You are on page 1of 2

ÜSTKURMACA

Kurgusal bir eser okuduğumuzda, çoğu zaman “kurgu dünyası” ile “gerçek dünya” arasındaki farkı
rahatlıkla anlayabiliriz. Örneğin romanlar, bize kendi içinde belli yapıları olan kurgu dünyaları
sunarlar: Romanı elimize aldığımızda, bu kurgu dünyasına bakar, elimizden bıraktığımızda ise gerçek
dünyaya geri döneriz.

Bu durum, basit bir şemayla şu şekilde ifade edilebilir:

Ancak özellikle 20. Yüzyılda yazılan eserler ve ortaya çıkan bu temel ve basit kalıp yavaş yavaş
bozulmaya başlamıştır. “Gerçek dünya” ile “kurmaca dünya” arasındaki ilişkinin bu kadar net şekilde
ifade edilemediği romanlarda, edebi bir teknik olarak “üstkurmaca”nın kullanıldığını söyleyebiliriz.

Bu tanımdan da bir nebze anlayacağınız gibi, üstkurmaca, gerçeklik ile kurgu arasına daha çok boyut
kazandıran bir tekniktir.

Kurmaca ile gerçeklik arasına farklı katmanların eklenmesi onlarca farklı şekilde yapılabilir.

Bu tekniğin en rahat anlaşılacak kullanımlarından bir tanesi, “roman içinde roman” olarak adlandırılan
bir yapıdır. Okuduğunuz bir romanda, ana karakterin kendisi de bir roman okumaya başlarsa, ve bu
roman okuyucuya “olduğu gibi” aktarılırsa, bu yukarıda gördüğünüz şemayı değiştirecek ve işin
kurmaca kısmına bir boyut daha ekleyecektir:

Yukarıdaki şemadan da rahatlıkla görebileceğiniz gibi, bu durum gerçek ile kurmaca arasındaki
ilişkiye ek bir boyut kazandıracak ve okuyucuya anlatan kurmaca dünyayı kendi içinde kurmaca
dünyalara ev sahipliği yapabilecek düzeye çıkaracaktır.

Burada ifade edilmesi gereken bir nokta, bir romanda üstkurmaca kullanımından bahsedebilmemiz
için ortada ikinci bir kurgusal anlatı olması gerekliliğidir. Bir karakterin başından geçen olayı en yakın
arkadaşına anlatması, sayfalar sürse bile, kendi içinde ayrı bir kurgu düzeyi oluşturmaz.
Üstkurmacadan bahsedebilmemiz için, bu kurgu seviyesinin bize anlatı içinde doğrudan olarak
sunulması gerekir.

Üstkurmaca, yazarlar tarafından roman dünyası ile gerçek dünya arasına bir katman eklemek
ve böylece romanın kurgusunu daha "karmaşık", daha derin hale getirmek için kullanılır.

“Roman içinde roman” mantığı üstkurmacayı tanıtmak için iyi bir örnek olsa da, bu teknikle
oluşturulabilecek sayısız kurgu düşünülebilir. Bunlar bazen romanı okuma deneyimi sırasında çok
bariz şekilde ortaya çıkarken, bazen hiç fark edilmeyebilirler.

Örneğin, bir romanda olduğunun bilincinde olan ve doğrudan okuyuculara seslenen bir roman
karakteri, bariz bir üstkurmaca öğesi olarak değerlendirilebilecekken; baştan sona bir karakterin
günlüğüne yazılmış gibi sunulan bir anlatı, sayfalar ilerledikçe daha az dikkat çekmeye başlayacaktır.

Bu tarz ufak detaylar, üstkurmaca tekniğini ilginç hale getiren asıl unsurlar olarak tanımlanabilir. Bu
konuya çok iyi bir örnek için, Orhan Pamuk’un Beyaz Kale’de kullandığı üstkurmaca şemasına göz
atabilirsiniz:

Üstkurmaca ile ilgili daha fazla araştırma yapmak isteyenler için, bunun Türkçeye görece yeni
kazandırılan bir edebiyat kavramı olduğunu; araştırma yazılarında ve internette yaygın olarak
İngilizce şekliyle, “metafiction” olarak karşınıza çıkabileceğini belirtmek faydalı olabilir.

https://www.youtube.com/watch?v=FuOWLm9AAK0

You might also like