Professional Documents
Culture Documents
Kitle İletişim Hukuku, Kayıhan İÇEL, Beta Basım Yayım, 13 Bası
Kitle İletişim Hukuku, Kayıhan İÇEL, Beta Basım Yayım, 13 Bası
• Basın
• Radyo - Televizyon
.. Sinema - Video
.. İnternet
Yenilenmiş
13. Bası
İstanbul - 2018
BETA
Yaym No: 3800
Hukuk Dizisi: 1858
Kitle İletişim Hukuku'nun ''Yenilenmiş 2017 Basısı" olan 12. Basının tüm
hukukçulara ve iletişimcilere yararlı olmasını dilerim.
ilgili bir araştırma kurumunun kütüphanesinde yer almak bizim için büyük bir
onurdur. Bu bağlamda, MPI yetkililerine teşekkürlerimi sunarken, Kitle İletişim
Hukuku'nun Yenilenmiş 2015 Basısının da MPI kütüphanesinde onurlu bir yer
bulacağına inanıyorum.
Kitle İletişim Hukuku' nun "Yenilenmiş 2015 Basısı" nın tüm hukukçulara
ve iletişimcilere yararlı olınasını
dilerim.
Mart 2015, İstanbul-Caddebostan
ONUNCUBASININÖNSÖZÜ
10. Basıda, Yargıtay'ın kitle İletişim Hukukuna ilişkin yeni kararları da in-
celenip, özellikle basında sorumluluk kısmına eklenmiştir.
gibi, hatta daha da kapsamlı ve yoğun bir şekilde kitle iletişimi alanında da olağan
dışı ortamlar yarattı. Türkiye'nin bir dönem ihtilal normları ile yönetilmesi, sonra
yeni Anayasa ile birlikte kitle iletişim araçlarını ve kitle iletişim özgürlüğünü
yakından ilgilendiren anayasal hükümlerin sil baştan yeniden oluşturulması,
zamanla radyo-televizyonda tekelcilikten çoğulculuğa geçilirken hukuk dışı sancılı
bir sürecin yaşanması, daha sonra bu konuda Anayasa'da önemli değişikliklerin
yapılınası, böylece Devlet kuruluşu olan TRT'nin eski etkinliğini kaybetmesi
ve özel radyo-televizyonların etki güçlerinin artması kitle iletişim sistemimizi
derinden etkileıniştir. Tek partili iktidar dönemi ile birlikte hukukun her alanında
ve bu bağlamda kitle iletişim hukukunun normatif kaynaklarında da köklü
değişikliklere gidilmiştir. Örneğin, yeni Basın Kanunu, Radyo ve Televizyonların
Kuruluş ve Yayınları Hakkında Kanun, Sinema Filmlerinin Değerlendirilmesi ve
Sınıflandırılması ile Desteklenmesi Hakkında Kanun, İnternet Ortamında Yapılan
Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele
edilmesi Hakkında Kanun, Elektronik Haberleşme Kanunu kitle iletişim
mevzuatımızdaki en önemli değişikliklerdendir. Son yıllarda, Ceza Hukuku başta
olmak üzere, diğer hukuk dallarının normatif kaynaklarında köklü değişikliklerin
yapılması da kitle iletişim hukukunu önemli derecede etkilemiştir.
edilen ve 03.03.2011 tarihinde yürürlüğe giren (RG. 27863) 6112 sayılı "Radyo ve
Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanun" incelenerek uygun
lışılmıştır.
sayın Seyhan Satar'ın nezdinde Beta Basım Yayım Dağıtım A.Ş.'nin tüm persone-
line teşekkür ederiz.
Burada belirtmek gerekir ki, kitle haberleşme araçları ile işlenen suçlardan
sorumluluk konusu daima bu hukuk dalının en önemli konularından biri
sayılmıştır. Bunun nedeni, Kitle Haberleşme Hukukunun temel öğesi olan
"Haberleşme Özgürlüğü"nü sınırlayan hükümlerden en önemlilerinin Ceza
Hukukunun kapsamına girmesidiı: Bu gerçeği gözleyen kanun koyucuları, bir
yandan ceza yaptırımı ile haberleşme özgürlüğünün gelişi güzel sınırlandırılmasını
önleyecek hükümlerinin sorumlu bulamama olasılığını ortadan kaldıracak
nitelikte olmasına özen göstermişlerdir. Gerek Basın Kanunlarındaki, gerekse
Radyo-Televizyon Kanunlarındaki ceza sorumluluğuna ve ceza yargılamasına
ilişkin özel hükümlerin asıl amaçları budur.
ÖNSÖZ ........................................................................................................................ 3
İÇİNDEKİLER ......................................................................................................... 17
KISALTMALAR ....................................................................................................... 35
BİRİNCİ BÖLÜM
KİTLE İLETİŞİMİNE VE KİTLE İLETİŞİM
HUKUKUNA İLİŞKİN GENEL BİLGİLER
§ 1. GENEL BİLGİLER...................................................................................... 61
A. KAVRAMVETANIM ............................................................................... 61
B. ÇEŞİTLİ SİYASAL REJİMLERDE İLETİŞİM ÖZGÜRLÜĞÜ ............. 62
I. Eski Mutlakiyetçi rejimler................................................................ 62
II. Liberal rejimler.................................................................................. 63
III. Eski Komünist rejimler..................................................................... 64
N Faşist ve nasyonal-sosyalist rejimler ............................................... 65
V Çağdaş demokratik rejimler.............................................................. 66
1- Ortak özellikleri .......................................................................... 66
2- İngiltere ....................................................................................... 68
3- Amerika Birleşik Devletleri ....................................................... 68
C. ULUSLARARASI BELGELERDE VE ANAYASALARDA
İLETİŞİM ÖZGÜRLÜĞÜ. ....................................................................... 69
I. Uluslararası belgelerde iletişim özgürlüğü ..................................... 69
II. Anayasalarda iletişim özgürlüğü ...................................................... 74
a) Özellikleri ............................................................................ 96
b) «Bilgi Alma Hakkı» ndan farkı ........................................... 97
3- Düşünce ve kanıları serbestçe açıklayabilmek hakkı .............. 98
4- Haber, düşünce ve kanıları serbestçe yayabilmek hakkı ......... 99
ıv. İletişim özgürlüğünden yararlanacak kişiler ................................ 100
V. İnsan haklarına ilişkin bazı yeni çalışmalarda ve
yasalaştırma hareketlerinde iletişim özgürlüğü ........................... 101
C. İLETİŞİM ÖZGüRLÜĞÜNÜN DÜZENLENMESİ VE
SINIRLANDIRILMASI. ......................................................................... 105
I. Genel olarak ..................................................................................... 105
II. Mevzuatımızın iletişim özgürlüğünü sınırlayan
(veya düzenleyen) hükümlerinden örnekler .................................. 107
1- Genel olarak.............................................................................. 107
2- Basın Kanunu ........................................................................... 107
a) Basın Kanununun öngördüğü basın özgürlüğünü
sınırlandırma koşullan ..................................................... 107
b) Yayın Yasaklan .................................................................. 108
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
BASIN REJİMİ
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
RADYO - TELEVİZVON REJİMİ
BEŞİNCİ BÖLÜM
SİNEMA - VİDEO REJİMİ
ALTINCI BÖLÜM
İNTERNET REJİMİ
I. Kavram ve tanım
İletişim bir yanda haberi veren (kaynak) diğer yanda haberi alan ve
bir de haberi simgeleyen mesaj olmak üzere üç öğeden oluşur3 • Mesajı ve-
ren veya gönderen konuşarak, yazarak, çizerek ya da herhangi bir hare-
kette bulunarak bu işi yapan birey yahut yayımevi, radyo veya televizyon
istasyonu, film stüdyosu gibi bir iletişim örgütüdür. Haberi alan ya da din-
leyen, izleyen, okuyan bir tek kişi ya da bir grubun (dershanedeki öğrenci
grubu, tartışma grubu, kitle dinleyicisi -mass audience- gibi) üyesi olabilir.
Kağıt üstüne çeşitli biçimlerde basılmış mürekkep, havadaki ses dalgala-
n, elektrik devresindeki titreşimler veya herhangi bir sinyal ise üçüncü
öğeyi, yani mesajı meydana getirir.
3
İletişimin öğeleri için bkz.: SCHRAMM 99; ORRICK, B.: Halkla ilişkiler (Çev. Oğuz
Onaran), Ankara 1967, s. 12; ASNA, A.: Halkla İlişkiler, 2. Baskı, İstanbul 1974, s.
21, 22; EVLİYAOĞLU, s. 133.
4
İletişim kavramının benzer tanımları için bkz.: ORRICK, 12; TOKGÖZ, O.: Türkiye
ve Ortadoğu Ülkelerinde Radyo-Televizyon Sistemleri, Ankara 1972, s. 33.
5
ORRICK, s. 12. Winsconsin Üniversitesi profesörlerinden R.R Allen'in iletişim kav-
ramını çok güzel analiz eden makalesi için bkz.: Compton's Interactive Encyclope-
dia, Compact Disc.
6
Çocuklarla iletişim konusunda bkz.: BENDER, LIONEL, Understanding Com-
munication and Control (Silver, 1985); BERRY, JOY, Every Kid's Guide to Being
a Comminicator (Childrens, 1987), Communicating (Good Apple, 1988); FISHER,
TREVOR, Communicating, (David & Charles, 1985); SHADL E, CAROLYN AND
GRAHAM, JOAN Building Communication Skills (Dandy Lion, 1981).
GENEL BİLGİLER 41
tişimin kaynağı» kavramı elde edilen bilgilerden başka, kaynak olan birey
tarafından bu bilgilerin değerlendirilmesini ve bunlara yenilerinin eklen-
mesini de içeren bir kavramdır.
İletişim bir bakıma «durum-alış» lar kompleksidir. Kaynak, mesajını
hangi hedefe ileteceğini, bunu hangi semboller sistemine yükleyeceğini,
hangi iletişim kanalını kullanacağım bilmek durumundadır. İşte, bu bir
durum-alış demektir. Mesaj doğru iletilmişse ve alıcı da mesajı algılamaya
hazır ve kusursuz durumda bulunuyorsa, iletişim hedefine ulaşmıştır 7 .
1- İletişim türleri
a) Genel olarak
İletişimin değişik tipleri vardır. Bunlardan ilk akla geleni «yüz-yüze
iletişim» dir. Örneğin konuşmalar, toplantılar, demeçler, konferanslar, se-
minerler ve tartışma grupları yüz-yüze iletişimin birer türüdür 9 • Bu tip
iletişimde iletişim süjeleri çoğunlukla herhangi bir araçtan yararlanmak-
sızın haberleşirler. Ancak yüz-yüze iletişimi bir araç kullanmadan yapı
lan iletişim ile sınırlamamak gerekir. Bir iletişim aracı kullanılsa dahi,
mesajı alanın aynı anda cevap verme olanağının bulunması durumunda
da yüz-yüze iletişim söz konusu olur. Örneğin, telli veya telsiz telefon ara-
cılığı ile yapılan iletişim de «yüz-yüze» iletişimdir. Hatta, aynı anda olmasa
dahi, hemen yanıt verme olanağının bulunduğu modern iletişim araçla-
rında da yüz-yüze iletişimin özellikleri vardır. Söz gelimi, aşağıda aynca
değineceğimiz «internet» kapsamında yer alan, e-mail olarak isimlendiri-
len elektronik posta, sms (kısa mesaj) veya Facebook, Twitter, Google Plus,
Flickr, Instagram gibi sosyal medya yoluyla yapılan iletişimde tarafların
karşılıklı olarak mesajlarını birbirlerine iletmeleri olanaklıdır. Dolayısıy
la, bu tür iletişim de yüz-yüze iletişimden sayılmalıdır.
İletişimin bir diğer şekli «yüz-yüze olmayan iletişim» dir. Bu tür ile-
tişimin özelliği mesajı alanın aynı anda ya da daha doğru olarak hemen
ardından cevap vermek olanağının bulunmamasıdır. Yüz-yüze olmayan
7
EVLİYAOĞLU, s. 134-135.
8
EVLİYAOĞLU, s. 135.
9
ORRICK, s. 17. İletişim çeşitleri için ayrıca bkz.: ASNA, s. 20-21.
42 KİTLE İLETİŞİM HUKUKU
ıo İnternet hakkında çeşitli konularda özlü bilgi almak için şu web sayfasını öneri-
yorıız: AKGÜL, M.- GÖKÇOL, O., İnternet ve ilgili Konularda çokça Sorulan Soru-
lar: INET-TR.CSS", Sürüm 2.5, http://web.bilkent.edu.tr/turkce/css/inet-tr html, 30
Ekim 1997.
GENEL BİLGİLER 43
İnternet adı verilen dev sistem özünde tam bir serbestlik şeklinde
doğup, öylece devam ederken Amerika Birleşik Devletlerinde çıkarılan
«Telecommunication Act»'e ek niteliğindeki «Communication Decency Act,
11
illuslararası hizmet veren internet servisleri aracılığı ile aranan her konu ile ilgili
internet adreslerine ulaşılabilmektedir. En ünlü İnternet servisleri (arama moto-
ru olarak da isimlendirilmektedir) şunlardır: Google (http://www.google.com.), Al-
tavista (http://www.altavista.digital.com), Yahoo (http://www.yahoo.com), Infoseek
(http:www.infoseek.com), Aynca, Bing Microsoft, Yandex, Magellan, Planet, Lycos,
Hotbot, Metacrawler isimli servisler de kapsamlı hizmet vermektedir.
12
http:www.socialmediatr.com/blog/sosyal-paylasim-sitelerinin-tanimi/
44 KİTLE İLETİŞİM HUKUKU
13
«Telecommunication Act of 1996» ile ilgili olarak internette başvurulabilecek ad-
reslerden biri: http://thomas.loc.gov. Ayrıca bu konuda yayınlanmış şu kitaplara da
başvurulabilir: PETER K. HELDMAN, Competitive Telecommunications, Published
1997; BERNARD D. REAMS-WILLAM H. MANZ, Federal Telecommunications Law,
Published 1997; LEON T. KNAUER, Telecommunications Act Handbook, Published
1996.
14
Bu konuda bkz.: Medien und Recht «http://www.medien-recht.com/supreme.htm»
15
Teledienstegesetz-TDG'nin içeriği hakkında bilgi için İnternet adresi, http://www.
netlaw.de
16
KLAPPER, T.J.: Değişik İletişim Araçlarının Karşılaştırmalı Etkileri (ÜNSAL OS-
KAY: Kitle İletişim Teorilerine Giriş, Ankara 1969,s. 206); TEKİN, C. - DEMİRAY,
U.- BARKAN, M.: Video ile Eğitim Merkezi Proje Önerisi, Eskişehir 1987, s. 18.
GENEL BİLGİLER 45
17
KLAPPER, s. 203.
18
ORRICK, s. 30.
19
Sinema ve televizyonun küçükler üzerindeki etkileri için: AZİZ, A.: Görsel İşitsel
İletişim Araçlarının Çocuk ve Gençliğe Etkisi (A. Ü Siyasal Bilgiler Fakültesi Basın
Yayın Yüksek Okulu, Yıllık, 1973, No.: 1, s. 299 ve son); TOKGÖZ, O.: Televizyon Rek-
lamlarının Anne-Çocuk İkilisine Etkileri, Ankara 1982.
20
Bütün bu konularda özlü bilgi için bkz.: KLAPPER, 201.
46 KİTLE İLETİŞİM HUKUKU
B. KİTLE İLETIŞIMİ
I. Kavram ve tanım
21 Açık öğretim ile ilgili olarak video ile eğitim merkezi proje önerisi için bkz.: TEKİN
- DEMİRAY - BARKAN, s. 21 ve son.
22 Örneğin Regent Üniversitesi Hukuk Fakültesinde İnternet ile yüksek lisans eğitimi
verilmektedir: http://www. regent. edu/acad/shlaw/
23 Bkz.: MALETZKE, s. 14-15.
24 Almanca'da da aynı anlama gelen «Massenko=unikation» terimi kullanılmakta
dır.
25 TİKVEŞ, Ö.: Mukayeseli Hukukta ve Türk Hukukunda Sinema Filmlerinin Sansü-
rü, İstanbul 1968, s. 79.
GENEL BİLGİLER 47
mektedir 26 . İşte, kitle iletişimi geniş anlamdaki kitlelere yönelik bir ileti-
şimdir.
IL Kitle
1- Genel olarak
26
MALETZKE, s. 26; TİKVEŞ, Ö.: Sinema Filmlerinin Sansürü, s. 89.
27
TOKGÖZ, Radyo ve Televizyon Sistemi, s. 35.
28 Kitle iletişiminin benzer tanımları için bkz.: MALETZKE, s. 62; TOKGÖZ, Rad-
yo-Televizyon Sistemleri, s. 34-35, TİKVEŞ, Sinema Filimlerinin Sansürü, s. 81.
29
Almanca'da kitle iletişim araçları için «Massenmeclien» terimi kullanıldığı gibi aynı
anlama gelen «Massenkommunikationsmittel» terimi de kullanılmaktadır (bkz.:
LÖFFLER, M.: Pressereclıt, Kommentar, Band I, Allgemeines Presserecht, 2. Aufla-
ge, München 1969, s. 155; Basın Hukuku alanında yapılan en kapsamlı çalış
malardan biri olan bu yapıtın temel içeriği ve düşünsel yapısı korunarak.
yeni basısı tek ciltte toplanmıştır: LÖFFLER.: Presserecht, Kommentar, 5.,
neubearbeitete und erweiterte Auflage, Verlag C.H. Beck, München 2006.
Özellikle kitle iletişim hukukçularına hitap eden Löffler'in Kommentar'ından baş
ka basın özgürlüğünün sınırlarının belirlenmesinde daha çok gazetecilere yararlı
olabilecek şu kitap da yeni yayınlardandır: BÖLKE, Presserecht für Journalisten,
Freiheit und Grenzen der Wort-und Bildberichterstattung, Verlag C.H.Beck, Münc-
hen 2004.
48 KİTLE İLETİŞİM HUKUKU
Madde 25a- Kurum tarafından izin verilmedikçe işletmecilerce tedarik edilen abo-
ne kimlik ve iletişim bilgilerini taşıyan özel bilgiler veya cihazın teşhisine yarayan
elektronik kimlik bilgileri yeniden oluşturulamaz, değiştirilemez, kopyalanarak ço-
ğaltılamaz veya herhangi bir amaçla dağıtılamaz.
GENEL BİLGİLER 49
Elektronik kimlik bilgisi değiştirilmiş cihaz, kart, araç veya gereçlerle, değişiklik
yapılması amacına yönelik yazılım, her türlü araç veya gereçlerin ithalatı, üretimi,
dağıtımı veya tanıtımı yapılamaz, bulundurulamaz, aracılık edilemez.
Elektronik kimlik bilgisi değiştirilmiş cihaz, kart, araç veya gereçlerle, değişiklik
yapılması amacıyla kullanılabilen yazılım, her türlü araç veya gereçlere Kurumun
talebiyle 4.12.2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 127 nci
madde hükümlerine göre el konulur.
Kurum düzenlemelerine aykırı olarak elektronik kimlik bilgisini haiz yeni veya
kullanılmış cihazların ticareti yapılamaz.
Abone ve cihaz kimlik bilgilerinin güvenliği
Madde 25b- Abone kimlik ve iletişim bilgilerini taşıyan özel bilgiler ile cihazların
elektronik kimlik bilgilerini taşıyan her türlü yazılım, kart, araç veya gereç yetkisiz
ve izinsiz olarak kopyalanamaz, muhafaza edilemez, dağıtılamaz, kendisine veya
başkasına yarar sağlamak maksadıyla kullanılamaz.
İşletmeci veya adına iş yapan temsilcisine abonelik kaydı sırasında abonelik bilgi-
leri konusunda gerçek dışı belge ve bilgi verilemez.
Abonelik tesisi için gerekli kinılik belgeleri kontrol edilmeden işletmeci veya adına
iş yapan temsilcisi tarafından abonelik kaydı yapılamaz.
Abonelik tesisine ilişkin usul ve esaslar Kurum tarafından çıkarılacak yönetmelik-
te belirlenir.
İşletmeciler
Madde 25c- İşletmeciler; kayıp, kaçak veya çalıntı cihazlarla, Kurumun CEIR'ında
yer alan elektronik kimlik bilgileri değiştirilmiş cihazlara elektronik iletişim hiz-
meti veremez.
İşletmeciler, yukarıdaki fıkrada açıklanan yasal olmayan cihazların iletişim şebe
kelerine bağlanılmalarını önlemek üzere EIR sistemlerini Kurumdaki CEIR siste-
miyle birlikte uyumlu olarak çalışır hale getirmek, bununla ilgili teknik alt yapı
ve sisteminin güvenliği ve güvenilirliğini bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten
itibaren beş ay içerisinde sağlamak ve aksamaksızın işletmekle yükümlüdürler.
İkinci fıkradaki sistemin işletilmesinden kaynaklanan sorunların işletmeci veya
Kurum tarafından tespit edilip derhal bildirilmesinden itibaren Kurum tarafından
sorunların giderilmesi için işletmeciye beş iş günü süre verilir. Sorunların giderile-
memesi halinde işletmeci derhal gerekçelerini yazılı olarak bildirerek ek süre veril-
mesi amacıyla Kuruma başvurur.
Bilgi ve ihbar merkezi
Madde 25d- Elektronik kinılik bilgisini haiz cihazlar için Kurum, bilgi ve ihbar
merkezi kurar veya kurdurur. Kurum sistemine kayıtlı olan elektronik kimlik bil-
gisini haiz cihazı çalınan, yağmalanan, kaybeden veya her ne suretle olursa olsun
rızası dışında elinden çıkan kişiler öncelikle cihazının elektronik iletişim bağlantı
sının kesilmesi için Kurumun bilgi ve ihbar merkezine başvurur. Kurum, şüpheliye
isnat edilen suça ilişkin bilgi elde ettiğinde Cumhuriyet Başsavcılığına bildirir.
50 KİTLE İLETİŞİM HUKUKU
34 «Kamuoyu» veya «Halkoyu», belirli bir zamanda, kamusal sorunlar hakkında birey-
sel kanıların toplam sonucu olan ve toplumda kişilerin karşılıklı etkileşmelerinden
doğan genel yargıyı veya ortak kanıyı belirten bir kavramdır. (Bkz.: DAVER, B.:
Siyasal Bilime Giriş,Ankara 1968, s. 233; ORRICK, s. 25; LÖFFLER, I, s. 159. Parla-
menter demokrasilerde ulusal irade ve görüşün ortaya çıkışı kamuoyunun belirgin
örneklerinden biridir. (Bkz.: .KRÜGER,H.: Die öffentlichen Massenmedien als no-
twendige Erganzung der privaten Massenmedien, Frankfurt anı Main-Berlin 1965,
s. 6). «Kamuoyu» hakkında ayrıca bkz.: DERELİ, T.: Kamuoyu, Başlıca Teorik Kav-
ramlar, İstanbul 1976, s. 77. ve son; SEZER, D.: Kamu Oyu ve Dış Politika, Doktora
Tezi, Ankara 1972, s. 22 ve son; ONARAN, A.Ş.: Kamuoyu, El Kitabı, İstanbul 1984,
s. 27 ve son.
35 ORRICK, s. 30.
GENEL BİLGİLER 51
mesinde çok etkin bir duruma girmiştir. Hızla gelişen ve kapsamı gün geç-
tikçe artan internet'in bu alandaki etkinliğinin gücü ise bizce olağanüstü
boyutlara ulaşacaktır.
36
Bkz.: ORRICK, 31; GÖLCÜKLÜ, F.: İletişim Hukuku, Ankara 1970, s. 13.
37 Bu konuda ayrıntılı bilgi için: Tanıtma ve Kamuoyunu Aydınlatma (Özel İhtisas
Komisyonu Raporu - T.C. Başbakanlık DPT Yayını, Ankara 1983, s. 19).
38 LÖFFLER, I. s. 10.
39
GÖLCÜKLÜ, Haberleşme Hukuku, 13; PYE, L. W.: İletişim ve Siyasal Eklemlenme
(İstanbul Üniversitesi Basın Yayın Yüksekokulu Yıllığı I, İstanbul 1988, s. 57).
52 KİTLE İLETİŞİM HUKUKU
40 Demokrasilerde kitle iletişim araçlarının oynadığı rol hakkında ayrıca bkz.: ARN-
DT, A.: Die Rolle der Massenmedien in der Demokratie (Die Rolle der Massenmedien
in der Demokratie, München und Berlin 1966, s. 1 ve son).
41
Az gelişmiş ülkelerde kitle iletişim araçlarının halk eğitimine katkısı konusunda
bkz.: HEBARRE, J.L.: Die Rolle von Hörfunk und Fernsehen beim demokratischen
Aufbau der Entwicklungslander (Die Rolle der Massenmedien in der Demokratie,
München und Berlin 1966, s. 75 ve son.)
42 OSKAY, Ü.: Toplumsal Gelişmede Radyo ve Televizyon, Ankara 1971, s. 73. Kitle
iletişimsi araçlarınınkamuoyunun oluşması ve düzenlenmesi konusundaki etkileri
hakkında ayrıntılı bilgi için ayrıca bkz.: KRÜGER, s. 6 ve son.
43
Bkz.: KRÜGER, 6 ve son.
GENEL BİLGİLER 53
44
Tanıtma ve Kamuoyunu Aydınlatma, s. 1, 1 7.
45
KRÜGER, s. 25.
46 Kitle iletişim araçlarının çocuklar üzerindeki etkileri konusunda bkz.: TOKGÖZ, O.:
Türkiye'de Kitle İletişim Araçları ve Çocuklar (AÜ. Basın ve Yayın Yüksek Okulu
Yıllık,
1979-1978, Ankara 1979, s. 185 ve son).
47
3984 sayılı Kanun (RG.20 Nisan 1994/21911) 4756 sayılı kanunla değişiklik (RG. 21
Mayıs 2002/24761).
54 KİTLE İLETİŞİM HUKUKU
A. KAVRAM VE TANIM
1
«İletişim özgürlüğü» aşağıda ikinci bölümde incelenecektir.
2
GÖLCÜKLÜ, Haberleşme Hukuku, s. 15.
3
Bkz.: DÖNMEZER, 8.: Basın ve Hukuku, Dördüncü Bası, İstanbul 1976, s. 17-18.
56 KİTLE İLETİŞİM HUKUKU
rının yanı sıra, Ceza Hukuku, Ceza Muhakemesi Hukuku, Anayasa Hu-
kuku, İdare Hukuku, Medeni Hukuk, Borçlar Hukuku, Ticaret Hukuku,
Fikri Hukuk, İş ve Sosyal Güvenlik Hukuku ve Vergi Hukuku gibi hukuk
dallarının pozitif hukuk kaynakları da kendi açılarından kitle iletişiminde
uygulama yeri bulurlar4 • Ancak şu noktayı önemle vurgulamak gerekir ki,
diğer hukuk dallarının hükümlerinin kitle iletişiminde uygulanmasında,
iletişim özgürlüğünün gereklerine uygun bir yorum biçimine göre hareket
etmek zorunludur 5 • Yoksa iletişim özgürlüğüne aykırı olarak sözü geçen
normların uygulanması yoluna gidilemez.
Burada yeni bir kitle iletişim aracı olan internet'e ilişkin hukuk re-
jiminin ne olması gerektiği konusuna da değinmemiz gerekir. Belirtelim
ki, aslında tam bir serbestlik ortamı içinde oluşan İnternet için bazı hu-
kuksal düzenlemelerin yapılması gereksinimi duyularak, örneğin Ameri-
ka Birleşik Devletlerinde 1996 tarihli «Telecommunication Act» ile özel-
likle ceza sorumluluğu çerçevesinde bazı düzenlemeler yapılmış, Federal
Almanya'da ise 1997'de çıkarılan «Tele-dienstegesetz-TDG» ile yine aynı
konular düzen altına alınmıştır. Ancak şu gözlemimizi vurgulamalıyız ki,
diğer kitle iletişim araçlarından farklı olarak internet'in çok sıkı hukuk
kurallarına bağlanmaması ve genel hükümler çerçevesinde sorunların
çözümlenmesi eğilimi ağır basmaktadır. Türkiye'de bu konuyla ilgili ola-
rak ilk aşamada Ulaştırma Bakanlığı, ana işlevi bakanlığa danışmanlık
olan «İnternet Üst Kurulu» 'nu oluşturarak internet'le ilgili çeşitli sorunla-
4 Bkz.: DÖNMEZER, S.: Basın, s. 39; LÖFFLER, I, s. 25; REHBINDER, M.: Pressere-
cht, Berlin 1967, s. 14.
5
DÖNMEZER, Basın, s. 39.
6
Amerika Birleşik Devletleri, İsviçre ve Hollanda gibi bazı devletlerin dışında çoğu
devletler ayrı basın kanunlarına sahiptir. (LÖFFLER, s. 26.).
7 Ülkemizde 15.02.2011 tarih ve 6112 sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve
Yayın Hizmetleri Hakkında Kanun ile 15.7.1950 tarih ve 2954 sayılı Türkiye Radyo
ve Televizyon Kanunu radyo-televizyona ilişkin hukuk kurallarını göstermektedir.
23.1.1986 tarih ve 3257 sayılı Sinema, Video ve Müzik Eserleri Kanununu yürür-
lükten kaldıran 14.07.2004 tarih ve 5224 sayılı Sinema Filmlerinin Değerlendiril
mesi ve Sınıflandırılması ile Desteklenmesi Hakkında Kanun (RG.21.07 .2004, Sayı:
25529) ise sinema ve video ile ilgili normları içermektedir.
GENEL BİLGİLER 57
8
Halen İnternet Geliştirme Kurulu adıyla görev yapan bu kurul, KHK/655 Karar
Sayılı Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı'nın Teşkilat ve Görevleri
Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin 29. maddesine dayanılarak oluşturul
muştur (Bkz.: http://www.hgm.gov.tr).
9
HANTZSCHEL, K: Reichspressgesetz und die übrigen Pressrecht- Vorschıiften des
Reiches und der Lander, Kommentar, Berlin 1927, s. 10; RUNGE: Urheber-und Ver-
lagsrecht, Stuttgart, 1953, s. 44.
10
Aynı görüş; LÖFFLER, I, s. 28.
ÖLÜM
İletişim Özgürlüğü
İKİNCİ BÖLÜM
İLETİŞİM ÖZGÜRLÜĞÜ
§ 1. GENEL BİLGİLER
A. KAVRAM VE TANIM
1
Bkz.: TİKVEŞ, Sinema Filmlerinin Sansürü, s. 19-20.
2
ABADAN, N.: Basın ve İletişim Hürriyeti (Türkiye'de İnsan Haklan Semineri, 9-11
Aralık 1968, Ankara 1970, s. 89); DÖNMEZER, Basın, s. 19; ÖKTEM, N.: Özgür-
lük ve Basın Özgürlüğü (İstanbul Üniversitesi Basın-Yayın Yüksek Okulu Yıllığı,
I, İstanbul 1988, s. 52). Düşünce ve söz özgürlüğü hakkında ayrıntılı bilgi için bkz.:
AKSOY, M.: Türkiye'de Düşünce Özgürlüğü, (Türkiye'de İnsan Haklan Semineri,
9-11 Aralık 1968, Ankara 1970, s. 125 ve son).
3
TİKVEŞ, Sinema Filmlerinin Sansürü, s. 19.
62 KİTLE İLETİŞİM HUKUKU
4
LÖFFLER, I, s. 78.
5 1961 Anayasasının 17. maddesi de «Haberleşme Hürriyeti» deyimini aynı anlamda
kullanmıştı. Bkz.: İL.AL, E.: Radyo Hürriyeti, Özerklik ve 1961 Anayasası, İstanbul
1972, s. 35-36; TANÖR, B.: Siyasi Düşünce Hürriyeti ve 1961 Anayasası, İstanbul
1969, s. 24; TAŞER, C.: Radyonun Organizasyonu ve Özerkliği, Ankara 1969, s. 127.
6
ABADAN, s. 91.
İLETİŞİM ÖZGÜRLÜĞÜ 63
7
LÖFFLER, I, s. 36; DÖNMEZER,Basın, s. 14. Bu konuda ayrıca bkz.:SCHOLLER,H.:
Person und Öffentlichkeit, München 1967, s. 216. 1948'de resmi baskısı yapılan bu
listenin bugün de yürürlükte olduğu söylenmekle beraber (bkz.: LÖFFLER, I, s. 36),
mevcut anayasal özgürlükler karşısında dini olmaktan öteye bir değeri bulunmadı
ğı kesindir.
8
ABADAN, s. 91. Ayrıca bkz.: SCHOLLER, s. 218 ve son.
9
LÖFFLER, I, s. 37.
10
Bkz.: LÖFFLER, I, s. 40.
11
BRAUMUELLER, G.: Der Weg zur Pressefreiheit, Bonn 1953, s. 12; BURY, J.B.:
Fikir ve Söz Hürriyeti, Çev. Avni Başman, İstanbul 1945, s. 85.
12
ABADAN, s. 92; LÖFFLER, I, s. 41. Amerika Birleşik Devletlerinde basının ve basın
özgürlüğünün tarihsel gelişimi hakkında ayrıntılı bilgi için bkz.: BRAUMUELLER,
s. 29 ve son.
13
DÖNMEZER, Basın, s. 44; LÖFFLER, I, s. 41.
64 KİTLE İLETİŞİM HUKUKU
14 ABADAN, s. 92.
15 ABADAN, s. 93; DÖNMEZER, Basın, s. 73; LÖFFLER, I, s. 134.
16 LÖFFLER, I, s. 134.
17 ABADAN, s. 93. Kitle iletişim araçlarının kitleler üzerindeki etkinliğini gören Le-
nin, özellikle sinema filmlerinin bu özelliğini dikkate alarak «film, eğer sosyalist
kültürün gerçek destekçilerinin eline geçerse kitlelerin eğitiminde en güçlü araçlar-
dandır» demiştir. (BARNOUW, E.: Mass Communication, New York-Toronto, 1956, s.
19).
18 LÖFFLER, I, s. 134.
İLETİŞİM ÖZGÜRLÜĞÜ 65
Başta Sovyetler Birliği olmak üzere tüm eski doğu bloku ülkelerinde
özellikle 1989-1990 yıllarında başlatılan yeni özgürlükçülük akımı bu dev-
letlerin siyasal yapılarında köklü değişiklikleri sonuçlamıştı 2°. Komünizm
ideolojisinin uygulamadaki başarısızlığının getirdiği bu zorunlu değişi
min diğer özgürlüklerin yanı sıra iletişim özgürlüğü alanında da kendini
göstermesi doğaldır. Ancak bu konuda ulaşılacak aşamaları tam olarak
kestirmek olanaksızdır. Zira özgürlükler ancak zamanla, sindirilerek ve
gerçekten inanılarak elde edilebilir.
Faşist
ve nasyonal-sosyalist rejimlerin özelliği, bu rejimlerde kitle ile-
tişim araçlarının iktidarınemellerine hizmet eden birer araç durumunda
bulun_masıdır. Gerçekten, İtalyan Faşizminin kurucusu Mussolini gazete-
cilik konusunda verdiği bir söylevde, basının totaliter rejimin bir öğesi
olduğunu, rejimin hizmetinde çalıştığım, bütün İtalyan basınının faşist
rejime zararlı olabilecek her şeyden kaçınması, yararlı olan şeyleri ise
yapması gerektiğini açıklamış ve bu esasa dayanılarak 1928 yılında çıka-
19
LÖFFLER, I, s. 134-135.
20
Yeni Rusya Cumhuriyetinde iletişim özgürlüğü başta olmak üzere kitle iletişimin
deki gelişmeler hakkında özlü bir inceleme için bkz.: KNAHL,Tobias: Massenme-
dien und Politik in Russland, Diplomarbeit, Universitaet Konstan.z, 2000, özellikle
Putin dönemini açıklayan "Reflektion und Ausblick" kısmı (s.89 ve son.)
66 KİTLE İLETİŞİM HUKUKU
1- Ortak özellikleri
Çağdaş batı demokrasilerinde basın ve iletişim özgürlüğü liberal gö-
rüşten önemli biçimde ayrılmıştır 24 . Günümüzde, basın ve iletişim özgür-
21
DÖNMEZER, Basın, s. 70.
22
LÖFFLER, I, s. 51; SCHEER, B.: Deutsches Presserecht, Hamburg 1966, s. 26.
23 LÖFFLER, I, s. 133.
24
ABADAN, s. 94.
İLETİŞİM ÖZGÜRLÜĞÜ 67
2- İngiltere
Amerika Birleşik
Devletleri Anayasası basın özgürlüğüne ilişkin bir
sınırlama koymadığı. halde, Amerikan Yüksek Mahkemesi bu özgürlüğün
de her özgürlük gibi, mutlak olmadığını ve sınırlanabileceğini kabul et-
miştir. Yüksek Mahkeme çeşitli kararlarında (Schneck versus US, 249 US
31
Amerikan Yüksek Mahkemesi basın özgürlüğü ile haysiyet ve şerefin korunması
arasındaki ilişkiyi «The New York Times Company versus Sullivan, 376 US 254-
1964» davasında belirlemiştir: Yüksek Mahkemenin bu kararına konu olan olayda,
«MARTIN LUTHER KING'i SAVUNMA KOMİTESİ» adlı kuruluş New York Times
gazetesine verdiği bir ilanda Montgomery/Alabama kentinde zenci soydaşlarının
huzursuzluk içinde yaşadıklarını açıklamış ve bu kentin polis şeflerine ağır itham-
larda bulunmuştur. Bunun üzerine, polis şefi SULLIVAN New York Gazetesi aleyhi-
ne 500.000 dolarlık tazminat davası açmıştır. Dava ilk derece mahkemelerinde gö-
rüldükten sonra Yüksek Mahkemeye intikal edince, bu mahkeme «gazetelerin iliLn
kısımlarının da basın özgürlüğünden yararlandığını, basının idare tarafından alı
nan önlemleri eleştirme hakkınm özgür demokratik düzenin bir gereği durumunda
bulunduğunu, bu hakkın gerçeğin kanıtlanması ile sınırlandırılamayacağını, çün-
kü çoğu olayda gerçeğin kanıtlanmasının olanaksız olduğunu, bu durumun basının
eleştiri hakkını engelleyeceğini, bu nedenle maddi olaylara ilişkin iyiniyetle yapılan
iddialarda basın özgürlüğünden yararlanılması gerektiğini açıklayarak, davayı red-
detmiştir (LÖFFLER, I, s. 132).
32
Bu konuda: www.medien-recht.com/supreme.htm. ve www.digital-law.net/artikel 5/
artikel/stellungnahme.html
70 KİTLE İLETİŞİM HUKUKU
Yine aynı yıl içinde kabul edilen İnsan Hakları Evrensel Bildirisinin36
19. maddesinde, «Her ferdin fikir ve ifade hürriyetine hakkı vardır. Bu hak,
fikirlerinden ötürü rahatsız edilmemek, memleket sınırları mevzuu bahis
olmaksızın malumat ve fikirleri her vasıta ile aramak, elde etmek ve yay-
mak hakkını gerektirir» hükmü yer almıştır. Bu maddedeki «her vasıta»
deyiminin kitle iletişim araçlarını da kapsadığı ve böylece bildirinin dü-
şünce ve söz özgürlüğünün yanı sıra iletişim özgürlüğüne de ilişkin bulun-
duğu anlaşılmaktadır 37 .
38
DÖNMEZER, Basın, s. 129; GÖLCÜKLÜ, İletişim Hukuku, s. 45-46.
39
İLAL, S. 14-15.
40
İkinci Dünya Savaşından sonra, iletişim özgürlüğünü uluslararası alanda güvence-
ye kavuşturabilmek amacı ile yapılan çalışmaların büyük bir kısmını Birleşıniş Mil-
letler ve UNESCO yürütmüştür. 1948 yılından başlayan bu çabaların tüm ayrıntıla
rı «Birleşmiş Milletler Yıllığı-Year-book of the United N ations»nda bulunma_"ktadır.
41
RG., 19 Mart 1954, No.: 8662.
42
Avrupa Konseyi İnsan Haklarını ve Ana Hürriyetlerini Koruma Sözleşmesi 14 dev-
lette iç hukuka dönüşerek milli mevzuat karakterini kazanmıştır. Bu devletler Al-
72 KİTLE İLETİŞİM HUKUKU
Görüleceği
üzere, bu sözleşme bir yandan iletişim özgürlüğünün ulus-
lararası değerinikabul ederken, diğer yandan haberlerin verilmesi, dü-
şünce ve kanıların açıklanması serbestisi ile birlikte bunların alınması
ve öğrenilmesi serbestisinden de sözederek bu özgürlüğün kapsamını da
belirtmiş olmaktadır43 •
44
Kitle iletişim araçlarının faaliyetlerinde standart oluşturan uluslararası belgeler
tarafımızdan danışmanlığı yapılan bir doktora tezinde ayrıntılı biçimde incelen-
miştir: OKTAY, M.: Kitle İletişim Araçlarının muslararası Sorumluluğu ve İletişim
Ahlak Kuralları, Doktora Tezi, İstanbul 1990, s. 274 ve son.
74 KİTLE İLETİŞİM HUKUKU
Basın özgürlüğü
ile birlikte radyo ve film yoluyla haber verme özgür-
lüğü
«temel hak» olarak Avrupa'da ilk kez 1949 tarihli Federal Almanya
Cumhuriyeti Anayasasında kabul edilmiştir. Bu Anayasanın 5. maddesi-
45 İnternetle ilgili bu belgeler için bkz.:Avrupa Birliğine Uyum Sürecinde Türk Ceza
Hukuku, İ.Ü. Hukuk Fakültesi Ceza Hukuku ve Kriminoloji Araştırma ve Uygula-
ma Merkezi Yayını, İstanbul 2000, s. 117 ve son.
İLETİŞİM ÖZGüRLÜĞÜ 75
nin 1. fıkrası «Herkes, fikrini, söz yazı ve resimle açıklayıp yazmak, herkese
açık olan kaynaklardan hiç bir engele uğramadan bilgi edinmeh hakkı
na sahiptir» şeklinde düşünce, söz ve iletişim özgürlüğünü açık biçimde
belirttikten sonra, «Basın özgürlüğü ile radyo ve film yoluyla haber ver-
mek özgürlüğü güvence altına alınmıştır. Sansür konulamaz» hükmünü
koymuştur. Alman yazarlarından bazıları 46 bu hükmün kesin anlamda
«radyo özgürlüğü»nü kapsadığını belirtirken, diğer bazı yazarlar 47 , bura-
da sadece «haber verme-Berichterstattung» özgürlüğünden söz edildiğini
ileri sürerek, basın özgürlüğü ile eşdeğerde bulunan ve çeşitli özgürlükler-
den oluşan «radyo özgürlüğü-Rundfunkfreiheit» deyimini kullanmaktan
kaçınmaktadırlar. Durum ne şekilde olursa olsun, Federal Almanya Cum-
huriyeti A._nayasasının basın özgürlüğünü tanımakla yetinmeyip, radyo 48
ve filmden de söz ederek iletişim özgürlüğünü kapsamlı biçimde anayasal
bir kavram haline sokan ve sansürü tüm kitle iletişim araçları yönünden
yasaklayan başlıca anayasa olduğu bir gerçektir. Esasen, federe devletle-
rin özel radyo-televizyon konusunda anlaşmaya varıp, federe devlet düze-
yinde bu konudaki özel yayınların düzenlenmesinden sonradır ki, «radyo
özgürlüğü» terimi daha sık kullanılmaya başlamıştır 49 .
46 REISSNER, H.: Das Grundreclıt der Meinungsfreilıeit auf dem Gebiete des Rund-
funks und Fernselıens in der Bundesrepublik Deutsclıland, Diss. Würzburg 1962-63,
s. 19.
47
SPANNER, H.: Art 5 GG. und die Ordnung des Rundfunks in materiellreclıtliclıer
Hinsiclıt, Reclıtsgutaclıten
(Der Fernselıstreit, Karlsruhe 1964, Bd. I, s. 363).
48 Rıındfunk, radyonun televizyonu da kapsayan bir kavram olduğu kabul edildiği
içindir ki (bkz.: WUFKA, E.: Die verfassungsrec!ıtliclıdogmatisclıen Grundlagen der
Rundfunkfreilıeit, Frankfurt anı Main-Berlin 1971, s. 31), Federal Almanya Anaya-
sasının 5. maddesindeki radyo kelimesinin «radyo ve televizyon» olarak anlaşılması
gerekir.
49
Bu konuda 1998 yaz dönemine ait bir İnternet yayını olarak bkz.: GERJDORF,
H., Privater Rundfunk (www.Jural.uni-hamburg.de/docs/h-gersdorLht/6 abschnt.
htm). Asya devletlerinde medya konusunda bkz.: İNCEOĞUL, Y.G., Asya'da Medya,
Marmara İletişim Dergisi, Temmuz 1994, s. 83 ve son. Latin Amerika'da habercilik
konusunda bkz.: REYES-MATTA, F., 1990'larda Latin Amerika'da Habercilik, çev.
Jülide Sezgin, Marmara İletişim Dergisi, Temmuz 1994, s. 95 ve son.
§ 2. TÜRKİYE'DE İLETİŞİM ÖZGÜRLÜĞÜ
A. TARİHSEL GELİŞİM 1
1
Türkiye'de kitle iletişim özgürlüğünün tarihsel gelişimi hakkında şu eserlerden
yararlanılmıştır: İSKİT, S.: Türkiye'de Matbuat Rejimleri, İstanbul 1939, ERTUĞ,
H.R.: Basın ve Yayın Hareketleri Tarihi, 2. Bası, İstanbul 1960; BENER, M.F.: Rad-
yomuz 15 yaşında (Radyo Dergisi 15 Aralık 1941, c. 1, sy. 1. s. 4); ERTUĞ H.R.:
Radyo İşletmeciliği, İstanbul 1965; TAŞER, C.: Radyonun Organizasyonu ve Özerk-
liği, Ankara 1969; AKSOY, M.: PartizanRadyo ve DP, Ankara 1960; ÖZÖN, N.: Türk
Sinema Tarihi, İstanbul 1963; KOCABAŞOĞLU, U.: Türkiye'de Radyo Yayınlarının
Başlama Tarihine İlişkin Bir Not (A.Ü. Basın ve Yayın Yüksekokulu, Yıllık, 1977 -
1978, Ankara 1979, s. 177 ve son). KOCABAŞOĞLU, U.: Şirket Telsizinden Davlet
Radyosuna, Ankara, 1980; KOLOĞLU, O.: Takvimi Vekayi, TürkBasınında 150 Yıl,
Çağdaş Gazeteciler Derneği Yayınları, Ankara 1981; BENBANASTE, N.: Örnekler-
le Türk Musevi Basınının Tarihçesi, İstanbul 1988; Türkiye'de Yabancı Dilde Ba-
sın, İ.Ü. Basın-Yayın Yüksekokulu Yayını, İstanbul 1985; ÖZTÜRK, A.: Cumhuriyet
Öncesi Dönemde Türk Basınının Gelişimi ve Özgürlük Çabaları, Marmara İletişim
Dergisi, Temmuz 1994, s. 63 ve son.
İLETİŞİM ÖZGÜRLÜĞÜ 77
1- Basın
20 Nisan 1924 tarihli Teşkilatı Esasiye Kanunu'nun 7. maddesi Ka-
nunu Esasinin 12. maddesindeki hükmü «Matbuat kanun dairesinde ser-
besttir ve neşir edilmeden evvel teftiş ve muayeneye tabi değildir» şeklinde
tekrarlamıştır. Teşkilatı Esasiye Kanununun sınırlı güvence sağlayan bu
hükmüne karşın, 4 Mart 1925 tarihinde çıkarılan Takriri Sükun Kanu-
nu'nun 1. maddesi, «irticaa, isyana ve memleketin nizamı içtimaısini ve
huzur ve sükunu ve emniyet ve tahrikat ve teşvikat ve teşebbüsat ve neşri
yatı hükumet, Reisicumhurun tasdiki ile re'sen ve idareten men'e mezun-
dur» hükmü ile, basın özgürlüğünü çok esaslı ~~,,~ıı,•~~ kısıtladığı gibi, bu
çeşitli yayınlarda bunların İstiklal Mahkemesi adı verilen özel yargı or-
ganlarında yargılanacağını da öngörmüştür.
cak neşriyattan dolayı İcra Vekilleri Heyeti kararı ile gazete veya mecmua-
nın neşrine devam edenler hakkında 18. madde hükmü tatbik edilir. Bu su-
retle kapatılan bir gazetenin mes'ulleri tatil müddetince başka bir isim ile
gazete çıkaramazlar». Görüleceği üzere istenildiği biçimde yorumlanmaya
yatkın olan «memleketin umumi siyaseti» terimi ile hükumete gazeteleri
kapatma yetkisini veren böyle bir hüküm karşısında basın özgürlüğünden
söz etmek olanaksızdır. Böylece Türk basınım ancak totaliter rejimlerde
görülen biçimde bir düzene bağlayan bu kanun 1946 da yeniden değiştiri
lerek ilk şekline dönülmüş ve 1950 yılında iktidarın el değiştirmesi üzeri-
ne yerini 15.7.1950 tarih ve 5680 sayılı Kanuna bırakmıştır.
2-Radyo
Radyo ile kitle iletişiminde devlet tekeli 1940 yılma kadar PTT ta-
rafından yürütülmüştür. 22 Mayıs 1940 tarih ve 383 sayılı Kanunla Baş
bakanlığa bağlı Matbuat Umum Müdürlüğünün kurulmasından sonra
ise, radyo hizmetini yürütme görevi bu kuruluşa geçmiştir. Bu Kanunun
4. maddesi Umum Müdürlüğün bu alandaki görevini şöyle belirtmiştir:
«Radyodiffüzyon (radyo-yayın) postaları vasıtasıyla halkımızın siyası, iç-
timaı, iktisadı, harsı ve bedii ihtiyaçlarını tatmin edecek programların ih-
zarını ve tatbikini temin eylemek»
28 Mayıs 1949 tarih ve 5392 sayılı Basın, Yayın ve Turizm Genel Mü-
dürlüğü Kanunu, radyo müdürlüklerini bazı yetkilerle kısmen
bağımsızlıklarını sağlayarak merkezin denetleme yetkisini azaltmış ve
yayın esasları ve programları hakkında görüşü alınmak üzere, Üniversite
Öğretim Üyeleri ve Basın Derneği gibi bazı kuruluşların temsilcilerinin
katılması ile oluşan 16 üyeli «Radyo yayınlan Danışma Kurulu» nu kur-
muştur. Diğer yandan aynı kanun ile Fen Hey'eti Reisliği kaldırılmış ve
tüm radyo hizmetleri Genel Müdürlüğün Radyo Dairesine bağlanmıştır.
1946 yılında başlayan çok partili demokratik düzenin özüne uygun biçim-
de radyonun tarafsızlığını sağlamaya yönelik bu hükümlerin radyoda söz
özgürlüğünü tam anlamı ile gerçekleştirmeye yetersiz olduğu açıktır. An-
cak, 5392 sayılı Kanun hükümlerinin radyonun tarafsızlığı için iyi niyetle
atılan olumlu bir adım olduğu yadsınamaz.
3- Sinema
1- Basın
Yeni iktidarla birlikte gelen 5680 sayılı Basın Kanunu liberalist gö-
rüşün basın özgürlüğü alanındaki genel ilkelerine geniş ölçüde yer veren
özgürlükçü bir kanun durumunda idi. Dönemsel yayınlarda «izin siste-
mi» yerine «beyanname sistemi»ni getirmesi, idareye tanınan yetkilerde
önemli sınırlamalar yapması, cevap hakkının kullanılmasında basından
yana düzenlemeyi seçmesi, yayın yasaklarını asgari ölçüye indirmesi gibi
özelliklerle donatılmış olan bu kanun, basında ceza sorumluluğu yönün-
den de genelde sübjektif sorumluluk esaslarına bağlı kalmıştı 2.
2
Bkz.: Aşağıda Üçüncü Bölüm,§ 3, A, II 1.
82 KİTLE İLETİŞİM HUKUKU
kamın, tüzük veya resmi teşekküllerce alınan karar gereğince gizli yapılan
toplantılardaki görüşmelerin ve heyecan uyandıran haberlerin yayınlan
masını yasaklayan hükümler koymuş, ayrıca basında ceza sorumluluğu
nu objektif sorumluluk esaslarına uygun biçimde yeniden düzenlemiştir.
Diğer yandan, cevap ve düzeltme hakkı yönünden savcılıklara tam yetki
verilmesi gibi olağanüstü yollarla basının eli kolu bağlanınak istenmiştir.
Ancak totaliter rejimlerde görülen bu uygulama nedeniyle, Milletlerarası
Basın Enstitüsü tarafından yayınlanan bir raporda o dönemlerin Türki-
ye'si basında muhalefet yapılmasını engelleyen ülkeler arasında gösteril-
miştir3.
2-Radyo
3- Sinema
Bu dönemde iletişim özgürlüğünün sinema filınlerine ilişkin cephe-
sinde önemli bir değişiklik olınaınış ve Filmlerin ve Film Senaryolarının
3 ABADAN, s. 97.
İLETİŞİM ÖZGÜRLÜĞÜ 83
4
Temsilciler Meclisi'ndeki görüşmeler için bkz.: T. C. Temsilciler Meclisi Tutanak Der-
gisi, Cilt: 3, s. 75-79.
84 KİTLE İLETİŞİM HUKUKU
5
22. maddenin 1488 sayılı Kanunla değiştirilen 5._ve 6. fıkraları değişiklikten önce
şöyleydi: «Türkiye'de yayımlanan gazete ve dergilerin toplatılması, bu tedbirlerin
uygulanacağını kanunun açıkça gösterdiği suçların işlenmesi halinde ve ancak ha-
kim kararı ile olabilir. Türkiye'de yayımlanan gazete ve dergiler, ancak 57. maddede
belirtilen fiillerden mahkum olma halinde mahkeme karariyle kapatılabilir».
İLETİŞİM ÖZGÜRLÜĞÜ 85
Basın yönünden durum böyle olduğu gibi, basın dışındaki kitle ileti-
şim araçları bakımından da 26. madde iletişim özgürlüğünün bu yönüne
değinmiştir. Gerçekten, kamu tüzel kişileri elindeki basın dışı iletişim ve
yayın araçlarından kişilerin ve siyasal partilerin kanunla düzenlenecek
esaslar içinde yararlanma hakkının bulunduğunu belirten bu madde, be-
lirli haller dışında, kamunun halkın bu araçlarla haber almasını, düşünce
ve kanaatlere ulaşmasını ve kamuoyunun serbestçe ~ u , . ~ u ~ engelle-
Durum böyle olunca, düşünce özgürlüğü ile ilgili 20. maddedeki «her-
kes, ... düşünce ve kanaatlarını veya başka yollarla tek başına veya toplu
olarak açıklayabilir ve yayabilir» hükınünün basın dışı iletişim araçlarını
kapsayıp kapsamadığı sorununun çözümlenmesi gerekmektedir. Ancak
bu sorunun çözümlenmesinden önce, basın dışı iletişim araçları üstündeki
mülkiyet hakkını, bu araçlarla haber, düşünce ve kanıların açıklanması
6
Benzer görüş: GÖLCÜKLÜ, Haberleşme Hukuku, s. 48.
86 KİTLE İLETİŞİM HUKUKU
7
İLAL, s. 39.
8
Bkz.: DÖNMEZER, Basın, s. 195; GÖLCÜKLÜ, Haberleşme Hukuku, s. 37.
9 Aynı görüş: TİKVEŞ, Sinema Filmlerinin Sansürü, s. 58;AKSOY, Türkiye'de Düşün
ce Özgürlüğü, s. 167.
İLETİŞİM ÖZGüRLÜĞÜ 87
I. Genel olarak
Kurucu Meclis tarafından kabul olunan ve 24.9.1982 tarihli, 2707 sa-
yılı Kanuna göre halkoyuna sunularak 18.10.1982 tarihinde kabul edilen
ve 2709 sayılı Kanun olarak Resmi Gazetede (9.11.1982, 17863) yayın
lanan Türkiye Cumhuriyeti Anayasası 10 1961 Anayasasında olduğu gibi,
"haberleşme özgürlüğü" terimini "posta dokunulmazlığı" veya "özel haber-
leşme gizliliği"kavramlarını ifade etmek amacı ile kullanmıştır. 3.10.2001
tarih ve 4 709 sayılı Kanunla değiştirilen "Haberleşme Hürriyeti" kenar
başlıklı 22. maddenin değişiklikten önceki şekli şöyleydi: «Herkes, ha-
berleşme hürriyetine sahiptir.- Haberleşmenin gizliliği esastır.- Kanunun
açıkça gösterdiği hallerde, usulüne göre verilmiş hakim kararı olmadıkça;
gecikmesinde sakınca bulunan hallerde de kanunla yetkili kılınan merciin
emri bulunmadıkça; haberleşme engellenemez ve gizliliğine dokunulamaz.
- İstisnaların uygulanacağı kamu kurum ve kuruluşlar kanunda belirti-
lir». 4 709 sayılı Kanunla yapılan değişiklik ile madde şu şekli almıştır:
"Herkes haberleşme hürriyetine sahiptir. Haberleşmenin gizliliği esastır.
-Milli güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi, genel sağlık ve
genel ahlakın korunması veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korun-
ması sebeplerinden biri veya birkaçına bağlı olarak usulüne göre verilmiş
hakim kararı olmadıkça; yine bu sebeplere bağlı olarak gecilımesinde sa-
kınca bulunan hallerde de kanunla yetkili kılınmış merciin yazılı emri bu-
lunmadıkça; haberleşme engellenemez ve gizliliğine dokunulamaz. Yetkili
merciin kararı yirmidört saat içinde görevli hakimin onayına sunulur. Ha-
kim kararını kırksekiz saat içinde açıklar; aksi halde, karar kendiliğinden
kalkar.-İstisnaların uygulanacağı kamu kurum ve kuruluşları Kanunda
belirtilir.". Görüleceği üzere, maddenin hem eski ve hem de yeni metninin
kitle iletişimine ilişkin "iletişim özgürlüğü" ile bir ilgisi olmayıp "özel ha-
berleşme gizliliği"ni güvence altına almaktadır.
10
12 Eylül 1980 askeri darbesinden sonra hazırlanan 1982 Anayasası 18.10.1982 ta-
rihli ve 2709 sayılı Kanunla halkoylamasına sunulmuştur. Halkoylamasına katılan
%91.3 oranındaki seçmenin %82.7'si "evet", %8.6'sı "hayır" oyu kullanmıştır. Bugü-
ne kadar 3361,3913,4121,4388,4446,4 709,4 720,4 777,5170,5370,5428,5551,5659,56
78,5697,5735, 5982 sayılı kanunlarla değiştirilmiş ve son olarak 21.1.2017 tarihli ve
6771 sayılı Kanun ile yapılan Anayasa değişiklikleri 16.4.2017 tarihinde Halkoyla-
masına sunularak kabul edilmiştir.
88 KİTLE İLETİŞİM HUKUKU
11
1961 Anayasasının 24. maddesi kitap ve broşür çıkarma hakkı yönünden mali temi-
nat sistemini yasaklayıcı bir hüküm koymamıştır.
92 KİTLE İLETİŞİM HUKUKU
saya nazaran belirli sınırlar içine almıştı. Şöyle ki; 1961 Anayasasının 25.
maddesi basımevi ve eklentilerinin ve basın araçlarının suç vasıtası oldu-
ğu gerekçesiyle de olsa, zapt ve müsadere edilemeyeceğini veya işletilmek
ten alıkonulamayacağını mutlak ve sınırsız bir şekilde belirtmiş iken, yeni
Anayasa «Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğü, Cumhuriye-
tin temel ilkeleri ve millı güvenlik aleyhinde işlenmiş bir suçtan mahkum
olma hali»ni sözü geçen güvencenin dışında tutmuştu. 1980'den önceki
tecrübelerin ortaya çıkardığı bir zorunluluk olarak değerlendirdiğimiz bu
hüküm, 22.03.2004 tarih ve 25469 sayılı Resmi Gazetede yayınlanan 5170
Sayılı Kanunun 4. maddesi ile değiştirilmiştir. Maddenin yeni şekli şöy
ledir: "Kanuna uygun şekilde basın işletmesi olarak kurulan basımevi ve
eklentileri ile basın araçları, suç aleti olduğu gerekçesiyle zapt ve müsadere
edilemez veya işletilmekten alıkonulamaz." Bu değişiklik, bizce, basın öz-
gürlüğü açısından son derece olumludur.
13
Türkiye'de basın özgürlüğünün gelişimi ve 1982 Anayasasına göre basın özgürlüğü
konusunda bkz.: YAZICI, R.: Anayasalarımızda Basın Hukuku, Ankara 1986, s. 9 ve
son.
94 KİTLE İLETİŞİM HUKUKU
"Basın özgürlüğü, Anayasanın 28. maddesi ile 5187 sayılı Basın Ya-
sasının l. ve 3. maddelerinde düzenlenmiştir. Bu düzenlemelerde basının
özgürce yayın yapmasının güvence altına alındığı görülmektedir. Basına
sağlanan güvencenin amacı; toplumun sağlıklı, mutlu ve güvenlik için-
de yaşayabilmesini gerçekleştirmektir. Bu durum da halkın dünyada ve
özellikle içinde yaşadığı toplumda meydana gelen ve toplumu ilgilendiren
konularda bilgi sahibi olması ile olanaklıdır. Basın, olayları izleme, araş
tırma, değerlendirme, yayma ve böylece kişileri bilgilendirme, öğretme,
aydınlatma ve yönlendirmede yetkili ve aynı zamanda sorumludur. Bası
nın bu nedenle ayrı bir konumu bulunmaktadır. Bunun içindir ki, bu tür
davaların çözüme kavuşturulmasında ayrı ölçütlerin koşul olarak aran-
ması, genel durumlardaki hukuka aykırılık teşkil eden eylemlerin değer
lendirilmesinden farklı bir yöntemin izlenmesi gerekmektedir. Basın dışı
bir olaydaki davranış biçiminin hukuka aykırılık oluşturduğunun kabul
edildiği durumlarda, basın yoluyla yapılan bir yayındaki olay hukuka ay-
kırılık oluşturmayabilir.
1- Genel olarak
a) Özellikleri
Bir ülkede iletişim özgürlüğünden söz edebilmek için ilk koşul, o ül-
kede her türlü haber, düşünce ve kanıların serbestçe öğrenilebilmesi ve
toplanabilmesi olanağının bulunmasıdır20 . Bu olanak olmadan gerçek
anlamda bir iletişim özgürlüğünün varlığı ileri sürülemez. Yurttaşlar ba-
kımından haber alma hakkını, yayın mensupları yönünden ise haberlere
ulaşmak ve haberleri toplamak hakkını içeren bu ilke Anayasamızda da
yer alınıştır. Gerçekten, Anayasamızın 28. maddesindeki «haber alma hür-
riyeti» deyimi iletişim özgürlüğünün bu gereğini ifade etmektedir. Ayın
maddenin 3 ve 4. fıkralarında belirtilen sınırlamalar dışında, yurttaşlar
bütün haberleri, düşünceleri ve kanıları öğrenmek hakkına sahip bulun-
Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi bir tavsiye karan ile taraf ülkele-
ri yönetimden bilgi alınması konusunda düzenleme yapmaya çağırmıştır.
Bunun üzerine, Türkiye harekete geçmiş ve Başbakanlıkça "İdari Usul ve
Bilgi Edinme Kanunu" adını taşıyan öntasarı hazırlanmış ise de, bu önta-
sarı kanunlaşmamıştır.
21
LÖFFLER, I, s. 87.
22
AKILLIOĞLU, s. 185.
23
Bkz. RG: 24.10.2003 -25269.
98 KİTLE İLETİŞİM HUKUKU
24 LÖFFLER, I, s. 83.
İLETİŞİM ÖZGÜRLÜĞÜ 99
Basın dışı kitle iletişim araçlarına gelince: Kanm tüzel kişileri elinde-
ki basın dışı iletişim ve yayın araçları söz konusu olduğunda, Anayasamız,
haber, düşünce ve kanıları serbestçe yayabilmek hakkını, bu araçlardan
"yararlanma hakkı"na dönüştürmektedir (AY 31. m). Özel k_işilere ait ba-
sın dışı kitle iletişim araçları ile haber, düşünce ve kanıların yayılmasının
anayasal kaynağı ise 26. maddedir.
İnsan haklarını güvenceye almak için pek çok karan bulunan Üst Ku-
rulun 1997 yılı çalışmalarının 34 no. lu maddesi aynen şöyledir. «Düşünce
ve anlatım özgürlüğü sınırlarının genişletilmesi ile ilgili olarak, Anayasa-
nın 26, 27 ve 28. maddeleri ile Türk Ceza Kanununun 159, 311 ve 312., Te-
rörle Mücadele Kanunu'nun 8. maddelerinde değişiklik yapılması yönün-
de çalışmaları başlatılmıştır.» Böylece, bu kurul kitle iletişim özgürlüğü
konularında Anayasamızın yeterli güvenceyi sağlamadığını saptamış ve
sonuçta, 4 709 sayılı kanunla Anayasada bu paralelde gerekli değişiklikler
yapılmıştır.
Bunun yanı sıra, aradan geçen kısa süre içinde yukarıda belirtilen
pozitif hukuk hükümleri ile ilgili önemli değişiklikler olmuştur. Bu bağ
lamda, eski TCK'nın 159. maddesine 2003 tarih ve 4963 sayılı Kanun'un
1. maddesiyle bu maddeye bir son fıkra eklenmiştir. Bu fıkraya göre; tah-
kir, tezyif ve sövme kastı bulunmaksızın, sadece eleştirmek maksadıyla
yapılan düşünce açıklamaları cezayı gerektirmeyecektir. Diğer yandan
TCK'nın 312/2. maddesinde 2002 tarih ve 4744 sayılı Kanun'un 2. mad-
desiyle değişikliğe gidilmiş ve daha önce bu maddede düzenlenen suçun
nitelikli hali olan fıkra, suçun bu değişiklikle ortadan kaldırılan basit hali
yerine geçirilmiştir. Bu maddede düzenlenen suçun temel şeklini somut
tehlike suçu haline getiren bu yeni düzenlemeye göre, sosyal sınıf, ırk,
din, mezhep veya bölge farklılığına dayanarak, halkı birbirine karşı düş
manlığa veya kin beslemeye alenen talırik etmek suçunun işlenebilmesi
için, tahrikin "kamu düzeni için tehlikeli olabilecek bir şekilde" gerçek-
leştirilmesi gerekmektedir. Ve nihayet Terörle Mücadele Kanunu'nun 8.
maddesi 2003 tarih ve 4928 sayılı Kanun'un 19. maddesiyle yürürlükten
kaldırılmıştır.
Yine belirtmeliyiz ki, 5237 sayılı yeni Türk Ceza Kanunu'nun 765
sayılı TCK'nın 159. maddesine karşılık gelen 301. maddesi, yukarıda be-
lirtilen ve 2003 tarihli Kanun değişikliği ile madde metnine eklenen fık
ra yerine, 3. fıkrasında "eleştiri amacıyla yapılan düşünce açıklamaları
suç oluşturmaz" hükmüne yer vermiştir. Bu Kanun'un 765 sayılı TCK'nın
312/2 maddesine karşılık gelen 216/1. maddesi ise, söz konusu suçun iş
lendiğinin kabul edilebilmesi için alenen gerçekleştirilen talırikin, "kamu
güvenliği açısından açık ve yakın bir tehlikenin ortaya çıkması" gereklili-
ğini düzenlemiştir.
sayılı) ifade ve kitle iletişim özgürlüğü yararına olarak 3713 sayılı Terörle
Mücadele Kanununun 6 ve 7. maddeleri ile 5237 sayılı TCK. 220. madde-
sinde bazı önemli değişiklikler yapmıştır. Bu değişikliklere göre, örgütle-
rin ancak cebir, şiddet veya tehdit içeren yöntemlerinin meşru gösterilmesi
veya övülmesi suç sayılarak, bu konulara ilişkin suçların sınırlan daral-
tılmıştır.
I. Genel olarak
İnsan hak ve özgürlüklerinin sınırsız olmaması bunların nitelikleri-
nin doğal sonucudur. Sınırsız biçimde kullanılabilen bir hak başkalarının
hak ve özgürlüklerine zarar verir33 . Aynı nedenle, iletişim özgürlüğünün
34 Bkz.: DÖNMEZER, Basın, s. 93: TİKVEŞ, Sinema Filmlerinin Sansürü, s. 27. Bu ko-
nuda ayrıca bkz.: MÜDERRİSOĞLU, F.: Anayasal hak ve özgürlüklerin ve özellikle
basın özgürlüğünün kamu düzeni ile sınırlanması ve Anayasa Mahkemesi karar-
larında kamu düzeni (Onar Armağanı İstanbul 1977, s. 485 ve son). Temel hak ve
özgürlüklerin düzenlenmesi ve sınırlandınlması kavramları için ayrıca bkz.: KA-
BOĞLU, İ.Ö.: Kollektif Özgürlükler, Diyarbakır 1989, s. 140 ve son.; SAĞLAM, F.:
Temel Hakların Sınırlanması ve Özü, Ankara 1982, s. 18 ve son.
İLETİŞİM ÖZGÜRLÜĞÜ 107
1- Genel olarak
2- Basın Kanunu 37
35
1982 Anayasasında temel hak ve özgürlüklerin sınırlandırılması konusunda farklı
bir yaklaşım için bkz.: UYGUN, O.: 1982 Anayasası'nda Temel Hah ve Özgürlühle-
rinAnayasal Sınırları (Milletlerarası Hukuk ve Milletlerarası Özel Hukuk Bülteni,
Sayı: 2, 1988, s. 357 ve son.).
36
Basın Konseyi Türkiye'de basın özgürlüğüne ilişkin saydığı 1990 yılına kadarki
mevzuatı sistematik bir derleme şeklinde yayınlamıştır (Bkz.: GEMALMAZ, M. 8.
- DOĞRU, O.: Türkiye'de Basın Özgürlüğü Mevzuatı, İstanbul 1990). Kitle İletişim
Hukuku için yararlı gördüğümüz bu çalışmadan yararlanırken, derlemeyi yapanla-
rın kitle iletişim araçlarından biri olan "Basın"a ilişkin "Özgürlük" Kavramının çok
dışına taşma çıktıklarını gözden uzak tutmamak gerekir. Böylece, "adı" ile içeriğinin
çok önemli derecede uygunluk gösterınediğini dikkate alarak bu derlemeden yarar-
lanılabileceği kanısındayız.
37
5187 sayılı Yeni Basın Kanununun çeşitli yönlerden eleştirisi için bkz. Basın Ka-
nunu Tasarısı, Güncel Hukuk Dergisi, İstanbul 2004, Sayı: 5 ve 6 (Kayıhan İÇEL,
Uğur ALACAKAPTAN, Duygun YARSUVATve Köksal BAYRAKTAR'ın görüşleri).
108 KİTLE İLETİŞİM HUKUKU
b) Yayın Yasakları
Yeni Basın Kanunu, eski Basın Kanununda olduğu gibi, bazı yayın
41
4.12.2004 tarih ve 5275 sayılı yeni CMK. m. 2-e uyarınca, bu terimin "soruşturma"
olarak anlaşılması gerekmektedir.
42
"Cumhuriyet Başsavcılıklarınca yürütülen hazırlık soruşturması ile ilgili bilirkişi
raporlarının yayınlanması sebebi ile sanığın 5680 sayılı Kanunun 30.uncu maddesi
uyarınca tecziyesi gerekir." (Yargıtay 7. CD.,28.1.1994, E.8692/K.11950); "DGM'le-
rin idam provalarına başladığı, DGM'lerin idam kararlarını daha rahat verdikleri
yazılarak kesinleşmemiş mahkeme kararının eleştirisinin yapıldığı ve kararın etki
altında verildiği yorum ve mütalaası ile suçun oluştuğu gözetilmeksizin beraat ka-
ran verilmesi yasaya aykırıdır" (Yargıtay 7. CD., 8.12.1994, E.10812/. K. 13000);
"İddianamenin tümünün yayınlanmadığı, bazı bölümlerinin yayınlanmış olduğu,
bu durumda suçun teşekkül etmeyeceği şeklindeki savunma geçerli değildir." (Yar-
gıtay 7.CD. 27.12.1994, E.12822/ K.14417) (Kararlar için bkz.: YENİSEY, F.-ÖZEL,
C.:İçtihatlı Basın Mevzuatı, İstanbul 1996, s. 21-22).;"Hükümden sonra 26.06.2004
tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 5187 sayılı kanunla 5680
sayılı kanun yürürlükten kaldırılmış olup, anılan kanunun 19/2. maddesinde aynı
eylem suç olarak düzenlenip cezasının TCK'nun 119. maddesi kapsamında kaldığı
cihetle TCK.'nun 2. maddesi uyarınca sanık lehine olan bu değişikliğin uygulanma-
sı gerekir.(Yargıtay 7. CD.24.02.2005,E.14298/K.1077).
43
Kaldırılan bu hükmün amacı şöyle açıklanmıştı: "Bu hüküm ile korunan hukuki
yarar, yargının saygınlığının korunması, dolayısıyla yargılamanın dış etkilerden
110 KİTLE İLETİŞİM HUKUKU
6352 sayılı yasa sözü geçen yayın yasağını düzenleyen Basın Kanu-
nunun 19. naddesini yürürlükten kaldırarak, basın ve kitle iletişim öz-
gürlüğünü önemli derecede sınırlayan bir hükme son vermek suretiyle bu
yönden Avrupa standartlarına uyulmasını sağlamıştır.
Buna karşılık, diğer bazı yayın yasaklan gerekli oldukları için de-
vam etmektedir. Bunlardan biri, cinsel saldırı, cinayet ve intihar olayları
hakkında, haber vermenin sınırlarını aşan ve okuyucuyu bu tür fiillere
özendirebilecek nitelikte olan yazı ve resimlerin yayınlanmasının yasak-
lanmasıdır (m. 20).
Belirtmek gerekir ki, 5237 sayılı yeni Türk Ceza Kanunu'nun yü-
rürlüğüne ilişkin 4.11.2004 tarih ve 5252 sayılı Türk Ceza Kanununun
Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun'un 3. maddesine göre, yü-
rürlükten kaldırılan Türk Ceza kanununa yapılan yollamalar, 5237 sayılı
Türk Ceza Kanununda bu hükümlerin karşılığım oluşturan maddelere
yapılmış sayılır (f.1). Yine bu hükme göre, mevzuatta, yürürlükten kal-
dırılmış Türk Ceza Kanunu'nun kitap, bap ve fasıllarına yapılmış olan
atıflar, kitap, bap ve fasıl içinde yer almış olan hükümlerin karşılığım
oluşturan 5237 sayılı Türk Ceza kanunu'nun maddelerine yapılmış atıf
sayılacaktır (f.2). Bu nedenle, Basın Kanunu'nun belirtilen hükümleri bu
açık düzenleme uyarınca 5237 sayılı Kanun'un ilgili hükümleri dikkate
alınarak uygulanacaklardır.
3760/K. 5033); "Mağdurelerin yabancı uyruklu olmaları suçun oluşmasına engel de-
ğildir." (Yargıtay
7.CD., 28.9.1993, E.4523/11.4 781);" - Sapık Baba Kurbanı Genç Kız
Haykırıyor. Hayatımız mahvoldu - başlığı ile verilen yazı da kanunen evlenmeleri
men edilmiş olan baba - kız arasındaki cinsi münasebet ilişkilerinin haber olarak
verilmesini Basın Kanununun 33/1. maddesi uyarınca tecziye eden mahkemenin
kararı doğrudur." (Yargıtay 7. CD. 19.9.1994, E.6259/K. 8732) (Kararlar için bkz.:
YENİSEY-ÖZEL, s. 23 - 24).
45
Anayasa Mahkemesinin 5.7.1963 tarih ve E.170/K. 178 sayılı kararı.
112 KİTLE İLETİŞİM HUKUKU
9.6.2004 tarih ve 5187 sayılı yeni Basın Kanunu 5680 sayılı Basın
Kanunu'nu yürürlükten kaldırmış olduğundan ve 5680 sayılı Kanun'un
belirtilen 31. maddesi gibi bir hükme yer vermediğinden, halen basın mev-
zuatımızda yabancı ülkelerde basılan eserlerin Türkiye'ye girişini yasak-
layan bir hüküm bulunmamaktadır46 .
46 Eski 31. maddeye göre Bakanlar Kurulunca yasaklanan basılmış eserler Adalet
Bakanlığı tarafından liste şeklinde yayınlanmaktaydı. Örnek: Mahkemelerce mü-
saderesine karar verilen veya Basın Kanununun 31. maddesi gereğince Bakanlar
Kurulu Kararı ile Türkiye'ye Sokulması veya Dağıtılması Yasaklanan Basılı Eserle-
re Dair Liste, Adalet Bakanlığı Yayını, Ankara 1984. Fakat, öyle sanıyoruz ki, temel
özgürlüklere saygılı demokratikleşme ortamı içinde artık böyle listelerin yayınlan
ması söz konusu olamaz.
İLETİŞİM ÖZGÜRLÜĞÜ 113
Aynı
maddenin 4. fıkrasına göre ise, belirtilen 3. fıkra uyarınca yasak-
lanmış yayın 58 veya gazeteleri bilerek dağıtanlar veya satışa sunanlar bu
yayınlar yoluyla işlenen suçlardan eser sahibi gibi sorumludurlar.
oluşturan maddelere yapılmış sayılır (f: 1). Yine bu hükme göre, mevzuatta, yürür-
lükten kaldırılmışTürk Ceza Kanunu'nun kitap, bap ve fasıllarına yapılmış olan
atıflar, kitap, bap ve fasıl içinde yer almış olan hükümlerin karşılığını oluşturan
5237 sayılı Türk Ceza kanunu'nun maddelerine yapılmış atıf sayılacaktır (f: 2). Bu
nedenle, Basın Kanunu'nun belirtilen hükümlerinin bu açık düzenleme uyarınca,
5237 sayılı Kanun'un ilgili hükümleri dikkate alınarak uygulanmaları zorunludur.
58
Yayın terimi, Basın Kanunu'nun 2. maddesinde süreli yayın, yaygın süreli yayın,
bölgesel süreli yayın, yasal süreli yayın ve süresiz yayın olarak türlere ayrılmış ve
her biri ayrı ayrı bu maddede tanımlanmıştır.
120 KİTLE İLETİŞİM HUKUKU
Belirtmemiz gerekir ki, 5680 sayılı eski Basın Kanunu'na 2950 sayılı
kanunla eklenen ek 1. maddenin 3. fıkrası, Anayasa'nın 30. maddesinin
5170 sayılı kanunla yapılan değişiklikten önceki metninde yeralan mü-
sadere edilememe kuralının istisnasını değerlendirerek belirli koşullar
la basılmış eserlerin basımında kullanılan makinaların ve diğer basım
aletlerinin müsaderesine karar verilebileceği hükmüne yervermişti. Aynı
maddenin son fıkrası ise, müsadere edilebilecek bu basım araçlarının ka-
çırılmasını, değiştirilmesini, kaybolmasını ve tahribini önleyici hüküm
içermekteydi.
Ancak, 5170 sayılı kanun sözü geçen istisnayı AY. 30. madde metnin-
den çıkardığı gibi, bu yasal değişikliğin hemen arkasından yürürlüğe giren
5187 sayılı Basın Kanunu da Anayasaya uygun olarak böyle bir istisnaya
yer vermemiştir. Böylece, bugün ülkemizde basın araçlarının müsadere
edilemezliği kuralının istisnası bulunmamaktadır.
altı aya kadar hapis ve ağır para cezası ile cezalandırılmaları hükmünü
koymuştu.
5187 sayılı yeni Basın Kanunu, 5680 sayılı Kanun'un ek-2. maddesi
gibi bir hükme yer vermemiştir. Dolayısıyla artık, Basın Kanunu'na da-
yanılarak, belirli bir suçun işlenmesi dolayısıyla dönemsel bir yayının bir
süre kapatılması söz konusu olamaz.
60
11.04.2013 tarihli ve 6459 sayılı kanunla, TCK.215. maddede yeralan "kimse" iba-
resinden sonra gelmek üzere" bu nedenle kamu düzeni açısından açık ve yalıın bir
tehlikenin ortaya çıkması halinde" ibaresi eklenmiştir. Bu şekilde, ceza sorumlulu-
ğunun uygun bir şekilde sınırlandırılması yoluna gidilmiştir.
61
11.04.2013 tarihli ve 6459 sayılı kanunla, TCK. 220. maddesinin 6. fıkrasına "Bu
fıkra hükmü sadece silahlı örgütler hakkında uygulanır." cümlesi eklenmiş ve 8. fık
rasında yer alan "veya amacının" ibaresi "cebir, şiddet veya tehdit içeren yöntemle-
rini meşru gösterecek veya övecek ya da bu yöntemlere başvurmayı meşru gösterecek
veya övecek ya da bu yöntemlere başvurmayı teşvilı edecek şekilde" olarak değiştiril
miştir.
122 KİTLE İLETİŞİM HUKUKU
leri açısından
ses ve görüntülerin kayda alınmasını, 288. maddesi adil
yargılamayı etkilemeye teşebbüs etmeyi, 299. maddesi Cumhurbaşkanı
na hakareti, 301. maddesi Türk Milletini, Türkiye Cumhuriyeti Devleti-
ni, Türkiye Büyük Millet Meclisini, Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ve
Devletin Yargı Organlarını aşağılama, 304. maddesi devlete karşı savaşa
tahrik eylemlerini, 305. maddesi temel milli yararlara karşı hareketleri,
318. maddesi askerlik hizmetini yapanları firara sevk edecek veya asker-
lik hizmetine katılacak olanları bu hizmeti yapmaktan vazgeçirecek şekil
de teşvik veya telkinde bulunanları (11.04.2013-6459 Sy.K./13.md. ile de-
ğişik), 323. maddesi savaşta yalan haber yaymayı, 329. maddesi devletin
güvenlik ve siyasal yararlarına ilişkin bilgileri açıklamayı, 330. maddesi
gizli kalması gereken bilgileri açıklamayı, 334. maddesi yasaklanan bilgi-
leri temin eylemlerini ve 336. maddesi yasaklanan bilgileri açıklamayı suç
olarak düzenleyerek cezalandırmaktadır.
62 Bu düzenlemelere ilişkin olarak bkz. İÇEL, Basın Kanunu Tasarısı II, s. 42-43.;
YARSUVAT, Duygun, age, s. 43.; Özgür Basın İsteniyorsa Ceza Yasası'nda Deği
şiklik Şart (Av. Turgut Kazan tarafından hazırlanan Rapor), Radikal Gazetesi
16.3.2005, s. 10-11.
İLETİŞİM ÖZGÜRLÜĞÜ 123
rın bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılacağını öngörmüş
tür (11.04.2013 tarih ve 6459 sayılı kanunun 7. maddesi ile değişik şekli).
6. maddenin 3 fıkrası ise, TMK'nın 14. maddesine aykırı olarak muh-
birlerin hüviyetini açıklayanlar veya yayınlayanların cezalandırılacağını
düzenlemiştir.
64
Bu hükmün TMK'ya sokulmasının nedenlerine ilişkin olarak, kitabımızın 5. bası
sının 74. sahifesi ile aynı sahifedeki (29g) numaralı dipnotdaki açıklamalara bakıl
malıdır.
126 KİTLE İLETİŞİM HUKUKU
BASIN REJİMİ
§ 1. GENEL BİLGİLER
1
PAULY - WISSOWA: Realencyclopödie der Klassisclıen Altertumswissensclıaft,
Stuttgart 1897, Bd. 3, s. 970. İlk kitapların yapımında genellikle buzağı derisi kul-
lanılmaktaydı. Dört parça buzağı derisi ikiye katlanıp iç içe konuyor, böylece sekiz
sayfalık bir forma oluşuyordu. Yazılar her yaprağın iki yüzüne de yazılıyor ve for-
malar srrtlarından dikilerek ciltleniyordu (Ansiklopedik Bilgiler, Remzi Kitabevi,
1976, s. 100).
2
Bkz.: LÖFFLER- I, s. 30. En eski gazetenin Çin'de Tang döneminde (618-906) bası
lan Ti-pao (Saray Haberleri) olduğu sanılmaktadır (Ansiklopedik Bilgiler, s. 101).
130 KİTLE İLETİŞİM HUKUKU
3
Gutenberg'in matbaayı icadından 400 yıl kadar önce 1041 yılında bir Çinli demirci
olan Pi Sheng'in Çin harflerini madenden döktüğü ve baskı sanatında ilk adımın
böylece bu kişi tarafından atıldığı belirtilmektedir (Bkz. : BING, W.: Alman Basını
nın Tarihçesi, (Hün-:iyet Vakfı, 1983 Yılı II. Seminer Tutanakları, Eğitim Yayınlan
No. 4, s. 23 ve son).
4
LÖFFLER, I, s. 39.
5 Bkz.: DÖNMEZER, Basın, s. 35.
6 SCHEER, s. 22; LÖFFLER, I, s. 39.
7
LÖFFLER, I, s. 39. Alman basınının tarihçesi için ayrıca Bkz.: BING, W. : Alman
Basınının Tarihçesi, (Hürriyet Vakfı, 1983 Yılı II. Seminer Tutanakları, Eğitim Ya-
yınlan No. 4, s. 23 ve son).
BASIN REJİMİ 131
8
Günlük gazetelerde dünya rekoru 8 milyon tiraj ortalaması ile Eski Sovyetler Birli-
ği gazetesi «Izwestija»ya aittir. Özgür Dünya'da en yüksek tiraja ise 1973 yılında 5.9
milyon sayı ortalaması ile «News of the World» ulaşmıştır. Bu tiraj, o tarih itibariyle
pazar günleri çıkan gazeteler arasında dünya rekoru sayılmıştır. 2007 Aralık ayı
verilerine göre Dünya'da en çok satan ilk 20 gazeteden 9'u Japonya'ya aittir. Bun-
ların başında 14.067 milyon tiraj ile Yomiuri Shimbun isimli gazete gelmektedir
(tr.m.wikipedia.org) (Ansiklopedik Bilgiler, s. 101).
9
Avrupa ve Amerikan basın ve gazeteciliğinin tarihsel gelişimi hakkında bkz. :
AnaBrittannica, cilt 30, s. 376 - 377. Basının Türkiye yönünden tarihçesi ele baskı
sanatının gelişmesi ile paralellik göstermektedir. Avrupa ülkelerinde Arap harfleri
ile önce Arapça, daha sonra Türkçe basım yapılması, basılan kitapların ülkeye so-
kulması, daha sonra azınlıklar tarafından basımevlerinin kurulması şeklinde baş
layan basım faaliyeti giderek dönemsel yayınlan da kapsamına almıştır (bütün bu
konularda ayrıntılı bilgi için Bkz.: ERTUĞ, H.R.: Basını ve Yayın Hareketleri Tarihi,
2. Bası, İstanbul 1960, s. 223 ve son.; İNUĞUR, M. N.: Basın ve Yayın Tarihi Ders
Notları, İstanbul 1976, s. 96 ve son.; BALKANLI, R.: Matbaa Hürriyeti ve Yeni Basın
ve Matbaalar Kanunu, Ankara 1951, s. 14 ve son.; Türkiye'de Yabancı Dilde Basın,
İstanbul Üniversitesi Basım - Yayın Yüksekokulu Yayını, İstanbul 1985; BENBA-
NASTE, N.: Örneklerle Türk Musevi Basınının Tarihçesi, İstanbul 1988.
ıo Bkz.: GİRİTLİ, İ.: İletişim Dünyasında Olaylar ve Gelişmeler (Marmara İletişim
Dergisi, Sayı: 7, Temmuz 1994, s. 5 ve son.)
132 KİTLE İLETİŞİM HUKUKU
I. Basının
Gazetecilik faaliyetinin klasik anlamı ve kapsamı ile günümüzdeki
anlam ve kapsamı arasında bazı önemli farklar dikkati çekmektedir. Ger-
çekten yüzyıllar boyu gazeteler ve dergiler tarafından yürütülen gazete-
ciliğe bugün radyo ve televizyon da katılmış bulunmaktadır. Gazetecilik
fonksiyonu olan «haber verme» artık basma özgü bir faaliyet olmaktan
çıkmış ve radyo ve televizyon tarafından da gerçekleştirilen bir fonksiyon
durumuna dönüşmüştür. Çağdaş gazeteciliğin diğer özelliğini oluşturan
«reklamcılık» da keza radyo ve televizyon alanına ayak basmıştır 11 .
Son yıllarda yeni bir kitle iletişim aracı olan İnternet, basını da bün-
yesine almıştır. Böylece, hemen bütün gazete ve dergileri internet'teki
sayfala_rından dünyanın her yerinden izlemek olanağı doğmuştur. Bizce,
basının bu yeni görünümü «İnternet Basını» olarak isimlendirilebilir 13 .
a) Genel olarak
11
'--'"'"'""-'"'• O.: Çağımız Gazeteciliğinin Özellikleri (A.Ü. Siyasal Bilgiler Fakültesi
Basın ve Yayın Yüksek Okulu, Yillık, 1973, No. 1, s. 267 son).
12 TOKGÖZ, Çağımız Gazeteciliğinin Özellikleri, 269; GİRİTLİ, İ. : Çağdaş Gazetecili-
ğin Bazı Sorunları (Onar Armağanı, İstanbul 1977, s. 310).
l:3 Ör.1ek olarak: http://www·.hurriyetirn.com.tr; http://www.milliyet.com.tr; http://
,vw,v.sabah.com.tr.
BASIN REJİMİ 133
14
Bu konu Hürriyet Vakfı'nın 1983 yılında düzenlediği «Basın ve Basının Karşılaştığı
Hukuki Sorunlar» seminerine sunduğumuz tebliğde incelenmiş ve seminere katı
lanların katkılan ile değişik boyutlara ulaşmıştır (Bkz.: İÇEL, K.: Devletle Basın
Arasındaki Karşılıklı İlişkiler; Hürriyet Vakfı 1983 Yılı II. Seminer Tutanakları,
Eğitim Yayınlan No. 3, s. 50 ve son). Ayııı konu Gazeteciler Cemiyeti tarafından
düzenlenen «Genç Gazeteciler Eğitim Semineri,,nde de tarafımızdan ele alınmıştır.
Bkz.: İÇEL, K.: Günümüzde Basının Kamusal Görevleri (Genç Gazeteciler Eğitim
Semineri, Gazeteciler Cemiyeti Yayınlan, İstanbul 1986, s. 17).
15
İÇEL, K.: Ceza Hukuku Genel Hükümler, Yenilenmiş Bası, İstanbul 2016, s.363.
Basının kamusal görevlerine verilen çeşitli anlamlar için bkz.: SCHOLLER, s. 337
ve son.
16
Bkz.: LÖFFLER, I,7. Basının bu özelliği hakkında ayrıca bkz.: KLUTHE, H.A.: Die
öffentlicheAufgabe der Presse (Die Rolle der M.assenmedien in der Demohrctie, Mün-
chen und Berlin 1966, s. 22 ve son.)
17
LÖFFLER, II, s. 64. Avrupa Konseyi'nin Avusturya'nm Salzburg kentinde 9-12 Ey-
lül 1968 tarihlerinde düzenlediği «İnsan Hakları ve Kitle iletişim Araçlar, Sempoz-
yumu» nda, basın organlarının kamusal görev gördüklerine özellikle değinilmiş ve
bu görevi tehlikeye düşürebilecek durumlar üzerinde durulmuştın·. (Bkz.: ~,{.LECAT-
SKY, s. 24-25).
134 KİTLE İLETİŞİM HUKUKU
18 ŞAHİN, H.: Yeni İletişim Ortamı, Demokrasi ve Basın Özgürlüğü (Basın Konseyi
Yayını) İstanbul 1991, s. 20.
BASIN REJİMİ 135
zenleyen bir hüküm olmasıdır. Böylece, Alman Anayasası haber alma öz-
gürlüğü olmadan düşünce ve söz özgürlüğünden sözedilemeyeceği gerçe-
ğinden hareket etmiş olmaktadır. Anayasamız ise vatandaşın haber aLma
özgürlüğünü 28. maddesinde basın özgürlüğü ile birlikte düzenlemiştir.
Gerçek şudur b, düşünce ve söz özgürlüğü, haber alma özgürlüğü ve ba-
sın özgürlüğü bir bütünü meydana getiren parçalardır 19 . Gerçekten, seçim
sandığının başına gidecek vatandaş kadar, denetim ve eleştiri kamusal
görevlerini yerine getirecek basının da engelsiz ve kapsamlı haber alma-
ya gereksinimi vardır; basının bütün bilgi kaynaklarından yararlanarak
vardığı doğru «teşhis», yorum ve eleştiri vasıtası ile girişeceği «tedavi» için
zorunlu bir önkoşuldur 20 .
19
Bu özgürlükler arasındaki ilişkiler hakkında bkz.: SCHOLLER, s. 183 ve son., 312,
313.
20
LÖFFLER, I, s. 8.
21
LÖFFLER, I, s. 8, 9. Yargıtayımız da basının denetim ve eleştiri gözevine büyük
önem vermiştir: "Devlet yönetiminde meydana gelecek usulsüz ve devlet politika-
sına uygun düşmeyen işleri komuoyuna duyurmak ve bu yolda tartışmaları baş
latmak basının görevleri arasındadır. Davacı tamamen kendi iradesi ile yarattığı
bu ortamın basın yolu ile eleştirilmesine katlanmak zorundadır. Dava konusu olan
yazı gerçek olaylara dayandığından böyle bir olayın basın yolu ile kamuoyu önünde
tartışılmasında kamu yararı vardır. Yayında, konunun duyarlığına denk düşen uy-
gun araçlar kullanıldığından davanın reddi gerekir» (Yargıtay 4 HD, 23.12.1993, E.
3762/K 15 152; YKD, 1994, Sayı: 7, sh. 1067).
136 KİTLE İLETİŞİM HUKUKU
üzerindeki değişik
derecedeki etkileri, sözü geçen denetim mekanizması
nın doğal sınırlarıiçinde kalmasım sonuçlar. Bunun için, modern hukuk
devletinde en önemli ve etkin denetim organının özgür ve bağımsız basın
olduğu kabul edilir22 •
Basının denetim ve eleştiriye gücü yeten bir araç olması, sadece, ka-
musal yaşantıdaki kusurlu davranışları etkili biçimde sergileyebilme özel-
liğinin bir sonucu olmayıp, aynı zamanda sahip olduğu uzmanlar aracılığı
ile devlet mekanizması üstünde ve ekonoınik hayat alanında adeta bilirki-
şilik faaliyeti yapabilme niteliğinden de ileri gelmektedir.
22
LÖFFLER, I, s. 9.
23
İsviçre Federal Mahkemesi kararlarında bu çeşit denetim faaliyeti «basına özgü bir
görev» olarak nitelendirilmiştir (Bkz.: BGE. 38, I, s. 86; 50, I, s. 204; 64, I, s. 180).
24 DERELİ, s. 77.
25
LÖFFLER, I, s. 20.
26 DERELİ, s. 77.
27 LÖFFLER, I, s. 10. Kamuoyu ile basın arasındaki ilişkiler hakkında bkz.: TAMER,
E.: Basın, Reklam ve Kamuoyu, Ankara 1986.
BASIN REJIMI 137
28
Kamuoyu ile düşünceleri açıklama özgürlüğü arasındaki ilişkiler hakkında bkz.:
SCHOLLER, s. 293.
29 LÖFFLER, M.: Die öffentliche Meinung, München 1962, s. 21.
30 LÖFFLER, II, s. 75.
31 LÖFFLER, I, s. 10.
32
Hürriyet Vakfı'nın 15-16 Mart 1985 tarihleri arasında düzenlediği «Spor Basını ve
Basında Spor» adını taşıyan seminerde gazetecilerden bazıları tarafından basının
kamuoyunu oluşturma görevinin olmadığı ileri sürülmüştür. Seminerde yaptığımız
konuşma ile böyle bir görüşün basın özgürlüğü yönünden ne denli sakıncalı olduğu
nu ifade etmeye çalıştıysak da bazı basın mensupları.mızın konunun önemini tam
olarak anlayamadıklannı belirtmek isteriz: Bkz.: Spor Basını ve Basında Spor, Hür-
riyet Vakfı Eğitim Yayınlan No. 7, s. 125. Bu yönden basın mensuplarının yetiştiril
mesinde eğitimin önemi açıkça görülmektedir. Basının kamuoyu oluşturma görevi
bir yüksek lisans tezine de konu olmuştur: Bkz.: GÖNLÜYÜCE, N.: Dönemsel Ya-
yınlarımızda Reklamcılık İşlevi ve Basının Kamuoyu Oluşturma Görevi ile İlişkisi,
Yöneten: Prof Dr. Kayıhan İçel, İstanbul 1987.
138 KİTLE İLETİŞİM HUKUKU
«Devlet» kavramının da biri dar diğeri geniş olmak üzere iki anlamı
vardır.Dar anlamda devlet kavramı, devlet gücünü uygulayan ve vatan-
daşların dışında bulunan siyasal aygıtı ifade eder. Hükumet, ordu ve idare
gibi örgütler devlet aygıtının parçalarıdır 40 . Geniş anlamda devlet ise o
devletin tüm halkıdır. Yani bir devletin vatandaşlarının tümü geniş an-
lanıda devleti oluşturur 41 . Bunun sonucu olarak, geniş anlamda devlet
kavramı yönünden, devlet, halk ve toplum kavramları çakışırlar.
39
Bu konu, Siyasi ve Sosyal Araştırmalar Vakfı (SİSAV) tarafından 6 Mart 1989 ta-
rihinde düzenlenen «Demokrasilerde Basın Özgürlüğü ve Basının Sorumlulukla-
rı» konulu toplantıya sunduğumuz bildiride ele alınmıştır.
40
KÜCHENHOFF, G. E.: Allgemeine Staatslehre, 6. Auflage, Stuttgart, 1967, s. 14.
41 KÜCHENHOFF, s. 22.
140 KİTLE İLETİŞİM HUKUKU
İşte, özel ekonomik temele dayalı olan özgür basın da haber verme,
denetleme ve kamuoyunu oluşturma fonksiyonlarını yürütürken siyasal
pa..rtiler gibi kamusal bir görev yapmaktadır45 . Siyasal partilerin özgür ve
bağımsız nitelikleri nasıl uğraşılarının kamusal niteliğini engellemiyorsa,
basının özgür ve bağımsız olması da gördüğü fonksiyonun kamusal nite-
likte kabul edilmesine engel değildir. Basın da, siyasal partilere benzer bi-
çimde, siyasal iradenin oluşmasında etkili olabilmektedir. İkisi arasındaki
fark, siyasal partilerin parlamento, hükumet gibi devlet organlarına katı
labilınelerine karşılık, basının devlet aygıtı karşısında bağımsız ve özgür
bir erk oluşturmasıdır. Fakat bu durum basının devlet içinde devlet oldu-
ğu anlamına gelınez 46 . Basın da toplumun bir parçası olarak, her vatandaş
gibi hukuk düzenine bağımlıdır47 . Ancak kamusal görevlerini sağlıklı bir
42
Bkz.: LÖFFLER, I, s. 15.
43 Siyasal partilerin görevleri ile basının görevleri arasında da bazı benzerlikler dik-
kati çekmektedir. Özellikle kamuoyunun oluşmasına yardım ve muhalefet partileri-
nin hükumeti denetleme görevleri (bkz. : DAVER, 213) basının kamusal görevlerine
benzer.
44 Anayasamızın 68. maddesinin 2. fıkrası da «siyasi partiler demokratik siyasi ha-
yatınvazgeçilmez unsurlarıdır» diyerek, siyasal partilerin devlet düzeni içindeki
önemli yerine değinmiştir.
45 LÖFFLER, I, s. 15, 16.
46 Bu konuda önemli bir inceleme olarak bkz.: SCHWOBEL, J: Basın, İktidar, Para,
Türkçesi: Cavit Yamaç, Ankara Gazeteciler Cemiyeti Yayını, Ankara 1982.
47 Toplum içinde son derece önemli bir fonksiyonu olan basının sorunları zaman zaman
ele alınarak tartışılmış ve bu sorunlara çözüm yollan önerilmiştir. Bunlardan biri
olarak, Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü ve Anadolu Üniversitesinin
BASIN REJİMİ 141
işbirliği ile 27-28 Mayıs 1998 tarihlerinde yapılan «Basın-Yayın Eğitimi ve Sektö-
rün Sorunları Sempozyumu»nda «Basın -Yayın ve Tanıtım Sektörünün Durumu ve
Sonınları» başkanlığını yaptığımız 3. oturumda ele alınmıştır. Bkz.: Basın-Yayın
Eğitimi ve Sektörün Sonınları, Eskişehir 27-28 Mayıs 1988, s. 72 ve son. (Bildiriler
ve konuşma tutanaklan Devlet Bakanlığınca yayınlanmıştır). Aynca bkz.: Birinci
Yerel Medya Eğitim Semineri, Diyarbakır (12-13 Mart 1998) (http://www.byegm.
gov.tr/SEMINERLER/SEMINER.htm.)
48
LÖFFLER, I, s. 16, 17.
49
LÖFFLER, I, s. 18.
50
LÖFFLER, I, s. 18.
51
DAVER, s. 179.
52 LÖFFLER, I, s. 18.
142 KİTLE İLETİŞİM HulillKU
Yargıtay'ın
da kararlarında ifade ettiği üzere, "Demokratik yaşamın
gelişmesinde,ulusal birliğin sağlanmasında, kamuoyunun sağlıklı bir bi-
çimde oluşmasında, sosyal ve siyasal ilerlemede basının çok önemli bir
fonksiyonunun bulunduğu açık ve kuşkudan uzaktır. Kısaca, basın özgür-
lüğü, demokrasinin "olmazsa, olmaz" koşuludur." 55
1- Kavram ve tanım
kitle iletişim araçlarını «basılmış eser» veya «matbua» terimi ile ifade
etmektedirler58 .
yalan haber; hakaret ve benzeri fiillerden doğacak maddi ve manevi zararlarla ilgili
hükümleri, bilişim teknolojileri ve internet ortamında sayfa açılması veya elektronik
gazete, elektronik bülten vb. suretiyle yayınlanan her türlü yazı, resim, işaret, sesli
veya sessiz görüntü ve benzerleri hakkında da uygulaıııı:" Buna karşılık, 5237 sa-
yılı Türk Ceza Kanunu'nun 6/g maddesi aynı doğrultudaki şu tanımı içermektedir:
"Basın ve yayın yolu ile deyiminden; her türlü yazılı, görsel, işitsel ve elektronik kitle
iletişim aracıyla yapılan yayınlar; anlaşılır".
58
Alman Federe Devletlerinin Basın Kanunlarında da «basılmış eser» anlamına gelen
«Druckwerk» terimi kullanılmıştır.
59
SCHEER, s. 172 ve son., 17 4; LÖFFLER, I, s. 156.
60
Bkz.: DÖNMEZER, Basın, s. 242.
61
Aynı görüş : GÖLCÜKLÜ, Haberleşme Hukuku, s. 71, 72; GÜRAN, s. 455.
144 KİTLE İLETİŞİM HUKlJKU
a) Objektif koşullar
66
HANTZSCHEL, s. 25; KITZINGER: Das Reichsgesetz über die Presse, Tübingen
1920, s. 11.
67
LÖFFLER, II, s. 137.
68
SCHEER, s. 240; LÖFFLER, II, s. 137.
69 LÖFFLER, II, s. 137.
146 KİTLE İLETİŞİM HUKUKU
matbaa ile çoğaltılarak yayınlanan eserlerden söz ettiği gibi Alman Federe
Devletlerinin Basın Kanunları da basılmış eseri tanımlayan paragrafla-
rında matbaa baskısı anlamına gelen «Buchdruckerpress» terimini kullan-
mıştır.
70 ERMAN-ÖZEK, m. 2, no.4.
71 Alman doktrinde baskın görüş, el işçiliği özelliği ağır basan ve bu nedenle mekanıik
sayılmayan çoğaltma yöntemleri ile gerçekleştirilen çoğaltmalarda basılmış eser-
den söz edilemeyeceğini savunmuştur (Bkz.: ENBER, Das Deutsclıe Zeitungsrecht,
Magdeburg 1909, s. 10; KITZINGER, 15; HA.NTZSCHEL, s. 26; SCHEER, s. 241;
LÖFFLER, II, s. 138).
72 ERMAN-ÖZEK, m. 2, no.4.
73 LÖFFLER, II, s. 138.
74 KITZINGER, s. 15.
75 Bavyera Federe Devleti Basın Kanununun 6. paragrafının 2. fıkrasına göre, gazete
ve dergilerin basılmış eser sayılabilmeleri için en azından 500 adet basılmış olma-
ları gerekmektedir.
BASIN REJİMİ 147
b) Sübjektif koşul
Basın
Kanunu, basılmış eser yönünden yukarıda açıkladığımız koşul
lardan başka sübjektif bir koşul da aramıştır. Bu sübjektif koşul, basımın
veya çoğaltmanın «yayımlanmak üzere» ,-,uuı•~~,·~""· Yani kanuna göre,
basımda veya çoğaltmada izlenen amaca bakılması gerekecektir. Bir kim-
se yayımlamak amacı ile olmaksızın bir yazı veya resmi bastırsa, ortada
bir basılmış eser bulunmayacağından Basın Kanunun kapsamına giren
bir eylemden söz edilemeyecektir 76 .
Sübjektif koşulun gerçekleşip gerçekleşmediğini araştırırken her
somut olayın özelliklerine bakmak gerekir. Örneğin, henüz yayınlamak
amacını belirtmeyen baskı tashihleri ve provalar basılmış eser olarak ka-
bul edilemezler77 . Bu konuda çoğaltılan nüshaların sayısından önemli bir
dayanak noktası olarak yararlanılabilir. Fakat sadece bu kriterle yayınla
mak amacının kesinlikle saptanması olanaksızdır 78 . Örneğin, sipariş üze-
rine bir fotoğraftan çoğaltılarak sahibine verilen portrelerde yayınlamak
amacının bulunınamasma karşılık, müstehcen içerikli fotoğrafların ticari
amaçla kullanılmak istenmeleri sübjektif koşulun gerçekleştiğini göste-
rir79.
Bir eserin basılmış eser olarak kabulü için fiilen yayınlanmış olması
şart değildir80 . Çünkü Basın Kanununun 2. maddesi basılrı:nş eser yönün-
den «yayınlamak amacını» yeterli görmüş, fiilen yayınlamayı aramamış
tır.
81 ERMAN-ÖZEK, m. 2, no: 5.
82 Bkz.: LÖFFLER- II, s. 138.
83 Yazının Türkçe veya yabancı dilde olmasının da önemi yoktur. Fakat Türkçe olarak
yayınlanacak yazıların, 1.11.1928 tarih ve 1353 sayılı «Türk harflerinin kabul ve
tatbiki hakkında kanun»a ilişik cetvelde gösterilen harflerle yazılmamış olmaları
halinde failler 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 222. maddesi gereğince cezalan-
dırılacaktır.
84 SCHEER, s. 240.
85 LÖFFLER- II, s. 139; SCHEER, s. 240.
86 LÖFFLER- II, s. 139.
87 Bkz.: ERMAN-ÖZEK, m. 2, no. 5, b.
88 SCHEER, s. 240.
BASIN REJİMİ 149
«Resim» ise, maddi veya ruhsal dünyaya ilişkin bir oluşumun iki veya
üç boyutlu bir yüzeye aktarılması şeklinde anlaşılmalıdır 90 . Bütün basıl
mış eserlerde olduğu gibi, resimlerde de bir düşünsel içeriğin bulunması
gerekir. Bu nedenledir ki, sırf dekoratif nitelikteki baskılar ile süs olarak
hazırlanan desenler (desenli duvar kağıtları, basma kumaşlar ve anlamsız
renk ve şekil kombinezonları gibi) basılmış eser sayılamaz. Fakat resim-
le canlandırılan tasvirin somut nitelik göstermesi zorunlu değildir. Soyut
sanat yapıtlarından olan resimler de hiç kuşkusuz basılmış eser kabul
edilir 9 ı.
1- Kavram ve tanım
5187 sayılı yeni Basın Kanununun 2/b maddesinde, 5680 sayılı Basın
Kanunu'nun 3/2. maddesinden farklı olarak hem "yayın" terimi yerine "ya-
yım" terimini kullanmış, hem de kavramı çok kısa bir biçimde tanımlamış
tır. Madde metnine göre, yayım, basılmış eserin herhangi bir şekilde kamu-
2- Yayın şekilleri
100
SCHEER, s. 241. «Resmi Gazete dahi yayın ve ilan konusunda Basın Yasası hüküm-
lerine bağlıdır» (Yargıtay 8. CD., 18.3.1980, E. 1839/K. 2136; YKD., Ağustos 1980,
sayı 8, s. 1178).
101
LÖFFLER- I, s. 164; SCHEER, s. 341.
152 KİTLE İLETİŞİM HUKUKU
Basılmış
eser nüshalarının ulaştırılacağı «çok sayıda kişi»den maksa-
dın ne olduğu tartışmalıdır. Bazı
müelliflere 107 göre, yayının gerçekleşmiş
sayılması için basılmış eser nüshalarının sınırsız sayıda bir kitleye ulaştı
rılma olanağının ·sağlanması gerekir. Buna karşılık, Alman Imparatorluk
Yüksek Mahkemesi bir kararındaıos, üç kişiyi «çok sayıda kişi» olarak ka-
bul etmiştir. Kanımızca, bu konuda her somut olayın özelliklerine bakmak
suretiyle bir sonuca varılmalıdır. Şayet yayında bulunan, basılmış eser
nüshalarının ulaştırılacağı çevrenin kapsamını kontrolü altına tutamıyor
sa «çok sayıda kişi» vardır 109 .
Basılmış
eserin yayınlanmış sayılabilmesi için, muhataplara, düşün
sel içeriklerin onlar tarafından öğrenilmesine olanak veren bir fiziki ya-
kınlıkta sunulması gerekir. Fakat içeriğin muhataplar tarafından fiilen
öğrenilmesi yayının gerçekleşmesi bakımından zorunlu değildir. Sözgeli-
mi, evlere dağıtılan sabah gazeteleri henüz aboneler tarafından okunma-
mış olsa dahi yayın gerçekleşmiş sayılır. Keza, basılmış eserin mülkiyetini
elde etmek ve içeriğini öğrenebilmek için bazı mekanik araçlara başvu
rulmak durumunda kalınması da yayın kavramı yönünden önemsizdir.
Örneğin, otomata para atarak gazete veya derginin alınabilmesi yayının
gerçekleşmesine engel değildir 110 .
Dağıtım
eyleminde yayının ne zaman gerçekleşmiş sayılacağı konu-
sunda da görüş birliği yoktur. Bazı müelliflere 111 göre, basılmış eserin mu-
hatapların egemenlik alanına sokulması halinde dağıtım ve dolayısıyla
yayın gerçekleşmiş olur. Örneğin, basılmış eserin muhataba ait posta ku-
tusuna atılması ile dağıtılma sonuçlanmıştır.
Buna karşılık, diğer bazı müellifler 112 , basılmış eserin dağıtanın ege-
menlik alanından çıkması esasına dayanmaktadırlar. Bu ikinci görüşe
göre, yayınlayan, basılmış eserin başkası tarafından öğrenilmesine engel
olamayacağı bir durum yaratmışsa, yayın gerçekleşmiş sayılır. Bizce, bu
ikinci görüş yayın kavramının niteliğine ters düşen bazı sonuçlara gö-
türebilir. Sözgelimi, yayınevi tarafından bayilere yollanan basılmış eser
nüshalarının postada yok olması halinde dahi bu ikinci görüşe göre yayın
gerçekleşmiş sayılacaktır. Gerçekçi olmayan bu çeşit sonuçlardan kaçın
mak için, muhatapların egemenlik alanına sokulma görüşüne üstünlük
tanımak gerekir.
Basılmış
eserin dağıtılmasına ait hazırlık hareketlerinin kendi başla
rına yayın sayılmamaları gerekir. Sözgelimi bir basılmış eserin çıktığına
dair duyurular, henüz dağıtım eylemine girişilmediği için o basılmış eserin
yayınlandığı anlamına gelmez 114 . Buna karşın, eski Basın Kanunu «satışa
115 "Dağıtım" yayının gerçekleşmesi bakımından son derecede önemlidir. Bunun her-
hangi bir nedenle aksaması yayının zamanında gerçekleşmesini engeller. Bu ko-
nudaki bazı şikayetler üzerine, 1996 yılında 5680 sayılı eski Basın Kanununa "ek
madde 7" ve "ek madde 8" olarak eklenen maddeler (6.11.1996 tarihli ve 4202 Sayılı
Kanun), dağıtımı yapanlar ile satıcılara "dağıtımdan veya satışa sunmaktan kaçın
ma" halinde, para cezasının yanısıra "faaliyetlerin durdurulması" ve "kapatılma"
yaptırımları öngörmüştür. Ancak, bu maddelerle ilgili olarak açılan iptal davası sı
rasında Anayasa Mahkemesi, ek 7. m. deki " .... ve faaliyetleri 3 aya kadar durduru-
lur."bölümü ile ek 8. maddenin 1. fıkrasının yürürlüklerinin durdurulmasına karar
vermiştir (5.6.1997 tarihli ve E. 1996/70-K.1997/6 Sayılı Karar; R.G. 10.6.1997, No.
23015).
BASIN REJİMİ 155
bb) «Gösterilme»
eden 116 geniş anlamlı bir terimdir. Fakat, «gösterilme»yi «asılma» dışında
kalan gösterilme hareketleri şeklinde anlamak gerekir. Örneğin, kitapla-
rın kitapevinin vitrinine veya okuma salonunun raflarına konulması gös-
terilme şeklinde yayını sonuçlar. Bunun gibi, elde taşınan pankartlarda
basılmış eser niteliği varsa, yine gösterilme suretiyle yayın gerçekleşmiş
olur 117 .
Bir basılmış
eserin internet'te yayınlanması da bizce «gösterilme» an-
lamında «yayın» niteliğindedir. Ancak, basılmış eserin hangi kısmı gös-
teriliyorsa sadece o kısmının yayınlandığı kabul edilmelidir. Buna karşı
lık, elektronik posta (e-mail)'da veya kısa mesaj (sms) larda ilke olarak
aleniyet olmadığı için, özel ilişkiler içinde yollanması durumunda «yayın»
unsurunun gerçekleşmediği sonucuna varılmalıdır. Ancak, yukarıda açık
ladığımız dağıtım koşullan içerisinde «çok sayıda kişi»'ye yollanan e-ma-
il'ler veya sms'lerle yayın gerçekleşmiş olur.
cc) «Asılma»
116
Bkz.: LÖFFLER, I, s. 165-166; DÖNMEZER, Basın, s. 261; DÖNMEZER-BAYRAK-
TAR, s. 286.
117
LÖFFLER, I, s. 165.
118 LÖFFLER, I, s. 166.
119
DÖNMEZER, Basın, s. 261.
BASIN REJİMİ 157
D. MATBAACILIK FAALİYETİ
I. Matbaacılık ve basın
120
LÖFFLER, I, s.165.
121
SCHEER, s. 181.
122 Alınan doktrini, kanundaki «diğer basın kurumları»na matbaalardan başka, kita-
pevlerini, ciltevlerini, kiralık kitap veren kurumları, gazete ve dergi satış yerlerini
de dalıil saymaktadır. Yani Alman müelliflerine göre, basın ile ilgili her türlü kuru-
luş önceden izin almadan kurulabilecektir (Bkz.: SCHEER, s. 181; LÖFFLER, II, s.
57).
158 KİTLE İLETİŞİM HUKUKU
123 1961 Anayasasının 25. maddesinin gerekçesi matbaa serbestliğinin basın özgürlüğü
yönünden önemini şöylece belirtmişti : «Basın hürriyetine vurulacak en büyük dar-
benin basın araçlarına ve hele basımevlerine el koymak olduğunu izah dahi lüzum-
suzdur. Totaliter istikamette yol almak isteyen iktidarlar, geçici de olsa basımevlerini
faaliyetten alıkoymak ve böylece gazeteleri fiilen iflasa mahkum etmek yoluna gitme-
yi ihmal etmemişlerdir. Bu sebeplerdir ki, yeni Anayasalarda, basın araçlarının ya
asla müsadere ve zabt edilemeyeceği ve işletilmekten alıkonulamayacağı, yahut da
bu tedbire son derece istisnaf hallerde başvurulabileceği belirtilmektedir. Matbaala-
rın kapatılmasının ne demek olduğunu pek acı tecrübelerle yaşamış olan memleketi-
mizin, bu yolu asla kabul etmeyen memleketler arasında yer alması tercih edilmiştir.
Pek istisnai hallerde kendisini gösterecek mahzurlar, bu yolun açık olması halinde
basın aleminin duyacağı huzursuzluğun yaratacağı mahzurlar yanında daha zayıf
kalacaktır.» (ÖZTüRK, s. 58).
124 Matbaalar Kanunu'nun 3. maddesi gereğince, «bu kanun hükmüne göre beyanname
vererek matbaa açanlara (tabi) denir». Ancak belirtelim ki, 5187 sayılı Basın Kanu-
nu'nun 2/k maddesi, " 'tabı" yerine kullandığı "basımcı" terimini Matbaalar Kanu-
nu'ndan biraz farklı biçimde tanımlamıştır. Maddeye göre, 'basımcı' terimi "bir eseri
basım araçları ile basan veya diğer araçlarla veya diğer araçlarla çoğaltan gerçek
veya tüzel kişiyi" ifade eder. Nitekim maddenin gerekçesinde de, Basın Kanunu'nun
bu maddesinin 'tabi'yi Matbaalar Kanunu'ndan farklı düzenlediği ve 'basımcı' ol-
mak için beyanname vermiş olma koşulunun aranmadığı belirtilmiştir. Gerekçe
B.A...SIN REJİMİ 159
Basın
Kanununu_n. 4. maddesi "zorunlu bilgiler" başlığı altında "imp-
ressum" yükümlülüğünü düzenlemiştir. Bu hükme göre, her basılmış eser-
de o eserin basıldığı yer ve tarih ve varsa yayımcının adlan, varsa ticari
ünvanlan ve işyeri adresleri gösterilir (m. 4/1). Aynca aynı maddeye göre,
haber ajansı yayınlan hariç, her türlü dönemsel yayında bu belirtilenlere
ek olarak yönetim yeri, sahibinin, varsa temsilcisinin, sorumlu müdürün
adlan ile yayının türünün de gösterilmesi zorunludur (m. 4/2).
Kanun'a göre (m.4/1), her basılmış eserde eserin basıldığı tarihin gös-
terilmesi gereklidir. "Basım tarihi"nden maksat, eserin alenileştiği tarih-
tir. Kanun basıldığı tarih dediğine göre, basımın sona erdiği günün, ayın
ve yılın belirtilmesi esas itibariyle zorunludurı 3 o_ Ancak aylık dönemsel
yayınlarda ayın ve yılın, yıllık dönemsel yayınlarda ise sadece yılın göste-
rilmesi yeterli sayılınahdır 131 .
Burada ayrıca
belirtilmelidir ki, Matbaalar Kanunu'nun 'tabi'yi ta-
nımlaması yanında, yeni Basın Kanunu da 'basımcı' olarak adlandırdığı
kimseyi 2/k maddesinde tanımlamaktadır. Bu maddeye göre, basımcı, bir
eseri basım araçları ile basan veya diğer araçlarla çoğaltan gerçek veya
tüzel kişidir.
129
HANTZSCHEL, s. 44.
130
ERMAN-ÖZEK, md. 4, no. 10.
131
"Dava konusu olan aylık mevkutenin günü tasrih edilmeksizin basıldığı ayın göste-
rilmesi ile iktifa olunması Basın Kanununun 4. maddesinin 2. fıkrasına muhalefet
teşkil etmezse de bu mevkutenin üzerinde Ekim ve Kasım aylarının gösterilmesi hali
sözü geçen madde hükmüne muhalefet teşkil eylediği nazara alınmaksızın maz-
nunun beraatine karar verilmesi yolsuzdur.» (Yargıtay 3. CD., 3.4.1952, E. 2986/K,
3088; TAVUS, Y.: Basın Rehberi, Ankara 1969, s. 8).
132
LÖFFLER, II, s. 168, 173; ERMAN-ÖZEK, m. 4., no. 5.
162 KİTLE İLETİŞİM HUKUKU
Basın Kanununa göre, haber ajansları yayınları hariç, her türlü süreli
yayında ayrıca yayının türünün de gösterilmesi gerekmektedir. "Yayının
türü"nden maksat, süreli yayınların yaygın, bölgesel ve yerel yayın tür-
lerinden hangisinin kapsamında olduğudur. Yaygın süreli yayın, tek bir
basın-yayın kuruluşu tarafından aynı isimle basılan ve her coğrafi bölgede
en az bir ilde olmak üzere, ülkenin en az yüzde yetmişinde yayımlanan
süreli yayın ile haber ajanslarının yayınlarını ifade etmektedir. Bölgesel
süreli yayın, Basın Kanunumuzda, tek bir basın-yayın kuruluşu tara-
fından aynı isimle basılan ve en az üç komşu ilde veya en az bir coğrafi
bölgede yayımlanan süreli yayın olarak tanımlanmıştır. Yerel süreli yayın
ise, "tek bir yerleşim biriminde yayımlanan süreli yayınlar ile haftada bir
veya daha uzun aralıklarla yayımlanan yaygın ve bölgesel yayın"dır (Bkz.
Basın Kanunum. 1/d, e, f).
2- Tevdi yükümlülüğü
136 Bu devletlerden başka, Fransa (21.6.1943 tarihli Kanun), İtalya (2.2.1939 tarihli
kanun), Monaco (3.1.1925 tarihli kanun), değişik biçimlerde tevdi yükümlülüğünü
öngörmüşlerdir. Buna karşılık, Hollanda ve Lüksemburg'da böyle bir düzenlemeye
rastlanmamakta, Amerika Birleşik Devletlerinde ise sadece resmi nitelikteki basıl
mış eserler yönünden bu yükümlülük bulunmaktadır (LÖFFLER, II, s. 270).
137 LÖFFLER, II, s. 261-262.
138 Basılmış eserlerin devlet ve üniversite kütüphanelerine tevdi yükümlülüğünün
anayasalardaki «sansür yasağı»na ters düşmediği ve bu nedenle basın özgürlüğünü
zedelemediğibütün Alman doktrin ve uygulaması tarafından kabul edilmektedir
(Bkz.: SCHEER, s. 275).
BASIN REJİMİ 165
139 «5680 sayılı Basın Yasasının 12. maddesi uyarınca mevkutenin Cumhuriyet Savcı
lığına ve mülki amirliğe verilmesi görev ve sorumluluğunun tabi'ye ait olduğu ve
aynı Yasanın 8. maddesi uyarıncada verilecek beyannamede bulunması zorunlu un-
surlar arasında tabiin (yayının bastırılacağı matbaanın) adı ve adresinin yer alma-
dığı gözetilmeden çıkarılan mevkutenin sahibi durumunda olan sanığın beraati ye-
rine mahkfurıiyetine karar verilmesi yasaya aykırıdır.» (Yargıtay 7. CD., 26.12.1989,
E. 1499/K. 13168); (YENİSEY-ÖZEL, 3); «.... Matbaasının sahibi ve sorumlusu olan
sanığın matbaasında bastığı ..... adlı mevkutenin 22.7.1975 günlü nüshasından iki-
şer adedini C. Savcılığı ile o yerin en büyük mülkiye amirliğine zamanında verme-
mekten ibaret bulunan eyleminin 5680 sayılı Kanunun 12. ve 24. maddelerinde
yazılı suçu teşkil eylediği düşünülmeden yazılı madde (Matbaalar K m. 4, 6., TCK
m. 533). ile mahkum edilmesi bozmayı gerektirmiştir.» (Yargıtay 2. CD., 9.2.1976, E.
636/K. 1054; YKD. Ağustos 1977, s. 1155-1156). 2950 sayılı Kanunla yapılan değişik
likten önce Basın Kanununun 24. maddesi sadece hafif para cezası öngörmekteydi.
Matbaalar Kanununun dönemsel olmayan yayınlara ilişkin tevdi yükümlülüğünün
yerine getirilmemesi durumunda TCK 533. m.sine yollama yaparak para cezasının
yanı sıra hafif hapis cezasını da öngörmesi karşısında, Kanun Koyucunun iki tür
yayın arasında böyle garip bir fark yaratmasını kitabımızın birinci basısında eleş
tirmiştik. 2950 sayılı Kanun, Basın Kanununun 24. maddesine hapis cezası koyma-
sına karşın, cezaların miktarı bakımından farklılık devam etmektedir. «5680 sayılı
Yasanın 12 ve 24. maddeleri birlikte mütalaa edildiğinde tabi hakkında neşredilen
ve tevdi edilmeyen her nüshadan dolayı hafif para cezası hükınolunması öngörüldü-
ğü dikkate alınarak sanık hakkında yasadaki had arasında ceza tayini gerekirken
yayınlanan miktar kadar ve misli artırma ile mahkumiyet hük..rnü tesisi yasaya
aykırıdır» (Yargıtay 7. CD., 28.5.1980, E. 2397/K. 2609; YKD., Şubat 1981, sayı 2, s.
249).
166 KİTLE İLETİŞİM HUKUKU
ların, 5680 sayılı eski Basın Kanununun 12. maddesi gereğince kendilerine tevdi
edilen dönemsel yayınların birer nüshasını aynı gün içinde Adalet Bakanlığına yol-
lamalarını istemekteydi: «Basın Kanununun 12. maddesi uyarınca, C. Savcılığına
tevdi edilen mevkutelerin birer nüshasının aynı gün içerisinde ve en seri vasıta
ile Bakanlığa gönderilmesinin usul ittihazına dair 18.11.1964 gün ve 19/77 tamim
hükümlerine bazı C. Savcılıklarınca riayet edilmediği görülmektedir. Mezkur ta-
mim hükümlerinin yerine getirilmesinde azami dikkat ve hassasiyetin gösterilme-
si.» (CİGM., 17.5.1967 tarih ve 6/45 sayılı genelgesi; Mütalaa ve Tamimler, Adalet
Bakanlığı Yayınlan, Ankara 1976, s. 44; aynı nitelikte: s. 15).
141
Bu konuda aynca bkz.: İÇEL, K. : Basılı Eserleri Savcılığa Verme Sorunu ve Basın
Özgürlüğü (Milliyet Gazetesi, 29 Kasım 1978). Mevzuatımızdaki bir başka tevdi yü-
kümlülüğü de 3266 ve 3445 sayılı kanunlarla değiştirilmiş, 21.6.1927 tarih ve 1117
sayılı «Küçükleri Muzır Neşriyattan Koruma Kanunu» nun 6.3.1986 tarih ve 3266
Sayılı kanunla değişik 8. maddesinde bulunmaktadır. Bu maddeye göre «Basılmış
eserler ile mevkutenin her nüshasından ikişer adedi, neşri takip eden çalışma gü-
BASIN REJİMİ 167
nünde bir alındı belgesi karşılığında Kurul Başkanlığına gönderilir. Ankara dışın
da basılan eserlerin postaya verildiği tarih esas alınır. Bu madde hükmünü yerine
getirmeyenler hakkında 5680 sayılı Basın Kanununun 24'üncü maddesinde belirti-
len ceza hükümleri uygulanır.». Başbakanlık bünyesinde oluşturulan yetkili kurula
tevdi etmeyi öngören bu hüküm tevdi yükümlülüğüne tabi olan kişiyi göstermemiş
tir. Kanunun diğer hükümlerine bakıldığında sahip ve sorumlu müdürlere bu yü-
kümlülüğün yüklendiği sonucuna ulaşılabilmektedir. Küçükleri zararlı yayınlardan
korumak amacını güden bu çeşit kanunlara yabancı ülkelerde de rastlanmaktadır.
Örneğin Federal Almanya'da 29.4.1961 tarihli «Gesetz über die Verbreitııng jugend-
gefahrdender Schriften» adlı kanun, küçükler için tehlike olabilecek yayınların bir
listeye alınacağını belirtmekte ve bu yayınların küçüklere zararlı etki yapmaları
nı engelleyecek önlemleri düzenlemektedir. Küçükleri zararlı yayınlardan koruma
amacına yönelik olan lll 7 sayılı kanundaki tevdi yükümlülüğünü, sözü geçen amaç
çerçevesinde olumlu karşılamaktayız.
142
RG.29.2.2012, No.:28219.
14 3
' Tevdi yükümlülüğünü düzenleyen 2527 sayılı ve 21.6.1934 tarihli Basma Yazı ve
Resimleri Derleme Kanunu 6279 sayılı kanunla yürürlükten kaldırılmıştır.
168 KİTLE İLETİŞİM HUKUKU
tüsleriyle birlikte blok veya tek olarak pul ve kağıt paraların ve harita,
plan ve krokilerin de tevdi edilmesini öngörmüştür. Bu sonuncularda tevdi
yükümlülüğü çoğaltma işlemlerini yapan gerçek ya da tüzel kişiye aittir.
Basın
faaliyetinin maddi konusunu ve ürününü oluşturan basılmış
eserler yayınlanma biçim ve zamanlan yönünden ikiye ayrılırlar. Bir kı
sım basılmış eserler belirli zamanlarda ve sürekli olarak yayınlandıkları
halde, diğer basılmış eserler bu nitelikte değillerdir. İşte belirli zamanlar-
da ve sürekli olarak yayırıJanan basılmış eserler Basın Kanunları tarafın
dan bu niteliklerini gösterecek biçimde adlandırılmaktadır.
2
LÖFFLER, II, s. 151.
3
LÖFFLER, II, s. 148.
172 KİTLE İLETİŞİM HUKUKU
I.Tanım
Daha sonra kabul edilerek yürürlüğe giren 9.6.2004 tarih ve 5187 sa-
yılıyeni Basın Kanunu, öncelikle "süreli yayın" diye ifade ettiği dönemsel
yayınları yeniden tanımlamış ve kendi içinde bazı türlere ayırmıştır. Ba-
sın Kanunu'nun 2/c maddesine göre, dönemsel yayın, belirli aralıklarla
yayımlanan gazete, dergi gibi basılmış eserler ile haber ajansları yayınla
rını ifade etmektedir. Dönemsel yayınlar, Kanunda kendi içlerinde yaygın
süreli yayın, bölgesel süreli yayın ve yerel süreli yayın olarak türe ay-
rılmıştır (bkz. m. 2/d,e,f).
1- Genel Olarak
4
Burada belirtelim ki, yeni Basın Kanunu dönemsel olmayan yayını (süresiz yayını)
tanımlarken (m.2/h) "Armağan" niteliğindeki kitaptan aynca söz etmiş ise de, biz-
ce bu açıklama gereksiz ve dolayısıyla hatalı bir ifade biçimidir. Çünkü, armağan
denilen yayın türü zaten "kitap" olup (İÇEL, Basın Kanunu Tasarısı, s. 42), aynca
belirtilmesinin bir anlamı ve işlevi bulunmamaktadır. Armağanların da kitapların
tabi olduğu rejim kapsamında oldukları kuşkusuzdur. Buna karşılık, dönemsel ya-
yınların bir sayısı "Armağan" olarak yayınlanmışsa, yasadaki sözü geçen tanımla
maya karşın, dönemsel yayın niteliğini yitirmeyecektir.
174 KİTLE İLETİŞİM HUKUKU
sı (Fransız basın rejimi) bir eserin dönemsel yayın sayılması için gerekli
görülmektedir.
Basın
Kanunumuz ise, yabancı mevzuatta rastlanan bu koşullan ara-
mamıştır. Bunun gibi, bir dönemsel yayının genel dağıtıma konu olması da
basın rejiminin aradığı bir koşul değildir. Örneğin bir dernek veya şirketin
sürekli olarak yayınlayarak sadece üyelerine yolladığı basılmış eserlerin,
genel dağıtıma konu teşkil etmemesi, bu eserlerin dönemsel yayın sayıl
masına engel olmamalıdır 5 • Ancak gazete ve dergiler gibi nitelikleri gereği
dönemsel olan yayınlarda genel dağıtım bunların belirgin özelliğidir.
2- «Süreklilik» koşulu
5
Farklı görüş: DÖNMEZER, Basın, s. 275. Fakat dağıtım yapan derneğin gizlilik ira-
desi ile hareket etmesi halinde «yayın» unsurunun gerçekleşmeyeceğini daha önce
belirtmek fırsatını bulmuştuk (bkz.: yukarıda C. II, 2, a).
6
Farklı görüş: DÖNMEZLER, Basın, s. 275.
7
Farklı görüş: v. LISZT, s. 20.
8
LÖFFLER, II, s. 148-149.
9
LÖFFLER, II, s. 149; SCHEER, s. 46; DÖNMEZER, Basın, s. 275; DÖNMEZER -
BAYRAKTAR, s. 298-299.
10 ERMAN-ÖZEK, m. 3, no. 4. «Suç konusu yazıda sahip ve müdürü, yıl ve sayısının
BASIN REJİMİ 175
3- «Bağımsızlık» koşulu
1- Gazeteler
2- Dergiler
Basın Kanununun süreli yayınlar içerisinde ismen belirttiği ikinci dö-
nemsel yayın türü dergilerdir.
Türkçe Sözlükı 8 dergiyi şöyle tanımlamıştır : «Siyaset, edebiyat, teknik
gibi sanat ve bilimle ilgili konuları gazeteden daha sıkı bir yolla inceleyen
ve gündelik olmayan süreli yayın.». Bu tanımın geçerliliğini değerlendire
bilmek için öncelikle gazeteler ile dergiler arasındaki nitelik farkını sap-
tamak gerekir.
Dergiler ile gazeteler arasındaki nitelik farkı tartışmalıdır. Löffler 19 ,
dergilerin «güncel olaylar hakkındaki günlük haber verme» özelliğinden
yoksun olduğunu belirterek dergi ile gazete arasındaki farka değinmekte
dir. Bu yazara göre, «belirli özel sorunları ve olayları yazı ve resim şeklinde
ele alması» dergiye özgü niteliktir. Buna karşılık Scheer 20 , yayının günlük
olup olmamasına önem vermemekte ve yayının faaliyet alanına bakarak
1- Genel olarak
Dönemsel yayınların
kitleler üzerindeki etkinliğini dikkate alan ba-
sın mevzuatımız, bütün diğer
ülkelerde olduğu gibi, bu tür yayınlar için
özel hükümler koymuştur. Örneğin, Basın Kanunumuz, bütün basılmış
eserlerde bulunması gereken bilgilerden başka, haber ajansı yayınları
hariç her türlü dönemsel yayında, ayrıca yönetim yeri, sahibinin, varsa
temsilcisinin, sorumlu müdürün adlan ve yayının türünün gösterilmesi-
ni emretmiş (4/2. m.), yine her dönemsel yayının belirli koşullara uygun
sorumlu müdürünün olacağını, (5. m.), sahibinin belirli koşullara sahip
olması gerektiğini (7. m.), bir dönemsel yayın çıkarılması için yönetim
yerinin bulunduğu yer Cumhuriyet Başsavcılığına beyanname verilme-
21
DÖNMEZER, Basın, s. 276; ERMAN-ÖZEK, m. 3, no: 2.
178 KİTLE İLETİŞİM HUKUKU
Hakkında Kanun» ile 195 sayılı «Basın İlan Kurumunun Teşkiline Dair
Kanun»da da dönemsel yayınlara ilişkin hükümler vardır. Bu hükümlere
de aşağıda ayn başlıklar altında değinilecektir.
a) Genel olarak
22
Bkz.: 1961 Anayasası'nın 23. maddesinin gerekçesi.
23
«Beyan Sistemi», «İzin ve Ruhsat Sistemi» ve «Mali Sistem» adı verilen bu üç sistem
hakkında bkz.: DÖNMEZER, Basın, s. 276-277.
24
Mutlak serbestlik sisteminin kapsamı ve içeriği hakkında bkz.: LÖFFLER, II, s. 54.
25
Federal Almanya'da bir iş yerinin açılması için yetkili makamlara «bildirimde bu-
lunma» yükümlülüğü vardır. Gewerbeordnung'un 4. paragrafından doğan bildirim
yükümlülüğün, basın faaliyetine başlayışta mutlak serbestlik esasını sınırladığı
düşünülebilirse de (bkz.: LÖFFLER, II, s. 58), tamamen başka amaçlara hizmet
eden bu yükümlülüğü dönemsel yayınlarda «beyan sistemi» ile aynı paralelde tut-
mak doğru değildir.
180 KİTLE İLETİŞİM HUKUKU
26 Dönemsel yayınlar için ruhsat alma sistemi daima otoriter devlet rejimlerinin ve
askeri yönetimlerin uyguladıkları bir sistem olmuştur. Örneğin Almanya'da 1945-
1949 yıllarında işgal kuvvetleri Alman gazete ve dergilerinin yayınını ruhsat siste-
mine (Lizenzierungssystem) bağlamıştır. (Bkz.: LÖFFLER, I, s. 53). İşin ilginç yönü,
Yunanistan'da halen dönemsel yayında bulunabilmek için "Basın ve Enformasyon
Genel Sekreterliği"ne başvurup izin almak gerekmektedir (Bu izin genellikle veril-
mektedir). İtalya'da ise izin mahalli Asliye Hukuk Mahkemesinden alınmaktadır.
BASIN REJİMİ 181
Bu maddede tüzel kişiler açısından atıf yapılan 5/2. maddede ise so-
rumlu müdür olabilmek için, a) onsekiz yaşını bitirmiş olmak, b) Türkiye'de
yerleşim yeri sahibi olmak ve devamlı oturmak, c) en az ortaöğretim veya
dengi bir eğitim kurumundan mezun olmak, d) kısıtlı veya kamu hizmetle-
rinden yasaklı olmamak, e) yüz kızartıcı suçlardan mahkum olmamak ve
fJ Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmayanlar için karşılıklılık koşulunun
aranacağı belirtilmiştir (5/2. m.) 27 •
27
Almanya'da ise sadece sorumlu müdürlerin belirli koşullara sahip bulunmaları
aranmış, buna karşılık dönemsel yayın sahipleri yönünden bu gibi koşullar konul-
mamıştır. Niedersachsen Federe Devleti Basın Kanunu'nun bakanlık gerekçesinde,
bugün büyük gazete sahiplerinin ticari şirketler ve diğer tüzel kişiler olması nede-
niyle, sorumlu müdürlerde aranan koşulların yayınlayanda da aranması halinde
çeşitli hukuki zorluklarla karşılaşılacağı, kaldı ki yazı işlerine genellikle bir katkısı
olmayan yayın sahibinin sorumlu müdürle aynı paralelde tutulamayacağı, açıklan
mıştır (Bu gerekçe için bkz.: SCHEER, s. 254). Doktrin ise, bu gerekçeye ek olarak,
yayın sahibinin koşullara tabi tutulmasının basın faaliyetinin izne bağlanamayaca
ğı esasına ters düşeceğini belirtmektedir (Bkz.: LÖFFLER, II, s. 187).
182 KİTLE İLETİŞİM HUKUKU
eder. Mahkeme," itiraz" yolu açık olmak üzere, en geç iki hafta içerisinde
yayının durdurulup durdurulmayacağı. konusunda kararını verir (m. 8).
bbb) Yükümlülükleri
28 Bkz. İÇEL., Basın Kanunu Tasarısı II (Güncel Hukuk Dergisi, İstanbul 2004, sy: 6,
s. 40).
BASIN REJİMİ 183
Dönemsel yayın sahibinin, hakkın devri, ölümü vs. gibi değişmesi ha-
linde beyannamenin hükümsüz kalacağına ilişkin bir hükme yeni Basın
kanunumuzda açıkça yer verilmemiştir. Buna karşılık, beyanname içeri-
ğinde meydana gelen her değişikliğin iki hafta içinde gerekli belgelerle
birlikte yeni bir beyanname ile aynı makama bildirilmesi gerekli olup,
Basın Kanunu'nun yayının durdurulması ve durdurma kararına rağınen
yayına devam edilmesine ilişkin 8/1. maddesi hükmü değişikliğe ilişkin
beyannameler hakkında da uygulanacaktır (m. 8/2 ve 3). Dolayısıyla be-
yannamede değişiklik meydana gelmesi durumunda da önce eksikliğin
giderilmesi için iki hafta süre verilmesi, bu istemin tebliğinden itibaren
iki hafta içerisinde eksikliğin giderilmemesi durumunda yayının durdu-
rulmasına gidilmesi ve yayının durdurma kararına rağınen eksiklik gide-
rilmeden yayına devam edilmesi durumunda Kanun'un 16. maddesindeki
suçun oluştuğunun kabulü gerekecektir. Ayrıca belirtelim ki, sorumlu mü-
dürün bu görevden ayrılması halinde, yenisi tayin edilinceye kadar so-
rumluluk yayın sahibine veya temsilcisine aittir (m. 8/4).
Dönemsel yayın sahibinin yayın hakkını kaybetmesi 9. maddede dü-
zenlenmiştir. Buna göre, dönemsel yayın sahibinin beyanname verdiği ta -
rihten itibaren bir yıl içinde dönemsel yayın yayınlamaz veya yayımladık
tan sonra yayıma üç yıl süreyle ara verilirse beyanname hükümsüz kalır
ve beyannamenin sağladığı hak ortadan kalkar. Buna karşılık, dönemsel
yayın sahibinin 556 sayılı Markaların Korunması Hakkında Kanun Hük-
münde Kararname hükümlerine dayanan hakları bu durumdan etki-
lenmez (9/2 m.). 9. maddenin 2. fıkrasında yer alan "Ancak, bu Kanunun
yürürlük tarihinde 5680 sayılı Basın Kanunu gereği mevkute neşreden
ler, 556 sayılı Markaların Korunması Hakkında Kanun Hükmünde Ka-
rarname hükümleri gereği mevkute neşretmekten alıkonulamazlar" şek
lindeki cümle ise Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmiştir (AYM.
31.01.2008 tarihli, 2004/81 E., 2008/48 K. sayılı karar).
ece) Hakları
33 ERMAN - ÖZEK, (m. 15, no. 2) 5680 sayılı (eski) Basın Kanunu'nun iktibası izne
tabi tutan ve 5187 sayılı (yeni) Basın Kanunu'nun 24. maddesinin karşılığı olan 15.
maddesine ilişkin açıklamalarında, madde metninde yazı ve resim denildikten sona
ayrıca "haber" teriminin kullanılmasını anlamsız ve gereksiz bulmuşlardır. Kanı
mızca bu görüş yerinde değildir ve kanun koyucu bu ifade biçimiyle haber niteliğin
deki yazı ve resimlerin de maddede belirtilen koşula bağlı olduğunu belirlemek için
bu yolu seçmiştir.
34 "FSEK.nın 36. maddesi uyarınca, Basın Kanununun 15. maddesi hükmü saklı kal-
mak üzere, basın veya radyo tarafından umuma yayılmış bulunan günlük havadis-
ler ve haberler serbestçe iktibas olunabilir. Sadece içtimai, siyasi ve iktisadi
günlük meselelere müteallik makale ve fıkraların iktibas hakkı saklı tutulabilir.
Bu makale ve fıkraların iktibas hakkı saklı tutulsa bile bunların kısaltılarak ya-
yılması caizdir. Her halükarda iktibas edilen kaynağın açıklanması gerekmektedir.
Haberlere ilişkin Basın Kanunu' nün 15. maddesindeki sınırlama ise, özel fedakar-
lık sonucu elde edilen haber, yazı ve resimlerin başka mevkuteler tarafından 24
saat geçmeden izinsiz yayınlanamayacağına ilişkindir. Aynı yasanın 3. maddesinde
mevkute, gazeteleri haber ajansları neşriyatları ve belli aralıklarla yayınlanan di-
ğer yayınlanan diğer bütün basılmış eserler olarak tanımlanmıştır. Somut olayda
davalı tarafından yapılan yayında FSEK' in 6/1. maddesi uyarınca davacılara ait
gazete haberlerinin kaynak belirtilerek iktibas edildiği ve yapılan yayında herhan-
gi bir yasa ihlalinin bulunmadığı anlaşılmaktadır. Öte yandan mahkeme kararının
gerekçe ve hükmünde belirtildiğinin aksine, dava konusu haber ve fotoğrafların ay-
rıntılı biçimde yayınlandığı ispat edilmediği gibi bütün gazete haberlerinin hususi
fedakarlık sonucu elde edildiğine dair - gerekçenin de kabulü mümkün bulunma-
maktadır." (Bkz. 11. HD. 03.07.2000, E: 2000/5382, K: 2000/6257).
BASIN REJİMİ 189
35 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu'nun konuyla ilgili maddeleri şöyledir:
İktibas serbestisi: Madde 35 - Bir eserden aşağıdaki hallerde iktibas yapılması ca-
izdir:
1. Alenileşmiş bir eserin bazı cümle ve fıkralarının müstakil bir ilim ve edebiyat
eserine alınması;
2. Yayımlanmış bir bestenin en çok tema, motif, pasaj ve fikir nevinden parçalarının
müstakil bir musiki eserine alınması;
3. Alenileşmiş güzel sanat eserlerinin ve yayımlanmış diğer eserlerin, maksadın
haklı göstereceği bir nispet dahilinde ve münderacatını aydınlatmak maksadiyle
bir ilinı eserine konulması;
4. Alenileşmiş güzel sanat eserlerinin ilmi konferans veya derslerde, konuyu aydın
latmak için projeksiyon ve buna benzer vasıtalarla gösterilmesi.
İktibasın belli olacak şekilde yapılması lazımdır. İlim eserlerinde, iktibas hususunda
kullanılan eserin ve eser sahibinin adından başka bu kısmın alındığı yer belirtilir.
Gazete münderecatı: Madde 36 - Basın Kanununun 15 inci maddesi hükmü mahfuz
kalmak üzere basın veya radyo tarafından umuma yayılmış bulunan günlük hava-
disler ve haberler serbestçe iktibas olunabilir.
Gazete veya dergilerde çıkan içtimai, siyasi veya iktisadi günlük meselelere mü-
taallik makale ve fıkraların iktibas hakkı sarahaten mahfuz tutulmamışsa aynen
veya işlenmiş şekilde diğer gazete ve dergiler tarafından alınması ve radyo vasıta
siyle veya diğer bir suretle yayılması serbesttir. İktibas hakkı mahfuz tutulsa bile
sözü geçen makale ve fıkraların kısaltılarak basın özetleri şeklinde alınması, radyo
vasıtasiyle veya diğer bir suretle yayılması caizdir.
Bütün bu hallerde, iktibas edilen gazete, dergi ve ajansın ve eğer bunlar da başka
bir kaynaktan alınmışlarsa o kaynağın adı, tarih ve sayısından başka makale sa-
hiplerinin adı, müstear adı veya alameti zikredilmek icabeder.
Haber cıı: Madde 37 - (Değişik: 21/2/2001 - 4630/19 md.)
Haber mahiyetinde olmak ve bilgilendirme kapsamını aşmamak kaydıyla, günlük
hadiselere bağlı olarak fikir ve sanat eserlerinden bazı parçaların işaret, ses ve/
veya görüntü nakline yarayan vasıtalara alınması mümkündür. Bu şekilde alın
ınış parçaların çoğaltılması, yayılması, temsil edilmesi veya radyo ve televizyon gibi
araçlarla yayınlanması serbesttir. Bu serbestlik, hak sahibinin hukuki menfaatleri-
ne zarar verecek şekilde veya eserden normal yararlanmaya aykırı biçimde kullanı
lamaz.
III - Hususi menfaat mülahazasiyle:
1. Şahsen kullanma: Madde 38 - (Değişik: 7/6/1995 - 4110/14 md.)
Bütün fikir ve sanat eserlerinin, (. ..) c 2 ı kar amacı güdülmeksizin şahsen kullan-
maya mahsus çoğaltılması mümkündür. Ancak, bu çoğaltma hak sahibinin meşru
menfaatlerine haklı bir sebep olmadan zarar veremez ya da eserden nonnal yarar-
lanmaya aykırı olamaz.
cıı Bu madde başlığı "Roportaj" iken 21/2/2001 tarihli ve 4630 sayılı Kanunla metne
işlendiği şekilde değiştirilmiştir.
czı Bu fıkrada yeralan; "yayımlanma veya" ibaresi 21/2/2001 tarihli ve 4630 sayılı Ka-
nunla metinden çıkarılınıştır.
(Mülga: 21/2/2001 - 4630/36 md.)
190 KİTLE İLETİŞİM HUKUKU
aaa)Kavram
Ancak belirtmek gerekir ki, bu hususta 5187 sayılı Kanun, 5680 sa-
yılı Basın Kanunumuzdan farklı olarak, sorumlu müdürün "yazı işlerini
fiilen idare eden" kimse olması koşulu_nu aramamıştır. 5187 sayılı Basın
Kanunu'nun bu tutumu muhatap kişiyi belirlemek açısından pratik ol-
makla birlikte, özellikle ceza hukuku sorumluluğu açısından sakıncalıdır.
Çünkü, yazı işlerini fiilen idare etme koşulu, doğrudan doğruya ceza so-
rumluluğunun kişiselliği ilkesine hizmet etmekte ve kağıt üzerinde bir
kimsenin ismi gösterilerek fiilen bu kimseden başka birinin yazı işlerini
idare etmesi, fiilen eylemi yapan kimsenin saptanamaması, yakalanama-
ması vs. nedenleriyle yargılanamamasım önleyecek önemli bir koşuldu.
Yeni Basın Kanununda bu koşula yer verilmemesi, ceza yargılamasında
üçüncü kişinin eyleminden sorumluluğa yol açabilecek sakıncalı bir dü-
zenleme olmuştur.
41
Bkz.: GRÜTTER, 25-26; SCHEER, s. 250.
42
GRÜTTER, s. 26.
194 KİTLE İLETİŞİM HUKUKU
47
LÖNING, Die strafrechtliche Haftung des verantwortlichen Redakteurs, 1889, s.
137; HEILBORN, Das Deutsche Reichspressrecht, Breslau 1891, s. 19; (LÖFFLER,
II, s. 154'den naklen). Bu teori hakkında aynca bkz.: GRÜTTER, s. 73.
196 KİTLE İLETİŞİM HUKUKU
1 °) Faaliyet teorisi
51
V. BÜLOW (Goltd. Arch. 40, s. 241, 43, s. 324), (LÖFFLER, II, s. 155'den naklen).
52
REHBINDER, s. 36; LÖFFLER, II, s. 156.
53 BGH (NJW 1963, s. 666); RGSt. 27, s. 246.
54
V. LISZT, s. 36.
55 HA.NTZSCHEL, s. 59.
198 KİTLE İLETİŞİM HUKUKU
eeee) Görüşümüz
dan bir çatışkmın oluşması önlenebilir. Çünkü, dönemsel yayını fiilen ida-
re eden sorumlu müdürü saptamak, kağıt üzerinde sorumlu müdür olarak
gösterilenin sorumluluğuna gitmek kolaylığı ve hatalı uygulamasını sür-
dürmek değil, bundan farklı olarak ceza hukuku sorumluluğuna yol açan
eylemi gerçekleştireni saptamak anlamına gelir. Temennimiz yeni Basın
Kanunu'nun bu hatalı ve eksik düzenlemesinin Türk Ceza Kanunu'nun
belirtilen hükümleri ve ceza sorumluluğunun şahsiliği ilkesiyle ilgili dokt-
rindeki görüşlerin yardımıyla giderilmesidir.
olarak yerine getiren bu kişi "yazı işlerini fiilen idare eden" sayılacak ve
sorumluluk bu kimseye yüklenecektir. Bunun sakıncası ise, gerçek sorum-
lu müdürü temsilen hareket etmesi gereken şahsın, bu temsil görevini
yerine getirmemesi, yani yazı işlerini fiilen yönetmemesi durumunda,
sorumlu tutulacak kimsenin kalmamasıdır. Uygulamada sorumluluktan
kurtulmak amacıyla girişilebilecek bu çeşit tertiplere olanak tanımamak
için, dönemsel yayın sahibi tarafından kime gerçekten sorumlu müdür
görevinin verildiği araştırılmalı ve beyannamede veya dönemsel yayında
kim sorumlu müdür olarak gösterilirse gösterilsin, gerçek görevlinin ka-
nun karşısında sorumlu müdür olduğu kabul edilmelidir58 .
58 Belirtmek gerekir ki, Alman Federe Devletleri Basın Kanunlarında 5680 sayılı Ba-
sın Kanunumuzun 10. maddesinde olduğu gibi "yazı işlerini fiilen yönetme"yi ara-
yan bir hüküm bulunmadığı halde, göstermelik sorumlu müdürlerin değil, fakat
gerçek sorumlu yazı işleri müdürlerinin sorumlu tutulacakları, doktrin ve uygu-
lamanın vardığı bir sonuçtur (Bkz.: SCHERER, s. 251; LÖFFLER, II, s. 156). Aynı
görüşün ülkeınizdeki uygulamada da kabulü gerekmektedir.
59
Bkz.: Yukarıda (aaa).
BASIN REJİMİ 201
60
LÖFFLER, II, s. 187; SCHEER, s. 254,255.
61 LÖFFLER, II, s. 194.
202 KİTLE İLETİŞİM HUKUKU
Basın
Kanunumuz ise, sorumlu müdürlüğü katı koşullara bağlayan
kanunlar arasında yer almaktadır. Gerçekten, Kanunumuzun sisteminde
sorumlu müdür olabilmek için (m. 5); onsekiz yaşını bitirmiş olmak, Tür-
kiye'de yerleşim yeri sahibi olmak ve devamlı oturmak, en az ortaöğrenim
veya dengi bir eğitim kurumundan mezun olmak, kısıtlı veya kamu hiz-
metlerinden yasaklı olmamak, yüz kızartıcı suçlardan mahkum olmamak
ve Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmayanlar için karşılıklılık koşulu
nun aranması gerekmektedir.
Yeni Basın
Kanunu'nda, sorumlu müdürün Türk vatandaşı olması
koşulu aranmamaktadır ve yaş sınırı 18'e indirilmiştir. Maddenin gerek-
çesinde de açıklandığı üzere, reşit ve cezai ehliyeti tam olan bir kişinin
sorumlu müdür olamamasını haklı gösterecek bir neden yoktur.
ddd) Fonksiyonu
65
İngiltere'de de sorumlu müdürlük (editörlük) katı koşullara bağlanmamış ve ya-
bancıların sorumlu müdür olmalarını engelleyici hükümler konulmamıştır. Bundan
başka, İngiltere'de editörün görevine ilişkin faaliyetine mahkeme karan ile veya
idari önlemlerle engel olunamayacağı kabul edilmektedir (LÖFFLER, II, s. 194).
204 KİTLE İLETİŞİM HUKUKU
Sorumlu yazı işleri müdürünün kontrol yetkisi, yayın yolu ile gerçek-
leşen ve Basın Kanununun 11. maddesindeki sorumluluk sisteminin işle
mesini sonuçlayan bütün suçları içerir. Sözgelimi suç teşkil eden bir yazı
ve resmin dönemsel yayından çıkarılması bakımından olduğu gibi, Basın
Kanununun 19., 20. ve 21. maddelerindeki yayın yasaklan yönünden de
kontrol yetkisi vardır.
cc) Muhabirler
mesine karşın, yeni (5187 sayılı) Basın Kanunu bu konuda özel bir düzen-
lemeye yer vermemiştir.
67
Bu konuda: LÖFFLER, II, s. 144-145.
68
Bu konuda eski Basın Kanunu'nun sistemine ilişkin değerlendirmelerimiz ve öneri-
lerimiz için, bu Kitabımızın 5. basısı, s. 166-167'ye bakılmalıdır.
206 KİTLE İLETİŞİM HUKUKU
aa) Sınırlamalar
Burada değinmemiz gereken diğer bir husus da, 5680 sayılı (eski) Ba-
sın Kanunu'nun 31. maddesindeki düzenleme ile ilgilidir. Bu uuı,u.uı. ya-
bancı ülkelerde yayınlanan basılmış eserlerin Türkiye'ye sokulması ve da-
ğıtılmasının Bakanlar Kurulu kararı ile yasaklanmasını öngörmekteydi.
mış eserlerin yurda sokulurken kontrolünü öngören hükümler "Gesetz zur Überwa-
clıung strafreclıtliclıer
und anderer Verbringungsverbote" adındaki 24.5.1961 tarihli
Kanımda bulunmaktadır. Suç niteliklerinden dolayı yasaklanmış yayınların yurda
sokulmalarını önlemeye yönelik bu Kanunun 1 ve 2. paragrafları, gümrük memur-
larına, yurda sokulmak istenen gazete, dergi, kitap, ses bandı, plak, film gibi şey
lerin devleti koruyucu hükümlere aykırı olup olmadığına bakmak ve gerektiğinde
bunları savcılığın incelemesine sunmak yükümlülüğünü yüklemektedir. Ancak ka-
nun yolculuk sırasında okunmak üzere elde bulundurulan basılmış eserleri bu hük-
mün dışında tutmuştur. Buna karşın doktrin, bu hükümlerin Anayasanın iletişim
özgürlüğüne ilişkin kuralları ile bağdaştırılmasının zorluğuna işaret etmektedir
(Bütün bu konular için bkz.: LÖFFLER, I, s. 80; II, s. 500).
73
Sorumlu yazı işleri müdüründe aranan koşullar için bkz.: yukarıda § 2, B, 2, b,
bb, ece.
74
Türk Basınında Yabancı Sermaye zaman zaman önemli konulardan biri durumuna
gelmiş ve tartışmalara konu olmuştur (Bkz.: Türk Basınında Yabancı Sermaye, Ya-
bancı Sermaye Koordinasyon Derneği Yayını, No: 11, İstanbul 1983). Bu konudaki
gelişmeler her zaman dikkatle izlenmelidir. Diğer yandan Türkiye'de son zamanlar-
da, aynı tartışmanın Radyo ve Televizyonlar açısından kamuoyunda ciddi bir gün-
dem konusu oluşturduğu gözlemlenmektedir.
208 KİTLE İLETİŞİM HUKUKU
5187 sayılı (yeni) Basın Kanunu'nun konuya ilişkin yeni ve içeriği değişik
hükümlerini (m. 25/3 ve 4) açıklamadan önce, önemi nedeniyle bu hususta
kısa bir bilgi vermeyi yararlı görmekteyiz:
- 31. madde idareye keyfi.ye kadar gidebilecek bir yetki de vermiş de-
ğildir. Çünkü bu maddenin gerekçesinde, dışarıda zararlı ve yıkıcı
faaliyetin yurda sızmasını önlemek amacı ile bu hükmün konuldu-
ğu belirtilmiştir. İdare bu amaç dışına çıkmayacağına göre, keyfi bir
uygulama sözkonusu olamaz.
77
2001 Anayasa değişikliğinde yabancılar için sınırlayıcı hükümlere dokunulmamış
tır.
210 KİTLE İLETİŞİM HUKUKU
nine, genel asayişe, kamu yaranna, genel ahlaka ve genel sağlığa aykırı
olmaları gerekir (1. fıkra). Bakanlar Kurulunun diğer yabancı basılmış
eserler bakımından böyle bir yetkisi yoktu.
Bu konu 5187 sayılı Basın Kanunu ile yeniden ele alınmış ve kanunun
25. maddesinin 3. ve 4. :fıkralarında değişik bir içerikle yeniden düzenle-
nerek eski sistem terkedilmiştir. 5187 sayılı Basın Kanunu'na göre, hangi
dilde olursa olsun Türkiye dışında basılan dönemsel veya dönemsel olma-
yan yayın ve gazetelerin, Basın Kanunu'nun 25. maddesinin 2. fıkrasın
da belirtilen suçlan işlediklerine dair "kuvvetli delil" bulunması halinde,
bunların Türkiye'de dağıtılması veya satışa sunulması, C. Başsavcılığı'nın
talebi üzerine Sulh Ceza Hakiminin karan ile yasaklanabilir. Gecikme-
sinde sakınca bulunan hallerde C. Başsavcılığının karan bu yasaklama
açısından yeterlidir. Ancak, C. Başsavcılığının karar verdiği hallerde, bu
karar en geç 24 saat içinde hakimin onayına sunulur. Bu kararın 48 saat
içinde ilgili hakim tarafından onaylanmaması halinde C. Başsavcılığının
bu yasaklama kararı hükümsüz kalır (m. 25/3). Belirtilen biçimde yasak-
lanmış yayın ve gazeteleri bilerek dağıtanlar veya satışa sunanlar, bu ya-
yınlar yoluyla işlenen suçlardan eser sahibi gibi sorumludurlar.
Basın özgürlüğünün her şeyden önce devlet ile basın arasındaki iliş
kileri düzenlenmesine karşılık, cevap ve düzeltme hakkı kavramı basın
ile okuyucu kitlesi arasındaki ilişkilerle ilgilidir. Gerçekten, özgür basın
haber verme fonksiyonunu yürütürken zaman zaman kişi ve kuruluşlar
la çelişmeye düşer. Basının sahip bulunduğu gücün ve prestijin etkisiyle
bu çelişmeler ilgilililer için önemli tehlikeler doğurabilir. İşte bu tehlike-
ler, ancak ilgiliye, hakkındaki haber yayınlanır yayınlanmaz, aynı basın
organında, aleni forum biçiminde cevap ve düzeltme hakkı tanınması ile
önlenebilir. Cevabın gecikmeli olarak yayınlanması ya da başka bir basın
organında çıkması halinde sözü geçen tehlike tam olarak önlenmiş olmaz.
Çünkü bu gibi durumlarda ilgili hakkındaki haberin kanıtlanmış sayılma
sı olasılığı vardır 80 .
Basın
Kanunu'nun 14. maddesi, bir kimsenin cevap ve düzeltme hak-
kını sahip olabilmesi için, yayıının "kişilerin şeref ve haysiyetini ihlal edici"
veya "kişilerle ilgili gerçeğe aykırı yayım" yapılması koşulunu aramıştır.
Bu şekilde, "menfaati bozan" yayınlara karşı da cevap ve düzeltme hak-
kını tanıyan ve böylece bu hakkın sınırlarını Anayasaya aykırı biçimde
genişleten 5680 sayılı yasanın daha sonra değiştirilen eski metninin bu
durumunu dikkate alarak üçüncü seçenek koşula yer vermeyen sistem
bu Kanun tarafından da korunmuştur. Kanımızca, bir yayın nedeniyle çı
karlarının bozulduğunu iddia eden şahsın sübjektif değerlendirmelerine
bağlı bulunan ve cevap ve düzeltme hakkının kötüye kullanılması olanak
veren90 bu koşulun madde metninden çıkarılması çok yerindedir.
kanı YE.'nun tekzip isteğine konu teşlıil eden Günaydın Gazetesinin 18.12.1975 ta-
rihli nüshasının sol alt köşesinde neşredilen (Uluslararası Para Fonu da Devalüas-
yon Önerdi) başlılılı yazısı ile ayrıntılı Haber Gazetesinin aynı tarihli nüshasının 1.
sahifesinin sağ üst köşesinde yayınlanan (Uluslararası Para Fonu Üç Oranda
Devalüsayon Önerdi) başlıklı yazısında 5680 sayılı Basın Kanununun 143 sayılı
kanunla değişik 19. maddesindeki şartlar mevcut olmadığı gibi, mezkur yazıların
Türk Haberler Ajansı bülteninden aktarılmış ve bu hali ile objektif bir haber verme
niteliği taşımış bulunmasına mebni, yazılı emre dayanan tebliğname münderecatı
varit görülmediğinden ... kararların bozulmasına dair isteklerin reddine ... oybirliği
ile karar verildi". Kanımızca Yargıtay bu kararında, hakaret suçları yönünden gözö-
nünde bulundurulması gereken "objektif haber verme" kriterini cevap ve düzeltme
hakkı alanına sokarak, bu hakkın sınırlarını tehlikeli biçimde sınırlamıştır (Bu ko-
nuda bkz.: İÇEL, K.: Cevap ve Düzeltme Haklıı Yönünden "ilgi" ve "gerçeğe aylurılık"
Koşulları; İHFM, 1977, cilt: XIII, sayı: 1-4, s. 723).
92 Cevap ve düzeltmeye ilişkin hükümlerin değerlendirilmesi için ayrıca bkz. Basın
Kanunu Tasarısı II, Güncel Hukuk Dergisi, İstanbul 2004, sy: 6, s. 41.
93 ERMAN-ÖZEK, m. 19, no. 3.
218 KİTLE İLETİŞİM HUKUKU
94 Yargıtay, bu konudaki yasal sistemi çok açık bir biçimde açıklamaktadır: "Habe-
rin gerçekliğine yönelik hakim incelemesinin objektif ölçülere dayanması, ilgilisince
gerçeğe aykırı sayılmasının değil basının haber verme hakkının ve toplumun bilgi
edinme olanağının sınırlanmasına yol açmayacak biçimde görünürdeki gerçeğe uy-
gun olup olmadığının asıl alınması; maddi gerçek araştırılma durumunda olmadığı
için ortada görünen durum ve tarafların iddialarını kanıtlamak için sundukları
bilgi ve belgeler değerlendirilmek suretiyle sonuca ulaşılması, hukukumuzda cevap
ve düzeltme sistemimizce benimsenen yöntem olmasına göre, ululararası boyuttaki
bir uyuşturucu kaçakçılığı ile ilgili olarak Devletin resmi görevlilerinin açıklamala
rı kaynak gösterilerek verilen haberde, adı açıklanan cevap ve düzeltme ve istiyenin
aralarında bulunduğu bir grup sanığın, kamu davası açılanlardan ayrı olarak hak-
larında DGM C. Başsavcılığınca yürütülen soruşturma gereği aranmakta oldukları;
bu durum karşısında haber içeriğinin gerçek dışı oluşundan söz edilmesinin geçerli
olmayacağı gözetilmeksizin itirazın kabulü yerine yazılı gerekçelerle ret kararı ve-
rilmesinde ... isabet görülmemiştir." (Yargıtay 7. CD., 14.10.1993, E. 4911/ K. 584 7)
(YENİSEY - ÖZEL, s. 14-15).
95 DÖNMEZER, Basın, s. 372. Almanya'da çoğunluğun görüşü böyledir (Bkz.: LÖFF-
LER, II, s. 222; KITZINGER, s. 73). Buna karşılık, REGENSBURGER (Die pressege-
setzliche Berichtignugspflicht, Rostock 1911, s. 57), yazılı resimlerle yazısız resimle-
ri birbirinden ayırmış ve yalnız yazılı resimlere karşı bu hakkın kullanılabileceğini
ileri sürmüştür. Bu eski müellif yazılı resimlere karşı cevabın resimli değil, fakat
sadece yazılı olması gerektiğini savunmuştur.
96 DÖNMEZER, Basın, s. 328; ERMAN-ÖZEK, m. 19. no. 5.
BASIN REJİMİ 219
97
5680 sayılı Basın Kanunu'nun bu düzenlemesi ve değerlendirilmesi için Kitabımı-
zın 5. basısının 179. sahifesine bkz.
98 LÖFFLER, II, s. 217.
99
REGENSBURGER, s. 60.
ıoo KITZINGER, s. 60.
220 KİTLE İLETİŞİM HUKUKU
101
DÖNMEZER, Basın, 331. Yargıtay 7. CD. ise; 23.6.1965 tarih ve E. 4709/ K. 5307
sayılı kararında, cevap ve düzeltme hakkının umumi vekiller tarafından kullanıla
mayacağını, cevap yazısında doğrudan doğruya ilgilinin imzasının bulunması ge-
rektiğini belirtmiştir (Bu karar için bkz.: Ad. Der., Temmuz-Ağustos, 1965, sayı: 7-8,
s. 1003). Buna karşılık Yargıtay, 5680 sayılı Kanun açısından doğru olarak, temsil-
cinin imzasını yeterli görmektedir." 3445 sayılı Yasa ile değişik 5680 sayılı Yasanın
19 / 1. maddesi, tekzip yazısının ilgilinin kendisi veya temsilcisi imzası ile sorumlu
müdüre gönderme imkanını tanımış bulunmaktadır." (7. CD., 9.4.1991, E. 882/ K.
4356) (YENİSEY-ÖZEL, s. 17).
102 LÖFFLER, II, s. 217.
BASIN REJİMİ 221
103
SCHEER, s. 264.
104
Bkz.: İÇEL, Cevap ve Düzeltme Hakkı Yönünden "ilgi" ve "gerçeğe aykırılık" Koşulla
rı, s. 722.
105
Bkz.: REHBINDER, İHFM, 1986, No. 1-4, s. 530.
106
Bazı basın kanunları ise, cevap hakkının doğması için bir maddi olayın isnadı koşu
lunu koyarak, değerlendirme ve eleştirilere karşı cevap verilmesine olanak tanıma
maktadırlar. Örneğin Alman Federe Devletleri ile Eski Yugoslavya Basın Kanunu-
nun (28.10.1960 tarihli Kanun) sistemi böyledir. (Bu sistem hakkında ayrıntılı bilgi
için bkz.: LÖFFLER, II, s. 226 ve son; SCHEER, s. 261 ve son).
107
Alman Federal Mahkemesi bir kararında (bkz.: NJW. 1963, s. 1155), EINSTEIN'in
izafiyet (bağıntılılık) teorisine ilişkin bilimsel tartışmalarda dahi cevap hakkının
kullanılabileceği sonucuna varmıştır.
ıos HANTZSCHEL, s. 79; MAGEN, R.P.: Das Berliner Pressegesetz (Juristische Rundsc-
hau, 1965, Heft 9, s. 325).
222 KİTLE İLETİŞİM HUKUKU
Dönemsel yayının bir devlet daire veya kuruluşuna ait olması da ce-
vap hakkının kullanılmasına engel değildir. Federal Almanya'da ise resmi
muhtevalı hiçbir yayın hakkında Basın Kanunu hükümleri uygulanma-
makta ve bu meyanda böyle yayınlara karşı cevap hakkı da kullanılma
maktadır115. Bizde de resmi içerikli yayınlara karşı cevap hakkının bu-
lunmaması gerekir116 . Örneğin Resmi Gazetede veya Tutanak Dergisinde
çıkan resmi yayınlara karşı cevap hakkının kullanılması bu hakkın amaç-
109
HANTZSCHEL, s. 79; MAGEN, R.P.: DasBerliner Pressegesetz (Juristische Rundsc-
hau, 1965, Heft 9, s. 325).
110
KLÖPPEL, s. 239.
111
REGENSBURGER, s. 55.
112
Baden- Württemberg, Berlin, Bremen, Niedersachsen, Nordrhein-Westfalen, Rhein-
land-Pfalz ve Saarland federe devletleri.
113
Berlin, Bremen, Niedersachsen ve Rheinland-Pfalz federe devletleri.
114 Farklı görüş: DÖNMEZER, Basın, s. 325.
115
Bkz.: LÖFFLER, II, s. 224.
116 DÖNMEZER, Basın, s. 325; DÖNMEZER-BAYRAKTAR, s.366.
BASIN REJİMİ 223
117 Federal Almanya'da ise sorumlu müdürle birlikte dönemsel yayının naşiri de bu
konuda yükümlü sayılmıştır (Bkz.: SCHEER, s. 261).
118 "Yayınlanan yazının tekzibi için müdahilin noterlik vasıtasıyla Basın Kanununun
19.uncu maddesine göre gönderdiği yazıda muhatabın gazetenin sorumlu müdürü
olması gerekirken yazı işleri müdürünün muhatap olarak gösterilmesi sebebiyle ga-
zete sorumlu müdürünün beraatine dair verilen karar doğrudur."(7.CD., 25.2.1994,
E. 592/ K. 1450; YENİSEY-ÖZEL, s. 15).
119
"Mülga 5680 sayılı Basın Kanunu'nun 19. maddesi l.fıkrası hükmü uyarınca cevap
ve düzeltme yazısının mevkutenin sorumlu müdürüne verileceği veya gönderileceği
belirtilmekte olup, Yargıtay 7.Ceza Dairesinin yerleşik içtihatları da bu yönde iken,
26.06.2004 tarihinde yayımlanarak yürürlüğe giren 5187 sayılı Basın Kanunu'nun
düzeltme ve cevap başlıklı 14. maddesinde tekzip metninin gönderileceği mercii
belirtilmemiş ise de, anılan maddenin 1.fıkrasında düzeltme ve cevap yazısını ya-
yımlayacak olan kişinin sorumlu müdür olduğunun belirtilmiş olması karşısında,
düzeltme ve cevap yazısının 5680 sayılı Kanun'da olduğu gibi yine sorumlu müdüre
gönderilmesi gerektiği cihetle, somut olayda tekzip metninin ilgili gazetenin sorum-
lu müdürüne gönderilmesi yerine, gazetenin merkezinin bulunduğu adrese, gazete
tüzel kişiliği adına gönderilmiş olduğu gözetilmeden, tekzip talebinin reddine karar
verilmesi gerekirken yazılı şekilde kabulüne karar verilmesinde isabet görülme-
miştir." (7.CD.18.10.2006, 10562/16445).
120
REHBINDER, s. 80; LÖFFLER, II, s. 220; HANTZSCHEL, s. 81; KLÖPPEL, s. 242;
KITZINGER, s. 70. "Neşri tarihinde tekzibe konu olan yazıyı ihtiva eden gazete nüs-
224 KİTLE İLETİŞİM HUKUKU
hasının İzmir'de basılıp basılmadığının, basılmış ise İzmir nüshası için bir sorumlu
yazı işlerimüdürü bulunup bulunmadığının ve verilen beyannamede sorumlu yazı
işlerimüdürünün adresinin araştırılıp tespitinden sonra hasıl olacak sonuca göre
bir karar verilmesi gerekir." (Yargıtay 7. CD, 8.2.1983, E. 92/K. 508; YKD., Temmuz
1983, Sayı: 7, s. 1097).
121
Cevap ve düzeltme usulü için bkz.: Aşağıda (d).
122
Cevap ve düzeltme yazısının ücretsiz olarak: yayınlanacağı kuşkusuzdur. Kanunda
bir kayıt olmadığına göre ilan niteliğindeki yazılara karşı cevapların da ücretsiz
yayınlanması gerekir. Bazı Alman Federe Devletlerinde ise, ilanlara karşı verilen
cevapların yayınlanması ücrete bağlanmıştır. (Bkz.: SCHEER, s. 269).
123
LÖFFLER, II, s. 241.
124
"5680 sayılı Basın Kanunun 19. maddesinde, (5187 sayılı yeni Basın Kanunu'nun
14. maddesinde) cevap-düzeltme metninin mevkutenin sorumlu müdürü-
ne gönderilerek, yayınlanmaması durumunda Sulh Ceza Mahkemesine başvu
rulabileceği düzenlenmiş olmasına göre ..." (7. CD. 11.12.2002, E: 2002/22183, K.
2002/18423).
125
KlTZINGER, s. 80; Karşı görüş: REGENSBURGER, s. 72.
126
Farklı görüş: DÖNMEZER, Basın, s. 335.
BASIN REJİMİ 225
"Bu nedenle, 3445 sayılı kanunda yapılan değişiklik ile "cevaba sebe-
biyet veren yazının yayınlandığı sayfa ve sütunun eş değerinde" yayınla
mak olanağının tanınmasını cevap hakkının niteliğine ve amacına aykırı
görmekteyiz. Gerçekten "eşdeğer sayfa ve sütunda" yayınlamak olanağı kö-
tüye kullanmaya yol açabilecek niteliktedir. Gazetelerin sayfa düzenlerine
ilişkin engeller dikkate alınarak yapılan bu değişiklik uygulamada cevap
hakkı sahipleri aleyhine önemli sakıncalar doğurabilecektiı: Bizce, kanuna
eskiden olduğu gibi cevap yazısının mutlaka aynı sayfa ve sütunda, aynı şe
kilde, punto ve harfierle yayınlanmasını sağlayacak hüküm konulmalıdır.
Hatta, cevap yazısının, cevabı gerektiren yayının çıktığı sayfadan önceki
sayfalarda dahi yayınlanmasına izin verilmemelidir. Sözgelimi gazetenin
spor veya ekonomi sayfalarında çıkan bir yazının cevabının birinci sayfa-
da yayınlanması cevap hakkının amacına aylurıdır 127 . Çünkü amaç aynı
okuyucu kitlesi önünde cevap verilmesini sağlamaktır 128 . Gazetenin spor
veya ekonomi sayfalarında okuyucusu ile birinci sayfasının okuyucuları
nın çoğu kez aynı olmaması olasılığı, sözü geçen değişikliğin yapılmasına
engel olmalıdır. Ancak cevap sahibinin rızası varsa, böyle bir değişikliğe
olanak tanınmalıdır 129 .
127
Farklı görüş: DÖNMEZER, Basın, s. 336.
128 LÖFFLER, II, s. 242.
129
"Tekzibin gazetenin daha mühim olan l.sahifesinde neşredilmesi ve tekzip sahibi-
nin da razı olması halinde, 2. sahifede neşri icap eden tehzibin 1. sahifede neşri suç
teşhil etmez" (Istanbul Toplu Basın Mahkemesi, 7.10.1959, E. 5/ K. 44; ERMAN-Ö-
ZEK, m. 19, no. 26).
226 KİTLE İLETİŞİM HUKUKU
° Federal Almanya'da ise cevabın dönemsel yayının ilk çıkacak nüshasında yayınlan
13
ması mecburiyeti vardır. Cevap yazısı geldiği sırada gazete veya dergi yayına hazır
ise, cevabın ondan sonraki nüshada yayınlanmasına izin verilmektedir (LÖFFLER,
II, s. 240).
131
Her ne kadar Basın Kanunu'nun 14/5. maddesinde bu itirazın "acele itiraz" olduğu
belirtilmişise de, 5271 sayılı CMK.nun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Ka-
nun'un 7/2. maddesiyle "acele itiraz" kanun yolu kaldırılmış olup, l Haziran 2005
tarihinden itibaren 1412 sayılı CMUK ve diğer kanunlarda yer alan acele itirazlar
228 KİTLE İLETİŞİM HUKUKU
hallerinde de cevap metninin suç niteliği devam eder 134 . Buna karşılık, bir
hukuka uygunluk nedeni varsa cevabın suç niteliği ortadan kalkar. Örne-
ğin, cevap metninde kendisine hakaretaıniz isnadlarda bulunulan şahsın
buna rıza göstermesi (mağdurun rızası) veya cevabın bir resmi görevin
ifası niteliğinde olması (güvenlik kuvvetlerinin işlenen bir suçun faili ile
ilgili olarak yaptıkları açıklama gibi) durumlarında cevabın veya düzelt-
menin suç niteliğinde olduğu söylenemez 135 • Cevap metni, suç teşkil etme-
mekle beraber, Borçlar Kanununa göre haksız fiilleri sonuçlayan sözleri
içeriyorsa yine yayınlanmasına engel olunamaz 136 .
134 HANTSCHEL, s. 88. "Tekzip metninin ayrıca aynen yayınlanmasına dair karar ke-
sinleşmiş olmakla birlikte tekzip metninde yeralan (gerçek dışı yayın), (düzmeceler)
gibi ifadelerin anılan Kanun'un 19 ncu maddesinen III üncü bendinin ikinci fıkrası
uyarınca değiştirilmesinin mümkün bulunduğu gözetilmeden itirazın bu yönden ka-
bulü yerine yazılı olduğu şekilde reddine karar verilmiş olunmasında, isabet görül-
memiştir." (Yargıtay, 7. CD., 7.3.1995, E.5598/K. 1925); (YENİSEY-ÖZEL, s. 15-16).
135 SCHEER, s. 267.
136 KITZINGER, s. 80.
137 DÖNMEZER, Basın, s. 329.; DÖNMEZER-BAYRAKTAR, s.370.
138 Cevap ve düzeltme hakkını düzenleyen bütün ülkelerin yasalarında cevabın geniş
liği sınırlandırılmıştır. Örneğin İspanya, İtalya ve Fransa'da cevabın cevabı gerek-
BASIN REJİMİ 231
sağlayan bir yonmı tarzı ile basında da tüzel kişilerin cevap ve düzeltme
hakkına sahip olduklarını kabul ettiğimizde, tüzel kişiyi temsile yetkili
olan kişinin cevap metnini imzalaması gerekir.
142 Cevap ve Düzeltme hakkının kullanılması usulü cercevesinde cevap ve düzeltme met-
ninin sorumlu müdüre tebliğ edilmesi konusu Yargıtay Ceza Genel Kurulu tarafından
ayrıntılı bir sekilde acıklanmıstır. Önemli bulduğumuz bu kararı kapsamlı bir sekilde
dikkatlere sunuvoruz: "Kanunun 5. maddesinde, her süreli yayının bir sorumlu mü-
dürünün bulunması ve birden fazla sorumlu müdür bulunması halinde her birinin
sorumlu olduğu bölümün belirtilmesi gerektiği hüküm altına alınmıştır. Dönemsel ya-
yın faaliyeti açısından varlığı zorunlu kılınan sorumlu müdürün esas fonksiyonu, her
nüshayı yayından önce kontrol ederek suç oluşturabilecek yazı ve resimlerden arındır
maktır. Sorumlu müdürün bu fonksiyonu redaksiyon işleminden başlayarak baskı ve
yayın hareketlerine kadar tüm dönemsel yayın faaliyetini kapsar. (Kayıhan İçel, Kitle
İletişim Hukulw, Yenilenmiş 12. Bası, Beta Yayınları, İstanbul 2017, s. 201-202)
Düzeltme ve cevap hakkıyla ilgili olarak sorumlu müdürün, 5187 sayılı Kanunun 14.
maddesine göre yayımlama yükümlülüğü, aynı Kanunun 18. maddesine göre de cezai
sorumluluğu bulunması hususları birlikte değerlendirildiğinde; yayımlama yükümlü-
lüğü ve cezai sorumluluğun doğması için düzeltme ve cevap yazısı sorumlu müdür
muhatap alınarak düzenlendikten sonra, öncelikle bu yazının, yayımlanmama duru-
munda da yazının yayımlanması hususundaki mahkeme kararının doğrudan sorumlu
müdüre tebliğ edilmek üzere gönderilmesi ve yazı ile kararın sorumlu müdüre 7201
sayılı Tebligat Kanunundaki düzenlemelere uygun olarak tebliğ edilmesi gerekmek-
BASIN REJİMİ 233
"Muhatabın muvakkaten başka yere gitmesi" başlıklı 20. maddesi; "13, 14, 16, 17 ve
18 inci maddelerde yazılı şahıslar, kendisine tebliğ yapılacak kimsenin muvakkaten
başka yere gittiğini belirtirlerse; keyfiyet ve beyanda bulunanın adı ve soyadı tebliğ
mazbatasına yazılarak altı beyan yapan tarafından imzalanır ve tebliğ memuru tebliğ
evrakını bu kişilere verir. Bu kişiler tebliğ evrakım kabule mecburdurlar. Kendisine
tebliğ yapılacak kimsenin muvakkaten başka bir yere gittiğini belirten kimse, beyanı
nı imzadan imtina ederse, tebliğ eden bu beyanı şerh ve imza eder. Bu durumda ve teb-
liğ evrakının kabulden çekinme halinde tebligat, 21 inci maddeye göre yapılır. (Değişik
son cümle: 19.3.2003 - 4829/4 md.) Bu maddeye göre yapılacak tebligatlarda tebliğ,
tebliğ evrakının 13, 14, 16, 17 ve 18 inci maddelerde yazılı kişilere verildiği tarilıte
veya ilıbarname kapıya yapıştınlmışsa bu tarihten itibaren onbeş gün sonra yapılmış
234 KİTLE İLETİŞİM HUKUKU
"Muhatabın geçici olarak başka yere gitmesi" başlıklı 29. maddesi de;
"(1) 21, 22, 23, 25, 26 ve 27 nci maddelerde yazılı kişiler, tebliğ yapılacak olanın geçi-
ci olarak başka yere gittiğini belirtirlerse, tebliğ memuru, mulıatabın hangi sebeple
adresten geçici olarak ayrıldığını, beyanda bulunanın adı ve soyadı ile sıfatını tebliğ
tutanağına yazar. Tebliğ tutanağını beyanda bulunana imzalattırır ve tebliğ edilecek
evrakı beyanda bulunana verir. Bu kişiler, tebliğ evrakını kabule mecburdurlar.
(2) Bu kişilerin beyanlarını imzadan kaçınmaları ve tebliğ evrakını kabul etmemele-
ri durumunda, tebliğ memuru bu hususu tutanağa yazar, imzalar ve tebliğ olunacak
evrakı, o yerin mulıtar veya ilıtiyar heyeti üyesinden birine ya da kolluk amir veya
memurlarına imza karşılığında teslim eder ve teslim ettiği kişinin adresini içeren ih-
barnameyi gösterilen adresin kapısına yapıştınr" şeklindedir.
7201 sayılı Kanun ile Tebligat Kanununun Uygulanmasına Dair Yönetmeliğin anılan
hükümleri dikkate alındığında, mulıatabın iş yerinde meslek ya da sanat icra eden bir
kişi olması durumunda da, diğer tebligat usullerinde olduğu gibi, tebligatın öncelikle
bizzat mulıataba yapılmaya çalışılması gerekmektedir. Mulıatap aranmadan tebliga-
tın doğrudan doğruya memur veya müstahdeme yapılması usule aykın olacaktır. Mu-
hatabın tebliğ saatlerinde iş yerinde geçici olarak bulunmaması nedeniyle kendisine
ulaşılamadığı durumlarda ise; mulıatabın aynı yerde sürekli olarak çalışan memur
veya müstahdemlerinden birine tebligat yapılmalıdır.
Muhatap yerine daimi memur ya da müstahdemlerinden birine tebligat yapılması
durumunda ise; 7201 sayılı Kanunun 20 ve Yönetmeliğin 29. maddelerindeki açık dü-
zenlemeler karşısında, tebligatın mulıatap yerine bu kişilere yapılmasının nedeni ve
tebligat yapılan kimsenin kimliği tebliğ mazbatasında belirtilmelidir. (Ejder Yılmaz -
Tacar Çağlar, Tebligat Hukuku, Değiştirilmiş Dördüncü Baskı, Yetkin Yayınları, Anka-
ra 2005, s. 4 71,488,490) Dolayısıyla mulıatabın tebliğ saatinde iş yerinde geçici olarak
bulunmadığına ve bu nedenle mulıatap yerine sürekli çalışan memur ya da müstah-
demine tebligat yapıldığına ilişkin tebligat mazbatasında açıklamada bulunulmaması
durumunda da tebligatın usulüne aykın olduğu kabul edilmelidir.
Nitekim Özel Dairelerin yerleşik uygulamaları ile Hukuk Genel Kurulunun 30.01.2013
gün ve 644-164 sayılı kararı da aynı doğrultudadır.
"Aynı yerde sürekli olarak çalışan memur veya müstahdem" ibaresinden ise öncelikle
iş yerinde mulıataptan sonra gelen yetkili bir kişiye tebligatın yapılması, böyle bir ki-
şinin bulunmaması durumunda orada çalışan bir kişiye tebligat yapılacağı hususunun
anlaşılması gerekmektedir. (Canan Ruhi, Ahmet Cemal Ruhi, Tebligat Hukuku, Seçkin
BASIN REJİMİ 235
Yayıncılık, Dokuzuncu Baskı, Haziran 2016, s. 388) Tebliğ mazbatasında muhatap ye-
rine tebligatı alan kişiye ilişkin açıklamada muhatap ile tebligatı alan kişi arasında bu
yönde bir ilişki bulunduğu, diğer bir ifadeyle muhatap yerine kendisine tebligat yapı
lan kişinin, muhatap ile aynı iş yerinde çalışmakla birlikte muhatabın daimi çalışanı
olup onun adına tebligat ahnaya yetkili bulunduğu açıkça anlaşılmalıdır.
Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiği..nde;
Düzeltme ve cevap yazısını içeren tebligatta muhatabın süreli yayın sorumlu müdürü
... olarak belirtilmesi, tebligata ilişkin mazbatada Tebligat Kanunı.uıun 17 ve 20. mad-
delerine uygun şekilde tebligatın öncelikle muhataba yapılmaya çalışıldığına, muha-
tabın tebliğ saatinde dışarıda olması sebebiyle iş yerinde bulunmadığına, tebligatın
da bu nedenle muhatap yerine Şafak Dikkal'a yapıldığına, anılan kişinin tebliğ tarihi
itibarıyla aynı iş yerinde muhatabın daimi çalışanı ve muhatap adına tebligat ahnaya
yetkili olduğuna dair yeterli açıklamanın bulunması ve muhatabın tebliğ tarihinde
iş yerinde bulunduğuna, tebliğ alan kişinin yetkili olmadığına veya tebliğ evrakının
muhataba ulaşmadığına dair bir itirazın da bulurnnaması karşısında; muhatabın dai-
mi çalışanına yapılan tebliğ işleminin usule uygun olduğunun kabulü gerekmektedir.
Bu nedenle, düzeltme ve cevap yazısının yayınılanması kararına vaki itirazın reddine
ilişkin hakimlik kararına yönelik kanun yararına bozma isteğini reddeden Özel Daire
kararında bir isabetsizlik bulunmamaktadır.
Öte yandan Ceza Genel Kurulundaki müzakere esnasında, gazetede yayımlanan yazı
içeriğinin basın hürriyetinin kullanıhnası niteliği taşıyıp taşımadığının, dolayısıyla
olayda düzeltme ve cevap hakkının kullanılmasına ilişkin koşulların oluşup oluşma
dığının da tartışılması gerektiği görüşü ileri sürühnüş ise de; kanun yararına bozma
talebine konu edilmeyen ve Özel Dairece değerlendirilmemiş olan bu hususun Ceza
Genel Kurulunca da incelenmesi olanaklı değildir. Kanun yararına bozma talebi, dos-
yanın esasına ilişkin olmayıp sadece tebligat işlemine yöneliktir. Yayımlanan yazı içe-
riğinin basın hürriyetinin kullanılması niteliğinde olup olmadığı, bu açıdan düzeltme
ve cevap hakkının kullanılmasına ilişkin koşulların oluşup oluşmadığıyla ilgili olarak
ise her zaman kanun yararına bozma kanun yoluna başvurına olanağı bulunmaktadır.
Bu itibarla, haklı nedene dayanmayan Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının
reddine karar verilmelidir.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının REDDİNE,
2- Dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına
TEVDİİNE, 17.04.2018 tarihinde yapılan müzakerede oybirliğiyle karar veril-
di." (CGK.17.04.2018, 1111/175). Aynı nitelikte : CGK.17.04.2018, 1115/175; CGK.
17.04.2018, 1384/176).
143
DÖNMEZER, Basın, s. 330-331; DÖNMEZER-BAYRAKTAR, s.372. Cevap hakkının
kullanılması bakımından kesin bir süre konuhnayan ülkelerde dahi uygulama, ko-
nunun aktüel ohnaktan çıkması halinde cevap hakkının kullanılmasına izin verme-
mektedir (Bkz.: LÖFFLER, II, s. 238).
236 KİTLE İLETİŞİM HUKUKU
144 "Dosya kapsamına göre cevap ve düzeltme metninin 5187 sayılı Kanun'un 14/ 1.
maddesinde öngörülen sürede yayımlanmaması halinde aynı Kanun'un 14 / 4. mad-
desi uyarınca 15 gün içersinde sulh ceza mahkemesine müracaat edilebileceğinin
belirtilmesi karşısında, cevap ve düzeltme metninin 0410112007 tarihinde muhatap
gazetenin sorumlu müdürüne tebliğini müteakip yayınlanmaması üzerine kanuni
itiraz süresinden sonra 14/ 0312007 tarihinde itiraz edildiği nazara alınmaksızın,
itirazın bu yönden kabulü yerine reddine karar verilmesinde, isabet görülmemiş ve
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 309. maddesi uyarınca anılan kararın
bozulması lüzumu kanun yararına bozmaya atfen ihbar olunmuş ..... .. 5187 sayılı
Basın Yasası'nın 14. maddesi uyarınca yayımlanması gereken süre içinde yayım
lanmaması üzerine, cevap ve düzeltme isteyen vekili tarafından anılan maddenin 4.
fıkrasında belirtilen 15 günlük süre içerisinde 26.1.2007 tarihinde "Büyükçekmece
Sulh Ceza Mahkemesine gönderilmek üzere Şişli Sulh Ceza Mahkemesine" yasada
öngörülen sürede başvuruda bulunulduğundan yerinde görülmeyen kanun yaran-
na bozma isteminin REDDİNE, 13.02.2008 günü oybirliğiyle karar verildi." (7. CD.,
13.2.2008, E. 2007/13588, K. 2008/1297).
BASIN REJİMİ 237
Belirtmemiz gerekir ki, yeni Basın Kanunu ile getirilen cevap ve dü-
zeltme hakkının kullanılması usulü eski sisteme oranla cevap hakkı ile
izlenen amaca daha uygundur. Gerçekten, hak sahibinin hiçbir gecikmeye
uğramadan cevabını yayınlatması kamuoyu önünde bir an önce temize
çıkması yönünden zorunludur. Bu hak kullanılırken hakimin araya gir-
mesi gecikmelere neden olabilecektir. Diğer yandan, hakime başvurma
zorunluluğu yayına hedef olanlardan çoğunun cevap haklarını kullanma
cesaretini kırabilecek önemli bir külfettir. İşte, 14. maddenin yeni siste-
mi, cevap hakkının kullanılmasında doğrudan doğruya dönemsel yayına
başvurulmasına olanak vermek ve bu aşamada hakimin müdahalesine
gerek görmemek suretiyle ilgili tarafından bu hakkın kullanılmasını ko-
laylaştınnıştır. Fakat, sorumlu müdürün cevabı yayınlamaması halinde
ilgilinin yine hakime başvurması zorunluluğu eski sisteme ilişkin sakın
caların yeni sistemde de devam edeceğini göstermektedir. Bizce, 5680 sa-
yılı Kanun'un 19. maddenin ilk şeklinde olduğu gibi, hakime başvurma
yükümlülüğünün hak sahibi yerine sorumlu müdüre yüklenmesi usulü-
nün kabulü cevap hakkının amacına daha uygun düşecektir. Bu nedenle,
önceki yıllarda Devlet Bakanlığının talebi üzerine hazırladığımız kanun
tasarısında konuyla ilgili maddede böyle bir değişiklik öngörmüştük 145 .
145
Basına külfet yüklememek çabası ile bu önerimiz kabul edilmemiştir. Hazırladı
ğımız değişiklik metni için bkz.: İstanbul Üniversitesi Basın-Yayın Yüksek Okulu
Yıllığı, I, İstanbul 1988, s. 20-21.
146
Yargıtay gereksiz nedenlere dayanan red kararlarını yasaya aykırı bulmaktadır:
"Cevap yazısının hiç yayımlanmadığı savıyla tekzip istenmesi üzerine 'üç günlük
gazete nüshasının eklenmediği' gerekçesiyle verilen red karan; tekzip isteyenin
böyle bir yasal zorunluluğu bulunmaması sebebiyle yasaya aykırı olduğu gibi itiraz
dilekçesine sözü edilen gazete nüshalarının eklenmiş olduğu da gözetilerek, itira-
zın kabulü yerine yazılı şekilde reddine karar verilmesi yasaya aykırıdır." (7.CD.
08.03.2011, 17012/2329).
147
Bkz.: İÇEL, Cevap ve düzeltme hakkı yönünden «ilgi» ve «gerçeğe aykırılık» koşulla
n, s. 724.
238 KİTLE İLETİŞİM HUKUKU
len adlı para cezasını gerektiren suç gerçekleşmiş olur. Bu suçtan sorumlu
olanlar, sorumlu müdür ve sorumlu müdürün bağlı olduğu yetkilidir. Bu
kişiler hakkında hükmedilen adli para cezasının ödenmesinden yayın sa-
hibi de müteselsilen sorumludur.
Yargıtay, aynı
konuda mahkemelerin birden çok yayınlanma karar-
larına karşın, her defasında
tekzibi uygun şekilde yayınlamamakta israr
eden sanık hakkında TCK 43/1 gereğince zincirleme suç hükümlerinin
uygulanmasına karar vermiştir 148 . Kanımızca, burada, cevap hakkım kul-
lanan kişiye karşı değil, mahkemelerin kesinleşmiş kararlarına uymama
şeklinde düzene karşı işlenen birden çok eylem bulunduğu için, aynı suç
işleme kararının olmadığı sonucuna ulaşılarak, her uymama eyleminin
bağımsız olması neden ile, zincirleme suç hükümlerini.n uygulanmaması
gerekir.
Düzeltme ve cevap yazısının yayınlanmaması veya 14. madde öngö-
rülen koşullara uyulmaksızın yayınlanması durumlarında hakim ayrıca,
masraflar yayın salıibi tarafından karşılanmak üzere, bu yazının tirajı
yüzbinin üzerinde olan iki gazetede ilan şeklinde yayınlanmasına da ka-
rar verir.
1- Genel olarak
Dönemselyayınların ilkel dönemlerinde redaksiyon, basım ve yayın
fonksiyonları bir kişi tarafından gerçekleştirilirken, modern basın aygı
tında bu faaliyetin çok sayıda kişinin katkısı ile yürütülmesi zorunlu ol-
muştur. Bu durum, her iş kolunda olduğu gibi, basında çalışanlarla çalıştı
ranlar arasındaki ilişkilerin düzenlenmesi gereğini ortaya çıkarmıştır 149 .
Ancak, basının diğer iş kollarından farklı özelliklere sahip bulunduğu
saptanınca, bu iş kolunda çalışan fikir işçilerinin mesleki ve sosyal hak-
148 "Dava konusu eylem mahkemece yayınlanmasına karar verilen tekzibin 04.03.2006
tarihli gazetede usulüne uygun yayınlanmaması olup, Dairemizce incelenen dosya-
lardan. sanık hakkında 02.03.2006 ve 05.03.2006 tarihli gazetelerde usulüne uygun
yayınlanmayan tekzipler için de ayrıca Diyarbakır İkinci Asliye C eza Mahkeme-
si'ne 2006/89 ve 2006/90 Esas sayılı davaların açılıp mahkılıniyet kararı verildiği
anlaşılmaktadır. Buna göre, 02.03.2006, 04.03.2006 ve 05.03.2006 tarihli tekziplerin
mahkeme kararında belirtildiği şekilde usulüne uygun yayınlanmaması, TCK'nun
43/1. maddesinde belirtilen bir kişiye karşı aynı suçun zincirleme şekilde işlenmesi
olup, aralannsa şahsi ve fiili irtibat bulunan dosyaların birleştirilmesi gerektiğinin
gözetilmemesi yasaya aykırıdır." (7.CD.29.06.2010,E.2008/l 7425,K.2010/10354).
149 LÖFFLER, I, s. 444.
BASIN REJİMİ 239
150
Bkz.: OĞUZMAN, K.: Gazetecilerin mesleki ve sosyal hakları ve bunların korunması
(İHFM, 1967, cilt: XXXII, sayı: 2-4, s. 858).
151
TUNCAY, A.C.: Hukuki Yönden Basında İşçi-İşveren İlişkileri, İstanbul 1989, s. 14.
152
Bu sözleşmenin 24 Kasım 1964 tarihli metni için bkz.: REHBINDER, s. 197 ve son.
153
OĞUZJVLAN, s. 859; ÖZEK, Ç.: Basın Hukukumuza Göre Fikir İşçileri ile İşverenler
Arasındaki Hukuki Münasebet (İHFM., 1962, cilt: XXVIII, Sayı: 1, s. 60-61).Halen
yürürlükte bulunan 4857 sayılı, 22.05.2003 tarihli İş Kanunu'nun 2/1. Maddesine
göre, "Bir iş sözleşmesine dayanılarak çalışan gerçek kişiye ..... işçi denir". Kanunun
madde gerekçesinde açıklandığı üzere, işçi sıfatı için "işçi sözleşmesine dayanarak
çalışan gerçek kişi" niteliğine üstünlük tanınmıştır. Belirtelim ki, çalışmayı konu
alan nakliye, neşir, istisna, vekalet, adi şirket eski dönemde olduğu gibi İş Kanu-
nunun kapsamı dışındadır. Sosyal Sigortalar Kanunu, Deniz İş Kanunu ve Basın İş
Kanunu Kapsamına hizmet akdi ile çelışanlar sokulmuştur (Bkz.: ÇELİK, NURİ, İş
Hukuku Dersleri 26. Bası, İstanbul 2013,s. 33 ve son.). Bugün dönemsel yayınlarda
çalışan fikir işçileri hakkında 5953 sayılı Kanun uygulanırken, dönemsel olmayan
yayınlarda çalışan fikir işçileri 4857 sayılı İş Kanununun kapsamına girmektedir..
240 KİTLE İLETİŞİM HUKUKU
154
Basın-İş hukukumuzun diğer kaynaklan için bkz.: TUNCAY, s. 24.
155
"Basın çalışanlarıyla ilgili 5953 sayılı yasanın 1., maddesinde, "Bu Kanun hüküm-
leri Türkiye'de yayınlanan gazete ve mevkutelerle haber ve fotoğraf ajanslarında her
türlü fikir ve sanat işlerinde çalışan ve İş Kanunundaki "işçi" tarifi şümulü haricin-
de kalan kimselerle bunların işverenleri hakkında uygulanır, Bu Kanunun şümulü
ne giren fikir ve sanat işlerinde ücret karşılığı çalışanlara gazeteci denir" şeklin
de kurala yer verilerek Kanunun kapsamı ve gazeteci tanımı ortaya konulmuştur.
Buna göre Kanunun kapsamında kalan işyerleri Türkiye'de yayınlanan gazete ve
mevkutelerle haber ve fotoğraf ajansları olarak sıralanabilir Kanunda bahsi geçen
"gazete" ve "mevkute" gibi kavramların nesne anlamında olmadığı günlük gazete
ya da daha uzun dönemsel yayınların basıldığı yer olan işletmenin anlaşılması ge-
rektiği açıktır Bununla birlikte gazete ve dönemsel yayının Türkiye 'de yayınlanması
bir başka zorunluluktur. Bahsi geçen dört tür işyerinde fikir ve sanat işlerinde ücret
karşılığı çalışanlar, Kanunda gazeteci olarak adlandırılmıştır. Günlük veya çok kısa
aralıklarla yayımlanan, günlük haber ileten nispeten büyük boyutta basılı eser ola-
rak tanımlanabilen gazetenin umuma hitap etmesi ve devamlılık göstermesi gerekir.
Gazetenin yayınlanması bir başka anlatımla basılıp çoğaltılması gerekirse de, günü-
müzde teknoloji ve iletişimin geldiği nokta itibarıyla, gazetenin nesne olarak basımı
ve dağıtımı bir zorunluluk değildir. Gazetenin elektronik ortamda, umuma açık ola-
rak yayınlanması ve okuyucunun yararlanmasına sunulması da mümkündür. Da-
iremizce elektronik gazetelerin yayın koordinatörlüğünü yapan bir çalışanın 5953
sayılı Basın Mesleğinde Çalışanlarla Çalıştırılanlar Arasındaki Münasebetlerin
Tanzimi Hakkında Kanunun kapsamında gazeteci olduğu kabul edilmiştir." (Yarg.
BASIN REJİMİ 241
3- Basın - iş sözleşmesi
a) Yapılması
158 «Gazetecilik mesleğinde yazı işleri müdürlüğüne kadar yükselmiş olan bir işçi için
tecrübe süresi sözkonusu olamaz. 212 Sayılı Kanunun 10. maddesi hükmü, Gazete-
cilik mesleğine ilk intisap eden fikir işçilerine uygulanmak gerekir.» (Yarg. 9. HD.,
22.4.1965, E. 1141/K. 3469; İş ve Sigorta, Temmuz 1965).
159 «Davacı, davalı işverenin gazetesinde fıkra yazarı olarak çalıştığını ve çalışması
karşılığı olan paranın verilmediğini ileri sürerek ödetilmesini istemiştir. Davalı ve-
kili, davacı ile yazılı bir sözleşmesi olmadığını ve Basın İş Kanununun emrettiği
şekilde yazılı sözleşme yapmayan fikir işçisine ücret vermekle yükümlü tutulama-
yacağını bildirerek davanın reddini istemiştir. Gerçekten Basın İş Kanunun değişik
4. maddesi hükmünce gazeteci ile kendini çalıştıran işveren arasında iş sözleşme
sinin yazılı şekilde yapılması mecburidir. Bu hüküm bir geçerlilik şartı niteliğinde
bulunmadığından ödenmesi gerekir. Maddenin yazılışından ve yazılı iş sözleşmesi
yapmayan işverenin aynı kanunun ceza hükümleri uyarınca sorumlu tutulmuş ol-
masından, anılan mecburiyetin işverene yükletilmiş bir mükellefiyet olduğu anlamı
çıkmaktadır. Davacının işverenin gözü önünde gazetesine fıkra yazdığı ve bu fıkrala
rın gazetede yayınlandığı da anlaşılırsa, davacı fikir işçisine bu emeğinin karşılığı
nın verilmesi zorunludur.» (Yargıtay 4. HD., 13.2.1964, E. 562/K. 761; TAVUS, s. 32).
Hizmet sözleşmelerinin yazılı şekilde yapılıııamasının sonuçları hakkında ayrıca
bkz.: ÇELİK, s. 101 ve son.
BASIN REJİMİ 243
b) Sona ermesi
160 "Mahkemenin 'davalı iş yerinde çalışan bir işçinin normal şartlarda ülkemizde iş
bulma sıkıntısının yaşandığı bir dönemde 154 TL için iş akdinin feshinin normal ol-
madığı, zaten bu miktarın da son aya ilişkin bir ücret olduğu, dolayısıyla davacının
gerçekte fazla mesai ücretinin ödenmemesi nedeni ile iş akdini feshettiği beyanının
doğru olmadığı, hayatın olağan akışına da uygun olmadığı, dolayısıyla davacının iş
akdini haksız olarak feshettiği' şeklindeki gerekçesi dosya kapsamına uygun düş
memektedir.
Mahkemece hükme esas alındığı bildirilen 10.03.2014 tarihli bilirkişi raporuna göre
davacı işçinin Mart ve Mayıs 2008 ve Ekim 2009 aylan fazla çalışma ücretleri ile Ma-
yıs ve Ekim 2008 aylan ulusal bayram genel tatil ücretlerinin ödenmediği sabittir.
Ücreti ödenmeyen işçinin alacağı konusunda takibe geçmesi ya da ücreti ödeninceye
kadar iş görme edimini yerine getirmekten kaçınması, iş ilişkisinin devamında bazı
sorunlara yol açabileceğinden işverenle bir çekişme içine girmek istemeyen işçinin,
haklı nedene dayanarak iş sözleşmesini feshetme hakkı da bulunmaktadır. Ücretin
244 KİTLE İLETİŞİM HUKUKU
163 . Gazeteci daha önce kıdem tazminatı almışsa, kıdemi yeni işine girişin
edilebilir. Yani taraflar kıdem yönünden daha önceki bir tarihin esas alı
nabileceğini aralarında kararlaştırabilirler
:6. maddenin 7. fıkrası yine tazminatla ilgili olarak şöyle bir hüküm
içermektedir: "Hizmetine bu madde hükümlerine göre son verilen gazeteci-
ye feshi ihbar edilen mukavelenin taalluk ettiği her hizmet yılı veya küsuru
için, son aylığı esas ittihaz olunmak suretiyle her yıl için bir aylık ücreti
mihtarında tazminat verilir. Ancak, yıllık hizmetin altı aydan az kısmı na-
zara alınmaz. ilk mukavele yılında bu miktar hesaplanmaz". Görüleceği
üze:ce, kamın, sözleşmenin işveren tarafından feshi halinde, gazeteciye,
meslek kıdemine bakmaksızın sırf fesihten dolayı bir tazminat hakkı da
tanımıştır. "Fesih tazminatı" olarak isimlendirilebilecek bu tazminatın he-
saplanmasında gazetecinin o iş yerine girdiği tarih esas alınacak ve son
aldığı ücret üzerinden bulunacak tutar kadar tazminat ödenecektir. Böy-
lece, meslekte en az beş yıl çalışmış olan gazeteciler, mesleğe ilk giriş tari-
hinden itibaren hesaplanacak ve son çalıştığı iş yerindeki hizmet süresini
kapsamayan kıdem tazminatının yamsıra, son iş yerindeki çalışma süresi
üzerinden hesaplanacak bir de fesih tazminatı alacaklardır 164 • Bu ikinci
çeşit tazminatta fikir işçisinin meslekte en az beş yıl çalışması aranmadığı
içindir ki, beş yılını doldurmamış gazeteciler de bu haktan yararlanabile-
cekler, buna karşılık kıdem tazminatı isteyemeyeceklerdir.
164 ÖZEK, Basın hukukumuza göre fikir işçileri ile işverenler arasındaki hukuki müna-
sebet, s. 93, 94. OĞUZMAN (s. 876) ise, kıdem tazminatının bu şekilde hesaplanma-
sına karşı çıkmaktadır. Müellife göre, gazetecinin tüm meslek yıllarına göre hesap-
lanacak kıdem tazminatının son işverene yüklenmesi ne adalet ne de sosyal hukuk
anlayışı ile bağdaşmaz. Müellifin bu düşüncesine hak vermekle beraber, madde
metni karşısında ÖZEK'i...rı görüşüne üstünlük tanımamak elde değildir. Esasen
uygulama da aynı yolda gelişmiştir: «Kanun Koyucu_rıun amacı bir sözleşme dev-
resine ilişkin bulunsa idi maddede değişiklik yapılmasına yer kalmazdı. Halbuki,
Kanun Koyucunun değişik hükümlerin kanuna koyulması ile sözleşmesi bozulan
gazeteciye mesleğe ilk girişten başlayarak kıdem tazminatının verilmesi amacını
güttüğü açıkça anlaşılmaktadır. Bu düşünce, kanunların Kanun Koyucunun amacı
na göre yorumlanması ilkesine de uygun düşmektedir.» (Yargıtay 9. HD., 11.3.1964,
E. 1681/K. 2962; TAVUS, s. 34).
BASIN REJİMİ 247
147. maddesi ile değişik 26/b maddesine göre, bu tazminatı gazeteciye öde-
meyen işverene ikibinbeşyüz Türk Lirası, idari para cezası verilir, ayrıca
tazminat da hak sahibine ödenir 165 •
Sözleşme süresi dolmadan önce kusuru olmaksızın işine son verilen
fikir işçisi, peşin almış olduğu ücretin işlememiş bulunan kısmını geri ver-
mek zorunda değildir (14. m. 3. fıkra). Buna karşılık, gazetecinin kusuru
ile yani 11. madde gereğince sözleşme feshedilmişse, bu ücret geri verile-
cektir.
Kanunun 6. maddesine 2003 yılında 4857 sayılı kanunla eklenen son
fıkraya göre, İş Kanunu'nun feshin geçerli sebebe dayandırılmasına ilişkin
18. maddesi, sözleşmenin feshinde usule ilişkin 19. maddesi, fesih bildiri-
mine itiraz ve usulüne ilişkin 20. maddesi, geçersiz sebeple yapılan feshin
sonuçlarına ilişkin 21. maddesi ve toplu işçi çıkarmaya ilişkin 29.maddesi
hükümleri kıyas yoluyla basın mesleğinde çalışanlara da uygulanır.
165
Belirtmek gerekir ki, 5953 sayılı bu Kanun'daki tüm para cezalan 765 sayılı
TCK'nın ek-1. maddesiyle (3506 s.K. m. 4) artırılmış ise de, daha sonra bu Kanun'un
söz konusu 26. maddesi dahil, bazı maddelerindeki para cezası "ağır para cezası"n
dan "idari para cezası"na dönüştürülmüş ve miktarlarında da günün ekonomik ko-
şulları gereğince artırıma gidilmiştir.
166
ÖZEK (Basın hukukumuza göre fikir işçileri ile işveren arasındaki hukukf münase-
bet, s. 97) ise, ölüm tazminatının «aylık ücretinin üç mislinden az olmaması» kaydı
na dayanarak bu tazminatın o iş yerinde geçen kıdem olacağım ileri sürmektedir.
Yazara göre göre, aksi düşüncenin kabulü halinde 6. madde gereğince kıdem beş
248 KİTLE İLETİŞİM HUKUKU
meyen işveren adlı para cezasına mahkum edilir. Aynca mahkeme ölüm
tazminatını da hüküm altına alır (26. m.).
a) Ücret
İşveren fikir işçisine gördüğü hizmet karşılığı ücret ödemekle yüküm-
lüdür. Ücretin miktarı basın iş sözleşmesinde belirtilir. Kararlaştırılan üc-
retin her ay peşin ödenmesi zorunludur. Bu nedenle, sözleşme ile bir başka
biçim ödeme kararlaştırılmaz. Ücretler zamanında ödenmezse, geçen her
gün için yüzde beş oranında fazla ödeme yapılır. Ayrıca, Zorunluluk hali
dışındaki gecikmelerde, kanun işveren hakkında binbeşyüz Türk Lirası
idari para cezası öngörmüştür (27. m.).
Kanunun 25. maddesi, kanundaki yükümlülükleri yerine getirmek
zorunda olan işverenin, bunu karşılamak için, gazetecilerin ücretlerini
indirmesini yasaklamıştır. Buna karşın, işveren fikir işçilerinin ücretle-
rini azaltma yolunu tutarsa Kanun'un 17.04.2008-5728 sayılı kanunla
(150.m.) değişik 30/1. maddesi gereğince ikibinbeşyüz Türk Lirası idari
para cezası verilir.
4. maddenin son fıkrası gereğince, "İki yıl gazetede çalışmış olan ga-
zeteci terfie hak kazanır. Terfi mukavelede tesbit edilen yüzde nisbetinde
yapılır". Böylece kanun fikir işçilerinin ücretlerinin iki yılda bir artacağını
kabul etmiştir.
Kanun, bu olağan ücretten başka, gazetecilere yapılacak diğer bazı
ödemelerden de sözetmiştir. Bunlardan biri, fikir işçisine gazetenin yıllık
karı üzerinden ödenecek ikramiyedir. 14. maddenin son fıkrasına göre, bu
ikramiye "işverinin sağladığı karın emeklerine düşen nisbi karşılığı olarak
asgari birer aylık ücret" tutarındadır. Yani ikramiyenin bir aylık ücretten
aşağı düşmemesi gerekir.
günde üç saati geçemeyeceği gibi, Pazar gününden başka bir gün hafta
tatili yapan gazeteci Pazar günü fazla mesai yapmış sayılmaz. Fakat saat-
ler hesaplanırken, yarım saatten az olan süreler yarım saat, fazlası ise bir
saat sayılır. Fazla mesai ücreti normal çalışma saati ücretinin yüzde elli
fazlasıdır. Ancak, 24.00'den sonraki saatlerin ücretleri bir katı fazlasıyla
ödenir. Fazla mesai ücretinin ödeme zamanı, fazla mesaiyi izleyen ilk nor-
mal ücretin ödeneceği zamandır. Gününde ödeme yapılmadığı takdirde,
işveren, her geçen gün için yüzde beş fazlasıyle ödeme yapmak zorundadır
(ek madde 1).
b) Ücretli tatiller
Kanunun 19. maddesi, gazeteciye altı günlük fiili çalışmadan sonra
bir günlük ücretli dinlenme izni verilmesini kabul etmiştir 167 . Gazeteci-
nin görevi devamlı gece çalışmasını gerektiriyorsa ücretli hafta tatili iki
gündür.
Belirtmek gerekir ki, 5953 sayılı Kanun'un 1993 yılına kadar yürür-
lükte kalan 20. maddesine göre, Şeker ve Kurban Bayramlarında da ça-
lışmayan gazeteciye ücreti aynen ödenmek zorundaydı. Mülga olan bu dü-
zenlemeye göre, işveren bu ücreti bir zorunluluk olmadığı halde ödemezse,
Kanun'un 27. maddesi uyarınca ağır para cezası ile cezalandırılmaktaydı.
Ancak, söz konusu 20. madde Anayasa Mahkemesi tarafından 20.1.1993
tarih ve E.1992/36, K. 1993/4 sayılı Karar ile iptal edildiğinden, belirtilen
ücreti ödemek ve para cezasını öngören hükümlerin bir fonksiyonu ve iş
lerliği kalmamıştır.
Gazetecinin çalıştığı dönemsel yayın günlük değilse, her altı aylık ça-
lışma dönemi için iki hafta ücretli izin verilir 168 .
167
Federal Almanya'da bu süre 36 saattir (Bkz.: REHBINDER, s. 200).
168
Federal Almanya'da ise hizmet süresine göre değişen ücretli izin hak_k.ı ta-
nınmaktadır. Yıllık izin süresi, 1. meslek yılında 18 gün, 2. meslek yılında 20 gün,
3-5. meslek yıllarında 24 gün, 6-7. meslek yıllarında 28 gün, 8. meslek yılından 15.
meslek yılına kadar 30 gün, 15. meslek yılından itibaren ve 45 yaşını doldurduktan
sonra 3 gündür CREHBINDER, s. 200).
250 KİTLE İLETİŞİM HUKUKU
d) Mazeret izni
Kanunun 19. maddesinin 2. fıkrası, ücretli tatillerin ve yıllık ücretli
izinlerin dışında gazeteciye ücretli mazeret izni hakkı da tanımıştır. Bu
hüküm gereğince, gazetecinin çocuğu dünyaya gelmişse üç gün, eşi ve ço-
cuğu, anası veya babası öldüğü zaman dört gün, çocuğu evlendiği, kardeşi,
büyükannesi veya büyükbabası veya torunu öldüğü zaman iki günken-
disine olağanüstü ücretli izin hakkı tanınır. Bu izinler diğer yasal izin ve
tatil sürelerinden indirilemez.
bir ay süre ile sözü geçen ücret kendisine yine ödenir. Gazetecinin sigor-
tadan veya bağlı kuruluşlardan alacağı yardım bu ödemelere
etkili değildir.
Gazeteci, basınla ilgili olsun veya olmasın dışarıda başka bir iş tut-
makta serbestse de, sözleşme ile bunun aksi kararlaştırılabilir. Fakat söz-
leşme fesihten sonraki zaman için gazeteciyi bu konuda bağlayıcı hüküm
içeremez.
h) Diğer haklar
169
5.5.1983 tarihli ve 2821 sayılı Sendikalar Kanununun 28.8.1983 tarihli ve 2882
sayılı Kanunla değişik 60. maddesi işçi ve işveren sendikalarının kurabilecekleri
işkolları arasında "basın ve yayın" işkolunu da saymıştır. Bu kanuna dayanılarak çı
karılan İşkolları Tüzüğü (RG., 6.12.1983, sayı: 18243)'ne ekli listede "gazetecilik" işi
şöyle tanımlanmıştır: "212 Sayılı Kanunla değişik 5953 sayılı Kanuna göre gazeteci
sayılanların gazete ve mevkutelerle haber ve fotoğraf ajanslarına yaptıkları işler ile
asıl işi gazete ve mevkutelere bağlı olarak bunları basmak olan basımevlerinde yapı
lan işler, radyo ve televizyon kuruluşlarının haberle ilgili birimlerinde çalışanların
yaptıkları işler ile bu birimlere bağlı olarak yapılan işler" (İşholu sıra numarası 27-
28.03.1996 tarih ve 9617949 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile değişik).
170
Bu konularda ayrıntılı bilgi için bkz.: TUNCAY, s. 95 ve son.
252 KİTLE İLETİŞİM HUKUKU
1- Genel olarak
171 Dünya'da ilk gazete ilanlarının ise 1457 yılında Çin'de yayınlandığı bilgisi veril-
mektedir (Bkz.: LÖFFLER, I, s. 40).
172 LÖFFLER, I, s. 40.
173 Bu konuda: DÖNWıEZER, Basın, s. 358. Ayrıca çağdaş basın için ticari reklamın
önemi hakkında: GİRİTLİ, Çağdaş Gazeteciliğin Bazı Sorunları, s. 319; TAMER,
Basın, Reklam ve Kamuoyu, Ankara 1986.
174 RG., 27.10.1962, No.: 11243. Yönetmelikte sonradan çeşitli değişiklikler yapılmıştır.
BASIN REJİMİ 253
2- Resmı İlanlar
a) Tanım
175 Basın-İlan Kurumu Genel Kurulu bu konuda çeşitli ilke kararlan vermiştir. Bun-
lardan bazıları şunlardır: "Bir ilanın resmi ilan sayılıp sayılmayacağının, bu ilanı
veren teşekkülün sermayesinin terekküp tarzı bakımından tayininde yegane kıs
tas-teşekkülün sermayesinin yansından fazlasının kamu hukuku tüzel kişilerine
ait bulunmasıdır. Kamu tüzel kişiliğini haiz bulunmayan müesseselerin iştirakle
rinin verecekleri reklam mahiyetini taşımayan ilanları, iştirak payının mahiyetine
bakılmaksızın, hususi ilan sayılır. Ancak, bu ilanlar, 195 sayılı Kanunun 42'nci mad-
desi gereğince Basın İlan Kurumu aracılığı ile yayınlatılabilir." (20.2.1964 tarihli
karar; RG. 26.3.1964). "195 sayılı Kanunun 29 ncu maddesinin (B) bendinde anılan
teşekküllerden ticari faaliyette bulunanların; (a) Adres veya telefon değişikliği gibi
müşterilerini ilgilendirecek ilanları ile ticari faaliyetlerine ilişkin sair hususlardaki
ilanları, (b) Kendi seçtikleri gazetelerde çerçeve, sütun ve punto tesbit etmek sure-
tiyle yayınlattıklan ilanlar, reklam sayılır." (18.5.1966 tarihli karar; RG. 15.6.1966);
(Bu prensip karan, Basın İlan Kurumu Genel Kurulu'nun 13 Ağustos 1999 tarih ve
149 sayılı karan ile -RG. 18 Ağustos 1999, sayı 23790 -yürürlükten kaldırılmıştır).
"Ereğli Demir ve Çelik Fabrikaları ilan ve reklamlarının Kurumumuzun aracılığı
ile yayınlatılabileceğine 195 sayılı Kanunun 42, 38 ve 30'uncu maddelerine göre
karar verildi." (23.8.1962 tarihli karar; RG. 2.9.1962); "Porselen ve Çini Fabrikaları
Limited Şirketi 195 sayılı Kanunun 29. maddesinin (b) bendinde anılan daire ve
teşekküllerden olınamakla beraber, bu daire ve teşekküllerin ve 440 sayılı Kanuna
tabi İktisadi Devlet Teşekkülleri ve müessseselerinin, sermayesinin yüzde 50'sin-
den fazlasına sahip oldukları iştiraklerinin, reklam mahiyetinde olmayan ilanları
resmi ilan sayılır" (14.2.1969 tarihli karar; RG. 11.6.1969); "Sermaye paylan, 195
sayılı Kanunun 29/b maddesinde öngörülen oranın altında kaldığı için ilan ve rek-
254 KİTLE İLETİŞİM HUKUKU
a) Tanım
Hangi ilanların özel ilan sayılacaklarını 195 sayılı Kanun'un 40. mad-
desi göstermiştir. Buna göre, resmi ilan niteliğinde olmayan ve gerçek ve
tüzel kişiler tarafından gazete ve dergilerde yayınlanmak üzere verilen
ilanlar özel ilan'dır. Özel ilanlardan satışı artırmak gibi ticari amaçlarla
veya bir şeye ya da bir fikre rağbet sağlamak gibi maddi veya manevi
çıkar elde etmek amacı ile gazete ve dergilerde yazı, resim veya çizgilerle
yapılanlar ise reklam sayılır.
b) Yayın serbestliği
veya dergiler arasında, bir veya daha fazla prodüktörün tamamiyle veya
kısmen ilan ve reklamlar üzerinde tekelini sonuçlayan anlaşmaların ya-
pılması yasaktır.
c) Sınırlamalar
177 Eskiden yabancı ülkelerdeki gerçek ve tüzel kişilerin ilan ve reklamları da bu sınır
lama içinde bulunmaktaydı. 3022 sayılı Kamın bunları maddeden çıkarmıştır.
BASIN REJİMİ 257
den itibaren on gün içinde o yerdeki en yüksek dereceli Asliye Hukuk Ha-
kimliğine itiraz edilebilir. Hakimin en geç 15 gün içinde evrak üzerinde
vereceği karar kesindir 178 .
5- Basın-İlan Kurumu
a) Görevleri
178
"Yasada belirtilen ilkelere ayhırı davranan yayım organlarının ilanlarının belli
sürece kesilmesi konusunda Basın-İlan Kurumu Yönetim Kurulunca verilecelı ka-
rarlara lıarşı yayım organı sahibi 15 gün içinde o yerin en yülıseh dereceli Asliye
Hulıulı Halıimliğ·ine itiraz edebilir. Halıimin bu lıonudalıi lwrarı hesin olup, buna
harşı temyiz yoluna başvurulamaz." (Yargıtay 4. HD., 12.3.1970, E.12000/K1288,
YKD., 1971, s. 294); "Basın İlan Kurumu Teşkiline Dair 195 sayılı Kanunun 49.
maddesinde, hakimin evralı üzerinde harar vereceğinin bildirilmiş olması, lıararın
sadece davacının sunacağı delillere göre verileceği anlamında değildir. Halıimin on-
beş gün içinde evralı üzerinde harar vermesi zorunluluğu lıarşı tarafın savunması
alınmadan ve delilleri toplanmadan harar vermeyi gerektirmez" (Yargıtay 4. HD.,
28.11.1984, E.9089/K.9855; YKD., Mayıs 1984, Sayı: 5, s. 729).
BASIN REJİMİ 259
b) Örgütü
cc) Denetçiler
- Fakülte veya yüksek okulları, yahut eşitli yabancı ülke fakülte veya
okullarım bitirmiş olmak,
179
Kanunun 14. maddesi Basın-İlan Kurumunun Hükumet tarafından da denetlenme-
sini öngörmüştür. Hükumet bu yetkisini yılda en az bir kez Kurummı bütün hesap
ve işlemlerini denetleyerek kullanır. Kanun, Yönetmelik ve Genel Kurul kararla.rı.
na uymayan işlemler, Hükumetin tebligatı üzerine düzeltilir ve yolsuzluklar yetkili
mercilere bildirilir. Bu yetkilerin Hükumetin hangi örgütü tarafından kullanılacağı
Bakanlar Kurulu karan ile tayin edilerek Resmi Gazete'de yayınlanır (m. 52).
262 KİTLE İLETİŞİM HUKUKU
I. Genel Olarak
1- Kuruluşu
183
"Gönüllü Kuruluşlar" ile "Cebri Kuruluşlar" hakkında ayrıntılı bilgi için bkz.: DÖN-
MEZER, S.: Basında Oto-Kontrol (İHFM, 1969, cilt: xxxrv, sayı: 1-4, s. 7 ve son). Bu
konuda aynca bkz.: DANIŞMAN, A.: Basının Kendi Kendini Denetimi (İ.Ü. Hukuk
Fakültesi Milletlerarası Hukuk ve Milletlararası Münasebetler Enstütüsü, Hıfzı Ti-
mur'un Anısına Armağan, s. 232); ÖZGEN, M. İ.: Basın Ahlak Kuralları ve Yasalar,
İstanbul 1988, s. 91 ve son.
264 KİTLE İLETİŞİM HUKUKU
2- Görev ve Yetkileri
Konseyin diğer bir önemli görevi, basının sakıncalı yönleri ile müca-
dele etmek, basın özgürlüğünün kötüye kullanılmasını önlemek ve basın
mesleğinin saygınlığını korumak ve daha da yükseltmektir. Konsey bu
ikinci görevini yürütürken, bugü..n.e kadar pek çok karar vermiştir. Söz-
gelimi, seks ve suç konularını içeren, yabancı devlet başkanlarını küçük
düşürücü olan, ahlaki ve dini duyguları önemsemeyen, kişilerin özel ha-
yatlarını sergileyen, Doğu Berlin'den Batı Berlin'e kaçma girişimlerinin
gizli tutulması yükümlülüğüne uymayan yayınlara karşı yetkilerini kul-
lanmıştır185.
Basın
Konseyi'nin üçüncü görevi ise, basım hükumete, yasama orga-
nına ve kamuya karşı temsil etmektir. Konsey özellikle yasa tasarılarının
hazırlanmasında bugüne kadar basının sesini başarı ile duyurmuştur.
3- Çalışma yöntemi
Alman Basın Konseyi kural olarak her üç ayda bir toplanır. Bir yıl
için seçilen Konsey sözcüsünün gerekli gördüğü durumlarda daha önce
toplanması olanağı. da vardır. Konseyin dış ilişkileri ise Konsey sekreteri
tarafından yürütülür.
184 LÖFFLER, I, s. 150. Alınan Basın Konseyi hakkında ayrıca bkz.: CRON, H.: Die Or-
ganisation der Selbstkontrolle (LÖFFLER - CRON-von HERTLIEB - STAMMLER
- MÜELLER, Selbstkontrolle von Presse, Funk und Film, München und Berlin 1960,
s. 3).
185 Alman Basın Konseyi'nin faaliyeti konusunda ayrıntılı bilgi için bkz.: Deutscher
Presserat, Bad Godesberg 1988 (Alınan Basın Konseyi Yayını).
BASIN REJİMİ 265
Konsey bir konuyu ya şikayet üzerine ya da kendi inisiyatifi ile ele alır
ve tartışıp, görüştükten
sonra, tavsiye veya değerlendirme yahut kınama
kararları verir. Basında veya radyoda yayınlanan bu kararlara karış esas
itibariyle kanun yolu kabul edilmiş değildir. Fakat ilgili, yeni olayların
veya görüşlerin ortaya çıkması halinde konunun Konseyde bir kez daha
görüşülmesini isteyebilir.
a) Kuruluşu
27 Mayıs
1960 Devriminden sonra, Milli Birlik Komitesince basın öz-
gürlüğünü sınırlayıcı kanunların uygulanması durdurulmuş ve bu ortam
içinde bazı dönemsel yayınlarda özellikle düşürülen iktidarın mensupları
hakkında sorumluluk duygusu ile bağdaşmayan yayınlar çıkmaya başla
mıştır. Bu durum karşısında, basın özgürlüğünü zarara uğratabilecek ka-
yıtlamalar konulması zorunluluğu ortaya çıkmış ve bunu önlemek amacı
ve Milli Birlik Komitesinin de teşviki ile Türkiye'de ilk kez dönemsel ya-
yınların kendi kendini kontrol sistemi kurulmuştur. İsveç'teki Basın Kon-
seyi örnek alınarak hazırlanan Basın Ahlak Yasası ve bunu yürütmekle
görevli Basın Şeref Divanı'nın Statüsü 24 Temmuz 1960 tarihinden iti-
baren uygulanmaya başlatılmıştır. Bu tarihte basın divan
kararlarına uymayı kabul ettiklerini belirten "Taahhütnameler"i imza-
Üyelik süresi iki yıl olup, bu süre sona ermeden en azından iki ay önce
yeni seçim yapılmakta, önce görev almış üyelerin yeniden seçilmesi ola-
nağı bulunmakta ve istifa veya başka bir nedenle boşalan üyeliğe o üyeyi
seçmiş olan kuruluşun yenisini en çok bir ay içinde ataması gerekmekte
idi.
Basın Şeref Divanının başkam ile ikinci başkanı, basın mensubu ol-
mayan üyeleri tarafından kendi aralarından gizli oyla seçilmekte ve basın
mensubu olan üyeler arasından da bir genel sekreter atanmaktaydı. Genel
Sekreterin görevi, başkana danışıp Divanı toplantıya çağırmak, gündemi
hazırlamak, başvuruları ve şikayetleri kabul etmek, görüşme tutanakla-
rını tutmak ve Divanla ilgili diğer işlemleri yapmaktı. Genel Sekretere bu
işlerde yardımcı olmak üzere Divan dışından bir de ücretli katip görevlen-
dirilmekteydi. Divanın basın mensubu olmayan üyeleri katılacakları top-
lantılar için huzur hakkı aldıkları gibi, Genel Sekreterlik görevi de ücretli
idi.
b) Görev ve yetkileri
188 TİKVEŞ, Ö.: Basında Kendi Kendini Kontrol Sisteminin Hukuki Yönü (İHFM.,
1969, cilt: XXXXIv, sayı: 1-4, s. 192).
189
GÖLCÜKLÜ, Haberleşme Hukuku, s. 203, dipnot 302.
BASIN REJİMİ 267
esaslan göstermiştir:
190
Basın Ahlak Yasasının tam metni için : TAVUS, s. 107 ve son.
268 KİTLE İLETİŞİM HUKUKU
c) Çalışma yöntemi
Divan, Ahlak Yasasına aykırı davranışları ya kendiliğinden ya da çı
karları bozulan ilgililerin yapacakları şikayetler üzerine incelemekte idi.
Divanın Statüsüne göre, başvuruların ve şikayetlerin Genel Sekreterli-
ğe yazılı ve gerekçeli olarak yapılması gerekiyor, yargı organlarında gö-
rülmekte olan davalar Divan tarafından ele alınamıyor, Genel Sekreter
sorunu Divana getirmeden önce ilgili açıklama isteniyor, aksine karar
alınmadıkça kararlar gizli veriliyor ve toplantılar üçte iki çoğunlukla gizli
oturumlarda yapılıyordu.
Basın Şeref Divanı,ihtar veya ayıplama kararları alabildiği gibi, uz-
laştırma yoluna da gidebilmekteydi. Divanın Statüsü, ayıplanan olayın
gösterdiği önem büyükse, Şeref Divanının, kötü durumu görülen gazeteci-
nin mensup bulunduğu basın kuruluşundan ilıracı için yetkili organların
dikkatini çekebileceğini, karara bağladığı sorunu bir bildiri ile kamuoyu-
na duyuracağını, uzlaştırma kararlarının yayının ise tarafların rızasına
bağlı olduğunu belirtmiştir.
d) Başarısızlığının nedenleri
Basın Şeref Divanını bilirkişiolarak seçmesi yolu tutuldu 191 . Fakat bu yol
dahi, Basın Şeref Divanının etkisiz ve fonksiyonsuz bir duruma girmesini
ve fiilen yok olmasını önleyemedi.
191
Basın-İlan Kurumu Genel Kurulunun 20.5.1964 tarih ve 25 sayılı bu Karan 9 Ha-
ziran 1964 tarih ve 11723 sayılı Resmi Gazete'de yayınlanmıştır.
192
Bkz.: DÖNMEZER, Basında Oto-Kontrol, s. 12-13. Basın Şeref Divanının başa
rısızlık nedenlerine ilişkin değişik bir yaklaşını için bkz.: BARLAS, M.: Basında
Oto-Kontrol ve Basın Ahlak Yasasının Olması Gereken Temel İlkeleri (Hürriyet Vak-
fı 1983 yılı I. Seminer Tutanakları, Eğitim Yayınlan No: 3, s. 75 ve son).
270 KİTLE İLETİŞİM HUKUKU
daşmaz. Hele, ilan kesmek gibi, dönemsel yayın kuruluşlarınca hoş karşı
lanmayacak yaptırımların uygulanması, kendi kendini kontrol sisteminin
başarısızlığa uğramasını önceden kabul etmek demektir.
193 HATEMİ, H.: (Basın Ahlakı, İstanbul 1976, s. 178, 179), basının kendi kendini de-
netlemesi konusunda, gazeteciliği meslek olarak benimseyenler için mecburi mes-
lek kuruluşlarının kurulmasını ve Basın Şeref Divanının görevini bu kuruluşların
haysiyet divanlarına verilmesini, bu yapılmadığı takdirde, Cumhurbaşkanlığına
bağlı ve hatta üyeleri de Cumhurbaşkanı tarafından seçilen ve üyelerinde belirli
nitelikler aranıp kararlan da TRT tarafından kamuya açıklanan bir "Divan" kurul-
masını önennektedir. Kanımızca, basın özgürlüğü ile bağdaşması çok kuşkulu olan
bu çeşit kuruluşlar yerine, Basın Şeref Divanının prestijini sağlayıcı girişiınlerle
kendi kendini denetleme sistemini sürdürmek gerekir. Aksi takdirde kendi kendini
denetleme sistemini, amacından saptırarak, basın özgürlüğünü zedeleyici bir duru-
ma dönüştürmek olasılığı belirir.
BASIN REJİMİ 271
Aşağıda görüleceği
üzere yeni kurulan "Basın Konseyi" önemli ölçü-
de bu görüş ve önerilerimize uygunluk gösteren bir yapıya ve çalışma il-
kelerine sahip bulunmaktadır. Kanımızca, hedef doğru seçilmiştir. Fakat
bütün sorun bu hedefe bıkmadan, yılmadan ulaşmaya çaba göstermektir.
Basının da kusurlu olabileceğini unutmamak, bu nedenle "kayırma" yön-
temlerine başvurmamak, böylece Türkiye'de de saygınlığı olan bir basının
yaratılması için katkıda bulunmak gerekir.
2- "Basın Konseyi"
a) Kuruluş çalışmaları
1986 yılında İstanbul'da dokuz gazeteci 194 bir "çalışma grubu" oluştu
rarak, basın kuruluşları ve mensupları ile yaptıkları temaslarda "Basın
Konseyi" kurma düşüncelerini açıklamışlar ve buna ilişkin önerileri top-
lamışlardır.
Çalışma Basın
Konseyi'nin amacını, "daha özgür, daha saygın
grubu,
bir basına kavuşmak isteyen gazetecilerin, kendi özgür iradeleriyle bir
araya gelmelerini sağlayan bir ortak zemine" dayanarak, Türk basınının
kendi kendini denetlemesi konusunda "batı demokrasisi içindeki ülkeler-
de başarılı örnekleri bulunan bir sistemi" uu,,u,__,~. ve yaşatabilmek
şeklinde belirtmişlerdir.
194
"Hasan Cemal, Güneri Civaoğlu, Yalçın Doğan, Oktay Ekşi, Teoman Erel, Orhan
Erinç, Yurdakul Fincancı, Güngör Mengi ve Rauf Tamer."
195
Bkz.: http://www.basinkonseyi.org.tr
272 KİTLE İLETİŞİM HUKUKU
c) Örgütü 197
Konseyin ikinci organı "Basın Konseyi Yüksek Kurulu" dur 198 • Sözleş
menin 7. maddesi gereğince kurulu oluşturacak üyeler şunlardır: Basın
Konseyi Üyeler Kurulu'nca S'i basın mensubu, S'i basın dışından olmak
üzere seçilen 16 üye, günlük net satış ortalaması 100 binin üstünde olan
basın organlarının sahipleri veya belirleyecekleri, en az 10 yıldan beri Ba-
sın Kartı taşıyan ve faal gazetecelik yapan bir temsilci, günlük net satış
ortalaması 100 binin üstünde olan yazılı basın organlarından en az beşine
veya ulusal çapta yayın yapma iznine sahip sözlü veya görüntülü en az
iki basın organına makul bir bedel karşılığında, kendi ürettiği yazılı, sesli
veya görüntülü haberlerle servis yapan ajansların sahipleri veya belir-
leyecekleri, en az 10 yıldan beri Basın Kartı taşıyan ve faal gazetecilik
yapan bir temsilci; ulusal çapta yayın yapma iznine sahip sözlü ve görün-
tülü basın organlarının sahibi veya genel müdürü veya temsilcisi; Basın
Konseyi Dayanışma ve Geliştirme Vakfı'nın Başkanı; Basın Meslek Ilke-
leri ve Basın Konseyi Sözleşmesine katılan basın kuruluşlarından, Ba-
sın Kartı taşıyan en çok üyeye sahip üç Gazeteciler Cemiyeti'nin Başkanı
veya Yönetim Kurulu'nca seçilen temsilcisi, en çok üyeye sahip Gazeteciler
Sendikası'nın Başkanı veya Yönetim Kurulu'nca seçilen temsilcisi; Basın
işverenlerini temsil eden dernek veya sendikalardan Basın Konseyi Yük-
sek Kurulu'nca belirlenen Başkan veya temsilcisi.
Basın Konseyi Yüksek Kumlu'nun kendi içinden gizli oyla seçtiği Baş
kan aynı zamanda Basın Konseyi'ni de temsil eder. Yine bu şekilde seçilen
İkinci Başkan ise Başkanın bulunmadığı zamanlarda Konseyi temsil gö-
revini yürütür. Bu kişinin de bulunmadığı zamanlarda temsil görevi Genel
Sekretere aittir.
198
Basın Konseyi'nin ilk şeklinde bulunan Temsilciler Kurulu kaldırılmıştır.
274 KİTLE İLETİŞİM HURUKU
199
BKYK.'nca hazırlanan «Basın Konseyi Çalışma Kuralları ve Başvuruları Değerlen
dirme Usulleri" Konsey tarafından yayınlanmıştır: Bkz.: Güvenilir Gazetecilik İçin
Basın Konseyi, İstanbul 1996, s. 1 7 ve son.
§ 3. BASINDA SORUMLULUK REJİMİ
I. Genel Bilgiler
"Basın Ceza Hukuku" adı verilir 1 . Basının, basılmış eserle ilgili olmayan
ceza sorumluluğu ise Basın Ceza Hukukunun kapsamına girmez.
2- Basın suçları
bir yandan basının kitleler üzerindeki etkinliğini etkili biçimde yasal de-
netim altına almak ve bu gücün kötüye kullanılmasını önlemek, diğer yan-
dan çağdaş toplumda kamuoyunun taşıyıcısı durumunda bulunan özgür
basının sağlıklı demokratik toplumsal yaşantının zorunlu öğesi olduğunu
gözönünde tutarak, onun bu fonksiyonunu zorlaştıracak engellemelerden
kaçınmaktır 7 .
Basın suçlarının
ikinci grubu "Basın Düzenine Karşı Suçlar"dır 8 • Ka-
nunların basın faaliyetinin yürütülmesi yönünden koyduğu koşullara ve
yüklediği yükümlülüklere aykın davranışlardan doğan bu suçlar, basının
idari düzeninin sağlanması amacının ürünüdürler. Basın düzenine karşı
suçların diğer basın suçlarından farkı, çoğunlukla yayına bağlı olmaksızın
gerçekleşmeleri ve sorumluluk bakımından başka esaslara dayanmaları
dır.Bu suçlardan bir kısmının basının yayın öncesi düzenine ilişkin olma-
larma karşılık, diğer kısmı yayın sırasında_lri ve yayından sonraki düzenin
korunması ile ilgilidirler. Sözgelimi, beyanname vermeden dönemsel yayın
faaliyetine girişme, gerçeğe aykırı beyanname verme, beyannamedeki de-
ğişiklikleri bildirmeme, kanunun aradığı koşullara uygun olmayanların
dönemsel yayın çıkarmaları basının yayın öncesi düzenine karşı suçlardır.
Buna karşılık, örneğin basılmış eserin belirli bilgileri içermesi yükümlü-
lüğüne (impressum yükümlülüğü) uyulmaması yayın sırasındaki düzeni,
belirli sayıdaki basılmış eser nüshalarının belirli mercilere tevdi edilme-
mesi de yayın sonrası düzeni bozan suçlardandır9 •
Aşağıdaki bahislerde "Basın Suçları" terimi "Basılmış Eserin İçeri-ği
ne İlişkin Suçlar"ı ifade etmek için kullanılacaktır. "Basın Düzenine Karşı
Suçlar"'a ilişkin sorumluluk ise ayrıca incelenecektir 10 .
Basılmış eserin yayınlanması her basın suçu ıçın zorunlu bir icra
hareketi niteliğindedir 15 . Esasen, yayın, suçun basın yoluyla işlenmesi-
11
HANTZSCHEL, s. 120, 132.
12
LÖFFLER, II, s. 363.
13
MANNHEIM, H.:Presserecht, Berlin 1927, s. 33; HANTZSCHEL, s. 133.
14
Bkz.: LÖFFLER, II, s. 364; HANTZSCHEL, s. 133; KITZINGER, s. 114; MANN-
HEIM, s. 32; SCHEER, s. 326.
15
HANTZSCHEL, s. 134; LÖFFLER, II, s. 365.
280 KİTLE İLETİŞİM HUKUKU
nin tehlikesini simgeler ve bunun sonucu olarak basın suçlarının özel so-
rumluluk rejimine bağlanmasını gerektirir. Bu nedenle, suç niteliğindeki
düşünsel içeriği taşıyan basılmış eserin yayınlanması şeklindeki bir icra
hareketi olmadıkça basın suçunun oluşmasına olanak yoktur 16 . Basın su-
çunun bu öğesinden de bazı sonuçlar çıkarılabilir:
Önce şunu belirtmek gerekir ki, basılmış eserin yayın yoluyla değil
de, bir başka şekilde suç aracı olarak kullanılması durumunda, basın su-
çunun gerçekleşmesi olanaksızdır. Yukarıda değindiğimiz gibi 1 7 , sözgelimi
ağır bir kitap müessir fiil suçunda araç olarak kullanıldığı takdirde, basın
suçundan sözedilemeyeceği doğaldır.
Basın suçu basılmış eserin yayınlanması ile gerçekleşeceğinden yayı
nı oluşturan bir hareketin yapılması şarttır. Yayın kavramını açıklarken
gördüğümüz üzere 18 , basılmış eserin düşünsel içeriğinin yanı sıra maddi
varlığının da bulunması nedeniyle, yayın konusunu düşünsel içerik ile sı
nırlandırmamak, maddi cepheyi de dikkate almak gerekir. Bunun sonucu
olarak, basılmış eserin muhataplara cismen ulaştırılmayıp, onlara düşün
sel içeriğinin okunması ile yetinilmesi veya ezbere anlatılması, aslında
yayın için yeterli görülemez ve bu durumlarda basın suçunun gerçekleş
mediği sonucuna varılması gerekir19 . Fakat Basın Kanunumuz (m.2/1,b)
yayının kavramsal niteliğinin sonucu olan bu verileri dikkate almaya-
rak,"herhangi bir şekilde kamuya sunulma" yı yayın saymıştır. Bu neden-
le, içeriği suç olan bir basılmış eserin topluluğa okunması halinde de basın
suçu gerçekleşecektir. Ancak, "gösterilme", "asılma" şeklindeki yayın hare-
ketlerinde olduğu gibi, "dinletilme'"de de aleniyet koşulunu ayrıca aramak
gerekir. Yoksa, basılmış eserin özel ilişkiler içinde dinletilmesi durumunda
yayın ve dolayısıyla basın suçu gerçekleşmiş olmaz.
16 "Basın yoluyla işlenen suçlarda suçun genel unsurlarından başka (basılmış eserin var-
lığı ve neşir
gibi) iki unsurunun da tahakkukunun şart olınasına göre, suça konu kı
sımların neşredilınenıiş bulunması sebepleriyle kanuni unsurları itibariyle oluşmayan
müsnet suçtan sanığın beraati yerine yazılı şekilde mahkumiyet hükınü kurulması
kanuna aykırıdır." (Yargıtay 9. CD., 23.3.1983; E. 185/K. 881; YKD. 1983, sayı: 6, s.926).
17 Bkz.: Yukarıda (a).
ıs Bkz.: Yukarıda § 1, c. II, s. 1 ve 2.
19 Alman doktrini haklı olarak böyle durumlarda basın suçunun bulunmadığı sonucu-
na varmaktadır (Bkz.: LÖFFLER, II, s. 365; HANTZSCHEL, s. 132, KITZINGER, s.
114).
BASIN REJİMİ 281
Basın
Kanununun 11. maddesinin ilk fıkrası, basın suçunun yayın
anında oluştuğunu öngörürken, 5680 sayılı kanunun 3/son maddesinden
farklı olarak "fiilin ayrıca suç teşkil etmesi hali müstesna olmak üzere" bi-
çiminde bir ayrık hüküm koymamıştır. Bu nedenle, basılmış eserin yayın
lanması başka bir suçun hazırlık hareketleri durumunda ise, yine basın
suçundan sözedilemez 21 . Sözgelimi, soygun planlayan bir kimse özellikle
suçlu çevreler tarafından okunan dergiye "büyük bir teşebbüs için güçlü
erkekler aranıyor" şeklinde ilan verse ve kendisine başvuran kişilerle bir-
likte soygunu gerçekleştirse, eylemin basın suçu sayılamayacağı doğal
dır22. Bunun gibi, belirli bir kimseyi bir suçun işlenmesinde yayın yoluyla
azmettiren şahsın bu hareketi de basın suçunu sonuçlamaz 23 . Çünkü ceza
hukukunda azmettirme belirli kişilerin bir suça azmettirilmesi anlamına
geldiği halde, basın suçunun unsuru olan yayın sınırı belirsiz kitlelere yö-
neliktir. Fakat suça aleni tahrik eyleminin bağımsız şekilde cezalandırıldı
ğı durumlarda, örneğin TCK. 214. maddesindeki suçta, basılmış eser araç
olarak kullanılırsa basın suçu oluşur ve sorumluluk Basın Kanununun 11.
maddesine göre saptanır.
dir24 . Sözgelimi, belirli bir kişiye yönelik şantaj veya dolandırıcılık suç-
larının basın yoluyla işlenmesi olanaksızdır25 . Bu çeşit eylemlerde Basın
Kanununun 11. maddesi değil, genel sorumluluk esaslarının uygulanma-
sı gerekir. Aynı şekilde, basılmış eserin düşünsel içeriği ancak belirli kişi
ler tarafından anlaşılabilecek nitelikte ise, sözgelimi yazı şifre biçiminde
kaleme alınmışsa, yine basın suçu oluşmaz 26 .
24
"Kooperatif üyeleri olan sanıklann, daktilo ile çoğaltıp sınırlı sayıdaki, kim oldukları
önceden bilinen kooperatif ortaklarına gönderdikleri yazılar ile davacıya hakarette
bulunduklan iddiasıyla açılan davaya basın mahkemesinde bakılmaması doğru
dur". (Yargıtay CGK., 7.12.1981, E. 2-256/K. 419; YKD. Mart 1982, sayı: 3, s. 408-409).
25 SCHEER, s. 326; LÖFFLER, II, s. 366.
26 HANTZSCHEL, s. 136; SCHEER, s. 326; LÖFFLER, II,s. 366.
27
LÖFFLER, II, s. 366; HANTZSCHEL, s. 141.
28 KITZINGER, s.116.
29 LÖFFLER, II, s. 367.
30 LÖNING; Die Strafreclıitliclıe Haftung des Verantwortliclıen Redakteurs 1889, s.
226 (LÖFFLER, II, s. 367'den naklen); v. LISZT, s. 141; SCHERRER, R.: Die Begren-
zung der Pressefreilıeit durclı das Strafreclıt, Diss, Zürich 1929, s. 20.
BASIN REJİMİ 283
Bu sistem, basın suçları ile diğer suçlar arasında bir fark bulunmadığı
ve bu nedenle basın suçlarının özel bir sorumluluk rejimine bağlanma-
31
Diğer örnekler için bkz.: LÖFFLER, II, s. 367; KITZINGER, 112; MANNHEIM, s. 34.
32
Bkz.: KITZINGER, s. 111 ve son; SCHEER, s. 327; LÖFFLER, II, s. 367.
33 Bkz.: Yukarıda (bb).
34
26-27 Mayıs 1986 tarihlerinde Ankara Üniversitesi Basın-Yayın Yüksekokulu tara-
fından düzenlenen "Türk Basının Sorunları Sempzoyumu"nda sunduğumuz bildiri-
de bu konu ele alınmıştır: İÇEL, K.: Basında Ceza Sorumluluğu Sistemleri ve Basın
Kanunumuzun Durumu (Türk Basınının Sorunları Sempozyumu, Ankara 1986).
284 KİTLE İLETİŞİM HUKUKU
Asıl
suçluyu cezalandırması hedefini izlemesi bakımından yararlı gö-
rülen bu sistem de "kusursuz ceza olmaz" ilkesine aykırılığı sonuçladığm
dan, eleştirilere uğramıştır43 .
4
° Fransız sistemi hakkında daha ayrıntılı bilgi için bk.: Yukarıda & 2. B. IV, b, bb, aaa.
41
LÖFFLER, II, s. 380; TOSUN, s. 181.
42
GRÜTTER, s. 33 ve son; LÖFFLER, II, s. 380.
43
Bkz.: TOSUN, s. 182; LÖFFLER, II, s. 380; ÖZEK, Basın Suçlarında Ceza Sorumlu-
luğu, s. 57-58.
286 KİTLE İLETİŞİM HUKUKU
44
LÖFFLER, II, s. 381.
BASIN REJİMİ 287
1- Tarihsel gelişim 46
45
Bu sistem hakkında ayrıntılı bilgi için bkz.: LÖFFLER, II, s. 369 ve son SCHEER, s.
332 ve son.
46
Bu konuda bkz.: DÖNMEZER, Matbuat Suçları, s. 108 ve son.
47
Bkz.: İkinci Bölüm, §2, A, I.
288 KİTLE İLETİŞİM HUKUKU
2231 sayılı Kanunun yaptığı diğer bir değişiklik anonimlik hakkı yö-
nünden olmuştur. Şöyle ki, Türk Ceza Kanunun 2. kitabının 1. babının
1. faslında yazılı suçlara ilişkin olarak önceki metnin anonimlik hakkına
koyduğu sınırlamayı kaldıran kanun, bu durumda sorumluluğun yayım
unsurunu gerçekleştiren sorumlu müdüre ait olduğunu belirtmiştir.
48
ÖZEK, Basın Suçlarında Ceza Sorumluluğu, s. 135; ÖZEK, Türk Basın Hukuku,
s. 527-528. Yargıtay ise, basının idari düzeninin sağlanması amacı ile ilgili bulun-
mayan ve bu nedenle bizce «Basılmış Eserin İçeriğine İlişkin Suçlar» dan olan eski
Basın Kanunun 30. maddesindeki suçu «Basın Düzenine Karşı Suç» saymıştır: «Ey-
lem - Basın Kanunu 30. madde- basın yoluyla işlenen suç niteliğinde değil, basın za-
bıtası suçu niteliğinde olmasına karşın sanık hakkında 5680 sayılı Kanunun 16/1.
BASIN REJİMİ 291
yapan kişi sorumlu tutulduğuna göre, basın suçunu oluşturan yazıyı veya
haberi yazan ya da resmi veya karikatürü yapan eser sahibine sorumlu-
luk yüklenmesi doğaldır51 . Bu sorumluluk sübjektif bir temele oturmak-
tadır52. Basın Kanununun 11/2. maddesi eser sahibinden sözetmemiş ol-
saydı dahi, ceza sorumluluğunun genel kuralları yine bizi bu kimsenin
sorumlu tutulması sonucuna götürecekti 53 • Fakat kanun bu konuda ortaya
çıkabilecek kuşkuları önlemek için, eser sahibinin sorumluluğuna işaret
etmek gereksinimini duymuştur.
51 «Yazı sahibinin bilgisi dışında sorumlu müdürün talimatı ile neşir durumunda yazı
sahibinin beraatine karar verilmesi gerekir.» (Yargıtay 9. CD., 13.4.1994, E.1262/K
1980; Yenisey-Özel, s. 11).
52
DÖNrvIEZER, 8.-ERMAN, S.: Nazari ve Tatbiki Ceza Hukuku, Cilt: II, Yedinci Bası,
İstanbul 1981, s. 364.
53 ÖZEK, Basın Suçlarında Ceza Sorumluluğu, s. 137; HANTZSCHEL, s. 145; LÖFF-
LER, II, s. 373.
54 Bkz. DÖNMEZER, Basın, s. 383.
BASIN REJİMİ 293
Yazı işleri
müdürü, kontrol yetkisinin sonucu olarak, suç niteliğinde
gördüğü yazı ve resimlerin yayınlanmasını «veto» edebilir. Bu hak sorum-
lu yazı işleri müdürlüğü mesleğinin niteliğinden doğar ve eser sahibine,
genel yayın müdürüne ve hatta dönemsel yayın sahibine karşı da kullanı
labilir. 11. maddedeki sorumluluk rejiminin işlemesini sonuçlayan bütün
suçlarda dönemsel yayının sorumlu müdürü veto hakkından yararlanarak
kontrol yet:kisini yürütür. Kanun sorumlu müdürlere bu yetki ve haklan
verirken aynı zamanda onlara bir ödev de yüklemiş olmaktadır. Bu ödev,
kontrol fonksiyonunu «dikkat ve özenle» gerçekleştirmektir. İşte, yazı işleri
Ancak burada dikkat edilmesi gereken önemli nokta, 5680 sayılı Ba-
sın Kanunu'nda sorumlu müdürler hakkında hürriyeti bağlayıcı ceza uy-
gulaması mümkün olmadığı halde, yeni Basın Kanunu'nda bu tür bir özel
hükme yer verilmediği için, sorumlu müdürler hakkında da hürriyeti bağ
layıcı cezaya (hapis cezasına) hükmedilme olanağı yaratılmıştır. Her ne
kadar Basın Kanunu'ndaki suçlar açısından sadece para cezası öngörül-
müş ise de, basın yoluyla işlenen ve diğer mevzuatta düzenlenmiş suçla-
ra ilişkin hapis cezasının bulunduğu ve sorumlu müdürler açısından yeni
Basın Kanunu'nda daha önceki mevzuatımızda olduğu gibi ayrık-istisnai
bir düzenlemeye yer verilmediği gözden kaçırılmamalıdır.
li olasılık.lan
dikkate almak suretiyle bu konuda bir sonuca varılmalıdır:
Şayet somut olayda, sorumlu müdürün bilerek ve isteyerek suç unsurları
nı içeren yayını gerçekleştirdiği saptanabiliyorsa, esasen kasten hareket
ettiği için bir problemle karşılaşılmaz. Bu durumda, sorumlu müdürü_n
eser sahibi ile birlikte işlenen suçtan sorumlu tutulacağı doğaldır. Buna
karşılık, yazı işleri müdürünün kasten hareket etmemesine karşın, dikkat
ve özen görevini savsaklayarak suç olan yayım engellememişse, davranışı
taksirlidir. Yeni Basın Kanunu eser sahibinin cazalandınlamaması duru-
munda taksirli davranış içinde bulunan yazı işleri müdürünü yayın yoluy-
la işlenen kasıtlı suçtan sorumlu tutmakta ve eser sahibine aynı cezanın
yazı işeleri müdürüne uygulanmasına olanak vermektedir 56 .
56
Konuyla ilgili olarak ayrıntılı bilgi ve buradaki sorumluluğun objektif sorumluluk
olup olmadığı hususundaki tartışmalar ve görüşümüz için Kitabımızın 5. basısına
bakılmalıdır.
57
«Suç mevzuu olan yazının ilandan ibaret bulunması mes'ul müdürün mesuliyeti-
ni bertaraf etmez» (Yargıtay 3. CD., 3.2.1953, E. 170/K. 1094; TIK., 1953, Cilt: I,
s. 593); « ... propagandası yapan sanığın konuşmasını sorumlu yazı işleri müdürü
296 KİTLE İLETİŞİM HUKUKU
62
Bkz.: ÖZEK, Basın Suçlarında Ceza Sorumluluğu, s. 172. «Mütercimin, tercüme
ettiği eserdeki fikirleri kabul ettiğini ifade etmemesi, hatta önsözünde bu fikirle-
rin karşısında olduğunu beyan etmesi, kendisini suçluluktan kurtarmaz» (Yargıtay
CGK., 2.4.1973, E. 1-20/K. 311; İKİD., 1973, s. 2033).
298 KİTLE İLETİŞİM HUKUKU
63 Bkz.: LÖFFLER, II. 384; DÖNMEZER - ERMAN, Cilt: II, 7. Bası, s. 362.
BASIN REJİMİ 299
64
DÖNMEZER-ERMAN, 5. Bası, Cilt: II, s. 325; ERMAN-ÖZEK, s. 81; GÖLCÜKLÜ,
Haberleşme
Hukuku, s. 194.
65
ÖZEK, Basın Suçlarında Ceza Sorumluluğu, s. 175.
300 KİTLE İLETİŞİM HUKUKU
4- Yargılama rejimi
a) Genel olarak
Karşılaştırmalı hukuka bakıldığında, basın suçlarının yargılanması
yönünden iki sistemin bulunduğu görülür. Şöyle ki, basın suçlarından so-
rumluluğu genel kurallara bağlayan ülkelerde özel bir yargılama rejimine
gereksinim duyulmama_kta ve bunun sonucu olarak basın suçlarının sa-
nıkları diğer suçların sanıkları gibi yargılanmaktadır. İngiltere ile Ame-
rika Birleşik Devletlerini bu sisteme örnek gösterebiliriz. Buna karşılık,
basın suçlarını özel bir sorumluluk sistemi içinde cezalandıran ülkeler ise,
basının ve basın suçlarının özelliklerini dikkate alarak, yargılama rejimi
alanında da bazı özel hükümler koymuşlardır. Örneğin Fransa, İtalya70
ve Federal Almanya'da sadece basın suçlarında uygulanan özel yargılama
hükümleri vardır.
70
Bkz.: GüRELLİ, N.: Basın Suçlarında Hususi Usul, İstanbul 1958, s. 8, 6. ve son.
71
DÖNMEZER, Basın, s. 390-391.
72
GüRELLİ, s. 12.
302 KİTLE İLETİŞİM HUKUKU
73 " ... TCK.nıın 482/4 maddesi uyarınca Asliye Ceza Mahkemesinin 5680 sayılı Basın
Kanunuun 20 ve devamı maddeleri gereği neşir yolu ile yapılan hakaret suçların
da görevli olduğu televizyon yolu ile yapılan hakaretler bakımından böyle özel bir
hüküm bulunmadığı anlaşıldığı cihetle, televizyon yolu ile yapılan hakaret suçu
bakımından Asliye Ceza Mahkemesine açılan davada görevsizlik kararı verilecek
dosyanın Sulh Ceza Mahkemesine gönderilmesi gerektiği gözetilmeden duruşmaya
devamla yazılı şekilde esasa ilişkin hüküm tesisi, ...." (Yarg. 2. CD., 10.12.1997, E.
14651/K. 16810; YKD., Şubat 1998, Sayı: 2, s. 267-268).
74 "Sanığın ....... ve çevresindeki ilçelerde günlük yayın yapan" ............ " adlı yerel
gazetenin sahibi ve sorumlu müdürü olduğu ve bu gazetede yazdığı yazılarla basın
yoluyla katılana hakaret ettiğinin iddia edilmesi karşısında, 5187 Sayılı Basın Ka-
nunu'nun 27 nci maddesi uyarınca yargılama yapmanın Asliye Ceza mahkemesinin
görevine ait olduğu gözetilerek görevsizlik kararı verilmesi gerekirken yazılı şekil
de karar verilmesi, bozmayı gerektirmiştir." (Yarg. 2.CD. 03.10.2011, 58046/35313).
BASIN REJİMİ 303
75
«Basın davalarında mahkemenin Basın Kanununun 36. maddesine uygun şekilde
teşekkül edip etmediğinin tesbiti için dosya içerisinde hakimleri.'1. kıdem sıralarıyla
görevlerini gösterir bir liste bulundurulması gerekir.» (Yarg. 4. CD. 29.3.1972, E.
2060/K 2540; RKD. 1972, s. 49); «Tayinleri itibariyle sulh hakimi, hakim muavini
Sorgu hakimi, ağır ceza mahkemesi üyesi ve tapulama hakimi olanlar, asliye ceza
veya asliye hukuk mahkemelerinde yetkili bulunsalar dahi Toplu Basın MalLl-s:eme-
sine iştiraki ile karar verilmesi yolsuzdur». (Yarg.4. CD., 10.7.1969, E. 557 4/K54 79;
TIK, 1970, I). Bkz.: Aynı nitelikte: Yarg. 4. CD., 3.3.1977, E. 1481/K 1309; YKD.,
Ağustos 1977, s. 1164.
76
«5680 sayılı Basın Kanununun 36. maddesine göre Toplu Basın Asliye Ceza Mahke-
mesinin teşkilinde usulün fiili durum ile ilgili olmayıp o yerdeki hakim kadrolarının
esas alınması gerekeceği, bu yönün sanık için teminat olduğu gözetilmeden bazı
sebeplerle kurulun teşekkül edemediğinden bahisle davanın tek hakimle Asliye
Ceza Mahkemesinde öngörülerek karara bağlanması doğru değildir.» (Yarg. 4. CD.,
5.7.1973, E. 8245/K.6572; RKD., 1974, s.64).
77
«Basın yolu ile işlenen hakaret suçlarında şahsi davanın CMUK 350 ve 352. mad-
deleri uyarınca Sorgu Hakimliğine verilecek dilekçe ile açılması icab edip Toplu
Basın Asliye Ceza Mahkemesine verilen bir dilekçe ile dava açılmış sayılamaz.»
(Yarg. 4. CD., 16.3.1973, E. 2709/K.2546; RKD., 1973, s. 12).
78
Batı ülkelerinde de (örneğin, İngiltere, Federal Almanya, Belçika, Fransa, İtalya,
Yunanistan) basın suçlan ve basın yoluyla işlenen suçlarda görevli ihtisas mahke-
meleri yoktur.
304 KİTLE İLETİŞİM HUKUKU
Basın Kanunu'nun 27/2. maddesine göre, "bir yerde ağır veya asliye
ceza mahkemesinin birden fazla dairesi bulunması halinde bu davalar
iki numaralı mahkemede görülür.". Kanun koyucu bu hükümle görevli
mahkemenin görev itibariyle yetkisinin kullanımı açısından, aynı mah-
kemenin birden fazla dairesi arasında işbölümü itibariyle yetki paylaşı
mını düzenlemiştir. Dolayısıyla, bazı suçlar açısından yapıldığı gibi, uy-
gulamadaki gelişim veya Hakimler ve Savcılar Yüksek kurulunun emsal
bir kararım beklemeden, kanuni bir hükümle bu işbölümünü düzenlemiş
ve görev itibariyle yetkili mahkemenin birden fazla dairesinin bulunduğu
tüm yerlerde 2 numaralı daireyi basın yoluyla işlenen suçlarda işbölümü
itibariyle yetkili mahkeme olarak düzenlemiştir.
"Başvuru kararı ve ekleri, işin esasına ilişkin rapor, itiraz konusu ku-
ral, dayanılan Anayasa kuralları ve bunların gerekçeleri ile diğer yasama
belgeleri okunup incelendikten sonra gereği görüşülüp düşünüldü:
Başvuru kararında,
Türk Ceza Kanunu'nun 73. maddesinde altı aylık
şikayet
süresi öngörülmesine karşın itiraza konu kuralla basın suçlarında
dava açma süresinin iki aylık süreyle sınırlandırılmasının Devletin hak
arama olanaklarını tıkamamasını gerektiren hukuk devleti ilkesine aykırı-
79
Karşılaştırmalı hukukta kabul edilen dava açma süreleri değişiktir: Federal Al-
manya'da Bremen Federe Devleti Basın Kanunu (§24), cürüm niteliğindeki basın
suçlarının bir yıl, cünha niteliğinde olan basın suçlarının ise 6 ay geçmesi ile zama-
naşımına uğrayacağım öngönnüştür. Aynı kanunda basın düzenine aykırı fiiller-
de öngörülen süre 3 aydır. Bu süreler basılmış eserin yayınlanmasından itibaren
başlar. Parçalar halinde yayınlanan basılmış eserlerde ise her nüshanın yayınlan
ması ile süre yeniden işlemeye başlar. Buna karşılık Bayern Federe Devleti Basın
Kanunu (§15), Bütün basılmış eserler hakkındaki basın davalarının 6 ay içinde
açılmaları hükmünü koymuştur. Avusturya'da, 1952 tarihli Basın Kanununun 32.
paragrafı, basılmış eserin içeriğine ilişkin suçların bir yıl geçmekle zamanaşımı
na uğrayacağını belirtmiştir. Fakat, aynı kanuna göre, fiil 5 yıldan çok hürriyeti
bağlayıcı cezayı gerektiren bir suç ise, Ceza Kanunundaki zamanaşımı hükümleri
uygulanır. Fransa'da Basın Konunun 65. maddesi, cürüm, cünha ve kabahat niteli-
ğindeki bütün fiillerin gerek ceza gerekse hukuk kovuşturmalarının 3 ayın geçmesi
ile zamanaşımına uğrayacağını açıklamıştır. Bu sürenin başlangıcı fiilin işlendiği
veya fiile karşı kovuşturma işlemine başlandığı gündür. Fransız Basın Kanununun
13. maddesinin 9. fıkrası, cevap ve düzeltme hakkına ilişkin yükümlülüğün ilıla
linden doğan suçta genel kuraldan ayrılarak bir yıllık zamanaşımı süresi öngör-
müştür. Yine bu hukuk sisteminde bu kısa zamanaşımı sürelerinin ceza ve hukuk
kovuşturması işlemleri ile kesileceği kabul edilmektedir. Belçika ve Lüksemburg
Basın Kanunları da Fransız sistemini izlemişlerdir. Buna karşılık; İngiliz ve Nor-
veç Basın Hukuklarında basın suçlarına ilişkin özel bir zamanaşımı süresi yoktur
(LÖFFLER, s. 473-474).
306 KİTLE İLETİŞİM HUKUKU
so Basın yoluyla işlenen suçlarda yasanın öngördüğü kısa dava açma sürelerinin uygu-
lamada ortaya çıkardığı sorunlar Yargıtay kararlarına da konu olmuştur: "5187 sayılı
Basın Yasasının 26 / 1. maddesi uyarınca, günlük süreli yayınlardan olan günlük ga-
zeteler bakımından dava açma süresi 2 aydır. Bu süre zamanaşımı süresi olmayıp, hak
düşürücü süre olduğundan, kamu davasının mutlaka 2 aylık süre geçirilmeden açıl-
BASIN REJİMİ 309
ddd) Tebligat
Kanun, tebligat işlemleri nedeniyle basın suçlarına ilişkin soruştur
maların sürüncemede kalmasını önlemek için bu konuda da özel bir hü-
küm koymuştur. Şöyle ki, Basın Kanunu'nun 29. maddesi gereğince, dö-
nemsel yayının yönetim yeri, tebligat işlemleri yönünden yayın sahibinin
ve temsilcisinin, görevi devam ettiği sürece sorumlu müdürün yerleşim
yeri sayılır. Dikkat edilirse, kanunkoyucu basın ihtilaflarının sürünceme-
de kalmaması için yayın sahibi ve temsilcisi ile sorumlu müdürün yerleşim
yeri açısından bir kanuni faraziye yaratmıştır. Ancak, bu kanuni düzen-
leme gereği, dönemsel yayının yönetim yerinin yayın sahibi ve temsilcisi
ile sorumlu müdürün yerleşim yeri sayılabilmesi için iki farklı unsurun
düzenlenmiş olduğuna dikkat edilmelidir: Bunlar bu kanuni faraziyenin
"tebligat işlemleri yönünden" olduğu ve sorumlu müdür açısından ise "gö-
revinin devam ettiği sürece" geçerli olduğudur. Fakat bu hüküm sadece dö-
nemsel yayınlarla ilgili olduğundan, dönemsel olmayan yayınlarda genel
tebligat esaslan uygulanır.
aa) Kavram
Basının haber verme kamusal görevini etkin biçimde yerine getirebil-
mesi haber kaynaklarının gizliliğinin
güvenceye kavuşturulmasına bağlı
dır. Basın mensupları yayınladıkları anonim nitelikteki yazı ve haberlerin
kaynaklarını açıklamak zorunluluğuna tabi tutulursa, haber kaynakları
kurur. Çünkü haberin kaynağı olan kişiler çoğu zaman ortaya çıkmak rizi-
kosuna girmek istemezler. Bu durum ise basın özgürlüğünün kullanılma
sını önemli derecede engeller.
lülüğü gösterilmektedir 85 .
85 LÖFFLER, II, s. 457. Fransa hakkında değişik bilgi için bkz.: DONAY, S.: Meslek
Sırrının Açıklanması Suçu, İstanbul 1978, s. 198-199.
316 KİTLE İLETİŞİM HUKUKU
Eski doğu bloku ülkelerinde ise uygulanan rejimin bir gereği olarak
gazetecilerin tanıklıktan çekinme hakkı yoktu 86 .
96
HUMK'nın 245. maddesinin 4. bendi ise, "memuriyet ve sanat ve meslekleri itibariyle
bir kimsenin sırrını bilenlerin" tanıklıktan çekinebileceklerini öngörerek, gazeteci-
ler de dahil tüm meslek mensuplanna bu hakkı tanımıştır. 6100 sayılı (12.02.2011)
yeni Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 249. maddesi de tanıklıktan çekinme hak-
kını düzenlemiştir: "Kanun gereği sır olarak korunması gereken bilgiler hakkında ta-
nıklığına başvurulacak kimseler, bu hususlar hakkında tanıklıktan çekinebilirler.".
97
DÖNMEZER (Basın, s. 357) ise, "bizde ne kanunlar ve ne de mahkeme içtihatları ga-
zeteci için böyle bir hakka henüz yer vermiş değildir" demesine karşın, kitabının bir
başka yerinde (eski Basın Kanunu ile eski Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu'nu
ilişkilendirerek) Basın Kanununun 16. maddesinin CMlJK. 48. maddesinde sayılan
hallere bir yenisini eklediğini ve bu hükmün yazı işleri müdürleri yönünden tanık
lıktan çekinme hakkını içerdiğini kabul etmiştir (bkz.: s. 384).
98
Farklı görüş: ERMAN-ÖZEK, m. 16, no. 7; s. 203.
99
Farklı görüş: DONAY, s. 201-202.
320 KİTLE İLETİŞİM HUKUKU
sın özgürlüğünü güvence altına alan bir önlem olduğu içindir ki, kanunun
bunu yükümlülük olarak nitelendirmesi basın özgürlüğüne ters düşerdi.
Basına diğer meslekler gibi sır saklama yükümlülüğünün yüklenmesi ha-
linde basın özgürlüğünün haberleri yayınlama cephesinin ne denli felce
uğrayacağı ortadadır.
I. Genel olarak
100 Tanıklıktan çekinme hakkına ilişkin ayrıntılı önerilerimiz için.: İÇEL, K.: Gazeteci-
lerin Tanıklıktan Çekinme Hakkı (Ceza Hukuku ve Krimonoloji Dergisi, 1978, sayı:
1, s. 44).
BASIN REJİMİ 321
101
TANDOĞAN, H.: Şahsiyetin akit dışı ihlallere karşı korunmasının işleyiş tarzı ve
basın yoluyla olan ihlallere karşı özel hayatın korunması (AÜHFD., 1963 cilt: XX,
sayı: 1-4, s. 26 ve son.); K...ILIÇOĞLU, A.: Şeref Haysiyet ve Özel Yaşama Basın Yoluy-
la Saldırılardan Huhuhsal Sorumluluh, Aı'"lkara 1982, s. 82 ve son.
102
Burada belirtelim ki, 1982 Anayasası, 20. maddesinde kişinin özel hayatının gizli-
liğini anayasal güvence altına aldığı gibi, 5237 saylı yeni TCK.'nun 134. maddesi
de "özel hayatın gizliliğini ihlal" suçunu düzenlemiştir. Buna karşılık, eski TCK.'da
böyle özel bir hüküm yoktu (Bkz.: DANIŞMAN, A: Ceza Huhuhu Açısından Özel
Hayatın Korunması, Konya, 1991, sh. 34 ve son.; ŞEN, E.: Devlet ve Kitle İletişimi
Araçları Karşısında Özel Hayatın Gizliliği ve Korunması, İstanbul 1996, s. 30 ve
son.)
ıo 3 Bu konu, İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Mukayeseli Hukuk Araştırma ve
Uygulama Merkezi tarafından düzenlenerek 15-16 Nisan 1983'de Yargıtay'da ger-
çekleştirilen "Sorumluluk Hukuhundahi Yeni Gelişmeler VI. Sempozyumu"'na su.n.-
duğumuz "Basın Yoluyla Kişilik Halıhına - Özellikle Kişinin Şeref ve Haysiyetine ve
Özel Yaşamın Gizliliğine Karşı Yapılan Saldırılarda Jlılanevf Zararın Giderilmesi"
isimli bildirimizde ele alınmıştır. Özel Yaşam ve Medya konusunda uluslarara-
Sli. boyutta en yeni bir dedeme yayını olarak bkz.: İÇEL-ÜNVER, Özel Ya-
7, Ankara 2007).
104 DURAL, M.: Türk Medeni Hukukunda Gerçek Kişiler, İstanbul 1977, s. 112 (Yeni
Bası:.DURAL, M. - ÖĞÜZ,T.: Türk Özel Hukuku Cilt: 2, Kişiler Hukuku, İstanbul
2004.)
105 Kişilik hakkına saldırılara karşı kişinin korunması yollarını öngören 4 721 sayılı
ve 22.11.2001 tarihli (yeni) Türk Medeni Kanunu'nun 24. maddesi eski Medeni Ka-
nunumuza nazaran bu konuda izlenen hedefe daha uygun hükümler içermektedir.
Aynı Kanunun 25. maddesi ise, kişilik hakkı saldırıya uğrayan kişinin sahip bulun-
duğu dava haklarını ayrıntılı biçimde düzenlemiştir.
106 DURAL, s. 151 ve son.; ÖZSUNAY, E.: Gerçek Kişilerin Hukuki Durumu, 3. Baskı,
İstanbul 1977, s. 158 ve son.; KILIÇOĞLU, s. 195 ve son.
BASIN REJİMİ 323
107
HGK. 29.05.2002, E: 2002/4-447, K: 2002/465.
108
4. HD. 20.05.2002, E: 2002/734, K: 2002/6038. 3.HD. de, yeni kararlannda kamu ya-
ran ölçütünü açıklıkla vurgulamıştır: "Basının özgürlüğü ile kişilerin kişilik değer
lerinin karşı karşıya geldiği durumlarda somut olaydaki olgular itibariyle koruma
altına alınmış bulunan bu iki değerden birinin diğerine üstün tutulması gerekli olup,
bunun için temel ölçüt kamu yararıdır." (14.02.2012, E.2011/19952, K. 2012/3379).
Aynı nitelikte: 28.02.2012, E.2012/879, K.2012/5026; 14.02.2012, E.2011/19952, K.
2012/3379. Hukuk Genel Kurulu da yeni kararlannda kamu yaran ölçütünü uy-
gulamaya devam etmektedir: "Basının özgürlüğü ile kişilerin, kişilik değerlerinin
karşı karşıya geldiği durumlarda somut olaydaki olgular itibariyle koruma altına
alınmış bulunan bu iki değerden birinin diğerine üstün tutulması gerekecektir. Bu-
nun için temel ölçüt kamu yararıdır. Yayın, salt toplum yaran gözetilerek yapılmış
olmalıdır. Toplumun çıkan dışında hiç bir kişisel çıkar, gerçeklerin yanlış olarak
sunulmasına sebep olmamalıdır." (28.03.2012, E.2012/3-57, K.2012/246). Aynı nite-
likte: 06.05.2009, E.2009/4-100, K.2009/163.
BASIN REJİMİ 325
runun çözüleceğini
ve buradaki üstün değerin ise kamu yararı olduğunu
görüşünü benimsemektedir. Hatta Yargıtay, daha da ileri giderek, yayının
salt toplumun yararının gözetilmesi suretiyle yapılmasını salık vermek-
tedir:
114
İÇEL, Ceza Hukuku, Genel Hükümler, s.343-345.
115 Halen en etkili kitle iletişim araçlarından olan Televizyon yayınlan ile kişilik hak-
larının ihlali konusu RTüK bünyesinde uzmanlık tez konusu olmuştur. Tez değer
lendirme komisyonunca kabul edilen şu çalışmada konu kapsamlı bir şekilde ince-
lenmiştir : EMRE ÇİÇEK, Televizyon Yoluyla Kişilik Haklarının İhlali, Uzmanlık
Tezi, Ankara 2011.
116
Bkz.: KILIÇOĞLU, s. 130 ve son.
117
Bkz.: Yargıtay 4. H.D. 21.3.1980, E. 1302 IK 3719 (YKD., Mayıs 1981, Sayı: 5, s.
562). "Devlet yönetiminde meydana gelecek usulsüz ve devlet politikasına uygun
düşmeyen işleri kamuoyuna duyurmak ve bu yolda tartışmaları başlatmak bası
nın görevleri arasındadır. Davacı tamamen kendi iradesiyle yarattığı bu ortamın
basın yolu ile eleştirilmesine katlanınak zorundadır. Dava konusu yazı gerçek olay-
lara dayandığından böyle bir olayın kamuoyu önünde tartışılınasında kamu yaran
vardır. Yayında, konunun duyarlılığına denk düşen uygun araçlar kullanıldığından
davanın reddi gerekir." (Yargıtay 4. HD., 23.12.1993, E. 3762/K.15152; YKD. 1994,
Sayı: 7, s. 1067-1070).
330 KİTLE İLETİŞİM HUKUKU
bul edildiği durumlarda, basın yoluyla yapılan bir yayındaki olay hukuka
aykırılık oluşturmayabilir. İşte basının bu nedenle ayrı bir lwnumu bulun-
maktadır. Ne var ki basının bu ayrıcalık taşıyan konumu ve özgürlüğü, tüm
özgürlüklerde olduğu gibi sınırsız değildir. Bundan dolayıdır ki, yayınla
rında kişilik haklarına saygı göstermesi ve gerek Anayasanın Temel Hak ve
Özgürlükler bölümünde yer alan ve gerekse MK.nun 24 ve 25 maddesinde
ve yine özel yasalarda güvence altına alınmış bulunan kişilik haklarına
saldırıda bulunmaması da yasal ve hukuki bir zorunluluk ve gerekliliktir.
Açıklanan bu yasal düzenlemelerden ve yargısal uygulamalardan da an-
laşılacağı üzere, basının özgürlüğü ile kişilerin, kişilik değerlerinin karşı
karşıya geldiği, diğer bir anlatımla, hukuh düzenince koruma altına alı
nan yararların birbirine karşı çatışma içinde bulundukları biçiminde bir
görünümün var olduğu hanısı uyanmaktadıı: Halbuhi hulwh düzeninin,
çatışan iki değeri aynı zamanda koruma altına alması düşünülemez. Aksi
halde hukukun kendisi, kendi kuralları ile çatışmış olur. Aslında, yapılan
düzenleme, hukuhun diğer temel kavramları ile birlikte incelendiğinde, iki
yararın aynı anda ve aynı olayda birbiri ile çatışmadıkları, somut -olaydaki
olgular itibariyle koruma altına alınmış bulunan bu iki değerden birinin
diğerine üstün tutulması gerehtiği anlaşılacaktır. Bunun sonucunda da,
daha az üstün olan yarar, daha çok üstün tutulması gereken yarar karşısın
da, o olayda ve o an için huhuk düzenince horumasız kalmasının uygunluğu
kabul edilecehtir. Bunun için temel ölçüt, kamu yararıdır. Diğer bir anla-
tımla yayın, salt toplumun yararı gözetilerek yapılmalıdır. Toplumun çıkarı
dışında hiçbir hişisel çıhar, gerçehlerin yanlış olarak sunulmasına neden
olmamalıdır. Haber olduğu biçimi ile verilmeli ve hişisel katkı yer alma-
malıdır. Gerek yazılı ve gerekse görsel basının bu işlevini yerine getirirken,
özellikle yayının gerçek olmasını, yayında kamu yararı bulunmasını, top-
lumsal ilginin varlığını konunun güncelliğini ve haber verilirken özle biçim
arasındahi dengeyi de korumalıdır. Bu ilke ve kurallar gözetilmeden yapı
lan yayın hukuka aykırılığı oluşturur ve böylece kişilik hahlan saldırıya
uğramış olur. Aksi bir yayının ise, gerek Anayasa ve Basın Yasası ve gerekse
basının genel işlevi karşısında hukuka uygun olduğu, kişilik değerlerine
saldırı teşkil etmediği kabul edilmelidir. Yine basın, objektif sınırlar içinde
kalmak suretiyle yayın yapmalıdır. O an için o olay veya konu ile ilgili olan,
görünen bilinen her şeyi araştırmak, incelemek ve olayları olduğu biçimi
ile yayınlamalıdır. Bu işlevi ile gereh yazılı ve gerehse görsel basın, somut
gerçeği değil, o anda belirlenen ve var olan ve orta düzeydeki kişilerce de
yayının yapıldığı biçimi ile habul edilen olguları yayınlamalıdır. O anda
ve görünürde var olup da sonradan, gerçek olmadığı anlaşılan olayların ve
olguların yayınından basın sorumlu tutulmamalıdır" 119 .
119
HGK. 06.11.2002, E: 2002/4-848, K: 2002/887. Aynı yönde: HGK. 15.5.2002, E:
2002/4-402, K: 2002/412.
332 KİTLE İLETİŞİM HUKUKU
"Bilindiği
gibi, basının başlıca görevlerinden birisi ve en önemlisi, za-
manında ve gereken ayrıntıları ile ve doğru olarak, kamu yararı bulunan
haberleri toplayarak halka, topluma ulaştırmak, böylece toplumun düşün
ce ve kanaatlere ulaşmasını ve neticede kamuoyunun serbestçe oluşumunu
sağlayarak toplumun denetimine aracı olmaktır. Dolayısıyla Anayasal bir
değer taşıyan basın yolu ile düşünce açıklama hakkı bu hakkın sınırlan
içinde kalındığı sürece hukuka uygun sayılacak ve böyle bir hakkın kulla-
nılmasından kişiler olumsuz yönde etkilense dahi haber ya da yazı hukuka
aykırı sayılmayacaktır. Bu durumda verilen bir haberin ya da yazılan bir
yazının hangi hallerde hukuka uygun sayılacağı sorunu ortaya çıkmakta
dır. Çünkü basın yoluyla düşünce açıklamak hakkı ile kişilik haklarının
sınırlarının belirlenmesi, sorunun çözümüne bağlı olmaktadır. Basının
haber verme hakkı gerçeklik, güncellik, kamu yararı, toplumsal ilgi, konu
ile ifade arasında düşünsel bağlılık temel kuralları ile sınırlıdır. Eğer bir
haber ya da yazı bu temel kurallardan birisine ters düşerse bu takdirde
hakkın hukuka uygunluğundan söz edilmesi olanağı olmayacaktır." 122 .
120 İÇEL, Ceza Hukuku, Genel Hükümler, s. 363. Bu sınırlar için aynca bkz.: ÖZEK,
Türk Basın Hukuku, s. 238 ve son., KILIÇOĞLU, s. 123 ve son.
121
HGK., 6.5.2009, E. 2009/4-100, K. 2009/163.
122
HGK. 22.05.2002, E : 2002/4-423, K: 2002/430.
123 Yargıtay 4. H.D., 12.4.1979, E. 9042/K. 4935 (YKD., Mart 1980, Sayı: 3, s. 358). 4.
H.D., 21.3.1980, E. 1302/K. 3719 (YKD., Mayıs 1981, Sayı: 5, s. 563).
BASIN REJİMİ 333
124
"Basına tanınan özgürlük kişilerin onur ve haysiyetini halele uğratma hakkını ver-
mez. Yayın organı, ileri sürdüğü suç niteliğindeki isnatları isbat ettiği takdirde onur
ve haysiyetin halele uğradığından bahsedilemez; bu husus isbat edilemediği takdir-
de manevi tazminatla sorumlu tutulması icabeder" (Yargıtay HGK., 14.11.1973, E.
4-750/K 8975; İKİD., 1974, s. 2888).
125
4. HD. 28.06.2001, E. 2001/3092, K.2001/6977.
334 KİTLE İLETİŞİM HUKUKU
"Dava, basın yolu ile kişilik haklarına saldırı nedenine dayalı manevi
tazminat istemine ilişkindir. Dava konusu edilen haberde; Rus mankene
tecavüz girişimi ve yumrukla burnunun kırılması nedeniyle, savcılık aşa
masında estetik ameliyat masrafiarı karşılığı uzlaştığı ve saldırıya uğra
yan mankenin olaya neden olan kişi hakkındaki şikayetinden vazgeçtiği
"Basın,
objektif sınırlar içinde kalrııak suretiyle yayın yapmalıdn~ O
an için o olay veya konu ile ilgili olan, görünen biline:ı her şeyi araştırmalı,
incelemeli ve olayları olduğu biçimi ile yayınlamalıdır. Bu işlevi ile gerek
yazılı gerekse görsel basın, somut gerçeği değil, o anda öelirlenen ve var
olan ve orta düzeydeki kişilerce de yayının yapıldığı biçimi ile kabul edilen
olguları yayınlamalıdır. O anda ve görünürde var olup da sonradan, ger-
çek olmadığı anlaşılan olayların ve olguların yayınından basın sorumlu
tutulmamalıdır." 132 .
130
4.HD., 13.10.2008, E. 2008/8907, K. 2008/11665.
131
ÖZEK, Türk Basın Hukuku, s. 240-241.
132
HGK., 19.3.2008, E. 2008/4-263, K. 2008/262; 4. HD., 13.12.2007, E. 2007/2236, K.
2007/15393.
336 KİTLE İLETİŞİM HUKUKU
Bunun için temel ölçüt kamu yararıdır. Gerek yazılı ve gerekse görsel basın bu işle
vini yerine getirirken, özellikle yayının gerçek olmasını, kamu yaran bulunmasını,
toplumsal ilginin varlığını, konunun güncelliğini gözetmeli, haberi verirken özle
biçim arasındaki dengeyi de koru.malıdır. Yine basın, objektif sınırlar içinde kal-
mak suretiyle yayın yapmalıdır. O anda ve görünürde var olup da sonradan gerçek
olmadığı anlaşılan olayların yayınından da basın sorumlu tutulmamalıdır (4.HD.
16.04.2012, 1798/6531).
138
4. HD. 20.05.2002, E: 2002/734, K: 2002/6038. 4. HD. daha yeni bir kararında da
aynı noktalan vurgulamıştır: "Mahkeme karan ile yapılan bu dinlemeler sırasında,
Türkiye'nin gündemini sarsan ve halen de gündemi meşgul etmeye devam eden
...... davasına bakmakla görevli davacı hakimin, bu davayı yönlendirmek isteyen
ve haklarında soruşturma başlatılan kişilerce etkilenmek istendiğine dair içerik
arzeden görüşme kayıtlan ele geçirilmiştir. Bu derece önemli bir olayın, yukarıda
BASIN REJİMİ 339
Yargıtay HGK., gerçek dışı yayından sonra uzun zaman geçmesi du-
rumunda manavı tazminata hükmedilmesinin yeterli olduğunu, aradan
uzun zaman geçtiği için ayrıca karann yayınlanmasına gerek olmadığını
vurgulamaktadır 139 . Gerçeğe aykırı konunun aradan uzun bir sure geçtik-
ten sonra tekrar gü_n.deme getirilmesi muhatabın zararına olacağı içindir
ki, Yargıtayın bu görüşüne biz de katılıyoruz.
Bunun için temel ölçüt, kamu yararıdır. Yayın, salt toplumun yararı
gözetilerek yapılmış olmalıdır. Toplumun çıkarı dışında hiçbir kişisel çı
kar, gerçeklerin yanlış olarak sunulmasına neden olmamalıdır. Haber ol-
duğu biçimi ile verilmeli ve kişisel katkı yer almamalıdır. Gerek yazılı ve
gerekse görsel basının bu işlevini yerine getirirken, özellikle yayının gerçek
olmasını, yayında kamu yararı bulunmasını, toplumsal ilginin varlığını,
konumun güncelliğini gözetmeli ve haber verilirken özle biçim arasındaki
denge de korunmalıdır. Bu ilke ve kurallar gözetilmeden yapılan yayın hu-
kuka aykırılığı oluşturur ve böylece kişilik hakları saldırıya uğramış olur.
Anılan ilke ve kurallara uyulması durumunda ise, yayının Anayasa, Basın
141
4. HD. 09.12.2002, E: 2001/9344, K: 2002/13808.
342 KİTLE İLETİŞİM HUKUKU
landığı, toplumsal bir menfaat söz konusu olduğu, yukarıdaki açıklamalar dikkate
alındığında, yayına sınırlama getirmek için meşru bir amaç ve demokratik toplum
yönünden bir gereklilik bulunmadığı sonucuna varılmış olup kararın bozulması ge-
rekmiştir." (Yarg. 4.HD. 26.06.2014, 16524/10603).
145 ÖZEK, Türk Basın Hukuku, s. 242-243.
BASIN REJİMİ 345
146
HGK. 15.05.2002, E: 2002/4-413, K: 2002/409. Aynı nitelikte: "Davacılar sanat ve
spor çevrelerince tanınmış ünlü kişiler olup haklarında çıkan güncel bir konuda
haber yapılmıştır. Dava konusu haber bir bütün olarak ele alındığında güncel ve
kamuoyunu..n ilgisine haiz olduğu, özle biçim dengesinin bozulmadığı, hukuka uy-
gunluk kriterlerini taşıdığı anlaşılmaktadır. Mahkemece, davanın reddine karar ve-
rilmesi gerekirken kısmen kabul kararı verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup
bozmayı gerektirmiştir." (Yarg.4.HD.14.6.2016,12354/7831)
346 KİTLE İLETİŞİM HUKUKU
mayan gerekçeyle yazılı biçimde karar verilmiş olması usul ve yasaya uy-
gun düşmediğinden kararın bozulması gerekmiştir." 147 148.
Kuşkusuz,
ölçülülük koşulu değerlendirilirken, inceleme konusu yazı
nın bütünlüğünün dikkate alınması ve yalnızca yazı içerisinden küçük bir
kısmın ele alınarak yazının bütünlüğünden bağımsız olarak değerlendiril
memesi gerekmektedir. Yargıtayımız da kararlarında bu noktaya dikkati
çekmektedir:
157
HGK. 14.2.2001, E: 2001/4-103, K: 2001/12.
158
HGK. 29.5.2002, E: 2002/4-450, K: 2002/460. Aynı doğrultuda: 4. HD. 27.3.2001, E:
2000/11119, K: 2001/3040.
159
4. HD. 12.7.2001, E: 2001/3701, K: 2001/7537.
350 KİTLE İLETİŞİM HUKUKU
Ancak diğer
yandan, ölçülülük koşulunun aşılmaması, eleştiri hakkı
nın sınırlan dışına çıkılmaması gerekir. Aksi halde eylem hukuka aykırı
hale geleceğinden, somut olaya göre suç ve/veya haksız fiil teşkil edebile-
cektir. Yargıtayınız da bu hususu kararlarında vurgulamaktadır:
162
ÖZEK, Türk Basın Hukuku, s. 268-269, Aynca bkz.: KILIÇOĞLU, s. 249.
352 KİTLE İLETİŞİM HUKUKU
ilgili olarak, onur kırıcı gerçek bir haber yayımlanırsa, bir yandan kişinin
onuru, diğer yandan basın özgürlüğü çatışır ve burada, basın özgürlüğü
kişinin onuruna oranla daha üstün bir değer taşır. Ne var ki, gerçeğe ay-
kırı bir haberin yayımlanması, daima hukuka aykırı sayılır (Prof Dr. H.
Tandoğan, Şahsiyetin Akit Dışı İhlallere Karşı Korunmasının İşleyiş Tarzı
ve Basın Yoluyla İhlallere Karşı Özel Hayatın Korunması, A. Ü.H.FD. 1968,
Cilt: 20, Sayı: l-4, sh: 21. Bu açıklamalardan sonra, denilebilir ki; Basın
özgürlüğünün kişilik haklarına üstün tutulabilmesi için: Haberin gerçeğe
uygun olması, gerçeğe uygun yayımın haber niteliği taşıması, gerçeğe uy-
gun haberlerin verilmesinde nesnel (objektif) ölçütlere uyulması, haberin
veriliş biçimi yönünden, özle biçim arasında ölçülülük bulunması gerekir.
Bir yayımın hukuka uygun olduğunun kabul edilebilmesi, ancak, açıkla
nan bütün bu koşulların birlikte varlığı halinde mümkündür. Yapılan bir
yayım, bu temel ilkelerden herhangi birine ters düşüyorsa, hukuka aykırı
lık unsuru gerçekleşmiş olacaktır. Basının manevi tazminat sorumluluğu
nun doğması, Borçlar Kanunu'nun 49. maddesindeki koşulların gerçek-
leşmiş olmasına bağlıdır. Önemle vurgulanmalıdır ki, yayımlanmasında
kamu yararı bulunan, gerçek ve güncel bir haberin veya eleştirinin, özle
biçim arasında denge kurulmak suretiyle verildiği durumlarda, manevi
tazminat sorumluluğunun temel öğesi olan "hukuka aykırılık" gerçekleş
meyeceğinden, basının sorumluluğu da söz konusu olamaz ... Bu ilke ve
açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; manevi tazminat
isteminin dayandırıldığı haberde gerekli, yararlı ve ilgili olmayan nite-
lemeler ve yorumlar yapıldığı, haberin içeriğine uygun düşmeyen, tahrik
edici, kamuoyunda husumet ve kuşku yaratıcı, yargıya güveni zedeleyici
bir üslubun kullanıldığı açıkça görülmektedir. O halde, verilen haberde,
özle biçim arasındaki denge bozulduğundan, davacı lehine manevi tazmi-
nat koşullarının gerçekleştiğinin kabulü zorunludur." 163 .
"Yasal düzenlemelerden ve yargısal uygulamalardan da anlaşılacağı
üzere, basının özgürlüğü ile kişilerin, kişilik değerlerinin karşı karşıya gel-
diği, diğer bir anlatımla, hukuk düzenince koruma altına alınan yararla-
rın birbirine karşı çatışma içinde bulundukları biçiminde bir görünümün
var olduğu kanısı uyanmaktadır. Halbuki hukuk düzeninin, çatışan iki
değeri aynı zamanda koruma altına alması düşünülemez. Aksi halde hu-
kukun kendisi, kendi kuralları ile çatışmış olur. Aslında, yapılan düzenle-
me, hukukun diğer temel kavramları ile birlikte incelendiğinde, iki yararın
aynı anda ve aynı olayda birbiri ile çatışmadıkları, somut olaydaki olgular
itibariyle koruma altına alınmış bulunan bu iki değerden birinin diğerine
üstün tutulması gerektiği anlaşılacaktır. Bunun sonucunda da, daha az
üstün olan yarar, daha çok üstün tutulması gereken yarar karşısında, o
Belirtmek gerekir ki, eski (5680 sayılı) Basın Kanunu ile eski (765
sayılı) Türk Ceza Kanunu'nun yürürlükte bulunduğu dönemde, manevi
tazminata ilişkin özel bir hüküm içeren TCK.mm 38. maddesi ile fücur,
ırza tecavüz, alacağım diye kızlık bozma, kaçırma, fuhuş ve zina fiillerine
164
4.HD. 20.5.2002., E. 2002/734, K. 2002/6038.
165
4. HD. 22.2.2000, E: 1999/104 78, K: 2000/1598. Ölçülülük ilkesine ilişkin olanL~ ay-
nca bkz. 4. HD. 30.11.2000, E: 2000/11832, K: 2000/10914.; 4. HD. 22.02.2001, E :
2000/10712, K: 2001/1795.; 4. HD. 21.12.2000, E: 2000/9081, K: 2000/11871.; 4. HD.
13.04.2000, E: 2000/1211, K: 2000/3410
354 KİTLE İLETİŞİM HUKUKU
166
ÖZEK, Türk Basın Hukuku, s. 273-274.
167
Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 25.11.1964 tarih ve E. 1021/K. 677 sayılı Ka-
rarında yeralan bu esasları için bk.: ULUKUT, B.: Basının Hukuk Sorumluluğu
Konusunda Yargıtay'ın Görüşü (İBD., 1966, Ocak- Şubat-Mart, s. 22, 23). Bu konuda
ayrıca bk.: Yargıtay 3. H.D., 2.6.1970, E. 2907/K. 2276 (TİK, 1970, Cilt II, No.: 283,
s. 71); Yargıtay CGK., 10.5.1966, E. 190/K. 188 (RKD., 1966, III/1, s. 33).
BASIN REJİMİ 355
meydana gelmiş olacaktı. Böyle bir farklılığı yaratmamanın tek yolu 49.
maddenin koşullarının 38. madde açısından da gerçekleşmesini aramak-
tı168. Kaldı ki, bu sonuç, Borçlar Kanununun 49. maddesinin 169 genel bir
hüküm olması ve bu bakımdan Türk Ceza Kanununun öngörmediği ko-
şullarda tamamlayıcı norm görevini yerine getirmesi esasının da bir gere-
ği idi. Ancak, eski Borçlar Kanununun 49. maddesindeki "ağır kusur" ve
"ağır zarar" koşulları 3444 sayılı kanunla kaldırıldıktan sonra sözü geçen
sorun ortadan kalkmıştır.
Ancak vurgulamamız gerekir ki, 5237 sayılı yeni Türk Ceza Ka-
nu-nu'nun 765 sayılı Kanunun sözü geçen hükmü gibi bir maddeye yer
vermemesi ve yeni CMK'nda şahsi hak davasının hiçbir şekilde düzenlen-
meyişi karşısında bugün bu tartışmanın bir önemi kalmamıştır. Bugün
168 Aynı görüş: ÖZEK, Türk Basın Hukuku, s. 275-276; ÖZSUNAY, s. 163-164; DURAL,
s. 155; KILIÇOĞLU, s. 252.
169 "5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu'nun 86. maddesi, eser niteliğinde olma-
salar dahi, resim ve portrelerin, tasvir edilen kişilerin muvafahati alınmaksızın teş
hir veya başka şekillerde umuma arz edilemeyeceğini öngörmektedir. Bu hükümdeki
"resim ve portreler" ibaresi; fotoğraflan, çeşitli tekniklerle yapılmış portreleri, tek
başına veya topluluk içinde bulunurken çekilmiş resimleri ifade etmektedir. Bütün
bunların, izinsiz olarak teşhiri veya umuma arz edilmesi ya da örneğin bir ilanda,
vitrinde vs. kullanılması anılan hükümle yasaklanmıştır. Belirtilmelidir ki, Yasa'nın
bu hükmüyle korunan; resim, portre veya fotoğrafın "eser" niteliği değil, bunlarda
tasvir olunan kimsenin kişilik hakkıdır (Bkz: Tekinalp,Ü.: Fikri Mülkiyet Hukuku,
Beta Basım Yayım Dağıtım A.Ş. sayfa: 274). Dolayısıyla, bu yasağa aykırı nitelik-
teki eylemler, kişilik haklarına saldırı oluşturur ve Borçlar Kanunu çerçevesinde
manevi tazminat yükümlülüğü doğurur. Esasen, 86. maddenin 23.01.2008 tarihli
ve 5728 sayılı yasanın 145. maddesi ile değişik 3. fıkrası "Birinci fıkra hükmüne ay-
kırı hareket edenler hakkında Borçlar Kanununun 49. maddesi ile koşullan varsa,
Türk Ceza Kanununun 134, 139 ve 140. maddeleri lıiiküınleri uygulanır" hükmüne
yer vermiştir. Anılan hükümde izin alınmasını gerektirmeyen haller üç bent halin-
de sayılmıştır. Bunlardan ilki "Memleketin siyasi ve içtimai hayatında rol oynayan
kimselerin resimleri" dir. Buradaki memleket teriminin, herhangi bir il, ilçe veya
yöreyi değil, tüm ülkeyi (Türkiye'yi) ifade ettiği çok açıktır. Öğretide de, bu terime
böyle bir anlam yüklenmektedir. (Bakınız,age, sayfa: 275) Dolayısıyla, izin alınm.ası
gereğinin söz konusu olmaması için, fotoğrafta tasvir olunan kişinin, herhangi bir
idari ya da coğrafi alanın değil, ülkenin tiLmünün siyasal veya sosyal hayatında rol
oynamakta bulunması temel koşuldur; Siyasi veya sosyali hayatında rol oyı1anan
yer, ülkenin tümü değil, onun sadece belirli bir kısmı ise, söz konusu istisna gerçek-
leşmeyecektir. Bu noktada hemen belirtilmelidir ki, fotoğrafın ilgili yöreyle sınırlı
olarak umuma arz edilmiş veya kullanılmış olması, bu sonuca etkili değildir. Çünkü
yasa, tanımladığı kimselerin resimlerinin hangi coğrafi veya idari alanda kullanıl
dığını veya umuma arz edildiğini değil, resmi kullanılan kişinin oynadığı rolün ülke
çapında olup, olmadığını önemsemektedir." (Bkz. HGK. 17.10.2001, E: 2001/4-926,
K: 2001/742).
356 KİTLE İLETİŞİM HUKUKU
170
"Zararı doğuran fiilin işlenmesinden sonra yayının her ne suretle olursa olsun dev-
redilmesi, başka bir yayınla birleştirilmesi veya sahibi olan gerçek veya tüzel ki-
şinin herhangi bir surette değişmesi halinde, yayını devir alan, birleşen ve her ne
surette olursa olsun yayın sahibi gibi hareket eden gerçek ve tüzel kişiler ve anonim
şirketlerde yönetim kurulu başkanı, diğer şirketlerde üst yönetici, bu fiil nedeniyle
hükmedilecek tazminattan biri_nci ve ikinci fıkrada sayılanlarla birlikte müştere
ken ve müteselsilen sorumludur." (4.HD.15.05.2014, 12505/7864).
171 «Davalının-matbaacı-eylemi, basın yolu ile işlenen haksız fiilden doğan zarara bi-
BASIN REJİMİ 357
Bu noktada, Basın
Kanununun 13. maddesinde yazılı "yayımcı" kav-
ramım açıklayan ve imtiyaz sahiplerinin de yayımcı oldukları sonucuna
ulaşan Yargıtay karan şöyledir:
Belirtelim ki, yayındaki sözlerin niteliği, hedef alınan kitle ile haberin
potansiyel etkisi gibi özellikler dikkate alınarak, hakim gerektiğinde taz-
minat yerine BK.58/2. maddesinde öngörülen saldınyı kınayan bir karar
da verebilir 173 .
172
HGK., 11.3.2009, E. 2009/4-79, K. 2009/117. HGK., daha yeni bir kararında da ga-
zeteyi devralanın sorumluluğunu şu şekilde vurgulamıştır: "5187 Sayılı Basın Ya-
sası'nın 13/son maddesinde; Zararı doğuran fiilin işlenmesinden sonra yayının her
ne surette olursa olsun devredilmesi, başka bir yayınla birleştirilmesi veya sahibi
olan gerçek veya tüzel kişinin herhangi bir surette değişmesi halinde, yayını devir
alan, birleşen ve her ne surette olursa olsun yayın sahhibi gibi hareket eden gerçek
ve tüzel kişiler ve anonim şirketlerde yönetim kurulu başkanı, diğer şirketlerde
üst yönetici, bu fiil sebebiyle hükmedilecek tazminattan 1. ve 2. fıkrada sayılan
larla birlikte müştereken ve müteselsilen sorumludur." (21.03.2012, E.2011/4-793,
K.2012/237).
173
"Somut olayda; sarf edilen sözlerin niteliği, sözlerin söylendiği dönem, haberlere
konu olay ile ilgili ceza dosyası kapsamı ve hedef alınan kitle ile haberlerin potan-
siyel etkisi gibi hususlar dikkate alındığında; tazminat yaptırımı yerine BK.49/3.
maddesinde bahsedilen diğer yaptırımlardan olan "tecavüzün kınanmasına" dair
kararla yetinilmesi gerekirken, tazminat yaptırımına başvurulması usul ve yasaya
aykırı olduğundan kararın bozuhnası gerekmiştir." (4.HD. 11.9.2014, 15396/11687).
174 4. H.D., 20.9.1979, E. 4725/K. 9975 (YKD.,Ağustos 1980, Sayı: 8, s. 1082-1085).
BASIN REJİMİ 359
175
Eski yasalar çerçevesinde aynı değerlendirme: KILIÇOĞLU, s. 291-292, ÖZEK
(Türk Basın Hukuku, s. 713-714) de farklı gerekçelerle aynı sonuca ulaşmıştır.
Radyo - Televizyon Rejimi
DÖRDüNCÜ BÖLÜM
RADYO - TELEvizyoN REJİMİ
§ L GENEL BİLGİLER
1
BARNOUVi!, s. 25.
2 BARNOUVi!, s. 26-28.
3
BARNOUVi!, s. 31-32. Radyonun tarihsel gelişimi için ayrıca bkz.:AZİZ,A.:Radyo ve
364 KİTLE İLETİŞİM HUKUKU
1- Genel olarak
Fransa'da bütün kanalların tek bir kuruma bağlı olması, bazı hoşnut
suzlukları ve tartışmaları sonuçladığından 1974 yılında sözü geçen kamu
kuruluşu dağıtılmıştır. Kanalların program üretiminde ve mali konularda
bağımsızlaştırılmasmdan sonra bu alanda bir rekabet ortamı doğmuş ve
1982 yılından itibaren özel sektöre televizyon yayıncılığı olanağı tanın
mıştır. 1989 yılında ise tüm kamusal ve özel televizyonların denetimi CSA
(Conseil Superieur de l'audio-visuel) adlı konseye verilmiştir. 3'ü Cum-
hurbaşkanı, 3'ü Meclis Başkanı ve 3'ü Senato Başkam tarafından seçi-
len 9 üyeden oluşan bu Konsey, radyo-televizyon yayınları konusunda çok
önemli yetkilere sahiptir 11 .
10 İLAL, s. 60 ve son.
11
Ayrıntılı bilgi için bkz. TEKİNALP, Ş.: Elektronik Kitle İletişim ve Değişim, İstanbul
1990, s. 35-360. TEKİNALP, Ş.: Avrupa Topluluğu'nda Ulusal Kültür ve Televizyon,
İstanbul 1993, s. 43-44; SARMAŞIK, J.: Radyo ve Televizyon Yayınlarını Denetim
Yöntemleri, İstanbul 1993, s. 70 ve son; TOPUZ H. ve diğerleri, Yarının Radyo ve
Televizyon Düzeni, İstanbul 1990, s. 24-25.
RADYO - TELEVİ2YON REJİMİ 367
12
Fransa'da radyo yayıncılığında devlet tekeli de 1981 yılında kaldırılarak bazı özel
koşullarla derneklere radyo istasyonu kurma hakkı tanınmıştır. Aynı kuruluşun
birden fazla radyo istasyonuna sahip olamaması, yerel yayın yapması gibi koşullara
bağlı olan özel radyo işletmeciliğinde tekelleşme girişimleri görülmektedir (Fran-
sa'da özel radyo ve televizyon alanındaki gelişmeler için bkz.: TEKİNALP, Elektro-
nik Kitle İletişim, s. 20-21, 36).
368 KİTLE İLETİŞİM HUKUKU
Bu tür rejimlerde, özel bir teşebbüs devletten aldığı ruhsat ile rad-
yo-televizyon yayınlarını gerçekleştirmekte, ancak devletin yayınlar üs-
tündeki denetim yetkisi yine de bulunmaktadır. Örneğin, Lüksemburg'da
özel bir şirketin işlettiği radyo ve televizyon değişik biçiınlerde devletin
kontrolü altındadır 15 .
1- Genel olarak
Bazıdevletlerde, başlangıçtan itibaren, radyo-televizyon yayınlarının
çeşitli kuruluşlarca yapılabilmesi olanağı tanınmış ve böylece tekelci re-
jimlerin düşünce ve söz özgürlüğünü kısıtlayıcı karakterinin sakıncaları
önlenmek istenmiştir. Çoğulcu rejimler olarak da anılan bu sistemlerden
bir kısmında çeşitli kamu kuruluşları tarafından radyo ve televizyon ya-
yınlarının yapılmasına karşılık, diğer bir kısım rejimlerde özel teşebbüse
bu alanda hak tanınmıştır.
Aşağıda bu iki rejim Federal Almanya ve Amerika Birleşik Devletle-
ri'ndeki uygulanışları içinde açıklanmıştır.
17
WUFKA, s. 138 ve son.
18
WUFKA, s. 105. Aynca bkz.: RATZKE, D. : Almanya'da İletişim Araçları, Durum ve
Perspektifier (Hürriyet Vakfı 1983 Yılı II. Seminer Tutanakları, Eğitim Yayınları,
No.4, s. 11).
19
TEKİNALP, Elektronik Kitle İletişim, s. 38.
20
LÖFFLER, II, S. 482, İLAL, s. 63.
370 KİTLE İLETİŞİM HUKUKU
Radyo-televizyon yayınlarının
birden çok özel teşebbüs kuruluşu ta-
rafından gerçekleştirilmesinin en eski ve tipik örneği .A.meri_k.a Birleşik
Devletlerinde görülmektedir. 1934 yılında çıkarılan İletişim Kanunu, özel
teşebbüsün radyo dalgalarından yararlanarak, kamu yararına uygun bi-
çimde bir kamu hizmeti görmelerini kabul etmiş ve ayrıca «Federal Com-
munications Commission» (Federal İletişim Komisyonu) adında bir örgüt
kurarak, bunu radyo istasyonlarına ruhsat vermek yetkisi ile donatmış
tır. Senatonun önerisi ve onayı ile Cumhurbaşkanı tarafından seçilen 7
üyeden oluşa_n bu örgüt, radyo ve televizyon istasyonlarına en çok üç yıl
için ruhsat verebilmekte ve istasyonların yayın yapacağı dalga boyunu da
saptamaktadır 2 .s.
25
TOKGÖZ, Radyo-Televizyon Sistemleri, s. 55; İLAL, s. 73; BARNOUW, s. 163-164.
26
BARNOUW, s. 164; TOKGÖZ, Radyo - Televizyon Sistemleri, s. 55. Aynca bkz.: TE-
KİNALP, Elektronik Kitle İletişim, s. 32.
27
Bkz.: TEKİNALP, Elektronik Kitle İletişim, s. 40-41.
372 KİTLE İLETİŞİM HUKUKU
Bu örgütlerden biri EBU kısa adı ile anılan Avrupa Yayın Birliği
(European Broadcasting Union)'dir 29 . 12 Şubat1950'de İngiltere'nin sahil
kasabası Torquay'da gerçekleşen bir konferans sırasında kurulan bu bir-
liğin amacı Avrupa ülkelerindeki radyo ve televizyon örgütleri arasında
program, teknik ve hukuki alanlarda işbirliği yapmaktır. Örgütün yöne-
tim merkezi İsviçre'nin Cenevre kentidir. Pekin, Roma, Brüksel, Londra,
Moskova, New York, Singapur ve Washington D.C.'de ofislere sahiptir.
EBU'nun 56 ülkeden 85 Aktif üyesi, 36 Ortak Üyesi ve 300'ün üstünde
çalışanı bulunmaktadır.
EBU'ya bağlı diğer bir kuruluş EVN kısa adı ile anılan Eurouision
News adlı haber örgütüdür. Faaliyeti haber filmleri alanında kendisini
göstermektedir.
28
Bu konuda genel olarak bkz.: ESEN, S.: EBU ! EUR Avrupa Yayın Birliği, TRT
Haber Merkezi Yayınlan, 197 4; AZİZ, Radyo ve Televizyona Giriş, s. 34 ve son.
29 Tüm bilgiler TRT'nin(www.trt.net.tr/ebu/) ve kuruluşun (www.ebu.ch) internet site-
lerinden alınmıştır.
374 KİTLE İLETİŞİM HUKUKU
1
Bkz.: GİRİTLİ, İ. - BİLGEN, P. : İdare Hukuku, İstanbul 1967, s. 178; GüRAN, S.:
İfade Hürriyeti Üzerine İdarenin Yetkileri, İstanbul 1969, s. 448-449; TOKGÖZ, Rad-
yo-Televizyon Sistemleri, 79. Buna karşılık, İLAL (s. 89); 1961 Anayasasının 1488
saytlı Kanunla yapılan değişiklikten önceki 121. maddesinin konuluş amacının te-
kel koymak olmayıp, özerklik sağlamak olduğunu belirterek, bu madde ile radyo-te-
levizyon yayınlarında tekel kurulmadığını savunmuştur.
376 KİTLE İLETİŞİM HUKUKU
a) Yasal durum
2954 sayılı Kanun, TRT'ye tanınan tekel yetkisine sadece polis ve me-
teoroloji teşkilatları yönünden istisna koymuştu. Gerçekten, Kanunun 4.
maddesinin (a) bendi gereğince, polis ve meteoroloji teşkilatları, kanunda
belirtilen esaslara uygun yayın yapmak ve Radyo ve Televizyon Yüksek
Kurulu'nun iznini almak şartıyla, devamlı ikaz ve duyuru amacıyla radyo
istasyonu kurarak sürekli ve kesintili radyo yayını yapabiliyorlardı.
2
1961 Anayasası'nın ve 359 sayılı TRT Kanununun tekele ilişkin hükümlerine kar-
şın 1977 yılında Türkiye'de TRT dışında yayın yapan dokuz radyo istasyonunun bu-
lunduğu saptanmıştır. Elektrik Mühendisleri Odası'nın yayın organı olan «Elektrik
Mühendisliği» dergisindeki verilere göre, o tarihte TRT dışında yayın yapan radyo
istasyonları şunlardı: Türkiye Polis Radyosu «Ankara 1954», Mamak Radyosu «An-
kara 1960», Meteorolojinin Sesi Radyosu «Ankara, 1961», İstanbul Polis Radyosu
«Çok Kısa Dalga», Ereğli Kömür İşletmeleri Radyosu, «Zonguldak 1967», Azmi'nin
Radyosu «Kozan, Adana 1974» (Bu bilgiler 29 Ağustos 1977 tarihli Hürriyet Gazete-
sinde yayınlanmıştır).
3 RG. 14 Kasım 1983, No.: 18221 (2. Mükerrer).
RADYO - TELEVİıYON REJİMİ 377
4
RG. 21 Ocak 1989, No.: 20056.
378 KİTLE İLETİŞİM HUKUKU
5
RG. 26 Temmuz 1990, No: 20586.
6 Türkiye'de radyo - televizyonda Devlet tekeli konusunu ayrıntılı şekilde irdeleyen
ve bu meyanda o tarihlerdeki özel televizyon düşünce ve girişimlerinin Anayasa
karşısındaki durumunu da değerlendiren, önemli mesajlar veren ve bu nitelikleriy-
le Türk Radyo -Televizyon Hukuku açısından tarihi bir görevi yerine getirmiş olan
Anayasa Mahkemesinin bu kararının «esas inceleme» bölümünün önemli gördüğü
müz kısmını aynen veriyoruz:
«N - ESAS İNCELEME:
Davanın esasına ilişkin rapor, dava dilekçesi ve ekleri, iptali istenen yasa kuralla-
rıyla dayanılan Anayasa kuralları, bunların gerekçeleri ile öteki yasama belgeleri
okunup incelendikten sonra gereği görüşülüp düşünüldü:
A- 3517 Sayılı Yasa'nın 1. Maddesi'nin Anayasa'ya Aykırılığı Sorunu:
Yasa'nın yayımlandığı günden başlayarak, radyo ve televizyon verici istasyonları
nın, program linklerinin planlanınası, projelendirilmesi, kurulması, yenilenmesi
ve işletilmesi görev ve yetkisinin Türkiye Cumhuriyeti Posta, Telgraf ve Telefon
RADYO - TELEVİ2YON REJİMİ 379
dosya içeriğindeki bilgiler gözetildiğinde 1987 yılı sonuna göre, ana verici istas-
yonlarla yardımcı verici istasyonların büyük bölümü TRT Kurumu'nca yapılmış
olduğundan «Tarafsız bir kamu tüzelkişiliğine sahip Türkiye Radyo - Televizyon
Kurumu kurulmuştur» açıklığı, Anayasa'ııın 133. maddesindeki yansız kamu tüzel-
kişiliği eliyle yürütme gereğinin yanıtıdır. Oysa, Türkiye Cumhuriyeti Posta Telgraf
ve Telefon İşletmesi Genel Müdürlüğü, Ulaştırma Bakanlığı ile ilgilendirilmiş bir
kamu iktisadi kuruluşudur. 233 sayılı Kanun Hükmünde Kararname'ye göre kamu
iktisadi kuruluşu, sermayenin tamamı devletin olan ve tekel niteliğindeki mallar
ile temel mal ve hizmet üretmek ve pazarlamak üzere kurulan, kamu hizmeti ni-
teliği ağır basan kamu iktisadi teşebbüsüdür. PTT'nin kuruluş ve işleyişine iliş
kin hükümler 233 sayılı KHK'de gösterilıniştir. Genel Müdür yönetim kurulunun
başkanıdır ve ilgili bakanın önerisi üzerine ortak karar ile atanır. En üst düzeyde
yetkili ve sorumlu karar organı olan Yönetim Kurulu, bir başkan ve beş üyeden
oluşur. Üyelerinin ikisi Ulaştırma Bakanının, biri Hazine ve Dış Ticaret Müsteşar
lığının bağlı olduğu bakanın, ikisi teşebbüs genel müdür yardımcıları arasından
ilgili bakanın önerisi üzerine ortak karar ile atanır. 2954 sayılı Yasa'ııın 10. ve 13.
maddeleri ise, TRT Yönetim Kurulu üyelerinin ve Genel Müdürü'nün atanmasında
tarafsızlık ilkesini sağlayacak özel yöntenıler öngörmüştür. Bakanlar Kurulu'nca
atansalar da aday gösterilıneleri Radyo ve Televizyon Yüksek Kurulu'nca yapılmak
tadır. Anlaşılmaktadır ki, TRT Kurumu 2954 sayılı Yasa gereği tarafsız bir kamu
tüzelkişiliğindedir ve Yasası da, Anayasa gereği bu niteliği gözetilerek hazırlanmış
tır. Bu durumda PTT İşletmesi Genel Müdürlüğü'nün tarafsız bir kamu tüzelkişisi
sayılması söz konusu değildir. Anayasa'ııın aradığı koşul, yansız niteliktir. Konuyla
ilgili bir durum, Anayasa'nın «Düşünceyi açıklama ve yayma hürriyeti» başlıklı 26.
maddesinde yer almaktadır. Sözü edilen maddenin birinci fıkrasının son tümcesi,
«Bu fıkra hükmü, radyo ve televizyon, sinema veya benzeri yollarla yapılan yayın
ların izin sistemine bağlanmasına engel değildir.» biçiminde bir kural koymaktadır.
Gerekçenin ilgili bölümünde, bu tür araçların etkilerinden söz edildikten sonra, «Bu
gerekçe iledir ki, radyo televizyon ve sinema yoluyla yayınlarda «serbesti sistemi»
yerine, «izin sistemi» kabul edilebilecektir» denilmektedir. 1961 Anayasası'nda yer
almayan bu kural, izin almak koşuluyla, özel kişilerce radyo ve televizyon yayını
yapabileceği yolunda bir yoruma elverişli görülınektedir. Böyle bir anlayışsa, radyo
ve televizyon istasyonlarının ancak devlet eli ile kurulacağını ve yönetinılerinin
yansız bir kamu tüzelkişiliği durumunda düzenleneceğini, böylece devlet tekelini
öngören Anayasa'nın 133. maddesiyle çelişmektedir. Özel girişimin devlet tekeli dı
şında radyo ve televizyon işletmesi kurması yürürlükteki kurallar karşısında ola-
naksız bulunduğundan Anayasa koyucunun, özel girişime radyo-televizyon yolunu
açacak düzenlemelerin «izin sistenıi»ne bağlı kalınarak yapılması ilkesini benimse-
diği anlaşılınaktadır. Konunun özel olarak düzenlendiği 133. madde hükmü değişti
rilınedikçe, 26. maddenin özel girişime bile yayın yetkisi tanıdığını varsayarak, ve-
ricilerin bir devlet kuruluşu olan PTT'ce işletilmesinde anayasal bir engel olmadığı
yolunda bir yargıya varmak sağlıklı olmaz.
RADYO - TELEVİzyON REJİMİ 383
Anayasa'nın 133. maddesinin ilk fıkrasında sözü edilen «radyo ve televizyon istas-
yonları» kapsamı içerisine, verici istasyonların temel bir öge olarak girmesi, aynı
fıkraya göre istasyonların kurulup yönetilmeleri tekelinin yansız bir kamu tüzelki-
şiliği durumunda düzenlenmesi gereği karşısında verici istasyonların planlanması,
projelenmesi, kurulması ve işletilmesi görev ve yetkisinin, yansız bir kamu tüzel-
kişiliğinde sayılmayan Posta, Telgraf ve Telefon İşletmesi Genel Müdürlüğü'ne ve-
ren inceleme konusu kuralın ilk fıkrası, Anayasa'nın 133. maddesinin ilk fıkrasıyla
bağdaşmamaktadır.
Anayasa'nın 133. maddesinin birinci fıkrasında ancak devlet eliyle kurulabilecekle-
ri ve yansızbir kamu tüzelkişiliğince yönetilecekleri öngörülen radyo ve televizyon
istasyonları hakkındaki düzenlemenin neleri içereceği aynı maddenin ikinci fıkra
sında belirtilmiştir. Birinci fıkranın buyurduğu ve yasa türünden olacağı daha önce
açıklanan düzenleme, bu yolla gerçekleştirilecek kurumun yönetim ve denetinıinde,
yönetim organlarının oluşturulmasında ve her türlü radyo ve televizyon yayınla
rında yansızlık ilkesini gözetmesine, yürütmenin siyasal iktidarın etkisi dışında
olabildiğince, yansız çalışmasının sağlanmasına yöneliktir. Kurumun program ha-
zırlamasından toplumun ses ve görüntüyü almasına kadar tüm evreleri içeren «ya-
yın», Anayasa ilkelerine uygun olmak zorundadır. Bu zorunluluk, örgüt yapısıyla
çalışma yöntemlerini de kapsar. Yürütmenin etki alanı içindeki işlevlerin yansızlık
konusunda yaratacağı kuşku, görevin gereğiyle yerine getirilmesini engeller. Ana-
yasa'nın, radyo-televizyon yayını gibi çağın en ileri teknolojik aşamasını yapınış
bir kamu hizmeti için öngördüğü yönetim biçimi, yine Anayasa'da belirtilen nite-
likleri taşımalıdır. Bu gereklerin gözardı edilmesi, yadsınması ya da zayıflatılması
Anayasa'ya aykırılık oluşturur. PTT'nin genel yürütmeye bağımlılığı, yönetim ve
denetimle yönetim organlarının oluşturulmasında yürütmenin yetkisi, Anayasa'nın
öngördüğü yansız kamu tüzelkişiliği olarak nitelenmesini olanaksız kılar. Kamusal
güvenceden yoksunluk, işlevlerin özlenen, hatta olağan düzeyde kotarılmasını ak-
satır. Siyasal iktidarların müdahalelerine açık olan kurumlar, çalışmalarında başa
rılı olamaz ve hızlı bir bozulmaya uğrarlar. Hukuksal gereklerin yerini siyasal is-
temlerin alınası durumunda bu sonuç kaçınılmazdır. Hukuk devletinde ise adaletin,
hak ve özgürlüklerin gereklerine uyulması savsaklanmayacağı gibi yöneticilerin ki-
şisel tutumlarına, gelişigüzel isteklerine bırakılamaz. Anayasa'nın radyo-televizyon
yayınlarının çok yönlü etkinliği gereği, sağladığı güvencenin anlamına ters düşen
düzenlemeler uygun karşılanamaz. Temel erek, radyo-televizyon yönetiminin siya-
sal iktidarın etkisinden uzak tutulmasıdır. Dışlanan etki, yalnız siyasal iktidarla
sınırlı olmayıp tüm yönetim makamlarının, siyasal partilerin, gerçek ve tüzelkişi
lerin de yansızlığını gölgeleyecek tutum ve davranışlarına kapalılığı anlatır. Yan-
sızlığı olumsuz yönde etkileyecek sınırlama ve kayıtlamalar da yerinde görülemez.
Demokratik bir toplum düzeninde karşılıklı etkileşimin oluşturduğu olumlu orta-
mın her tür olumsuz etkiden korunması gerekir. İncelenen Yasa ile TRT Kurumu,
kendi sorumluluğu altında ve özgün anlayışı içinde yansız çalışına olanağından
384 KİTLE İLETİŞİM HUKUKU
sonucun yerindeliği ortaya çıkar. Bu durumda izlenmesi gereken yasal yol, ya eskiden
olduğu gibi istasyonların kurulması ve yönetilmesi yetkisinin yine tarafsız bir kamu
tüzel kişiliği olarak TRT'ye bıra..lı:ılması ya da bu niteliğe sahip bir başka kamu tüzel
kişiliğinin kurulmasıdır. Zira Anayasamız «tarafsız kamu tüzel kişiliği»ni öngörerek
«siyasal iktidara bağımlı» radyo-televizyon sistemiı,.i önlemek istemiştir. PTT gibi si-
yasal iktidara bağımlı bir kuruluşun radyo-televizyon istasyonlarının kurulması ve
işletilmesinde tam yetkiye sahip olması tarafsızlık esası ile bağdaşmaz. Bu konudaki
teknik olanaklara sahip bulunan PTT'den yararlanma ile bu kuruluşun bağımsız yet-
ki ile donatılmasını birbirine karıştırmamak gerekir. Radyo-televizyon yayınlarında
yetkilendirilecek tarafsız kamu tüzel kişisi gerekli sözleşmeleri yaparak bu alanda
PTT'den elbette ki yararlanabilir. Ancak yetkinin mutlaka tarafsız kamu tüzel kişisin
de olması gerekir. Radyo-televizyonunun siyasal iktidara bağımlı olmasını önlemenin
tek yolu budur. Anayasamız da 133. maddesinde bu yolu izlemiştir.
Burada, Türkiye'nin gündeminde olan «özel televizyon» konusuna da değinmemiz ge-
rekir. Anayasa Malıkemesinin de vurguladığı gibi, Anayasının 133. maddesi değişti
rilmedikçe Türkiye'de özel radyo-televizyon yayı,.7.cılığı yapılamaz . .A.nayasanın 26.
maddesinde yer alan «Bu fıkra hükmü, radyo, televizyon sinema veya benzeri yollarla
yapılan yayınların izin sistemine bağlanmasına engel değildir.» şeklindeki hüküm 133.
maddenin özel radyo-televizyona olanak verecek tarzda değiştirilmesi durumunda
yeni yaym sisteminin «izne bağlı» bir sistem olabileceğini göstermektedir. Esasen, özel
radyo-televizyon yayıncılığını kabul etmiş bulunan hemen tüm ülkelerde izin (ruhsat)
sisteminin öngörülmesi, bu alanda Devletlerin temkinli davranarak basın özgürlüğü
paralelinde bir radyo-televizyon özgürlüğünü tanımadıklarını ortaya koymaktadır.
Bizce de, Türkiye'de özel radyo-televizyona olartak verme zamanı yaklaşmaktadır. An-
cak bu konuda son derecede temkinli davranmak, izin verilecek kuruluşlarla ilgili ko-
şullan, yayın ilkeleri.ni özenle saptamak, izin verme ve denetleme yetkisini kullanacak
kuruluşun bilgili ve tarafsız kişilerden oluşmasını sağlayıcı bir sistem kurmak gerekir.
Aksi takdirde birçok ülkede bu konuda yaşa.nan kargaşa ortamı Türkiye yönünden
de sözkonusu olabilir. Uydu yayıncılığının verdiği teknik ola.nahlardan yararlanarak
başka ülkelerden Türkiye'ye yönelik yayın yapan ve kendilerini «Türkiye'nin ilk özel
televizyonu» olarak isimlendiren bazı kuruluşların yaratmak istedikleri fiili durum
dikkate alındığında kargaşa ortamına ilişkin tehlike çanlarının çaldığı görülür. Özel
televizyon yayıncılığına geçilecekse, ki bizce de geçilmesi zorunluluğu vardır; bunun
ancak,Anayasa'da gerekli değişikliği yapıp, gerekli yasal düzenlemeleri gerçekleştirip,
sağlıklı bir izin sistemine dayalı olarak başlamasına olanak verilebilir. Bunun dışın
daki girişimler fiili durum yaratmaktan ibaret sonucu belirsiz hareketlerden öteye gi-
demez. Türkiye'nin ilk özel televizyonları Türkiye'nin yasal düzenine dayanan, ondan
güç alan, yasalara bağlılık duygusunu taşıyan kuruluşlara ait olıııalıdır.
Son olarak, uydu yayınlarını
alan alıcı sistemlerinin kurulıııasındaki başıboşluğa de-
ğinelim: Bilindiği gibi, son yıllarda yabancı ülkelerden uydu aracılığı ile yapılan tv
yayınları kısmen Türkiye'den de izlenebilmektedir. Fakat bu tür yayınlar Türkiye'ye
yönelik olıııadıklarından ülkemizden izlenme olanağı her zaman değişebilmekte ve
çoğu zaman hiç izleyememeye dönüşebilmektedir. Türkiye'de bu konuda yasal boşluk
bulunmasından ve denetimsizlikten yararlanan bazı kişi ve kuruluşlar halkın uydu
yayınlarına olan ilgisini kullanarak büyük kazançlar sağlama yoluna girmişlerdir.
Milyonlarca lirayı bulan alıcı sistemlerini kurduranlar bir süre sonra bu sistemlerin
fonksiyonsuz kalması karşısında büyük zararlara uğramaktadırlar. Diğer yandan ise,
binaların üzerini dolduran dev çanak antenler kentlerimizin görünümünü bozmak-
tadır. Bu durumun bir an önce önlenmesi, uydu yayınlarının izlenebilmesi yönünden
yasal düzenlemelerin zaman geçirmeden yapılıııası zorunludur. Kablo tv. bu alanda
uygulanabilecek esaslı bir çözümdür. Özel televizyona olanak verecek yasal düzenle-
meler yapılırken bu konunun da ele alınması ve bir yandan tüketicinin, diğer yandan
ise kentlerimizin görünümünün korunması gerekir.»
a) Hukuki statüsü
7
Bkz.: ÖZTÜRK, s. 239.
RADYO - TELEVİzyoN REJİMİ 387
8
Bkz.: TOKGÖZ, Radyo - Televizyon Sistemleri, s. 75.
9
Bazı müellifler (örneğin bkz.: ONARAN, A.Ş.; TRT Kurumu «Türk İdare Dergisi,
1967, Sayı: 304, s. 82), «hükümetin siyasal zorunluluklarla TRT Kurumuna mü-
dahale olanağını yaratan 359 sayılı Kanı1nıın özerkliği tam olarak sağlamadığı"
görüşünü savunmuşlardır. Kanımızca, «başına buyrukluk" anlamına gelmeyen
özerkliğin bazı sınırlandırmalara tabi tutulması «Radyo - Televizyon Tekeli" sis-
teminin zorunlu sonucudur. Gerçekten, Radyo - Televizyon yayınlarının tekelden
yayınlanması sistemi kabul edilince, yürütme erkinin belirli koşullar altında bu
yayınlara müdahalede bulunması gerekecektir. Bütün sorun müdahale koşullarının
iyi saptanması ve kurumun «programları serbestçe düzenleme hakkı,,nın tüın ola-
rak ortadan kalkmasını sonuçlayacak bir uygulamaya gidilememesidir.
388 KİTLE İLETIŞIM HUKUKU
b) Görevleri
Görüldüğü gibi, 359 sayılı Kanuna göre, TRT Kurumu yurdun çeşitli
yerlerinde radyo ve televizyon istasyonları ve tesisleri kurmak ve işlet
mekle görevlendirilmiş olmakla beraber, bu görevini «Devlet adına» yapa-
cak, yani radyo-televizyon tekeli yine devlette olacaktı. 2. maddenin eski
şeklinde bulunmayan «Devlet adına» ibaresinin metne eklenmesi Kuru-
mun özerkliğinin kaldırılmasının doğal sonucudur.
c) Yönetimi
aa) Organları
aaaa) Kuruluşu
- Genel Müdür,
- Bakanlar Kurulu Kararnamesiyle atanacak üç üye,
- Üniversitelerin akademik konularda karar vermeye yetkili en yük-
sek organlarının seçtiği ikişer temsilci ile akademilerarası kurulun
seçtiği iki temsilciden oluşan ve Başbakanın çağrısı üzerine Anka-
ra'da toplanan Kurulca; hukuk, ekonoıni veya siyasal bilim, elekt-
rik veya elektronik, Türk dili, edebiyatı ve tarihi dallarında görev
yapan öğretim üyelerinden saptanacak ikişer aday arasından TRT
Seçim Kurulunca seçilecek birer üye,
- Devlet Konservatuvarı öğretim km·ulları, İstanbul Belediyesi Kon-
servatuvarı batı müziği bölümü öğretmenleri, Devlet Tiyatrosu
sanatkarları, Devlet Opera ve Balesi sanatkarları ve Cumhurbaş
kanlığı Senfoni Orkestrası sanatkarlarının kendi aralarından seçe-
cekleri ikişer temsilci ile Devlet Tiyatrosu Genel Müdürü ve Devlet
Opera ve Balesi Genel Müdürünün, Başbakanın çağrısı üzerineAn-
kara'da toplanarak saptayacakları iki aday arasında_n. TRT Seçim
Kurulunca seçilecek bir üye,
- Milli Eğitim Bakanlığı Türk Musikisinin Araştırma ve Değerlen
dirme Komisyonu üyeleri, İstanbul Belediyesi Konservatuvarı
Türk Musikisi bölümü öğretmenleri, İstanbul Belediyesi Konser-
vatuvarı Türk Musikisi Sanat Kurulu üyeleri, İstanbul Belediyesi
Konservatuvarı Türk Musikisi Icra Heyeti sanatkarlarının kendi
aralarından seçecekleri ikişer temsilcinin Başbakanın çağrısı üze-
rine Ankara'da toplanarak saptayacakları iki aday arasından TRT
Seçim Kurulunca seçilecek bir üye,
- Ankara, İstanbul ve İzınir'de sarı basın kartı taşıyan üyelerinin
sayısı en çok olan Gazeteciler Cemiyetleri tarafından seçilecek
birer; en fazla sayıda işçiyi temsil eden İşçi Sendikaları Konfede-
rasyonunca seçilecek üç; en fazla sayıda işvereni temsil eden İş
veren Sendikaları Konfedarasyonunca seçilecek üç; Türkiye Esnaf
ve Sanatkarları Konfederasyonunca seçilecek üç; Türkiye Ticaret
Odaları, Sanayi Odaları ve Ticaret Borsaları Birliğince seçilecek üç;
Türkiye Ziraat Odaları Birliğince seçilecek üç temsilciden meydana
gelen ve Başbakanın çağrısı üzerine Ankara'da toplanan Kurulca
RADYO - TELEVİzyON REJİMİ 391
bbbb) Görevleri
1568 sayılı Kanunla yapılan değişiklikten önce, 359 sayılı Kanun Yö-
netim Kuruluna Genel Müdürü inha yetkisini vermişti. Turizm ve Tanıt
ma Bakanının ise bu inha üzerine Bakanlar Kuruluna teklifte bulunma
yetkisi vardı. Değişiklikten sonra ise, Yönetim Kurulundan ve Turizm ve
Tanıtma Bakanından bu yetkiler alınarak, Bakanlar Kurulu atama işle
minde serbest bırakılmıştır.
rmın, Ankara, İstanbul ve İzmir'de en çok san basın kartı üyesi bulunan
gazeteci derneklerinin, Türkiye Ziraat Odaları Birliğinin, Türkiye Esnaf
ve Sanatkarlar Dernekleri Konfederasyonlarının, Türkiye Ticaret Odala-
rı, Sanayi Odaları, Sanayi Odaları ve Ticaret Borsaları Birliğinin, en çok
üyesi bulunan işçi ve işveren konfederasyonlarının, Türk Dil Kurumunun,
Türk Tarih Kurumunun, Türkiye Kızılay Derneğinin ve Halkevlerinin bi-
rer temsilcisinden kuruluyordu.
Genel Müdürün çağrısı üzerine yılda bir kez toplanan bu kurulun gö-
revi, TRT'nin Radyo-Televizyon yayınlan hakkında kamuoyunun düşünce
ve dileklerini saptamak ve sonuçlarını Yönetim Kuruluna bildirmekti.
bb) Personeli
359 sayılı Kanunun 46. maddesinde personelle ilgili ilginç bir hüküm
vardı. Buna göre, Kurumun sürekli kadrolarında çalışmıların f_niversite
ve yüksek okullarda öğretim üyesi veya yardımcısı olarak görev almaları
na, her derecedeki resmi öğretim kururtılarmda öğretmenlik yapmalarına,
esas görevlerini aksatmamak şartiyle Genel Il/füdürün tekJifi üzerine Yö-
netim Kurulunca izin verilebiliyordu. Kanımızca, bu hüküm ile Basın - Ya-
yın Yüksek Okullarının radyo ve televizyon bölümlerinin öğretim görevlisi
gereksinimi karşılanmak istenmiş ve böylece Kuruma }"eni elemanların
yetiştirilmesine TRT'nin de yardımcı olması amacı güdülmüştü. Bu okul-
ların radyo ve televizyona ilişkin mesleki derslerinde gerekli niteliklere
sahip öğretim görevlilerine büyük gereksinim duyulması sözügeçen hük-
mün yararlılığını geçmiş yıllarda ortaya koymuştur.
359 sayılı Kanun TRT personelinin görevleri sffasında bazı çok önemli
sırları öğrenebileceğini gözönünde tutarak, bunların sır sakJama yüküm-
lülüği.Lnü ayrıca belirtmişti. Kanuna göre, bunlar, öğrendikleri sırların
açıklanması sonucunu doğurabilecek tanıklıktan çekinme zorunluğunda
oldukları gibi, sır saklama yükümlülüğüne uymadıkları takdirde eylemle-
ri TCK 198. maddesinin kapsamına giriyordu.
359 sayılı Kanunun 1568 sayılı Kanunla değişik 24. maddesi, Kuru-
mun itibari sermayesini bir milyar lira olarak saptamış ve Bakanlar Ku-
rulunun bu sermayeyi bir katına kadar artırabileceğini öngörmüştü.
d) Yayınların düzeni
359 sayılı TRT Kanununun 11. maddesine göre, Kurum, hükümet bil-
dirilerini ve Hükümet adına yapılacak konuşmaları yayınlamakla yüküm-
lüydü. Sadece Hükümeti bağlayan bu konuşma ve bildirilerin Hükümete
ait olduğu yayın sırasında açıklanıyordu.
13
Bu ilkenin anlamı hakkında ayrıntılı bilgi için bkz.: DÖNMEZER, S.: Devletin Ül-
kesi ve Milleti ile Bütünlüğü ve Bölünmezliği İlkesi (İstanbul Üniversitesi Hukuk
Fakültesi 50. Yıl Armağanı, İstanbul 1973, s. 13 ve son.)
398 KİTLE İLETİŞİM HUKUKU
359 sayılı Kanunun 1568 sayılı Kanunla değişik 18. maddesi, TRT'nin
Devletin dış ilişkileri ile ilgili yayınlarda, Dışişleri Bakanlığının bildirece-
ği esaslan ve yorumlarda kaynak belirtilip belirtilmeyeceği konusundaki
görüşünü gözönünde bulundurmasını istemişti.
359 sayılı
Kanun, ulusal güvenliğin açıkça gerekli bldığı hallerde,
Başbakana veya onun görevlendireceği Bakana, TRT'nin bir yayınını veya
haberini yasaklama yetkisi vermişti. 17. maddeye göre, böyle bir yasakla-
ma kararının yazılı olması ve eğer acele hallerde sözlü bildirilmişse, der-
hal yazı ile tekrarlanması şarttı.
a) Genel olarak
14 359 sayılı Karnımın tilin sistemi hakkında daha ayrıntılı bilgi için bkz.: İÇEL, K.:
Türkiye'de Radyo - Televizyon Rejimi (İHFM., Cilt XLI, Sayı : 3-4, s. 122 ve son.).
RADYO - TELEVİzyON REJİMİ 401
15
Bu Karnın ile ilgili çalışmalara 1981 yılında MGK. nezdinde kurulan İhtisas Ko-
misyonlarında başlanılmıştır. Yabancı yayın örgütlerinin kuruluş ve işleyişleri de
incelenerek meydana getirilen taslak 1983 yılında Hükümete «istifade edilmesi»
amacı ile gönderilmiştir. Hükümet, bu taslağı da inceleyerek, çeşitli aşamalardan
geçen çalışmalarla hazırladığı kanun tasarısını Türkiye Radyo-Televizyon Kanu-
nu adı ile Danışma Meclisi Başkanlığına sevketıniştir. Dalıa sonra, MGK. İhtisas
Komisyonunda tekrar ele alınan tasarı bazı önemli değişiklikler yapılarak Milli
Güvenlik Konseyi Başkanlığına sunulmuştur. (Bu konuda özlü bilgi için bkz.: AZİZ,
A. : 2954 sayılı Türkiye Radyo - Televizyon Yasası «Amme İdaresi Dergisi, Cilt. 17,
Sayı: l Mart 1984, s. 79, dipnot 3»).
16
MGK, Türkiye Radyo -Televizyon Kurumu Kanunu Tasarısı ve Milli Güvenlik Kon-
seyi İhtisas Komisyonu Raporu (1/639).
17
İleride göreceğimiz üzere, 3984 ve daha sonra 6112 sayılı kanunların yürürlüğe
girmesiyle, 2954 sayılı kanun «TRT Kanunu» niteliğine dönüşmüştür.
402 KİTLE İLETİŞİM HUKUKU
2954 sayılı
Kanunun 4. maddesi radyo ve televizyon istasyonlarının
kurulması, işletilmesi,yönetilmeleri ve yayınlarının düzenlenmesinde şu
temel ilkelerin dikkate alınmasını öngörmüştür:
18 Bkz.:III, 1, 6.
19
İkinci Beş Yıllık Kalkınma Planında, yurdun her yerinde en az iki ayrı radyo prog-
ramının dinlenmesi hedef alınmıştı. Bu hedefe ulaşabilmek için 4574 Kw toplam
gücü olan 10 adet yüksek güçlü uzun ve orta dalga radyo verici istasyonu kurula-
rak hizmete konulmuştur. Bu istasyonlar TRT-I ve TRT-II adı altında şebeke yayını
yapmaktadır. 1983 yılı itibariyle, TRT-I yayınlan ülke nüfusunun %96.8'ini, TRT-II
yayınlan ülke nüfusunun % 67.6'sını kapsamaktaydı. Daha sonraki yıllarda ise,
kurulan daha yüksek güçlü radyo istasyonları ile ulaşılan kitlelerin kapsamı ge-
nişletilıııiştir. Diğer yandan Frekans Modülasyonlu (FM) radyo yayın şebekeleri ile
TRT-III ve TRT-IV yayınlan sürdürülmüştür. (1983 yılına kadarki bilgiler için bkz.:
TÜRKTYE 1983, Başbakanlık Basın - Yayın Genel Müdürlüğü, Ankara 1983, s. 415)
- Televizyona yönelik çalışmaların TRT Kurumunca yürütülıııeye başlamasından
sonra 31 Ocak 1968'de ilk televizyon yayım gerçekleştirildi. Başlangıçta sınırlı bir
alana iletilebilen ve haftada üç gün ola_rı yayınlar, 1971'de İzmir, 1972'de İstanbul
Çamlıca, Eskişehir, Edirne, Elmadağ, İzmit, Balıkesir, 1973'te de Zonguldak, Söke,
Bolu, Düzce ve Erzurum vericilerinin işletmeye açılmasıyla geniş bir izleyici kitle-
si tarafından izlenebilir duruma gelmiştir. Sonraki yıllarda kurulan yeni verici ve
aktancılarla yayının kapsamı daha da genişlemiştir. 1982'de haftada birkaç saatlik
olan renkli yayın 1984'de tüm programlan kapsamıştır. 1986'da TV-2, 1989'da TV-3
yayma başlamıştır. 1990 yılında GAP-TV, TV-5 (INT) ve daha sonra da TV-4'ün ya-
yına sokulması ile televizyon yayın programlarının sayısı altıya çıkmıştır.
RADYO - TELEVİZYON REJİMİ 403
- Yurt içine yapılan radyo ve televizyon yayınları ile kapalı devre te-
levizyon yayınlarının kanunda gösterilen esaslara uygunluğu Rad-
yo ve Televizyon Yüksek Kurulu tarafından gözetilir, denetlenir ve
değerlendirilir.
aa) Kuruluşu
bb) Görevleri
Kanunun 8. maddesi, kısa adı TRT olan Türkiye Radyo Televizyon Ku-
:rnmu'nun «tarafsız bir kamu tüzel kişisi» olduğunu belirterek, .A_nayasanm
133. maddesinin esb şeklinin isteğini yerine getirmiştir. Böylece, 2954 sa-
Kanun da lS71 kaldırılan «özerklilı» esasına 1982 Anayasımn
emrine uyarak yer vermemişti21 .
Görevleri
'.2954 sayılı Xanun (9. m), TRT Kurumunun görevlerini şöyle öngör-
20 Bu kısımda TRT salt 2954 sayılı Kanun çerçevesinde ele alınmıştır. TRT'nin 1993
den sonraki yasal durumu için ileride «B. Tekelin Kalkmasından Sonra Radyo - Te-
levizyon» kıs=a bakılmalıdır.
21 Buna karşılık 1993 değişikliği ile AY. nın 133/2. maddesi TRT'nin özerkliğini tekrar
getirmiştir.
RADYO - TELEVİıYON REJİMİ 407
Kanunun öngördüğü
TRT'nin bu görevleri, gerek L'l2.yasanın 19g,3
değişikliğinden
önceki 133. maddesinde düzenlenen esasle:ff;_n ve gerekse
Kanunun 4 ve 5. maddelerinde belirtilen yayın ilkeleri ve esaslarının pa-
ralelindeydi.
cc) Yönetimi
aaa) Organları
Görüleceği üzere, 2954 sayılı Kanun eski Kanundaki TRT Seçim Ku-
ruluna, Genel Danışma Kuruluna ve Siyasi Yayınlar Hakem Kuruluna yer
408 KİTLE İLETIŞIM HUKUKU
1°) Kuruluşu
Yönetim Kurulu üyeliğinin süresi dört yıldır. Süresi biten üyeler ile
herhangi bir nedenle Kuruldan ayrılanların yerine yeniden atama yapılır.
Süreleri sona eren üyelerin yeniden atanmaları mümkündür. Herhangi
bir nedenle üyeliğin normal süreden önce sona ermesi durumunda eski
üyenin kalan süresini tamamlamak üzere aynı usulle yenisi atanır.
2°) Görevleri
Görev süresi dört yıl olan ve süre sonunda yeniden atanabilen Genel
Müdür, milli güvenliğin ve kamu düzeninin gerekli kıldığı, Devlet memu-
410 KİTLE İLETİŞİM HUKUKU
bbb) Personeli
23
Bugün ise, 6112 sayılı kanıınıın 45. maddesi gereğince bu kanunda öngörülen yayın
ilke ve esaslarına uygun yayın yapmakla yükümlüdür.
412 KİTLE İLETİŞİM HUKUKU
2954 sayılı Kanun siyasal yayınlarla ilgili olarak önemli bir düzenle-
me getirmiştir. 19. maddedeki bu düzenleme şöyledir: «Türkiye Radyo-Te-
levizyon Kurumunun yayın esaslarına uymak, cevap hakkı doğuracak ni-
telikte olmamak ve siyasi çıkar amacı taşımamak kaydıyla, mevzuat veya
idari kararlarla yürürlüğe konan ve halkın katılımı ile başarıya ulaşabile
cek Hükümet uygulamalarının; gerekçelerinin, yararlarının_. vecibelerinin,
usul ve esaslarının kamuoyuna benimsetilmesini amaçlayan tanıtıcı radyo
ve televizyon programları .. yayınlanır.»
Kanun, 20. maddeye göre bir yayın yapıldıktan sonra, bunu dengele-
mek amacıyla hemen ardından veya aynı bülten içerisinde karşı görüşleri
almak için çaba harcamak ve yayınlamak zorunluluğundan TRT'yi kur-
tarmıştır. Böylece, TRT mikrofon ve ekraıılannın siyasi partilerin mono-
polüne girmesi engellenmek istenmiştir. Bizce bu durum TRT dinleyici ve
izleyicisine duyulması gereken saygının olumlu bir ifadesidir.
Örgün eğitimle ilgili yayınlarda ise programlar TRT ile Milli Eğitim
Bakanlığınca ortaklaşa düzenlenir. Bu tür programların yayın hizmet gi-
derleri de açık öğretim programlarında olduğu gibi ödenir.
1 °) Genel olarak
Basında cevap ve düzeltme hakkını incelerken belirttiğimiz gibi 25 ,
bu hak, kişilerin haysiyet ve şerefine dokunan veya kişilerle ilgili gerçeğe
aykırı yayınlara karşı, ilgililere, kendilerini savunabilmeleri için hukuk
düzenince tanınmıştır. Haberleşme özgürlüğünün kötüye kullanılmasını
önlemek amacını güden bu hakkı, Anayasamızın 32. maddesi anayasal bir
hak haline getirmiş ve düzenlenmesini kanunlara bırakmıştır.
24
Bu başlık altında 2954 sayılı kanunun 27. maddesi çerçevesinde cevap ve düzeltme
hakkı açıklanmıştır. Bugün yürürlükte bulunan 6112 sayılı kanun cevap ve düzelt-
me hakkı yönünden TRT'yi kapsamına almadığı için TRT için bu özel hükümlerin
uygulanmasına devam edilecektir.
25
Bkz.: Üçüncü Bölüm, S 2, B, IV, 3.
416 KİTLE İLETİŞİM HUKUKU
«Haysiyet ve şerefe
dokunacak» ve «gerçeğe aykırı» nitelikte bulunma
koşullan hakkında, basında cevap ve düzeltme hakkını incelerken belirt-
tiğimiz esaslar burada da geçerlidir 26 .
26
Bkz.: Üçüncü Bölüm, S 2, B, Iv, 3, b.
27 Farklı görüş: GÖLCÜ'".h:LÜ, F.: Radyo - Televizyonda Düzeltme ve Cevap Hakkı
(SBFD., 1965, No.: 4, s. 134 ve son.).
RADYO - TELEVİzyoN REJİMİ 417
28
Bkz.: Üçüncü Bölüm, S 2, B. IV, s, 3, c, aa.
418 KİTLE İLETİŞİM HUKUKU
sın Kanunu ise, mirasçılardan yalnız birinin, ölenin yerine cevap hakkını
kullanabileceğini belirtmiştir.
359 sayılı
Kanunun 20. maddesi, olayın veya konuşmanın anında ve
doğrudan doğruya radyo ve televizyon ile yayınlanmasını «canlı yayın»
olarak adlandırarak, bu tür yayınlarla işlenen suçlarda ve haksız fiillerde
vap metninin Kamına uygun olmaması veya suç niteliğinde bulunması halinde bu
metni Ankara Sulh Ceza Hakimliğine gönderecek olan Genel N[üdürlüktü. Bundan
başka, Sulh Ceza Hakimine karar vermek için tanınan süre sadece yirmidört saat
idi. 2954 sayılı Kanun, mahkemeye başvurma yükümlülüğünü ilgiye yükleyerek
ve hakimin karar verme süresini bir gün uzatarak cevap hakkının kullanılmasını
zorlaştırmıştır.
32
359 sayılı Kanunda bu süre de yirmidört saattir.
33
359 sayılı Kanundaki süre üç tam gündür.
34
Bkz.: LÖFFLER, II, s. 257.
420 KİTLE İLETİŞİM HUKUKU
Kanun, metne dayanılarak veya tesbit yolu ile yapılan yayınlarda is-
pat bakımından herhangi bir tartışmalı durumu önlemek için, metinlerin
ve tesbitlerin yayın tarihinden başlayarak yetmiş beş gün süre ile saklan-
masını öngörmüştür. Buna karşılık, tesbitlerden yararlanmaksızın yapı
lan naklen yayınlar ile müzik yayınlarında böyle bir zorunluluk yoktur.
Eğer bir yayın yasama, yürütme ve yargı organlarınca soruşturmaya veya
kovuşturmaya ya da araştırmaya konu olmuş ise, yayına ait metin veya
tesbitler bu işlemlerin sonuçlandığı yetkili makam tarafından Kuruma
yazı ile bildirilmesine kadar saklanır (29. madde).
36
Federal Almanya'da, federe devletlerin medya yasala._rı, basın kanunlarının dönem-
sel yayınlarla ilgili olarak kurdukları ceza sorumluluğu sistemi paralelinde bir sis-
tem öngörmüşlerdir. Buna göre, her radyo-televizyon kuruluşu, yayınlan suç unsur-
larından arındırma ile görevli olan ve yasada gösterilen koşullara sahip bulunan bir
sorumlu müdür (Verantwortlicher Redakteur) veya sorumlu müdürler atayacaktır.
(Örneğin, Landesmediengesetz Baden-Württemberg, § 52). Bu kişi veya kişiler, sözü
geçen görevlerini kasten veya taksirleri ile yerine getirmedikleri takdirde bir yıla
kadar hürı--iyeti bağlayıcı ceza veya para cezası ile cezalandırılırlar. Sorumlu müdü-
rün diğer suç faillerinin eylemlerine iştiraki olduğunun saptanması durumunda ise
ceza sorumluluğu genel hükümlere göre belirlenir (Aynı Kanunun 81. paragrafı).
422 KİTLE İLETİŞİM HUKUKU
Kurum personelinin sorumlu olmadığı bir yayın türü de, yukarıda be-
lirttiğimiz
gibi, TRT istasyonları dışındaki radyo ve televizyon kuruluşla
rından naklen yapılan yayınlardır. Kanun bu tür yayınların denetlenmesi
olanağının bulunmaması nedeniyle bir sorumsuzluk kuralı koymuştur.
Ancak, kanımızca, naklen yayın sırasında suç teşkil ettiği açıkça görülen
bir durumun yayının kesilmesi suretiyle önlenmesi olanağı varsa, bunu
yapmayan görevlilerin sorumlu tutulmaları gerekir.
gibi önemli bir kitle haberleşme aracının uzun zaman ceza tehdidi altında
tutulmaması arzusu gösterilebilir 38 .
Aynı
amaca yönelik bir başka hüküm 28. maddenin 5. fıkrasında bu-
lunmaktadır. Buna göre, yayın yoluyla suç işlendiği iddia edilerek kişi,
kurum ve kuruluşlarca açılan ceza davalarında personel TRT Kurumu
avukatlarınca savunulabilir.
38
GÖLCÜKLÜ, Haberleşme Hukuku, s. 159.
424 KİTLE İLETİŞİM HUKUKU
1- Genel olarak
dalgalar veya diğer yollarla yapılan radyo, televizyon ve isteğe bağlı yayın
hizmetleriyle ilgili hususları kapsar" hükmünü içerdiği içindir ki, ister
özel ister kamusal tüm radyo-televizyon kuruluş ve yayınlan hakkında
uygulanacaktır. Diğer bir deyişle, Türkiye'de radyo-televizyon rejiminin
ana kaynağı 3984 sayılı kanun iken bundan böyle 6112 sayılı kanundur.
6112 sayılı kanunun 45. maddesi "8 inci maddede belirtilen yayın
ilkeleri ile bu kanunun yayın hizmetlerinde ticari iletişimi düzenleyen hü-
kümleri, Türkiye Radyo-Televizyon Kurunu yayınları hakkında da uygula-
nır." hükmüne yer vererek bu konudaki duraksamaları ortadan kaldırdığı
gibi, söz konusu yükümlülüğün yerine getirilmemesi durumunda "Türkiye
Radyo-Televizyon Kurumu ihlalin niteliği açıkça belirtilerek Üst Kurul-
ca uyarılır ve yükümlülüğün yerine getirilmesi ilgili Bakanlığa bildirilir"
hükmü ile yaptırım konusundaki boşluğu da doldurmuştur. Yeni yasanın
bu önemli düzenlemesinin nedenleri Gerekçe'de şu şekilde açıklanmıştır
: "Kamu yayın kuruluşları ile özel yayın kuruluşlarının ayrı kurallara ve
denetime tabi olması, Avrupa Birliği müktesebatına uyum çerçevesinde ya-
pılan tarama sürecinde eleştirilmiş ve bu durumun özel yayın kuruluşları
açısından haksız rekabete neden olduğu değerlendirmeleri yapılmıştır. Bu
bağlamda Tasarı ile 3984 sayılı Kanunun ilk halinde olduğu gibi, TRT'
nin de denetiminin Üst Kurul tarafından gerçekleştirilmesi sağlanmakta
dır." (S.Sayısı:568).
Bu şekilde, 3984 sayılı Kanun gibi yeni 6112 sayılı kanun da AY. 133.
maddesi doğrultusunda, radyo-televizyon yayınları bakımından çoğulcu
bir sisteme olanak vermiştir. Bu yeni rejim «özel kuruluşların ve kamu
kuruluşlarının» bulunduğu çoğulcu bir sistem özelliğini taşımaktadır.
RADYO - TELEVİ2YON REJİMİ 427
a) Genel olarak
Anayasanın 133. maddesi, radyo ve televizyon istasyonlarının kurul-
masının ve işletilmesinin
kanunla düzenlenecek koşullar çerçevesinde
serbest olduğunu belirterek devlet tekeline son verirken, yine Anayasanın
26. maddesi ise radyo-televizyon yayınlarının izin sistemine bağlanabi
leceğini öngörmek suretiyle yasal düzenlemenin yönünü çizmiştir. 3984
sayılı kanun Anayasanın gösterdiği bu yönde, hemen bütün dünyada oldu-
ğu gibi radyo-televizyon yayınlarında «izin ve lisans» rejimini getirmiştir.
6112 sayılı kanun da aynı yolu izleyerek 26 ve 27. maddelerinde "frekans
planlaması, yayın tahsisi ve yayın lisansı" konularım düzenlemiştir. Bu
hükümlere göre, medya hizmet sağlayıcı kuruluşlar, kablo, uydu, karasal
ve benzeri ortamlardan yayın yapabilmeleri için her bir yayın tekniği ve
ortamına ilişkin olarak Üst Kuruldan ayn ayn lisans almak zorundadır.
Yayın lisans süreleri on yıldır. Lisans süresi sonunda boşalan karasal ya-
yın kapasitesi Üst Kurulca yeniden ihale edilir. Aşağıda göreceğim.iz üzere
TRT'nin bütün bu konularda ayrıcalık.lan vardır.
3- Yayınların denetlenmesi
Yeni rejimin bir başka temel özelliği tüm radyo-televizyon yayınlan
bakımından merkezi denetim sistemine yer vermesidir. Bu denetim Radyo
ve Televizyon Üst Kurulu tarafından gerçekleştirilir. 6112 sayılı Kanunun
37/1-e maddesi gereğince, Üst Kurul "Türkiye Cumhuriyeti toprakların
da yerleşik medya hizmet sağlayıcılarının yayın hizmetlerini, bu Kanun
hükümlerine ve Türkiye Cumhuriyetinin taraf olduğu uluslararası and-
laşmalara uygunluğu açısından izlemek ve denetlemek" yetkisine sahip
olduğu gibi, "Türkiye Cumhuriyeti Topraklarında yerleşik olmayan, ancak
Türkiye Cumhuriyeti yargı yetkisi altında bulunan medya hizmet sağlayı-
428 KİTLE İLETİŞİM HUKUKU
a) Genel olarak
Kamusal nitelikteki tüm radyo-televizyon kuruluşları özel kuruluş
larla birlikte 6112 sayılı kanunun kapsamına girerler. Bu nedenle, «kanal
ve frekans bandı tahsisi ile yayın izni ve lisansı» konularında Üst Kurul'a
başvurmak zorunda oldukları gibi, yayın denetimleri de keza bu kurul ta-
rafından yapılır. Yasanın 26. maddesinin 3. fıkrası gereğince, "Kamu kurum
ve kuruluşlarının ikaz, duyuru ve eğitim maksadıyla karasal radyo veya
televizyon yayını yapma talebinde bulunmaları halinde; bu talepler yapıla
cak protokol çerçevesinde Türkiye Radyo-Televizyon Kurumundan hizmet
alınarak karşılanır. Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihte kanunlarında
radyo ve televizyon yayını yapabileceklerine ilişkin hüküm bulunan kurum
ve kuruluşlardan Türkiye Radyo-Televizyon Kurumu tarafından herhangi
bir ücret alınmaz. Türkiye Radyo Televizyon Kurumu haricindeki kamu
kurum ve kuruluşlarına kanal, frekans veya multipleks kapasitesi tahsisi
yapılmaz.".
Yeni rejim kamu kuruluşları içinde sadece TRT'ye bazı yönlerden ay-
rıcalık tanım.ıştır.
Bu ayrıcalıklı durum, bir yandan Anayasa'dan, bir yan-
dan 6112 sayılı kanundaki bazı özel hükümlerden ve diğer yandan ise
2954 sayılı kanunun halen yürürlükte olmasından kaynaklanmaktadır.
hinden itibaren iki yıl içinde kullanılmayan veya kullanımına son verilen
kanal, frekans ve multipleks Üst Kurul tarafından yeniden değerlendirilir.
Tahsisten sonra, Türkiye Radyo-Televizyn Kurumunun ilave karasal yayın
ihtiyacının ortaya çıkması halinde, kapasite imkanları ölçüsünde bu hu-
sus da yukarıdaki çerçevede değerlendirilir.".
2- Özel kuruluşlar
6112 sayılı Kanunun 19. maddesi özel medya hizmet sağlayıcı kuru-
luşların şirket yapılan ve hisse oranları ile ilgili olarak uymaları gereken
koşulları öngörmüştür:
- Bir anonim şirket ancak bir radyo, bir televizyon ve bir isteğe bağlı
yayın hizmeti sunabilir. Medya hizmet sağlayıcı kuruluşlar, yayın
lisansının verilmesinden sonra da ana sözleşmelerine bu esaslara
aykırı hükümler koyamazlar.
- Bir gerçek veya tüzel kişi doğrudan veya dolaylı olarak en fazla
dört karasal yayın lisansına sahip medya sağlayıcı kuruluşa ortak
olabilir40 .
- Gerçek kişiler için eşler ile üçüncü derece dahil olmak üzere üçüncü
dereceye kadar kan ve kayın hısımlara ait hisseler de aynı kişiye
aitmiş gibi değerlendirilir.
- Yerli veya yabancı hissedarlar hiç bir şekilde imtiyazlı hisse senedi-
ne sahip olamazlar
- Yayın lisansı verilen bir anonim şirketin hisse devirleri, devir tari-
hinden itibaren otuz gün içinde ortakların ad ve soyadları ile hisse-
lerin devri sonucunda oluşan ortaklık yapısı ve oy payları hakkında
bilgilerle birlikte Üst Kurula bildirilir.
39
20.8.2016 tarihli ve 6745 sayılı Kanunun 67. maddesi ile yasada yer alan "vakıflar",
ibaresi madde metninden çıkarılmıştır.
40
İlgili yönetmelikte bu konuda ayrıntılı hükümler vardır: Birden Çok Medya Hiz-
met Sağlayıcıya Ortaklıkla İlgili Uygulama Usul ve Esaslan Hakkında Yönetmelik
(RG.16 Aralık 2011, Sayı: 28144). Yönetmeliğin son değişikliği için bkz.: RG. 10 Ocak
2013, Sayı: 28524.
432 KİTLE İLETİŞİM HUKUKU
1- Kuruluşu
3984 Sayılı Kamın, radyo ve televizyon faaliyetlerini düzenlemek
amacıyla, özerk ve tarafsız bir kamu tüzelkişiliği niteliğinde Radyo ve Te-
levizyon Üst Kurulu kurmuştur. Bu kurulun göreve başlaması ile birlikle
2954 sayılı kanun tarafından kurulmuş bulunan Radyo ve Televizyon Yük-
sek Kurulu'nun görevi sona ermiştir. Görevi sona eren Yüksek Kurulun
TRT Genel Müdürü ve Yönetim Kurulu üyelerinin atanmasına ilişkin yet-
kileri Üst Kurula, 3984 sayılı Kanunla Üst Kurul'a geçen diğer yetkileri
dışındaki yetkileri ise TRT Yönetim Kurulu'na geçmiştir (m. 36).
3984 sayılı kanun yerine yürürlüğe giren 6112 sayılı kanunun 34.
maddesi de Üst Kurul'un kuruluşu ile ilgili olarak şu hükmü içermektedir:
"Radyo, televizyon ve isteğe bağlı yayın hizmetleri sektörünü düzenlemek ve
denetlemek amacıyla, idarf ve mali özerkliğe sahip, tarafsız bir kamu tü-
zel kişiliği niteliğinde Radyo ve Televizyon Üst Kurulu kurulmuştur. - Üst
Kurul, bu Kanun ve mevzuatta kendisine verilen görev ve yetkileri kendi
sorumluluğu altında bağımsız olarak yerine getirir ve kullanır.- Üst Kurul,
bu Kanunda ve 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanununda
belirtilen usul ve esaslar çerçevesinde kendisine tahsis edilen malı kaynak-
ları görev yetkilerinin gerektirdiği ölçüde, kendi bütçesinde belirlenen usul
ve esaslar dahilinde serbestçe kullanır. Üst Kurulun malları Devlet malı
niteliğindedir, haczedilemez.".
41
Üst Kurulun çalışma usul ve esaslan yönetmelikte ayrıntılı şekilde düzenlenmiştir:
Radyo ve Televizyon Üst Kurulunun Çalışma Usul ve Esaslan Hakkında Yönetme-
lik (RG.16 Aralık 2011, Sayı: 28144).
434 KİTLE İLETİŞİM HUKUKU
Karar yeter sayısı olmak şartıyla seçimde en çok oyu alan boş üyelik
sayısı kadar aday seçilmiş olur. Seçim sonucu Resmi Gazetede yayımlanır.
Üst Kurul üyelerinin görev süresi altı yıldır. Üyelerin üçte biri iki yıl
da bir yenilenir. Üyelerin görev süresinin bitiminden iki ay önce; üyelik-
lerde herhangi bir sebeple boşalma olması halinde, boşalma tarihinden
veya boşalma tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi tatildeyse tatilin
bitiıninden itibaren bir ay içinde aynı usulle seçim yapılır. Bu seçimler-
de, boşalan üyeliklerin siyasi parti gruplarına dağılımı, ilk seçimde siyasi
parti g-rupları kontenjanına seçilen üye sayısı ve siyasi parti gruplarının
halihazırdaki oranı dikkate alınmak suretiyle yapılır. Üyeliklerdeki boşal
ma sebebiyle yapılan seçimlerde seçilen üyeler, yerine seçildikleri üyelerin
görev süresini tamamlar.
Üst Kurul, üyeleri arasından iki yıl için bir Başkan ve bir Başkan Ve-
kili seçer. Üst Kurul, Başkan tarafından, Başkanın bulunmadığı hallerde
Başkan Vekili tarafından yönetilir ve temsil edilir.
2- Görev ve yetkileri
RTÜK, tam gün esasına göre çalışır,haftada en az bir defa olmak üze-
re, en az beş üyenin hazır bulunması ile toplanır ve en az beş üyenin aynı
yöndeki oyuyla karar alır. Çekimser oy kullanılamaz.
RADYO - TELEVİzyoN REJİMİ 437
V. Yayınların Düzeni
6112 sayılı
kanunun 8. maddesinde gereğince, medya hizmet sağlayı
cıları, yayınhizmetlerini kamusal sorumluluk anlayışıyla yasada öngörü-
len ilkelere uygun olarak sunarlar. Yayın hizmetleri;
a) Türkiye Cumhuriyeti Devletinin varlık ve bağımsızlığına, Devle-
tin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğüne, Atatürk ilke ve in-
kılaplarına aykırı olamaz.
42
Bu cümleden sonra yer alan "Terör eylemini, faillerini ve mağdurlarını terörün
438 KİTLE İLETİŞİM HUKUKU
amaçlarına hizmet eder şekilde sunamaz" cümlesi 2.1.20 l 7-KHK-680/18 md. ile
yasa metninden çıkarılmıştır.
43
25.04.2013 tarihli ve 6462 sayılı kanun ile 6112 sayılı kanundaki tüm "özürlülük" ve
"özürlüler" terimleri "engellilik" ve "engelliler" olarak değiştirilmiştir.
44 "Dava; davacı şirkete ait ....... logolu televizyon kanalında 16-17. 7.2011 tarihlerin-
de yayınlanan reklamların 6112 Sayılı Kanunun 8. maddesinin 1. fıkrasının (h)
bendinde yer alan 'Alkol, tütün ürünleri ve uyuşturucu gibi bağımlılık yapıcı mad-
de kullanımı ile kumar oynamayı özendirici nitelikte olamaz' hükmünü ihlal etti-
ğinden bahisle uyarı cezası verilmesine dair Radyo ve Televizyon Üst Kurulu'nun
3.8.2011 tarih ve 2011/46-25 numaralı kararının iptali istemiyle açılmış; İdare Mah-
kemesi'nce; 16-17.7.2011 tarihlerinde yayınlanan futbol maçlarındaki reklamlarda
7 saniyelik süreler ile tuttur.cam isimli at yarışı, spor toto ve basketbol bahislerinin
oynandığı sitenin reklamının alt yazı şeklinde ekrana getirildiği, alt yazıda; Bahse
gireriz, tuttur.cam, Maç biter, kazanmak bitmez, Tuttur.cam ifadelerine yer verildi-
ği, Tuttur.cam adlı sitenin Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü'nün altında kurulmuş
olan Spor Toto Teşkilat Başkanlığı'nca ruhsatlandırılmış olan spor müsabakaları
nın tahminine dayanan sanal iddia bayilerinden birisi olup yasalara uygun olarak
kurulmuş bir bahis sitesi olduğıı, yasalara uygun olarak alınması gereken izinle
kurulan bir bahis sitesi olması ve bu sitede oynanan spor müsabakalarının tahmi-
nine dayalı oyunların kumar niteliğinde kabul edilmemesi gerektiği gerekçesiyle
yayın kuruluşunun uyarılmasına dair davaya konu işlemin iptaline karar verilmiş,
bu karar davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava konusu işlemin yukarda özetlenen gerekçeyle iptali yolundaki temyize konu
İdare Mahkemesi kararında, 2577 Sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 49.
maddesinin 1. fıkrasında sayılan bozma nedenlerinden hiçbirisi bulunmadığından,
temyiz istemi yerinde görülmemiştir." (Danıştay 13.D., 12.11.2012, 1257/2915).
RADYO - TELEVİ2YON REJİMİ 439
i) Suçlu olduğu yargı kararı ile kesinleşmedikçe hiç k.imse suçlu ilan
edilemez veya suçluymuş gibi gösterilemez; yargıya intikal eden
konularda yargılama süresince, haber niteliği dışında yargılama
sürecini ve tarafsızlığım etkiler nitelikte olamaz.
Müstehcen olamaz.
45
"Dava; davacı şirkete ait ...... logosuyla yayın yapan televizyon kanalında ....... ta-
rihlerinde yayınlanan" ........ Miss Turkey" adlı programda 6112 sayılı Kanun'un 12.
maddesinin 2. fıkrasında belirlenen yayın ilkesine aykırı davranıldığından bahis-
le "uyarı" müeyyidesi uygulanmasına ilişkin Radyo ve Televizyon Üst Kurulu'nun
16.06.2011 tarih ve 2011/37 sayılı toplantısında verilen 63 sayılı kararın iptali iste-
miyle açılmış; İdare Mahkemesi'nce; 16, 17 ve 21 Nisan 2011 tarihlerinde yayınla-
nan" ...... Miss Turkey" adlı programda, programın destekleyeni olan ..... markası-
nın görsel ve işitsel olarak sık sık ekrana getirildiği ve ..... markasının reklamının
yapıldığı açık olduğundan, davacı yayın kuruluşuna 6112 sayılı Kanun'un 32. mad-
desinin 2. fıkrası uyarınca uyarı cezası verilmesine ilişkin dava konusu işlemde hu-
kuka aykırılık görülmediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, bu karar
davacı şirket tarafından temyiz edilmiştir.
Davanın yukarıda özetlenen gerekçeyle reddi yolundaki temyize konu İdare Mah-
kemesi kararında, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 49. maddesinin 1.
fıkrasında sayılan bozma nedenlerinden hiçbirisi bulunmadığından, temyiz istemi
yerinde görülmemiştir." (Danıştay 13.D., 21.02.2014, 3892/517).
440 KİTLE İLETİŞİM HUKUKU
6112 sayılı kanunun 7/1. maddesi, savaşlar, terör amaçlı saldırılar, do-
ğal afetler ve benzeri olağanüstü durumların ortaya çıkardığı kriz zaman-
larında da ifade ve haber alma özgürlüğünün esas olduğunu, yayın hiz-
metlerinin önceden denetlenemeyeceğini ve yargı kararları saklı kalmak
kaydıyla durdurulamayacağını belirttikten sonra, millı güvenliğin açıkça
gerekli kıldığı hallerde yahut kamu düzeninin ciddi şekilde bozulmasının
kuvvetle muhtemel olduğu durumlarda, Başbakan veya görevlendirece-
ği bakanın geçici yayın yasağı getirebileceğini öngörmüştür. Bu kararlar
aleyhindeki iptal davaları doğrudan Danıştay'da açılır. Danıştay bu da-
valara öncelikle bakar ve karara bağlar, yürütmeyi durdurma talepleri
hakkında kırksekiz saat içerisinde karar verir.
2954 sayılı kanun TRT ile ilgili olarak bir yayın zorunluluğu koymuş
tur. Şöyle ki, TRT, TBMM Genel kurul çalışmalarım radyodan dengeli ve
tarafsız bir uıı~uııut: özetleyen yayın yapar. Ayrıca, Kuruma tahsis edilen
TV kanallarından biri olan TRT 3'ten TBMM TV aracılığıyla TBMM faa-
liyetini yansıtır. TBMM faaliyetlerinin hangi yansıtılacağı husu-
su, TBMM Başkanlığı ile TRT Genel Müdürlüğünce birlikte hazırlanacak
protokolde belirlenir (2954 sayılı kanunun 5767 sayılı kanunla değişik
21/1.m.)
Tele-alışveriş yayınları
hariç her türlü reklam yayınlarının oranı, bir
saat başından bir sonraki saat başına kadarki yayın içinde yüzde yirmiyi
aşamaz. Bu orana, program desteklenmesi ve yayıncının kendi program-
larının tanıtımına ayrılan süre ile ürün yerleştirme dahil değildir. Sinema
ve televizyon için yapılmış filmler ile haber bültenleri ve çocuk programla-
rı, pilanlanan yayın süreleri otuz dakikadan fazla olması halinde, her otuz
dakikalık yayın süresi için bir kez olmak üzere reklam ve tele-alışveriş ile
kesilebilir. Dini tören yayım içine hiçbir şekilde reklam ve tele- alışveriş
yayını yerleştirilemez (10.m.).
6112 sayılı
Kanunun 18. maddesi 3984 sayılı Kanunun 28. maddesin-
de olduğu
gibi, radyo ve televizyon yayınlarına karşı cevap ve düzeltme
hakkını ayrıca düzenlemiştir. Ancak yeni yasa 45. maddesinde TRT'ye uy-
gulanacak hükümleri arasına 18. maddesini almadığı için, daha önce açık
ladığımız 2954 sayılı yasanın 27 maddesinde düzenlenmiş bulunan cevap
ve düzeltme ile ilgili farklı hükümlerin TRT yayınlarına uygulanmasına
devam edilecektir. Kanımızca, böyle bir farklılık yaratılmasının haklı bir
açıklaması olamaz. Bu haksız farklılık Avrupa Birliği müktesebatına da
aykırı olup, bu alandaki taramalara takılacak niteliktedir.
RADYO - TELEVİzyON REJİMİ 443
6112 sayılı yeni yasanın 18 maddesi Anayasa hükmü ile çelişen budu-
rumu düzelterek "şeref ve haysiyeti ihlal edici" veya "gerçeğe aykırı" yayın
lara karşı cevap ve düzeltme hakkının kullanılabileceğinden söz etmiştir.
«Haysiyet ve şerefe
dokunacak» ve «gerçeğe aykırı» nitelikte bulunma
koşulları hakkında, basında cevap ve düzeltme hakkım incelerken açıkla
dığımız esaslar radyo ve televizyonda cevap ve düzeltme hakkı yönünden
de geçerlidir47 .
47
Yargıtay 19.CD. de, basında cevap ve düzeltme hakkına ilişkin esas ve kriterlerin
radyo ve televizyon yayınlarında cevap ve düzeltme hakkı yönünden de uygulana-
cağını vurgulamıştır: "Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 13.2.2007 tarih ve 2007/7-28
E, 2007/34 K. sayılı kararında da; 5187 Sayılı Basın Kanunu kapsamındaki cevap
ve düzeltme istemleri hususunda yapılan değerlendirmede; "Demokratik toplumlar,
temel hak ve özgürlüklere dayanan toplumlardır. Bu tür toplumlarda Devletin gö-
revi, temel hak ve özgürlükleri korumak ve geliştirmektir. Temel hak ve özgürlükler
arasında düşünce ve kanaati açıklama özgürlüğünün önemli bir yeri bulunmakta-
dır. Bu özgürlüğün kullanılabilmesinin en önemli yollarından birisi de basındır.
444 KİTLE İLETİŞİM HUKUKU
Kanun, 2954 sayılı Kanunda olduğu gibi, yayınların türü ile ilgili
herhangi bir koşul koyınadığı içindir ki, ister haber ister yorum türünde
olsun ya da ön hazırlıktan geçtikten sonra veya canlı olarak yayınlanan
programlar olsun koşulları varsa cevap ve düzeltme hakkı doğabilir. Daha
önce, 2954 sayılı Kanunu incelerken belirttiğimiz üzere yayınlama zorun-
luluğu bulunan yayınlara karşı da bizce cevap ve düzeltme hakkı kullanı-
Kanımızca, 2954 sayılı Kanunda olduğu gibi, 3984 sayılı Kanun yü-
nünden de siyasal cevap ve düzeltme hakkını kullanabilecekleri
kabul edilmelidir.
sorumlu müdüre aittir. Böylece, yeni yasa suçlar ve haksız fiillerden bir-
likte sorumluluk esasını koymuş olup, madde gerekçesinde de yasa hük-
münün dışında başkaca bir açıklama bulunmamaktadır (TBMM. S.Sayı
sı:568).
§ 1. GENEL BİLGİLER
A. SİNEMANIN TARİHÇESİ
1
BARNOUW, s. 13, 14.
2
BARNOUW, s. 16, l 7;Ansiklopedik Bilgiler, s. 131.
3
BARNOUW, s. 18 ve son.
452 KİTLE İLETİŞİM HUKUKU
I. Genel olarak
4 BARNOUW, s. 20 ve son.
5 TİKVEŞ, Sinema Filmlerinin Sansürü, s. 9.
6
BERTHOLD, F. J.-HARTLIEB, H.: Filmrecht, München 1957, s. 205.
SİNEMA - VİDEO REJİMİ 453
Filmlerin oynatılması için verilen izin üç ay süre ile geçerli olup, bu sü-
renin sonunda yeniden izin alınması zorunluydu. Eski Sovyet Rusya'da
birçok film ideolojik açıdan zararlı görülerek yasaklanmıştırıo_
1- Genel olarak
a) Öz denetim komisyonları
Federal Almanya'da 21.4.1949 tarihinde, film yapımcıları ile işletme
cileri ve sinema salonu sahipleri "Film Endüstrisi Üst Örgütü" (Spitzenor-
ganisation der Filmwirtschaft) adında özel hukuk tüzel kişiliğine sahip
bir örgüt kurmuşlardır. Bu örgüt, sinema filmlerini denetlemek için "Film
Endüstrisinin Gönüllü Kendi Kendini Denetlemesi" (Freiwillige Selbst-
kontrolle der Filmwirtschaft) adım taşıyan bir kuruluş oluşturmuştur 14 .
FSK remzi ile anılan bu kuruluş Wiesbaden15 kentinde çalışmakta
ve görevlerini "Çalışma Komisyonu", "Büyük Komisyon" ve "Hukuk Ko-
12
TİKVEŞ, Sinema Filmlerinin Sansürü, s. 125-126; BERTHOLD-HARTLIEB, s. 222
ve son. Bu sistem için ayrıca bkz.: AKGÜNER, T. : A.B.D. ve İngiltere'deki Film San-
sürü Hakkında Not (Sinema Filmlerinin Sansürü Kollokyumu, 25 Mayıs 1978. İs
tanbul 1980, s. 57 ve son.).
13
Bkz.: BERTHOLD-HARTLIEB, s. 229 ve son.; CRON, s. 5.; AZRAK, A.Ü.: Federal
Almanya'da Film Sansürü Üzerine Not (Sinema Filmlerinin Sansürü Kollokyumu,
25 Mayıs 1978, İstanbul 1980, s. 49 ve son.)
14
Bu kuruluşun 1998 yılı itibariyle çalışına şekli hakkında geniş bilgi internet'te bu-
lunmaktadır:www. spielfilm. com/organe/fsk.html
15
FSK.nın adresi ve telefon numaralan: Kreuzberger Ring 56, 65205 Wiesbaden. Tel.:
0611-778910.
456 KİTLE İLETİŞİM HUKUKU
b) Komisyonların yetkisi
rite sayılan
bu örgüt, FSK'nın kararlarına uymayan film yapımcılarına,
işleticilereve sinema salonu sahiplerine, dikkati çekme, para cezası, der-
nekten çıkarma gibi bazı yaptırımlar uygulayabilmektedir. Ancak belirt-
mek gerekir ki, küçüklerin görebileceği filmler hakkında verilen kararlara
uymak zorunluluğu bulunduğu halde, diğer filmler yönünden böyle yasal
bir zorunluluk yoktur. Buna karşın, Federal Almanya'da bu sistem çok et-
kin bir biçimde işlemekte ve hatta Devletin yaptığı filmlerin dahi sözüge-
çen kuruluşun denetiminden geçmesi istenmektedir.
§ 2o TÜRKİYE'DE SİNEMA -
A. TARİHSEL GELIŞIM
I. Genel Olarak
Türkiye'de haberleşme özgürlüğünün tarihsel gelişimini incelerken
gördüğümüz gibi, T.B.M.M. Hükümeti kurulduktan sonra, kanunlarda
özel bir hüküm bulunmamakla beraber film sansürü yetkisi fiilen vali-
likler tarafından kullanılmaya başlanmıştır. Bu sistem 9 Haziran 1932
tarihli "Sinema Filmlerinin Kontrolüne Ait Talimatname"nin yürürlüğe
girmesine kadar devam etmiş ve bu talimatname film sansürünü merke-
zileştirmiştir. Sansür talimatnamesine 26 Aralık 1933'de eklenen hüküm-
lerle yerli film senaryolarının filme çekilmeden önce denetlenmesi esası
da getirilmiştir 1 .
1
Bu konuda ayrıntılı bilgi için bkz.: İkinci Bölüm, S 2, A, II, 3.
SİNEMA - VİDEO REJİMİ 459
1- Kontrol Komisyonları
a) Kuruluşu
b) Görev ve yetkileri
2
Bu girişimler hakkında çok özlü bilgi için bkz.: ONARAN, A.Ş.: Filmlerin ve Film
Senaryolarının Kontrolünde Son Gelişmeler ve Yeni Bir Düzenleme Zorunluğu Üs-
tüne (A.Ü. Basın Yayın Yüksek Okulu, Yıllık, 1973, No. 1. Aralık 1973, s. 53 ve son.)
ÖNGÖREN, M. T. : Türk Sinemasının Sorunları (Kurgu, Eskişehir Televizyonla Öğ
retim ve Eğitim Fakültesi Dergisi, Mart 1979, Sayı: 1, s. 23 ve son.).
3 Bkz.: ONARAN, Filmlerin ve Film Senaryolarını Kontrolünde Son Gelişmeler ve
Yeni Bir Düzenleme Zorunluluğu Üstüne, s. 62 ve son.
4 Bkz.: ONARAN, Filmlerin ve Film Senaryolarının Kontrolünde Son Gelişmeler ve
Yeni Bir Düzenleme Zorunluluğu Üstüne, s. 65 ve son.
SİNEMA - VİDEO REJİMİ 463
5
Bu tasarı için: Sinema Filmlerinin Sansürü Kollokyumu, 25 Mayıs 1978, İstanbul
1979, s. 145 ve son.
464 KİTLE İLETİŞİM HUKUKU
1- Denetleme kurulları
a) Kuruluşu
1983 Sansür Tüzüğü de, 1977 Sansür Tüzüğünde olduğu gibi, iki de-
netleme kurulu öngörmüştü. Bunlardan biri "Film Denetleme Kurulu", di-
ğeri "Film Denetleme Üst Kurulu'"dur.
olduğu, yapımcısı, senaryo yazarının adı, senaryo bir opera, operet, piyes,
roman, öykü veya benzeri bir metne dayanılarak meydana getirilmişse,
kaynak eserin adı bulunur. Bu dilekçe ile birlikte, filmin Türkçe özeti,
filmdeki konuşmalar ve Türkçe çevirileri, gümrük belgeleri filmin tanıtıl
masına ilişkin afiş ve fotoğraflardan iki takım, filmi alabilecek uzunlukta
yeni ve boş bir video bant verilir.
Film Denetleme kurulu veya itiraz üzerine Film Denetleme Üst Ku-
rulunca filmin halka gösterilemeyeceğine ya da bazı bölümlerinin çıkarıl
ması veya adının değiştirilmesi suretiyle halka gösterilmesinde sakınca
bulunmadığına karar verilir, öngörülen çıkarma ve değişiklikler de film
sahibince kabul edilmezse, filınin halka gösterilmesine izin verilmeye-
rek, durum denetim yerinde düzenlenecek tutanağa geçirilir. Bu kararın
Ankara'da Emniyet Genel Müdürlüğünce, geçici kurul kurulan yerlerde
Valiliklerce, en geç bir hafta içinde ilgiliye yazıyla duyurulması gerek-
mekteydi.
468 KİTLE İLETİŞİM HUKUKU
4- Sansür ölçüleri
8
10.2.1932 tarihli bu Kanun "Öğretici ve Teknik Filmler Hakkında Kanun" adını ta-
şımaktadır. Kanunun 1. maddesine göre, dış ülkelerden getirilen bu tür filmlerin
ithali vergi ve resimden muaftır. Kanun'un 2. maddesi, filmin öğretici ve teknik
olup olmadığını saptamak görevini İstanbul ve Ankara'da kurulan komisyonlara
bırakmıştır.
470 KİTLE İLETİŞİM HUKUKU
9
4 Temmuz 1934 tarihinde kabul edilen bu Kanun'un 6. maddesi şöyledir: "Hariçten
gelen filmlerin gösterilmesi ve dahilde yapılacak filmlerin çekilmesi polisin iznine
bağlıdır. Polis, filmlerin ve senaryoların tetkik ve muayene işini alakalı makamlarla
birlikte ve nizanınamesine göre yapar".
ıo Anayasa Mahkemesi'nin 8 Temmuz 1963 tarihli ve 204/128 sayılı bu Karan, 13
Kasım 1963 tarihli ve 11554 sayılı Resmi Gazete'de yayınlanmıştır.
472 KİTLE İLETİŞİM HUKUKU
2- Doktrindeki görüşler
Sinema yoluyla yapılan yayınlara ilişkin bir hükınün Anayasa'da yer
almaması nedeniyle, film sansürününAnayasa'ya aykırı olup olmadığı ko-
nusunda değişik görüşler ileri sürülmüştür.
Bir görüşe göreıı, "Anayasa tedvin organlan, İstanbul Komisyonu'nun
hazırladığı Öntasannın 11. maddesiyle derpiş edilen sinematografik hür-
riyeti tanımamış ve müzakereler sırasında ekseriyetle reddetmiş, bulun-
duğuna; ve Anayasa Mahkenıesi'nin anılan kararıyla da bu tutum
teyit edilmiş olduğuna göre, Türkiye'de filmlerin kontrolü ile ilgili mevzu-
atın uygulanmasına devanı olunacağı; sosyal ve politik şartlar müsait ol-
duğu takdirde, ileride, bizzat Büyük Millet Meclisi tarafından filmlerin de,
diğer anlatım araçları gibi, umumi hükümlere tabi tutulması için mevzu-
atta tadilat yapılması kararlaştırılabileceği gibi; Anayasa Mahkenıesi'nin
yeni bir içtihadının bu imkanı sağlamasının da mümkün bulunduğu aşi
kardır." Görüldüğü üzere, "Onaran" tarafından ileri sürülen bu görüş, uy-
gulanan sansür sisteminin Anayasaya aykırı bulunmadığım savunmakta,
fakat ileride sosyal ve politik koşullar değiştiği sinematografik
özgürlüğün tanınmasından yana olmaktadır.
11
ONARAN, Sinematografik Hürriyet, s. 52.
12
ÖZEK, Ç. : Filmcilikte Sansür ve Anayasa Mahkemesinin Konuyla İlgili Bir Kararı
(İHFM., 1967, cilt: XXXII, Sayı: 2-4 den Ayı-ı. Bası, s. 24-25).
474 KİTLE İLETİŞİM HUKUKU
"Tikveş" 13
de, 1961 Anayasa'sının sinema filmleri yoluyla düşünceleri
ifade etmek özgürlüğünü, düşünce ve haberleşme özgürlüğünün bir par-
çası olarak güvence altına aldığım, bu özgürlüğün düşünce ve haberleş
me özgürlükleri ile iç içe girmiş bir durumda bulunduğunu, bu nedenle
Kanun Koyucunun, bu özgürlüğün tamamen ortadan kaldırılması demek
olan Devlet Sansür sisteminden kaçınmak zorunluluğunda olduğunu sa-
vunmaktadır. Böylece, bu müellife göre de, Polis Vazife ve Selahiyet Kanu-
nu'nun 6. maddesinin öngördüğü polis sansürü sistemi 1961 Anayasasına
aykırı durumdadır.
13 TİKVEŞ, Sinema Filmlerinin Sansürü, s. 58, 66. GÜRAN (bkz.: GÜRAN, S. : Fikir
ve Düşünceleri Açıklama Aracı Olarak Sinema Filmleri ve Sansür "Sinema Film-
lerinin Sansürü Kollokyumu, 25 Mayıs 1978, İstanbul 1980, s. 12 ve son") da film
sansürü sisteminin 1961 Anayasasına uygun bulunmadığım değişik bir yaklaşımla
savunmuştur.
SİNEMA - VİDEO REJİMİ 475
5224 sayılı
kanun'da izlenen amaç, Kanun'un 1. maddesinde şöyle
belirtilmiştir: "Bu Kanunun amacı, bireyin ve toplumun sinema sanatı
ürünlerinden verimli bir biçimde yararlanabilmesi ve sinema sanatının
sunduğu olanaklardan yararlanarak çağdaş ve etkin bir kültürel iletişim
ortamının yaratılması için sinema sektörünün eğitim, yatırım, girişim, ya-
pım, dağıtım ve gösterim alanlarında geliştirilmesi ve güçlendirilmesi ile
kayıt ve tescile de esas olacak şekilde sinema filmlerinin değerlendirilmesi
ve sınıfl,andırılmasını ve bu alanda yerli ve yabancı yatırım ve girişimlerin
desteklenmesini sağlamaktır". Bu hükümden anlaşılacağı üzere, sinema
filmleri rejiminin sansür rejiminden ibaret bulunduğuna dair Türkiye'de
mevzuata yerleşmiş düşünce 5224 sayılı Kanunla terkedilmiştir. Ulaşılan
bu sonuç iletişim özgürlüğü yönünden de bir ilerlemedir.
17
Bkz. RG.: 21.07.2004., No: 25529. Yasanın 8 ve 11 maddeleri 13.01.2007-5571 sayılı
kanunla, 13. maddesi ise 08.02.2008-5728 sayılı kanunla değiştirilmiştir.
18
Bkz. RG.: 13.11.2004., No: 25642 (Değişiklik: RG.24.22.2013,No.: 28861)
19
Bkz. RG.: 18.02.2005., No: 25731 (Değişiklik: RG.08.11.2008-27048 ).. Belirtelim ki,
5115 sayı ve 7.4.2004 Kanunla Türkiye tarafından 10 Ocak 1997 tarihinde imzala-
nan "Sineınatografik Ortak Yapım Avrupa Sözleşınesi"nin onaylanması uygun bu-
lunmuş ve adı geçen sözleşme bu Kanun'un Resmi Gazete'de yayımlandığı tarihte
yürürlüğe girmiştir (Bkz. RG.: 14.04.2004., No: 25433).
478 KİTLE İLETİŞİM HUKUKU
20
5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu'nun 13. maddesi hükmü şöyledir:
"Madde 13 - Fikir ve sanat eserleri üzerinde sahiplerinin mali ve manevi menfaat-
leri bu kanun dairesinde himaye görür.
Eser sahibine tanınan hak ve salahiyetler eserin bütününe ve parçalarına şamildir.
(Değişik: 03 / 0312004 - 5101 / 10 md.) Filmlerin ilk tespitini gerçekleştiren film ya-
pımcıları ile seslerin ilk tespitini gerçekleştiren fonogram yapımcıları, hak ihdas
etmek amacı taşımaksızın, sahip oldukları hakların ihlal edilmemesi, hak sahiplik-
lerinin belirlenmesinde ispat kolaylığı sağlanması ve mali haklara ilişkin yararlan-
ma yetkilerinin takip edilmesi maksadıyla, sinema ve müzik eserlerini içeren yapım
larının kayıt ve tescilini yaptırırlar. Aynı maksatla, eser sahiplerinin talebi üzerine,
bu Kanun kapsamında korunan tüm eserlerin kayıt ve tescili yapılabilir, mali hak-
lara ilişkin yararlanma yetkileri de kayıt altına alınabilir. Beyana müstenit yapılan
bu işlemlerden Bakanlık sorumlu tutulamaz. Ancak, kayıt ve tescil işlemlerine esas
teşkil edecek işlemlerde, mevcut olmadığını bildiği veya bilmesi icap ettiği veya ken-
disine ait olmayan mali ve manevi haklara ilişkin yanlış beyanda bulunanlar, bu
Kanunda öngörülen hukuki ve cezai müeyyidelere tabidirler. Bu Kanun kapsamında
yapılan tüm kayıt ve tescil işlemlerine ilişkin ücretler Bakanlık tarafından belir-
lenir. Kayıt ve tescilin usul ve esasları, ücretlerinin belirlenmesi ile diğer hususlar
Bakanlıkça çıkarılacak bir yönetmelikle belirlenir.".
SİNEMA - VİDEO REJİMİ 479
a) Denetimin amacı
21
Bkz.: RG.: 13.11.2004/25642.
22 RG. 4 Eylül 1986, No: 19211 (26 Haziran 1987 tarihli ve 19499 sayılı Resmi Gaze-
te'de yayınlanan Yönetmelikle bazı maddeleri değiştirilmiştir. En son değişiklik ise,
2.6.1988 tarih ve 88/13241 sayılı yönetmelikle yapılmıştır).
SİNEMA - VİDEO REJİMİ 481
aaa) Kuruluşu
3257 sayılı Kanun (6. m.) eski sansür sisteminde görev yapanlardan
oldukça farklı yapıya sahip bulunan denetleme kurulu öngörmüş ve yönet-
melik de 6. maddesinde Kanunun belirttiği esaslara uygun şekilde kurulu
oluşturacak kişileri şöyle saptamıştır: Bakan tarafından görevlendirilecek
ve başkanlık yapacak bir Bakanlık temsilcisi, Milli Eğitim Gençlik ve Spor
Bakanlığı, Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği, İçişleri Bakanlığı,
Türkiye Sinema Eseri Sahipleri Meslek Birliği, Türkiye Musiki Eseri Sa-
hipleri Meslek Birliği temsilcileri ve Bakan tarafından seçilen bir sanatçı
üye.
Görüleceği üzere, yeni denetleme sistemi Kültür Bakanlığına bağlı şe
kilde çalıştığı
için, kurulda başkanlık görevi bu Bakanlıktan bir elemana
verilmiştir. Bundan başka, kurulun üyeleri arasına sinema ve müzik eseri
meslek birliklerinin temsilcileri ile bir sanatçının sokulmuş olması denet-
lemenin batı standartları paraleline getirildiğini göstermektedir. Bizce,
bugün Türkiye'de film ve müzik eserlerinin denetimi kurula...n bu yeni sis-
temle kitabımızın ikinci basısındaki görüş ve önerilerimize uygun duruma
gelerek, salt polis sansürü .......... sakıncalarından kurtulmuştur 23 •
Kültür Bakanlığı, iş hacmine göre Ankara'da veya diğer birden
fazla kurul kurabilir. Bir kurulda görevlendirilen başkan ve üyeler öteki
kurullarda ve alt komisyonlarda görev alamazlar. Bu kurullar Ankara'da
ve diğer illerde Bakanlığın tesbit edeceği yerde
23
Bu konudaki görüş ve önerilerimiz için bkz.: Yukarıda § 2, B. II.
482 KİTLE İLETİŞİM HUKUKU
aaa) Kuruluşu
Komisyonların çalışmalarında
da, denetleme kurulunda olduğu gibi,
başkan ve üyelerden başka kimse bulunamaz. Fakat eserin yapımcısı göz-
lemci olarak katılabilir.
Eserlerin kayıt ve tescili için, herhangi bir ebat veya formda kopyası
nın ekli olduğu bir beyanname ile Kültür Bakanlığına başvurulur. Eser-
lerin alt komisyonlarca incelenebilmesi için yapımcıların beyannameye,
eserin kısa özetini, yabancı müzik eserleri için varsa çevirisini veya güfte-
nin her türlü sorumluluğunu yüklendiğini belirten imzalı bir belgeyi ek-
lemeleri gerekir.
13. madde ise, komisyon ve kurullara gelen film, video ve müzik eser-
lerinden eğitim amaçlı görülenleri_n bu niteliklerinin kararlarda belirtile-
ceğini ve eserin işletme belgesine de yazılacağını amirdir.
İÇEL, K. : Denetleme Kurulundan Geçen Filmler Suç Konusu olur mu? Cilt.
XLIII; Sayı: 1-4, s. 475). Buna karşılık, ayın daire daha önceki bir kararında farklı
sonuca varmıştır:" ... oyııatılmakta olan .... adlı filınin müstehcen olduğu için oyııa
tılmaktan men'ine dair Ordu Sulh Ceza Hakimliğinden verilen 10.2.1976 tarihli
karara vaki itirazın, "müstehcenliğin ancak sansür heyetince bilinebileceği"nden
bahisle kabul edilerek, kararın ortadan kaldırılmasına ilişkin, bu yer Asliye Ceza
Hakimliğince ittihaz olunan 11.2.1976 günlü kararın; filmin müstehcen nitelikte
olduğu bilirkişi raporu ile tesbit olunduğuna göre; sansür heyetinin filmin gösteril-
mesine müsaade etmesinin, müstehcen olduğu yolundaki bilirkJşi mütalaasına bir
etkisinin sözkonusu olamayacağı gözetilmeden ve bu durum karşısında Sulh Ceza
Hakimliğinin toplatma kararına vukubulan itirazın reddi yerine kabulünde isabet
görülmediğinden bahisle CMUK'nım 343. maddesi gereğince bozulması lüzumu Y.
Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğü İfadeli 5.3.1976 tarih ve ....... sayılı
yazılı emrine atfen C. Başsavcılığından tebliğııame ile daireye ihbar ve dava evra-
kı birlikte tevdi kılınmakla, gereği düşünüldü: Yazılı emre dayanan ihbarnamede
gösterilen bozma sebebi yerinde olduğundan, Ordu Asliye Ceza Mahkemesinden
verilen 11.2.1976 günlü kararın CMUK'nun 343. maddesi gereğince bozulmasına
........... oybirliği ile karar veıildi" (5. CD., 11.3.1976, E. 936 K. 775;).
486 KİTLE İLETİŞİM HUKUKU
Şöyle ki, yönetmeliğin 11. maddesi (1. fıkra) gereğince, Kültür Bakan-
lığıbünyesinde oluşturulan kurullar sinema filmlerinin gösterim ve iletim
biçimlerini de dikkate almak suretiyle kamu düzeni, genel ahlak, küçükle-
rin ve gençlerin ruh ve beden sağlığının korunması, insan onuruna uygun-
luk ve Anayasa'da öngörülen diğer ilkeler doğrultusunda değerlendirir.
25 Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın sinema konusunda yetkili birimi olan Sinema Ge-
nel Müdürlüğü 02.11.2011 tarih ve 662 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile
kurulup teşkilatlanmıştır. 5224 sayılı Sinema Filmlerinin Değerlendirilmesi ve Sı
nıfland.ınlınası ile Desteklenmesi Hakkında Kanunun Bakanlığa verdiği görevleri
Sinema Genel Müdürlüğü yürütmektedir.
SİNEMA - VİDEO REJİMİ 487
c) Düzeltme işlemi
İNTERNET REJİMİ
§ 1. GENEL BİLGİLER
1
"Mehr Infos zur Geschichte des Internet" (www.br.ard. de / fridrich/mehr. htm; 2
Temmuz 1997); "Eine kurze Geschichte des Internet" (www. dfn-expo. de/ Geschi-
chte-Internet: html; 12 Şubat 1998); "Internet History Readings" (www.ntep.edu/
comm /cmc/nethist. html; 20 Eylül 1997); GÖKÇOL, O.; "Bilgi Teknolojileri ve İn
ternet-Çokça Sorulan Sorular" http://eng.bahcesehir.edu.tr/css.html, 22 Şubat 2001;
"Türkiye'de Internet Altyapısı üzerine Görüşler- Internet Üst Kurulu Altyapı Tek-
nik Komitesi Raporu, Sürüm 15.7.1998"(www.ubak.gov. tr/kurul/), DİNLER, Z.:
Bilimsel Araştırma ve Internet'e Bağlı Bilgi Merkezleri El Kitabı, Bursa 1998, s.
158).
2
GROMOV, G.K.: "The Roads and Crossroads of Internet History", http://www.inter-
netvalley.com/intval 1. html; (26 Eylül 2001).
492 KİTLE İLETİŞİM HUKUKU
B. İŞLEVİ
İletişim ağlarının birbirleriyle bağlantısından oluşan internet'in te-
mel işlevi, ağ içinde bulunan çift yönlü bilgi aktarımıdır. Bu şekilde, bir
bilgisayardaki dosya veya program ya da mesaj diğer bilgisayara gönde-
rilebilir.
4
GÖKÇOL, O.: Bilgi Teknolojileri ve İnternet (a.g. web).
5
gov: Hükümet kuruluşları, edu: Eğitim kuruluşları (üniversiteler gibi), org: Ticari
olmayan, kar amacı gütmeyen kuruluşlar, com: Ticari kuruluşlar, mil: Askeri kuru-
494 KİTLE İLETİŞİM HUKUKU
I. Genel Olarak
Bir kitle iletişim aracı
olarak internet bir dizi sorunu da birlikte ge-
tirmiştir. Yukarıda değindiğimiz teknik, ekonomik, yönetsel sorunların
yanısıra doğrudan doğruya kullanıcılarla ilgili etik ve hukuki sorunlar da
ortaya çıkmıştır.
9
www.bilgitoplumu.gov.tr /yayin/TUENA-RAPOR.pdf
10
OECD, Information infrastructure Policies in OECD Countries, Faris 1996.
11
www.bilgitoplumu.gov.tr/yayin/TUENA-RAPOR.pdf
496 KİTLE İLETİŞİM HUKUKU
12 Bilgisayar kullanımında uyulması gereken ahlak kuralları için bkz.: ftp: // ftp.unm.
edu/ethics/netiquette.
13 Bu yasanın tam metni için : http://www.fcc.gov/Reports/tcoml996.pdf.
İNTERNET REJİMİ 497
14
SIEBER, U.: "Einleitende Stellungnahme der Verteidigung zum Sachverhalt in dem
Berufungsverfahren gegen Herrn FelixSomm",www.digital-law.net/somm/stellung-
nahme/html.
15 Amerikan Yüksek Mahkemesi'nin bu karan hakkında bkz. "Supreme Court Rules:
Cyberspace Will be Free: ACLUHails Victory in Internet Cencorship Challenge",
http://www.aclu.org/news/n062697 a.html.
16 SINAR, s. 95-96.
17
Teleservisler Yasası'nın tam metni için bkz. http://www.netlaw.de/gesetze/tdg.htm.
18
Ayrıntılı bilgi için bkz. SIEBER, U.: Verantwortlichkeit im Internet München, 1999,
s. 140 ve son.; PANKOKE, S.,L.: Von der Presse- zur Providerhaftung, München,
s.109 ve son.
498 KİTLE İLETİŞİM HUKUKU
19
SIEBER, a.g.web.
İNTERNET REJİMİ 499
bunların tek tek tamamının kontrol edilmesi gerekir ki, böyle geniş
çaplıbir sansür ancak çok antidemokratik ve totaliter sistemler ta-
rafından savunulabilir.
Sözleşmenin onanması ile ilgili yasa tasarısı uzunca bir süre koınis
yonlarda bekledikten sonra TBMM tarafından 22.04.2014 tarihinde kabul
edilmiş (no.: 6533 ) ve 01.05.2014 tarihinde Cumhurbaşkanı tarafından
onaylanıp, 02.05.2014-28988 sayılı Resıni Gazetede yayınlanarak yürür-
lüğe girmiştir 23 .
Türk Telekom'un 1995 yılında açtığı ihale ile bir konsorsiyum tara-
fından oluşturulan TURNET 1996 Ağustos ayında çalışmaya başlamıştır.
Bunun yanısıra Haziran 1996 tarihinde TÜBİTAK bünyesinde Ulusal
Akademik Ağ ve Bilgi Merkezi (ULAKBİM) adıyla yeni bir merkez kurul-
muştur. ULAKBİM'in temel görevi ise en yeni teknolojileri kullanarak
Türkiye çapında tüm eğitim ve araştırma kuruluşlarım birbirine bağlaya
cak Ulusal Akademik Ağ (ULAKNET) adıyla hızlı bir iletişim ağı kurmak
ve bu ağ aracılığı ile bilgi hizmetleri vermek olarak belirlenmiştir 2 •
ı Bkz.: http:// web. bilkent. edu. tr/turkce/ CSS/inet-tr HTMU bölüm 2 html # 2. Ayrı
ca bkz.: GÜNAYDIN, s. 42.
2 Ulusal Akademik Ağ (ULAKNET) Planlama çalışmaları ULAKBİM'in kurulduğu 1
Haziran 1996 tarihinden hemen sonra başlamış ve gerekli donanım alımlan 1997
Şubat ayında tamamlanarak 14 Şubat 1997 tarihinde Ege Üniversitesi, Muğla
Üniversitesi ve İzmir - Münich EBONE hattının İzmir Konak'taki Northern Tele-
com Passport anahtarına ve buna bağlı (isco 7500 yönlendirilmesine bağlanması
ile ULAKNET İzmir köşesinde deneme çalışmaları başlatılmıştır. 29 Nisan 1997
tarihinde TÜBİTAK, Bilkent, Üni. ve O.D.T.Ü. Ankara Ulus'taki omurga köşesine
ve ayrıca Ankara-İzmir köşeleri de birbirlerine bağlandılar. Bu şekilde ULAKNET
kullanıma girmiş oldu. Bugün için, ULAKBİMbünyesindeki ULAKNET ana omur-
gası,İstanbul-Ankara ve İzmir arasındaki yüksek hızlı bir üçgen bağlantı (her bir
34 Mbit/son ATM omurga) ile sağlanmaktadır. Ayrıntılı bilgi için bkz. Orhan Gökçol,
BilgiTeknolojileri ve İnternet, a.g.web. ULAKNET; Türkiye'deki tüm üniversiteler
ile TüBİTAK biriınleri, Askeri Okullar, Harp Akademileri ve Polis Akademileri,
Türk Tarih Kurumu, Milli Kütüphane, YÖK, ÖSYl.\/[, Türkiye Atom Enerjisi Kuru-
mu ve Türk Silahlı Kuvvetleri'nin Ar-Ge birimlerinden oluşan toplam 130 birime
Türk Telekom'dan kiralanan frame relay, ATM, Metro Enternet, G.SHDL ve kiralık
hatlar kullanılarak ücretsiz hizmet sağlamaktadır. Bu uçlarda yaklaşık 100.000 öğ
retim üyesi ve görevlisi, araştırmacı ve 2.500.000'un üzerinde üniversite öğrencisi
yararlanmaktadır (Bkz.: www.ulakbim.gov.tr/ulaknet).
502 KİTLE İLETİŞİM HUKUKU
3 www.internetarsivi.metu.edu.tr/tarihce.php
İNTERNET REJİMİ 503
a) Genel olarak
4
http://WWVv.hgm.gov.tr
506 KİTLE İLETİŞİM HUKUKU
mak için kurulmuştur. Böylece, 5651 sayılı kanuna 6518 sayılı kanunla
getirilen "intemet ortamından kişilik haklarına saldırı iddialarında erişi
min engellenmesi" (9.madde) ve "internet ortamında özel hayatın gizliliğin
ihlali iddialarında erişimin engellenmesi" (9/A.madde) hukuksal süreçle-
rinde kararların uygulanması bu Birlik tarafından sağlanacaktır.
5651 sayılı
kanunun 8. maddesi dışındaki erişimin engellenmesi ka-
rarları gereğiiçin Birliğe gönderilir. Bu kapsamda Birliğe yapılan tebligat
erişim sağlayıcılara yapılmış sayılır. Birlik, kendisine gönderilen mevzua-
ta uygun olmadığını düşündüğü kararlara itiraz edebilir.
I. Suçlardan sorumluluk
3- Ceza Sorumluluğu
a) Genel olarak
Bu konuda, kitabımızın (2007, yedinci basısında) yer alan değerlen
dirme ve beklentilerimiz şöyleydi:
"Yukarıda, Federal Almanya'daki yasal durumu açıklarken, içerik su-
nucu-servis sağlayıcı - erişim sağlayıcı şeklindeki üçlü ayırımın, internet'te
işlenen suçlarda sorunları saptamak açısından ne nedenli önemli oldu-
ğuna değinmiştik. Federal Almanya'da çıkarılan 13 Haziran 1997 tarihli
Teleservisler Yasası (TDG) bu ayırıma uygun olarak ceza sorumluluğunu
saptamıştır. Bizde de buna benzer bir düzenleme yapmak suretiyle konuya
açıklık getirilmesi gerekir.
9
5651 sayılı yasa, 06.02.2014 tarih - 6518 sayılı ve 10.09.2014 tarih-6552 torba ya-
salarla önemli değişiklikler geçirmiştir. Özellikle, 6552 sayılı torba yasanın yaptı
ğı yeni düzenlemeler Anayasa Mahkemesine götürülerek iptal konusu yapılmıştır.
Anayasa Mahkemesi bu iptal istemlerinin bazılarını kabul ederek, iptal kararı ver-
miştir (AYM.02.Ekim.2014 gün ve 2014/149 Esas sayılı karan). Bu değişiklikler ve
Anayasa Mahkemesi Kararı kitabıınızın ilgili kısımlarına işlenmiştir.
512 KİTLE İLETİŞİM HUKUKU
Yasa, içerik, yer, erişim ve toplu kullanım sağlayıcıları için bir takım
yükümlülükler koymuş ve bu yükümlülüklere uymayanlara verilecek
"idari para cezalan" m öngörerek, kapsamına giren hukuka aykırılıklar
açısından "kabahatler" ihdas etmiştir. Ceza sorumluluğu dışında kalan
kabahat türünden bu eylemler aşağıda aynca açıklanacaktır.
Yasa, bazı suçlan içerdiği şüphesi olan İnternet yayınlarına erişimin
engellenmesi, içeriğin yayından çıkarılması ve cevap hakkı konularım da
ayrıntılı olarak düzenlemiştir. Bu konular aşağıda aynca incelenip, açık
lanacaktır.
ıo Bkz.: ÖZEN, M. - BAŞTÜRK, İ.: Bilişim - İnternet ve Ceza Hukuku, Ankara 2011, s.
169.
İNTERNET REJİMİ 513
dın tehlikesinin önlenmesini, sürmekte olan saldırıya son verilmesini, sona ermiş
olsa bile etkileri devam eden saldırının hukuka aykırılığının tespitini isteyebileceği,
davacı bunlarla birlikte, düzeltmenin veya kararın üçüncü kişilere bildirilmesi ya
da yayımlanması isteminde de bulunabileceği" düzenlenmiştir. 5651 Sayılı Yasa,
internet ortamındaki yayınlar sebebiyle kişilik haklarının saldırıya uğraması du-
rumunda hangi usul ve esaslara göre mücadele edileceğini düzenlemekte olup bu
yönüyle 4721 Sayılı Medeni Yasaya göre özel yasa durumundadır. Özel yasada bir
düzenlemenin varlığı halinde öncelikle uygulanacağı da hukukun genel kuralıdır.
Kaldı ki özel yasa somut olaya dair görev yönünden özel bir düzenleme de içermek-
tedir. Şu halde, 5651 Sayılı Kanunun özel düzenleme gözetildiğinde davacının ted-
bir nitelikli istemleri yönünden görevli mahkemenin sulh ceza mahkemesi olduğu
anlaşılmaktadır. Yerel mahkemece açıklanan sebeplerle tedbir istemleri yönünden
görevsizlik karan verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmiş olması doğru
değildir. Bu sebeple kararın bozulması gerekmiştir." (4.HD. 29.01.2013, 2045/1218);
Aynı şekilde: "5651 sayılı Yasanın 9/1-2 maddesinde davaya konu eyleıni de kap-
sayacak şekilde; içerik nedeniyle haklan ihlal edildiğini iddia eden kişinin, içerik
sağlayıcısına, buna ulaşamaması halinde yer sağlayıcısına başvurarak kendisine
ilişkin içeriğin yayından çıkarılmasını ve yayındaki kapsamından fazla olmamak
üzere hazırladığı cevabı bir hafta süreyle internet ortamında yayımlanmasını iste-
yebileceği, içerik veya yer sağlayıcı kendisine ulaştığı tarihten itibaren iki gün için-
de, talebi yerine getireceği, bu süre zarfında talep yerine getirilmediği takdirde red-
dedilmiş sayılacağı, talebin reddedilmiş sayılması halinde, kişinin onbeş gün içinde
yerleşim yeri Sulh Ceza Mahkemesine başvurarak, içeriğin yayından çıkarılması
na ve yayındaki kapsamından fazla olmamak üzere hazırladığı cevabın bir hafta
süreyle internet ortamında yayımlanmasına karar verilmesini isteyebileceği, Sulh
Ceza Hakiminin bu talebi üç gün içinde duruşma yapmaksızın karara bağlayacağı,
Sulh Ceza Hakimi'nin kararına karşı Ceza Muhakemesi Kanunu hükümlerine göre
itiraz yoluna gidilebileceğinin belirtilmesi karşısında, İnternet üzerinden yapılan
yayınların durdurulmasına yönelik istemlerde açıkça Sulh Ceza Mahkemeleri gö-
revli kılınmıştır. Şu halde, yayının nihai olarak durdurulması istemi yönünden gö-
revsizlik karan verilmesi gerekir. Karar, açıklanan nedenle yerinde görülmemiş ve
bozmayı gerektirmiştir." (4.HD. 21.05.2013, 13534/9321).
13 Fikri ve sınai haklar yönünden yer sağlayıcının sorumluluğunu belirleyen Yargıtay
Kararlarından örnekler: "Dava, davacının yüksek lisans tez çalışması olan ......... .
adlı kitabın, davalının yer sağlayıcı olduğu ......... isimli internet sitesinde izinsiz
ve telif bedeli ödemeksizin yayınlandığı iddiasına dayalı maddi ve manevi tazmi-
nat istemine ilişkindir. - 5651 sayılı İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Dü-
İNTERNET REJİMİ 515
ğün yerine getirilmemesi halinde, yer sağlayıcı hakkında idari para cezası
uygulanır 14 •
15 Aynca belirtelim ki, erişimin engellenmesi ile ilgili olarak yasanın 6/1- a madde-
sinde bulunan "ve teknik olarak engelleme imkfını bulunduğu ölçüde" ibaresi 6518
sayılı kanunla yasa metninden çıkarılmış olmasına karşın, teknik olanaksızlıklar
varsa, erişim sağlayıcıdan bu benteki yükümlülüğün yine de yerine getirilmesinin
istenemeyeceği kuşkusuzdur.
16 İptal kararının Resmi Gazetede yayınlandığı 28.1.2016 tarihinden başlayarak bir
yıl sonra yürürlüğe girmesi hüküm altına alınmıştır.
İNTERNET REJİMİ 517
5651 sayılı yasa internet süreci bağlamında içerik, yer, erişim sağla
yıcılardan başka "toplu kullanım sağlayıcıları" nı da kapsaımna alıp, bun-
larla ilgili bazı yükümlülükler öngörmüştür. Yasaya göre, "toplu kullanım
sağlayıcı", kişilere belli bir yerde ve belli bir süre internet ortaım kullanım
olanağı sağlayanlardır. Günlük dilde "internet cafe" olarak anılan yerler-
de bireylerin belirli bir ücret karşılığında internetten yararla..ndırılması
söz konusu olabileceği gibi, okullar, otel lobileri veya benzeri yerlerde de
ilgililere böyle bir hizmet verilebilir. Yasada (m. 7/2) "Ticari amaçla olup
olmadığına bakılmaksızın bütün toplu kullanım sağlayıcılarının konusu
suç olan içeriklere erişimi önleyici tedbirleri almakla yükümlüdür." hük-
mü bulunmakla birlikte, suç oluşturan içerik nedeniyle toplu kullanım
sağlayıcının ceza sorumluluğuna gidilebilmesi için sadece bu hükme da-
yanılamaz. Toplu kullanım sağlayıcının ceza sorumluluğu için suç içerikli
yayın bağlamında bu kişi açısından iştirak koşullarının oluştuğunun ka-
nıtlanması gerekir.
Yasanın 6/3. maddesi gereğince, (b), (c),(ç) bentlerinde yer alan yü-
kümlülüklerden birini yerine getirmeyen erişim sağlayıcıya Başkan tara-
fından onbin TL' dan ellibin TL'a kadar idari para cezası verilir. Bu kaba-
hat eylemleri ile ilgili olarak 5326 sayılı Kabahatler Kanunu hükümlerine
göre işlem yapılır.
5) Müstehcenlik (m.226),
6) Fuhuş (m.227),
20
Yasanın 8. maddesinde öngörülen, müstehcenlik suçu oluşturan yayınlara TİB
tarafından resen erişimin engellenmesi karan verilebileceğine dair hüküm Ana-
yasa Mahkemesinin 15.11.2017 tarih ve 2015/76 E., 2017/153 K. sayılı karan
(RG.07.02.2018, No.: 30325) ile iptal edilmiştir. Resmi Gazetede yayınlanmasından
başlayarak bir yıl sonra yürürlüğe girmesi öngörülen bu kararın gerekçesi özetle
şöyledir : "İtiraz konusu kuralda TİB tarafından müstehcenlik sucu oluşturan ya-
yınlara resen erisimin engellenmesi kararı verilebileceği belirtilmekle yetinilmiş, Ka-
nunun yukarıda anılan hükümlerinde öngörüldüğü gibi erisimin kademeli olarak
engellenip engellenmeyeceğine ilişkin herhangi bir düzenlemeye yer verilmemiştir.
Böylece itiraz konusu kuralla idareye kapsam ve sınırları belirsiz şekilde erişimin
engellenmesi yetkisi tanınmıştır. Erişimin engellenmesi kararı verilmesinin dayana-
522 KİTLE İLETİŞİM HUKUKU
ğıolan itiraz konusu kural anlasılır. açık ve net olma zorunluluğunu karşılamadı
ğından Anayasa'nın 13. maddesinde öngörülen temel hak ve özgürlüklerin kanunla
sınırlanması güvencesiyle bağdaşmamaktadır.".
21
Bu süre yirmidört saat iken, 10.09.2014 tarih ve 6552 sayılı kanunla (127. maddesi)
(RG. 11 Eylül 2014, Sayı: 29116 Mükerrer) dört saate indirilmiştir. Bu değişikliğin
Anayasaya aykırılığı iddia edilmişse de, yüksek mahkeme "dört saat" ibaresinin
Anayasaya aykırı olınadığına karar vermiştir (AYM.02.10.2014 gün ve 2014/149 E.,
2014/14 K. sayılı kararının (D) bandi; RG.09.10.2014- 29140).
22 Bu suçun cezası "altı aydan iki yıla kadar hapis cezası" iken, 6518 sayılı yasa hapis
cezası yerine adli para cezası öngörmüştür.
İNTERNET REJİMİ 523
23
AYM. 02.10.2014 gün ve 2014/149 E. sayılı karan (RG.Ol.01.2015-29223).
524 KİTLE İLETİŞİM HUKUKU
Bu durumda dava konusu kural ile TİB, belirtilen sebeplere bağlı ola-
rak sadece milli güvenliği, suç işlenmesinin önlenmesi veya kamu düzenini
tehdit ettiği değerlendirilen ilgili yayına erişimin engellenmesi kapsamın
da tüm internet sitesine erişimi engelleyebilecektir. Kanun'un 9. maddesin-
de yargıya verilen erişimin engellenmesi yetkisinin bile sınırları çizilmiş ve
yetkinin ölçülülük ilkesi gereğimce kademeli olarak kullanılacağı belirtil-
mişken, dava konusu düzenlemede bu tür bir sınırlama ve kademelendir-
menin yapılmadığı görülmektedir. Bunun da sınırlı bir alanda idareye çok
geniş bir müdahale imkanı verdiği açıktır.".
Kişilerin
can ve mal güvenliğinin korunması, milli güvenlik ve kamu
düzeninin korunması, suç işlenmesinin önlenmesi veya genel sağlığın ko-
runması nedenlerinden bir veya birkaçına bağlı olarak hakim veya gecik-
mesinde sakınca bulunan hallerde, Başbakanlık veya millf güvenlik ve
kamu düzeninin korunması, suç işlenmesinin önlenmesi veya genel sağlı
ğın korunması ile ilgili bakanlıkların talebi üzerine Bilgi Teknolojileri ve
İletişim Kurumu Başkanı tarafından internet ortamında yer alan yayınla
ilgili olarak içeriğin çıkarılması ve/ veya erişimin engellenmesi kararı ve-
rilebilir. Karar, Kurum Başkanı tarafından derhal erişim sağlayıcılara ve
ilgili içerik ve yer sağlayıcılara bildirilir. İçerik çıkartılması ve/ veya eri-
şimin engellenmesi kararının gereği, derhal ve en geç kararın bildirilmesi
anından itibaren dört saat içinde yerine getirilir.
Bu şekilde
verilen erişimin engellenmesi kararları, ihlalin gerçekleş
tiği yayın, kısım, bölüm ile ilgili olarak (URL,vb.şeklinde) içeriğe erişimin
engellenmesi yöntemiyle verilir. Ancak, teknik olarak ihlale ilişkin içeriğe
erişimin yapılamadığı veya ilgili içeriğe erişimin engellenmesi yoluyla ih-
lalin önlenemediği durumlarda, internet sitesinin tümüne yönelik olarak
erişimin engellenmesi kararı verilebilir.
1- Genel olarak
Dar anlamda basınıninternetteki web sayfalarında kişilik haklarına
saldırı oluşturan yayın yapılması durumunda, "kişilik hakkının basın yo-
luyla saldırılara karşı korunmasına ilişkin özelliklerin" dikkate alınması
gerekir. Yani, özellikle "haber verme", "denetim ve eleştiride bulunma" ve
"kamuoyunu açıklama ve oluşturma" şeklindeki hukuka uygunluk neden-
lerinin ve "gerçeklik""kamuyararı ve toplumsal bilgi", "güncellik", "konu ile
ifade arasında düşünsel bağlılık" ve "ölçülülük" sınırlamalarının basının
web sayfaları için de geçerli olduğu görüşündeyiz. Buna karşılık, "basın
dışı" web sayfaları yönünden hukuk sorumluluğuna ilişkin genel hükünı
lerin uygulanması ile yetinilınelidir. Böylece, internetin sağladığı kolaylık
tan yararlanarak oluşturdukları web sayfalarından yayın yapan herkesin
basın ve internet özgürlüğünün arkasına gizlenmesi önlenmiş olacaktır.
5651 sayılı yasanın 6518 sayılı yasa ile değişik 9. maddesi gereğin
ce, "internet ortamında yapılan yayın içeriği nedeniyle kişilik haklarının
25
Alınanya'da erişimin engellenmesi konusunda eleştirisel bir değerlendirme için
bkz.: MARBERTH-KUBICKI, A.: İnternet Sansürünün Başlangıcı: Erişim Sağlayı
cılar Üzerinden Erişimin Engellenmesi (İÇEL-üNVER, İnternet Hukuku, Karşılaş
tırmalı Güncel Ceza Hukuku Serisi,13, Ankara 2013,s.347 ve son.).
26
Yasanın 9. maddesinin başlığı "İçeriğin yayından çıkarılması ve cevap hakkı "iken,
cevap hakkı yerine erişimin engellenmesi terimi konulmuştur. Böylece, uygulanıada
cevap hakkının kullanılmasının zorluğu dikkatte alınarak, daha etkin bir tedbir
olan erişimin engellenmesi yoluyla internet ortamında kişilik hakları saldırıya uğ
rayanların korunmasına ağırlık verilmiştir. Oysa ki, kişilik hakları saldırıya uğra
yan kişinin aynca cevap ve düzeltme hakkını kullanmasına da olanak verilmeliydi.
530 KİTLE İLETİŞİM HUKUKU
ihlal edildiğini iddia eden gerçek ve tüzel kişiler ile kurum ve kuruluşlar,
içerik sağlayıcısına, buna ulaşamaması halinde yer sağlayıcısına başvu
rarak uyarı yöntemi ile içeriğin yayından çıkarılmasını isteyebileceği gibi,
doğrudan sulh ceza hakimine başvurarak içeriğe erişimin engellenmesini
de isteyebilir.".
Kişilerin
bu talepleri, içerik ve /veya yer sağlayıcısı tarafından en geç
yirmi dört saat içinde cevaplandırılır.
Hakim yapılan başvuruyu en geç yirıni dört saat içinde duruşma yap-
maksızın karara bağlar. Bu karara karşı Ceza Muhakemesi Kanunu hü-
kümlerine göre itiraz yoluna gidilebilir28 . Erişimin engellenmesine konu
konusu internet sitesi ve facebook hesabının avukat olan ...... 'ın mesleki onur ve
şerefini tahkir etmek amacıyla kurulup bu doğrultuda yayın yaptığının anlaşılması
karşısında itirazın kabulü yerine yazılı şekilde reddine karar verilmesinde isabet
görülmediği gerekçesiyle 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 309. maddesi
uyarınca anılan kararın kanun yararına bozulması isteminde bulunulmakla gereği
görüşülüp düşünüldü; Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının kanun yararına boz-
ma istemine dayanan ihbarname içeriği yerinde görüldüğünden, Bakırköy ..... Sulh
Ceza Hakimliğinin ..... 2014 tarihli ve 2014/ ..... değişik iş sayılı kararının 5271 sa-
yılı CMK'nın 309/4. maddesi uyarınca BOZULMASINA, şikayetçinin kişilik hakla-
rının ihlal edildiğini iddia ettiği www ...... isimli web sitesindeki ve www.facebook.
com sitesindeki ilgili URL adresinde yer alan hukuka aykırı içeriğe 5651 sayılı Ka-
nun'un 9/1 ve 4. maddeleri gereğince erişimin engellenmesine 05/11/2015 tarihinde
oybirliğiyle karar verildi." (Yarg.19.CD.5.11.2015, 233/6748).
29
Yasa değişikliğinden önceki uygulamayı gösteren Yargıtay karan: "5651 sayılı İn
ternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla işlenen
Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanun'un 9/3. maddesinde yer alan, 'Sulh
ceza hakiminin kesinleşen kararının, birinci fıkraya göre yapılan başvuruyu yerine
getirmeyen içerik veya yer sağlayıcısına tebliğinden itibaren iki gün içinde içerik
yayından çıkarılarak hazırlanan cevabın yayımlanmasına başlanır.' şeklindeki dü-
zenleme nazara alındığında, Sulh Ceza Mahkemesi kararını 28.05.2008 tarihinde
tebellüğ eden içerik sağlayıcısı sanığın yayını içerikten çıkartmasına rağmen süresi
içinde düzeltme ve cevap metnini yayınlamadığı anlaşıldığından sanığın mahku-
miyeti yerine süreyi bilmediğinden bahisle yasal olmayan ve yetersiz gerekçeyle
beraatına karar verilmesi yasaya aykırıdır (7.CD., 21.02.2013, 12034/4212).
30
Anayasa Mahkemesi'nin 8.12.2015 tarihli ve E.2014/87, K.2015/112 sayılı karan
(RG. 28.1.2016- 29607) ile maddenin bu fıkrasında yer alan "... veya aynı mahiyet-
teki yayınların ...." ibaresi iptal edilmiştir.
532 KİTLE İLETİŞİM HUKUKU
Kanunun amacı,
elektronik imzanın hukuki ve teknik yönleri ile kul-
lanımına ilişkin esasları düzenlemek olup, Kanun, elektronik imzanın hu-
kuki yapısını, elektronik sertifika hizmet sağlayıcılarının faaliyetlerini ve
her alanda elektronik imzanın kullanımına ilişkin işlemleri kapsamakta-
dır.
Belirtelim ki, gerek 16. gerek 17. maddede eylemleri belirli statüdeki
kişilerin gerçekleştirmesi cezayı ağırlaştırıcı neden sayılmıştır.
Kanun'un 18. maddesi 10., 11., 12., 13. ve 15. maddesi hükümlerine
aykırı hareket edenler hakkında idari para cezası öngörmektedir.
Kanun'un 19. maddesi ise, yasadaki suçlarla ilgili olarak tüzel kişilere
özgü güvenlik tedbirlerini düzenlemiştir.
32
RG.: 06.01.2005, No: 25692. Değişikler için bkz.: RG.: 04.02.2006, No: 26070; RG.:
17.10.2006, No: 26322; RG.: 30.03.2007, No: 26478.
33
Elektronik Ticaretin Düzenlenmesi Hakkında Kanun (RG.05.11.2014, No:29166)
01.05.2015 tarihinde yürürlüğe girmiştir.
534 KİTLE İLETİŞİM HUKUKU
BASIN KONSEYİ yayını: Güvenilir Gazetecilik için Basın Konseyi, İstanbul 1996
Ansiklopedik Bilgiler, Remzi Kitapevi 1976.
ARNDT, A.: Die Rolle der Massenmedien in der Demokratie (Die Rolle der Massen-
medien in der Demokratie, München und Berlin 1966).
ATALAY, S.: İngiliz Ceza Hukuku ile Fihir ve Sanat Eserleri Hukuku, İstanbul
1978.
AZİZ, A.: 2954 Sayılı Radyo-Televizyon Yasası (Amme İdaresi Dergisi, Cilt 1 7, Sayı:
1- Mart 1984).
AZİZ, A.: Görsel İşitsel Haberleşme Araçlarının Çocuk ve Gençliğe Etkisi (A.Ü. Si-
yasal Bilgiler Fakültesi Basın Yayın Yüksek Okulu, Yıllık, 1973, No: 1.
.A...ZRAK, Ü.: Federal Almanya'da Film Sansürü Üzerine Not (Sinema Filmlerinin
Sansürü Kollogyumu, İstanbul 1980).
538 KİTLE İLETİŞİM HUKUKU
DÖNMEZER, S.: Basın Suçlarında Ceza Sorumluluğu (Hürriyet Vakfı 1983 Yılı, I.
Seminer Tutanakları, Eğitim Yayınları No. 3).
DÖNMEZER, S.: Basında Oto-Kontrol (IHFM., 1969, Cilt: XLI, Sayı: 1-4).
DÖNMEZER, S.: Bayramda Gazete Çıkarma Yasağı (İHFM., 1975 Cilt: XLI, Sayı
3-4)
DÖNMEZER, S.-ERMAN, S.: Nazarı ve Tatbiki Ceza Hukuku, Cilt: II, 7. Bası, Is-
tanbul 1981.
ERMAN, S.-ÖZEK, Ç.: İzahlı Basın Kanunu ve İlgili Mevzuatı, Üçüncü Bası, İs-
tanbul 1991.
ERTUĞ, H.R.: Basın ve Yayın Hareketleri Tarihi, İkinci Bası, İstanbul 1960.
ESEN, S. EBU/ UAR Avrupa Yayın Birliği, TRT Haber Merkezi Yayınları 197 4.
EVLİYAOĞLU, G.: İletişim Psikolojisi-Psikolojik İletişim, Ankara 1987.
GİRİTLİ, İ.: Çağdaş Gazeteciliğin Bazı Sorunları (Onar Armağanı, İstanbul 1977).
GİRİTLİ, İ.: Günümüzde Haberleşme ve Bazı Sorunlar, İstanbul 1984.
GIRITLI, !.-BİLGEN, P.: İdare Hukuku, İstanbul 1967.
HEBARRE, J.L.: Die Rolle von Hörfunk und Fernsehen beim demokratischen Auf-
bau der Entwichlungsliinder (Die Rolle der Massenmedien in der Demokra-
tie, München und Berlin 1966).
İÇEL, K.: Basılı Eserleri Savcılığa Verme Sorunu ve Basın Özgürlüğü (Milliyet
Gazetesi, 29 Kasım 1978).
İÇEL, K.: Basılmış Eserlerin Toplatılması (Ceza Hukuku ve Krimonoloji Dergisi,
Istanbul 1979, s.113-120).
İÇEL, K.: Cevap ve Düzeltme Hakkı Yönünden "İlgi" ve "Gerçeğe Aykırılık" Koşulla
rı (İHFM., 1977, Cilt: XLII, Sayı: 1-4).
İÇEL, K.: Ceza Hukukunda Taksirden Doğan Sübjektif Sorumluluk, İstanbul 1967.
İÇEL, K.: Devletle Basın Arasındaki İlişkiler (Hürriyet Vakfı 1983 Yılı II. Seminer
Tutanakları, Eğitinı Yayınları, No. 3).
İÇEL, K.: Gazetecilerin Tanıklıktan Çekinme Hakkı (Ceza Hukuku ve Krimonoloji
Dergisi, 1978, Sayı: 1).
İÇEL, K.: Türkiye'de Radyo-Televizyon Rejimi (İHFM, Cilt:XLI, Sayı: 3-4).
KAYNAKÇA 541
İÇEL, K.: Günümüzde Basının Kamusal Görevleri, Genç Gazeteciler Eğitim Semi-
neri, Gazeteciler Cemiyeti Yayınları, İstanbul 1986).
İÇEL, K.: Basın Kanunu Tasarısı, Güncel Hukuk Dergisi, İstanbul 2004, sy: 5 ve 6.
İÇEL, K.- üNVER,Y.: Özel Yaşam, Medya ve Ceza Hukuku, Karşılaştırmalı Güncel
Ceza Hukuku Serisi, 7, Ankara 2007.
İÇEL, K - üNVER,Y.: İnternet Hukuku, Karşılaştırmalı Güncel Ceza Hukuku Se-
risi, 13, Ankara 2013.
İL.AL, E.: Radyo Hürriyeti, Özerklik ve 1961 Anayasası, İstanbul 1972.
KILIÇOĞLU, A.: Şeref Haysiyet ve Özel Yaşama Basın Yoluyla Saldırılardan Hu-
kuksal Sorumluluk, Ankara 1982.
KLECATSKY, H.R.: Der Rundfunk in der Sicht des Salzburger Symposions des
Europarates über Menschenrechte und Massenmedien "Rundfunkrecht und
Rundfunkpolitik", München 1969.
KLUTHE, H.A.: Die öffentliche Aufgabe der Presse (Die Rolle der Massenmedien in
der Demokratie, München und Berlin 1966).
KOLOĞLU, O.: Takvimi Vekayi, Türk Basınında 150 Yıl, Ankara 1981.
542 KİTLE İLETİŞİM HUKUKU
KRÜGER, H.: Die öffentlichen Massenmedien als notwendige Ergtinzung der priva-
ten Massenmedien, Frankfurt am Main-Berlin 1965.
MAGEN, R.P.: Das Berliner Pressegesetz (Juristische Rundschau, 1965, Heft 9).
ÖZEK, Ç.: Basılmış Eserlerin Toplatılması (İHFM., 1969, Cilt: XXXIV, Sayı: 1-4).
ÖZEK, Ç.: Basın Hukukumuza Göre Fikir İşçileri ile İşverenler Arasındaki Hukuki
Münasebet (İHFM., 1962, Cilt: XXVIII, Sayı: XI).
ÖZEK, Ç.: Basında Haber Verme Hakkının Sınırları, (Hürriyet Vakfı 1983 Yılı 1.
Seminer Tutanakları, Eğitim Yayınlan No. 3).
ÖZEK, Ç.: Filmcilikte Sansür ve Anayasa Mahkemesinin Konuyla İlgili Bir Kararı
(İHFM. 1967 cilt XXXII, sayı 2-4).
ÖZEK, Ç.: 212 Sayılı Kanun ve Gazete İdarecileri (İş ve Sigorta, Şubat 1966).
ÖZEN, M.- BAŞTÜRK, İ.: Bilişim - İnternet ve Ceza Hukuku, Ankara 2011.
ÖZSUNAY, E.: Gerçek Kişilerin Hukuki Durumu, Üçüncü Bası, İstanbul 1977.
REHBINDER, M.: Cevap Hakkına İlişkin İsviçre'deki Yeni Düzenleme, (çev. Tankut
Centel, İHFM., 1986, No. 1-4).
REISSNER, H.: Das Grundrecht der Meinungsfreiheit auf dem Gebiete des Rund-
funks und Fernsehens in der Bundesrepublik Deutschland., Diss. Würzburg
1962-63.
ŞEN, E.: Devlet ve Kitle İletişim Araçları Karşısında Özel Hayatın Gizliliği ve Ko-
runması, İstanbul 1996.
TAVACI, Y.: Fikir ve Sanat Eserlerinin Derlenmesi ile İlgili Güncel Sorunlar Beya-
zıt Devlet Kütüphanesi 100. Yaşında, İstanbul 1984.
TEKİN, C.-DEMİRAY, U.-BARKAN, M.: Video ile Eğitim Merkezi Proje Önerisi,
Eskişehir 1987.
TEKİNALP, Ş.: Elektronik Kitle İletişim ve Değişim, İstanbul 1990.
TOSUN, Ö.: Basın Suçlarında Ceza (Ceza Hukuku ve Kriminoloji Dergisi 1979,
Sayı: 2).
ÜNAL, Ş.: Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi Çerçevesinde Temel Hak ve Hürriyet-
lerin Korunması, Milletlerası Hukuk ve Milletlerarası Özel Hukuk Bülteni,
Sayı: 2, 1988.
üNVER, Y.: Türk Ceza Kanunu'nun ve Ceza Kanunu Tasarısı'nın İnternet Açısın
dan Değerlendirilmesi, (İÜHFM 2001, C: LIX, Sayı: 1-2, s. 51-153).
546 KİTLE İLETİŞİM HUKUKU
-1-
-N-
Instagram 41
Naşir (yayımcı) 285
İletişim (bkz. haberleşme)
İnternet 491
-Ö-
- Erişim sağlayıcı (Access-Provider)
497 Önceden izin alma sistemi 77
- Yer sağlayıcı (Service-Provider) Özel haberleşme gizliliği 62, 83, 87
514 Özel ilan 255
- İçerik Sunucu (Sağlayıcı)
(Content Provider) 497 -P-
- ULAKBİM 501 Para depo etmek koşulu 77
- ULAKNET 501, 502 Periyodik yayın 170
- Teleservisler Yasası Posta dokunulmazlığı 62
(Teledienstegesetz) 497
- İnternet Geliştirme Kurulu 505
-R-
- Türk Telekom 386, 501, 502
Radyo özgürlüğü 75, 388
İzin ve lisans rejimi 427
Radyo-Televizyon rejimi 363, 425
İmpressum yükümlülüğü 160, 183,
Radyo-Televizyon yayınlarının
196,278
yönetiminde rejimler 365
Radyo-Televizyon Üst Kurulu 433
-K- Radyo-Televizyon Yüksek Kurulu 404
Kabahatlerden sorumluluk (İnternet) Reklamlarla ilgili sınırlamalar 442
517 Resmi İlan 253
Kamuoyu 136 Ruhsatname sistemi 77
Kamusal görev 134, 139
Kanuni sorumluluk sistemi 284 -S-
Kitle iletişim araçları 47
Sanal Ortamda İşlenen Suçlar
Kitle iletişim hukuku 55, 62 Sözleşmesi 500
Kitle iletişim kanunu 56 Sansür sistemi 452
Kitle iletişimi 46 - sınırlı sansür sistemi 454
- kitle 46 - sınırsız sansür sistemi 452
Kontrol erki 141 - internette sansür 69
550 KİTLE İLETİŞİM HUKUKU