
brrıiu kulliennlayl ve kendini gözlcnılerııevi unutteı,; ciiğer
bir deııiqıle, tekrar rıyk:.ıya dalar r.e her zanran tt,yan-dirrl-
ı;iasr gerekir.
ihı "uykuya dalmanın", alelAde psikoiojiıle bilinme-
ven ya da en azrrıdan kayıt edilırıerrıiş ve zıdiandırıimarrıış
belirli kesin özellikleri vardır" Bu özeliıktrer, özei çaiışma
gerektirir. Bu özel]ikler iki tanedir. }Jirincisi, eşkoşma ııla-
rak adlaırdırrlrr. "Ozdeşleşme" \.eya "eşolına'n.. insanırı ha-
yatının varrsrnden iaziasınr geçirdiği tutıat' tıiı- dururndur.
l(endisini her şeyle; siiyledikieriyle. ılrıyduklarıyla,
irrandıkiarrytra, inannradıklarryla, arzıı ettih;ieri,yle, arzLt
etnredikleriyle, kentitsini çeken ve iten şeylerle cşkoşar.

45
iivsaıgııv g jriıırryrı* nsixo ro1isi

da insanrn rnekarıik tepkileri üzerinde, diğer başkabir z-a-


rnandan daha da az kontrolü vardrr. Yaian söylenre, iuıiıji-
kli korıuşnıa eş-
r oiamazlar. Irr-
arijrslz ve aptal-
ca tczalrürleı,ılen de kurtı:.! abiiirdi.
Eşkoşnra, anlamı, nedenleri vt: soni-ıç].arı, ilk clei,ste
Lıahsedilen plıilckalia,cia çc,k iyi t;ırif cdilıııiştir. Fakiat bli

İnsarrı;., siirekji tıir biçiınde, diğer insa_nlaııı:, kendi:i ha}<-


lınr-l a ı:e d üşüntlüklerini, i},i tarafl ır ııi nı g ıir u u görrne,c ikieı

lik ojaıı önen,ı:ıerneierle doiutirır ve baska bir şey içiır geri-


- hi;tıir şey kalma;r,
ye
"Aşiığrlık kompleksi" mıti ve diğer koırıpleksleı", lıe-
]irsiz bir kıiçinrcie gerçekleştirilen fakat anlaşilamayan "eş-
koşırıa" ı,e "öırenısenne (kale atrma)" olayları tarafıııian ya-
ratriırlar.
Heıı,ı "eşkoşffiE", hem de "öneınseme'l, en ciddi bi-
çirnde giizlernienmelidir. Sadece cınlar hakkındaki tam bil-
gimiz oirlarr azaltrr. Kişi bunları keırdinde görenıiyorsa,
İoiaylıkla başkalaında görebilir, Fakat insan hiç:tıir şekilde

46
,!

jr;'n,ı.:j ıırns
ı-liii;erlerind en avrr olınaci iğını hat i ı,la malı.ciıı, I]u a n iarn da
lıcrkes cşiitir"
Şiır,rli cia]ra önce sö_vlcneıılere dönerek, insanın geiiş-
ıneEirıin iıasıl 1,ı.,ışlayaca ğını ve hangi l,ıiçirncie keıtdin i iirce-
jeınenin bı.ı b;ışlavışa yarciımcı olal-,iieceğini, daiıa açık bir
şekil J e anliırna ya çairşırı aI ıyız.
Eıı b;ışta dilimizdeki biı giiçiüğe rastlrvorıız. ()rneğirr,
evrirrısel giirüş ıç,ıı-1.3or., insan hakkıııda konrışınak isti-
ycruz. Fakat aie]Ade tlilde "iı,ısan" siizcüğü heıhang"i bir
cl,:ği şikliği ı/ cya delecelendirıneyi kajıul elrntı :z. HiçL-,ir za-
ı:narr şuurlu *]rrravan ve bunı.lan kı_ışkrı ılul,ıııayan insan,
sı:urlu olır,ak için ııriicadp]e eden iııFirıı, bı-itiinü}ılc: Sut:rlıı
olan iıısa:,: iıi-*l l_:unlarıır hepsi bjziın ,1i]j;rıiz içi,ı. ıı,,,ııiıiır,
iJeı dıırı.ıittd:ı, htır zrin,(an "insai,ı", insantlrr. Bı: 3iiçiiıktcrı
kı_trtula-,;ık ve vcrri fikiı,ieriııi sırrıf].ın,-iırırıacl;r ıığrerıcivr,
,yar,jırnı, ıılnrak iu;iı-o, sisteın, insanı yeCi katt,goriye ;:,1,ınr.
Ilk ı: ç ka tellcıri, Fır ;ı t; kte ;ı ynı .ı eviyecledi ı :

l nçı'hr insan: i]u insan,.iir, harr,:k,etst-l ya da içiiiiJiisai


rnrıkez],:r ı.ıitrj.ırsç:l ı,e d rıl,gtısal meri<ez icı ıien d a ira ıis j.ü ıı-
,Jüı:, yani J:i:.i]ı.sıl ı:-ıSıii,ılıı,.
2 nc'|ı; iiıa;;,-ıq; i)tıırl;tısai ırierkezirı, z-ii:iı-ııel, harekotı,r:l
ve içeüilusf l l;ri,:.rli"jJilcrr tliıha üstıjiı oldugu iı,ıanıiıı. Dtı r,-
gusa! iırs;rır,iır.
3 ıro' l,"r in san : Z i]rir..; el ı_rı p.-!ıtziir, d uv girsal, harei :etse]
ve içgüıiüsel rırerkezden dajra üstün oiciuğu insandır. Zi-
hin sei (eı,ıtt:iektü el) insand r.
Günlük f3,c.lrfl.dd, sadece ku üç kategrıriden insanlarla
k.ırşrlaşi;:ız. FIer biriıniz v,e tanıd;ğıınız herkes ya 1 no'lu
iıısantiır, ya 2 no'lu irısanılıı,ya da 3 nrı']u insaııdrr. Insarırrı
daha yüksek kaiegorileri de var,Jır, f;ikat insanlar bu yük-
sek kategorilere ait olarak doğmazlar. lJepsi l no'lu, 2
no']u, 3 no'!u insanlar oiarak dcığar ve daha yüksek kate5o-
rilere sadec"e ekolier aracıiığıvla uiaşabilirler.

47
iııısalrılı ıfrllıuryrıv ı,s İ«o ıalıs i

4nır'lu insan: Eu hiliyle doğmaz. O, bir ekcıl kültiirü-


nün ürünüdür.4 no'lu insan, kendisi hırkkıı:daki tıilgisiyie,
bulııırciuğu kı,,rıurrr Jıakkıırdaki anlayısıyla ve tek-nik olarak
ek gerekirse, sabit merkezi kazarrmış
1, 2, 3 ncı'lu insarıl ıiır. Sabit bir çııkim
ii-[ İt:i2:,ıl,ıılıiası deı k, surrrluluk, sabii
"BeEı" ve irade kazaırrna fikrinin, yani gelişıne fikrinin, o
kinıse için diğer ilgiiı alaıirlarrr"ıclan daha ijnernii hale gel-
rniş olrı:iasr rit:irektir.
4 no'lu ir:sanrn diğer bir özelliği, onr:ıri fonksi,vc,,niarr-
nın ve rnerkezlerinin cJair;i cleırgeli clinasıciır O,ıle ki, bun-
lar, ekt-ıl disiiılirı ve mctol]arına gıire, kerıdi, iızerinde çalış-
şriadan dcrıg*lerrerırezler.
5 nrı'lu insan: Teklik ye }<endi kendinin şuurı.ıııeia
cılınayr cılirı_rı ıiş tıir insanuj lr_ Alelö de iırsa nl ardan -[ar k!; ıj l r
"

çünki onda 7iik-cek rnşrkezlerdeıı biri zateı. c;ilışır ve- I,2, !,


no'lu aie].Aı.le irısanlarrn sai,ıip oirnaiJığı birçok işleı,Iere ve
güçlere saliiptir.
6 rto'lıı insan: übjei<tif şrııırlt_ıiuğa -ıtraşrnış bir insırrı-
drr. Onrla, lıir-başka yüksek merkı:z ıalış;.r. AielAde irısaııın
anltryışınrıı dışıııda, ciah;.ı birçoi. yt,ıri veteneilcre ve güçleı-
re sahipLir.
7 no'],ıı ınsan: Eoir irışaı:ıın elde eılebiieceği her şel,i
ediırıniş hir irrsanıirr" $ürekli bir "Ben"e ve özgür iradeye
sahiptir" Kenclisin_dı.ki biitün şuur tluruirılar,,ını kcırıtrol
edebilir ve :ıaten eriinıı:,iş oiduğıı hiçbir şeyi kaybetrnez,
Bir bıişka tanirrra göre, güncş sısteıninin sır,ir]arı içinde
olün,ısüzciür
İrrsonrn y*di kategoriyı,ı ;ıyrrlışınr anlamak çok örıemli-
rliı', çüirki iiısan f;ıalivctiı.i inı:u:lenrenirt türrı ıntirnküır
ynlJ.;.rrırıda, rç rdır.
layanlarırr ol nası
Lr:zaiıürieri 5ı çok

48
ixrııci»rns
Alet y.a da vasıta verir.
Örneğin, din, sanat, bilirn ve felsefe genel kavramlarr-
nr ele alın. Dinle başlayacak olursak, fetişizmin iremen he-
men türrı biçimlerinin 1 no'lu insanrn dini olması gerektiği-
ni gönirüz. Bu
değildir. Dryg
run dini, bazen
leri ve inançları değişik olanlarrn işkence edilmesine dönü-
şür. 3 no'lu insanın dini herlrangi başka bir şeyden daha
önemli olan, sözcükler, biçimler, Ayinler hakkında tartış-
malarla dolu teorik ve skolAstik bir dindir. 4 no'lu insanrn
dini, kendini geliştirmeye çalışanın dinidir. 5 no'lu insanrn
dini, tekliğe ula,şmrş olanrn dinidir. Bu insan 1, 2, 3 no'lu
insanlarrn ne görebileceği, ne de bilebileceği birçok şeyi
görebilir ve kıilebilir. 6 no'lu ve 7 no'lu insanlarrn her ikisi-
nin de dinleri hakkında hiçbir şey bilemeyiz.
Aynı ayrım, sanat, bilim ve felsefe için de geçerlidir. 1
no'lu insanın Sanatı, 2 no'lu insanrn Sanatı, 3 no'lu insanın
sanatı; l no'lu insanrn bilimi, 2 no'lu insanrn bilimi,3 no'lu
insanrn bilimi, 4 no'lu insanın bilimi ve benzerleri olmalı-
dır. Kendiniz, bunlarla ilgili örnekler bulmaya çahşmalrsı-
n|z.
Kavramlarrn genişlemesi birçok problemlerimize doğ-
ru çözümler bulrna imkArumızı büyük ölçüde arttrrrr.
Bu; aslında birleşik olan değişik kategorilerin fikirleri-
ni bizim içirı birieştirecek ve gerçekte değişik olan görü-
nürdeki aynı kategorileri bölecek yeni bir dili. inceleme
irnkAnınr sistemin bize vereceği anlamına gelir. Insan söz-
cüğünün 7,2,3,4,5, 6 ve 7 no'lu insanlar biçirninde yedi
sözcüğe ayrrlmasr, bu yeni diiin bir örneğidir. Bu bize
psikolojinin, yeni bir dilin incelenrnesi oiarak dördüncü
tanımınr verir. Bu yeni dil, insanlarrn bazen bulmaya veya
icat etmeye çalıştıkları evrensel bir dildir-

49
iıısaıırıv eiriıvıreygru ps i«oro 1 isi

"Evrensel bir ctil ve felsefi dil" ifacleleri, rnecazi arr-


lamda alrnnıama].rdır. Matematiksel sembollerin evrensel

konuşma irnkAnı sağlar.

50
üçünıcü nnns
Insanrn makine olduğu fikri, yeni bir fikir değildir.
Gerçekte, mümkün olabilen tek bilimsel görüştür; vani de-
ney ve gözleme dayalı bir görüştür. İnsanrn mekanikliği-
nin çok iyi bir tanımı, 1.9. yıjzyıl.ın ikinci yarrsrnda psiko-
fizyolojide verilmiştir. Insan, dç etkiler almadan herhangi
bir harekette bulunamayan bir varlık sayrlmıştır. O zaman
bilim adamlarr, insanı.n doğuştan bütün dış ve iç etkilerden
yoksun bırakılması mürnkün olsaydı ve hAlA canlı tutula-
bilseydi, en küçük hareketi bile yapamayacağınr ileri sür-
müşlerdi.
Elbette, böyle bir deney bir hayvanla bile imkAnsızdır.
Çünki yaşamı sürdürme süreci; nefes alma, yeme ve ben-
zer|eri, önce farklr tepkisel hareketleri başlatacak ve sonra
hareket rnerkezini uyaracak, her türlü etkiyi doğuracaktır.
Fakat bu fikir ilginçtir, çünki makinenin faaliyetinin
dış etkilere dayandığını, bu etkilere.olan töpkilerle faaliye-
tini başlattığını açıkça göstermektedir.
Makinedeki merkezler, kendi türündeki her bir etkiyi
almak ve bunlara uygun bir biçimde tepkide bulunmak
için mükemmel biçimde ayarlanrr. Merkezler doğru çalıştı-
ğında makinenin çalşmasrru ayarlamak; bunları incelemek
ve hatta yönlendirmek kadar, makineyle ilgili gelecekteki
birçok olayr ve tepkileri önceden görmek mümkündür.
Fakat, rrıaalesef rnerkezler sağlıklı ve normal olarak
adlandrrrlan insanda bile çok ender olarak, gerektiği bi-

51
iıvsaıvrıv niüwııtwN ı"si«oro1 isi
çimde çalrşrr.
Bunun nedeni, merkezlerin belirli bir yolla birbirleri-
nin yerlerini alabilecek tarzda yapılmış olmalarrdrr, Doğa-
nrn orijinal plAnında bunun arnacr şüphesiz, merkezlerin
olabi-
çalışmasıru sürekli kılmak ve makinenin çalşmasrna
İecek mümkün müdahalelere karşı koruyucu bir önlem ya-
ratmaktı; çünki bazr durumlarda, bir müdahale ölümcül
olabilirdi.
Fakat merkezlerin birbirleri için çalışma kapasitesi,
eğitilmemiş ve gelişmemiş bir makinede (bizim makinele-
..i*i, gibi) aşırılaşrr ve sonuç olarak makine, her merkez
kendi İsıl çalışmasrnl yapacak biçimde çok ender çalışır,
Neredeyse her dakika bir merkez kendi çalışmasınr brrakır,
bir başka merkezin çalrşmasını yapnaya çalrşır, bu başka
merkez <le buna karşılık olarak, bir üçüncü merkezin çalış-
maslru yapmaya çahşır.
Merkezlerin belirli bir dereceye kadar birbirlerinin ye-
rini alabileceklerini söyledim, fakat tamamen alamazlar ve
kaçrnrlmaz.olarak böyle durumlarda daha az etkin biçimde
çalrşrrlar. Örneğin, hareket merkezi, bir noktaya
kadar zi-
hin merkezinin çalışmasını taklit edebilir, fakat sadece, ör-
neğin rüyalarda ve gündüz rüyalarnda (hülyalarda) oldu-
üretir, Bu-
ğu gibi, çok belirsiz ve bağlantrsrz düşünceler
İu., ka.ş,lrğrnda, zihin merkezi, hareket merkezi için çalı-
şabilir. Örneğin, yazacağınu her harfi ve nasıl yazacağınızı
düşünerek yazmay a çalışın. ]llerinizin veya bacaklannızın
yardrmsız olarak yapabileceği bir şeyi yapmak için zihnini-
zi kullanmaya çalışarak, bu türden deneyler yapabilirsiniz,
Örneğin, her harekete dikkat ederek merdivenden aşağıya
inin ya da her küçük hareketi zihninizle hesaplayarak, elle-
rinizİe alışageldiğiniz bir işi yapm. Çalrşmanın ne kadar
daha güç olduğunu, ne kadar daha yavaş olduğunu ve
zihnin merkezinin, hareket merkezinden ne kadar daha

52
üçüıucüorns
beceı:iksiz olduğunu hemen göreceksiniz. Bunu ayn| za-
manda yeni türden bir hareketi öğrendiğiniz zaman da gö-
rebilirsiniz; farz edelim ki, daktilo kullanmayı öğreniy-or-
sunuz veya herhangi bir türde yeni fiziksel bir işi öğİeni-
yorsunuz veya tüfek kullanmayı öğrenen bir askeri ele
alm. Bir süre için bütün hareketleriniz (ya da hareketleri)
zihin merkezine bağımlı olacaktrr, sadece bir süre sonra
hareket merkezine geçecektir.
Herkes, hareketlerin alışkanhk olduğu, bütün ayarla-
malarrn otomatikleştiği ve her zaman heİ hareketi düşün-
mek ve hesaplamak gereğinin olmadığı zamanki rahatı bi-
lir. Bu, hareketin normal dururnda ait olduğu hareket mer-
kezine geçtiği anlamına gelir.
Içgüdü merkezi, duygu merkezi için çalışabilir ve
duygu merkezi de ara sıra bütün diğer merkezleİ için
çalı-
şabilir. Bazı durumlarda, zihin nrerkezi nefes alma esnairn-
daki göğüs hareketi gibi görülebilir, hareketlerle bağıntılı
krsrnrn ve içgüdü merkezinin sadece çok küçük Uirİoiti-
münün işini yapabilmesine rağmen, zihin rnerkezibazen
içgüdü merkezi için çalışmak zorundadır. Bazen yoginin
nefes alışı olarak tanrmlanan ve yetenekti, cleneyimli bir
öğretmenin tavsiyesi, gözierrıi olmadan hiçbir zaman de-
nenmemesi gereken yapay nefes alıp verme örneğiırde ol-
duğu 8ibi, içgüdü merkezinin işlevlerine karışmak-çok teh-
likelidir.
Merkezlerin yanlış çalışmasrna dönciüğümüzde, bu-
1yn |tirn pratik yaşamımızr doldurduğunu söylemeliyim.
sönük izlenimlerimiz, belirsiz izlenimlerimiz, izlenim ek-
sikliklerimiz, birçok şeyi yavaş anlayışirnrz, çoğu kez eş-
koşnıamız, kaie almamrz, hatta yalİn söylemJmiz; tüm
bunlar, rnerkezlerin yanlış çalışmasına dayİnır.
Merkezlerin yanlrş çalışması fikri, alelAde düşüncemi-
ze ve dilirnize girmezvebize ne kadar
çok zarar verdiğini,
iıvsaıvrN ririırııaryrıv ps i«orolisi
bu biçimde ne kadar çok gereksiz enerji harcadrğrmızn ve
merkezlerin bu 1ran|ş çalrşrnasmrn bizleri sürüklediği zor-

rn:zda,biz biimeden kendimizin bir bölüınünün, bir başka


bölüm yerine çalıştığı gerçeğinde yatan tehlikeyi fark et-
- başlarız.
meye
Kendi kendiıri inceleme ve gözlemleme yolunda, sa-

surlarrn vanl sıra, her birinrizin sadece kendisine aii başlıca


kusıırlan vardrr ve burılar da zamanrnda incelenmelidir"
tsaşlangıçta; insanrn dış etiilerie harekete geçen bır
makingolcl,.rg, ri*=,ı.,ın gerçekten doğru Ve bılimsei tıir fi_
kir olduğu nu lıeiirtrniştim.
Bilinıin bilrned iği şunlardır:
]. Makine insaıı, standarciına uvgun çalışmarnaktadıı,;
ve gerçekte normal stan rlard;_r,ın çok altında çalışrnaktad ır.
Yani., tüm güçleriyie ve bölüırJerivle faalivet ,qösterıne-
rnekted ir,
2. Birçok engellere rağmen, faıklı alıcı güçlerı: ve faali-
yet}ere sahip standartlarr keniisi için geliştirebilir ve yara-
tabilir.
Şi koşullarCan
çünki, ina rağmen,
bun,urı av-ıda iç ı"e d
tird iğ;i lıatrlanmalrd ır.
Bıı koşutrlar nelerdir?

54
üçüıvcüorns
Bu koşulların iiki, insanrn dururnunu, güçlerini ve
imk2nlarını hatrrlarnası, şirndiki durumurrdan kurtulmasr
için ya çok güçlü bir isteğe sahip olması ya da değişimle
gelrnesi gereken yeni ve bilinmeyerı lıir clurum içirı çok
büyük bir ilgiye sahip olnıası gerektiğidir. Kısaca söyler-
sek, ya ktıvvetli lıir biçimde şiındiki durumunu redriediyor
olnraiı ya da ulaşıtrabilecek geJ_ecekteki durum tarafirıdan
çekiliyor olnıahdır.
Bundan başka, kişinin ]ıelirli bir hazırlığr olmahdir.
I(şi, kendisine anlatıiaru anla1,alıilmelidir.
Ayn: zarn;ında, dışe_rrda da uygun k"oşuilar içinde oJ-
mahdır. Iriceieme için yeterii seıbesI zamanr olmalr ve in-
celemeyi miimkün kılacak koşııilaı:cia yaşanıalıdır.
Gerekli olan tı'irır koşulları sal,mak imkAnsızdır. Fakat
bu koşııilar cliğer şeylerin arasrnda bir ekolü de içerir"
Ekol, belirli bir ülkede bu ekolün var olabileceği sos.7al ve
politik kcşulları .fa belirtiı,, çtinki rastgele koşullar içinde
yaşayamaz ve az ya da çok düzenli bir yaşam, belirli sevi-
yede bir küjtür, kişisei iizgürlük bir ekoiün varolıı,ıası için
gereklidir. Zanrarrımız bu açııJa.ır özellik]e güçtür. f)oğu'
daki ekcller çabı;ık bir biçimde kaytıoluyorlar. Birçok ülkt:-
de ekol kurınak }<e"cinlikle imk6nsızdır.
"Evrerıirı Yeni Mndeli" adlr kitabım.da bı"ı konııyla il-
giJi "N4anıı Karıurrları"ndan bazr satrrlar a1,1ıın. "

Bir snataka (ev sahibi) için kurailar:


51. Ne sutralar tarafıneizin vönetilen, rre dinsizler tara-
findan iskön ediXen ne de ayrılrl:çı fikirleri oları kişiler tara-
tiiıciarı fetlredilen ya Ca düşük kasttrarrn insanlaruiin bol ol-
duğı.ı bir üike<le yaşamamalıdır.
7l9. Ne topluın ıiışıncla bıı:akılanlarır}ı ne insanlarrn en
düştiğü o!a.n Kandalasların, rıe Pukkaseslerin, ire budalala-
r.ın/ ne kibirli insanlarrn, ne düşük srnrftan insanlarrn, ne de
Antvavasayins (n:ıezar kazrcrXarr) clostı,: cılrrıamalidrr.

55
iıvsıw ng niıiııııryr.ıv r s i «o t o 7 i s i
Bölüm VIil
22. Çoğunlukla sutralar tarafindan iskAn edilmiş, tan-
rısrz insanlarla dolu ve ikinci kez doğmuş kişilerden yok-
sun bir krallık, açlrk ve hastalığa uğrayarak bütünüyle yok
olacaktu.
Manu Kanunları'nın bu fikirleri çok ilginçtir çünki, bi-
ze farklr siyas;ıl ve sosyal koşullar üzerinde, ekol çalrşınasr
görüş açısındarı bir yargıda bulunabilrr.ernizi sağlayan bir
İemel vermektedir. Taraftarlarr bu koşulların ilerietici ol-
duğunu iddia etmelerine,ıe hatta aklı zayıf kişileri aldat-
mayı başarabilrneleıine rağmen bu kanunlar hangi kcışul-
larrn gerçekteşı ilerletici ve hangilerinin sadece biitün ger-
çek değerierin yıkımını getirdiklerini görmemize yardrrrrcr
olmaktacirr.
Fakat dış koşullarbize bağımlı değildir. Belirli bir de-
receye kadar, bazen de büyük bir zorlukla yaşanrayı tercih
ettiğimiz ülkeyi seçebiliriz, fakat yüzvılın istediğimiz dö-
nemini seçemeyiz; kaderin bizi yerleştirdiği ciönerrıde ne
istediğimizi bulnraya çalışmalıyız.
Bu nedenle, gelişim için hazırlığın başlangıcı bile sa-
dece ender olarak hepsi biraraya gelen iç ve dış koşulların
bir bileşimine ihtiyaç duyacaktır.
Fakat, a}rnl zamanda; en azrndan iç kcşulların ilgili ol-
drg" kadarıyla, insanrn bütünüyle rastlantr (kaza) yasasr-
na brralulmadığını anlamalıyız. Eğer ilgi duyarsa ve şans-
lıysa onun için.düzenlenmiş ve 1,olunu bulabileceği birçok
ışklar vardrr. İmkanlan o kadar azdır k| şans unsuru da
hariçte bırakrlarnaz.
Şimdi şu soruya cevap verneye çal-ışairm: Insana yeni
bilgi edinmeyi arzı,ılatan ve kendisinin değişmesini isteılen
nedir?
İrrsan yaşa. ıda iki tüılii tesir altında yaşar. Bu çok
iyi anlaşılmalıdr. ve iki tesir türü arasrndaki fark çok aç*

56
üçüvcünrns
oimairdir.
Birinci tür tesirler: Yaşarnrn kendisi tarafrndan yara-
tılan ilgiler ve çekici şeylerden oluşur: Insanrn sağlık, em,
niyet, zenginlik, zevkler, eğlenceler, güvenlik, kibir, kendi-
ni sevme, iin gibi ilgileri...
İkinci tür tesirler: Yaşam içerisinde yaratılnrayan, fa-
kat orijinal olarak ekollerden gelen fikirlerin uyandırdığı,
farkiı düzendeki iigilerderı oluşur. Bu tesirler irısana direkt
biçirnde ulaşmaz. Her zaman birinci türdeki tesirlerle.karı-
şrk olarak ve genelde başlangıçtaki duruırılarrna cok az
benzeyen bu tesirler, yaşamm genel döngüsü içine atıiırlar,
birçok farklı zihinlerden geçerek insana felsefe, bilirn, din
aracılığıyla ulaşırlar.
Birçok dururnda insanlar, ikinci türdeki tesirlerin de-
ğişik kaynağrrrı fark etmezler ve çoğu kez bunları birinci
türdeki tesirlerle aynı kaynağa sahip olarak açıklarlar.
Insan bu iki tür tesirin varlığını bilmernesine rağmen,
bunlarrn her ikisi de ona etkide bulunrnakta ve kendisi de,
o ya da bu şekilde cınlara tepkide bulunmaktadır.
İnsan, birinci tiirdeki tesirlerin biri veya bazrlanyla,
daha çok eşkoşar ve ikincı türclen tesirleri hıç duymaz; \re-
yahut ikinci türden tesirieri biri ya da bir başkasr tarafin-
dan cezbedi]ebilir ve etkilenebilir. Her iki durumda, sonlrç
farklrdrr.
Birinci türden tesirleri A tesirleri, ikinci türden tesirle-
ri B tesirleri cılarak adiandi;acağız.
Bir insan tamamen A tesirlerinin veya belirli bir A te-
sirinin etkisi altındaysa ve B tesirlerine çok ilgisizse, onda
hiçbir değişim olmaz. Gelişim imkAnı, yaşammın her yılıy-
ia birlikte azalır ve belirli bir yaşta, bazen oldukça erken
bir yaşta, tamamen kaybolur. Bu, insanrn fiziksel olarak
hAlA hayatta olmasrna rağmen filiz vermeyen ve bir bitki
üretemeyen bir tohum gibi öldüğü anlamma gelir.
iNs,ıNtnı Ri l-i Nıvtr,yrıç ı,si«aroİi s i
Fakat diğer taraftan insan,: bütünüyle A tesirleriniıı et-
kisi alhııda cleğiJ de, ts tesirleri onu cezbedivıır, duyguian-
drrryor ve <liişündtirüyorsa, bu tesirlerin ortaya çıkardığı
izleniıılerin sonuçtrarr onda biraraya gelerek, aynı türden
diğer tesirleri çeker. tstiylece" ziiıinde ve yaşamrnda daha
önenıli lıir yer işgal ederek büyür.
B tesirlerinin ori.alıa çıkarilığı etkileı yeterirıce gtiritiy-
se, birlikte kaynaşıriar ve insarıı{a rnanııetik ınerkez deni-
len şeyi olrıştuıurlar" F{emen anlaşılııalıdır ki, bu dı-ırum-
daki "rırerkez" sözaiftü, "öz" içerisinde birer rnerkez oları
"zihirı" ııeıra "hareket" rnerkezi gibi rnerkezlerle ilynr an-
!.aırıçla değildir. Manyetii< rnerkez kişiliktedir. Yeterince
güçtendiğinde, belirii }:ir ıl.:receye kadar yol şliisieı,ici ve
],;orıtrol edici tıir faktör Lıizinetini E;iırerı bir iigiler grubu-
ılıır. ivlanyetik rnerkez kişiıiin ilgilerini beliı]i lıir yörıe
döndürür ve ordan c.ıratja korııınasıruı" yardimcr clı:r. Aynı
zainanda, keırdi. başrna çok şey yapamaz. Bir ekol gerekli-
dir" Manyetik rnerke:ı bir ekolüıı vtrini alan,.az, fakat bjr
ekolün gerekiilığinin fark_ eciiilnesine yai,rlrrı edetıiiir, lıir
ekoiüıi aranrnaya başlanıırasına yarclrrr,cr ol,ı:r va da kişi
bir ekole rastlarrtrşsa, ekoIü tarıinıes-ına, kaybetrncmeye ça-
lişrrıasına yardrrncı olur. Çüıı.}ıi bir ekolü kaybetırıek, l-ier
şeizcit:n daha. konaydır,.
Manyetik bir nrerkeze sahip ohıak, çok açığa ı,uı-iıi-
maInasula rağ;nert biş ckolü gerektirir. Maırvetik rnerkeze
sahip tılmayaiı bir kişi, küçük ya ria zayıf bir manyetik
merkeze sahip kişi ya d_a Lıfu^birleriy,le çeiişen birkaç ;naı,i-
yetik nterk"ezi alan k-işi, yani ayıu zaffıanda i-ıirlıiri yie uy-
g,-lncuz i:irçnk şeyleııie ilgilencn illsan, tıir ekole rastla.;saj
brr ekolle ilgile;ırnez ya da hiçbir şey öğrenmedeıı önce he-
men eİeıştiı,i yapnraya Lıaşlar veya ekol çalrşr,ıası.rııır İlk
güçiükleri iie karşılaştiğrn_da, ilgisi çok çabuk karıbolrır. Bir
-burlur.
cko_iı";ri başlıca güvenilece}" şeyi Bı"ı olınasay<lr, ekcıl,

58
üçüıvcüırns
ekolün öğretisini hemen saptrraı:ak çesitten yarılış insanlar-
la doğacaktı. Doğru biı, rrıanyetik n,ıerkez, kişinin sactrece
bir ekolü tanrmasrna yardırncı olmaz; lr ve B tesirlerinden
farklı olaır C tesirleri diye adlaııdırilabiien ekol öğretisini
c]e hazmetınesirıe yarclımcr olur.
C tesirleri yalnızca ağızdan çıkan sözie, doğrudan öğ-
retirnle, açıklamayla ve gösternreyle iletilebiiiı.
Bir insan C tesirleri itre kaışılaştığında btınlarr hazrne-
deLıiliyorsa, rnanyetik rnerkezde rastiarrtr yasasrndarı. ba-
ğimsızlaştığı söylenebitir. Bu andan itibaren manyetik
nrr:rkez gerçekten rolünü oynamlş ıılur. Bir insaru tıir ekole
getirırıiştir ya da ona oradal.i ilk aclımlarrnda yardım et-
rniştir. Bundan sünra okultın fikirleri ve öğretisi rnartyetik
merkezin yerini alabilir, yavaşça kişiliğin farklı bölümleri-
ne ve zarnan_la da öze nüfuz etmeye başlayabiliı,.
K.işi, alelAıle lıiçimde okuyarak ve ekollerin daha be-
lirgi.n ve ulaşılabilir olcitığu tarihsei döıremleri inceleyerek;
ekollerin örgütlenrneleri, faaiiyetleri hakkında birçok şey
öğrenehilir. Fakat kişinin sadece ekı:lleı,jn kendiieriiıde öğ-
ıenebiieceği, ekollerle ilgili belirii şeyler vardr. Ekol ilkele-
riniır ı,e kı.rrallaruırn ;rcrk].anmasi, ekc*l öğret.isinde Çok
öneınji lıir ver işgal eder
Bu yolda kişinin tiğrendiği en önemli ;lkelerüien birı,
gerçek ekol çalışmas]nln üç hııtta aynr zainaiıda ılerlemesi
p;erektiğidir. Bir çahşmd ü,ol, ya cia ili çalışrııa yo]ı:, gerçek
"ekol çalıginası'' olarak ad landıı,ıiamaz.
tr3u üç hat nelerdir?
Biriııci derste, hu derelerin Lnir ekoi cılırıarlığırıı söyle-
ııiiştim, şimdi bunların ıreden bir ekoi clmadığinr açıkla-
rnaya çaiışacağım:
Bi.r kere,ıincie, Lıir derstr-, lıir" soru sorrılciıı: t]u sisteırıi
inceleyen kişiier sadece kendileri için ırıi çalışrlıçp|21yoksa
diğı-:r kişiier içiıı deı çahşıyorla.r rnı? Şiırıdi bıı soruya ıJa

59
iıvsaıırıv girrivıarrtN ps i«o ıo 7i s i
cevap vereceğim.
Biriııci hat; kişinin kendini incelemesi, sistemi ya da
"dili" incelemesidir. Bu hatta çalrşan kişi, elbette kendisi
için çalışır.
Ikinci hat; insanın diğer kişilerle ekolde birlikte çaiış-
rnasrdrr. Kişi sadece onlarla birlikte değil, ayrrca onlar için
de çalışır. Böylece ikinci hatta insan, insanlarla insanlar
için çalışmasınr öğrenir.
Bu nedeırle ikinci hat,bazı kişiler için özellikle zordur.
Uçüncü hatta kişi ekol için çalışır. Ekol için çalişrrken,
kişi ilk önce ekol faaliyetini, amaçlarrnı ve ihtiyaçlarr anla-
malrdrr" Kişi gerçekten iyi hazırlıklı olmadıkça, bu zaman
gerektirir, çünki bazı kişiler üçüncü hatta başlayabilir ya
da bunu herhangi bir yolla kolaylıkla bulabilir.
Btı derslerin bir ekol olmadığını sö1,Iediğimde, bu
dersleri.n, sistemin ve kendi kendini incelemenin sadece:
iek çalışma hattı imkAnı verdiğini kastetmiştim. Birlikte
öğrenerek bile kişilerin ikinci çalrşma yolunun başlartgıcını
inceledikleri ve en azrndan birbirlerine katlanmayı öğren-
dikleri doğrudur ve düşünceleri yeterince geniş, idrak
edişleri yeterince hızhysa ikinci ve üçüncü çalışma hatları
hakkında bile bir şeyler kavrayabilirler. Yine de kişi sadece
bu derslerden çok şey bekleyeınez.
Ikinci çalışnıa hattırıda, tam bir ekol örgütlenmesinde
irısanlar sadece birlikte konuşmamali, aynı zamanda bir-
likte çalışmalrdrrlar. Bu çalışma çok farklı olabilir, fakat o
veya bu biçimde ekol yararlr olmahdrr. 8ölı]969 bu, birinci
hatta çalışmakla, insanlarrn ikinci hattr inceledikleri; ikinci
hatta çalışarak da üçüncü hattr inceledikleri anlamma gelir.
Daha sonra niçin üç hattın gerekli olduğunu ve niçin sade-
ce üç çahşrna yoluırun başarılı bir biçimde belirli bir amaca
doğry ilerleyebileceğini öğreneceksiniz.
Insanrn uykuda olduğunu, hangi işe başlarsa başlasrn

60
\

üçüıvcüorns
hemen ilgisini kaybedeceğini ve mekanik olarak devam
edeceğini fark edersiniz. Uç çalışrna hattrrrrn ger.ekli oluşu-
nun ana nedenini, şimdi bile anlayabilirsiniz. Uç çalışma
hattı gereklidir; çünki her şeyden önce bir hat, diğer bir
hatta uykuya dalmış insanı uyandrrrr. Eğer kişi gerçekten
üç hat üzerinde çalrşrrsa, hiçbir zaman bütünüyle uykuya
dalmayabilir; her ne durumda olursa olsun, kişi, daha önce
olduğu kadar nrutlu biçinrde uyuyamaz; her zaman uya-
nacak ve çalışrnasrnrn durmuş olduğunu fark edecektir.
Uç çalışma arasrndaki çok karakteristik bir farkı da
gösterebilirim.
Birinci hatta kişi, başlıca sistemin etüdü ya da kendini
inceleme ve kendini gözlemleme üzerine çalışrr ve çalışma-
srnda, kendisine ilişkin olarak, belirli bir rniktarda kişisel
girişim yeteneğini göstermelidir.
Ikinci çalışma hattında kişi, belirli örgütlenmiş bir işle
bağlantilı olarak çalışır ve sadece kendisine söyleneni yap-
malrdır. [kinci hatta kişisel girişim istenmez ya da kabul
edilmez. Burada ana nokta disiplin ve verilenlerdeır daha
iyi gözükse bile, kendi fikirlerinin herhar,ıgi birini ortaya
atmadan, anlatılanr tam olarak izlemektir.
Uçüncü hatta, tekrar kişi daha çok kişisel girişim gös-
terebilir, fakat daima kendisini incelemeli, kurallara ve il-
kelere ya da kendisine anlatılanlara karşı kararlar almakta
kendine izin vermemelidir.
Daha önce çalışmanın, dilin incelmesiyle başladığını
söylemiştim. Bu noktada, şimdiden bu yeni dilin belirli sa-
yıda sözcüklerini artık bildiğinizi fark etmeye çalışmanız
çok yararlı oiacaktrr. Bu yeni sözcükleri saymanrz ve bir
yere birlikteyazrnan|z da çok yararlı olacaktır. Ancak, her-
hangi bir yorum olmadan yazılmalıdrr. Yorumlar, sizin an-
layışınrzda olmalıdır. Onları kAğıda dökemezsiniz. Bu
mümkün olsaydı, psikolojik öğretilerin incelenmesi çok

67
iıvsaıvıv ri riN yrewr,ı p si xo ro 7 is i
basit olurdu. Bir tür sözlük veya sözcük dizini yayınlamak
yeterli olurdu ve insanlar biunmesi gereken her şeyi bilir_
ierdi. Fakat maalesef bu imkAnsrzdrr ve insanlar bunlarrn
her birini öğrenmek ve her biri üzerinde kendileri için ça-

ere dönmeli ve uzun bir ekol ça-


daha hrzh niçin gelişemeyeceği-

bunları okuma, bunlarr lıiraraya getirerek anlamaya çalrş-

gözlemlememizle yaratrlrr.

62
üçüncü orns
Siiiırdirler üzeı,indeki tesirler veya izlenirnler, çağrı-
şınllarla birb.irine b,ağlıdır. Çağrışımlar/ ya aynl anda alı-
rran ya da herhangi bir biçimde biı,birine benzer izlenimleri
birbirine bağlar.
Ilk dersimde, hafizanrn şuuJa dayaiı cıldıığunu ve as-
lında sadece şuurluluk anlarınr lratırladrğımızr söylenriş-
tinr. Birbirleriyle bağlantılı, farkh, eş zarnanlı. izlenimlerin;
bağlantısz izlenimlerden daha uzun süre hafızada kalaca-
ğı cıidukça açıktır. Kendi kendinin şuurunda oi:na anrnda,
hatta buna yakın tıir durı"ımda, bu anın bütün izlenimleri
bıirbirine bağlanır ve bağlannrış bir biçimde hafrzada kaiır.
Içsel benzerlikleriyle bağlantılı olan izleninrier için cle ayn1
şey geçerlidir. Eğer kişi, izlerrirnleri ajrna arrrnda daha şu-
urluysa, yeiıi izlenimleri, eski birbirine benzer izlenirnlerle
daha belirgin bir biçimde Lıağlayacak ve burrlar hafizacla
bağlantıiı kalacakiır. Diğer laraftan, kisi eşkoşma duru-
munda izlenimler alryorsa, bunlarr fark etmez ve bunların
izleri, değerlendirilnıeden ve çağrışımlarla birleştirilmeden
önce kaybolur. Eskıışrna dururnunia kişi görrıez ve işit-
mez. Kişi tümüyle kendi clerdi, arzusu/ imajinasyonu için-
dedir. Keırdiııi ıresnelerden, duygı,ılardan veya anrlardan
ayrramaz ve çevresindeki bütün dünyalıla bağlarıtısını
kaybetmiştir.

63
pönnünşcü DERs
Bugün rnerkezlerin daha ayrrntilr bir incelerrıesiyJe
başlayaİağ u,. Bu, dört merkezin diyagrarrırdrr,

ZIHIN \4EItKEZI Baş

o
DUYGUIUERKEZI

HAREI(ET ve o
o
içcü»u
MERKEZLERI
»önoürucü orns
keırdinde, aleiAde bilimin ve hatta anatonrinin henüz bil-
rnediği birçok özellikler içerdiğinden dolayı, bu ifadeyi
doğrulayacak hiçbir aracınız yoktur. Bu tuhaf görünebilir,
fakat insan bedeninin anatornisinin, tarnarırlarrrnrş l-ıir bi-
lin,ı olmaktan ı"ızak olduğu bir gerçektir.
Bu yüzden, bizden saklı merkezlerin incelenrnesi,
aras trrrnanrıza açık olan, bu merkeztrerin fonksiycniarrnın
gözleıniyle başlamafu.drr.
Bu rıldukça bilinen bir yoldur. Fizik, kimya, astrono-
nri, fizyoioji gibi farklı biiimi*rde, incelemeyi arzu etiiği-
nriz gerçeklere, r-ıesnelere ya da korıulara ulaşamadığımız-
da, Lrunların sonuçlarllıın veya izieıinin araştrrrlrnasıyia
çalışrnaya başlanıalıyız. Bu ılururrıdiı merkezlerin direkt
fı,ınksiyoniarıı,ıa değiııeceğiz; iıu nedenle, fonksiyon]ar
hakkında biiiün belirlediklerinriz merkez]ere uygulanabi-
i;r.
Bütiiır nıerkezlerin ortak birçok yönleri vardrr ve aynr
zarnarrda her rnerkezin, zilıinele }ıer zamarr tutuimasr gere-
ken, ken_dirıe iizgü özeliikle,i vardrr.
Merkezierle ıigili olarak anlaşrlması geteken en önern-
li ilkelerden biri, hrzlarrndaki büyük, farklrlrktrr, yani
fonksiycı,,larıntn hız l a rındaki farklılı ktır.
En yavaşr zihin merkezidir. Daha h:ziı olmasına rağ-
men bundan sonra az ya da çok ayru hıza sahip, hareket ve
içgüdü nrer,kezieri gelir. Uyanrk durtımdaki uykuda, sade-
ce çok eırıler olarak gerçek tırzına yaklaşan ve genellikle iç-
güdü ve hareket ınerkezleriniri lızıyla calışrnasrna rağmen
bütüıı }ıunlarrn en h:.zlrsr duygu merkezidir.
Gözleırıler, fonksiyonlarin hızlarındaki büyük farklı-
liklarr belirlen-ıernize yarciımcı olabiiirler, fakat bize kesin
sonuçlar verernezier" Gerçekten, fark çok büyüktür. Aynı
organizmarun forıksiyonlarr arasındaki hız farkı, düşünebi-
leceğinizden daha büyüktür. Biraz önce söylediğim gibi

65
inısawrıv s iı iwIuIrı,EI,I nsi«o tolisi
alelAde araçlarrmrzla, merkezlerin hrzlarrndaki farktriiıkları
ölçemeyiz; fakat bunlar].n ne oldukları bize anlatıhlsa/ sayr-
laİın degil, büyük farklılıklarrn varlığrnr doğrulayacak bir-
- <ılay bulabiliriz.
çok
Bu nedenle, sayıları getirmeden önce, herhangi özel
bir bilgi olmadan yapılabilecek alelAde gözlenıler hakkm-

münü kaçrracaksrruz; aksi takdirde bir kırza tehlikesirıe


manrz kalabilirsiniz ve belki de gözlemlemede rsrar eder-
lj.ikle daha da hız]ı cılan duv-
cek birçok benzeri gözlemler
a, fonksiyonlarrmrzın farkli
hızları üzerirıe birçok gözlemleri vardır, fakat sadece çcık
ender olarak gözleınlerimizin ve deneyimlerimizin değeri-
ni biliriz. Sadece ilkeyi öğreııdiğim\z zar:lanı, daha önceki
a başlıyoruz.
farklı hızlarla ilgili sayılarin, ekol
ğini ve bilindiğini söylemek gere-
kir. Daha sonra göreceğiniz giLıi, merkezlerin hızlarıırdaki
fark, kozmik bir anlamı olan çok ilginç bir sayıdır, yani bir-
çok kozmik sürece girer ya da daha doğrusu, birçok
koz-
mik sürecin birini diğerinden ayrrr. Bu sayı 30.000'dir. Bu,
hareket ve içgüdü merkezlerinin, zihin merkezinden
30.000 kere daha hıziı <ılduğu anlarnına gelir. Uygun hı-

66
-l

DÖRDLİNCÜDERS

zıyia çalıştığr zaman duygu merkezi, lrareket ve içgüdü


merkezlerinden 30.000 kere daha hızlrdır.
Aynı organizmanrn işievtrerinin hrziarır-ıdaki böyle bü-
yük bir farka inanmak zcırdur. Aslında bu, farklı merkezle-
rin oldukça farklı bir zamana sahip olduğu anlamrna ge-
lir. Içgüdü ve hareket rnerkezlerinin zihin merkezinden
30.000 kere daha uzun bir zamanll ciuygu merkezinin de
hareket ve içgüdü rnerkezleriııden 30.000 kere daha uzun
bir zamanı vardır.
"Daha uzun bir zamanın" ne anlama geidiğini açıkça
anlıyor musunuz? Bıı, bir merkezin yapmak zorunda oldu-
ğu her türden iş için, çok daha uztın Lıir zamanı oiduğu an-
lamrna gelir. tsu rre kadar tuhaf görüniirse görünsün, mer-
kezlerin hızlarındaki büyük farklılık olayı, alelAde bilimin
açıklayamadığı, genellikie sessizce geçiştirdiği ya da yal-
nızca tartışmayı reddettiği birçok iyi bilinen olayı açıkla-
maktadır. Burada, fizyolojik ve zihinsel süreçlerin bazrları-
nin ş;ışırtrcı ve a çrklan aıııaz hızl'arını belirtmek istiyorum.
Orneğin, bir adam bir bardak alko]lü içki içer ve he-
rnerr daha bir dakika bile dcılmadan, birçok yeni ciuvguları
ve duyumları (sicaklık duygırsu/ gevşeme/ rahatlama, hu-
zurl memnrrniyet, ivi oluş ya da öfke, kızgırılrk ve berrzer-
lt_"rini) deneyimleı,. Neler iıissettiği farklı dururnlarda deği-
şik olabilir, fakat bedenin uyarıcıya çok hızlr cevap verdiği,
neıedeyse lremen tepkide bulunduğu gerçeği geride kalır.
Gerçekten alkol ya da bir başka ı,ryarrcr hakkında ko-
nuşmaya gerek yoktı.ır; eğer bir insan çok susarnışsa ya da
çok açsa, bir bardak su veya bir parça ekmek de aynr ça-
buk etkiyi gösterecektir.
Belirli siireçlerin btiyük hızını temsil eden benzer
olaylar, örneğin rüyaları gözlemlemede de fark edilebilir.
"Evrenirı Yeni Modeli" adlı kitapta bu gözlenılerin bazıları-
nı belirttinr.

67
iıvsaıvni Biriıvuryrıv ps i«oıolisi
Farklılrk, ya içgüctü ve zihin merkezleri arasrnda ya
hareket ve zihin merkezleri arasrndadır. Fakat bu r_ılayiara
öyle alışığrz ki, nasrl ttıhaf ve kavranrlamaz olduklarını,
çok ender düşünürüz. Elbette, kendisi hakkında hiçbir za-
man düşiinmemiş ve kendini incelemeyi hiç denememiş
bir iırsan için, bunda ya da başka bir şeyde ilginç bir şey
yoktur. Fakat gerçekte, bilinen fizyolojinin görüş açrsrn-
daır, bu olaylar nerdeyse rnucizevi görünmektedir.
Bir fizyolog, içkiyi veya bir bardak suyu içme ve etki-
lerini duyrna arasındaki geçirilmesi gereken birçok karma-
şık sürecin nasıl olduğunu biJ.ir" Ağız yoluvla bedene gireıı
her rnadde birkaç değişik biçirnde analiz edilnreli, denen-
meli ve sadece bunlardan sonra kabul edilmeli ya da red-
dedilrnelidir. Bütün brınlarrn lrepsi lıir saniye içinde ya da
daha az bir sürede meydana gelir. Bu bir niucizeciir, fakat
aynr zamanda bir mucize değildir de. Merkezlerin hızla-
rındaki fark]ilıkları bilirsek ve bu işi -vapması gereken içgti-
dü ınerkezinin, bilirren zamaruInızr onunia ölçtiiğiimüz zi-
hin merkezinderr 30.00C kere ,lat,.a uzun bir zatnant oldıı-
ğunu hatırlarsak, bunun nasıi olabileceğini anlarrz. Eu, iç-
güdü merkezinin bir saniye ıleğil, bu iş için kendi zaına-
ruyla sekiz saat kadar bir zarnanr var demektir v,e sekiz sa-
atte bu iş, gereksiz bir telAş olmadan, bilinen bir lıiboratu-
arda elbette yapılabitir. Bu yüzderr, sahip c.iduğumuz, r:Ia,
ğanüstü hız fikrimiz tamamen bir aicianmadır. Çünki, bili-
nen zalnanrn ya da zilrin merkezi zanranrnın var olan tek
zaman olduğunu d iişünüyoruz.
Daha sonra yine merkezlerin h.ızındaki farkrrr incelen-
mesine döneceğiz.
Şiıııdi, ciaha sonra kendimizi gözleınlemenıiz ve kendi
üzerin,ıizde çalışmanrrz için bize çok iyi materyal verecek
merkezlerin bir diğer özelliğini arilarnaya çalışalrm.
'
Her rnerkezin pozitif ve negatif iki bölüme ayrıldığı

68
DÖRDÜNCÜDERS

var sayllr.
Bu ayırrm, özellikle zihin ve içgüdü merkezinde açrk-
tr.
Zlhin merkezinin büttin faaliveti iki bölüme ayrrlrr:
onaylarna ve reddetme; evet ve hayrr. Düşüncemizin her
anrnda ya biri diğerindeır ağır basar ya da kararsızlrk du-
rumunda, eşit güç durumuna ulaşırlar. Zihin merkezinin
negatif bölümü, pozitif bölümü kadar yararlıdır ve birinin
diğeriyle olan ilişkisinde herhangi bir güç azalması, zihin
bozukluklarryla sonuçlanrr.
Içgüdü merkezinin faaliyetinde de ayrlm oldukça
açıktır. Pozitif ve negatif olan her iki bölüm ya da hoş ve
nahoş ayırrmr/ hayatta doğru yönelim için eşit derecede
önemlidirler.
Tat, koku, dokunma, srcaklık, ılıklık, serinlik, teıııiz
havanrn hoş duyumlan, bütün bunların hepsi hayat için
yararlı koşulları işaret eder; kötü tat, kqku, dokunma du-
yumlarr, bunaltıcı sicaklrk ya da aşırı soğukiuk duygusu
gibi tüm bu hoş olmayan duyumlar, yaşam için çok zararlı
olan koşullarr belirtir.
Hem hoş, hem de hoş olmayan duyumlar olmadan,
yasamda gerçek yönelimin imkAnsız olduğu kesinlikle
söylenebilir. Dünyada bütün hayvan yaşamınrn gerçek
rehberi duyumlardrr ve bunlardaki herhangi bir hata; yö-
nelim eksikliği ve bunu izleyen hastalık ve ölümle sonuçla-
nlr.
Bir insan bütün tat ve koku duyumlarrnr yitirirse, ya
da doğal olmayan bir biçimde kendisinde hoş olmayan du-
yumlardan tiksinme duygusunu kaldırmışsa, bu insanrn
nasıl çabuk biçimde kendisini zehirleyebileceğini bir düşü-
nün.
Hareket merkezinde, negatif ve pozitif biçimindeki
ayrrrmrn hareketsizliğe karşı hareket olarak, sadece

69
iıvsaı.ırıv ri riw ııryrN psi«o rofi si

mantrksal bir anlamı vardrr. Pratik gözlem için bir anlamr


yoktur.
Ilk bakışta duygu merkezindeki ayırım oldukça basit
ve belirgindir. Neşe, sernpati, se,u,gi, kendine güven gibi
hoş duyguları pozitif bölüme ait ve srkrntr, sinirlerrme, kıs-
kançlık, imrenme, korku gibi nahoş duyguları negatif bö-
lüme ait ele alrrsak, kontı basit görünecektir; fakat bunlar
gerçekte daha karmaşıktrrlar.
Duygu merkezinde doğal olan negatif bir bölüm yok-
tur. Negatif duyguların büyük bir bölümü yapaydır; duy-
gu merkezine ait değildirler ve bunlarla ilişkisi olmayan
fakat imajinasyon ve eşkoşmayia dönüşüme uğramış içgü-
düsel duygulara dayalıdırlar. Bu bir zaman]ar çok iyi bili-
nen James ve Lange teorisinin gerçek anlamıdrr. Bütün
duyguların aslrnda iç organlarda ve dokularda, duyumlar-
dan önce meydana gelen değişimlerin duyulması olduğu-
nu ve duyumlarrn gerçek nedeni olduğunda rsrar ettiler.
Gerçekte, dış olayların ve içte fark edilmesinin duyguları
doğurmadığını söylemek istediler. Dış claylar ve içte fark
edilmesi duyumları doğuran iç refleksleri oluşturur ve
bunlar da duygular (heyecanlar) olarak vorumlanrr. Aynı
zamanda, "sevgi", "ümit", "inanç" gibi pozitif duygular; ge-
nellikle "sürekli duygular" olarak anlaşıldıkları anlamda,
alelide şuur durumundaki bir insan için imkAnsrzdır.
Yüksek şuurluluk durumlarr, iç birlik, kendinin şuurunda
olma, siiıekli "Ben" irade gerektirirler.
Pozitif duygular negatif olamayan duygulardrr. Fa-
kat bizim neşe, sempati, sevgi, kendine güven gibi tüm hoş
duygularrmrz; herhangi bir anda, srkrntr, sinirlenme, krs-
kanma, korku ve benzerlerine dönüşebilir. Sevgi; kıskanç-
lığa, birinin sevdiğini kaybetme korkusuna, öfkeye ya cla
nefrete dönüşebilir; ümit, gündüz rüyalarına ve imkAnsrz
şeylerin beklentisine dönüşeblir; ve inanç, batıl inanca ve

70
DöRDLi?VCüDERS

ral,ıatirk vcren sa.çmalıklarm kabulüne dönüşebilir,


Bilgi arzusu ya da güzellik ı,e ahenk duygusu cılan es-
tetik tıir cltıygu gibi, tanramen zihinsel bir duygu bile eğer
eşkoşma durumuyla lıirleşirse, hemen kendini beğenme,
ki]:ir, bencillik, gurur gibi negatif duygulara karişrr.
Bı"ı yüzden, tıir yanlış yapma ihtimali olnradan, poz|tif
duvgulaı"ırnrzrn olamayacağını söylevebiliçiz. Bununla be-
raber aslrnda, imajinasyon ve eşkoşma oimadan negatif
titıygularııniz da olamaz. Elbette, içgüdü merkezine ait sa-
vtsız ve değişken türden fiziksel rstrrabrrr yitnl srra insanrn
ciı_ıygu merkezine ait birçok türde zihinsel rstırabı olduğu
.ink.lr edilemez. Iıısanrn, kaçrnılamayacak hastalık, acı ve
iiiüm 5ibi yaşanııyla yakrndaır ilişkili birçok üzüntüleri,
ciertleri, kıırkuları ve endişeleri vardrr. Fakat bu zihinsel ıs-
tiıaplarr, imajinasyon ve eşkoşmaya dayah negatif duygu-
larCan çok {arklıdır.
Bu duygular korkunç bir olaydır. Yaşamrmızda büyük
iıir ver i;;gal ederler. Birçok insan İçin, bütün yaşamlannrn
negatif duygular taratından düzenlendiğini, kontrol edil-
diğini ve sorıunda nrahvolduğurru söylemek mürnkündür.
Aynr zamanda negatif duygular yaşamlarımızda hiç yarar-
lı lıir rol oynamazlar. Yöıilenmemize yardrmcı olmazlar,
bize lriçbir bilgi verm.ezier, makul bir biçimdebize rehber-
jik etrnezlc-r. Tarn tersine, bütün zevkinıizi bozar|ar,bize
yaşamı bir yük yaparlar ve çok etkiii bir biçimde mümkün
olıın geiişimimizi engellerier, çünki yaşamtmrzda negatif
duygıılardan daha mekanik hiçbir şey yoktur.
Negatif duyguiar, hiçtıir zaman koırtrolümüz altrna
girmezler. Negatif dtıygı-ılarırrr kontı,ol edebileceklerini dü-
şürıen ve istedikleri zaman brınları gösterebileceklerini sa-
ııaıı kişiler sadece kerıdilerini aldatıyorlar. Negatif duygu-
la; eşkoşmaya bağlıdular; bazr hAllerde eşkoşma yok edi-
iirse, buıılar da kaybolurlar. Negatif duygular hakkında en

71
iıvsaıvrıv aiıiıvıagrçrv rsirorrıFsi
ilginç ve inanrlmaz gerçek, insanlarrn bu rluvgulara iaptr-
ğıdrr. Sanırım, alelAcle mekanik bir insan için fark edilmesi
en zor şey, kendi ve diğer insanlarıir negatif ıluygulannır"ı
hiçbir değeri olnıadığı ve rle aeil, güzel ve giiçlü hiçbir şe-
yi içermediğidir. Gerçekten negatif ıluygr:lar zayrflık ve
çoğu kez de histeri, deiilik ya da suçun Lıaşlangıcrndaı,ı
başka bir şey içerrrıezler. Btınlar lrakkrrrdaki tek iyi şey, çok
yararsLz ve yapav biçimde imajir,ıasyc;n ve eşkcışrrra tarafin-
dan yaratılmış olduklarrndan, hiçbir ka;ııu olmadan yı:k
edilebileceklericlir. Bu, insanrn sahip olduğu tek kaçış şan-
srdır.
Eğer negatif duygular yararlı ve en küçük lıir arnaç
için bite gerekli olsalard"., duygı.ı rnerkezinin gerçekterr var
olan bir bölünıünün işlevi olsaydı, insanrn hiçbir şansı oi-
mayacaktr; çünki insan neg;rtif duygularını mulrafaza etiiği
sürece, hiçbir iç gelişrne mürnkün değildir.
Ekol dilinde, negatif duvgularla mücadele konı-ısu
üzerine şöyle denir:
Insarr, nefisten gelen rstuabını feda etınelidir.
Herkes "Feda etmekten daha kolay ıre olabilir." diye-
cektir. Fakat aslında insan]ar nr:gatif duygularından başka
her şeyi feda ederler. Insanrn c,ldukça küçiik nedeiiler içiri
fedakArlıkta bulunmaması.rıda bir zevk ı,e hoşlanma yok-
tur, fakat hiçbir zaman ıstrrabrnr feda etrnel,ecektir. Bir aıı-
lamda bunun bir nedeni vardir.
Oldukça batrl inançsal biçinrde insan, zevkleriıri feda
ederek, bir şey kazanurayr bekier; fakat ıstırabını fcda ettiği
için hiçbir şey bekleyemez. HAli ıstirap hakkında insan
yanlry fikirlerle doludur. Istırabrn ona "fanrı veya tanrriar
tarafindan, cezalandırılmasr veya eğitilmesi için gönderil-
diğini düşünür ve böyle basit biçimde, ıstırabından kurtul-
ma imkAnınr duymaktan bile korkar. İnsanrn gerçckten
kurtulamayacağı birçok rstrraplarm varlığı ve adaletsizlik

72
DÖR üNCtiDf,iis
fikri, adaletsiz}iği ortadan kaidırnıa gibi r.azgeçemı:yeceği
ve tümüyle imajinasyona davalr birçok başka ıstırapların
varlığıl4a, bu fikir daha da zorlaştırılır.
Bunun yanr srraı birçok insanın negatif duygularrndan
başka bir şef ıırıktrrr,. Bütün "Ben"leri negatiftir. Negatif
duyguiarrnr onlı,dan alsaydıruz, çökerler ve mahvolurlar-
dr.
Negatif duygular olmadan bütün yaşarnrmga ne olur-
du? Sanat, tiyatro, oyun sanatl ve roman diye adlanclırdik-
larrmrza ne olurdu?
Maalesef negatif duyguiarın kaybolmasıırın hiçbir
imkAnı yoktur. Negatif duygular ancak, ekol bilgisinin yar-
drmı ve ekol metotlarıyla fethedilebilir ve kaybolabilir. Nı:-
gatif duygtıiara karşı mücaclele ekcıl eğitiminiı,ı bir paTçasü-
dlr ve tüm ekol çalişinasıyla yakından bağiantılıdır.
Eğer yapay, anormal ve 1ialarstz iseler, ııegatif drıygu-
ların kökeni nedir? trnsanrrı kökenini biimediğimiz için, bı.ı
soruyu tartışamayız; negatif duyaular ve kökeni hakkıırcla
ancak kendimizle ve vaşamlmızla ilişkili olarak konuşabili-
riz. Örneğin, çocukları seyrederken, negatif duyguların
nasıl öğretildiğini ve çocukların kendiierinin buırlarr, yetiş-
kinleri ve daha büvük çocukları takiit yoluyla nasrl öğren-
diklerini görebiliriz.
Bir çocuk, yaşanınm ilk günlerinden itibtıren, negatif
drıyguları olmayan insanlar arasrna konulabilseytli, belki
de hiç negatif duygusu olmayacaktı; va da doğru bir eği
timle kolaylıkla iıenilebilecek çok az negatif duyguya sahip
tılacaktr. Fakat gerçek yaşaında her şey çok farklı meydana
geliyor. Bütün örnek aldığı kisilerin, okumanrn, sinemanrn
ve benzerlerinin yardımryla, on )raşlarında bir çccuk, nega-
tif duyguların bütün derecelerini biliycır, onlarr hayal ede-
biliyor, kopya edebiliyor ve herhangi bir yetişkin kişi ka-
dar bu duyguları teşhis edebiliyor.

73
iıvsaN, N siriNn4ryEN pslKo L o iı51

Y'etişkin kişilerdeki negatif <iuyguiar; edebir"atta ve


sanatta devamlı olarak dıığrtılanrnak ve yüceltiimek stıre-
tiyle ve de l:işisel olarak kendini hakiı çıkarınalar ve hcış-
gtir ı:leler suretiyie dts teklen nıektedir. Eıktığııniz z;lnrart
bile, onlardan kurtulac ağımıza rnanm ryon_rz.
Gerçekteıı, rregatif duygular üzerinde d-iişürıdüğü-
rniizden daha i'azla gücümüz ı,ar. Ozellikle nasrl telriikeli
olduklarını, onlarla nrücadeienin nasri acil olduğunu tıiidi-
ğimiz zarTıan bunun farkma varryoruz. Fakat bunlar içiır
çok bahaneler Lıuluyor, keı,ıdimize acıma ve bencillik cleni-
ziırde yi,izüyor, kendimt:, hariç her şeyde kusur, hata bulu-
Yoruz.
Hiraz önce bütün söylenenler, duygrı merkezimizle il-
gili olarak çok iiginç tıir durumda oldtığumuzu göstermek-
tedir. Bu merkezin pozitif ve negatif bölüınti yoktur. i*iega-
tif işlevlerin birçoğu ictıt ediliyor ve yaşamlarında hiçbir
gerçek duygrıyu deneyimlememiş ve bu yüzden tıtitiinülı-
le zarnanlarrnr negatif duygularla işgal eden birç«.ık insan
vardrr.
Bu nedenle duygu rnerkezimin pozitif ve negatif iki
bölüıne ayrıldığını söyleyeıneyiz. Sadece, hoş ve hoş ol-
mayan duygı-ılarınuz olduğunu, negatif olm_ayan bu duy-
gularrn tümüniin belirli bir anda, en küçük bir krşkırtııra
.altrnda ya da hatta hiçbir uyarr olqnadan negatif duygula-
ra döniişebileceğini söyleyebiliriz.
Bu, insanrn duygusal yaşanunm gerçek görüntüsüdür
ve kendimize sannimiyetle bakatıilirsek, bütün tıu zehirli
duyguları kendimizde besledikçe ve oniara hayran oldu-
ğunıuz sürece, birtik, şuur ve iradeyi geliştirrneyi bekleye-
meyeceğimizi fark etmek zoruncla kalırrz. Biiyle gt"lişme
rnümkün olsaydr, iııı durumda bütün bu negatif duygular
yeni varlığırnlza girer ve bizde sürekii olurlardr. Bu, bizim
onlardan ktrrtulmamrz inrkAnsrz olurdu anlamına gel-

74
DöIrDüNCüDER.s

mektedir. Bizim şansrmlza/ bö1,1g bir şey rneyclana gele-


meZ.
Şimdiki durumumıızda, bizim hakkımızc]aki tek iyi
şey, bizde sürekli hiçt,ir şeyin olmarni].srdlr. Şu hAlimizle,
herhangi bir şev sürekli olursa, bu delilik anlamına gelir.
Sadece delilerin sürekli egoları ı,ardrr"
Tesadüfi olarak bu gerçek, psikaıralizden güıriimü;ıüı,ı
psikoiojik diiine girmiş bir başka ,vanlış terirnden bizi kur-
tarmaktadır:'|Kompleks" sözcüğünü kastediyorurrı.
Bizim psikolojik yapımızda "kcmpleks" fikrine karşı-
lık gelen hiçbir şey yoktur.79. yijzyılın psikolojisirtde şim-
di "kompleks" denilen şey, o'sabit fikir" cılarak adlandırılır-
dr ve "sabit fikirler" akıl hastalığı belirtisi olarak ele alrnrr-
dı. Bu mükernmel biçimde zamanrmızda cia doğru kalnrak-
tadır.
Normal insanın "sabit fikirleri", "kompleksleri" ya
da "saplantrlarr" olamaz. Birinin sizde kompleksier bulma-
ya çalıştığr durumda burru hatırlamak yararlrdrr. l3irçok
kötü özelliklerimiz vardrr ve kompieksler olnladan bile
bunları düzeltme şansı çok azdır.
Şimdi, keırdi üzerimizde çalışma sorununa dönerek,
şans].mızın gerçekten ne olduğunu kendimize sormahyız.
Kendimizde bir dereceye kadar korrtroi edebileceğimiz
fonksiyonlarr ve tezahürleri keşfetıneli; mümkün olduğu
kadar artrrarak denetimimizi kullanmd^ıyv. Orneğin, ha-
reketlerimiz üzerinde belirli bir kontrolümüz vardrr. ozel-
likle Doğu'da birçok ekolde, kişinin kendi üzerinde çalış-
masr, hareketler üzerinde mümkün olduğu kadar tam bir
kontrolün kazanrlmasıyla başlar. Fakat bu özel eğitim, çok
uzun zaman ve çok ayrıntılı ahştırmalarrn inceleırmesini
gerektirir. Modern yaşamın koşulları altında düşünceleri-
miz üzerinde daha çok kontrolümüz varıjır. Bununla bağ-
lantılı olarak; iıademize en çok itaat eden vasrtayr kulla-

75
irusaivrıv nirhıırrrrıv p s i«ato1 isi

narak şuurumuzun gelişini iizerine çalışabileceğimiz özel


bir metot vardrr. [Ju vasrta zihnimiz ya da zihin merkezi-
nrizdir"
Söyleyeceğim şeyi daha iyi anlayabilmeniz için, şuu-
rumuz üzerinde kontrolümüz oimadığrnı hatrrlamaya ça-
lrşmalrsrnrz. Daha şuurlu olabileceğimizi ya da sadece bir
insana şuurlu olup olmadığını sorarak, bu kişinin bir an
için şuurlu olabileceğini söylediğim zaman, "şuur" ve "şu-
urluluk" sözcüklerinı izafi, anlamda kullanmıştrm. Şuurun
birçok dereceleri vardrr, her yüksek derece, daha düşük bir
dereceye oranla şuurluluk anlamina gelir. Fakat şuurun
kendisi, üzerinde kontrolümüz olmasa bile, şuur hakkın-
dııki düşüncerniz üzerinde de bir kontrolümüz vardrr ve
düşüncernizi şuurluluk getirecek biçimde kurabiliriz. Söy-
lemek istediğim, şuurluluk anı.nda, düşünce|erimize ala-
caklarr yönü vererek, bu yolla şuurluluğu elde edebileceği-
mizdir.
Şimdi, kendinizi gözlemeye çalıştığınızda, fark ettikle-
rinizi formüle etmeye çalışın.
Uç şeyi fark ettiniz:
Birincisi: Kendinizi hatırlamıyorsunuz/ yani kendini-
zi göz|em|emeye çahştığınız zaman/ kendinizin farkında
değilsiniz.
Ikincisi: Düşüncelerin, imajların sürekli akışı, konuş-
malarrn yankrlarr, duygu parçalarınrn zihninizde akrşıyla
ve çoğtı kez göz|erne olan dikkatinizin dağılmasıylıa göz|e-
min güçleştiğidir.
Uçüncüsü: Kendinizi gözlernleıneye başladrğrnrz an,
sizdeki bir şey inrajinasyonu da başlatıyor; eğer gerçekten
denerseniz, kendini gözlemleme, imajinasyonla süratii mü-
cadeiedir.
Şimdi bu, kendi üzerinizde çalışmada ana noktadrr.
Çalışmada bütün güçlüklerin insanrn kendisini tanıma-

76
nöırpüı;cü rırns
dığı gerçeği üzerine dayandığıırr fark ederse, kişi iremen
ne yapması gerektiğini bilir.
Kişi kendisini hatırlamaya çalrşrnahcirr.
Btınu yapabilnrek için, kişi mekanik düşünceierle ve
imajiırasycınla mücadele etnrelidir"
Eğer insan bunu ,likkatli ve sabıriı bir biçiıı,.de }/apar-
sa, r-ıispeten kısa bir zarnanda sonuçlaıını görecekiir. Fakat
kişi t,ıunun kolay olduğuıı;-ı ve L,u anla;:rıryı. hemeı,. öğrene-
bileccğini düşü rınreraeli dir,
Ad]airdı;rlıi ığı gibi ken di ni hatıri anaayr ı:ygı lamayı :i

oğrenmek çok zor bir şeydir. Soııuçiar;n beklentileri üzeri-


ne dayanmarnalıdır,, aksi hAtrde }ıişi kenilini, çtrbaiarıyla eş-
koşabilir" }3u, kendimizi haiirtamaıiığıınız r-/e a}ılu zAırraiı-
da yeteriırce sı.kı ve cioğrrı biçiıırCı, ç:alrsarak, kendiııjzi ha-
tıılayab,iluceğimiz gerçeğiııi;r fark ecl jimesirıe dayalı oJın;ı-
liil ır.
İstetliğinıiz ancia, iraCel,ie şı-::rrlu {,ılarüi.]1,ız, çünki şu-
ı_ır d uru rnlarr üzerind e kon troJ ü irrriz voktu r. Fı,k.ıt i s tı,ci iği -
ıniz zaman kısa bir süre için kendlimizi hatrrlıyabilıriz,
çünki düşüııceierimiz üzeriıııle bı:iir].ı bir denetimir:.,iz var-
cl ır. Keıı d ı:ni iı i ha tıri irrna *1ı ğıın ı zı, Lıiç kinılıeniıı kcı-ıdi si;ri

ha tiılaıı aıl jgıni vc'1_ı ii l iin burı ların ı c ani.,ı :,niı eeld iğ;ini fark
ı

*:de;ek,,-i üşünceleri;ni;ıin öze] bir biçinı,-lr: lt *ru lrnasıV.la


kei.ıdimizi lratırianı.a3.;r }ıaşlarsa_k, bu Lıizı şı,ıı_ı;İuıı-ığı 5Ötİ:-
recektir
Mekan ikliği ıniziıı d uvarl ar.ı.ıici a,ıa vıf l-=ir nok ta bıılıiu-
ğ,ı.rrnuzu lıatırlanıalryız. Etr, kenclimizi hatr]amadlğıınrz
lıi i ci ıi d ir ı,e kendirnizi ha tırlaı^rı ıı yr ıJ cn eyı:biltıeğiınizi f ırk
edıştir. PıLi zt]-iJ kadar gÖrevirnrz sar-lece ken"İirnizi iı,,cele-
ırıektir. §iırrd i keırdirnizci,., gerceiı cj eğiş ., * :;i g erekiiliğiııi
arıla rrıaın ızia ça lışr:ıa b.rşiama ki-a.i r ;

Daha sonra/ keıtrijni göziemleıne ,ıre iınaj'iı:ıa§ycna


karşr rr.ücadetreyle bağrchlı olan kendini hatrrlarnayı üiy-

77
i ııs,,ı n-ı,t s iı il,ı.çrr yıru ı: s i ro ı, cı 7 i s i
gulamanir, yalnizca psikolojik bir arı]arr,r olduğıını.ı öğre-
neı:eksj.ıiiz, {akat lıu aynr zan-ıanda metaboiizmamlzın er,
irıct_- tarat'laı"inr da ıieğişiirir ç,e be]ir]i kimyasal },a cla daha
dtığrrısuriu söylernek gerekirse a!şinrik (sinr,",a iie ililili) et-
kilcri bedeninıizc{e oluştrırı:ı". Bu yüzde:ir bugün psikoiojı-
clen siınvayaı geldik; siınya, ka}ıa ınaddeierin incc ınadde-
lere dönüştiitütrnnesi riüşüııcesidir.

78
I

BEŞINCI DERS
İnsanrn mürnkün gelişimini incelenıeyle ilgiii birçc,k
önenrli noktayı be.lirtnıek istiyorum.
Insanın geli,ctirilmesi gereken iki ;ıöiıü ,:ardır. Bunlar
aynı anda i]erlerrıesi gereken iki münıkün gelişme },olu-
dur.
Insanrn bu iki yönü ya da iki mümkün gelişıı,ıtı yönii,
bilgi ve varlıktrr.
i]aha cınce tıirçok kez, bilinıin gelişmesinin gerekliliği
hakkrırda, özellikle de keırdirıi tanrrna konusunda konuş-
muştum. Çünki iırsanrn şu andaki durumı.rrıun en karakte-
ristik özeiliklerinden b,irisi kendini tan rmanra srd rr.
Geneilikle insanlar, farklı seviyelei,deki bilgi fikriiri,
bilginin rölatif'ıluşrr fikrini ı,e olclukça yeni bir biigi ihtiya-
crnı aırlıyorlar.
Birçok dururnlarda insaı^ıların anlamaclıkları, bilgiden
ayrı olarak vartrık fikridir. Diğcrleri ise, varlrğur rölitifliği
fikı,i, fark]ı seviyelerele varlıklarrn olmasr ve bilginin geliş-
rnesinden ayrr olarak, var{ığın gelişnresinin gerekliliğidir.
Bir Rus filcızofı-ı olan Vladimir Solovieff, o'varlrk" teri-
rnini 1,n7l|nnnda kuliarınuştr. Bir taşrn, bir bitkinin, bir hay-
vanln/ bir insanrrr varlrğından r.e IlAhi Varlık'tan söz etmiş-
ti.
Bu, alelAde bilinen kavramdan daha iyidir, çünki şim-
diki anlayışta; bir insanrn varlığı, bir taşın, bitkinin ya da
bir hayvanın varlığından herlrangi bir biçimde farklı sa-

79
iı,ıszıı",ıı, rjıjıvı,ısü,El,l ir si«o ro7 isi

ı,jrnarnaktadır. Aieliı:le göriiş açısından bir t.]ş, bir bitki"


bir lrayv;ın; iıpkı lıir irrsanrn yaşadığı ya rla r.ar oldrığu gibi
yaşanrakta ve var tılrnaktadır. Gerçekte, çıık farklı olarak
nnevcııtturiar" F;ıkat So]ovietf'in ayrrrmi yeterli değildir. tsir
ıIısanilı varlığr r,'iı,e hir şey yoktur. lnsardar bu ayrrırn içirı
çok farkiıdrriai. Jriıeieşiekte olrluğunuz sistemjn giirüş
açrsırııtan, insaıı kavranıı.nın yerii kavranra ayrıldığıni dirha
önceçj,en açıklaıruştııır: 1 no'lu iıısan, 2 ncı'lu insan,, 3 ı,.o'tru
iı-ısan, 4 nc'lu ;r,.sarr, :J no'lu iıısan, 6 no'lrt irrsan ve 7 ııo'iu
insan^ 3u, yedı derece ve3ıa }ç.11.ntıride vırrlık anlamına ge-
lir. tr no'iı: r,,a;!rk, 2 nıı'lu vaı,irk, lj no'lu varl:k ve diğerleri.
ijunlara ek ı:ıiariık claha iırce a)rrrır,niı,ırı da örrceder-ı bili,vtı-
rı.ız. Eiriıiriırden çıık farklı .[ iio'lu" ?. n«ı']u, 3 nü'lı-r insaı,,.iar
oiai;i]ecekleriiıi lıiiiycruz. D *iiın,ü,vle A iesiı,leri aitınC a y;ı-
:;;yatıilirlu.r. Eşi.t lıiçi:"rtJ,;: A r.* 8 tesirj«:rinden etkilenebiiır-
ier, A tesirlerincleır çıık, B iesirlcri a}tınrla rıiabilıijer. Man-
yetik lıir meı,kezleıi o}ab;ljr. Bir cL'oi iesiri veya C tesir]e-
riyie teınasa Eeç]-y,tiş olalıilirler" 4 rıo'lu iıtsanlar cinra ycı-
lı:nda ıılal:ilirier. Tüıri tıu kate5oıiler faıklı stıviyclerieki
varlıklarr işartıt et nei<teıl.ir.
Düşüncerıirr ı,e dinsei .iüşüırıeıie insan halikıırdaki
ktııruşrrıanrn teuıcliıit: girniiş r,arhk fikrı ı,c i:rsaı:ın iiırn di-
ğer ayrnmiarı aşağıdakilerJt hyasiandığrncıa önernsiz sa-
yılınıştır^ [,iısar-ıiar, L;ir taraftan puta talıaınlar, irıançsızlar
veya sapi<ın}ar olarak bölürınıüşken, diğer taraftan zerçek
inarıarilar, dcğ-ru aı,izl.ıcr, pey5;anıherier ve herızerieıi ola-
rak bölürırnüşlerdi. Tün: L,u taırıinliır, görüşlerdt ve fikir-
iercleki {arklıl_ıklarr, yani bilgi,yi ı,ieğil, varlığı işa_rct eCi-
-Vorthı"
düşilnccde j r,sıinla r, varlık v e f"ırk]ı sevi;,ıa_,!g1-
h,{<ıder,ıı
ıleki varlık fikı,ini örıen.sei;ıi)ıorlar. Tam ak-sine, bir ir,ısanıı,ı
variığında ıre kadar çok aykırılık ve çelişki varsa, bu insiı-
nin cı kadar daha ilginç ve başarrlı oiciuğuı"ıa inanı.ıorlar.

B0
ı

BEŞİNCİDERS

Genellikle sessiz bir biçimde olmasrna rağmen, bir insanrn


yalana düşkün olabileceği, bencil, güvenilmez, mantıksız,
sapık olabileceği; fakat aynr zamanda büyük bir bilim ada-
mı, filozof ya da sanatçr olabileceği kabul ediliyor. Elbette
bu imkAnsızdır. Genellikle orijinailik sayrlan, bir insanın
varlığrnın bu farklı özelliklerinin uyumsuz|ığı, aslında
zayıflık anlamrna gelir. Veremi olup da bir insanrn boksör
veya sirk atleti olamayacağı gibi, kişi sapık veya tutarsrz
bir zihinle büyük bir düşünür ya da bir sanatçı da olamaz.
Tutarsrzlık ve ahlAk dışılığın orijinallık anlamrna geldiği
fikrinin yaygın kabulünün sorumluluğu, zamanımızın ve
belki de tüm zamanlann birçok bilimsel, sanatsal ve dinsel
sahtekArlarına ai ttir.
Açıkça varlığın ne anlama geldiğini, bilgiden bağım-
sız biçimde fakat onunla yan yana niçin büyümesi ve geliş-
mesi gerektiğini anlamak gereklidir.
Bilgi varlıktan daha fazla gelişirse ya da varlık bilgiyi
aşarsa/ sonuç her zaman tek yönlü bir gelişmedir ve tek
yönlü bir gelişme fazla ilerleyernez; ciddi bir iç çelişkiyle
karşılaşmak ve orada durmak zorundadır. Bir süre sonra/
tek yönlü gelişmenin farklı türleri ve sonuçları hakkında
konuşabiliriz. Genellikle yaşamda, bunun sadece bir tü-
rüyle, yani bilginin varlığı aştığı durumla karşılaşrnz. So-
nuç belirli fikirlerin dogmalaşması biçimini alır ve anlayrş
eksikliğinden dolayı bunu bilginin fazla gelişmesinin
imkAnsızhğ ı izlıer. Şimdi anlayış hakkında konuşacağım:
Anlayış nedir ?
Bu soruyu kendinize sormaya çahşrn, cevap vereme-
yeceğinizi göreceksiniz. Her zaman anlayrşla, bilme ve
bilgi sahibi olmayı karıştırdınız. Fakat bilmek ve anlarnak
çok ayrı iki şeydir ve bunlar arasrnda ayrım yapmayı öğ-
renmeniz gerekiidir.
Bir şeyi anlayabilmek için, bu şeyin daha büyük bir
iıvsaırırıv ririıvıarymr ps i « o ı o 7i s i
konuyla ya da bütünle olan bağıntrsrnr ve bu bağıntrnın
mümkün sonuçlarrnr görmemiz gerekir. Anlayış, her za-
man daha büyük bir so.runla bağıntılı olarak daha küçük
bir sorunu anlamadrr. Orneğin, size eski bir gümüş para
gösterdiğimi varsayrn, 2,5 şiling boyunda ve 2 şiling-bir
penny kıymetinde bir para olsun. Bu paraya bakabilir, in-
celeyebilir, basıldığr yılı görebilir, bir tarafında portresi
olan kişi hakkında her şeyi bulabilir, tartabilir ve hatta
kimyasal bir analiz yaparak, tam olarak ne kadar gümüş
içerdiğini saptayabilirsiniz. Paranrn ne anlanra geldiğini ve
nasıl kullanrlmaya başlandığını öğrenebilirsiniz. Bütün bu
şeyleri, belki de daha fazlasınr öğrenebilirsiniz, fakat son
savaştan önce bu paranrn satrn alma gücünün, birçok du-
rumda günümüzün bir Ingiliz paunduna eşit olduğunu ve
günümüzün Bolşevik Rusyasr'nda yeni kAğıt rublenin çey-
rek Ingiliz penny'sine, hatta daha da azına eşit olduğunu
keşfetmeden bu parayı ve anlamrnr, anlamayacaksrnrz.
Bunu bulup ortaya çrkarrrsanrz, o eski gümüş para ve belki
de diğer şeyler hakkında da bir şeyleri anlayacaksınız,
çünki bir şeyi anlama hemen birçok diğer şeyleri de anla-
maya götürür.
Çoğ, kez insanlar, anlamanın yeni ve beklenilmedik
bir olaya bir ad, sözcük, bir başhk ya da etiket bulma anla-
mına geldiğini bile düşünürler. Kavranrlamayan şeylere
sözcük bulmanrn ya da icat etmenin, anlamayla hiçbir iliş-
kisi yoktur. Tam tersine sözcüklerimizin yarrsrndan kurtu-
labilseydik, belki de belirli bir anlayış için daha iyi bir
imkAna sahip olabilirdik.
Bir insanr anlamanrn ya da anlamamanrn ne demek
olduğunu kendimize sorduğumıızda, ilk önce bir insanla
onun kendi dilinde konuşumama olayrnr düşünmeliyiz.
Ortak dili olmayan iki kişi doğal olarak birbirlerini an-
lamayacaklardrr. Ortak bir dilleri olmalr veya her şeyi ad-

82
BEşiNCi DERS
landıracakları belirli işaretler ya da semboller üzerinde an-
laşmalıdırlar. Belirli sözcüklerin, işaretlerin ya da sembol-
lerin anlamı hakkında anlaşamadığınız bir insanla konuş-
tuğunuzu farz edin, bu durumda yine birbirini anlama du-
racaktu.
Bundan, bir insanr lrem anlayrp hem de onunla aynr
fikirde olmamanrn imkinsrz olduğu iikesi çıkar. Alışagel-
dik konuşmada çoğu kez şöyle deriz: "Onu anlryorum, fa-
kat onunla aynı fikirde değilim." Incelediğimiz sistemin
görüş açrsrndan bu imkAnsızdır. Eğer bir insanr anlıyorsa-
nrz, onunla anlaşıyorsunuzdur; eğer onunla anlaşamryor-
sanız/ onu anlamryorsunuz demektir.
Bu fikri kabul etmek zordur ve bu, bu fikri anlamanrn
zor olduğu anlamına gelir.
Biraz önce söylediğim gibi, evrimin normal yolunda,
insanda gelişmesi gereken iki yön vardrr: bilgi ve varlık.
Fakat ne bilgi, ne de varlık hareketsiz veya aynı durumda
kalamaz. Bunlarrn herhangi biri gelişmiyor ve güçlenmi-
yorsa; küçülür ve zayıflar.
Anlama; bilgi ve varlık arasındaki aritmetik ortala-
mayla kıyaslanabilir. Bilginin ve varlığrn aynr anda geliş-
mesi gerekliliğini gösterir. Sadece birinin gelişmesi, diğeri-
nin azalmasr aritmetik ortalamayı.değiştirmeyecektir.
Bu, "anlamanrn" niçin anlaşma anlamrna geldiğini de
aç*lar. Birbirini anlayan kişilerin yallnızca eşit bilgileri de-
ğil, eşit varlrklarr da olmalıdrr. Sadece bu durumda karşı-
hklı anlayış mümkündür.
Insanlarrn sahip olduğu ya da özellikle zamanlmrza
ait bir başka yanlış fikir de, anlayışlarrn farkh olabileceği
ve kişilerin aynı şeyi farklı biçimde anlamaya haklarr olabi-
leceğidir.
Bu, ele aldığımrz sistemin görüş açısrndan oldukça
yanlıştır. Anlama farklı olamaz. Sadece tek anlama olabilir,
iNsaıvıv rir iN ıuırww psix o ıo 7i s i
gerisi anlamamadır ya da eksik anlamadır.
Fakat ayn| zamanda insanlar çoğu kez şeyleri farklı
biçimde anladıklarrnr sanryorlar. Bunun örneklerini her za-
man görebiliriz. Bu görünürdeki çelişkinin açıklamasrni
nasıl bulabi|iriz?
Gerçekte çelişki yoktur. Anlama, bir parçanrn biitün-
le olan ilişkisini anlama demektir. Fakat bütün fikri, bil-
gilerine ve varlıklarına göre insanlarda farklı olabilir. Bu
nedenle sistem yine gereklidir. Kişiler sistemi ve sistemle
ilgili başka her şeyi anlayarak, anlamayr öğrenirler.
Fakat bu ekol ya da sistem düşüncesi olmadan alışa-
geldiğirniz seviyede konuştuğumuzda, kişi, birçok insanlar
olduğu gibi birçok anlayrşların da olduğunu kabul etmeli-
dir. Herkes her şeyi kendi yoluyla veya bir ya da bir başka
terbiye ve alrşkanlığa göre anlar. Objektif anlayışa giden
yol, ekol sistemlerinde ve varlrğın değişiminde yatar.
Bunu açıklayabilmek iğn, insanrn yedi kategoriye ayı-
ruIuna dönmeliyim.
1 no'lu, 2 no'lu, 3 no'lu insanlar bir yanda, daha yük-
sek kategorilerin insanları diğer yanda olmak izere, bu in-
sanlar arasrnda büyük bir fark olduğunu fark etmelisiniz.
Gerçekte bu fark düşünebileceğimizden daha büyüktür.
Bu fark öyle büyüktür ki, bu görüş açısrndan bütün yaşam/
iki iç içe daireye bölünmüş kabul edilir. Bunlar, insanlığın
iç ve dış daireleridir.

Iç Daire
Dış Daire

u
BEşİNCiDERS
İç daireye 5,6,7 no'Iı insanlar dahildir. 1,2,3 no'lu in-
sanlar dış daireye dahildirler. 4 no'lu insan iç dairenin eşi-
ğinde veya iki dairenin arasrndadrr.
Iç daire de üç daireye bölünür. En içteki daireye 7
no'lu insan, ortadaki daireye 6 no'lu insan, iç dairenin en
dışndaki daireye 5 no'lu insan aittir.

Bu ayrrrm, şu anda bizi ilgilendirmemektedir. Bizim


için üç iç daire, bir iç daireyi oluşturmaktadır.
Içinde yaşadığımız dış dairenin, farklı özelliklerini be-
lirten birkaç adr vardır, Bu dış daire, mekanik daire olarak
da adlandırılır. Çünki orada her şey kendiliğinden mev-
dana gelir; her şey mekaniktir ve orada yaşayan insanlar
makinelerdir. Dış daireye, dillerin karıştığı daire de de-
nir, çünki bu dairede yaşayanlarrn hepsi farklı dillerde ko-
nuşurlar ve birbirlerini hiç anlamazlar. Herkes her şeyi
farklı biçimde anlar.
Anlayışın çok ilginç bir tanrmrna ulaştık. Bu iç daire-
deki insanlara ait olan ve bize hiç de ait olmayan bir şey-
dir.
Dış dairedeki insanlar birbirlerini anlamadıklarınr
fark ederlerse ve anlama ihtiyacını duyarlarsa, bu durum-
da onlar, iç daireye nüfuz etmeye çalışmalıdırlar; çünki in-
sanlar arasndaki anlayış sadece orada mümkündür.
iıvsawrıv airiıvırrıcıv ps ixo ro 1isi

Farklı türden ekoller insanlarm iç dairelere geçebi-

ne olduğunu sorabilirsiniz.
Şimdi size cevap verebilirim.
6u, insanlarrn 6irbirlerini anlayabildikleri iç dairenin
dilidir.

mel ilk
ilkeler
caktır.

lerler.
Bütiin bunlann hepsinin nasrl kanıtlanabileceğini ba-
na sorarsanız, sadece kişinin daha çok kendini inceleme-

şa ulaşma imkAru olduğunu, ikinci olarak da bunlarr aşabi-


leceğimizi fark edeceğiz.
lakat teorik çalışma yeterli değildir. Varlığınız ve var-
lığ
Y^"nirgörüş açrsrn-
da önemli bir ekol pren-

86
BEşİNCiDERS

sibini hatırlamalısınrz: Diğer insanlarr, ydınız kendinizi an-


ladığınız kadar ve yalnrz kendi varlrğrnrzrn seviyesinde
anlayabilirsiniz.
Bu, diğer insanlarrn bilgileri hakkında hüküm verebi-
leceğiniz, fakat varlıkları haklında hüküm veremeyeceği-
niz an]amrna gelir. Kendinizde ne varsa onlarda da ancak
o kadarrnr görebilirsiniz. Fakat insanlar her zaman, diğer
insanlarrn varlıklarını yargılayabileceklerini sanma hatasr-
nr yapıyorlar. Gerçekten eğer daha yüksek bir düzeydeki
insanlarla karşrlaşmak ve onlarr anlamak istiyorlarsa, ken-
di varlıklarıru değiştirme amacryla işe başlamalıdırlar.
Şimdi merkezlerin, dikkatin ve kendini hatırlamanrn
incelenmesine dönmeliyiz; çünki bunlar anlayrşa götüren
yegAne yollardrr.
Gördüğümiz gibi, farklı merkezlerde değişik olan,
pozltif ve negatif iki bölümlü ayrrrmrn yanr srra/ dört mer-
kezin her biri üç bölüme ayrrlrr. Bu üç bölüm, merkezlerin
kendi tanrmlarrna karşılıktrr. Birinci bölüm, hareket ve iç-
güdü ilkelerini içeren ya.da bunlardan birinin hAkim oldu-
ğu mekanik bölümdür. Ikincisi duygusal ve üçüncüsü zi-
hinsel bölümdür. Aşağıdaki şekil, zihin merkezindeki bö-
lümlerin durumunu göstermektedir. Merkez önce pozitif
ve negatif diye iki bölüme ayrılmakta ve her iki bölüm de
tekrar ayrr ayrr üçe ayrılmaktadır. Böylece zihin merkezi-
nin aslında altı bölümden ibaret olduğu görülmektedir.

N
r-
(- ?
f Ll]

ZiHIN MERKEZi z(, o


İn uJ z
^
- - ;^^'

87
iıısaıırıv r iriivı,rryrıv ps i x o r o 7 i s i
Bu altı bölümün her biri de tekrar, üç alt bölüme ayrı-
lrr: mekanik, duygusal ve zihinsel. Fakat bu alt bölümleme
hakkında, bir bölüm hariç (mekanik bölüm) daha sonra
konuşacağız. Şimdi zihin merkezinin mekanik bölümün-
den bahsedeceğiz.
Merkezin üç bölüme ayrrlmasr çok basittir. Mekanik
bölüm hemen hemen otomatik çalışır. Hiç dikkat gerektir-
mez.
Fakat bu yüzden kendisini şartların değişimine ayar-
|ayamaz, düşünemez ve şartlar bütünüyle değiştiğinde de
başladığı biçimde çalışmaya devam eder.
Zlİin merkezindeki mekanik bölürnde izlenimlerin,
hatıraların ve çağrışımların kayrt işi vardır. Diğer bölümler
kendi işlerini yaparken, yapmasr gereken bütün iş budur,
Merkezin tümüne yöneltilmiş sorulara cevap vermemeli,
sorunlarrru çözmeye çalışmamalr ve asla hiçbir şeye karar
vermemelidir. Maalesef, gerçek durumda, her zaman karar

nün faaliyetidir.
Bu bölümün kendi adr vardrr: "Biçimlendirici Alet"
veya "biçimlendirici merkez" diye adlandırrlrr. Birçok in-
san, özellikle insanlrğrn çoğunu oluşturan 1 no'lu insanlar,
yaşamlarırun tümünü yalnızca biçimlendirici merkezle ya-
şarlar ve zihin merkezinin diğer bölümlerini çalıştırmaz|ar,
Yaşamrn bütün ihtiyaçları; A tesirlerini alma ve onlara ce-
vap verme, C tesirlerini saptırma veya reddetme için bi-
çimlendirici merkez bir hayli yeterlidir.
Biçimlendirici düşünceyi tanımak her zhman müm-
kündür. Örneğin biçimlendirici merkez sadece ikiye kadar
sayabilir. Her şeyi, her zaman ikiye böler. Bütün modern

88
-l
REş{,VCi DERs

sloganlarrmtzı ve hatta -ı,alirız slogarıları değil, ti;.nr seviien


teoıiieri lıiçiıniendirici düşüırceye lıorçlu,v-uz. Eeiki cie her
zaman Lıütün sevilerr teoriierin biçinriendirici olciuğuiru
söylemek münıkündür.
Zihin merkezinin duygusai bölünrü, başlıca zihinsei
duygudan oluşur. Bu, bilnre, anlarna arzusuı bilmenin ver-
diği tatmin duygusu, bilmemenin oluşturduğu tatminsiz-
lik duygusu ve keşfetme zevkidir. Bütürı bunlarrn hepsi de
çok farklı seviyelerde kendilerini gösterebilirler"
Duygusal bölümün çalışması tam dikkat gerektirir, fa-
kat merkezin bu bölümünde dikkat, herhangi bir çaba
gerektirmez. Konunun kendisi tarafindan çekilir ve muha-
faza edilir. Çoğ, kez bu, genellikie ilgi veya coşku, tutku,
bağlılık diye adlandırrlan eşkoşmayla gerçekleştirilir.
Zihiır rnerkezinin zihinsel bölümü kendisinde yaratış,
inşa ediş, icat ve keşif yeteneğini içerir. Dikkat olmadan ça-
lrşamaz, fakat merkezin bu bölümünde dikkaÇ irade ve
çabayla kontrol edilmeli ve yerinde tutulmalrdır.
Bu, merkezlerin çalışmalarinr incelemede başlıca öl-
çüttür. Bunları dikkat bakımından ele alrrsak, merkezlerin
hangi bölümünde olduğumuzu hemen öğreniriz. Dikkat
olnradan veya dağınık bir dikkat]e, merkezin nıekanik bö-
lümünde oluruz; gözlemin ya da düşüncenin konusu tara-
findan çekilen ve ıırada muhafaza edilerı dikkatle duygu-
sal bölümdeyiz; konu üzerinde dikkatin irade tarafindan
kcıntrol edildiği ve muhafaza edildiği zamanlarda ise, zi-
hinsel bölümdeyiz demektir.
Aynr zamanda, bu metot, merkezlerin zihinsel bölüm-
lerinin nasrl çalrştırılabileceğini gösteriyor. Dikkati gözlem-
leyerek ve kontrol etmeye çahşarak, kendimizi merkezlerin
zihin bölünrlerinde çalışmaya zor|ııyoruz, çünki aynı ilke
bütün merkezlere eşit biçimde uygulanabilir. Halbuki di-
ğer merkezlerdeki zihin bölümlerini ayrrt etmek, bizim için

B9
nısarvnv sitiwlvlryEN ı,si«otoy ısı

öyle kolay olmayabilir. Orneğin, içgüdü merkezinin zihin


işlevi, algılayabileceğimiz veya kontrol edebileceğimiz bir
dikkat olmadan çalışır,
Duygu merkezini ele alalım. Şimdi negatif duygular-
dan söz etmeyeceğim. Merkezin sadece üç bölüme ayrıl-
masrnr ele alacağız: mekanik, duygusal ve zihinsel.
Mekanik bölüm şunlarr ihtiva eder: En ucuz türden
kalıplaşmış mizah, kaba bir komiklik anlay;.şr, heyecan
sevgisi, görülmeye değer gösterilerin ve törenlerin sevgisi,
duygusallık sevgisi, kalabalık bir yerde olma veya kalaba-
hğın bir parçası alma sevgisi, her türden kalabalık duygıı-
lara çekim; zulüm, bencillik, korkaklık, kıskançlık ve öfke
gibi düşük seviyeli yarı hayvani duyguların tümüyie orta-
dan kaybolması.
Duygusal bölüm, farklı insanlarda çok değişik olabi-
lir. Bu merkez; dinsel, estetik, ahlAksal duygular kadar, mi-
zahya da komiklik arılayışrnı da içerebilir. AhlAki, estetik,
dinsel duygular kişiyi vicdanın uyanmasrna götürebilir.
Fakat eşkoşmayla, çok farklı bir durum ortaya çıkar: Insan;
acıInasız, inatçı, kötü ve kıskanç olabilir. Bu mekanik bö-
lümden de daha ilkel yoldur.
Duygu merkezinin zihinsel bölümü, hareket ve içgü-
dü merkezlerinin zihinsei bölümlerinin yardımryla kendin-
de sanatsal varatma gücünü içerir. Yaratrcr yeteneğin teza-
hürü için gerekli olan hareket ve içgüdü merkezlerinin zi-
hinsel bölümleri, eğer yeterince eğitilmemişlerse veya ge-
lişmeleri bu yönde değilse, bu yetenek kendisini rüyalar
kanalıyla tezahür ettirebilir. Bu ise hiç sanat yönü olmayan
kimselerin güzel ve sanatsal rüyalarrnr açıklamaktadrr.
Duygu merkezinin zihinsel bölümü manyetik merke-
zin ana yeridir de. Manyetik merkezin sadece zihin merke-
zinde ya da duygu merkezinin duygusal bölümünde olma-
sr durumunda, etkili olabilmek için yeterince güçlü ol-

90
BEŞINC/ DERS

mayacağınr ve her zaman yanlışlar yapmaya ya da başarı-


srz olmaya eğilimli olacağını kastediyorum. Fakat duygu
merkezinin duygusal bölümü, tamamıyla geliştiğincle ve
tam gücüyle çahştığında daha vüksek merkezlere bir yol
olur.
Hareket merkezinde, mekanik böiüm otomatiktir: Alı-
şageldiğimiz dilde içgüdüsel clarak adlandırılanlar, bu
rnerkeze aittirler. Aynr zamanda iaklit ve taklit yeteneği (ki
bunlar hayatımızda çok büyük rol oynarlar) hareket ıner-
kezine aittirler.
Hareket merkezinin duygusal bölümü daha zivade
hareketin zevkiyle bağlantıhdır. Spor ve oyun sevgisi nor-
malde hareket m-erkezinin bu bölümüne ait olmalıdir, fa-
kat eşkoşma ve diğer duygular buna karıştığında, çok en-
der olarak o merkezdedir, birçok durumda spor sevş;isi zi-
hin merkezinin veya duygu merkezinin hareket bölümün-
dedir.
Hareket merkezinin zihinsel bölün-ıü çok önemlidir ı,e
çok ilginç bir araçtır. Herhangi tiirden bir fiziksel faaliyeti
iyi yapmış olan herkes, bu hareket ne olursa olsun, her ttır
için birçok yenilikler gerektirdiğini bilir. Kişi yaptığı her
şey için kendi küçuk yöntemlerini icat etnıelidir. Bu icatlar
da hareket merkezinin zihin bölümünün çalışmasrdir ve
insanın diğer birçok icatları da hareket nrerkezinin zihinsel
bölümüne ihtiyaç duyar. İstediğiniz zarnan diğer insanla-
rrn sesini, vurgularrnı ve hareketlerini taklit etme gücü de
(aktörlerin sahip olduğu gibi) hareket merkezinin zihinsel
bölümüne aittir; fakat daha yüksek ve iyi derecelerde duy-
gu merkezinin zihinsel bölümüyle karrşrr. Içgüdü merkezi-
nin çahşması bizden çok iyi gizlenmiştir. Cerçekten biliyo-
ruz ki, sadece duyumsal ve duygusal hissedip gözlemleye-
biliyoruz.
Mekanik bölüm, çoğu kez hiçbir zaman fark etmediği-

91.
jzu
-çg:ııiiı alılN,\{i_ 19&, psı' I( i]ı ül isi

riiz, airşıiınış, dııyırı_:iarı içerir: .fakat br.ı dı-tyu;nlar diğer


riı.ı."Vu rnle ra ;- ernin gcievi görür. içgüd ii sei h areketler, kan
dolaşııııo, ıırgarıizıi:ıada Lıesinin lraieketi, iç ve dış re{ieksler
gibi bütün içsel }ıareket]eiıjir.
Zihinsei böiünr, çok büyük ve önemlidir. Kendi kendi-
rtrn şuurunda olrna drırumunda veya buna yakın biı, du-
rumda, kişi içgüdü merkezinin zihinsel bölümüyle temasa
geçebilir ve de makirrenin fonksiyonu ve imkAnlarıyla ilgili
ondan pek çok şey öğrenebilir, Içgüdü ınerkezinin zihinsel
bölürı,ıü ı.-ırganizmanrn tüm faaliyetinin ardrndaki bir zihin-
dir ve enteiekttiel zihinden oldukça farklıdır"
lvierkezlerin özel fonksiyonlartnın ve bölümlerinin in-
celenmesi belirli bir derecede kendini hatirlarnayr gerekti-
rir. Kişi kendini hatırlamadan, farklı merkezlerin farkh bö-
lümlerine ait fonksiyonlardaki değişiklikleri yeterince
uzun bir süre gözlernleyemez ve yeterince aç* bir biçimde
dryrp anlayamaz.
Dikkatin incelenmesi, merkezlerin bölüınierini her
şeyden daha iyi gösterir, fakat dikkatin incelenmesi de yi-
ne belirli derecede kendini hatulamayı gerektirir.
Çok yakında, kendi üzerinizde olan tüm çalrşmanrzrn,
kendini hatırlamayla bağlantilı olduğuntı fark edeceksiniz.
Bu olmadan, çalrşma başarili tıir biçimde ilerleyemez. Ken-
dini hatırlama, krsmi uyanma veya uyanmanın başlangıcı-
dır. Doğal olarak şu çok açrk olmalıdır: Uykuda hiçbir ça-
lrşma yapı|amaz.

92
lii:
]]a..].

You might also like