You are on page 1of 41

KOMPOZİSYONDA ANLATIM ŞEKİLLERİ

Kompozisyonda duygu ve düşüncelerin, görünen ve


bilinenlerin, dilek ve isteklerin tek bir anlatım biçimiyle
anlatılmadığını görürüz. Yazılı ve sözlü kompozisyonlarda
anlatımlar değişik yollardan biri veya birkaçıyla yapılır.
Kompozisyonda en fazla başvurulan anlatım şekilleri şunlardır:
 
Açıklama (Açıklayıcı Anlatım)

Tartışma

Kanıtlama (Delil ve İspat Yoluyla Anlatım)

Hikâye Etme (Öyküleyici Anlatım)

Tasvir Etme (Tasvir Yoluyla Anlatım)(Betimleyici Anlatım)

Konuşmalı Anlatım

Özlü Anlatım

Manzum Anlatım

Mizahi Anlatım

Destansı (Epik) Anlatım

Nesnel Anlatım

Öznel anlatım
Açıklama (Açıklayıcı Anlatım)
Açıklama, herhangi bir şey hakkında okuyucuya ayrıntılı bilgi
vermek, bir şeyi öğretmek gerektiği zaman kullanılan bir anlatım
biçimidir. Öğretici nitelik taşıyan düşünce yazılarında daha çok bu
anlatım biçimi kullanılır. Yazarın amacı bilgiyi en kısa yoldan
okuyucuya anlatmak olduğundan, yazar sanatlı söyleyişlere, imalı
sözlere pek yer vermez. Açık, anlaşılır bir dil kullanır. Soyutluktan,
kişisellikten kaçınır. Tanımlarla, örneklerle konunun en iyi biçimde
anlaşılmasını sağlar.

Açıklama veya açıklayıcı anlatıma makale, deneme, fıkra,


eleştiri, biyografi,otobiyografi, gezi yazısı gibi öğretici metinlerde
başvurulur.
ÖRNEK:

“Teknik, bilimin kristalize olmuş halidir. Yani bilimin araç-


gereç ve makineye dönüşmüş halidir. İnsanoğlu onun sayesinde
ilkçağların karanlığından sıyrılmıştır. Kendine daha çok zaman
ayırıp kültürel yönden olgunlaşmıştır. Birbirini sevmeyi, barış
içinde bir arada yaşamayı öğrenmiştir.”

“Divan Edebiyatı, Arap ve Fars edebiyatının Türk


Edebiyatındaki uzantısıdır. Hem içerik hem de biçim yönünden
tam bir taklittir Divan Edebiyatı. İşlenen konulara doğru düzgün
bir konu eklenmemiştir. Biçim için de geçerlidir bu. Divan şairi,
bu açmazdan kurtulmak için söz oyunlarına başvurmuştur. Bu
nedenle Divan Edebiyatı bir marifet gösterme edebiyatıdır.”
Tartışma
Bu anlatım biçiminde öğretmeyle birlikte bir düşünce
veya inanışı değiştirme veya çürütme amacı vardır. Bu tür
anlatımda ya bir öneri getirilip ispatlanmak istenir veya karşı bir
düşünce ele alınıp çürütülmeye çalışılır. Açık oturum, panel,
forum, münazara, makale gibi türlerde tartışma biçimi daha çok
kullanılır.
ÖRNEK:  

“Türkçenin kurallarına uygun olarak dikkatle türetilen


güzel, yeni terimlere Türkçe yerine Öztürkçe diyerek bir ayrım
yapmak, hele hele bu terimlere uydurmaca demek büyük bir
hatadır. Kaldı ki diğer Türk budunları [halkları, toplulukları] ile
dil birliğimizi bozuyor diye, Türkçe terimlere karşı çıkanlar
herhalde çoğu kez yanılmışlardır. Çünkü o ‘yeni’ terimlerin bir
çoğuna ya da benzerine Kazak, Özbek gibi Türk lehçelerinde
rastladım.” (O. Sinanoğlu, Bye Bye Türkçe)
Kanıtlama (Delil ve İspat Yoluyla Anlatım)
Ortaya atılan herhangi bir konu, düşünce, görüş veya
yargının okuyucu veya dinleyiciye kanıtlama (ispatlama) yolu ile
anlatılması için uygulanan bir anlatım türüdür. Genellikle
makale, eleştiri, röportaj gibi yazılı; konferans, açık oturum,
münazara gibi sözlü anlatımlarda kullanılır.
• Öteden beri tartışılagelmiştir şiirin başka bir dile çevrilip
çevrilmeyeceği. Kendine özgü bir yapısı olduğundan zordur şiir
çevirmek. Anlamlamanın okur merkezli olması, bir dildeki ses ve
biçemin diğer dilde yakalanmasının çok zor olması, dillerin
sözcüklerinin her zaman birbirini karşılayamıyor olması şiir çevirisini
zorlaştıran etkenlerdir. Jean Cocteau, “Şiir öyle ayrı bir dildir ki başka
hiçbir dile çevrilemez hatta yazılmış göründüğü dile bile.” sözüyle bu
gerçeği ortaya koyuyor.

• Bu parçada yazar, “şiirin, yapısı gereği, çevirisinin zor olduğu”


düşüncesini ileri sürmüştür. Bunu inandırıcı kılmak için de kendisiyle
aynı doğrultuda düşünen Jean Cocteau adlı sanatçının sözünden
yararlanmış, yani onu tanık olarak göstermiştir.
Hikâye Etme (Öyküleyici Anlatım)

Öykü, başlı başına bir olayın anlatılmasıdır. Bu tarz anlatımda amaç,


okuru düşündürmekten çok, olay vasıtasıyla heyecanlandırmaktır. Bu tarz anlatım
biçimleri heyecan uyandırmaları bakımından ilgi çekerler.

Bu anlatım biçiminde okuyucu eylemin içine çekilir, serüvene ortak edilir.


Birbiriyle bağlantısı koparılmadan olayın oluşumunda zamanda geriye dönüşler,
ileriye sıçramalar yapılarak olaya duygusal bir ton katılır.Her eylemin belirli bir
zaman ve mekânda bir başlangıcı, gelişmesi ve sonu vardır. Öyküleyici anlatımda bu
sıra dikkate alınır.

Öyküleyici anlatım biçiminden her tür yazıda yararlanılabilir. Bilgilendirme


amacıyla veya açıklama ve tartışmalarda anlatılanları desteklemek için veya kanıt
göstermek için araya fıkra, kısa bir anı, kurgulanmış bir olay sokuşturulabilir. Bu tarz
öyküler yazıyı canlı ve etkili kılar ve metin içinde yardımcı unsur olarak kullanılır.
ÖRNEK:

Yatağın altında yeşil, tahtadan bir sandık duruyordu. Onu


açtım. Az daha sevincimden haykıracaktım. Annemin bir hafta
önce İstanbul'dan gönderdiği hediyeler içinde çıkan kaşağı pırıl
pırıl parlıyordu. Hemen kaptım. Tosun'un yanına koştum. Karnına
sürtmek istedim. Rahat durmuyordu. Galiba acıtıyor, dedim.
Gümüş gibi parlayan bu güzel kaşağının dişlerine baktım. Çok
keskin çok sivriydi. Biraz köreltmek için duvarın taşlarına
sürtmeye başladım. Dişleri bozulunca, tekrar denedim. Atların
hiçbiri durmuyordu. Kızdım. On adım ilerideki çeşmeye koştum…
Tasvir Etme (Tasvir Yoluyla Anlatım)(Betimleyici
Anlatım)
Tasvir, herhangi bir varlığın rengini, kokusunu, tadını,
görünüşünü özelliklerini anlatma ve canlandırma demektir. Yani
tasvir, sözle resim yapma sanatıdır. Varlıkları okuyucunun
gözünde canlandırmak istediğimizde tasvir anlatımını seçeriz. Bu
bakımdan başlı başına bir anlatım yolu olmaktan çok, hikâye
etme veya açıklama yolu ile kaleme alınan eserlerde bir bölüm
oluşturur.
ÖRNEK:

“Eski bir taş köprü geçildikten sonra fakir mahallelere giriliyor


ve sefalet, bütün dehşeti ve çirkinliğiyle başlıyordu. Ortalarından akan
çirkin sularında yarı çıplak çocuklarla çamurdan köpekler, eğri büğrü
sokaklar… Tezekten, çamurdan yapılmış yarı yarıya toprağa
gömülmüş penceresiz kulübeler…”
“Çoban Mehmet ile evlenecek olan Zehra, insanın rüyasına
girse korkutacak kadar acayip bir mahlûk, bir nevi delidir. Kına
renginde çalı gibi sert, karmakarışık saçları, balmumu gibi renksiz
yüzünde yine o renkte çilleri, daracık alnı ile bir hizada korkunç gözleri
vardır.” 
(Reşat Nuri Güntekin , Çalıkuşu)
Konuşmalı Anlatım

İki veya daha fazla kimsenin, bir konu üzerinde, karşılıklı


konuşturulmasına, konuşmalı anlatım denir. Başta tiyatro eserleri
olmak üzere, roman, hikâye, mülakat, röportaj, sohbet, açık
oturum türlerinde bu anlatım biçimine çok sık rastlanır.
ÖRNEK:

Tekrar sordu:
- Söyle yavrum, o roman ne diyor?
Genç kız büyük gözlerini kaldırdı. Kitabı dizlerine indirdi. Nazik bir şive
ile“Büyükanneciğim, Fransızca bir roman iste…” dedi. Lakin büyük nine merak ediyordu,
mutlaka anlamak istiyordu:
- Adı ne?
- Desenchant…
- Ne demek?
- Sevinçten, saadetten mahrum kadınlar demek.
- Onlar kimmiş?
- Biz… Türk kadınları…
(Ömer Seyfettin, Bahar ve Kelebekler)
Özlü Anlatım
Eskiden îcâz adını verdikleri özlü anlatım, az sözle çok
anlam ifade etmektir. Bütün atasözleri, vecizeler (özdeyişler),
vecize niteliğindeki manzum parçalar özlü anlatımla meydana
getirilir. Özlü anlatım okuyucu ve dinleyici üzerinde, çabuk ve
kesin etki bırakır.

 
ÖRNEK:

Vakit nakittir.
İşleyen demir ışıldar.
Damlaya damlaya göl olur.
Halk içinde muteber bir nesne yok devlet gibi
Olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi (Kanuni)
Hayatta en hakiki mürşit ilimdir. (Atatürk)
 
 
Manzum Anlatım
Bir kompozisyonda ele alınan konunun, ölçülü, kafiyeli
veya serbest mısralarla anlatımına manzum anlatım denir.
Bütün şiirler bu anlatım biçimi ile yazılır. Ayrıca tiyatro, hikâye,
destanlar ve masal türlerinde de manzum anlatım biçiminin
kullanıldığı sık sık görülür.
ÖRNEK:
KÜFE
Beş on gün oldu ki, mu'tâda inkıyâd ile ben
Sabahleyin çıkıvermiştim evden erkenden.
Bizim mahalle de İstanbul'un kenârı demek:
Sokaklarında gezilmez ki yüzme bilmiyerek!
Adım başında derin bir buhayre dalgalanır,
Sular karardı mı, artık gelen gelir dayanır.
Bir elde olmalı kandil, bir elde iskandil,
Selâmetin yolu insan için bu, başka değil!
Elimde bir koca değnek, onunla yoklayarak,
Önüm adaysa basıp, yok, denizse atlayarak,
- Ayakta durmaya elbirliğiyle gayret eden,
Lisân-ı hâl ile amma rükûa niyyet eden -
(Mehmet Akif Ersoy) 
Mizahi Anlatım

Hayatın güldürücü yönünün ortaya çıkarıldığı metinlerde


kullanılan anlatım türüdür. Mizahi anlatım tiyatro, roman, hikaye,
şiir, köşe yazısı metinlerinde; fıkra ve karikatürlerde kullanılır.

Mizahi anlatımda güldürü öğesi, ses hareket, konuşma ve görünüş


taklitleriyle sağlanır. En kaba şakadan en ince espriye kadar bütün
mizah örnekleri, birbiri ile uyum içindeki olaylar arasındaki
çelişkinin birdenbire ortaya çıkarılmasına dayanır. Mizahın
olduğu yerde normal olandan sapma ve bu durumun abartılması
söz konusudur.
ÖRNEK:

İmparatorluk dönemi şairlerinin en esprililerinden bir olan şair Haşmet’in


kendine göre aptalca işler yapanların adını kaydettiği gizli bir defteri varmış. Kim
ahmakça, akılsızca bir iş yapsa adını oraya işlermiş. Haşmet’in böyle bir defter
tuttuğundan haberdar olan padişah III. Mustafa bir yolunu bulup bu defteri elde etmiş.
Padişah zevk ve merakla defteri karıştırırken aptalca işler yapanların içinde kendi adına
rastlamış. Hemen şair Haşmet’i huzuruna çağırıp:

-Bu ne küstahlık! Sen nasıl oluyor da benim adımı aptallar listesine kaydediyorsun?

- Efendimiz sakin olunuz, izah edeyim. Siz geçenlerde baş seyise yüklü bir para vererek
cins bir Arap atı almaya gönderdiniz. O kadar parayla Arabistan’a gönderilen kimse artık
geri döner mi?

- Peki, ya ger dönerse?

-Kolayı var efendimiz, sizin adınızı siler onunkini yazarız…


Destansı (Epik ) Anlatım

Tarihi olayların ve kişilerin olağanüstü boyutlar içinde


anlatıldığı metinlerde görülen anlatım türüdür. Destansı
anlatımda konu ne olursa olsun konunun önemi ve büyüklüğü
abartılarak vurgulanır. Olağanüstü öğelere yer verilmesi de
destansı anlatımın tipik özelliğidir.

Destansı anlatımın görüldüğü en tipik metinler


destanlarıdır; ancak bu anlatımdan şiir, roman, hikaye, tiyatro
gibi metinlerde de yararlanılabilir.
Çanakkale Şehitlerine
Şu Boğaz harbi nedir? Var mı ki dünyâda eşi? 
En kesif orduların yükleniyor dördü beşi. 
-Tepeden yol bularak geçmek için Marmara'ya- 
Kaç donanmayla sarılmış ufacık bir karaya. 
Ne hayâsızca tehaşşüd ki ufuklar kapalı! 
Nerde-gösterdiği vahşetle 'bu: bir Avrupalı' 
Dedirir-Yırtıcı, his yoksulu, sırtlan kümesi, 
Varsa gelmiş, açılıp mahbesi, yâhud kafesi! 
Eski Dünyâ, yeni Dünyâ, bütün akvâm-ı beşer, 
Kaynıyor kum gibi, mahşer mi, hakikat mahşer. 
Yedi iklimi cihânın duruyor karşında, 
Avusturalya'yla beraber bakıyorsun: Kanada! 
Çehreler başka, lisanlar, deriler rengârenk: 
Sâde bir hâdise var ortada: Vahşetler denk. 
Kimi Hindû, kimi yamyam, kimi bilmem ne belâ... 
Hani, tâuna da züldür bu rezil istilâ! 
Ah o yirminci asır yok mu, o mahlûk-i asil, 
Ne kadar gözdesi mevcûd ise hakkıyle, sefil, 
Kustu Mehmedciğin aylarca durup karşısına; 
Döktü karnındaki esrârı hayâsızcasına. 
Maske yırtılmasa hâlâ bize âfetti o yüz... 
Medeniyyet denilen kahbe, hakikat, yüzsüz. 
Sonra mel'undaki tahribe müvekkel esbâb, 
Öyle müdhiş ki: Eder her biri bir mülkü harâb.
Mehmet Akif Ersoy
Nesnel (Objektif) Anlatım
 
Gerçekliği kanıtlanabilir, bilimsel, ölçülebilir, herkese göre aynı olan; göreceli olmayan;
kişilerin duygularına dayanmayan anlatım nesnel anlatımdır. 
Nesnel anlatımda ölçülebilir, kanıtlanabilir ve yorumlara meydan vermeyen bir anlatım
vardır. Nesnel anlatımda "bence" ve "bana göre"ye yer yoktur:

Yahya Kemal 20. yüzyılda yaşamış bir edebiyatçıdır.


İstanbul Türkiye'nin en büyük şehridir.

Nesnel anlatım sorularında her zaman “aşağıdakilerin hangisinde nesnellik vardır?” gibi
soru kökleri olmayabilir. Kimi zaman da “aşağıdakilerden hangisi söyleyenin kişisel düşüncelerini
içermemektedir?” veya “yukarıdaki cümlelerin hangilerinde düşünce eksiksiz ve belirli bir kesinlikle
anlatılmıştır?” gibi sorular nesnelliğe aittir.
 
ÖRNEK:
 
Kitaptaki ilk öykünün konusu köy yaşamıdır.

Oyundaki olaylar bir çiftlikte geçiyor.

Yazar, bu romanından sonra peş peşe altı oyun yazdı.

Romanın sonunda kahramanların hiçbiri umduğunu bulamıyor.

Bu, sanatçının en son çıkan şiir kitabıdır.

Öyküdeki kişilerin dördü kadın, üçü erkektir. 

Romanda anlatılanlar Kurtuluş Savaşı yıllarında geçiyor. 

Oyundaki olaylar, üç bin kişilik bir kasabada, bir çiftlikte geçiyor.


Öznel (İzafî, sübjektif, göreli, göreceli) Anlatım

Öznel ifadeler, doğruluğu ve yanlışlığı kişilere göre


değişebilen, kanıtlanamayan, tartışmalı, öznel, ölçülemeyen,
duygulara bağlı, yorumlanabilir, bilimsel olmayan yargılardır. 

Bu tür cümlelerde izlenimler, yorumlar, duygular, beğeniler


ve kişisel görüşler anlatılır.

Yahya Kemal, 20. yüzyılın en başarılı şairidir.


İstanbul Türkiye'nin en güzel şehridir.
Hikâyeciliğimizdeki en başarılı dönem o yıllardı.
 
Öznel cümleleri varsayım, yorumlama, yakınma, eleştiri ya da beğeni içeren

cümleler gibi gruplara ayırmak mümkündür.

a. Varsayım 

Bir olayın gerçek olup olmadığını bilmeden gerçek saymaya varsayım

denir .Kimi cümleler gerçekte olmadığı hâlde varmış gibi kabul edilen durumları

anlatabilir. Bu tür cümlelere varsayım cümleleri denir. Varsayım anlamı “diyelim

(ki), farz edelim (ki), tut ki, tutalım (ki), kabul edelim (ki)” gibi sözcüklerle sağlanır.

Diyelim ki cüzdanını kaybettin..

Farz edelim okulu bıraktın, ne yapacaksın?

Böyle olduğunu kabul edelim, gururuna yedirebilecek misin?


b. Yorumlama
Söyleyenin bir konu ile ilgili düşüncelerine, sözlerine kendi duygu ve
görüşlerini kattığı anlatıma yoruma dayalı anlatım denir. Yorumlar kişinin kendi
beğenisini, kendi görüşünü anlattığından özneldir, kişiye özeldir.
Bu tür cümlelerde gizli veya hayali şeylerden anlam çıkarma söz
konusudur.
Son günlerde hiç konuşmuyor, sanki bana gücenmiş.
Kimse beni dinlemiyor, sanki herkes bana cephe almış.
Evimin balkonundan bakınca Boğaz'ın muhteşem güzelliği beni mest
ediyor.
Sanatçı, kişisel konuların yanında toplumsal konulara da yer
vermelidir.
c. Yakınma
Bu tür cümleler insanı pişman edecek şekilde sonuçlanmış olaylardan
şikayeti dile getirir. "keşke, bari, hiç değilse, hiç olmazsa" gibi sözcüklerle ve "ki"
bağlacıyla kurulan cümlelerdir.

Keşke o gün evden çıkmasaydık.


Hiç olmazsa son sınavdan iyi not alsaydın.

d. Şaşırma
Beklenmedik olaylar ve durumlar karşısında şaşkınlığın dile getirilmesidir. Şaşırma
anlamı soru ekiyle de sağlanabilir:

Biraz sonra bir batağın içine dalmayayım mı?


Bizim Ali orada da karşımıza çıkmasın mı?
e. Tahmin
Bir kişinin sonucunu bilmediği bir olay ya da durum ile ilgili nasıl sonuçlanacağına dair
kendi görüşünü bildirmeye tahmin denir.
Bizim oralara bahar gelmiştir artık.

f. Öneri
Herhangi bir şeyde görülen eksikliğin nasıl giderilebileceğini bildiren cümlelere öneri
denir.
Kitabın sonuna yararlanılan kaynaklar eklenirse, okuyucuya daha yararlı olur.

h. Olasılık (İhtimal)
Bir olay veya durumla ilgili kesin olmayan ifadelerin kullanıldığı cümlelere olasılık
(ihtimal) cümleleri denir.

Araba çalışmıyor, benzini bitmiş olabilir.


Ferit bugün işe gelmedi herhalde hastalandı.
ÖRNEK SORULAR
1. O ne müdhiş tipidir: Savrulur enkaaz-ı beşer.
Kafa, göz, gövde, bacak, kol, çene, parmak, el, ayak,
Boşanır sırtlara vâdilere, sağnak sağnak.
Saçıyor zırha bürünmüş de o nâmerd eller,
Yıldırım yaylımı tûfanlar, alevden seller.
Veriyor yangını, durmuş da açık sinelere,
Sürü halinde gezerken sayısız teyyâre.
Top tüfekten daha sık, gülle yağan mermiler.
Kahraman orduyu seyret ki bu tehdide güler!
Yukarıdaki metin parçasının anlatımıyla ilgili aşağıdakilerden hangisi
söylenemez?
A) Tarihi bir olay birinci kişi ağzından öykülenmiştir
B) Kahramanlık duygusu dile getirilmiştir.
C) Abartılı bir söyleyiş vardır.
D) Ölçü ve uyaktan yararlanılmıştır.
E) Savaşın dehşeti betimlenerek anlatılmıştır.
2. Öz Türkçe ulusun birbiriyle anlaşmasının sesidir. Kara budunun
bize söyleyeceği bizim ona söyleyeceklerimiz var. Ulus işlerini yüklenmiş
olanlar ulusa anlaşılır bir dille düşünüp söylemezlerse ulusalcılık bir kuru
sözden başka ne olabilir? 
Yukarıdaki parçanın anlatımında aşağıdakilerden hangilerine
başvurulmuştur? 
A) Tanık gösterme - Tanımlama 
B) Tanımlama - Örneklendirme
C) Betimleme - Tartışma 
D) Açıklama - Öyküleme 
E) Tanımlama-Tartışma 
3. Trenin hareketine pek az bir vakit kalmıştı. Odacı süklüm püklüm
haliyle, fakat oltasına balık dokunduğunu hisseden balıkçının sakin ve
emniyetli duruşuyla bekliyordu. Ani bir hareketle odacının eline bir on liralık
uzattı. Teşekkür etmeğe bile vakit bulamadan gişelerin bulunduğu yere doğru
koşarak uzaklaştı.
 
Yukarıdaki parçanın anlatımında aşağıdakilerden hangisine
başvurulmuştur?    
 
A) Öyküleme – Karşılaştırma 
B) Açıklama – Betimleme 
C) Açıklama – Tartışma 
D) Betimleme–Öyküleme    
E) Tanımlama – Betimleme
4. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde öznel bir değerlendirme yoktur?

A) Adı, Pers dilinde “güzel atlar ülkesi” anlamına gelen Kapadokya,


İpek Yolu’nun da önemli kavşaklarından biridir.
B) Kapadokya’da bir başka güzel olan bahar mevsimi, bölgeyi ziyaret
etmek için en ideal zaman dilimidir.
C) Masalsı görünümlerinin etkisiyle “peribacaları” olarak adlandırılan
oluşumların arasında bereketli vadiler bulunur.
D) Kapadokya’da ev yapımında kullanılan ve yerinden ilk çıkarıldığında
şekillendirilebilen kayalar soğukla temas edince katılaşır
E) Kapadokya üzerinde zarifçe süzülen balonlara binenler, bölgenin
turizm açısından ne kadar zengin olduğunu görürler.
 
 
 
5. Aşağıdaki cümlelerin hangisi "kişiden kişiye değişebilen bir
yargı" içermektedir?

A) Türkiye'nin en kalabalık kenti İstanbul'dur.


B) Anadolu, çeşitli uygarlıkların izlerini taşır.
C) Kışın, doğu bölgelerimizde kar yüzünden bazı köylere
ulaşılamıyor.
D) Yurdumuz, doğal güzellikleri ile dünyanın en ilginç ülkesidir
E) Bu bölgede kış ayları ılık ve yağışlı geçer.
6. "Bu köşedeki yazıları okuyup bitirdiğinizde, "Yazar ne demek
istiyor?" diye, sormadan edemiyor insan. Oysa, bu tür yazılarda
aranan ilk özellik, böyle bir soruyu sordurmamak olmalıdır.
Okuyucu, bulanık ifadelerle yorulmamalı, anlatılmak isteneni
kolayca kavramalıdır." diyen bir eleştirmenin sözünü ettiği
yazılarda bulduğu eksiklik nedir?

A) akıcılık
B) sadelik
C)açıklık
D) özgünlük
E) doğallık
 
7. Yazarın bu son yapıtı, buzdağı gibi; asıl önemi, göründüğünden
daha derinde olmasında yatıyor. Beklenmedik bir anda çarpıyor
insanı, insanın düşüncesini tuzla buz ediyor.
Bu parçada sözü edilen yapıtta, aşağıdaki niteliklerden
hangisi olmayabilir?

A) düşündürücülük
B) derinlik
C) yoğunluk
D)nesnellik
E) etkileyicilik
8. Öznel yargılar, bilimin gerçeğine değil; kişinin beğenisine,
duygularına dayanan yargılardır. "En güzel renk mavidir." derseniz
öznel bir yargı olur. Nesnel yargılar ise kişisel duygulara, beğenilere
değil; nesnenin gerçeğine dayanır. Herkese göre aynıdır. Yanlış ya da
doğru olduğu kanıtlanabilir.
Bu parçada düşünceyi geliştirmek için daha çok
aşağıdakilerden hangisine başvurulmuştur?
A) Tanık göstermeye
B) Örneklemeye
C)Karşılaştırmaya
D) Tanımlamaya
E) İlişki kurmaya
9. Hoşlandığım bir kitap oldu mu ondan söz ederim. Ayrıca,
başkalarına da onu iletmek isterim. Bunu yaparken bir iletiye
bağlanmadığım gibi, yargılarımın kesin ve şaşmaz olduğunu da
ileri sürmem.
Kendisinden böyle söz eden bir eleştirmenin en belirgin
niteliği, aşağıdakilerden hangisidir?

A)Nesnellik
B)Yüzeysellik.
C)Öznellik,
D)Tutarlılık.
E)Doğallık.
10. (I) Sofraya taze fasulye, jöleli soğuk pirzola,
armut hoşafı ve pilav kondu.(II) İçecek olarak
da çayla süt vardı. (III) Evin beyi bana servis yaptı,
biraz da çene çaldı benimle. (IV) Julie'nin ağzından
pek söz çıkmıyordu; o, arada bir kuşkuyla bana
bakıyordu. (V) Buraya gelişimin ger­çek nedenini
sanki halimden çıkarmak istiyor gibiydi.

Yukarıda numaralanmış cümlelerin
hangisinde "dokunma ve görme" duyularına yer
ve­rilmiştir?
A) I           B)ll.          C)lll.         D) IV.        E) V.
KAYNAKÇA:
AKSARAYLI İsmail (2007), Türk Dili, Manisa: Emek Matbaacılık.
AKTAŞ Şerif, GÜNDÜZ Osman (2005), Yazılı ve Sözlü Anlatım Kompozisyon Sanatı,
Ankara: Akçağ Yayınları.
DİLEKCAN Fahri, İNAL Polat (2010), Dil ve Anlatım, Ankara: Esen Yayınları.
EMİROSMANOĞLU Ali(2006), Üniversiteler İçin Türk Dili, Manisa: Emek Matbaacılık.
GÜLENSOY Tuncer, Türkçe El Kitabı, Ankara: Akçağ Yayınları.
KARASOY Yakup, vd. (2001), Üniversiteler İçin Türk Dili ve Kompozisyon Bilgileri, Konya:
Selçuk Üniversitesi Yaşatma ve Geliştirme Vakfı Yayınları.

You might also like