You are on page 1of 81

2019-2020 Öğretim Yılı

AÜHF - 3 / A Sınıfı
Eşya Hukuku Ders Notları
Güz Dönemi
(İlk Hafta – 18 Eylül 2019)
-Kaynakça ve Giriş -

Öğretim Üyesi:
Doç. Dr. Yıldız ABİK
3/A EŞYA HUKUKU DERSİ
GÜZ DÖNEMİ KAYNAKÇASI
DERS KİTAPLARI -1
*1)Lale Sirmen: Eşya Hukuku, 6. Bası, Yetkin
Yayınları, Ankara 2018.
*2)Kemal Oğuzman / Özer Seliçi / Saibe Oktay –
Özdemir: Eşya Hukuku, 20. Bası, Filiz Kitabevi,
İstanbul 2017.
*3)Kemal Oğuzman / Özer Seliçi / Saibe Oktay –
Özdemir: Kısaltılmış Ders Kitabı, 1. Bası, İstanbul
2018.
3/A EŞYA HUKUKU DERSİ
GÜZ DÖNEMİ KAYNAKÇASI
DERS KİTAPLARI -2
*4)Mehmet Ünal / Veysel Başpınar: Şekli Eşya
Hukuku (Giriş- Zilyetlik – Tapu Sicili), 9. Bası, Savaş
Yayınevi, Ankara 2017.
*5)Şeref Ertaş (bilimsel katkılarıyla Emre Cumalıoğlu
ve İlknur Serdar): Eşya Hukuku, 14. Bası, Barış
Yayınları, Fakülteler Kitabevi, İzmir 2018.
*6)Jale Akipek / Turgut Akıntürk / Derya Ateş: Eşya
Hukuku, Beta Yayınları, 2. Bası, İstanbul 2018.
3/A EŞYA HUKUKU DERSİ
GÜZ DÖNEMİ KAYNAKÇASI
DERS KİTAPLARI -3
• 7)Gökhan Antalya : Eşya Hukuku – Giriş,
Temel Kavramlar, Genel İlkeler – Cilt 1, Legal
Yayınevi, İstanbul 2017.
• 8)Gökhan Antalya: Eşya Hukuku – Cilt II,
Zilyetlik, Legal Yayınevi, İstanbul 2017.
• 9)Gökhan Antalya: Eşya Hukuku – Cilt III,
Tapu Sicili, Legal Yayınevi, İstanbul 2018.
3/A EŞYA HUKUKU DERSİ
GÜZ DÖNEMİ KAYNAKÇASI
DERS KİTAPLARI -4
• 10)Aybay / Hatemi: Eşya Hukuku, Vedat Kitapçılık,
4. Bası, İstanbul 2014.
• 11)Turhan Esener / Kudret Güven: Eşya Hukuku, 7.
Bası, Yetkin Yayınları, Ankara 2017.
• 12)Haluk Nami Nomer / Mehmet Serkan Ergüne:
Eşya Hukuku (Zilyetlik- Tapu Sicili – Rehin Hakları –
Paylı Mülkiyet), 5. Bası, Oniki Levha Yayınları,
İstanbul 2017.
3/A EŞYA HUKUKU DERSİ
GÜZ DÖNEMİ KAYNAKÇASI
DERS KİTAPLARI -5
• 13)Serozan, Rona: Eşya Hukuku -1, (Eşya
Hukukunun Temel Kavramları ve İlkeleri,
Taşınır Eşyada Zilyetlik, Mülkiyet, İntifa,
Rehin) 3. Bası, İstanbul 2014.
• 14)Hasan Erman: Eşya Hukuku Dersleri, Der
Yayınları, 7. Bası, İstanbul 2017.
EŞYA HUKUKU
PRATİK ÇALIŞMA KİTAPLARI -1

• 1)Mehmet Ünal / Fahrettin Aral / Veysel


Başpınar / Hasan S. Ozanoğlu: Medeni
Hukuk Pratik Çalışmaları (Eşya Hukuku
Bölümü) , 12. Bası, Savaş Yayınevi, Ankara
2017.
• 2)Zevkliler / Havutçu / Albaş / Acabey /
Serdar / Gürpınar: Zevkliler Medeni Hukuk
Pratik Çalışmaları (Eşya Hukuku Bölümü), 14.
Bası, Turhan Kitabevi, Ankara 2017.
EŞYA HUKUKU
PRATİK ÇALIŞMA KİTAPLARI -2

• 3)Kılıçoğlu, Ahmet: Medeni Hukuk Pratik


Çalışmaları (Eşya Hukuku Bölümü), 17. Bası,
Turhan Kitabevi, Ankara 2017.
• 4)Şeref Ertaş: Pratik Eşya Hukuku, 11. Bası,
Barış Yayınları Fakülteler Kitabevi, İzmir 2017.
• 5)Başak Başoğlu / K.Berk Kapancı: Eşya
Hukuku Pratik Çalışmaları, 4. Bası, Vedat
Kitapçılık, İstanbul 2017.
EŞYA HUKUKU
PRATİK ÇALIŞMA KİTAPLARI -3

• 6)Gülşah Vardar Hamamcıoğlu / Sinem


Aydın: Eşya Hukuku Pratik Çalışmaları, 2.
Basıdan 3. Tıpkı Bası, Oniki Levha Yayınları,
İstanbul 2018.
• 7)Mehmet Altunkaya / Selin Sert Sütçü /
Agâh Kürşat Karauz /Feride Demirbaş /
Osman Levent Özay: Eşya Hukuku Pratik
Çalışmaları, 1. Bası, Seçkin Yayıncılık, Ankara
2018.
Eşya Hukukunun Konusu ve Ayni Hak
Kavramı – Eşya ve Eşya Çeşitleri
• (Sirmen, Eşya H., 6. B., s. 1 vd.;
• Oğuzman, Kemal / Seliçi, Özer / Oktay- Özdemir,
Saibe; Eşya Hukuku Kısaltılmış Ders Kitabı, 1. Bası,
İstanbul 2018,s. 1 vd.;
• Ertaş, Şeref; Eşya Hukuku, 14. Bası, İzmir 2018, s. 1
vd.
• Ünal, Mehmet / Başpınar, Veysel; Şekli Eşya
Hukuku, 9. Bası, Ankara 2017, s. 1 vd.)
Eşya Hukukunun Konusu
Eşya Hukuku, Medeni Hukukun, Kişilerin, Eşya (mallar)
-

üzerinde doğrudan doğruya hakimiyetinden doğan


meseleleri düzenleyen kısmıdır. (Oğuzman / Seliçi / Oktay –
Özdemir, Eşya H., 20. B., İstanbul 2017, s.1)
-Bir başka tanımlamaya göre ise, Eşya Hukuku, Kişilerin,
Eşya üzerindeki hakimiyetlerinin kapsamını, içeriğini,
kuruluş biçimini ve Kişilerin bu hakimiyet dolayısıyla
birbirleriyle olan ilişkilerini düzenleyen Medeni Hukuk
dalıdır.
(Sirmen, Eşya H., 6. B., Ankara 2018, s. 1)
Ayni Haklar
• Eşya üzerindeki hakimiyetin bir hakka
dayanması söz konusu olabileceği gibi,
hakimiyetin hakka dayanmaması da
mümkündür. Bununla birlikte, genellikle bu
hakimiyet, bir hakka dayanır.
• Kişiye Eşya üzerinde doğrudan hakimiyet
sağlayan Haklara, «Ayni Haklar» (dingliche
rechte) denir.
• Ayni Hak, Kişiye Eşya üzerinde sağladığı
doğrudan hakimiyetin sonucu olarak da,
herkese karşı ileri sürülebilen Mutlak
Haklardandır.
• Bu bağlamda, Eşya üzerindeki doğrudan
doğruya Hakimiyetin, dışa, Üçüncü Kişilere
açıklanmasına ihtiyaç vardır.
Zilyetlik
• Hakimiyet ister hakka dayansın, ister
dayanmasın, hakimiyetin dışa vurulma
şekli, Eşya Hukukunun önemli bir
konusudur.
• Kural olarak, hakimiyet, Eşya
üzerinde «Fiili Hakimiyet» şeklinde
ortaya çıkar. Buna, «Zilyetlik» denir.
• Taşınabilir mallar olan Taşınır Eşyada
(menkullerde) bu hakimiyet, Zilyetlik denilen
Fiili Hakimiyet biçiminde dışa akseder.
• Hukuk düzenimiz (Türk hukuku), Zilyetliğin
sadece Taşınır Eşya üzerindeki hakimiyeti ve
bu hakimiyetin dayandığı Ayni Hakkı
açıklamak için uygun ve yeterli bir araç
olduğunu kabul etmiştir.
Tapu Sicili
• Türk Hukuku, Zilyetliğin Taşınır Eşyada
yerine getirdiği işlevi, Taşınmaz
(gayrimenkul) olarak adlandırılan
Taşınamayan Eşyada Devlet eliyle tutulan
Tapu Siciline tanımıştır.
• Bu bağlamda, Taşınırlarda Zilyetlik,
Taşınmazlarda ise, Tapu Sicilindeki Tescil,
Ayni Hakkın varlığına karine sayılmaktadır
(MK m. 985, 986, 992).
Eşya Hukukunun Konusu
• Eşya Hukukunun Konusunu, üç Kurum
oluşturur. Bu Kurumlar şunlardır:
*Ayni Haklar,
*Zilyetlik,
*Tapu Sicili
• Gerçekten, Medeni Kanun’un «Eşya
Hukuku» başlığını taşıyan Dördüncü Kitabı,
bu kurumları düzenlemektedir.
Eşya Hukukunun Konusu
Eşya Hukukunun Konusu

Ayni Haklar

Zilyetlik

Tapu Sicili
4721 sayılı Yeni Medeni Kanun’un Dördüncü
Kitabının Başlığı (Eşya Hukuku)
• 743 sayılı eski Medeni Kanun’un Dördüncü
Kitabının başlığı «Ayni Haklar» biçimindeydi ve
eleştirilmekteydi.
• Doktrinde eleştiri konusu olan bu aksaklığın nedeni,
743 sayılı eski Medeni Kanun’un İsviçre Medeni
Kanunu’nun Fransızca metninden tercüme edilmiş ve
Fransızca metnindeki Dördüncü Kitabın başlığında
«Ayni Haklar» karşılığı olan «des droit reels»
deyiminin kullanılmış olmasıdır.
• Buna karşılık, İsviçre Medeni Kanunu’nun
Almanca metninde Dördüncü Kitabın başlığı
doğru olarak «Eşya Hukuku» karşılığı olan
«das Sachenrecht» biçimindedir.
• 4721 sayılı yeni Medeni Kanunda Dördüncü
Kitabın başlığı, Almanca metne uygun
olarak, düzeltilmiştir.
(Sirmen, Eşya H., 6. B., Ankara 2018, s. 1, dn.1)
Ayni Hak Kavramı ve İlgili Görüşler
• Ayni Hak kavramının belirlenmesi, tartışmalı
bir konudur.
• Bu konuda ileri sürülen görüşler, şunlardır:
• Klasik Görüş
• Şahısçı (Personalist) Görüş
• Birleştirici Görüş
Ayni Hak Kavramına İlişkin Görüşler
Ayni Hak Kavramına
İlişkin
Görüşler

Klasik Görüş Şahısçı Görüş Birleştirici Görüş


Klasik Görüş
• Ayni Hak kavramını açıklayan görüşlerden Klasik Görüş
olarak adlandırılan görüş, Ayni Hakkın Eşya üzerinde Kişiye
sağladığı Yetkilerden hareket ederek, Ayni Hakkı, Eşya
üzerinde doğrudan hakimiyet sağlayan hak olarak
nitelendirir.
• Bu görüşe göre, Ayni Hak, Eşya ile Hak Sahibi arasında
doğrudan doğruya mevcut olan bir Bağ, bir İlişkiden
ibarettir.
• Hak sahibi, bu Hakkını bir başkasının aracılığına gerek
olmaksızın kullanır.
(Sirmen, Eşya H., 6. B., s. 2)
Klasik Görüşün Eleştirisi
• Klasik Görüş, özellikle Kişiler ile Eşya arasında bir Hukuki
İlişkinin söz konusu olamayacağı, Hukuki İlişkilerin ancak
Kişiler arasında kurulabileceği belirtilmek suretiyle
eleştirilmiştir.
• Bu Eleştiri bağlamında, Kişiler ile Eşya arasında bir Hukuki
İlişkinin varlığı kabul edilecek olursa, bundan Eşyanın bir
Hukuk Süjesi sayılarak Kişilere karşı Yükümlülük altına
girdiğini kabul etmek gibi anlamsız bir sonuç çıkacağı iddia
edilmiştir.
(Sirmen, Eşya H., 6. B., s. 2; Bu görüşün eleştirisi ve değerlendirilmesi
hakkında ayrıntılı bilgi için bkz. Sirmen, Eşya H., 6. B., s. 2)
Şahısçı (Personalist) Görüş
• Ayni Hak kavramını açıklamak için ortaya atılan
İkinci Görüş, Şahısçı Görüştür.
• Şahısçı Görüş, Ayni Hakkı, Eşya üzerinde herkese
karşı ileri sürülebilen bir Hak olarak kabul eder.
• Bu Görüşe göre, Ayni Hak, Hak Sahibi ile diğer
bütün Kişiler arasında meydana gelen ve diğer
bütün Kişileri, Ayni Hak Sahibine karşı Borç
altına sokan bir Hukuki İlişkidir.
• Bu Hukuki İlişkide Ayni Hak Sahibi, Aktif Süjedir, onun
dışında kalan diğer bütün Kişiler ise, Pasif Süjelerdir ve Pasif
Süjeler, Aktif Süjeye karşı olumsuz bir Borç altına, Ayni
Hakkı İhlal Etmeme Borcu altına girmektedirler.
• Bu Görüş, Ayni Hakkı, Kişiler arasında kurulan bir İlişki
olarak açıkladığı için Şahısçı Görüş olarak anılır.
• Özellikle Fransız Hukukçusu Planiol, bu fikrin şiddetli bir
savunucusu olmuştur.
(Sirmen, Eşya H., 5. B., s.2; Oğuzman / Seliçi / Oktay- Özdemir, Eşya
H., 20. B.,s. 2-3)
Klasik Görüş ve Şahısçı Görüşün
Eleştirisi
• Aslında, Klasik Görüş ile Şahısçı Görüşten hiçbiri Ayni Hak
kavramının niteliğini ve unsurlarını tam ve doğru olarak
açıklayamamaktadır.
• Gerçi, Ayni Hakkı, Ayni Hak sahibi ile Eşya arasında kurulan
bir Hukuki İlişkiden ibaret sayan Klasik Görüşe karşı, Ayni
Hakta zorunlu olarak bir pasif süje arayarak, böyle bir ilişkinin
varlığından eşyanın pasif süje olarak Ayni Hak sahibine karşı
yükümlülük altına girmesi gibi anlamsız bir sonuç çıkacağını
iddia edenlere katılmak zordur.
• Çünkü bir hakkın zorunlu olarak bir pasif süjesinin bulunması,
bir başkasını borç altına sokması, hak kavramında yer alan bir
unsur değildir.
• Gerçekten, Ayni Hakkın eşya üzerinde doğrudan
hakimiyet sağlaması nedeniyle hak sahibi ile eşya
arasında kurulan ilişkide de, eşya, hakkın pasif süjesi
değil, onun konusu, objesidir.
• Bununla beraber, Ayni Hakkı kişiye Eşya üzerinde
doğrudan hakimiyet sağlayan bir hak olarak
nitelendiren bu görüş, Ayni Hak kavramını
açıklamakta yetersiz kalmaktadır.
•Ayni Hakkı, hak sahibi ile bütün diğer kişiler arasında
mecut bir borç ilişkisi sayan Şahısçı Görüşe gelince,
•Bu görüş de bir kimsenin Ayni Hakkı karşısında dünya
üzerindeki diğer bütün kişileri Borçlu, dolayısıyla
borçlusu belirlenmemiş borç ilişkisini Ayni Hakkın unsuru
olarak kabul ettiğinden gerçekçi olmaktan uzaktır.

(Sirmen, Eşya H., 6. B., s. 3)


.
• Yine bir Fransız hukukçusu Josserand, bu konuda şunları
söylemiştir: «Bir kimsenin mülkiyet hakkı karşısında 40
milyon Fransızın ve hatta diğer milletlere mensup bütün fertlerin
borcundan bahsetmek hukuki bir garabettir.»
(Oğuzman / Seliçi / Oktay – Özdemir, Eşya H., 20. B. , s. 3)
• Bu tuhaflığı (garabeti) önlemek için Şahısçı Görüşün bir kısım
taraftarları, bir Borç İlişkisinin ancak belirli kişiler arasında
kurulabileceğini dikkate almıştır.
• Bu çıkarımdan yola çıkarak, Ayni Hakkın herkese karşı ileri
sürülebilir olmasının, Hakkın Hak Sahibi ile temas edecek olan
kişilere karşı etkili olması biçiminde anlaşılması gerektiği
belirtilmiştir.
• Bu görüş taraftarları, Ayni Hakkın unsuru olan Borç
İlişkisinde Borcun belli olduğunu, Borçlunun ise,
ancak Ayni Hakkın ihlal edilmesi üzerine belli
olacağını belirtmişlerdir.
• Fakat, böyle bir açıklama da, Ayni Hakkın varlığını,
onun ihlal edilmesi şartına bağlamak anlamına gelir.
Henüz var olmayan bir Hakkın ihlal edilmesi ise,
mantığa aykırıdır.
• Ayrıca, Ayni Haklar, Hak Sahibine, Eşya üzerinde sağladığı
yetkilere göre farklılık gösterir.
• Şahısçı görüşün, Ayni Hak sahibine Eşya üzerindeki doğrudan
hakimiyeti dolayısıyla tanınmış olan yetkileri ihmal ederek
sadece Ayni Hakkın herkese karşı ileri sürülebilir, yani Mutlak
Hak olmasından hareket etmesi, bu görüşün Ayni Hak
çeşitlerini, Mülkiyet ile Sınırlı Ayni Hakları birbirinden ayırt
etmekte de yetersiz kaldığını göstermektedir. (Sirmen, Eşya
H., 6. B., s. 3)
• Şahısçı Görüşün Eleştirisi için ayrıca bkz. Oğuzman / Seliçi / Oktay –
Özdemir, Eşya H., 20. B., s. 2-3.
Birleştirici Görüş
• Ayni Hak kavramının niteliğine uygun bir
tanım, ancak Klasik Görüş ve Şahısçı
Görüşün birlikte dikkate alınmasıyla
yapılabilir.
• Gerçekten, bugün İsviçre ve Türk Hukukunda
hakim olan görüş, Klasik Görüşü ve Şahısçı
Görüşü birleştiren bir Görüştür.
• Buna göre, Ayni Hak, Kişiye, Eşya üzerinde
doğrudan hakimiyet sağlayan ve herkese karşı
ileri sürülebilen bir Hak olarak tanımlanır.
• Bu görüş taraftarlarının bazıları, Ayni Hakkın
herkese karşı ileri sürülebilir olmasını, Eşya üzerinde
hakimiyetin doğrudan bir sonucu sayarken, diğerleri
bu iki unsuru birbirinden bağımsız görmektedirler.
(Bu görüş taraftarları için bkz. Sirmen, Eşya H., 6. B., s.3, dn. 7
ve 8)
*Bize göre de, Ayni Hakkın herkese karşı ileri
sürülebilir olması, Eşya üzerindeki doğrudan
hakimiyetin doğal sonucudur.
*Gerçekten de bu Görüşe göre, Ayni Hak, sahibine
Eşya üzerinde Doğrudan Hakimiyet sağlayan bir
Hak olduğu ve arada bir Aracı Kişi bulunmadığı için
Mutlak Etkiler yaratmakta, Herkese karşı ileri
sürülebilmektedir.
(Aynı görüşte, Sirmen, Eşya H, 6. B., s. 3; Oğuzman /
Seliçi / Oktay – Özdemir, Eşya H., 20. B., s. 4)
Bu bağlamda, Ayni Hak, Kişiye Eşya
üzerinde doğrudan hakimiyet
sağlayan ve bu nedenle, herkese karşı
ileri sürülebilen bir haktır.
(Sirmen, Eşya H., 6. B., s. 4)
Ayni Hak Kavramının Unsurları
• Ayni Hak, kavram olarak üç unsuru içerir:
• Ayni Hak, Eşya üzerinde kurulur.
• Ayni Hak, Eşya üzerinde doğrudan hakimiyet
sağlar.
• Ayni Hak, herkese karşı ileri sürülebilen bir haktır.
(Sirmen, Eşya H., 6. B., s. 4)
EŞYA – Eşya Kavramı (Genel Anlamda Eşya)
• Genel anlamda Eşya, cismani, kendi başına bir
varlığı bulunan ve üzerinde hakimiyet kurulabilen
şeyler olarak tanımlanmaktadır.
• Ancak, bu tanımda, Eşyanın parayla ölçülebilen bir
değer taşıması veya Hukuki Tasarruflara konu
olabilmesi önem taşımamakta, Fiziki Özelliği ön
planda gelmektedir.
• Hukuki anlamda Eşya ise, Genel Anlamda Eşyadan
farklıdır.
Hukuki Anlamda Eşya
• Hukuki anlamda Eşya, genel Anlamda Eşyadan farklı
olarak, işlevsel bir kavramdır.
• Gerçekten, bir şeyin Hukuk Düzenince, Eşya olarak kabul
edilmesinde, sadece onun Fiziki Yapısı etkili olmaz.
• Bunun yanı sıra, söz konusu şeyin, Ekonomik İşlevi, İş
Hayatındaki Düşünceler ve Ahlaki Görüşler de etkili
olmaktadır.
• «Hukuki anlamda Eşya», cismani, sınırlandırılmış,
üzerinde fiili ve hukuki hakimiyet kurulabilen şeyler
olarak tanımlanabilir.
(Sirmen, Eşya H., 6. B., s. 4)
Hukuki Anlamda Eşyanın Özellikleri

• Hukuki Anlamda Eşyanın


Özellikleri şunlardır:
• Cismani Olma
• Sınırlandırılmış Olma
• Üzerinde Fiili ve Hukuki Hakimiyet
Kurulabilir Olma
Cismani Olma
• İsviçre- Türk Medeni Kanunu, maddi varlığı olan,
yani cismani şeyleri, Eşya olarak kabul etmiştir.
• Fakat, Kanun koyucu, bazen cismani olmayan şeyleri
de, Eşya ile bir tutarak, Eşyaya ilişkin kuralların
bunlara da uygulanmasını öngörmüştür.
• Gerçekten, Medeni Kanun, «Doğal Güçler»,
«Bağımsız ve Sürekli Haklar» gibi bazı şeylerin,
Ayni Haklara konu olabileceğini kabul etmiştir.
Medeni Kanun’un cismani varlığı olmadığı
halde Eşya olarak kabul ettiği Ayni Hak Konuları
• 1)Doğal Güçler (MK m. 762), Mülkiyet Hakkına konu
olabilir.
• 2)Alacaklar ve devredilebilir diğer Haklar üzerinde İntifa
ve Rehin Hakkı (MK m.794 / 1, 795 /1, 954 / 1) kurulabilir.
• 3) «Bağımsız ve Sürekli Hak» olarak adlandırılan bazı
Haklar, Taşınmaz Eşya gibi Ayni Hak konusu yapılabilir (MK
m. 704, 998 / I, III).
• 4)Malvarlığı üzerinde İntifa Hakkı (MK m. 794 / 1, 814)
kurulması kabul edilmiştir.
• Ayrıca Malvarlığı gibi, bir Hak Birliği olan Ticari
İşletme üzerinde de Rehin Hakkı kurulması kabul
edilmiştir. (6750 sayılı TİTRK m. 5 /2)
• Malvarlığında yer alan her bir unsur üzerinde MK m.
794 vd. çerçevesinde ayrı ayrı İntifa Hakkı
kurulabilirken, Ticari İşletmede ise durum farklıdır.
• Ticari İşletme Rehini Kanunu’na göre, Ticari
İşletme Rehini, Ticari İşletmeye özgülenen
Malvarlığı unsurlarının bazılarını bir bütün olarak
kapsamaktadır.
• Bu Kanunu yürürlükten kaldıran 6570 sayılı Ticari
İşlemlerde Taşınır Rehini Kanunu’nun 5. maddesinin 2.
fıkrasına göre, bir Ticari İşletmenin (veya Esnaf İşletmesinin)
tamamı üzerinde rehin kurulduğu takdirde, işletmenin
faaliyetine özgülenmiş olan her türlü varlık rehin edilmiş
sayılmaktadır.
• Hatta, 6102 sayılı yeni Türk Ticaret Kanunu’nun 11.
maddesinin 3. fıkrasında, Ticari İşletmenin, içerdiği malvarlığı
unsurlarının devri için zorunlu tasarruf işlemlerinin ayrı ayrı
yapılmasına gerek olmaksızın, bir bütün halinde
devredilebileceği ve diğer hukuki işlemlere konu olabileceği
hükme bağlanmıştır.
• Fikir ve Sanat Eserleri ile Buluşlar üzerinde Mülkiyet
Hakkı değil, Fikri Hak denilen başka bir tür Mutlak
Hakkın varlığı kabul edilmiş bulunmaktadır.
• Bu bağlamda, bazı Hukuk Düzenlerinde, Gayri Maddi Eşya
adı verilen Fikir ve Sanat Eserleri ile Buluşlar, Türk
Hukukunda Eşya kavramı dışında kalır.
• Fikir ve Sanat Eserlerinin cisimlendiği maddi şeyler, örneğin,
bir heykelin maddesi, bir bilgisayar programının cisimlendiği
disk şüphesiz Eşya niteliğindedir.
• Bioteknolojide ve Genetikte önem taşıyan
Mikro Organizmalar kontrol altında
tutuldukları sürece cismani olma koşulu yerine
getirilmiş olduğundan, Eşya niteliğini taşır.
• Buna karşılık, serbest bırakılmış Mikro
Organizmalar elle tutulabilir Cismani Varlıklar
olmadığından, Eşya niteliğini taşımaz.
Sınırlandırılmış Olma
• Eşyanın sınırlandırılmış bir varlığı olmalıdır.
Sınırlandırılmış olma, cismani ve ekonomik bir bütünlüğü
zorunlu kılar.
• Cismani Sınırlandırılmışlık, doğal veya yapay yoldan
meydana gelen maddi ve fiziki bir bütünlüğü ifade eder.
• Katı Nesnelerde bu anlamda Sınırlandırılmışlık,
kendiliğinden vardır.
• Taşınmaz Eşya olan Arazi, Tapu Sicilindeki Planla ve Arz
üzerindeki işaretlerle sınırlandırılmış olur.
• Gaz ve Sıvı durumundaki şeyler ise, içinde bulundukları
kabın biçimini almak suretiyle Sınırlandırılmışlık Şartını,
yerine getirir.
• Cismani Sınırlandırılmışlık, bir şeyin Hukuki Anlamda
Eşya sayılması için tek başına yeterli değildir.
• Hukuki Anlamda Eşyada, işlevsel bir bütünlük de aranır.
• Bu bağlamda, Cismani Bütünlük, aynı zamanda Ekonomik
bir Bütünlük arz etmiyorsa, söz konusu şeyi Hukuki
Anlamda Eşya saymak mümkün değildir.
• Örneğin, bir Pirinç, Kum Tanesi veya Mısır Tanesi, bir
İskambil Kâğıdı, Fiziki Bütünlüğü bulunan nesnelerdir, fakat
bunlar bir ihtiyaca cevap verecek miktarda veya özellikte
olmadıkça, Hukuki Anlamda Eşya olarak kabul edilemez.
• Bu bağlamda, sadece belli bir ihtiyacı karşılayacak
miktardaki Pirinç Tanelerinin tümü, tek bir şey sayılır ve
Ayni Hak konusu olur.
• Yine bir Pirinç Tanesi, üzerinde Sanatsal Değeri olan bir
Yazı veya Resim bulunması dolayısıyla bir değer taşıyor ise,
başlı başına bir Eşya olarak dikkate alınır.
Üzerinde Fiili ve Hukuki Hakimiyet
Kurulabilir Olma
• Bir şeyin Hukuki Anlamda Eşya sayılabilmesi için, o şey
hem Fiili hem de Hukuki Hakimiyete tabi olabilmelidir.
• Bir şey üzerinde Fiili Hakimiyetin kurulabilmesi, o şeyin
insan iradesine tabi olabilmesini ifade eder; örneğin, o şey
ulaşılabilecek, ele geçirilebilecek durumda olmalıdır.
• Fiili Hakimiyetin kurulamadığı durumlarda, Hukuki
Hakimiyetin kurulması da mümkün değildir.
• İnsanların şimdilik ulaşamadıkları için, üzerinde Hakimiyet
kuramadıkları, Güneş, Yıldızlar, Eşya sayılamaz.
• Aynı şekilde, üzerinde Hakimiyet kurulacak
Alanın belirlenmesini sağlayacak biçimde
sınırlanamayan, Hava, Açık Deniz ve Akarsu da,
Eşya sayılmaz.
• Fakat, Deniz Sularının bir Havuzda, Gazın bir
Depoda toplanması durumunda, Sınırlandırılmış
olan Havuzdaki Su, Depodaki Gaz, Hukuki
Anlamda Eşya sayılır.
• Bir şey üzerinde Fiili Hakimiyet
kurulabilmesi, onun Hukuki Anlamda Eşya
sayılması için yeterli değildir; bu Hakimiyet,
hukuken de, mümkün ve geçerli olmalıdır.
• Hukuki Hakimiyet, bir yandan, Hak Konusu
Olmaya Elverişliliği, diğer taraftan da, Hukuk
Düzeninin buna izin vermiş olmasını ifade
eder.
• Bu bağlamda, üzerinde Fiili Hakimiyetin kurulması
mümkün olan bir şeyin Hukuki İşlem Konusu
yapılmasına, o şeyin edinilmesine, o şeyden
yararlanılmasına, Hukuk Düzeni izin vermiyorsa,
Hukuki Hakimiyete tabi olamayacağından o şey,
Hukuki Anlamda Eşya sayılamaz.
• Sınırlandırılmış bir varlığı olmadığı için Hava,
Açık Deniz ve Akarsu, Eşya sayılmaz.
• Fakat Açık Denizden ve Akarsulardan, Kişilere belli
şartlar altında Yer veya Zaman bakımından
yararlanma olanağı sağlanmış olabilir.
• Böylece, üzerinde Hak Sahibine, Kapsam
bakımından çok sınırlı da olsa, Fiili ve Hukuki
Hakimiyet sağlanmış olduğundan, bunlar da
Hukuki Anlamda Eşya niteliğini kazanabilir.
• Bir İmtiyaza dayanılarak kişiye belli bir Alan
içinde, bir yararlanma olanağı tanınmışsa, bu
durumda, Hukuki Anlamda Eşyadan söz edilebilir.
• Örneğin, Balık Çiftliği kurulması amacıyla Denizden
veya belli bir süre için Akarsudan yararlanma
imkânı tanınmış olduğu durumlarda, Hukuki
Anlamda Eşyadan söz edilebilir.
• Cismani, sınırlandırılmış ve üzerinde Fiili Hakimiyet
kurulabilir olmasına rağmen, Hukuk Düzeninin Ayni Hak
kurulmasına, Ahlaki Nedenlerle izin vermediği İnsan Vücudu
ve Vücudun Kısımları, Eşya sayılmaz.
• İnsan Vücudunun ve Vücudun Kısımlarının Hukuki
Anlamda Eşya sayılmaması, Öğretide, genellikle, Hukuki
Anlamda Eşyanın «Kişilik Dışı Olma» özelliğiyle
açıklanmaktadır.
• Bu Açıklama da yanıltıcı olabilir, çünkü Hukuk Düzeninin
izin verdiği ölçüde vücuttan ayrılan kısımların Eşya sayıldığı
durumlar dikkate alınmalıdır.
• Ayrıca Kişilik Dışı olmasına rağmen,
Hayvanlar da, İsviçre Medeni Kanunu’na
eklenen ve 2003 yılında yürürlüğe giren 641 a
maddesinin 1. fıkrasına göre, Eşya sayılmaz.
• Aynı maddenin II. fıkrasına göre de,
Hayvanlara ilişkin Özel Hükümler
bulunmadığı takdirde, bunlara Eşya
Hakkındaki Hükümler uygulanır.
• Ülkemizde, 24. 6. 2004 tarihli ve 5199 sayılı Hayvanları
Koruma Kanunu, Hayvanların eşit doğduğunu ve bu
Kanun Hükümleri çerçevesinde, Yaşama Hakkına sahip
olduğunu (m.4), bakımını ciddi şekilde ihmal eden ya da
onlara ağrı, acı veya zarar veren Hayvan Sahiplerinin
Hayvanlarına el konulacağını (m.24) hükme
bağlamaktadır.
• Fakat 5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanununda,
İMK m.641a’daki gibi, Hayvanların Eşya sayılmadığına
ilişkin hükme benzer bir hüküm yer almamıştır.
• Eşya olarak kabul edilmeyen Yaşayan İnsanın
Vücudu ve Vücutla organik bir bağ içinde bulunan
Kısımlar üzerinde Malvarlığına ilişkin olmayan bir
Hak, Kişilik Hakkı vardır.
• İnsan Vücudundan ayrılmış Parçaların Hukuki
Durumuna gelince; Kesilen Saç, Çekilen Diş gibi
Klasik Örnekler bakımından bir zorluk yoktur.
• Kesilen saç ile çekilen diş Eşya olarak nitelenir ve
Ayni Hak Konusu olur.
• Ayrılan Parçalar, Ayrılma Sonrasında (MK m.
685 / 1’deki İlkenin Uygulanması Sonucu)
Vücudundan ayrıldığı İnsanın Mülkiyetine
girer.
• Ancak, bugün İnsan Vücudundan Aynı
İnsana veya bir Başkasına nakledilmek
üzere Doku ve Organ alınmakta ve bunların
Hukuki Nitelendirilmesi bazı sorunlar
yaratmaktadır.
• Anayasa’nın 17. maddesi hükmü, Tıbbi
Zorunluluk ve Kanunda Yazılı Haller dışında,
Vücut Bütünlüğüne Dokunulmasında, Kişinin
Rızasını aramaktadır.
• MK m. 23 / III hükmüne göre, İnsan Kökenli
Biyolojik Maddelerin alınması, aşılanması ve nakli,
Yazılı Rıza üzerine mümkündür.
• Şüphesiz bu Rıza, Hukuka ve Ahlaka aykırı
olmadıkça geçerli olur (MK m. 23 / II).
• Ayrılacak Parça ile ilgili Taahhütler, MK m.
23 ve BK m. 26, 27 hükümleri çerçevesinde
geçerlidir.
• Bununla birlikte, bu tür Taahhütlerin yerine
getirilmesi talep edilemediği gibi, yerine
getirilmemesi durumunda, Maddi ve Manevi
Tazminat Davaları da açılamaz (MK m. 23 /
III).
Organ ve Doku Nakli Kanunu
• Ülkemizde, Organ ve Doku Nakli ile ilgili
olarak, Kanuni Düzenlemeler mevcuttur.
• 2238 sayılı Organ ve Doku Alınması,
Saklanması, Aşılanması ve Nakli Hakkında
Kanun, teşhis, tedavi ve bilimsel amaçlarla,
organ ve doku alınmasını, saklanmasını,
aşılanmasını ve naklini düzenlemektedir (m.1).
• Organ ve Doku Nakli Kanunu’nun 8.
maddesinde, Vericinin yaşamını mutlak surette
sona erdirecek veya tehlikeye sokacak olan
Organ veya Dokuların alınması yasaklanmıştır.
• Böylece, Canlı Kişiden Organ ve Doku
alınması, ancak Hayat için zorunlu olmayan,
verilmesi halinde Kişinin Yaşama Şansını ve
Yaşama Biçimini etkilemeyecek Organlar için
kabul edilmiştir.
• 2238 sayılı Organ ve Doku Alınması, Saklanması,
Aşılanması ve Nakli Hakkındaki Kanun’un 3. maddesinde
ise, bir bedel veya başkaca çıkar karşılığı Organ ve Doku
Alınması ve Satılması yasaklanmıştır.
• Yine, 5624 sayılı Kan ve Kan Ürünleri Kanunu’nun 3.
maddesinin (b) bendi uyarınca, Kan, kan bileşenleri ve
ürünlerinin temininde karşılıksız ve gönüllü bağış esastır.
• Ancak mali karşılık anlamına gelmeyecek şekilde Kan
Bağışçısını teşvik edici uygulamalar mümkündür.
• Bu düzenlemeler çerçevesinde, Vücuttan Ayrılan
Parçaların tekrar vericiye nakledilecek olması
durumunda, alınan Organ, Doku ya da Hücre ile
vücut arasındaki işlevsel birlik kesin olarak sona
ermemektedir.
• Bu bağlamda, söz konusu durum hakkında Eşya
Hukuku Kurallarının yanı sıra, Kişilik Hakkının
Korunmasına ilişkin kuralların da
uygulanabileceği ileri sürülmektedir.
• Eğer alınan Organ veya Doku veya
Hücre bir başkasına nakledilecek ise,
bu durumda, Vücuttan ayrıldıktan sonra
Eşya niteliğini taşıyan parça bir başkasına
nakledilmekle birlikte, Eşya niteliğini
kaybeder, Nakledilen Kişinin
Vücudunun bir parçası haline gelir.
• İnsan vücuduna sıkı sıkıya bağlı Emplante Diş,
Yapay Kaburga gibi Yapay Organlar için de,
Vücudun Kısımları için öngörülmüş İlkeler
geçerlidir.
• Buna karşılık, Takma Diş veya Peruk gibi Vücuda
Sıkı Sıkıya Bağlı Olmayan Yapay Organlar,
Bağımsız şey niteliğini taşıdıklarından, Ayni Hak
konusu yapılabilir.
• Örneğin, bir kimse, Mülkiyeti Saklı Tutma kaydıyla
bir Peruk satın alıp bunu kullanabilir.
• Bununla beraber, bu tür şeyler, Borçlu
için «lüzumlu eşya» niteliğinde olduğu
için, Borç bunların bedelinden
doğmadıkça (İİK m.82) bunlar
haczedilemez (İİK m. 82 / I/ 3).
Üremeye Yardımcı Tedavi Uygulamaları ve Üremeye
Yardımcı Tedavi Merkezleri Hakkında Yönetmelik

• Ülkemizde, anne adayının yumurtası ile kocanın


spermini çeşitli yöntemlerle döllenmeye daha elverişli
hale getirerek, gerektiğinde bunların vücut dışında
döllenmesini sağlayıp, gametlerin veya embriyonun
anne adayına transferini ifade eden ve modern tıpta bir
tıbbi tedavi yöntemi olarak kabul edilen uygulamaları
ve bu uygulamaların yapıldığı merkezleri düzenlemek
üzere, Üremeye Yardımcı Tedavi Uygulamaları ve
Üremeye Yardımcı Tedavi Merkezleri Hakkında
Yönetmelik çıkarılmıştır. (RG. 30. 09. 2014, s. 29135)
• Üremeye Yardımcı Tedavi Uygulamaları ve Üremeye
Yardımcı Tedavi Merkezleri Hakkında Yönetmelik, üremeye
yardımcı tedavi amacıyla evli çiftlerden alına yumurta ve
spermler ile elde edilen embriyoların başkalarında,
başkalarından alınanların da çocuk sahibi olmak isteyen
çiftlerde kullanılmasını, yine evli çiftlerden alınan yumurta ve
spermler ile elde edilen embriyoların satılmasını
yasaklamaktadır (Ek. 17, N. 4 ve 3).
• Bu durumda, hukuki anlamda hakimiyet kurulamayan
yumurta, sperm ve embriyo da eşya olarak nitelendirilemez.
• Öyleyse, Eşlerden alınan yumurta ve spermler
ile bunlardan elde edilen Embriyoların
Hukuki Anlamda Eşya sayılamayacağı
kabul edilmiştir.
• Eşlerin kendilerinden alınan yumurta, sperm
ve embriyo üzerinde sadece Kişilik Hakları
söz konusudur.
( Sirmen, Eşya H., 6. B., s. 9-10)
Cesedin Eşya Hukuku Bakımından
Durumu
• Bir Kimsenin kendi Cesedi üzerinde yapılacak
İşlemleri, Hukuka ve Ahlâka aykırı olmamak
şartıyla, Ölüme Bağlı bir Tasarrufla
belirlemesi mümkündür.
• Ancak, Kişilik ölümle sona erdiği için, Ceset
üzerinde Ölenin Kişilik Hakkının sürmesi
söz konusu değildir.
Cesedin Eşya Sayılıp Sayılamayacağı
Konusundaki Tartışmalar
• Fakat Cesedin eşya sayılıp
sayılamayacağı tartışmalıdır.
• Bu konuda Hakim, Ceset hakkındaki
baskın görüşler göz önünde tutulmak
suretiyle MK m. 1’de kendisine verilmiş
olan Hukuk Yaratma Yetkisini kullanır.
• Bir görüşe göre, Ceset tam anlamıyla Eşya sayılmaz; Ceset
üzerinde Ölen Kimsenin en yakın Aile Bireylerinin, bunlar yoksa
diğer Mirasçılarının Mülkiyet Benzeri bir Mutlak Hakkı vardır.
• Diğer bir görüş, Ölenin Yakınlarının Ceset üzerinde Kişilik
Hakkının bulunduğunu kabul eder.
• Son yıllarda ortaya atılan ve cesedi eşya olarak kabul eden
görüşe göre ise, ölenle birlikte Sahipsiz Mal niteliği kazanan
Cesedin Mülkiyeti, Mirasçılar tarafından Sahiplenme yoluyla
kazanılır.
(Sirmen, Eşya H., 6. B., s. 10- 11)
• Aynı şekilde, bir Üçüncü kişinin de bu yola Cesedin
Mülkiyetini Kazanması mümkündür.
• Ancak, Ceset üzerinde Mirasçıların Kişilik Hakkı
vardır; Cesedin Mülkiyeti bir Üçüncü Kişiye ait olsa
dahi, Mirasçıların Kişilik Hakkı, Mülkiyet
Hakkının önüne geçer.
• Bu bağlamda, Ceset üzerinde Mülkiyet Hakkına sahip
olan Üçüncü Kişiler, Mirasçıların Talimatına uymak
zorundadırlar.
(Sirmen, Eşya H., 6. B., s. 11)
• Eski devirlerden kalan ve artık duygusal bir bağlılığın
söz konusu olamayacağı, Mumyalanmış Cesetler ve
Cesetlerden elde edilmiş İskeletler ise, Eşya olarak
hiçbir sınırlamaya tabi olmaksızın Ayni Hak ve
Borçlandırıcı İşlem Konusu yapılabilir.
• Ölü doğmuş Çocuk, hiçbir zaman Kişilik
kazanmamış olduğu için, Cesetten farklıdır ve
aynen vücuttan ayrılmış parça gibi Eşya sayılır.
(Sirmen, Eşya H., 6. B., s. 11)
Hukuk Düzenince Sınırlanan Konular
• Hukuk Düzeni, bazı şeylerin Haklara Konu Olmasını
tamamen yasaklamamış olsa da, büyük ölçüde sınırlamış
olabilir.
• Gerçekten Kamu Malı olarak nitelenen şeyler, bu niteliği
sürdükçe, Özel Mülkiyete konu olamaz.
• Silah, Uyuşturucu Madde veya Zehir gibi bazı şeylerin de
Tedavülü sınırlanmıştır.
• Sınırlı olarak alışverişe konu olan bu şeyler, Eşya niteliği
taşırlar. Bununla birlikte, Hukuk Düzeninin edinimini
yasakladığı ölçüde, bunlar üzerinde Ayni Hak kurulması
mümkün değildir.
Eşyanın Çeşitleri
• Eşya, çeşitli özelliklerine göre ayrımlara tabi
tutulabilir.
• Eşya Hukuku bakımından temel ayrım, Taşınmaz
Eşya – Taşınır Eşya ayrımıdır.
• Medeni Kanun’un Dördüncü Kitabı olan Eşya
Hukuku Kitabının «Taşınmaz Mülkiyeti, Taşınır
Mülkiyeti» ve «Taşınmaz Rehni – Taşınır Rehni» ile
ilgili Planı da bunu doğrulamaktadır.
(Bu konuda ayrıntılı bilgi için bkz. Sirmen, Eşya H., 6. B., s.
11)
• Taşınmaz Eşya – Taşınır Eşya ayrımının esası,
Eşyanın bir yerden başka bir yere taşınıp
taşınamaması olgusuna dayanır.
• Genellikle, özünde bir değişiklik olmadan bir yerden
başka bir yere taşınabilen Eşya, Taşınır Eşya;
taşınamayan Eşya ise, Taşınmaz Eşyadır.
• Burada kısaca sözü edilen ayrım, ileride ayrıntılı
olarak incelenecektir.
• Bu ayrımın yanı sıra, birbirinden farklı çok sayıda
ayrım bulunmaktadır.
Eşya Çeşitlerine İlişkin Çeşitli Ayırımlar

*Eşya Çeşitlerine İlişkin Diğer Ayırımlar arasında, şunlar


sayılabilir:
• *Misli Eşya – Misli Olmayan Eşya ayrımı,
*Tüketilebilen Eşya – Tüketilemeyen Eşya ayrımı,
*Bölünebilen Eşya- Bölünemeyen Eşya ayrımı,
*Sahipli Eşya- Sahipsiz Eşya ayrımı,
*Kamu Malları – Özel Mallar ayrımı,
*Basit Eşya – Birleşik Eşya ayrımı,
*Eşya Birliği – Hak Birliği ayrımı,
*Asıl Şey – Eklenti

You might also like