You are on page 1of 4

ESKİŞEHİR OSMANGAZİ ÜNİVERSİTESİ

EĞİTİM FAKÜLTESİ
OKUL ÖNCESİ ÖĞRETMENLİĞİ
İNSAN İL İŞK İLERİ VE İLETİŞİM DERSİ
Dr. Ö ğr. Üyesi Elif AYDOĞDU

Esra ÇINAR
171920211021
Sınıf (The Class) Filmi
 Sınıf ( The Class) Filmi:
Fransa’da farklı kökenlere sahip lise çağında öğrencilere öğretmenlik yapan bir
Fransızca öğretmeninin yaşadığı olaylara dikkat çekilmiş. Farklı kökenler
bulunduğundan kaynaklı iletişimde yaşanan zorluklar, öğrencilerin öğretmenleri
ciddiye almaması, öğretmenlerin ceza-disiplin konusunda ne yapacaklarını bilemeyişi
ile bize aslında sınıf yönetiminin çok da kolay bir şey olmadığını gösteriyor. Bu sınıfın
hem Fransızca hem de sınıf öğretmeni olan François dönemin başında öğrencilere
samimi ve ilgili tavırlar sergilese de dönem sonuna doğru sabrın da bir yere kadar
gittiğini gösteriyor bize. Filmin sonlarına doğru konunun Süleyman isimli Mali’li
siyahi bir öğrenciye odaklandığını görüyoruz. Süleyman, tüm öğretmenlerin ondan
şikayetçi olduğu, okula eşya getirmeyen, ders çalışmayan, kavga ve tartışmalarla öne
çıkan bir öğrenci. Son dakikalarda François ve Süleyman arasında çıkan tartışma
Süleyman’ın okuldan ihraç edilmesine sebep oluyor. Aslında burada şöyle de
söylenebilir:
François Süleyman’ı hakaret ve taşkınlık çıkarmakla suçlarken aslında kendisi de bir
öğretmen olarak sinirlerine hâkim olamayarak Esmeralda ve Louise adlı kız
öğrencilere (Bu öğrenciler disiplin kurulunda gözlemci olarak sınıflarını temsil
ediyorlar.) disiplin kurulu toplantısında güldükleri için onlara “Sokak kadını gibi
gözüküyordunuz.” Benzetmesiyle öğrencisini eleştirdiği şeyi tam da kendisi yapmış
oldu. Aslında film bize öğretmen-öğrenci çatışmasını adeta gerçek bir sınıftaymışız
gibi yaşatıyor. Öğrencilerin doğal şekilde oluşu, onların yaptığı hareketlere gerçekten
sinirimizin bozulması sınıf çatışmalarını çok güzel yansıtıyor bize. Sınıflarda her
zaman mükemmel öğrenci veya mükemmel öğretmen bulunamaz. Elbet de iyi
öğrenciler olacak, filmde olduğu gibi Wei mesela. Wei Çinli bir öğrenci, derslere
katılımında oldukça başarılı ve öğretmenleri tarafından oldukça seviliyor. Hatta
Wei’nin ailesinin oturma izni olmadığı öğrenildiğinde öğretmenler tarafından para
toplanarak aileye bir avukat tutma düşüncesi ortaya çıkıyor. Fakat bu noktada şöyle
düşünürsek:
Süleyman’ın annesi de çocuğu adına özür dileyerek ihracın olmamasını, çocuğunun iyi
birisi olduğunu vurgulamıştı fakat bu söylemler öğretmenlerin çok da umurunda
olmadı. Başarılı öğrencileri kaybetmek istemeyiz evet ama şımarık diye
adlandırdığımız öğrencileri sürekli ceza ile baskılamak yerine onları ilgileri
doğrultusunda yönlendirmek daha mantıklı değil midir? Sorusuna yöneliyoruz.
Film farklı kökenlerin yoğunlukta bulunduğu Avrupa ülkelerinde yaşanan sorunları da
vurguluyor. Öğretmenlerin öğrencilerle yaşadığı iletişim zorluğu, kültür farklılığı,
velilerle yaşanan iletişim kopukluğu gibi şeyler öğretmenleri mesleklerinde oldukça
zorluyor. Örneğin Süleyman’ın karnesinde başarısız olduğuna dair şeyler yazması ama
annesinin okuma-yazma bilmemesi gibi…
Film belgesel havası tarzında çekilmiş. Yoldan geçerken bir okula uğrayıp bir sınıfa
girsek aynı sahneleri göreceğime eminim. Öğretmenin ders anlatma çabası,
öğrencilerin derse karşı ilgisizliği vb. Film bize her zaman sorunun öğrenci de değil de
öğretmenlerde de olduğunu anlatmak istiyor. Süleyman arkadaşına hakaret etti diye
okuldan ihraç edilmişti fakat François öğrencilerine söylediği sözlerden dolayı bir
ceza almadı. Bir öğretmen adayı olarak benim çıkardığım anlam, öğrencileri hiçbir
zaman bir kalıbın içerisine sokamayız. Elbet farklılıklar olacaktır. Onlardan bize karşı
saygı beklerken bizlerin de onlara saygı duymamız gerektiğini bilmeliyiz. Her zaman
çözüm ceza ve disiplin değildir bazen öğrencileri dinleyip anlamamız gerekir.
Film bir okulda geçiyor. Genelde bir sınıf içerisi gösteriliyor bazen ise bir
öğretmenler odası. Sınıf içerisinde bir kara tahta ve sıralar bulunuyor. Filmin geneline
baktığımızda gri ve karamsar tonların yer aldığını görüyoruz. Filmin anlatmak istediği
bunalım fikri bu sayede izleyiciye geçiyor. Öğretmen François’in ellerini bazen
birbirine kenetli bazense yüzünde görüyoruz. Öğrencilerini dinlerken ellerini
kenetlediği, yüzünde ılıman bir ifade ile öğrencilerini onayladığı görülüyor.
Öğrencilerinin fikirlerini şakayla karışık şekilde eleştiriyor. Diğer öğretmenlerin bu
sınıfa derse girdiklerinde sınıfa katlanamadıkları, öğretmenler odasına geldiklerindeki
ifadelerinden belli oluyor. Hatta bir öğretmenin sinirlenerek öğretmenler odasına
geldiği ve öğrencileri kötülediğini izliyoruz. Öğrencilerin sırada genelde rahat şekilde
oturdukları ve öğretmenlerini ciddiye almadıklarını hatta arkadaşları ile nasıllarsa
öğretmenleri ile de öyle iletişim kurduklarını gözlemliyoruz. Genelde öğrencilerin
kolları birbiri ile bağlı şekilde cevap verdikleri görülüyor. Diyaloglar esnasında bazı
öğrencilerin öğretmen ile göz teması kurmadığı, sıraya bakarak konuştuğu görülüyor.
Öğrencilerin iletişim için söz almadıkları başka birisi konuşurken konuşmalara
atladıklarını gözlemliyoruz. Öğretmen öğrencileri sinir edecek bir şey söylediğinde
toplu itirazların olduğu, Süleyman’ın sinirlendiğinde gülerek başını arkaya attığını
gözlemliyoruz. Öğretmeni Süleyman’ın oto portresini panoya astığında Süleyman’ın
içten içe bu durumdan hoşlandığını ve mutlu olduğunu yüz ifadesinden anlıyoruz.
Süleyman’ın annesinin öğretmeni ile görüşmeye geldiği zamanki tavrı ise öğretmeni
küçümseyip ciddiye almadığını gösteriyor. Öğretmenin söylediklerine inanmayarak
hızlı ve yüksek sesli bir şekilde konuşmaya başlıyor ve öğretmene işaret parmağını
salladığını görüyoruz. Öğretmenlerin öğrenciler hakkındaki düşüncelerini beraber
tartıştıkları ve kararları ortaklaşa aldıklarını görüyoruz. Kurul toplantılarında
dikdörtgen masanın yer aldığı ve yanlarda sandalyelerin bulunduğunu görüyoruz.
Okul müdürünün orta kısma oturarak herkesi görebildiği, Süleyman ve annesinin ise
diğer orta kısma oturarak herkesi karşılarına aldıklarını gözlemliyoruz. Öğrencilerin
yüz ifadeleri incelendiğinde öğretmenlerini genelde alaya aldıklarını, hareketlerini
tekrarladıklarını, taklit, öğretmenin sözünü kesmeleri, uyarıları ciddiye almamaları
bize sınıfta bir iletişim problemi olduğunu gösteriyor. Dönem başında öğretmenlerin
mesleğe başlamak için hevesli ve mutlu olduklarını gözlemliyoruz. Dönem sonunda
baktığımızda ise öğretmenlerin mesleklerinden uzaklaştıkları ve zorlandıklarını
izliyoruz. Öğrencilerin sene sonu karneleri hazırlanırken kurulda öğrencilerin de
bulunması bize alışılageldik şeylerden uzakta bir şey sunuyor. Toplantıda öğrenci
durumları tartışıldıktan sonra konunun kahve makinesine gelmesi de bizlere aslında
öğretmenlerin öğrencilerle ilgili sorunları gerçekten çözmeye çalıştıklarını değil
sürekli ceza yöntemi ile bastırdıklarını gösteriyor. Toplantıda öğrencinin sadece kötü
olduğu vurgulanırken bir kahve makinesinin ve kahve fiyatları dakikalarca
konuşulabiliyor. Bu yönle iletişimde sadece öğrencilerin sorunlu olduğu değil
öğretmenlerin de sorun yaşadığı gözlemleniyor. Öğrencileri kırmamak ve onları
düzeltmek için yola çıkan bir öğretmenin yaşadığı iletişim problemleri sonucu
kendisinin de onlara benzemesini film bize çok güzel bir şekilde gösteriyor. Esmeralda
ve Louise’nin François’i diğer öğretmenlere şikâyet ettiği kısımda François’in “Beni
şikâyet etmenize gerek yoktu. Benimle de konuşabilirdiniz.” Diye sitemini görüyoruz.
Bu sitemin büyük bir tartışmaya dönmesi kısa sürmüyor tabi ki ve François’in
ortamdan uzaklaştığını gözlemliyoruz. Yaşanılan iletişim problemi sonucu birbirlerini
anlamadıkları, yanlış anlaşılmalara daha çok fırsat tanındığını anlıyoruz.François’in
Khoumba’dan kitabı okuması istemesi fakat Khoumba’nın okumamakta ısrarı sonucu
çıkan zıtlık da bize her zaman ısrarın iyi bir şey olmadığını gösteriyor. Ders sonunda
öğretmeni ile tartışması öğretmeninin zorla özür diletmesi sonucu Khoumba’nın
derslerde hiç konuşmama kararı alması bazen gereksiz ısrarın öğrencileri dersten
uzaklaştırdığını gösteriyor.
Film bende öğretmenliğin her zaman filmlerdeki gibi toz pembe meslek olmadığı
duygusunu uyandırdı. Filmlerdeki gibi yeni bir sınıfa gittiğimizde o sınıfı düzeltmemiz
her zaman mümkün olmayabilir bazen sorunu sadece öğrencilerde aramamamız
gerekiyor olabilir. Öğrencilerin öğretmenlerini alaya alışları, izin istemeden
konuşmaları, laubali tavırları gerçekçi şekilde yansıtıldığından ekran başında sinir
olabiliyoruz. Çok kültürlü toplumlarda yaşanan kültür çatışmalarını güzel bir şekilde
yansıtarak aslında yakın zamanda ülkemiz için de yaşanacak şeyleri bize özetliyor.
Öğrencilerin okula gelirken zevk almaması, okulu ciddiye almamaları, öğretmenlerin
çözüm yolunun sadece ceza olduğunu düşünmesi ülkemiz eğitim sisteminin de kısa bir
özetini oluşturuyor. Film bana kişisel açıdan hem bir öğretmen adayı hem de bir
öğrenci olarak çift taraflı düşünmemi sağladı. Öğrencilerin okulda yaşadığı sıkıntı
durumu, öğretmenlerin beklentilerine yetişememe, yeterli olamama durumunu çok iyi
bir şekilde anlayarak mesleğime başlamadan önce nasıl davranmam gerektiğini
kavramamı sağladı. Mesleki açıdan öğrencileri sadece cezayla düzeltebileceğimizi
düşünmek yerine onların da konuşmaya, iletişim kurmaya ihtiyaç duyduklarını
anlamamı sağladı.
Bu filmi öğrenci veya öğretmen, öğretmen adayı arkadaşlarıma önerebilirim. Film
belgesel ve diyalog tarzında ilerlediği için sıkıcı gelebilir fakat derin anlamlar
içerdiğini düşünüyorum. Sınıf yönetiminin öyle kolay bir şey olmadığı yeri geldiğinde
eleştirdiğimiz öğrencilerin hareketlerini bizlerin de yapabileceğini gözlemliyoruz.
Öğretmenlik mesleğinin sadece ders anlatmak odaklı olmadığı onların sorunlarında
onlara yardımcı olmamız gerektiğini vurguladığı için arkadaşlarımın da bu filmi
izleyerek mesleğimizin değerini anlamalarını isterim. Ayrıca bizim eğitim
sistemimizde de notlar verilirken öğrencilerin bulunmasını, sene sonunda “Bu sene ne
öğrendiniz?” tartışmasının yapılmasını isterdim. Filmde görüldüğü gibi öğrencilerin
böyle şeylerde heveslendiğini ve bunların onları mutlu ettiğini görüyoruz. Şımarık
öğrencilerin arka sıralara oturması ise kültürden kültüre değişmeyen tek şey sanırım.

You might also like