You are on page 1of 29

See discussions, stats, and author profiles for this publication at: https://www.researchgate.

net/publication/344394277

XIX. Asırda Osmanlı Devleti'nde İstihdâm Edilen Avusturya-Macaristan ve


Prus-Alman Kökenli Askerî Heyetler ve Hekimler

Article in Amme Idaresi Dergisi · September 2020

CITATION READS

1 155

2 authors:

Seyfi Yıldırım Çiğdem Dumanlı


Hacettepe University Hacettepe University
11 PUBLICATIONS 14 CITATIONS 17 PUBLICATIONS 4 CITATIONS

SEE PROFILE SEE PROFILE

All content following this page was uploaded by Çiğdem Dumanlı on 27 September 2020.

The user has requested enhancement of the downloaded file.


XIX. Asırda Osmanlı Devleti’nde İstihdâm
Edilen Avusturya-Macaristan ve Prus-Alman
Kökenli Askerî Heyetler ve Hekimler
Seyfi YILDIRIM *
Çiğdem DUMANLI **
Öz: Batı’da bilhassa XVII. yüzyıldan itibaren meydana gelen gelişmeler, Avrupa’yı sa-
dece siyaseten ve iktisaden değil, ilmen de rekabet edilemez bir üstünlüğe erdirmiştir.
Eski gücüne tekrar erişmek için modernleşmenin kaçınılmaz bir hedef olduğunu anlayan
Osmanlı Devleti, bunun için hem kendi kurumlarını yenileştirmek hem de buralarda istih-
dam etmek üzere kendi uzmanlarını yetiştirmek için bir çaba içine girmiştir. Fakat kendi
uzmanlarından faydalanabilmek uzun bir prosedürü ihtiva ettiğinden, bu süre zarfında
yabancı uzmanlara da ihtiyaç duymuştur. Alman topraklarından gelen uzmanların as-
kerî ve (askerî) tıp alanlarındaki yoğunluğu dikkat çekicidir. Bu çalışmada, yoğun olarak
Prusya ve Avusturya Macaristan’dan getirtip istihdam ettiği askerî uzman ve hekimler
konusu ele alınacaktır. İnceleme, başta Ankara’daki Osmanlı Arşivi kaynakları olmak
üzere, dönemin Alman gazeteleri ve yabancı uzmanlar konusunda yazılmış başlıca eser-
ler üzerinden gerçekleşecektir.
Anahtar Kelimeler: Osmanlı modernleşmesi, yabancı uzmanlar, Osmanlı-Alman ilişkile-
ri, Alman askerî heyetleri, Avusturyalı tıpçılar.
Austro-Hungarian and Prussian-German Military Missions and
Doctors Employed in the Otoman Empire in XIXth Century
Abstract: Events in the West from the XVIIth century on, had brought an uncompetitive
advantage for Europe not only in political and economic but also in scietific terms. Having
understood that modernization is inevitable to regain its former strengh, the Ottoman
Empire made an effort to renovate its own institutions and to employ its own experts in
this institutions. However, as training its own experts would require a long procedure,
therefore it also needed foreign experts during this period. The majority of experts
coming from German lands from fields of military and (military) medicine is remarkable.
In this study, the subject of military experts and doctors which are brought and employed
intensely from Prussian-German and Austro-Hungarian lands will be handled. The study
firstly bases on archivals of the Ottoman Archive in Ankara, German Newspapers of the
mentioned period and major studies written about foreign experts.
Keywords: Ottoman modernization, foreign experts, Ottoman-German relations, German
military missions, Austrian medics.

*
Doç. Dr., Hacettepe Üniversitesi, Atatürk İlkeleri ve İnkılâp Tarihi Enstitüsü. ORCID: 0000-0001-8934-2602
**
Dr., Hacettepe Üniversitesi, Atatürk İlkeleri ve İnkılâp Tarihi Enstitüsü. ORCID: 0000-0002-7872-4821
Makale geliş tarihi : 16.06.2020
Makale kabul tarihi: 28.08.2020
Amme İdaresi Dergisi, Cilt 53, Sayı 3, Eylül 2020, s. 27-54
28 Amme İdaresi Dergisi, Cilt 53, Sayı 3, Eylül 2020, s. 27-54

Giriş
Osmanlı Devleti XV. yüzyıldan XVIII. yüzyılın sonlarına kadar dünyanın en
güçlü devletlerinden biriydi. Ancak bir süre sonra, kendi dışında ortaya çıkan ge-
lişmeler sebebiyle bir durgunluğa girmişti. Bu gelişmeler hiç şüphesiz Avrupa’da
ortaya çıkan coğrafi keşifler, sömürgecilik, Reform, Rönesans ve Aydınlanma
süreçleridir. Bu gelişmelerin sonucunda Avrupa kıtası dünyanın sermaye ve güç
merkezi hâline gelmişti. Aydınlanma ve ardından gelen icatlar, bilhassa motorun
bulunması ile motorun gemi, tren ve sanayide kullanılması Avrupa’nın gücünü
rekabet edilemez bir üstünlüğe erdirmişti.
Diğer taraftan daha XVII. yüzyılın sonunda güçlü bir devlet olma yolunda
hızla ilerleyen Rusya, Osmanlı karşısında artık sürekli zaferler elde etmekteydi.
Rusya’nın Osmanlı Devleti karşısındaki üstünlüğü 1774 Küçük Kaynarca Ant-
laşması ile tescil edilmişti. Avrupa’nın göz ardı edilemez teknik ve askerî ilerle-
meleri ve Rusya’nın daha güçlü bir konuma erişmesi Osmanlı Devleti’nin artık
dünyada en büyük devlet olmadığını ortaya çıkardı. Dünyada meydana gelen bu
gelişmeler modernleşmeyi kaçınılmaz bir hâle getirdiği gibi bunun için de çeşitli
vasıtaları birbirlerinden farklı derece ve tarihlerde de olsa devreye sokmalarını
zorunlu hâle getirdi.
Bir taraftan Avrupalı devletlerin ekonomik, askerî ve siyasî alanda büyük
güce erişmesi, diğer taraftan da Rusya’nın gittikçe büyüyen bir güç hâline gelme-
si ile Balkanlar ve Kafkaslar üzerinden Osmanlı Devleti’ni tazyik etmesi modern-
leşmeyi olmazsa olmaz bir hedef hâline getirdi. Bu sebeple devlet eliyle öncelikle
askerî karaktere sahip bir modernleşme başlatıldı. Saray ve devlet bürokrasisi bu
hareketin öncüleri olmuşlardır. Kezâ Osmanlı’da bu hareketi yönlendirebilecek
sivil bir inisiyatif henüz gelişmemişti.
Kendi kurumlarının, yönetim sisteminin, bilgi düzeyinin yetersizliğini gö-
rerek başlayan şiddetli ihtiyaç hâli yönetimi harekete geçirmiş, modernleşmek
için bazı kanalların devreye sokulması gerekmişti. Bu aşamada ilerleme hede-
fini sağlayacak en önemli unsur, modern bilgi birikimini elde etmek için yerli
ve nitelikli işgücü yetiştirmekti. Bu durum ise Osmanlı’da iki şekilde mümkün
olmuştu. Birincisi, ülkede çağdaş bir müfredata sahip Batı tarzı okullar açılması.
İkinci olarak ise, bilim ve bilgi açısından ileri düzeyde olan ülkelerin okullarına
öğrenci göndermek. Bununla birlikte, nitelikli yerli insan gücü oluşturmak zaman
isteyen zorlu bir süreci gerektirmekteydi. Dışarıda ya da içeride öğrenim gören
insanların mezun olduktan sonra uzun bir süre ciddî bir tecrübe sahibi olmasına
ihtiyaç bulunmaktaydı.
Modernleşme sürecinde olan tüm ülkelerin kaçınılmaz olarak başvuracağı
en önemli kanallardan biri ise kalkınmış, bilgi, bilim ve teknolojide ileri gitmiş
XIX. Asırda Osmanlı Devleti’nde İstihdâm Edilen Avusturya-Macaristan ve 29
Prus-Alman Kökenli Askerî Heyetler ve Hekimler

ülkelerin alanlarında işbilir/uzmanların istihdam edilmeleri idi. Osmanlı Devleti


de bu yola başvurdu. Kendi yerli ve nitelikli insan gücü yetişinceye kadar, XVIII.
yüzyılın sonlarından itibaren yabancı uzman istihdam etti. Bahse konu uzmanlar,
bazen uzmanlık alanlarında ıslahat raporları yazmak bazen de yerleştirildikleri
alanlarda işin bir kısmı veya tamamını yürütmek gibi çeşitli şekillerde istihdam
edildiler. Uzmanlar başta Fransa olmak üzere İngiltere, Avusturya-Macaristan,
İsviçre ve Almanya gibi önde gelen Avrupa ülkelerinin vatandaşları idi.
Yabancı uzman istihdamı, XVIII. yüzyılın sonlarından başlayarak Birinci
Dünya Harbi’ne kadar Osmanlı modernleşmesinin çok önemli bir yönünü teş-
kil etmekte, bu modernleşmenin ana temel unsurlarından bir tanesini oluştur-
maktadır. Bu sebeple genel bir çerçeve sunacak şekilde ve bir bütün hâlinde ele
alınması mühimdir. Bu çalışmanın konusu, Osmanlı Devleti’nde istihdam edilen
ve kökenleri daha ziyade Alman topraklarına dayanan uzmanların faaliyetleri-
dir. Çalışma kapsamında çok sayıda Osmanlı Arşivi belgesi yanı sıra dönemin
Alman gazeteleri ve Almanca/Türkçe literatür de kullanılmıştır. Makalenin ilk
bölümünde, evvela Alman topraklarından gelen yabancı uzmanların istihdamına
giden sürece kısaca değinilecektir. Bundan sonra ikinci bölümde, XIX. yüzyıl
başından itibaren heyetler hâlinde modernleşme çabalarının hızlanmasına paralel
olarak gittikçe daha fazla ihtiyaç duyulan Prus-Alman yabancı askerî uzmanla-
ra değinilecektir. Üçüncü bölümde, tıp alanında istihdam edilen ve daha ziyâde
Avusturya-Macaristan’dan gelen hekimler ele alınacaktır.

Alman Topraklarından Gelen Uzmanların İstihdamına


Giden Süreç
Osmanlı’da yerli potansiyelin yetiştirilmesi kadar yabancı uzman ihtiyacının
karşılanması da evvela Fransa üzerinden gerçekleşmiştir. Bu bağlamda, XIX.
yüzyılda Alman ve Avusturyalı etkinliği artıncaya kadar, ilk aşamada Fransız uz-
manların istihdam edildiğini ifade etmek gerekir. Yine ülkede istihdam edilen ya-
bancı uzmanların başlangıçta daha ziyade Fransız olmaları şaşırtıcı değildir. Zira
o dönem sadece Osmanlı değil, diğer birçok ülkenin genç nüfusu da Fransa’da
eğitim görmekte idi. Bu sebeple sadece Osmanlı modernleşmesi değil, diğer bir-
çok ülkenin yenilik hareketleri de merkez olarak Fransa’dan beslenmiştir. Batılı
tarzda kurulan okulların Fransız modeline göre kurulması, yurt dışına gönderilen
öğrencilerin en çok Fransa’ya gönderilmesi, hatta bir ara bu öğrenciler için Pa-
ris’te Mekteb-i Osmânî’nin (Köse, 2016: 243-244) açılması veya askerî ıslahatın
Fransız usulüne göre yapılması, yenileşme sürecinde Fransa’nın model alındığını
gösteren örneklerden sadece bazılarıdır.
Daha sonra diğer alanlarda da çok sayıda yabancı uzman istihdam edilecek
olsa da, bu kimselerin XVIII. yüzyıldan itibaren ilk faydalanıldığı alan askerî
30 Amme İdaresi Dergisi, Cilt 53, Sayı 3, Eylül 2020, s. 27-54

alandır. Bu çerçevede istihdam edilen ilk uzmanlardan birisi bir Fransız subayı
olan Rochefort (Lewis, 2008: 65; Ergün, 1990: 439), bir diğeri, Müslüman olup
Humbaracı Ahmed Paşa olarak nam salan Claude-Alexandre Comte de Bonne-
val’dir (Özcan, 1998: 351-353). Yine 1773 yılında Kaptan-ı Derya Gazi Hasan
Paşa’nın çabalarıyla açılan Tersane Hendesehanesi’nde matematik dersleri veren
ve Fransa’da yetişmiş bir Macar soylusu olan Baron Françoise de Tott da Fran-
sa’dan gelen yabancı uzmanlar arasında bahsedilmesi gereken şahsiyetlerden bir
tanesidir (Lewis, 2008: 69; Avcı, 1963: 1 vd.).
Ne Sultan III. Mustafa’nın döneminde ne de ondan sonra Sultan I. Abdül-
hamid döneminde yabancı uzmanlara olan ilgi ve teveccüh azalmamıştır. Sultan I.
Abdülhamid deniz kuvvetlerinin ıslahı ve kale tahkimleri için Fransa’dan uzman-
lar getirtmiştir. Bunlar arasında coğrafyacı, topçu subayı ve istihkâm yüzbaşısı
vardır. Sultan III. Selim döneminde de Ebubekir Râtip Efendi yine Fransa’dan
uzmanlar getirmekle görevlendirilmiştir (Yeşil, 2011). Bunlar arasında bahriye,
piyade, süvari zabitleri ile mühendisler vardır (Avcı, 1963: 5 vd.).
Bilhassa XVIII. yüzyılın ikinci yarısından itibaren artan Fransız uzman
faaliyeti elbette Osmanlı Devleti’nin Rusya, Prusya ve Avusturya ile olan ilişkile-
rinden bağımsız değildi. Yüzyılın sonlarına doğru giderek artan Avusturya-Rusya
işbirliği, Osmanlı ile Prusya arasında bir dostluk inşasını kaçınılmaz kılmıştır.
Osmanlı’nın Büyük Friedrich’den Avusturya, Rusya ve Prusya ordularının mev-
cudu hakkında malumat istemesi ve Prusya’nın yine Osmanlı ordusunun ıslah
ve reorganize edilmesi için yaptığı teklifler tam da bu süreçte gelişmiştir. Halil
Hamit Paşa, sadareti (31 Aralık 1782-31 Mart 1785) esnasında sadece Fransa’dan
uzman getirtmemiş, topçu ve mühendis zabitler göndermesi için Prusya’ya da
başvurmuştur. Prusya, Büyük Friedrich dönemini kapsayan bu ilk aşamada,
Rusya ile olan ittifakı sebebiyle yine de tarafsız bir pozisyonu muhafaza etmeye
çalışmış, doğrudan zabit ve mühendisler gönderememiştir (Beydilli, 1985: 121
vd., 124 vd.). Her hâlükârda, Avusturya ile Rusya’nın ittifakı Osmanlı aleyhin-
de gelişmeye devam etmiş ve 1788-1792 yılları arasında birlikte Osmanlı’ya
karşı savaşmışlardır. Büyük Friedrich’in vefatı sonrası süreçte, onun halefi II.
Friedrich Wilhelm, Hertzberg planı çerçevesinde Orta Elçi Diez’in yanına Albay
von Götze’yi “Schmidt” adında bir tüccar kisvesiyle Osmanlı İmparatorluğu’na
göndermiştir (Zinkeisen, 1859: 678 vd.). Doğrusu farklı bir görev kapsamında
gelmiştir. Buna rağmen Albay Von Götze, Prusya’dan gelen uzmanlar arasında
gösterilebilecek ilk örnekler arasındadır. Zira 1798’de, Sultan III. Selim’in isteği
üzerine ordu birliklerini denetlediği kaynaklarda ifade edilmektedir (Rathmann,
2001: 26).
Çalışmanın bundan sonraki aşamasında, Albay von Götze sonrası süreçte
istihdam edilen Prusyalı uzmanlar değerlendirilecektir.
XIX. Asırda Osmanlı Devleti’nde İstihdâm Edilen Avusturya-Macaristan ve 31
Prus-Alman Kökenli Askerî Heyetler ve Hekimler

XIX. Yüzyılda Prusya ve Avusturya-Macaristan’dan Gelen


Askerî Uzmanlar
Birinci Resmî Askerî Heyet: Moltke Heyeti
1826 Vak’a-i Hayriyye sonrası dönem, askerî uzmanların istihdamının yoğun-
laştığı bir dönemdir. Bu süreç aynı zamanda askerî anlamda büyük bir yenileş-
me sürecini ihtiva eder. Bu yenileşmeye katkı sunan askerî uzmanların başında
Helmuth von Moltke gelmektedir. 1800 yılında, bugün Almanya’nın Mecklen-
burg-Vorpommern eyaletine bağlı bulunan Parchim adlı kasabada doğan von
Moltke, Osmanlı topraklarına aslında bir askerî görev ile gelmemiştir. O vakit
henüz otuz beş yaşında bir yüzbaşı olarak Prusya ordusunda görev yapmaktadır.
Viyana ve Atina’yı da kapsayan altı aylık bir tatil ve eğitim gezisi esnasında yolu
nihâyetinde İstanbul’a düşmüş, Osmanlı ordusunda askerî uzman olarak çalışma-
sına yönelik teklif bundan sonra gelmiştir (Beydilli, 2005: 267-268; Walle, 1997:
13-17).
Moltke’nin hem İstanbul’a varmadan önceki seyahatleri hem de İstan-
bul’da geçirdiği vakte ilişkin bilgi veren mektupları, kendisinin henüz hayatta
olduğu bir zaman diliminde Almanca olarak yayınlanmıştır ([Moltke], 1841). Bu
mektuplarında ifade ettiğine göre Moltke, Bükreş’te sekiz gün kaldıktan sonra
yola çıkmış, dönem şartlarına bağlı sıkıntılı bir seyahatten sonra İstanbul’a ulaş-
mıştır. Burada evvela Pera’ya varmış, ertesi gün hemen Büyükdere’ye geçmiş ve
Prusya Sefiri Königsmarck’ın misafiri olmuştur. Moltke, İstanbul’da bulunduğu
sürecin hemen başında, Serasker Mehmet Hüsrev Paşa ile bir görüşme gerçekleş-
tirmiş ve bunu 24 Aralık 1835 tarihli mektubunda aktarmıştır. Moltke’nin tam da
o sıra İstanbul’da bulunması kimilerince Osmanlı Devleti’nin Prusyalı uzman is-
teğine bir “kılıf” (Alkan, 2006: 141) uydurma olarak görülse de, mektuplarından
yola çıkılırsa, Moltke’nin seyahati tamamen bu amacın dışındadır.
Bu istihdamda rol oynayan Serasker Mehmet Hüsrev Paşa’dır (Çelik,
2013). Moltke’nin Paşa ile görüşmesi, Prusya elçisinin Seraskeri ziyâretine eşlik
etmesinden ibarettir. Serasker Mehmed Hüsrev Paşa, görev geçmişi itibariyle de
Batı tarzı bir askerî eğitimden taraftır (İnalcık, 1999: 42) ve Moltke ile arasında-
ki görüşmenin de buna dayalı olduğu anlaşılmaktadır. Sohbette, Prus Landwehr
Sistemi ve Osmanlı Redif Teşkilatı dışında Prusyalılar tarafından XIX. yüzyılda
üretilen Kriegsspiel (Savaş Oyunu) adlı askerî strateji oyunu hakkında da bir
sohbet gerçekleştirilmiştir. Mehmet Hüsrev Paşa’nın bu oyuna sahip olduğunu
öğrenen Moltke, ona bunun nasıl oynandığını öğretebileceğini söylemiştir. An-
laşılan sohbet ilerlemiş, Serasker Paşa, Moltke’nin verdiği bilgilerden oldukça
memnun kalmıştır. Yayınlanan mektuplarından, Moltke’nin aslında sadece üç
hafta için İstanbul’a geldiği ve bu görüşmeden sonra Hüsrev Paşa’nın kendisin-
32 Amme İdaresi Dergisi, Cilt 53, Sayı 3, Eylül 2020, s. 27-54

den kalmasını istediği anlaşılmaktadır. Seraskerin bu isteği daha sonra Prusya


sefiri Königsmarck’a resmî olarak iletilecektir ([Moltke], 1841: 10-24; Wagner,
1893: 15; BOA: HR.SYS.28.7; Walle, 1997: 13-17).
Yüzbaşı Moltke’nin göreve başlamasına 08 Haziran 1836 tarihli hükûmet
kararıyla onay verilmiş ve kendisi başta Prusya’daki mevcut milis kuvvet, Lan-
dwehr sisteminin Osmanlı’da redif teşkilâtına uygulanması olmak üzere, görevi
süresince raporlar ve çeşitli plan ve haritalar üzerinde çalışmıştır. Bunlar arasın-
da İstanbul (Moltke, 1842) ve Çanakkale haritaları da vardır. Bununla birlikte,
Osmanlı’da 1835-1839 yıllarını kapsayan görevi süresince Prusya ordusundaki
konumunu da korumuştur (Beydilli, 2005: 267-268).
Moltke’den yaklaşık bir yıl sonra, Ağustos 1837’de, yine Sultan II. Mah-
mud’un isteği üzerine Yüzbaşılar von Vincke, Fischer ve Mühlbach da İstanbul’a
gelmişlerdir (Wallach, 1985: 15). Onlar da çeşitli raporlar yazarak ordunun ye-
niden düzenlenmesi hususlarında fikirlerini sunmuşlardır. Beydilli, Moltke’nin
hazırladıkları dâhil diğer subaylarla birlikte toplam on adet raporun Ocak 1838
tarihinde Hüsrev Paşa’ya teslim edildiğini ifade etmektedir (Beydilli, 2005: 268).
Bu heyetin Moltke dışındaki üyelerinden birisi olan Traugott Wilhelm He-
inrich Mühlbach, 17 Ekim 1795 tarihinde o vakit Prusya’ya, bugün Polonya’ya
bağlı Stettin (Szczecin) adlı şehirde dünyaya gelmiştir. Bu şehirde aldığı ilk eğiti-
minden sonra 17 yaşında Berlin’e gitmiş ve harita mühendisliği alanında tahsilini
tamamlamıştır. Bundan sonra sırasıyla Batı Pomeranya’da avcı bölüğünde gö-
nüllü olmuş, daha sonra Berlin’de piyade birliğinde asteğmen ve emir subaylığı-
na yükseltilmiştir. Görevi süresince birçok muharebeye katılan Mühlbach, Ekim
1836 yılına kadar Alman ordusunda çeşitli şehirlerde hizmet etmiş ve o tarihten
sonra Türkiye’de görevlendirilmiştir. Türkiye’den döndükten sonra, Berlin’de,
Lüksemburg’da, Paris’te ve Köln ile civarında görevlendirilmiştir. Mühlbach,
1848 yılında, Ems şehrinde vefat etmiştir (Wagner, 1893: 304-308).
Mühlbach ile aynı vakitte Türkiye’ye gelen Baron Karl Friedrich Ludwig
von Vincke, 1800 yılında Prusya’ya bağlı Minden adlı kasabada doğmuş ve lise
eğitimini de burada tamamlamıştır. Daha sonra Berlin’de gönüllü olarak topçu
tugayına katılan von Vincke, sırasıyla önce asteğmen (1819), Harp Okulu’nda-
ki eğitimini tamamladıktan sonra da, Prusya Genelkurmayı’na bağlı hizmette
üsteğmen (1829) ve yüzbaşı (1832) olmuştur. Türkiye’ye, 27 Ağustos 1837 ta-
rihinde gelen von Vincke’nin eşi Rosalie de Vincke’nin yanına İstanbul’a gel-
miştir. Burada görevini tamamlayıp döndükten sonra tekrar askerî görevlerde yer
almış, siyasî yazılar kaleme almış ve 1848 Devrimleri’nde Frankfurt Parlamento-
suna temsilci seçilip siyasî faaliyetlerde de bulunmuştur. 1850 yılında emekliye
ayrılan von Vincke, 1869 yılında Berlin’de kalp rahatsızlığına bağlı olarak vefat
etmiştir (Pettersdorf, 1895: 756 vd.; Wagner, 1893: 309-310).
XIX. Asırda Osmanlı Devleti’nde İstihdâm Edilen Avusturya-Macaristan ve 33
Prus-Alman Kökenli Askerî Heyetler ve Hekimler

Osmanlı ordusunda görev alan ve bu çalışmanın devamında değinilecek


olan meşhur Kähler ve Goltz Paşa gibi, Moltke heyetinin bir diğer ismi olan
Friedrich Leopold Fischer de o vakit Doğu Prusya’da adı Königsberg olan, bu-
gün Rusya’ya bağlı Kaliningrad’da doğmuştur. Burada lise eğitimini tamamlayan
Fischer, daha sonra Kameral Bilimleri alanında eğitim görmüştür. 1815 yılında
Berlin’de Prus ordusunda harita mühendisi olarak göreve başlayan Fischer, 1816
yılında asteğmen, 1828 yılında üsteğmen, 1834 yılında yüzbaşılığa terfi etmiştir.
Türkiye’deki görevinden döndükten sonra da orduda çeşitli görevler alan ve Harp
Akademisi’nde dersler veren Fischer, 1857 yılında Berlin’de vefat etmiştir (Wag-
ner, 1893: 310-315).
Evvelce de bahsedildiği gibi, Moltke, Mühlbach, Vincke ve Fischer’den
oluşan heyet raporlar yazmış ve askerî alanda çeşitli düzenleme önerileri
getirmişlerdir. Mühlbach’ın Malatya civarında bulunduğu bir vakit askeriye ve
tersane üzerine getirdiği düzenleme önerileri, ilgili kurumlar ve Meclis-i Mahsu-
sa’da görüşülmüş ve yerine getirilmeye çalışılmıştır (BOA, HAT.376-20462.0).
Bunun dışında sadece Moltke’nin değil, diğer heyet üyelerinin de çeşitli haritalar
üzerinde çalıştıkları anlaşılmaktadır. Bu haritalar tercüme edilerek basılmıştır
ve Osmanlı Arşivi’nde bulunmaktadır (BOA, HRT.h.366.0.0). Öyle ki, heyetin
görev süresinden yaklaşık otuz yıl sonra bile onların hazırladıkları haritalardan
kopya edilmek suretiyle faydalanıldığı anlaşılmaktadır (BOA, HRT.h.408.0.0).
Bu heyet üyeleri çeşitli şekillerde Nizip Muharebesi’nde de görev almış-
lardır. Mesela Fischer, savaş esnasında önemli bir geçit olacak Gülek Boğazı ve
Kayseri caddelerinin istihkâmları ile görevlendirilmiş ve bu görevi işin başında
ifa etmiştir (BOA, HAT.377.20486.0). Wagner onun bu bahsedilen Kilikya geçiti
ile görevlendirildiğini yazar (Wagner, 1893: 177). Yine Osmanlı Arşivi’nde bu-
lunan bir belgeden Fischer’in Konya istihkâmatında da çalıştığı anlaşılmaktadır
(BOA, HAT.1618.39.0).
Bu uzmanlar çeşitli eserler de kaleme almışlardır. Moltke, Fischer, Vincke
ve Heinrich Kiepert’in (DİA, 2002: 563-564) birlikte çıkardıkları ve genelde Kü-
çük Asya haritasına, özelde de çalıştıkları alanlara yönelik coğrafi bilgiler veren
makalelerinden oluşan Momoire (Vincke vd., 1854) bunlar arasında oldukça bah-
se değerdir. Bu çalışmada Moltke, Güney Doğu Anadolu, Fischer Kuzey ve Orta
Anadolu, Vincke Ankara’ya kadar Kuzey Anadolu ve Kiepert Batı Anadolu sahil
bölgesi hakkında bilgiler verirler.
Moltke, Mühlbach, Fischer ve Vincke’den oluşan heyetin görevi, Nizip
Muharebesi yenilgisi ve hemen akabinde Sultan II. Mahmud’un vefat etme-
sinden sonra, 1839 yılında son bulmuştur (Beydilli, 2005: 268; Wallach, 1985:
18). Bu muharebenin yenilgiyle sonuçlanmasından, Moltke ve diğer Prus askerî
34 Amme İdaresi Dergisi, Cilt 53, Sayı 3, Eylül 2020, s. 27-54

görevlilerin önerilerini dikkate almayan Hafız Paşa’nın sorumlu tutulduğu (Bey-


dilli, 2005: 268), onların da Hafız Paşa’yı koruyucu mahiyette rapor yazdıkları
(Wagner, 1893: 289 vd.) literatürde geçmektedir. Sultan II. Mahmud bu heyet
üyelerine farklı zamanlarda nişanlar takdim etmiş ([Moltke], 1841: 111; BOA,
HAT.1209.47380.0.), bu nişanların beratını, heyetin görev süresi sonunda Sultan
Abdülmecid vermiştir. Wagner, bunun muharebenin yenilgisinden heyetin so-
rumlu tutulmadığını gösterdiğini ifade etmektedir (Wagner, 1893: 291 vd.).
Moltke Sonrasında Gayr-i Resmî Olarak Gelen Alman Kökenli
Askerî Uzmanlar
Moltke heyetinden sonra tekrar resmî bir görevle gelen askerî heyet 1882 yılın-
daki Kähler heyeti olacaktır. Fakat Moltke ile Kähler heyetleri arasında geçen
yaklaşık kırk yıl süresince Prusya askerleri, geniş heyetler hâlinde olmasa da,
Osmanlı ordusunda hizmet etmeye devam edeceklerdir. Wallach, Osmanlı ordu-
sunda evvela albay olarak görev yapan, “Türk tebaasına geçmiş”, Türkçe isimler
alıp, paşalığa yükseltilmiş “Prusya kökenli askeri öğretmenler” hakkında ufak da
olsa bilgi vermektedir (Wallach, 1985: 20-22). Bunlar arasında Friedrich Bluhm,
Grünwaldt (İskender Paşa), Wendt (Nadir Paşa), Lehmann {Leymann?}, Lükling
(Mahir Paşa), Schwensfeuer (Rami Paşa), Strecker (Reşid Paşa), von Malinowski
(Emin Paşa), Gessler (Dilaver Bey), von Heuser, von Vietinghoff ve Fitzau vardır
(Wallach, 1985: 21). Mesut Uyar, bu isimlere ek olarak, Kuczkowski (Kotshkof-
ski - Muhlis Paşa), Wiesenthal, Graach, Falk, Rabback, Godlwski, Jungmann,
Schmidt, von der Becke, Wagemann, von Böhn, Graf von Wrangel, von Drigalski
ve Stople’yi de saymaktadır (Uyar, 2019: 32).
Dönem gözlemlerine bir örnek teşkil eden Werner von Siemens’in hatıra-
tına bakıldığında, bu süreçte Osmanlı ordusunda görev alan Alman subaylar çok
daha fazla olmalıdır. Siemens şirketinin kurucusu Werner von Siemens, Ekim
1865 tarihinde İstanbul’a bir seyahat düzenlemiş, burada görevli subay ve astsu-
baylarla karşılaşmıştır. Siemens, bunlardan subay olanlarının Hristiyan kaldığını,
astsubayların ise İslâm’a geçtiğini ve bu şekilde orduda daha yüksek mevkilere
terfi ettiklerini belirtmektedir. Yine Trabzon’da, Hristiyanlıktan İslâm’a geçmiş
ve bu şekilde Paşa olmuş bir “dönme” ile daha karşılaştığını, bu kimsenin ise
kendi askerlik döneminden tanıdığı bir kişi olduğunu belirtmektedir (Siemens,
1908: 204 vd.). Siemens bahse konu bu Almanların isimlerini belirtmemektedir.
Ancak bu dönemdeki Almanların bilinenlerden daha fazla olmaları gerektikle-
ri bu hatırattaki bilgilerden yola çıkılarak anlaşılabilir. Her hâlükârda bu kim-
selerin tabiiyeti Osmanlı Devleti’nce gayet iyi takip altındaydı, biliniyordu ve
görev ile rütbede hızlıca yükselmeleri de anlaşılan, eğer kontratı belli bir heyet
ile gelmedilerse, gerçekten de İslâm’a geçip geçmemelerine bağlıydı. Örneğin,
XIX. Asırda Osmanlı Devleti’nde İstihdâm Edilen Avusturya-Macaristan ve 35
Prus-Alman Kökenli Askerî Heyetler ve Hekimler

“terk-i tabiiyet etmiş ve hidmet-i devlet-i aliyyede müstahdem bulunmuş olan”


von Malinowkski ve Strecker paşalara mirlivalık rütbesi verilmiştir (BOA,
İ.DH.618.43013.1).
Bunlar içerisinde bilhassa Miralay Friedrich Bluhm’a ayrıntılı değinmek
gerekir. 1822’de Prusya’nın Halle şehrinde doğan Bluhm, 1851’den itibaren,
Mühendishane-i Berri Hümayun’da istihkâm hocası olarak göreve başlamış-
tır. Diğer hizmetlerinin yanı sıra Zara Nâhiyesinin istihkâmlarını tanzim etmiş
(BOA, A.}MKT.MHM.249.82), ayrıca Sırataş İstihkâmında kurulacak Krupp
topu ve yine aynı yerde kurulacak cephanelikler için görevlendirilmiştir. (BOA,
Y.MTV.22.31.0). Bluhm Paşa’nın riyasetinde kurulan bir komisyon yine Büyük-
çekmece ve Terkos istihkâmında çalışmıştır (BOA, Y.MTV.4.88.0). Moltke döne-
minde başlayan Çanakkale tahkimatı çalışmaları, Bluhm Paşa döneminde devam
etmiştir. Bu süreçte gerekli maddî destek sağlanamadığı için yarım kalan Çanak-
kale tahkimatı çalışmaları, daha sonra onun istediği şekilde sonuçlandırılmıştır.
Bu tahkimat ile Çanakkale’nin Birinci Dünya Harbi’nde düşman filolarına karşı
ayakta durabildiği 1915 tarihli Berliner Tageblatt adlı bir gazetede geçmekte-
dir. Gazeteye göre, Osmanlı Devleti’nin Almanya’nın yanında savaşa girmesi-
nin bir sebebi de güçlü istihkâmlarına duyduğu güvendi ve bu istihkâmlar başta
Moltke olmak üzere Bluhm Paşa’ya ait Alman ruhunun ürünleriydi (Liller Zei-
tung’dan aktaran Berliner Tageblatt und Handels-Zeitung, Nr. 150: s.b; Alkan,
2016: 929). Osmanlı Arşivinde bulunan bir diğer belgeden, Bluhm Paşa’ya, hem
İstanbul’da bulunan ailesini Berlin’e götürmek hem de Anvers Kalesi’ni temaşa
eylemek üzere beş hafta süreyle izin verildiği anlaşılmaktadır (BOA, A.MKT.
MHM.338.78). Bununla denilebilir ki, hiç şüphesiz Bluhm Paşa’nın istihkâmlara
yönelik en azından fikir aldığı bir kale de bu kaledir. Bluhm Paşa’ya 2. Merte-
beden 1 kıta Mecidiye Nişanı verildiğine dair bir belge yine Osmanlı Arşivi’nde
bulunmaktadır (BOA, A.}MKT.MHM.243.98.0.).
Moltke sonrası Osmanlı Devleti’nde çalışan Alman uzmanlar arasında
bulunan yine Grünwaldt, Wendt (Nadir Bey), Schwensfeuer (Rami Bey), Lük-
ling (Mahir Bey) ve Lehmann topçu alaylarında muallimlik yapmışlardır (BOA,
İ.DH.574.39984.1.1). Leyman’ın {Lehmann} çok daha öncesi bir tarihte (h.
1269) cephane muallimi olarak tayin edildiğine dair bir diğer belge yine Osmanlı
Arşivi’nde mevcuttur (BOA, İ.DH.260.16104.0).
Bu süreçte en dikkat çekici isimlerden biri diğeri de Strecker (Reşid) Pa-
şa’dır. 1830 yılında Bamberg’de doğan Strecker Paşa, evvela Prusya ordusun-
da görev yapmış ve daha sonra istifa edip, tam da Kırım Savaşı (1853-1856)
esnasında, İstanbul’da İngilizlerin kurduğu Türk lejyonunda görev almıştır. Pa-
ris Barışı’ndan sonra da Osmanlı ordusuna katılmıştır. Burada bir müddet sonra
Dördüncü Ordu’da yarbay ve topçu muallimi olarak görev yapmaya başlamış, bu
36 Amme İdaresi Dergisi, Cilt 53, Sayı 3, Eylül 2020, s. 27-54

görevinde on yıl süresince kalmış ve Şumla’daki İkinci Ordu’ya tayin edilmiştir.


Tugay komutanlığına terfi eden Strecker, Doğu Rumeli’de Vitalis Paşa’nın yeri-
ne komutan olarak görev yapmıştır. Buradaki görevleri hakkında Balkanlardaki
bir Prusya askerinin hatıratları önemli bilgiler verir (Elf Jahre Balkan, 1889). En
son ferikliğe terfi eden Strecker, Harp Nazırlığında Topçu ve Mühendislik Ko-
mitesi üyesi iken de vefat etmiştir. (Poten, 1893: 554-555). Anlaşılan, Osmanlı
istihkâmları ile meşgul olan sadece üstte bahsedildiği üzere Moltke ve Bluhm Pa-
şalar değildi ve Berliner Tageblatt’ın değerlendirmesinde bir hakikat payı vardı.
Zira çalışmanın bundan sonraki bölümünde değinilecek olan ve resmî heyetler
arasında bulunan Ristow ve Goltz Paşalar gibi Strecker Reşid Paşa da Rumeli
ve Anadolu hudutlarında yapılacak istihkâmlar için kurulan komisyonlarda âza
bulunuyordu (BOA, Y.MTV.16.44.0).
İkinci Resmî Askerî Heyet: Kähler Heyeti
Moltke sonrası ikinci resmî Alman askerî heyet, Albay Kähler, Yüzbaşı Kamphö-
vener, Süvari Yüzbaşı Hobe, Yüzbaşı Ristow ve bir de Levazım Danışmanı von
Schilgen’den oluşuyordu (Bolgar, 1883: 340). Bu heyete yönelik ilk başvuru,
Mayıs 1880’de, Sultan II. Abdülhamid’in danışmanı Fransız Albay Dreysse’nin
Sultan’ın isteğini Alman Büyükelçi Graf Hatzfeldt’e iletmesiyle gerçekleşmiş-
tir. Birkaç gün içerisinde Şansölye Bismarck’a bildirilen talep, hem Bismarck’ın
hem de Kaiser I. Wilhelm’in olumlu kanaatine rağmen bir süre askıda beklemiş-
tir. Osmanlı Devleti aynı talebi Ağustos 1881 yılında yinelemiş ve bundan sonra
bir heyet gönderme süreci hız kazanmıştır. Nisan 1882’de üstte adları belirtilen
subayların gönderileceği netlik kazanmış ve Mayıs 1882’de heyet İstanbul’a var-
mıştır (Alkan, 2006: 150 vd.). Ortaylı (1981: 47) bu heyete ödenecek ücretlerle
ilgili olarak detaylı bilgiler vermektedir.
28 Mayıs 1882’de İstanbul’a varan heyet, 01 Haziran’da Sultan II. Abdül-
hamid tarafından kabul edilmiştir. Karşılama ve kabul ile ilgili haberler dönemin
yabancı basınında da yer almıştır. 09 Haziran tarihli Salzburger Volksblatt gaze-
tesinde geniş bir şekilde yer bulan habere göre, Sultan II. Abdülhamid, Alman su-
baylar gönderilmesine yönelik arzusunun Kayzer tarafından olumlu karşılanma-
sına teşekkür etmiş ve hem teşekkürünü hem de selamlarını Kayzer’e bir telgraf
ile bildirmesini bizzat Kähler’den istemiştir. Bundan sonra da heyetin görevleri
hakkında uzun uzun sohbet etmiş ve görevleri ile ilgili meselelerde doğrudan
kendisine gelebileceklerini söylemiştir (Salzburger Volksblatt, 1882: s.b.).
İkinci heyetin en önemli şahsiyeti olan Otto Kähler, 16 Haziran 1830 tari-
hinde Kaliningrad Oblastı’na bağlı Gurjevsk adlı şehirde dünyaya gelmiştir. Üstte
de belirtildiği üzere, Kaliningrad Oblastı eskiden Doğu-Prusya’ya bağlıydı ve
Königsberg adını taşıyordu. Bahsi geçen Gurjewsk adlı şehir ise, Königsberg’e
XIX. Asırda Osmanlı Devleti’nde İstihdâm Edilen Avusturya-Macaristan ve 37
Prus-Alman Kökenli Askerî Heyetler ve Hekimler

bağlı Neuhausen adında bir köydü. 18 yaşında askerî eğitimine başlayan Kähler,
1852 yılında teğmen olmuş, 1856-1859 yılları arasında Berlin’deki Prusya Harp
Akademisi’nde eğitimini tamamlamıştır. 1870-71 yılları arasında gerçekleşen
Fransa-Prusya Savaşı’nda görev alan Kähler, eğitim gördüğü Harp Akademisi’n-
de dersler de vermiştir. 1882 yılında tümgeneral olarak Prusya Ordusu’ndan ayrı-
lan Kähler, beraberindeki arkadaşları ile birlikte Osmanlı ordusunda görev almak
için İstanbul’a gelmiştir (Poten, 1905: 747-748).
Aynı heyette bulunan Yüzbaşı Louis von Kamphövener, 1843 yılında, o
tarihte Danimarka’ya, bugün ise Almanya’ya bağlı Schleswig adlı şehirde dün-
yaya gelmiştir. Ailenin maddi olanaksızlıklarına bağlı olarak Kamphövener okul
eğitimini tamamlayıp evvela ticarî alanda meslek eğitimine yönelmiştir. Ne var
ki daha sonra Erfurt’ta bulunan Harp Okulu’nda eğitime başlamıştır. 1862 yı-
lında teğmen olan Kamphövener, 1864 yılında İkinci Schleswig-Holstein, 1866
yılında Prusya-Avusturya ve 1870-1871 yıllarında Alman-Fransız Savaşlarında
görev almış, 1873 yılında yüzbaşı olmuştur. 1882 yılında Kähler ile birlikte İs-
tanbul’a gelen Kamphövener, Osmanlı’da en uzun süre hizmet eden askerî da-
nışman olacaktır. Osmanlı’da yaklaşık 27 yıl hizmet edecek olan Kamphövener,
1909 yılında Almanya’ya dönecek ve 1927 yılında Hannover’de vefat edecektir
(Strohmeier, 2007: 334 vd.).
Sultan II. Abdülhamid, heyetteki isimlerin her birine bir görev alanı vermiş
ve evvela bu görev alanı hakkında detaylıca bir rapor yazmalarını istemiştir. Käh-
ler seraskerliğin organizasyonu, Kamphövener genel olarak piyade sınıfı, von
Hobe süvâri sınıfı, Ristow topçu sınıfı ve von Schilgen levazımat hakkında bir
rapor sunacaktır. Eylül ayında bahse konu ilk raporlarını sunan heyet üyelerine
göre, gerçi Osmanlı ordusundaki askerler mükemmeldi ve bunlarla olağanüstü
bir ordu reorganize edilebilirdi ve fakat bunun için çok fazla maddî yatırım ge-
rekliydi (Neue Freie Presse, 1883: 7; Bolgar, 1883: 340).
Die Presse gazetesinin haberine göre, nasıl ki Bulgaristan’da askerî dü-
zenlemelerde Rus modeli taklit ediliyordu, heyet üyelerinin Osmanlı ordusunu
reorganizasyonu da tam olarak “Alman örneği”ne göre gerçekleşecekti. Gazete,
bu tür gelişmelerin geleceğe dönük değerlendirmelere sebebiyet verdiğini, dip-
lomatik çevrelerde Osmanlı Devleti’nin “Üçlü İttifak’a” katılacağına yönelik id-
dialar olduğunu, hatta bu katılımın Berlin’de zaten kararlaştırılmış bir mesele
olduğuna yönelik söylemler bulunduğuna dikkat çekmiştir (Die Presse, 1888:
4). Henüz daha Üçlü İttifak’ın kurulmasının ertesi yılı, 1883 yılında yapılan bu
değerlendirme, Birinci Dünya Harbi’ne giden süreçte yaşanan siyasî gelişmeler
dikkate alındığında hiç şüphesiz anlamlı ve önemlidir.
Kähler heyeti mensupları için hazırlanan iş kontratı, Beydilli’nin makale-
sinde ele alınmıştır. Buna göre heyet üyelerinin her biri senelik 25 bin Frank ala-
38 Amme İdaresi Dergisi, Cilt 53, Sayı 3, Eylül 2020, s. 27-54

cak, sözleşme üç yıllık olacak ve süre bitiminde uzatılabilecekti (Beydilli, 1979:


486 vd.). Bahse konu bu üç senelik sözleşmenin bilhassa Ristow Paşa’da bir so-
runa sebebiyet verdiği anlaşılmaktadır. Osmanlı Arşivi’nde bulunan ve “Risto
Paşa kullarından kullarına varid olan mektubun tercümesidir” başlıklı belgede,
Ristow Paşa’nın kontratının uzatılmak istenmediği ve kendisinin bundan dola-
yı şikâyetini dile getirdiği okunabilmektedir. Ristow Paşa, Almanya ile yapılan
anlaşmaya dikkat çekmiş ve bir sene içinde dönmek arzusunda bulunmadığını,
üç sene kalacağından yola çıktığı için bazı projeler başlattığını, bunları henüz
bitirmediğini, bazı taahhütlerde bulunduğunu, ne var ki kendisinden bir an önce
kurtulmak isteniyorsa, kontratın uzatılmaması durumunda erkenden istifa edip
Almanya’ya dönmeyi dile getirmiştir. Ristow Paşa’nın mektubunda kullandığı
üslup ilginçtir ve görevini kaybetmek istemediği anlaşılmaktadır (BOA, Y.PRK.
TKM.16.8.1.2).
Ristow Paşa’nın bu ısrarı, Alman askerî heyet üyelerinin aldıkları maaşla-
rın yüksekliği ve ev kiralarının dahi Hazine-i Hassa-i Şahanece (BOA, Y.PRK.
HH.10.39.4) ödendiği, yine kazazede olmaları durumunda maaşlarının birbuçuk
katının ödeneceği veya kazazede olarak vefat etmeleri durumunda eşlerine ve ço-
cuklarına maaş bağlandığı (Beydilli, 1979: 486 vd.) düşünülürse, gayet anlaşılır
bir durumdur.
Osmanlı Arşivinde vefat edenlerin eş ve çocuklarına ödenen meblağlarla
ilgili çok sayıda belge mevcuttur. Sadece iki devlet arasında iş kontratları resmî
olarak hazırlanan ve garanti altına alınan heyet üyelerinin değil, bir vakit Osman-
lı Devleti’ne çalışmak için gelmiş heyet dışı çalışanlara da maaşlar bağlanmıştır.
Evvelce bahsedilen Bluhm Paşa’nın vefatından sonra üç kızına, her birine ayrı
ayrı olmak üzere 682 kuruş maaş bağlanmıştır (BOA, HR.TH.267.15.0; BOA,
Y.MTV.216.90.0). Schwensfeuer, yani Rami Paşa’nın ailesine “İmparatorluk
İmtiyaz Fermanı” ile maaş bağlanmıştır (BOA, İ.DH.685 47745). Yine mesela
Strecker Reşid Paşa’nın eşi Karolin Strecker ve üç çocuğuna maaş bağlanmış,
bununla birlikte Willi {?} adlı oğlunun okul masrafı olan 249 lira tutarında ayrıca
ödeme yapılmıştır (BOA, Y.PRK.EŞA.14.42). Kähler Paşa’nın eşine maaş bağ-
lanmıştır (BOA, İ.DH.979.77349.0; BOA, HR.TH.62.6.0). Ne var ki sözleşmesi
uzatılsın diye oldukça ısrarcı olmuş olan Ristow Paşa vefat ettikten sonra eşine
önce ödeme yapılmış ve daha sonra eşi yeniden evlendiğinden, bağlanan maaş da
kesilmiştir. Osmanlı Devleti ödediği maaşlarda bunların da takibatını yapmıştır
(BOA, HR.TH.196.22.0).
Osmanlı’da askerî bir görevde bulunmanın hem kendisinin hem tüm ai-
lesinin geleceğini garanti altına almak gibi kârlı bir iş olduğu anlaşılmaktadır.
Ancak tüm askerî uzmanlar uzun yıllar görevlerinde bulunmamış, birçoğu kısa
bir süre içerisinde vefat etmiş veya çeşitli sorunlara bağlı olarak görevlerinden
XIX. Asırda Osmanlı Devleti’nde İstihdâm Edilen Avusturya-Macaristan ve 39
Prus-Alman Kökenli Askerî Heyetler ve Hekimler

ayrılmışlardır. Kähler Heyeti içerisinde bulunan Hobe Paşa bu ikinci gruba veri-
lecek örneklerden biridir. Literatürde yer alan meseleye göre Hobe Paşa Alman
Büyükelçiliği diplomat ve çalışanları ile birtakım tartışmalar yaşamış, bunların
sonucunda sözleşmesi uzatılmamıştı (Gözeller, 2005: 40 vd.). Osmanlı Arşivin-
de Hobe Paşa’nın hizmet-i seniyyeden muafiyet isteğini gösterir belge 1894 (h.
24.12.1311) tarihlidir (BOA, Y.PRK.SRN.4.58.0). Yine bir diğer belgeye göre,
1902 yılında Hobe Paşa’nın yeniden istihdam edilmesi söz konusu olmuş, ken-
disine teklif götürülmüştür. O da bu teklifi kabul etmiştir. Ancak bu istihdamın
yürürlüğe girdiği ile ilgili olarak gerek literatürde gerekse arşiv belgelerinde her-
hangi bir bilgiye rastlanmamıştır (BOA, Y.PRK. ESA 41.45.1.1).
Kähler Heyetinin İstanbul’a gelmesinden bir yıl sonra meşhur Wilhelm
Leopold Colmar von der Goltz Paşa da askerî reorganizasyon görevi ile Osmanlı
pâyitahtına varacaktır. Heyetin başındaki Kähler Paşa, İstanbul’a geldikten üç
yıl sonra, 1885 yılında vefât ettiğinde, Goltz Paşa onun yerine heyetin başına
geçecektir. Goltz Paşa da, hemşehrisi Kähler Paşa gibi bugünkü adıyla Kalining-
rad Oblastı’nda doğmuştur. Doğdukları şehirler birbirlerine yaklaşık bir saatlik
mesafededir.
Doğu Prusya’da, Bielkenfeld (Ivanovka/Polessk) adlı yerleşim yerinde do-
ğan Goltz Paşa, 1883 yılından, İstanbul’dan ayrıldığı 1895 yılına kadar Osmanlı
ordusuna hizmet etmiş, harekât planları ve haritalar üzerinde çalışmış, Berlin’de-
ki Harp Akademisi örneğinde Mekteb-i Harbiyye’nin müfredâtını reformize et-
miş, bu çabaları ile önceki heyet üyelerinden çok daha fazla genç harbiyelilerin
saygısını, sevgisini ve hayranlığını kazanmıştır (Alkan, 2016: 478-480). Goltz
Paşa, 1909-1913 yıllarında çeşitli defalar Türkiye’ye gelmiş, 1914’de ise önce
Sultan Mehmed Reşad’ın, sonra Enver Paşa’nın danışmanı olmuştur. 1915 yılın-
da Altıncı Ordu’nun komutanlığını üstlenmiş, bundan sonra Kûtülamâre kuşat-
masında yer almıştır. Yoğun mücadele karşısında direnemeyen İngiliz kuvvetleri,
başlarında General Townshed olmak 29 Nisan 1916’da teslim olmuşlar, Goltz
Paşa bundan sadece on gün önce, Bağdat’ta tifüsten vefat etmiştir (Teske, 1964:
629-632; Alkan, 2016: 478-480). Goltz Paşa’yı Osmanlı’daki görevleri süresince
zor durumda bırakan bir mesele, Balkan Savaşlarındaki mağlubiyetlerdi. Kendisi
bu meselede haksız yere suçlandığını düşünmekteydi. (Teske, 1964: 629-632).
Bu hissiyatı yersiz de değildi, zira Goltz Misyonu dışında yeni bir misyonun da-
vet edilmesi gerektiği fikri tam da bu aşamada doğmuştur (Uyar, 2019: 34 vd.,
37).
Goltz Paşa ve öncesi Alman askerî heyetlerinin Osmanlı ordusunu yeni-
leştirmede pek büyük bir başarı gösterememeleri bir yana, Birinci Dünya Har-
bi öncesinde siyasî, iktisadî ve sosyal bağlamda çerçevesi giderek genişleyen
Türk-Alman İttifakı, daha kapsamlı bir girişimin önünü açmıştır. Liman von
40 Amme İdaresi Dergisi, Cilt 53, Sayı 3, Eylül 2020, s. 27-54

Sanders başkanlığında son resmî Alman askerî heyeti, Sanders Misyonu, Birinci
Dünya Harbi ile birlikte sayısı artacak olsa da, 42 subaylık kadrosuyla göreve
başlamıştır. Bu heyet ile artık, Osmanlı ordusunu yenileştirmekten çok, Alman-
ların neredeyse Osmanlı ordusunun denetimini ellerine alması, heyet hakkında
son kapsamlı çalışmalardan birini kaleme alan Uyar’ın ifadesiyle, “{…} savaşın
ilk yıllarında Osmanlı Genelkurmayı’nın Alman Genelkurmayı denetiminde bir
sahra ordusu karargâhı haline dönüştürülmesi {.}” söz konusu olacaktır (Uyar,
2019: 48).
Tıpkı Moltke heyetinden sonra olduğu gibi, II. Abdülhamid döneminde de
Osmanlı Devleti’nde Kähler ve Goltz Paşa heyetleri dışında görev yapan gayr-ı
resmî askerî görevliler olmuştur. Bunlara bir örnek, Harp Okulu’nda Alman Li-
sanı ve Süvari muallimliği ile Istabl-ı Amire1 memurluğu yapan Aleksandr Von
Heuser Paşa’dır. Heuser Paşa’nın 20 yılı aşkın Osmanlı Devleti’nde istihdam
olunduğu ve 1903 yılında vefat ettiği anlaşılmaktadır. Paşa, kontratolu gelen uz-
manlardan biri olmamakla birlikte Osmanlı Devleti kendisine hizmet etmiş olan
ve hayatını kaybetmiş olan kişilerin ailelerine hiçbir hukuki zorunluluk olmak-
sızın cenaze masraflarını karşıladığı gibi Strecker ve Bluhm Paşalar örneğinde
olduğu üzere vefa duygusu ile maaş bağlamıştır (BOA, HR.TH.300.51; BOA,
HH.İ.231.57).

Osmanlı Devleti’nde Tıp Alanında istihdam Edilen Alman


Uzmanlar
Sultan II. Mahmud Döneminde Gelen Avusturya-Macaristan
Kökenli İlk Hekimler
Osmanlı Devleti’nde elbette sadece yabancı askerler görevlendirilmiyorlardı.
Yine hukukçular ve çeşitli alanlarda muallimler de XIX. yüzyıl süresince önemli
mevkîlerde görev almışlardır. Bunlardan kimi çok meşhur olmuş, kimi hakkın-
da ise ayrıntılı bir bilgiyi Osmanlı Arşivi’nde de bulmak pek mümkün değildir.
Birincilere yönelik örnek olarak verilebilecek bir isim, Mekteb-i Fünûn-i Mül-
kiyye’de hoca olarak görevlendirilmiş ve burada ekonomi-politik dersleri vermiş
Emin (Emil) Efendi’dir.2 Emin Efendi, diğer alanlarda da nam yapmış birçok
yabancı uzmana hukuk alanından verilebilecek bir örnektir. İkincilere yönelik
örnek olarak verilebilecek bir isim, Osmanlı Arşivi’nde bulunan bir belgede, adı
Şimendifer muallimi Lokof olarak geçen bir kimsedir (BOA, MV. 47.11). Ancak
bu isimle ilgili başka bilgi bulunamamıştır.

1
“Hükümdarlık sarayına ait binek ve yük hayvanlarının barındırıldığı yer.” (Özcan, 1998: 203-206).
2
Emin Efendi’nin bu görevinden m. 1861 (h. 07-03-1277) tarihinde istifa ettiği anlaşılmaktadır. Bkz. (BOA,
A.MKT.NZD. 325.48).
XIX. Asırda Osmanlı Devleti’nde İstihdâm Edilen Avusturya-Macaristan ve 41
Prus-Alman Kökenli Askerî Heyetler ve Hekimler

Bunların tamamına değinmek hiç şüphesiz bu çalışmanın sınırlarını aşa-


caktır. Bu sebeple makalenin bundan sonraki bölümünde Osmanlı Devleti’nde
çalışmış tıp alanında uzman kimselere yoğunlaşılacaktır.
Tıp, Alman kökenli uzmanların yoğun olarak istihdam edildiği bir diğer
alandı ve askerî alanda daha ziyade Prusya ve Alman toprakları kökenli uzmanlar
geldiyse, bu alanda da bilhassa Avusturya-Macaristan İmparatorluğu’ndan gelen
uzmanların istihdam edilmesi söz konusu olmuştur. Bunun sebebi, istihdam edi-
lecek uzmanların seçilme süreci ile alakalıdır.
Sultan II. Mahmud veba salgını sebebiyle, Avusturya’dan karantina da-
irelerinin kurulmasında danışmanlık yapabilecek kimseler yönelik bir talepte
bulunmuştur. Bu amaçla ilk olarak Dr. Franz Minas İstanbul’a gönderilmiştir.
O vakit Semlin (Zemun)’da karantina dairesi müdürü olan Dr. Franz Minas, ya-
nında Konsolosluk tercümânı Wassilijevich ve bir de Deiner isimli bir hademe
ile birlikte 9 Temmuz 1838’de İstanbul’a ulaşmış ve çalışmaya başlamıştır. Hem
İstanbul’da hem de dışında karantina önlemlerinin alınmasına yönelik getirdiği
öneriler hayata geçirilmiştir. Bunlar arasında, veba salgının yayıldığı bölgelerden
İstanbul’a gelen gemi ve mürettebatına karantina uygulaması, vebanın yayıldı-
ğı taşra illerde ufak şube karantinalarının açılması, Rumeli ve Anadolu’da bir
kordon hattının oluşturulması, morg muayenesi ve İstanbul’un çeşitli semlerinde
şüpheli vakaların izole edilmesi, karantinalara diplomalı doktorların alınması ve
nihâyetinde İstanbul sokaklarının yıkanması gibi önlemler vardı. Bununla birlik-
te, Dr. Minas, Müslüman Türk haklının karantina önlemlerine yönelik bir bilinç
geliştirmesi ve desteklemesi amacıyla karantina direktörlüklerine ve bunlara bağlı
alt görevlere Türklerin getirilmesi önerisinde de bulunmuş ve bu önerisi de uygu-
lanmıştır. Yaklaşık bir yıl görevde kalan Dr. Minas yerine getirdiği görevlere dair
bir teşekkür ve beğeniyi ifade eden iftihar nişanı ile 1839 sonbaharında Zemun’a
geri dönmüştür (BOA, I.MSM.89.2557.2; Vereinigte Ofner Pester Zeitung, 1838:
686; Dr. Spitzer, 1839: 746; Neuburger, 1917: 1685; Samsinger, 2018: 251 vd.).
Dr. Franz Minas’ın henüz daha İstanbul’da görevde olduğu bir vakitte,
Sultan II. Mahmud bu sefer sağlık kurumlarının düzenlenmesi konusunda iki
doktor ve bir eczacı için yine Avusturya’ya başvurmuştur. Şansölye Metternich,
Sultan II. Mahmud’un bu isteğine kayıtsız kalmamış ve bu doktorların seçimi
konusunda Friedrich von Jäger adında kendi hususî göz hekimini görevlendir-
miştir. Osmanlı’ya tıpçı gönderilmesinde daha sonra da görev alacak olan Jäger,
aynı zamanda Josephinum adındaki meşhur Viyana Tıp Akademisi profesörü-
dür ve bu ilk hekimler heyeti için başhekimler Karl Ambros Bernard ve Jacob
Anton Neuner ve Eczacı Anton Hofmann’ı seçmiştir (Neuburger, 1917: 1685;
Eyice, 1992: 520). Bahse konu hekimler, Viyana’da bulunan Osmanlı Sefiri Sâ-
dık Rifat Bey vasıtasıyla yol ve İstanbul’da bulunmayan tıbbi alet ve edevatın
42 Amme İdaresi Dergisi, Cilt 53, Sayı 3, Eylül 2020, s. 27-54

da alınması için gerekli harcırahlar ödenmiştir. Başhekimler Dr. Bernard ve Dr.


Neuner 600’er Florin, Eczacı Hoffmann ise 400 Florin harcırah alırlar. Bunun dı-
şında gerekli alet ve edevatın alınması için de ayrıyeten 346 Florin ödenir (BOA,
HAT.1186.46759.0). Yine 3 Kasım 1838 (h. 15 Şaban 1254)’de iş anlaşmaları
Baron Ottenfels ile Viyana’da bulunan Osmanlı Sefiri Sadık Rifat Paşa arasında
imzalanır. Bu anlaşma ile hekimlerin ve eczacının ne kadar harcırah alacağından
İstanbul’da nerede çalışacaklarına kadar öncesinden kayıt altına alınır. Buna göre
başhekimlerin ve eczacının İstanbul’da iskânlarına münasip bir konak tahsis edi-
lecekti. Dr. Neuner Saray-ı Hümâyun’da istihdam olacak ve bin adet Macar altını
alacaktı. Dr. Bernard Tıbhane-i Amire’de istihdam olacak ve sekizyüz Macar altı-
nı alacaktı. Ezcacı Doktor Hoffmann ise dörtyüz Macar altını alacaktı. Hekimler
bu çalıştıkları yerler dışında hariçte de hastalara bakacaklardı. Yerine getirecekle-
ri görevlerden memnun kalınırsa iş kontratları beş senelik olacaktı. Bundan son-
ra da tekrar müzakere edilerek iş anlaşmalarını uzatmak mümkün olacaktı. Üç
sene çalıştıktan sonra olur de vefat ederlerse, eşlerine ve çocuklarına bir defaya
mahsus bir senelik maaş bağlanacaktı. Kendileri 4 veya 5 sene çalıştıktan son-
ra hastalık veya bir kaza sonucu çalışamaz hâle gelirlerse, maaşları ömür boyu
ödenecekti (BOA, İ.HR. 226.13242.3; Samsinger, 2018: 259 vd.). Uzmanlar bu
kontratın imzasından birkaç hafta sonra Aralık 1838’de İstanbul’a ulaşmışlardır
(BOA, HAT.1186.46759.E).
Bu isimlerden Bernard, 1808 yılında Bohemya’da doğmuş, Josephinum’da
tahsil görmüş ve tezini verip tahsilini bitirdiği 1838 yılında yeni mezun olarak İs-
tanbul’da göreve başlamıştır. Bernard hem kendi muayenehanesine sahip olmuş
hem de daha ziyade Mekteb-i Tıbbiye-i Adliyye-i Şâhâne’yi3 düzenleme ve idare
etmekle görevlendirilmiştir. Bernard bu okulun düzenlenmesinde kendi okudu-
ğu Josephinum’u örnek almış, Fransızca temelli iyi bir eğitim vermek amacıyla,
kimya laboratuvarı, kütüphane ve ayrıca bir de botanik bahçesi tesis etmiştir.
İstanbul’da bulunduğu altı yıl süresince yoğun olarak çalışıp Osmanlı’da modern
tıbbın gelişmesine büyük katkı sunan, ayrıca çeşitli eserler kaleme alan Bernard,
Kasım 1844’de (h. 21 Şevval 1260) (BOA, İ.HR. 226.13242.3) çok genç yaşta,
otuz altı yaşında vefat etmiş ve yine İstanbul’a defnedilmiştir (Eyice, 1992: 520-
521). Evvelce Dr. Bernard, Dr. Neuner ve Dr. Hoffmann için hazırlanan kontratın,
vefatından sadece birkaç hafta evvel Dr. Bernard’ın İstanbul’da bir beş sene daha
kalması için uzatıldığı anlaşılmaktadır (BOA, İ.HR. 226.13242.3).
Dr. Bernard ile birlikte İstanbul’a gelen ve fakat bir yıl içerisinde Viya-
na’ya geri dönen Dr. Neuner’in de az da olsa bu sürede yaptığı çalışmalar var-
3
Sultan II. Mahmud döneminde adı Mekteb-i Tıbbiye-i Adliyye-i Şâhâne olan okula, bulunduğu Galatasaray
semtine bağlı olarak, Galatasaray Tıbbiyesi de denilmekte idi. Okul Ekim 1848’de yandı. Bkz. (Ülman, 2002:
57-64).
XIX. Asırda Osmanlı Devleti’nde İstihdâm Edilen Avusturya-Macaristan ve 43
Prus-Alman Kökenli Askerî Heyetler ve Hekimler

dır. Neuner, 1806 yılında bugün Slovenya’nın Celje beldesinde doğmuş ve Dr.
Bernard gibi Josephinum’da eğitim görmüştür. Neuner, İstanbul’a geldiğinde,
Sultan II. Mahmud’un şahsî doktoru olmakla ve Osmanlı’da sağlık sistemini dü-
zenlemekle görevlendirilmiştir. Sultan’ın kızı Hatice Sultan’ı da tedavi etmiş ve
İstanbul’da bulunduğu kısa sürede eczacılık ve ilaç dağıtımı reformu ile ilgilen-
miştir. Bu amaçla Sultan’a bir plan da sunmuş, bu plan dâhilinde bir komisyon da
teşkil edilmiştir. Ne var ki 1839 yılı Temmuz ayı itibariyle Sultan’ın vefat etmesi
üzerine görevinden ayrılmış ve kısa sürede Viyana’ya geri dönmüştür (Wurzba-
ch, 1896: 293-296; Terzioğlu, 1991: 247-261).
Hem Neuner hem de Bernard, İstanbul’da bulunan Dr. Minas ile kısa bir
süre de olsa birlikte çalışmışlardır. Dr. Minas, Mustafa Hıfzı Paşa’nın riyâsetin-
de “veba hastalığının külliyen men” (BOA, HAT.523.25563.0) edilmesi ile meş-
gul olacak bu “Karantina Meclisi”ne (BOA, İ.MSM.89.2557.1) âzâ seçilmeleri
için Bernard ve Neuner’i teklif etmiştir. Dr. Minas Viyana’ya döndükten sonra,
Dr. Neuner’in Meclis-i Tahaffuz (Conseil Supérieure de Santé de Constantinop-
le) adında bir konsey kurmuştur. (Samsinger, 2018: 272) Bu meclisin günümü-
ze kadar yansıyan hikâyesi ilginçtir. Bahse konu İstanbul Sağlık Yüksek Kon-
seyi 1838’de Meclis-i Tahaffuz ismiyle toplanır. Kuruluş ve yapısında birtakım
değişikliklerle en nihâyetinde İstanbul Meclisi Kebiri Umur-ı Sıhhiyesi adıyla
Lozan Antlaşmasının 114. Maddesi gereğince lağvedilir. Aynı madde ile Türk
sahil ve hududunun sıhhiyesi Türk idaresine geçer. Bu kurum Lozan Antlaşma-
sı’ndan sonra önce İstanbul Limanı ve Boğazlar Sıhhiyesi Müdüriyeti adını alır,
1924’den sonra adı Hudut ve Sevahil Sıhhiyesi Müdüriyet-i Umumiyesi’ne adını,
yani günümüzdeki karşılığı ile Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü’ne dö-
nüşür (www.tbmm.gov.tr, 2004; Düstur Üçüncü Tertip, 1931: 110, madde 114).
Dr. Neuner’in Meclis-i Tahaffuz’u kurduktan kısa bir süre sonra, 1839 yı-
lında Avusturya’ya döndüğü ve orada ertesi yıl vefat ettiği anlaşılmaktadır (Ös-
terreichisch-kaiserliche Privilegirte Wiener Zeitung, 1845: 2112).
Onun yerine Dr. Sigmund Spitzer İstanbul’a gelmiştir. 1813 yılında Mo-
ravya’ya bağlı Nikolsburg şehrinde doğan Spitzer, tıp eğitimini yine Viyana’da
tamamlamıştır. İstanbul’da hekimbaşı Abdülhak Molla tarafından anatomi dalın-
da profesör olarak göreve getirilen Spitzer, bilhassa anatomi alanında ve kadavra-
lar üzerindeki çalışmaları ile tanınmıştır. Dr. Bernard’ın 1844 yılında erken yaşta
vefat etmesinin üzerinden birkaç yıl geçtikten sonra Spitzer, Mekteb-i Tıbbiye’nin
müdürü ve aynı zamanda Saray doktoru olarak görevlendirilmiştir. Bu görevi
kapsamında Sultan Abdülmecid’i ve onun annesi Bezmiâlem Sultan’ı başarılı
bir şekilde tedavi ettiği bilinmektedir. Spitzer’in İstanbul’daki faaliyetleri ara-
sında, tıp eğitimi görmeleri için İstanbul’dan Viyana’daki Josephinum’a öğrenci
44 Amme İdaresi Dergisi, Cilt 53, Sayı 3, Eylül 2020, s. 27-54

göndermesi de belirtilebilir. Dr. Bernard’ın yerine göreve gelen Spitzer, 1850


yılında İstanbul’dan ayrılmıştır (Wurzbach, 1878: 194-196; Terzioğlu, 1984:319
vd.)
Sultan Abdülmecid Döneminde İstihdam Edilen Avusturya-
Macaristan Kökenli Hekimler
Bu alandaki istihdamlar ilk gelen hekimlerle de kalmamıştır. 1842 yılında Os-
manlı Devleti tekrar sahra hekimlerinin gönderilmesi için Avusturya’ya başvur-
muştur. Yukarıda belirtildiği üzere, Sultan II. Mahmud 1838 yılında Avusturyalı
hekimler için başvurduğunda, Prens Metternich kendi özel doktoru Friedrich von
Jäger’i bu doktorları seçmekle görevlendirmişti. Bu ikinci hekim başvurusunda
da yine Jäger’in asistanı olarak görev yapmış olan Dr. Lorenz Rigler ve onunla
birlikte Dr. Joseph Eder seçilmişlerdir (Neuburger, 1917: 1686; Mentzel, www.
ub.meduniwien.ac.at).
1815 yılında Avusturya’nın Graz kentinde doğan Rigler de, diğerleri gibi,
tıp eğitimini Josephinum’da tamamlamıştır. Cerrahî, Oftalmoloji ve Doğum yar-
dımı (ebelik) konularında eğitim alan Rigler, İstanbul’daki askerî hastanelerin
yeniden düzenlenmesinde görevlendirilmiştir. Rigler, başlığı “Doğa Tarihi, Fiz-
yolojik Ve Patolojik Durumları İle Türkiye ve Müdavimleri” olarak çevrilebile-
cek iki ciltlik gayet hacimli bir eser de kaleme almış, burada bir bölümde askerî
hastaneler ve yapılan düzenlemeler hakkında geniş bilgiler vermiştir. Bu çalışma-
sında, eskilerin yetersiz olması sebebiyle ve kendisinin de arasında bulunduğu ve
1842’de gelen hekimlerin telkinleri ile altı yeni askerî hastane kurulduğu bilgisi
geçmektedir. Rigler’in belirttiğine göre, o tarihte İstanbul’da mevcut hastane sa-
yısı 10’dur. Bunlardan dokuz tanesi, bin yataklı Haydar Paşa Hastanesi, 250 ya-
taklı Gülhane Hastanesi, yine 250 yataklı Kuleli Hastanesi, 100 yataklı Tarabya
Hastanesi, 1000 yataklı Maltepe Merkez Hastanesi, 250 yataklı Eski Saray Has-
tanesi, 300 yataklı Topçu Merkez Hastanesi, 100 yataklı Büyük Liman Hastanesi
ve 600 yataklı Bahriye Hastanesi’dir. Bunlardan Haydar Paşa, Gülhane, Kuleli
ve Tarabya Hastaneleri Muhafız Birlikleri içindir ve 1842 tarihinde Avusturyalı
hekimler gelmeden önce de mevcuttur. Yine Eski Saray ve Maltepe’deki hasta-
neler muvazzaf ordu içindir ve kendi söylediğine göre Rigler’den önce mevcuttur
(Rigler, 1852: 382).
Bu durumda, saydıkları arasında bulunanlardan Topçu sınıfı için kurulmuş
Merkez ve Büyük Liman Hastaneleri ile Bahriye Hastanesi dedikleri yeni kurulan
hastanelerden olması gerekir. Bunlar dışında, çalışmasının devamında ve farklı
bir bağlamda bir de Tophane ve İstanbul hastanelerinden bahsetmektedir (Rigler,
1852: 392). Hâliyle Rigler, kendi çalışması dâhil diğer bazı kaynaklarda da sözü
geçen 6 yeni hastanenin hangileri olduğunu bir bütün olarak belirtmemekte, bu-
XIX. Asırda Osmanlı Devleti’nde İstihdâm Edilen Avusturya-Macaristan ve 45
Prus-Alman Kökenli Askerî Heyetler ve Hekimler

nun yerine hastanelerde yapılan düzenlemeler hakkında çok ayrıntılı bilgiler ver-
mektedir. Her hâlükârda, 1842-1849 yılları arasında kurulmuş yeni hastanelerin
tamamını bu kapsamda saydığını söylemek mümkündür.
Rigler, 1849 yılında Galatasay Tıbbiyesi’nde hoca olarak görevlendirilmiş,
bundan bir müddet sonra da Pera’daki Avusturya Hastanesi’nde müdür olmuştur.
Avusturyalı hekim daha sonra tüm askerî hastaneler üzerinde umum müfettişi
olmuş ve 1856 yılında Viyana’ya geri dönmüştür (Wurzbach, 1874: 156-158;
Neuburger, 1917: 1685-1688).
Rigler ile birlikte gelen Dr. Joseph Eder hakkında çok fazla bir bilgi yok-
tur. Hem Rigler, üstte bahsedilen iki ciltlik çalışmasında hem de Neuburger onun
yaklaşık 14 aylık bir çalışmadan sonra menenjit olup vefat ettiğini belirtirler.
(Neuburger, 1917: 1686; Rigler, 1852: VIII). Ocak 1844’de vefat eden Dr. Eder’in
yerine Mayıs 1844’de Dr. Karl Reinwald ve Ekim 1844’de Dr. Joseph Wartbich-
ler’in gelirler (Wiener Zeitung, 1845: 2112). Her ikisi de yine askerî hastanelerde
çalışmak üzere gelirler fakat Dr. Reinwald hastalanır ve iki yıl sonra geri döner.
Dr. Wartbichler ise önce Avusturya temsilciliğinde hekim olarak görevlendiri-
lir, daha sonra Avusturya’nın İstanbul’daki hastanesinde müdür ve Galatasaray
Tıbbiyesi’nde anatomi dalı profesörü olur. Dr. Wartbichler ile Dr. Rigler’in XIX.
yüzyılın ortalarına doğru ortaya çıkan ve İstanbul’u da etkisi altına alan kolera
salgınına yönelik çalıştıkları ve İstanbul hastanelerinde bu salgına karşı mücadele
verdikleri, Samsinger’in çalışmasında ele alınmaktadır. (Samsinger, 2018: 286;
Wiener Zeitung, 1851: 1490).
Anlaşılan Osmanlı topraklarında hizmet eden Avusturya-Macaristan kö-
kenli hekimler, sadece Osmanlı Sultanı tarafından nişan ve iftiharlarla ödüllen-
dirilmiyorlardı. Dr. Wartbichler’in, İstanbul’daki hizmetlerinden dolayı, 7 Mayıs
1851 tarihinde Kayzer I. Franz Joseph’in, “Taçlı Altın Hizmet Madalyası” (Gol-
dene Verdienstkreuz mit der Krone) ile ödüllendirildiği bir dönem gazetesinde
geçmektedir (Wiener Zeitung, 1851: 1490). Ne var ki Dr. Wartbichler de has-
talanır ve bu hastalığı uzun sürer. Zira rahatsızlığından dolayı okuldaki dersle-
re de katılamadığı ve yerine başka bir hocanın ders verdiği, fakat Dr. Rigler’in
çabalarıyla biraz şifa bulduğu ve ayağa kalkıp tıp okulunun yılsonu sınavlarına
katılabildiği yine bir dönem gazetesinde geçmektedir (Innsbrucker Zeitung,
1852: 613). Ancak bu ayağa kalkış uzun sürmeyecektir. Genç hekim bundan yak-
laşık üç ay sonra, 1844 yılında geldiği İstanbul’da akciğer rahatsızlığına bağlı
olarak ve sadece 34 yaşında yine İstanbul’da vefat edecek ve 27 Eylül tarihinde
İstanbul Santa Maria Katolik Kilisesi’ne defnedilecektir (Innsbrucker Zeitung,
1852, No.233: 929).
Bir vakit iş bulup, çalışmak amacıyla yola çıkıp kendini Osmanlı Devle-
46 Amme İdaresi Dergisi, Cilt 53, Sayı 3, Eylül 2020, s. 27-54

ti’nin kurumlarında görevli bulmuş gayr-ı resmî askerî uzmanlar gibi, Osmanlı
topraklarında çalışan gayr-i resmî hekimler de söz konusudur. Bunlar hakkında
hem dönem kaynakları (Wiener Zeitung, 1845: 2111) hem yakın tarihli çalış-
malar (Samsinger, 2018: 292) bazı ufak bilgiler verirler ama aralarında İslâm’a
geçenler de olduğu için tam bir sayı vermek mümkün görünmemektedir.
Osmanlı Devleti’nin tıp alanında duyduğu uzman ihtiyacı XIX. yüzyılın
ilk yarısı ile sınırlı kalmamış ve yine sadece Avusturya-Macaristan’dan uzman
hekimler gelmemiştir. Dr. Karl Bernard Ambros’tan itibâren Viyanalı hekimlerin
verdikleri çabaların devamını, XIX. yüzyılın sonlarına doğru Alman İmparator-
luğundan göreve çağrılan hekimler getirmiştir. Örneğin, Gülhane Seririyat Has-
tanesi’nin kuruluşundan itibaren Birinci Dünya Harbi sonuna kadar yönetiminde
çok sayıda Alman hekim görev almıştır. Bunlar sırasıyla, Gülhane Seririyat Has-
tanesi’ni kuran Bonn Üniversitesi’nden Dr. Robert Rieder ve Hamburg Eppen-
dorf Hastanesi asistanı Dr. George Deycke dışında Julius Weiting ve Dr. Zel-
ling’dir (gulhaneeah.saglik.gov.tr; Şen, 2005: 163-167).
Osmanlı Devleti’nin tıp alanında askerî hekim ihtiyacı, yüzyılın sonlarına
doğru farklı uzmanlık alanlarını da kapsayacak bir gelişme göstermiştir. İlginçtir,
bahse konu Gülhane Seririyat Hastanesi’nde Mösyö Hofmann adında bir ma-
saj mütehassısı dahi görevlendirilmiştir (BOA, İ.HUS.78.42.0). XIX. yüzyılın
ilk yarısında Viyanalı Eczacı Hofmann’dan, Gülhane Hastanesi’ndeki masaj mü-
tehassısı Mösyö Hofmann’a değişmeyen şeyler de vardır. Osmanlı Devleti’nin
tıbbi araç gereçlere duyduğu ihtiyaç bunlardan bir tanesidir. Evvelce Viyanalı
hekimlerin yoğun mücadele verdiği ve fakat yüzyılın sonlarına doğru tekrar or-
taya çıkan kolera salgınına karşı kullanılmak üzere, bir ilaçlama makinesi olarak
pulverizatörlere ihtiyaç duyulacaktır. Bunları Avrupa’dan getirme görevi bu sefer
masaj mütehassısı Hofmann’a verilecektir. Hofmann marifetiyle kolera bulunan
mahallelerde kullanılmak üzere 20 adet pulverizatör getirilecektir (BOA, DH.M-
KT.253.9.14.142255; BOA, DH.MKT.266.11.0).

Sonuç
Osmanlı modernleşmesi denildiğinde ilk akla gelenin Fransa ve Fransız uzmanlar
olmasına rağmen XIX. yüzyıl başlarından itibaren devletin sonuna uzanan ve 120
yıllık bir süreçte çeşitli dönemlerde gerek heyetler hâlinde gerekse ferdî olarak
çok sayıda Alman uzman istihdam edilmiştir.
Bu uzmanların ekseriyetinin askerî alanda istihdam edildikleri görülmek-
tedir. Bunlar misyonlar hâlinde veya bireysel olarak Sultan Mahmut, Sultan Ab-
dülhamid ve Sultan Reşad dönemlerinde istihdam edilmişlerdir. İlk askerî mis-
yon olan Moltke heyetinin Osmanlı ordusunda çok ciddi sayılabilecek bir kontrol
XIX. Asırda Osmanlı Devleti’nde İstihdâm Edilen Avusturya-Macaristan ve 47
Prus-Alman Kökenli Askerî Heyetler ve Hekimler

mekanizması tesis ettiğini söylemek mümkün değildir. Bu heyetleri yaptıkları


çalışmalarla anmak gerekir. Zira istihkâm alanlarında yaptıkları çalışmalarla ve
hazırladıkları haritalarla sonraki süreçleri etkiledikleri anlaşılmaktadır.
Moltke heyetinden sonra gelen gayr-ı resmî görevliler hakkında literatürde
bilgi bulmak pek mümkün değildir. Siemens’in dönem hatıratında geçen tanık-
lıklarından yola çıkılırsa, çoğunlukla İslâm’ı seçtiği anlaşılan bu kimseler bilinen
isimlerden fazla olmalıdır ve Osmanlı askerî modernizasyonuna azımsanmayacak
bir katkı sağlamışlardır. Bunlar arasında Bluhm Paşa ve Strecker Reşid Paşa ol-
dukça önemli isimler arasındadır.
İkinci resmî askerî heyet olan Kähler Heyeti ile birlikte Osmanlı Alman
ilişkileri de dönem siyasetine göre artık boyut değiştirmiş ve askerî misyonla-
rın yetkinliği buna bağlı olarak artmaya başlamıştır. Daha sonra Kähler yerine
heyet başkanı olacak Goltz Paşa, Mekteb-i Harbiyye’nin müfredatını yenilemiş,
Kutü’l-Ammâre Kuşatmasında yer almış ve bu dönemin en etkili, sevilen ve gü-
nümüzde de bilinen heyet üyelerinden biri olmuştur. Bununla birlikte, Alman As-
kerî Misyonları literatürü içerisinde, Moltke, Goltz veya daha sonra görev alacak
Liman von Sanders kadar adı bilinmeyen, ne var ki Osmanlı Devleti’ne en uzun
hizmet eden yabancı askerî uzmanın Louis von Kamphövener olması dikkat çeki-
cidir. Kamphövener Osmanlı Devleti’ne yaklaşık 27 yıl hizmet etmiştir.
Hakkında yakın bir tarihte Mesut Uyar’ın ayrıntılı bir çalışma ortaya
koyduğu, bu sebeple bu incelemede detaylıca ele alınmayan Sanders misyonu
hakkında ise şu söylenebilir. Anlaşılan Almanların Osmanlı ordusunda etkin ka-
rar alma süreçleri birinci Moltke heyeti ile pek mümkün olmamış, ikinci Kähler
ve Goltz Paşa heyetleri ile güçlenmiş ve fakat Sanders Askerî Misyonu ile doruk
noktasına ulaşmıştır.
Uzman olarak göreve çağrılan ve daha ziyade Avusturya-Macaristan’dan
gelen (askerî) hekimlere bakıldığında ise şunlar söylenebilir. Avusturyalı hekim
Dr. Minas’ın dışında, Osmanlı’da tıp alanında gerçekleşen reform ve modernleş-
melerin temelinde, Prens Metternich’in hususî göz hekimi ve Josephinum Aka-
demisi Profesörü von Jäger vasıtasıyla Avusturya’dan getirilerek istihdam edilen
bilim insanları ve doktorlar vardır. Bunlar arasında Dr. Bernard ve Dr. Neuner’in
isimleri ve faaliyetleri oldukça önemlidir. Bu süreçte Avusturya-Macaristan İm-
paratorluğu sınırlarında yaşayan uzmanlardan bilhassa tıp alanında faydalanıl-
dığı ve Viyana Tıp Akademisi’nin de önemli bir konuma sahip olduğu anlaşıl-
maktadır. İstanbul’a gelen doktorların bu Akademi’de eğitim görmüş olmaları
dikkat çekicidir, fakat görevlendirilme süreçlerinde bu Akademi’nin Profesörü
von Jäger’in etkin rolü düşünülürse şaşırtıcı değildir. Gelen bu hekimler, has-
tanelerde kapsamlı düzenlemeler gerçekleştirmiş, yeni hastaneler inşa edilmesi-
48 Amme İdaresi Dergisi, Cilt 53, Sayı 3, Eylül 2020, s. 27-54

ne vesile olmuş, tıp alanında okullarda eğitim vermiş ve öğrenci yetiştirmiş ve


ayrıca dönemin salgınlarıyla mücadele etmişlerdir. Dr. Minas’ın inşa ettiği, Dr.
Neuner’in yeniden oluşturduğu ve veba salgını için düşünülen Karantina Mec-
lisi’nin günümüzde Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü’ne dönüşmesi
bu kurumun köklü geçmişine işaret etmektedir. Bunun yanı sıra, Avusturya’dan
Osmanlı’ya gelen yabancı uzman hekimlerin yaptıkları çalışmaların günümüze
kadar süren bir etkinlik ve kalıcılık gösterdiğini ortaya koymaktadır.
İster askerî uzmanlar olsun ister hekimler olsun, Osmanlı Arşivi belgele-
rinden ortaya çıkan bir diğer gerçek ise şudur: Anlaşılan, Osmanlı Devleti’nde
resmî veya gayr-ı resmî çalışan uzman olarak görev almak, çalışanın tüm ha-
yatını, vefatından sonra da tüm ailesini hayatta tutan maddî imkânı sağlamak
anlamına gelmekteydi. Bu sebeple de Osmanlı Devleti’nde yabancı uzman olarak
çalışmanın oldukça rağbet gördüğü anlaşılmaktadır.
Askerî ve tıp alanında gelen yabancı uzmanlar, resmî ve gayr-ı resmî ola-
rak görevlendirilmiş ve bu şekilde Osmanlı modernleşmesine yadsınamaz bir
katkı sağlamışlardır. Bu uzmanlar hiç şüphesiz siyasî, ticarî ve kültürel ilişkilerin
gelişmesine de katkıda bulunmuşlardır.

Kaynakça
Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri-Osmanlı Arşivi Belgeleri (BOA)
Dâhiliye Nezâreti Mektubi Kalemi, DH.MKT.
253.9.14.142255.
266.11.0.
Hariciye Nezareti Siyasi, HR.SYS.
28.7.
Hâriciye Nezâreti Tahrirat, HR.TH.
62.6.0.
196.22.0.
267.15.0.
300.51.
Haritalar, HRT.h.
366.0.0.
408.0.0.
Hatt-ı Hümayun, HAT.
1186.46759.0.
1186.46759.E
523.25563.0.
376.20462.0
XIX. Asırda Osmanlı Devleti’nde İstihdâm Edilen Avusturya-Macaristan ve 49
Prus-Alman Kökenli Askerî Heyetler ve Hekimler

377.20486.0.
1618.39.0.
1209.47380.0.
Hazine-i Hassa İradeler, HH.
231.57.
İrâde Dâhiliye, I.DH.
979.77349.0.
685 47745.
618.43013.1.
574.39984.1.1.
260.16104.0.
İrade Hariciye, İ.HR.
226.13242.3.
İrâde Husûsî, İ.HUS.
78.42.0.
İrade Mesail-i Mühimme, I.MSM.
89.2557.1-2.
Meclis-i Vükela Mazbataları, MV.
47.11.
Sadaret Mektubi Kalemi Nezaret ve Deva’ir Evrakı, A.MKT.NZD.
325.48.
Sadaret Mektubi Mühimme Kalemi Evrakı, A.}MKT.MHM.
243.98.0.
249.82.
338.78.
Yıldız Mütenevvi Maruzat Evrakı, Y.MTV.
216.90.0.
22.31.0.
16.44.0.
4.88.0.
Yıldız Perakende Evrakı Elçilik Şehbenderlik ve Ateşemiliterlik, Y.PRK.EŞA.
14.42.
41.45.1.1.
Yıldız Perakende Evrakı Hazine-i Hassa, Y.PRK.HH.
10.39.4.
Yıldız Perakende Evrakı Serkurenalık Evrakı, Y.PRK.SRN.
4.58.0.
Yıldız Perakende Evrakı Tahrirat-ı Ecnebiye ve Mabeyn Mütercimliği; Y.PRK.TKM.
16.8.1.2.
50 Amme İdaresi Dergisi, Cilt 53, Sayı 3, Eylül 2020, s. 27-54

Dönem Gazeteleri/Haberler
“Amtlicher Theil”. Wiener Zeitung, No. 120, Dienstag, den 20. Mai 1851, 1490.
“Bluhm Pascha, Der Schöpfer der türkischen Befestigungen”. Berliner Tageblatt und
Handels-Zeitung, Nr. 150, Morgen-Ausgabe, Dienstag, 23. März 1915, 44.
Jahrgang, s.b.
Bolgar, Franz v. (Red.). “Türkei (Militärische Reformen)”. Militär-Zeitung, Nr. 43,
Wien, Freitag den 1. Juni 1883, Jahrgang 36, 340.
“Die Thätigkeit der deutschen Offiziere in der türkischen Armee”. Neue Freie Presse,
Nr. 6697, Wien, Freitag 20. April 1883, 7.
Dr. Spitzer, “Zustand der Quarantaeinen in der Türkei”. Correspondenz-Nachricht (Aus
einem Briefe des Med. Dr. Spitzer an die Redaction), Scutari, den 14. October
1839. Neue Folge der Gesundheits-Zeitung, No 89, Herausgegeben und redigirt
vom Med. Dr. H. Beer, 7. November 1839, III. Jahrg., 746.
“Konstantinopel, 18. Mai, Die Türkei und die Tripel-Allianz”. Die Presse, Nr. 140,
Wien, Donnerstag, den 24. Mai 1888, 36. Jahrgang, 4.
Neuburger, M. (1917). “Österreichische Ärzte als Pioniere der wissenschaftlichen
Medizin und des Sanitätswesens in der Türkei”, Wiener Medizinische
Wochenschrift, Samstag, 15. September 1917, Nr. 38, 67. Jahrgang, Dr. Adolf
Kronfeld (Red.), 1685.
Salzburger Volksblatt, No. 130, Freitag, den 9. Juni 1882, XII. Jahrgang, s.b.
“Triest”, Innsbrucker Zeitung, Freitag, dem 15. Oktober 1852, No.233, 929.
“Türkei”, Vereinigte Ofner Pester Zeitung, Nro. 60; Sonntag, den 29. Juli 1838, 686.
“Türkei”. Innsbrucker Zeitung, No. 154, Freitag, den 9. Juli 1852, 613.
“Wissenschaftliche Nachrichten. Die Deutsche Medicin in Constantinopel”.
Österreichisch-kaiserlich privilegirte Wiener Zeitung, No. 276, Montag, den 6.
October 1845, 2112.
Kitaplar
Avcı, A. (1963). Türkiye’de Askeri Yüksek Okullar Tarihçesi (Cumhuriyet Devrine
Kadar). Ankara: T.C. MSB, Araştırma ve Geliştirme Başkanlığı.
Beydilli, K. (1985). Büyük Friedrich ve Osmanlılar, XVIII. Yüzyılda Osmanlı-Prusya
Münasebetleri. İstanbul: İstanbul Üniversitesi Yayınları.
Çelik, Y. (2013). Şeyhü`l-Vüzerâ Koca Hüsrev Paşa (II. Mahmud Devrinin Perde
Arkası). Ankara: Türk Tarih Kurumu.
Düstur Üçüncü Tertip, Lozan Sulh Muahedenamesinin Kabulüne Dair Kanunlar (1931).
Cilt 5, 11 Ağustos 1339-19 teşrinievvel 1340. İstanbul: Necmi İstikbal Matbaası.
XIX. Asırda Osmanlı Devleti’nde İstihdâm Edilen Avusturya-Macaristan ve 51
Prus-Alman Kökenli Askerî Heyetler ve Hekimler

Elf Jahre Balkan, Erinnerungen eines Preussischen Officiers aus den Jahren 1876 bis
1887 (1889). Breslau: J.U. Kern’s Verlag (Max Müller).
Lewis, B. (2008). Modern Türkiye’nin Doğuşu. III. Edisyon. (Çev. B. B. Tuna). Ankara:
Arkadaş.
Moltke, Fr. v. (1842). Karte von Contantinopel, den Vorstaedten, der Umgegend und
dem Bosphorus, im Auftrage Sr. Hoheit Sultan Mahmud’s II, Berlin: von Simon
Schropp & Comp.
[Moltke, H. Gr. v.] (1841). Briefe über Zustände und Begebenheiten in der Türkei
aus den Jahren 1835 bis 1839. Herausgegeben von C. Ritter, Berlin, Posen,
Bromberg: Druck und Verlag von Ernst Siegfried Mittler.
Önsoy, R. (1982). Osmanlı-Alman İktisadi Münasebetleri. İstanbul: Enderun Kitabevi.
Ortaylı, İ. (1981). Osmanlı İmparatorluğu’nda Alman Nüfuzu. Ankara: Ankara
Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Yayınları No: 479.
Rathmann, L. (2001). Alman Emperyalizminin Türkiye’ye Girişi: Berlin-Bağdat.
Üçüncü Baskı. (Çev. R. Zarakolu). İstanbul: Belge Yayınları.
Rigler, L. (1852). Die Bewohner der Türkei in ihren naturhistorischen, phisiologischen
und pathologischen Verhältnissen. Erster Band. Wien: Verlag von Carl Gerold.
Siemes, W. V. (1908). Lebenserinnerungen. Dritter unveränderter Abdruck. Berlin:
Verlag von Julius Springer.
Vincke. Fischer. v. Moltke ve Kiepert (1854). Memoir über die Construktion der Karte
von Kleinasien und Türkisch Armenien, in 6 Blatt, Nebst Mitteilungen über die
physikalisch-geographischen Verhältnisse der neu erforschten Landstriche.
Redigirt von Dr. H. Kiepert. Berlin: Simon Schropp & Comp.
Yeşil, F. (2011). Aydınlanma Çağında Bir Osmanlı Kâtibi Ebubekir Râtip Efendi (1750-
1799). İstanbul: Tarih Vakfı Yurt Yayınları.
Wagner, R. (1893). Moltke und Mühlbach zusammen unter dem Halbmonde 1837-
1839. Geschichte der Sendung preussischer Offiziere nach der Türkei 1837, des
Kurdenfeldzuges 1838, und des Syrischen Krieges 1839. Berlin: Verlag von A.
Bath.
Wallach, J. (1985). Bir Askeri Yardımın Anatomisi, Türkiye’de Prusya-Alman Askeri
Heyetleri 1835-1919. (Çev. F. Çeliker). Ankara: Genelkurmay Basımevi.
Zinkeisen, J. W. (1859). Geschichte des Osmanischen Reiches in Europa. Sechster
Theil. Herausgegeben von A.H.L. Heeren und F.A. Ufert. Gotha: Friedrich
Andreas Perthes.
Makaleler
Alkan, N. (2006). “II. Abdülhamid Devrinde İstihdam Edilen İlk Alman Askerî
Heyetinin Komutanı Otto von Kaehler ve Her İki Tarafın Beklentileri”. Tarih
Dergisi, (43), 135-165.
52 Amme İdaresi Dergisi, Cilt 53, Sayı 3, Eylül 2020, s. 27-54

Alkan, N. (2016). “Alman Kaynaklarına Göre Çanakkale Savaşı”. Belleten,


LXXX(289), 899-938.
Beydilli, K. (1979). “II. Abdülhamit Devrinde Gelen İlk Alman Askerî Heyeti
Hakkında”. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Dergisi, (32), 481-
484.
Ergün, M. (1990). “Türk Eğitiminin Batılılaşmasını Belirleyen Dinamikler”. Atatürk
Araştırma Merkezi Dergisi, VI(17), 435-457.
Samsinger, E. (2018). “Die Einrichtung der ordentlichen Quarantäne-Anstalten zur
Unterdrückung der orientalischen Pestseuchen in Konstantinopel einzuleiten:
Vom Wiener Diskurides zu den Begründern der modernen Medizin in
Konstantinopel”. Österreich in Istanbul III, K. (u.) k. Präsenz im Osmanischen
Reich. (Hg. Elmar Samsinger), Wien: LIT Verlag, 247-298.
Strohmeier, M. (2007). “Die Erinnerungen Louis von Kamphövener Paşas,
Militärberater Sultan Abdülhamid’s (1882-1909)”. Einheit und Vielfalt in der
türkischen Welt, Materialien der 5. Deutschen Turkologenkonferenz Universität
Mainz, 4.-7. Oktober 2002. (Herausgegeben von Hendrik Boeschoten und Heidi
Stein). Wiesbaden: Harrassowitz Verlag, 333-347.
Şen, D. (2005). “Gülhane Askeri Tıp Fakültesi Genel Cerrahi Anabilim Dalının
Tarihçesi”. Turkish Journal of Surgery, 21(3), 163-167. https://turkjsurg.com/
issue/14 (Erişim tarihi: 17.5.2020).
Terzioğlu, A. (1984). “Die Beziehungen zwischen Österreich und der Türkei auf dem
Gebiet der Medizin”. The Journal of Ottoman Studies IV, Ed. Board. Halil
İnalcık, Nejat Göyünç, Heath W. Lowry, İstanbul, 305-323.
Terzioğlu, A. (1991). “Dr. Neuner’in Osmanlı İmparatorluğu’nda Ezcazılığı Reform
Çabalarına ve Galatasaray’daki Mekteb-i Tıbbiye’nin 17 Şubat 1839’da
Açıldığına Dair Avusturya Arşiv Belgeleri”. Erdem, 7(19), 247-261.
Uyar, M. (Güz 2019). “Sanders Askerî Misyonu”. Cumhuriyet Tarihi Araştırmaları
Dergisi, 15 (30), 29-84.
Ülman, Y. I. (2002). “Mekteb-i Tıbbiye’nin 1850-1851 Yılı Faaliyet Raporu ve
Mezuniyet Töreni”. Osmanlı Bilimi Arastırmaları, ed. F Gunergun, IV(1), 57-64.
Ansiklopedik Maddeler
Alkan, N. (2016). “Goltz, Wilhelm Colmar von der”. TDV İslam Ansiklopedisi, Ek-1,
478-480.
Beydilli, K. (2005). “Moltke, Helmuth von”. TDV İslam Ansiklopedisi, Cilt 30, 267-268.
DİA (2002). “Kiepert”. TDV İslam Ansiklopedisi, Cilt 25, 563-564.
Eyice, S. (1992). “Bernard, Karl Ambros”. TDV İslam Ansiklopedisi, Cilt 5, 520-521.
XIX. Asırda Osmanlı Devleti’nde İstihdâm Edilen Avusturya-Macaristan ve 53
Prus-Alman Kökenli Askerî Heyetler ve Hekimler

İnalcık, H. (1999). “Hüsrev Paşa, Koca”. TDV İslam Ansiklopedisi, Cilt 19, 41-45.
Köse, M. Z. (2016). “Mekteb-i Osmânî”. TDV İslâm Ansiklopedisi, Cilt Ek 2, 243-244.
Özcan, A. (1998). “Humbaracı Ahmed Paşa”. TDV İslam Ansiklopedisi, Cilt 18, 351-
353.
Özcan, A. (1998). “Istabl”. TDV İslam Ansiklopedisi, Cilt 19, 203-206
Pettersdorf, H.v. (1895). “Vincke-Olbendorf, Karl Freiherr v.V.”. Allgemeine deutsche
Biographie, 39, Tunner-de Vins, Leipzig, 1895, 756-760. https://www.deutsche-
biographie.de/pnd104047496.html (17.05.2020).
Poten, B. v. (1905). “Kähler, Otto”. Allgemeine Deutsche Biographie, 50, 747-748.
https://www.deutsche-biographie.de/pnd137672683.html (17.05.2020).
Poten, B. v. (1893). “Strecker, Wilhelm”. Allgemeine Deutsche Biographie, 36, 554-
555. https://www.deutsche-biographie.de/pnd124537340.html (15.2.2020).
Teske, H. (1964). “Goltz-Pascha, Colmar Freiherr von der”. Neue Deutsche
Biographie, 6, 629-632 https://www.deutsche-biographie.de/pnd118696319.html
(16.05.2020).
Walle, H. (1997). “Moltke, Helmuth Graf von”. Neue Deutsche Biographie, 18, 13-17,
https://www.deutsche-biographie.de/pnd118583387.html (17.05.2020).
Wurzbach, C. v. (1896). “Neuner, Jacob Anton”. Biographisches Lexikon des
Kaiserthums Österreich, Zwanzigster Theil: Nabielak-Odelga, Wien: k.k. Hof-
und Staatsdruckerei, 293-296.
Wurzbach, C. v. (1874). “Rigler, Lorenz”. Biographisches Lexikon des Kaiserthums
Österreich, Sechsundzwanzigster Theil: Rhedey-Rosenauer, (VI. Folge), Wien:
k.k. Hof- und Staatsdruckerei, 156-158.
Wurzbach, C. v. (1878). “Spitzer, Sigmund”. Biographisches Lexikon des Kaiserthums
Österreich, Sechsunddreissigster Theil: Sonnklar-Stadelmann, Wien: k.k. Hof-
und Staatsdruckerei, 194-196.
İnternet Sayfaları
“Hastane Tarihçesi”. http://gulhaneeah.saglik.gov.tr/yazdir?578DBC07DC9FC7248C63
EE51F9899B74 (10.05.2020).
Mentzel, W. “Aus den medizinhistorischen Beständen der UB Meduni Wien: Jakob
Anton Neuner, Karl Ambros Bernard, Lorenz Rigler und Sigismund Spitzer:
Mediziner des Josephinum im Dienste des Osmanischen Reiches zwischen 1839-
1850”. https://ub.meduniwien.ac.at/blog/?p=27524 (10.05.2020)
TBMM Genel Kurul Tutanağı, 22. Dönem, 3. Yasama Yılı, 41. Birleşim, 26 Aralık
2004, https://www.tbmm.gov.tr/develop/owa/tutanak_g_sd.birlesim_
baslangic?P4=13365&P5=B&page1=21&page2=21 (18.05.2020).
54 Amme İdaresi Dergisi, Cilt 53, Sayı 3, Eylül 2020, s. 27-54

Tezler
Gözeller, A. (2005). Osmanlı-Alman Yakınlaşmasının Basına Yansıması: Sabah Gazetesi
Örneği (1889-1895). İstanbul: Marmara Üniversitesi, Türkiyat Araştırmaları
Enstitüsü.

View publication stats

You might also like