You are on page 1of 12

NARSİSİSTİK

KİŞİLİKLER
SUNUM
İÇERİĞİ
Freud ve Narsisizm
Narsisizmde Dürt,Duygulanım,Mizaç
Narsisizmde savunma ve uyum süreçleri
Narsisizmde nesne ilişkileri
Narsisistik Kendilik
Narsisizm tanısının terapi açısından
anlamları
GİRİŞ
Psinanalistler,özsaygılarını kendiileri dışında onay olarak
sürdürme çabası gösteren kişilere narsist kişiler terimini
kullanır.
Hepimiz kendi içimizde kim olduğumuz ve ne kadar değerli
olduğumuzu merak eder bununla birlikte zayıf ve kırılgan
yönlerimizle yaşamaya çalışırız. Kişilerin davranışlarımızı
onaylamaları özsaygımızı güçlendirirken eleştirmeleri
zedeleyici olabilir. Fakat bazı insanlarda kendiyle ve kendi
özsaygısıyla ilgilenme hali başka durumların o kadar önüne
geçer ki bu noktada ‘Narsisistik kişilik’ ve ‘patolojik
narsisizm’ gibi terimler bu orantısızca kendiyle ilgilenme
haline uygun olarak kullanılır.
FREUD VE
NARSİSİZM
Narsisizm terimi; sudaki kendi yansımasına aşık olmuş
ve bu imgenin hiçbir şekilde doyuramadığı özlem
duygusu nedeniyle ölmüş bir genç olan Narsissus’a ilişkin
bir yunan mitidir.

Freud,narsisizm üzerinde çok durmuştur fakat narsist


bireyler üzerinde uygulanacak terapi çalışması hakkında
pek fazla bir şey söylememiştir. Pkinalalizin ilk
zamanlarından bu güne, bazı kişilerin özsaygı alanıyla
ilgili olarak sadece dürtü ve bilinçdışı çatışmalar
etrafında açıklanması ve aynı zamanda çatışma temelli
terapi modeline göre tedavisi zor olan sorunlar
yaşanmıştır.
Başkalarına nasıl göründüklerine karşılık yoğun ilgi duyan narsisistik
örgütlenme gösteren kişiler, içten içe karşısındaki insanı kandırdığını ve
onlara verebilecek bir sevgilerinin olmadığını hissedebilirler. Bu alanda bu
kişilerin kendini kabul duygusunun nasıl işleneceği, dinamik psikolojinin,
Freud’un el atmaya başladığı alanlara doğru ilerlemesiyle bulundu. Temel
güven ve kimlik daha işlevselci bir nitelik taşıyan ego kavramı yerine
kendilik, özsaygı ayarı, bağlanma ve ayrılma, gelişimsel duraklama ve
eksiklik ve utanç gibi kavramların geliştirilmesi narsisizme ilişkin
anlayışa katkıda bulunmuştur.
Nesne ilişkileri, Freud’un bebeğin öteki kişilerden önce kendine
yatırım yaptığı varsayımını ifade eden ‘birincil narsisizm’ kavramının
ardından pek çok klinik tartışmalar yaşanmıştır. Birincil ilişkililik
olgusunu öne çıkartan teorisyenler, narsisistik patolojiyi, normal
bebeksi büyüklenmeciliğe saplanma durumu olarak değil erken
dönem ilişkilerinde yaşanmış hayal kırıklıklarını telafi edici bir
durum olarak görürler. Bu tartışmaların yaşandığı yıllarda da içinde
taşıyabilme, kucaklayıcı çevre ve aynalama gibi kavramlar terapiye
dahil oldular.
Freud’un hastalarının birçoğu yaşadığı sıkıntı, iyi
veya kötü olduklarına ilişkin çok fazla içsel
yoruma maruz kalmalarıydı. Freud bu durumu
‘acımasız süperego’ göstergesi olarak
betimlemiştir.
Bunun aksine günümüz danışanlarda içsel
yorumdan ziyade çok fazla, öznel açıdan boş
hissetme hali vardır. İlkelerine ihanet ediyor
olmaktan endişe duymak yerine, çevrelerindeki
insanlara katılamadıklarından endişe duyarlar. Bu
nedenle kişi düşünceleri, kimliği ve bütünlük
duygularının daha kişisel yönlerine takılmak
yerine, güzellik, ün, zenginlik açısından doğru
gözükmek gibi gözlemlenebilir. Bu durumlarda
imge özün yerini almaktadır. Kişi dünyaya
gösterdiği kendilik halini asıl olandan daha canlı
ve güvenilir hisseder.
NARSİSİZMDE
DÜRTÜ,DUYGULANIM,MİZAÇ

Narsist kişiler, ekonomik, sosyal, siyasi, askeri veya başka bir açıdan başarılı olduğu müddetçe
başkaları tarafından beğenilir ve örnek alınabilirler. Narsisistik amaçları yerine getirirken
başkalarına verilen zararlar önemsiz şeyler veya yetkin biri olmanın zorunlu olumsuz etkileri olarak
akılcılaştırılabilir. Narsisistik karakter geliştirme riski altında olan kişilerin, başkalarına göre söze
dökülmemiş duygusal mesajlara daha hassas olabilecekleri görülmektedir.
Spesifik olarak, narsisizm, başkalarının dile getirilmemiş duygularına, tutumlarına ve
beklentilerine olağanüstü derecede hassas olan bebeklerle ilişkilendirilmiştir.
Narsisistik kişiler. Dürtülerinin ve isteklerinin gücünden ürkebilirler. Bu görüşlerin ötesinde
narsisistik kişilik yapılanmasında payı olabilecek mizaç eğilimleri hakkında çok az şey
bilinmektedir. İlişkilendirilen başlıca duygularsa utanç ve kıskançlıktır. Narsisistik kişilerin öznel
deneyimlerini utanç ve utandırılma korkusu kaplar. Haset duygusu kişinin hem kendine hem de
başkalarına yönelik olarak sıkça gözlemlenen yargılayıcı tutumların kaynağı da olabilmektedir.
NARSİSİZMDE SAVUNMA VE UYUM
SÜREÇLERİ

Narsisistik kişiler pek çok farklı savunmak kullanabilmektedir ancak en çok kullandığı
savunmalar idealizasyon ve değersizleştirmedir. Bu iki savunma birbirini tamamlar. Kişi kendini
idealize ettiğinde başkasını değersizleştirir veya kendini değersizleştirdiğinde başkasını idealize
edebilmektedir.
Kohut, ‘büyüklenmeci kendilik’ terimini narsisistik kişilerin bir yanının özellikleri olan kendini
abartma ve üstünlük duygularını anlatabilmek için kullanmıştır. Narsisistik kişiler hep ‘en iyi’
terimini ararlar. En iyiyi arama güdüsü o kadar yüksektir ki kişi olası avantaj ve dezavantajları
bile göz önünde bulundurmaz.
Narsisistik kişilerin bir diğer savunmacı tutumu mükemmeliyetçilik; kendilerini gerçekdışı
ideallere göre değerlendirirler, bunun sonucunda da ya kendilerini bu sonuca ulaştıklarına ikna
ederler ya da kusurun insana ait bir olgu olduğunu kabul etmek yerine doğuştan kusurlu oldukları
duygusuyla tepki verirler. Terapide de kişiler kendini mükemmelliyetleştirme peşinde olmaktadır.
NARSİSİZMDE NESNE
İLİŞKİLERİ
Narsisistik kişiler kendilik nesnelerine oldukça ihtiyaç duyar. Örneğin kişiden meslek
seçiminde doktor veya avutak olması bekleniyor ve sürekli bu yönde destekleniyorsa
kişi bu mesleklerden başka bir şey düşünmez ve olaya çift yönlü bakamaz. Bu nedenle
narsisistik yönelimi olan kişilerin sevme kapasitesi gelişmez. Genelde çevresine
‘başkalarına duyduğu ihtiyaç derin fakat sevgisi az’ mesajını verebilirler.
Ebeveynlerin çoğu çocuklarını yetiştirirken narsisistik ihtiyaç ve gerçek empatinin
birleşimini içeren duygularla yetiştirirler. Ebeveynler çocukları taktir gördüğünde kendi
görmüş kadar sevinir ve çocuğundan da bunu yapmasını bekler. Narsisistik kişilik
örgütlenmesi yaşayan bireyler çocukluğunda sürekli değerlendirmeye maruz
kalmışlardır. Ebeveynler gerçekleştiremedikleri hedefleri çocukları üzerinden başarıp
doyuma ulaşmak ister. Çocuk idealize edilir ve eleştirilir.
NARSİSİSTİK KENDİLİK
Narsisistik kişilik örgütlenmesine sahip bireylerin yaşadığı duygular; muğlak bir sahtelik, utanç,
haset, tamamlanmamışlık hissi, çirkinlik ve aşağı olma hissi veya bunları telafi edici; kendini
haklı görme, gurur, küçümseme, savunmacı, özyeterlilik, kibir duygularını içermektedir. Kernberg
bu kutupların birbirine karşıtlığını içi boşalmış kendilik tanımıyla betimlemiştir.
Narsisistik kişiler belirli düzeyde psikolojik kırılma yaşadıklarının farkındadır. Bu kişiler
dağılmaktan, özsaygılarını kaybetmekten ve bir anda ‘biri’ değil de ‘hiç kimse’ olarak
hissetmekten korkarlar.
Narsisistik kişilik örgütlenmesine ilişkin bir değerlenme hastanın içsel geçerlilik duygusunu
yaşaması için dışsal onaya ihtiyacı olduğunu gözlemlemesi gerekliliğini içermektedir.
NARSİSİZM TANISININ TERAPİ AÇISINDAN
ANLAMLARI

Narsisistik patolojiyi tedavi etmenin birincil koşulu sabırdır. Karakter yapısının değişim
geçirmesi uzun dönemli bir terapi çalışmasına bağlıdır.
Günümüzde birbirine rakip olarak etiyoloji ve terapi teorileri bulunmuştur. Bu nedenle
hastaların tedavileriyle ilgili genel psikodinamik birikimi özetlemek oldukça zordur.
Terapist bu süreçte gerçekçi ve yargılayıcı olmayan bir tavır sergilemelidir. Terapistin, kendi
kaçınılmaz hatalarını görüp kabul ettiğinde bunu aşırı derecede özeleştirel bir tutumla
yapmaması önemlidir.
Narsisistik bir hastaya yardım etme çabaları yüzeyde görülen kendilik durumunu ne kadar öne
çıkartırsa çıkartsın sürekli olarak hastanın gizli kendilik durumunu akılda tutma çabasını
gerektirir.Terapist hastanın deneyimlerine oldukça hassas yaklaşmalıdır çünkü bu kişiler
kırılgan ya da özsaygılarının düştüğü bir ruh halinde olmaya tahammül edemezler.

You might also like