You are on page 1of 5

Mes'ud Mesihî

(XVII. Yüzyıl)

Rükneddin Mes'ud Mesihî, XVII. yüzyılın "Varaka ve Gülşah" adlı manzum hikâyesi âşıkane
büyük şairlerindendir. Mesihî ilim âleminde "Va- bir kahramanlık destanıdır. Şair, aşkı yeni bir şe-
raka ve Gülşah" adlı manzum hikâyesi ile tanınır. kilde kaleme almış, maddî ve manevî özellikleriyle
Bu eserinde "Zenbur ve Esel" (Arı ve Bal) ile örnek teşkil edebilecek yeni âşık tipleri ortaya koy-
"Dâne ve Dam" (Yem ve Tuzak) adlı iki mes- muştur. Mesihî, bu eserinde hümanist düşüncelere
nevisini daha zikretmesine rağmen Mesihî'nin bu de genişlik kazandırarak zulme ve kötülüğe karşı
mesnevileri günümüze kadar ulaşmamıştır. Bazı çıkmıştır.
kaynaklarda onun lirik şiirlerinden Örnekler ve- Mesihî'nin bu manzum hikâyesinin Tahran ve
rilmişse de onun şiirlerini bir araya getiren Londra nüshaları bulunmaktadır. Eser, ilk olarak
"Divan"ı elimizde bulunmamaktadır. Mesihî'nin 1917 yılında E. Seferli tarafından yayımlanmıştır.

Varaka ve Gülşah'tan

HÜMAMINDIR BU DURMAQ QILUBAN OĞLU ÎÇİN ŞENLİK, BU ÇABALAYIP GAYRET


OĞLU İÇÜN SÛRİ GÖSTERMENDİR.

Sâqî meni yıxdı ze'f-i hâlim, Ey saki! Beni bu güçsüz hâlim yıktı, günah de-
Qerq eyledi gülzüm-i vebalım nizine batırdı.

Xâli görürem elinde sâğer Elindeki kadehi boş görüyorum. Cennetteki


Cennetde neden yox oldu kövser? (bir nehir olan) kevser neden yok oldu?

N'oldu değil ol rehik-i nâbın O saf ve kızıl şarabın, şirin suyun, içkinin özü
Behçet-i abın, rüx-i serabın ne oldu, bana söyle.

Xümxânedin al o qıfl ü bendi Meyhanenin kapısındaki o kilit ve bağı kaldır.


Pür eyle kedu-yi nûşxendi Tatlı gülüşünle içki kabım doldur.
Doldur ele aluben piyâle Eline kadeh alarak doldur ve ayrı kalanları bir-
Melıcürleri yetir vüsâle birine kavuştur.

Ta nece olam ferağ esiri Ne zaman ayrılığın esiri olursam bir kadeh ile
Bir cam ile eyle destgîri bana destek ol.

Hicran ü teeşşüq ü cevâni Ayrılık, aşk ve gençlikten her birisi gizli birer
Her birisi od durur nihâni ateştir.

Ger her üçü göstere cemâli Eğer üçü de yüz gösterse (ortaya çıksa) o kim-
Bir kimsede de ne ola hâli senin hâli ne olur?

İmdi menem ol üçe giriftar Şimdi ben o üçüne de tutulmuşum. Sana düşen
Sendin mene rehmdür sezevâr (uygun olan) ise bana acımaktır.

Lütf ile kem eyle derd ü dâği, Gönül yarasını ve derdimi lûtfunla azalt. Bana
Sun vesl-i şerâbidin ayâği kavuşma şarabından bir kadeh sun.

Keyfim vere bezme ruy-i taze Gönül açıklığım eğlence meclisine taze bir çehre
Ruxsâre-yi nögle reng-i qâze getirsin. Meze olan yanağına da kaza rengi ver-
sin.

Çün ol dür-i dürc-i behr-i miknet O zorluk denizinin sedefinin incisi, nikah se-
Esbâb-i nikâhe saldı himmet. bepleri için gayret gösterdi.

Her çendin eyledi müqerrer Bin kişi defter hesabını ortaya döküp bir hayli
Min ferd töküb hesâb-i defter. kısmını anlattı.

Bin esb eqiq-i berq reftâr Yürüyüşünden akik taşları gibi kıvılcım çı-
Re'd avaz ü müresse-efsâr karan, gök gürlemesi gibi sesi olan ve süslü yu-
larlı bin at;

Mehmel çul ü sîm neT ü zer zin, Çuldan yüklüğü, gümüş nalı ve altın eyeri; baş-
Ser-â-ser seyrân ü kûh-i temkin tan başa gezme ve tedbir dağı;

Çövlan günü rexş-i vehme sâbiq Savaş anında Zaloğlu Rüstem'in atından Üstün;
Dövran demi berq-i hifze fâyiq gezi anında ise hıfz yıldırımından daha iyidir.

Bir dem kişi çekmese inanın İnsan, bir kere dizginini çekmese doğudan ba-
Şerqin qerbe verür selâmın tıya selam verir (yani çok koşar).

Bin üştür-i püşte püşt-i xoşmû Bin tane hörgüçlü ve hoş tüylü sırtı olan, kızıl
Ten sürx ü siyah çeşm ü zânu tenli, siyah gözlü ve dizli deve;

Ol mehmele bin himâr edüb dere, O yükü bin tane eşeğe yüklemiş. Bin tane çok
Bin ester-i pürbehâ vü kem xerc pahalı, fakat az harcayan katır;

Bin miş-i herürpeşm ü meh düm Bin tane ipek gibi yapağılı ve ay gibi kuyruklu
Bin sûr ten esğer ü siyeh süm, koyun; Bin tane siyah tırnaklı ve boz tenli
esğer;

Bin retl-i ebir ü müşk ü enber, Bin ölçek misk, amber ve çeşitli bitkilerden ya-
Bin dürc-i eqiq ü le'l ü gövher pılmış abir ilâcı; Bin tane akik, lâl ve cevher ku-
tusu;
Bin vezne gümüş, hezâr men zer Bin Ölçü gümüş, binlerce altın, Bin ölçü bitki,
Bin veqr nebat ü gend ü şekker, şeker ve şeker kamışı;

Bin sâde qulâm, sîm-qebqeb, Gümüş gerdanlı, sümbül saçlı, gül yüzlü ve
Mû sünbül ü rû gül ü şeker leb, şeker dudaklı bin tane saf ve temiz köle;

Bin câriye-yi letîf ü çengi. Bin tane lâtif câriye ve çengi ki, kimisi Çinli, ki-
Çini vü Xetâyî vü Firengî. misi Frenk, kimisi de Hıtah'dır.

Her yerde ola ne cins fâxir, O ulu kişiler, her yerde ne meşhur ise hepsini
Cem eyledi cümle ol ekâbir. topladılar.

Her novidin ol hezâr xel'et Onlar her çeşitten bin kaftan yaptırdılar ki, kara
Düzdü rux-i kare verdi ziynet, yüzlüleri bile süslediler.

Bu cümleni qıldı ol yegâne, O, bunların hepsini biricik hale getirdi. Nikâh


Esbab-i nikah içün revâne yapmak için de yola koyuldu.

Çün ol ser-i xeyl-i izz ü iqbal O, izzet ve ikbal zümresinin başı olan kişinin
Bu şüğlidin oldu feriğülbal. bu meşguliyetten başı dinç oldu.

Yığdı me'ruf ehl-i hâli Hâlden anlayan arif kişileri, meşhur büyükleri
Meşhur ekâbir ü ehâli, ve halkı topladı.

Bir bezme ki, etdi anda bünyad, Öyle bir meclis topladı ki, insanoğlu öylesini
Kim görmemiş âni âdemizad. daha görmemişti.

Açdı rux-i xan, bexşiş-i am Yemek sofrasının örtüsünü açtı, halka bağış
Ne'met yığuban dağıtdı en'am, yaptı. Çeşitli nimetleri yığarak bunları halka
dağıttı.

Elvan te'am edüb müheyya, Orada bulunanlar çeşitli yemekler yediler. (Bu
Her növ'i qüsûrdin müberrâ. toplantı) her çeşit kusurdan uzaktı.

Eqsâm-i mühelviyet ü şire Şıra, helva gibi yemekler aza çoğa yetmektedir.
Yetmekde qelîle vü kesîre.

Envâ-i teneqqilât-i can nef. Ruha faydalı meze çeşitleri, üzüntüyü gideren
Ecnâs-i mükeyyefât-i qem def. keyif verici gıda çeşitleri;

Esnâfi o meyvehâ-yi nâmı, Taif, Şam ve Mısır'da meşhur meyve çeşitleri;


Misrî ile Tâyıfî vü Şânıî.

Elheq ne dilerse onda xâtir, Kısacası, gönlü ne dilemişse cennet gibi orada
Firdövs sifet arade hâzir. hazırdı.

Verqâ dexi ref edüb melali, Varaka dahi sıkılganlıktan kurtulup yeyip
Eyş etmek üçün yığub xeyâli. içmek için;

Hemtâşlerine yazdı nâme, Arkadaşlarına mektup yazdı, o saygı duyulan


Yığdurdi o bezm-i ehtirame toplantıya çağırdı.

Hemdûş qemû emîrzâde, Eşit seviyedeki bütün saf ve temiz yüzlü, huri
Xürtek dil ü çöhre sâf ü sâde. gönüllü şehzadeler,
Bibâki-yi neş'e-yi cevânî, Gençlik sevincinin korkusuzları, mutluluk top-
Cemiyyet-i bezm-i kâmrânî, lantısının bütün kişileri,

Vermiş olara nişât dövran, Bu devran onlara sevinç vermiş, sabah vakti
Qılmış qamunu çü sübh xendân. hepsini güler yüzlü etmiş;
Yox xâb olara çü (çeşm-i) lâle, Lâle gözü gibi onlara uyku yok. Gülen du-
Lebxendede çün dem-i piyâle. daklarında içki kadehi var.
Geh şe'r oxuyub, gehî revâyet, Bazen şiir, bazen de hikâye okuyarak aşktan
Geh eşqidin eyleyüb hekâyet, bahsederlerdi.
Geh nükteseray olub edebdin, Bazen zülüf, yanak, göz ve dudak ede-
Geh zülf ü üzâr ü çeşm ü lebdin, biyatından söz edip fıkralar anlatırlardı.
Geh der biri öz mehebbetinden, Bazısı kendi aşkından anlatır, bazısı da filanın
Ol eşq-i filan ü ülfetinden. aşkından veya ilişkisinden söz ederdi.
Gahoî birinin sedâ-yi sâzi, Bazen birisinin sazının sesi zevkle sevinç verir.
Zövq ile eder terebnevâzi.

Açub bir oxur refîqe ferdin, Bazen bir kadının ayrılık derdini, uzaklığının
Hicr-i azarın, ferâq-ı derdin. üzüntüsünü anlatır.
Be'zi başide hevâ-yi âlî, Bazısının başında yüksek bir hava, bazısının da
Be'zide sifât-i lâübâlî. saygısız bir tavrı var.
Be'zisine eczidür tekebbür, Bazısının Özelliği kibirlenme, bazısının da şaş-
Be'zisirte eczidür teheyyür. kınlıktı.
Hâsîl ki, qövm-i nîkmenzer, Kısacası, o güzel görünüşlü topluluktan her bi-
Her birisi bir terîq edüb ser. risi ayrı bir yola baş koymuş.
Esbâb-i nişât ü eyş hâzir. Sevinç ve eğlence için gerekli sebepler hazırdır.
Her ne dilesen arade vâfir. Her ne dilersen burada çoktur.
Her kime ne olsa arzûsi, Burada kimin ne isteği varsa olur. O yolda ki-
Ol rah ile pür olur sebûsi. şinin şarap kabı da daima dolu olur.
Emma büt-i sitemreside, Ancak siteme uğramış o put kadar güzel sev-
Ye'ni Veraqâ-yi qemkeşîde, gili, yani gam çeken Varaka!
Ger eyler idi şegefte zahir, Eğer dış görünüşü açılmış olsaydı, o zaman da
Olmazdı velî şegefte xâtir. gönlü açık olmazdı.

Görmez xali konlünü qemdin, Gönlünü gamdan boş görmez. Servi boyunu
Servîn azade ol elemdin, hiç elemden kurtulmuş hâlde bilmez.

Gûyâ ki, anın dil-i nizâri, Güya, onun zayıf gönlü, işin anlamını kavramış.
Fehm etmiş olan meâl-i kâri.

Duymuşki, verür tegerk-tüğyan, Duymuş ki, ümitsizlik yağmuru ümit gemisine


Ol keşf-i ümîde bâr-i hirman. dolu taşkınlığı verirmiş.
Olmaz bu deva nesîb-i rencur, Bu deva, hastaya nasip olmaz. Bu gürültünün
Bu sure durur netîce-yi şur. neticesi, bu sûredir.

Heyran özü nem o ve'z ü hâle, Kendisi o tavır ve durum karşısında şaşkın,
Qerq olmuş o lücce-yi xeyâle. hayal deryasına batmış.

Lîken çü anmdurur bu qovğa, Ancak bu kavga onundur ve çaresiz, sevdayı


Nâçâr qılardı def-i sevda, başından kovmak isterdi.

Sâet-saet durub niyâze, Bazı saatler dua edip o ziyafete taze bir çehre
Ol ceşne verirdi rûy-i taze. verirdi.

Bu yüzde var er ferağet-i dil, Bu yüzde gönül istirahatı var ise de Gülşah'ın
Gülşâ terefinden olma qâfil. tarafından da bilgisiz kalmamalıdır.

You might also like