Professional Documents
Culture Documents
1432
1432
1 Emre Madran, "Osmanlı Devleti'nde 'Eski Eser' ve 'Onarım' Üzerine Gözlemler", Belleten, TTK, sayı
Devletinin Kültür Mirası Politikası Üzerine Düşünceler", Osman Hamdi Bey ve Dönemi- 17-18 Aralık 1992,
Tarih Vakfı Yurt Yayınları, İstanbul,1993, ss. 201-221; Emre Madran, "Osmanlı Devleti'nde 'Eski Eser' ve
'Onarım' Üzerine Gözlemler" Belleten, TTK, sayı 195, 1986, s. 503-546.
2 RECEP YILDIRIM-ABDULLAH MARTAL
3 Semavi Eyice, "Arkeoloji Müzesi ve Kuruluşu", Tanzimattan Cumhuriyete Türkiye Ansiklopedisi, cilt 6,
ss.1596-1603; Öğ.Kd.Yzb. Sadık Tekeli, "Askeri Müze ve Geçirdiği Evrimler", II. Müzecilik Semineri Bildiriler
(19-23 Eylül 1994 Askeri Müze ve Kültür Sitesi Komutanlığı Harbiye-İstanbul) 1995, s. 25-27.
4 Sabahattin Türkoğlu, Efes'in Öyküsü, Arkeoloji ve Sanat Yayınları, İstanbul, 1992, s.117 vd. ; Mehmet
Önder, "Anadolu'da Eski Eser Kaçakçılığı ve Kültür Soygunu", Erdem, Atatürk Kültür Merkezi Dergisi, 1990,
sayı 17, s.481-494.
5 Başbakanlık Arşivi, İrade-Hariciye, 5457, 20 L, 1270.
ARKEOLOJİK ESERLERE BAKIŞ AÇISI 3
5- Merkez, bu tür işlemleri her ne kadar usule aykırı görse de, yine de izin ve-
rebilmektedir.
1867'den sonraki merkezi yönetimi güçlendirmek, yürütme ve yargıya işlerlik
kazandırmak amacıyla vilayetler yeniden düzenlendiğinde, çeşitli valiliklerden merkeze
raporlar gönderilir. Bu raporlarda, "asar-ı nafianın tesis ve tezayüdü" konusunda, tarım ve
hayvancılığın geliştirilmesi, kara ve demiryolu ulaşımının sağlanması, bataklıkların
kurutulması, eğitime önem verilmesi ve okullar açılması gibi çeşitli görüş ve düşünceler
dile getirilir6. Ancak, bu tür lahiyaların hiçbirinde "asar-ı atika" konusuna yer verilmediği
gibi bazı vilayet raporlarından, eski eserlerin korunma düşüncesinin, hiç bulunmadığı da
anlaşılmaktadır.
Örneğin, İzmir valisi Hekim İsmail Paşa'nın 1896 tarihli raporunda İzmir'de çarşı
içinde kalan Atik (Eski) Ok Kalesi'nin yıkılarak taşları ve arsasının satılmasından söz
edilmektedir7.
1869-1872 tarihlerine ilişkin bazı belgelerden de, yabancılara kolaylıkla kazı ruhsatı
verildiği anlaşılmaktadır. İzmir'den Aydın'a kadar olan sahilde antika araştırmak isteğinde
bulunan Milosiş'e8, öte yandan Kale-i Sultaniye (Çanakkale) civarında Hisarlık denilen
yerde eski eser aramak için kazıya başlayan bir Amerikalı'ya verilen ruhsatlar9,
Bergama'da Almanlara verilen kazı izni, bu konudaki örneklerden bir kaçıdır.
Bilindiği gibi 1869'da Carl Human adlı bir Alman yol mühendisi Bergama'da kazılar
yapar ve Zeus Sunağı'nın kalıntılarını ortaya çıkarır. Arşiv belgelerine göre, Alman
veliahdının ricası ve girişimleriyle çıkarılan eserlerin 2/3'ü Almanlara, devlete kalan öteki
üç de bir 1/3 pay da, maalesef 1881'de İzmir Alman konsolosluğunun yirmi bin frank
teklifiyle yine Almanlara bırakılır10.
Bununla birlikte, bu tarihlerden itibaren Avrupa'da hızla gelişen müzecilik ve
arkeoloji çalışmalarının da etkisiyle, Osmanlı Devleti'nde eski eserler konusuna daha çok
ilgi gösterilmeye başlandığı gözlenmektedir. Safvet Paşa'nın Maarif Nazırlığı sırasında
(1868-1871) Fethi Paşa'nın Aya İrini Kilisesi'nde kurduğu küçük müzenin, "Müze-i
Hümayun" adını alması ve müdürlüğüne de Galatasaray Sultanisi muallimlerinden
Edward Goold adlı bir İngilizin getirmesi bu süreçtedir11.
Safvet Paşa'nın desteklediği bu kişinin gayretleriyle valilere bir genelge gönderilir.
Bu genelgede eski eserlerin neler olduğu, değerleri anlatılır ve bunların devlete ait
oldukları ifade edilerek, müzeye konmak üzere İstanbul'a yollanmaları istenir. Gerçi bu
tür uygulamalara 1840'larda geçilmişti. Merkezden gönderilen talimat gereğince bulunan
Osman Hamdi Bey ve Dönemi, 17-18 Aralık 1992, Tarih Vakfı Yurt Yayınları, İstanbul,1993, s.236; Mehmet
Önder, "Anadolu'da Eski Eser Kaçakcılığı ve Kültür Soygunu", Erdem, Atatürk Kültür Merkezi Dergisi, 1990,
sayı 17, s.489.
11 Erdem Yücel, Türkiye'de Müzecilik, İstanbul, 1999, s.34; Semavi Eyice, "Arkeoloji Müzesi ve Ku-
eserler sancak merkezinde bir depoda saklanırdı. Bu depolara müze demek mümkün
olmasa da, idarecilerin böyle eski eser toplayıp, depoladığı ve merkeze bildirdikleri ya da
gönderdikleri bilinmektedir12. Böylece genelgeler sonucu Osmanlı Devleti'ne ait
topraklardan gönderilen eski eserler bu müzede toplanmış, toplanan eserlerle, anılan
müzenin koleksiyonunun giderek zenginleştiği anlaşılmıştır.
Ahmet Vefik Paşa'nın Maarif Nazırlığı (1872) döneminde ise, Müze-i Hümayun'un
başına, Osmanlı Devleti içinde ortaya çıkan eski eserlerin incelenmesi, değerlendirilmesi
ve rapor edilmesi konusunda tek yetkili olarak Alman Dr. A. P. Dethier getirilmiştir.
Dethier'in müdürlüğü zamanında, amatör bir arkeolog olan Heinrich Schliemann adlı bir
Alman'ın Truva'da yaptığı kazılar sonucu bulduğu ve Yunanistan'a götürdüğü eserlerin
geri alınmasına çalışılmıştır (1873). Bunun sonucunda Osmanlı hükümeti yeni bir
müzenin kurulmasında harcamak üzere aldığı yüklü bir tazminat karşılığında bu
eserlerdeki haklarından vazgeçmiştir13.
Osmanlı İmparatorluğu topraklarında yabancılara araştırma ve kazı yapma izni 19.
yüzyılın ilk yarısından beri verilmekteydi14. Diplomatik desteğe sahip pek çok eski eser
meraklısı ya da amatör arkeolog, kazılarda buldukları eski eserleri yurt dışına
götürebiliyordu. Gerçi bu durum izine bağlanmıştı; ancak bu uygulamalarda kesin
kurallar bulunmadığından eserlerin yurt dışına götürülmeleri önlenemiyordu. Zayıflamış
olan Osmanlı Devleti'nde tarihi eser kaçakçılığı ile uğraşacak devlet adamı yoktu.
1869-1872 yılları arasında bir tüzük hazırlanmışsa da yürürlüğe konmamıştı15.
Yabancıların kazıları ve bulunan eserlerin kolayca yurt dışına çıkarılmalarıyla ilgili
olaylar eski eserlerle ilgili yasal bir düzenlemenin gerekliliğini açıkça ortaya koymuştur.
Böylece 1869'da gündeme gelen düzenlemeden daha geniş kapsamlı bir "Asarı Atika
Nizamnamesi " 1874'te hazırlanmış ve yürürlüğe konmuştur16.
27 Mart 1874 (20 Safer 1291) tarihli "Asarı Atika Nizamnamesi" bir mukaddime,
dört kısım ve bir sonuç bölümü olmak üzere toplam 36 maddeden oluşuyordu. Bu
nizamnamenin aşağıda yer alan maddeleri, dönemin bakış açısını yansıtması açısından
ilginçtir:
1.md.- Eskiden kalan her türlü yapılmış eşya eski eserden sayılır.
2.md.- Eski eserler, meskukat ve diğer eşyalar olmak üzere ikiye ayrılır.
3.md.- Kazıda bulunacak şeylerin 1/3'ü kazıyı yapanın, 1/3'ü devletin, 1/3'ü mülk
sahibinindir. Keşfedilmeyen her tür eski eser nerede olursa olsun devletindir. Kendi
mülkünde eski eser bulan 2/3'ne sahiptir.
12 İlber Ortaylı, "Tanzimatta Vilayetlerde Eski Eser Taraması", Tarihi Eserler ve Müzecilik Tanzimattan
önemli araştırma ve kazıların listesi için bkz. Güven Arsebük, "Dünden Bugüne Arkeoloji", Cumhuriyet Dönemi
Türkiye Ansiklopedisi, I. cilt, s.68-69.
15 İsmail Günay Paksoy, "Bazı Belgeler Işığında Osmanlı Devleti'nin Kültür Mirası Politikası Üzerine
Düşünceler", Osman Hamdi Bey ve Dönemi, 17-18 Aralık 1992, Tarih Vakfı Yurt Yayınları, İstanbul,1993, s.
207.
16 Hüseyin Karaduman, "Eski Eser Yasalarında Özel Müzeler, Koleksiyonculuk Ticaret ve Müzayedeler",
Kuruluşun 150. Yılında Türk Müzeciliği Sempozyumu III Bildirileri (24-26 Eylül 1996-İstanbul) Ankara, 1997, s.
4-15.
ARKEOLOJİK ESERLERE BAKIŞ AÇISI 5
4.md.- Kazı izni için, doğrudan veya yerel yetkililer aracılığıyla Maarif Nezareti'ne
başvurulur.
7.md.- Resmi ruhsat olmadıkça ve arazi sahibi izin vermedikçe kazı yapılamaz. Bu
yasağa aykırı davrananların bulacakları eserlere el konur ve yüzlük altından beş altına
kadar nakdi ceza veya 3 gün ile 1 haftaya kadar hapis cezası verilir.
9.md.- Ruhsat alanların kazı işlemlerini nizama uygun yaptıkları İstanbul'da Zaptiye
Nezareti ve vilayetlerde yerel hükümet yetkililerince denetlenir.
11.md.- Eski eser veya define arama ruhsatı en fazla iki yıl için geçerlidir.
13.md.- Araştırma ruhsatı bir köy veya kasaba sınırını aşamaz ve ruhsat isteyen,
yerini, sınırını ve gerektiğinde haritasını göstermek zorundadır.
18.md.- Ruhsat sahibi ruhsatını başkasına devredemez ve satamaz.
19.md.- Bir kişiye aynı anda iki arama ruhsatı verilemez.
34.md.-Gümrükten kaçırılırken yakalanan eserlerin tamamı müsadere olunur.
36.md.- Mezatta satılan eski eserlerden % 5 vergi alınır. Bunlar, ruhsat harcı, nakit
cezalar, müsadere gibi gelirlerle birlikte müze sandığına ait olur.
Bazı eksik ve sakıncalarına rağmen hiç yoktan iyi sayılan bu nizamname ile ar-
keolojik kazılarla ilgili konular, belirli esaslara bağlanıyor, buna karşın yabancılara,
buldukları eserleri ülkelerine götürmeleri için zorluk çıkaracağına kolaylık sağlıyordu.
Nizamnameye göre, kazılarda çıkan eserlerin 1/3'ü kazıyı yapana, 1/3'ü arazi sahibine
verilmesi gerekiyordu. Onlar paylarını arttırabilmek ve daha rahat çalışabilmek için 1867
tarihinde çıkartılan yabancılara mülk edinme hakkı verilen yasanın sağladığı kolaylıkla,
kazı yaptıkları araziyi satın alıyorlardı17.
Bu nizamnamenin yayımlanmasından sonra İstanbul'daki müzeye gelen eserlerdeki
artış üzerine, Maarif Nazırı Cevdet Paşa, müzenin genişletilmesini ve halka açılmasını
istemiştir. Hatta yeni bir binaya ihtiyaç duyulmuş, bu arada Çinili Köşk'ün müze
yapılmasına karar verilmiş, bunun üzerine de bu köşk bünyesinde (çinilerinde büyük
tahribata yol açacak şekilde) değişiklikler yapılarak, müze haline getirilmiştir. Böylece
Aya İrini'deki müze, 1875' te Çinili Köşk'e taşınmıştır.
1874 Nizamnamesi'nden sonra Meclis-i Kebir-i Maarif (Talim Terbiye Kurulu), bir
süre sonra tüzük maddelerinde değişiklik yaparak müzelik eserlerin yurt dışına
çıkarılmasına engel olmak ister. Bu değişikliğe göre eserlerin tamamı devlete verilecekti.
Fakat bu husus hiçbir zaman yürürlüğe konmaz; yabancıları gücendirmemek için
topraklarımızda çıkan eserlerin yurt dışına çıkarılmasının yasak olduğu bile
açıklanamaz18.
Öte yandan Dr. Dethier'in müze müdürlüğü zamanında, arkeoloji ve müzecilik
öğrenimi yapacak iki yıllık bir okul kurulmasına karar verilir. Böyle bir okulun 1877'de
Sultan Abdülaziz tarafından kuruluşu onaylanır; fakat öğretime geçtiğiyle ilgili bilgi
17 Sabahattin Türkoğlu, Efes'in Öyküsü'nde, bugün Selçuk'ta Otto Benndorf'a ait arazi davaları hala devam
etmektedir diye yazmaktadır. S. Türkoğlu, Efes'in Öyküsü, Arkeoloji ve Sanat Yayınları, İstanbul, 1992, s. 134.
18 Sümer Atasoy, "Türkiye'de Müzecilik", Cumhuriyet Dönemi Türkiye Ansiklopedisi, cilt 6, s.1458 vd.
6 RECEP YILDIRIM-ABDULLAH MARTAL
yoktur. Bu süreçte böyle bir okulun açılması fikri dahi çok önemli bir aşama ve
anlayıştır19.
1881'de Dethier'in ölümüyle ressam Osman Hamdi Bey "Müze-i Hümayun"
müdürlüğüne atanmıştır. Hamdi Bey'in gayretleriyle Müze-i Hümayun, dünyanın sayılı
güzel müzelerinden biri haline gelmiştir. Osman Hamdi Bey, eski eserlerin korunması
konusunda ağırlığını koymasıyla "1874 tarihli Asarı Atika Nizamnamesi"ni değiştirerek,
yeni tüzüğün yürürlüğe girmesini sağlamıştır (1884). Onun sayesinde Türk müzeciliği
yeni bir döneme girmiştir.
7 bölüm ve 37 maddeden oluşan yeni nizamname ile Anadolu'da yerli ve ya-
bancıların yaptıkları kazılar daha sağlam temeller üzerine oturmuştur. Nizamnameye göre
kazılarda çıkan eserlerin 2/3'ü devlete, 1/3'ü arazi sahibine bırakılmış kazıyı yapana pay
verilmemiştir. Bu tüzüğün en önemli yanı yasal olarak hiçbir eserin memleket dışına
çıkarılmasına izin vermemesi olmuştur. Osman Hamdi Bey, yabancı araştırmacıların
tekelinde olan kazıları denetim altına almış, eserlerin yurt dışına götürülmesini önlemeye
çalıştığı gibi, izinsiz kazıları suç saymış ve onları cezai müeyyide altına almıştır.
Böylece Anadolu uygarlığını yansıtan eski eserlerin yurt dışına götürülmeleri, bir
dereceye kadar da olsa önlenmiştir. Bir dereceye kadar, çünkü, Osman Hamdi gibi cesur
ve vatansever müze müdürlerine rağmen, imparatorluğun siyasal güçlüklerle dolu
günlerinde Avrupa'daki kral ve imparatorlarla ilişkilerin bozulması istenmiyor olmalıydı
ki, özellikle eski eserler konusunda eskiden olduğu gibi yine pek hassas davranılmadığı
bir gerçektir. 1888'de Carl Humann ve ekibine Zincirli'de kazı yapma olanağı ve çıkan
eserlerin Berlin'e götürülme izni, yine 1889 Bağdat demiryolu projesini üstlenen
Almanlara Boğazköy'de kazı yapma fırsatının tanınması bu konuda bilinen bazı
örneklerdir.
Bu tür uygulamalarda görülen eksikliklerin çeşitli nedenleri arasında, ilk aşamada II.
Meşrutiyet öncesine özgü genel tutum ve buna bağlı olarak kapitülasyonlar ile dış
baskılar gösterilebilir. Padişahın hoş görüsü ve sefirlerin manevralarıyla "Asarı Atika
Nizamnamesi" adeta rafa kaldırılır, çıkan eserlerin bir bölümü bu kez armağan olarak
verilir, hatta armağanların seçimi sefirlere bırakılırdı20.
Ama her şeye rağmen Osman Hamdi Bey dönemi geçmişe göre farklıdır. O, edindiği
kültürel ve sanatsal birikimin de desteği ile sadece müzelik eserlerde değil, arkeolojik
kazılar, mevzuat, taşınmaların korunması gibi bir çok konuda kalıcı ve kuramsallaşmaya
yönelik girişimlerde bulunmuştur.
Kendisi de müzeye yeni eserler kazandırabilmek amacıyla Anadolu' nun çeşitli
yerlerinde (Nemrut, Myrina, Kyme ve Lagina vb.) kazılar yapmıştır; ayrıca Müze-i
Hümayun adına kazı yapanlara da yardımcı olmuştur. 1887 yılında Lübnan Sayda da
krallara ait bir mezarlık bulunmuş, 20 kadar lahit Osman Hamdi Bey tarafından bir
19 Sümer Atasoy, "Türkiye'de Müzecilik", Cumhuriyet Dönemi Türkiye Ansiklopedisi, cilt 6, s.1458 vd.;
Tahsin Özgüç, "Atatürk ve Arkeoloji", Cumhuriyetin 50. Yıldönümü Semineri, Seminere Sunulan Bildiriler,
TTK., Ankara, 1975, s.l11.
20 Genellikle 19. yüzyılda resmi müsaadelerle yurdumuzdan Avrupa'nın çeşitli müzelerine götürülen
eserlerin en önemlilerinin isim ve türleri için bkz. İsmet Ebcioğlu, "Türkiye'den Batı Ülkelerine Götürülen
Arkeolojik Eserler", Cumhuriyet Dönemi Türkiye Ansiklopedisi, I. cilt, s.76 vd.; Sabahattin Türkoğlu, Efes'in
Öyküsü, Arkeoloji ve Sanat Yayınları, İstanbul,1992, s.140; C.W.Ceram, Tanrıların Vatanı Anadolu, 1979,
İstanbul, s.20-40.
ARKEOLOJİK ESERLERE BAKIŞ AÇISI 7
21 Ondokuzuncu yüzyılın ikinci yarısından itibaren ve Cumhuriyet dönemindeki arkeolojinin gelişimi için
bakınız: Tahsin Özgüç, "Atatürk ve Arkeoloji", Cumhuriyetin 50.Yıldönümü Semineri, Seminere Sunulan
Bildiriler, TTK., Ankara, 1975, s.l08-ll8.
22 Hülya Tezcan, Topkapı Sarayı ve Çevresinin Bizans Devri Arkeolojisi, İstanbul, 1989, s.251-387;
Erdem Yücel, Türkiye'de Müzecilik, İstanbul, 1999, 30.
23 Hüseyin Karaduman, "Eski Eser Yasalarında Özel Müzeler Koleksiyonculuk Ticaret ve Müzayedeler",
Kuruluşunun 150. Yılında Türk Müzeciliği Sempozyumu III Bildirileri (24-26 Eylül 1996-İstanbul), Ankara
Genelkurmay Basımevi, 1997, s. 4-15.
24 Baki Öğün, Türkiyede Eski Eser Kaçakçılığı, Turizm ve Arkeolojik Kazılar", 50 Yıl Konferansları, A.Ü.
DTCF Yayını, Ankara, 1976, s. 2.