You are on page 1of 71

ATEİZM

ve
DAYANAKLARI
1
ATEİZM
ÇEŞİTLERİ

2
MUTLAK ATEİZM

 Tanrı’yı reddetmekten öte, zihinde Tanrı fikrine


sahip olmamak demektir.
 Bu anlayışa göre insan doğuştan Tanrı kavramına
sahip olmadığı için reddedecek bir şeyi de
bulunmamaktadır.
 Bu tür bir ateizm mutlak ateizm olarak
tanımlanmış ve taraftarlarına da mutlak ateist
denmiştir. 3
 Bu anlayışı savunanların arasında
Baron D’Holbach (1723-1789) ve
Charles Bradlaugh gibi düşünürler bulunmaktadır.

4
 İnsanların doğuştan inançsız oldukları iddiası yalanlanmış ve
bazıları inkâr etse dahi hemen hemen bütün insanların
zihin ve gönlünde bir yaratıcı fikrinin bulunduğu
belirtilmiştir.
 Mutlu ve sağlıklı günlerinde Tanrı’yı inkâr eden ateistin
sıkıntılı zamanlarında ona sığınması mutlak ateizmin
imkânsızlığına bir örnek olarak ileri sürülmüştür.

5
FIKRA

 ATEİST: BANA SİZDEN HİÇ BAHSETMEMİŞLERDİ...

TANRI: KİTAP GÖNDERDİK O KADAR Dİ Mİ AMA?

ATEİST: VALLA ŞEYTANA UYDUM...

TANRI: NİYE, ONUN KİTABI PROMOSYONLU MUYDU? 

6
Teorik Ateizm(Pozitif Ateizm)

 Ateizm birinci yaklaşımdan biraz farklı olarak


"Tanrı'nın varlığını reddetmek» şeklinde de
tanımlanmıştır.
 Aslında ateizm denilince akla bu tanım
gelmektedir.
 Felsefede önemli olan ve Tanrı inancına dair
eleştiriler yönelten ateizm biçimi de budur.
7
 Yani düşünerek tartışarak zihnî bir çabayla
Tanrı’nın varlığını reddetmek ve ilgili iddiaları
çürütmeye çalışmaktır.
 Teorik ateizm de denen bu anlayış
doğrultusunda dindarların iddiaları ve Tanrı'nın
varlığı lehinde getirdikleri kanıtlar eleştiri
konusu olmuş, bu süreçte Tanrı'nın varlığını
çürütmeye yönelik karşı tezler ileri sürülmüştür.
8
 Teorik ateizmde Tanrı'nın varlığı inkâr
edilmekle kalınmamış, bu kavramla ilgili
olarak gündeme gelen mûcize, vahiy,
peygamberlik, kutsal kitap, ölümsüzlük ve
âhiret hayatı gibi inançlar da eleştirilmiş ve
reddedilmiştir.

9
 Bu tür bir ateizmde sadece teistik Tanrı
kavramı hedef alınmamış, bunun yanı sıra
mistik, mitolojik, aşkın veya antropomorfik
anlayışlarla, panteizm ve deizm gibi, bir
şekilde Tanrı inancına yer veren diğer
ekoller de reddedilmiştir.
10
Pratik ateizm(Negatif Ateizm)

 «Sanki Tanrı yokmuş gibi yaşamak« veya


"Tanrı'yı günlük yaşama sokmamak"
biçiminde tanımlanmıştır.
 Buna da pratik ateizm adı verilmiştir.

11
 Kişi daha ziyade günlük yaşamındaki tavır ve
davranışlarıyla, hayat tarzı, ilke ve alışkanlıklarıyla,
Tanrı'sız bir dünya ve Tanrı'sız bir yaşam kurmayı
istemektedir.
 Bunun yanında Tanrı’yla alâkalı olarak en ufak bir
şey düşünmemekte, kendini dinden, ibadetlerden
ve bunlarla ilgili törenlerden de uzak tutmaya
çalışmaktadır. 12
 Pratik ateistler aktif ve pasif olmak üzere
kendi aralarında ikiye ayrılmışlardır.
 Pasif olanlar Tanrı’nın varlığını reddetmekle
birlikte, dinî inançlarla veya dindarlarla bir
problemi bulunmayan, buna karşın kendi
dünyalarında yaşayan ve içlerine kapanan
kişilerdir.
13
 Aktif olanlar ise gerek zihinlerinde ve gerekse günlük
yaşantılarında Tanrı inancını reddeden bunun yanında
çevresinde Tanrı’yı hatırlatan her türlü fikir, sembol ve
davranışa karşı savaş açan kişilerdir.
 Bu tür ateistler dindarlarla da her zaman mücadele
etmeyi ve insanları dinsizleştirmeyi kendilerine amaç
edinmişlerdir.
 Bu yüzden bu kişilere bazan militan ya da eylemci
ateistler de denmektedir. 14
 Felsefede ki temsilcileri arasında L. A.
Feuerbach (1804-1872), F. Nietzsche (1844-
1900), S. Freud (1856-1940) ve K. Marx (1818-
1883) gibi ünlü düşünürlerde bulunmaktadır.

15
 Pratik olarak bir insanın inançsız olması ya da dinsiz
yaşamaya çalışması oldukça zordur.
 Ancak yüzyılımızda ateizm bir inanç problemi olmaktan
çıkarılmış, yıkıcı ve ahlâk dışı ideolojilerin aleti haline
getirilmiştir.
 Yani bir anlamda insanlar kendilerini ya da bir başkasını,
içiboş birtakım ilkeler uğruna dinsiz yaşamaya ya da moral
değerleri terketmeye zorlamıştır. Böylelikle pratik ateizmin
yaşama geçirilmesine imkân ve zemin hazırlanmıştır.
16
 Dolayısıyla pratik ateizm bir zorlamanın ve bir
ideolojinin ürünü olarak ortaya çıkmıştır.
 Bu zorlamanın arkasında kilisenin ve insan sevgisinden
uzak olan bazı din anlayışlarının insanlar üzerindeki
akıl almaz dayatmaları bulunsa da sonuç itibariyle
kendileri daha büyük bir yanlışa düşmüş ve insan
doğasına aykırı gelen davranışlar sergilemişlerdir.

17
 Bu tür bir ateizme kapılan insanların büyük çoğunluğu
yalnız kaldıklarında ya da bir şekilde yıkıcı ideolojilerin
etkisinden kurtulduklarında daha sakin ve mantıklı
düşünmeye başlamışlardır.
 Vicdanlarından gelen sese kulak vererek bazı anlamsız
saplantılara ve kaçışlara son vermişlerdir. Hayata farklı
bir şekilde bakmaya başlamış, evreni, yaşamı, doğayı ve
canlılar dünyasını bir başka gözle seyretmeye
koyulmuşlardır. 18
FIKRA

Ateist: sen tanrıymışsın... 

Tanrı: evet öyleyimdir...

Ateist: ee aa oo şeeyy...Fakat nietzsche der kii...

Tanrı: geç içerde onunla yüz yüze tartış istersen; 

sıcak sıcak..

19
İlgisizlerin ateizmi

 Bir kısım düşünürler Tanrı'nın varlığını veya


yokluğunu tartışma konusu yapmadan bu
konulara uzak durmayı tercih etmiştir.
 Her iki hususun da eşit derecede anlamsız
bir iş olduğunu öne sürerek konuya ilgisiz
kalmayı yeğlemişlerdir.

20
 Bu tür ateistlere göre insan, sadece var olanla
yetinmeli görünen âlemin ötesine ilgi
duymamalıdır.
Dolayısıyla dünyanın ötesindeki herhangi bir
varlık hakkında olumlu ya da olumsuz bir
yargıda bulunmaya ya da konuşmaya çalışmak
anlamsız bir iş yapmak olacaktır.
21
 Agnostik tavır:
 Tanrı’nın varlığını iddia edenler de yokluğunu
kanıtlamaya çalışanlar da yanılgıya düşmüşlerdir.
 Çünkü her ikisi de fizikî âlemin dışına ait
tartışmalara girmiş ve boş şeyler konuşmuşlardır.
 Bu düşüncede olanlar kendilerini klasik anlamda
ateist olarak adlandırmaktan da kaçınmışlardır.
22
 Ancak kendilerini ateist olarak görmemelerine rağmen
bu kişilerin teist olduğunu söylemek de zordur.
Dolayısıyla Tanrı’nın varlığına ilgisiz kalmaları bir
anlamda onu reddetmek gibi olacaktır. Çünkü onu kabul
edilecek ya da inanılacak bir varlık olarak
görmemektedirler.
 Yüzyılımızın ilk yarısında özellikle Avrupa’da çok etkili
olan mantıkçı pozitivizm ekolü bu tür bir anlayışın
güçlenmesinde büyük rol oynamıştır.
23
FIKRA

Temel ateistmiş. Bir gün ormanda gezerken etrafına bakınmış ve "Herşey ne


kadar tesadüf eseri oluşmuş" diye düşünürken birden arkasından gelen sesle
irkilmiş.
Arkasına dönüp baktığında büyük bir ayinin kendisine hızla yaklaşmakta
olduğunu görmüş.
Temel koşmuş ayı kovalamış. En sonunda Temel bir ağaç kütüğüne takılarak yere
düşmüş.
Ayı da Temel'in üstüne atlamış. Tam pençesini Temel'e vuracakken Temel
haykırmış :
-"Tanrıııııııııımmm!"
Bir anda herşey durmuş. Dünya dönmemiş, ayı donup kalmış, dere akmaz olmuş.
Temel aptallaşmış bir şekilde ne olduğunu anlamaya çalışırken gökten bir ışık
hüzmesi Temel'e doğru yaklaşmış ve ışıktan bir gelmiş:
-"Bugüne kadar beni hep inkar ettin. simdi sıkışınca beni çağırıp yardım
istiyorsun. simdi söyle bana bugüne kadar
24
beni inkar edene ben simdi nasıl
yardım edeyim."
Temel iyice aptallaşmış bir şekilde:
-"Tamam seni bugüne kadar hep inkar ettim. simdi de senden yardım
istemem anlamsız. Ama en azından su ayıyı imana getirebilirsin" demiş.
Ses "Peki" dedikten sonra ışık hüzmesi kaybolmuş.
Herşey normale dönmüş. Dünya dönmeye başlamış, dere akmış, ayı da
elini indirmiş.
Temel tam "yırttık" diye düşünürken ayı iki elini de havaya kaldırarak
ve söyle demiş:

-"Ey Allah‘ım senin rızkınla orucumu açıyorum. Hamdolsun verdiğin


nimetlere. Amin"

25
İdeolojik (Materyalist) Ateizm

 Özünde felsefî bir problem olan ateizm bazen


de ideolojik bir ilke olarak savunulmuş ve politik
bir kabul haline gelmiştir.
 Özellikle Karl Marx, F. Engels (1820-1895) ve V. I.
Lenin’in(1870-1924) görüşlerinden hareketle
kurulan sosyalist yönetimlerde ateizm komünist
partilerin propaganda aracı olarak kullanılmıştır.
26
 Eski Sovyetler Birliği’nde ve hâlâ bazı
ülkelerde ateizm Marxist ve Leninist dünya
görüşünün ayrılmaz bir parçası olarak
görülmüş ve “ilmi ateizm” adıyla takdim
edilmiştir.

27
 Materyalizmin mutlak doğru olarak kabul edildiği komünizmle
yönetilen ülkelerde ateizmin bilimsel (materyalist) temellere
dayandığı söylenmiş, dinin de toplumsal (içtimaî) bir hadise olarak
görüldüğü ifade edilmiştir.
 Bu yönüyle de ilmî ateizm kendini Batı'daki (felsefî) ateizmden
ayrı görmüş, onları (yani Marxist ve materyalist olmayanları)
burjuva ateizmi diye nitelemiş, kavramlarını ve üslûbunu
eleştirmiştir.
 Bu çerçevede toplumdaki bütün dinî inançlar, kurumlar, ibadetler,
törenler, alışkanlıklar, âdet ve gelenekler şiddetle reddedilmiş ve
yasaklanmıştır. 28
 ilmî ateizm, dini içeriden değilde dışarıdan
yıkmaya çalışmış ve bunu yaparken de onu
birtakım kalıplara sokarak indirgemeci
yaklaşımlarla izaha kalkmış ve ideolojik bir
tavır içerisinde karalamıştır.
 Dolayısıyla bilim ve felsefe adına ideolojik ve
politik amaçlar hedeflenmiştir.
29
 Kısaca inançsızlık ya da tanrıtanımazlık olarak ifade edilen
ateizm, bazen zihinde Tanrı fikrinin bulunmaması (mutlak
ateizm), bazan Tanrı’nın varlığının bilinçli bir biçimde
reddedilmesi (teorik ateizm), bazan Tanrı yokmuş gibi yaşam
sürülmesi (pratik ateizm), bazen Tanrı’nın varlığı
tartışmalarına ilgisiz kalınması (ilgisizlerin ateizmi), bazan da
ideolojik(materyalist) bir kabul biçiminde (ilmî ateizm) ortaya
çıkmıştır.

30
 ARTIK TANRI ÖLDÜ...

İMZA
NİETZSCHE

31

ARTIK NİETZSCHE ÖLDÜ..

İMZA

TANRI

32
ATEİZM DE DİN SAYILMAZ MI?

Doğaüstü güç ya da güçlere inanan,


metafizik sorulara cevap vermeye
çalışan (ölümden sonrası, evrenin
kökeni veya hayatın anlamı vs gibi) ve
kanıta değil imana dayanan (dogmatik)
düşünce biçimlerine din denir.
Ateizm, herhangi bir felsefi soruya
cevap verme gayesindeki bir düşünce
biçimi değildir. Ateizm, bir düşünce
biçimi, inanç sistemi veya felsefi akım
değildir. Ateizm, yalnızca, Tanrı'nın
varlığını reddetmek demektir ..

33
Dinden bahsedilebilmesi için ortada
inanç olması gerekir.
İnanç tanımı gereği kesin bir bilginin
olmadığı durumda mümkün olabilecek
bir şeydir. bir şey ya bilinir, ya da
bilinmiyorsa o konuda bir şeye inanılır.
Ya da bilemeyeceği kabul edilip bir
şeye inanılmaz. Ateizm bu
sonuncusunu yapar. Dolayısıyla ateizm
bir inanç değildir, bir inançsızlığın
adıdır.
34
EPİSTEMOLOJİK ve ONTOLOJİK TEZLER

 Epistemolojik ateizm, insanların Tanrı’nın


varlığını bilemeyeceğini ya da varlığına
karar veremeyeceğini iddia eder.
 Epistemolojik ateizm, temelini pek çok
çeşidi olan agnostisizmden alır.

35
ATEİST TEMEL

 Temel: "Ula Dursun, ben ateist oldum da."

 Dursun: "Allah'ın çok da umurundaydı."

36
METAFİZİKSEL TEZLER

Metafiziksel ateizm, gerçekliğin homojen ve


parçalanamaz olduğunu savunan monizm
üzerinde şekillenir.
 Fizik dışı tüm varlıkları net bir şekilde reddeder.
 Metafiziksel ateizm; panteizm, panenteizm ve
deizmi de kapsar.

37
 PSİKOLOJİK, SOSYOLOJİK ve EKONOMİK TEZLER

 Ludwig Feuerbach ve Sigmund Freud gibi bazı düşünürler


Tanrı’nın, duygusal ve felsefi ihtiyaçlar yüzünden insan
tarafından yaratıldığını savunur.
 Bu, aynı zamanda pek çok Budistin de ortak görüşüdür.
 Karl Marks ve Friedrich Engels, Feuerbach’tan etkilenerek
Tanrı’yı egemen sınıflar tarafından, emekçi halkı ezmek
için kullanılan sosyal bir araç olarak görmüşlerdir.

38
 Mikhail Bakunin’e göre Tanrı fikri, insandaki
adalet isteğini ortadan kaldırır ve insan
özgürlüğü önündeki ciddi bir engeldir.
 Voltaire’in “Eğer Tanrı olmasaydı, onu yaratmak
gerekirdi.” sözüne karşılık “Eğer Tanrı olsaydı
onu devirmek gerekirdi.” demiştir.

39
FIKRA
• Ateist: merhaba!

Tanrı: selam, tanıdın mı?

Ateist: şey, hayır, yok... Tanıyamadım!

Tanrı: kasma artik, biz bizeyiz...

Ateist: birden kötü oldum da! 

Tanrı: bişey içer misin?

Ateist: su var mı? Abdest alıcam da...

40
Tanrının
varlığına
karşı çıkılan
noktalar

41
 Tanrının tanımı

Her şeyden önce, tanrının varlığını veya yokluğunu tartışabilmek


için, tanrı kavramının tanımını yapmak gerekmektedir.
Şaşırtıcı nokta, herkesin bu kadar sözünü ettiği bir
kavramın çok kesin, net, herkesin anlayıp üzerinde
birleştiği, kabul edilir ve anlaşılır bir tanımının
bulunmamasıdır.
Pek çok ateist-teist tartışmasının asıl noktalara gelinemeden,
tanrının tanımı noktasında düğümlenip kaldığı, çünkü tanrının
doğru dürüst bir tanımının yapılamadığına felsefi alanda çok tanık
42
olunmuştur.
 Bunun bir sebebi pek çok teist'in Tanrı’dan ne
kastettiği ve Tanrıyı nasıl tanımladığı konusunda
fazla kafa yormamış olması, bir diğer sebebi de
ortada yaygın birden fazla Tanrı tanımının
bulunmasıdır.
 Genellikle Tanrıdan ne kastedildiği tam
anlaşılmadan Tanrının varlığı veya yokluğunun
kanıtlarına geçilir.
43
 Tanrı konusunda teistlerin düşünmeden inandıkları ve
soyut olarak tasvir ettiklerini söylüyorlar bunu da şu
örnekle açıklamaya çalışıyorlar:
 Bir elma hayal edin. Ve sırayla elmadan bütün
niteliklerini çıkarmaya başlayın. Rengini çıkarın,
büyüklüğünü çıkarın, kütlesini çıkarın, şeklini çıkarın.
Geriye ne kalır? Konu elma olunca geriye bir şey
kalmaz ama konu Tanrı olunca belli ki geriye "var"
olması ve de "bir" olması kalıyor.
44
 Teist: Tanrıya inanıyorum.
 Ateist: Tanrı nedir?
 Teist: Bilmiyorum.
 Ateist: Fakat inandığın şey ne o zaman?
 Teist: Onu da bilmiyorum.
 Ateist: Öyleyse inancını inançsızlıktan ayran faktör ne?

45
 Kısacası tesitlerin kullandığı şekliyle Tanrı
kavramı içinden çıkılamaz bir çelişkidir, bir
paradokstur.
 Ne bir nitelik ithaf edebilirsiniz, ne de
hiçbir niteliği olmamasına izin
verebilirsiniz.
46
 Tanrı kavramının üç yaygın açıklamasını burada ele alıyorlar:
 1) Cisimli, belli bir şekli ve boyutu vs. olan fakat bizim bilmediğimiz
ve görmediğimiz bir yerde varolan bir somut varlık.
 2) hiçbir fiziksel özelliği olmayan, doğaüstü, fakat yine de "akıllı
olmak" ve "istediğini yapabilmek" gibi bazı nitelikler taşıyan, ve aynı
zamanda tüm nitelikleri tam anlaşılamayacak bir varlık.
 3) Varolan fiziksel dünyanın tümü, bütünü. (Panteist Tanrı anlayışı).
 Burada , her ne kadar tatminkar bir tanım olduğuna inanmasalar da 2
numaralı tanımdan yola çıkarak kendilerine dayanak oluşturuyorlar.

47
1) İlk neden

48
 Nedenler zincirinde geriye doğru gidip, ilk şeyin nedenini bulmaya
çalışıyorsunuz, ve "Evrene ilk ne sebep oldu?" sorusuna kadar geldiniz
diyelim.
 eğer burada "Evrene de Tanrı sebep oldu" deyip duracaksak, o zaman
neden bu noktada durduğumuz ve neden "Peki Tanrının sebebi neydi"
sorusunu sormadığımız noktası gündeme gelir.
 Yok eğer «Tanrı hep vardı" veya «Tanrı kendi kendisinin sebebidir"
diyebiliyorsak, o zaman bunu neden evrenin kendisi için diyemiyoruz?
sorusu gündeme gelir.
 Yani, belki evren hep vardı, veya evren kendi kendisinin sebebiydi?
 Yok eğer evrenin sebebini sorgulama ihtiyacını içimizde hissediyorsak,
o zaman neden Tanrının sebebini49sorgulama ihtiyacını hissetmiyoruz?
 Teorik olarak zincire devam edebilir ve Tanrının sebebi
de kutsal ruh, onun da sebebi başka birseldir diyebilirdik.
 Ama eğer varlığın bir açıklamasının yapılabilmesi için bir
yerde durulması gerek diyorsanız, o zaman nerede
duracağınızı neye göre seçiyorsunuz?
 Yani evrenin sebebinde durmuyorsunuz da niye Tanrının
sebebinde duruyorsunuz?

50
2) Evrenin düzenli olması

51
 Evrende bir düzen olduğu gözlemi bazen Tanrı kavramının bir
kanıtı olarak kullanılır. Denir ki evren kaotik değildir, belli
kurallara uyar. Ve dolayısıyla, bu düzenin altında, bu düzene
sebep olan bir zeka olmalıdır.
 Ya da başka bir sekliyle bu akıl yürütme "doğa kanunlarının
kanun koyucusu" fikri ile karşımıza çıkar. Denir ki evrende
doğa kanunları var, dolayısıyla bu kanunların bir kanun
koyucusu gerekir, bu da Tanrıdır.
 Ya da evrende zeka ve bilincin olması (insanoğlu), buna sebep
olan daha üst bir zeka ya da bilincin varlığının bir kanıtı olarak
ifade edilir. 52
 Birincisi, evrenin kaotik değil, belli kurallara uyan bir düzen
olduğunu ilan etmek o kadar kolay değildir. Nitekim uzmanlar,
günümüzde kaotik olarak adlandırılan sistemler altında dahi n
boyutlu diferansiyel denklemlerle ifade edilebilecek düzenler
bulmaktadır.
 Sonuçta düzen, kaos içindeki belli bir paterne uyan bir
parçanın özelliğine verilebilecek bir isimse, herhangi bir kaos
sayısız miktarda düzenli alt parça içerebilir demektir.
Dolayısıyla evrenin daha üst bir kaosun belli bir paterne uyan
bir alt parçası olması mümkündür.
53
 Ayrıca evreni düzenli ilan etsek de herhangi bir düzenin bir
zeka gerektirdiğini iddia etmek mümkün değildir. Zeka ile
düzen arasında nedensel bir bağ yoktur. Bir düzenin ille de
bir zekadan çıkması gerektiği mantıksal olarak
gösterilemez.
 Zekanın zekadan çıkması da aynı şey. Bir zekanın ya da
bilincin daha üst bir zeka ya da bilinçten kaynaklanması
gerektiği mantıksal olarak gösterilemez.

54
3) Ahlaksal kanıtlar ve adalet fikri

55
 Denir ki Tanrı olmazsa iyi ile kötü arasındaki farkı
anlamanın ve ahlaki prensipler getirmenin bir yolu
kalmaz.
 Ya da denir ki, bu dünya adaletsizliklerle doludur.
Çoğu kez kötülük, kötülük yapanın yanına kalır.
Öbür dünya, cennet ve cehennem, dolayısıyla Tanrı
olmalıdır ki adalet yerine gelebilsin.

56
 belki de iyi ve kötü insan yapısıdır ve insanların, yani
bizlerin tanımladığımız şeylerdir. Yani Tanrıyla bir ilgisi
yoktur.
 İkinci konu ise, yani adaletin yerine gelmesi için öbür
dünyanın olması gerektiği konusu, felsefi açıdan bir delil
değil, olsa olsa safça bir insani temennidir.

57
58
4) Sonsuzluk

59
Sonsuzluğu insanın kavrayamayacağı, böyle bir
kavramı ancak Tanrı gibi mutlak bir varlığın
kavrayabileceği söylenir, fakat sonsuzluk kavramını
insanın kavrayıp kavrayamaması konusu bir yana,
kavrayamıyor desek de, insanın sonsuzluğu
kavrayamamasıyla, sonsuzluğu kavradığı söylenen
bir varlığın var olmasının gerekliliği arasında
nedensel bir ilişki yoktur.
60
İmam Gazali’nin inanmakla ilgili görüşü 

 “ya varsa” ile özetlenebilecek bu iddiaya göre inanan insanın


kaybedecek bir şeyi yoktur, ancak inanmayan insan sonsuz
hayatı kaybedeceği gibi cehennem azabı ile karşılaşacaktır.
 Bu fikir, ateistler arasında “tüccar mantığı” olarak
değerlendirilmektedir.
 Ateistlere göre, bir şeyin var olması ile değil de bu işten çıkar
sağlamaya odaklanan politik anlayışların felsefi açıdan
herhangi bir değeri yoktur.

61
5) "Her şey mümkün olanın en iyisidir" iddiası

62
 Dünyaya tarafsız bir şekilde bakınca, aslında pek çok kişinin
de gözlemlediği gibi, ortada yapılmış pek etkileyici bir iş
yoktur. Yani insan her şeye kadir bir varlıktan biraz daha iyi
işleyen, aksaklıkları, saçmalıkları ve kötülükleri daha az olan
bir sistem beklerdi.
 Yaptıkları şey meseleyi tersinden görmektir. Her şeyin
çevresiyle uyum halinde olmasının, doğanın sadece çevresine
uyanı barındırmasından kaynaklandığını görmezler.

63
 Doğadaki ahenk ve uyum konusundaki teist iddiası
konusunda ateistlerin görüşü tamamen 
doğal seçilimle ilintilidir.
 Uyumlu olmayanın elenmesi ilkesine dayanan bu olay
sonucunda ortaya son derece uyumlu bir yapı
çıkmaktadır.
 Bu olgudan yararlanan ateistler, teistleri “insan
burnunun gözlük takmak için yaratıldığı” örneğiyle de
eleştirirler. 64
Mantıksal ve Ontolojik kanıtlar

 Mantıksal akıl yürütmelerle Tanrı’nın varlığını ispatlama


çabaları olarak özetleyebileceğimiz bu maddenin en bilinen
örneği Descartes’in tanrı kanıtıdır.
 Bu kanıt, Tanrı’yı düşünüyorsak demek ki o vardır, olmayan
bir şeyi düşünemeyiz temeline dayanır.
 Ateistler bu iddiaya pek çok hayali kahramanla karşılık
vermektedirler. Kanatlı at pegasusu, boynuzlu at unicornu
ya da Noel Baba’yı da aklımızda canlandırmamıza rağmen
gerçek hayatta karşılıklarının olmadığını ifade ederler.

65
 Tanrı kavramındaki mantıksal çelişkiler

Tanrı kavramının tanımlarında çelişkiler olduğunu savunuyorlar.


Örneğin,
 "Her şeye kadir bir varlığın herhangi bir niteliğe sahip olması
mümkün olabilir mi?".
 Tanrı her şeye kadirse, Tanrı hakkında hiçbir sınırlama
getiremiyorsak, o zaman örneğin «Tanrı birdir" nasıl diyebiliyoruz?
 Bu durumda "Bir" olma niteliği, bir'den fazla olma şansını sınırlamış
olmuyor mu Tanrının? Örneğin kendisi gibi ayni niteliklere sahip
ikinci bir Tanrıyı yaratabilme gücünü? Ya da kendisini yok edebilme
gücünü?
66
 Kısacası, ayrıntılı bir felsefi analize tabi tutulduğunda, Ateiste
göre tanrı inancı saçma ve sağlıklı düşünen bir bireyin normal
koşullarda kabul edemeyeceği bir kavramdır.

67
 Fakat o zaman nasıl oluyor da dünya üzerindeki bu kadar
insan böyle bir kavrama inanabiliyor? Bunun cevabi büyük
ölçüde uygarlık tarihinde, sosyal mekanizmaların işleyişinde
ve insan psikolojisinde yatmaktadır.
 İnsan sosyal bir varlık olmasaydı, Tanrı kavramı ve ondan
çıkan dinlerin uygarlık tarihinde yapıcı fonksiyonları
olmasaydı ve öbür dünya inancının psikolojik açıdan pek çok
insanın ihtiyaç duyduğu yapıcı bir yönü olmasaydı, Tanrı
kavramının çocuk masallarından öte inanılır bir yönü olmazdı.

68
 Ateizm Tanrının yanı sıra tüm "ruhani varlıkları"
da reddeder.
 Ruhani varlıklar dinî sistemlerin temel direklerini
meydana getirdiği için buradan ateizmin tüm
dinleri de reddettiği sonucu çıkar.

69
 Bununla birlikte çok geniş, tarihi, kültürel, bilimsel ve
felsefi temelleri olan ateizmi sadece "tanrının ve
dinlerin reddi" olarak tanımlamak yetersiz bir
açıklama olur.
 Ateizmin de en temel felsefi dayanağı olan
materyalizm, madde temeline dayandığı için ruh, cin,
peri, tanrı, şeytan gibi doğaüstü (madde üstü) tüm
kavramları reddeder.
70
FIKRA

 Bir gün bir ateist bilim adamıyla dindar bilim adamı bir yerde oturuyorlarmış. İkisininde elinde
gazete veya dergi var okuyorlar. .

Birden ateist olanı: "ya benim canım sıkıldı gel seninle atomlar ve madde hakkında konuşalım" der.
 Bunun üzerine dindar olanı: "tamam ama sana bir soru soracağım cevaplarsan konuşalım" der.
Ateist: "sor" der. .

Dindar: "inek,koyun,keçi,at,eşşek bunların hepsi aynı otu yiyebiliyor fakat bunların dışkıları farklı
farklı bunu bana açıklarmısın?" der. Ateist düşünür düşünür birşey bulamaz. Verecek cevabı
yoktur..

Dindar:" ya sen daha bir … bilmiyorsun ben seninle ne konuşacağım" der..


71

You might also like