You are on page 1of 21

Htr 302 vize ders notu

SİYASAL İNKILAPLARA KARŞI TEPKİLER VE ÇOK PARTİLİ SİSTEME GEÇİŞ DENEMELERİ

1924 Anayasası

1921’de bir anayasamız vardı. Peki neden 1924 yapıldı? Çünkü 1921 yapıldığında daha
devletin ismi yoktu, ülke ismi konduktan sonra 1924 anayasası yapıldı. Cumhuriyetin ilanı ile
saltanatın kaldırılmasıyla yeni ihtiyaçları karşılayabilecek bir anayasa lazımdı 2? 3-)
1960 yılına kadar bu anayasa yürürlükte kaldı.
6 maddesi önemli;
1- Türkiye devletinin cumhuriyet vasfı değiştirilemez, değiştirilmesi teklif dahi edilemez.
2- Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir.
3- Yasama ve yürütme kuvvetleri meclistedir yargı bağımsız mahkemelerdedir.
4- Kanun önünde herkes eşittir.
5- İnsan hakları herkes içindir.
6- Din, dil, ırk ayrımı yapmaksızın (vatandaşlık) açısından herkes türk sayılır.
1928, 1934 ve 1937’de değişiklikler yapıldı.

1928’de iki değişiklik:


1- Devletin dini İslam’dır, cümlesi anayasadan çıkarıldı.
2- Milletvekili yemininde dini argümanlar çıkarıldı, namusum şerefim üstüne gibi
kelimelerle değiştirildi.

1934’te değişiklik: Kadınlara milletvekili seçme ve seçilme hakkı verildi.


1937 değişikliği: Anayasaya laiklik ilkesi girdi.

Sınavda soru gelirse bu değişiklik yapılan yılların yanına anayasa kelimesini getirme hepsi
1924 anayasası için yapılan değişikliklerdir yeni bir anayasa değiller.

Balkan savaşlarında ordunun içine siyaset girdiği için mağlubiyetler yaşanmıştı. Bu nedenle de
Atam ordu ve siyaset iç içe olmasın tercihinizi yapın dedi.

Terrakkiperver Cumhuriyet Fırkası


Kurucular; Kazım Karabekir, Ali Fuat Cebesoy, Adnan Adıvar, Refet Bele, Rauf Orbay.

Dini inançlara ve görüşlere saygılıyız.  İnsanlar sinirlendi çünkü siyasi parti programına
yazıldığı için siyasetin dini kullanacağını düşündüler.

Bu parti kurulduktan 5-10 gün sonra doğu Anadolu da Şeyh Sait isyanı çıktı.  Şeyh Sait çok
sayıda karısı ve çocuğu olan bir ağa. Ben bu toprakta Kürdistan kuracağım gelin benimle der
ama kimse gelmez. Sonra ikinci çağrıyı yapar din elden gidiyor diye ve herkes ayaklanır.
Cumhuriyet rejimi bir fahişelik rejimidir bakın kadınlar denize giriyor vs sözlerle insanları
ayaklandırır.
Arkasında İngiltere’nin desteği vardı; İngiltere bunu niye istedi?
Çünkü Musul sorunu vardı. Musul’u savaşarak almak isteyenlere karşı Şeyh Sait isyanını
çıkardı. Ordu da mecburen Şeyh Sait İsyanı yönüne dönmek zorunda kaldı ve bu şekilde
Musul elden çıkmış oldu.

İsmet Paşa başbakanlığa getirildi. İstiklal mahkemeleri kurdu ve isyan bastırıldı. Yargı
sürecinde baktılar ki Şeyh Sait desteğinde veya arasında terakkiperver fırkasının temsilcileri
de görüldü, fıkra kısa süre sonra kapatıldı, insanlar haklı çıktı dini kullanmışlardı. Şey Sait ve
arkadaşları, toplam 47 kişi idama mahkum edildi.

İzmir Suikastı
Giritli Şevki’nin görevi suikasttan sonra suikastları yapanları tekneyle Yunanistan’a kaçırmak.
Fakat o gün Atatürk’ün bir işi çıkıyor ve İzmir’e gidişi erteleniyor. Şevki de suikastı öğrendi o
yüzden gelmiyor sanıp gidip valiye her şeyi anlatır.

“Benim naçiz vücudum elbet bir gün toprak olacaktır fakat Türkiye cumhuriyeti ilelebet
payidar kalacaktır” der

Suikasttan girişiminden 3-4 yıl sonra;


Muhalefet partisi olarak; Serbest Cumhuriyet Fırkası kurulur; Ali Fethi Bey, Atatürk’ün kız
kardeşi Makbule Hanım, Nuri Conker.
Bu parti kurulunca Atam ben tarafsız kalacağım, sistem kendi kendine otursun der. Yalnız tek
bir şey ister dinin siyasete bulaştırılmasına izin vermeyin.
Ama sistem kendi kendine oturamaz ve partiyi kendileri kapatırlar.

Menemen-Kubilay Olayı
Serbest Cumhuriyet Fırkası kapatıldıktan 1 ay sonra (1930) sabah ezanında cami avlusuna bir
grup insan gelir. Başlarında tarikat üyesi Derviş Mehmet var. Padişahımız yolda gelmekte
saltanatı ve hilafeti geri alacağız diye halkı yanına davet eder. Bir kısmı kendi iner bir kısmı
zorla indirilir. İsyana engel olmaya çalışan Kubilay öldürülerek Menemen sokaklarında başı
gezdirilir.
Derviş Mehmet ve arkadaşları idama mahkum edilir.

İKİNCİ DÜNYA SAVAŞI’NDAN 21.YÜZYILA TÜRKİYE’DE SİYASAL YAŞAM


Atam 1938’de vefat edince İsmet İnönü cumhurbaşkanı seçilir. Celal Bayar da başbakan
oluyor.
Fakat Celal Bayar 1939’da istifa ediyor yerine Refik Saydam geçiyor. O ölünce de Şükrü
Saraçoğlu.
Cumhuriyet Halk Partisinden ayrılan bir grup; Demoratik Parti (DP)’yi kuruyor; Celal Bayar
(cumhurbaşkanı), Adnan Menderes (Başbakan), Refik Koraltan (TBMM Başkanı), Fuat Köprülü
(parti teorisyeni) oluyorlar sonradan.  DP’nin kurulmasıyla çok partili yaşama geçilmiş
oluyor.

1946’da açık oy gizli sayım vardı, 1950’deki şimdiki gibi gizli oy açık seçim.
1950,1954,1957 seçimlerinin hepsini demokrat parti kazanmıştır. 1946’yı CHP kazanmıştı.
Demokrat Parti’nin getirdiği yeni seçim kuralı; hangi parti bir oy bile fazla aldıysa 20
milletvekilinin 20’si de fazla oy alan partiden alınacak diyor.
27 MAYIS 1960 SONRASININ SİYASİ GELİŞMELERİ VE 12 MART 1971 MUHTIRASI

1961 sonrasında İnönü başkan, 195’te istifa etti.


1965 Süleyman Demirel Başbakan, 1970’de istifa etti. Ardından güven oyu alarak tekrar
hükümet kurmuştur.
-Ara Dönem-
12 Mart Muhtırası ile Süleyman Demirel istifa etmiştir. 1971’de Nihat Erim tarafından 14
teknokrat + 8 siyasetçi ile bir kabine kurmuştur. Nihat Erim’in istifasından sonra 1972’de Ferit
Melen, 1973’te ise Naim Talu Başbakan oldu ve bu şekilde ara rejim dönemi sonlanmıştır.

1973-2002 ARASINDAKİ TÜRK SİYASİ YAŞAMI

1973 seçimlerinde CHP en çok oy alan partidir. Bir siyasi partinin tek başına iktidara
gelmemesi için koalisyon hükümeti dönemine girilmiştir. Fahri Korutürk, Bülent Ecevit’e
hükümeti kurma görevini verdi. Ecevit ilk olarak Erbakan’la görüştü. Erbakan’ın önerisi
Süleyman Demirel tarafından reddedildi. Hükümet kurma görevi Demirel’e verildi. O da
kuramadı ve Ecevit’e tekrar verildi. Ecevit yine kuramayınca Naim Talu’ya verildi. Görev,
1974’te tekrar Ecevit’e verildi. CHP-MSP koalisyon hükümeti kuruldu. Bu hükümet
döneminde Kıbrıs’a Barış Harekatı düzenlendi. 1974’te Ecevit istifa etti. Ecevit’in başarısızlığı
üstüne Korutürk bu görevi Kontenjan Senatörü Prof. Dr. Sadi Irmak’a verdi fakat 4 ay sonra o
da istifa etti.
1975 yılında Demirel, Milliyetçi Cephe Hükümeti koalisyonu kurdu, 1977’ye kadar sürdü. 
Adalet P. + MHP+MSP
1977’de 2. Milliyetçi Cephe Hükümeti kuruldu ancak güvenoyu almadığı için düştü. Ardından
Bülent Ecevit bağımsızlarla azınlık hükümeti kurdu. Bunu da Demirel’in azınlık hükümeti
1980’e kadar izlemiştir.
1980’de partiler kapatıldı. Bundan sonraki;
İlk başbakan Emekli Oramiral Bülent Ulusu, Yardımcısı Turgut Özal.
SODEP ve DYP seçim dışı kaldı. Sadece ANAP (Turgu Özal) + HP ve Milliyetçi Demokratik Parti
(MDP)  Necdet Calp+ Turgut Sunalp önderliğinde kurulmuştur.
1983 seçimi; 1.Anavatan, 2. HP, 3.MDP

1985’te SODEP’le HP birleşip SHP adını aldı. MDP kendini feshetti. Demokratik Sol parti
kuruldu Rahşan Ecevit önderliğinde.

1987 referandumunda Siyasi Yasaklar Kalkmıştır.


DSP’nin başına Bülent Ecevit geçti.
DYP’nin başına Süleyman Demirel geçti.
MSP adını Refah Partisi olarak değiştirdi.
1987’de ANAP 1. Oldu SHP2. Oldu.
1989’da SHP ara seçimlerde 1. Oldu. Aynı yıl Turgut Özal Cumhurbaşkanı oldu.
1991’de ANAP’ın başına Mesut Yılmaz geçti. DYP’nin başına Tansu Çiller (ilk kadın başbakan)
SHP’de İsmet İnönü istifa etti, yerine Murat Karayalçın geldi.
1993’te Turgut Özal vefat etti. Süleyman Demirel cumhurbaşkanı oldu.
1995  Deniz Baykal başkanlığında CHP ile SHP birleşti.
2001  Adalet ve Kalkınma Partisi kuruldu.
2002 seçimde akp 1. Oldu ve hala iktidarda. 2003 başbakan rte.
2018’de CB Hükümeti sistemi kuruldu. CB rte oldu.

10.03.2023
Cumhuriyet öncesi hukuk sistemi:
Her ülke her devletin o devletin dayandığı değerlere ve ilkelere göre belirlenir. Osm.
imparatorluğunun değer ve ilkelerine dayanan bir şekilde. Osmanlı demokratik bir devletti
yani dini kuralların hayatın her alanında ekonomide hukukta eğitimde egemen olduğu bir
devletti her şey dini kurallara göre düzenlenmişti. Herhangi bir dava halinde taraflar Kadı’nın
huzuruna gittiği zaman (bugünkü karşılığı yargıç ya da hâkim) kadı bu davayı çözebilmek için
önce kuranı kerimin ayetlerine bakıyordu ayetlerde bulamamışsa peygamberimizin
hadislerine sözlerine bakıyordu. Eğer hadislerde de bulamıyorsa kıyas yoluna başvuruyordu.
Kıyas yolu nedir? Benden önce bir kadı bu tarz bir davaya bakmış mıdır nasıl bir karar vermiş
midir? Diye emsal almaktır. 4. Yol icmal yolu icmal demek topluluk cemaat demektir. O
bölgede yaşayan en yetkin din adamlarını topluyordu kadı ben karar veremedim siz bu
dosyayı inceleyin ve bir karara varın der. Bazen bir karara varılamıyordu çünkü mezhep
farklılıkları olabiliyordu din adamları arasında. 4 kaynağın dışında bir yol daha vardı o da
padişahın sözüdür. Buna örfi hukuk denir yani padişahın sözleri kanun hükmünde
kıymetlenmiştir. Hatta padişah şeyhülislamdan görüş alarak gerektiğinde idam kararı dahi
verebiliyordu. = tanzimata kadar bu sistemler devam etmiştir. Modernleşme yenilikler
hareketi başlamıştı hukuk ve ekonomi alanında sosyal yaşamda.
Tanzimat döneminde bir yanda seküler laik (nizamiye mahkemeleri) bir hukuk sistemi öteki
yandan şeriata dayanan hukuk sistemi devam ediyordu. Şeriata dayanan hukuk sistemine
şerri hukuk sistemi diyoruz. 2. Meşrutiyet döneminde daha çok nizamiye mahkemesi açıldı
fakat şerri hukuk sistemi de varlığını devam ettirdi ta ki cumhuriyetin ilanına kadar.

Şerri hukuk ile pozitif hükümlerin hukuk arasında ne fark vardır?


1)pozitif hukuk insanın insanla ve insanın devletle olan ilişkilerini düzenler; şerri hukuk ise
insanın insanla ve insanın devletle ve insanın tanrıyla olan ilişkilerini düzenler. Dolayısıyla
şerri hukukta düşünce alanı inançtan ayrılamaz.
2) şerri hukukta ya da Osm. devletinde sadrazam dahi herkes kuldur. Kul emirlere uyan itaat
eden bir profilidir insanın. Kul statüsüsün olduğu yerde haklar yoktur yükümlülükler ve
lütuflar vardır. Cumhuriyetin hukuk sistemi ise temel olarak yaşayan herkesin kul statüsünden
çıkarılıp egemenlik hakkını elinde tutan vatandaş statüsüne geçmesini hedefler.

Cumhuriyetin ilanıyla önemli ölçüde gerçekleşecek, fakat esasında devletin laikleşmesiyle


tamamlanacak olan ulusal egemenliğin gerçekleştirilmesi sürecinin belli başlı kilometre
taşları (1) TBMM’nin açılışı, (2) 1921 Anayasası’nın kabulü, (3) Saltanatın kaldırılması ve (4)
Cumhuriyetin ilanıdır. Aşağıda, bu gelişmeler ana hatlarıyla ele alınacaktır.
Halifeliğin Kaldırılması
Devletin dinsel niteliğini pekiştiren halifelik, laik devlet düzenine giden yolda kaldırılması
gereken en önemli engellerden birini oluşturuyordu. Gerçekten de, milli egemenliği kayıtsız
şartsız halka veren Türkiye Cumhuriyeti’nin bu kurumla bağdaşması mümkün değildi. Milli
egemenliğe dayalı laik bir rejim kurmayı amaçlayan Mustafa Kemal Paşa, cumhuriyetin
ilanından sonra, devrim sırasının halifeliğin kaldırılmasına geldiğini düşünüyordu. Nihayet, 3
Mart 1924 günü halifelik, TBMM tarafından, cumhuriyetin laik niteliğini güçlendiren Tevhid-i
Tedrisat Kanunu ile birlikte çıkarılan bir yasayla kaldırıldı. Bu iki yasayla Türkiye, laik devlet
düzeninin kurulması yolunda en önemli adımlardan birini atmış oldu.
Tevhid-i Tedrisat Kanunu’nun Kabulü
3 Mart 1924 günü çıkarılan Tevhid-i Tedrisat Kanunu, Türkiye’de eğitimin laikleştirilmesi
yolundaki atılımların başında gelmektedir. Aynı zamanda bir hukuk düzenlemesi olduğu için,
laikliğin gelişmesi bakımından da hayati öneme sahiptir. Bu yasa, bir yandan Tanzimat’tan
beri süregelen eğitimdeki ikiliğe son verirken, diğer yandan da eğitimi dinsellikten arındırmak
için uygun hukuki Genel amacı, demokratik ve laik cumhuriyetin temel değerlerini
içselleştirmiş bireyler yetiştirmekti.
Şeriye ve Evkaf Vekâleti’nin Kaldırılması
Hükümette din işlerini temsil eden bir bakanın bulunması, geleneksel/dini eğitim veren
medreselerin mali kaynağını sağlayan vakıfların ayrı bir bakanlık tarafından yönetilmesi,
devletin laik niteliğini önemli ölçüde zaafa uğratıyordu. Bu nedenle, halifeliğin kaldırıldığı,
öğretimin birleştirildiği gün çıkarılan bir kanunla, bu bakanlık sonlandırıldı. Bu tarihi adıma
paralel olarak aynı yıl şeri hukuku uygulayan şeri mahkemeler ile dinsel eğitim veren
medreseler kapatıldı. Ayrıca, vakıfların yönetim ve denetimi için Vakıflar Genel Müdürlüğü
kuruldu. Daha da önemlisi, Müslüman vatandaşların din hizmetlerini yürütmek üzere
başbakanlık bünyesinde Diyanet İşleri Başkanlığı tesis edildi. Aşağıda yorumlanacağı gibi,
diyanet işleriyle ilgili böyle bir birimin kurulması, Türk laikliğine kendine özgü bir nitelik
kazandırdı.
*medeni kanunun kabülü aşağıda o da laikleşmeye örnektir.

24.03.2023

Özel hukukun ülkemizde hem hukuk birliğini sağladığını hem de şerri hukuk yerine laik
hukukun benimsendiğini konuşmuştuk. Laik hukuk ile bir kamu yaşamındaki bir de özel
hayattaki hukuk ayrı ayrı düzenlenendi. Kamu hukuku dediğimiz başta anayasalar olmak üzere
devletin tüm kurumlarının düzenlenmesiydi. Anayasadaki kimi değişiklerle hem devletin
laikleşmesini sağlamış olduk ve kurumlar artık şerri esaslara göre değil laik bir şekilde
benimsenecektir denmiştir.

Özel hukuk: kişilerin günlük yaşamı, günlük yaşamda karşılaştıkları sorunlar, anne karnından
başlayan ölümünden sonraya kadarki tüm hakları kapsıyor.
Mecelle kanunu yalnızca imparatorluktaki Müslümanları ilgilendiren maddeler içerir. Ve
Müslümanların Hanefi mezhebindeki insanları kapsayan kanunlar içerir. Aile hukukuna ilişkin
hükümler yoktur borçlar hukuku gibi ekonomik ilişkileri düzenleyen kanunlar vardır. O
sebeple 1926 yılında aziz Atatürk ve arkadaşları çağdaş laik bir cumhuriyetin kendinse yakışır
bir kanunu olmalı diye düşünürler ve İsviçre’den İsviçre medeni kanunu örnek alarak bir
kanun hazırlandı. Bu komisyonun başına Mahmut Esat bozkurt geçti. İsviçre’den alınan kanun
üzerinde toplumsal ve kültürümüze uyan düzenlemeler yapılarak 1926’da kabul edildi. Neden
İsviçre’nin kanunu aldık? Çünkü en son yapılan en yeni ve çağdaş medeni kanun olduğu için
onu aldık.

Medeni yasası öncesi / medeni yasa ile kazanılanlar


1) Medeni yasadan önce evlenme yaşı diye bir şey yoktu blu çağına erine evleniliyordu;
medeni kanunda ise evlenme yaşı 18dir.
2) Medeni kanundan önce nikah imam tarafından kıyılıyordu, imam damat ve gelinin
vekili ile birlikte kıyılıyordu. Medeni kanuna göre gelin ve damat bir arada beyanlarını
yüksek sesle tanıklar huzurunda ifade ederek resmi nikah kıyıyor. Gelin ve damat eğer
isterse imam nikahı da kıyabilir resmi nikahtan sonra.
3) Medeni kanundan önce bir erkeğin 4 eşi olabiliyordu hatta çok varlıklı erkekler eve
cariye alabilme hakkına sahipti; medeni kanunda ise tek eşlilik anlayışı kabul edildi.
4) Medeni kanundan önce boşanmayı talep etme hakkı yoktu kadının ancak boşanmayı
erkek isteyebilirdi ve boşanma karanını erkek verebilirdi 3 kere boşol boşol boşol
diyerek. Kadının tek bir şekilde boşanmayı talep etme hakkı vardı kocası akıl hastası
ise. Medeni kanunda ise erkekte kadında istiyorsa boşanmayı talep edebilir kanunu
getirildi ve boşanmaya karar veren bağımsız mahkemelerde hakim tarafından
verilmektedir.
5) Medeni kanundan önce tanıklık konusunda 1 erkeğin tanıklığı 2 kadının tanıklığına eşit
idi
6) Medeni kanundan önce erkek ne kadar miras alıyorsa kadın onun yarısı kadar miras
alma hakkına sahipti
7) Medeni kanundan önce velayet hakkı babada iken medeni kanun ile beraber babaya
ve anneye eşit hak verilmiştir.

Bu alanda ilk yasadır:1930 yılında belediyeler yasası kadınların da belediye başkanlıklarında


meclis üyeliklerinde hem seçme hem de seçilme hakkı verildi.
1933 yılında muhtar seçilmelerine izin veren bir yasa kabul edildi.
1934 kadınların milletvekilliğinde de seçme ve seçilme hakkı olduğuna dair bir yasa kabul
edildi.
1935 yılında yapılan seçimlerde ilk defa 18 kadın TBMM’ne parlamenter olarak girdiler.
Türkiye bu oranla o yıl dünyada 2. Oldu kadının dünya temsilinde.

En çağdaş en modern yasa İsviçre’de diye medeni kanunu onlardan almıştık fakat o ülkede
kadınlara seçme ve seçilme hakkı 1972’de verildi. Fransa’da ve İtalya’da 1945 ve 1946 da 2.
Dünya savaşı bittikten sonra verildi. Oysaki Fransa’da cumhuriyet 1789’da ilan edilmişti ama
kadınların siyasi hakları 150 yıl sonra verildi. Türkiye’de cumhuriyet 1923’te ilan edildi ve 10
sene içinde kadınlar bütün siyasi haklarına kavuşma hakkına sahip oldu.

Kitabınızın 212. Sayfasından 241. Sayfaya kadar olan bölüm 24-61-82 anayasası

1961 anayasayı ve onun getirdiği yenilikler


24-61-82 anayasası kıyaslaması

1924 anayasası
21 anayasası varken neden 24’ü yapmıştık çünkü cumhuriyet 1923’te ilan edildi. Ülkenin
resmi bir ideolojisi oldu ve yeni ihtiyaçlar doğdu. 24 anayasasında bütün anayasalarımızda
yazdığı gibi Türkiye devleti bir cumhuriyettir maddesi yer aldı ve bu niteliği değiştirilemez ve
teklif edilemez dendi. Egemenlik kayıtsız şartsız millete aittir maddesi yer aldı. Milletvekili
olmak için gerekli yeterlilikler yer aldı. Aday olanlar eğer hırsızlık rüşvet sahtekarlık gibi
suçlardan hüküm giydilerse seçilemezler. Anayasalarda artık vatandaşların hakkı
düzenlenmiştir. Yaşama-barınma-eğitim-din ve vicdan özgürlüğü-seyahat özgürlüğü-
seçimlerde oy kullanabilme ve seçimlere katılma-çalışma hakkı. Milletvekili dokunulmazlığı
vardır. türkiye cumhuriyeti devleti yurt dışına asker gönderecekse ya da dışarıdan asker
gelecekse hükümet tbmm’den izin almalıdır.Bu maddeler tüm anayasalarımızda müşterektir,
ortaktır.

24 anayasasına göre cumhurbaşkanı meclis içinden seçilir ve 40 yaşını bitirmiş olması ve


yüksek öğrenim görmesi gereklidir. Milletvekilinin okur yazar olması yeterlidir. Yürütme
organı cumhurbaşkanı başbakan ve bakanlardan oluşur. Cumhurbaşkanı vatana ihanet
dışında hiçbir suçtan yargılanamaz yargı organı bağımsız mahkemelerdir. Seçimlere katılmak
için 18 yaşını, milletvekili olmak için 30 yaşını doldurmak gereklidir.
1924 Anayasası değişiklikleri
1924 anayasasında 3 ayrı yılda 3 farklı değişiklik yapıldı=
1) devletin dini islamdır sözü anayasadan çıkarıldı. Milletvekilleri vallahi billahi demek yerine
namusum ve şerefim üzerine söz veririm maddesi geldi. Bu iki değişiklik laiklik ile ilgilidir ve
1928’de olmuştur.
2) Diğer değişiklik 1934’te kadınlara seçme ve seçilme hakkı verildiği anayasaya geçirildi.
3) 1937’de laiklik ilkesi Anayasa’ya geçirildi.

1961 anayasası
27 Mayıs 1960 yılında Türk silahlı kuvvetleri yönetime el koymuştu bir askeri darbe yapılmıştı
ve demokrat parti iktidardan uzaklaştırılmıştı. Laiklikten tavizler verildi ve ülke iç savaşın
eşiğine geldi.28 Nisan 1960da öğrenci olayları başladı bu durum harp okulu öğrencilernini de
sokağa inmesiyle sonuçlandı. Demokrat parti sonra yargılandı. Hangi suçlardan
yargılandılar=vatan cephesinin kurulması,tahkikat komisyonlarının kurulması,cumhuriyet halk
partisinin mal varlığına el konulması,ismet inönünin yurt gezilerinde taşlanması,6-7 eylül
olayları, ordudaki üst üste yapılan değişiklikler, bazı illerin bir gecede ilçeye çevrilmesi
(Kırşehir ilinin ilçe yapılması).bir nedeni de anayasa ihlalidir= demoktrat parti hükmeti kore
savaşına türk askerine gönderirken meclisten izin almamıştır.
Yargılama sonrasında başbakan Adnan menderes, maliye bakanı Hasan Polatkan, dışışleri
bakanı kadir rüştü idam edildi. Cumhurbaşkanı celal bayar yaşlı olduğu için cezası hapis oldu.
Daha sonra da aflar çıkınca mahkum milletvekilleri serbest kaldılar.
İhtilalciler orgeneral cemal gürsel’i başa getirdiler ve milli birlik komitesini oluşturdular.
İhtilalin lideri cemal gürsel 27 mayısta İstanbul üniversitesinden 7 kişiyi ankaraya çağırdı ve
onlardan anayasa hazırlamalarını istedi.geçici bir hükümet kuruldu. 9 ocak 1961de anayasa
komisyonu ile seçim kanununu hazırlayacak komisyon seçildi.Anayasayı hazırlayacak
komisyonun başkanlığına tarihçi prof enver ziya kara, seçim kanununu hazırlayacak
komisyonun başkanlığına şefik ilhan seçildi. Komisyon Fransız,italya ve alman
anayasalarından; 1789 Fransız insan ve yurttaş hakları beyannamesi ile 1948 tarihli insan
hakları evrensel bildirgesinden,1950 insan hakları sözleşmesinden yararlandı. 1961 yılında
yönetime el koyanlar bizim demokrasiye geçmemiz gerekir dediler ve bir kurucu meclis
kuruldu.61 anayasası hazırlandı ve halka referandum için sunuldu ancak anayasa
referanduma sunulurken anayasanın lehinde de aleyhinde de görüş bildirmek serbestti.
Anayasaya karşı çıkanlar demokrat partiyi Sevenler, ihtilalden dolayı mağdur olanlar
anayasaya karşıydı. %63 kabul oyu %37 ret oyu ile kabul edildi. Önemi=Anayasa tarihimiz
içinde yer alan anayasalar içindeki en ayrıntılı ve özgürlükçü ve çağdaş bir anayasadır. 1961
anayasasının uygulandığı dönemde toplumda bir uzlaşma olmadı daha anayasa hazırlanırken
demokrat partililerin anayasa yapış sürecinden dışlanması sorun oldu işçiler öğretmenler
örgütlendi kendi sendikalarını kurdular üniversite öğrencilerinin eylemleri oldu Türk işten
ayrılan devrimci işçi sendikasını kurdu (disk). Bir kısım öğretmenler Türkiye öğretmenler
sendikasını kurdu (tös ) yani toplumun kesimleri anayasal haklarını kullanmaya başladı ancak
demokratik siyasal kültür yeterince gelişmediği için anayasal haklar kargaşaya yol açtı.

Anayasa’nın içeriği
157 asıl 11 geçici madde ve 6 kısımdan oluşur.
Genel esaslar:
Türkiye devleti bir cumhuriyettir. Türkiye Cumhuriyeti insan haklarına ve başlangıçta belirtilen
temel ilkelere dayanan milli, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devletidir. Türkiye devleti
ülkesi ve milleti ile bölünmez bir bütündür. Resmi dili Türkçe ve başkenti Ankara’dır.
Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir. Yasama yetkisi TBMM’ye aittir. Yürütme yetkisi kanunlar
çerçevesinde cumhurbaşkanı ve bakanlar kurulu tarafından yerine getirilir. Yargı, Türk milleti
adına bağımsız mahkemelerce kullanılmaktadır.

Temel haklar ve ödevler


Herkes kişiliğine bağlı dokunulamaz devredilemez vazgeçilemez temel haklara sahiptir. Temel
hak ve hürriyetler anayasanın sözüne ve ruhuna uygun olarak ancak kanunla sınırlandırılabilir.
Herkes dil ,ırk ,cinsiyet ,siyasi düşünce ,felsefi inanç ,mezhep ,din ayrımı gözetmeksizin kanun
önünde eşittir. Haberleşmenin gizliliği esastır herkes vicdan ve dini inanç ve kanaat
özgürlüğüne sahiptir. Aile toplumun temelidir herkes dilediği alanda çalışma ve sözleşme
özgürlüğüne sahiptir

Yasama
TBMM, millet meclisi ve Cumhuriyet senatosundan oluşur. Kanun koymak, değiştirmek ve
kaldırmak devletin bütçe ve kesin hesap kanun tasarılarını görüşmek ve kabul etmek, para
basılmasına, genel ve özel af ilanına mahkemelerce verilip kesinleşen ölüm cezalarının yerine
getirilmesine karar verilmesi TBMM’nin yetkilerindendir. Millet meclisi genel oyla 4 yılda bir
seçilen 450 milletvekilinden kuruludur.30 yaşını dolduran her Türk milletvekili seçilebilir.
Cumhuriyet Senatosu genel oyla seçilen 150 üye ile cumhurbaşkanınca seçilen 15 üyeden
kuruludur. 40 yaşını doldurmuş ve yüksek öğrenim yapmış olan her Türk Cumhuriyet
Senotosuna seçilebilir süresi 6 yıldır.

Yürütme
Cumhurbaşkanı TBMM ce 40 yaşını doldurmuş ve yüksek öğrenim yapmış kendi üyeleri
arasından tam üye sayısının 2 / 3 çoğunluğu ile ve gizli oyla 7 yıllık bir süre için seçilir bir kişi
arka arkaya 2 defa Cumhurbaşkanı seçilemez. Cumhurbaşkanının kendi partisi ile ilgisi kesilir
TBM üyesi sıfatı sona erer Cumhurbaşkanı devletin başıdır.

Bakanlar Kurulu
Başbakan ve bakanlardan oluşur. Başbakan, Cumhurbaşkanı tarafından TBMM üyeleri
arasından; bakanlar, başbakan tarafından seçilir ve Cumhurbaşkanı tarafından atanır.

İdare
İdarenin kuruluş ve görevleri merkezden yönetim ve yerel yönetim esaslarına dayanır. Türkiye
merkezi idare kuruluşu bakımından coğrafya durumuna, iktisadi şartlara ve kamu
hizmetlerinin gereklerine göre kademeli bölümlere ayrılır.

Özerk kurumlar
Üniversiteler ancak devlet eliyle ve kanunla kurulur radyo ve televizyon istasyonlarının idaresi
özel kamu tüzel kişiliği halinde kanunla düzenlenir

İktisadi ve mali hükümler


Devletin ve kitlenin dışında kamu tüzel kişilerini harcamaları yıllık bütçelerle yapılır. Iktisadi
sosyal ve kültürel kalkınma plâna bağlıdır.

Yargı
Yargı hakimler görevlerinde bağımsızdırlar anayasaya kanuna ve vicdani kanaatlerine göre
hüküm verirler mahkemelerde duruşmalar halka açıktır.

Yüksek mahkemeler
Yargıtay, Danıştay askeri Yargıtay, uyuşmazlık mahkemelerinin yanında tüm hakimlerin özlük
işlevine bakmak üzere ‘yüksek hakimler kurulu’ adı ile yeni bir kurul oluşturulmuştur. Ayrıca
kanunların ve iç tüzüklerin anayasaya uygunluğunu denetlemek üzere bir ‘Anayasa
Mahkemesi’ kurulmuştur. Bu mahkeme üst düzey yöneticilerin görev suçlamaları ile ilgili yüce
divan sıfatı ile yargılar.

Devrim kanunları
Devrim kanunlarının anayasaya aykırılığı ileri sürülmüştür.

Anayasa değişiklikleri
Askeri bir ihtilal sonucu hazırlanmış olsa da özgürlüğü, çağdaşlaşma ve demokratik bir öz
taşıyan bu anayasanın uygulanması sorunlu oldu demokrat partililer bu anayasayı eleştirdiler
yürütmenin yasama karşısında zayıflatır aldığını ileri sürdüler 1961 -1982 yılları arasında
yürürlükte kalan anayasa 7 kez değişti Yürürlükte kaldığı sürece hep hırpaladılar ve bu
anayasa bize bol geldi bu kadar özgürlüklere gerek yok eletişleri vardı.12 mart 1971 muntrası
üzerine kurulan Nihat erim hükümeti zamanında 3 kez değişti ve son 2 değişiklik önemlidir
çünkü temel hak ve özgürlükleri kısıtlayıcı hükümler getirilmiştir (20 Eylül 1971 -15 mart
1971)Bu değişikliklerle dernek ve sendika kurma hakkı kısıtlandı, kamu görevlilerinin sendika
kurma hakkı kısıtlandı. Üniversiteler tekrardan devletin gözetim ve denetimine verildi. Radyo
ve televizyonun özerkliği kaldırıldı. Anayasa mahkemesinin yapısında değişiklikler yapıldı.
Devlet güvenlik mahkemeleri kuruldu. 1980 ihtilaline kadar yürürlükte kaldı.

Siyasi partiler kanunu


1961 anayasası parlamenter demokrasiyi ön görüyor idi bunun için de çağdaş siyasi partilere
ihtiyaç vardır dedi 13 Temmuz 1965te Türkiye’de ilk kez siyasi parti kanunu çıkarıldı.

1961 anayasası ile gelen yenilikler nelerdir:


1) Cumhuriyet senatosu kuruldu= TBMM meclisi çatısı altında bir millet meclisi bir de
cumhuriyet senatosu olacaktı. Hukuki incelik isteyen yasalar yüksek öğrenim görmüş
kişiler tarafından incelensin eğer yanlış ya da eksik ise meclis onları tamamlasın diye
oluşturulmuş bir senatodur. Demokrat parti zamanında yapılan hatalar böyle bir
senato olsa belki yapılmazdı belki denilerek kurulmuştur. Bazı üyeler halkın seçtiği
bazıları da cumhurbaşkanı kimse onun atadığı az sayıda isim oluyordu ve eski
cumhurbaşkanları da oraya üye olabiliyordu.
2) Milletvekili olmak için ilkokul mezunu olmak yeterliydi fakat cumhuriyet senatosu
üyesi olmak için 40 yaşını bitirmiş ve üniversite mezunu olmak gerekliydi.
3) Anayasa mahkemesinin kuruluşu faşizmin getirdiği baskıcı kuralsız otoriter
yönetimlerin hukukla yönetilmesi şekillendirilmesi denetlenmesi için bütün dünyada
2. Dünya savaşından sonra kurulmuştur.
4) Üniversiteler devlete bağlı olmaktan çıkarılıp özerk olmuştur. Bilimsel akademik idari
özerklik üniversiteye bırakılmıştır. Üniversite yönetimi yine devletin eliyle değil
üniversitelerin kendi içinden seçtiği organlar eliyle olacağı ifade edilmiştir.
5) Radyo ve televizyonun özerk olmasıdır çünkü demokrat parti döneminde radyo bir
siyasi partinin sesi olarak kullanıldığı için devlete bağlı olmaktan çıkarılıp hukuki
kurallarıyla özerk olmuştur.
6) Hakimler yüksek kurulu ismiyle bir kurul kurulmuştur. Bu kurula hiçbir siyasetin ve
siyasetçinin karışmayacağı kendi atamalarını tayinlerini terfilerini kendi içlerindeki
meslektaşlarıyla gerçekleştirecekleri ifade edilmiştir.
7) Dernek ve sendika hakkı kurma hakkı genişletilmiştir. Artık kamu görevlileri de sendika
kurma hakkı elde etmiştir. Polisler, öğretmenler sendika kurmuştur.
8) Basın hürdür sansürsüz bir basın vaat edilmiştir bu madde getirilmiştir.
9) Devlet planlama teşkilatı kurulması maddesi gelmiştir. Ülkenin ekonomik, sosyal ve
kültürel politikaları ve kararları bir planlama içinde alınacaktır ve bu görev de devlet
planlama teşkilatına aittir. Ekonomide bir planlama yapılacak= 1) devletimizin
ihtiyaçları nelerdir 2) bu ihtiyaçlar içinde hangileri en önceliklidir 3) bu ihtiyaçlar için
kaynaklarımız nelerdir (paramız ne kadar var yeterli insan var mı vs) bu uygulamayı ilk
hayata geçiren aziz Atatürk olmuştur. Günümüzde bu sistem mevcut değildir.

1982 Anayasası
12 Eylül 1980’de yeni bir askeri darbe yapıldı, Kenan Evren ve arkadaşları yönetime el koydu.
TBMM’i kapatıp her türlü yurt dışına çıkışları yasakladılar, siyasi partilerin hepsini yasakladılar,
siyasi partilerin isimlerinin kullanılmasını yasakladılar. Atatürk’ün kurduğu türk tarih ve türk
dil kurumlarını kapattı. Ülkede büyük bir sıkı yönetim ilan edildi. Milli güvenlik konseyi önce
yasama ve yürütme gücünü üzerine aldı. Çok sayıda idam kararı verildi. 17 yaşında bir genç
kenan evrenin kararıyla yaşı 18 yapılarak idam edildi. Günahkâr olarak da 1961 anayasası
gösterildi. Gençler birbirilerine karşı sağcı solcu diyerek cinayetler işlemeye başladı, işçiler
grev yapmaya başladı, sendikalar haddini aştı gibi değerlendirmelerle Türkiye’de şiddetin ve
sokak terörünün yoğun yaşandığı bir dönem oldu. Ülkenin en yetkin gazetecilerinin,
yazarlarının, profesörlerinin suikastlar sonucu öldürüldüğü bir dönemdir. 21 Eylül 1980’de ise
eski deniz kuvvetleri komutanı Bülent ulusu başkanlığında sivillerden oluşan bir hükümet
kuruldu. Bu hükümetin hazırladığı program 30 eylülde kabul edildi. Böylece yürütme görevi
hükümete bırakıldı yeni anayasa hazırlanana kadar.
TBMM’nin görevini Milli Güvenlik Konseyi devralmıştı, cumhurbaşkanına ait görevler ise
M.G.K. başkanı, genelkurmay başkanı ve devlet başkanı tarafından yerine getirilecekti. Yeni
anayasanın hazırlanması görevi ise kurucu meclis tarafından yapılacaktı. Kurucu meclis biri
Milli Güvenlik Konseyi, diğeri Danışma Meclisi olmak üzere 2 kısımdı. Milli Güvenlik
Konseyi’ni Genelkurmay başkanı ve kara kuvvetleri komutanlarından oluşacak, Danışma
Meclisi ise illerden seçilenler ve doğrudan atananlardan oluşacaktı. T.C. vatandaşı olmak,
yüksek eğitimli olmak gibi belli başlı şartları sağlayanlardan 15 kişilik bir Anayasa komisyonu
seçilir. Bu komisyonca bir Anayasa hazırlanıp Milli Güvenlik Konseyi tarafından da kabul
edilince Resmi Gazete’de yayınlanarak halk oylamasına sunulacaktı. Oylama kabul edilirse
Anayasa yürürlüğe girecektir. Anayasa Komisyon başkanı Prof. Orhan Aldıkaçtı oldu. Milli
Güvenlik Konseyi 177 asıl ve 15 geçici maddeden oluşan yeni Anayasayı kabul etmiştir.

Anayasanın İçeriği

Yeni Anayasa 7 kısımdan oluşuyordu.


Genel Esaslar:
Türkiye Devleti bir Cumhuriyettir.
Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde insan
haklarına saygılı, Atatürk Milliyetçiliğine bağlı, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devletidir.
Türkiye Devleti, milleti ve ülkesi ile bölünmez bir bütündür.
Dili Türkçedir.
Bayrağı beyaz ay yıldızlı al bayraktır.
Milli marşı İstiklal Marşıdır.
Başkenti Ankara’dır.
Anayasanın bu maddeleri değiştirilemez ve değiştirilmesi teklif dahi edilemezdir.
Temel Hak ve Ödevler:
Herkes birey bazında dokunulamaz, devredilemez ve vazgeçilemez temel hak ve özgürlüklere
sahiptir. Temel hak ve özgürlükler kişilerin ailesine ve topluma karşı sorumluluklarını ve
ödevlerini kapsar. Yasama, yürütme ve yargı yetkileri bu kısma dahildir.
Yasama: TBMM’nindir ve bu yetki devredilemez. TBMM her 5 yılda bir genel oy ile seçilen
400 kişilik üyeden oluşur. Milletvekili olmak için en az ilkokul mezunu ve 30 yaşını doldurmuş
bir Türk vatandaşı olmak yeterlidir.
Yürütme: Cumhurbaşkanı ve Bakanlar Kurulu tarafından Anayasa ve kanunlara uygulanır.
Cumhurbaşkanı seçmek için TBMM’ce 40 yaşını doldurmuş ve yükseköğrenim yapmış kendi
üyelerinden ve bu niteliklere sahip Türk vatandaşları arasından seçilerek 7 yıl görev
yapabilmektedir. Cumhurbaşkanı, Türkiye Cumhuriyeti’ni ve Türk Milletinin birliğini temsil
eder, Anayasanın uygulanmasını ve devlet organlarının düzgün çalışmasını gözetir. Bakanlar
kurulu ise başbakan ve bakanlardan oluşur. Hükümet programı hazırlayıp TBMM’ye sunarak
milletvekillerinden güven oyu alma zorunlulukları vardır.
Yargı: Yargı yetkisi halk adına Bağımsız Mahkemelerce kullanılır. Yani yargı bağımsızlığı ve
yargıç güvencesi vardır. Ancak yeni bir gelişme ile yargıçların özgürlük haklarını düzenleyen
Hakim ve Savcılık Yüksek Kurulu’nun başına Adalet Bakanlığı getirildi. Bu durum da yargı
bağımsızlığını tartışmaya açık bir konuma sokmuştur.

Yeni Kurumlar
Anayasa, YÖK, Atatürk Kültür Dil ve Tarih Yüksek Kurumu, DGM gibi kurumlar oluştu.
Yeni Anayasa 7 Kasım 1982’de halk oylamasından gelen %91.37 oran ile kabul edildi. Kenan
Evren de cumhurbaşkanı seçilmiş oldu ve M.G.K. ve Danışma Meclisi hukuki alandan çekildi.
Anayasa ise kademeli olarak yürürlüğe kondu.

Anayasa Değişiklikleri
1982 Anayasası için ilk değişiklik 17 Haziran 1987’de milletvekili sayısı 450’ye çıkarılarak
yapıldı. 1995’te ise sayı 550’ye çıkarıldı.
23 Temmuz 1995’te öğretim üyeleri ve öğrencilere siyasi partilere üye olma hakkı verildi.
DSP, ANAP ve MHP’nin koalisyon döneminde temel hak ve özgürlükleri genişleten
değişiklikler de yapıldı.
3 Kasım 2002’de iktidarda olan ANAP;
7 Mayıs 2004’te Avrupa Birliği’ne uyum gerekçesi ile temel haklar konusunda;
13 Ekim 2006’da seçilme yaşını 30’dan 25’e düşürülmesi konusunda
31 Mayıs 2007’de seçimlerin 4 yılda bir yapılması, cumhurbaşkanının halk tarafından
seçilmesi, süresinin 5 yıl olması ve 5 daha görev yapabilmesi için
9 Şubat 2008’de üniversitelerde türban serbest bırakıldı.
7 Mayıs 2010’da Anayasanın 23 asıl ve 3 geçici maddesini değiştirilerek 12 Eylül darbesini
yapanlara yargı yolu açması, Yüksek Askeri Şura kararı ile ordudan çıkarılan subaylara yargıya
başvurma olanağı tanıması, Anayasa Mahkemesinin hakim ve savcılar yüksek kurulu yapısının
değiştirilmesi vb.

Siyasi Partiler Kanunu

Anayasa komisyonunun bir görevi de seçim kanunu hazırlamaktır.


Siyasi Partiler Kanunu, Almanya ve Portekiz’deki kanunlardan esinlenerek hazırlandı.
Siyasi partiler hayatın vazgeçilmez unsurlarıdır. Anayasa ve Kanunlar çerçevesinde
öncekinden izin almadan kurulurlar. Anayasanın Genel Esaslar kısmındaki maddelere aykırı
eylemlerde bulunamazlar. Bölge, ırk, cemaat, din, mezhep esaslarına dayanmazlar.
Cumhuriyet başsavcısı, siyasi partileri izler ve kapatılmasının gerektiğini düşünürse Anayasa
Mahkemesine dava açar. Kapatma kararını anayasa mahkemesi verir.

Seçim Kanunu
12 Eylül’den sonra hazırlanmıştır. Anayasa komisyonu nispi temsil sistemini kabul etti. Ufak
partilerin Yasama meclisinde temsilini önlemek için baraj konması gerekli görüldü ve yurt
genelinde %10 oranında baraj sınır geldi. Milletvekili seçimi tek derecelidir. Seçim, genel, eşit
ve gizli oyla tüm yurtta aynı gün yapılır.

12 eylülü yapanlar da bir kurucu meclis topladı ve bugünki anayasayı yaptılar =1982
TBMM devleti bir cumhuriyettir, insan haklarına saygılıdır, laiktir-demokratik hukuk devletidir.
Bayrağı beyaz ay-yıldızlı al bayraktır. Milli marşı istiklar marşıdır, dili Türkçedir.
Başkenti ankaradır maddelerinin değişmeyeceği ve teklif dahi edilemeyeceği yazılmıştır.

*Yasama organı olarak 82 anayasası senatoyu kaldırdı sadece meclis kaldı


*Tbmm 5 yılda 1 seçimler yapar ve 400 üyeden oluşur dendi
*En az ilkokul mezunu şartı getirildi bundan önceki anayasalarda okuryazar olmak yeterliydi.
*Yürütmenin başı cumhurbaşanıdır onun altında başbakan ve bakanlar vardır
*Cumhurbaşkanı meclis içinden ya da meclis dışından seçilebilir. Meclis dışından seçilen
Ahmet Necdet sezer.
*Cumhurbaşkanı olmak için 40 yaşında olmak ve yüksek okul diplomalı olmak gereklidir.
*Cumhurbaşkanı 7 yıl için seçilir.
*Cumhurbaşkanı bir partinin üyesi ise seçiline o parti ile ilişiği kesilir deniyor.
*yargıya siyasetin karıştığını görüyoruz=1961 anayası hakimler yüksek kurulu kendi kararını
kendisi alır diyordu 1982 anayası ise diyor ki burasının adı yüksek hakimler ve savcılar kurulu
olacaktır ve başında da adalet bakanı olacaktır. Adalet bakanı siyasi bir yer dolayısıyla hukuk
ve siyaset 61den farklı olarak iç içe geçmiş durumdadır. Adalet bakanı kurulun başkanı,
müsteşar da kurulun üyesi olacaktır diyor.
*Milletvekili sayısı 1987de yapılan değişiklikle 450ye çıkıyor, 1995te yapılan değişiklikle 550ye
çıkıyor. Bugün 600dür.

Bir koalisyon hükümeti vardı başında Bülent ecevitin olduğu demokratik sol parti, başında
mesut yılmaz’ın olduğu Anavatan partisi ve başında devlet bahçelinin olduğu milliyetçi
hareket partisinin oluşturduğu koalisyon döneminde 1982 anayasasında 32 değişiklik
yapılmıştı ve bu değişiklikler daha özgürlükçü yapmak için yapılmıştır. 1982 anayasası dar
geldi eleştirileri vardır. Basın hürdür sansür edilemez sonrasında ancak cümlesi gelmiştir.
Seyahat etme hakkı herkesin hakkıdır anca kamu güvenliği genel ahlak gibi gerekçelerle
sınırlandırılabileceği söylenmektedir. Eğitim hakkı herkesin hakkıdır ancak.

Daha sonra adalet ve kalkınma partisi iktidare geldi Avrupa birliğine uyum yasası içinde bazı
değişiklikler yapıldı: yaklaşık 28 değişiklik bu dönemde yapılmıştır.
1) Seçilme yaşı 25’e düşürüldü
2) 2007’de seçimlerin 4 yılda bir yapılması kabul edildi
3) Artık cumhurbaşkanını meclisin değil halkın seçmesi kuralı anayasa kuralı oldu
4) 5 yıl artı 5 yıl yani iki dönem cumhurbaşkanlığı yapılacağı yazıldı
5) Türban serbest bırakıldı
6) 12 Eylül darbesini yapanların yargılanması kabul edildi

Bugün ise “cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi modeli”yürürlüktedir. Başbakanlık


kaldırılmıştır.pek çok kurum kaldırılmıştır. Devlet planlama teşkilatının kaldırılması
gibi.Cumhurbaşkanın parti ile ilişiğinin kesilmesi gerektiği maddesi kaldırılmıştır böylece
cumhurbaşkanı partili olabilmektedir.

31.03.2023
Cumhuriyetin üst yapı devrimleri=hukuk,eğitimi,ekonomi devrimleri üst yapı devrimlerdir.
Cumhuriyet’in alt yapı devrimleri=sosyal yaşamın yeniden yapılanması
Amaç yeni bir rejimle laik devlet anlayışıyla Türk insanın da dünyayla aynı paralelde daha eşit
ve güzel bir yaşamı hak etmiş olduğu için hayata geçirmektir.
Giyim kuşamın çağdaşlaşması:
Şapka Kanunu= osm devletinde,fes kalpak sarık kabalak gibi farklı şeyler takıyordu. Bu durum
görüntü çeşitliliğinden ziyade görüntü kirliliği yaratıyordu. Atatürk önce Kastamonu da sonra
ineboluda fötr şapkayı tanıtmıştır halka ve bunun adı şapka demiştir ve diğer başlıkların
kullanımını yasaklamıştır. Milletvekilleri ve devlet memurları bu şapkayı giymekle yükümlü
kılınmıştır.
Erkeklerin şalvar yerine pantolon, yelek yerine gömlek ve ceket giyilmesi, terlik ya da lastik
yerine ayakkabı giyilmesi yönünde düzenlenme yapılmıştır. Burada amaç sadece görüntü
değişikliğini değil zihniyet değişikliğini de sağlamaktır. Şeriat yaşamının hakim olduğu
yıllardaki giysiler değil modern çağdaş giyilmesi istenmiştir. Ancak bir grup dinci tarafından bu
kıyafetlere karşı çıkılmıştır ve fes giyilmesi propagandaları yapmışlardır.Halk isyana davet
edilmiştir. Bunun üzerine istiklal mahkemeleri kurulmuştur ve bu eylemler içinde olanlar
yargılanmıştır. Onların amacı şapka giymemek değil şapkayı dine alet ederek laik düşünceye
karşı çıkmak olmuştur.
Kadınlarla ilgili bir düzenleme yoktur fakat gözlerini ve yüzünü peçe ile kapatan kadınlara
gözlerinizi açın dünyanın güzelliklerini görün güneşe dünyaya siyah bir örtünün ardından
bakmayın tavsiyesinde bulunmuştur fakat zorunluluk getirmemiştir.

Ölçülerde düzenleme:
Osm imp ağarlık ölçüsü okka uzunluk ölçüsü arşındır fakat ortalama bir değerleri yoktur.
Avrupa ile olan ticari ilişkilerimizde aynı ölçüleri kullanmak zorunluluktur ve ağırlık ölçüsü
olarak kg uzunluk ölçüsü olarak metre benimsenmiştir.
Saat ve takvim değişikliği yapılmıştır çünkü avrupada hz isanın doğumunu baz alan miladi
takvim biz de ise hz peygamberimizin mekkeden medineye hicretini düzenleyen hicri takvim
kullanılıyordu. Ortak saat greenwich saat ayarı kabul edilmiştir.
Tatil günlerimiz yine batı ile farklıdır onlarda cumartesi Pazar bizde ise Cuma günü resmi
tatildi. Bu durum haberleşme alışveriş ulaşım belli görüşme saatleri konularında sıkıntı
yaratıyordu. Milli bayramlarımız dini bayramlarımız ve yılbaşı 31 aralığın son akşamı
kutlanacaktır diye yasalarca belirlenmiştir.

Tekkeler ve zaviyeler ve türbelerin kapatılması


Artık aklı ve bilimi baz alan Türkiye Cumhuriyeti için bu kuruluşlar bir işlevi olmayan ve
toplumu yanlış yönlendiren kurumlar olarak kalmışlardır. Toplumu nasıl yanlış
yönlendirdiklerini şeyh Sait isyanında görmüştük. Daha sonra türbeler için düzenleme
getirilmiştir. Sana değeri olan ve tarihteki önemi olan Türk büyüklerine ait olan türbeler açık
olacaktır ancak onların bakım onarım ve temizlik işleri için milli eğitim bakanlığına
bağlanmıştır. Bu işler yapılırken camiler ve mescitlere hiç dokunulmamıştır. Atatürk söyle
demiştir ‘bugün ilimin fennin saçtığı ışık önünde herhangi bir şey yol göstericiliği içinde
bulunamaz. Ey millet!biliniz ki türk memleketi şeyhler,dervişler, müritler memleketi olamaz.
Hayatta en gerçek tarikat uygarlık tarikatıdır.’ demiştir. Tarikat yol gösterici demektir.
Dervişlik falcılık muskacılık tüm bu işler yasaklanmıştır ve bu işlerin temtemsilcilerinin
ilsilerinin giydiği kıyafetler de yasaklanmıştır.
Din adamları sokaklarda dini kıyafetlerle gezmeyecektir ancak diyanet işleri başkanı dini
kıyafet giyebilmektedir. Baş rahipte her yerde dini giysisini giyebilir (her dinin en baş kişisi).

Soyadı yasası! 1934


Soyadı kanundan önce insanlar babasının ismi ile tanımlanırdı. Ahmet oğlu Mehmet vb.
Askerlik ve vergi gibi durumlarda soyadı olmaması karışıklıklara neden olabilmektedir. Bir
lakaplar var birincisi daha çok varlıklı ya da varlıklı olmayan insanları ayırt eden lakaplar
var=yoksul tenekeci birine tenekeci kadir diyorlar; zengin ise tenekeci zadelerin kadir efendi
deniyor. Diğer bir lakap türü ise fiziksel eksiklikleri ile ilgili lakapları olması=kör Hasan, topal
Mehmet, kel Ahmet. Bu eşitsizliklerin giderilmesi ve herkesi bir vatandaş kimliğine
kavuşturmak için Atatürk bir soyadı yasasının çıkmasını sağlıyor 1934’te.

1) Soyadını evin reisi olan erkek seçecek, babası olmayan bir çocuk var ise onun soyadını
da orasının en büyük mülki amiri olan kaymakam ya da vali verecek
2) Yasa çıktığı tarihten itibaren herkes bir soyadı seçecek ya da seçtiği soyadını
değiştirebilecek
3) Seçilen soyadı mutlaka Türkçe olacak ve herhangi bir statü belirten ve gülünç alay
nedeni olabilecek bir sözcük olmayacak
İlk soyadı TBMM kararıyla Mustafa Kemal’e veriliyor ‘Atatürk’ soyadı.
Ayrıca toplumda eşitsizlik yaratan unvanların kullanılması yasaklanıyor özellikle hacı hafız
molla paşa gibi sözcükler de kullanılması yasaklanıyor
Bazı insanlar sokakta gezerken kendilerine ait olan ya da babalarından dedelerinden kalan
madalyalar nişanları ceketlerine takıp dolaşıyordu bu da yasaklanan bir durumdur ancak
milli bayramlarda takabilirler ve kurtuluş savaşının verdiği bir madalyayı takabilirler.
Bütün düzenlemeler eşitlik ve halkçılık anlayışı üzerine inşa edilmiştir.

Kültür ve kültürel gelişmeler


Atatürk ‘insanlık niteliğinde bir insan olabilmek’ demiştir kültür için.
İnsanlık niteliğinde bir insan olmak ve bu nitelikte bir toplum yaratabilmek demektir.
Atatürk bir ülkenin en önemli kültür ayaklarının o ülkenin tarihi ve ortak anlaşma amacı
olan dilidir diye düşünmüştür. Bu nedenle 1931’de tarihinde Türk Tarih
Kurumunu ;1932de de Türk dil kurumunu kurmuştur.Atatürk iki kurumda da bir öğrenci
gibi çalışmıştır birebir aktif rol almıştır. Vasiyetnamesinde tüm mal varlığını Türk dil
kurumu ve Türk tarih kurumuna bağışladığını söylemiştir.Dünyada mal varlığını ülkenin
kültür kurumlarına bağışlayan başka bir devlet başkanı örneği yoktur. Kurulmasını ilk
istediği fakülte dil tarih coğrafya fakültesi olmasını istemiştir. Atatürk kendi tarihsel
varlığını sürdürmek için eski bir türk devletinin adını 1930ların türkiyesinde bile yaşatmak
için Sümerbank adını vermiştir. Bir diğer örnek ise yerlatı kaynaklarımızı ve
zenginliklerimizi araştıran bir ekonomik varlığımız daha vardı onun da adı etibanktı. Eti
devletini de türkiyenin ekonomik kuruluşlarına vererek o tarihsel varlığı sürdürmek
istemiştir. Bütün bunlar Atatürk’ün tarih ve dil kurumlarıyla ilgili çalışmalarına ne kadar
emek verdiğini ve içselleştirdiğini anlatan örneklerdir.

Türk tarih kurumunu neden kurmuştur? = Osm. imparatorluğunda iki tür tarih anlayışı
vardır birincisi Osm. imp kuruluşundan tanzimata kadar geçen döneme ümmet tarihi
denir tanzimattan sonrasına da osm tarihi denir. Oysaki demiştir Atatürk biz Türklerin
tarihi ne Osmanlı devletinin kuruluşuyla başladı ne de Türklerin Müslümanlığı kabul
edilişiyle başladı. Bizim tarihimiz çok daha eskidir yani orta Asya’ya dayanmaktadır. Batıda
Türkler için barbarlık sözcüğü yakıştırılmıştır birincisi Atatürk barbar Türkler imajının
değiştirilmesini gerek görmüştür. İkincisi de uygarlık bütün insanlığın yarattığı bir ortak
değerdir dolayısıyla onun içinde Türkler de vardır ve o uygarlık denen kültüre katkı
yapmıştır bunu bilmeliyiz yani tarihimizi bilirsek katkı yaptığımızı göreceğiz ve bunu
bilirsek biz Türkler olarak kendi tarihimizle iftihar edicez ve yanlışımız eksiğimiz olursa onu
da öğreneceğiz. İşte bu yüzden yurtdışından uzmanlar getirtmiştir, uzmanlar göndermiştir.
Orhun Yenisey kitabelerinin tercümesini sağlatmıştır. Sık sık bilimsel toplantılar yaparak
sonuçlarını halka ulaştırmaya çalışmıştır. Dolmabahçe sarayının önünde maketlerle eski
tarihimizi gösteren sunumlar yapılmasını istemiştir. Yani Türklerin ilk var olduğu zamandan
beri bir tarih haritasını çıkartmıştır.

Türk dil kurumu neden kurulmuştur? = Nasıl ülkemizi yabancıların işgalinden


kurtardıysak dilimiz de yabancı sözcüklerin işgalinden kurtarmak amacıyla kurulmuştur.
Osm. İmp. Halkın dili Türkçedir, sarayın dili Osmanlıcadır, edebiyat dili Arapça ve Farsçadır,
diplomasi dili Fransızcadır. Bu dört ayrı grup içinde farklı lehçeler ve şiveler vardır bu
sebeple ortak dil yaratılamamıştır. Birçok insan karşısındakinin ne demek istediğini
anlamamıştır, entelektüel kesim ile halk arasında çok ciddi bir kopukluk yaşanmıştır.
Atatürk kimi sözcüklerin yerine Türkçelerini koyabilmeliyiz ve yabancı sözcüklerden
arındırmalıyız diyerek çoğu vaktini Türk dil kurumu ve Türk tarih kurumunda geçirmiştir.
Ve ilk defa dünya tarihinde geometri kitabı yazan bir cumhurbaşkanı olmuştur. Bugün
geometride kullandığımız üçgen dikdörtgen kare yamuk sözcüğünü bulan yazan ve bir
kitap olarak bastıran Atatürk’tür. İkincisi yeni kelimeler bulunması için çalışmıştır.
Müddeileh=davacı,müddeialeyh=davalı demektir vb. bu sözcükleri de bulan Atatürk
olmuştur. Ayrıca Türkçe sözlük yayınlatmıştır, imla kılavuzu hazırlatmıştır latin alfebesinin
doğru öğrenilmesi için. Kuranı Kerim’in Türkçeye çevirtmiştir ve ezan Türkçe okunmaya
başlamıştır. Allahuekber dendiği zaman tanrı uludur anlamına geldiğini öğrenmeyi
sağlamıştır. Atatürk bir insanın ibadetini kendi dilinde yapması gerektiğine inanmaktadır.
Ayrıca orhun ve yenisel kitabelerinin tercümeleri yurtiçinde ve yurtdışında yayımlanmıştır.

Sanat
Atatürk’ün sanat ve sanatçı ile ilgili sözleri ‘ sanatsız kalan bir milletin hayat
damarlarından biri kopmuş demektir.’, ‘ hepiniz bir gün milletvekili, başbakan olabilirsiz
ancak sanatçı olamazsınız’ diyerek sanatçıyı her zaman yüceltiyor. Bir gün Muhsin Ertuğrul
elini öpmek istediğinde sanatçı el öpmez onun eli öpülür demektedir. ‘ sanatçı alnında
ışığı ilk hissedendir.’ Der Atatürk. Sanatı gerçekten önemsemiş bir devlet başkanıdır
Atatürk sakarya savaşı devam ederken Anadolu medeniyetleri müzesini açıp tekrardan
sakaryaya dönüp savaşa devam etmiştir. Bir operaya Özsoy operasına söz yazmıştır
Atatürk.
Osmanlıdan bu yana sanat kuruluşları:
Mimari= Osmanlıda lale devrinde mimari eserleri gördük. 3. Ahmet yurtdışına elçiler
yollamıştır. İstanbulda büyük saraylar, çeşmeler,köşkler lale devrinde yapılmaya
başlanmıştır. Daha sonraki padişahlar döneminde annelerinin eşlerinin adlarını taşılan
camiler Köşkler kasrlar yaptırmışlardır. İstanbul’da bir süreden sonra mimari anlayış
değişmeye başlamıştır. Başta beton binalar yapılmıştır sonra depremde yıkıldığını görünce
ahşap binalara dönülmüştür sonra ahşap binalarda yangınlar çıkınca tekrardan beton
binalara dönülmüştür. Cumhuriyetle beraber büyük bir şehirleşme çalışması başlamıştır
çünkü kurtuluş savaşından sonra büyük bir tahribat mevcuttur. Bütün bakımlar istanbula
yapıldığı için Anadolu çok eski kalmıştır. Başkent Ankara köy gibidir cumhuriyete yakışır bir
kent kültürü geliştirmek için belediyeler bankası kurulur. Belediyelere şehirleşme için
krediler verilir. İlk kez şehirleşme ve peyzaj çalışmaları birlikte yapılır. Ve kent şehir
planlamacılığı hayata geçirilir.

Tiyatro= osm imp tiyatro sanatıyla çok geç tanışmıştır.Hacivat ve karagöz, orta oyunu,
meddahlık ve kuklacılık oyunları vardır. osm tiyatro ile tanzimat döneminde tanışmıştır.
Abdülmecid döneminde Tanzimat döneminde 4 tiyatro açılmıştır: ilk türk tiyatrosu yıldız
sarayında oynatılmıştır adı Şair evlenmesi şinasinin yazdığı oyundur. Meşrutiyet
döneminde tiyatro yerleşik bir sanat olmuştur. Abdülaziz padişah olunca kadınların kafes
arkasından bile tiyatro seyretmesini yasaklamıştır ve sonra da tiyatroları kapattırmıştır.
Hatta namık kemal vatan yahut silistre oyunu çok alkışlanıp beğenilince sürgüne
gönderilmiştir. Cumhuriyet döneminde bir yandan devlet tiyatrosu bir yandan şehir
tiyatrosu kurulmuştur. Muhsin Ertuğrul ve cemiz topuzlunun büyük katkıları
vardır.cumhuriyetin ilk iki yılında müslüman kadınların sahneye çıkması yasak olmuştur
çünkü daha mecliste muhafazakardır. Ancak afife jale isimli bir tiyatro aşığı kadın bir
akşam yabancı bir kadın ülkesine gidince sahneye çıkma fırsatı bulur. Polis her akşam
yakalamaya çalışır fakat arkadaşları afife jaleye yardımcı olur. Ancak en sonunda yakalanır
ve ailesi de evlatlıktan reddeder.

Müzik=padişahın tercih ettiği enstrüman halkın da tercih ettiği enstrüman olmuştur.


Padişah abdülmecid Dolmabahçe sarayına özel bir tiyatro yaptırıp operayla açılışını
yapmıştır ve kadınlardan oluşan bir koro kurmuştur. Sık sık opera dinlemeye gitmiştir.
Ancak Abdülaziz operayı sevmediği için operayı kapatmıştır sadece bando eğitimi
vermiştir. Sonra Abdülaziz avrupaya gidince her gece bir tiyatro ya da operada
ağarlanında bunun ne kadar kıymetli olduğunu anlayıp yasakları hafifletmiştir.
2. Abdülhamit batı müziğine meralıdır. Yıldız sarayına bir tiyatro yaptırır. Cumhuriyet
döneminde çok kıymet verir müziğin her türüne. Macar belabartofu türkiyeye davet eder.
Konservatuarlar ve müzik okulları açılları. İran şah’ı türkiyeye gelecektir Atatürk onun
onuruna bir opera hazırlanmasını ister ve Özsoy operası hazırlanır. İran ve türk
mitolojisinden faydalanarak yazılır. Atatürk bazı sözlerini yazmıştır.

Edebiyat= osm. Devleti edebiyatla da çok geç tanışmıştır çünkü matbaa geç gelmiştir. Bir
de okuryazar oranı çok düşüktür. 2. Abdülhamit en çok okul açan en çok yurtdışına
öğrenci gönderen padişah ancak gazete ve dergilerin dağıtımı ve okunması çok engelden
geçtikten sonra mümkün olmuştur. Sansür çok hakimdir o döneme. 150 çuval kitabı
yaktırmıştır. Bazı sözcükler yasaklanmıştır. Cumhuriyet ateş hürriyet burun karga tahta
kurusu gibi. Cumhuriyet döneminde de sansürün en yoğun olarak yaşandığı 12 mart ve 12
eylül dönemlerinde ve demokrat parti dönemlerinde yaşamıştır. sansür edilen gazeteler
radyolar vardır.12 eylülde pek çok kitap yakılmıştır ve ne yazık ki çok sayıda akademisyen
gazeteci yazar faili meçhul olarak öldürülmüştür.

7 Nisan
Cumhuriyet Dönemi Eğitim
Atatürk’ün 2 büyük ülküsü vardır: Türkiye cumhuriyeti devleti ilelebet payidar kalacaktır.
Türkiye çağdaş dünyada layık olduğu yeri alacaktır.
1.nin olabilmesi için 2.’nin olması gerekiyor. Bunun içinse güçlü bir devlet ve nitelikli bir
toplum olması gerekiyor. Nitelikli toplum içinse eğitim seviyesinin yüksek olması gerekiyor.
Yani güçlü bir eğitim sistemimizin olması gerekmektedir. Osmanlı devletinden kalan topluma
baktığımızda nüfusun %7’sinin okur yazar olduğu görülüyor, kadınlarda ise 1000’de 4.
Cumhuriyet’ten önce eğitim sistemi nasıldı?  Çok uzun yıllar Osmanlıda sadece ilkokullar
(sıbyan/mahalle mektebi) vardır. Ancak başlama/bitirme yaşı yoktur, okuma yılı mecburiyeti
yoktur. Kız/erkek aynı sınıfta okur. 2. Mahmud ferman yayınlar ve ilkokul parasız ve
zorunludur der. Bu madde bütün anayasalarda da daha sonra yer almıştır. Ancak buna
rağmen 12 yaşına gelen kız çocukları ergenlik dönemi olduğu düşünülerek okullardan alınırlar.
Zengin aileler genelde özel hocalarla kız çocuklarının eğitimini tamamlarlar. Ama bunun
dışında Tanzimat dönemine kadar genel halktan olan kız çocuklarının eğitim şansı 12 yaşına
kadardır. Osmanlı’daki eğitimde din ağırlıklı bir sistem vardı. Çünkü Osmanlı teokratik bir
devletti. Bu sebeple dini argümanlar yoğunluktaydı. Dini eğitim vere tüm okullar, medreseler
Şeriye ve Evkaf Bakanlığı’na bağlıdır. Tanzimat’ın ilanıyla batıulılaşmaya başlayan Osmanlı
eğitimde de reformlar yapar; hem dini eğitim vardır hem de yarı laik, seküler eğitim veren
okullar da açılmıştır. Seküler eğitim veren okullar da maarif bakanlığına bağlıdır. Bu şekilde iki
farklı eğitim sistemi oluşmuş olur. 2. Meşrutiyetin ilanıyla beraber seküler eğitim veren okul
sayısında artış olmuştur. Osmanlı’da uzun yıllar orta okul (rüştiye) ve lise eğitimi yoktur,
olduğunda da istanbul’da olur sadece. Daha sonra ortaokul ve liseler ist dışında da açılıyor
fakat erkek ve kız okulları olarak açılıyorlar. Böyle olunca da Osmanlı’da iki farklı nesil
yetişmektedir. Bu sebepten de mektepliler (dini) ve medreseliler (seküler) çatışmalar sürer.
Bir de yabancı okullar vardır. Galatasaray lisesi; Fransız okulu. Bu okullar açılırken de
çatışmalar sürmüştür. Her iki taraf da ahlak çatışmasına bizim ahlakımızı bozara diyerek
tartışma çıkarmıştır ama okul açıldıktan sonra böyle bir durum olmadığı kanıtlanmıştır. En son
da İtalyan okulları açılmıştır. Ancak bir sorun vardır; bu okullarda giderek türklük ve
Müslümanlık adına propagandalar yapıldığı görülür fakat Osmanlı kültürel kapütülasyonlar
nedeniyle o okullardan içeri girip denetleyemez. Bu şekilde Ziya Gökalp’in tanımladığı 3 tip
öğrenci yetişir; Sofiler (dini eğitim alanlar), levantenler (yabancı okullar),
Tanzimatçılar(seküler eğitim). İşte tevhid-i tedrisat yasasının çıkarılmasının en büyük sebebi;
bu farklı eğitim sistemlerini ortandan kaldırıp tek bir eğitim sistemi kurma ihtiyacıdır. Böylece
farklı eğitim sistemlerinden gelen farklı kimliklerden ayrı artık bütün eğitimin bir çatı altında
toplanması en büyük ihtiyaçtır. Tevhid-i tedrisat yasasına ihtiyaç duyulmasının temel sebebi
budur. Farklı farklı eğitim veren kuruluşları kapatmaktır.
Atatürk’ün eğitimle ilgili görüşü; Atatürk hayatı boyunca hep eğitime ve kültüre çok önem
vermiştir; Sakarya Savaşı devam ederken bile tüm öğretmenleri Ankara’ya davet etmiştir ve
öğretmenler kurultayı yapmıştır. Şöyle demiştir; bir ülkenin iki ordusu olur; biri asker
ordusudur diğeri ise irfan ordusudur. Eğer irfan ordusu görevini doğru yapmazsa asker
ordusunun kazandığı zaferin hiçbir anlamı kalmaz, demiştir. Ve ben Cumhurbaşkanı
olmasaydım Milli Eğitim Bakanı olurdum diye ilave etmiştir.
Bu nedenlerle 3 Mart 1924’te 3 kanun teklifi meclise sunulmuş ve kabul edilmiştir.
1- Şeriye ve Evkaf Bakanlığı’nın kaldırılması
2- Tevhid-i Tedrisat birliğinin sağlanması
3- Hilafetin kaldırılması
Böylece, eğitimdeki farklılıklar kaldırılmıştır ve tüm okullar laik ve çağdaş eğitimde
birleştirilmiştir. 2. Farklı okulların farklı bakanlıklara bağlanma uygulanmasına son verilmiştir.
Mektep-medrese tartışmasını sonlandırmak için medreseler kapatılmıştır. Medreselerde
yaklaşık 18k kayıtlı görünmektedir ama eğitime devam eden kişiler 6kdır. Medreselerin
kapatılmasıyla isteyen öğrenci ve öğretmenler liselere yönlendirilmiştir.
Tevhid-i tedrisat yasasının ilkeleri nelerdir?
1- Milliyetçilik
2- Laiklik
3- Eşitlik
4- Bilimsellik
5- Karma Eğitim
6- Hayata dönük eğitim (bunun eklenme sebebi; eski eğitim sisteminde genelde ahiret
hayatına dair bilgiler anlatılıyordu yani yaşamadığımız bir hayata dair)
7- Korkuya değil sevgiye dayalı bir eğitim, ve iyi ahlaka yönelik bir eğitim (Allah korkusu
denmiş eskiden şimdi Allah sevgisine yönelik olsun)
8- Evet laik eğitime geçilecektir fakat genç cumhuriyetin aydın din adamlarına da ihtiyacı
olduğu için 1 ilahiyet fakültesi 30 kadar da imam hatip açılacaktır. Yanlış bilgiler
hurafeler korkutmalar değil, dinin sevilen yüzü sunulacaktır.
9- Din dersi zorunlu olmaktan çıkarılmıştır. Ancak 5. Sınıfta öğrenci ya da ailenin isteği
üzerine din dersi verilir.
10- İlköğretim yine parasız ve zorunlu devam.
11- Yabancı ve azınlık okullar devlet tarafından (maarif bakanlığı) kontrol edilecektir.
Türkçe dersleri Türk öğretmenler tarafından verilecektir.
Bu yasanın 3 tane alt başlığı vardır; 1. Karma eğitim , 2. Latin alfabesi , 3. Üniversite reformu
1- Karma eğitim: İlkokulda zaten karma eğitim sistemi vardı kız/erkek karışık. Ortaokul ve
lisede ayrım vardı. Karma eğitim sistemi ilk önce üniversitede başlamıştır.
Üniversitelerde kadın-erkek ayrımı sadece sınıfta bulunma ile kısıtlı değildi,
mesleklerde de bu ayrım görülüyordu. Kadınların biz de hukuk, tıp, mühendislik
okuyalım demeleri üzerine karma eğitime sahip oluyorlar. Kız üniversitesi olarak geçen
İnas Darülfünun ile sadece erkeklerin gittiği darülfünün birleştirilmiş ve karma sisteme
bir adım atılmıştır. Bu adımda kız ve erkek öğrenciler aynı fakültede eğitim
görebiliyordu fakat saatleri farklı olmak şartıyla. Kız öğrencilerin bu durumu protesto
etmesi sebebiyle tamamen birlikte karma eğitim alabilecekleri sisteme 1921’in eylül
ayında geçiş yapılmıştır. Kız çocuklarının da erkek çocuklarıyla eşit haklardan
yararlanarak aynı eğitimi alabilmesinin önemi iyice değer kazanmıştır. 1924 ve 1927
yılları arasında ise ortaokullar için karma sisteme geçiş sağlanmıştır. Karma eğitime
geçiş ise en son liselerde gerçeklermiştir. Eğitimde kız-erkek ayrımının devamını
savunan kesim 1930’ların başına kadar sürmüştür. 1926’dan 1934’e kadar yapılan
devrimler ve kadınlara verilen hakların nihayetinde kadın ve erkek eşit konuma
gelmiştir. 1934-1935’te ise liselerde de karma eğitime geçiş tamamlanmıştır.
2- Harf İnkılabı ve Millet Mektepleri: Tanzimat’tan sonra başlayan ama sonuçsuz kalan
alfabe tartışması cumhuriyetin ilanıyla tekrar gündeme gelmiştir. Osmanlıda kullanılan
Arap alfabesine yönelik en büyük eleştiri Türkçe ses yapısına uyumsuz olmasıydı ve bu
sebeple Osmanlı döneminde de zaman zaman tartışılmıştır. Ses yapısına uyumsuzluk
örneği olarak, Türkçede 8 sesli harf varken Arapçada 3 sesli harf olması söylenebilir.
Arap alfabesinin Türkçeye olan uyumsuzluğu ve genel olarak zor bir alfabe olması
halkın okur-yazarlık oranının bu kadar düşük olmasının sebeplerinden de biridir.
Atatürk, bilinçli ve eğitimli bir halk olmak için Arap alfabesi yerine de Latin alfabesinin
kullanımı gerekmektedir diye söylemiştir. Atatürk’ün bu isteğine çok fazla karşı çıkılmış
ve propagandalar yapılmıştır hatta bunların başında Kazım Karabekir de vardır.
Propagandaların temel çıkışında Kur’an-ı Kerim’in arapça olması ve bu alfabeyi terk
etmenin İslamiyet’i terk etmek gibi algılanması vardır. İsmet Paşa’da Atatürk’e acele
etmeyelim biraz daha bekleyelim der fakat Atatürk kabul etmez. O sırada orta
asyadaki Türk devletleri (Azerbaycan, Özbekistan ve diğerleri) de latin alfabesine
geçmeye başlar. Bütün direnişlere rağmen 1928 yılında Latin alfabesine geçilir. Atatürk
artık başkomutan olarak değil başöğretmen olarak latin alfabesinin öğretilmesini
sağlamıştır. Ceza evlerinde, CHP binalarında yani insanların toplu yaşadığı her yerde
latif alfabesi için seferberlik başlatılmıştır. Fakat Atatürk, bu hızla istenilen okuma
yazma seviyesine ulaşılmayacağını fark edince ülkemizde açılan ve yalnızca bu iş için
eğitim veren Millet Mektepleri açılır. Millet Mekteplerinin öğrencileri çocuklar değil
yetişkinlerdir. Burada hem okuma-yazma hem dört işlem öğretilir. Bunun dışında yurt
sevgisi, cumhuriyetin anlamı, hijyen kuralları, çocuk hastalıkları gibi hayatın her
alanında lazım olan bilgiler de öğretilir. Yetişkinlere özel olan bu mektepler genelde
akşam saatlerinde insanlar işlerini bitirdikten sonra hizmete açılmıştır. İlk başta okuma
yazma oranı %7 iken bu sistemle 3 yılda 2.5 milyonu geçer.
3- Üniversite reformu: Üniversite 1900 yılında 2. Abdülhamit zamanında açıldı. Ama
bundan önce Fatih Sultan Mehmet İstanbul’da bir Fatih Medresesi açtırıyor. Fakat bu
medrese klasik medreseler gibi değil, hem dini hem seküler eğitim veriyor. Fatih
Sultan Mehmet’in ölümünden sonra bu medrese kapatılıyor. Bundan sonra birkaç
kere üniversite açma denemeleri oluyor fakat kesin olarak 1900’de açılıyor.
Cumhuriyet ilanından sonra ise medreseler cumhuriyeti desteklemiyor, yapılan
devrimler ve özellikle Latin alfabesini de desteklemiyor. Atatürk birkaç kere milli
eğitim bakanını üniversitelere yolluyor ve orada şu söyleniyor; bu ülkenin en aydın
gençlerini siz yetiştireceksiniz. Dolayısıyla Cumhuriyeti biz kurduk ama bunu
sürdürecek kuşakları siz yetiştireceksiniz. Fakat aynı zamanda bu üniversitelerde
yıllardır hiçbir akademik ve bilimsel çalışma yoktur. Dolayısıyla devrimlere ve
cumhuriyete sağır ve dilsiz davranan üniversitenin akademik eksikliği de ortada
olduğu için İsviçre Zürich Üniversitesi’nden Albert Malche isimli profesör Türkiye’ye
davet edilir. Malche darülfünunu ziyaret eder ve dönüşte Atatürk’e bu üniversite
Cumhuriyet’e destek vermeyecektir ve hiçbir bilim de üretmemektedir, devrimlere
ideolojik olarak yakın da değildir dolayısıyla en doğru yol burayı kapatmaktır ve yeni
bir üniversite açmaktır, diyor. Darülfunun kapatılarak İstanbul Üniversitesi açılıyor.
Darülfunundaki hocalara isteyenler liselerde öğretmenlik yapabilir deniyor, fakat
açıkta kalan kişiler de olmuştur. Malche, Türkiye’de iki ay kadar kalıyor ve bir program
hazırlıyor, daha sonra ülkesine dönüyor. Bu sırada ülkemize Almanya’daki Nazi
eziyetinden kaçan profesörler geliyor. Bu hocalar o sırada eğitim alan kuşağa
inanılmaz katkılarda bulunuyorlar. Hükümet ise bir yandan da Ankara Üniversitesi’nin
adımlarını atıyor. İstanbul Üniversitesi’nde birçok bölüm açılıyor, özellikle tarih-
coğrafya bölümüyle ilgili. Atatürk Sümerlerle ilgili bir bölüm açmak istediğini söyler, kil
tabletleri çevirmek ve o uygarlığı daha iyi anlamak istediğini söyler. Ülkenin borçları ve
ekonomik düzeyi yüzünden gençlerin geri kalmasını istemiyor ve arkeoloji bölümü ve
laboratuvarı açılıyor. Bu bölümlerin yanı sıra İstanbul’daki siyasal bina fakültesini
Ankara’ya aldırıyor Atatürk çünkü Ankara başkent ve siyasal bina fakültesi de burada
olmalıdır diye düşünüyor. Üniversite sayısı arttırılarak her yerdeki insanların
üniversiteye ulaşımının sağlanması hedeflenmiştir ve bunun üzerine Atatürk’ün bir
vasiyeti olarak Van’da 100. Yıl Üniversitesi kurulmuştur.

You might also like