You are on page 1of 8

ELEKTRİK PİYASASINDA

ÜÇ AY SÜREYLE YENİ
TÜKETİCİ KAYIT
YASAĞINA İLİŞKİN
HÜKMÜN HUKUKİ AÇIDAN
DEĞERLENDİRİLMESİ

Onur Baran AVCI*


Elektrik Piyasasında Üç Ay Süreyle Yeni Tüketici Kayıt Yasağına
İlişkin Hükmün Hukuki Açıdan Değerlendirilmesi

1. Giriş

Bu yazımda, 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu'na (“Kanun”) dayanılarak çıkarılmış olan Elektrik
Piyasası Dengeleme ve Uzlaştırma Yönetmeliği'nin (“Yönetmelik”) 30/A maddesinin 13/b fıkrasında
yer alan idari yaptırımı hukuki açıdan değerlendirdim. Anılan hüküm, EPİAŞ (“Piyasa İşletmecisi”)
tarafından işletilen Piyasa Yönetim Sisteminde (“PYS”) elektrik tedarik şirketleri tarafından mevzuata
aykırı biçimde (ikili anlaşma olmaksızın) serbest tüketici sayaç kaydı yapıldığının tespiti halinde, EPDK
tarafından ilgili tedarik şirketinin elektrik satış faaliyetinin üç ay süreyle durdurulmasını
düzenlemektedir. Yasak, serbest piyasada yeni akdedilecek ikili anlaşmaları kapsamaktadır.
Yönetmelik'te bu durum, ilgili tedarikçinin üç ay süreyle ikili anlaşmalar kapsamında yeni tüketici
kaydedemeyeceği şeklinde ifade edilmiştir. Anılan düzenlemenin idari tedbir değil; fakat bir idari ceza
olduğu fikrindeyim. Bu çerçevede anılan düzenleme kanunilik, savunma hakkı, idarenin yetki devri ile
özel teşebbüs özgürlüğü ve ölçülülük ilkeleri bağlamında hukuka aykırıdır. Önerim, hukuka uyumun
sağlanması için anılan maddedeki bu idari yaptırıma ilişkin düzenlemenin tamamen kaldırılması ve
Elektrik Piyasası Kanunu'nun “Yaptırımlar ve yaptırımların uygulanmasında usul” başlıklı 16.
maddesine yapılan atfın korunması suretiyle yalnızca amacı gerçekleştirmeye yeterli ve elverişli olan
16. maddenin işletilmesidir.

2. Serbest Tüketici Kayıt Süreci

Yönetmelik m. 30/A'da yer alan süreci kısaca ve detaya girmeden izah etmekte yarar görülmektedir.
Maddede tedarikçi değiştirme ya da ilk defa ikili anlaşma ile serbest piyasada elektrik satın alma
sürecine ilişkin adımlar detaylı bir şekilde belirlenmiştir. Buna göre, tedarikçisini değiştirecek serbest
tüketiciler için ilgili ayın 6. gününden önceki son gün saat 24.00'e kadar; daha önce başka bir tüketici
tarafından kullanılmayan bir tüketim noktasında elektrik tüketmeye başlayacak serbest tüketici için
tüketim döneminden önce, ilk defa enerji kullanılacak ve iletim şebekesine bağlantı yapılacak tüketim
noktalarında ise ilk endeks tespit tutanağının düzenlendiği günden bir önceki iş günü saat 17.00'ye
kadar yeni tedarikçi tarafından PYS üzerinde ikili anlaşmaya dayanarak beyanda bulunulur ve serbest
tüketici yeni tedarikçinin portföyüne kaydedilir.

İzah edilen kayıt sürecinde yeni tedarikçinin ikili anlaşmaya ilişkin tevsik edici belgeleri sunması
zorunlu değildir. İkili anlaşmanın var olduğu kabul edilir. Ancak Yönetmelik 30/A maddesinin 12.
fıkrasında “Piyasa İşletmecisi'nin, gerekmesi halinde yeni tedarikçiden ikili anlaşmaya ilişkin bilgileri
beyan etmesini ve bunu ispat edici belgeleri sunmasını talep edebilme yetkisi açıkça düzenlenmiştir.
Bu “gereklilik” hali anılan hükümde genel bir ifade olarak yer almıştır. Dolayısıyla neyin gereklilik
olduğu konusunda Piyasa İşletmecisi'ne bir takdir hakkı bırakıldığı görülmektedir. Ne var ki kamu
gücüne dayanarak idari yaptırımla sonuçlanabilecek bir yetki kullanımının hukuken “idare” vasfını
taşımayan ve bir özel hukuk tüzel kişisi olan EPİAŞ'a bırakılmasına ilişkin tartışmaya aşağıda yer
verilmiştir. Bu çerçevede hukuki açıdan en yerinde yorum, Piyasa İşletmecisi'ne bırakılan bu yetkinin
yalnızca aynı maddenin 15. fıkrasında düzenlenen sürece özgü olduğudur. Dolayısıyla Piyasa
İşletmecisi'nin anılan fıkradaki durum dışında bir takdir yetkisi bulunmamalıdır. Nitekim bahsedilen
15. fıkrada, bir serbest tüketicinin aynı dönemde birden fazla tedarikçi tarafından portföylerine
alınmak istenmesi hali düzenlenmektedir. Serbest tüketicinin haklarının korunması için bu halde

01

* Enerjisa Enerji A.Ş., Enerjisa Grup&Satış Şirketleri Hukuk ve Uyum Başmüşaviri.


Elektrik Piyasasında Üç Ay Süreyle Yeni Tüketici Kayıt Yasağına
İlişkin Hükmün Hukuki Açıdan Değerlendirilmesi

Piyasa İşletmecisi ikili anlaşmaya ilişkin bilgi ve belge talep edebilir. Piyasa İşletmecisi bir idari
makam ya da yargı merci olmadığından burada yapacağı inceleme bir geçerlilik incelemesi olmayıp,
ikili anlaşmanın yüzeysel bir gözden geçirme ile var olup olmadığı, güncel olup olmadığına ilişkin
olacaktır. Bu nedenle, maddenin 15. fıkrasında yer alan “… Piyasa İşletmecisi tarafından gerekli
kontroller yapılır ve ikili anlaşma beyanı geçerli bulunan tedarikçinin portföyüne serbest tüketicinin
geçişi sağlanır…” ifadesindeki “geçerli” kelimesi yanıltıcıdır.

3. Elektrik Satış Faaliyetinin Üç Ay Süreyle Durdurulması Yaptırımına İlişkin Değerlendirme

3.1. İnceleme Konusu Hüküm

Yönetmelik m. 30/A 13. fıkrasının b bendi şu şekildedir: “Serbest tüketiciyle ikili anlaşma yapmadan
serbest tüketici sayaç kaydı için başvurduğunun tespiti halinde tespitin yapıldığı tarihten sonraki ilk
kesinleşen sayaç listesinin duyurulmasını takip eden ayın ilk gününden geçerli olmak üzere ilgili
serbest tüketicinin kaydı piyasa katılımcısının portföyünden çıkarılır ve bir önceki tedarikçisinin talebi
varsa onun, yoksa görevli tedarik şirketinin portföyüne kaydedilir. İhlali tespit edilen piyasa katılımcısı
Piyasa İşletmecisi tarafından Kuruma raporlanır. Söz konusu piyasa katılımcısı Kurul Kararı ile üç ay
süreyle ikili anlaşmalar kapsamında yeni tüketici kaydedemez ve bu piyasa katılımcısına Kanunun 16
ncı maddesi uyarınca yaptırım uygulanır…”.

3.2. İdari Tedbir ve İdari Ceza Kavramları

Yukarıda altı çizili hüküm, Piyasa İşletmecisi tarafından yapılacak tespit ve bunun Enerji Piyasası
Düzenleme Kurumu'na (EPDK) raporlanması üzerine EPD Kurulu tarafından tedarik şirketlerinin üç
ay boyunca serbest piyasada yeni tüketici kaydetmemek suretiyle satış faaliyetlerinin
durdurulmasına ilişkindir. Anılan hükmün, düzenleyici kurum tarafından bir idari yaptırım türü olarak
“geçici engelleme” mahiyetinde bir idari tedbir niteliğinde uygulamaya konulduğu, böyle
yorumlandığı anlaşılmaktadır. Hükmün nitelemesi oldukça önemlidir. Çünkü yaptırımın bir idari
tedbir değil; fakat bir idari ceza olarak nitelendirilmesi halinde temel ceza hukuku ilkelerinden olan
kanunilik ilkesi, savunma hakkı, lehe olan hükmün uygulanması gibi ilkelerin de uygulanması zorunlu
olacaktır.

Anılan hükmün bir idari tedbir değil; fakat bir idari ceza olduğu kanaatindeyim. İdari tedbir kavramı,
idari yaptırım başlığı altında yer alıp idari cezalar dışında kalan yaptırımları ifade etmektedir. İdari ceza
kavramı ise regülatif cezalar, kabahat cezaları ve disiplin cezalarını içermektedir.1 İdari tedbirler amaç
itibarıyla, cezalandırmak yerine kamu hizmetinin bozulmasını ya da aksamasını önlemek, kamu
hizmetinin düzgün işlemesini sağlamak amacıyla getirilmiş; daha ziyade uygun hale getirmeyi
sağlama önleme amacı taşıyan idari yaptırımlardır.2 İdari tedbirden söz edebilmek için, kamu
hizmetinin gereği gibi yürütülmesini engelleyecek bir ihlâl ile bu ihlâle karşı bir düzenleyici idari
işleme dayanarak ihlâl edeni cezalandırmak yerine ihlâle son vermeye, ihlâli durdurmaya yönelen,
objektif açıdan bu sonucu doğurmaya elverişli bir idari işlem olmalıdır. Bu kapsamda idarenin,
Kanun'a uygun surette aksamadan ilerlemesini sağlayacağı kamu hizmeti, Kanun'un 1. ve 2.
maddelerinden hareketle, elektriğin tüketicilere yeterli, kaliteli, sürekli, düşük maliyetli ve çevreyle
uyumlu biçimde sunulmasına ilişkin elektrik tedarik faaliyetinin gereği gibi işlemesinin temini, buna
ilişkin sürekli gözetim ve denetiminin sağlanmasıdır.

02
1
Ali ULUSOY, İdari Yaptırımlar, 2013, 1. Baskı, s. 11.
2
ULUSOY, s. 175.
Elektrik Piyasasında Üç Ay Süreyle Yeni Tüketici Kayıt Yasağına
İlişkin Hükmün Hukuki Açıdan Değerlendirilmesi

Her idari cezada pedagojik açıdan bir “can yakma” etkisi kadar “caydırma” niyeti ve etkisi de
bulunmaktadır. Ancak asli ya da öne çıkan amaç süjeyi cezalandırmaktır. İdari tedbirlerde ise amaç
ağırlıklı olarak tespit edilen ihlâli durdurmak, ihlâli gidermeye, durumu kanuna uygun hale getirmeye
zorlamak ve devamını ya da tekrarını engellemektir. Özellikle ihlâli durdurarak durumu kanuna uygun
hale getirmeye zorlama boyutu geçici engelleme mahiyetindeki idari tedbirlerde daha bariz ve baskın
unsurdur. Buna uygun bir örnek olarak, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı'nın İşyerlerinde İşin
Durdurulmasına Dair Yönetmelik'in3 7. maddesi verilebilir. Buna göre, iş yerinde hayati tehlike arz
eden bir durum tespit edildiğinde, “bu tehlike giderilinceye kadar” iş yerinin bir bölümünde ya da
tamamında işin durdurulacağı düzenlemesi verilebilir. Anılan Yönetmelik'in 10. maddesinde de ihlâlin
giderilmesi halinde ilgili idare tarafından durdurma kararının kaldırılması kararı verileceği ifade
edilmiştir. Aksi durumda, inceleme konusu idari tedbir aşağıda izah edildiği gibi ağırlıklı olarak cezai
bir mahiyet kazanacak; bu halde ilgili mevzuat kapsamında Kanun'un 16. maddesindeki yaptırımların
da uygulanması öngörüldüğünden aynı ihlâlden dolayı iki ayrı ceza verilmesi söz konusu olabilecektir.
Bunun da, bir kişinin aynı fiilden dolayı birden fazla kez cezalandırılmamasını ifade eden “non bis in
idem” evrensel hukuk ilkesine aykırı olacağı açıktır.

İnceleme konusu hüküm kapsamında, geçici olarak serbest tüketiciler ile yeni ikili anlaşma akdetme
yasağı kısmi bir geçici engelleme olarak, ihlâlin durdurulması ve devamının engellenmesi amacıyla
belirli bir süreye bağlanmış olmalı ya da mahiyeti veya niteliği itibariyle geçici olduğu anlaşılmalıdır.
Hüküm, geçicilik niteliğinin ortaya konması açısından birinci yöntemi seçerek belirli bir süre içerecek
şekilde düzenlenmiştir. Yaptırımın geçici olması, ihlâlde bulunanı, doğrudan bir takvime bağlamak
suretiyle ya da bir davranışa, koşula ya da olguya bağlamak yoluyla dolaylı olarak belirlenmiş olan
süre içinde mevzuat ihlâlini sona erdirmeye, durumunu hukuka uygun hale getirmeye zorlama
amacını gerekli kılar. Diğer deyişle, geçicilik niteliği, baştan belirlenen ya da mahiyet itibarıyla olağan
kabul edilen bir zaman zarfında pozitif bir davranış yükümlülüğünün yerine getirilmesi, bir şartın
sağlanması ve benzeri bir olgunun gerçekleşmesine bağlı olmayı gerektirir. Hijyen koşullarını
sağlayamadığı için tedbiren kapatılan bir hastanenin bu koşulları sağlaması için yerine getirmesi
gereken işlemler pozitif davranış yükümlülüğüne örnek gösterilebilir. Zira hukuki varsayım olarak bu
sürenin sonuna kadar ilgili davranışın yerine getirilmesi ya da aranan olgunun ya da şartın
gerçekleşmesiyle artık geçicilik hali sona erecek; faaliyet artık yasal şartları karşılayacak şekilde
devam edecektir. Aksi yorumda geçici engellemeye içkin olan geçicilik niteliği ortadan kalkacaktır.
Ancak, inceleme konusu hükümde, ihlâl isnat edilen tedarikçiyi belli bir davranışta bulunarak ihlâli
durdurma, ihlâli gidermeye davet etme ya da uygulanmış yaptırımın kaldırılmasının bir şartın ya da
olgunun gerçekleşmesine bağlanması söz konusu değildir. Aksine, geçmiş dönemde gerçekleşmiş
ve sonuçlarını doğurmuş olan bir ihlâle ilişkin cezalandırma söz konusudur. Verilen süre içinde ihlâle
ilişkin ilgili tedarikçi tarafından ihlâlin durdurulması ya da giderilmesine ilişkin olarak yapılabilecek bir
işlem de bulunmamaktadır.

03
3
RG Tarih: 30.03.2013, RG Sayı: 28603.
Elektrik Piyasasında Üç Ay Süreyle Yeni Tüketici Kayıt Yasağına
İlişkin Hükmün Hukuki Açıdan Değerlendirilmesi

Hükümde, aykırılıkla kaydedilen serbest tüketicilere ilişkin olarak yapılacak işlemler, yalnızca Piyasa
4
İşletmecisi yetkilendirilmek üzere detaylı şekilde belirlenmiştir.

Yukarıdaki açıklamalara istinaden kanaatimizce bahse konu yaptırım cezalandırıcı mahiyeti ağır
bastığından bir idari tedbir değil; fakat bir idari cezadır. Bu nedenle hüküm temel ceza hukuku ilkeleri
olan özellikle kanunilik ilkesi, savunma hakkı, idarenin yetki devri ve nihayet ölçülülük ilkesi açısından
aşağıda değerlendirilmiştir.

3.3. Kanunilik İlkesi

Suç ve cezaların yasallığı ilkesi, hangi fiillerin suç oluşturduğu, suç oluşturan fiillere verilecek
cezaların (ceza türleri ve ceza miktarı) kanun ile belirlenmesinin zorunlu olduğunu ifade eden ilkedir.
Ceza hukukunda yerini bulan bu ilke idari cezalar için de geçerlidir.5 Danıştay bir kararında, Bilgi
Teknolojileri ve İletişim Kurulu'nca çıkarılan Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu İdari Yaptırımlar
Yönetmeliği'nin 46. maddesiyle getirilen “uyarı” yaptırımının 5809 sayılı Elektronik Haberleşme
Kanunu'nda dayanağı olmadığı ve açıkça öngörülmediğinden hareketle ihlâlde bulunan lehine bir
düzenleme de olsa kanunilik ilkesine aykırı olduğuna hükmetmiştir. 6

İdari yaptırımlar konusunda genel kanun niteliğini haiz olan 5326 sayılı Kabahatler Kanunu'nun 4.
maddesi kabahat oluşturan fiiller ile bunlara uygulanacak yaptırımlara ilişkin olarak kanunilik ilkesini
açıkça düzenlemektedir. Buna göre, hangi fiillerin kabahat oluşturduğu kanunla belirlenebilir. Bunun
istisnası ise, kapsam ve koşulların kanunla belirlendiği çerçevenin idarenin genel ve düzenleyici
işlemleriyle (Ör: Yönetmelik) doldurulmasıdır. Buna örnek olarak 6326 sayılı Sermaye Piyasası
Kanunu'nun 104. maddesi hükmü verilebilir. Maddede, “makul bir ekonomik veya finansal gerekçeyle
açıklanamayan, borsa ve teşkilatlanmış diğer piyasaların güven, açıklık ve istikrar içinde çalışmasını
bozacak nitelikteki eylem ve işlemler”in suç oluşturmadıkları takdirde piyasa bozucu eylem
sayılacakları; “… Kurulca belirlenen piyasa bozucu eylemleri gerçekleştiren kişilere Kurul tarafından
yirmi bin Türk Lirasından beş yüz bin Türk Lirasına kadar idari para cezası” verileceği düzenlenmiştir.
Buna dayanılarak Sermaye Piyasası Kurulu tarafından VI-104.1 sayılı Piyasa Bozucu Eylemler tebliği
yayımlanmış ve hangi fiil ya da işlemlerin piyasa bozucu eylem sayılacağı detaylı olarak hükme
bağlanmıştır. Görüldüğü gibi bu örnekte kanunla genel çerçeve çizilmiş; idare de buna dayanarak
genel ve düzenleyici işlem olan tebliğ ile bu çerçevenin içeriğini doldurmuştur. Dikkat edilmesi
gereken husus, anılan 104. maddede idari yaptırımın alt ve üst sınırı açıkça belirlenerek idari para
cezası şeklinde düzenlenmiş oluşudur. Oysa Elektrik Piyasası Kanunu'nun “Yaptırımlar ve
yaptırımların uygulanmasında usul” başlıklı 16. maddesinde sayılan yaptırımlar içinde değerlendirme
konusu faaliyet yasağına ilişkin ne doğrudan ne de dolaylı olarak nitelenebilecek bir belirleme
yapılmıştır.

Yerleşmiş yargı kararlarında ve öğretide kabul edildiği üzere, idari tedbirler temel ceza hukuku
7
ilkelerine kural olarak tabi değildir. Bu açıdan idari tedbirler düzenleyici idari işlemlerle de yürürlüğe
konabilir. Ancak yukarıdaki açıklamalara istinaden, özü itibarıyla bir idari ceza niteliğinde olması
nedeniyle ilgili 30/A maddesinin 13/b fıkrasının kanunilik ilkesine aykırı olduğu düşüncesindeyim.

04
4
Portföyden çıkarma, eski tedarikçinin ya da görevli tedarik şirketinin portföyüne kaydetme.
5
ULUSOY, s. 175.
6
Danıştay 13. Dairesi, T. 11.11.2020, E. 2017/581, K. 2020/3061.
7
ULUSOY, s. 98.
Elektrik Piyasasında Üç Ay Süreyle Yeni Tüketici Kayıt Yasağına
İlişkin Hükmün Hukuki Açıdan Değerlendirilmesi

3.4. Savunma Hakkı

Anayasamızın “Temel Haklar ve Ödevler” başlıklı ikinci kısmının ikinci bölümünde yer alan 36.
maddesinde herkesin, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı
veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahip olduğu hüküm altına alınmıştır.
Bu hükümde vurgu yargılama sürecine ilişkin olmakla birlikte Türk Hukukunda yerleşik mahkeme
kararları uyarınca idari soruşturma süreçlerinde de savunma hakkı evrensel nitelikte, zorunlu olarak
8
tanınması gereken bir hak olarak kabul edilmektedir. Bu manada savunma hakkı, ilgilinin, idari
yaptırım uygulanmadan önce iddia edilen fiili işleyip işlemediği veya işlemiş olmasına rağmen daha az
cezanın ya da daha hafif bir yaptırımın uygulanmasını gerektirecek birtakım bilgi, belge ve olguları dile
9
getirme, bunları sunma ve savunma imkânına sahip olmasını ifade eder.

Elektrik piyasası faaliyetleri açısından, olası mevzuat ihlâllerine ilişkin ön araştırma ve


soruşturmalara ilişkin süreç EPDK tarafından yayımlanmış olan Elektrik Piyasasında Yapılacak
Denetimler ile Ön Araştırma ve Soruşturmalarda Takip Edilecek Usul ve Esaslar hakkında
10
Yönetmelik'te detaylı olarak belirlenmiştir. Yönetmelik'in 20. maddesinde soruşturma raporunun
ilgili tüzel kişiye tebliğ edilerek otuz günlük süre verileceği ve savunmasını bu süre içinde sunmasının
isteneceği açıkça düzenlenmiştir. Temel bir hak olan savunma hakkı, elektrik piyasası faaliyetlerine
ilişkin olası idari yaptırımlara karşı ilgililerin korunması için bu şekilde güvenceye alınmıştır. Bu
nedenle, inceleme konusu hükümde yer alan yaptırımın herhangi bir savunma alınmadan doğrudan
uygulanması anılan yönetmelik hükümlerinde yer alan detaylı savunma sürecinin dolanılmasına yol
açmaktadır.

Düzenleyici kurumun nitelendirmesine bağlı olmaksızın, yukarıda açıklandığı gibi inceleme konusu
hükmün cezalandırma amacı ve etkisi dikkate alınmalıdır. Buna göre, ilgiliye ihlâlin kapsamı hakkında
yeteri kadar bilgi makul bir süre önceden verilmeden, bir diğer deyişle isnadın kapsamı hakkında bilgi
sahibi olması, bilgi, belge ve görüş bildirme imkânı sağlanmadan doğrudan bu türden, idari ceza
mahiyetinde bir idari yaptırım uygulanması savunma hakkının ihlâlidir.

3.5. Yetki Devri

İdarenin, kolluk faaliyeti gibi kamu gücüne dayanan yetkilerinin devrinin kural olarak mümkün
olmaması; devrin ya da hizmet alımının ancak açık bir yasal düzenlemeye dayanması gerekir.
İnceleme konusu hükümde, idari yaptırıma dayanak olacak vakıa tespitinin değil; fakat “ ihlâl
tespitinin” bir özel hukuk tüzel kişisi olan Enerji Piyasaları İşletme Anonim Şirketi'ne (EPİAŞ)
bırakılmış olması önemlidir. Kanun ile EPİAŞ'a, elektrik piyasasında düzenleyici kurum olan EPDK
tarafından uygulanabilecek bir idari yaptırıma yol açabilecek herhangi bir ihlâl tespiti ve
değerlendirmesi yapılması konusunda yetki verilmediği gibi, EPDK'ya başka bir kuruluştan doğrudan
ya da dolaylı hizmet alımı yetkisi verilmiş de değildir. Kaldı ki Kanun'un 16. maddenin 6. fıkrasında EPD
Kurulu, aynı maddenin 4. fıkrasında yer alan hususlarda görevli tedarik şirketlerinin ağır ve itiyat
haline getirilmiş seviyede mevzuat ihlâllerinde maddede sınırlı sayıda sayılan tedbirlerin alınması -
gerçek veya özel hukuk tüzel kişilerinden hizmet alımı yapabilmek konusunda açıkça
yetkilendirilmiştir. İdari yaptırıma konu olabilecek bir vakıanın ihlâl olarak nitelendirilebilmesi, bunun

05
8
Danıştay 5. Dairesi, T. 06.06.1991, E. 1990/4297, K. 1991/1099.
9
Hayre in KURT, İdari Yaptırımlara Karşı Güvenceler, Gazi Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi
C. XVIII, Y. 2014, Sa. 1, s.137.
10
RG Tarih: 28.01.2003, RG Sayı: 25007.
Elektrik Piyasasında Üç Ay Süreyle Yeni Tüketici Kayıt Yasağına
İlişkin Hükmün Hukuki Açıdan Değerlendirilmesi

doğrudan kamu gücünün kullanılmasına ilişkin bir işlev olması nedeniyle yalnızca idareye has bir
yetkidir.11 Bu nedenle, bu türden bir yetkinin açık bir yasal dayanak olmadan devri ya da hizmet alımına
konu edilmesinin hukuka aykırı olduğu kanaatindeyim. İnceleme konusu hüküm idari tedbir sayılsa
dahi durum aynıdır. Bu nedenle, Piyasa İşletmecisi'nin burada yapabileceği yegâne tespit vakıa tespiti
olup, bunun ihlâl olup olmadığının değerlendirmesi Kanun uyarınca münhasıran EPD Kurulu'na aittir.
Oysa maddenin düzenlenişinden, EPİAŞ'ın ihlâl tespitinde bulunmasından sonra durumu EPDK'ya
raporlaması, EPDK'nın ise ihlâlin varlığına ilişkin herhangi bir takdir yetkisi kullan(a)madan doğrudan
üç aylık faaliyet yasağına hükmetmesi şeklinde mantığa ve hukuka aykırı bir sonuç doğmaktadır.

3.6. Özel Teşebbüs Özgürlüğü ve Ölçülülük İlkesi

Değerlendirme konusu hükmün bir başka yönüyle de hukuka aykırı olduğu fikrindeyim.
Anayasa'mızın “Temel hak ve hürriyetlerin sınırlanması” başlıklı 13. maddesinde temel hak ve
hürriyetlerin ne şekilde sınırlanabileceği son derece sıkı bir biçimde belirlenmiştir. Buna göre, temel
hak ve hürriyetler özlerine dokunulmaksızın, yalnızca Anayasa'da belirtilen sebeplere bağlı olarak ve
ancak kanunla sınırlanabilir. Diğer kısıtlara ek olarak ayrıca temel hak ve özgürlüklerin
sınırlanmasında “ölçülülük ilkesi”ne uygun hareket etme zorunluluğu vurgulanmıştır. Ölçülülük
ilkesi, bir idari işlemin elde etmek istediği amacı doğurmak için (i) gerekli, (ii) elverişli ve (iii) bu
amaçla orantılı olmasını ifade eder. Özellikle orantılılık unsuru bir denge gözetim yükümlülüğünü
ifade ederek kısaca önlem (araç) ile korunan menfaat (amaç) arasında bir makul dengenin
bulunmasını zorunlu kılar (Anayasa Mahkemesi Kararı, E. 2007/4., K. 2007/81, T. 18.10.2007).
Elektrik tedarik şirketlerinin elektrik piyasasında lisanslarına istinaden satış faaliyetleri yürütmesi
Anayasamızın “Çalışma ve sözleşme hürriyeti” başlıklı 48. maddesinde ifadesini bulan özel teşebbüs
özgürlüğü ile doğrudan ilgilidir. Buna göre özel teşebbüsler kurmak, özel teşebbüsler aracılığıyla
ticari faaliyette bulunarak gelir elde etmek Anayasa ile koruma altına alınmış olan bir temel hürriyettir
ve sınırlandırılabilmesi yukarıda anlatılan şartlarla mümkündür. Bu hürriyete müdahale ölçülülük
ilkesine uygun olmak zorundadır. Uygulamada tedarik şirketlerinin Yönetmelik'te belirtilen süreçlere
ve piyasa koşullarına bağlı olarak her ay çok sayıda serbest tüketiciyi portföylerine kaydettikleri
gözlenmektedir. Her ay binlerce işlem yapan tedarikçiler açısından, bilişim altyapısı, kullanıcı hatası
ve benzeri sorunlarla hatalı işlemlerin söz konusu olması kaçınılmazdır. Sayısı binleri bulabilen
serbest tüketici kayıtlarında oran ya da adet olarak çok düşük ve ihmâl edilebilir seviyede kalan, en
önemlisi sistematik olmayan hatalı serbest tüketici kayıtları, piyasa işleyişine herhangi bir etkisi
olmayan ve anlamlı bir etki yaratmaktan yoksun ihlâllerdir. Bu ihlâllerin önlenmesine yönelik olarak
değerlendirme konusu m.30/A hükmü 15. fıkrası zaten Elektrik Piyasası Kanunu'nun 16. maddesine
atıfla ihlâli sabit görülen tedarikçilere karşı uygulanacak yaptırımları açıkça düzenlemektedir. Bunun
ötesine geçecek şekilde, tek bir hatalı kayıt halinde dahi üç ay süreyle yeni tüketiciler açısından satış
faaliyetini durdurma yaptırımı, şirketlerin bir çeyrek yıl boyunca bir anlamda ticari faaliyete son
vermesi anlamına gelmektedir. Zira yukarıda belirtildiği gibi, maddenin lafzı, EPİAŞ tarafından
yapılacak raporlama üzerine EPD Kurulu tarafından idari yaptırımın doğrudan uygulanacağı şeklinde
kaleme alınmıştır. Bu ise, alınan tedbir ile varılmak istenen sonuç arasında makul bir denge
kurmaktan çok uzak olup bu yönüyle ölçülülük ilkesine aykırı bir şekilde özel teşebbüs hürriyetinin
hukuka aykırı olarak sınırlandırılması söz konusudur. İnceleme konusu hüküm idari tedbir sayılsa
dahi durum aynıdır.

06
11
Şeref GÖZÜBÜYÜK, Turgut TAN, İdare Hukuku Cilt I, Genel Esaslar, 13. Bası, 2019, s. 583 vd.
Elektrik Piyasasında Üç Ay Süreyle Yeni Tüketici Kayıt Yasağına
İlişkin Hükmün Hukuki Açıdan Değerlendirilmesi

raporlama üzerine EPDK Kurulu tarafından idari yaptırımın doğrudan uygulanacağı şeklinde kaleme
alınmıştır. Bu ise, alınan tedbir ile varılmak istenen sonuç arasında makul bir denge kurmaktan çok
uzak olup bu yönüyle ölçülülük ilkesine aykırı bir şekilde özel teşebbüs hürriyetinin hukuka aykırı
olarak sınırlandırılması söz konusudur. İnceleme konusu hüküm idari tedbir sayılsa dahi durum
aynıdır.

4. Sonuç

Yönetmelik m. 30/A, 13/b fıkrasında yer alan üç ay süreyle yeni tüketici kaydını yasaklamak suretiyle
satış faaliyetini durdurma yaptırımı bir idari tedbir değil; gerçekleşmiş ve sonuçlarını doğurmuş olan
ihlâllere yönelik olarak baskın unsuru ve amacı cezalandırmak olan bir idari cezadır. Bu açıdan
hükmün, suç ve cezada kanunilik ilkesine aykırılık, savunma hakkına aykırılık, idarenin kamu
gücünden kaynaklanan görevlerini yerine getirme konusunda kanunda açık hüküm bulunmadığı
halde EPİAŞ'a ihlâl tespiti yapma yetkisi vermesi ve nihayet özel teşebbüs hürriyetinin ölçülülük
ilkesine aykırı olarak sınırlandırılması yönlerinden hukuka aykırı olduğu kanaatindeyim.

Önerim, anılan maddedeki bu idari yaptırıma ilişkin düzenlemenin tamamen kaldırılması ve Kanun'un
“Yaptırımlar ve yaptırımların uygulanmasında usul” başlıklı 16. maddesine yapılan atfın korunması
suretiyle yalnızca amacı gerçekleştirmeye yeterli ve elverişli olan 16. maddenin işletilmesidir.

07

You might also like