You are on page 1of 81

N E Z A M A N V E N E R E D E G Ö M Ü LD Ü ?

İNKILAP v« AKA
KİTABEVLERt Koli. Ştî.
3 . 3. 1924— 14. 10.1924
T A N O A ZE T E St V E M A T B A A S I
İ S T A N B U L — 1 9 6 4
HALİFE
İKİNCİ ABDÜLMECİD

yurdundan nasıl sürüldü,


sonra nerelerde yaşadı,
ne zaman ve nerede öldü,
ne zaman ve nerede gömüldü?

Yazan :

Hususî Kâtibi

Salih Keramet Nigâr

İN K IL Â P ve A K A
K ÎT A B E V L E R İ Koli. Şti.
İstanbul. Ankara Caddesi, No. 95
H A L İF E 2. A B D Ü L M E C İD
Osmjuılı halifelerin sonuncusu
Dolmabahçe sarayında alınmış resmi (Hicrî 1341)
3 M ART 1924

Dolmabahçe Sarayı Maiyet binasından gece yarısına


doğru Mâbeyne çağrıldım. Kapıda bekleyen nöbetçi beni
başyaver odasına götürdü. Yüksek rütbeli bir zabit tele­
fonla şifre yazdırıyordu. Beni görünce beklememi işaret
etti; işini bitirince de kim olduğumu sordu. Sonra önünde­
ki elyazılı bir kâğıda bakarak: “ Bu gece yola çıkacak olan
Abdülmecid Efendinin siz de maiyetinde bulunacaksınız,
ona göre hazırlanın” dedi. Sonra, karşısındaki bir meslek-
daşıııa, önündeki kâğıdı göstererek ve gülümseyerek: “ Son
Osmanlı Halifesinin maiyetinde bulundurmak istedikle­
rini bildiren bu yazısmı hâtıra olarak saklıyacağım” söz­
lerini ilâve etti.
Koridorda Emniyet Umum Müdürüne rastladım. Ben­
den pasaport için iki resim istedi. Sonra üst kata çıktım.
Halife Hazretlerinin namaz odasında Kurânıkerim oku­
makta olduğunu açık duran kapıdan gördüm.
Duasını bitirince huzuruna girdim. Bana: “ Vali bey
birkaç saate kadar yola çıkacağımızı bildirdi. Nereye gön­
derileceğimizden haberim yok. Sizin de beraber bulunma­
nızı istedim. Bizimle geleceğinizden emin olduğum için de
adınızı kafile cetveline geçirdim” dedi. Hazır bulunduğu­
mu arzederek ve tâzimle elini öperek huzurundan ay­
rıldım.
Aşağıya inince maiyet binasına dönmek, eşimle ve­
dalaşmak, bavulumu almak istedim. Kapıdaki nöbetçi:
“ Siz artık oraya gidemezsiniz. Eşinizi buraya çağırtır, ba­
vulunuzu da getirtiriz” dedi. Böyle de oldu.
— 8 —
4 MART 1924

Yol hazırlıkları ancak sabaha karşı tamamlanabildi.


Halife Hazretleriyle oğlu Şehzade Ömer Faruk, kızı Dürri-
şehvâr Sultan ve Kadmefendiler, verilen haber üzerine, alt
kata indüer. Binek taşında bekleyen ve elini öpen Eşime
Efendimiz: “ Sizi de birlikte götüremediğimize esef ederim
kızım; ileride imkân olursa aynca çağırtırım” dedi; ken­
disini son defa selâmlayan yâverini kucakladı, arabasına,
binmeden önce de ellerini açarak milletimizin y.e memleke­
timizin selâmetine duâ etti.
Efendimizin maiyetinde mâbeyincisi Hüseyin Nakib
Turhan Beyle hususî tabibi Doktor Selâhattin Bey de bu­
lunuyordu. Âile otomobillerinin önünden ve ardından giden
arabalar uzun bir kafile teşkil ediyordu. Edinmekapısma
vardığımız sıralarda gün ağarmaya başlamıştı.
Çekmecelerden sonraki yolculuk epey zahmetli oldu.
Bozuk şosede arabaların çamurlara saplanmaması için
jandarmalar yol kenarlarından büyükçe taşlar topkıyor,
tekerlek geçitlerine düşüyorlardı. Arada iki üç kere de mola,
vererek nihayet öğleden sonra Çatalca demiryolu istasyo­
nuna varabildik.
Rumeli Demiryolları Şirketinin oradaki âmiri meğer
bir musevî yurddaşımızmış. Efendimizin ve ailesi âzâsımn
dinlenmelerine elverişli başka bir yer bulunmadığı için üst
kattaki dâiresini böyle habersiz gelen yüksek misafirle­
rin istirahatine tahsis etti, çoluk çocuğuyla da îzâz ve
ikramlarına koyuldu, içten gelen bu saygı ve sevgi yar­
dımlarına Efendimiz tarafından takdirle teşekkür ettiği­
miz zaman da: “ OsmanlI Hanedanı Türkiye nıüsevilerinin
velinimetidir. Atalarımız Ispanya’dan sürüldükleri, kendile­
rini koruyacak bir ülke aradıkları zaman onları yokolmak-
tan kurtardılar, devletlerinin gölgesinde tekrar «m , ırz ve
mâl emniyetine, din ve dil hürriyetine kavuşturdular. Onîa-
9 —
ra, bu kara günlerinde, elünizden gelebildiği kadar hizmet
etmek bizim vicdan borcıımuzdur” dedi ve gözlerimizi ya­
şarttı.

Kafilenin bineceği Simplon Ekspresi ancak gece yarı­


sına doğru Çatalcaya geldi. Yataklıvagonun kapısında
Efendimize Vâli bey büyükçe bir zarf takdim etti ve iyi
yolculuk düedi. Öbür vagonlardaki yolcular koridor pen­
cerelerinden başlarını çıkarmış, merakla bizlere bakı­
yorlardı.

5 MART 1924

Lokanta vagonunda kahvaltıya çağırmak için kapımızı


vurup bizleri uyandıran garsondan trenimizin Bulgaris-
tana geçmiş olduğunu öğrendik. Hazırlandık ve Efendimi­
zin bizleri çağırtmasını bekledik.
Sabah muayenesi için ilkin Dr. Selâhattin huzura ça­
ğırıldı. Efendilerimizin geceyi rahat geçirdiklerini dönü­
şünde öğrendik ve sevindik.

Hatır sorma sırası bize gelmişti. Efendimizi, çok şü­


kür, iyi gördük. Vâli beyin kendisine takdim ettiği zarfı aç­
mamızı istedi. İçinden pasaportlarımızla daha küçük bir
zarfa konmuş İngiliz banknotları çıktı. Bütün pasaportlar
sade çıkış için verilmişti ve İsviçre Konsolostuğu uca vize-
lemnişti. Bu demekti ki yurd dışına, aceleyle, toptan sürül­
müştük.

Zarftan çıkan ikibin Sterlin kadar seyahat parası da


kafilenin ancak birkaç haftalık masrafını karşılayabilirdi.
Trenden İsviçrenin neresinde ineceğimizi de daha bilmiyor­
duk. Simplon Ekspresi bu memleketin cenubundan geçtiği,
bu bölge halkı da çoğunlukla Fransızca konuştuğu için
Prens Faruk Territet’deki Büyük Alp Oteline yoldan telg­
raf çekip yer ayırtmamızı tavsiye etti.
— 10 —
7 MART 1924

Yolculuğumuz Simplon Tünelindeki İsviçre hudut is­


tasyonu Brig’e kadar hadisesiz geçti. Oradaki pasaport
muâyenesine memur jandarma çavuşu, yoklama sırası biz-
lere gelince, îsviçreye girmemize kendiliğinden müsâade
edemedi. Bu tarafsız ülkeye cihan harbinden sonra sığınan
Yunan Kralıyla Avusturya İmparatorunun siyâsi faaliyet­
leri yüzünden memleketinin zarara uğradığını, pasaportla­
rımızda İstanbul Konsololannın vizesi varsa da Halife
Hazretleri gibi yüksek bir şahsiyetin Îsviçreye girmesine
Federal Hükümetçe izin verildiğinin kendisine önceden bil­
dirilmiş olması gerektiğini ileri sürerek Bern’den telefon­
la tâlimât istiyeceğini söyledi, cevap ve karar alıncaya ka­
dar da trenimizi istasyonda bekletti. Tünel içindeki bu
uzunca duruştan telâşlanan başka yolcular merakla peron­
da dolaşıyor, sebebini öğrenmeğe çalışyorlardı. Hudut Ça­
vuşu, bereket versin ki, merciinden çabuk cevap alabildi,
trenimize yol verdi, bizler de ineceğimiz yere kavuşabildik.

TEERİTET, 9 MART 1924

Halife Hazretlerinin buraya geldiği basına duyurul­


muş, otelin sancak direklerine de İsviçre ve Türk bayrak­
ları çekilmişti. Isviçrenin Riviyerası sayılan L E M A N GÖ­
L Ü nün şimal sahilindeki bu şirin kasaba meraklı turist­
lerle doluydu. Efendimiz öğleye doğru otelin avlusuna indi.
Sabahtan beri bekleyen gazete fotoğrafçıları hemen izin
istediler ve hem yalnız, hem de oğlu ve kızıyla birlikte re­
simlerini çektiler.

Meşhur “ L ’îllustration” dergisi tarafından gelen bir


kadın muharrir de Efendimizden mülakat ricasında bulun­
muştu. Bugün çok meşgul olduklarından Halife Hazretleri
kendisiyle ancak ayaküstü birkaç dakika görüşebildi. Mu-
H alife 2. Abdiilmecid'in
Terrltet'deki otelin avlusunda çekilmiş resmi. 9 Mart 1924.
Photo Hail P. Erısmann Moııtreux
— 12 —
harririn kalan suallerini bizler, gerektiği gibi, cevaplan­
dırmaya çalıştık.

TERRÎTET, 10 M ART 1924

Efendimize çekilen telgraflarla gönderilen mektup ve


gazeteleri sabahleyin getirdiler. Önceden aldığımız emir
gereğince hepsini açtık, gözden geçirdik, sıraladık ve ar-
zetmek için huzura çağırılmamızı bekledik.
Telgraflar Mısır, Hindistan, îndonezya müslümanlan
adlarına çekilmişti. Türkiyede Hilâfetin kaldırılmasından
duydukları derin üzüntüyü bildiriyor, Dinî önderleri tara­
fından aydınlatılma dileğinde bulunuyorlardı.

Mektuplar ve matbûalar hep yakın yerlerden yollan­


mıştı. Bunların arasında en çok ilgimizi çeken Argus adlı
.bir matbuat ajansının abonman teklifi oldu: Hilâfetin
Türkiyeden kaldırılması kararına dâir bu aralık çıkmış
gazete yazılarını Efendimize kesik parçalar şeklinde yol­
layan bu ajans, aylık abonman bedeline karşılık, böyle ga­
zete ve dergi kesintilerini haftadan haftaya günderebile-
ceğüıi haber veriyordu.

Bunları Efendimize daha arzedemeden mülâkat rica-


sıya aşağıda bekledikleri bildirilen birkaç gazetecinin mü-
râcaatini karşılamak lâzım geldi. Alâkalarına Efendimiz
tarafından teşekkür ettikten sonra bir beyanda bulun­
maya karar verdikleri zaman ajanslarına haber yollana­
cağını söyledik.

Öğleye doğru da huzura çağırıldık ve gereken mâru­


zâtta bulunduk. Sunduğumuz telegraflan dikkatle göz­
den geçirdikten sonra Efendimiz, başlıca telgraf ajansla­
rının Montreux’deki mümessillerini, yarın belirli saatte
ve birlikte kabul edeceğini kendilerine bildirmemizi em­
retti.
— 13 —
TEKRİTET, 11 MART 1924

Reuter, Havas, W olf ve Stephanie telgraf ajansları­


nın mümessilleri, tâyin edilen saatte, otele geldiler ve hu­
zura alındılar. Efendimiz muhtelif memleketlerdeki müs-
lim cemâatlerden gelen teessür ve istîzâh telgraflarına
cevap olarak vereceği yazılı beyânının ajansları vâsıta­
sıyla her tarafa yayınlanmasını rica etti. Mümessüler de
hemen telefonla merkezlerine bildireceklerini teşekkürle
söylediler.

Yayınlanacak beyânın özü: “ Türkiye Millet Meclisi­


nin Hilâfeti üga karan yersiz ve yolsuzdur. Hilâfet
sâde Türklerin değil, bütün Müslimlerin müşterek dinî ve
tarihî müessesesidir, tek taraflı bir kararla kaldınlamaz.

Kaldı ki Büyük Milletimiz, bu yüce varlığa bağlılık


derecesini, Osmanlı Saltanatına son verdikten sonra da,
teşriî vekillerinin birleşik reyleriyle, beni, en ehil bularak
Halife seçtirmekle göstermiştir. Şimdiki vekülerini de
Hilâfete dâima destek olmak vaadiyle seçmiştir. Bu seçim
ııhtine sâdık kalmıyan Meclisin kararı, vekâleti şartına,
dolayısıyla da millî hâkimiyyet esasına uymadığı için yol­
suzdur.

Bu sebeplerle yersiz ve yolsuz gördüğüm karan hü­


kümsüz saydığımı ve tanımadığımı bütün müslim cemâat­
lere bildiririm.

Bütün Müslim kardeşlerimizin selâhiyetli mümessil­


lerini, ileride toplanabileceğini umduğum bir dinî şûrâya
davet ederek müşterek ve mukaddes müessesemizi bir­
likli' desteklemek ümidiyle, her taraftaki din kardeşlerimi­
zin bu büyük dâvâmıza gönüllü ve sürekü yardımlarım
bekler, muvaffakıyyetimizi Rabbimizin inâyetinden dile­
rim.''
14 —

TERRİTET, 12 MART 1924

Bu sabah aldığımız İsviçre gazeteleri Efendimizin be­


yannâmesini mühim haberler sırasında yayınlamışlar ve
mes’ele hakkındaki görüşlerini açıklamışlardı. Öğleden
sonra gelen bazı ecnebi gazetelerinden de beyannamenin
çevrelerinde çok ilgiyle karşılandığını anladık.

Yeni haberler alabilmek ümidiyle bugün otele gelen


ve bizlerle görüşen matbuat mensuplan arasmda Moham-
med Tâhir adlı ve Mısır’lı bir muhabir bizlere gösterdiği
yakınlıkla ayrıca dikkatimizi çekti. Yıllardan beri bu
memlekette yaşadığını, Mısır’da en çok okunan birkaç ga­
zeteye buradan makaleler yolladığım bildiren bu muhar­
rir, bugün derin alâka ve takdirle okuduğu beyannâme-
niıı Mısır’da zâten beklendiğini ve memnunlukla karşıla­
nacağından emin olduğunu söyledi, kendisinin de gazete­
lerine bundan sonra yazacaklariyla müşterek maksadı­
mızın te’minine elinden geldiği kadar çalışacağını vaad et­
ti.

TERRİTET, 17 MART 1924

İsviçre Hâriciyesi Yakmşark Şubesi Müdürü bugün


Efendimizden ziyâret müsâadesi istedi. Mükâleme mevzuu
telgraf ajanslarınca her tarafta yayınlanan beyannâmele-
rini Türkiye Hükümetinin fena karşıladığı ve “ Sahib Ha­
life ” nin bundan sonra bu türlü faaliyetlerde bulunması­
na müsâade etmemesini İsviçre Hükümetinden taleb etti­
ği mes’elesiydi.
Halife Hazretleri İsviçre Hükümeti ve ahâlisi tara­
fından kendilerine gösterilen müsâfirperverlikten şük­
ranla bahsettikten sonra buraya bir sürgün olarak gön­
derildiğini, ancak dinî riyâset vazifesinin müslim cemâat-
lerce beklenen icaplarını yerlerine getirmekle mükellef bu-
— 15 —
lunduğunu, vicdan hürriyetine hürmet ve riâyeti ananevi
şiarı sayan İsviçre Hükümetinin bu vaziyetini takdir ede­
ceğinden ve dinî kanaatine uymayan bir taahhüt altına
girmesini kendisinden beklemeyeceğinden emin olduğunu
cevaben bildirdi.

TERRÎTET, 19 MART 1924

Argus’un yolladığı birçok gazete ve dergi kesikleri


arasında ikisi Efendimizin ayrıca dikkatini çekti ve takdi­
rini kazandı:
“ L ’îllustration” adına kendisiyle görüşmüş olan Ma-
dame Noelle Roger bu derginin 15 Mart tarihli sayısında
“ Sürgündeki Haşmetlilerden: ABDÜLM ECÎT İSVİÇ R E ’­
DE” başlığıyla yayınladığı uzunca bir yazısında Efendi­
mizin milletini ne derecede sevdiğini şu sözüyle kendisine
duyurduğunu kaydediyor: “ Milletim sevilmeyi hakketmig-
tir.”

Türkiye’yi coşturan ilerleme hasretinden bahseder­


ken de: “ İkiyüz yıllık geri kalmamızı iki yılda ortadan
kaldırmak istiyorlar. Çok hızlı gitmek doğru değildir. Ta­
biatın aradabir dinlenen gidişine milletlerin de ilerlemele­
rinde ayak uydurmaları gerekir” dediğini yazıyor.
Muharrir, bu kısa mülâkatmda, Efendimizi mütevek­
kil ve metin gördüğünü, kendisini yurdundan ayıranlar
hakkında “ Çok hızlı gitmek doğru değildir” sözünden baş­
ka bir tenkitte bulunmadığım hayranlıkla belirtiyor.
Müstemlekelerindeki müslüman tebaası belki de Türki­
ye nüfusundan fazla olan Fransa'nın bu başta gelen der­
gisi, ilk sayfasına, Efendimizin otel taraçasmda çekilmiş
büyük ve güzel bir resmini geçirmekle Fransızların Hilâ­
fet mes’elesine karşı duydukları büyük alâkayı göster­
miş oluyor.
L ’Illustration, gene bu sayısında ve ayrıca, ‘Hilâ­
— 16 —
fetin sonu” ballığı altında ve Robert Lambel imzasıyla
tarihî hilâfet müessesesinin özlü bir hulâsasmı sunuyor,
mes’elenin zamanımızdaki vaziyet ve seyrini de isabetle
açıklıyordu.
Haftanın en ehemmiyetli hâdiselerini en selâhiyetli
kalemlerle okurlarına anlatan bu ağırbaşlı, yüksek değer­
li mecmua yıllar boyunca kazandığı itimâd ve teveccühe
liyakatini işte böyle isbat ediyordu.

TERRİTET, 20 MART 1924

Efendimizin "L'îllustration” dakinden fazla beğen­


diği ve ehemmiyetli bulduğu ikinci yazı zamanımız'n en
salâhiyetti İslâm hukuku âlimlerinden biri olarak tam­
lan ve Hilâfet mevzuunda bundan önce de pek mühim neş-
riyâtta bulunmuş olan hintli âlim Seyyid Emir A li’nin
Hilâfet buhrâruna dair bu arahk yayınladığı makaleydi.
Hintli Âlim bu yazısında diyor ki: “ Hilâfet herhangi
bir müslim devletin millî bir müessesesi değildir ki sırf o
devletin kararıyla ilga olunabilsin.
Hilâfet, muhtelif memleketlerde yaşıyan ve sayılan
ikiyüzelli milyonu aşan süııııî miislimlerin mezhebi vah­
detini temsil eden manevî bir müessesedir.

Herhangi bir müslim devlet, dilerse, İslâm Câmiasını


terkedebilir. Fakat hiçbir müslim devlet, dünyanın başka
yerlerinde yaşıyan müslim cemâatlerin, itikat ve ka­
nâatini hiçe sayarak, Hilâfet gibi müşterek bir İslâmî mü-
esseseyi değiştirmek, ve hele ortadan kaldırmak iddiâ ve
teşebbüsünü haklı gösteremez.
Hilâfet müessesesi Hazreti Muhammed’in vefâtından
sonra kurulmuşsa da, müslim âlimlerin birçoğu bu dini
ve içtimâi müessesenin tarihî başlangıcını Resûlullâh’m,
Medine’den muvakkaten aynldığı sırada, cemâat ibâdetle­
rine riyâset yânî imâmet için yerine bir vekil, yânî halife
— 17 —
im ııİti ığt zumuna kadar çıkarırlar. Halîfe olan zat, Resûlüu
«ıılılımı remzidir, onun bilasâle veya bilvekâle mevcudiy-
'uh ile ümmeti arasındaki imân bağının ve birliğinin mii-
ye11 cemâatle ibâdetin esası şartıdır. Bu yüzdendir ki Re-
.11111i11111’ın halifesi müminlerin emîri, yâni müslim cemâ­
atin reisi, ve en büyük imâmı, yânî dînî rehberi sayıhr.
Içtlınâî riyâset vazifesini îfâ için halifenin hükümet
ıvlsl de olması şart değüdir. Mü’minlerin Emîri, cemâatin
hukukî, İdarî, İktisadî ve siyâsî işlerine bakmak ve yara­
mak vazifesini bir başka müslime, hey’ete, yahut şûrâya
tevdi edebilir.
Halîfe, siinnî mezhep hükümlerine göre seçildikten
ve cemâatçe kendisine biat olunduktan sonra, şerî vazi­
fesine uymayan bir harekette bulunmadıkça, veya, vazi­
femin îfâ cdcmiyecek hâle gelmedikçe hal’ ve iskat oluna­
maz. Buna da ancak müslim âlimlerden müteşekkil bir
lıey’et karar verebilir.
Müslim bir devlet tarafından Hilâfet'in ilgasına kal­
kışılması, son yediyüz yıl içinde, İslâm âleminin başına
gelen felâketlerin en büyüğü olmuştur. İslâmî tesânüt bu-
yÜzden sarsılmış, mânevi kudret ve tesiri azalmıştır. Bu
müessif teşebbüste bulunan Müslim'Devlet de, ileri cum­
huriyetler seviyesine bu yoldan yükseleyim derken,
ıııllslim devletler arasındaki üstünlüğünü de kaybederek,
Balkını Devletleri hizâsma düşmüştür.”
Mcyyid Emîr A lî’nin bir fetvâ kuvvetindeki bu ma­
lilik".i Efendimizin yanık yüreğine su serpti, beyannâmesi­
ni’ tasviple mukabele te’sirini yaptı. Zâten aynı âlim,
Efendimizin sırf halîfe olarak seçilmesinden hemen sonra,
“ Tlıe Ediııbıırgh Review” dergisinde “ Hilâfet ve İslâmî İn-
I ılı i lı“ başlığı altında yayınladığı tarihî bir makalede mev­
ziin İyice açıklamış, Saltanatın Hilâfeti gölgede bıraktığı­
nı günlermiş, saltanatsız hilâfetin, İslâmî ve içtimâi terak­
kiye, geçmiştekinden çok hizmet edebileceğini anlatmış, bu
F. 2
— 18 —
imkândan faydalanılacağı ümidini izhar etmişti. Aradan
bir sene geçtiği halde Hilâfet makamının salâhiyetlerini
tasrih ve faâliyetini teshil ederek bir teşkilât kanunu çıka­
rılmadığını, bu yüzden de Hilâfetin bir gösterişten ibâret
kaldığım gördükten sonra, Türkiye Başvekiline bir mek­
tup göndererek Hilâfetin bütün müslimlere itîmâd ve hür­
met telkin edecek dînî ve içtimâi yüksek bir müessese vas­
fını tekrar kazanabilmesi için gereken salâh iyyet ve mu-
zâharetlerle teçhizini tavsiye etmiş, îslâmiyetin, insanlı­
ğın hayrına yarayan mânevi kudret ve tesirini hissettirebil-
mesi için, Hilâfet makam ve şerefinin Papalık makam ve
şerefinden aslâ geri bırakılmamasına lüzum göstermiş, bu­
nu başarmasıyla Türkiye Cumhuriyetinin de şeref ve itiba­
rını arttıracağını belirtmişti.
Bu dostça ikaz ve teşvikler Türkiye Hükümeti ve
Millet Meclisi tarafından tam tersine karşılandı, irticâ en­
dîşesiyle bir istiklâl mahkemesi kuruldu, en sonunda da
“ Hilâfet hükümet demektir, Millet Meclisi hükümeti kur­
duğuna göre Hilâfet artık fazla, bu sebeple de mülgadır”
kararı verildi, İslâmî beraberlik uğrundaki bütün iyi ni­
yetli tavsiye ve temenniler de böylece boşa gitmiş oldu.

TERRİTET, 22 MART 1924

Bu günkü meşveretlerinde Efendimiz, Seyyid Emir Ali


ile bu yakınlarda temâsa geçilip âlimâne îkaz ve içtihatla­
rına karşılık taraflarından takdir ve teşekkürlerinin bildi­
rilmesini, mütemmim mülâhaza ve muzâharetlerinin de
temenni olunmasını emir buyurdular. Bizler de, bu fırsattan
faydalanarak, kendilerine buradaki maişet masrafları
hakkında gereken mârûzâtta bulunduk.
Otelin ük iki haftalık hesap yekûnu takriben iki yüz
Sterline bâliğ olmuştu. Buna göre ve elde bulunanla an-
— 19 —
fitli ilil aylık masrafı karşılamak kabil olabilecekti. Ondan
ııııiınmı ic,iıı şimdiden bir çâre aramak icâbediyordu. Bu
■ııııliHiıtla teklif ettiğimiz ilk teşebbüs, başka müslim dev­
li İlerin elçilerine mürâcaatle Hükümdar yahut Hükûmet-
lerlıılıı malî muzaharetlerini iltimastı.
Efendimiz bütün müslim cemâatlere hitâben neşredi­
len beyannâmelerinin böyle bir teşebbüse müsâid olabile-
ıvği nuılâlâasîyle teklifimizi tasvip ve beni Paris’e gönde­
rerek müslim devlet elçileriyle görüşmek, oradan da Lon­
dra'ya geçerek Seyyid Emir A li’ye mülâki olmakla tavzif
buyurdular.

PARİS, 25 MART 1924

İngiltere'ye geçebümek müsaadesini almak için Bü-


yiik Britanya Konsolosluğuna öğleden önce başvurduğum
zaman elime iki uzun formüler tutuşturdular, suallerini
eevaplandıarak bıraktığım müracaatnameme karşılık“ Fo-
relgıı Office” den gelecek karan otel adresime bildirecek­
lerini söylediler.
Sabahtan telefonla muvafakatini temin ettiğim Mı­
sır Elçisi Fahri Paşanın öğleden sonra ziyaretine gittim.
Mllrneaatimi çok iyi karşılayan Elçi Osmanlı Hânedanınm
uğradığı felâketten duyduğu teessürü izhar etti, mümkün
uluııgıı kadar muzaharet ve muavenette bulunulması hak­
lımdaki ricamı da metbûu Melik Hazretlerine arzedeceğini
söyledi.

PARİS, 26 MART 1924

l>ün yaptığım miilâkat talebine karşılık bu sabah için


tayin edilen erken kabul saatinde, İran elçisi Prens Abdüs-
ımııırd İlânı çalışma odasında buldum. Mısırlı meslekdaşı
gibi şahsî üzüntüsünü belirten Sefir şu mukabelede bulun­
— 20
du: “ Böyle vahim içtimai ve siyasî buhran devrelerinde
Müslim Hânedânlann karşılıklı muzaharet ve muavenet­
leri hem dinî vecîbeleri, hem de mütekabil menfaatleri
muktezasıdır. Ne yazık ki “ Kaçar Hânedâm” da Osmaıılı
Hânedâmnm akıbetine uğramış sayılabilir. İranda iktidar,
şimdi, bir serdârın elindedir ve bu yüzden gurbet illerinde
yaşıyan genç Şahımız da muavenet imkânından mahrum­
dur.”
Öğleden sonra da Efganistan Elçisiyle görüştüm. İs­
timzacıma mukabelesi şu oldu: “Hükûmdânm Türkiye
Cumhur Reisinin muvaffakiyetlerine hayrandır. Müracaa-
tiniz lehinde bir istizanda bulunamıyacağımı Halife Haz­
retlerine mâzeret ve tazimimle lütfen arzediniz.”

PARİS, 29 MART 1924

Ağa Hân’ın bugün geleceğini ve Ritz Otelindeki dâi­


resine ineceğini sabah kahvaltısıyla birlikte odama getiri­
len İngilizce gazeteden öğrendim. Oteline gittiğim zaman
postasının kâtibine gönderilmek üzere olduğunu kabul me’-
muru bildirdi. Hemen kart ve adres bırakarak ziyaret mü­
sâadesi istedim.
Mısır Sefârcti Müsteşarı öğleye doğru beni görmeye
geldi. Mürâcaatimi bildiren telegrama daha cevap veril­
mediğini, müsait talimat alırlarsa hemen bildireceklerini
Âmirinin selâmlariyle söyledi. Alâkalarına teşekkür ve ilı-
tirâmımın Âmirine iblâğım kendisinden rica ettim.

PARİS, 5 N İS A N 1924

İngiliz vizasından hâlâ haber yok. A ğa Han’dan da


herhangi bir mukabele görmeyince bâri Seyyid Emir A li’­
ye bu vaziyeti bildireyim de istişârede bulunabilmem için
kabilse kendisinin Paris’e gelmesini rica edeyim düşünce­
siyle bir dâvetnâme yolladım.
21 —
Ayrıca da. Resmî şahsiyetlere müraccatten şimdiye
kudur bir netice alamadığımı gözönünde tutarak, boşuna
İMİtkmcktense, buradaki müslimlerin ileri gelenleri nez­
ihinle teşebbüse geçmeği kararlaştırdım. Cemâatin önder­
lerinden olduğunu işittiğim Esseyyid Mohammedalî Zey­
lini Alirezâ adlı ve aslen Hicazlı bir mücevherat tacirinin
İm maksatla, yazıhanesinde ziyaretine gittim. Beni hiç bek­
letmeden kabul eden bu zât, başında ince sarıklı hasır tak­
kesiyle Şeriflerin millî kıyafetindeydi. Büyük iş adamla­
rından olduğu, çalıştırdıklarının sayısı ve müteaddid odalı
yazıhanesinin asri teçhizatıyla, ilkbakışta anlaşılan muhâ-
tııbım beni yanına oturttu, hal ve hatır sorduktan, mak­
sadımı da öğrendikten sonra bu hususta rahatça görüşe­
bilmemiz için beni hafta sonunda ve evinde çaya dâvet
etti.
PARİS, 9 N İS A N 1924

Seyyid Emir A li’den cevap aldım. Üstad, ileri yaşı ve


sürekli hastalığı sebebiyle îtizâr ediyor, viza verirlerse be­
nimle evinde görüşmekten memnun olacağım bildiriyor.
Bn nâzik mukabelesiyle beni mahçup etti. İhtiyar ve has­
la olduğunu bilmiş olsaydım hiç böyle bir teklifte bulu-
ıııırmuydum!
Viza işi için İngiliz Sefarethanesine gittim, Elçiyle
görüşmek istediğimi bildirdim. Çıkmış olduğunu söylediler.
Müsteşarı sordum, o da me’zun bulunuyormuş, Müracaat­
ım'! karşılayacak yardımcıları yok mudur? Suâlime muka­
bil: "Başkâtibimiz makammdadır, isterseniz ona haber
verelim" dediler. Kartımı gönderdim. Başkâtibin ofisine gö­
türüldüğüm zaman güleryüzle bana doğru ilerleyen ve
ııdımlıf. hitâb ederek hatırımı soran uzun boylu, kibar ta­
vırlı, canayakm bir zâtle karşılaştım. “ Beni galiba ha^
lırlıyıımadınız” suâline: "Lütfen mâzûr görünüz, herhalde
ıırııdıııı çok zaman geçmiş olacak” mukabelesinde bulun­
— 22 —
dum. Muhatabım: “ Evet, dedi, bundan onbeş sene evvel
Galatasaray Lisesinde sizi görmeğe gelen ve îngiltereyle
siyasî dostluğa taraftar Sadrâzam Kâmil Paşa aleyh indeşi
cereyanın sebepleri hakkında bildiklerinizi ve düşündükle­
rinizi öğrenmek isteyen ovakitki genç sefâret ateşesi ben’-
im. Şimdi elbet hatırlarsınız: Ertesi akşam Sefarethaneye
gelerek bu ziyaretimi nezâketle iâde etmiştiniz. Talih bu
gün bizi tekrar karşılaştırdı. Size, acaba, ne suretle faydalı
olabilirim?”
Bu dostça kabulüne samîmâne teşekkürden sonra zi-
yâret maksadımı anlattım. Gülümsiyerek bana şunları
söyledi: “ Viza muamelelerine şimdi Froegn Office bakı­
yor. Kırtasiyecilikte, Hâriciye Nezâretimiz, eski Bâbıâliniz-
den geri kalmaz. Bukadarcık gecikme normal sayılır. Bu­
rada yapacak başka işiniz kalmadıysa müracaatınizin ce­
vabını İsviçrede beklemeniz sanırım ki müreccah olur. Mak­
sadınıza uygun bir karar te’minine elimden geldiği kadar
çalışır, neticesini size yazıyla bildiririm.”

PARİS, 12 N İS AN 1924

Esseyyid A L İR E Z A ’nın Avenue des Champs Elysees’-


deki mükellef ikametgâhına gittim. Ev sahibi tarafından en
ince bir şark misafirperverliğiyle îzâz ve ikrâm edüdim.
Çay sofrasında yalnız olduğumuz için açıkça konuşabili­
yorduk. Çok nâzik muhâtabım Osmanlı Hânedânının mâruz
kaldığı elîm âkıbetten duyduğu derin teessürü büdirdi, fa­
kat Hilâfet makamının filî kudretten uzun zaman mahrum
kalamıyacağım ileri sürerek, hâlen istiklâlini ilân etmiş
olan Hicaz Melikinin aslen Hâşimî, fîlen de Haremeyni-Şe-
rifeyn’in muhafız ve hâdimi bulunması sebebiyle bundan
sonra Halîfe sayılması gerektiğini söyledi. “ Mâmâfih, de­
di, siyasî nüfuza âiet edilmedikçe, Hüâfet Müessessi İslâm
âleminin hasretle beklediği İlmî ve içtimâi irşâd ve teş-
— 23 —
vllı VM.-lfrımıi lâyıkiyle ifa edemez. Bu kanaatle memleke-
11miılı lıllçük bir medrese tesis ettim. Müderrislerini hem
U• i l İK'iıı (le aklî ilimleri tahsil etmiş, zamanımızın medenî
ilil İyin; ve icâplarım lıakkıyle anlamış ehil kimseler ara-
ııııııIıııı Meçtim. Ancak böyle bir tâlim ve terbiyeyle yetiş-
I iı ılı ııler Islâm'ın ilmi ve İçtimaî hizmetinde bulunabi­
lirler."
Hu mimimi kabul ve ifâdesi için kendisine yürekten
I eşi k kürle veda ederken de asîl muhâtabım, Efendimize
lıUlmlcriyle takdimim için, ve azlığından dolayı özür dile­
yerek, lıaııa toplu bir meblâğ verdi.

TERRÎRET, 14 N İS A N 1924

Oı; haftalık aylığım esnasındaki teşebbüslerimin ne-


I ireli Tini Efendimize arz, aldığım emâneti de teslim ettim.
Itıı müddet zarfında biriken gazete ve dergi maktua-
lııı ı arasında Efendimiz ikisini çok ehemmiyetli bulmuşlar,
i'intrliTİ mucibince hulâsalarım çıkardım:
Itlrl "Mercure de France” dergisinin 1/4/1924 tarihli
miMİıaamda "L a decheance du Califat Ottoman” — “ Os­
m a n l I Hilâfetinin Indirâsı” başlığıyla ve “ Auriant” takma
adıyla uzunca makale ki Türkiye Millet Meclisince Hilâfe­
ti I l g a kararı verilmesine müessir olan ve A ğa Hân ile
Eııılr Ali tarafından imzalanmış bulunan meşhur mektuba
ılııyanıyor, Ağa Han’ın İngiltere siyasetine hâdinı olduğu­
nu İma ediyor.
Makale sahibi diyor ki: “ İstanbul’da çıkan üç gazete,
TA ISI İN, TE VH İD ve İKDAM, Londra’dan 24/11/1923 ta­
lihiyle v e Ağa Hân — Emîr A li imzalariyle birer sureti
iılnıı'İnmelerine yollamış ve Türkiye Başvekiline hitaben
yazılmış bir mektubu neşretmişlerdi. İmza sâhipleri, bu
yazılın imla, Halife — İmâm’m Türkiye Millet Meclisince
iıılllıâlımdan ve Sünnî Cemâatin bîatından beri zaaf ve
— 24 —
kararsızlık içinde bırakılması yüzünden müslimlerin telâş­
landıklarını, Hilâfet makamının manevî ve İçtimaî kuvvet
ve nüfuzunun gitgide azalmakta olduğunu esefle bildiriyor­
lar. Cemaatinin itimad ve takdirini tekrar kazandıracak
bir itibar ve şeref mevkiine yükseltilerek Islâm Âleminde
dinî ve İçtimaî tesânüdün temin ve muhafaza olunmasını
Türkiye Devlet ve Hükümet Reislerinden hürmetle rica
ediyorlardı.
Bu mektup daha eline geçmeden suretlerini muhalefet
gazetelerinde gördüğünü söyliyen Başvekil, acele içtimaa
davet ettirdiği Millet Meclisinin gizli oturumunda, irticai
tahrik şüphesinden bahsederek mektubu yayınlayan gaze­
te mes’ulleriııin istiklâl Mahkemesine şevkini istedi. Bu
muhakeme, gazete sahiplerinin beraetiyle neticelendiyse
de Hükümet ve Meclisteki irticâ kuruntusu dağılmadı. On­
lar, nihayet, Hilâfeti ilgaya karar vermekle yeni kurdukla­
rı rejime düşman sandıklan bir tahrik menbamı kurutmak
istediler, bunun için de o mektupla kendilerine tavsiye edi­
lenin tam aksini yaptılar. Islâm camiasına tevcih ettikleri
bu valıîm darbe epey zamandan beri Bolşeviklerin tesir­
leri 'altında kalmış olmalarının bir neticesidir.”
Öbür yazı “ Bombay Chronicle” gazetesinde ve“ Hilâ-
fetiıı âtisi” başlığı altında “ Perceval Loudon” imzasıyla
neşredilmiş uzun bir makaledir ki: Hindistan Hilâfet Cemi­
yeti mümessili ve Gandhi’nin muhibbi Mohanmmed A li’nin
bu mevzuda, muharririne söylediklerini şöylece anlatıyor:
“ Hindistan müslümanları H ilâfet’in tekrar Türkiye’ye
dönmesi için bütün ikııâ imkânlarına başvurmak niyyetin-
dedirler. Maksatları Türkiye’de Osmanlı Saltanatının ihya
sı, yahut, Hilâfet makamına Hânedan âzâsının iclâsı değil­
dir. Türkiye Cumhuriyeti Reisi de, isterse, bu makamı iş­
gal edebüir. Yeter ki Hilâfet, yüzyıllar boyunca ona canla
başla hizmet etmiş olan Türklerde kalsın. Ancak şu şart­
la ki Hilâfet Papalığa benzetilmesin, bu makama Sünûsı-
Iı un ıMcylıi yalıııt. Konya Mevlevilerinin Çelebisi geçirilerek
l«l ıı ıı Imİ Mu bir nevi "Vaticaıı” kurulmasın.
Tllı klere hu teklifimizi kabul ettiremezsek Islâm  le­
mi vaziyeti yeniden gözden geçirmek ve Türkiye’nin mu­
diin ut inden vazgeçerek yeni bir Halife seçmek zonında
liıilııeııkl ir. Hu yüksek makama lâyık, göreceği zat Türk
(iııılı i'l, ya bir Arab prensi, ya bir devlet adamı, meselâ
Zııgltıl, yahut da serî vasıfları hâiz herhangi bir müslim
ulnhılır,"

Tl.KRİTET, 10 MAYIS 1924

Itıı sabah posta sepetimiz içüıde, adıma gönderilmiş,


lıiıi I’ hi'İm, öteki Londra damgalı iki mektup buldum.
Londra'dan Seyyid 'Emir A li yazmış. Mektubuma ek­
li d İği gazete maktııasındaki haberin doğruluk derecesini
lıı ıulı n üzüntüyle soruyor : “ Daily Mail” in İsviçre nıuhâbiri
EIV mII ııı izin otel masraflarını ödeyemiyecek hale geldiği­
ni, iızllntiisündon artık sokağa bile çıkmadığını gazetesine
blldiı 1111:1. Doğru mu?”
I’ııi’is'len de Mr. Knatcbull-Hugessen, İngiltere Sefâ-
1 el İmle görüştüğüm başkâtip, bana iki haftalık vize ver­
meli ıl İçin P.üyük Britanya Paris Başkonsolosluğuna ta­
limdi geldiğini müjdeliyor.
Itıı mektupları Efendimize arzettim. Muhabirin mü-
lıiıhığııh haberine gülümsediler, vize müsaadesinden çok
im nintııı oldular, iki haberin birlikte gelmesinden hayır
ilim Iıı Iıı r, bu mektuplara şahsen cevap vermemi emir bu-
Viıı dıılıır,

PARİS, 12. 5. 1924

"l'oieign Office” in talimatı mucibince, Ingiltere’de


Ilı I İm İt udun fazla kalmamak ve devlet adamlariyle görüş­
— 26 —
me teşebbüsünde bulunmamak kaydıyle, Paris Başkonso­
losluğu istediğim vizeyi nihayet verebildi.
Millet Meclisimizin artık lüzumsuz sayarak lâğvını ça­
bucak kararlaştırdığı Hilâfet Müessesesine yüz milyona
yakın sünni tebeası olan İngiliz İmparatorluğunun Hârici­
ye Nezâreti meğer ne kadar ehemmiyet veriyormuş ki
Efendimiz tarafından, kâtibinin İngiltere’ye geçebilmesi
müsaadesini böyle kayıt ve şarta bağlamış. İbret...
Başkâtibe teşekkür ve vedâ için İngiltere Sefarethane­
sine uğradım. Beni dostça karşılayan Mr. Hugessen’i, bu
m uvaffakiyetinden dolayı, belki kendimden de memnun
gördüm.

LO N DRA, 14. 5. 1924

Seyyid Emir A li ile, çok şükür, bugün görüşebildim.


Mektubuyle sorduklarının cevabını vermek ve Hilâfet mes’-
elesi hakkmdaki tavsiyelerinden istifade etmek için, ni­
hayet vize alabilecek, Efendimiz tarafından ziyâretine gel­
diğimi, hatırını istifsara ve selâmlarıyla birlikte hususî
takdir ve teşekkürlerinin iblâğına memur olduğumu
söyledim. Samimî alâka ve endişesinden çok müte­
hassis oiduklarmı belirttikten sonra da mâlî müzâyakamn,
henüz, o mübalağalı gazete haberi derecesine gelmediğini,
fakat yakınlarda bir çâresi bulunamazsa, çok geçmeden,
maişet masraflarının karşılanamayacağını, otel idaresine
borçlu kalınacağını anlattım.
Zâfiyyeti yüzünden müıdere uzanmış olarak sözlerimi
dinleyen muhterem muhâtabım şu mukabelede bulundu:
“ Halimi görüyorsunuz. Son aylann üzüntüleri sıhhatimi
sarstı. Bugün bana anlattıklarınıza, belki de benden sor­
mak isteyeceklerinize karşılık söyleyeceklerimi kayd ve
Halîfe Hazretlerine arzedebümeniz için üç gün sonra tek-
râr beni görmeğe gelmenizi dilerim.”
— 27 —
LONDRA, 17. 5. 1924

llryyld Kmîr A li’yi bugün daha iyi buldum. Ruhî hu-


»m n yll/llne aksetmişti. Alçak sesle konuşabilmesi için
lıi'iıl yuııımı oturttu, dedi ki: “ Haydarâbâd Nizâmının Baş-
vı İnil lııınıda bulunuyordu. Bana anlattıklarınızı kendisine
linkli ve Nizâm Hazretlerine arzetmesini rica ettim.
S ıı|ıiıı iı>;ma söz verdi. Bu müracaatimizden inşallah hayırlı
l»lr ın'1 in’ çıkar.”
Kli'iıdimizin, bu lıayırhâh tavassut ve tavsiyesinden
çıılı milieluıssis olacağını ve içinde bulunduğumuz buhran
İmlıkiminin mütâlâasını da lütfen bildirmesini rica etti­
ğini ııöylemem üzerine şu beyânda bulundu: ‘‘Halîfe Haz­
ret leıiııin selâm ve iltifatlarına tâzîmle teşekkür ettiğimi,
ııyııı zamanda da müsterih olmaları temennisiyle mukabele­
de Inılımdıığurr.M dönüşünüzde arzediniz. Uğradığımız felâ-
10 İ l e n s o n r a benim için tek teselli Islâmi Câmia’ya hitâben
ner tel 1irdikleri tarihî beyannameleri oldu.
Türkiye’nin şimdiki meclis âzası, öyle sanıyorum ki,
IlıılUe'yi seçen önceki meclise ekseriyetle dâhildiler. Mün-
11 lıl|ılerinitı kendilerine Hilâfete muzâheret şartıyla vermiş
oldukları vekâleti fena kullanmaları vahim kararlarının
mAnevi ınos’uliyetini vicdanlarına yükledi. Halîfe Hazret­
ti ı lııiıı o yersiz ve yolsuz kararı tanımadığını İslâm Âlemi-
çıkra bildirmesi ise yüksek makamından beklenen hak­
lı lılı mukabele oldu.
Oııer Osmanlı Saltanatını ilga ve Hilâfetini ibka ka-
ı mmı vermiş olan Millet Vekilleriniz Hilâfet Müessesesini
HUkîunet gailesinden kurtarmak suretiyle, bilerek yahut
bilmeyerek, İslâm Âlemine büyük bir hizmette bulunmak
liı M i l l i n i ele geçirmişlerdi. Bu kararda sebat edilmiş, hükû-
ıııi'l ve siyâset işlerini Ankara’da Millet Meclisine daya­
mış Vekiller Hey'etiyle tedvir, îmân ve ibâdet mes’eleleri-
ııl de Millet Meclisinizin hazırlıyacağı teşkilât kanunu mu­
— 28 —
cibince İstanbul’da ve H alîfe’nin riyasetinde toplanacak
Diyanet Meclisi’nin kararlarıyla halletmek suretiyle, mâ­
kul ve müfîd mesaî taksimi yapılmış olsaydı hem Devletin
tahakkuk ettirmeye çalışacağı medenî terakki, hem de H i­
lâfetin yolunu göstereceği mânevi tekâmül tedricen temin
edilmiş olurdu.
Hayat, akıl ve hak dini olan ve bütün insanlığı buna
îmânla birleşmeğe dâvet eden İslâmiyyetin tâlimine mu­
tabık böyle faaliyetiyle Hilâfet, sade İslâmiyet Âlemine
değil, her yerde sulh ve selâmete hâdim mânevi tesir ve
irşâdiyle bütün başeriyyete nâfî, Darülhilâfe — îslâmbol da
Şark ve Garb’ın yeniden irfan ve îman mihrakı olurdu.
Ne yazık ki Hilâfetin mânevi kıymet ve ehemmiye­
tini idrakten âciz ve Hükümet mefhumuyle te’lîf edileme­
yeceğine kâni olan Devlet Ricâlinizle Millet Vekillerinizin,
sözde din ve dünya işlerini birbirlerinden ayırmak, haki­
katte, dini terakkiye manî sanarak, sadece, şimaldeki kom­
şularının yaptıkları gibi, maddiyâta kıymet vermek id-
diâsı buna imkân bırakmadı. Halbuki tekâmül tarihi,
medeniyet merhalelerinde insanların mânevi kıymetlere,
hiç değilse, maddî kıymetler kadar, belki de daha fazla
muhtaç ve merbut olduklarını gösteriyor. İçtimî kanun­
lardan habersiz kimselerin başlarına geçtikleri cemâatleri
aralanacak buhrandan buhrana sürüklemeleri mukadder­
dir.
Halîfe Hazretlerinin müsâit zaman ve mahalde içti-
mâa dâvetiııi tasavvur ettikleri İslâmî şûra, şayet toplana­
bilirse, şimdiki buhrânı sona erdirebilecek mâkul bir hal ça­
resini belki bulur. Ancak bu zaif bir ihtimaldir. Çünki İslâ­
mî tesânüde muzir siyâsî ihtiraslar bu buhrandan faydala­
narak faaliyete geçmiş bulunuyorlar. Beyannamelerinin
hâlâ, matlûb ve muntazar tesiri te’min edememiş olması,
kanaatimce, bu muhalefet yüzündendir.
Gene kanaatimce, şimdiki elîm ve muztar vaziyetlerin
— 29 —
.İn, v»«, bilmelerine düşeni tam vaktinde yapmış olmanm
stıılımi İm/,m ıı idinde, Halife Hazretlerine, İlâhi takdirin
im.....1İn tecellisini tevekkülle niyazdan, Hilâfete merbûtiy-
\1 1 vı nıır/.ıılıııret davetlerine sünnı câmianın fa ’al ve müs-
Iu l mııkııbelesirıe sabır ve itimatla intizârdan, o hayırlı ne-
I li f yn eıujlııeeye kadar da, şimdiki kadar olduğu gibi, ve­
li ıı ve şerefle temsile devam edecekleri Osmanlı Hilâfeti­
nin Un ilıi itibârım zâti ve âlî misâl ve metânetleriyle mu­
idi İn/ıı ve idâmeden başka bir vazife artık terettüb et-
ınlyoı
Itıı müessir hitab ve beyânım, dünyevî alâkalardan
İmi Itılnıuş bir irfan ve fazilet mürşidinin uhrevî vasiyyeti
ııIbı, demi saygıyla dinlediğim büyük âlimden, yanımda
lıiılııııdıırdıığuın muhalled eserini, “ The Spirit of lslânı =
"lıılâıııııı Kılı ve künhü” nü, muârefe ve mülâkatımızm be­
nlin I<;111 en kıymetli bir hatırası olarak, lütfen imzalama­
sını temcimi ettim. İslâmiyet ve medeniyetini hakkıyle
lııııılıııa ve saydırma uğrundaki ölmez ve unutulmaz ilmi
lıkııs I ve mııvaffakıyyetlerinin remzi sayılabilecek muh­
li n m mıııiıi kitabının başına, lâtin harfleriyle sadece
“ Aııner Ali", Arap harfleriyle de “ Emir Alî Rüfûî” ola-
ııık yu/,ılı.
Hilâfete ve islâmi medeniyete asırlar boyunca ve bü­
yük başarılarla hizmet etmiş imanlı ve şanlı bir milletin
111( 1,1,. bir ferdi sıfatıyla kendisine teşekkür ve vedâ için
nvııı' o kalktığım zaman Üstadın uzattığı elini saygı ve şev­
l i y l e 11| ■( üm, O da, tahassüsle ve zaîf sesiyle “ Fi Emânul-
lılı mukabele ve duâsmda bulundu.

TE R R İTE T, 21. 5. 1924

î '.ey v ,d Emir A lî’nin söylediklerini Efendimize nak-


I* •I mı I terin alâkayla dinledikten sonra hüzünle dediler ki:
'A'llkm Iı llıııî ihatası kadar müstakbel inkişafları da ke­
ldi Ve I ılımın kudretine salıüb görünen bu zât, felâketin
— 30
yaklaştığını önceden anlamış, koruyabilmek için o tarihî
yazısıyla Türkiye Hükümetini ve Meclisini îkaz teşebbü­
sünde bulunmuştu, iy i niyetli ve ileri görüşlü tavsiyeleri­
ni idrâkten âciz olan muhâtaplan dediklerinin tam zıddını
yaptılar, vehimlerine ve hırslarına kapılarak asîl milleti­
mizi İslâmî Câmiaya hizmet ve riyâset imtiyaz ve şerefin­
den mahrum bıraktılar, altıyüz yıllık Hanedânım da va-
tancüdâ ve perişan ettiler.
Seyyid Emîr Ali şimcü de Osmanlı Hilâfetinin benimle
sona ereceğini ârifâne ihsas ediyor. Bu mukaddes emânetin
uhdeme tevdiinden beri hertürlü tecâvüzden muhafazası
için elimden gelebileni yaptığıma Rabbimiz şâhittir. Bun­
dan sonra da aynı maksatla her imkândan istifadeye çalı­
şacağım. Ancak, İslâmî Şûrâyı cem’e ve uhdemdeki dinî
ve içtimâi delâlet vazifesini, hal ve akid erbâbımızın tensib
ve kararına arza muvaffak olamazsam, İlâhî Takdîr’in bu
tecellisine de tam teslimiyet ve rizâ ile fânî hayata hu­
zur içinde vedâ edeceğim.”

TERElTET, 7 H AZİRAN 1924

Mısırlı Mohammed Tâhir Efendinin gazetelerine yaz­


dıkları epey tesir etmiş olacak ki Efendimiz, Prens Ömer
Tosun’dan, Mısm’da reisi bulunduğu bir muâvenet hey’eti
adına yazılmış, asîl ve vefâkâr ifâdeli bir tebşirnâme aldı.
A z sonra da Otele gelen bir banka memuru Halife Hazret­
lerine İskenderiye’den gönderilen havalename bedelinin
teslimi için emirlerinin bekleneceğini bildirdi.
Efendimiz tahassüs, takdir ve teşekkürünün bu muâve"
net hey’etine iblâğı ricasıyla Prens’e, elyazısıyla, teveceüh-
kâr bir mektup yolladı. Kendisine, memleketinden sürülür­
ken, Cumhuriyet Hükümeti adına teslim edilen meblâğın üç
misline varan bu iâne yekûnunun yarısını maîşet masrafla­
rına karşılık, bankada saklatmayı, kalanı da, Hancdân
31 —
t*' m ■ı*mIm11 İhtiyacı olanlara dağıttırmayı münâsip gördü,
Allı H İnin İnin 'hisselerine ayrılacak miktarları, gurbetteki
mlıı ı lı ı ine, selâmlarıyla isal etmemizi emir buyurdu.

TE R KİTE T, 10 TEMMUZ 1924

Meyyit! Emir A li’nin hayırhah tavsiyesi tesirini göster­


ili K n ıl er Ajansı’nın Haydarâbâd’dan verdiği iyi haber,
Eli mİl ııı İze, “ trnperial Bank of îndia’ „dan bu sabah gelen
İm iı lıllgle loeyyüd etti.
Ilınılın ıniidiri, bu mektubuyla, Haydarâbâd Nizâm ı’nin
I lı inlimize lıııydıhayatla maaş tahsis ettiğini, 300 Ster-
HıiKİlk İlli aylığın İsviçre Bankasına havale edildiğini bil-
«111 lynr.
I (mitin n çok memnun olan Efendimiz, Rabbimize hamd
ve mi nA ile, hem Nizâm Hazretlerine, hem de bu hayre de-
Ifilet eden Seyyid Emir A li’ye elyazısıyla teşekkür ve tak-
•llı ıı Amelerini, tercümeleriyle birlikte göndermemizi em-
I e| I ||er,

TERIttTET, 29. 8. 19*24

Meyyid Emir A li’nin Hilâfet buhranı hakkındaki üstâ-


ılfııie makale ve tavsiyelerinden sonra, bu rnevzûa dâir en
dillimle layık İlmî ve tarihî içtihadı, Hintli Profesör Mo-
İHiııııııed Bıırakatullah, burada İngilizce olarak bastırdığı
"Tin Khilafet.” adlı risalesiyle, ortaya koymuş oldu.
Aşağıdaki fihristiyle bile dikkati çeken bu mühim
hu 1 1 Efendimizin mütâlâasına şu fasıllarıyla arzettim:
I Hilâfetin Türkiye Mület Meclisince mülga ad­
dedilmesinin sebepleri.
',! Ililûfct'in menşei ve mâhiyeti,
d Hilâfetin dînî ve içtimâi veçheleri.
-I Cemâate İmâmet ve Cümhûra Riyâset masraf­
larının ümmet zekâtıyla tesviyesi.
5 — İslâmî Cumhuriyet’in Emevî Saltanatıyla, mut-
lakiyete inkılâbı.
6 — İslâm Âlem i’nûı Hilâfet’e karşı vazifesi, bu müş­
terek dinî ve İçtimaî müessesesini aslî mâhiye­
tine, İslâm’ın neşr ve îlâsı, câmiasının ırşâd ve
tehzibi hizmetine ircâ etmektir.
7 — Halife, İslâm Âlem i’niıı sadece dinî reisi ve İç­
timaî delili olmalıdır.
8 — Müslim cemâatlerin müntelıab mümessillerin­
den müteşekkil bir ilmî meşveret meclisine isti-
nâd ve riyâset etmelidir.
9 — İslâmî vakıflarla cemâat ve hayır hizmetlerinin
masraflarım karşılayabilmek için bir “ beytül-
mâl” vücuda getirmelidir.
10 — İnsanlığın sulhüne, selâmetine, terakki ve refâ-
hiyetine hâdim, aklî ve İçtimaî malûmatla mü­
cehhez mutahassıslardan mürekkeb bir İslâmî
işâa ve irşâd teşkilâtı kurmalıdır.
11 — İslâmî Şûrâ’nın seçeceği Halîfe bütün müslimle-
rin dinî reisi, Hilâfet makam ve makarn da İç­
timaî merkez ve mercii sayılmalıdır.

TE R K İTE T, 2. 9. 1924

“ The Khilafet" adlı eser hakkında Efendimiz şu müta­


lâada bulundular; “ Profesör Baratakullâh’ın eserini alâka
ve istifadeyle okudum. İçinde bulunduğumuz buhranın se­
lâmetle izâlesine hizmet edebilecek mülâhaza ve tavsiye­
lerini İslâm Âlemine bildirmelerini istediğim ve beklediğim
müslim mütefekkirler arasında bu âlimin de, kıymetli içti­
hadıyla dâvamıza muzâlıaretini ve camiamıza hizmetini
çok takdir ettim.
— 34 —
Eserinde bildirdiğine göre, her taraftaki miislim ce­
maatlerin salâhiyetli mümessillerini önümüzdeki mart ayı
içinde Kahire’de toplanmaya ve Hilâfet buhram’na kat’î
bir hal çaresi aramaya davet için, Mısır'daki İslâmî mües-
sesatla Hindistan’daki Hilâfet Cemiyeti mutabık kalmışlar.
Anlaşılan Türkiye Millet Meclisince verilen “ Osmanlı H i­
lâfetini ilga” kararını, ister istemez, böylece tammışlar.
Buhranm başlangıcında müteaddid telegramla müracaat­
ta bulunarak bu karar hakkmdaki fikrimi öğrenmek iste­
yen cemaat mümessillerinin, İslâm Âlemine bu husustaki
beyatınâmemle hitabımdan sonra, himmetlerinden bekledi­
ğim fa ’al müzahereti gösterememeleri zâten buna delâlet,
etmekteydi.

Sünnî cemaatlerin yarısından fazlasını temsil edebile­


cek böyle bir şûrayı Hintli ve Mısırlı müteşebbis din kar­
deşlerimizin birkaç aya kadar bir araya getirmeye ve ha­
yırlı bir karara vardırmaya muvaffak olmalarını Rabbimi-
zin inâyetiııden niyaz ederim. Bu mutasavver teşebbüse
hiçbir müdahelede bulunmamam muvaffakiyet ihtimalleri­
ni inşallah artırır. Şûra bu suretle meselenin müzakeresin­
de ve nihaî kararın ittihazında tamamiyle serbest kalır.
Ancak, İslâm Alem i’nin zamanımızdaki hâl ve vaziyetinde,
bu içtimadan amelî ve müfid bir netice çıkabilir mi ? Sey-
yid Emîr A li gibi ben de bunu çok şüpheli görüyorum.

Muhterem Profesörün müstakbel Hilâfetin mahiyeti


ve faaliyeti hakkmdaki âlimane tavsiye ve teklifleri, va­
kıa İslâm’ın ruhuna tamamiyle mutabıksa da, İslâm Ale-
mi’nin bugünkü vaziyetinde, maalesef, tatbik kabiliyetin­
den mahrumdur. Bu cazip nazariyeyi, Seyyid Emîr A li’nin
müsbet müşahedeye müstenit amelî istidlal ve hükmiyle
karşılaştırınca, artık benim için, hâdiselerin seyrini dik­
katle takib ve inikadı mutasavver Islâmi Şûra’nm nihaî
muvaffakiyetine dua etmekten başka bir iş kalmıyor.”
PARİS, 12. 9. 1924

Elemlimizin Fransa’da daimî ikameti için müsaade is-


11 im U maksadıyla burada temas ve teşebbüslere başladım.
Frııııım'ııiıı Lausanne Konsolosu buna muvafakat cevabı­
nın minik Hükümet Merkezinden alınabileceğmi söyle-
inİni I.
Millî Mücadele esnasında Fransız işgal kuvvetlerinin
Aılııım ve havalisini tahliyesi müzâkerâtına me’mur Mr.
Frıınlılin Houillon, o zaman İstanbul’dan geçerken, Osman­
lI Hııllııııııtı'nın veliahdı olan Efendimizle görüşmüş, iti­
la lı I «uıvık eden tavsiyelerinden müstefid olmuştu.
Fransız hars ve san’atına vukufu ve meclûbiyetini çok
İnlidir elliği Efendimize, bu müracaatimiz vesüesiyle, o va­
kti lu şlikrân borcunu ödemek fırsatını bulan bu değerli
nlyıınet adamı teşebbüsümüzün muvaffakiyetle neticelen-
111*'m1111 leınîn etti. Efendimiz, tabiî güzelliği ve ikliminin
IIİlikliyle mâruf, mavi deniziyle Marmara sahillerini andı­
nın, duyduğu vatan hasretini bir dereceye kadar hafifle­
teceği umulan Fransız Rivierasında yerleşmek arzusunda
bulunduğu için, Fransa’nın Lausanne Konsolosluğuna ve
" Al|»eu Maritimes” Mutasaınflığma icabeden talimatı ver­
dirdi.

TE R RİTE T, 19. 9. 1924

Fransız Hükümetinin muvafakat kararmdan Efendi­


mi»’. ı;nk memnun oldular. Eurada artık sıkılmaya başla­
nın In ıd ı. 'Pepeleri, yaznı bile karlı Alplerin serinliği, Le-
ınıı■ı (ı'ölü’nün rutubeti romatizmalarına dokunuyordu.
İP le aylardan beri otel hayatının yüksek masrafları artık
ııııılı.iı I muvazenesine, hususi ikamete kat’î lüzum göste-
1 1vurdu l'.ıı sebeplerle Fransa’ya yakında geçmek istedi-
leı ve Nice şehrinde ihtiyaca uygun bir köşk kiralamamızı
ı ınıel I iler.
— 36 —

TE R EtTE T, 22. 9. 1924

Cenevre Konsolosluğumuzdan otele bu sabah telefon


edildi ve benimle konuşulmak istendi. Mikrofon başındaki
Konsolosluk Kâtibiymiş. Pasaportumla Konsolosluğa gel­
memi rica etti.
Konsolos Bey Hariciye Vekâletinden tâlimat aldığını
söyledi, elindeki sürgün pasaportunu alıkoydu, yerine, ta­
limat şerhinin kaydıyla, memlekete avdet pasaportu ver­
di
Bu müsaadenin haberini İstanbul’daki yakınlarımdan
daha önce almıştım. Yıllardan beri öğretmen olarak çalış­
tığım Robert Kolejden, arada me’zûn sayüdığım, yeni ted­
ris senesi de başlamak üzere olduğu için tekrar vazifeye
dâvet ediliyordum.
Keyfiyeti Efendimize arzettim. Hususî vaziyetimi tak­
dir ve “ Nice” e nakillerinden sonra İstanbul’a dönmeme
müsaade buyurdular.

NİCE, 14. 10. 1924

Efendimizle aileleri erkânı ve maiyetleri mensupla­


rı, bu güzel şehrin yüksek mahallesi “ Cimiez” de kiralanan
büyük bir bahçeli köşke bir haftadan beri yerleşmiş bulu­
nuyorlar ve gönül ferahlığıyle dinleniyorlar. Güneş altın­
da gözkamaştıran lâcivert denizin buradan görünüşü muh­
teşem. Fakat ben artık yola çıkıyorum. Efendimizin elini
öpüp duâsmı aldıktan, aileleri erkâniyle gurbet arkadaş­
larıma da vedâ ettikten sonra Marsilya’ya gidiyorum ve bu
akşam kalkacak “ Tadla” vapuruyla İstanbul’a dönüyorum.
2

1 9 3 8 — 1 9 5 4
Nice — Pahıis Carabacel, 31. 1. 1938

Muhterem Salih Keramet Beyfendiye:


Bir muhabbeti pederâneyle sizi seven bu Muhterem
Zâtın vatanlarından ayrılmak mecburiyetinde kaldıkları
gün işlerinin ifası için tevkil ettikleri kimse vefât edince
vekâletleri teyzezâdeleriııe verilmişti. O da bundan bir iki
ay evvel birdenbire hastalanarak vefât etti ve işler gene
yüzüstü kaldı. Şimdi bu vekâleti kabul edip işlerini inti­
zama koyabilecek bir kimseyi tavsiye buyurmanızı rica edi­
yorlar. Bunu, sizin deruhte buyurmanızı cana minnet bili­
yorlarsa da mâlûm olan meşguliyeti kesîreniz ve bir de
orada bir suî nazara hedef olmanız ihtimâli doğrudan doğ­
ruya size teklifi vekâlete mâni olmaktadır.
Merhum teyzezâdelerine de bu yolda mütalâat serde-
dilmişse de hiç bir mahzuru olmadığı beyanıyla vekâlet
hakkındaki teklifi kabul etmişti. Onun mevkii sizinkisiyle
makûs olamıyacağı derkâr bulunduğundan bu bâpta pek
serbest bir surette beyanı fik r etmenize muntazırdırlar.
Maiyyeti - Hilâfetpenâhî kâtiplerinden,

Mehmet ENİSÎ

Nice, 11. 2. 1938

Muhterem Kerâmet Beyefendiye:


5. 2. 1938 tarihli muvafakat cevapnamcnizi Efendimiz
Hazretlerine takdim ettim. Münderecatından fevkalhad
mahzuz ve mesrur oldular.
Orada îcâra verüecek emvâl için vekâletnâmeye lü-
zûmı-kat’î görüleceğinden merhum selefinize yapüdığı gi-
Iıi mİ/, iti iğin de bir vekâletnâme tertib edilerek tarafınıza
tınAl Kılınacaktır.
Hır çok zamandan beri Köşk’ün vergisi verilmediğin-
• li' m mrınûrîni-âidesiyle görüşülerek mukassatan tediyât
lı in lnr karara raptı himmetinizden muntazardır.
KlVııdimiz Hazretlerinin selâmı-muhâlasatlarını iblâğ­
ın lı ruhi fahr eylerim.
thtiramkârınız, Mehmet ENÎSÎ

Nice, 35. 7. 1938

I 'ek aziz ve muhterem Beyim Efendim,


Metâibi-fikriyelerinin tehvini için Efendimiz Paris’e
lıınlıır bir seyahat icra buyurmuşlardı. îki buçuk ay kadar
ılevıım eden bu seyahatlerinden yeni döndüler. İstanbul’-
■lı Ki Kiişk ve emlâk işleriyle tekrar meşgul olabileceklerin­
di n Imbapta tarafınızdan verilecek tafsilata muntazır bu-
1111ıı Iıık lanm kemâli-hulûs ve ihtirâmla arzeylerim Efendint-
îhtirâmkârları, Melımet ENİSÎ

Nice, 15. 8. 1938

A/.iz ve muhterem Beyefendi,


Vekâlet umurunun tedvirinde mesbuk hizmet ve fa’-
aliyı tinizden pek mahzuz ve müteşekkir kalmış olan Efen­
dimizin taltifnâmelerini leffen takdim ve bu vesileyle de
•ı ı *ı lılirınet ve meveddet eylerim.
îhtirâmkârları, Mehmet E N ÎS Î

Muazzez SâliTı Keramet Beyefendi,


Muhitinde takdir olunmayan hidemâtı-hasene için
mu l ı nıeımt ve kabiliyeti-fıtriyesi bulunmayanlara karşı
İm alı bmr eder surette bezli-ikdâm etmenin bâdîi-husrân
ıılılnılnnıı pek geç öğrendik. Basriyyeti-mütemeddinenin
— 40
yeni yeni vazetmekte olduğu İçtimaî düsturlar eski nesle
girân gelmekte ise de bâzılarının hikmetle memzûç olduğu
tecrübeyle anlaşılıyor. Meselâ hodbînîyî nazarı-tahkirle gö­
rürdük. Çünki bizim “moralist” ler kulağımızı âhenkdâr
fazâille doldurmuşlardı. Fakat şimdi beşeriyetin takıp et­
tiği şehrâh eskisinden çok farklıdır. Hedef nedir? Mâzî ve
istikbâlle olan râbıta ve alâkası ne derecededir? Mesâîi-lıâ-
zırai-insaniyye nasıl bir neticeyi istihdâf etmektedir? Bun­
ları içtimâiyatçılar düşünsün. Siai-zihniyem derecesin­
de yenileştim. Ben artık biraz kendimi düşüneceğim. Geçen
sene, Kızım, mektubunda şöyle diyordu: “ Sevgili Babacı­
ğım ben geleceğim, sizi o uzletgâhınızdan çıkaracağım.
Orada sizi pek ziyade üzüyorlar, siz de kendinizi pek itâb
ediyorsunuz” Filhakika hayatımın bu canlı tesellisi geldi,
beni cebrle Viyana’ya götürdü. Reyinde pek büyük bir
kudret ve isâbet olduğunu sonra anladım.
Bu def’a, ben böyle bir teşebbüste bulundum, kızıma
Paris’e gideceğimi yazdım. O kadar memnun oldu ki bana
hem kendisi, hem de validesi muâveneti-maddiyede bu­
lunarak temdîdi-seyahatime ve te'mini-.istiharatime
büyük himmetler ettiler. Bu seyahatten maddî ve mâne­
vi nekadar istifâde etmiş olduğumu şu dar sahîfei-beyâna
sığdıramam. Paris’de gezip tetkik ettiğim yerler muhay-
yirül-ukûldür. Bu diyârı-temeddünde nazan-ibtisara çar­
pan âsârı - ilmiyye ve smâiyye umûm beşeriyyetin züb-
dei-kemâlâtı addolunabilir.
Bu müddet zarfında siz de hârikalar göstermişsiniz.
Yoktan varlık îcâd ederek beni mebhût ve mesrur ettiniz.
Herhalde takdim i teşekküratla tecdidi meveddet eyle­
rim.

Nice, 15 Ağustos 1938


A B D C L M E C İD
— 41

Halife 2. AbdUlmecid’in
Fransa’dayken çıkarttığı resmi.
Muhterem Salih Keramet Beyefendi,
Paris seyahatim beni o kadar müstefid etti ki bunu
tarif ve tasvir edebilmek için ayrıca bir eser meydana ge­
tirmek lâzımdır. İki buçuk ay pek müsterih bir hayat sür­
düm; ilmin, fennin ve san’atın vücuda getirmiş olduğu
âsân-mühimme ve bedâyii-medeniye arasında tetkı-
katta bulımdum. Hertürlü merasimi-ictimâiyeden biliçti-
nâp hürriyetkârâne bir inzivâ içinde yaşadım. Paris gibi
bir mâmfırei-medeniyetin muhiti-vâsiinde cem’edilmiş
müessesâtı-âliye ve terakkıyatı- nefise beni hayretlere
düşürdü.
Himmetlerinizin devamına intizar, sıhhat ve saadeti­
nize dua edelim.

Nice, 22, 11. 1938

ABDÜLM ECİD

Keramet Beyefendi,
24 Mart tarihli tebrikâtımzı kemâli - sürurla aldım.
Takdîmi-teşekkürât eylerim. Tâlii hisseme tefrik ettiği
cihanda yalnız bu saadetle mes’uıdum.
Nizâm gibi bir pcderi-mâkulün Iûtfu beni pek mem­
nun ve mesrur kıldı. Kızım, hafidlerim, dâmâdım, hare­
mim birden gelip inzivâgâhı-telhkâmımı tenşît ettiler.
Nevzâdın ismi: “ Mir Keramet - A lî Han Müfalıhamcâh
Vâlâşân” dır. Pek takdir ettiğim zâti-âlîkadrm nâmiyle
tevsim edilmesini hayırlı tefe’ül ederek sahibi-fazlü ke­
mâl olmasını Kadiri-Mutlaktan tazarru eylemekteyim.

Büyük biraderi peder ve validesiyle beraber bir müd­


det burada kalarak sonra yüksek dağlarda tebdilihava et­
mek üzere îsviçreye gittiler. Avdetlerinde maiyetlerine
aldıkları gayetle değerli bir İsviçreli kadınla üç aya karîb
bir müddet zarfında Fransızcayı da öğrenip lüzumunda pe-
— 43 —
tlrıiııc lercllnuınlık etmesi beni fevkalhad mesrûr eyli-
yı»r,
lııle İ mi günlerdeki zübdei-hayatımm neşatlı ânlarmı
»'•nııyııi ııııı, Ikıki hayırdualarımı takdim ve Hanımefendiye
de Hellim ve dııâlurımı iblâğ buyurmanızı temenni ederim.

Nite, .‘il. 3. 1939


ABDÜLMECÎD

Keıâmet Beyefendi,
I'eıleı in saçını kemâli dikkatle hıfzederek bana gön-
ılm meni/, eıı büyüle ihsanlar sırasına geçti. O bedbaht pe­
lini b e n çok severim. Çünki hiç tanılmaımş, büyük hizmet­
li! lııdı luıılri bilinmemiş bir hükümdân-nâJkânıdı. “ Efen-
ıllml.-dı Imlıçesinden niçin simendöfer geçiyor, başka ta­
nı IIn yol yok mu?” diyen müdâhine “ Devletimin her tara-
I ıııdıııı geçsin, hatta, sakalımın üzerinden geçmesine de ra­
fıyım" diyen hiiki'ımdâr bu devlet ve milleti pek çok sevi­
yi.ulu Maalesef memleketimizin tâHi: Onu sevenler dâimâ
İsiyle felaketzede oluyorlar...

Avrupa'nın ahvâli pek fena gidiyor. Eğer harb zuhur


i llerelı olursa tam topların, tayyarelerin hedefi olan mev­
kide Inılmıııyoruz. Tâliin garabeti: Hicretten hicrete sev-
lıedilmek pek elim...

I İn halde artık Nice’de oturmamaya karar verdim. Hu-


lll ıııllııAııde ederse başka bir tarafa çekileceğim. Yeni yur­
dumun adresini en evvel size göndereceğim tabiîdir. Ha-
..... Imdıyle birlikte sıhhat ve saâdetinize hayırduâlar
e y l n İdi

Nice. I I. 1. 1939
ABDÜLMECID
— 44 —
Sâlih Kerâmet Beyefendiye
Efendimiz Nice’den Paris’e nakil buyurdular. Yehi
adresleri: 15, Avenue Marechal Maunoury, PARİS, 16.
dir.
Paris, 19. 6. 1939

îhtirâmkârları, Mehmet E N ÎSİ

Muazzez Kerâmet Beyefendi,


Paris’e nakli-mekân sırf esbâbı-sıhhıyye dolayısıyla­
dır. Nice’in pek râtip havası, medid zaman ikametimiz do­
layısıyla, üzerimde fena tesir yapmağa başlamış ve Paris’-
de bulunan meşâhîri-etibbanın müdâvâtı fâidebahş olma­
sıyla bu karan vermiştim. Fakat burada da dûçân-müş-
külât oluyorum.
Eşyanın hüsnü - muhafazasından dolayı beyanı-şük-
rân eylerim. Pederin heykelleri, uzun piyano, bâzı yazı­
lar, mânevi kıymeti hâiz ne varsa muhafaza ediniz, diğer­
lerinin kâffesini satınız. Bunlar-meyanında “Pujol” ün ese-
ri-kıymetdârı vardır. Fakat onu “ restore” etmek lâzımdır.
Bunu eğer yapacak bulunursa ben buradan levâzımını gön­
deririm. Olamazsa ve resim müzesi varsa oraya hediye
ediniz.

Hareminiz Hanımefendiye selâmımı iblağla hayırdu-


âlarımın kabulünü temenni eylerim.

Paris, 27. 6. 1939


ABDÜLM ECÎD

Le Grand Hotel
Montreux-Territet
İsviçre, 2. 10. 1939
Taahhütlü mektup
açık, fransızca
— 45 —
huy Keramet Nigâr,

118/3 Orfcaköy, İstanbul

Ml/.e ve Hareminize, gene buradan, fakat bu sefer de-


• İm endişe ve elemle, en samimî selâmlarımı yolluyorum.

ABDÜLM ECID

Muhterem ve muazzez Kerâmet Beyefendi,


Ah, Anadolu vekayıi-elimesi yanık kalblerimizi yeni-
•|t*ıı luıvurdu. Böyle bir felâketi-azîme târihimizin hiçbir
devılııde vukua gelmemiştir. Filvâkî büyük zelzele olmuş,
Milyndi Sânî, Osmanı-Sâlis zamanlarında devamlı ve bü-
ylllı hnrekcti-arz olmuş ve fakat bu def’akiyle babili-kı-
yııh değil.
Kızım Diirrüşehvâr ve dâmâdım Âzamcâh Hindistan’­
dı) Anadolu felâketzedegânı için bir iane cemiyeti teşkil
ı«d< n İt ve başta Nizâm Hazretleri vererek, ebeveynin him­
metim ine küçük şehzâdeler de iştirak etmişler ve büyük
ııılltdıırda para toplanmış. Bittabi bunu kendileri gönderme-
y 111 " V ico - Roi” ya teslim etmişler. Fakat Dâmâdım bu
Kiıyrel terini ve mikdân Cum'hurreisine yazmamı rica etti.
Tllı lı İyedeki zihniyeti tabiatıyla takdir edemiyor. Ben de
lllPıeyiıı lîeye söyledim, kendi tarafından bir mektup gön­
derdi
İliniz rahatsızlık geçirdiğim için kızımın cebriyle Pa-
ı nite ikamete karar verdik. Kızım benim hakkımda ne
dlNIlııllınc dâimâ hayırlı çıkar. Inâyeti - Bâri ile garip ve
lıııvıı İdili bir sultandır. Ben bir ufak hastalık geçiririm, o
İla yıla liılmd’da duyar, veyâ rûyâsında görür: “ Senin bir
Meyin var, benden saklıyorsun” diye yazar. Gene onun ceb-
1 1\İt' Profesör Abrami tarafından tedâvî olundum. Biham-
dıılllıhl Ta illâ şimdi pek iyiyim. Fakat ne olsa yaş yetmiş-
— 46 —
iki. Profesör de “ 72 yaşınızda 20 yaşlık bir bünyeye ma­
liksiniz, daha ne istiyorsunuz?” diyor.
Hanımefendiye selâm ve hayırdualarımın iblâğını rica
eder, sıhhat ve selâmetinizin devam ve izdiyâdı duâsını re-
fi-barigâhı-ahadiyyetle takdimi- meveddet eylerim
Azizim.

Paris, 16. 2. 1940


ABDÜLMECÎD

Muazzez Sâlilı Kerâmet Beyefendi,


Mihnetgâhıma akseden sadayı-muhibbân havâyı-ne-
sîmîden mahrum kalanlara açılan pencereye benziyor. Bi­
nâenaleyh mektubunuz beni pek mesrur etti.
Evet, o güzel Paris’de kasvetli günler geçiriyoruz.
Düşman tayyareleri gelip başımızda uçuyorlar, sadâ-
yı-meş’umla feryâd eden “ sirene” ler Paris’i inletiyorlar.
Buna da “ alarme” diyorlar, ama ben “ îsrafüisme” nâmını
veriyorum, herkes bodruma kaçtıkları halde ben tevekkül­
le yatağımdan bile kalkmıyorum; melâlengiz ses beni
tedhiş etmiyor. Lehülhamd sıhhatim pek yolundadır. Bu­
ranın en büyük tabibi olan Prof. Abrami’nin bir senelik
tedâvisi beni hertürlü ıstırabımdan kurtardı .Rahat yaşı­
yorum, sizlere, memlekete duâlarla meşgulüm.
Hanımefendiye selâmımı iblâğ buyurmanızı rica eder,
sıhhat ve saâdetinizin devâm ve izdiyâdmı Cenabı-Müte-
âl’den tazarru ve ııiyâz eylerim.

Paris, 18. 5. 1940

A B D Ü LM E C İD
— 47 —
I 10 ( inimi 1Iotel

I Ilıtıl ılı-M Alpcs


Montreux — Territet
SUİSSE
22. 7. 1940
Mr. S. K. Nigâr,
ıUluköy İstanbul

Kimdim,
Aym 16 sı tarihli mektubunuza cevapen S. M. t. Ha­
ldi AI’. DÖLMEClD’in güz mevsimini Otelimizde ge-
•,lı dİ İd ı ıı sonra Paris'e döndüğünü, o zamandan beri de
lılı,İdi haberini alamadığımızı üzüntüyle bildirir, saygıla-
ı ıııım Mimarız.
Müdür,
H. Jaussi

İstanbul, 8. 6. 1941

Mr. Mehmet Enîsî,

I.'» Avonue Marechal Maıuıoury, PARİS, 16.


(Fransızca yazılı posta kartı)

Klı ınliınizin afiyet haberinden bir seneden fazladır


lıl ııııılınımuz. Mümkünse büdirmenizi tekrar rica ederim.

S. K. Nigâr

Itıı kurt , Ortaköy Postasının 19. 7. 41 damgasıyla geri


Iiı İdi Adres altına Fransızca şu damga vurulmuştu: İş­
imi ıdlıııdııki kısımla muhabere kesilmiş olduğundan “ Lyon” '
!•■ u«l mİm m-Mİııdcn geri gönderildi”
— 48 —

İstanbul Vilâyeti Defterdarlığına:

Müekkilim, AB D Ü LAZtZ ağlu AB D Ü LM ECÎD ’e


âidken 431 sayılı Tasfiye Kanunu ve 512181/49 dosya n.
sıyla bilmüzâyede satılan mülkün yeni sahibine teslimi es­
nasında müekkilimin köşkte emaneten mahfuz eşyası alı­
konulmuştur.

T. K. 7. maddesi hükmü gayrimenkul emvale münha


sır bulunduğundan mezkûr eşyanın bana teslimini saygıyla
dilerim.

Vekil,
İstanbul, 20. 5. 1942 Salih K. Nigâx

İstanbul Vilâyeti Defterdarlığı


Millî E. MD. K. I
U. D. 51281 49
H. 16408

12. 6. 1942

Salih karısı Nigâr

Ortaköy, Muallim Naci Caddesi 118/3 de

Kuzguncuk’ta istavroz Mahallesinde Arabacı Soka­


ğında Âbdülmecidin satılan köşkünün odalarında kilitlene­
rek muhafaza altına alınan eşyaların teslimi için Vekâlet­
namenizin Millî E. MD. ine tevdii lâzım geldiği 20. 5. 942
tarihli dilekçenize cevaben bildirilir.

Defterdar N .
im za .....
— 49 —
İMİıuıhııI Vilâyeti Defterdarlığı Millî E. MD. ne:

Mudiin tebellüğ ettiğim 12. 6. 1942 t. li yazınıza kar­


ıtıldı Miibrez vekâletnamemle AB D Ü LM E CÎD ’in her
Imumıtıı salahiyetli veküi olduğum sâbittir. Buna göre,
Idtylıllııün müzayede muamelesi hakkında resmî bir kaydın
İ m i ııa verilmesini ve tahsil edilen meblâğın bana tediyesini
ıllli't'iııı.

İstanbul, 4. 8. 1942 Vekîl,


Salih K. Nigâr

T. C. Maliye Vekâletine:

Özeti: Makama sunmuş olduğum 7. 4. 1943 t. li ve


8768 n. h dilekçeye dayanarak konuyla ilgili
kanunların tatbik ettirilmesi dileği.

Vekâletiniz Müracaat K. MD. nün 4884N. lı ve 5. 7. 43


I lebi iğine karşılık:

İstanbul Defterdarlığına, arada vermiş olduğum 21.


9. 1943 t. li dilekçeme de 7. 8. 43 t. ine kadar, bir cevap al­
ımlılığım cihetle keyfiyeti MJüracaat K. Md. ne bildir­
ilim.

Yazı konusu işim için makamınıza başvurduğumdan


beri dört ay geçtiği halde İstanbul Millî E. Md. den hâlâ
lir cevap alamadığımdan 51281/49 n. lı muamele dosya­
nı mıı getirtilerek tetkik ettirilmesini ve bu işin dayandığı
İtııtııınî hükümlerin nihayet yerine getirilmesini saygıyla
dilerim.

İstanbul, 20. 8. 1943 Vekîl,


Salih K. Nigâr
F. 4
— 50 —

Aukara: 6. 9. 1943
Maliye Vekâleti
Millî Emlâk U. MD. lüğü
Sayı: 3221/2 - 15658

Nigâr,

Salih kızı,

Muallim Naci Caddesi N : 118/3 Ortaköy, İstanbul


C: 20. 8. 19-43 t. li istidanıza:
Dileğiniz hakkında olunacak muamele 28. 8 1943 t. li
ve 3303 - 1820/15169 N. lı yazımızla İstanbul Defterdar­
lığına bildirilmiştir. Oraya müracaatiniz lüzumu tebliğ
olunur.
Mâliye Vekili y:,
imza ........

İstanbul Vilâyeti Defterdarlığı


MUlî Emlâk MD. ğü K. I
22. 11. 1943

U. 51281 - 49
H. 34694

ABDÜLM EClD vekili Salih Nigâr

Köşkün satış bedeli bakiyesinden 47918 lira 29 kr.


un tarafınıza verilmesi için Muhasebe Müdürlüğüne gere­
ken tebligatm yapılmış olduğu 19 3. 943 t. li ve 4/7188
kayıt n. lı dilekçenize cevaben bildirilir.

Defterdar y.
imza ...........
— 51

H alife 2. Abdiilm ecid’in


3. 10. 1943 sabahı, bayram namazından sonra, Paris camiinden
cemaatle çıkarken alınmış resmi.
— 52 —
T. C. Hariciye Vekâletine

Paris, Avenue Marechal Maunoury N a 15 de mukim


müekkilim AB D Ü LA Z İZ oğlu ABDÜLM ECİD’in Tas­
fiye Kanunu mucibince satılan köşkünün bedel baki­
yesini tana ödeyebilmek için Muhasebe MD. ğü müekki-
limüı yaşamakta olduğunu ispat eden bir vesikanın ibrazına
lüzum göstermektedir.
Fransa’daki işgal vaziyeti bunu yapabilmeme mâni
olduğundan:
1 — Keyfiyetin mahallinde tesbitiyle neticesinin
Vekâletimize iş’ân için Paris Konsolosluğumu­
za talimat verdirilmesini.
2 — Alınacak cevâbın İstanbul Defterdarlığı Muha­
sebe MD. ine tebliğ ettirilmesini,
3 — Muamele neticesinin bana büdirilmesini saygıyla
dilerim.
Vekil,
İstanbul, 12. 10. 1943 Sâlilı K. Niğâr

10. 5. 1944
İstanbul Defterdarlığı
Milli Emlâk MD. K. I
U. 51281/49
H. 13126
Sâlih K. Nigâr
Sakıt halife Abdülmccid’e âit 47972 lira 76 kuruş
27. 12. 1943 de I I — 16 sayılı reddiyat müzekkeresi mu­
cibince Muhasebe MD. den size tediye edilmiştir. Türk Pa­
rasının Kıymetini Koruma Kararnamesi mucibince bu pa­
rayı aldığınız tarihten itibaren bir ay içinde Merkez Ban-
kası’na yatırmanız gerekir.
Defterdar N .
im za
— 53 —
T. C. Maliye Vekâletine

Paris'te 15. Avenue Marechal Maunoury’de oturan


müekkilim ABDtJLAZİZ oğlu ABDÜLMECİD, haıp
ve işgal vaziyeti yüzünden, uzun zamandan beri Hindis-
tandan gelirini alamamakta ve sıkıntı çekmektedir.
İstanbul Defterdarlığınca İki yıl önce sattırılan mül­
künün bedelinden bana tesviye edüen kısmı C. M. Bankası
İstanbul Şubesinde Fransa 545 sayıh “ bloke” hesabe ya­
tırılmış bulunuyor.
Müekkilimin, birikmiş borçlarını ödeyerek mâlî sıkın­
tıdan kurtulabilmesi için, "bloke” hesabmdan alacağının,
Tasfiye Kanununın 7. maddesi gereğince, kendisine ya top­
tan, yahut da aylık taksitlerle gönderilmesine izin veril­
mesini saygıyla dilerim.
Vekil
Salih K. Nigâr
İstanbul, 8. 7. 1944

Ankara, 21. 7. 1944


T. C ,
Mâliye Vekâleti
Hazine U. MD. ğü
Kambiyo
17,
Sayı: 54309/-----
14
10143

Abdülaziz oğlu Abdülmecid vekili

Sâlih Kerâmet Nigâr,


İstanbul, Ortaköy, MVıallim Naci Cad. No: 118/3
8/7/1944 tarihli istida cevabıdır:
2/18669 saydı kararname mucibince bloke olarak
54
T. C. M. Bankasına yatırılmış olan mebaliğ, mezkûr ka­
rarname hükmüne tevfikan debloke edilebileceğinden, baş­
ka suretle trasfer izni verilemiyeceği büdirilir.
Mâliye Vekili n.
îm z a ......

PAKİS’in 16. cı Nahiye MD. ğü


C No: 2009272

Vefat İlmühaberi
1868 de İstanbul’da mütevellid, L. M. î. ABDÜL-
AZİZ ve Hayrândil’in mahdumu, L. M. Şehsüvar ve Mihis-
ti’nin zevci, S. M. L ABDÜLM ECÎD II. 15. Avenue du
Marechal Maunourydeki ikametgâhında 23 Ağustos 1944
günü saat 21 de irtjjıâl etmiştir.
Bu suretin aslına mutâbakati tasdik olunur.
Mühür:
PA itîS 'in 16. cı Nâhiye MD. ğü
İmza ..........

PARİS, 22. 10. 1945 15. AV. MA. Maunoury


Pek muhterem Kerâmet Beyefendi,
Cenâbıhak müsaade ederse, ay sonunda buradan ha­
reket ederek Londra’ya gidip orada bir hafta kaldıktan
sonra Kahire’ye revân olacağım. Oradan da, İnşallâhü
Taâlâ İstanbul’a uçacağım. Geleceğim zamanı ve nereye
vâsıl olacağımı telgrafla haber veririrm. Beni, gelip, ora­
dan almanızı rica ederim. Kendi memleketimde bir dakika
büe yabancı kalmaya arzu etmem.
Annem size ve hareminize pek çok selâm ve duâlar
eder ben de samimî selâmlarımı takdimde daima âfiyette
olmanızı dilerim.
DÜRRÜŞEHVÂR
— 55 —

N ÎĞ Â R — Ortaköy, İstanbul

Londra: 16. II. M 5 - 13: 40

Yarm yola çıkıyorum. Kahire’den de tel çekeceğim.


Dt*RIÎ,ÜŞEHVAR

N ÎG Â R — Ortaköy, İstanbul

Kahire: 19. D. 945 - 13:50

Yarınki Salı öğleden sonra üçteki uçakla geleceğim.


D Ü R R tS E H V Â R

İstanbul, 20. II. 1945 — Cennetmekân pederinin ce­


nazesini, vasiyeti mûcibince, mümkünse İstanbul’da def-
nettirebilmek için gereken müsâadeyi istemek maksadıyla.
Prenses Dürrüşehvâr Berar bui’aya geldi.
Cumhurreisimizin Dolmabahçe Sarayında bulundu­
ğunu öğrenince yaverini gönderdi ve ziyaretçiler defterine
ismini yazdırttı.
Özel Kalem Müdürünü ertesi gün Prensesin ziyaretine
yollayarak teşekkürle mukabelede bulunan Cumhurrei-
simiz Prenses’i, iki gün sonrası için, Savarona Y atı’nda öğ­
le yemeğine davet ettirdi.
Prenses’in şerefine başka davetülerin de iştirak etti­
ği bu ziyafetten ve Marmara’da uzunca bir cevelândan
sonra, Cumhurreisimiz o akşam Ankara’ya döneceğini
söyliyerek Prenses’i oraya da davet etti.
Ziyaret maksadını bu mülakat esnasında izah fırsatı­
nı bulamayan Prenses Ankara’ya da gitti ve ricasını Cum-
hurreisimize bir mektupla bildirdi. Bunun üzerine Pren­
ses’i Cumhurreisimiz adına ziyarete gelen Hususî Kalem
— 56
Müdürü, ertesi gün için Çankaya Köşkünde çaya davet
edildiğini arzetti.
Çankaya’da Cumhurreisimizin annesi ve eşi tarafın­
dan istikbâl ve îzâz edilen, fakat Cumhurreisimizi göreme­
yen ve müracaatının cevabınaalamayan Prenses teşekkür­
le vedâ etti.
Cumhurreisimiz adına Prenses’i ertesi sabah Hava
Meydanında teşyie gelen Hususî Kalem Müdüründen müra-
caatiıı mukabelesini sordum. “Matlûbun iş'âfı kanunî bir
bükme bağlıdır” mütâlâasında bulunulduğunu bildirdi.
Bahis mevzuu kanunî hükmün istihsalini uzun zaman
bekledikten sonra Hususî Kalem Müdürü’ne şu mektubu
gönderdim:
“ Cennetmekân pederlerin vasiyeti mucibince cena­
zesini muazzez vatan toprağına ve ecdadının yanma def-
nettirebilmek için Prenses Dürrüşehvâr Berar’ın Ankara,-
daki istifsarına, bunun kanunî bir hükme bağlı bulunduğu
vasıtanızla büdirilmişti. Fazla geciktirilmeye tahammülü
olmıyaıı tedfin vazifesini yerine getirmek emeliyle icap
eden kanunî müsaadeyi temin için ne yolda bir teşebbüs
ve müracaatin Cumhurreisimizce tensib edileceğini is­
tifsara Prenses tarafından memurum.
Cumhurreisimizin bu husustaki tavsiyesini bana te­
lefonla bildirmenizi diler, saygılarımı sunarım.

Prenses Dürrüşehvâr Berar’m


vekili, Salih K. Nigâr
İstanbul, 18. 10. 1946

H. H. Princess DurruShehvar Berar,


Hyderabad House — LONDON

T. C. Başkanlığı Özel Kalem Müdürü’ne bir hafta ön­


ce gönderdiğim istimzaç mektubuna muhatabım dün tele­
— 57 —
fonla mukabele etti. Cevaben tebliğine memur bulunduğu
karar ve tavsiye “ Vaziyetin daha oigTuaJaşmadığı” ndan
ibaret. T e’hîri tazammum eden bu çok mübhem cevaba kar­
şılık ihtiyaten: “ Acaba müstakbel bir müracaat şartı ve
imkânı işrâb olundu mu?’’ diye sordum. Muhat âb ım bu
seferki intibaının ilk müracaatdekinden de zayıf olduğunu
ihsas eden bir sesle : “ Vaziyetin daha olgunlaşmadığı beyan
buyuruldu.” mukabelesinde bulundu.
Aynı zât nezdiııdeki bu ikinci ve pek muhtemel sonun­
cu teşebbüsün neticesiz kalmış olmasından bittabi çok mü­
teessirim ve bu vazıyet karşısında Cennetmekânın tensib
buyurulacak mahalde tedfini için icabeden hazırlıklara te­
şebbüsten başka, şimdilik, yapılabilecek bir şey kalmadı­
ğına kaniim.
İstanbul, 26. 10. 1946
Tâzîmkânnız,
Salih K. Nigâr

Londra, 10. 6. 1950

Nigâr — Ortaköy, İstanbul


Hükümet değiştiğinden Cenâze’nin defnine itiraz or­
tadan kalkmış mıdır? Bunu öğrenip bana bildirir misiniz?

DÜRRÜŞEHVÂR

T. C. Başvekiline:

Parisde 1944 de vefat eden pederi ABDÜLMBCİD


ibni AB D Ü LA Z ÎZ Han’ın vasiyetine uyarak Türkiye’de
defnini te’min için Prenses Dürrüşchvâr Berar 1945 de
Ankara’ya gelmiş ve o zamanki Cumhurreisimizden bu
vasiyetin infazını rica etmişti.
— 58 —
Itııuun bir kanon mevzuu olduğu ve Millet Meclisinin
tasvibine muallâk bulunduğu cevabını almıştı.
O vakitten beri muallâkta kalan bu mes‘elenin Millet
Meclisimize arzıyle bir karara bağlanmasının te’minini
saygıyla dilerim.
Ankara, 7. 3. 1951
Prenses Dürrüşehvâr Berar’ın
vekili Salih K. Nlgâr

T. C. Başbakanlığına

özü: Mağfur Abdülaziz han oğlu Abdülmecid’in yurt


toprağına nakl ve defnedilebilmesi için Türkiye Bü­
yük Millet Meclisinden izin istenmesi dileği.
Mağfur Abdülaziz hanoğlu Abdülmecid’ in kızı Pren­
ses Diirrüşehvar’m vekili sıfatıyla sayın Başbakanlığa bir
yıl kadar önce sunduğum bir muhtıra ile mağfurun vasi­
yeti gereğince nâşının yurt toprağına nakli ve defnedilebil­
mesi için Hükümetimizce B. M. Meclisimizden izin istenme­
sini dilemiştim.
Prenses Dürrüşehvar’ın Ankara’ya gelerek sayın Cum­
hurbaşkanlığından bunu temenni etmesine karşılık matlu­
bunun ancak B. M. M. ince verilecek bir kararla is’âf edi­
lebileceği bildirilmiş, aradansa yedi yıla yakın bir zaman
geçmiş bulunmasına rağmen bu temennisinin B. M. M.
mize hâlâ arzedilnıemiş olmasına bakarak sayın Başbakan­
lıktan, lütfen ve kabilse bu yakınlarda, maksadın temini
dileğiyle teşebbüs lehindeki malûmatı şöylece sıralı­
yorum:

I — İlk B. M. M. ince, lıânedânının en değerlisi ve lâyıkı


sayıldığı için, Abdülaziz Han oğlu Abdülmecid 1922
de halifelik makarama getirilmişti. Bu intihabın mu­
cip sebepleri şunlardı:
— 59 —
A — Mağfur, daha gençliğinde başlıyarak, yetiştiği
mutlakıyet ve meşrutiyet devirlerinde, Os­
manlI Devletinin bütün teşkilâtıyla beraber
Osmanlı Saltanatının da içinde çırpındığı ca-
iıalet, gaflet ve acze karşı yıllarca savaşmış,
hilâfet ve saltanat makamını sözleri ve yazı­
larıyla aydınlatmaya çalışmış, buyüzden ve
zaman zaman şüpheye, tekdire, mahrumiyete,
hatta tehdit ve tecride uğramıştı.
B — Birinci Cihan Harbi sonunda, ve, yurdumuzun
galiplerce yeryer işgali sıralarında, ecnebi
matbuatıyla yayınlanan beyanatında ve zi­
yaretine gelen siyasi ricâlle mülâkatlarında,
mağfur, millî dâvamızı basiretle izah ve mü­
dafaa ettiği gibi kahraman milletimizin giriş­
tiği son kurtuluş savaşında hissesine düşen as­
kerî hizmette bulunabilmesi için tek oğlunu
Anadoluya göndermişti.
C — Zatî istidat ve gayretiyle musiki, hat ve resim
gibi güzel sanatlarda da ilerliyerek yerli ve ec­
nebi resim sergilerine eserlerini göndermek su­
retiyle, mağfur, millî ressamlığımızı teşvik et­
miş, milletler arası san’at sahasında da mem­
leketimize itibar ve şeref kazandırmıştı. Mah­
mut Ekrem ve Abdül Hak Hâmid’in yağlıboya
portreleriyle Tcvfik Fikret’in «S IS » ini temsil
eden tablosu Aşiyan Müzesini daha da değer­
lendiriyor; H. Abdülhamid'in hâkini, mutla-
kıyyet ve istibdadın mukadder âkıbetini tas­
vir eden tarihî büyük tablosunu da Dolmabah-
çe Sarayını gezenler ibret ve takdirle seyredi­
yorlar.
XI — Halife Abdülmecid ibni Abdülaziz Han’ın H.B.
M. M. ince 1924 de hâl’edilmesi, kendisine karşı alın-
— 60 —
iniş herhangi bir mahkûmiyet ve ceza karan değil,
sâdece makamının o tarihte ve özel bir kanunla ilga
(‘dilmiş olmasmdandı.
Osmanlı Devletini ve Saltanatını altı yüzyıl
temsil etmiş bulunan hanedanının reisi sıfatıyla ve
diğer azasılya birlikte Türkiye’den ve yurttaşlıktan
çıkarılmasına da sırf bu inkılâb yüzünden lüzûm
görülmüştü.

I I I — Yirm i yıllık pek acı bir gurbet hayatından sonra


ve ölüm döşeğinde, mağfur, en yakınlarından, nâşı­
nın olsun yabancı illerde bırakılmıyarak yurt topra­
ğına kavuşturulmasına çalışılmasını istemişti.
îşte bu son arzusunun günün birinde yerine g e ­
tirilebilm esiümidiyle sayın eşi tarafından 1944 de
eczalatılarak Paris Camii Mütevelliliğine tevdi olu­
nan ve o vakitten beri Câmiin bir hücresinde bekle­
tilen tabutıyle merhumun çok acıklı intizar ve has­
ret hâli bütün ziyaretinde bulunanları müteessir et­
mekte, kanunun idâm ettirdiği mücrimler bile vatan
toprağına gömülürken, menfada ölmüş mütehassir
bir mâsumdan bu en tabii hakkın hâlâ esirgenmesi
yeni iktidarımızı da taassup ve tevehhüm şüphesi­
ne mâruz bırakmaktadır.

“ Münderis Osmanlı Saltanatı Hanedanı” nm kadın


ve damatlarına, bazı kayıtlar ve şartlar altında, ana­
yurda avdet müsaadesi verilmesi teklifiyle T. B. M.
M.sine sayın Başbakanlıkça bu yakınlarda sunulan
kanun lâyihası, hazır encümenlerde tetkik edilirken,
hanedanın çok şükür dirileri hakkındaki bu millî ve
İnsanî alâka ve sahabetin, ömürleri boyunca, canla­
rından fazla sevdikleri vatanları için çalışmış Ab-
dülmecid ve Sabahattin gibi aziz ölülerine de teş­
milinin istenmesini ve böylece asîl milletimizin yük-
61 —
sek adalet ve şefkat geleneklerine en uygun ve her
bakımdan hayırlı bir neticeye aynı zamanda varıl­
masını sayın Başbakanlığımızdan hörmetle temen­
ni ederim.
IV — Mucip sebeplerini yukarıda arzettiğim bu temenni,
aleyhinde artık hiçbir mâkul endişenin duyulamıya-
cağı, lehinde ise en müsait şartların hüküm sürdü­
ğü bir millî vuzuh ve istikrar devrine tesadüf ediyor,
şöyle k i:

A — îki yıl önceki millî seçimlerimiz, tarihimizde


ilk defa olarak, Halkımızın hür ve mutlak hâ­
kimiyetini çok şükür tecelli ettirdi.

B — Geçmişteki yolsuzluklar yüzünden çok mihnet


çekmiş, acı tecrübelerle olgunlaşmış Büyük
Milletimizin bugünkü özdevlet ve hükümetini
benimsiyen ve destekleyen açık ve kesin
hüküm ve takdiri karşısında - zâten çoktan­
dır tarihe karışmış, Abdülaziz Han‘ın şaha­
deti ve ilk meşrutiyetin indirasiyle mânen,
Balkan ve I. Cihan Harbi sonunda ikinci meş­
rutiyetin de iflâsıyla fîlen çökmüş, resmî indi-
râsı ise T. B. M. M. ince 1922 de tesbit ve ilân
edümiş bir “ Osmanlı Saltanatı” meselesi bu­
günkü Türkiyede büyük halkçoğunluğunun
zihnini artık kurcalayamaz.

C — Millet ve Devlet işlerini sâde aklın ve ümin


gösterdiği yolda idare etmek, zamanı çoktan
geçmiş teokrasi sisteminden devrimizin de­
mokrasi usuline geçerek layikliği yurdumuz­
da da kökleştirmek için “ Münderis Osmanlı
Saltanatı Hanedanı” aleyhinde vaktiyle karar­
laştırılmış olan “ Yurttan ve yurttaşlıktan çı­
— 62
karma” tedbirinin aradan otuz yıla yakın bir
zaman geçtikten sonra da hâlâ yürürlükte tu­
tulmasına, kanaatimce, artık hâcet kalma­
mıştır.

D — İntihap devresinin daha ilk aylarında çıkardı­


ğı umumî af kanuniyle Milletimizin bütün suç­
lularını sevindiren ve lehlerindeki bu geniş
merhamet kararıyla onları tekrar doğruluk ve
insanlık yollarına kavuşturmak istiyen B. M.
M. mizin önümüzdeki sene İstanbul Fethinin
500. Yıldönümü sevincini hepimizle birlikte
paylaşmak ve cihan harbinde yeni bir terakki
ve medeniyet devri açan o büyük günü bizim­
le beraber kutlamak şeref ve saadetinden
“ F A T İH ” in mâsum ve mütehassir torunlarını
mahrum ve bir kat daha mahzun bırakmak is­
teyeceğine ihtimâl veremem.

Bilâkis, ve Demirperde gerisinde kalıp


müstebit ve zâlim hükümetlerinin pençesinde
inleyen talihsizlerden maadâ, bütün medeni
milletlerin — şimdiki hükümet şekilleri ne
olursa olsun — eski hükümdar âilelerine karşı
gösterdikleri tarihî müsamaha ve riâyeti, asır­
lar boyunca Büyük Milletimizin sevinçlerini ve
acılarım paylaşmış “ Miinderis Osmanlı Salta­
natı Hanedanı” na da teşmil ederek geniş bir
müsamaha ve müsaade kanunu kabuliyle Bü­
yük Milletimizin tasvip ve takdirini kazanaca­
ğını, sayın Hükümetimizin de şeref ve itibarı­
nı yurt içinde ve dışında bir kat daha arttıra­
cağını umarım.
B.M.M. mizce bu mes'ele ele alındığı za­
man mevzuun, dar parti ve politika düşünce­
— 63 —
leri dışında ve üstünde tutularak, bir millî in­
saf ve adalet davası mâhiyetinde izah, tenvir
ve iltizamını, Hak ve Hakikate hürmeti en
yüksek medeniyet ve insaniyet şiarı sayan asıl
ve âlicenap milletimizin bir ferdi sıfatıyla ve
derin saygılarımla muhterem Başbakanlığı­
mızdan dilerim.

İstanbul, Oi'taköy, Muallim Naci C. N. 118/3 de

Salih K. Nigâr

12. 2. 1952 de Başbakanlık evrakı 3/2146 kayıt sayısıyla


sunulmuştur.

T. C. Başbakanlığına

Münderis saltanat hanedanı azasmdan Sabahattin Bey’-


in millî irfanımıza hizmetlerini ve vatan uğrundaki miica-
hedelerini lâyıkıyla takdir eden sayın hükümetimiz mer­
humun cenazesini vatan toprağına nakil ve defnettirmek
müsaadesini vermekle yüksek değer bilirliği gösterdi.

Vârislerinin vekili bulunduğum Abdülmecid bin Ab-


aülaziz Han’ın millî ittilıad ve istiklâl dâvamıza zamanın­
da ettiği hizmetleri ve san’atımıza yadigâr bıraktığı eser­
leri 12. 2. 1952 tarihli ve 3/2146 No.lı dilekçemle arzet-
miştim.
Sayın hükümetimizin Müşarünileyh hakkında da ay­
nı kadirşinaslığı göstererek .vasiyeti mucibince ailesi ta­
rafından memleketimize nakli için arada mükerreren izin
istenen ve uzun gurbette vatan hasretinden doğan bu son
dileğinin bir gün yerine getirilebümesi ümidiyle Paris Câ-
miinin bir hücresinde sekiz yıldan beri bekletilen tahnit
(■.ditmiş cenazesinin, insanlık hakkına hürmeten, vatan
toprağına nakil ve defnine artık inâyeten müsaade buyu-
— 64 —
rulmasuıı sayın hükümetimizden müekkillerim adına ve
saygıyla dilerim.

Mağfur Abdülmecid bin Abdülaziz Han vârislerinin


vekili,

İstanbul, Ortaköy, M. Nâci C. 118/3 de

Salih K. Nigâjr

31 Ekim 1952 de Başbakanlık Evrakı 3/17393 kayıt sayı­


sıyla sunulmuştur.

T. C. Başbakanlığına:

Özeti: Mağfur AB D Ü LAZİZ Han oğlu ABDÜLM ECÎD’in


Türkiye’ye nakli ve defnedilebilmesi için T. B. M. M.
den izin istenmesi dileği.

Yüksele makamınıza bu dördüncü ve belki sonuncu


müracaatımın da gayesi münderis Osmanlı Hânedânı aza­
sından merhum Abdülaziz oğlu Abdülmecid’in cenazesini
yurt toprağına nakil ve defin ettirmemize müsaadenizi,
Merhumun vârisleri olan müekkillerim adına, rica etmek­
tir.

Bundan önceki müraacatlanmı, sayısız meşguliyet­


leriniz arasında unutmuş olmanız ihtimaline mebnî, mü­
saadenizle kısaca hatırlatayım:

I — 1951 Martında huzurlarına kabul edilmek şerefine


nâil olduğum muhterem Cumhurreisimizin tavsiye­
leriyle, ve, Makam Yâveriniz vâsıtasıyla Zâtıâliniz-
den mülakat temennisinde bulundum. Muvafakat ce­
vabı alamayınca, Hususî Kalem Müdirinize tevdi et­
tiğim, Zâtinize mahsus, bir muhtırayla müracaat
maksadımı müemelen anlattım; eski hükümetimiz­
den bu hususta gördüğümüz uzun ilgisizliğe karşılık
— 65 —
yenisinden adalet ve insaniyet adına ne beklediğimi­
zi belirttim.

2 — 1952 Şubatında tekrar Aııkaraya gelerek doğruca


Zâtiâlinize maksadımı arzedebilmek için Makam Yâ-
veriniz vâsıtasıyla bir daha mülâkat ricasında bulun­
dum, bir de 12. 2. 1952 günlü ve 3/2146 sayılı dilek­
çe sundum. Bu yazımla maksadımı ve ricamın ka-
buliyle sağlanacak millî faydaları anlattım; bunun
için Büyük Millet Meclisimizden izin istenmesini di­
ledim.

3 — Münderis Osmanlı Hânedânı azasından merhum Sa­


bahattin’in geçen yaz İstanbul’a nakil ve defni doğ­
rudan doğruya Hükümetimizin müsaadesiyle müyes­
ser olunca merhum Abdülmecid’in de eşit muame­
leye tâbi tutulmasını 31. 10. 1952 günlü ve 3/17393
sayılı dilekçemle rica ettim.
Yirm i yıllık çok acı bir sürgünlük sonunda yurt
hasretiyle ölen suçsuz bir yurttaşın anayurduna böy-
lece olsun tekrar kavuşabilmesine Zâtıâlinizin de vic-
dânen taraftar olduğunuzdan eminim. Aradaki mü­
kerrer müracaatlerimi şimdiye kadar cevapsız bı­
rakmanızın sırf millî emniyet ve selâmet endişe­
sine dayanan birtakım idârî ve siyasî düşüncelerden
ileri geldiğini sanıyorum. Bu hususta daha fazla te­
reddüt ve teehhürün artık geze çarpan mahzurlarım
müsaadenizle arzedeyim:

A — Hükümetimizden dilediğim müsaadeye kanun­


larımızın mâni olmadığı merhum Sabahattin’­
in misâliyle sâbittir. Lehteki bu isabetli kara­
rıyla Hükümetimizin çok takdir kazandığı da
matbuatımızdaki akislerinden belli oldu. Mer­
hum Abdülmecid’in yurtta defnine izin verme-
F. 5
— 66 —
mek ise eşitliğe aykırı velıim ve keyfi bir mua­
mele hissi verir.

B — Herhangi suçsuz bir yurttaşımızın vatan top­


rağına defnedilebilmek hakkı ise Teşkilâtı
Esâsiyye Kanunumuzun 69/88/103 cü madde­
leri delâleti, Birleşmiş Milletler insan Haklan
Beyannamesinin de 10/14/16 cı hükümleri sa­
rahatiyle sabittir.

C — Ölülerimizi, hususiyle yurdumuza yararlığı do­


kunmuş olanları, şükranla anmak ve saygıyla
gömmek en eski geleneklerimizdendir. Merhum
Abdülmecid hakkmda buna uymaktan çekin­
mek Büyük Milletimizin olgunluğuna ve 1950
seçimleriyle şimdiki devlet şeklimiz lehinde
teyid ettiği tasvibine güvensizlik gösterir.

D — Temenni ettiğim defin müsaadesinin Hüküme­


timizce verilmemesi Devletimizin de azasından
bulunduğu medenî ve hür milletler câmiasında
muteber ve mer’î hukuk devleti ve halk hâki­
miyeti mefhumlarıyla te’lif edilemez.

E — Merhum Abdiilmecid’in cenazesi, vasiyeti ge­


reğince, birgün Vatan Toprağı’na gömülebil-
mek ümit ve dileğiyle Paris Câmi’inin bir hüc­
resinde 1944 den beri bekletiliyor. Câmi’i ziya­
rete gelen bütün insaf ve merhamet sahipleri
bu hâli o zamandan beri esef ve teessürle gö­
rüyorlar, bir ölünün büe sürgünde bıraküma-
sına birtürlü akıl erdiremiyorlar, bunu Hükü­
metimizin ya müsamahasızlığına yahut da sa­
mimiyetsizliğine yoruyorlar.
İnsanî hak ve hürriyet uğruna yüksek maka­
mınızdan tekrar dilediğim bu yurda nakü ve
— 67 —
defin müsaadesinin tatbik zamanı ve tarzı el­
bet Hükümetimizin takdir ve tensibine bağlı­
dır. Ancak bu sırf İnsanî izni, İstanbul’un
500 cü, Demokrasi’mizin de 3. cü yıldönümü
hürmet ve şerefine, bir ân önce vermeniz basi­
retinizden mütemeıınâdır.
Bu temennimize de müsâit bir cevap alamaz­
sak, uzun yıllardan beri çâresizliği içinde çır­
pındığımız çok acıklı hâl ve ihtiyacımızı Büyük
Millet Meclis’imize doğrudan doğruya bildir­
mek, en yüksek millî merdimizin insaf, mer­
hamet ve şefkatine sığınmak mecburiyetinde
kalacağımızı derin hürmetlerimle arzederim.

Merhum Abdülaziz oğlu Abdülmecid vârisleri vekili,


Salih K. Nigâr

İstanbul, 2 Mart 1953

İstanbul, Ortaköy, Muallim Nâcî Caddesi No. 118/3

İstanbul - Ortaköy: 9. 6.1953

Paris Câmii ve İslâmî Tetebbüler Enstitüsü

mütevellisi Si Kaddur Ben Gabrit’e:

Cennetmekân Halife 2. ABD ÜLM ECÎD ’in vatan


toprağına defni müsaadesini alabilmek maksadıyla ve vâ­
rislerinin vekili sıfatiyle Türkiye Hükümetine şimdiye ka­
dar mükerrer müracaatlerde bulundum.

Bu teşebbüslerim neticesiz kaldığından, Türkiye Hü­


kümetince arada herhangi bir karar ittihaz ve bana tebliğ
edilmezse, Türkiye Mület Meclisi’nin bu hususta bir karar
vermesini önümüzdeki içtimâ devresi başında istid’â ede­
ceğim.
— 68 —
Maksadın husulü bu son müracaatimle de müyesser ol­
mazsa, müekkillerim, Cennetmekânın cenazesini başka bir
miislim memlekete nakil ve defnettireceklerdir. O vakit, bu
husustaki kararlarım, iki yıl önceki gibi, tekrar ziyaretini­
ze gelerek bildirir ve cenazenin nakli hazırlıklarıyla meşgul
olurum.
Mes’elenin nihaî halline intizâren, Cenâze’nin, yıllar­
dan beri saklandığı Cami hücresinde, bu sene sonuna ka­
dar da hıfzına müsaade buyurulmasını müekkillerim adına
ve saygıyle rica ederim.
Salih K. Nigâr

İstanbul - Ortaköy
Muallim Naci Cad. 118/3

Türkiye Büyük Millet Meclisi Riyasetine

Bu istidamın Arzıhal Encümenine havalesini saygıyla


dilerim.
Merhum Halife Abdülmecid’in cenazesini memleketine
nakil ve defin etmemize Hükümetimizin müsaadesini rica
maksadıyla ve vârislerinin vekili sıfatıyla, Başvekâlete
takdim ettiğim 3/2146 - 12. 2 1952 ve 3/17393 - 31. 10.1952
Evrak kayıtlı dilekçeler, Esasi Teşkilât Kanunumuzun 82.
Maddesi sarahat ve katiyetine rağmen, şimdiye kadar ce­
vapsız bırakıldı.

Birer sureti bu arzıhalime ilişik sözü geçen düekçele-


rimde açıkça belirttiğim gibi, adlî bir hükümle yurd dışına
sürülmüş bir suçlunun afvini dilemek için değil, siyasî bir
hükümle vatanından uzaklaştırılmış bir suçsuzun zaman
aşımına uğraması ihtimali olmayan en yüksek insan hakkı­
nı, Esasi Teşkilât Kanunumuzun 69/88/103. maddelerinin
delâletiyle, Türkiye Cumhuriyetince tasdik edilmiş olan
— 69
Birleşmiş Milletler İnsan Haklan Beyannamesinin de 10.
14. ve 16. maddeleri sarahatiyle müeyyed ve mahfuz hak­
kını, ölümünden sonra bile olsa, özyurduna nihayet kavuş­
mak hakkını tanıtmak ve saydırmak için Büyük Millet
Meclisimizin adalet ve insaniyetine müracaat ediyorum.

Merhumun eczalatılmış cenazesini Paris Camiinin bir


hücresinde yıllarca ve hürmetle barındıran Mütevelli
H ey’eti, artık mahzun sebebiyle daha fazla saklayamaya-
cağını, vârisleri başka yere nakletmezlerse, civardaki me­
zarlığa definden başka çare kalmıyacağını bildirdiğinden,
Hakka tapan Büyük Milletimizin hakiki ve hakikatli mü­
messili sıfatıyla, Büyük Millet Meclisimizin, halk hâkimi­
yetine dayanan hukuk Devletimizin hakkaniyet vecibesini
bu hususta da temin ve böylece, millî vicdanımızı tatmin
etmesini saygıyla dilerim.

Merhum Halife Abdülmecid Vârislerinin vekili

Salih K. NtGÂJEt

Hyderabad House, Loııtlon: 4. 12. 1963

Cenâze’nin Medînei - Münevverede defnini Kayınpe­


derim arzu ediyor. Bu arzusunu Hindistan Başvekiline
bildirmiş, Hindistan Hükümeti de Suudî - Arabistan Hükü­
metinden resmen sormuş, şimdi cevap bekliyoruz.

DÜRRÜŞEHVÂR

LONDON - 12. 1. 54

Kerâmet Nigâr - Ortaköy İstanbul

Suudî - Arabistan’dan resmi müsaade alındı. Cenâze


— 70 —
refakatinde Medine’ye gitmek için buraya gelebilir misi­
niz;?
DÜRRÜŞEHVÂR

T. B. M. M. - Hususî - Ankara: 29. 1. 1954

Salih K. Nigâr, Hyderabad House, LONDON W. 8.

Londra’ya hareketinizden evvel göndermiş olduğunuz


mektubu aldım. Istid’â Encümenince 11. 1. 954 de ittifakla
alınmış olan karann suretini size bu yazımla yolluyorum.
22. 1. 954 tarihinde tabı ve Millet Vekillerine tevzi
edilen bu karar, câri usule göre, bir ay müddet içinde, her-
Ivangi bir MUlet Vekili tarafından itiraza uğramazsa, kesbi-
kattiyyet ederek kabili - icra bir vaziyete girer.
İ m z a ..............

T.' B. M. M. i Istid’â Encümenince alınan karann sureti:


Dilekçe No. sı: Dilekçe sahibi: Komisyon karan:
19647/18306 Sâlih K. Nigâr

Ortaköy - İstanbul,

M. Naci Cad. No. 118/3

Düekçi: Tahnit edilerek Paris Câmiindeki bir höcreye


muvakkaten konulmuş ve sekiz seneden beri, .birgün anar
yurda nakline müsaade edüir ümidiyle, aynı yerde bekle­
tilmekte bulunmuş olan sakıt Halife Abdülmecid'in nâşının
vasiyeti veçhile Yurda nakledilerek burada defnine izin
verilmesi1 hususunda Başvekâlete sunmuş olduğu mütead­
dit istid’âların cevapsız kaldığından ve Paris Câmii Müte­
velli Hey’etinin, tezahür eden mahzur dolayısıyle, nâşın
bulunduğu yerden kaldırılmadığı takdirde, civardaki kab­
— 71 —
ristana defnedileceğini mirasçılarına tebliğ etmiş olduğun­
dan ve bu durum karşısında daha fazla intizara imkân gö­
remediklerinden ve Teşkilâtı - Esasiyye Kanunu’mn 69/88
ve 103. cü ve İnsan Hakları Beyannamesinin 10. 14 ve 16.
cı maddelerinden bahisle, Merhumun nâşının yurdumuzda
defnine müsaade edilmesini rica etmektedir.

Başvekâletin cevabî yazısında ezcümle: Talebin yerine


getirilmesinin şirndüik mahzurlu görüldüğü bildirilmekte­
dir.

Gereği düşünüldü: Miinderis Osmanlı Hânedânına men­


sup kimseler hakkmdaki Kanuna tevfikan yurt dışına çir
karılmış ve a'hireıı yabancı memlekette vefât etmiş olan
sakıt Halife Abdübnecid’in nâşının hâlen bulunduğa yer­
den alınıp Türkiye’ye getirilmesinde ve burada defnedilme­
sinde herlıangi kanuni ve siyasî bir mahzur mütâlâa, ve
mülâhaza edilemediğinden Merhumun mirasçılarına iza­
feten vekilleri tarafından bu bapta vâki taltbin kabulüne
ve mütevakkıf bulunduğu nmâmelenin de Hükümetçe ifâsı
lüzumuna ittifakla karar verildi. Karar No. sı: “852 -
Tarihi: 11. 1. 1954

(Düekçe sayısı: 118) Encümen Âzâsmın İmzalan

T. B. M. M. - Hususî A N K A R A , 14. 2.1954

Londra’dan yolladığınız mektubu aldım. Bu ayın 22


sine kadar kat’î bir ketumiyyet ve sükûnet içinde neticeye
intizar zaruridir. 22 Şubatı takip eden günde size resmî
tebligat yaptıracağım, tşte o zaman kesbi - kat’iyyet et*
nuş ve hiçbir suretle itiraza mahal bırakmamış oian^resmî
nmıvaffakıyyetten sonra diğer işler etraflıca düşünülebilir.
— 72 —
Tebligatı Imıdra adresinize göndertmeye çalışacağım.
Mümkün olmazsa bunun yapılamayacağını size telgrafla
bildiririm.
İm z a ...........

Ankara - 22. 2 1954 S: 10. 35

NÎĞ ÂR, HYHOUSE, LONDON

İŞ TAMAM GELİNİZ HÜRMETLER

İmza . \ . . . .

Ankara - 6. 3. 1954

NÎĞ ÂR, HYHOUSE, LONDON

İtiraz edlîdi Mektup postada

İmza .

T. B. M. M. - Hususî - Ankara, 6. 3. 1954

Mektuplarınızla telgraflarınızı daha dün aldım. Yapı­


lacak büyük mitinglere ısrarla davet edildiğim için gitmek
mecburiyetinde kalmıştım.
Ankaradan ayrılmadan hemen önce İstid’a Encümeni
Itaşkanını görerek, şimdiye kadar itiraz vâki olmadığını
bildirmesi üzerine, yapılacak muameleyi sordum. “ Verilen
kararın matbu nüshası müstedîye verüir. Bunun üzerine
isi id'u sahibi içişleri Bakanlığı’na, karardan bahisle bir is-
tidu verir. Bu istida münderecatmın doğru olup olmadığı
Mnciimen’den sorulur. Biz de muvafık cevabı verir ve boy­
lere mes’elcyi halletmiş oluruz.” dedi.
73 —
Bu vaziyet karşısında muamelenin tarafınızdan takibi
zaruretini görerek sizi teSgrafla davet etmiş ve o gün A n­
kara’dan ayrılmıştım.
Dün avdet eder etmez hemen Meclis’e gittim. Kırşe­
hir Meb’usu Amiral R ifat Özdeş’in buna itiraz ettiğine mut_
tali, oldum. Fakat Encümen bu hususta azimli olduğu için,
vâki itiraz üzerine, mcs’eleyi tekrar tezekkür ederek eski
kararında ısrar faziletini göstermiştir. Ancak bu vaziyet
karşısında ikinci kararın Meclis’teıı geçmesi lâzımdır. Hal­
buki Meclis 12 Mart’da intihabı tecdid kararı vererek hâ­
len birçok mühim kanunları ruzııanıeye aihbğı için bu işin
altı gün içinde müzakeresine imkân olmadığı kanaatinde­
yim.
İmza . . . .

T. B. M. M. Dilekçe Komisyonu

N o: 18306

Yüksek Reisliğe:

Sakıt ve müteveffa Halife Abdiilmecid’in nâşıyla il-


güi olarak Encümenimizden verilip 954/82 sayılı cetvelle
neşredilen 7852 N. h karara karşı Kırşehir Meb’usu R ı­
fat Özdeş tarafından, müddeti içinde, itiraz edilmiş ol­
makla bu baptaki dosya tekrar incelendi.

Encümenimiz, bahis mevzuu talebi incelerken, Hilâ­


fetin ilgasına ve Osmanlı Hânedânının T. C. memâliki ha­
ricine çıkarılmasına dair olan 431 sayıh kanunla ahiren
neşredilen ve aynı hanedanla alâkalı bulunan 5958 N. li
kanunun tahdidi mahiyyetteki hükümlerinin yalnız hayat­
ta bulunan Hânedân mensuplarına taallûkunu ve bunlar­
dan ölenler haklımda hiç bir kayıt ve sarahati ilıti.vâ etme­
diğini ve hânedân azasından bir çoğunun yurdumuzda
74 —
ııı«*«llun bulunduğunu göz önünde tutarak ve bu itibarla
ıııesbıık talebin kabulüne mânı herhangi hukukî ve siyâ­
si bir mahzurun vârit olmıyacağım da tezekkür ederek,
itiraza uğrayan ve sözü geçen ııâşuı Paris’den Yurdumu­
za nakline ve burada defnolunmasına mütedair kararı
vermişti. Bu karara matuf itirazın arzedilen sebeplerden
dolayı reddiyle mezkûr kararm tasvibi hususunun terci­
han ve müstâcelen müzakere'edilmek üzere yüksek Mec­
lisin tensibine sunulmasını saygıyla rica ederiz.

Encümen Âzâsının imzalan

LONDRA, 9. 3. 1954

İstid’a Encümeni kararma itiraz edildiğini bildiren


6. 3. 54 tarihli ve Ankara mahreçli telegram ve mektubu
okduktan sonra Prenses Dürrüşehvâr Berar Pederinin
ııâşını Paris’den Medînei-Miinevvereye taşıyacak uçağın
kiralanmasını ve Fransa’daki hazırlıklarla meşgul olmak
için yakınlarda oraya gitmemi tensib etti.

PARİS, 15. 3. 1954

İslâmî Tetebbüler Enstitüsü Umûmî kâtibine telefon


ederek Si Kuddur Gabrit’den mülakat istedim. Muhâta-
bını Âmirinin hâlen Fâs’da bulunduğunu ve onun adına gö­
rüşmeye me’zun olduğunu bildirdi. Câmi’de ziyaretine git-
Lim ve Müekkillerim tarafından Cenâze’yi tesellüme me’-
mıır olduğumu bildiren salâhiyyetnâmelerimi gösterdim.
Miiracaatimi Âmirine telleyeceğini, cevabını da bana hemen
telefon edeceğini söyledi.
— 75 —
PARİS, 18. 3. 1954

Mütevellî’nin tasvip cevabı alındı. Cennetmekân’ın na­


şı, on seneden beri gömülmeden Câmi’de alıkonmuş olduğu
için, sıra, resmî makamların nakil müsaadesini istihsâle
gelmişti. Bu uzunca muamelenin intâcını deruhte eden nü­
fuzlu avukatla bugün tekrar görüştüm ve kat’î mutabakata
vardım

PARİS, 23. 3. 1954

Resmî Makamlar’m da muvafakati te’min edildi. San-


duka’nın Paris’den Medinei-Münevvere’ye kadar nakli hu­
susunda da B. E. A. ve Aden Airvays uçak şirketlerinin
mümessilleriyle anlaşıldı.

PARİS, 25. 3. 1954

Prenses D ÜRRÜŞEH VÂR BERAR, Validesi ve bü-


yükoğluyla beraber, bugün Câmi’ye geldi. Höcrede ve bir­
likte duâ ve Cennetmekân’a vedâ ettiler.

PARİS, 27. 3. 1954

Cennetmekân’uı gelini ve torunu da bugün geldiler ve


Sanduka henüz höcresindeyken ziyaretle vedâda bulundu­
lar. Sonra sanduka ikinci bir mahfazaya yerleştirildi ve
Câmi’den alınıp hava meydanına nakledilerek gümrük de­
posunda alıkondu.

PARİS, 28. 3. 1954

Öenâze bu sabah hususî nakliye uçağına taşındı. Pren­


ses Dürrüşehvâr Berar’la Büyükoğlu son teşyi için “ Le
Bourget” ye gelmişlerdi. Kendilerine teşekkürle lıayırduâ-
— 76
Ilırım diliyorek vcdâ ettim ve Cennetmekân’ın bu son hiz­
met imle bulunabilmek ümidiyle yola çıktım.

M E D İN E l-M Ü N E VYE R E , 30. 3. 1954

Roma ve Beyrut’da birer gece geçirdikten sonra hur­


daki lıavameydanına öğleden sonra varabildik. Nizâm Haz­
retlerinin mümessilleri tarafından karşılandık. Kendilerin­
den çok yardım gördük.
Haremi-Şerif’de cenaze namazı ancak akşamüstü kı-
lıııabildi ve Sanduka “ Cennet-ül-Baki” ye alaca karanlık­
ta taşındı.
Kabir için seçilen yer taşlıktı. Sudanlı mezarcılar kaz­
makta epey güçlük çektiler. Sanduka, nihayet, salavâtla
makbereye indirildi ve, Vahhabî Mezhebi icâbı, dışarıda
hiçbir işaret bırakılmayarak taş ve toprakla örtüldü.
Dolmabahçe Sarayında dünyaya gelen, daha yedi ya­
şındayken Babasının felâketiyle inleyen, gençliği boyun­
ca aydınlanmaya çalışan, ecnebi dilleri öğrenen, millet ve
memleketine gönlünce hizmete hazırlanan ABDÜLMEi-
CİD ibni AB D Ü LAZÎZ Hân, bu yüksek emeli uğrunda
çektiği bütün acıların mânevi mükâfatını işte böyle gör­
dü, ecdâdından birine nasib olmayan İlâhî Takdir’in tecel­
lîsiyle, Resûlullâh’ın yakınmda ve Âli-Abâ’nın ayak ucun­
da defnedilmek mazhariyyetme erişti.

T. B. M. M. Dilekçe Komisyonu

Dilekçe N. sı: 18306


Ankara, 17. n. 1954

Salih K. Nigâr, Ortaköy — İstanbul

Sakıt Halife Abdülmecid’in Paris Camiinde bulunan


nâşının memleketimize getirilerek burda defnedilmesi hu-
— 77 —
susunun te’minini, merhumun mirasçıları vekili sıfatıyla
B. M. M. ine vermiş olduğumuz dilekçe ile talep etmiştiniz.
Encümenimiz, bu müracaatınızdan sonra, bahis mev­
zuu nâşm Medinei-Münevvere’de defnedilmiş olması karşı­
sında, gene eski talebinizde ısrar edip etmediğmizi öğren­
mek lüzumunu duymuş olduğundan bunu kısa bir zaman­
da bildirmenizi rica ederim.

Arzuhal Encümeni Reisi

İmza...... ....

T. B. M. M. Arzuhal Encümeni Reisliği’ne:

17. n . 1954 t. li ve 18306 N. lı yazıya karşılık

1 — Millî ve Milletlerarası temel kanunlara dayanan


talebimizin daha fazla ta’lik ve te’lıire taham­
mülü olmadığım 15. 10. 1953 t. li dilekçemle
T. B. M. M. Reisliğine arzetmiş bıdunduğuma,

2 — Mağfur ABBÜLM ECİD ibni AB D Ü LAZÎZ


Hân’ın cenazesiyse bu talihten aylarca sonra
Medinei-Münevverede defnedildiğine,

3 — T. C. Hükûmeti’nce yıllardan beri ta’lik ve te’hir-


den, siyâsî mahzur vâhimesiyle müracaatlarımı­
za dâimi muhalefetten maksûd netice nihayet
böylece lııısul bulmuş olduğuna göre,

4 — Gurbette vatan hasretiyle ölmüş bir nıa’sumun


cenâzesinden bile Anayurt Toprağı’na gömülmek
hakkını esirgemiş olanlaruı, insânî telâkkileri­
ne aykırı, zilıniyyet ve mümanaatini millî ka­
naat ve vicdanımızın hükmüne bırakarak,
— 78
5 — Mevcut şartlar altında artık yapılacak başka bir
şey kalmadığını Müekkillerim adına saygıyla
bildiririm.

Mağfûr ABDÜLM ECİD ibni ABDÜIJUZÎZ H Â N

Vârisleri vekili
Salih K. Nigâr

S ON
FER İD U N F Â Z IL TÜ LB E N TÇ İ:

Fiatı

Barbaros Hayrettin Geliyor ............................. 600


Büyük Türk Zaferleri ....................................... 400
Cem Sultan ....................................................... 750
Hurrem Sultan ................................................. 750
Istanbulun Fethi ............................................. 750
Kahramanlar Geçiyor 1......................................... 400
Kahramanlar Geçiyor I I ........................................ 400
Kahramanlar Geçiyor I I I ...................................... 400
Kanuni Sultan Süleyman ................................... 1250
(îsmanoğullan ................................................. 1500
Sultan Yıldırım Bayezid ................................... 600
Sultanların Aşkı ................................................. 600
Sah İsmail .......................................................... 1000
Sanlı Kadırgalar ................................................. 750
Şehitler .............................................................. 400
Turgut Reis ....................................................... 600
Yavuz Sultan Selim Ağlıyor ............................. 1000

M. T U R H A N T A N :

Akımlan Akına .................................................... 750


Cengiz Han .......................................................... 750
Cinci Ihını .......................................................... 750
Safiye Sililini ....................................................... 750
Tarihten Fıkralar ................................................ 600
Timur leıılı . ...................................................... 750
Türk lor İçin Söylenen Büyük Sözler .................. 250
Viyana DÖnüıjü .................................................... 750
N İH A L ATSIZ

Deli Kurt (Tarihi roman) 600

T A R İH ve H Â T IR A T

Cinnet Müstatili (N . F. Kısakürek) ... 300


Eski Zaman Kadınları Arasında (Örik) 300
Gazi Gemilerimiz (C. Saraçoğlu) ...... 50
Harp Hatıralarım I (A li İhsan Sâbis) 250
i* »» 11 »» ............ 500
>» »> v* »» .................. 750
İttihat ve Terakki içinde Dönenler
(G. Vardar - S. N. Tansu) Ciltsiz ...... 1000
>» Ciltli 1250
Kahraman Denizcilerimiz
(Cemalettin Saraçoğlu) ....................... 100
Muhammed Bin Murad - Han
(Fatihin Derunî Hayatı) N. Araz ....... 250
Osmanlı Saraylarında Harem Hayatı 500
Resimli Osmanlı Tarihi Ansiklopedisi 1250
Sivas Kongresi (V. Cem Aşkun) .......... 500
Soğuk Harp (Abdülâhat Akşin) ...... 500
Tarihî Odalar (H. Şehsuvaroğlu) ....... 300
Taht Uğruna Baş Veren Sultanlar ....... 500
Türk İnkılâbına Bakışlar (Pcyami Safa) 500
Türk Güreşi (İsmail Habib Sevük) 250
500
Türkiye Tarihi (E. B. Şapolyo) 1000

You might also like