Ders işleniş tarzı geleneksel eğim anlayışını yansıtıyordu. Dersi anlatım
yöntemiyle tek düze olarak anlatıyor, günlük hayatla ilişkilendirmiyordu. Bu klasik anlatım yöntemi normal olarak öğrencileri sıkıcı geliyordu. 5 10 dakika sonra öğrencilerin ilgisi dağılıyordu. Öğrenciler kendi aralarında konuşup cep telefonu vb araçlarla ilgileniyordu.
Ben olsaydım derse öğrencilerin dikkatini çekecek bir mantar örnekleriyle
gelirdim. Öğrencinin ilgisini çekmeye çalışırdım. Öncelikle dersi konuyu güncel hayatla ilişkilendirirdim. Öncelikle mantarların üretici olmadıkları kanısına varmalarını sağlamak için örnekler verirdim. Örneğin ayak mantarları neden güneş vücudumuzda güneş görmeyen yerlerde çıkar gibi sorular sorarak öğrencileri düşünmeye sevk ederdim. Sonra da odanız nemli ise odanızda küf nerede bulunur gibi sorular sorar , öğrenciyi iyice düşünmeye sevk ederdim. Bu vb sorularla mantarların üretici olmadıklarından güneşe ihtiyaç olmadıklarını öğrencilere hissettirmeye çalışırdım bu da öğrenciyi derste daha aktif kılardı. Biyoloji dersi genelde ezbere dayandığı için hemen unutulur. Konuyu anlatırken öğrencilerin zorlandığı ya da karıştırdığı biyolojik terimleri öğrencilere şifrelendirerek sunmak gerekir. Bu da öğrenciyi derste güdülendirir, öğrencinin ilgisini çeker ve öğrenciyi derste daha akif kılar.
Öğrenmede kalıcılığın sağlanması için konuyu güncel hayatla ilişkilendirmek
gerekir. Konuyu görsellerle sunmak daha çok duyu organına hitap edeceği için öğrenmede kalıcılığı arttıracaktır. Yarım dönem boyunca dersin hocasında bunu göremedim gerçekte de Milli Eğitimdeki öğretmenler dersi anlatım yöntemiyle anlatır. Çalıştığım Milli Eğitimin okullarında özellikle de eski yöntemlerle eğitim almış öğretmenler derslerinde sürekli geleneksel yöntemleri kullanmakta konuyu tekdüze anlatmaktadır. Kendilerini genelde yormak istemezler. Bu da öğrencileri dershanelere yönlendirmektedir.