Professional Documents
Culture Documents
YAYINA HAZIALAYAN
NERMİN KETENCİ
DÜZELTİ
NURTEN TUÇ
KİTAP TASAAIMI
YETKİN BAŞARIR
TASAAIM DANIŞMANLlel
BEK
1. &ASIM
KASIM 2007, İSTANBUL
YAYIN YÖNETMENİ
ÇA�ATAY ANADOL
GIORGOS MAVROMMATIS
ÇEVİRİ
BERİN MYİSLİ
KitapvAYINEVi
İÇİNDEKİLER
TÜRKÇE BASKI İÇİN ÖNSÖZ 7
ÖNSÖZ 9
GİRİŞ 13
BİRİNCİ AYRIM
İKİNCİ AYRIM
JV- KALKANCA 41
V- KALKANCA0DA EGİTİM 65
VII- SONUÇLAR 94
EK 98
NOTLAR 104
KAYNAKÇA 130
TÜRKÇE BASKI İÇİN ÖNSÖZ
2004 sonbaharında, çalışmamın Yunanca yazımını bitirmeden ön
ce Türkçe baskısını hayal etmeye başlamıştım. Türkiye'de akademik çevre
lerden olsun olmasın kitabın pek çok okura ilginç geleceğine inanıyordum.
Bu nedenle, Kalkanca'nın Çocuklan adıyla Türkçeye çevrilerek yayınlandı
�ını görmek bana çok büyük mutluluk ve gurur veriyor.
Roman olarak tanımlanan, Batı Trakya'da yaşayan Türkçe konuşan
Müslüman Yunan vatandaşlarını inceleyen bu çalışma hem güneydoğu
Avrupa'daki Roman araştırmaları alanında, hem de Batı Trakya'daki Türk
M üslüman azınlık hakkında süregelen tartışmanın içinde yer alıyor. Kal
kanca 'nın Çocuklan nın, yıllardır gerek Türkiye, gerek Yunanistan, gerekse
'
KALKANCA'NIN ÇOCUKLAR! 7
telik Türkiye ile Yunanistan'ın yer aldığı dünyanın şu köşesinde Çingene
ler, kimlik, haklar, milliyetçilik vb. gibi konular, kural olarak "dikenli" ko
nular. Bunlara değinmekte ve daha da önemlisi bunları kavramakta ben de
zorlandım ve ne kadar başarılı olabildiğim konusunda hala şüphelerim var.
Burada Türkiyeli okura yapacağım öneri -özellikle insanları "biz
ler" ve "ötekiler" olarak değerlendiren, onları prefabrik kutularda (örneğin
milli kimlik) sınıflandıran ve herkesin "değeri" hakkında hazır ve net bir
imgeye sahip olmakta ısrarlı okura- kendisini aşmaya çabalaması ve kita
bı, başından itibaren "ötekiler"e değer ve hak vererek okumaya çalışması
dır. Bu şüphesiz, arayış içindeki insana fayda sağlayacak zor bir egzersiz
dir. Sonuçta okur, niyetlerine, zahmet ve cesaretine bağlı olarak, ya "öteki
ler"in de hakkını "görmeyi" başaracak ve dolayısıyla onlara bir adım daha
yaklaşacak, ya da başlangıçtaki tutumunun haklılığını pekiştirecek ve mut
lu olacaktır.
Sevgili dostum Herkül Millas Türkçe basılmasını önermeseydi, tabii
Çağatay Anadol da bu öneriyi kabul etmeseydi, bu kitap var olmayacaktı.
Her ikisine de yürekten teşekkür ederim. Aynca, bu çalışmayı Yunancadan
Türkçeye çeviren sayın Berin Myisli'ye, mükemmel çalışması için fotoğraf
çı Konstantinos Nikiforu'ya ve Türkçe baskıya katkıda bulunan Miranda
Terzopulu ile Eleni Fotiu'ya da çok teşekkür ediyorum.
GIORGOS MAVROMMATIS
SEIANİK, 2007
KALKANCA'NIN ÇOCUKLAR! 9
ki de olaylar bu şekilde gelişmeyecekti. Eğer o bana güvenip yardım etme
seydi, ciddi sorular sormama katkıda bulunmasaydı, bu yolu tutmayacak
tım. Eğer o bana girmem için kapıyı, görmem için pencereleri açmasaydı ...
Her şeyden önce Kalkancalıların onayı ve işbirliği olmasaydı, bu çalışma
yapılamazdı. Katkılarından dolayı onlara yüreğimin derinliklerinden teşek
kürlerimi sunarım.
Aynca Trakya azınlık okulları eski koordinatörü sayın Mihalis Lam
bakis, okulun eski ve yeni müdürleri sayın Ahmet Arnavut ve Ahmet
Emin, Kalkanca okulu müdür yardımcısı sayın Dimitris Dalianis ve okulun
bütün öğretmenlerine değerli yardımlarından dolayı çok teşekkür ederim.
Araştırmanın ilk aşamasında Tasos Liambas ile ve kaleme alırken
Sevasti Trumbeta ile yaptığım söyleşilerden çok yararlandım; değerli katkı
larından dolayı teşekkürlerimi sunuyorum. Ayrıca, işbirliği sayesinde, be
ni eğitim dışında başka konuları da incelemeye ve böylece mekan hakkın
da genel bir fikir sahibi olmaya iten Nikos Marantzidis'e de teşekkür ede
rim.
Fotini Tsimbiridu, Eva Politu, Miltos Pavlu, Miranda Terzopulu ve
Antigoni Papanikolau, bu alanı ve araştırma türünü çok iyi bildikleri için
metni okuyup çok değerli yorumlarda bulundular. Metin açısından önem
li bir başka katkı da, Konstantinos Tsitselikis, Kostas Magos, Grigoris Pas
halidis ve Alekos Georgopulos'un farklı bakış açılarına sahip yorumlarıydı.
Son olarak, bu çalışmanın şu anki haliyle yayınlanmasına çeşitli şe
killerde katkıda bulunan herkese teşekkür ediyorum.
GIORGOS MAVROMMATIS
SEIANİK, MAYIS 2004
10 ÖN SÖZ
GİRİŞ
lan araştırmasını temel alan bu çalışmada kullanılan terim ve ge
KALKANCA0NIN ÇocUKLARI il
Bu grubun fertleri benimle iletişim kurmayı kabul edip, daha son
ra sürekli iletişim içinde olmak isterken, "düşkünler" grubuyla temasa geç
memi sistemli bir şekilde kibarca engellemeye çalışıyor, onlarla iletişimi
yasaklıyorlardı. "Elit" kategorisindeki bu insanların bölge hakkında müm
kün olduğunca daha "nezih" bir görüntü sunmayı ümit ettikleri belliydi.
"Düşkünler" grubuyla iletişim kurmak için daha fazla ısrar etmedim, çün
kü bu ısrarımın "elit" grubu fertlerinin, temsilcilik sıfatını şüpheli konuma
düşüreceğimi fark ettim ve aynı zamanda yarattığım iletişim ağının bozul
masından çekindim.
Bütün bilgi kaynaklarım, 15 ile 60 yaş arası erkeklerdi;' bunlar be
lirli kahvehanelerde vakit öldüren ve Yunancaya hakim kişilerdi. Bir mes
lekleri vardı (hamal, küçük tüccar, müzisyen, mezbaha işçisi, konfeksiyon
işçisi, şoför, zanaatkar, memur vb.) ve oldukça istikrarlı bir gelir sahibiydi
ler. Çeşitli siyasi gruplara mensuplardı, bazıları siyasetle fiilen uğraşıyor
du. Kimileri okul meclisinde meclis üyeliği de yapmıştı. Hemen hemen
hepsi, yerleşim bölgesi kurulduğunda buraya gelen ailelerin fertleriydi.
Dindar oldukları anlaşılıyordu; ancak bazı dini vecibelerin yerine getirilme
sinde esnek davranıyorlardı. Her vakit namaz kılmıyorlardı, ara sıra küçük
miktarlarda alkollü içecek tüketiyorlardı, kadınların başlarını örtmemesini
kabul ediyorlardı ve dini vecibelere mutlak surette itaat etmeyi sert bir şe
kilde yargılıyorlardı. Özel görünüm, kıyafet ve davranış biçimine sahip ba
zı fanatik dincileri marjinal bir fenomen olarak görüyor, bunları benimse
miyorlardı. Aynı şekilde, ayyaş, hırsız ve tembelleri de yargılıyor, "ahlaksız"
buluyorlardı. Bölge nüfusunun yaklaşık l/J'ünün bu yaklaşımı paylaştığı
na inanıyorum.
Kural olarak belli bir taslak içinde, bazen de tamamen serbest yapılan
sohbet/mülakatların çoğu, yerleşim bölgesindeki bir kahvehanenin müda
vimleriyle gerçekleşti. Sohbetler istenen bilgiler alınıncaya kadar devam etti.
Araştırmacı sıfatım ve sorularımın amacı baştan bildirilmişti. Kullanılan dil
genellikle Yunancaydı, ara sıra Türkçe konuşulduğu da oluyordu.3
Başlangıçta, sınıfta öğrencilerin gözlemlenmesi sırasında meydana
gelen ufak tefek bazı aksilikleri saymazsak,4 araştırma boyunca öğretmen
ler, öğrenciler ve ebeveynlerle olan iletişim çok iyi ve sorunsuzdu.
12 GiRiŞ
İki kısım ve yedi bölümden oluşan çalışmanın ilk bölümünde, sos
yal izolasyon konusunda uluslararası ve özellikle Avrupa platformunda ya
pılan tartışmalar gözden geçiriliyor. "Sosyal izolasyon" teriminin "yoksul
luk" terimi ile ilişkisi ve gelişimi sunuluyor ve sosyal izolasyonun sosyal
haklarla ilişkisine değiniliyor.
İkinci bölümde, modem eğitimin üretimde ve sosyal aktörlerin
zenginliğe ulaşmasında oynadığı role ve siyasi-sosyal gelişmelere eşit katı
lım konusuna kısaca değinildikten sonra, yoksulluk, sosyal izolasyon ve
düşük eğitim arasındaki ilişki inceleniyor. Günümüz Yunanistanında azın
lık grupları çocuklarının eğitimsel izolasyonunun şekli ve derecesi sunulu
yor, eğitim eşitsizlikleri ve izolasyonu ile mücadelede okulun rolünün ve
imkanlarının kısıtlanmasına yol açan sebepler tespit ediliyor.
Üçüncü bölümde, araştırma konusu nüfusun da bir bölümünü
oluşturduğu Trakya Müslüman azınlığının genel bir tanıtımı yapılıyor. Nü
fus, anadiller, ekonomik faaliyetler, milli bilinç gibi konulara değinildikten
sonra genel hatlarıyla azınlık eğitimi ve özellikle eğitim kurumunun tarih
çesi, hukuki statü, iki dilde eğitim, uygulanan müfredat ile Türkçe ve Yu
nanca kısmındaki okul kitapları inceleniyor. Böylece araştırmanın birinci
ve daha teorik olan kısmı tamamlanıyor.
İkinci kısmın başlangıcını teşkil eden dördüncü bölümde, sohbet
lerden alıntılarla bölge tarihi ve halkın kimlik sorunu irdeleniyor. Mesken,
eğitim, iş, sigorta, sağlık durumları detaylı olarak anlatılıyor; bölgedeki in
sanların farklılaşma ve sınıflandırılma şekli ele alınıyor ve Türk ile Yunan
milliyetçiliğinin oluşturduğu rekabet ortamında Kalkanca halkının siyasi
tavrı (katılım/izolasyon) inceleniyor.
Beşinci bölümde Kalkanca çocuklarının eğitimi inceleniyor. Okul
öncesi eğitime, yerleşim bölgesindeki okulun tarihine, hukuki statüsüne
kısa bir bakıştan sonra, eğitim malzemesinin kullanımından ve müfreda
tın uygulanışından kaynaklanan sorunlar aktarılıyor. Öğrencilerin, ders sa
atlerinin kısıtlı olması ve eğitim personelinin tavrı sonucu oluşan okul per
formansları yorumlanıyor. Ana teması, eğitim izolasyonu ve yol açtığı sos
yal izolasyona bağlı öğrenci kaybı olan bu bölümde ayrıca, eğitimin terki ve
cinsiyet arasındaki ilişki inceleniyor. Son olarak, Kalkanca çocuklarının il-
KALKANCA'NIN ÇocUKLARI
kokuldan mezun olduktan sonra takip ettikleri yön ve çocuklarla ebeveyn
lerin eğitim konusundaki genel tutumları sunuluyor.
Altıncı bölümde yerleşim bölgesinin, araştırmanın ikinci aşamasın
da, yani yedi yıl sonraki görünümü sunuluyor ve eğitim alanında kaydedi
len değişiklikler tartışılıyor. Yedinci bölümde ise sonuçlar yer alıyor.
GiRiŞ
BİRİNCİ AYRIM
BİRİNCİ BÖLÜM
TERİMLER
osyal izolasyon terimi, Fransa'da 1965 sonrasında, zengin ülkeler
KALKANCA0NIN ÇocUKLARI
müzde yoksulluk sorununun tanımında ve mücadelesinde insanların dün
ya görüşleri önemli bir rol oynuyor.9
Siyasetçilerin ve bilim adamlarının 1975-1995 döneminde yoksul
luk sorunuyla yoğun bir şekilde ilgilenmesinin nedeni, burjuva toplumu
nun orta tabakasının arhk yoksulluktan doğrudan etkilendiğinin, yoksul
luk sınırına yakın yaşadığının ve hatta bunun ara sıra değil, uzun zaman
dilimleri boyunca sürdüğünün tespit edilmesidir.
Yoksulluk ile ekonomik eşitsizlik arasında net bir fark vardır. Ta
nımlar birbirine yakındır, ancak birbirinin yerine kullanılamaz. Yoksulluk
geleneksel olarak tanımlanmış sınırın altında kalan bir yaşam standardını,
eşitsizlik ise gelir sınıfları arasında mevcut olan farkları ifade eder (Balour
dos 1991: 107). Gelir dağılımının eşitsizliği yoksulluk olduğu anlamına gel
meyebilir. Eşitsizliklerin giderilmesi için yapılan müdahaleler yoksulluğun
azalmasına yol açmaz.
Yeni yoksulluğun özellikleri ve yeni yoksulların modem toplum ya
şamına katılımdan men edilmeleri ile ilgili yorumlar,'0 daha geniş ve daha
modem, yeni bir tanımın oluşumuna yol açar. Yoksullukla ilişkili, ancak
çok daha karmaşık yeni bir fenomen meydana gelmiştir; bu fenomenin
okunması ve yorumlanması için yeni bir terminoloji gerekir. Yeni terim
"sosyal izolasyon"dur.
Sosyal izolasyon teriminin teorik zemini, "yoksulluk nedir?" ve
"yoksullar kimlerdir?" soruları tartışılırken ortaya çıkan iki alternatif görüş
ten birinde aranabilir (Messu 1996: 179). Buna göre, yoksulluk çok ciddi
bir toplumsal çatışmanın semptomu olarak meydana gelir. Tehdit, toplu
mun iki ayrı dünyaya ayrılmasından kaynaklanır: Kalkınma ile sosyal koru
madan faydalananların dünyası ve terk edilmişler dünyası."
Sosyal izolasyon terimi ilk kez 196o'lı yılların ortalarında Fransa'da
kullanılır," çoğu araştırmacıya göre sosyal izolasyon tarhşması ı97o'li yıl
ların başında Fransa'da Lenoir'ın yorumlarıyla başlar. Lenoir yoksulluktan
daha karmaşık olan bir mahrumiyet durumunu anlatmaya çalışır, ancak te
rim net değildir.'1 Dikkat çekici olan nokta, bu ilk ifadede izolasyon ile is
tihdam arasında belirgin bir bağlantının kurulmamış olmasıdır, halbuki
çok kısa bir süre sonra izolasyon ile ilgili tarhşmada istihdamdan izole ol-
KALKANCA'NIN ÇOCUKLAR!
Robbins'in yorumuna göre (1993), sosyal izolasyon "uzun süre iş
siz, evsiz kalma, -daha da geri giderek- yetersiz öğrenim veya eğitimden
dolayı başlayabilir; ırk, cinsiyet, yaş veya dine dayanan ayrımcılıktan dolayı
başlayabilir; büyük bir demografik, teknolojik veya çevresel değişimden
kaynaklanabilir. Faktörlerin kombinasyonu her insan için farklı olabilir ve
sürekli değişime uğrayabilir. Bir gün kaçınılmaz bir zorluklar ve dezavan
tajlar yumağının içinde bulunan insanlar, ertesi gün, kendilerine topluluk
yaşamına tam bir katılım sağlayacak kapıyı tekrar açacak olan iş veya mes
keni bulabilirlern.
Böylece sosyal izolasyon terimi, yoksulluk terimini genişletir ve ço
ğu kez ikame eder; çünkü modem yoksulluk, kaynak yokluğunu, sosyal
haklann sınırlı kullanımını, iş piyasalan ve güç merkezleri ile zayıf bağları
ve gayri resmi ağların azalan güçlerini kombine ettiği için "yoksullukn ar-
·
KALKANCA0N I N ÇocUKLARI 21
Proje koordinatörü Room (1992: 14-18) şunlara değiniyor: "Bura
da sosyal izolasyon öncelikle sosyal haklara bağlı olarak tanımlanır ( . . . ) .
Sosyal izolasyon sosyal hakların reddi -veya gerçekleşmemesi- olarak in
celenebilir. Kasti olsun veya olmasın, (sosyal haklara) erişimin sınırlandı
rılması bir izolasyon teşkil eder. Vatandaşlar gerek imkanları olmadığı
için, gerekse bilinçli seçimleri olarak haklarını kullanmada başarısız ola
bilirler. Söz konusu seçim önceki izolasyonların ürünü ise, -eğitimden,
bilgiden vb- bu da erişimin engellenmesi olarak değerlendirilir".
Bu durum kişisel başarısızlıklara veya bireylerin beceriksizliğine
bağlanamaz. Aslında sosyal izolasyon, vatandaşlık kavramına ve dolayısıy
la demokratik bir şekilde örgütlenen topluma bir tehdittir.
KALKANCA'NIN ÇocUKLAAI 23
devletin vatandaşları için düzenlenmişse de, ilgili hakların, bir ka
nunla, o ülkede yaşayan yabancıları da kapsayacak şekilde genişle
tilmesi mümkündür).
Sosyal hakların anayasada sağlanmış olması, kural olarak, mah
keme yoluyla bir sav ileri sürmeye olanak vermez; sosyal haklan ya
salaştıran anayasal hükümlerin kanuni içeriğini aktifleştirmek, elle
tutulur hale getirmek ve uzmanlaştırmak için genelde yasa koyucu
nun aracılığı gerekir. Bunun sebebi, bu hakların konusunun ta ken
disidir; devlet tarafından verilen yaşamsal mal veya hizmetler söz
konusudur ve bunlar kaynak ve gelirlerin yeniden dağıtımını, aynı
zamanda gerekli parasal veya başka araçların verilmesini sağlayacak
gerçek bir imkanın26 var olmasını gerektirir. Bu anlamda, anayasa
ca hüküm altına alınan bir sosyal hakkın içeriğinin gerçekleşmesi,
olanaklar dahilinde söz konusudur.
Devlet iktidarını ve özellikle yasa koyucuları, anayasa hükümle
re uymaları ve anayasa ile sağlanmış sosyal hakların aktifleştirilme
si ve gerçekleştirilmesi için zorlama imkanı mevcut değildir.
Sosyal hakların kanuni içeriği "esnek ve geneldir" ve bunlara da
yanarak insana sağlanan koruma, sosyopolitik güçlerin karşılıklı
ilişkisi ile gerçekleşir.
"Hakların yer aldığı liberal alan,28 her insanın hak sahibi olduğunu
tanımakla birlikte, belirli insan kategorileri ve belirli haklar için
temkinli davranmaktadır. Böylece, Avrupa Birliği üye devletlerinin
milli mevzuatlarında ve aynı zamanda Avrupa mevzuatında, 'vatan
daşın' haklan farklı, 'her insan'ın haklan farklıdır. Başlı başına ta
biyet veya vatandaşlık kavramı, insan haklarının bütünlüğü prensi
binin prima facie (ilk bakışta) ihlali, 'insan' kavramının ihlalidir."
Ayrıca, liberal alan, belirli konuların milli bir önemi olduğunu tanı
maktadır. Her ne kadar, kural olarak, liberal alan için insan özdeğeri, daha
doğrusu hakların özdeğeri pazarlık konusu edilmese de -insanın daima ta
nımlamaların dışında ve üzerinde kaldığı, dolayısıyla milli tanımlamaların
da dışında kaldığı görüşüne rağmen- devletin siyasi önem atfettiği bazı ko
nularda, liberal alan bazı hak ihlallerine karşı kayıtsız kalabilir, görmezden
gelebilir ya da haklı bulabilir hatta bir fayda sağlayabilir. Azınlıklar bu tarz
muamelenin muhatabı olabilir.
Sosyal hakların (göreli veya mutlak) kesin bir şekilde tanımlanarak
mutlak bir şekilde uygulanması, "yararlı" veya "olanaklı" olma mantığı ta
rafından sınırlanabilmektedir. Bir haktan yararlanmak, belirli bir parasal
değeri olan ve pazar mantığına dahil bir ürünün veya hizmetin "tüketimi",
yani "kullanımı" anlamına gelmekte, sonuçta, bir hakkın kullanımı hem
ekonomik hem siyasi bir anlam içerebilmektedir (Tsaousis 1998: 107).
KALKANCA'NIN ÇOCUKLAR!
SoN YoRUMIAR
Sosyal izolasyon29 hakkındaki taraşmayı önemli gördüğümüz yo
rumlarla tamamlıyoruz.
Sosyal izolasyon, yani bazı insanların örgütlü toplum tarafından
paylaşılan mallara erişimden men edilmesi, yeni bir fenomendir.30
Sosyal izolasyonla yoksulluk iki farklı kavramdır, birbirine bağlıdır,
fakat örtüşmez. Yoksul bir kişi mutlaka izole edilmiş anlamına gelmez, zi
ra kamu servetine erişimi olabilir, diğer yandan izole edilmiş bir kişi yük
sek ihtimalle yoksuldur veya yoksullaşacaktır.
Yoksulluk kavramından sosyal izolasyon kavramına geçiş, sorunun
ekonomik bir zeminden, geniş boyutlu bir zemine (otovizyon -haklar
sosyal olaylara �tıhm vb.) geçişi anlamına gelir. Sosyal izolasyon kavramı,
özellikle batı Avrupa'da gelişmiş olduğu şekliyle, sosyal devlete mutlak bir
şekilde bağlıdır ve aslında bu çerçeve haricinde var olamaz.3'
Sosyal izolasyon derecesi, yani genel ve kamusal servetin kullanılış
derecesi kişiler ve gruplar arasında değişir. Bu tesadüfi bir olay değildir,
çünkü bazı gruplar kamu servetini absorbe etmede daha fazla olanağa sa
hiptir. Bazı grupların ise kanunen bundan men edildiğini görürüz, örne
ğin göçmenlerle mülteciler kamu servetinin belirli alanlarına dahil olamaz.
Bazı gruplar dolaylı olarak men edilir, örneğin azınlıklar niteliklerini dik
kate almayan veya daha düşük kaliteye sahip bir sistemde eğitim görmek
zorundadır. Başka bazı gruplar da kamu servetinden yararlanmak için kı
sıtlı olanaklara sahiptir, örneğin engelli bir kişinin kamu servetine erişimi,
gerekli koşullar oluşturulduğu takdirde mümkündür.
Sosyal izolasyonla mücadele karmaşık ve zor bir konudur, zira bu
şekilde mağdur olan kişiler aynı zamanda, büyük oranda, siyasi gelişmele
re eşit bir şekilde katılımdan da men edilirler. Böylece bir kısırdöngü olu
şur; temel kamu ürünlerine ulaşma yetersizliği siyasi kararlara eşit katılı
mı imkansız hale getirir ve bu durum sosyal entegrasyon ile ilgili olumsuz
etkenlerle efektif mücadeleyi engeller; bu ise kamu servetinin kullanımın
da eşitsizlik yaratır. Böylece döngü tamamlanır ve yinelenir.32
EGİTİM
vrupa'da eğitim Aydınlanma döneminden itibaren insanlığın en
KALKANCA'NIN ÇOCUKLAR!
mazlık (altyapı, binalar, personel, müfredat, kaynaklar), diğer yandan de
taylı programlarla çalışma mekanının ihtiyaçları arasındaki kopukluk ön
plana çıkıyor.
Yaklaşık aynı dönemde (197o'li yılların başı) eğitimin yoksulluk ve
eşitsizlikle mücadelede oynayabileceği rol hakkında kuşkular da tarhşma
ya dahil oldu.2 Ancak birçok araştırmacının vardığı en önemli sonuç, eği
tim sisteminin sorunlarının nihayetinde sosyal sorunlar olduğu ve sadece
okul duvarları içinde çözülemeyeceğiydi (Husen 1991: 26).
KALKANCA'NIN ÇOCUKLAR!
mayan eğitimin söz konusu ürüne sınırlı bir erişim anlamına geldiğini ve
sosyal izolasyonla sonuçlandığını gözlemleriz.
Kamu okullarında zorunlu öğrenim gören çocukların kullandığı
kaynağın her ülke için ayn olduğu gözlemlenmiştir.. Kongidou, Tressou
Mylona ve Tsiakalos'un (1993: 4-5), bir insan ne kadar az kamu kaynağı
massediyorsa, yoksullaşma riski o kadar yüksektir gözleminden hareketle
kamu kaynağı kullanımının gelecek için bir garanti olduğunu söyleyebili
riz. Bazı çocuklar ortaöğretime devam edebilirlerse, hatta üniversite öğre
nimini de tamamlayabilirlerse, kamu kaynaklarından çok daha büyük bir
tutar kullanırlar.
Sosyal izolasyonun eğitim eksikliğine, eğitim eksikliği ise kademe
li olarak sosyal izolasyona sürükler,9 diğer yandan eğitimden izole edilme
durumu bütün toplum için kaynak kaybıdır.
KALKANCA'NIN ÇOCUKLAR!
işbirliğinde bulunarak gerçekleştirebilir (Swandener 1999: 162-172, Tsi
akalos 2000: 89-97). Okulun bu olanakları belirli dönemlerde olumlu, öl
çülebilir sonuçlar doğuran belirli uygulamalarla kanıtlanmıştır.'4
Ancak, okulun bu müdahalesinin kurumsal ve eğitmen inisiyatifle
ri düzeyinde sınırlan vardır. Bu durum, özellikle azınlık çocukları söz ko
nusu olduğunda geçerlidir. Bu çocuklar (okul içinde ve dışında), hakim
olan grupların vahşi ve açık ırkçı tutumlarıyla karşı karşıya kalmaktadırlar
(Tsiakalos 199 9: 49) . '5
Okul, öğrenimin terk edilmesine yol açan sosyoekonomik ve kültü
rel sebeplere yönelik çok az müdahalede bulunabilir ve muhtemelen sınır
lı bir haşan elde eder (Lariou-Dretaki 1993: 205).
Eğitimin yoksullukla ilişkisi oldukça karmaşıktır ve geniş bir ne
densellik kümesi söz konusudur. Eğitimin gelişmesi ve yayılması, eğitim
araçlarının eşit ölçülerde dağılımı, gelirin eşit dağılımına yol açamaz (Ka
ragiorgas vb. 1990, cilt B': 333). Bireylerin gelecekteki üretimlerini ve refah
larını engellemekle kalmayıp, özgürlüklerini ve haysiyetlerini, hatta de
mokrasinin işleyişini de zedeleyen izolasyon, farklılıklan'6 dikkate almayan
veya düşük kaliteli bir eğitim sisteminde öğrenim görmek zorunda kalan
çocuklara darbe vurmaktadır (Kongidou, Tressou-Milona ve Tsiakalos
1993 = 5)·
Farklı özelliklere sahip çocukların (göçmenler, azınlıklar vb.) kabu
lü için gerekli altyapı ve teknik bilginin oluşturulması ile ilgili siyasi irade
eksikliği, toplumda ve eğitimde baskın olan bazı güçlü inançlar (örneğin
engelli çocukların eğitim görmesinin gerekli olmadığı gibi yaklaşımlar)
izolasyona temel oluşturur. Ayrıca Avrupa'da eğitimin "normal" mesai sa
atlerinde ve bütün çocukların kolayca erişebileceği okul binalarında verildi
ği'7 yanılsaması buna eklenebilir.
Okul, bütün öğrencilere eşit bilgi ve beceri verdiğine göre, özel
gruplar ve azınlık çocuklarının sosyal ve kültürel adaptasyonu için faaliyet
gösterme olanağına sahip olduğu anlaşılmakla beraber; okul, felsefesi ve
tarzıyla fiilen güçlü bir sosyal izolasyon mekanizması halini almaktadır.
Bütün çocukları bünyesine kabul edip, tutmayı başaramamakta ve bütün
grupların, kendilerine denk hizmetleri almaları için gerekli koşulları ve
KALKANCA'NIN ÇOCUKLAR! 33
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
BATI TRAKYA'DA
MÜSLÜMAN AZINLIK
G ENEL ÜIARAK
ugün Bah Trakya olarak tanımlanan bölgede Türkçe konuşan Müs
KALKANCA'NIN ÇocUKLARI 35
ki azınlıklarla ilgili sözleşme metinleri (örneğin Lozan Antlaşması -özel
likle, özel ve devlet okullarında azınlık eğitimi olanağı ve devletin azınlık
eğitimini finanse etme yükümlülüğünü düzenleyen 40. ile 41. maddeler ve
1968 Türk-Yunan Eğitim Protokolü) ve milli mevzuat çerçevesidir (Anaya
sa ve bütün ilgili kanunlar) ."
Bugün Trakya'da bulunan yaklaşık 220 adet azınlık ilkokulunda'3
yaklaşık 6 .500 öğrenci okumaktadır. Bunlar azınlık öğrenci nüfusunun
neredeyse tamamınıdır, zira hemen hemen bütün Müslüman azınlık men
supları çocuklarını azınlık okullarına göndermeyi tercih etmektedir.'4 Azın
lık ilkokulları haricinde, biri Gümükine, diğeri İ skeçe'de olmak üzere iki
azınlık ortaokulu ve lisesi ile biri Gümükine'de, diğeri Ehinos İskeçe'de
olan iki imam hatip okulu -dini ortaokul ve liselere eşdeğerde eğitim ku
rumlan- mevcuttur.
Trakya'daki bütün azınlık okulları özel okul olarak değerlendirilir,
bunlarla ilgili hukuki statü ise devlet ile özel eğitime yönelik olan hüküm
lerin özel bir bileşiminden oluşur.'1
Trakya azınlık okullarında müdür, Müslüman azınlık mensubu
dur, müdür yardımcısı ise Hıristiyan çoğunluktandır; bütün azınlık okulla
rında öğrencilerin okul harcı yahrması gerekmektedir (daha geniş bilgi için
bkz. Aşağıda bölüm 5 - 3 - 3) ·
Trakya'nın bütün azınlık okullarında iki dilli bir eğitim sistemi uy
gulanır; buna göre, eğitim saatleri açısından neredeyse eşit ağırlıkta Yu
nanca ve Türkçe kullanılır (Türkçe, azınlık okulu eğitim saatleri açısından
% 53, Yunanca ise % 47 oranındadır). Bütün eğitim süresi boyunca Yunan
ca ile Türkçenin kullanım oranı sabit olarak korunur. Aslında çift yönlü bir
dil programıdır; bu program çerçevesinde iki dil sadece dil dersi olarak öğ
retilmemekte, aynı zamanda teorik ve pozitif bilimlerin öğretimi için de
kullanılmaktadır ve bu durum Trakya'da kullanılan modeli Baker tarzı
(1993: 153) gelişimci ve güçlü şekle sahip iki dilli eğitim modellerine dahil
eder (Sella-Mazi 1997: 393). Trakya azınlık okullarında uygulanan model,
iki dilde (Türkçe-Yunanca) öğrenim amacını gütmektedir. Böylece, okula
anadilleri Türkçe olarak gelen çocukların Türkçesini geliştirmekte (geli
şimci koruma) ve aynı zamanda, bütün azınlık öğrencilerinde, okula gel-
KALKANCA0NIN ÇOCUKLAR! 37
na dayanması gerektiğinin savunulması çarpıcı bir örnektir (Vakalios 1997:
58). Buna paralel olarak, bu kitaplarda Türkler ve Türk medeniyeti hakkın
da çok olumsuz söylemler bulunmaktaydı (Flouris ve İvrinteli 2000). 2000
yılından bu yana özellikle azınlık okullarında okuyan çocuklar için yazılmış,
çocukların farklılıklarını dikkate alan kitaplar kullanılmaktadır.
Azınlık ve azınlık eğitimine ilişkin çalışmamızı genel bir tespitle ta
mamlıyoruz. Trakya' da ve başka herhangi bir yerdeki20 azınlık meselesi as
lında iktidar ilişkileri meselesidir. Muhtelif olaylar aslında iki grup/kutup
arasında, belirli bir konjonktüre! egemenlik şeması içinde, alan genişletir
veya en kötü ihtimalle daralmasını önlemeye çalışırken geliştirilen çok bo
yutlu bir "diyaloğun" unsurlarıdır. Çoğunluktan bariz şekilde farklı özellik
lere sahip olan azınlık grup, iktidardan yoksundur ve dolayısıyla normları
belirleyemeyen ve başkalarına kabul ettiremeyen taraftır.
KALKANCA
KALKANCA'N I N ÇocUKLARI
1981 sayımına göre Kalkanca/lfestos'un nüfusu 4.568 kişiden oluş
maktaydı, 1991 sayımında ise bu rakam 1.285 kişiye düşmüştü. Nüfusta
meydana gelen bu önemli azalma, işsizlikten kaynaklanan iç ve dış göçe
bağlıdır. Komotini Belediyesi'nin varsayımlarına göre, 1996 yılında bölge
de yaklaşık 2.500 kişi yaşamaktaydı ve çoğu belediye sakini değildi.
Kalkanca/lfestos sakinlerinin hepsi Müslümandır. Nüfusun he
men hemen tamamının anadili ve günlük konuşma dili Türkçedir,9 Yu
nanca ise ikinci dil olarak konuşulur ve yeterliliği kişiden kişiye değişir.
KİMLİK TARTIŞMASI
Kalkanca sakinlerinin milli (etnik)-kültürel kimliği konusu, Trak
ya'daki Müslüman Çingenelerin10 tarihi ve kimliğine ilişkin geniş siyasi ve
bilimsel tartışmanın bir bölümünü oluşturur.
Bölgedeki Hıristiyan nüfus bu semtin sakinlerini "Katsiveli" veya
11
"Gifti" diye adlandırır. Diğer azınlık grupları (Türkler ve Pomaklar) için ise
onlar "Çingene"'2dir.
Bazı araştırmacılar, (Zenginis 1994. Panagiotidis 1995, Kanaki
dou 1994 vb.), bölge sakinlerinin kendi kimliklerini belirlemeleri konu
sunda ilgisiz kalarak, onları Müslüman Çingene olarak tanımlar. Diğer
yandan, bu yerleşim bölgesi sakinleri hakkında yapılan neredeyse bütün
yorumlar klişeleşmiş Çingene özelliklerine odaklanmaktadır. Bedensel
özellikleri (esmer, küçük yapılı, siyah gözlü) , kıyafetleri, müziğe, dansa
ve kaygısızlığa olan eğilimleri vb. bu ırka ait ortak özelliklerdir (Panagi
otidis 1995: 45).
"Kalkanca'daki insanlar... nasıl desem, öyle bir soy, bir ırk ki, umur
samazlar. Bu insanların değişeceği de yok. Gerçi son 30 yıl büyük
bir değişim var ama yine de ... Düşünün ki, günde 5-10 bin drahmi
kazanan biri, akşam kahveye gider ve o paranın hepsini harcar. Bu
nun başka nedenleri de var. Tembellik söz konusu. Üstelik sistem
leri de yok. Yani, bugün 30 bin drahmi mi kazandı? Gidip hepsini
harcar. Yarın para kazanır mı kazanmaz mı, hiç düşünmez. Başka
bir örnek daha: işe gider, ıo bin drahmi kazanır ve çekip gider. Bu
KALKANCA
günlük bu kadar yeter, daha fazla duramam, der. Tabii, çocuklar da
bunları görüp örnek alıyor."
H., 65 yaşında, Pomak asıllı azınlık ilkokulu öğretmeni, Güınülcine'3
"Ben, evi, sabit ikameti olmayan ve alfabesi bulunmayan bir dil ko
nuşanların Çingene olduğuna inanıyorum. Bu insanlar sadece ko
nuşarak anlaşırlar. Ve çadırlarda kalırlar. Benim köyümde Çingene
yoktur. Çünkü Türkçe konuşuyoruz. Herkesin birer evi var (... ). Hiç
alakaları yok."
H., 35 yaşında, Kalkanca sakini
44 KALKANCA
Kalkanca sakinlerinin çoğunun kendilerini Türk olarak tanımlaması
nın, Türk azınlık tarafından otomatik olarak kabul edildikleri veya Türk siyasi
görüşlerini benimsedikleri anlamına gelmediğini vurgulamak gerekir. Çinge
ne damgasından kurtulmak aynı zamanda sembolik anlamda sosyal yükseliş
çabasıdır, zira mevcut çerçeve Trakya'daki Müslüman azınlıktan kişilerin ken
dilerini Yunanlı olarak tanımlamasını neredeyse yasaklamaktadır. Tabii, ken
dilerini Türk olarak tanımlama seçimleri, farklı bir bünyeye kabul edilmeleri
sorununa ne kişisel ne de toplumsal boyutta çözüm getirebilir.
Türk azınlık tarafından, sadece söylem olarak kalan kabul etme du
rumu, pratik hayatta tamamen yalanlanmaktadır. Bu, özellikle Kalkancalı
larla evlenmeyi reddetmelerinden anlaşılabilir.
"Diğerleri bize kız vermiyor. Ama gel bizden kız al, hayır demeyiz
(... ). Buralı birisi, ne kadar yakışıklı, ne kadar zengin olursa olsun,
oralı'8 biriyle evlenemez. Öncelikle bizi Çingene olarak görüyorlar.
KALKANCA'NIN ÇOCUKLAR! 45
Çok açık konuşuyorum. Oraya gidersin. Ne kadar güzel konuşursan
konuş, ne kadar yakışıklı, ne kadar dürüst bir delikanlı olursan ol,
oralı bir kızla evlenemezsin. Evlenenler oldu, buralı iki çocuk iki ta
ne (yabancı) kız kaçırdı ( ... ). İskeçe'nin vilayetlerinden'9 çok uzak. Bu
kızlar da köyü tanısalardı imkanı yok gelmezlerdi. Silah zoruyla bile
gelmezlerdi ( ... ). Çevre köydekiler (azınlık Türkleri) bizi görmek bile
istemiyorlar, bize en ufak bir saygı bile göstermiyorlar. Bizimle iliş
kileri olmasını istemiyorlar, bundan kaçınıyorlar ki, yanlışlıkla bura
lı birisiyle düğün yapmak zorunda kalmasınlar. Ben 14-15 yaşında ço
cuktum ( ... ) ve her gün otobüsle Gümülcine'ye gidip geliyordum ( ... ) .
Az yukarıdaki bir köyde benden bir yaş kadar küçük bir kız çocuğu
vardı. Bu kız, Gümülcine'ye dikiş nakış kursuna gidiyordu. Otobüs
te her gün beraberdik, birlikte gidip dönüyorduk. Eh, olanlar oldu.
Bizi gördüler, gidip kızın ailesine söylediler, onlar da kızı kurstan al
dılar. Sadece ve sadece aramızda bir şey olmasın da, beni kendileri
ne damat yapmak zorunda kalmasınlar, diye."
H., 32 yaşında, Kalkanca sakini
" Bizim durumumuz bu. Türkler bize Çingene diyor. Siz bize Çin
gene diyorsunuz. Eh, herkes Çingene dediğine göre, biz de, tamam,
Çingeneyiz diyoruz. Bizi rahat bırakın, yalnız başımıza bırakın ve
KALKANCA
rahatsız etmeyin. Bize ihtiyaçları olduğunda (seçim öncesi dönem
lerdeki gibi), gelip sonra bırakıp gidip, üstüne bir de Çingene deme
leri hiç hoş değil.n
M ESKEN
Yerleşim bölgesinin inşasında İppodamio sistemi20 kullanılmışhr.
Semtin ortasına, büyük bir ihtimalle gelecekte meydan yapmak üzere, ol
dukça büyük -iki inşaat bloku büyüklüğünde- boş bir alan bırakılması ön
görülmüştür. Sonradan bu alana cami ve okul inşa edilmiştir. Bugün
(1996), bu alan çepeçevre kapahlmış, dolayısıyla okul veya cami ile alakası
olmayan kişilerin buraya girmesi yasaklanmışhr. Meydan, yeşil alan, çocuk
parkı ve spor sahası bulunmamaktadır."
Başta Tanın Bakanlığı'na ait olan alan, yerleşim bölgesinin inşası
için Gümülcine Belediyesi'ne devredildi. Birkaç tanesi dışında, binalar res
mi olarak belediyeye ait olan araziler üzerine inşa edilmiştir. Dolayısıyla ev
ler gecekondu konumundadır ve gelecekte de bu durum devam edecektir.
Bunun doğurduğu bazı sonuçlar vardır: kredi alma zorluğu, devralma iş
lemlerinde sorunlar...
Gümülcine Belediyesi'nin Ağustos 1995'te yaphğı Kent Planlaması
Projesinin raporuna göre, Kalkanca'da toplam 193.264 m"lik 624 arsa ol
duğu ortaya çıkmışhr.22 99.166 m"lik yüzölçümüne sahip 534 adet arsanın
39.174 m"lik alanına ev ile küçük çaplı işletme barındıran (kahvehane, bak
kal) 534 yapı inşa edilmiştir. Şehrin merkezinde Gümülcine Belediye'sine
ait 2.773 m2 genişliğindeki bir arsa üzerinde, 424 m"lik alan kaplayan okul
binası vardır. Geri kalan, toplam 94.098 m"lik 89 arazi boş alan olarak bı
rakılmışhr.
534 binadan 386'sı 30 ile ıoo m2 arasındadır. Bir evin veya binanın
ortalama alanı 73,3 m"dir. Bu rakam, Yunanistan' da vasıfsız işçi ve çiftçile
rin21 konutlarının kapladığı ortalama alanın genişliğine yakındır. Kalkan
ca'daki her evde ortalama 5 kişi yaşar ve her bireye ortalama 14,6 m2 düşer.
Bu oran, evin içinde uzun süre kalmayı, özellikle de öğrenci olan aile fert
lerinin yalnız kalıp çalışmalannı24 zorlaşhracak kadar küçüktür.
KALKANCA0NIN ÇocuKLARI 47
Yapıların yedisi, sürekli yerleşik olmayan Hıristiyanlara aittir ve ba
zı işletmeleri barındırmaktadır (iki fırın, iki bakkal, bir hayvancılık ünitesi
vb.). Kalkanca/İfestos'ta bulunan çok sayıda yapı ise sürekli olarak semt dı
şında (Almanya, Atina, Selanik vb.) yaşayan kişilere aittir. Az sayıdaki bü
yük binanın (ıoo m"den büyük) neredeyse hepsi, yıllardır yurtdışında,
özellikle de Almanya'da çalışmış olan veya hala çalışan kişilere aittir.
Trakya Müslümanlarının örf ve adetlerine göre oldukça nadir ol
masına rağmen, semtin 534 binasından 129'unun tapusu kadınlar üzerine
kayıtlıdır.'5
Evlerin çoğu eskidir (çoğunlukla evin asıl kısmı 196ı'de inşa edil
miştir) ve genellikle tek katlıdır. Evler, tipik geleneksel Trakya Müslüman
ailesi mantığı ve estetiğine göre inşa edilmiştir; içe kapalı bir avlu, (farklı
zamanlarda) yan yana yapılmış birbirinden bağımsız odalar, avluya ba
ğımsız çıkış. Her evde, çoğu zaman sonradan sac ve camdan derme çatma
bir oda haline getirilen bir saçak26 vardır. Evden yola geçiş, avludaki taş
duvarda bulunan kapı aracılığıyla sağlanır. Avlu duvarıyla birleşik olan
odanın genelde yola bakan bir penceresi vardır. Yeni yapılan birçok evin
ortak özelliği yükseltilmiş olarak inşa edilmiş olmalarıdır. Evlerin bu şe
kilde inşa edilmesi, bodrum katı ve ön cepheye fazladan pencere yapılma
sını, evin daha çok ışık almasını ve sakinlerin yol ile daha rahat görsel te
mas kurmalarını sağlar. Semtte birkaç tane de yeni inşa edilmiş iki ve üç
katlı bina vardır.
Neredeyse her evde avlu bulunmasına rağmen, çoğu zaman çamaşır
yıkama, bazen yemek pişirme gibi ev işleri sokağa taşınır. Semt sakinlerinin
bu alışkanlığı, yer darlığına, .dolayısıyla hane halkının her iş için ayn yer ayır
mada yaşadığı zorluğa verilebilir.
Kalkanca'daki (1996) toplam 534 binanın 487'sinde elektrik,27
476'sında da su28 vardır. Bu durum, 47 binanın elektrik, 58 binanın da su
tedarikinden mahrum edildiği -neredeyse binaların %ıo'u29- anlamına
gelir. Semtte hiç umumi çeşme yoktur.
Birçok evde masa, sandalye, yatak gibi belirli eşyaların bulunmama
sı dikkat çeker, ancak bu durum bazı ev sakinlerinin alışkanlıklarına göre
(yerde yemek ve uyumak) eksiklik teşkil etmeyebilir.
KALKANCA
Evlerin çoğunda, Türk kanallarını izleyebilmek için uydu antenli te
levizyon ve buzdolabı vardır. Video nadir değildir, bazı evlerde ise klima ci
hazları bulunmaktadır. Ancak vurgulamak gerekir ki, bu tür ev eşyalarını
ve bazı pahalı ürünleri (turfanda sebze ve meyve, markalı giysi) kullanma
ları zenginlik göstergesi olarak algılanmamalıdır. Bu, reddedildikleri toplu
mun kuralları, değerleri ve modellerini benimseyen alt tabakalardaki top
lumsal sınıflarda gözlemlenen bir davranıştır (Trubeta 1999)· Yakıt olarak
genellikle odun, yemek pişirmek için ise likit gaz kullanılır. Isınma, tuva
let ve elektrikli cihazlardan mahrum olan evlerin sayısı hakkında net bir
bilgi edinmek mümkün değildir.
Rodopi eyaletinde kullanıcı-telefon oranı % 29, tüm Yunanistan ça
pında ise % 55 iken, Kalkanca'da lOO kişiye denk gelen telefon sayısı
3,36'dır. 1996 yılında Kalkanca'da 2.500 kişiden 84'ü telefon bağlantısına30
sahiptir, yeni bağlantı için yapılan 29 başvuru ise hala beklemededir.3'
Sokaklar dardır, yaklaşık 4-5 m.dir. Çoğu çimento ile kaplanmıştır,
ancak bazı toprak yollar da vardır. Dar kaldırımlar çoğunlukla komşuların ba
zı işleri nedeniyle işgal edilmiş durumdadır. Yollan arabaların yanı sıra yaya
lar ve oyun oynayan çocuklar da kullanır.
Arabalar oldukça az sayıdadır. Ancak, yolların dar olması nedeniy
le, özellikle akşamüstü, herkesin semte döndüğü saatte trafik sorunu belir
mektedir. Birçok yoldan aynı anda iki aracın geçmesi zordur, park edilmiş
bir araç trafiği felç etmeye yeter.32 Sorun yaz aylarında, gurbetçilerin dönü
şü ile daha belirgin bir hal alır. Kalkanca'daki ailelerin tümü araç sahibi ol
duğu takdirde, semtte yaya ve araç dolaşımı imkansız hale gelecektir.n
Gümülcine'ye sık aralıklarla kalkan şehir içi otobüslerle ulaşım sağ
lanır. Günde, çevre köylere de giden 10 sefer gerçekleşmektedir. Semt sa
kinleri, özellikle toplu hareket edecekleri zamanlarda, ulaşım için taksi kul
lanır, ancak yaya gitmeyi tercih edenlerin sayısı da az değildir.
Ama en önemli konu Kalkanca/İfestos'un bir getto oluşturmasıdır.
Yerleşim bölgesi, gerek sakinleri, gerekse yerel toplum tarafından bu şekil
de algılamaktadır.34
Semt, bataklık bir alan üzerine, mezbaha ve şehrin en uç noktası35
olarak bilinen Pos Pos sel yatağının az ilerisine inşa edilmiştir. Doğal sı-
"Son birkaç yıldır buraya başka, yabancı insanlar da geliyor. Biri ken
di köyünü bırakıp buraya geldiyse, nereden olduğunu bilemem, mut
laka daha iyi bir şey beklediği için gelmiştir. Orada bir şey yaptı, bir
yerlere bulaştı da buraya geldi. Kalacak yer buldu, kimse de bir şey
söylemiyor, o da kaldı."
S., 55 yaşında, Kalkanca sakini
50 KALKANCA
"Hayat burada, mahallede Pos Pos'ta18 olduğundan daha güzel. Bu
rada arkadaş grupları, dostlar var. Akşamüstü Pos Pos'ta her yer ka
palıdır. Buraya gelirsen, neler var, neler. Hayat burada."
S., 60 yaşında, Kalkanca sakini
"Evlenince mahalleden gitmek istemem. Bizim insanımız, arkadaş
larım hep burada."
G., 17 yaşında, Kalkanca sakini
"Kalkanca'nın 15 tane yolu var ama çevresinde yüksek bir duvar di
kilmiş gibi duruyor. Hapishane gibi. Ben gideceğim, orada kalma
yacağım."
H., 2 1 yaşında, Kalkanca sakini
KALKANCA'NIN ÇOCUKLAR! 51
"Bence, bizim burada hayahmız, sanki tren rayları üzerindeymiş gi
bi. Belirlidir, sadece bir yöne gidebilirsin. Yunancada bir kelime
var, 'luki' (mecra, hendek anlamında). Burası da öyle. Sonunda da
yangın, felaket. Doğuyorsun ve çocuk yaştan bu yol üzerinde yüıü
meye başlıyorsun. Sorunları yükleniyorsun. Daha çok sorun. Evle
niyorsun. Evde de sorun. İş yok. Çocuk sahibi oluyorsun. Kadın dır
dır eder, anne dır dır eder, baba dır dır eder. En sonunda boşanıyor
sun da, işte bittin, sonun geldi... Ama dışarıda, paralan olanlar öy
le mi... Bakıyorsun görüyorsun ki onların yolları tek değil, farklı im
kanları var. Bir yola giriyorlar, beğenmezlerse çıkıyorlar. Devam
ediyorlar. Başka bir yol deniyorlar. Üniversite sınavlarına kahlıyor
lar, bir yeri hıtturamazlarsa başka bir yere gidiyorlar. Bir işe başlı
yorlar. Beğenmediler mi? Bırakıyorlar. Başka bir şey yapıyorlar."
H., 25 yaşında, Kalkanca sakini
EGİTİM-İş-SiGORTA-SAGLIK
Semt halkının çoğu niteliksiz, emek gerektiren ve çoğu zaman ge
çici, dolayısıyla sabit bir gelir sağlamayan işlerde çalışır. 1984-1993 yıllan
arasında Kalkanca'daki okula kaydolan öğrencilerden sadece ikisinin baba
sının işçi dışında farklı bir meslek beyan etmiş olması (biri mobilyacı, di
ğeri memur) , annelerden ise hiçbirinin ev kadını dışında başka meslek yaz
mamış olması bunun karakteristik bir örneğidir.
Eskiden erkeklerin çoğu, geçimlerini, bakırcılık ve kalaycılık, de
mircilik, hasır ve sepet imalatı, hamallık, ayakkabı boyacılığı gibi, yerel
toplumun ve ekonominin modernleşmesiyle yok olan mesleklerle sağla
maktaydı.42
Bugün itibariyle semtteki bütün erkekler, geçici ya da sürekli olarak
hamallık yapmaktadırlar. Ancak, yükleme-boşaltmada kullanılan modern
yöntemler, işgücü talebinin azalmasına, böylelikle gelirlerinin sınırlanmasına
sebep olmuşhır. Çalışanların bir kısmı, nakliye şirketlerinde işçidir, çoğu Kal
kanca'daki hamalların kurduğu sendikanın üyesi olmuş ve ortak bir bütçe kul
lanarak, kendilerine, düşük de olsa, sabit bir maaş sağlamışlardır. Sendika
üyeleri sigortalıdır ve sendika başkanları, işçilerin ve işverenlerin sigorta prim-
KALKANCA
lerini yatırmaları için göreceli bir istikrar sağlamaktadır. Birçok kişi bağımsız
çalışır ve tabii sigortasızdır. Araştırmanın yapıldığı dönemde (1996) hamalla
rın net gündeliği 5.000 drahmiydi (yaklaşık 15 euro).
Pek çok kişi semte yakın belediye mezbahasında çalışır. Bazısı inşa
at işçisi ya da müteahhit ve usta olarak görev yapmaktadır. Birkaç kamyon
ve taksi şoförü, az sayıda serbest meslek sahibi vardır (boyacı, mobilyacı
vb.). Bir kısmı profesyonel çalgıcıdır, hatta bazıları eğlence yerlerinde si
gortalı bile çalışır. Diğer bir kesim özellikle yaz aylarında geçici olarak ve
tabii sigortasız şekilde müzisyenlik yapar, senenin geri kalan aylarında ise,
müzisyenlere talep az olduğundan, çeşitli işlerle uğraşır. Bazısı odun işle
meciliği yapar. Birçok kadın, geçici olarak Hıristiyanlann ev ve mağazala
rında, düşük ücretle ve tabii sigortasız, günlük hizmetçilik yapmaktadır.
198o'lerin ortalarına kadar çok sayıda aile hasır ve sepet imalatı yapmak
taydı, ancak günümüzde bu mesleğe devam edenlerin sayısı, artık bu ürün
lere talep olmadığından epey azalmıştır. Birçok aile, yaz boyunca kuzey Yu
nanistan'ı dolaşıp tarla işçisi olarak çalışır. 1990 yılından sonra, eski Sov
yetler Birliği'nden mültecilerin ve Arnavut kökenli göçmenlerin gelmesiy
le, Çingene tarla işçilerinin iş bulma imkanının tehlikeye girdiğini, çünkü
gelen bu grupların sıkı bir rekabet ortamı yarattığını belirtmek gerekir.
Semtte, genellikle kahvehane ve bakkal gibi küçük işletmeler çalış
tırılmaktadır. Ancak dükkanların ciroları, müşterilerin semtin fakir sakin
leri olması nedeniyle, oldukça sınırlıdır. Sadece bir profesyonel müzisyen
Gümülcine'de küçük bir mağaza (kaset satışı) işletmektedir. Ayrıca, yerel
pazarlarda etkinlik gösteren birkaç seyyar esnaf da vardır.
Bu noktada, 198o'li yıllarda, gayri resmi bir devlet politikası çerçeve
sinde, önemli sayıda bölge sakininin Atina'ya yerleştirildiğini belirtmek gere
kir. Bunlardan birçoğu ailelerini Atina'ya getirip yerleştirme şartıyla kamu
sektörü kuruluşlarına, yardımcı personel olarak tayin edilmiştir. Onlarla bir
likte akrabaları da göç edip, Votanikos bölgesinde yerleştiler. Daha önceleri,
oldukça tehlikeli sanayi birimlerinde işçiye talep olan (barut imalathaneleri,
konuyla ilgili olarak bkz. Petraki 1997), Lavrio'da ana yerleşim yeri vardı. Ay
nca, 198o'li yılların ortasından itibaren, özellikle de 199o'lı yılların başların
da, önemli sayıda aile iş arayışı içinde Batı Almanya'ya göç etmişti.
KALKANCA'NIN ÇocUKLARI 53
Çocuk işçiliği çok yoğundur. Hemen hemen bütün erkek çocukları
ilkokulu bitirir bitirmez, hatta bazen daha da erken, Gümülcine'deki ka
saplarda çok düşük ücretle ve tabii sigortasız, yardımcı/çırak olarak işe gi
rer. Birçok çocuk, ebeveynlerinin yanında tarla işçisi, bazıları ise, bilet sah
cısı olarak, ıvır zıvır satarak, hatta dilenerek ufak bir harçlık kazanmaya ça
lışmaktadır.
Kalkanca'da az sayıda mukimin tam ve sürekli sigortası vardır. Bir
çoğu sigortasız çalışır, dolayısıyla emeklilik ve işsizlik tazminah gibi benze
ri primlerden ve işçilere ayrılan konutlardan43 faydalanma imkanına sahip
değillerdir. Kalkanca'nın tüm hak sahibi sakinleri, Yunan vatandaşı olarak
normal bir şekilde Sosyal Dayanışma Kurumu'nun verdiği tazminatları ala
bilmektedir (ağır sakatlık. çoaık koruması, körlük, sağır ve dilsizlik, anemi
için) ; sigortasız olanların ise, yoksul olmaları nedeniyle doktor ve ilaç ihti
yaçları karşılanır.44 Bazı yaşlılar Tarım Sigortası Kurumu'ndan (TSK) aylık
almaktadırlar. Çalışma koşullan ve yaşam şartlarının kötü olması nedeniy
le, henüz emeklilik haklarını kazanmadan çalışamaz hale geldikleri ve bir
çoğu emeklilik yaşı gelmeden hayahnı yitirdiği için Sosyal Dayanışma Ku
rumu'ndan maaş alanların sayısı azdır.
Eğitim düzeyi çok düşüktür. 30 yaş üzeri erkeklerin ezici çoğunlu
ğu ve kadınların hemen hemen hepsi ilkokulu bitirmemiştir. Liseyi bitiren
bir kişi, sonrasında Selanik Özel Pedagoji Akademisi'nde okumuştur.41 5
sınıflı din okulundan46 mezun iki kişi de aynı akademiyi bitirmiştir. Yük
sek eğitim veya yüksek teknik eğitim mezunu olan kimse yoktur.47
Kalkanca'dan sadece 4 kişi -üçü bölgeden, biri Atina mukimi- bu
güne kadar ikinci derece eğitimi yani liseyi veya dengi bir dini eğitim kuru
munu tamamlamayı başarabilmiştir. Böylece, Yunan devletinin 1990 orta
larına kadar Müslüman azınlıktan vatandaşlarına vermeyi kabul ettiği en
yüksek eğitimi almışlardır. Bunlar Selanik Özel Pedagoji Kurumu mezunu
olan 4 kişidir ve saygıyla karşılanmalarına rağmen, özellikle pozitif örnek
ler olarak gösterilmemektedirler. Diğer arkadaşları en fazla ilkokul alhncı
sınıfa kadar okurken, onlar ikinci derece eğitim veren bir kurumdan mezun
olmak için çok büyük çaba sarf etmişlerdir.48 Ancak, bu son derece yoğun
çaba, uygun ekonomik güvence ve sosyal başarıyla ödüllendirilmemiştir.
54 KALKANCA
Bu dört kişiden yaşça en büyük olanı, kısa süren öğretmenlikten
sonra, ailevi sebeplerden dolayı Almanya'ya göç etmek ve fabrika işçisi
olarak çalışmak zorunda kalmıştır. Daha sonra Yunanistan'a dönmüştür
ve halen (1996) yedek öğretmendir.49 Yaşça ikinci gelen öğrenci de me
zun olduktan sonra öğretmenlik yaptı, ancak o da yedekti. Sekiz yıl boyun
ca eylülde işe alınıyor, haziranda işten çıkarılıyordu; sonuç olarak, yaz ay
larında müzisyen veya hamal (öğrenimin gerektirdiği çabayı sarf etmemiş
diğer arkadaşlarının mesleği) olarak çalışıyordu. Selanik Özel Pedagoji
Kurumu'nun daha genç diğer iki mezunundan biri müzisyen veya geçici
işçi, diğeri (Atina'da oturan) fabrika işçisi olarak çalışıyor ve ikisi de tayin
lerini bekliyorlar.5°
Dikkat çeken konu, biraz önce değinilen iki azınlık öğretmeni dı
şında, Kalkanca/İfestos sakinlerinden başka hiçbirinin belediye veya devlet
memuru olarak çalışmadığıdır.
Bölge sakinlerinin hikayelerini inceleyince, birçoğunun daha az be
ceri sahibi olmalarından dolayı geniş bir iş yelpazesinden izole edilişlerini
normal karşıladığını, hatta bu durumdan dolayı kendilerini suçlu bulduk
larını görüyoruz.
"( ... ) Kuaför olarak çalışan bir kızı bir Türk işe almadı, ama bir Yu
nanlı aldı. Bana göre, dükkan sahibi olan bir Türk bir Pomağı işe al-
KALKANCA'NIN ÇOCUKLAR! 55
mayı tercih eder, bir Hıristiyan ise bizlerden birini almayı tercih
eder. Hıristiyanlar bizleri kendilerine daha yakın göıüyor."
R., 21 yaşında, Kalkanca kökenli, Atina'da yaşıyor
KALKANCA
kimse bir şey demiyor. Daha içeriye53 gidip yapsanıza bunları baka
lım. Peki ne oluyor? Hiçbir taraftan bir yardım görmüyoruz. Bura
dan polise iki çocuk alın, belediyeye iki çocuk alın, bir şeyler yapın."
1 . , 50 yaşında, Kalkanca sakini
"Ah be azınlık! Azınlık olmamız şart mıydı? Ne yani, bir haç çıkar
tıyorsun, olup bitiyor. Geldiğimiz zaman dedem Hıristiyan olsay
mış, şimdi benim çocuklarım hiçbir şey bilmeyecekti. Belirli bir dü
zenimiz olacaktı."
M., 50 yaşında, Kalkanca sakini
SOSYAL YAPI
Kalkanca/İfestos sakinleri arasında, dışarıdakilerin başta anlayama
yacağı, ancak çok bariz ve bilinen bir toplumsal sınıflandırma mevcuthır. Bu
sınıflandırmanın tepesinde "zenginler" tabanında "sefiller" mevcuthır, ara
KALKANCA' N I N ÇOCUKLARI 57
kabnanlar ise çok küçüktür. Temel sınıflandırma kriterleri köken (soy) ve
orijin yeri, meslek55 ve bunun devamında gelen geniş toplumsal ağlardır. Di
ğer kriterler, bölgeye eskiden yerleşmiş olmak, mali durum56 ve İslami ku
ralları (oruç tutma, alkol kullanmama veya az kullanma, hayırseverlik vb.)
yerine getirmeyle doğrudan bağlantılı bireysel ve ailevi ahlaktır.
Bu sınıflandırma mekansal olarak da ifade edilir. Yerleşim bölgesi,
hayali çizgilerle, farklı sosyal prestije sahip bölgelere ayrılır. Hali vakti ye
rinde ailelerin çoğu genellikle merkezde otururlar, daha fakir olanları ise
kenarlara itilmiş durumdadır ve çoğu kez, zaten aksak olan su sistemi ve
kanalizasyon gibi hizmetlerden yoksundurlar. Bunlar genelde Trakya'nın
başka bölgelerinden gelen göçmenlerdir; "yabancı" damgası taşır, "yerli" ve
maddi durumu iyi olanlar tarafından küçümsenirler.
KALKANCA
olarak kayboldular.59 Ha, bir de Alankuyu'dan olanlar var.60 Onlar
Çingene dilini konuşuyorlar, kamyonları var, eşya sahyorlar. Ora
dan ayrıldılar, kim bilir, kavga mı ettiler? Daha iyi bir yaşam için mi
ayrıldılar? Bilemiyorum. Buraya geliyorlar, kendine ait evi olan bir
dul kadın buluyorlar, evlenip kalıyorlar.
"Kahvehanelerde de bir aynın var. Bazı kahvehaneler hiç alkollü
içecek servisi yapmıyor, bazıları sadece bira sahyor, bazılarında ise
hem uzo hem reçina oluyor. insanlar da ona göre gidiyor. Ama ge
nel olarak, bir kahvehaneye gidenler diğerine gitmiyor."
1., 32 yaşında, Kalkanca sakini
SİYASİ DAVRANIŞ
Kalkanca/İfestos mukimleri, hpkı bütün Müslüman azınlık gibi,
Yunan vatandaşı olarak seçme ve seçilme hakkına sahiptirler. Ayırt edici
özellikleri, diğer azınlık mensuplarından farklı bir seçim davranışı sergile
meleridir.
Gözlemlerimize göre, 1990-200061 yıllan arasında, Kalkanca/İfes
tos mukimleri büyük ve popüler partilerin62 çoğunluk adaylarına oy ver
mişlerdir; oysa, diğer azınlık mensupları azınlık adaylarına oy vermeyi ter
cih etmektedirler. Çarpıcı bir örnek vermek gerekirse, 1989-1992 döne
minde bağımsız azınlık koalisyonları adayları, Kalkanca/İfestos'un (İdadi
ye bölgesi) diğer kısmında % 6o'lara varan bir oranda oy alırken, Kalkan
ca'da % 5 oranında oy almışlardır. Bunun tek istisnası ise 1990 seçimlerin
de topladıkları % 20 oranındaki oydur.63
Bağımsız azınlık adaylarının çok kuvvetli olduğu64 ve büyük parti
lerin (Pasok ile ND) aday listelerini dolduracak azınlık adayları bulmaları
nın mümkün olmadığı dönemde (8/4/1990), bağımsız koalisyonlar hari
cinde seçime gitmeyi kabul eden 4 azınlık adayından 2'si (biri Pasok'tan,
biri de N D'dan) Kalkancalıdır ve doğal olarak, yerleşim bölgesi haricinde
çok az oy alabilmişlerdir. 65 Söz konusu davranış geniş bir müşteri ilişkile
ri ağının ürünüdür. Bu ağın en önemli özelliği, kamu daireleri ile iletişim
de aracılık etme, iş bulma, yasadışı eylemlerin kamufle edilmesi ve güven
lik sağlama66 vb. şeklinde ifade edilen yoğun bağımlılık ilişkileridir.
KALKANCA'N ı N ÇocUKLARI 59
Bu ağın belki de en önemli özelliği oyların sabn alınabilmesidir. Her
defasında seçim arifesinde, yüksek rütbeliler/politikacılar ile adaylar arasın
da oy "paketleri" hakla.nda bir pazarlık olur. Oy sağlanmasına karşılık eski
den bazı ihtiyaçlar karşılanırdı; genellikle yağ ve yakacak odun hatta ekmek
bile verilmiştir. Araşhrmanın yapıldığı dönemde (1996) pazarlık, her aday
için belirli bir miktar para ödenmesi -5 veya ıo bin drahmi (15 veya 30 eu
ro)- ve oy "paketini" daha iyi ve daha verimli bulduğu tarafa verebilecek ara
cıya önemli bazı hizmetlerin sağlanması şeklindeydi. İlginç olan bir nokta,
oy verenlerin çoğu kez birden çok adaya söz vererek hepsinden para almala
rıdır (Marantzidis ve Mavrommatis 1999).
Burada, Kalkanca sakinlerinin oy dışında başka bir siyasi güce sa
hip olmadıklarını belirtmek gerekir. Sosyoekonomik pozisyonları, gelişme
leri yönlendirmeleri ve çıkarlarını korumalarına yönelik talepte bulunma
larına ve başka tür baskılar uygulamalarına izin vermemektedir.
60 KALKANCA
özellikle Trakya bölgesinde yerleşik oldukları sürece Türk milliyetçiliğinin
dikkatini çekmeleridir. 67
Kurulduğu 195o'li yılların başlarından itibaren, Kalkanca mukimle
ri net ve yerleşik bir milli iradeye sahip olmayan kişiler olarak değerlendi
rilir ve dolayısıyla gerek Yunan gerekse Türk milliyetçiliğinin rahatça hare
ket etmesine müsait bir alandır. Türk-Yunan rekabetinin68 195o'de, Yunan
devleti bölgedeki çocukların eğitimini finanse edince başladığı anlaşılmak
tadır. 1953 yılında, bir azınlık milletvekilinin eylemleri sonucu, okul azın
lık okulları statüsüne dahil olur (Zenginis 1994: 58).
196ı'de Yunan devleti selde yıkılan meskenlerin yeniden inşa edil
mesini sağlar. 1 964 yılında en azından, okulun Türk milliyetçiliği etkisin
de bulunduğu anlaşılmaktadır, zira okul tabelası Türkçe olarak da yazılı
dır.69 Bu dönemde bir azınlık mensubu Türkün70 varlığından bahsedilir.
Söz konusu kişinin, zaten çok az konuşulan Roma dilinin -zira ilk çekir
dek nüfus Türkçe konuşmaktaydı- hiç konuşulmaması için çaba harcadı
ğı söylenir.
1965-1985 döneminde Türk tarafının bölgedeki faaliyetleri durağan
bir seyir izler. Bu durum diğer tarafı da rehavete sürüklemiştir; Yunan tara
fının bu dönemdeki en gösterişli hareketi Kalkanca/lfestos'tan iki öğrenci
nin Selanik Özel Pedagoji Akademisi'ne girmesine izin vermesi olmuştur.
198o'li yılların başında Yunan milliyetçiliğinin bir atağı olarak de
ğerlendirilen olay, Kalkancalı birçok sakine Atina'daki kamu kurumlarında
sürekli iş sağlanması olmuştur. Bunun koşulu, bu kişilerin ailece taşınma
ları ve dolayısıyla oy potansiyellerini de nakletmeleriydi.71 Birkaç yıl sonra,
Türk milliyetçiliği lehinde bir hareket olarak Kalkanca sakinlerinin 28
Ocak 1990 gösterisine kahlmalarından söz edilebilir.72
Taraflar 1994 yılında yeniden harekete geçer: İşadamı Prodromos
Emfıecoğlu'nun sponsorluğunda Kalkanca/İfestos'ta, dans bölümü ve futbol
takımı olan bir kültür derneği kurulur. Demek Yunan geleneksel dans oyun
larının öğretilmesi için öğretmen istihdam eder ve demek üyeleri 28 Ekim
1994 tarihinde Yunan geleneksel kıyafetleri giyerek resmi geçit yaparlar. Ya
nıt bir aydan kısa bir sürede gelir. Kimlikleri bilinmeyen sponsorlar tarafın
dan ikinci bir kültür derneği kurulur. Yeni derneğin ilk işi aynı şekilde bir
KALKANCA'NIN ÇoCUKLARI 61
dans bölümü kurmak, Türkiye'den layafet sipariş etmek (her kültür derneği
gibi Rodopi Valiliği'nin sponsorluğuyla) ve Türk geleneksel oyunlarını öğret
mek üzere bir öğretmen istihdam etmek olur. Böylece, bir sonraki yılın
(1995) 28 Ekim töreninde Gümülcine'de, 2.500 nüfusa sahip Kalkanca'dan
iki kültür derneği resmi geçit yapar; biri Yunan geleneksel layafetleri, diğeri
ise Türk geleneksel kıyafetleri giymektedir.73
Ait olma duygusunun geliştirilmesiyle ilgili rekabet 199o'lı yıllar
boyunca devam eder.74 1997 yılında Gümülcine Belediyesi 50 milyon drah
miyi (yaklaşık 147.000 euro) aşan bir harcama yaparak, yerleşim bölgesin
deki okulun75 bakımına ve genişletilmesine karar verir. Buna cevap olarak
15 milyon drahmi (44.000 euro) masraf yapılarak, okulun yanındaki cami
nin onarımı ve genişletilmesi (aslında yeniden inşası) hamlesinde bulunul
muştur. Bu hamle kesin olarak Türk milliyetçiliğine bağlanamamakla bir
likte, sembolik düzeyde Türk-Müslüman kimliğinin güçlenmesi için yapı
lan bir hareket olarak değerlendirilebilir. Giderlerin büyük kısmı müftü
lükçe, küçük bir kısmı da yerleşim bölgesindeki dindar kişiler tarafından
karşılanmıştır.
Kalkanca sakinleri iki rakip milliyetçilik tarafından kuşatılmıştır.
Anadilleri, Müslüman ve azınlık olma özellikleri onları Türk milletine da
hil olmaya iter. Türk kimliği seçimi ise onları Yunan milletinden ve özel
likle, dahil oldukları Yunan devletinden uzaklaştırmakla kalmaz, onlara ay
nı zamanda desteklemek zorunda oldukları, siyasi maliyeti çok büyük, ge
çici bir pozisyon verir. Azınlık çevrelerinde istikrarlı ve yüksek bir konum
güvencesi vermeyen bu pozisyon, onlara, günlük hayatta yararlanabilecek
leri bir prestij de sağlamaz.
KALKANCA
değil, bunlar bizden, Türk. Fakat seçim olup da Sadık buradan tek
bir oy bile almayınca, ha bunlar Çingene."
H., 32 yaşında, Kalkanca sakini
KALKANCA
BEŞİNCİ BÖLÜM
KALKANCA'DA. EGİTİM
G İ RİŞ
Eğitime yoğunlaşan bu çalışmada, temel ve zorunlu eğitiminin bir
sosyal hak olduğu gerçeğinden hareketle, kamusal ve sosyal hizmetlerin
kullanımının engellenmesini sosyal izolasyon olarak tanımlamaktayız.'
Araşhrma sırasında Kalkanca/İfestos okulu ile Rodopi ilinde bazı
okullardan istatistiki veriler toplanmış ve Kalkanca/İfestos okulunda yerin
de gözlem yapılmışhr. Kalkanca okulunda, Ocak-Haziran 1996 dönemin
de 5. ve 6. sınıf öğrencileri sınıf içi gözleme tabi tutulmuştur. Okulda uzun
süre kaldıklarından ve en üst seviyede eğitim alabilen grup olduklarından
dolayı, ana grup ağırlıklı olarak 6. sınıf öğrencileridir. Bir diğer önemli se
bep, bu yılın çoğu öğrencinin eğitimlerinin son aşaması olmasıydı; ertesi
yıl iş aramaya çıkacaklardı.
Gözlemin temel konusu çocukların ve öğretmenlerin ders boyunca
sergiledikleri davranışlardır. Gözlemin önemli bir bölümünü öğrencilerin
bilgi seviyesinin kaydedilmesi oluşturmuştur. Araşhrma başka konulara da
yönelmiştir; bunlardan bazıları öğrencilerin beklentileri, öğretmen öğrenci
ilişkileri, öğrenciler arasındaki ilişkiler ve savaş, eğitim, yoksulluk gibi çeşit
li konular hakkındaki görüşleridir. Gözlem özellikle Yunanca ve Türkçe ile
matematik derslerine yoğunlaşmışhr. Zaten bu dersler Kalkanca okulu prog
ramında ders saati toplamının % 6o'ından fazlasına denk gelmektedir.
Ara ara belirli tarhşma veya kompozisyon konulan (Türkçe ve Yu
nanca) veya matematik problemleri verilerek çocukların tepkisi suni olarak
sınanmıştır. Buna paralel olarak, özellikle Müslüman öğretmenlerle, ço
cuklar ve eğitim hakkındaki görüşleri, çocuklardan beklentileri hakkında
sık aralarla tarhşmalar yapılmışhr. Aynca, çocuklardan okuldaki gidişatları
ve eğitimleri hakkındaki genel tutumları üzerine görüş alınmışhr.
Öğrencilerin okuldaki durumlarına ilişkin istatistiki veriler Kasım
1995 ile Şubat 1996 tarihleri arasında tutulan öğrenci sicillerinden toplan-
KALKANCA0NIN ÇocUKLARI
mıştır. Kayıtlar 1984/85 ile 1993/94 arası on yıllık dönemde aşağıda anılan
okullara kaydolan erkek ve kız öğrencilere ilişkin, cinsiyet, doğum yılı, ba
ba ve anne mesleği, notları ve olası önemli notları içermektedir.
Kalkanca/İfestos okulu öğrencilerinin okul başarısının Rodopi ilin
deki ilkokul öğrencilerinin "ortalama" okul başarısı ile kıyaslanması ama
cıyla, ilin yedi okulundan daha veri toplanmıştır. 2
Okullar aşağıdaki sebeplerden dolayı seçilmiştir:
KALKANCA'NIN ÇocUKLAAI
nu bir çocuk yuvası olarak görüp, eğitim/öğrenim prosedürleriyle bağlantı
kurmamaları, kadınların işsiz olması dolayısıyla evde kalıp çocuklarına ba
kabilmeleri ve büyükannelerle büyükbabalann çocuklarla ilgilenebilmeleri
dir. Diğer yandan, sınırlı faaliyet saatleri ve çocuklara yemek verilmemesi
ilgisizliği etkilemiştir.
İ LK EGİTİM
Kalkanca'daki ilk eğitim faaliyeti, sakinlerin öykülerine göre,
194o'lı yılların ortalarında, bir hocanın9 girişimiyle başlar. Bu kişi fırsat
buldukça çocukları topluyor, Osmanlı döneminde Müslüman çocukların
gittiği ilk eğitim kurumlarında (Millas 2001: 53) ve Trakya'nın azınlık köy
lerindeki çoğu okulda yapıldığı10 gibi onlara Arapça yazı ve okuma (Kuran)
ile temel aritmetik bilgileri öğretiyordu.
1948 yılında yerleşim bölgesinde, o zamanki Müslüman Okulları
Genel Müfettişi Minas Minaidis'in öncülüğünde kurulan okul," Yunan dev
letinin" karşıladığı kira ile bir evde açılmıştı. Bugünkü okul, sakinlerin an
latımlarına göre, 1953 yılında camiyle aynı zamanda, Komotini Belediye
si'ne ait bir arazi üzerine inşa edilmiştir. Ertesi yıl Rodopi Müslüman Mil
letvekili Osman Üstüner'in'1 girişimleri sonucunda, Komotini Müslümanla
rı Vakıf Mülkleri İdare Komisyonu'4 okulun faaliyetiyle ilgili mali yükü üst
lenmiştir. O dönemden itibaren okul azınlık okulu'1 olarak değerlendiril
mektedir. Böylece Kalkanca'daki, geniş Türk-Müslüman azınlık, sistemli bir
şekilde eğitim kurumuna dahil olmaya başlar. Söz konusu topluluk, her ne
kadar Yunan devleti kontrolünde olsa da, Türk devletiyle sıkı bir kültürel ve
ideolojik ilişki içindedir.'6
Başta okulun 3 odası ve bir ofisi vardı. Çok sonralan (197o'li yıllar
da olabilir) sakinlerin talebi üzerine, Komotini Belediyesi tarafından bina
ya 3 salon ve bir ofis daha ilave edildi. Eylül 1995'te okul restore edildi ve
yeni tuvaletler inşa yapıldı, 1996 yılında ise iki prefabrik oda daha ilave
edildi. Belediyenin bu girişimi müftülüğün yoğun tepkisine yol açmıştır.'7
Okulda sadece sabahlan eğitim verilir. 1995/96 ve 1996/97 eğitim
yıllarında 4 sınıf faaliyet göstermiştir: ı, 2, 3. sınıflar bir arada, 4. 5. sınıflar
bir arada ve 6. sınıf. Mekanlar fazlasıyla yeterli ve iyi durumdaydı, ancak la-
68 KALKANCA'DA E�iTİM
boratuvar, kütüphane ve spor salonu yoktu. Kitaplık müdürün ofisindeydi
ve azınlık okullarının hemen tamamında olduğu gibi, ödünç kitap alabilme
ancak bir öğretmen ilgilendiği takdirde mümkündü. Not edilmesi gereken
bir durum, öğrencilerin sözlük ve ansiklopedi kullanımı ve genel olarak
kütüphanede bilgi arama konusunda hiçbir eğitim almadıklarıdır.
KALKANCA'NIN ÇOCUKLAR!
Okul ücretleri
Kalkanca okulu öğrencileri, bütün azınlık okullarında okuyan ço
cuklar gibi, yıllık bir ücret ödemek zorundadırlar.2° Ücretin miktarı eski
den okulun kurucusu tarafından belirlenirdi, bugün ise (1996) müftülük
tarafından belirlenir ve genel olarak yıllık 15 ile 30 bin drahmi (44 ile 88 eu
ro) arasındadır. Rakam öğrenci sayısına ve ebeveynlerin maddi durumuna
göre değişmektedir. Bu paralar müftülük tarafından toplanır ve ihtiyaçlar
ile belirli öğretmenlerin (din dersi öğretmenleri) maaşlarına harcanır.
Kalkanca/İfestos öğrencileri için 1994/95 eğitim yılı okul ücreti, öğ
renci başına 10.000 drahmi (29,34 euro) iki kardeş için 15.000 drahmi (44
euro) olarak belirlenmiştir. Aileler için son derece önemli bir olan bu bedel,
birçok ailenin çocuklarını okula göndermeme kararında etkili olmuştur.
Ücretin hukuki açıklaması, azınlık okulunun yan yarıya özel okul sta
tüsü taşıyor olmasıdır. Arıcak, azınlık okulu yan yarıya da devlet okulu oldu
ğuna göre, okul ücreti ödeme zorunluluğunun, devlet eğitim kurumu özelli
ğiyle bağdaşmadığını belirtmek isteriz.
Ders süresi
Devamlılık
Eğitim personeli
1995/96 eğitim yılı süresince okulda dört Müslüman ve dört H ı
ristiyan öğretmen görev yapmaktaydı. Hıristiyan öğretmenlerden üçü pe
dagoji akademisi, biri pedagoji bölümü mezunuydu; üçü tayin edilmiş,
biri yedek öğretmendi, genelde olduğu gibi devletten maaş alıyorlardı.
Dört Müslüman öğretmenden medrese mezunu olanın maaşı çok daha
azdı ve yarısı devlet, yarısı müftülük tarafından ödeniyordu. Diğerleri ise
Selanik Özel Pedagoji Akademisi mezunuydu. Biri sürekli, ikisi yedek ol
mak üzere, hepsi devletten maaş almaktaydı. 26 Öğretmenlerden bazıları
eğitim görevlerini yerine getirmekle yetinmekteydiler, bazıları ise büyük
bir hırsla çalışarak, kanuni yükümlülüklerinden çok daha fazlasını sun
maktaydılar.
KALKANCA'NIN ÇOCUKLAR!
Araştırma esnasında, Kalkanca/İfestos okulunda görev yapan Hı
ristiyan öğretmenlerin hepsi deneyimli eğitmendi,27 ancak Yunancanın ya
bancı çocuklara yabancı/ikinci dil olarak öğretilmesi konusunda özel bir
eğitimleri yoktu. Aynca, bunlardan bazıları bu tür bir eğitimin gereksiz ol
duğunu düşünmekteydi.
Müslüman öğretmenler, özellikle daha yaşlılar, "eksper öğretmen"
modeli28 çerçevesinde hareket etmekteydiler. Diğer yandan, ahlak geliştir
me konusuna çok büyük önem verirken, bilgiye ve yönteme çok az önem
vermekteydiler.29
Her ne kadar sistemli bir ölçüm veya sayım olmasa da, özellikle Hı
ristiyan bazı öğretmenlerin tutum ve davranışlarının milliyetçilik ve ırkçılık
tan tamamen arınmamış olduğu anlaşılmıştır.
KALKANCA'DA E�İTİM
Özellikle Yunanca yapılan derslerde,32 çocuklar sürekli sohbet edi
yorlar, gürültü yapıyorlar, dersi takip etmiyorlardı. Kural olarak, özellikle
Yunanca derslerde, muhtemelen (bedensel) ceza tehdidiyle karşı karşıya
olmadıkları için, öğretmenin verdiği ev ödevlerini yapmıyorlardı. Burada
dikkate alınması gereken başka bir konu, hiçbir çocuğun kendi odasının ol
maması ve hiçbir evde kütüphane bulunmamasıdır.
Hiçbir çocuk okul dışı eğitim faaliyetlerine kahlmıyordu (koleksi
yonculuk, atletizm, güzel sanatlar vb.) hiç tatile veya gezi turlarına gittikle
ri olmamışh. Bunun tek istisnası Yunanistan'ın başka şehirlerindeki akra
balara yapılan seyahat-ziyaretlerdi.
Öğrenciler son derece kısıtlı Yunanca bilgisine sahipti.ıı 6. sınıfta
okuyan çocuklar kendilerini ifade etmede ve daha da önemlisi yazıda (keli
me hazinesi-gramer-söz dizimi-imla) büyük sorunlarla karşı karşıyaydı. 4.
sınıf dil bilgisi kitabındaki metinleri zorlukla okuyorlar ve çok azını anlı
yorlardı.34 Matematik ve fizik derslerinde de durum benzerdi. Özellikle ma
tematik konusunda, 4. sınıftaki bazı çocukların ve 3. sınıfın yarısının (or
tak eğitim) iki basamaklı sayılan toplamada hata yaphklan, diğer yandan 6.
sınıf öğrencilerinin kesirli işlemleri bilmediği tespit edildi.35
Sınırlı Yunanca bilgisini ebeveynler öğretmenlere bağlıyordu,36 an
cak çocuklarının okuldaki kötü durumuna ilişkin kendilerinin de bir miktar
suçlu olduğunu kabul ediyorlardı. Bunun sebebi ise sınırlı bilgi, ilgi eksikli
ği ve özellikle kötü ekonomik koşullardı.
KALKANCA' N I N ÇOCUKLAR! 73
uAnne babalar çocuklannı denetleyemiyor, onlan okutamıyorlar
( ... ), baba bunu nasıl yapsın? Herkes yapabilir mi? Sanki kendisi bi
liyor mu, çocuğuna öğretsin?"
1., 50 yaşında, işçi
uAnne babalann ailevi sorunlan var, genellikle maddi sorunlar. Yani,
erkek pazara gider, tek kuruş kazanmaz, ekmek pahalanır, çocuğu
mu düşünecek?" (eğitimini kastediyor)
H., 28 yaşında, memur
74 KALKANCA' DA E�iTİM
Ancak en önemlisi, Hıristiyan ve Müslüman öğretmenlerin çoaık
lardan beklentilerinin düşük olmasıydı. Bu durumun ise daha da kötü bir
okul performansına yol açtığı kanıtlanmıştır.37 Kalkanca/İfestos öğrencile
rinin okul performansını tam olarak tespit edebilmek ve Rodopi ili azınlık
ve devlet ilkokulları öğrencilerinin "ortalama"sından ne kadar uzak olduk
larını görebilmek için, 8 ilkokulun mezunlarının notlarını topladık ve kar
şılaştırdık (verilerin analitik sunumu Ekteki Tablo 2'de).
Kalkanca okulundaki öğretmenlerin not verirken çok katı davran
madıklarından hareketle ve notların mutlak olarak karşılaştırılamayacağını
göz önünde bulundurarak, öğrencilerin performansının diğer bölge okul
larındaki öğrencilerin performansından önemli derecede düşük olduğu
tespit edilmektedir.
Öğrenci kaybı
Öğrenci kaybı, yani belirli bir düzeydeki eğitimin, özellikle zorunlu
eğitimin tamamlanmasından önce okulun terk edilmesi ve diploma alın
maması önemli bir sorun teşkil eder. Bu aynı zamanda maddi bir sorun
dur, daha düşük bir eğitim, kişinin ve dolayısıyla ülkenin payına düşen da
ha düşük bir gelir anlamına gelir. Ayrıca, siyasi bir sorundur, zira temel
eğitimin tamamlanmaması insan haklarından mahrum kalmak, sosyal
eşitlik ve adalet eksikliği ve sonuç olarak demokrasinin düzgün çalışmama
sı demektir (Lariou - Dretaki l99r 14-15).
Tabii belirtilmesi gereken, özellikle eğitimin zorunlu ve bedava ol
duğu aşamada öğrenciyi kaybetmenin nedeninin, yaygın kanının aksine
çocuk ile ailesinden değil. özel bir planlama ve hizmet sunarak eğitimleri
tamamlanana kadar bütün öğrencileri bünyesinde tutmayı başaramayan
okuldan kaynaklandığıdır (Frangoudaki 1998, Lariou - Dretaki 1993)·
Kalkanca/İfestos okulunun rakamları, ilkokul eğitimi sırasında ka
yıp veren bütün Trakyalı Müslüman azınlık öğrencilerinin ortalamasının
üzerindedir ve toplam dokuz yıllık zorunlu eğitim (ilkokul ve ortaokul) ge
nelinden daha büyük bir oran söz konusudur.ıs
Vakalios (1997: 63),ı9 "Evros ilindeki bir Müslüman sınıfı ile Müslü
man olmayan bir sınıftaki, 9 yıllık zorunlu eğitim boyunca" öğrencilerin hare-
KALKANCA0 N I N ÇOC U K LA R ! 75
ketlerini izledikten sonra, şunu gözlemlemektedir: "Yunanca konuşulan okul
larda zorunlu eğitimi terk eden öğrenci yüzdesi çok yüksek değildir, % 7'nin
altında seyretmektedir; diğer yandan azınlık okullarındaki okulu terk eden
Müslüman öğrencilerin yüzdesi oldukça yüksektir, % 88 dolaylarındadır."
Kanakidou (1994) Evros ilindeki bir Hıristiyan öğrenci nesliyle Ro
dopi ilindeki bir Müslüman öğrenci neslini karşılaştım ve şu sonuca va
nr:40 "Yunan devlet ilkokullarında4' okuyan öğrencilerin % 99,J'ü okulunu
tamamlamaktadır, azınlık ilkokullarında okuyan öğrencilerin ise sadece %
74'ü okulunu tamamlar."42
Kalkanca/İfestos okulundaki kaçak sorununun tam boyutlarını tes
pit edebilmek amacıyla, ilkokuldan okulu terk edenlere ilişkin ülke gene
lindeki öğrenci sayısını,43 Trakya'daki öğrenci sayısını, Trakya azınlık okul
larındaki öğrenci sayısını ve Kalkanca okulundaki öğrenci sayısını, altı okul
neslini (1984/85-1989/90,44 1985/86-1991/92, 1987/88-1992/93, 1988/
89-1993/94, 1989/ 90-1994/95) inceleyerek veri toplama ve inceleme yo
luna gittik. Verilerin detaylı sunumu Ekteki Tablo J 'te verilmektedir.
Topladığımız verileri baz alarak, incelediğimiz dönem ve nüfus ile
kullandığımız yönteme göre, ülke genelindeki okullarda kaçak % l,5'i geç
mezken, Trakya okullarında bu oran % 8,1 ile % 13,4 arasında olup, ortala
ması % ıı,1'dir. Azınlık okullarında ise % 19,8 ile % 26,3 arasında olup, or
talama oran % 23,s'tir.
Öğrencilik hayatıyla ilgili tam ve genel bir izlenim edinebilmek ve
Kalkanca/İfestos okulunun öğrenci kaybının gerçek boyutlarını tespit ede
bilmek için, incelediğimiz 6 okul neslindeki kaybı tespit ettik ve bulguları
Trakya'daki toplam azınlık okullarından edinilen bulgularla ve Rodopi ilin
deki diğer 7 okulun bulgularıyla karşılaştırdık (verilerin analitik sunumu
Ekte Tablo 4a, 4b, 5 ve 6'da).
Bu bulguları temel alarak, Kalkanca/ İfestos öğrencilerinin en kötü
okul performansını sergilediklerini ve en yüksek kaybı kaydettiklerini tes
pit ettik. Yani, Kalkanca'nın fakir ve eğitimsiz, Türkçe konuşan Müslüman
sakinlerinin çocuklarının milli ortalamadan, Trakya azınlık okulları ortala
masından ve araştırmaya dahil edilen diğer il okullarının ortalamasından
çok daha yüksek bir oranda ilkokulu terk ettiklerini görüyoruz.
KALKANCA'DA E�İTİM
Kalkanca/lfestos okulunda kayıp % 51,5 oranındadır. Hatta, okulu
terk eden öğrencilere, başka okullara geçiş yapanları yani öğrenimlerine
devam edip etmedikleri belirlenemeyen öğrencileri de dahil edersek, ince
lediğimiz dönem içindeki kayıp % 66,8 oranına çıkmaktadır.
Çocukların ilkokulu terk sebeplerinin özellikle siyasi-sosyal-ekono
mik-kültürel olduğu açıktır. Birbirleriyle etkileşen gerekçelerin listesi
uzundur: Ailenin düşük eğitim seviyesi, "örnek alınacak kişilerin" eksikli
ği, maddi durum45 ve özellikle dengeleyici işlev görmeyen, farklılıkları red
dederek Kalkanca/lfestos çocuklarına diğerlerine verdiklerinin aynısını ve
ren ve onları bünyesinde tutmayı başaramayan eğitim sistemi.
İ LKOKULDAN SONRA
Yunanistan'da 1976 yılından itibaren dokuz yıllık zorunlu eğitim
yasayla belirlenmiştir.50 Aynca, 1566/85 sayılı Birinci ve İkinci Derece Eği
timin Yapısı ve İşlevi ve Diğer Hükümler hakkındaki kanunun, 2. madde,
3. paragrafında "öğrenci 16. yaşını doldurmadığı takdirde, ilkokul ve orta
okulda eğitimi zorunludur. Reşit olmayan kişinin ebeveyni olan kişi çocu
ğun okula kaydını veya eğitiminin denetimini yapmadığı takdirde, Ceza
Kanununun 458. maddesine göre cezalandınlır"denmektedirY
Kalkanca/İfestos okulu mezunlarının ezici çoğunluğu ilkokuldan
sonra eğitimine devam etmemekteydi. Buna rağmen, hiçbir savcılık veya
eğitim idaresince müdahalede bulunulmamıştır.52
Belirtmemiz gereken husus, 104/79 RG 23/7-2-79 cilt A (madde 8,
par. 2) sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesinde, ilkokul diplomalarının
ortaokula veya istisna olarak bazı mezunların dilekçe ile kaydolmayı talep
ettiği ortaokullara gönderilmesi gerektiği belirtilse de, bu durumun (1996)
Kalkanca okulu mezunları için geçerli olmadığıdır. Bu, Trakya azınlık okul
ları mezunları için de geçerli değildi. Bütün azınlık okulları mezunlarının
diplomaları, eski dönemlerde yasalaşan ve muhtemelen Türkiye'ye akını
kontrol etme çabasıyla ilgili düzenlemeler çerçevesinde, Birinci Derece Eği
tim Müdürlüğünde toplanıyordu ve herkes oradan diplomasını alıp, tercih
ettiği ortaokula kaydoluyordu.
Kalkanca'da 1996 yılında liseden mezun olan bir kişi daha sonra
Selanik Özel Pedagoji Akademisi'ne gitmiştir. İki medrese mezunu Sela-
KALKANCA'DA E� iTİM
nik Özel Pedagoji Akademisi'nde okumuştur. Kalkanca okulundan 1996
yılında mezun olan biri erkek diğeri kız iki çocuk, ortaokula ve medreseye
kaydolmuş ve kısa süre sonra eğitimlerini terk etmişlerdir.53 15 yılı aşkın bir
süredir 9 yıllık zorunlu eğitimini tamamlayan Kalkancalı öğrenci yoktur.
Kalkanca/İfestos çocuklarının liseden sonra eğitime devamı konu
sundaki54 bölge verilerini, Rodopi ili Filakas ve Strofı Köylerindeki öğrenci
lerin gidişahyla karşılaşhrdık. Bunlar biri yaylada, diğeri yan dağlık bölge
de olan, sadece azınlık Türklerinin ikamet ettiği, çiftçilikle geçinen, dolayı
sıyla düşük bir sosyoekonomik statüye sahip, Kalkanca nüfusuna yakın ve
tam veri alma imkanı bulunan köylerdi.
Tespitlerimize göre, yayladaki Filakas Köyünde 1998 başlarında 17
ilkokul, 4 ortaokul, ı lise öğrencisi; 2 lise mezunu, 3 (Türk) üniversite me
zunu, 4 (Türk) üniversite öğrencisi vardı. Strofı Köyünde ise 1998 başların
da 14 ilkokul, 2 ortaokul, 5 lise ve ı (Türkiye) imam hatip lisesi öğrencisi, 3
(Türk) üniversite mezunu ve 3 (Türk) üniversite öğrencisi bulunmaktaydı.
ilkokuldan sonra eğitime devam etmek, gerek çocuklar gerekse an
ne babalan tarafından gerekli görülmemektedir. Çocukların yaklaşımları,
arzulan ve kendi potansiyellerini değerlendirmeleriyle ilgilidir. Okumaya
devam etmeye niyetli olup olmadıklarına dair soruya, 6. sınıf öğrencilerin
den şu cevaplar gelmiştir:
KALKANCA'N ı N ÇocuKLARı 79
" Hayır. Bu kadar yeter."
(kız çocuk)
"Yunanca bilmiyorum."
(erkek çocuk)
80 KALKANCA'DA E�iTİM
"Çocuklarımın hepsi okula gitti ve bitirdi. Ortaokula gitmediler. Na
sıl gitsinler? Hangi parayla göndereyim? Çalışmaları gerekiyordu,
ne yapalım!"
G., 50 yaşında, hamal
"Anne babalar eğitim gördüğü takdirde çocuklarının daha iyi bir
geleceğe sahip olacaklarını biliyorlar, ama korkuyorlar. Çocuğu
okula gönderirlerse, kenara ne kadar para ayırmaları gerektiğini
bilmiyorlar."
H., 28 yaşında, memur
KALKANCA0 N I N ÇOCU K LA R ! 81
dır. Oraya özel taşıtla, bisikletle ya da yaya olarak yaklaşık yanın saatte gi
dilebilir. Medrese çok daha uzakta, şehrin merkezindedir ve yerleşim böl
gesine gelen otobüslerin son durağındadır.
Ortaokula girdiği an, Kalkancalı öğrenci kendisini dil ve kültür açı
sından yeni ve yabancı bir ortamda bulur. Sadece Yunanca iletişim kurmak
ve kodlarını bölük pörçük bildiği bir ortamda var olmak zorundadır.
82 KALKANCA0DA E�iTİM
Önyargılar, Kalkancalı/İfestoslu çocukları ikinci derece eğitimden
sonra da takip etmekteydi.
1996 yılına kadar "ikinci fırsat okulu" gibi bir kurumun yokluğu, çok
sayıdaki genç veya yetişkini okuma yazma öğrenme ve bir diploma sahibi ol
ma fırsatından mahrum bıralayordu. Bugün böyle bir kurumun önemini
kavrayan insanlar, o dönemde de belki bu tarz bir diploma almak için gerek
li çabayı sarf etmeye niyetlilerdi.
BEKLENTİLER VE TALEPLER
Birçok araştırmacı (Sarvanakis 1987, Kanakidou 1994· Panagiotidis
1995· Vakalios 1997) Trakyalı Müslüman azınlıktan eğitim için pek talep
gelmediğini savunur. Bu durumun artık geçerli olmadığı anlaşılmakta
dır.60 Kalkanca/İfestos'ta ilkokuldan sonra eğitime devam edilmemesi so
run olarak dile getirilmekte, daha fazla eğitim isteği ifade edilmekteydi.
"Her yerde başka kanunlar, bizim burada başka kanunlar. Her yer
de 9 yıllık mecburi eğitimden bahsediyorlar. Hani nerede burada?
Çocukların sokaklarda dolaştığını neden kimse gelip görmüyor? lJ-
14 yaşında çocuklar kasaplarda çırak olarak çalışıyor. Neden okula
gitmiyorlar? Bunları kim görüyor ve ne yapıyor?"
S., 50 yaşında, müzisyen
"Ben okul meclisinde yıllarca görev yaptım. Okul için çok çalıştım. İn
sanların çocuklarını tutup: 'Okuma yazma öğrenmeye bakın; yarın
öbür gün askerde ailenize iki satır mektup yazmanız gerekecek, yaza
mayacaksınız. Her şeyi öğrenmenize gerek yok, temel şeyleri öğren
seniz yeter,' derdim."
H., 32 yaşında, işçi
"Bizi işe alıp, Yunanca bilen kim var gelsin belediyede çalışsın, de
selerdi, ne olurdu biliyor musun? Karım bile Yunanca öğrenirdi
KALKANCA' DA E�iTİ M
( ... ). Yunanca bilen gelip çalışsın deselerdi, görürdün, kurs bile açıl
sın isterdik."
M., 48 yaşında, müzisyen
KALKANCA'NIN ÇOCUKLARI
YEDİ YIL SONRA
alkanca'da I996 yılında gerçekleştirilen araştırmanın sonuçları şu
KALKANCA0 N I N ÇocU K LA R I
kullanmakta, bazıları ise göreli bir otonomiyi işaret ettiği için, köy demeyi
tercih etmektedir. Her halükarda yerleşim, sakini olsun olmasın çoğu kişi
tarafından getto olarak algılanmaya devam etmektedir.
2002'den bu yana Trakya Dimokrition Üniversitesi Sosyal Yönetim
Bölümünün sistemli bir varlığı söz konusudur. Yürütülen bir programla,
bir yandan ihtiyacı olan sakinlere destek verilmekte, diğer yandan bazı öğ
rencilere pratik imkanı sağlanmaktadır. Bu öğrenciler sistemli ve sürekli
bölgededir (günde yaklaşık 5 saat boyunca 4 kişi) ve ana hedef sakinlerin
yönetime ve hizmetlere erişimini kolaylaştırmaktır. Bu faaliyet, aracılık rol
lerinin azaldığını gören bazı kişilerin tepkisini çekmiştir, çünkü müşteri
ağlan ve gelirleri etkilenmiştir.
1997 yılında belediye fonlarıyla kurulmuş ve hiç faaliyet göstereme
miş tanın sağlık ocağı bu programa ayrılmıştır. Bu sembolik açıdan önem
li bir harekettir, zira yönetimin sakinlere sağladığı yardımın, maddi ihtiyaç
lardan sosyal entegrasyon ihtiyaçlarına kaydığını göstermektedir.
Girişimcilik faaliyetleri hala kahvehane ve bakkal açıp kapatmakla
sınırlıdır.9 2003 yılında 2.200 sakin için 24 kahvehane ve kafe ile 13 bakkal
vardır. Sabit ve yüksek bir geliri olan az sayıdaki zanaatçı, memur ve küçük
tüccar dışında diğer erkekler vasıfsız ve dönemlik işçiliğe devam etmekte,
çalışan az sayıdaki kadın ise ara sıra temizlik hizmetleri görmekte ve nadir
olarak mevsimlik tanın işçiliği yapmaktadır.
Yükleme-boşaltma hizmetlerine talep daha da azalmıştır, aynı şe
kilde makineleşmeden dolayı'0 mevsimlik tanın işçisi talebinde de azalma
vardır. Kalkancalıların başka gruplarla yoğun rekabet yaşadığı gerçeğini de
göz önünde bulundurarak, işsizliğin çok yüksek olduğunu ve çoğu ailenin
gelirinin son derece düşük olduğunu söyleyebiliriz." Bunun en iyi örneği,
bir hayli kişinin ulaşım bedelini bile ödeyemediği için, şehre yaya gitmek
zorunda kalmasıdır -bu araştırmanın ilk aşamasında da gözlemlenmiştir.
Bazı yaşlı kadınlar ise yakınlarındaki ağaçlardan toplayıp taşıyabildikleri
kuru dallarla yetinmektedirler.
Yerleşim bölgesine önemli bir yardım da sosyal dayanışma prim
lerinden gelir. Miktarının tam olarak belirlenmesi mümkün olmayan bu
tür primlere hak kazanan kişi sayısının (2.200 kişi) bütün diğer Rodopi
İ l köğrenim
Kalkanca/İfestos azınlık okulunun (Komotini 4. Azınlık Okulu) ya
sal statüsü, iki dilde eğitim sistemi, ders saatleri ve analitik programı 1996
yılından beri aynı kalmıştır, ilave edilen dersler ise İngilizce (3, 4, 5 ve 6. sı
nıflarda) ve beden eğitimi dersleridir. Burada not edilmesi gereken husus,
beden eğitimi ile İngilizce derslerinin çoğunluktan öğretmenler tarafından
verilmesidir. Böylece Yunanca öğretilen dersler artmış, dolayısıyla Türkçe
ile Yunanca ders saatleri arasındaki oran değişmiştir.
Çocuklar okul harcı ödemeye devam etmektedir ve harç miktarı
2003'te yılda 45 euro'dur (iki kardeş için 60 euro). Fakat anlaşılan o ki, ge
rek maddi imkanları olmadığı için, gerekse okulun ücretsiz hizmet verme-
KALKANCA' N I N ÇocUKLARI
si gerektiği mantığından hareket ettikleri için, bazı anne babalar buna tep
ki göstermekte ve harç ödemeyi reddetmektedir.
2003 yılında öğrencilerin devamlılığı normal sınırlardaydı ve dersler
eylül ayında başlamıştı. Bu durum anne babaların bilinçlenmesinden çok,12
dönemsel iş bulamayıp kalmalarına bağlanabilir.
Kalkanca/İfestos okulundaki programın Türkçe kısmındaki bütün
öğretmenler artık iki yıllık Selanik Özel Pedagoji Akademisi mezunudur ve
Yunan kamu kurumlarından maaş almaktadırlar. Yunanca kısmı öğret
menleri ise iki ve dört yıllık pedagoji akademilerinden mezundur.
Okulda oldukça zengih bir kütüphane vardır, ancak bütün azınlık
okullarında olduğu gibi sadece Yunanca kitaplar içermektedir ve özellik
le öğretmenler tarafından bazı derslerin hazırlanmasında kullanılmakta
dır. Çocuklar araştırma konusunda, yani okulun öğretebilecekleri dışın
da ufuklarını genişletme yolları hakkında eğitim görmemektedirler. Ço
cuklar nasıl öğreneceklerini öğrenmemekte ve bu durum gerek iş bulma
larına gerekse siyasi yaşama eşit katılımları konusuna yansımaktadır (Pa
padakis 2003: 214-216).
Okulun 7 odası vardır. 2001/02 eğitim yılında Aı, A2, B, C, D, E ve
F sınıfları faaliyet göstermekteydi; 2003/04 eğitim yılında ise Aı, A2, Bı,
B2, C, D, E ve F (ortak eğitim) sınıfları açılmıştı.
Öğrenci sayısının artışını ve öğretim standardını (Ekteki Tablo n'de
detaylı sunum mevcuthır) gözlemlediğimizde, 2003-2004 döneminde öğ
renci sayısının sürekli çoğaldığını, diğer yandan okulu terk edenlerin sayı
sının sürekli azaldığını görmekteyiz. '1 Ancak buna rağmen, okulu terk
edenlerin sayısı hfü. çok yüksek olmaya devam etmektedir, diğer yandan
hala okula kaydolmayan çocuklar vardır.
1997'de Eğitim Bakanlığı Trakya'da, azınlık okullarındaki Yunan
ca kısmını geliştirmek amacıyla, Müslüman Çocuklarını Eğitme programı
başlatmıştı. Bu program kapsamında yeni okul kitapları yazılmış, yeni
eğitim materyali oluşturulmuş ve eğitmenlerin geniş kapsamlı eğitimi
gerçekleşmişti.'4 1 998 yılından itibaren Kalkanca/İfestos okulundaki
Türkçe ve Yunanca kısmı öğretmenleri bu eğitimleri takip etmeye başla
dı. 2ooo'den bu yana programın Yunanca kısmında E P EAEK-Müslüman
KALKANCA' N I N ÇOC U K LA R ! 91
mekteyiz. Ancak bazı anne babaların çocuklarına daha iyi bir eğitim suna
bilme beklentileri ve olanakları, buradaki okulda verilen eğitimin kalitesin
den çok daha hızlı bir şekilde gelişmektedir. Dolayısıyla bu anne babalar
çocuklarını bölge dışındaki okullara göndermektedirler.
Ortaöğren i m
2000/01 eğitim yılında ortaokula kaydolan çocuk sayısı 18, (ı. sını
fa ıo, 2. sınıfa 5 ve 3. sınıfa 3 çocuk27) . 2001/02'de ıo, (ı. sınıfa 6, 2. sınıfa
3 ve 3. sınıfa ı çocuk28) 2003/04'te n'dir (ı ve 2. sınıfa 4. 3. sınıfa 3 çocuk),
aynca Lise ı'de de bir öğrenci vardır.
1996-2003 yıllan arasında medreseden mezun olan yoktur.29 Bu
gün Kalkanca/İfestos'tan medreseye ve ikinci fırsat okuluna30 giden öğren
ci bulunmamaktadır. Diğer yandan, İ şsizlik Kurumu okuluna giden bir öğ
renci vardır. Ortaokula gitmeyen, çoğu ilkokuldan bile mezun olmamışıı
12-15 yaş arası yaklaşık 60 çocuk olduğu tahmin edilmektedir.
2002 yılından bu yana Sosyal Çalışma Bölümü öğrencileri ortaoku
la giden çocuklara gönüllü olarak ders vermektedir, bazı aileler ise çocuk
larını şehirdeki dershanelere göndermektedir.
KALKANCA'N I N ÇOCUKLAR! 93
YEDİNCİ BÖLÜM
SONUÇLAR
u çalışmanın hedefi, Kalkanca/İfestos halkının sosyal izolasyonu
94 SONUÇLAR
rekir ve elde ettikleri diploma maddi açıdan güvenceye erişmelerini sağlaya
madığı gibi sosyal seviyelerini de yükseltmez. Genel olarak, Kalkanca halkı
nın okul başarısının sonunda sosyal ve maddi başarı getireceğini gösteren
deneyimleri olmamıştır.
Yine de hepsi eğitimin önemini bilir. Özellikle eğitim eksikliğinden
dolayı yaşadıkları sorunların farkındadırlar. Zorlukların uzun bir listesi
vardır: Yunanca- Türkçe okuma, sürücü ehliyeti alma, daha fazla eğitim /
öğretim / uzmanlaşma, devletle iletişim, kamu sektörüne tayin olma zor
luğu. Onlar açısından eğitiminin yükselme beklentisi veya en azından is
tikrara kavuşma beklentisiyle bağlantılı olduğu anlaşılmaktadır.
Yerleşim bölgesindeki okul, topluma ve aile işleyişine aşina bir ku
rumdur. Ancak, söz konusu toplum, eğitime ilişkin olumlu örneklerden
yoksun olduğundan ve mesleklerinin okul eğitimiyle doğrudan ilişkisinin
bulunmadığını bire bir yaşadığından dolayı, eğitiminin çocuklarının gele
cekleri açısından belirleyici bir faktör olmadığı sonucuna varmaktadır. Ai
leler genellikle okula gönderdikleri çocuklarına maddi destek veya motivas
yon sağlayacak durumda değildir.
Devlet Kalkancalılara bazı destekler sunmuştur. 1936 yılında konut
larını inşa etmeleri için hazine topraklarının verilmesi ve ı96ı'deki selden
sonra evlerin yeniden yapmaları için sağlanan devlet desteği, sosyal enteg
rasyona katkıda bulunan girişimlerdir. Ancak unutulmamalı ki devletin
inisiyatifi ve "ilgisiyle" bu grup ilk yerleşim bölgesinden uzaklaştırılmış ve
şehir dışına, düşmanca bir ortama göç ettirilmişti. Yaşadıkları yerde kana
lizasyon gibi temel bir donanımda aksaklıklar vardı, hatta yol, telefon gibi
elzem hizmetler verilmiyordu, herkese açık eğlence ve spor alanları yoktu.
Özellikle tapu verilmemesi ve bunun konut kredisi alamamak gibi mahru
miyetlere yol açması, kamu servetinin kullanımının engellemesi demekti
ve dolayısıyla sonuç sosyal izolasyondu.
Kalkanca/İfestos halkının oy kullanma ve aday olma yoluyla se
çim prosedürüne katılımı entegrasyon sürecini oluşturur. Ancak, ba
ğımlı seçmen-seçilen ilişkileri, oyların satın alınması ve bu insanların
zayıf sosyoekonomik pozisyonu, siyasi sürece eşit katılımı baltalayan
faktörlerdir.
KALKANCA'N I N ÇOCUKLAR! 95
BİRİNCİ ARAŞTIRMANI N TESPİTLERİ
Bölgeye ille yerleşimden 13 yıl sonra, devlet desteğiyle kurulan oku
lun faaliyete geçmesi, altyapı oluşturulması, öğretmen tayini, ücretsiz eği
tim materyali verilmesi, sosyal entegrasyona katkı sağlamışhr. Öte yandan,
Kalkanca okulunun uzun süre, sınırlı ve istikrarsız finansman anlamına
gelen azınlık okulları statüsüne dahil edilmesi ve öğrencilerin harç yahrma
zorunluluğu, eğitim izolasyonunu kaçınılmaz kılmışhr. Bölgedeki anaoku
lu ancak l997'de faaliyete geçtiğinden dolayı, çocuklar da küçük yaşta en
tegrasyon sürecine dahil olma fırsatından yoksun kalmıştır.
Öğrenciler matematik ve fizik derslerinin Yunanca terminolojisini
öğrenememektedir. Sistemin Yunanca ve Türkçeyi yeterli derecede öğrete
mediği, azalhlmış matematik ve fizik dersleriyle öğrencilerin, Yunan dev
let ilkokulu öğrencilerinin düzeyine çıkamadığı açıktır. Bunlara ilave ola
rak, bilgi arama konusunda eğitimsizlikleri, öğrencilerin eğitim hizmetle
rinden ve getirilerinden yararlanmalarını zorlaştırmaktadır.
Program dışında eğitim materyali de sorunluydu. Yunanca kısmı
için 2000 yılına kadar kullanılan eğitim materyali, bilginin alınmasını güç
leştirmekteydi. Bu materyal, söz konusu grubun özel ihtiyaçları dikkate
alınmadan tasarlandığından dolayı Yunanca bilgilerin aktarımında zorluk
çıkıyordu.
Kalkanca/İfestos okulu öğrencilerinin okulu terk oranının yüksekli
ği en büyük sorundu. Çocuklar dokuz yıllık ücretsiz ve zorunlu eğitimi ta
mamlamayı başaramamakta, çoğu ilkokuldan bile mezun olamamaktaydı.
İncelediğimiz dönemde, bu oran milli ortalamanın 34 veya 44 kahna (hesap
lama şekline göre değişiyor) varıyordu.
Araşhrmanın birinci aşamasının bulgularından açıkça anlaşılmak
tadır ki, Kalkanca okulunda 1996 yılına kadar verilen eğitim hacmi, şekli
ve türüyle, çocukların eğitimsel ve dolayısıyla sosyal izolasyonuna katkıda
bulunmaktaydı.
SONUÇLAR
Anaokulunun faaliyete geçmesi, tam gün eğitim yapılması, öğret
men sayısının artması, yeni eğitim materyali üretilmesi ve öğretmenle
rin daha fazla eğitilmesi, ayrıca çok fakir ailelerin maddi yardım görme
s; . Kalkanca çocuklarına devlet tarafından sağlanan desteğin kapsamını
göstermektedir.' Bu durumun çocukların entegrasyonuna katkıda bulun
duğu açıktır.
Ancak çalışmamızdaki en önemli gösterge olan çocukların ilkokulu
terk oranı, alınan önlemler sayesinde önemli derecede azalsa da, hala çok
yüksektir ve şimdiye kadar sadece bir çocuk ortaokuldan mezun olmayı ba
şarabilmiştir. Dolayısıyla, Kalkancalı çocukların eğitimsel izolasyonu ile
mücadele için alınan önlemlerle arzulanan sonuç, yani milli ortalama yaka
lanamamıştır. Dokuz yıllık zorunlu ve temel eğitimin, kişinin tatmin edici
seviyede sosyal ve ekonomik entegrasyonu için gerekli bir aşama olduğunu
dikkate alarak, verilen eğitimin şimdilik Kalkancalı çocukların sosyal enteg
rasyonuna belirleyici bir katlarla bulunmadığını tespit etmekteyiz.
Görünen olumlu eğilimlerin istikrara kavuşması ve daha da önem
lisi, tatminkar bir sonuç gösterebilmesi için hala çok zamana ihtiyaç duyul
maktadır. Kalkancalı çocuklar için ayrılan devlet desteğinin önemli oranda
arttığı açıktır. Ancak, özellikle ortaokulda, eğitimin devamı için sağlanan
özel servetin de (anne babaların ve gönüllülerin parası, zamanı ve ilgisi) be
lirleyici bir rolü vardır.
Eğitim entegrasyonu muhakkak garanti etmese de muhtemelen ya
rının yetişkinlerinin ekonomik ve sosyal konumlarının iyileşmesine katla
rla bulunabilir, tabii herkese fakirlik sınırının üzerinde gelir sağlaması
mümkün değildir.
Ve tabii, Kalkanca halkı bu eşiği aşsa ve artık izole edilmiş ve fakir
sayılmasa dahi, geri kalan nüfus ve diğer gruplara kıyasla, sosyoekonomik
konumlarının iyileştirecek daha fazla fırsatla karşılaşıp karşılaşmayacakla
rı ve bunları değerlendirip değerlendiremeyecekleri sorusu ortada durmak
tadır. Ancak, sorunun cevabı henüz yoktur.
EK
Tablo 3- Yunanistan'ın Bütün Okulları İçin
Öğrenim ilkokul ı'e ilkokul 6'dan Okulu terk
dönemleri kaydolanlar mezun olanlar edenler
Toplam Kızlar Toplam Kızlar Toplam Kızlar
84/85 -89/90 146.330 70.657 144.163 69.590 2.167 1.067
85/86-90/91 148.268 71.676 146.256 70.742 2.012 934
86/87-91/92 146.038 70.659 14p35 70.363 848 296
87/88-92/93 13 J .476 67.214 137.545 66.892
88/89-93/94 135.980 65.820 138.588 67.188
89/90-94/95 129.054 62.420 130.958 63.520
KALKANCA'NıN ÇocuKLAAı 99
Tablo 4a. Trakya' nın Azınlık Okullannda Okulu Terk Yüzdesi
(1 984/85-1989/9 o ' dan l 989/90-1994/95 'e kadar)
Öğrenim
dönemleri
Toplam Kızlar
Toplam Kızlar Toplam Kızlar Toplam Kızlar Toplam Kızlar Toplam Kızlar
84/85-89/90 47 25 il 4 14 8 22 15 % 76,5 % 92
85/86-90/91 45 20 10 3 7 27 15 % 75.5 % 80
86/87-91/92 31 14 8 7 2 16 9 % 74 % 78
87/88-92/93 20 8 8 2 3 9 5 % 60 % 75
88/89-93/94 31 13 12 2 14 6 % 54,8 % 61
89/90-94/95 25 9 2 2 o 13 % 60 % 55
100 EK
Tablo 5. Rodopi'deki 8 İlkokulda 6 Öğrenim Döneminde Öğrencilerin
Durumu (1984/85-1989/9o'dan 1989/90- 1994/95'e kadar)
Okul Normal Sorunlu Terk Yatay Eksik Toplam
eğitim eğitim, geçiş bilgiler
ancak diploma
alınını tır
Kalkanca/lfestos
(4. Azınlık) 42 12 102 36 7 1 99
lntadiye
(ı. Azınlık) 13 9 4 36 40 35 254
Şehre Küstü 27 o 13 12 12 64
Proskiniton 58 o o II o 69
lasmou 46 o 3 17 67
Filiras 64 2 8 o o 74
lasmou Azınlık
Okulu 177 4 23 37 6 247
6. Komotini Okulu 2 90 o o 130 49 469
Kaynak: Öğrenci sicilleri
Proskiniton 69 58 o o
lasmou 67 46 3 ** 4 ,4
lntadiye
(ı. Azınlık) 254 143 36 ı4,7
Filiras 74 66 4,5
lasmou Azınlık Okulu 245 181 23 9.4
Şehre Küstü 64 27 13 20,3
Kalkanca/lfestos (4. Azınlık) 199 54 102 51,2
Kaynak: Öğrenci sicilleri
Yatay geçiş yapan öğrencilerle öğrenci sicillerinde bilgileri tam olmayan öğrenciler dahil değildir.
* Kaydolanlar üzerinden terk edenler
** Söz konusu 3 çocuk Müslüman Çingene ailelerin çocuklandır ve Atina'dan lasmos'a dönünce las
mos llkokulu'na kaydolmuşlardır.
102 EK
Tablo 9. Kalkanca İlkolculu Mezunlannın Not ve Cinsiyet Karşılaştırması*
(1984/85-1989/9o'dan 1989/90-1994/9fe kadar)
Not A B c Toplam
Normal okuma sonucu eğitimin tamamlanması
Erkek 7 6
Kız 6 7
Normal olmayan okuma sonucu eğitimin tamamlanması
Erkek 4 7
Kız 3 5
Toplam 14 17 22 53
G İRİŞ
Gözlemci katılımda bulundu. Gold'a göre, üçüncü tip katılımcı gözlemidir (Lazos 1998:274).
2 Kadınlarla mülakat yapamayacağım ille andan itibaren anlaşılmıştı. Geleneksel Müslüman toplu
munda -ki Kalkanca'da davranış biçimi açısından bu şekilde hareket edilmektedir- kadının "me
k.inı" evdir. Eve sadece tanıdık erkekler girebilir ve evde sadece aileden olan erkeklerin eşliğinde ka
labilirler. Ancak bu durumda bile kadınlar yabancı erkeklerle konuşmazlar. Kadını muhatap alarak
konuşmak ailenin erkeği tarafından hakaret sayılabilir; zaten aileyi temsil etme hakkı erkeğindir.
Bilgi veren kişilerce sohbete katılan, bazen kibarca dayatılan Türkçe konuşma, muhtemelen araş
tırmacının Türkçe bilgisinin kontrolü amacı/isteği ile yapılıyordu.
4 Her ne kadar merkezi düzeyde Milli Eğitim Bakanlığı ve Azınlık Okulları Koordinatörü tarafından
ilgili izinler temin edilmiş olsa da, eğitim idaresinin yerel düzeyinde çok yoğun tepkiler oldu ve
araştırmanın, özellikle ilk aşamalarında, normal seyri engellendi. Tabii, bu olay nadir değildir, ak
sine Trakya veya başka yerlerdeki azınlıklarla ilgilenen kişiler için son derece alışılmış bir durum
dur (bu konuyla ilgili olarak bkz. Cowan 199Tl5 ve Lafazanis 199Tıı).
BİRİNCİ BÖLÜM
Yeni yoksulluk işsizlik ve ücret durumlarında değişikliklere yol açan ekonomik krizin sonucuydu.
Ekonomik, teknolojik ve sosyal değişiklikler yeni yoksulluk ve matjinalleşme şekillerini doğurdu.
Kökten değişikliklerin çeşitliliği karmaşık yoksunluk durumlarının oluşumuna yol açtı (Kavunidi
1996: 251).
2 Yeni yoksullukla ilgili olarak, H turis (1992: 71) sabit ve tatminkar gelirin genellikle yoksulluğun
meydana gelmesinde en önemli engelleyici faktör olduğunu, diğer yandan bir takım kültürel. si
yasi, sosyal ve biyolojik faktörün ise doğrudan yoksulluğa yol açabileceğini belirtmektedir. Bu tür
faktörler bütün modern Avrupa toplumlarında yeterli miktarda mevcuttur. Yoksulluğun 1975-
1985 yıllan arasında azalmayıp. sadece çehre ve "kalite" değiştirmiş olmasının sebebi budur. Bu
değişiklik yeni yoksulluk ve sosyal izolasyon göstergelerinin çoğalmasıyla doğrudan bağlantılıdır.
Spesifik olarak, yeni yoksulluk haline geçiş çoğu kez rasgeledir veya öngörülemeyen olaylara bağ
lıdır. Bunun haricinde, eğitim sistemi, sosyal sigortalar ve hatta -Avrupa'da son 30-40 yılda dik
kat çeken ekonomik reformasyonun sonucu olarak- sosyal politika çerçevesinde meydana gelen
kurumsal ve işlevsel değişiklikler yeni yoksulluğa yol açabilir.
Sanayi toplumundaki sınıflarından dolayı kaderleri yoksulluk olan 19. yüzyıl işçileri ve sanayi pro
leteryasından oluşan geniş tabakalar.
4 Özellikle modern iş piyasasından ve sosyal devlet ödenekleriyle toplu temsil ve talep örgütlenme
lerine katılımdan men söz konusudur. En önemlisi de, bu yoksunluk olgusunun artık en dış çe
perde değil. kalkınan ve sürekli zenginleşen toplumun içinde görülüyor olmasıdır.
Yeni yoksulluğun tanımına ilişkin olarak, Barolli (199r 221) gelir, iş, sağlık ve var olma koşulları
yoksulluğu olarak bilinen "mutlak yoksulluğun" yanı sıra insanların, -günümüzde asıl olan fakat
104 NOTLAR
geçmişte de asıl oldukları anlamına gelmeyen- ihtiyaçlarının (ör. sosyal ağlara, kaliteli sağlık hiz
metlerine, eğlence/dinlenme hizmetlerine vb. erişim) tatmin edilmesine ilişkin hissettikleri ek
sildiklerle bağlı olan "yeni yoksulluğun" da tanımlandığına dikkat çeker.
6 Yoksulluk hakkında herkes tarafından kabul edilen bir tanımın olmamasının en önemli sebebi,
problemin genel geçer bir teorisinin olmamasıdır. Tanım seçiminin ideoloji tarafından yönlendi
rildiği ve bu fenomenin kabul edilmesi, boyutunun belirlenmesi ve yenilmesi ile ilgili eyleme ge
çilmesi isteğiyle doğrudan ilişkili olduğu açıktır. Tanımının belirlenmesi, bir fenomeni toplum
içinde "büyütme" veya "yok etme" olanağını (çoğu kez de amacına) yaratır.
7 20. yüzyılın başlarından (Balourdos 1991: 101) veya ortalarından günümüze kadar Avrupa'da kul
lanılan, kişi başına düşen ortalama gelir yüzdesi olarak tanımlandı.
8 Başlangıç, UN ESCO'nun günümüzde ha.la kabul gören ve kullanılan tanımıyla oldu (1964, aileler
hakkında sempozyum). Buna göre, "yoksulluk durumundaki kişi veya aileler, parasal gelirleri ve
ya diğer kaynaklan, öğrenim ve mesleki eğitimleri de dahil var olma koşullan ve maddi mülkiyet
leri, içinde yaşadıkları toplumun ortalama standardından açıkça daha düşük olanlardır". ı975 yı
lında Avrupa Bakanlar Konseyi ise yoksulları şöyle tanımlamaktadır: "Gelirleri, yaşadıkları üye
devletin asgari kabul edilebilir yaşam tarzından men edilmelerine yol açacak kadar sınırlı olan ki
şi veya ailelerdir" (Strobel 1996: 174).
9 Tsiakalos ile Kongidou'nun gözlemlerine göre (1991: 9-14), "yoksul olanlar, ya yaşamlarını idame
ettirmek için gerekli olan mallara veya geniş sosyal çevrenin sosyal ve kültürel faaliyetlerine katıl
mak için gerekli olan mallara ya da kişililderinin her yönden gelişimi için gerekli olan ve böylece
içinde yaşadıkları topluma eşit şekilde katılımları için gerekli olan mallara sahip olmayan insan
lardır". Dikkat çektikleri başka bir nokta da, insanların günlük yaşamlarında durumlarını ne ön
ceki yılların durumuyla, ne de başka ülke halklarının durumuyla karşılaştırdıklandır. insanların
bilincindeki "yoksul ve yoksulluk görüntüsü" onları sarmalayan toplumun malzemeleriyle oluş
maktadır, başka ülkelerin veya yerlerin toplumlarındaki malzemelerle değil.
ıo Yeni yoksulluğun çok boyutluluğu ile ilgili ilginç bir yaklaşım Draperie (ı98r 186) tarafından ve
rilir. Buna göre, "Sosyal, ekonomik ve kültürel dezavantajlar birikme eğilimi göstermektedir. En
yoksul olanlar en kötü sağlığa ve en kötü meskene sahip olma eğilimi göstermektedir. istihdam
edildikleri takdirde, en kötü çalışma koşullarında çalışmakta veya düzensiz çalışmaktadırlar. Bir
dezavantaj diğerine yol açar. Yoksulluk kötü sağlığın sonucudur, kötü sağlık da yoksulluğun. Yok
sul bir ailenin çocuğu okulda daha az başarılı olma eğilimi gösterir. Düşük eğitimli ve düşük uz
manlığa sahip gençler istihdam edilseler dahi, bu genel olarak düşük ücretli ve yükselme olanağı
olmayan iştir. En yoksulların çoğu izolasyon içinde yaşar; veya pa�a kıtlığı onları çoğunluğun fa
aliyetlerinin dışında bırakır. izolasyon durumu ve örgütlenme eksikliği onları sosyal kaynakların
adil dağılımını talep etme hakkından men eder."
n iki grup vardır: " Entegre olanlar" ile "men edilenler" veya daha yeni terimlere göre, "in" olanlar
ile "out" olanlar. Tabii, söz konusu araştırmada arada bir şey olup olmadığı, varsa ne olduğu, ay
nca kategoriler arası ilişkinin ne olduğu sorun teşkil etmemektedir, dolayısıyla araştırma konusu
dışındadır.
12 Klanfer, J., 1965, L'exclusion socialle. Etude ık la marginaliti dans les socittis occidentals, (Europa Ver
lag,) kitabında Paris'te l964'te yapılan UNESCO konferansında yoksulluk ile ilgili tartışmadaki
10 6 NOTLAR
sında köprü görevi görerek, çoğu kez "güçlü" ilişkilerden (öm. aile ilişkileri) daha önemli olabilir.
Bu "zayıf" ilişkiler -her ne kadar özel bir bölüm konusu oluştursalar da (seçim)- müşteri ilişkileri
ni de içerir ve bu ilişkiler aracılığıyla bütün devlet sektörü ile, özellikle ücretli iş bulma konusun
da temas sağlanmaya çalışılır (Maratou-Alipranti, Papliakou ve Hatzigianni1995= 172-177).
22 Konsey'in 89/475/AIT sayı ve 18 Temmuz 1989 tarihli karan -Avrupa Toplululdan Resmi Gazete
si L 224/2.8.1989.
23 29 Eylül 1989 konseyi dahilinde toplanan Sosyal Konulardan Sorumlu Bakanlar Konseyi'nin, sos
yal izolasyonla mücadele hakkındaki kararnamesi (89/C227/oı) -Avrupa Topluluklan Resmi Gau
tesi, 3ı.ıo.1989.
24 COM (92) 542 nihai metin, Brüksel, 23/12/92, Komisyonun Avrupa'da dayanışma hakkındaki du
yurusu, s. 8-12.
25 Parasal olmayan gelire, "Para Dışındaki Gelir ve Sosyal Haklar Hakkında" başlıklı bölümde geniş
bir şekilde değinilmektedir.
26 Tabii, burada not etmemiz gereken husus, "gerçekçi bir iınk.ının" var olup olmadığı kararının,
ideolojinin ve önceliklerin saptanmasına bağlı belirli değerlendirmelerin ürünü olduğudur.
27 Savaş sonrası Avrupa'da ekonomik kalkınma ile birlikte gelişen ve zamanla yerleşerek güç kaza
nan bir görüş, fakirlerin ve fakirlik durumunun -belirli bir ideoloji ve ahlaka dayanan- olumsuz bi
çimde değerlendirilmesidir. Kişisel özgürlük, serbest iş hayah, eşit fırsatlar, toplu üretim ve tüke
timin faydasına ilişkin sarsılmaz. neredeyse kaide haline gelen bu anlayışta, sosyal yükselme bir
görev haline gelir, çünkü herkese eşit fırsat verildiği, toplumsal başarının herkes tarafından elde
edilebileceği düşüncesi hakimdir. Böylece fakirler kendi kendilerinin kurbanı haline gelirler, çün
kü hazır olanakları değerlendirmemektedirler; tembelliklerinin veya toplum dışına çıkma kararla
rının kurbandırlar. Gerektiği kadar çalışmıyor ve üretmiyorlarsa, sosyal yardımı da hak etmezler.
Yardımlar karşılıklıdır.
28 Hristopoulos (1999: 55) liberal alanı "insan haklarının ( ... ) kendiliğinden kanıtlanan bir gerçek ol
duğıınun, öncelikle iktidar, aynı zamanda vatandaşlar tarafından kabul edilmesiyle sınırlan çizi
len, hukuki veya siyasi teorinin sosyal uygulama alanı" olarak tanımlamaktadır.
29 Tarhşma çok geniştir ve sosyal izolasyonla eğitim arasındaki ilişkiye yoğunlaşan bu çalışma kap
samında konunun bütün boyutlarına geniş bir şekilde değinmek mümkün değildir. Sosyal izolas
yonun tanımı ve sosyoloji alanındaki tarhşma için aynca bkz. Mousourou (1998: 67-85), Karanti
nos et al.(1990: 8), Tsoulouvis (1996: 726), Pleios (1997: 173). Psikoloji alanındaki ilgili tarhşma
için bkz. Koronaiou (1997), Clerc (1995: 14-16), Megaloikonomou (1996: 23). Gerek kavram ge
rekse terimin kullanımı hakkında kritik için bkz. Sianou (1997), Angelopoulos (1996), Gamie
(1995). Tsaousis (1998) ve Tsiakalos (1998: 42-54). Sosyal izolasyon hakkında Avrupa'daki tartış
manın incelenmesi için bkz. Yepez del Castillo (1994). Sosyal izolasyon hakkındaki uluslararası
tanışmanın incelenmesi ve sosyal izolasyonun, özellikle her pozisyonun temsil ettiği siyasi felse
feye dayanarak, üç büyük kategoriye ayrılması teklifiyle ilgili bkz. Silver (1994).
30 Tsiakalos (1998: 61) şu yorumu yapmaktadır: "Eğitim, sağlık. hatta ulaşım ağına erişimden izole edil
mek, toplum için yeni bir fenomen değildir. Bu, geçmiş dönemlerde de mevcuttu, daha sert bir şekil·
de kurumsallaşmıştı ve büyük toplumsal sınıfların sefilleşmesine neden olmuştu. Bugünkü durumu
farklı kılan özellik, bir ülkede yaşayan bütün insanların erişim sağladığı mallar toplamını teşkil eden
KALKANCA'N I N ÇocUKLARI
'kamu serveti' kavranurun oluşmuş obnasıdır. Hatta belirli emtianın kamusal özelliği çoğu ülkenin
anayasalannda güvence albna alınmaktadır; bunun en karakteristik örneği eğitim ürünleridir."
31 Tsiakalos'un da (1998: 63) not ettiği gibi "Sosyal izolasyon kavramının özelliği ve varlığı sosyal
haklarla kamu ve sosyal servetin varlığına bağlıdır." npez del Castillo (1994: 630) terimin çok ge
niş (uluslararası) kullanımı hakkındaki çekincelerini dile getirir. Sosyal devletin -ve getirdiği yar
dıınlann- var olmadığı veya çok kıt olduğu, örneğin Latin Amerika ve genel olarak üçüncü dünya
ülkeleri gibi yerlerde sosyal izolasyondan bahsetmenin aslında iınldnsız olduğuna dikkat çeker.
32 Bkz. Kongidou, Tressou - Mylona ve Tsiakalos ı99}: 5-6.
İKİNCİ BÖLÜM
Husen'in özellikle değindiği üzere: "Gelişmiş sanayi toplumu ve daha da önemlisi sanayi sonrası
toplum giderek daha çok değerlere dayalı hale dönüştükçe, modem toplum için eğitimle geliştiri
len yetenek, bir zamanlann aile kökeni ve miras yoluyla mülk sahibi olmanın yerine geçer. Ebe
veynlerin yapabileceği en güvenli ve enflasyon karşısında en korunaklı yatının çocuklanna eğitim
sağlamaktır" (Husen 1991: 75-76).
2 Bkz. Hus Husen (1991: 23). Aynca, Frankel ve Hasley 1970 )'llı OECD zirvesinde sunduklan ra
porlannda (Husen 1991: 57) şunlara değiniyorlar: "Eğitim sistemlerinin, etnik unsurlar ve burju·
va merkezleri ile taşra nüfuslan arasındaki fırsat dağılımını ve hiyerarşiyi değiştirme imkanlan
abartılı derecede vurgulandı. OECD ülkelerinde 1950 ve 1960 )'lllanndaki eğitim ya)'llımının hi
kayesi yukanda anılan sosyal kategoriler arasındaki eşitsizliğin bir diyagramıyla gösterilebilir; söz
konusu diyagram hiçbir sapma göstermeden, etkileyici bir yükseliş arz eder. Diğer bir deyişle, fır
satlar (kategoriler arası kıyasla), eğitimin yayılımına rağmen aslında değişmemiştir."
Burada eğitimden kasıt, kişinin gelecekteki geliri ve imkanlannı genişleten her tür harcamadır.
Eğitim yatınmının maliyetine eğitim için ayrılan parasal kaynaklar (okul ücretleri, kitaplar vb.), ki
şinin çalışmış olsaydı elde edeceği gelir ve bu giderlerin kümülatif sermaye üzerinden hesaplanan
faizleri dahildir.
4 Diğer teoriler şunlardır: Yetenekler teorisi (verimlilikle kişisel gelir arasındaki farklar bedensel
özellikler, entelektüel kabiliyet ve kişilik verileri gibi kişisel yeteneklere bağlıdır); kişisel seçenek
ler teorisi (insanlar seçimlerini, işlerinin parasal olmayan kaynaklannı da dikkate alarak yaparlar);
eğitim eşitsizlikleri teorisi (fakir ailelerin çocuklan daha düşük eğitim seviyesine sahip olur ve bu
durum daha düşük gelire yol açar); yaşam dairesi teorisi (kişinin geliri yaşıyla orantılıdır); düşün
sel teori (kişinin gelirlerinin tamamı veya büyük bir kısmı rasgele olaylara bağlıdır); arz ve talep
teorileri (ücretler üretim katsa)'llannın rölatif kıtlığını yansıtır); bölünmüş iş piyasası teorileri (üc
retler iş pozisyonu statüsü ile teamüle bağlıdır) ve marksist orijinli teoriler (kişinin geliri ait oldu
ğu sınıfa göre belirlenir).
Her ne kadar, yoksulluk ve izolasyon kavramlan aynı anlama gelmese de, Karagiorgas ve
diğerlerinin yoksulluk ile eğitim arasındaki ilişki hakkında yaptıklan tespitler rahatlıkla sosyal izo
lasyon alanına indirgenip, geçerli kabul edilebilir. Olaya yaklaşımlan ve nihai olarak yoksulluk için
kullandıklan tanım bizim sosyal izolasyon hakkında kullandığımız tanımla büyük yakınlık sergi
lemektedir. Örnek olarak şunları söyleyebiliriz: "Yoksulluk çok karmaşık ve çok boyutlu bir sosyal
fenomendir ve hem ekonomik hem ekonomik olmayan boyutlan mevcuttur ( ... ). 'Yaşam kalitesi'
10 8 NOTLAR
kavramının kullanılmaya başlanmasıyla, yoksulluk kavramı başka alanlara da yayılmış ve daima
para kaynaklarıyla tatmin olamayan başka insan ihtiyaçlarını kapsamıştır ( ... ). Yoksulluk sadece
gelir yokluğu ile belirlenmez; aynı zamanda düşük eğitim seviyesi, sağlıksız yaşam ve iş koşulla
n, uygunsuz veya yetersiz konut, iş ile ilgili güvensizlik, sosyal izolasyon, siyasi izolasyon ve daha
birçok ekonomik, sosyal, coğrafi ve demografik faktöre bağlıdır ( ... ). Yoksul hanelerde bu tür fa
kirlik yaratan faktörlerin çoğalması ve etkileşmesi sonucu yaşam standartları son derece düşük ol
maktadır" (Karagiorgas vb. 1990, cilt B', bölüm 7: 328-330).
6 Karagiorgas vb.'nin, yoksulların profılini çizen diğer notları şunlardır: "Yaşam koşullan açısından, fa
kir hanelerin sıkışık yerleşim alanlarına yoğunlaştığı, koşulların konfor ve tüketim ürünleri açısından
yetersiz olduğu tespit edilmiştir. Sağlık alanında da fakir hanelerle fakir olmayan haneler arasında
çok büyük farklar mevcuttur. Yoksullar yoksul olmayarılara kıyasla daha yüksek hastalanma endeks
lerine sahiptir, aynı zamanda bütün hastalık kategorilerinde daha yüksek ölüm ihtimalleri vardır. Ay
nca, yoksulların yoksul olmayarılara kıyasla hastanede daha uzun kaldıklan tespit edilmiştir.
7 Bu ilişkiyi 198o'de Sarpellon irdelemişti: "Yoksulluk ile eğitim arasında iki taraflı bir neden so
nuç ilişkisi mevcuttur ve dolayısıyla düşük eğitim düzeyi hem potansiyel bir fakirlik faktörü hem
de kişinin veya hanenin içine düştüğü yoksulluk durumunun bir sonucu olarak değerlendirilebi
lir. (Karagiorgas vb. 1990: cilt B': 331'de atıfta bulunuyorlar.)
8 Sosyal eşitsizliklerle eğitim eşitsizliklerini ilişkilendiren benzeri bir kısırdöngü tanıtımını Bartoli
de yapar (ı99r 232-233).
9 Tressou 1999: 241. Eğitim-izolasyon arasındaki genel kabul gören ilişki bazı eleştiriler de almış
tır. Bir görüşe göre, temel/mecburi eğitim terkinin, kişinin geliri ve sosyal izolasyonuyla çok kü
çük bir ilişkisi vardır. Temel eğitim eksiğinin, kişinin mesleki geleceği üzerinde etkisi olduğu dü
şünülmemektedir, bu en azından uluslararası bibliyografyada gösterildiği kadar geniş boyutta de
ğildir. Tahsil görmemek özellikle "eksik davranış biçimleri ve kusurlu kişisel eğitime sahip, bü
tünlenmemiş vatandaşlar" yaratmak açısından sorun olarak görülmektedir.
Sosyal izolasyon ile eğitim arasındaki ilişkiyi, sosyal izolasyon kavramının içeriğini tam olarak ta
nımlamadan inceleyen Stamelos (1999: 316-318), mecburi eğitimi terk etmiş çalışan gençlerin bü
yük bir çoğunluğunun işlerinden oldukça memnun olduğunu savunur. Temel eğitimin terk edil
mesi sorununun, sosyal izolasyon sorunu olmadığını düşünmektedir. Bunun sebebi de "Belirli
mesleklere sahip ve eğitimi olmayanların ya da çok sınırlı eğitim görenlerin faaliyet gösterdiği sos
yoekonomik bir alan vardır. Bu alandaki insanların kamu sektörüne girme niyetleri olmadığı ve
serbest meslekle geçimlerini sağlayabildikleri (muhtemelen bir aile şirketi aracılığıyla) eğitim sis
temi ile kurdukları sınırlı ilişkilerini koruyarak kuşaklar boyunca yineledikleri gözlemlenmekte
dir.• Tabii, yapılan sınırlı meslek ve eğitim düzeyi tanımından anlaşılan, üretim sürecinin en alt
kademelerine giren, istikrar ve güven sağlamayan ve pazarın her tür değişimine karşı hassas olan
mesleklerin kastedildiğidir.
ıo Bunun kural olarak anlamı, devletin çocukların eğitimi için gerekli olan para kaynaklarını karşıla
mayı üstlendiğidir.
ıı Bkz. örnek olarak, kısa süre önce çıkan içişleri, Kamu Yönetimi ve Yerel idare Bakanlığı'nın "Ya
bancıların Çocuklarının ilköğretime Kaydı" konulu genelgesi; bu genelge aslında, geçerli pasapor
tu ve oturma izni olmayan göçmen çocuklarının okullara kaydını yasaklamaktadır.
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
Diğer yandan, Türkçe konuşan, ancak Müslüman olmayan nüfusun kuzeyden dağınık olarak bu
bölgeye indiği dönem ıo. yüzyılın sonlandır. ilgili olarak bkz. Guyla Moravscik, 1958, Byzantino
turcica, cilt B', Berlin.
2 1923-2000 arası bütün açılanyla Aarbakke'de mevcuttur (2000).
1920 Aralık ayı Yunan sayımına göre. Müttefikler arası istatistiklere göre ise Müslümanlann sa
yısı 85.798 idi (fsioumis 1994: 83).
4 Kanak:idou'nun kaynak ile ilgili (Yunan Milli istatistik Kurumu, 1981 sayımı) referansı en iyi ihti
malde çelişkilidir, çünkü bu sayımda kişilerin dini ve dili sorulmamıştır.
Bu varsayıma temel oluşturan veriler Trakya'nın üç ilindeki toplam Müslüman seçmen sayısının
60.ooo'den fazla olmaması ve bütün Trakya'daki azınlık okullan öğrencilerinin 7.ooo'den az ol
masıdır. Azırılılc okullanndaki öğrenci sayısının seyri ile ilgili geniş bir sunum için Mavrommatis
ve Tsitselikis 2003'e bkz.
6 Yapılan en son ilgil� çalışmada -ıo yıl önce yapılmıştır- azınlık mensuplannın ekonomik faaliyet
leri oldukça sınırlı olarak anılmaktadır (Notaras 1995. kaynak göstermemektedir).
110 NOTLAR
7 Aksine, Bulgar milliyetçiliği bölgedeki (Slav dilini konuşan) Müslümanlann bir kısmını kazanma
yı başaramamıştır.
8 Trakyalı azınlıkta (milli) kimlik oluşumu ve eğitimin oynamış olduğu özel rol hakkında, bkz. Mav
rommatis 2003.
9 Böyle bir şeyin fiilen imlcansız olduğunu anlayamamıştır. Bölge 19. yüzyılın başlanndan itibaren
milli devletlerin yörüngesine girmiş ve insanlann en önemli kimlik öğeleri artık milli aidiyetleri
olmuştur. Yunan devletinin farklı anadillerine sahip Hıristiyanlan (Arnavutlar, Vlahlar ve çeşitli
Slav anadillerini konuşanlar -bu sonuncular için bazı çekincelerimiz var) kendilerini öncelikle Yu
nan olarak tanımladıklan ve yanlış anlaşılabilecek her tür durumdan feragat ettiklerine ve buna
benzer ideolojik-politik süreçler 20. yüzyılın ortalanna kadar bütün Balkanlarda bir kural haline
gelmiş olduğuna göre, Yunan (anadili Türkçe ve/veya Slavca olan) Müslüman tipinin oluşumu ve
kabulü için (ideolojik) zemin ve koşul olmadığı açıktır.
ıo 1920 yılında Batı Trakya'da, Müslüman çocuklann öğrenim gördüğü 86 ilköğretim kurumu
(medrese) faaliyet göstermekteydi (Soltaridis 1997). Her ne kadar 20. yüzyılın başlannda Batı
Trakya'da kayda değer bir Osmanlı devlet eğitim altyapısı mevcut idiyse de, Müslüman çocuklara
sağlanan devlet eğitiminin 1913-1920 döneminde (Bulgar işgali ve devamında) sona erdiğini be
lirtmek gerekir.
ıı Trakyalı Müslüman azınlığın eğitimine ilişkin geniş bir sunuş için bkz. Mavrommatis ve Tsitse
likis 2003.
12 Konunun geniş tanıtımı ve yorumu Baltsiotis ve Tsitselikis 2ooı'de yapılmaktadır, aynca konuya
Panagiotidis 1995'te değinmektedir.
13 Trakya'nın genelinde, azınlık yerleşim alanlannda çok az sayıda Yunan devlet anaokulu vardır,
karma yerleşim alanlannda ve şehirlerde faaliyet gösteren Yunan devlet anaokullannda ise az sa
yıda azınlık çocuğu okumaktadır. Bununla ilgili daha geniş bilgi için bkz. Mavrommatis ve Tsit
selikis 20or ıı. Aynı zamanda 2ooo'den sonra, Azınlık Bilim Adamlan Derneği bütün Trakya'da
resmi olmayan bir anaokullan ağı geliştirmiştir ve burada önemli sayıda azınlık anaokul öğrenci
si okumakta/etkinlikte bulunmakta ve öğretmenlerle öğrenciler arasında, genel olarak Türkçe kul
lanılmaktadır.
14 Tahminlere göre, 2000 yılında Yunan devlet ilkokullannda okuyan Müslüman azınlık çocuklan
lOO civannda olup, bu sayının 2004'te 45o'ye yükseldiği tahmin edilmektedir.
15 Bkz. Tsitselikis 1996: 344-345. En karakteristik metin 694/77 sayılı kanundur. Bu kanunun ı.
maddesinin ı. paragrafında, eğitimin devlete bağlı olduğu söylenir, 4. maddede ise, okullann ku
ruluşu, teftişi ve faaliyetine ilişkin konularda özel eğitime yönelik hükümlerin geçerli olduğu söy
lenmektedir. Aynca, diğer karakteristik bir örnek de 55369/78 sayılı Bakanlar Karandır. Bunun ı.
maddesinde, kayıt, yatay geçiş, dersler, öğrenim diplomalan vb. konulann özel eğitimi düzenle
yen hükümlerle yönetildiği ifade edilir, 14. maddede ise okul harcının yatırılışı düzenlenmektedir.
16 Araştırmacılann şimdiye kadar ilgisi dil eğitiminde odaklanıp tükendiğinden dolayı, azınlık oku
lundaki diğer derslerin öğretimi hakkında çok az bilgiye sahibiz. Belirli bir araştırmanın yapılmış
olduğu matematik öğretimi konusunda şunlar dikkat çekmektedir: (6 sınıflık) azınlık okulunda 18
saat matematik dersi yapılmaktadır -Yunan devlet okullannda 24 saattir. Analitik program eksik
liği nedeniyle 199o'lı yıllann sonlanna kadar bütün sınıflarda bütün ders kitaplannın olmaması
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
Komotini ırmak ve aynı zamanda mahalle ismidir. Irmağın bugünkü ismi Bosvozi'dir. Bölge Pos
Pos adını yakında bulunan ve aynı ismi taşıyan tekkeden almıştır (Zenginis 1988: 208).
2 Çoğu bugün Nikitara-lpsilanti-Kakoulidi Caddeleri arasında, o zamanlar Komotini şehrinin için
den geçen Bokluca Irmağının sol yakasında oturmaktaydı. Bkz. aynca ekteki Komotini krokisi.
Yerleşim bölgesi sakinlerinin 20/ıo/2004 tarihinde Komotini belediye başkanına verdikleri bir
notada (Hronos, Komotini, 20/10/2004) belirtildiği üzere, " ... 1937 yılına kadar, 8oo'ün üzerinde
aileden oluşan söz konusu Çingene topluluğu şehrin merkezi bir noktasında, baraka ve çadırlar
da yerleşikti .. ." 800 rakamı muhtemelen abartılıdır.
Taşınma maliyetinin üstlenmesi hakkında farklı görüşler mevcuttur. Zenginis (1994: 58) taşın
ma, yeni evlerin inşası vb. masraflann Yunan devletince karşılandığını söyler, diğer yandan sakin
ler ise, aslında kovulduklannı söylemektedirler. Yeni evleri baştan aşağı kendileri inşa etmişlerdir
-tuğlalan bile kendileri imal etmişlerdir- eski evlerinden inşaat malzemesi alıp kullanılması yasak
lanmıştır (kiremit, ahşap vb.). Bu evler belediye ekiplerince yıkılmıştır. En önemlisi, bu insanla
nn o zamandan beri, yeni arazi ve evlerle ilgili hiçbir tapuya sahip olmadan, bir "misafirlik" sta
tüsü içinde yaşamaya başlamış olmasıdır.
4 Yerleşim bölgesinin kuruluşuyla ilgili eVTak veya karar günümüze kadar gelmemiştir. EVTa.klar Ko
motini Belediyesi arşivinde korunmaktaydı, ancak arşiv Trakya'nın Bulgar işgaline uğramasından
sonra tahrip edilmiştir (1940-1944).
Kalkanca kelimesi yarılış etimoloji ürünü olmaya çok müsaittir. Kalkanca'nın sakirıler tarafından,
oldukça fazla bir ekzotik hava katarak etimolojik bir yorumunda bulunma teşebbüsleri, Kalkan
ca'yı kalkan sözcüğü ile ilişkilendirmektir. Nüfusun geçirdiği muhtemel zorluklara bağlı olarak
bulduklan başka bir etimolojik yorum ise, Kalkanca kelimesinin kalkınca kelimesinden ("yeniden
ayağa kalkınca/yola çıkıncaya kadar" arılamında olabilir) türediği yorumudur.
6 lfestos ismi, bilindiği kadanyla, ilk kez 1949 yılına ait bir eVTakta kullanılmaktadır. Birçok kişinin
madenle ilgili işler yapması, bu bölgenin "vaftiz babası• olan kişiyi "meslektaş" ve şehrin potansi
yel "koruyucusu" olan antik Yunan tannsının işmini seçmeye itmiş olabilir. Hatta bu şekilde
(Türkçe konuşan Müslüman) nüfusu Yunan milli hayal alemine katma teşebbüsünde bulunul-
112 NOTLAR
muş olabilir. Trakya'daki bölge isimlerinin değiştirilmesine ilişkin daha geniş bilgi için bkz. Ko
kolakis 2000.
7 Bu grubun üyeleri (ve torunları) uzun yıllar -bazıları 1996'da bile- Yunan vatandaşlığı edinmede
sorun yaşıyorlardı.
8 Bunlar muhtemelen Yörüklerd.i. Bu varsayımın temeli konuşulan dilden geriye kalan çok az delildir.
9 Kalkanca'ya 198o'den sonra az sayıda Müslüman Çingene yerleşmiştir. Anadilleri Romancadır,
aynı zamanda, yeterli derecede Türkçe konuşurlar. Sakinlerin önemli bir oranı, yurtdışında yaşa
dığı için -değişik seviyelerde- Avrupa dilleri bilir. Bu göçmenlerin birçoğunun çocukları sadece
Türkçe ve kaldıkları ülkenin dilini konuşabilir ancak hiç Yunanca bilmezler. Yunanistan'da kal
dıkları sürece önemli dil sorunları yaşarlar.
ıo Roma dilini konuşan nüfusun 10.-14. yüzyıl arasında (Zenginis 1994: 23-26) Trakya'nın bugün
kü Yunan kısmına yerleştiği anlaşılmaktadır. Müslüman Çingeneler ise 16. yüzyılın başlarından
bu yana (Zenginis 1994: 29) bölgededir. 192fte Batı Trakya'daki Müslüman Çingenelerin müba
dil olmadıkları değerlendirmesi yapılmış ve kendilerine ilgili belge (etabli) verilmiştir. 192o'de sa
yılan Trakya'da yaklaşık 2.500, 195ı'de ise yaklaşık 5.000 civarındaydı (Vakalopoulos 1991: 519).
ıı Trakya'daki bütün Müslüman Çingeneler bu şekilde adlandırılır. Andriotis'e göre katsivelos, Latin
ce captivus kelimesinden gelir ve esir, dolayısıyla sefil, miskin, bezgin anlamındadır (Panagiotidis
1995: 44).
12 ilginç olan bir konu, Kalkancalılann azınlık Türklerini Gadjal diye adlandırmalandır. Vangelis
Marselos'un görüşüne göre (bire bir iletişim, Karditsa, 21/1/95). bu kelime Roma diline aittir ve
gadje (gadjo kelimesinin çoğulu, gadj0=yabancı) kelimesinin eski karşılığıdır. Belirtmeye değer bir
diğer konu ise, gadjal kelimesinin, Trakya'daki Pomaklar tarafından da, ovada yaşayan azınlık
Türkleri için kullanılmasıdır.
13 Olayların aktarılması sırasında, kaynak sahiplerinin gerçek isimlerinin baş harfi verilmemektedir.
Yaşlan (yaklaşık olarak) ve özellikleri ise olduğu gibi aktarılmaktadır.
14 Borç demek istiyor.
15 Az sayıda kişi ise kendini sadece Müslüman olarak tanımlamaktadır. Troumpeta'nın gözlemleri
ne göre (2001: 210), bu, kendilerini tanımlamalarının alternatif bir tarzıdır; özellikle çoğunluktan
kişilerin bulunduğu ortamlarda, Çingene mi Türk mü sorusuyla karşılaşmayı önlemek için kul
landıkları bir manevradır. Ancak göz ardı edilmemesi gereken konu, yüzyıllardır Avrupalı ve Bal
kan Hıristiyanlannın ve tabii ki Osmanlı Müslümanlarının gözünde, Müslüman ve Türk kavram
larının aynı anlama gelmesidir.
16 Gümülcine'de, Kalkanca'ya yakın olan ve genellikle Müslüman Çingene olarak nitelendirilen ki-
şilerin ikamet ettiği bir semt.
17 Gümülcine'de çoğunlukla Türk azınlık mensuplarının ikamet ettiği Mesimvrias Caddesi.
18 Azınlık mensubu Türklerin ikamet ettiği köyler.
19 Bölgeleri kastediyor.
20 Belli tip bir inşaat alanının, dikey ve yatay çizgilerden oluşan katı bir sisteme göre tekrarlanması.
Yeni yerleşimin planlandığı arazinin üzerine daha önce inşaat yapılmamış olması, zeminin düz
olması, bu sistemin uygulanmasını kolay ve hızlı hale getirdi. Polizos vb.'nin gözlemlediği üzere
(1995' 60). lppodamio sistemi, kolay ve hızlı yapılanmanın önemli olduğu birçok tarihi dönem-
NOTLAR
29 Su ve elektriği olmayan evlerin tam sayısını belirlemek zordur, çünkü yan yana olan ve akrabala
rın ikamet ettiği iki ev aynı su ve elektrik şebekelerinden faydalanıyor olabilir.
30 l996'da cep telefonu olmadığını belirtmek isteriz.
31 1996 yılında şebeke lOO bağlantıyı karşılama olanağına sahipti. 1996 Eylül ayında ise Yunan Ha
berleşme Kurumu (Y.H.K.) tarafından, 600 tane telefon bağlantısını karşılayabilecek kapasiteye
sahip yeni bir şebekenin inşasına başlanmıştı (Gümülcine Y.H.K.'sından edinilen bilgiler). Büyük
ihtimalle, Y.H.K.'nın planlamasında, Kalkanca'nın nüfusunun aynı kalacağı ve şebeke olanakları
nın tümünü karşılayacağı varsayılmıştır. Bu takdirde kullanıcı-telefon ilişkisinde % 24 gibi bir
oran ortaya çıkmaktadır. Ancak, yine de bu rakam o dönemdeki milli ortalamanın çok altındadır.
32 Araçların park edilmesi sorun oluştımnaktadır. Park edilmiş araç çoğurılukla kaldırımın tümünü
ve yolun l/}'ünü işgal etmektedir. Bazen bir evin cephesi aracın uzunluğu kadar ya da biraz daha
geniş olabilmektedir.
33 O da, apartman inşa edilmediği ve semtin yarısını kaplayan yeşil alanlara ev inşa edilmediği
takdirde.
34 Polizos ve arkadaşları azınlık gruplarının modern şehirdeki coğrafi izolasyonu ve mekansal
marjinalleşmesi konusunda şunları tespit ediyor: "Coğrafi izolasyon, kişilerin ve grupların bel
li bir bölgeyle sınırlı tutulmasıdır. Bu genellikle, grupların geri kalmış bölgelere yerleşmeye zor
lanması ve/veya başka bazı bölgelerden uzak tutulması ile gerçekleşir. Şehirden izole edilme ko
nusu, doğuşu ve gelişimi farklı toplumsal ve/veya kültürel özelliklere sahip grupların tarihi ge
lişimiyle bire bir bağdaşan bir süreçtir. Getto izolasyonun abartılı şeklidir. Bugün getto diye ad
landırılan bölgeler, geri kalmış, kendi içine kapanmış ve sadece 'diğerlerinin' yaşadığı bölgeler
dir: Azınlık mensupları, çok fakir göçmen ve mülteciler, izole edilmiş etnik grup mensupları.
Bu insanlar, ya kendilerini korumak uğruna ya da egemen toplum tarafından bu şekilde davran
maya mecbur edildikleri için orada, yan yana, milli-kültürel özelliklerini ve kimliklerini koruya
rak yaşamaktadırlar. En uzak ve gelişmemiş -merkez veya çevre- yerleri, şehrin boş bölgelerini
ve egemen toplum tarafından bölge olarak bile adlandırılmayan yerleri 'seçmektedirler'. O böl
gede izole olmuş bir şekilde kimliklerinin, toplumsal ve ekonomik hayatın geliştiği bölgelerde
ki toplum tarafından kabul görmeyen özelliklerini geliştirmektedirler. Getto kavramı son yüz
yılların şehir tarihiyle sıkı sıkıya bağlıdır. Döneme ve dönemin toplumsal ve ekonomik şartları
na göre yeniden üretilir. Bir mekanın mutlak marjinalleşmesi, ırk ayrımcılığının ifade edilme
si, toplumsal ayrımcılık ve sosyal izolasyon anlamına gelmektedir. Vriksea (1998: 751-756), sos
yal izolasyonun gelişerek ve damgalanmış bölgeler oluşturarak, kendine göre mekansal bir ifa
de oluşturduğunu gözlemler ve sosyal ile mekansal izolasyon ilişkisinin altını çizer. Mekan sa
dece toplumsal oluşumun yansıması değildir. Günlük yaşamı şekillendiren ve davranışları be
lirleyen veya yasaklayan bir dinamiğe sahiptir. Psimenos (1995: 58-61), getto-hak ilişkisi konu
sunda, mekanın sadece, iletişimin gerçekleştiği mekan-sınıf ölçütü ve doğal çevre olmadığı, an
cak bu iletişimin bir parçası olduğunu gözlemlemektedir ( ... ). Metropollerde, göçmenlerin ve
şehrin daha fakir kesiminin yaşadığı favelas veya shanty-towns'larda ev ve iş ortamının doğurdu
ğu hak eksikliği çok yaygındır.
35 l929'da yapılan ve atıkları açısından yerleşim dışında konumlanması gereken Gümülcine mez
bahası. Kalkanca'nın hemen yanında. sel yatağından biraz önce yer almaktadır. Her ne kadar
KALKANCA'N I N ÇocUKLARI ıı 5
Kalkanca baştan bağımsız bir köy değil, Gümülcine'nin mahallesi sayılıyor idiyse de, şehrin ku
zeybahsından öteye kurulmuştur. Kısa zaman önce Ektenopol semtinin kurulmasıyla o tarafa
doğru genişlemesine rağmen, hiçbir zaman şehir planının sel yatağının ötesine taşınması dü
şüncesi olmamışhr.
36 Güney-kuzey yönünde toprak tümseği olan ve doğu-hah yönünde yükseltilmiş yol bulunan nehir.
37 Semti en yalan Yaka Köyünden ayıran mesafenin, semt ile Gümülcine arasındaki mesafenin dört
kah olmasına, semt sakinlerinin çiftçi olmamalanna ve iş, yiyecek sağlamak, eğlence, özel ilişki
ler vb. için her gün Gümülcine'ye gitmelerine rağmen, birçok insan, semte köy, kendilerine de Ya
ka sakinleri (yakalı, yaka = layı, aynı zamanda dağ etekleri -burada Rodop Dağlan- anlamına gelir)
demekte ısrarlıdırlar.
38 Gümülcine'de Kalkanca'ya yakın, genellikle kendilerini Müslüman Çingene olarak adlandıran ki
şilerin kaldığı semt.
39 "Türk Gençlik Birliğinin" mekinı.
40 Kişilerin ruh sağlığını da tehdit ettiği görülmektedir. 1989 yılında Dünya Sağlık Örgütü tarafından
belirtildiği üzere ("Sağlık ve melcin-yön veren ilkeler", Le Monde Diplomatique, 6. cilt, s. 22)1 ruh
sağlığı, insan için sığınak anlamını taşıyan mekin kavramı ve mekinın toplumsal ve kültürel işle
viyle yalandan bağlanhlıdır ( ... ). Rahatsızlık ve çevrenin çirkinliği psikolojik gerilimin kaynağıdır.
41 Azınlık mensubu Türklerin ikamet ettiği semtler kastediliyor.
42 Amk ne Hıristiyan ne Müslümanlann karşılanacak bu tür ihtiyaçları yoktur. Özellikle müzik ko
nusunda, bkz. Embirikos ve Mavromatis 2000.
43 lkonomou ve Sapounakis'in (1996: 209) değindiği gibi, "hak sahipleri listesine kayıt için gerekli
olan şart, kişiden kişiye değişen ancak 1.500 drahmi civannda olan bir gündelik rakamının birik
mesi ve aynca işçi Konutları Kurumu lehine prim ödeme makbuzlannın bulunmasıdır. Böylelik
le, ilgili formları doldurmayanlar ve tabii işçi Konutlan Kurumu lehine prim ödemeyenler engel
lenmiş olmaktadır".
44 1997 yılında, yerli siyasi kuruluşlann ilgi gösterisi çerçevesinde, yerleşim bölgesinde, masrafla
n belediye tarafından karşılanarak, bir tanın sağlık ocağı inşa edilmiştir. Bir yıl faaliyet göster
miş (aslında, sadece bir hemşire istihdam edildiği için yarı faaliyet göstermiş sayılır) ve daha son
ra kapanmışhr.
45 Selanik Özel Pedagoji Akademisi. Sadece Trakyalı Müslüman azınlık gençlerinin tahsil gördüğü
eğitim kurumudur. iki yıllık eğitimden sonra aldıklan diploma Trakya azınlık okullanna tayin
edilmelerini sağlamakta ve müfredatın Türkçe kısmında ders verebilmektedirler. Bkz. Mavrom
matis ve Tsitselikis 2oor 22.
46 Trakya'da medrese adıyla da bilinir (medrese/madrasa=Arapça okul). Müslüman dini memur ye
tiştiren ortaeğitim kurumu. 1996 yılında 5 sınıflıydı, bugün ise (2004) 6 sınıflıdır ve ortaokul-li
seye eşdeğerdedir. Daha geniş bilgi için bkz. Mavrommatis ve Tsitselikis 2oor 17-19.
47 Örnek vermek gerekirse, 199ı sayımına göre, başkentte üniversite veya master diploması sahibi
olanlann oranı nüfusun % ıo'u iken (ülkedeki en yüksek oran), Trakya'da aynı oran % 4 idi (ül
kedeki en düşük oran). 20. yüzyılın son çeyreğinde üçüncü derece eğitime girenlerin sayısının
yaklaşık % 150 arttığını da göz ardı etmemek gerekir (Milli Eğitim ve Diyanet işleri Bakanlığı ve
rilerine göre, 1974 yılında 16.025 olan sayı 1994 yılında 40.84o'a yükselmiştir) .
11 6 NOTLAR
48 199o'lı yıllara kadar Yunan kamu ortaeğitirnine devam etmek bütün azınlık çoaıklan için son de
rece yorucu ve aa bir tecrübeydi. Yunancayı yeterli seviyede bilmemeleri dersleri verimli şekilde
takip etmelerini ve önyargılann da etkisiyle, çoğunluk mensubu öğrencilerle iletişimlerini engel
lemiştir. Öğrenimlerini daha da zor hale getiren sınıf rekabeti, dershane kurslannı takip güçlüğü
ve içselleştirilmiş başansızlık korkusu olmuştur (frubeta 1999).
49 Azınlık okulunda. Selanik Özel Pedagoji Kurumu rnezunlan azınlık okullarında ve sadece müfre-
datın Türkçe bölümünde öğretmenlik yapabilmektedirler.
50 Trakya Birinci Derece Eğitim bürolannda oluşturulan listeye göre.
51 Dernek istediği, anadili olmasına rağmen doğru düzgün ne Türkçe ne de Yunanca konuşabildiği.
52 Bu beyanlann Trakya Hıristiyan çoğunluğu mensubu bir araştırmacıya yapıldığını belirtmek ge-
rekir. Araştırmacı Trakyalı Müslüman azınlık, Türkiyeli bir Türk veya Trakya dışından bir Yunan
lı ya da "ilgisiz" bir yabancı olsaydı, bu tarz beyanlann yapılıp yapılmayacağını ve içeriğinin tam
olarak ne olacağını bilemeyiz.
53 Azınlık Türklerinin yaşadığı Gürnülcine semtlerini kastediyor.
54 Okuma yazma bilmeme, hamallık yapan grup için bile çok önemli bir sorundur, zira bu, sürücü
ehliyeti alrnalan -ehliyet bu kişiler için bir iş aracıdır- ve taşıdıklan rnallann evrakını okurnalan
için önemli bir engeldir. 1996 yılında 30 yaşında olan harnallann yansından çoğu, ürün evrakını
okuyabilecek durumdaydı. Daha yaşlı kişilerde bu oran bariz bir şekilde azalmaktadır.
55 Çoğu kez koskoca bir soy belirli bir mesleği yapardı.
56 Gelirin istikran, gelirin idaresi ve genel olarak "iyi ev idaresi" ile ilgilidir.
57 lstanbul'da Çingene semti.
58 Burjuva, aristokrat dernek istiyorlar.
59 Muhtemelen Sudan'dan köle olarak taşınan ve Osmanlı lrnparatorluğu'nun çeşitli bölgelerine yer
leştirilen kişilerden bahsettiği açıktır. Bugün Ksanthi ilinin güneybatısındaki bazı köylerde bu kişi
lerden oluşan küçük bir grup mevcuttur. ilgili olarak bkz. Andrews ve Benninghaus 1989: 107-109.
60 Gürnülcine'de, Roma dilini konuşan Müslüman Çingenelerin ikamet ettiği bir bölge.
61 18 Haziran 1989 seçimlerinden bu yana içişleri Bakanlığı, aday ve seçim dairesi bazında istatis
tiksel veriler yayınlamaktadır. Kalkanca'nın bütün (sürekli) mukimlerinin iki dairede oy kullan
dıklannı ve bu iki seçim dairesinde sadece Kalkancalılann oy kullandığını varsayarak, seçim dav
ranışları hakkında kesin sonuçlara varabiliriz.
62 Bu, kendine özgü bir ağ inşa eden ve bu kişilere, çeşitli sorunlanru çözmek için çoğunluk milletvekil
lerine başvurma "hakkıru " veren bir seçimdir. Aksine, diğer azınlık rnensuplan azınlık milletvekille
rinin aracılığını istemektedirler, çünkü bütün oylanru bu milletvekillerine kanalize etmektedirler.
63 Kaynak: içişleri Bakanlığı, genel seçim sonuçlan. Daha geniş bilgi için Marantzidis ve Mavrorn
rnatis 1999.
64 Daha geniş bilgi için Aarbakke 2000: 357-359.
65 Bunlar, Pasok'tan aday olan Ali Hasan ile ND'den aday olan Halil Yaşar'dır ve Gürnülcine Beledi
yesi'nde toplam 22.132 geçerli oy içinde sırasıyla 336 ve 49 oy almışlardır. Pasok ile ND'nin diğer
iki azınlık adayı 162 ve 96 oy toplamıştır, (o dönemde birleşik olan) Synaspisrnos Partisi'nin ada
yı ise 132 oy almıştır. Diğer yandan, bağımsız olan A. Sadık'a 3.865 oy verilmiştir (Kaynak: içişle
ri Bakanlığı, 8/4/1990 genel seçim sonuçlan).
KALKANCA' N I N ÇocUKLARI
66 Yetkililerin olası keyfi davranışlanndan, rakiplerin baskısından vb.
67 Gerek Türk siyaseti gerekse Türk toplumu, Pomaklarla azınlık Türklerinin aksine, sosyal açıdan
daha düşük olan bu grubu "anavatana" kabul etmeye hiç niyetli gözükmemektedir. Bu durum,
grup mensuplannın ifadelerinden anlaşılır; Türkiye'de gördükleri muameleye örnek vermek ge
rekirse, kendilerine yakıştınlan "gavur piçi" tanımlaması iklimi çok iyi yansıtmaktadır. Türk dev
letinin Trakyalı Müslüman Çingeneler hakkındaki düşüncelerini yansıtan bir diğer örnek, 1953-
1960 döneminde Müslüman azınlığa Türkiye'ye taşınma izni verildiğinde (Yunan Ortodoks azın
lık da Yunanistan'a geçmişti), bu kişilere göçmen vizesi verilmemesidir. O dönemdeki Gümülci
ne Türk başkonsolosunun davranışı enteresan bir örnektir; koyu tenlerinden dolayı Çingene ola
rak değerlendirdiği bir azınlık ailesine vize vermeyi reddetmiş ve kendilerine şunu demiştir: "Tür
kiye sadece Türk soyundan olan kişilere vize verir, zira sadece devlete faydalı olacak kişilere ihti
yaç vardır" (Aarbakke 2000: 94). Türkiye'nin Trakyalı Müslüman Çingenelere karşı tavırlan hak
kında Yunan içişleri Bakanlığı'nın hazırladığı bir rapordaki tespitler de ilgi çekicidir. Buna göre:
"(Trakya'daki Türk propagandası) çeşitli Müslüman kategorileri arasında bir aynın yapmamayı ar
zu ediyor ve Müslümanlan yoğun bir kitle olarak sunmak için, Pomaklan da Türk olarak gösteri
yor. Sadece az sayıdaki Çingeneler karşısında nispeten kayıtsız kalıyor, zira istikrarsız karakterle
ri ve düşük bilinçlerinden dolayı onlara güven duymuyor ve hiçbir sebeple bunlann topraklanna
girmesini kabul etmiyor" (Yunanistan'da Yaşayan Müslümanlar Hakkında Rapor 1952: 16).
68 Notlar kurum ve kamu düzeyinde gerçekleşen hareketler bazında alıruruştır. Kurumlar dışı ve özel/bi
reysel hareketlerin, bu araştırma çerçevesinde kaydedilmesi ve incelenmesi son derece zordur.
69 Rodopi valisi Trakya Siyasi Konular Müdürlüğü'ne 7 Mayıs 1964 tarihinde yazdığı yazıda şunlara
değinir: "(Rodopi ilinin 153 azınlık okulunda) ( ... ) dış tabelalardan 42'si Yunanca ve Türkçe (TÜRK
iLKOKULU) olarak yazılmıştır. Bu okullar yenilikçi, Türkçe konuşan nüfus ile katıksız Çingene
olan (D' Komotinis) bir topluluğa aittir". Kavala ili Devlet Genel Arşivi. Makedonya Genel Müdür
lüğü, Yabancılar, Teknik ve Azınlık Okullan Teftiş Arşivi.
70 Kimliği bilinmeyen bu kişinin unvanı azaymış. Bilgi çekinceli olarak verilmektedir. Sadece bir öy
küde bu kişiden bahsedilmiştir ve bilgi sağlayan birçok kişi sohbetten kaçındığından. denetlenme
si mümkün olmamıştır.
71 Bu konu biraz araştırılmıştır. Kamu sektöründe azınlık memurları istihdam eden devletin bu ha
reketine neden olarak Yunanistan'ın AB sözleşmelerinden kaynaklanan sorumlulukları gösteril
miştir. Aynı zamanda azınlığı bölme ve zayıflatma teşebbüsü olarak da değerlendirilmiştir. Teklif
Müslüman Çingenelerle Pomaklara yapılmış ve daha çok ilk grup tarafından kabul edilmiştir. Da
ha geniş bilgi için bkz. Avramopoulou ve Karakatsanis 2002.
72 Katılımı kolaylaştıran veya katılıma iten olay, çevre köylerden azınlık mensuplannın gelişini en
gellemek için, yerleşim bölgesi dışında kurulan polis bariyeridir. Toplanan azınlık Türkleri, tered
dütlü olan yerlilere ilham vermiştir. Sonuçta. göstericilerin ana kolu polis tarafından uzaklaştırıl
mış, geçebilen tek tük kişiler ise şehir merkezine doğru yürüyüşlerine devam etmişlerdir. Bu ko
nu hakkında geniş bilgi için bkz. Aarbakke 345. Aynca bkz. Eleftherotypia, 30/ı/1990 ve
2/2/1990.
73 Ekiplerin seçimlerini (dans ve kıyafet gibi) Mikrakis (1998: 729-730) şöyle yorumlamaktadır:
"Kolektif kimlik bir dizi sembol üzerine inşa edilir. En önemli kimlik sembolü olarak değerlen-
11 8 NOTLAR
dirilen ismin yanı sıra, daha çok veya daha az soyut başka semboller de vardır; örneğin, ortak kö
ken hakkındaki inançlar, ortak düşmanlar ve ortak gayeler, ortak tarih gibi ve aynca bayrak, amb
lemler, marşlar, para birimleri, (milli) kıyafetler gibi. Bu semboller grubun fertleri için birleşti
rici bir rol oynar ve tabii onu diğer gruplardan farklılaşhnr. Sembolleri kabullenme ve kullana
bilme becerisi bu topluma kahlma, kimliğini kabul etme anlamına gelir. Farklı kimlikler hakkın
daki kolektif algılama, sembolik unsurlar aracılığıyla 'bizler ve diğerleri' gibi şekiller yarahr, ya
ni ortak kimliği oluşturan bütün o unsurların sahibi olmayan herkesle, sürekli potansiyel bir ça
hşma yarahr. 'Yabancı' kişi otomatik olarak bir toplumun diğer fertleri ile hayali düzeyde ileti
şim kuramamakla suçlanır.·
74 Bahse değer bir konu, 1995 sonrasında Kalkanca'dan bir kişinin vatandaşlıktan ablmasıdır. Al
manya mukimi olan ve Türk vatandaşıyla evlenerek Türkiye'ye yerleşen bir kadın söz konusudur.
Vatandaşlıktan ablma o dönernki Yunan Vatandaşlık Kanunu'nun 19. (arhk geçerli değildir) ve
20. maddesine dayanılarak yapılmışhr; buna göre, farklı ırktan olan vatandaşın Yunan toprakla
nndan, geri dönme niyeti olmaksızın aynlmasından (19) veya bir Yunan vatandaşının yurtdışın
da milli çıkarlara zarar verecek eylemlerde bulunmasından dolayı (20) vatandaşlıktan ahlması ön
görülmekteydi. Ancak bunun, Yunan devletinin, faaliyetlerinden bağımsız olarak, bütün azınlık
mensuplarına karşı sürekli uyguladığı bir işlem olması ve sürekli olarak yurtdışında yaşayan bir
vatandaşa yapılmış olması, bu spesifik eylemin Yunan milliyetçiliğinin Kalkanca'daki faaliyetleri
nin bir ürünü olmadığı sonucuna ulaşmamıza yol açmaktadır.
75 Kalkanca/lfestos'talci okul, Trakya'da az sayıdaki vakfa ait olmayan mülk konumundadır, dolayı
sıyla müftülük yetlcisine doğrudan bağlı olmayan azırılık okullanndandır. Bu yüzden bakımı ve ge
nişletilmesine ilişkin karar belediye tarafından alınmış ve Yunan devletinin parasıyla yapılmışhr.
Başka kurumlann katlcısı olmamışhr.
76 Yine azınlık milletvekili Sadık kastedilmektedir.
77 Bu ilginç "karışım", Almanya'da yaşayan ve çalışan Kalkancalılar tarafından kurulduğu anlaşılan
web sitesi www.kalkanca.com'da çok iyi bir şekilde görülür. Sayfada Yunan ve Türk bayrağı para
lel olarak dalgalanmaktadır -Yunan bayrağı Türk bayrağından daha yüksek bir noktadadır- ve yer
leşim bölgesinin girişinde bulunan (Yunanca) tabelanın resmi, Türkçe yorumlarla, gururlu bir şe
kilde sergilenmektedir.
78 Bu sürecin ana noktalan dönemin iktidarıyla ilişkiler ve hissedebilecekleri güverıliğin boyutu;
Türk ve Yunan milliyetçilikleri ve aralarındaki çabşma ve konjonktüre! baskıların yoğurıluğuna
göre gerçekleşen "saf değiştirmeler"dir. Zaten Athanasopoulos'un da (2oor 519-520) dikkat çek
tiği gibi, önemli kuramcıların (Barth, Horowitz, Cohen, Wallman, Jenlcins) tespitlerine göre, "bir
etnik grup ya kendi üyeleri ya da birlikte var olduğu diğer grupların üyeleri tarafından belirlenir
( ... ). 'Biz' anlayışı değiştikçe, 'biz' ile 'onlar' arasındaki sınırlar da yer değiştirir. Ve sadece sınırlar
yer değiştirmekle kalmaz, bunları belirleyen kriterler de değişir."
BEŞİNCİ BÖLÜM
izolasyonla mücadeleye ilişkin milli politikaları takip eden ve teorik çahsını Marshall'ın sosyal
haklarla ilgili yaldaşımlanndan alan Avrupa Komisyonu Gözlemevi'nin düşüncesini temel edinen
bir tanımlamadır.
KALKANCA'N ı N ÇocuKLARı
2 Böylece Kalkanca/lfestos okulu öğrencileri, diğer Komotini ve Rodopi ili öğrencileriyle kıyaslan
maktadır. Bu ortalama bütün ilin öğrencilerinin tipik bir istatistiki değerlendirmesi sonucu değil,
ancak il içindeki çeşitliliği sergileyen belirli nüfustan elde edilmektedir.
Anadillerine göre ayrılmaktadırlar: azınlık Türkleri ffürkçe konuşanlar), Pomaklar (çeşitli derece
lerde Slavca ve yeterli düzeyde Türkçe konuşanlar) ve Müslüman Çingeneler ffürkçe ve çok az Ro
ma dili konuşanlar). Trakyalı Müslüman azınlık mensuplannda kimlik oluşrurulması konusuna
ilişkin bkz. Troumpeta 2oor.
4 Daha iyi koşullarla daha yüksek bir eğitim düzeyi sağlamalan için.
5 Müslüman Çingeneler azınlık okullannda, çoğu kez Yunan devletinin desteğiyle, 196o'tan sonra
okumaya başlamışlardır. Bu azınlık mensuplannda haklı olarak, öğrenci potansiyelini "bozma"
amacı ve nihai olarak eğitim seviyesini düşürme ve çeşitli sorunlar yaratma hedefinin güdüldüğü
kanaatini yaratmıştır. Trakya Koordinasyon Konseyi başkanı, milli eğitim bakanına yazdığı bir ya
zıda (22/2/1963). Müslüman Çingene çocuklannın azınlık okullannda okumalanna ilişkin şunlar
dan bahsetmektedir: "Muhakkak, günümüzde etkileri çoğalan Çingenelere karşı tarafınızca iyilik
yapmak değil, onlarla Türk milleti arasında sürtüşme yaratmak için iyi bir fırsat doğduğu değerlen
dirmesi söz konusudur. Zaten şu biliniyor ki, Çingenelerin izole edilmesi teşebbüsünün (azınlık
Türkleri tarafından demek istiyor) nedeni ekonomik değildir, okulların Çingene çocuklarıyla dol
masına karşı hissettikleri rahatsızlıknr. Bu çocuklar, Komotini Merkezi Müslüman Okulu müdü
rünün deyimine göre: 'Bizi boğacaklar ve Çingene azınlığına dönüştürecekler.'" Kavala ili, Genel
Devlet Arşivi. Makedonya Genel Yönetimi, Yabancılar, Teknik ve Azınlık Okullan Teftişi Arşivi.
6 Dağlık bölgedeki köy okullan araştırmadan ayn rutulmuşhır, zira özel bir profile sahip olduklan
ve kendilerine özgü bir "alan" oluşrurduklan düşünülmüştür.
7 Nesil terimi, ilkokula kaydolup. normal bir gelişme göstererek altı yıl sonra mezun olan öğrenci
ler için kullanılmaktadır. Öğrenci partisi terimi de bir alternatiftir, parti kelimesi bazen tırnak işa
reti içinde geçmektedir. Her iki terim de lngilizcedeki cohort teriminin karşılığıdır.
8 Çünkü kural olarak, eğitimlerini tamamlamış bulunmaktaydılar. Sıradaki yedinci okul neslinde
okuyan çocuklar araştırma yılı esnasında beşinci sınıfta, sekizinci nesil dördüncü sınıftaydı, vb.
9 Hoca (Farsca hodja) öğretmen, tam karşılığıyla din öğretmeni demektir. Geleneksel lslarn toplu-
munda eğitim kutsal yazılann bilgisiydi ve dünyanın yorumlanması için tek yol olarak kutsal yazılar
gösterilmekteydi. Söz konusu hoca Bulgaristan'dan gelip 194o'lı yıllarda buraya yerleşenlerdendi.
ıo Ve mutlaka 1951'e kadar olduğu gibi, zira Trakya köylerindeki azınlık okullannın çoğu hakkında
bu durumun geçerli olduğuna 'Yunanistan'da Yaşayan Müslümanlar Hakkında Rapor'da değin·
mektedir (1952: 9).
ıı Müslüman Okullan Genel Müfettişi Minas Minaidis, Selanik Yabancı ve Azınlık Okullan genel
müfettişine (Kavala ili Genel Devlet Arşivi, Makedonya Genel Müdürlüğü Yabancı, Teknik ve
Azınlık Okullan Teftişi Arşivi, _.95) gönderdiği 19/12/1949 tarihli yazıda şunlardan bahseder:
"Münhasır olarak Çingenelere ait olan ve iki yıldır faaliyet gösteren lfestos'taki (okulda), bütün
eğitim Latince harflerle yapılmaktadır". Okulda birinci sınıfta 41 öğrenci (22 erkek, 19 kız) ikinci
sınıfta 27 öğrencinin (15 erkek, 12 kız) okuduğu anlaşılmaktadır.
12 Zenginis (1994: 59). eski Müslüman Okullan Genel Müfettişi Minas Minaidis'in anlatımına göre.
13 Zenginis'e (1994) göre, milletvekili oy toplama amacıyla, Kalkancalılara okulun faaliyeti için vakıf
120 NOTLAR
bütçesinden para verilmesini teklifetmiştir. Anlaşılan Vakıf Mülkleri idare Komisyonu üzerinde
önemli bir etkisi vardı.
14 Vakıf (Türkçe vakıf, Arapça waqf) bir ibadethaneye veya bir hayırsever kuruma ait yapı, arazi,
vb.'dir. Vakıf mülkiyeti kilise mülkiyetine benzer, bir komisyon tarafından idare edilir. Gelirlerin
den dini memurlann maaşı ve azınlık eğitiminin bir kısmı finanse edilir (Georgoulis 199J: 127).
15 Okula dair en eski evrak, Rodopi Valiliğince 27/09/1962'de düzenlenen okulun faaliyetine ilişkin
izindir. Bu izin okulun 1954'ten itibaren faaliyet gösterdiğini onaylamaktadır ve müdürün odası
na asılıdır.
16 En azından 1950-1990 arasında Türk milli eğitim sistemiyle koordineli bir şekilde faaliyet göster
mekteydi. Böylece, geliştirdiği ideolojiyle, Trakyalı Müslüman azırılık öğrencilerini Türk milli ha
yaline dalıil etmeyi hedeflemekte, diğer yandan, verdiği bilgilerle azınlık mensuplannın Türk top
lumu ve ekonomisine entegrasyonunu kolaylaştırmayı amaçlamaktaydı. Özellikle Yunancanın sis
temli bir şekilde öğretilmemesi, azınlığın Yunan toplumuna ve ekonomisine entegrasyonunu zor
laştınyordu (Mavrommatis 2003). Burada belirtmemiz gereken bir konu, Kalkancalılann Türk
toplumuna ve ekonomisine entegre olma gibi bir niyetlerinin olmadığıdır. Zaten Türk toplumu
da çeşitli şekillerde onlan kabul etmediğini belli ediyordu. ilgili olarak bkz. dördüncü bölümdeki
Kalkanca sakinlerinin öyküleri.
17 Bütün azınlık okullan Vakıflar idaresi Komisyonu denetiminde faaliyet göstermektedir. Burılar da
vakıf olarak değerlendirilmektedir, çünkü çoğu vakıf alanı olan cami bahçelerine inşa edilmiştir.
Kalkanca camisi ile okulunun inşa edildiği alan Yunan devletine aittir. Yerleşim bölgesinin şehir
planı olmadığı için ve muhtemelen azırılık eğitimi üzerindeki iktidarını hatırlatma teşebbüsü ola
rak. müftülük yoğun bir tepki göstermiştir ve belediyeye izinsiz bina yapmaktan dolayı dava aça
cağını söyleyerek tehdit etme noktasına varmıştır. Taraflara söz konusu alanın belediyeye ait oldu
ğu açıkça bildirildikten sonra, tepkiler dinmiştir.
18 Azınlık eğitimi hakkında Tressou da benzeri bir tespitte bulunur (1997: 50).
19 Kitaplann okul teftiş kurulu ve ebeveynler tarafından kabul edilmesi üzerine. Kitaplar büyüle ihti
malle kanunlara /Yunan toplumuna uyum hareketi çerçevesinde kabul edilmiştir (azırılık eğitimi
ve genel olarak azırılık hakkında süregelen Türk-Yunan çatışması çerçevesinde). Tabii, idare tara
fından baskı uygulanması ihtimalini de göz önünde bulundurmak gerekir. Diğer yandan, Trakya
lı Müslümarılann ezici çoğurıluğu çok yoğun tepkiler göstermiştir; kitaplann yakılması, küfürler
vb., davalara ve azırılık öğretmenlerinin işten çılcanlmasına kadar gidilmiştir. Konunun tarihçesi
hakkında bkz. Stathis (1997= 65). Trakyalı azınlık mensuplan tarafından konunun nasıl karşılan
dığı ve tepkiler hakkında analizler: ibram Onsunoğlu, Trakya 'nın Sesi, Komotini, baskı 448,
21/04/1993. 449. 28/04/1993, 450. 05/05/1993.
20 Bu, azırılık eğitiminin uygulanmaya başlandığı 1920 yılından beri geçerli olan bir kuraldır. Buna
benzer bir durumun, bedava eğitime geçilmeden önce, Yunan devlet okullarında da uygulandığı
nı belirtmek isteriz.
21 Müslümarılann dini bayramlan, ay takvimine göre belirlendiği, her yıl ıı gün yer değiştirdiğinden,
bazen Hıristiyan dini bayramlarıyla aynı günlere veya yaz tatiline denk gelebilir.
55369/16.p978/B' 501 sayılı bakan kararının ııinci maddesine göre, "Batı Trakya azırılılc okullan
Hıristiyan ilkokullan kadar tatil yaparlar ve aşağıdaki Müslüman dini bayramlarında tatildirler: ı)
122 NOTLAR
29 izlediğim bütün Türk dili derslerinde gramer vb. sınıfı çok az ilgilendirmiş veya hiç ilgilendirme
mişti. Ağırlık metinden çıkarılabilecek ahlaki derslere verilmekteydi. Öğrencilerin bunları yorum
laması ve metnin derinine inmesi isteniyordu. Hatta ahlaki konuların matematik problemi veya
fizik egzersizine (!} dönüştürüldüğü durumlar oldu ve dolayısıyla, sınıftakiler bir bölme proble
minde mirasın haklılığı, haksızlığı veya bir doğa fenomeninin incelenmesinden çıkarılabilecek
derin anlam üzerinde tartışb.
30 Doğruluğıınu tespit etmeye girişmeksizin, insanları bu beyanlarda bulunmaya iten sebeplerin Yu
nanca ile Türkçe bölümleri arasındaki rekabetle ilgisiz olmadığını belirtmek isteriz. Bu durum,
bazen azırılık eğitiminde varolan Türk ile Yunan milliyetçiliği arasındaki rekabetin bir şekli olarak
değerlendirilebilir.
31 Yunan mevzuabna göre, çocukların yaşadı.klan bölgenin okulunda okuması zorurıluluğu olduğu
için. Bir ebeveynin çocuğunu başka bir okulda (azırılık veya devlet okulu) okutmak istemesi. forma
liteleri yerine getirmeyi başarması durumunda bile, özellikle ulaşımdan dolayı, gerçekleşmesi zor
bir olaydır. Öğrenci nüfusu homojense ırkçı davranışların meydana gelmesi için uygun zemin yok
tur. Ancak bu tür vakalar tamamen yok sayılmaz, bu "tecrübe" Yunan devlet okullarında okuyan
azırılık öğrenciler için ender rastlanan bir şey değildir. Örnek olarak, oldukça koyu tenli bir öğren
ciye diğer (esmer) arkadaşları tarafından bilinçli ve aşağılayıcı bir tarzda "arap" lakabının takılma
sı verilebilir.
32 Sürekli Türkçe konuşuyorlar ve birbirilerine metnin kelimelerini veya öğretmenin talimatlarını
arılatmaya çalışıyorlardı. Tabii, çoğu kez sohbet başka konulara da kayabiliyordu ve genel olarak
Türkçe bilmeyen öğretmenler bu durumu anlamıyordu.
H Ayru zamanda, Türkçe bilgisinde de önemli eksiklikler tespit edilmiştir (sözcük dağarağı ve gramer).
34 Sınırlı Yunanca bilgisi en azından 2000 yılına kadar, bütün Trakya azırılık okullarında alışılagel
miş ve sık rastlanan bir durumdu. ilgili olarak bkz. Hatzilias 1971, Sarvanakis 1987 ve Dimoulas
1992. Buna yol açan sebepler için bkz. Mavrommatis 2002.
35 Deneysel araştırma esnasında (1997), Kalkanca/lfestos okulunda Milli Gençlik Kurumu planla
ması. denetimi ve finansmanıyla, takviye eğitim (haftada 3 kere 3 saatlik ders, özellikle Yunan di
li ve matematikte) veriliyordu. Ancak eğitmerılerin deneyimsizliği ve uygun eğitim materyalinin
eksikliği, bu yardımı işlevsiz hale getiriyordu. Örnek olarak, okula yapılan rasgele bir akşamüstü
ziyaretinde, 5 ve 6. sınıf öğrencilerine verilen böyle bir ders esnasında, öğretmen pasif (Türkçe
kullanımındaki farklılıklardan dolayı azınlık öğrencileri için anlaşılamayan bir gramer kuralı) bir
fiil çekimini öğretmeye çalışıyordu. Çocuklarla ders arasında Türkçe olarak yapılan sohbette hiç
bir şey arılamadıklan tespit edildi.
36 Bazı ebeveyrıler, yapılan bire bir sohbetlerde daha önceki yıllarda hizmet veren öğretmenlere de
ğinerek kayıtsızlık ve görevini eksik yapma konularında şikayetlerini dile getirdiler. Ancak bazı öğ
retmerılerin davranışlarını okul müdürüne ve il eğitim şefine şikayet etme noktasına asla varma
dılar. Araştırma esnasında öğretmerılerin tutum ve davranışlarının ölçümü veya anne babaların
dile getirdiği bu iddiaların analizi ve yorumu yapılmadı.
37 Basetas'ın (1999: 194-199) iddia ettiği gibi, ailenin statüsü öğretmenin öğrenciye karşı tutumunu
etkilemektedir. Öğrencilerin okuldaki performansı ise öğretmenlerin orılardan beklentilerine de
bağlıdır. Öğretmenlerin olumsuz tutum takındığı çocuklar düşük performans sergilemektedirler.
124 NOTLAR
tespit eder. ilkokulu bitirmemiş babası olan fakir çocuklann, temel eğitimi % 15 oranında terk et:
miş olduklannı not eder. Kalkanca'da bu oran çok daha yüksektir. Ailenin eğitim ve sosyoekono
mik düzeyi ile çocuklann olağan bir şekilde okumalan ve okul performanslan arasındaki doğru
dan ilişkiyi Lariou-Dretaki de gözlemler. 1993, Vouidaskis 1996 ve Tzani 1998.
46 Belirli bir süre sonra, normal koşullarda incelediğimiz öğrenci nüfusu oluşturacak çocuklar.
47 Roma dili konuşan, çoğunlukla seyyar kişilerdir. Bunlar Kalkanca/lfestos sakinlerinin sosyoeko
nomik düzeyinden daha düşük bir düzeyde olan ailelerin çocuklanydı.
48 Bu okullardaki velilerin, kızlannın normal bir öğrenim görmesi için özen gösterdiklerine inanma
mamız için hiçbir nedenimiz yok.
49 Milli istatistik Kurumu'nun 1991 sayımı bulgulanna (eski nesillere ilişkindir) çok yakın olan bir
tespittir. Bu bulgulara göre, Yunanistan'da ilkokulu bitirmeyen kadınlann sayısı erkeklerin nere
deyse iki mislidir (Kavvadias ve Katsikas 1996: 27). Okul gidişatı ve cinsiyet arasındaki ilişki için
bkz. Frangoudaki (1998: 27-32), Chrisakis (199r 348 ve 1996: 118), Lariou-Dretaki (1993: 77) ve
Tzani (1988: 77-79). Oldukça ilginç olan Yunanistan çapındaki bir araştırma için bkz Paleokrasas
ve Rouseas (2001); burada dokuz yıllık zorunlu eğitimde meydana gelen kayıptan bahsedilmekte
dir. Tek istisnası 1997/98 okul döneminde gözlemlenmektedir. Orada tespit ettiğimiz, ortaokula
kaydolan erkeklerin sayısının kızlannkinden daha yüksek olduğudur (% 52'ye % 48), ancak bu
orantı Milli istatistik Kurumu'na göre, nüfus grubundaki 10-14 yaş arası kız-erkek orantısıyla aşa
ğı yukarı aynıdır. Genel olarak, erkeklerin okulu terk etme oranı kızlannkine nazaran daha yük
sektir (erkekler % 8,34, kızlar % 5,50); bunun tek istisnası ise Ksanthi ilidir, buradaki terk oranla
rında kızlar (% 25,8) erkeklerden (% 18,43) öndedir. Eğitim ile cinsiyet arasındaki ilişkinin geniş
bir analizi için bkz. Deligiannis ve Ziogou 1997 ve 1999.
50 Dokuz yıllık zorunlu eğitim 1975 yılı Yunanistan Anayasasında yer almaktadır. Buna göre, (mad
de 16, par.3): "Zorunlu eğitim dokuz yıldan az olamaz" denmektedir. Yasalaştırma 309/1976 sa
yılı kanunla gerçekleşmiştir.
51 Buna göre, "idari kanunlann talimat verici veya yasaklayıcı hükmünü kasıtlı olarak ihlal eden ki
şi, işbu maddedeki ihlali cezai yaptınmı öngördüğü takdirde, altı aya kadar hapis veya para ceza
sı veya bu cezalann ikisiyle de cezalandınlır" denmektedir.
52 Muhtemelen, Ceza Kanununun 458. maddesinde belirtilen bu ihlale "kasıtlı olarak" kovuşturma
yapılmadığı, savcılık müdahalesinin bile çocukları okula getiremediği veya tutamadığı değerlendi
rilmektedir. Daha eskiden, savcının çocuklannı ortaokula göndermeyen Müslüman ebeveynler
aleyhinde işlem başlatmaktan kaçındığı, çünkü devletin azınlığı Yunanca eğitime zorladığı konu
sunda suçlanabileceğinden korktuğu görüşü dile getirilmişti. Söz konusu yorum muhtemelen
desteksizdir, çünkü geçmişte bu tür cezalar verilmişti. Örnek olarak vermek istediğimiz, Aralık
1968'de Rodopi-Evros Müslüman okullan müfettişinin 3094/1954 sayılı kanunun 23. maddesine
dayanarak Rodopi azınlık okulunda 6 anne baba ve ebeveyne verdiği 500 drahmilik cezadır. "Bun
lar kasıtlı olarak çocuklarının okuldaki eğitimine son vermişlerdir" (Müfettişin 18/12/1968 tarih
li karan, Kavala ili, Genel Devlet Arşivi, Makedonya Genel idaresi Yabancı, Teknik ve Azınlık
Okullan Teftiş Arşivi, _.13), Şubat 1977'de ise Ksanthi ilindeki bir azınlık okulu müdür yardımcı
sı öğrencilerin ebeveynlerini, çocuklannı okula göndermeyi reddettikleri için dava eder ve müfet·
tiş 09/1976 sayılı kanunun ıı. maddesine dayanarak bu ebeveynlerden her birine ı.ooo drahmi
12 6 NOTLAR
64 Chrisa.kis'in (1989: 96) dikkat çektiği gibi, bireysel yatının olarak eğitim, kişi ekonomik açıdan ne
kadar zayıfsa, o kadar yük olur. Hatta harcamalara, özellikle 1 5 yaş üzeri olup, çalışacak yerde oku
yan çocuklann potansiyel kazancı da ilave edilirse, o zaman fa.kirlik sının altında yaşayan ailelerin
çocuklan için eğitim imkansız hale gelir. Buna benzer bulgulara Tsiokou ve arkadaşlannın (1998)
araştırmasında da rastlanır. Buna göre, (15 yaş üzeri) okulu terk etmenin belli başlı sebepleri bir
zanaat öğrenme, kötü okul gidişatı ve/veya aile bütçesine küçük de olsa bir katkıda bulunmak için
çalışma zorunluluğudur.
65 Eğitim harcamalan düşük gelirli ailelerin çoğu için katlanılmaz bir yüktür. Chrisakis (1989) fa.
kirlerin çocuklannın eğitimi için, fakir olmayanlara nazaran 5 kat daha az para harcadıklannı be
lirtmektedir.
66 Clerc'in (1995: 15) dikkat çektiği gibi, "izolasyon kurbanı olma şansı çok yüksek gençler, cesaret
lerini yitiriyor ve normal okul eğitimi için gereken çabadan vazgeçiyorlar, çünkü ne olursa olsun,
çabalannın karşılığını alma şanslarının çok düşük olduğunu biliyorlar". Zaten Frangoudaki
(1985: 90) ile Sianou'nun (1998: 633) belirttiği gibi, bir diploma sahibi olmak bütün diploma sa·
hipleri için aynı yollan açmaz. Diplomanın değeri sahibinin sosyoekonomik sınıfınca belirlenir.
Okul diploması yüksek ekonomik seviyelere ulaşmak için asla tek başına yeterli bir araç değildir.
Sosyoekonomik seviye, eğitim kalitesi ve iş türü arasındaki ilişkiyi yorumlayan Balourdos, So
ulis, Chrisakis (1998: 670, 671) şunları not ederler: "Fakirler, fakir olmayanlarla aynı eğitim se
viyesine sahip olsalar dahi, sosyal sistemin eğitim dışı değerlere dayanan mekanizmaları soru
nuyla fakir olmayanlara oranla daha fazla baş etmek zorundadırlar. Uygulamada, meslek edin
me ve gelişim açısından aynı fırsatlara sahip değillerdir ve sonuç olarak düşük seviyeli meslek
lere yönelirler. Fakirler veya ikinci iş piyasasında çalışanların gelirleri, eğitim seviyeleriyle çok
fazla ilgili değildir.
ALTINCI BÖLÜM
Okulda gözlem yapmak ve öğrenci sicillerini araştırmak için, Eğitim Bakanlığı'ndan alınması ge·
reken iznin prosedürleriyle ilgili teknik sebeplerden dolayı, araştırmanın ikinci aşamasında da
okul nesli başına kaybın hesaplanması mümkün olmamıştır. Eğitim yılı başına hesaplama yönte
mi yaygındır, ancak tam ve doğru bir fikir vermemektedir, çünkü öğrencileri okula kayıtlanndan
mezuniyet ve okulu terk anına kadar takip etmemektedir. Öğrencinin okulu kesin olarak mı terk
ettiği yoksa ertesi yıl geri mi döndüğü (eğitimini diplomasını alıncaya kadar devam ettirip ettirme
diği -ki bu fenomen Trakya azınlık okullarında ve Ekte Tablo 5'te görüldüğü üzere, Kalkanca/lfes
tos okulunda da ender değildir) açıkça anlaşılmamaktadır.
2 Dükkanlan olan ama semtte yaşamayan 4 Hıristiyan hariç.
1940 yılında Bulgaristan'dan gelenlerin çocukları olan 3 kişi (bkz. Bölüm 4.1) her ne kadar Yuna
nistan'da doğmuş, asla aynlmamış ve uzun bir süredir bölgede ikamet ediyor olmalanna rağmen,
hala Yunan vatandaşlığı edinebilmiş değillerdir. Yabancı ikametgah iznine sahiptirler ve bu kim
liği belirli aralıklarla polisten yenilemek zorundadırlar. Bu kimliklere göre "Türk milli kökenine
sahip"tirler ve "vatandaşlıklan belirsiz"dir.
4 Aynca bkz. Ekteki Komotini şehri diyagramı.
12 8 NOTLAR
Bakanlığı {protokol no: 2/54424/8-10-2002) azınlık okullan öğrencilerinin de bu parayı hak ettik
leri yanıtını vermiştir: • ... Lozan Antlaşmasının 4ı. maddesine göre, bunlar yüzde yüz özel okul de
ğildir, sadece kunıluşlan açısından özeldirler. Devletten fon aldıklan göz önünde bulundurulursa,
devlet okulu özelliğini de taşırlar". Bu veriler Avrupa Gözlemevi adına yapılan ırkçılık, zenofobi ve
antisemitizm araştırmasından alınmıştır (EUMC-RAXEN) (http://www.ewnc.eu.int).
20 Çocuklannın okulda okuduğuna dair bu beyannameyi gerçek gelirlerini gösteren vergi beyanna
meleri ile sunup harcı alabileceklerdi. Kaç ailenin bu harcı tahsil ettiği bilinmemektedir.
21 Yani okula sistemli olarak gelmesi gerekir, zira bugün bir öğrencinin sınıfta kalmasının tek nede
ni devamsızlıktır. Ancak, öğretmenlerin değerlendirmelerine göre, sadece 300 euro'yu tahsil et
mek için kaydolup, okula devam eden çocuklann performanslaı'ının çok kötü olduğunu belirtme
miz gerekir.
22 Rodopi'de sadece iki azınlık okulu tam gün faaliyet göstermektedir (2003). Azınlığın önemli bir
kısmı tam gün uygulamasına yoğun tepki vermişti. Trakya eğitim idaresinin bu uygulamasına
tepkiler, azınlık okullanndaki uygulama ile, özellikle öğleden sonraki dilimde Türkçe ve Yunanca
öğretmenlerinin oranı ile ilişkilidir.
23 Daha önce bahsedildiği üzere, Kalkanca/lfestos okulu vakıf mülkiyetinde olmayan ender azınlık
okullarından biridir ve böylece en azından bina konusunda devlet müdahalesine daha açıktır.
24 Hiç kaydolmamış veya okulu bırakmışlardı. Birçok çocuğun sürekli devamsızlık yaptığı, okulun açık
olduğu saatlerde sokaklarda dolaşan çocuk sayısından kolayca arılaşılabilir. Araştırmanın bu aşama
sında da tespit edildiği üzere, okula kayıt yaptırmamış çocuklar kural olarak çok fakir ailelerin veya
"yabancılann" çocuklandır. Bu tür insanlar genelde mevsimlik olarak buraya yerleşir ve ayrılırlar.
25 Bunun anlamı, aileden bazı kişilerin çocuklan özel araçlanyla okula götürüp getirmekle yükümlü
olduğudur.
26 Kalkancalı 2o'nin üzerinde çocuk ise aileleriyle birlikte Atina'da yaşamakta ve ortaokul ve liseye
gitmektedir.
27 Ortaokul 3. sınıftaki 3 öğrenciden hiçbiri mezun olmamıştır.
28 Bu çocuk mezun olmuştur.
29 Medresede tahsil görmeye başlayan bazı öğrenciler eğitimlerini tamamlayamamışlardır.
30 2003/04 eğitim yılında Komotini'de ilk kez faaliyet göstermektedir. Yaklaşık 50 öğrencisinden
3o'unun azınlık mensubu olduğu tahmin edilmektedir.
31 Paleokrasas ve Rouseas'a (2001) göre, ortaokulda eğitimi terk eden öğrenci sayısı sürekli azalmak
tadır. 1987/88 eğitim yılında Yunanistan çapındaki terk oranı % 12,60 iken, bu oran 1997/98 yı
lında % 6,98'e düşmüştür. En yüksek terk oranı Trakya'dadır ve 1997/98 neslinde % 12,88 ora
nına ulaşmaktadır. Kalkanca'da aynı dönemde okulu terk oranı % ıoo'dür.
32 Her yıl üniversitelerde 3oo'ün üzerinde kontenjan ayrılmakta ve yaklaşık 15o'si dolmaktadır.
130 KAYNAKÇA
Bourdieu, P., Passeron, J. Cl., 1996, Mirasçılar: öğrenciler ve kültür, 2. Baskı, Kitap Enstitüsü - A. Kar
damitsas, Atina.
Clerc, D., 1995, "itilmişler sanayisi," Maniere de voir - Le Monde Diplomatique, baskı 6, (Sosyal izolas
yon eziyeti).
Cowan, j., 1997, "Antropoloji ve kültürel çeşitlilik: Yunan örneğinden yola çıkarak kişisel düşünceler,"
Syghrona Themata, baskı 63, 4-6/1997, s.15-16.
Cummins, J., 1999, Pazarlık konusu olan kimlikler: Farklı bir toplumda güçlenme amacıyla eğitim,
Gutenberg, Atina.
Dalton, H., 1929, Some Aspects ofthe lnequality of Incomes in Modern Communities, George Routledge &
Sons, London.
Deligianni, V., Ziogou, S., 1997. Cinsiyet ve okul eylemi, Vanias, Selanik.
--, 1999, Eğitim ve cinsiyet, Vanias, Selanik.
Dimoulas, G., 1992, Rodopi ili ilkokullarının üst sınıflarındaki Hıristiyan ve Müslüman erkek ve kız
öğrencilerin yazılı iletişimi ve yazılı ifadesi, aynı kişinin, Komotini.
Draperie, R., 1983, •Avrupa'da yoksulluk," Avrupa Toplulukları Teftişi, cilt 4, baskı 2, 3. s. 183-217.
Eksarhos, G., 1998, 'Koinonikos apokleismos ton Tsigganon,' Koinonikos apokleisınos: 1 elliniki empeiria
('Çingenelerin sosyal izolasyonu,' Sosyal izolasyon: Yunan örneği, Kasimati, K. (editör). Gutenberg -
Sosyal Morfoloji ve Sosyal Politika Merkezi, Atina, s. 193-220.
Ekthesis peri ton en Elladi Viounton Mousoulmanon (Yunanistan'da Yaşayan Müslümanlar Hakkında
Rapor), Temmuz 1952, protokol no: 421/2/20/4, Ofis iyon, Bölüm B, Yabancılar MüdürlüA\i. içiş
leri Bakanlığı, Yunanistan Krallığı, Dosya: Yunanistan'da Yaşayan Slav, Ermeni, Müslüman, Ko
utsovlah, Çingene, Gagauz, Asurlu ve lsrailliler Haklanda, 1952, Din, Teknik, Yabancı ve Azınlık
Okulları Müdürlüğü Arşivi, Makedonya Genel Müdürlüğü, Devlet Genel Arşivi, Kavala.
Empeirikos, L., Mavrommatis, G., 2000, "Etinotiki taftotita kai paradosiaki mousiki stous mousoulma
nous tis ellinikis Thrakis" ("Yunan Trakya'sı Müslümanlarında etnik kimlik ve geleneksel mü·
zik,"),Ethnologia, 6-7/1998-99, s. 309-343.
Epitropi ton Evropaikon Koinotiton, 1992, Anakoinosi tis Epitropis, 'Gia tin allileggyi stin Evropi: Enlııli
kopoiisi tis katapolemisis tou koinonikou apokleismou, proothisi ıis entaksis' (Avrupa Tophıhıkl•rı K ı ı ·
misyonu, 1992, Komisyon Duyurusu, "Avrupa'da Dayanışma Hakkında: Sosyal i1.0la•ynıılu 1 1 1 1 1
cadelenin yoğunlaştırılması, entegrasyonun hızlandırılması), COM (92) 542 rıilı•i. .ı. ı/ ı .ı. / ı o ı • ı •
-- , 1993, Mesoprothesmo programma drasis gia tin katapolemisi tou koinonikou apııklrirnıoıı kul 1 1 1 1 I " "
othisi tis allileggyis. Neo programma ypostiriksis lıııi entharrynsis ton kainollmıioıı ı•ı•J.f ••ı•ı•ı l • l l l u •I
gia tin efarmogi tou koinotikou programmatos gia tin koinoniki kai oikonomlkl nııııhl ' "" ltıı"'"" "'
noimenon koinonikon omadan (Sosyal izolasyonla mücadele ve dayanı�nıu11111 11ıı1lı•111 l ı ı ılıııı••I l ı • �
kında orta vadeli eylem programı. Yeni yenilikleri desteklemr vı• ı ı·•• ı r t l r ı ı ı l ı ı 1 1 1, . 1 • 1 1 1111 .1 1 1 1 1 ' ' , , ı ı
1999. Daha az favori olan sosyal grupların sosyal ve ekonomik r11ır11•••r1 1 1 1 1 1 l ı l ı ı t 1 1 ı a l ı ı l ı ı � I ' ' "•
ha az favori olan sosyal grupların ekonomik ve sosyal rrıtr11• ••v1 1 ı ı ı ı 1 1 1 1 1 ı 1 1 p l ı ı l ı ı � I'' ""' '' " ' " " " ' ' ,
gulanması hakkında nihai rapor), COM (95) nihai, .ı.7/ 1 / ı o ı • ı ı
132 KAYNAKÇA
Hristopoulos, D., 1999· "Kritilci tou fileletherou horou ton dikaiomaton" ("Haklar liberal sahasının kri
tiği"). Deltio Thyellis - Diktyo gia la politika kai koinonika dikaiomata (Siyasi ve sosyal haklar ağı}.
cilt 13, s. 54-58.
--. 2002, 1 eterotita os slıesi eksousias: opseis tis ellinikis, valkanikis kai evropaikis empeirias, (iktidar iliş
kisi olarak farklılık: Yunan, Balkan ve Avrupa deneyiminin açılan}. Kritiki - K.E.M.O., Atina.
Htouris, S., 1992, Syntlıetes diadikams wu koinonikou apoldeismou kai o rolos tis oikogeneias stin koinoniki
proslasia, (Sosyal izolasyonun karmaşık prosedürleri ve sosyal korumada ailenin rolü), Praksis, Atina.
Husen, T., 1991, Okulun sorgulanması, Protaseis, Atina.
Kanakidou, E., 1994· Batı Trakya Müslüman azırılığında eğitim, Ellinika Grammata, Atina.
--. 1998, "Müslüman öğrencilerde okulu terk." Papatheofilou, R., Vosniadou, S. (editör), Okulun
terki, Gutenberg, Atina, s. 189-206.
Karagiorgas, S., Georgakopoulos, Th .. Karantinos, D., Loizidis, G., Bouz<1s. N., Yfantopoulos, G., Chri
sakis, M., 1990, Diastaseis tis ftolıeias stin Ellada (Yunanistan'daki fakirliğin boyutlan). cilt A, cilt
B. EKKE. Atina.
Karantinos, D .• Koniordos, M., Tinios, P., 1990, EC Observatory on National Policies to Combat Social
Exclusion - First National Report Greeu. National Centre of Social Research, Athens.
Karathanasi, E., 2000, To katoikein ton Tsigganon: O vio-horos kai o koinonio-horos ton Tsigganon, (Çin
genelerin Meskeni: Çingenelerin yaşam alanı ve sosyal alanı). Gutenberg, Atina.
Katsikas, H., Politou, E., 1999· Tsigganoi, meionotikoi, palinnostountes kai allodapoi stin elliniki ekpaidef
si: ektos "taksis" to "diaforetiko" (Yunan eğitiminde Çingeneler, azınlık mensuplan, geri dönen gur
betçiler ve yabancılar: farklı olan sınıf dışında), Gutenberg. Atina.
Kavounidi, T., 1996, "Sosyal izolasyon: Kavram, topluluk inisiyatifleri, Yunan örneği ve siyaset ikilem
leri." Yunanistan'daki Sosyal izolasyonun Boyutlan eserinde, EKKE, Atina, cilt l, s. 251-274.
Kavvadias, G. K., Katsikas, H., 1994· Yunan eğitiminde eşitsizlik: Yunan eğitimine erişimdeki fırsatla
nn gelişimi (1960-1994), Gutenberg, Atina.
--. 1996, 2000 ufkunda Yunan eğitimi: öğretmenler, öğrenciler ve okul gerçeği, Gutenberg, Atina.
Kokolakis, M., 2000, 'To geraki kai o skantzohoiros: 1 dioikitiki onomatothesia tis ellinikis Thrakis'
("Şahin ve kirpi: Yunan Trakya'sının idari isimlendirilmesi.") Grammatikopoulou, E. (editör).
Trakya: Tarihi ve coğrafi yaklaşımlar, E.l.E., Atina, s. 197-204.
Kongidou, D., Tressou - Mylona, E., Tsiakalos, G., 1993· Koinonikos apokleismos kai ekpaidefsi - 1 perip
tosi ton glossikon meionotiton sti dytiki Thessaloniki, (Sosyal izolasyon ve eğitim - batı Selanik'teki dil
azınlıklan örneği). Ftoheia-3, Selanik.
Kongidou, D., Tsiakalos, G., 1991, Orismos tisftolıeias i: apo ton orismo tis ftolıeias eksartontai oi stratigi
kes katapolemisis tis, (Fakirliğin tanımı veya mücadele stratejileri fakirliğin tanımına bağlıdır), Fto
heia-3, Selanik.
Koronaiou, A., 1997· 'Koinonikos apokleismos: l koinoniopsihologiki dynamiki enos polyplevrou faino
menou', eisigisi sto Dietines Sinedrio " Koinonia 2/3- Diastaseis tou syghronou koinonikou prob
limatos" (Modem sorunun boyutlan adlı Uluslararası Konferansta Sunum, "Toplum 2/f - Pan
teion Üniversitesi. 10-12/ıı/97.
L.afazani, D., 1997, ' Emeis kai oi 'alloi': i diaheirisi tis ethno-politismikis diaforetikotitas ("'Biz ve diğer
leri': etno-kültürel farklılığın idaresi"), Syglırona Themala, baskı 63. 4-6/1997, s. 11-14.
Koinonikes anisotites kai koinonikos apokleismos ("'Biz ve diğerleri', farklı olanlar. yabancılar: Sem
bolik düzeyde çatışma." Sosyal eşitsizlikler ve sosyal izolasyon), 6. bilimsel konferansta, Sakis Ka
ragiorgas Derneği. Atina, s. 728-737.
134 KAYNAKÇA
Millas, H., 2001, Eikones Ellinon kai Tourkon: Sholika vivlia, istoriografia, logotehnia kai etinika stere
otypa (Yunan ve Türk imajları: Okul kitapları, tarihçilik, edebiyat ve milli klişeler), Aleksandre
ia, Atina.
Milli Eğitim ve Din işleri Bakanlığı · Atina Milli ve Kapodistriako Üniversitesi, 1998. Müslüman azın
lığın eğitiminin seviyesini yükseltme programı, program baskısı, Atina.
Minaidis, S., 1990, I thriskeftiki eleftheria ton mousoulmanon stin elliniki ennomi taksi, (Yunan yasal dil2en
de Müslümanların dini özgürlüğü). Ant. N. Sakkoulas, Atina, Komotini.
Mousourou, L, 1998, "Koinonikos apokleismos kai koinonilci prostasia." sto Koinonikos apokleismos : I el
liniki empeiria ("Sosyal izolasyon ve sosyal koruma." Sosyal izolasyon: Yunan örneğinde), Gutenberg
· Sosyal morfoloji ve Sosyal Politika Merkezi, Atina, s. 67-85.
Mylonas, Th .. Dimitriadi, A., 1999· "Apo tin anisotita apenanti sto sholeio ston apokleismo mesa stin
taksi." sto Sholiki apotyhia kai koinonikos apokleismos, Paidagogiki Etaireia Ellados - Sholi Epistimon
Agogis Panepistimiou Ioanninon ("Okula karşı eşitsizlikten sınıf içindeki izolasyona." Okulda ba
şarısızlık ve sosyal izolasyon), Yunanistan Pedagoji Şirketi · Yanya Üniversitesi Eğitim Bilimleri
Fakültesi'nde, Ellinika Grammata, Atina, s. 385-408.
Notaras, G., 1995· "I anomoiogeneia tou plythysmou, ena hronio provlima." sto I anaptyksi tis Thrakis :
prokliseis kai prooptikes, ('Nüfusun farklılığı. kronik bir sorun,• Trakya'nın kalkınması: sorunlar ve
gelecek), Atina Akademisi, Atina, s. 39-59.
Oıkonomou, D., Sapounakis, A., 1996. "Stegastiki politiki kai koinonikos apokleismos." sto Diastaseis tou
koinonikou apokleismou stin EUada ("Mesken politikası ve sosyal izolasyon." Yunanistan'daki sosyal
izolasyonun boyutları), E.K.K.E., Atina, 2. cilt, s. 195-228.
Onsunoğlu, 1., 1997· "Kritiki sti meionotiki ekpaidefsi : i matia tou meionotikou." ("Azınlık eğitimine
kritik: azınlık mensubunun bakış açısı"), Syghrona Themata, baskı 63, 4-6/1997. s. 61-64.
Palaiokrasas, S., Rouseas, P., 2001, "Mathitiki diarroi sto gyrnnasio" ("Ortaokulda öğrenci kaybı")
(1997/98 öğrenci sınıfil. www.pi-schools.gr/prograrns/par/drop2000.htın (23/12/2003).
Palaiokrasas, S., Rouseas, P., Vretakou, V., Panagiotopoulou, 1., 1996, Oi mathites pou egkataleipoun tis spo
udes tous sto gymnasio kai oi anagkes tous gia epaggelmatiki ekpaidefsi kai katartisi, (Ortaokulda eğitimi
ni terk eden öğrenciler ve bunların mesleki eğitim ve uzmanlaşma ihtiyacı), Pedagoji Enstitüsü ·
KAYNAKÇA
-- , 1998, "Koinonikes anisotites kai ekpaidefsi: apo to fomıalismo ton "ison efkairion" ston antago
nistiko atomikismo tis eleftheris agoras" ("Sosyal eşitsizlikler ve eğitim: 'eşit fırsatlar' formaliz
minden serbest pazann rekabetçi bireyselciliğine'"), Koinonikes anisotites kai koinonikos apokkis
mos (Sosyal eşitsizlikler ve sosyal izolasyon), 6. bilimsel konferansta, Sakis Karagiorgas Derneği,
Atina, s. 62 3-638.
Silver, H., 1994, "Soda! exclusion and soda! solidarity: Three paradigms," International Labour Review,
baskı 133, No 5-6, s. 531-578.
Soltaridis, S., 1997, I istoria ton Moufteion tis Dytikis Thrakis (Batı Trakya Müftülüklerinin Tarihi), Nea
Synora - A.A. Llvani, Atina.
Stamelos, G., 1999· Koinonikos apokleismos kai mathitiki diarroi apo tin ypohreotiki ekpaidefsi stin
Ellada : mythoi kai pragmatikotita, • sto Sholiki apotyhia kai koinonikos apokkismos, Paidagogiki
Etaireia Ellados ("Yunanistan'daki zorunlu eğitimde sosyal izolasyon ve öğrenciler tarafından
okulun terki: efsaneler ve gerçekler," Okul başansızlığı ve sosyal izolasyon), Yunanistan Peda
goji Şirketi - Yanya Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi'nde, Ellinika Grammata, Atina, s.
303-318.
Stathi, P., 1997· "Ta tourkika sholika egheiridia sti Thraki," ("Trakya'daki Türk okul kitapları"), Syghro
na Themata, baskı 63, 4-6/1997, s. 65-68.
Steinert, H., 1998, "The short career of'social exclusion," Heinz, S. (editör), Social Exclusion as a mul
tidimensional process, CASE-Project, Opening Conference, Vienna, 3-4/12/1998, s. 71-76.
Strobel. P., 1996, "From Poverty to exclusion: a wage-eaming society or a society of human rights?,"
UNESCO - International Social Science Journal, No 148, June 1996, s. 173-190.
Swandener, E., 1999, "Se kindyno i 'pou skeftontai'? Apo tis elleimmatikes ekdohes gia ta 'paidia tis al
lis katigorias' stis dynatotites ousiastikon symmahion me paidia kai oikogeneies" ("Diğer katego
rinin çocuklan ve ailelerle gerçek işbirliği olanaklanna"), Spanou, E. (editör), Anthropini Aksiopre
peia kai Koinonikos Apokkismos - Ekpaideftiki politiki stin Evropi (insan Haysiyeti ve Sosyal izolas
yon - Avrupa'da Eğitim Politikası), Ellinika Grammata - Siyasi düşünce şirketi Nikos Poulantzas,
Atina, s. 131-186.
Tompaidis, D., 1982, I isotita ejkairion stin ekpaidefsi - symvoli sti mekti ekdimokratismou !İs ekpaidefsİs,
(Eğitimde fırsat eşitliği - eğitimin demokratikleşmesi çalışmasına katkı), Grigoris, Atina.
Tressou, E . . 1997. "Meionotiki ekpaidefsi sti Thraki: ta aitia tis apotyhias ("Trakya'da azınlık eğitimi:
başansızlığın nedenleri"), Syghrona Themata, baskı 63, 4-6/1997, s. 49-53.
-- . 1998. "Apokleismos eidikon omadon apo tin ekpaidefsi se synthikes sholikis diaforopoiisis kai
se synthikes sholikis syniparksis," ("Okulda farklılaşma koşulları ve okulda bir arada var olma ko
şullarında özel grupların eğitimden izole edilmesi,") Sosyal eşitsizlikler ve sosyal izolasyon, 6. bi
limsel konferansta, Sakis Karagiorgas Derneği, Atina, s. 639-651.
--, 1999, "Apokleismos eidikon omadon apo tin ekpaidefsi kai meso tis ekpaidefsis. Poies omades
kindynevoun perissotero ("Özel gruplann eğitimden eğitim aracılığıyla izolasyonu. Hangi gruplar
daha çok tehlikede?"), Spanou, E. (editör), Anthropini Aksioprepeia kai Koinonikos Apokkismos - Ek
paideftiki politiki stin Evrop (insan Haysiyeti ve Sosyal izolasyon- Avrupa'da Eğitim Politikası), El
linika Grammata - Siyasi düşünce şirketi Nikos Poulantzas, Atina, s. 241-250.
Troumpeta, S., 2001, Kataskevazontas taftotites gia tous mousoulmanous !İs Thrakis: to paradeigma ton Po-
man ve sosyal izolasyon"), Koinonikos apokkismos: I elliniki empeiria (Sosyal izolasyon: Yunan ör
neği'nde), Gutenberg · Sosyal Morfoloji ve Sosyal Politika Merkezi, Atina, s. 87-120.
Tsiakalos, G., 1998, "Koinonikos apokleismos: Orismoi, plaisio kai simasia" (Sosyal izolasyon: Tanım
lar, çerçeve ve anlam") Koinonikos Apokkismos: I eUiniki empeiria (Sosyal izolasyon: Yunan öme
ği'nde), Gutenberg · Sosyal Morfoloji ve Sosyal Politika Merkezi, Atina, s. 39-66.
--, 1999· "Anthropini aksioprepeia, koinonikos apokleismos kai ekpaidefsi stin Evropi ("Avrupa'da
insan haysiyeti, sosyal izolasyon ve eğitim"), Spanou, E. (editör), insan Haysiyeti ve Sosyal izolas
yon · Avrupa'da Eğitim Politikası, Ellinika Grammata · Siyasi düşünce şirketi Nikos Poulantzas,
Atina, s. 49-68.
--, 2000, Odigos Antiratsistikis Ekpaidefsis (Irkçılık Karşıtı Eğitim Rehberi), Ellinika Grammata, Atina.
Tsiakalos, G., Kongidou, D., 1991, Orismos tisjloheias i apo ton orismo tis jloheias eksartontai oi stratigikes
katapokmisis tis (Fakirliğin tanımları veya fakirlikle mücadele stratejileri fakirliğin tanımına bağ
lıdır), Ftoheia-3, Selanik.
Tsiokos, G., Vergidis, D., Nikolakopoulos, 1., 1998, Panellinia erevna gia ton analfavitismo (Cahillik hak
kında Yunanistan çapında araştırma), Milli Kitap Merkezi - Kitap Gözlemevi, Atina.
Tsioumis, K., 1994· "I mousoulmaniki meionotita tis Dytikis Thrakis kai oi ellinotourkikes sheseis
1923-1940 : lstoria - Politiki - Paideia," ("Batı Trakya Müslüman azınlığı ve Türk-Yunan ilişkile
ri 1923-1940: Tarih-Siyaset-Eğitim"), Doktora tezi, Selanik Aristoteleio Üniversitesi, Pedagoji Fa
kültesi, Anaokulu Öğretmenleri BÖiümü.
Tsitselikis, K., 1996, To dütines kai evropaiko kathestos prostasias ton glossikon dikaiomaton ton meionoti
ton kai i elliniki ennomi taksi (Azınlıkların dil haklarının korunmasına ilişkin uluslararası ve Avru
pa rejimi ve Yunan yasal düzeni), Ant. N. Sakkoulas, Atina, Komotini.
--, 1999· "I thesi tou moufti stin elliniki ennomi taksi," ("Yunan yasal düzeninde müftünün yeri"),
Hristopoulos, D. (editör), Nomika zitimata tkriskeftikis eterotitas stin Ellada (Yunanistan'da dini
farklılığın yasal konulan), Kritiki · K.E.M.O .. Atina, s. 271-330.
--, 2000, "Oi dikaiodosies tou moufti os ierodiki. Me aformi tin apofasi 405/2000 tou monomelo
us protodikeiou Thivon," ("Müftünün dini hakim olarak yetkileri). Thiva tek üyeli asliye hukuk
mahkemesinin 405/2000 sayılı kararına istinaden," Yasal Kürsü, baskı 49, s. 583-593.
Tsoulouvis, L., 1996, "Urban Planing, Social Policy and New Forms of Urban lnequality and Social
Exclusion in Greek Cities," International journal of Urban and Regional Researck, baskı 20, No 4, s.
718-732.
Tzani, M., 1988, Skoliki epitykia: zitima taksikis proelefsis kai koultouras (Okul başarısı: sınıf ve kültür
meselesi), 2. baskı, Grigoris, Atina.
Vakalios, Th., 1997· Batı Trakya'daki kültürlerarası eğitim sorunu, Gutenberg, Atina.
Vakalopoulos, K., 1991, Kuzey Hellenizmin Tarihi - Trakya, Kyriakidis, Selanik.
KAYNAKÇA
Vaksevanoglou, A., 2001. Yunan Çingeneleri, marjinal ve aile reisleri, Aleksandria, Atina.
Ventoura, L., 1997, "Coğrafya kitaptan: hümanist ve modem mesajda çelişkiler." Frangoudaki, A.. Dra
gona, Th.. (editör). Memleketimiz neresidir: Eğitimde etnosentrizm, Aleksandria, Atina, s. 401-441.
Vogazlis, D. K . . 1954, "Yunanistan'da ve Bulgaristan'da ırk azınlıklan ve milli azınlıklar." Trakya Laog
rafi ve Dil Hazinesi Arşivi - Trakya Araşhmıalan Şirketi, Selanik, cilt 35.
Vogiatzis, G .. 1998. Trakya'daki ilk Osmanlı hükümdarlığı, lrodotos, Selanik.
Vouidaskis, V .. 1996, Dokuz yıllık okul eğitimi hak mı yoksa zorunluluk mudur? Rethimnon ili orta
okullanndaki öğrencilerin okulu terk etmesi örneği, Gutenberg. Atina.
Vryhea, A.. 1998, ••ikamet' krizi/ mekan eşitsizlikleri ve sosyal izolasyon." Sosyal eşitsizlikler ve sosyal
izolasyon, 6. bilim konferansında, Sakis Karagiorgas Derneği, Eksantas. Atina, s. 751-767.
Yepez del Castillo, 1., 1994. "A comparative approach to social exclusion: lessons from France and Bel
gium." /nternational Labour Review, baskı 133, No 5-6, s. 613-633.
Ypourgeio Ethnikis Paideias kai Thriskevmaton (Milli Eğitim ve Din işleri Bakanlığı) - Atina Milli ve
Kapodistriako Üniversitesi, 1998 . . Programma gia tin anavathmisi tis ekpaidefsis tis mousoul
manikis meionotitas, (Müslüman azınlığın eğitiminin seviyesini yükseltme programı), Program
baskısı, Atina.
Zenginis, E .. 1988, O mpektasismos sti D. Thraki - Symboli stin istoria ıis diadoseos tou mousoulmanis
mou ston elladiko horo (B. Trakya'da Bektaşilik -Yunanistan'da lslamiyetin yayılmasına olan
katkısı), IMXA, Selanik, No 220.
--. 1994. Oi mousoulmanoi athigganoi tis Thrakis (Trakya'nın Müslüman Çingeneleri), I MXA,
Selanik, No 255.