You are on page 1of 113

Spor

Sakatlıkları
Spor Sakatlığı:-Spor aktivitesinin düzeyinde
ve dozunda değişmeye neden olan,
-Tıbbi öneri ve tedaviye gerek doğuran,
-Olumsuz sosyal ve ekonomik etkileri
bulunan, spora katılım sırasında ortaya çıkan
ve yukarıdaki maddelerden bir veya bir kaçını
kapsayan bir durumdur. Spor sakatlığı genel
anlamda sportif aktiviteler sırasında meydana
gelen her türlü hasarın kolektif ismidir.
Amerikan Ulusal Spor Sakatlıkları Kayıt
Sisteminin tarifede; rapor edilebilir
sakatlanma: “en azından oluştuğu günün
ertesi günü spora katılmayı engelleyendir”
şeklindedir. Sakatlık oyuncunun en az bir maç
veya antrenman kaçırmasına yol açan olay
 Spor sakatlıkları dinamik hareketlerin ani bir kesintisiyle direk veya
indirek bir etki sonucu ortaya çıkabilir ve çok veya az bir süre spor
yapma kabiliyetine engel olabilir. Spor sakatlıkları tamamen zararsız
geçirilebildiği gibi kalıcı izlerde bırakabilir. Spor sakatlıkları spor
hasarlarından biraz daha farklıdır. Spor hasarları denildiğinde
dokudaki tolerans sınırlarının aşılması sayesinde meydana gelen
rahatsız edici durum neticesinde kemik ve eklemlerde yumuşak
kısımlardaki kronik değişiklikler anlaşılabilir. Zarar olayları;
yüklenme ile yüklenebilirlik arasındaki bir oransızlık ortaya
çıkmasıyla primer spor zararları teşkilidir. Bu oransızlık tekrarlanmış
alt ekstremide yüklenmelerinde hareket organları performans
yeteneği için ortaya çıkabilir veya normal yüklenmeler önceden zarar
görmüş veya gelişim rahatsızlıklarıyla onların yüklenebilirlik
kapasitesi azalmış hareket organlarında ortaya çıkar. Bunun
karşısında spor kazası aniden, dışardan etki eden güç ile sağlığı
tehdit eden bir olay olarak tanınır ve bedensel ve ruhsal zararlara
götürebilir. Güç tesiri enerjisi E= ½ mV2 olarak hesaplanır. Bununla
kütle ve sürate bağımlı olduğu görülür. İnsan dokularının
yüklenebilirlik kapasitesi büyüktür. Örneğin kopma sağlamlığı 6-12
kg/cm2 tutar. Aşil tendonunda bu 900 kg’a kadar ulaşır.
 Spor Sakatlıkları Sıklığı: İstatistiklere göre spor kazaları
toplam kazalar arasında %10-15 oranında bir yer
tutmaktadır. Spor sakatlıkları hemen her ülkede farklı
sıklıklarda görülmektedir. Örneğin spor yaralanmaları
Almanya’da %1.5, İtalya’da %1.2, İngiltere’de %3 ve
İzlanda’da 1.64 oranlarındadır. Değişik ülkelerde yapılan
çalışmalarda bir yıl içinde sakatlanma ihtimali her yüz
sporcuda ortalama 1-2 civarındadır. Almanya’da yıllık spor
kazalarının sayısı ortalama bir milyonun üzerinde tahmin
edilmektedir. Bunun sonucu olarak da 250 bin civarında
yaralı tıbbi bakıma muhtaç duruma düşüyor. 1985 yılında
organize sporcuların muayenesinde kaza sıklığı ortalaması
%2.3 olarak belirlenmiş, malul olanlar %0.02 ve ölüm
olayları %0.002 olarak hesaplanmıştır. Groh’a göre ( 1975 )
yıllık olarak 40 bin sporcu için bir ölüm vakası, 10
maluliyet, 1000 spor kazası meydana gelmektedir.
Okullardaki kaza sıklığı daha yüksek oranlarda ( %4)
seyretmektedir.
 Almanya’da beş yıllık bir çalışmanın sonuçlarına göre spor kazalarının
% 70’lik kısmı 4 spor dalında ( futbol, basketbol, voleybol, hentbol)
meydana gelmiştir. Kazaya uğrayan sporcuların yaklaşık % 50’si 22-35
yaşları arasında ve cinsiyeti de erkektir.Bayanlardaki sakatlıklarda
yoğunluk 15-21 yaş grubundadır. Toplam 15212 spor sakatlığının
değerlendirilmesi sonucunda futbolcular %36.9 kayakçılar %9.5, el
topu oyuncuları %7.9 ve voleybolcular %5.6 ile ilk sıralarda yer
almaktadır. Atletler %5.5, jimnastikçiler %5.4, %5.4, basketçiler de
%4.6 oranındadırlar. Kanada’da yapılan araştırma sonuçları ise
şöyledir; Hokey %25.1, bisiklet %15.1, Kayak %9.5, boks %9.0, futbol
%3.8.Almanya da 1972-86 yılları arasında 15212 sakatlıktan 13296 ‘sı
bacaklardadır. Bu araştırmaya göre mücadele sporlarında kollar daha
fazla sakatlanır. Sporda ki aktivitenin sürekli artması sebebiyle son
yıllarda diz eklemlerindeki sakatlıklarda gözle görülür bir yükselme
söz konusudur. Spor sakatlıklarının %33’ü diz eklemlerinde meydana
gelmektedir. Kollardaki sakatlanma oranı ise %25 tir. Bu sakatlıklarda
özellikle patenciler, judocular, boksörler ragbiciler ve eltopu
oyuncularında görülmektedir. Sakatlıkların %5’lik kısmı ise omuz
bölgelerinde meydana gelmektedir. Boks, judo ve mücadele
sporlarında omuz sakatlıkları yüksektir. Omurgalar da %5’lik bir
sakatlanma oranına sahiptir. Ancak omurga sakatlıkları diğer
sakatlıklara oranla daha tehlikelidir. Örneğin; sığ sulara sık sık
uygunsuz olarak baş aşağı dalışlar omurilik zararları ile boyun
omurunda zedelenmelere vu bunun sonucu olarak da felçlere sebep
olabilir.
 Spor Sakatlıklarının Sebepleri:
Sporculardaki sakatlıkların genelde iki sebebi
vardır.
 1-Tek bir mikrotravma vardır. Düşme, çarpma,
burkulma, tekme gibi çeşitli travmalar sonucu
ortaya çıkar.
 2-Tekrarlayan mikrotravmalar: Mikroskopik
zedelenmeler, bunların birikimi de “overuse”
denilen sakatlıklar ile sonuçlanır. Overuse
yaralanmaları için iki ana grup faktör
sakatlığa zemin hazırlar: Bunlar kişisel ve
çevresel faktörlerdir.
Kişisel Faktörler:
Fiziksel eksiklikler:
 Fiziksel uygunluk
 Aerobik dayanıklık
 Kuvvet,
 Sürat,
 Sportif beceri ( Genel beceri ve koordinasyon)
 Adalelerdeki çeviklik.
Psikolojik Faktörler;
 Konsantrasyon
 Riski kabullenme
 Fiziksel yapı,
 Boy
 Eklem stabilizesi
 Vücut yağ dokusu yüzdesi
 Yaş ( cinsiyet)
Çevresel Faktörler:

 Spora ilişkin faktörler:Sporun tipi ( kontakt,


veya nonkontak)Sportif aktivite süresi, Hadisenin
yapısı,Rakibin ve takım arkadaşlarının rolü.
 Spor yapılan alanlar; Zeminlerin durumu
Işık, emniyet tedbirleri,Yavaşlama için yeterli
mesafe.
 Malzemeler: ( Malzemeler)Aletler, örneğin;
raket veya sopa muhafazaları, başlıklar, tozluklar,
ayakkabılar, giysiler.İklim Şartları, Isı relatif, nem
ve rüzgar.Antrenör
 Maç yönetimi:KurallarıHakemlerin kuralları
uygulaması.Aşırı yüklenmeye bağlı
yaralanmalarda şahsa ait iç ve dış faktörler;
Şahsa ait faktörler:
 1-Kötü anatomik yapı,-Aşırı
pronasyon ( içe dönme)-Femur
boyunu anteversiyonu ( öne dönme)-
Ortopedik bozukluklar
 2- Bacaklarda uzunluk farkı
 3- kaslarda dengesizlik
 4- Guatriseps ve hamstring
yetmezliği
Dış faktörler:
 1-İdman hataları:
-Fazla mesafe -Yoğun idman -Tepe
çalışması -Teknik-Yorgunluk
 2-Yüzey

 3-Çevre şartları

 4-Ayakkabı ve diğer araçlar.


Spor Sakatlıklarının
Nedenleri:

Spor kazaları üzerindeki araştırma sonuçlarına göre


kaza nedenlerinin %50 sinin şahsi suçlardan
kaynaklandığı ifade edilmektedir. Burada bireysel
faktörler olarak ferdi beceriksizlik, kondisyon eksikliği,
sınırlı hareket gücü, yetersiz antrenman, yorgunluk, ilaç
ve alkol bağımlılığı, spor sakatlığı ve hastalık sonrası
yetersiz dinlenme sayılabilir. İkinci durumda da spor
malzemelerinin kullanımı (%30) , sonuncusu oyun
oynana yüzey ( %20) ve teknik eksiklikler ( %5) gibi
sebepler sıralanabilir. Bir spor sakatlığını takiben
tamamlanmamış iyileştirme sakatlıkların ortaya
çıkmasında bir sebep olabilir. Daha önce sakatlamış
birisinin daha fazla sakatlık riski taşıdığını
söyleyebiliriz. Spordaki risk faktörlerinin iki ayrı grup
halinde incelenmesi mümkündür:
 Dış Faktörler: Yapılan sportif
çalışmalar, çevresel şartlar ve
donanımlarını kapsayan sportif
çalışmalarla ilgili durumlar.
 İç Faktörler: Kişinin psikolojik
özellikleri ve fiziksel durumları.
 Spor sakatlıkları nedenlerini bağımlı
ve bağımsız risk faktörleri şeklinde de
açıklamak mümkündür.
Bağımsız risk faktörleri:

 Tehlikeye maruz kalma - Spor çeşidi


 Oyun zamanı - Takımdaki durum
 Yarışmanın seviyesi - Eğitim
 Çevre - Oynana yüzeyin durum ve
çeşidi:
 Hava şartları- Günün zamanı
 Mevsim zamanı- Gereçler
 Koruyucu gereçler - Ayakkabılar
Bağımlı risk faktörleri:

 - Fiziksel karakterler:
Yaş- Cinsiyet
 Somatotip- Önceki sakatlık

 Fiziksel uygunluk- Ortak hareket

 Kas uygunluğu- Ligament


düşüklüğü
 El ve ayakların melaligmenti

 -Psikolojik karakter.
Spor Sakatlıklarının Derecesi
ve Türü:
 Sporcuyu sportif aktivitelerden yedi günden daha az kısıtlayan
sakatlıklara küçük, 7-21 gün kısıtlayan sakatlıklara orta, ve 21 günden
fazla süreli sakatlıklara büyük şiddette sakatlıklar adı verilmektedir.
 Spor sakatlıklarını şu şekilde derecelendirebiliriz.
1-Az derecede önemli olanlar Sportif faaliyete engel olmayan
sakatlanmalardır. Tedavileri anında yapılır. Küçük cilt sıyrıkları, ezikler
ve küçük darbelerdir.
2-Orta derecede önemli olanlar: Oyunun durmasına sebep olabilen veya
oyun bittikten sonra da devam eden kas yaralanmaları , sprain ve strain
türü yaralanmalardır. İlk yardım anında yapılır. Maç veya
antrenmandan sonra da devam eder.
3-Çok önemli olanlar; Hayati tehlikelere yol açan büyük kemik kırıkları,
kafa ve karın travmaları olabilir. Hafif ve orta şiddetteki sakatlıkların
oranı %80’in üzerindedir. Ağır şiddetteki sakatlıklar en fazla kafa tası
veya beyinde travma ile ortaya çıkmaktadır. Almanya’daki sakatlıkların
%75’i hafif sakatlıklardır. Bu ülkedeki sakatlıkların %8 i kalıcı
sakatlıklar olarak belirlenmiştir. Yaklaşık olarak 1000 kazada 10 kalıcı
sakatlık olarak ortaya çıkar. Spor sakatlıklarının derecelenmesinde şu
faktörler göz önüne alınmaktadır;
1.Sakatlıkların tipi:
 Sprain ( eklem kapsülü ve
ligamentlerin burkulması), strain
( kas ve tendonların zedelenmesi) ,
kondüzyon ( çürükler ve bereler),
yarı çıkı ve çıkıklar, açık yaralar,
kırıklar, sıyrıklar, enfeksiyon veya
inflamasyon ve sarsıntı.
2.Tedavinin şekli ve
gerekliliği:
Almanya da yapılan bir araştırmada spor
yaralanmalarının üçte biri hastane tedavisi
gerektirir. Yine İsviçre de sakatlanmaların
yarısı ilaç tedavisi beşte biride hastane
tedavisi gerektirdiği belirtilmektedir. Okul
çocukları üzerinde yapılan bir araştırmada
yaralanmaların %31’ ciddidir. Profesyonel
tedaviye muhtaçtır. Spor yaralanmalarının
%27 si tamamen tedavi edilememektedir.
%2’si ise spor yaralanmalarında kendi kendine
tedavi ettiğini söylemektedir. O halde spor
sakatlıklarının %14’ünde sporcunun
refakatçısının yardımına ihtiyacı vardır, %60’ı
tıbbi bakım gerektirmektedir.
3.Spordan uzak kalma
süresi;
 Beden Eğitimi öğrencileri üzerinde
yapılan bir araştırmada her yaralanma
ortalama erkekler için 11 gün, kadınlar
için 19 gün, sportif aktivitelerden uzak
kalmayı gerektirmiştir. Liselerdeki sportif
yaralanmalar üzerine yapılan bir
araştırmada ortalama olarak bir sakatlık
8,1 günde iyileşiyor. Araştırma da bu süre
kadınlarda 8,7, erkeklerde 6,6 gün olarak
belirlenmiştir.
4. Kaybedilen iş günü:
 Bir araştırmada sakatlanmaların
yarıdan çoğu 1-7 gün arası
faaliyetlere katılabiliyor ise de
ortalama olarak 8 gün faaliyetlerden
uzak kalmışlar.
5. Kalıcı hasar durumu:
 Spor kazalarının birçoğu kalıcı bir iz
bırakmadan iyileşir. Ciddi sakatlıklar
( kırıklar, bağ ve tendon
zedelenmeleri, omurga sakatlıkları
vs.) kalıcı arıza bırakabilir. Bazı
durumlarda sporcu tamamen
bırakabilir veya değiştirebilir.
6. Spor sakatlıklarının
maliyeti:
 Direk maliyetler: Tıbbı tedavinin
maliyeti ( teşhis, muayene ücretleri,
röntgen ve ilaç giderleri). Dolaylı
maliyetleri: Hastalık ve ölümlere
bağlı olarak kayıplar ( iş günü kaybı,
sakatlık veya ölüme bağlı
sebepler).Hesaplanabilen maliyetler:
Sigorta ve kanuni giderlerdir.
Sakatlıklarla İlgili
Faktörler:
1- Dış Faktörler:
A. Saha İle İlgili Faktörler:
1. Sahanın fiziki koşullarının yarattığı riskler: a.
Sahanın açık veya kapalı olması b. Emniyet
mesafesi olmaması c. Sahadaki diğer
güvenlik önlemlerinin alınmaması
2. Zeminin yarattığı riskler: a. Zeminin
düzgünlüğünü yitirmiş olması b. Zeminin
stabilitesini yitirmiş olması c. Zeminin ıslak
olması d. Zeminin donmuş olması e. Zeminin
kirli olması f. Zeminde yabancı madde bulunması
3. Aydınlatma durumunun yarattığı riskler:
 B. Araç Ve Gereç İle İlgili Faktörler
1. Giysi 2. Taping (Bandaj) 3. Kale
direkleri 4. Aletlerin sabitliği 5. Top 6. File
7. Ayakkabı 8. Ayakkabı bağı 9.
Koruyucu malzemeler
C. Oyun (Yarışma) İle İlgili
Faktörler
1-Sporun türü 2-Hedefin değişmesi
3- Takımın veya sporcunun durumu
4-Oyun, kurulları ve düzenlemeler
5-Sporcunun takım içindeki durumu
6-Deplasman faktörü 7-Hakem
faktörü. 8- Deneyim faktörü 9-
Yarışmanın düzeyi. 10-Beklentiler
faktörü
D. Sosyal Faktörler:
 1. Aile faktörü 2. Eş faktörü 3. Coach
faktörü 4. Hakem faktörü 5. Medya faktörü 6.
Para faktörü 7. Eğitim ve kültür faktörü 8. Dil
faktörü 9. Yönetici faktörü 10. Seyirci faktörü
E. Antrenman İle İlgili
Faktörler
I-Isınma 2-Yanlış antrenman 3-Sürantrenman
(Overtraining) 4.-Ağırlık antrenmanları
F. Çevre İle İlgili Faktörler1-
Circudian
 ritim (Günlük ritm) 2-Soğuk 3-Jet
lag (Zaman değişimi) 4-
Dehidratasyon (Su kaybı) 5-Yükseklik
6- Hava kirliliği 7-Sıcak (Isı
çarpması)
G. Alışkanlıklar İle İlgili
Faktörler
 1-Alkol 2-Ergojenik yardım 3-
Sigara 4- Doping 5- Beslenme 6-
Cinsel yaşantı 7- Kilo kaybı 8-
Dini alışkanlıklar
2-İç Faktörler:
 1-Genel Sağlık durumu
 2-Psikomotor Gelişim
 3-Fiziksel Uygunluk:
1. Aerobik dayanıklılık 2. Kuvvet3. Sürat 4. Sportif beceri 5.
Koordinasyon
 4-Fiziksel Yapı
1. Boy 2. Ağırlık 3. Eklem stabilitesi 4. Vücut yağ yüzdesi 5. Yaş 6. Cinsiyet
7. Önceki yaralanmalar 8. Kas gerginliği, sıkılığı 9. Alt ekstremitenin
(Kalça/bacak/diz/ayak/) zayıflığı 10. Alt ekstremitenin eşitsizliği 11.
Aşırı kullanma (Overuse) 12. Az kullanma 13. Fiziksel kusur
 5-Psikolojik Faktörler
1. Kişilik 2. Motivasyon 3. Benlik 4. Algı 5. Konsantrasyon 6. Rekabet ve
hırs 7. Riski göze alma 8. Saldırganlık 9. Kaygı 10. Korku 11. Stres 12.
Psikolojik yüklenmeler 13. Duygusal ve zihinsel çatışmalar
Saha İle İlgili Faktörler:
 1.Sahanın fiziki koşullarının
yarattığı riskler: Yarışma veya
antrenmanın yapılacağı saha, zaman
zaman fiziki koşullarından kaynaklanan
risklere sahiptir. Bu riskler elimine
edilebileceği oranda elimine edilmeli,
elimine olanağı yok ise riskler göz
önüne alınmalıdır. Sahanın fiziki
koşulları şu riskleri beraberinde getirir.
a)Sahanın açık veya kapalı
olması:
 Oyun alanının açık veya kapalı olmasının getireceği riskler
vardır. Açık alanlarda yapılan sportif aktivitelerde
sporcular öncelikle hava koşullarının yol açacağı
olumsuzluklardan etkilenirler. Aşırı sıcak, aşırı soğuk,
yağış gibi faktörler bunların bazılarıdır. Kapalı alanlarda
antrenman yapan veya yarışan sporcular için ilk nokta
alanın yeterli derecede ısıtılması veya soğutulması
konusudur. Salonun yeterli derecede ısıtılmaması
beraberinde çeşitli sağlık sorunlarını getirebileceği gibi,
yaralanma riski ve performans düşüklüğüne de yol açabilir.
Ayrıca sporcular antrenmanları sırasında artmış olan vücut
sıcaklıklarını azaltmak için kapı önlerini tercih etmektedir.
Bu kapı önleri gibi hava sirkülâsyonunun olduğu yerler,
terli sporcular için soğuk algınlığı ve çeşitli bölgelerin
tutulması gibi risklere yol açmaktadır. Çok basit görünen
bu ve benzeri konuların antrenörün riskleri azaltmak için
göz önüne alması gereken konular olduğunu düşünüyoruz.
b)Emniyet mesafesi
olmaması:
 Sporcular oyun sahasının içinde aldıkları hızı
zaman zaman frenleyememekte ve sahanın
dışına çıkmak zorunda kalmaktadır. İşte burada
saha ve salonun fiziksel koşulları gündeme
gelmektedir. Eğer yeterli bir
frenleyebilme/yavaşlama alanı yok ise sporcu
açık sahalarda tel örgülere, salonlarda
duvarlarda çarpmak zorunda kalmaktadır. Ayrıca
burada yavaşlama/frenleyebilme için yeterli
mesafenin temizliği ve düzgünlüğü de önemli bir
konudur. Çünkü, genelde spor salonlarında
sadece oyun alanının temizliği yapılmakta, diğer
alanlar göz ardı edilmektedir.
c)Sahadaki diğer güvenlik
önlemlerinin alınmaması:
 Spor alanının bulunduğu yerde, oyun
alanının dışında kalan ve sporcular
için tehlike teşkil eden yerler
önceden belirlenmeli ve tehlikeyi
ortadan kaldıracak önlemler
alınmalıdır.
2.Zeminin yarattığı riskler:
 ABD’de yapılan araştırmada bir
profesyonel takımın yarışma sezonu
boyunca oyuncularının maruz kaldığı
60 yaralanma olayındaki dört temel
nedenden birinin zemin olduğu
bulunmuştur. Bu nedenle zemin başlı
başına bir risk faktörüdür. Şimdi
zeminde karşılaştığımız sorunları
sıralayalım.
a.Zeminin düzgünlüğünü
yitirmiş olması:
 Burada en önemli konu zeminin düzgünlüğüdür.
Düzgünlüğünü yitirmiş zeminde sporcular,
adeta tuzaklarla dolu bir alanda gibidir. Birçok
açık saha, sahanın üzerindeki yoğun sportif
aktiviteden, hava koşullarının getirdiği
sorunlardan ve bakımsızlıktan düzgünlüğünü
yitirerek tehlikeli bir hal alır. Arıca bazı spor
dalları minder üzerinde yapılmaktadır. Burada
minderin düzgünlüğünü yitirmiş olması da aynı
sorunu getirir. Sonuçta düzgünlüğünü yitirmiş
zeminde ortaya konacak performans düşmekte
ve yaralanma riski artmaktadır.
b. Zeminin stabilitesini
(sabitliğini) yitirmiş olması:
 Özellikle spor salonlarında bakımsızlıktan
veya yoğun sportif aktivitelerden salon
zeminini oluşturan materyallerde çökmeler,
yerinden çıkmalar olmakta, ayrıca minder
üzerinde yapılan sporlarda da minderin
içindeki malzemeden kaynaklanan çökmeler
veya şişmeler olabilmektedir. Ayrıca örneğin
kayak sporunda veya buz pateninde zeminin
bazı bölgelerinin erimesi, o pistin
stabilizesini bozan bir faktördür.
c.Zeminin ıslak olması:
 Açık sahalarda en önemli nokta zeminin
ıslak olmasının getireceği tehlikedir. Aynı
tehlikeler kapalı alanlar için de geçerlidir.
Gerek salonda yapılan sporlarda, gerekse
salon içinde minder üzerinde yapılan
sporlarda, zeminin çeşitli nedenlerle
ıslanması bir tehlike yaratır. Molalarda içilen
sular, sporcuların yere tükürmeleri ve de
sporcuların yere düşmeleri sonucu terden
oluşan ıslaklar bu tehlikelerin bazılarıdır.
d.Zeminin donmuş
olması:
 Bu sorun açık sahalarda görülür.
Hava koşullarının bozulması sonucu,
bazı bölgelerde saha donmaktadır.
Bu da başlı başına bir riski doğurur.
Donmuş zemin üzerinde sporcu,
ortaya koyacağı performansı
sergileyemez. Performansı düşer,
yaralanma riski artar.
e.Zeminin kirli olması:
 Özellikle takım sporlarının yapıldığı
salonlarda, genelde saha zemininin
temizliği sadece oyun alanı içinde
yapılmaktadır. Bu gözden kaçan
konu, oyun alanının hemen dışına
çıkıldığında toz ve kirden oluşan
kaygan bir zemin oluşturmaktadır.
f.Zeminde yabancı madde
bulunması:
 Zeminde yabancı madde bulunması
veya yarışma sırasında sahaya atılan
yabancı maddelerin yaratacağı
riskler unutulmamalıdır. Bu
sporcunun ayağının altına koyulmuş
tuzaklar gibi onun kaymasına,
dengesini yitirmesine yol açar.
3-Aydınlatma durumunun
yarattığı riskler:
 Gerek açık sahalarda yapılan gece
yarışmalarında, gerekse salonlarda yapılan
yarışmalarda sahanın yeterli derecede
aydınlatılamaması bir risk taşır. Ülkemiz
özelinde özellikle devlet salonlarında
antrenman için kiralanan saatlerde
ışıklandırmanın yeterli olduğunu
söyleyemeyiz. Ayrıca, gündüz yapılan
yarışma veya antrenmanlarda da zaman
zaman güneş ışığı bir risk faktörü oluşturur,
sporcuların görmelerini ve görme açılarını
kısıtlayabilmektedir.
Araç-Gereç İle İlgili
Faktörler
 1-Giysi:Sporcu için kullandığı spor giysisi
büyük önem taşır. Giysinin vücuda
uygunluğu veya uygunsuzluğu bile onun
performansını etkiler. Ayrıca açık havada
giyilecek ise giysinin renginin mevsime ve
hava durumuna uygun olması gerekir. Bu
noktada dünyada spor giyim firmaları büyük
rekabet içindedir. Ve her gün yeni bir ürün
dünya piyasasına sürülerek adeta kullanan
sporcular üzerinde denenmektedir.
Araç-Gereç İle İlgili Faktörler:

2-Ayakkabı: Ayakkabı bir sporcunun en önemli


malzemesidir. Tüm dengesi, hareketliği,
stabilitesi hep ona bağlıdır. Bir spor
ayakkabısının genel özellikleri yapılan spor
dalına göre değişiklikler gösterir. Koşu
ayakkabısının, salon ayakkabısının, futbol
ayakkabısının özellikleri farklıdır.
Sporcunun ayakkabı tipini belirlemekte
temelde dört madde göz önüne alınmalıdır:
1-Ayakkabı ile zemin arasındaki uyum
2-Ayakkabının yapım şekli ve kompanentleri (bölümleri)
3-Ayakkabının büyüklüğü ve ayağa uygunluğu
4-Ayakkabı ile ayak arasındaki uyum
 Spor Yaralanmalarını Önleme Programı temel kursunda
iyi bir koşu ayakkabısının özellikleri aşağıdaki gibi
sıralanmaktadır.
 -Ayak tabanı: Şoku absorbe etme (emme) miktarı
hesaplanmalı. Sert alanlarda koşu için daha büyük şoku
absorbe özelliği olmalı.
 -Taban dışı: Koşu alanı ve ayakkabı arasında çekişi
sağlamalı.
 -Ayakkabının burnu: Parmakları sıkmamalı ve yeterince
fleksibil (esnek) olmalı.
 -Topuk: Ekstra şokların absorbesi (emmesi) için destekli
olmalıdır.
 -Ayakkabının arkası: Ayakkabının en arkasında olan ve
giyerken çekilen nokta aşıl tendonuna baskı yapmamalı.
3. Ayakkabı
bağı:
 Antrenman veya
yarışma
sırasında
çözülen
ayakkabı bağı
da hem sporcu,
hem de oyun
arkadaşları ve
rakibi için bir
risk yaratır.
4.Top :
 Topun
yeteri/alı
şılmış
basınçta
n daha
fazla
veya
daha az
şişirilmiş
olması
beraberi
nde bir
risk
getirir.
5.File:
 File/ağ ile yapılan spor
aktivitelerinde çok ender olmasına
rağmen zaman zaman ellerin,
parmakların veya ayakların takıldığı,
burkulduğu, zorlandığı ya da
yaralandığı durumlara yol açar. Bu
açıdan file/ağ çok sık görülmese de
bir yaralanma riski oluşturan
faktördür.
6.Kale direkleri/direkler
7.Aletlerin sabitliği:
 Aletlerin sabitliğini yitirmiş olması
beraberinde bazı riskler getirir.
Örneklemek gerekirse aletli jimnastiğin
yapıldığı asimetrik paralel, paralel,
denge gibi aletlerin sabitliğini yitirmesi
sporcunun dengesini bozarak, istem dışı
bir hareket yapmasına neden olmakta,
onun performansını olumsuz etkilemekte
ve de yaralanma riskini artırmaktadır.
8.Koruyucu malzemeler:
 Yapılan spor dalına göre sporcular bazı
koruyucu malzemeler kullanır. Bu
malzemelerin sporculara uygun
ebatlarda olanlarının kullanılması
sporcunun yaralanma riskini azaltır. Spor
dallarına göre dizlikler, dirseklikler,
dişlikler, göz koruyucular, tozluklar,
bileklikler, uylukluklar, baldırlıklar,
başlıklar vb. malzemeler kullanılır.
9.Taping(Bandaj):
 Sporculara kurallarına uygun olarak
yapılan bandaj başlı başına bir koruyucu
özellik taşır. Bilindiği gibi uzunca bir süre
bandajlar sadece yaralanan sporcuların,
yaralanmalarını tedavi amacıyla
kullanılırdı. Artık günümüzde yaralanma
riskini azaltmak için bir çok sporcu daha
önceden o bölgede yaralanma yaşasın
yaşamasın bandaj yaptırmayı tercih ediyor.
Bandaj hem yaralanmalardan koruyucu,
hem de tedavi edici bir özelliğe sahiptir.
Oyun (Yarışma) İle İlgili
Faktörler:
 1.Sporun türü: Burada öncelikle etkili
faktör, yapılan sporun temas sporu veya
temassız spor olması ile bağlantılı olarak
ortaya çıkabilecek sorunlardır. Temas
sporunda (basketbol, futbol, hentbol, güreş,
boks vb.) yaralanmaya yol açıcı risklerin
ortaya çıkma oranı; temassız sporlara (tenis,
masatenisi, yüzme, atletizm, jimnastik)
oranla daha yüksektir. Bu nedenle ilk risk
yapılan sporun türü olmaktadır.
 2.Takımın veya sporcunun durumu:
Takımın oynadığı lig içindeki sıralaması yani
durumu veya sporcunun katılacağı
yarışmadaki alacağı sonuca göre
sıralamadaki durumu, önemine göre bir risk
faktörüdür. Örneklersek küme düşme
konumuna gelmiş bir takımın oyuncularının,
oynadığı son maçtaki gerginlikleri ve bu
yapı ile oyun içindeki davranışları çok
önemli bir riski gündeme getirir.
 3.Sporcunun takım içindeki durumu:
Sporcunun takım içinde oynadığı mevki, oynadığı
süre ve ondan beklenenleri yerine getirip
getirememe yüzdesine göre davranışlarda
değişiklikler oluşur. Örneğin, zaman zaman
yeterli süre oyunda yer almadığına inanan
sporcu, oyuna dâhil olduğunda oyun düzeni
içinde yapmaması gereken bir hareketi
yapmasına, vermemesi gereken bir pası
vermesine, kullanmaması gereken bir topu
kullanmasına, girmemesi gereken bir
mücadeleye girmesine neden olur.
 4.Yedek oyuncu: Takım oyunlarında
yedek oyuncu diye adlandırdığımız
kenarda oturan oyuncular genelde ne
zaman oyuna dahil olacakları belli
olmadıkları için, zaman zaman yeterli
ısınma yapmazlar. Veya vücutları oyun
süresine bağlı olarak soğuyabilir. İşte bu
noktada, yedek oyuncuların oyuna dahil
olmaları onları bir risk altında bırakır.
 5.Yarışmanın düzeyi: Sporcunun yaptığı spor
dalının düzeyi (amatör düzey, profesyonel düzey
veya yerel, ulusal düzey), doğal olarak gireceği
yarışmanın veya yapacağı antrenmanın
düzeyini etkiler. Burada bir yerel yarışma ile
ulusal düzeydeki yarışmada genel olarak
ortaya konulan performans farklı düzeylerdedir
.İşte bu noktada yarışmanın düzeyi arttıkça,
sporcunun o yarışma veya o yarışmalara
hazırlık periyodundaki antrenmanlarda
karşılaşacağı riskleri de artırmaktadır.
 6.Hedefin değişmesi: Sporcular belirli bir
sezon içinde, genelde belirli bir hedefe göre
kendilerini hazırlarlar.Bu hedefin beklenmedik
şekilde değişmesi, küçülmesi özellikle takım
oyunlarında turnuva oynayan oyuncuları olumsuz
yönde etkiler. Şampiyonluğa endekslenmiş bir
takımın, finale kalma şansını yitirdiği günün
arkasından oynayacağı üçüncülük dördüncülük
maçına zihinsel olarak hazırlığını yapmaması
onun o maçta sergileyeceği performansını
olumsuz yönde etkiler.
 7.Oyun kuralları, düzenlemeler:
Sporcunun risk altında kalacağı
durumlardan biride oyun
kurallarıdır. Oyun kurallarının yeterli
derecede uygulanmaması, oyunun
sertleşmesini ve kural dışı
hareketlerin artmasını getirir.
 8.Deplasman faktörü: Deplasman sporcular
için başlı başına risk faktörü taşımaktadır.Bu olay
öncelikle yol yorgunluğu, farklı alışık olunmadık
bir sahada yarışmak, alışık olmadık bir yatak,
alışık olmadık yemek, rakip takım taraftarının
etkisi başlı başına deplasmanın getirdiği etkileri
ortaya çıkarmaktadır.Deplasmanlarda şu ve
benzeri sorunların ortaya çıktığı tespit edilmiştir:
Yorgunluk - İshal- Halsizlik - Nezle, burun
akıntısı, gribal enfeksiyon.Kulak, diş ve mide
ağrısı -Bel ve adale ağrıları
 9.Deneyim faktörü: Genç sporcular için
deneyimsizlik başlı başına bir risk faktörü
taşımaktadır. Özellikle gençliğin verdiği
dinamizm ile deneyimsiz sporcular kendilerini
fark etmeden antrenman veya yarışma içinde
riske atarlar. Bu risk zaman zaman onların veya
arkadaşlarının yaralanmasına neden olur.
Ayrıca, deneyimsiz davranış tarzı, gereksiz
enerji harcanmasını ve performans düşüklüğünü
beraberinde getirir. Özellikle spor yaşantısının
başlarında yaşanmış olan başarısız deneyimler
birçok yetenekli çocuğun spordan
uzaklaşmasına neden olmaktadır.
 10.Beklentiler faktörü: Sporcunun,
spor yapmada belirli beklentileri vardır.
Bu beklentilerine erişmiş olması veya
erişme umudunun tamamen ortadan yok
olması onun ortaya koyacağı
performansın tümünü sergilememsine
neden olabilir. Sporcu amacına
ulaşmayacağına inandığı takdirde
kendini veya rakibini riske sokan
davranışlarda bulunabilir.
 Sosyal faktörler: Sporun toplumsal yaşamdaki
yeri ve etkileri büyüdükçe, sporcunun sosyal
statüsü değerlendikçe, sosyal ilişkilerinin çeşidi
ve şekli de değişime uğramaktadır. Sporcunun
bir birey olarak sahip olduğu ailesel ve
eğitimsel ilişkilerinin yanı sıra sporcu
olmasından doğan antrenör, kulüp yönetimi,
hakem, seyirci ve medyaya kadar uzanan sosyal
ilişkileri bulunmaktadır. Bunların her biri de
yerine göre sporcunun performansını olumlu ya
da olumsuz etkilemektedir.
 1.Ebeveyn faktörü: Sporcuların aileleri onların en
büyük destekleyicileri olmalarına rağmen, zaman zaman
çeşitli nedenlerle hem yaralanmalarına yol açıcı
risklerden biri, hem de performanslarını düşürücü
risklerden birisi olabilir. Sporcunun medeni durumuna
göre ebeveynleri, kardeşleri veya eşi ile çocukları aile
yaşantısında daha etkin durumdadır. Çocuklar
davranışlarını geliştirirken, ailelerinden etkilenirler ve
çevresel faktörlerin etkisinde kalırlar. Bu yüzden ailelerin
çocuklarına uygun olan sporları belirlemede ve özellikle
kazanma ve kaybetme hakkındaki uygun yorumları
yapmada çocuklarına yardımcı olmaları önemlidir. Diğer
bir problem yarışma sonrası ailelerin davranışlarıdır.
Ailelerin yarışma sonrası çocuklarına ne söyledikleri,
yarışma sonrasında oluşabilen diğer olaylar gibi kazanma
ve kaybetmenin de her zaman olabileceğini anlamada
gençlere yardımcı olmaları önemlidir.
 2.Eş faktörü: Özellikle başarılı sporcular düzenli
bir yaşam sürmek için genelde erken evlilik
yaparlar. Bu noktada genç başarılı sporcunun eşi
önemli faktör oluştururlar. Bazı sporcularda evlilik
öncesi davranış ve kişilik sergileyişleri ile evlilik
sonrası davranış ve kişilik sergileyişleri arasında
farlılıklar görülür. Buda onun takım içindeki
arkadaşlarına, antrenörüne ve yöneticilerine karşı
farklı davranışlar takınmasına yol açar. Buna benzer
davranış şekilleri takımın ahengini ve takım olma
özelliğini bozup, takımın genel performansını
etkileyebileceği gibi, sporcunu takım içinde agresiv
davranmasına ve kendini yaralayıcı ortamı
hazırlamasına da yol açabilir.
 3.Antrenör faktörü: Sporcu-antrenör ilişkisi çok
önemli bir konudur. Antrenör ile yeterli diyalog
kuramayan sporcu antrenman veya yarışmada bir tür
“kendini kanıtlama” arayışına girer. Bu arayış onun
oyun düzeni içinde yapmaması gereken bir hareketi
yapmasına, vermemesi gereken bir pası vermesine,
kullanmaması gereken bir topu kullanmasına,
girmemesi gereken bir mücadeleye girmesine neden
olur. Bu da beraberinde ya takımın genel performansın
da bir düşmeye ya da sporcunun kendini, arkadaşlarını
veya rakibini yaralayıcı bir ortamı yaratmasına yol açar.
Erkek antrenörlerle çalışan bayan sporcularda özellikle
sporcuların ergenlik döneminde olması durumunda,
duygusal bazı problemler yaşanmasına da olasıdır.
 4.Hakem faktörü: Sporcular için hakem başlı başına
bir faktördür. Özellikle takım oyunlarında sporcuların
en merak ettikleri konu o haftaki maçı kimin
yöneteceğidir. Sporcu maça, maçın hakeminin kim
olduğunu bilerek çıkar. Bu da onlarda bir önyargı
yaratır. İşte, bu ve benzeri saplantılar sporcunu
yarışma ortamı içinde saldırgan bir davranış
sergilemesine yol açabilir. Bu davranış şekli de onun
performansını tam olarak sergileyememesine ve
yaralanma riski doğrulabilecek riski yapmasına
neden olabilir. Ayrıca hakemlerin oyun kurallarını
yeteri oranda uygulamaması da beraberinde, doğal
olarak oyunun sertleşmesini, performansın düşmesini
ve yaralanma riskinin artmasını gerektirir.
 5.Medya faktörü: Sporcu genç yaşta medyada yer
almaya başladıktan sonra kimilerinin kişiliğinde bazı
değişiklikler oluşur. Gündemde olduğunu hissetmeye
başlar. Burada sporcunun önceki kişiliğinin
sağlıklılığı veya sağlıksızlığı onun medyada yer alışı
ile ilgili olarak kişiliğindeki değişikliklerin, sağlıklı
veya sağlıksız oluşu ile doğru orantılıdır. Ayrıca
basında yer alan haberlerin olumlu veya olumsuz
oluşuna bağlı olarak da sporcu kendisini zaman
zaman kanıtlama gereksinimi duyar. İşte, böyle
ortamlarda sporcu gerek yaralanma riski
doğurabilecek hareketler yapabilmekte, gerekse
takımın ve kendisinin performansını düşürebilecek
anlamsız hareketler yapabilmektedir.
 6.Para faktörü: Sporcular, sporu meslek olarak
seçtiklerinde yaptıkları spor dalına ve başarı
oranlarına göre kazanmaya başlarlar. Özellikle bazı
spor dallarında kazanılan bu para yüz binlerce
dolarla ifade edilecek rakamlara ulaşmaktadır.
Sporcuların birbirlerinin ve rakip takım
oyuncularının aldıkları paraları öğrenmesi de
onların kişiliklerine göre onları etkileyen bir
faktördür. Başlangıçtan itibaren sporcularda dışsal
motivasyon değil, içsel motivasyonun etkili olması
konusunda gerek antrenörlerin, gerekse ailelerin
sporculara yardımcı olması gerekir. İç başarıyı
önemseyen sporcularda, dış başarı unsuru olan
para bir risk faktörü olmaktan çıkar.
 7.Eğitim ve kültür faktörü: Sporcu bir makine
değildir. O bir insandır. Doğal olarak o sosyolojik,
psikolojik ve fizyolojik sacayağı üzerine kurulu bir yapıya
sahiptir. Bu yapının oluşumunda önemli etkenlerden biri
de onun aldığı eğitim ve kültürdür. Sporcunun eğitim ve
kültür düzeyi, onun yaptığı işi kavrama oranını,
kendisinin yaptığı işten beklentilerinin ne olacağını ve
kendinden ailesi, çevresi ve takımının neler beklediğinin
farkına varma oranını etkiler. Bu da doğal olarak onun
ortaya koyacağı performansı ve performansı ortaya
koyarken aldığı riskleri minimalize veya maksimalize
eder. Sporcunun performansını etkileyebilecek diğer bir
problem de zaman planlamasındaki hatalar nedeniyle
birtakım eğitim, öğretim sorunları yaşamasıdır. Bir
yandan sporun içinde kalma isteği ve buna bağlı olarak
yoğun antrenmanlar, deplasman yarışmaları, diğer
yandan sporculuk yaşamı sona erdiğinde eğitimsiz bir
kişi durumunda kalmama kaygısıyla okul yaşamını devam
ettirme çabası, sporcunun hem sporda, hem de
eğitiminde istenen performansa ulaşmasını riske
sokmaktadır. Bu durumda sporcunun öncelikle zamanı
etkili kullanma konusunda bilgilendirilmesi ve her ikisini
de iyi bir planlamayla başarabileceğine inanması gerekir.
 8.Dil faktörü: Özellikle yabancı antrenör veya yabancı
sporcuların bulunduğu durumlarda söz konusudur.
Yabancı antrenörün tercüme sorunu tam anlamı ile
çözümlenmemiş ise sahada yaptırmak istediklerinin,
yapılamamasından doğan gerginlik, doğal olarak
takımın ve sporcuların performansına yansıyacaktır.
Aynı sorun sporcuların çalıştırıcılarına anlatmak
istediklerini yeterli oranda tercüme edilememesi
durumunda da ortaya çıkar. Ayrıca bu dil sorunu
yabancı oyuncuların, vücutlarında hissettikleri
şikâyetleri aktarmaya çalıştıkları masör ve doktorlarda
da söz konusu olmaktadır. Sporcunun şikâyetini tam
anlamı ile aktaramaması onun sergileyeceği
performansını olumsuz yönde etkilemekte ve yaralanma
riskini yükseltmektedir.
 9.Yönetici faktörü: Sporcular için bir başka risk
faktörü de yöneticilerdir. Yöneticilerin sporculara
karşı davranış şekilleri, sporcuların kişilikleri,
deneyimleri, eğitim-kültür düzeyleri ve yaşları
oranında sporcuları farklı biçimde etkiler. Ayrıca
yöneticinin teknik kadroya, teknik konularda
gereksiz müdahalesi ülkemizde yaşanan
sorunlardan biridir. Bu müdahalenin sporcular
tarafından gözlenmesi de bir olumsuzluktur. Bu
beraberinde antrenöre duyulan “saygı”yı ve
“güveni” azaltacak bir faktördür.
 10.Seyirci faktörü: İnsan organizmasının
karmaşıklığı ve becerilerin kazanılmasında nelerin
etkin olduğu kesin olarak bilinmediği için, seyircinin
sporcuyu nasıl ve hangi yönde etkilediğini saptamak
güçtür. Hareket derecesinin de ön deneyimleri ve
göstermesi gereken görevin zorluk derecesine göre
değiştiği gözlenmiştir. Performans anında veya öncesi
seyircinin etkisinin sporcu tarafından algılanması,
sporcunun kişilik yapısına bağlı olduğu gibi seyirciye
karşı tepkisinin de ne olacağını belirler. olduğunu
söyleye biliriz. Seyircinin gerek sporcu veya takımın
ev sahibi olduğu konumda ortaya koyduğu teşvik
edici veya yerici tavır, gerekse de deplasmanlarda
ortaya koyacağı olumsuz tezahürat sporcuyu
etkileyen faktörlerden biridir. Burada hem olumlu
tezahürat, hem de olumsuz tezahürat sporcunun hem
performansını, hem de yaralanma riskini etkileyebilir.
 Antrenman İle İlgili Faktörler:
Antrenman dört koşulda yaralanma riski
doğurur. Bu koşullardan ilki yeterli ısınma
yapılmaması, ikincisi yanlış antrenman
yapılması ve üçüncüsü sporcunun
sürantrene hale geldiği koşullarda ona
yüklenilmesidir. Dördüncü ve başlı başına
bir risk taşıyan konu ise bilinçsiz ve
sistemsiz bir şekilde yapılan ağırlık
antrenmanlarıdır.
 1.Isınma: Sporcunun yapacağı antrenman veya yarışma öncesi
gerekli olan ısınmayı yapması gerekmektedir. Yetersiz ve
sağlıksız ısınma hem büyük bir yaralanma riskini, hem de
yetersiz bir performans ortaya konulmasını beraberinde getirir.
Spor sahalarında üç tip ısınma yapan sporcu grubu ile
karşılaşırız. Kendi kendine ve sadece kendine özgü hareketlerle
ısınma yapan sporcu grubu, ikincisi gruplar halinde ortak bir
ısınma programını uygulayan sporcular grubu ve üçüncüsü de bir
antrenör nezaretinde ısınma yapan sporcular grubu. Sporcular
eğitim durumları, spor yaşları, profesyonellik anlayışları ve
performans düzeylerine göre ısınma olgusuna üç değişik gözle
bakmaktadır. Kimileri için ısınma periyodu, antrenman veya
yarışmanın başlangıcında antrenman sürecinden kaytarılacak bir
periyottur. Kimi sporcu için ısınma, antrenmanın veya yarışmanın
en önemli ve en gerekli parçasıdır. Kimi sporcu için ise ısınma,
antrenman veya yarışma öncesi işinin bir parçası olarak yapması
gereken bir aktivitedir. Bu konuda literatüre göz atıldığında,
yapılan araştırmaların tümünde ısınmanın performansı olumlu
yönde etkilediği görülmüştür. Yeterli ısınma ile aerobik(oksijenli)
enerji oluşumu, gerekse anaerobik (oksijensiz)enerji oluşumu
olumlu yönde etkilenir. Nöro-musküler (sinir-kas) fonksiyonu
açısından bakıldığında yeterli ısınma ile kas kuvvetinin arttığı
belirlenmiştir.Isının kas daha fazla gerilebilir ve bunun ötesinde
daha süratli kasılabilir.Isınma suretiyle sinir ve kasların
reaksiyon süresi kısılır.
Isınma sonucu kasın elastikiyeti artar, daha büyük eklem
amplitüdlerine de (hareket açısı) olanak sağlar.Eklemlerin
hareketi kolaylaşır. Genel anlamı ile ısınma
endürans(dayanıklılık), sürat, kuvvet, sıçrama, esneme
yeteneği gibi özellikleri artırır. Aynı zamanda, ısınmanın
sağlık açısından en önemli etkenlerinden biri de ısınma ile
kas, ligament ve tendon yaralanmaları gibi sportif yaralanma
risklerinin minimalize edilmesidir.Bu nedenle kas bazında
ısınma değerlendirdiğimizde genel olarak iki temel etki
görürüz : a.Olayın profilaktik (yaralanma önleyici) etkisi,
b.Olayın performansı (işgücünü) artırıcı etkisi,
 2.Yanlış antrenman: Sporcuya yanlış antrenman
yaptırılması onun bir yaralanma riski altına
girmesini sağlar. Yorgun olan bölgelerin, aşırı
zorlanması laktik asit ile yorgunluğun sınırlarını
zorlayan kaslarda çeşitli riskler doğurur. Ayrıca,
yine aşırı yüklenilmiş bir sporcuda laktik asit
düzeyi yükselmiş ve sınırlarını aşmış ise
sporcunun gerek koordinasyonunu, gerek
hedefleme yeteneği, gerekse dikkati dağılmış
demektir. Bu da yapacağı hareketlerde
dengesizliğe yol açıp performansı düşüreceği gibi
yaralanma riskini de artırır. Yanlış periyotlanan
antrenman, yakalanmak istenen performansı
olumsuz yönde etkiler.
3.Sürantrenman
(Overtraining):
Sporcuların en korkulu rüyası, sürantrene konuma gelmedir.
Burada kassal faktörler olduğu gibi sinirsel ve psişik
faktörlerde etkindir. Sürantrene durumu oluştuğunda,
antrenör mutlaka spor hekimi ile işbirliği yapmalıdır.
Antrenmanların dozu iyi ayarlanmalı, öncelikle yoğunluk
düşürülmeli, uyku düzene sokulmaya
çalışılmalı,beslenmeye dikkat edilmeli,antrenman sezonu
sporcu için cazip şekle getirilmelidir.Arada sırada
program dışı izinler verilmeli veya değişik aktiviteler
gündeme getirilmelidir.
Sürantrene durumundaki sporcuda görülen belirtiler
şunlardır:
-Sporcu huzursuz hale gelir.-Düzensiz uyku durumu ortaya
çıkar -Çabuk yorulur. -Yarışma arzusu
azalır.-Baş ve sırt ağrılarından şikayet eder.-Çok terleme
olur. -Kilo kaybı-Nefes darlığı görülür. -Sabahları
taşikardi görülür,(nabız artar)-İştah azalır
4.Ağırlık antrenmanları:
 Ağırlık çalışmaları sırasında bazı noktalara dikkat
edilemez ise sporcuların yaralanma riskleri artar.
Bunların ilki ağırlık çalışması öncesi mutlaka iyi
bir ısınma ve stretching (germe) çalışması
yapılmalıdır. Çalışmalar sırasında eğer serbest
ağırlık ile çalışıyorsa, ağırlık mutlaka vücuda
yakın tutulmalıdır. Ağırlık aletleri dengelimi
kontrol edilmeli. Serbest ağırlıkların bağlantı ve
sıkıştırma yerleri, her kaldırma öncesi kontrol
edilmelidir. Ağırlık çalışmaları sırasında
sporcuların birbirlerine kesinlikle şaka yapmaları
engellenmelidir.
Çevre İle İlgili Faktörler:
 Antrenman veya yarışmanın
gerektirdiği bireysel ve çevresel
koşullar ile antrenman veya
yarışmanın yapıldığı ortamın
çevresel koşullarının farklılık
göstermesi durumunda yaşananlar
da sporcunun performansına etki
eden faktörler olarak karşımıza
çıkmaktadır.
1.Circuadin ritim:
 İnsan vücudu 24 saatlik bir gün periyodu içinde pek çok fizyolojik
ve psikolojik ritimler yaşar. Bu ritmlerin tümüne circudian ritm,
adı verilir. Burada insan vücudunun nöro-müsküler(sinir-
kas)koordinasyon, fiziksel çalışması kapasitesi, reaksiyon süresi,
kas dayanıklılığı, kavrama kuvveti, ana eklemlerdeki hareketlilik,
vücut ısısı, kalp vurum sayısı, kan plazma volümü, oksijen
kullanımı ve protein konsantrasyonu vb. değerleri değişik ritimler
içersindedir. Spor sırasında vücudun adaptasyon için kas tonusu
ve kuvvetine etki eden endokrin sisteminde özel circuadin ritimler
de bulunur. Bunlardan bazılarını örneklemeye çalışırsak; kortizol
hormonu, her sabah uyandıktan sonra maksimum düzeye çıkar ve
akşam minimum düzeye iner. Yorgunlukla yakından ilgili bir
hormon olan melatonin,yemek yeme alışkanlıkları ile gece ve
gündüz sıklusuna bağlı değişikliler gösterir.Bu yüzden
antrenmanın veya yarışmanın yapılacağı saatlerdeki vücudun
circudian ritmi performans üzerinde olumlu veya olumsuz etkiye
neden olur. Antrenmanların yapıldığı saatler,yarışmanın yapılacağı
saatlere denk getirilmeye çalışılmalı ve böylece, vücudun o
saatteki circudian ritmine uyumu sağlanıp,riskler minimalize
edilmelidir.
2.Jet lag (zaman değişimi):
 Jet lag genelde uzun süreli uçak yolculukları sonucu ortaya çıkan
bir durumdur. Burada belirli zaman farklılıkları olan bölgeler
arasında yapılan uçak yolculuğu sonrası ortaya çıkan fiziksel ve
zihinsel uyumsuzluk söz konusudur. Ani zaman değişimi içsel
vücut ritimlerini etkileyerek, karışıklık yaratır. Jet lag, bireyleri
farklı derecelerde ve farklı şekillerde etkiler. Bu etkilemede şu
faktörler söz konusudur: a. Yaş, b. Önceki uyku alışkanlığı, c.
İçe /dışa dönük kişilik. Burada uyum süresi uçuş yönüne ve
süresine bağlıdır. Batı yönüne doğru yapılan bir uçuş sonrası
uyum, uçulan iki yer arasındaki saat farkının yaklaşık yarısı kadar
bir sürede sağlanabilir. Doğu yönüne doğru yapılan uçuşta ise
uyum, uçulan iki yer arasındaki saat farkının 1,5’e bölümü sonucu
ortaya çıkan sürede gerçekleşir. Kuzey veya güney yönüne doğru
yapılan uçuşlarda bu uyum, kolaylıkla bir duş alınarak, yemek
yenilerek ve kısa bir uyku ile sağlanır. Sporcuların bu tür
seyahatlerde dehidratasyona (su kaybına) neden olabilecek ve
onu artırabilecek çay, kahve ve alkol gibi içeceklerden
kaçınmaları sağlanmalıdır. Jet lag, göz ardı edilmemesi gereken
performans düşürücü ve yaralanma riskini artırıcı bir faktördür.
3.Yükseklik:
 Bilindiği gibi deniz seviyesinden yukarılara çıkıldıkça, hava
basıncı azalır ve doğal olarak da havanın içindeki oksijen
miktarı düşer. İnsan organizmasının bu koşullara adaptasyonu,
kalp vurum sayısı ve soluk alma sayısını artırarak olmaktadır.
Yaklaşık yirmi bir günlük sürede bu oksijen azlığına bağlı olarak
ortaya çıkan hipoksi(Oksijen düşüklüğü), vücuttaki birtakım
mekanizmaları uyararak kandaki hemoglobin miktarının
artmasını sağlar. Sonuçta kandaki hemoglobin miktarının
artmasına bağlı olarak, kalp vurum sayısı ve soluk alma sayısı
eski haline geri döner. Bu durum belirli bir süre için sporcu
normal seviyeye inince, özellikle dayanıklılık gerektiren
durumlarda avantaj sağlar. Sonuç olarak diyebiliriz ki, aerobik
gücün etkin olduğu spor dalları için yükseklik eğer gerekli
adaptasyon sağlanmadıysa, performansı düşürücü bir risk
taşımaktadır. Anaerobik etkinliğin yoğun olduğu dallarda ise
hava miktarı, dolayısıyla sürtünme az olacağı için bir avantaj
gündeme gelir. Ayrıca bu noktadaki aşırı yüklenme, adaptasyon
sağlanmadığı için yetersiz performans sergilenebileceği gibi
onun yaralanma riskinin artmasına neden olabilir.
 4.Sıcak (ısı çarpması):Vücudun aklimatize (iklime uyum) olmadığı aşırı
sıcak ortamlar sporcular içim önemli bir riski de beraberinde getirir. Bu
risk “ısı yaralanmaları”dır. Hem egzersiz sırasındaki vücudun iç ısısının
artışı, hem de vücudun alışık olduğundan daha sıcak bir ortamda egzersiz
yapma zorunluluğunun olması, gerekli önlemler alınmaz ise vücut ısısının
yükselmesine bağlı bazı bozukluklara yol açar. Vücudun ısı düzenleme
mekanizmasının iç (aşırı egzersiz) ve dış (aşırı sıcak) faktörlere bağlı olarak
ihtiyaca cevap veremeyecek hale gelmesi sırayla şu sorunları getirir.
 Isı krampları: Özellikle egzersize en yoğun olarak katılan
m.gastroknemius’da (baldır kası) ağrılığı spazmlar şeklinde ortaya çıkar. Bu
temelde çalışan kasta su ve Na (sodyum) kaybı sonucu ortaya çıkmış
bölgesel bir elektrolit eksikliğine veya sıvı yoğunluk problemine bağlıdır.
 Isı yorgunluğu: Sıcak ortamlarda ortaya çıkan aşırı yorgunluk hissi,
dinlenme ve sıvı alımı ile giderilir.
 Isı bitkinliği: Yorgunluk, bitkinlik, vücut ısısı yükselmesi, dehidratasyon
(su kaybı) , bulantı, kusma, ishal baş ağrısı, baş dönmesi, iştah kaybı, bol
terleme ve kas krampları şeklinde ortaya çıkar. Genelde kan volümündeki
azalmaya bağlıdır. hemen egzersiz kesilip, gölge bir yerde dinlendirilmeli,
ağızdan veya damardan su elektrolit takviyesi yapılmalıdır.
 Isı çarpması: İç ısının çok yükselmesi sonucu ortaya çıkan, ısı ile ilgili
sorunların en ağırıdır. Davranış bozuklukları, emosyonel tutarsızlıklar,
histerik ağlamalar, ilgisizlik, sorulan sorulara yanıt vermeme, zaman ve yer
bakımından uyum hissini kaybetme, istem dışı dışkılama, kuru sıcak bir
deri, terleme kesilmesi, yüksek rektal ısı, tansiyon düşmesi bazen kan
şekeri düşüklüğü, sonunda bilinç kaybı ve dolaşımsal kollaps şeklinde
ortaya çıkar.
 Sporcularda büyük sağlık riski yaratabilen ısı ile ilgili
yaralanmalar şöyle önlenebilir:
 1.Sporcu iyi bir aklimatizasyon yani ısıya uyum periyodundan
geçmelidir.
 2.Antrenmanlar sırasında sık sık gölgede dinlenme verilmelidir.
Efordan evvel, efor sırasında ve sonra uygun miktarlarda su ve tuz
verilmelidir.
 3.Her gün tartılmalı ve 24 saat içindeki aşırı bir kilo kaybı göz
önüne alınmalıdır.
 4.Isı ve rutubetin yüksek olduğu dönemlerde fiziksel aktivite
sınırlandırılmalıdır.
 5.Antrenman saatleri sıcaklığın daha az olduğu saatlerde tercih
edilmelidir.
 6.Sporcular olabildiğince açık renkli giysiler tercih etmelidir.
 7.Sporcuların tercih ettiği giysiler derinin rahat hava almasını
sağlayacak şekilde olmalıdır.
 Isıya uyum: Sporcuların ısıya uyumu 4-8 gün arasında bir
periyodu kapsar.
 5.Soğuk: Soğuk ve rüzgarlı ortam,
yapılan sportif aktivitelerde gerek
sportif yaralanmalara yol açıcı, gerekse
performansı düşürücü bir riski
beraberinde getirir. Burada sporcuların
soğuk algınlığı gibi sağlık sorunlarının
oluşabileceği aşikardır.Ayrıca, bu soğuk
ortama, yeterince ısınmama eklenince
çeşitli sakatlıklara ortam hazırlanır.
6.Dehidratasyon:
 Vücudun su kaybetmesine dehidratasyon
denir.Dehidratasyon akut ve kronik olmak üzere ikiye
ayrılır. Egzersiz sırasında terle, yapılan egzersizin
süresi, şiddeti ve ortam sıcaklığına bağlı olarak az
veya çok su kaybedilir. Bu su kaybı karşılanmazsa
dehidratasyon oluşur.Buna akut dehidratasyon adı
verilir.Bu su kaybı durumu 24 saatten fazla sürerse,
kronik dehidratasyon oluşur.
 Dehidratasyonun sporculardaki etkileri şunlardır:
 1.Kan volümünde azalma,2.Rektal ısıda artış,3.Nabız
sayısında yükselme,4.Erken bitkinlik,5.Efor süresinde
kısalma,6.İş gücünde düşüş7.Sportif performans
düşer,8.Yüzde 10 oranındaki su kaybı dolaşımsal
kollapsa yol açar
7.Hava kirliliği:
 Gün geçtikçe artan sanayileşme, kente göçün
getirdiği kalitesiz yakıt kullanımı, arıtma
tesislerinden yoksun çarpık sanayileşme, her
gün trafiğe binlerce aracın katılımı insanların
yaşadığı ortamda hava kirliliğine etki eden
bazı faktörlerdir. Kirli hava sporcuların sinir
kas, kardiyovasküler (kalp-damar), solunum,
renal sistemlerin işlevlerini bozar.Bu nedenle
sporcunun doğrudan sağlığını etkileyen bu
konu, aynı zamanda performansını da doğal
olarak olumsuz etkiler.
Alışkanlıklar İle İlgili
Faktörler:
 1.Alkol: Alkol alındığı miktara bağlı
olarak gerek uyarıcı, gerekse
uyuşturucu etki yapan bir maddedir.
Bilindiği gibi alkol karaciğeri de çözülüp
yağa dönüşür ve enerji oluşumunda da
bir ekinliği yoktur. Alınma dozuna göre
merkezi sinir sistemi üzerinde
uyuşturucu etkisi vardır. Sporcunun
konsantrasyonunu bozar.
 2.Sigara: Sigaranın insan sağlığına verdiği zararlar
ortadadır. Bunun dışında sportif performansı olumsuz
yönde etkiler. Özellikle aerobik gücün etkin olduğu
sportif aktivitelerde, sigaranın zararı ve performansa
olumsuz etkisi daha belirgindir. Sigara dumanında %4
oranında bulunan karbonmonoksit de, hemoglobin ile
oksijenden daha kolay birleşebildiği için kanın oksijen
taşıma kapasitesini azaltır.Sigaranın damar sertliği ve
böbrekler üzerine yıkıcı etkileri de saptanmış
gerçeklerdir.Bir başka kaynakta da sigaranın maksimal
oksijen kullanımını yüzde 4-5 düşürdüğü söylenmekte
ve yarışma öncesi son sigara içiminin en az 12 saat
önce olması gerektiği belirtilmektedir. Sonuç olarak
sigara sporcunun performansını olumsuz yönde
etkilemektedir.
 3.Beslenme: Sporcunun beslenme
alışkanlığı onun performansını etkileyen bir
faktördür. Bilindiği gibi sporcu, beslenme
işini kampların dışında tek başına yapar. Bu
nedenle beslenme konusunda oluşturacağı
alışkanlıkların, sağlıklı temellere dayanması
gerekir. Genel beslenme alışkanlığının
dışında, yarışma veya antrenman öncesi
yenilen son öğünün içeriği ve de yarışma
sırasında alınan içecekler de sporcunun
performansını etkiler.
 4.Kilo kaybı:Sıkletlerin önemli olduğu güreş, boks, judo
gibi spor dallarında yaşanan risklerden biri de süratli
“kilo kaybı” dır. Sporcular genelde uzun süre gerektiren
bilimsel yöntemleri bir kenara bırakıp, büyükten,
ağabeyden görme kilo kaybı yöntemlerini alışkanlık
haline getirirler. Bilindiği gibi fazla kilonun iki kaynağı
vardır. Bunlar vücut yağı ve vücut sıvısıdır. Özellikle akut
dehidratasyon (Süratli kilo kaybı) beraberinde şu
sorunları getirir.1.Kas kuvvetinde azalma, 2.İş
performansında azalma, 3.Plazma ve kan volümünde
azalma,4.Submaksimal efor sırasında kalp işlevinde
azalma, nabızda yükselme, düşük atım volümü ve düşük
kalp dakika volümü, 5.Özellikle besin sınırlamasında,
oksijen kullanımında azalma, 6.Isı düzenleme
mekanizmalarında azalma, 7.Böbrek kan akımında ve
filtrasyonunda azalma, 8.Karaciğer glikojen deposunda
azalma, 9.Vücutta elektrolit kaybında artma.
 5.Ergojenik yardım: Ergojenik yardım
performansı artırmak amacıyla yardımına
başvurulan bazı besin maddeleri ve
yöntemleridir. Gerçek ergojenik yardımcılar
kuvveti, dayanıklılığı, hızı ve beceriyi sürekli
olarak artıran yöntemlerdir. Bunlar sentetik
madde olmadıkları için doping sayılmazlar. Spor
dünyasındaki sporcular bazı alışkanlıklarla, bazı
maddeler kullanır. Bu maddeler genelde bira
mayası, polen, protein tozları vb. maddelerdir. Bu
maddelerin bir uzman denetiminin dışında
kullanılması, bazı sağlık sorunlarına yol açacağı
gibi performansı da olumsuz yönde etkileyebilir.
 6.Doping: Doping başlı başına sporcuların karşısındaki
en büyük tehlikedir. Spor sahalarında yaratacağı etik
kurallarındaki eşit koşullarda yarışma ortamını
bozmasının dışında, insan sağlığı üzerine olumsuz etkileri
tartışmasızdır. Araştırmalarda doping maddelerinin
gurubuna göre insan vücuduna verdiği çeşitli zararlara
kısaca değinirsek; örneğin amfetamin grubu maddelerin
alınması ile, organizmanın yorgunluk duysunun ortadan
kalkması sonucu belirgin bir ekonomi kaybı olur.
Dinlenme kapasitesi belirgin oranda düşer. Taşikardi
(çarpıntı),hipertansiyon(yüksek tansiyon), aşırı terleme,
kas tonusunda (geriminde)artış, sinirlilik, sindirim
bozukluğu ve cinsel fonksiyonlarda bozulma ortaya
çıkarır. Kas yapıcı diye de tanımlanan anabolizan grubu
maddelerin alınması sonucunda da iskelet, karaciğer,
böbrek ve cinsel organlarda ileri derecede tahribata yol
açılmaktadır.
 7.Cinsel yaşantı: Genel olarak muhafazakar toplum yapımız içinde
sporcuların eğitilmediği ve her zaman bir soru işareti şeklinde
kafalarında kalan konularda birisi de cinsellik konusudur.
Sporcuların bu konudaki bilgi birikimleri spor dallarına göre büyük
farklılıklar gösterir. Pratikte birçok sporcu bu konuda deneyimli
sporcu ağabeylerinin/ablalarının öğütleri çerçevesinde bilgilenir. Bu
konuda yapılan araştırmalar bir cinsel ilişki sırasında harcanan
enerji değerinin, birkaç basamak merdiveni hızlı çıkmaya eşdeğerde
olduğu yolundadır. Cinsel birleşme sırasında kalp vurum sayısı
yaklaşık 100-120 arasında olmaktadır. Cinsel ilişkiden sonra yeterli
toplanma süresi verilirse, fizyolojik açıdan bir zararı olmayacağı
ortadadır. Ayrıca araştırmalar yarışmadan 24 saat önce ve 24 saat
sonra cinsel ilişkinin her hangi bir fizyolojik soruna yol açmadığını
gösterir. Pratikte spor dallarına ve o dalın sosyal yaşamdaki
değerlerine göre sporcular belirli cinsel yaşantılarını belirli
alışkanlıklarla sürdürür. Burada birkaç risk söz konusudur. Gerekli
önlemlerin alınmadığı ilişkilerde ortaya çıkabilecek bulaşıcı
rahatsızlıklar sporcular için bir sağlık riski taşır. Diğer bir risk, bazı
sporcuların cinsel yaşantıya tabu gibi bakmaları sonucu oluşan
yarışma öncesi dönemde uzunca bir süre ilişkiye girmemenin
getirdiği gerilimlerdir. Bazı sporcularda özellikle de bekar
sporcularda cinsel yaşantı sorumsuzca ve doyumsuzca sürülen bir
hale gelir. İşte bu iki uç nokta; sporcuların gerek çeşitli gerilimleri
yaşaması, gerekse aşırı yorgunluğun oluşmasına neden olup onların
performanslarını olumsuz yönde etkiler.
 8.Dini alışkanlıklar: Bazı sporcuların dini
inançları gereği bazı alışkanlıklar geliştirir.
Örneğin, Ramazan ayında oruç tutan profesyonel
sporcular vardır. Oruç gereği gün boyu aç kalma
doğal olarak sporcunun performansını etkiler.
Sporcunun antrenman ve yarışmada daha düşük
performans sergilemesine neden olur. Ayrıca,
açlığa bağlı olarak düşen vücut direnci bazı
yaralanmalara karşıda vücudu dirençsiz bırakır.
Birçok Amerikalı sporcu pazar günü yarışma ve
antrenman yapmaktan hoşlanmaz. Benzer durum
cumartesi günleri için de bazı Yahudi sporcularda
söz konusudur.
İç Faktörler:

 1-Genel Sağlık Durumu: Sporcunun yapacağı antrenman


veya yarışma öncesi sağlık durumunda ortaya çıkabilecek akut
sorunlar veya genel sağlık durumundaki kronik sorunlar onun
performansını olumsuz etkiler. Ayrıca yaralanmalar karşısında
bir risk faktörü doğurur. Örneklemeye çalışırsak, vücudun
ateşli olası, solunum yollarındaki bazı rahatsızlıklar, ishal vb.
sürekli yaşanabilen sorunlar, sporcunun göstermesi gereken
performansı sergileyememesine ve yaralanmalar karşısında
risk altında olmasına neden olur.
 2-Psikomotor Gelişim: Psikomotor gelişim bireyin doğum
öncesi döneminden başlayarak yaşamının sonuna kadar devam
eden ve hareketleriyle ilgili davranışlardaki değişimleri
kapsayan bir süreçtir. Antrenman programlarının
planlanmasında ve uygulanmasında psikomotor gelişim
sürecinin seyri dikkate alınmalıdır. Özellikle çocukların
olgunluk düzeyi bilinmeden öğretilmeye çalışılacak becerilerin
öğrenilmesi mümkün olmayacağı gibi yetenekli çocukların
spordan uzaklaşmasına veya yaralanmalarına yol açabilir.
 3-Fizksel Uygunluk: Yeterli kondisyonel özelliklere sahip
olmamak ve sezon öncesi kondisyon çalışmalarının yeterli
derecede yapılmaması önemli bir yaralanma riskini de
beraberinde getirir. Yapılan bir çalışmada yeterli kondisyon
antrenmanı yapmamış futbolcularda, sakatlanma yüzdesinin
daha yüksek olduğu belirlenmiştir.
 Aerobik dayanıklılık: Sporcunun yaptığı spor dalına göre etkin
olan enerji oluşum sistemi, onun ortaya koyacağı performansı
doğrudan etkileyen bir konudur. Bilindiği gibi bir dakikanın
üzerindeki fiziksel aktivitelerde süre uzadıkça etkin olan enerji
üretim sistemi aerobik enerji olmaktadır. İşte bu noktada
aerobik enerji oluşum sisteminin etkin olduğu spor dallarında,
yetersiz bir aerobik dayanıklılık ile yapılacak antrenman ve
yarışmalarda sporcunun gerek ortaya koyacağı performans
düşük olacak, gerekse yetersiz aerobik dayanıklılık onun
yaralanma riskini yükseltecektir.
 Kuvvet: Sporcular yaptıkları spor dalına göre, o spor dalının
gereksinimleri doğrultusunda ortaya bir kuvvet koyarlar. Bu
kuvvet gereksinimi kimi zaman birim kuvvet, kimi zaman çabuk
kuvvet, kimi zaman da kuvvette devamlılık şeklinde olabilir.İşte,
bu doğrultuda ortaya konulan kuvvetin yetersizliği, o kuvveti
oluşturan kaslarda çeşitli zorlanmalar ve kopmalara neden olup
bir yaralanma riski yaratacağı gibi, ortaya konulan
performansın da yetersizliğine neden olur.
 Sürat: Sürat, spor bilim dünyasında en karmaşık konulardan biridir.
Sürat için gerekli olan fiziksel yapı, bugüne kadar optimal olarak
tarif edilmiş değildir. Spor dalında performansı ortaya koya bilmek
için yeterli sürate sahip olmamak bir risk doğurur.Bu risk hem
performansın düşmesine, hem de yaralanmaya yal açacak
zorlanmalara neden olur.
 Sportif beceri: Beceri ile daha ziyade değişik kas gurupları
arasında iyi bir koordinasyon sağlanarak yapılacak hareketin daha
mükemmel olması sağlanır. Burada önemli olan hareketi yapacak kas
gurupları arasında sağlanacak koordinasyondur. Dolayısıyla kassal
bir aktivitenin kolaylıkla yapılması bir beceri ürünüdür. Bir
sporcunun yaptığı spor dalındaki temel teknik özellikleri iyi
yapabilme derecesi onun temel teknik hareketi yanlış yapmaktan
doğacak risklerden uzak tutar. Sonuç olarak bir sporcunun beceri
eksikliği hem sporcunun performansını olumsuz yönde etkiler, hem
de yaralanma riskini ortaya çıkarır.
 Koordinasyon: Koordinasyon, bir hareket sırasında o harekete
katılan kaslar ile merkezi sinir sistemi arasında gösterilen uyumdur.
Dolayısıyla bir sportif aktivite sırasında gereken çeşitli ve bir seri
hareketin hızlı, akıcı ve uyumlu bir şekilde yapılması o harekete
katılacak tüm vücut organlarının zamanlaması, ortaya konulacak
performansın iyiliğini etkileyen bir faktördür. Sonuç olarak
koordinasyon eksikliği sergilenecek performansın düşmesine,
gerekse hareketin amacından sapması sonucu ortaya yaralanma riski
doğuracak bir hareket çıkmasına neden olur.
 4-Fiziksel Yapı: Kişinin sahip olduğu fiziksel yapı, ona yapacağı
spor dalında, o spor dalının gereksinim duyduğu fiziksel özelliklere
göre zaman zaman da avantaj getirebilir. Şimdi bunları ortaya
koymaya çalışalım.
 Boy: Boy sporcular için yaptığı spor dalına göre zaman zaman
avantaj, zaman zaman da dezavantaj yaratabilir. Kısa boy halter,
ata binme gibi spor dallarında avantaj sağlar. Basketbol, voleybol,
yüksek atlama gibi spor dallarında da uzun olma avantaj yaratır.
Eskrim, kayak, uzun mesafe koşuları gibi spor dallarında ise boyun
bir önemi yoktur. Eğer sporcu yaptığı spor dalına uygun bir fiziğe,
boya sahip değilse, sporcunun boyu o zaman bir risk faktörü
oluşturur.
 Ağırlık: Yapılan spor dalı genelde belirli bir fiziksel yapıya sahip
olmayı gerektirir. Bu fiziksel yapıya sahiplikteki önemli
kriterlerden biri de vücut ağırlığıdır. Kimi spor dallarında vücut
ağırlığının fazla olması bir dezavantaj yaratırken, kimi spor
dallarında vücut ağırlığının fazlalığı avantaj yaratmaktadır.
Normalin üzerindeki vücut ağırlığı örneğin dayanıklılık gerektiren
spor dallarında kilogram başına düşen oksijen kullanımını
azaltacağı için bir dezavantaj yaratır. Ayrıca sıçramanın önemli
olduğu alanlarda aşırı vücut ağırlığı, kişinin sırtına konmuş ağırlık
gibi bir dezavantajdır. Bu ve buna benzer performans düşürücü
özelliklerin dışında normalin üzerindeki vücut ağırlığı özellikle alt
ekstremitelere daha fazla yük binmesine ve bu ekstremitelerin
yaralanma riskini artırmaktadır.
 Eklem stabilitesi: Sportif yaralanmalara yol açan önemli
faktörlerden biri de eklemlerin stabilitesini yitirmiş olması
yani instabil olmasıdır. Bu temelde eklemlerin çevresindeki
kasların yeterli kuvvete sahip olmamasından kaynaklanır.
Sonuçta instabil eklemler çevrelerindeki tendon veya
ligamentlerin yaralanma risklerini artırır. Stabil olmayan
eklem çerçevesindeki kasların kuvveti arttırılarak,
instabilite kompanze edilir ve böylece tendon ve
ligamentlerin sakatlanma riski azaltılır.
 Vücut yağ yüzdesi: Bilindiği gibi sporcularda vücut yağ
oranı yapılan spor dallarına göre değişiklikler
göstermektedir. Bu noktada, yağ oranı yapılan spor dalına
göre kimi zaman avantaj yaratırken, kimi zaman dezavantaj
oluşturmaktadır. Örneğin takım oyunlarında vücut yağ
oranının o spor dalı için gerektiğinden fazla olması,
sporcunun sanki sırtında fazladan bir ağırlık ile antrenman
veya yarışmaya katılıyormuş gibi bir durum yaratmakta ve
daha fazla enerji sarfına neden olmaktadır. Eğer yeterli kas
gücü ve bağların güçlülüğü yok ise çeşitli yaralanmaları da
beraberinde getirir. Ama örneğin maraton yüzmede
vücuttaki yağ oranı vücudun ısısını korumada bir avantajı
beraberinde getirir.
 Yaş: Sporcunun yaşı, yaptığı spora göre zaman zaman olumlu, zaman
zamansa olumsuz riskler taşır. Büyüme ve gelişme çağındaki bir kişinin
kemiklerinin uzama bölgeleri(epifiz bölgeler) daha tam olarak gelişmediği
için kişinin büyümesi, uzaması devam eder. Bu yaşlarda yapılan halter ve
bilinçsiz ağırlık çalışmaları büyüme noktalarına darbe etkisi yapar ve
büyümenin, uzamanın oluşmasını durdurur. Bu tehlike büyüme
bölgelerine gelen direkt darbeler için geçerlidir. Judo, karate, gibi kontak
sporları, futbol gibi dize bol darbe alan sporlar hep büyüme yaşındaki bir
sporcu için büyümesini, uzamasını engelleyen riskler taşır. Doktorlar
arasında yapılan bir ulusal kamuoyu yoklamasında, doktorların yüzde
40,5’inin uygun denetim olduğu takdirde 15 yaşın altındaki çocukların
vücut temaslı sporlara çok zarar görmeyeceği, yüzde 43,5’i ise rekabetin
nitelikli olmadığına dikkat çekilmiştir. 15 yaşın altında çocuklarda
kaburga, kafatası kemikleri oldukça kırılgan yapıdadır; deri kolayca
incinebilir ve yırtılabilir. Sonuç olarak yaşın küçüklüğü kas kuvveti için bir
dezavantaj yaratıp, sergilenecek performansı düşürür.
 Cinsiyet: Fizyolojik açıdan egzersize uyum sağlama ve performansta
ulaşılan düzey bakımından kadın ve erkek arasında farklar bulunmaktadır.
Vücut yağ oranı erkeklerde, kadınlardan daha düşüktür. Oksijen kullanma
kapasitesi kadınlarda erkeklerden daha düşüktür. Kadınlarda eklem ve
bağ yapıları daha incedir. Bu incelik esneklik özelliğinin kadınlarda,
erkeklerden daha fazla olmasını getirir. Kadınlar erkeklerden daha az
terleyerek, daha az su kaybına uğramaktadır. Yapılan araştırmalarda
kadınlarda spor yaralanmaları ve oranları erkeklere oranla daha düşük
görülmektedir. Dolayısıyla cinsiyet sakatlanma riski açısından kadınlar
lehine görülmektedir. İşte bu nedenlerden ötürü, kadınlar spor
alanlarında erkeklerden daha az risk alırlar.
 Önceki sakatlanmalar: Sporcu için önemli bir yaralanma riski de daha
önceden geçirmiş olduğu bir yaralanmadır. Önceki yaralanan bölge,
iyileşme durumu ne olursa olsun düşük bir yüzde de olsa bir yeniden
yaralanma riski taşır. Ayrıca önceden yaralanmış veya operasyon geçirmiş
bir bölgedeki kasların zayıflaması ve yeterli kuvvetlendirme programının
uygulanmaması da yaralanma riskini arttırır.
 Kas gerginliği, sıklığı: Fiziksel aktivitenin içinde kas belirli bir
elastikiyette olmalıdır. Eğer bu elastikiyete sahip değil ve sertleşmiş ise
bir risk oluşturur. Belirli kasların sertliği halinde spor dallarına göre
değişen yaralanmalar ortaya çıkar. Örneğin, hamstring gurubunun
sertliğinde tendinit ve patellofemoral sorunlar; triceps surae’de aşil
tendiniti; iliotibial bant sertliğinde ise iliotibial bant sürtünme sendromu
gelişebilir. İşte, bu kasların sertliği hem yaralanma riskini artırır, hem de
eklem hareket açısını belirleyen öğelerden birisi olan elastikiyet
kaybolduğundan ortaya konan performans düşer.
 Alt ekstremitenin (kalça/bacak/ayak) zayıflığı: Yapılan araştırmalarda
en çok sportif yaralanmanın alt ekstremitelerde görüldüğü belirlenmiştir.
Bacağın kalça eklemindeki belirli bir pozisyonda yinelenen aşırı
zorlanmalarında ortaya bazı sorunlar çıkar. Bu sorunlar kasların
insersiyonlarında, gerek tendonlarda, gerekse kemikte yapısal
bozukluklara neden olabilir. Burada kas-kiriş-eklem yapılarındaki
dokuların değişik şiddetteki zorlanmalar karşısındaki dayanıklılık
dereceleri, sınırları, ayrıca işlevsel yeterlilikleri önem kazanır.
 Alt ekstremitenin eşitsizliği : İki bacak uzunluğu arasında 20mm’den
daha fazla bir fark olması önemli bir biyomekanik bozukluğu beraberinde
getirir. Bu farklılık tüm alt ekstremitede bir risk doğurur. Kalça rotatör ve
addüktör kaslarının fonksiyon görmesi güçleşir. Bu da beraberinde gerek
performans düşüklüğünü, gerekse yaralanma risklerini getirir.
 Aşırı kullanma(Overuse):Spor yaralanmalarına yol açıcı
önemli etkenlerden biri de aşırı kullanımdır. Aşırı
kullanmaya bağlı yaralanmalar, giderek artan bir
yaralanmaya yol açar. Başlangıçta belli belirsiz bir ağrı ile
yol alan çıkan olay, ardından artan ağrı ve fonksiyon kaybı
şekliyle ortaya çıkar.Aşırı kullanım yaralanmaları kas-
tendonda tenisçi dirseği; tendonda, aşil tendiniti;bursa’da
omuz bursit’i ve kemikte de stres kırıkları şeklinde ortaya
çıkabilir. Bu hem sergilenecek performansı düşürücü, hem
de yaralanma riskini yükseltici bir durumdur.
 Az kullanma: Yapılan spor dalında vücudun bazı
bölümlerinin veya taraflarının az kullanılması, sporcuların
ve bazı çalıştırıcıların o bölgeleri veya tarafları yeterli
oranda hazırlanmamasını getirir.Yarışma veya antrenman
sırasında bu az kullanılan bölge veya taraf yarışma veya
antrenman sırasında kullanılmak zorunda kalırsa, yeterli
hazırlığı olmadığından hem sporcunun performansını
düşürür, hem de yaralanma riski doğurur.
 Fiziksel kusur: Sporcunun fiziksel yapısındaki bazı
kusurlar onun çeşitli riskler altında olmasını gerektirir.
Postüründeki bozukluklar, kas yapısındaki ve kemik
yapısındaki bazı olumsuzluklar onun performansını
etkileye bileceği gibi, yaralanma riskini de artırır.
5-Psikolojik Faktörler:
Günümüzde genel olarak bireyin sağlıklı ve verimli olmasını etkileyen nedenler
arasında psikolojik faktörlerin giderek önem kazandığı görülmektedir. Ruhsal
ve fiziksel işlevler ile performans kapasitesi arasındaki yakın ilişki göz önüne
alınmadan yapılan antrenmanlar ve yarışmalar, sporda performansı
sınırlayan ve yaralanmalara yol açan nedenlerin başında gelmektedir. Spor
yaralanmalarını meydana gelme olasılığını artıran ve sporcunun
performansını olumsuz yönde etkileyen kişilikle ilgili psikolojik durumlar;
duygusal nedenler, zihinsel nedenler ve sensomotorik (duyu-hareket)
nedenler olarak üç ana başlık altında ele alınabilir.
 Kişilik: Farklı kişilik özelliklerine sahip sporcularla antrenman yapmak veya
yarışmalarda başarıyı yakalamak antrenörleri oldukça zorlayan bir
konudur.Kişilik bir insanı başkalarından ayıran bedensel, zihinsel ve ruhsal
özelliklerin bütünü olarak değerlendirilmektedir.Bir deyişle kişilik
kavramından, bir insanı nesnel ve öznel yanlarıyla diğerlerinden farklı kılan
duygu, düşünce, tutum ve davranış özelliklerinin tümü anlaşılır.Kişilik çok
yönlü ve karmaşıktır. İrade, zeka, duygu,heyecan,mizaç,biyolojik yapı,soya
çekim,çevre etkileri, sosyoekonomik etkenler gibi pek çok özellik kişiliğin
içinde yer alır.Bireyin kişiliğini sadece sahip olduğu bu özellikler değil, aynı
zamanda bu özelliklerin bireyin içinde yaşadığı ortamda bıraktığı izlenimler
belirler. Bunun en belirgin kanıtı, aynı bireyin, çeşitli toplumlarda, aynı
topulum çeşitli kesimlerinde ve aynı kesimin çeşitli bireylerinde
birbirlerinden farklı, hatta çelişkili şekilde algılanması, yargılanması ve
değerlendirilmesidir. Pek çok yetenekli sporcu duygusal açıdan, spordaki
psikolojik zorlanmalara direnç gösteremedikleri için beklenen performansa
ulaşamamaktadır. Yetenek seçiminden başlayarak, sporcunun kişilik
özelliğine uygun spor dallarına yöneltilmesi yâda performans sporuna uygun
olup olmadığının tespit edilmesi gerekir.
 Motivasyon: Sportif yüksek performansın elde edilmesi için sporcunun
uzun ve yorucu antrenmanlara sabırla katlanması ve ulaşmış olduğu
performansı zorlu yarışma koşullarında(rakip,seyirci,hava koşulları
vb.)sergileyebilmesi onun motivasyonu ile ilgilidir. Kişiliğin oluşmasında,
biçimlenmesinde tutum ve davranışı başlatan, açığa çıkaran, sürdüren,
yönlendiren bilinçli ya da bilinçsiz etkenlere güdü veya motiv denir.
Güdülerin etkisi ile oluşan sürece de güdülenme veya motivasyon denir.
Motivasyon fizyolojik süreçleri, davranışın sosyal belirleyicilerini,
psikolojik ihtiyaçları, güdülenmeleri ve heyecanlarla ilgili etkileri bütün
davranışları ile ilgilidir. Bazı güdülenmeler olumlu, bazıları da olumsuzdur.
Spor karşılaşmalarında birçok olumlu ve olumsuz güdülenmeler iç içedir.
Kaygı, motivasyonu olumsuz yönde etkileyerek, sporcunun kendisini aşırı
zorlama içine atmasına belki de sakatlanmasına yol açabilir. Motivasyonu
performansı olumu yönde etkileyecek şekilde kullana bilmek için
antrenörün sporcularını yakından tanıması, onların ilgi ve gereksinimlerini
hakkında doğru bilgilere sahip olması gerekmektedir.
 Benlik: Bir kimsenin kendisi ile ilgili düşünceleri ve çevresindekilerin
kendisiyle ilgili düşündüğünü sandığı kanıların bütünü onun benliğini
oluşturur. Olumlu benlik bilincinin gelişe bilmesi için çocukluktan itibaren
koşulsuz sevgi içinde bulunması gerekir. Benlik kavramı kişinin iç
dünyasını oluşturan, düşünceler, tutumlar, değerler ve yorumlar olarak
tanımlanır. Benlik kavramı, bireyin kendi kişiliğine ilişkin kanaatlerinin
toplamı, bireyin kendini tanıma ve değerlendirme biçimidir. Bireyin
kendini kavraması kim ve ne olduğunu, bir insan olarak nitelikleri,
sorumlulukları, amaçları, inançları ve bilinçli olarak elde ettiği
değerleridir. Benlik kavramı, insan davranışında önemlidir ve olumlu
benlik kavramı kişinin uyum işlevleri ve mutlu yaşamı için gereklidir.
Antrenörler özellikle genç sporcuların başarısızlıkları durumunda,
benliklerinin zarar görmemesi ve kendilerine olan güvenlerini
yitirmemeleri için eleştirilerinde dikkatli olmalıdır.
 Algı: Genel olarak algı iç ve dış dünyamızın farkında olmaktır. Duyu
organlarımız aracılığı ile almış olduğumuz uyarıcıların belirli bir kısmı
algılanır. Aynı çevredeki iki ayrı kişi farklı şeyler algılaya bilir. Algılar kişinin
deneyimleri, öğrenmeleri, dikkatinin yönü ve duygularından etkilenir. Mekan
algısı, spor ortamına katılan nesnelerin şeklini, büyüklüğünü, uzaklığını ve
yönünü bildirir. Zaman algısı, hareketlerin zaman birimi içerisinde
düzenlenerek, ritmik bir olaya dönüşmesi sayesinde bir anlam kazanır.
Hareket algısı, hem başkalarını hem de sporcunun kendi hareketlerinin
algılanmasını kapsar. Algıdaki yanlışlıklar beklenen performansa ulaşma ve
yaralanma riskleri içinde yer alır. Algı tek bir uyaranın değil pek çok
uyaranın hızlı bir şekilde yorumlanmasına dayanır. Özellikle yarışma
ortamında uyaran sayısı daha da artar, buna karşılık başarı için çok çabuk
ve artarda doğru algılamalar yapılması gerekir.
 Konsantrasyon: Konsantrasyon dikkatin bir noktada odaklanması
anlamına gelir. Spor hareketlerinin öğrenilmesinde ve bu hareketlerin
yarışma ortamında doğru olarak uygulanabilmesinde dikkatin bir noktada
yoğunlaşabilmesi gerekir. Sporcular konsantrasyon veya dikkatlerini oyunun
kendisinden daha başka konu ve problemlere yöneltirlerse, oyunun gidişine
bağlı olarak görevlerini başarıyla yerine getirmede, iyi bir performans
ortaya koyamazlar. Çünkü oyuncular sınırlı olan konsantrasyon veya dikkat
kapasitelerini farklı konulara kaydırırlar, farklı yönlere kaydırılan enerji
oyun içindeki performansın yerine getirilmesinde verimli bir şekilde
kullanılamaz. Yüksek kaygı durumunda olan sporcular konsantrasyonlarını
rakiplerinin ne kadar iyi olduğuna kaydırarak kendi becerilerini başarıyla
yerine getirmede zorluk çekebilirler ve performansları bozulabilir. Bir
antrenman maçında, müsabakaya göre çok daha az nöro-fizyolojik enerji
harcanır. Genç bir sporcunun dikkatini toplama yeteneğini iyileştirmek
isteyen antrenör, öncelikle o sporcuya özgü dikkat düşüşünü tespit etmelidir.
Şartların uygun olması durumunda, kısa molalar vererek sporcunun
harcadığı enerjiyi yerine koymasına fırsat verilmelidir. Mola ve
yüklenmelerin düzenli olarak birbirini takip etmesi durumunda, harcanan
enerji tekrar sağlanabilir.
 Rekabet ve hırs: Sporcu yarışmalar sırasında başarılı olabilmek için
rakibiyle rekabet içindedir. Aslında sporcu her yarışmada aynı
zamanda kendisiyle ve çevresiyle yarışır. Kondisyon yeteneklerinin
düşüklüğü, vücut ölçülerinin yapılan spor türüne uygun olmaması
veya antrenmansızlık gibi sebeplerden dolayı, sporcunun başarı
ihtimalinin başından beri düşük olduğu durumlarda, rekabetten
kaçınmak gerekir.
 Riski göze alma: Bazı sporcular çoğu zaman tehlikeyi göze alan
davranışlarda bulunurlar. Genelde bu davranışlar seyirciyi coşturur
ve medyada geniş yer alır. Sporcular başarısız olmama ve kendisine
gösterilen ilgiyi devam ettirme gayreti sonucunda, mevcut
yeteneklerine uygun düşmeyen aşırı riskli eylemlerde bulunabilirler.
Antrenörün gözüne girme isteği, seyirciye hoş görünme, riskli
davranışlarda bulunan bazı sporculara özenme, aşırı motivasyon
rakibe duyulan öfke veya yenilgiyi kabullenmeme sporcunun riski
göze alma davranışına yol açan diğer nedenlerdir.
 Saldırganlık: Günümüzde saldırganlık sporla ilgili olarak artan bir
şekilde gündeme gelmektedir. Normal yaşantıda saldırgan
davranışlar değişik nedenlerle yapılan çeşitli engellemeler sonucu
ortaya çıkarken; sporda başarı rakibin engellenmesine bağlı
olduğundan kurallara bağlı olarak bunu izin verilir. Kuralları ihlal
ettiğinde rakibine ya da kendine zarar vereceğinden cezalandırılır.
Antrenörüne kızan bir sporcu, yaptığı bir hatalı pası bahane ederek
takım arkadaşlarına bağırabilir ya da hakeme kızan bir sporcu
soyunma odasının kapısını tekmeleyebilir. Bazen de sporcu kendine
dönük bir saldırganlık gösterebilir. Suçluluk, hayal kırıklığı, pişmanlık
kendine dönük saldırganlığın sebepleridir. Özellikle genç sporcuların
bu duyguları yaşamasına izin vermeyecek bir diyalog geliştirilmelidir.
 Kaygı: Köknel’e göre, bireyin bilinçli tehlike karşısında verdiği tepkiye korku, bilinç
dışı çatışmaya bağlı olarak duyulan iç tehlikeye karşı gösterilen tepkiye de kaygı
denilir. Durumluk kaygı sıkıntı tasa ve gerginlik ile karakterize olan acil durumu
göstermektedir. Sürekli kaygı ise belirli durumları tehlikeli veya tehdit edici olarak
algılama eğilimi göstermektedir ve bu sporcunun kişilik yatkınlığı olarak ele
alınmaktadır. Sporculardaki sürekli kaygı, karşılaşılan olaylarda, onların değişik
durumluk kaygı düzeyleriyle yanıt göstermelerine neden olmaktadır.
 Korku: Düşük ve orta şiddette olan korkuları zihni olarak kontrol altında tutabilen
istikrarlı kişiliğe sahip olanlarda korku, bazen performansı artırıcı yönde bir etki
gösterebilir. Bu duruma çoğunlukla, kondisyonla ilgili konularda rastlanır. Buna
karşılık jimnastik ve oyun oynama gibi koordinasyon ve taktiğe gerek gösteren
faaliyetler de korku, performansı düşürür. Korkuyu azaltmaya yönelik olarak
yapılacak ilk şey korkunun bilincine varma, başka bir deyişle korkuyu itiraf
etmektir. Korkuya neden olan konularda bilgi verilmesi korkuyu azaltmanın başka
bir yoludur. Sporcunun kendisini, rakibini oyun içinde kendi görevlerini, seyirci ve
hatta hakemi yeterince tanıması ve hedeflerini açık ve uygun bir şekilde belirlemesi
korkunun performansını engellemesini ortadan kaldıracaktır.
 Stres: Stres, organizmanın bedensel ve ruhsal olarak zorlanması sonucu ortaya
çıkan ve hem psikolojik hem de bedensel rahatsızlıklar şeklinde yaşanan bir
durumdur. Organizmanın stres yaratan durumlara gösterdiği psikolojik tepkileri
kişilik özellikleri ve çevresel faktörlere bağlı olarak farklı biçimlerde yaşamaktadır.
Sporcu gerek antrenmanlar gerekse yarışmalar nedeniyle sürekli olarak stres
yaratabilecek ortamlar içindedir. Özellikle sporcuların fiziksel kapasiteleri, teknik ve
taktik düzeylerinin oldukça yakın olduğu önemli müsabakalar da başarı stresle başa
çıkabilmeyi başaran tarafın olmaktadır. Antrenörler, stresi sporcuların
performansını engelleyici bir faktör olmaktan çıkarmak istiyorlar ise öncelikle
sporcularını çok iyi tanımalı ve stres yaşama nedenleri ile düzeylerini tespit
etmelidirler. Sporcunun kendini baskı altında hissetme nedenleri ortadan
kaldırılmaya çalışılmalı, gerekiyorsa psikolojik gevşeme yöntemleri kullanılmalıdır.
 Psikolojik yüklenmeler: Yüksek performansa yönelik bütün sportif faaliyetlerde
fiziksel yüklenme yanında psikolojik yüklenmeler de söz konusudur. Sporcuların
psikolojik yüklenebilirlikleri farklı farklıdır.Aynı durum değişik sporcularda kişilik
özelliklerine ve deneyimlerine bağlı olarak farklı sonuçlara yol açabilir.Psikolojik
yüklenmeyi yaşama düzeyleri sporcuların psiko-fiziki dengesinde bozulmaya neden
olduğunda performansta düşme görülür.
 13.Duygusal ve zihinsel çatışmalar : Çatışma birbiriyle uymayan iki veya daha fazla
güdünün aynı anda bireyi etkilediği durumlarda ortaya çıkar. Güdüler türüne şiddetine
içinde bulunulan ortama göre değişik görüntüler gösterir. Bir konuda karar vermekte
zorluk çeken ve gerginleşmeye başlayan kişi büyük bir ihtimalle çatışma halindedir.
Çatışmaların performansı engelleyici bir faktör haline gelmemesi için onları çözmek ve
üstesinden gelmek gerekir. Amerika da yapılan araştırmalara göre bir sezon için her yaş
grubunda sakatlıkların artmasıyla önemli bazı sakatlık mekanizmaları:
 Aletler: Sportif aletler büyük önemli sakatlıklardan kurtulmayı korumayı ve emniyeti
sağlamak, küçük rahatsızlıklar veren sıkıntılı risklerin azaltılması yoluyla spora katılma
hazzı ve sporcunun performans kabiliyetlerini artırmak için kullanılır. Örneğin bisikletçi
başlıkları dizlikler vs koruyucu görevi yapmaktadırlar. Örneğin bisiklet başlıkları sadece
yere çarpmadan meydana gelen şoku dağıtmakla kalmayıp aynı zamanda birinci
çarpmadan sonra oluşabilecek her sporda sporcunun güvenliğini büyük oranda kullandığı
aletlerin düzenli çalışmalarına, bu da kullanılmadan önce her seferinde dikkatle kontrol
edilmesine bağlıdır.46 spor malzemelerinin kalite ve fonksiyonun da sakatlanmalarda
etkili rol oynamaktadır. Aletler sportif yaralanmaları azaltıcı fonksiyona sahiptirler.
Yapılan bir araştırmada bisikletçilerde başlık giyenlerin giymeyenlere oranla daha az
kafatası kırığı ve yüze ait yumuşak doku yaralanmaları ile karşılaştıkları ortaya
çıkmıştır. Koruyucu aletler aynı zamanda belli tıbbi durumlarda ve yetersizlikler de bireyin
spora katılımına izin verir.
 Saha Emniyeti: Oyun alanındaki tehlikeler kale direklerini, voleybol net
standartlarını,basketbol arkalık tahtasının alt yüzeyini, jimnastik ve güreş minderleri gibi
malzemeleri içerir. Oyun alanı etrafındaki kapı duvarları, duvarlar, kapılar, ateş
söndürücüler, elektrik anahtarları gibi tehlikeler vardır.Suni yüzeyler çimden serttir ve
sakatlanmaya daha müsaittirler. Toprak sahalarda çamur, toz ve sahanın engebeli yüzeye
dönüşmesi mümkündür ve sakatlanmaya yol açabilirler. Seyircilerin sahaya atlaması
mümkündür. Yan yana yapılan maçlarda ve çalışmalarda çarpışmalar görülebilir. Bu ve
benzeri tehlikeleri daha da çoğaltabiliriz. Yapılan bir araştırmada “ oyun sahası şartları ve
yaralanma oranı arasında şimdiye kadar kaydedilmemiş olan ilişki belirtilmiştir. “48
 Kütle ve Hız:Sportif sakatlıklarda kuvvet etkilidir. “Cismin yönünü, şeklini, hızını ve
doğrultusunu değiştirebilen etki kuvvettir” Kuvvet= kütle x ivme. Ani ivmelenme ve
duraklama genelde sporcunun patlayıcı kuvveti ile ifade edilir. İvme sporcunun patlayıcı
kuvveti ile ifade edilir. İvme ise kuvvetin artımını ve azalmasını doğrudan etkiler.
İvmelenme nesnelerin düşme anındaki hızlarıyla beraber ağırlık artmasına sebep olur. Bu
tür objeler daha ağır olarak düşer. Çarpma anında kinetik enerji ve hız daha büyüktür.
 Antrenörlük: Antrenörler sakatlanmada etkili rol oynayabilirler.sporun temel kurallarının
öğretimi sağlıklı bir spor yapmada esası teşkil eder.sportmenlik ve oyun kurallarına uyma
sakatlık riskini azaltır. Koçların yanlış antrenmanları ve aşırı başarı istemeleri sporcuları
sakatlayabilir. Gelişmiş ülkelerde antrenörlerin kanuni sorumlulukları vardır. Bir eğitici her
hangi bir spor dalına katılanlar için gerekli teknikleri öğretmekle görevlendirilmeden önce,
katılanları o spor dalının tehlikeleri ve riskleri konusunda bilgilendirilmelidir. 55. İyi bir
antrenör özellikle antrenman sırasında meydana gelebilecek yaralanmaları tanıyabilmeli,
değerlendirmeler yapabilmeli, hiçbir zaman ciddi yaralanmalarda sorumluluk almamalıdır.
Doktorun vereceği kararları son ve kesin karar olarak kabul edilmelidir.
 Cinsiyetin Rolü:Cinsiyetin rolü hakkında fikir birliği yoktur. Garrick ve Regua erkeklerle aynı
sporu yapan kızların daha fazla yaralanmaya eğilimli olmadıklarını iddia ederler. 57 Korfball
spor takımından elde edilen delilde kızların yaralanma ihtimalinin daha az olduğunu destekler.
 Çevre ve Riskleri:Çevre bazı sakatlık riskleri oluşturmada önemlidir. Salon içi faaliyetlerde
çevre ile ilgili olarak ışıklandırma ve havalandırma başta gelir. Salon dışı faaliyetlerde hava
durumu ve rüzgar, gece oyunlarında ise güzel ışıklandırma düşünülen faktörlerdendir. Zayıf
ışılandırma sporcuları sakatlanma riskine sokabilir. Çünkü onlar hızlı hareket eden topları
görmeyebilirler. Salonun düşük derecede ısıtılması hastalıkları yeniden ortaya çıkarabilir. Aşırı
ısıtma ise yorgunluk, ısı bitkinliği veya ısı felci oluşumu gibi çevresel problemleri doğurabilir.
Salon dışı faaliyetlerde ısı, nemlilik ve yağış oyunu etkileyebilir. Sporcular ortam değiştirdiği
zaman bu riskler belirli olarak ortaya çıkabilir. Çevresel riskler hemen hemen bütün
toplumlarda kendisini gösterir. Sporcular yarışma için yabancı bir bölge veya çevreye
gittiklerinde hafif epidemik enfeksiyonlarla karşılaşabilirler. Bu riskler yükseklik , nem, ısı,
soğuk, fazla güneş ısısı olarak sıralanabilir. Normal bir kişiye oranla sporcuların çevresel
enfeksiyonlara daha müsait olmaları sebebiyle enfeksiyonlu olarak antrenman ve yarışmalara
katıldıkları takdirde vücut üzerine bindirilen yük artışı enfeksiyona yeterli bir şekilde karşı
konulmasına engel olacak, açığa çıkmasına ve klinik bir safhaya gelmesine yol açacaktır.
Gerekli tedbirleri zamanında alan bir sporcu diğer insanlara oranla bu enfeksiyonlardan daha
erken kurtulabilmektedir. Mantar hastalıkları genelde sporcuların çevrelerinden aldıkları
hastalıklardır.
 Yaralanmaların maç ile ilişkisi: En çok spor sakatlıkları spor karşılaşması ( maç) sırasında
( %60) , sonra antrenman sırasında ( %16) ve eğitim sırasında oynanan oyun sırasında (%14)
meydana geliyor. Okul çocuklarının üzerinde ( Hollanda) yapılan bir araştırmada maç sırasında
%33, Antrenmanlarda %29, Beden Eğitimi derslerinde %21 ve serbest spor faaliyetlerinde %17
sakatlık meydana gelmiştir.

You might also like