You are on page 1of 2

BAĞLAÇLAR

- Sınavdan kötü bir puan almışım, oysaki/hâlbuki sınava çok çalışmıştım.

- O benimle ilgili kötü şeyler konuşuyormuş, oysaki/hâlbuki ben onu çok severdim.

- Mademki hafta sonu evdeydin ve işin yoktu, neden ödevini yapmadın?

- Mademki hafta sonu evdesin, seninle sinemaya gidelim.

- Gelecek hafta arkadaşımın düğünü var. Ne yazık ki ben şehir dışında olacağım için
katılamayacağım.

- Alt komşumun /üst komşumun doktor olduğunu zannediyordum. Meğerse o bir


öğretmenmiş.

de / da Bağlacı

- Evde elma yok. (Bulunma hâli eki (lokatif))


- Evde oturuyorum. (Bulunma hâli eki (lokatif))
- Ev de almış. (de/da bağlacı)

- Aylin’de silgi var. (Bulunma hâli eki (lokatif))


- Aylin de gelecek. (de/da bağlacı)
-

- Sınıfta kedi var. (Bulunma hâli eki (lokatif))


- Sınıf da temizlenmiş. (de/da bağlacı)
-

KELİMELER
Şaşılık: Şaşı olma durumu, bir noktaya iki gözle birden bakamama şeklindeki görme
kusurları.
Cümle örneği: Tıptaki yeni gelişmelerle şaşılık tedavisinde yeni yöntemler bulundu.

Şaşı: 1. Gözleri aynı doğrultuya bakmayan (kişi).


Cümle örneği: Şaşı çocuk, bizim yanımıza geldi.
2. Aynı doğrultuya bakmayan (göz).
Cümle örneği: Sarı saçlı adamın şaşı gözleri vardı. / Sarı saçlı adamın gözleri şaşıydı.
Kanıtlamak: Bir şeyin gerçekliğini kanıtla ortaya koymak, ispat etmek.
Kanıtlanmak: İspat edilmek.

Öğün: 1. Kez, defa.


2. Yemek vakti. (Bu kelime, daha çok bu anlamda kullanılır.)
Ana Öğünler: Üç ana öğün vardır:
1) Kahvaltı
2) Öğle yemeği
3) Akşam yemeği
Ara Öğün: Ana öğünler dışında yemek yenilen vakitlerdir.

Savunmak: 1. Herhangi bir saldırıya karşı koymak, saldırıya karşı korumak, müdafaa etmek.
Cümle örneği: Bağışıklık sistemi, vücudumuzu bakterilere karşı savunur.
2. (Bir kimseyi, bir düşünce veya davranışı) Söz veya yazı ile haklı göstermeye çalışmak,
onun tarafında olup desteklemek.
Cümle örneği: Su, Ebru’nun haklı olduğunu söyledi ve onu savundu.
3. Mahkemede bir kimsenin haklı olduğunu yasalar çerçevesinde ispat etmeye çalışmak.
Cümle örneği: Avukatlar, müvekkillerini savunmaktadır.

Birebir: Çok etkili, pek uygun.


Cümle örneği: Çiğ yumurta, ses kısıklığına birebirdir.
Birebir gelmek: Çok iyi gelmek, hemen etki edip yaramak, faydalı olmak.
Cümle örneği: Bu bitki çayı, öksürüğe birebir geliyor.

Ödem: Deri altında fazla miktarda su birikmesi durumu.


Zinde: Gücü yerinde olan, dinç, enerjik.
Zindelik: Zinde olma durumu.
Zinde kalmak: Enerjik olma durumunun devam etmesi, enerjik olmak.
Dinmek: Sona ermek, durmak, devam etmemek.
Dindirmek: Dinmesini sağlamak, sona erdirmek.

You might also like