You are on page 1of 195

AKBA POLİS
ROMANLARI
-

•••

ELLERY OUEEN

Çeviren:
iPEK CEYHAN
...

Miss Batcheller'in, zina yaptığı için, (A) harfile dağ..


lanması emredilmistir.

('Maine Province ·kayıtlarından, 1651)

Nathaniel Hawtorne
(Zina . . . ve Cinayet) romanını yaz­
ma i l hamını yukarıdaki vak'adan
almıştır.
'

'

DiRK LAWRENCE : Yazar . . . . .. ..



. . . . . . .

MARTHA LAWRENCE : 1K".:\rı·s


c;;;.: ı• , • • • • • • • • • • • •

ELLERV OUEEN : P oı ısye roman yazarı .


·

. . . . .

MÜFETTİŞ OUEEN : Babasl . . .. . .


. . . . .
. . .

NİKKİ PORTER : E l l ery' n i n sekreteri . . . . . .

VAN HARRİSON : Aktör . . . . . . . . . . . . . . .


Ai<BA YAVINEVİ

Bu kitap 1979 y ı l ında


Akba Vayı nevi tara .. ·

fından Tercüme Polis


· Romanları serisinin ·
123. kitabı olarak is..
.
tanbul'da yayınlan ..
-

mıstır.
.


( A K B A ) kelimesi,
CKBDİBAŞI) monog..
ramı ve PARA'L1EL
ÇZG·İ1LER (·Bu Çizg i l e
..

riıı kullandığı�ız · ve
·

kullanacağımız sağ.a
eğri sola eğri · düz ve
d i k şekilleri) Marka�
· lar Kanunu hükümleri
'

dairesinde tesci ll idir.


Ayııen veya benzeti··
!erek kullanı lamaz.

..
'

A...

Arkadaşları, evliliklerinin dördüncü yılına kadar, Dirk


ve Martha Lawrence'dan bahsederken New-York'un en
mutlu çiftlerinden biri derlerdi.
Bu muhabbet kuşları, herkes tarafından hoş, entere­
san gençler şeklinde anıl ırlard ı . Onlardan gençler diye söz­
edilmesi onları iyi tanımayanları belki biraz şaşırtırdı.
Çünki her ikisi de otuz civarındaydılar. Üstelik Martha,
D irk'den iki yaş büyüktü. Fakat insan Lawrence'larla biraz
samimi olunca gençler sözünün · ne kadar yerinde kulla­
n ı ldığını anlard ı .
Dirk'de loş tavan . aralarında·ki romantik Bohem kulüp­
lerine uygun b i r hava vardı. Martha ise, insana pencere
kenarına tünemiş · b i r güvercin gibi keskin, duygulu gözler­
l e bakardı.
Enteresan ve hoş oldukları ise su götürmez bir ger­
çekti. D i r k bir yazardı. Yazarlar, yazar olmayanlar tara-

7
fından (;Lawrence'ların arkadaşları n ı n çoğunluğu yazar de­
ğ i l d i ) sinema y ı ldızları ve e l i baltalı katiller g i bi başka
dünyalardan gelmiş yaratıklar gibi görülürler. M artha ise
·kendi halinde, çok tatlı bir kızdı . . . Yani çevresindeki di­
ğer kadınlar için hiç bir zaman b i r tehlike teşkil etme­
mişti.
Fa·kat Lavvrence'ları hoş ve enteresan kabul edenler
aralarında geçenlere b i r göz atmayı a k ı l etselerdi bunu·n
aksini gösteren deli llerin çokluğu karşısında şaşırıp ka­
lırlardı. Evl i liklerinin üçüncü y ı lında, D i rk, herkesin yanın­
da sık sık ufak bir meseleyi büyütüp tatsızl ı k eder veya
içkiyi fazla kaçırıp mesele ç ı karır olmuştu. İşte böyle za­
manlarda Dirk hoş tarifinden çok uza·klaşırdı. Martha da
zarrırın zaman gerçekten çok i ç karartıcı oluyordu. Bu,
Dirk'ün kibar o lmaktan uzaklaştığı sıralara rastlardı. Fa­
kat kimse bu ufak hadiseler üzerinde fazla durmuyordu.
Çünki bunlar insanüstü mutlulukları yüzünden onları çe­
kemiyen arkadaşlarına bu çiftin d e kendileri gibi kusur­
ları bulunduğunu gösteriyordu.
Ellery, ı_awrence'ları N i l<ki Porter vasıtasıyle tanımış­
tı. Dirk Lawrence'ı bi rkaç kere Amerikan Polisye Yazar­
ları toplantı larında görmüştü. O zamanlar Dirk, pek beğe­
ni lmeyen, iç ·karartıcı polisye romanlar yazıyordu. Fakat
Martha i l e evlenmelerine kadar aralarında pek fazla bir
samimiyet yoktu. Martha i l e N i kki birbirlerini Kansas City'­
de tanımışlar Martha, New York'a g e l i nce iki ·kız te·krar
karşı laşmışlar ve b i r daha ayrılmamışlardı.
Martha Gordon, New York'a talihini denemek için de­
ğ i l , yerleşmek için gelmişti. Annesi, Martha'nın doğumun­
da, et toptancısı olan babası ise savaş sırasında, Martha
bir USO topluluğuyla Pasifik'i dolaşırken ölmüştü. Martha,
Oberlin'de iyi b i r tiyatrocu olmak için çok çalışmıştı ve
savaş pcıtlak verdiğinde Küçük Tiyatro adlı bir gu rupta
oynamaktaydı. Babası Mr. Gordon ona birkaç milyon do­
lar bırakmıstı.
'

El lery'ye göre, para, duygulu ve zeki bir kız olan

8
Mnrtha'yı şımartmamış, ama yaın·ız kalmasına sebep ol­
mustu .

Bir gece Oueen'in dairesinde borsa fiatlarını konuş-


mak için toplandıklarında Martha sertçe şöyle demişti:
- Bana ne kadar mükemmel olduğumu söylediklerin­
de yine dalkavukluğa başladılar diye düşünüyorum.
El ı·e ry ise, «Fazla şüphecisin., Haki·katen mükemmel ve
güzel bir kızsın,)? diye cevap vermişti.
- Sen de mi, Ellery? Kaç yaşında olduğumu b i l iyor
musun? ·
N i kk i de şöyle lafa karışmıştı:
- Ellery'de dalkavukluk arama Martha! O , böyle şey­
lerle uğraşmaz, işin _i kısa yoldan halle.der.
·
Ellery, baş ı n ı sallamıştı :
·

- Şuna bak! Randevu larına N i kki'yi de beraber gö­


türmelisin, Martha! Onun erkekler hakkında garip fikir­
leri vardır.
Martha, ((Her neyse,» demişti, «evlenmeyi düşünme­
diğime göre, güzel l i k mühim değil! Ben Broadway'de bir
yıldız olacağım veya bu uğurda ömrümü tüketeceği m . »
Fakat her i ki tahmininde d e yanılmıştı. Bir Broadway
yıldızı olamamış '(e ölmemişti. Dirk Lawrence'la karşılaş­
mak üzere yaşamaya devam etmişti.
Bu arada yaşayışını düzene sokmuştu. Mütevazi b i r
hayat yaşıyordu. Tanıdıkları da hep orta halli insanlardı.
Dirk Lawrence ona evlenme teklif ettiği sıralarda haftad_a
60 dolara bir prodüktörün ofisinde çal ı şmaktaydı. 30. Do­
ğu caddesinde asansörsüz b i r apartmanın üçüncü katında
bir daire tutuncaya kadar D i rk, karısının milyoner oldu­
ğunun farkında değildi.
Ellery, Lawrence'ları N i kki'nin diğer arkadaşları kadar
iyi tanırdı. Ama yine d e geleceklerinin nasıl olacağı hak-·
kında açık b i r fik i r edinememişti. Ona göre mesele, Dirk'­
ün küçük telif hakkı ücretlerinde veya Martha'nın dolgun
çeklerinde değil, Dirk'ün psikolojik yapısındaydı. Dirk
insana· Emily Bronte'nin kahramanlarını hatırlatı rdı . Sert.
karamsar, b i raz kaba ve ani değişmeler gösteren b i r in­
sandı .
9
Fakat, Dirk'ün Martha'ya çekici gelen tarafları da onun
bu halleriydi. Küçük, sarışın· eşe göre. esmer asık suratlı
:kocası inanılmaz bir dahi, traji'k b i r tipti. Gerçek şu ki,
zıt karakterde oluşlarıyla birbirlerini tamamlıyorlardı. Dirk'­
ü n dünyası hep kendi etraf ında dönerdi; dertlerinin bir
;kısmı gerçek olsa bile çoğu hayalı idi. Martha ise ben­
cilliğin b'sinden habersizdi. D i rk ister, Martha yapardı.
Biri somurtur, diğeri eğlendirir; biri öfkelenir, diğeri sa­
'kinleştirirdi. Martha, Dirk'ün saygılı b i r ·kulak, başını da­
yayacağı b i r göğüs ve şefkatli b i r çift kol gibi belirli ih­
tiyaçlarını karş ı l ı yordu ve h a l i nden memnundu.
İnsan bunları evl i l i k için yeterli b i r temel zannediyor­
d u , ama aslında böyle değildi. Evl i l i klerinin üçüncü yılı­
. n ı n sonuna doğru aralarındaki bağ farkedi l ecek
kadar in­
celmiş, artık aynı yerde birarada bul unmaya katlanama­
yacak dtıruma gelmişlerdi.
Kaçan Martha oluyordu. Nikki i l e Ellery, bu kaçışla­
ra arada s ı rada Lawre nce'larla gece çıktıklarında veya
'b i r toplantıda karşılaştıklarında şahit olmuşlardı. Ellery,
Martha'nı n bu davranısları nın Dirk'ün tatsız hallerinden do-
, .

ğan bir çeşit şartlı refleks olduğunu anlamıştı. Dirk so-


murtmak veya öfkelenmek üzereyken ağzının bir kenarı
hafifçe kıvrı lırd ı . Bu görünüşte bir gülümsemeyi andırıyor
tdi ise de, karşısındakinde hiç hoş bir tesir bırakmıyor­
du. Böyle zamanlarda Martha hemen susup, yaptığı işi
b ı rakarak ayağa kalkar, « Canım Lindy'de sebzeli ograten
yemek istiyor,» der veya buna benzer b i r teklifte bulu­
nurdu. Ellery onun o ancla aklına ilk gelen lafı ettiğ ini
. sezmişti . Bunun üzerine Dirk som urtmaktan vazgeçer, son­
ra da genç çift, başka yere gitmek için h i ç bir sebep gör­
,m eyen bir yığın ins·anı peşlerinden sürükleyerek hep bir­
li kte dısarı crkarlardı.
' .

Fakat bazen Martha, Dirk'ün ağzının l<ıvrılmaya baş-


lad ığı nı farketmezdi. O zaman Dirk ehemmiyetsiz bir şeyi
.bahane ederek parlayıverir veya ölesiye içmeye başlardı.
1Martha ise aniden migren ağrı ları tuttuğu için doğruca
eve gitmek . zorunda ka l ı rd ı .

10 .
·D ördüncü yı 1 geçimsizlikleri son haddine ulaşmıştı.
Gittikçe daha seyrek birlikte görünmeye başladılar. D i rk
Jurmadan içiyordu.
'

· İşte tam bu sırada, Martha tiyatroya döndü. Bir oyun


satın aldı. Kendi parasıyla sahneledi. Tek başına partile­
· re gidiyordu. Bazen Dirk provalara geliyor veya Martha'yı
b i r restoranda görüp yanına yaklaşıyor ve hadise çı karı­
yordu. Martha ise eseri sahneye koyma işine öylesine dal­
mıştı ki, h i ç kimseyle, N i·kki'yle b i l e görüşmüyordu. Piyes
başarısız olunca yeni b i r senaryo aramaya başladı. Artık
evlerinde (Beekman Place'da yeni b i r daireye geçmişler­
d i ) olanları komşularından gizlemeye lüzum görmüyorlar­
d ı . Günün geç veya erken saatlerinde münakaşalar, eşya­
ların kırılma sesleri, delice hıçkırmalar ve daha delice ba­
ğ ı rmalar duyuluyordu.
Evl i l i kleri çökmüştü. Kimse d e sebebini bil miyordu.
Nikki de herkes gibi şaşkı ndı. Ellery; ne oluyor, diye
sorduğunda, «Neler olduğu hakkında h i ç bir fikrim yok,»
diye cevap vermişti:
- Aına N i kki, sen onun en yakın arkadaşısın . . .
- Senin en yakın arkadaşın da böyle bir sırrını söy-
lemez. Tabii suç Di rk'te . . . Edgar Al lan Poe gibi hare·ket
etmeyi bıraksa . . .
Sonra güzel bir bahar akşamı Elle ry ve N i kki, Law­
rence'lara ne olduğunu öğrendiler.

Herşey bir Western Union posta cı çocuğ unun gelişi yle


basla dı. Tam N i kki daktil o makin esini k ı l ıfına yerleş tirir-

ken postacı z i l i çaldı.


Ni1kki çalışma odasına e l inde bir zarfla gelerek, «Sa­
na yazılmış, el yazısıyla,» dedi. (( Kalıbımı basarım ki bu
Martha Lavvrence'ı n yazı s ı . . . N i ç i n bana değil de sana
yazmış acaba?»
Ell ery · elindeki kokteyl kabını sal layara'I<, Karımmışsın
«

gibi sualler sormaya başlad111 . dedi. O günl<ü dikte iyi .


. . »

11


gitmemişti ve kimseye, dert ortağı N ikki'ye bile nezaket
gösterecek halde değildi. «Hadi Ni k k i, ver o mektubu ba­
na . . . »
- Sen kokteylleri hazırla, mektubu ben okuyayım.
Mektupları okuma·k sekreterin·i şidir.
- Kokteyller hazır! Ver onu bana . . .
Ellery zarfı açarken, N i kki, ccAnlamıyorum,» dedi, «müt­
hiş bir şeyler dönüyor olmalı. İstersen seni yalnız bıraka­
yım . . .

Fakat mesaj her ikisinin d e ciddileşmesine sebep oldu.

SEVGİLİ ELLERY . . .
·Bütün bildiklerimi denedim, fakat yetmedi. ·B u i ş
böyle devam edemez. Yardımına ihtiyacım var.
Bu gece 9.30 civarında Central Park'ta 5'inci
ca-d de n i n 72'nci sokağındaki girişten Mail tarafına gi­
den esas yolda bir bankta olacağ ı m . Kötü b i r tesa?
düf eseri Dirk'e rastlarsan Allahaskına bulusmamızı
' '

istediğimi söyleme. Barbizon 'da bir senaryo hakkın-:


da Amy Hewell'le görüşeceğimi sanıyor.
10.00'a kadar bekleyeceğim. Lütfen gel!
MARTHA

Nikki eğri satırlara bakakalmıştı. «Mukaddes nikah,»


dedi. Düşünceli düşünceli Ellery'ııin masasını tekmeledi ve
divana gidip oturdu. «Çalışma saati dolduğuna göre (bir
erkek için mümkünse) bana bir centi lmenlik yapabilirsin.
İçki ve sigara istiyorum . . . Zavallı Mar . . . Bu evlili·k bin yıl
sürecekti galiba, Hitler'in Reich'ı gibi . . . Gideceksin deği l
mi?»
- Bilmiyorum.
- Bilmiyor musun?
- N i kki, Dirk ·bir şey çalmış olsa veya birini öldür-
müş bulunsa hemen . . .
Ni·kki sertçe, «Öyle olmadığını nereden biliyorsun?»
diye sordu.

12
- Sevg i l i yavrum . . .
- Bana sevgili yavrum deme, Ellery Oueen!
- . . . bu iş müzminleşti. Bir yıldanberi devam edi·
yor. Bu sadece, cenneti bulmak ümidiyle b i r sal üstünde
yola çıkan ve Al lahın belası şeyin altlarında batmaya baş­
ladığını gören i k i insanın durumuna benziyor. Böyle şey­
l e r her gün olu-yor. Martha için ne yapabilirim ki? Elini
tutup teskin mi edeyim? Dirk'ü St. Pat'e slirü·kleyip bir
taraftan Düğün Marşı çalınırken ona vaız mı vereyim? Biz
basit insanlar için bu gibi hallerde boynumuzu büküp otur·
maktan başka yapacak şey yoktur.
- Saçmalaman bitti m i ?
- Saçmalamıyorum. Yalnızca içimden bir ses, bu işe
karışmamamı söylüyor. Böyle b i r durumda her zaman ara­
ya giren zor durumda kalır.
Nikki ayağa kalktı, «Sana sadece b i r tek sual soru­
yorum,» dedi. ( 1 B irden ayağa kalkınca kokteyl inin bir kısmı
nylon çorabına dökülmüştü.) u·Bu gece Martha i l e buluşa­
cak mısın, buluşmayacak mısın?»
Ellery, « Gitmem dürüst bir hareket olm;:ız,» diye iti­
raz etti . « ·Martha bir rahibe gitmeliydi . . . Kısacası, daha
·karar verıned im.»
- İyi! Ben karar verdim.
- N e · kararı? ..
- Bu iş burada biter! Senin yanındaki işimi bırakı-
yorum. Kitabını bitirmene yardım edecek· başka birini bul.
Zaten hiç iyi değildi.
- Nikki ! .. (Ellery onu kapıda yakala_dı. ) Haklısın ca­
nım. Kitap bir felaket. . . Hem Martha i l e görüşmeye d e
gideceğim.
Bunun üzerine Ni kki naziklesti :
'

- Kitabın o kadar da ·kötü deği l , Ellery. Hatta çok


iyi tarafları olduğunu bile söyleyebi l i rim.

Ellery, Martha'yı parkın karanlık bir ·kösesinde bir


'

bankta oturur buldu. Nerdeyse görmeden geçiyordu. Çün-

13
·ki Martha eşarb·ına kadar siyahlar içindeydi. Sanki gece­
·nin karan l ığına karışmak için öyle giyinmişti.
Ellery yanına oturur oturmaz Martha onun ellerine
'
· sarıldı.
- Martha, titriyorsun. (Biraz şakan ı n işe yarayacağı­
n ı düşündü : ) Klasik giriş cümlesi budur değil m i ?
Am·a yanıl mıştı-. Martha ağlamaya başladı. Ellerini ge­
ri çe·kip yi .izünü kapadı. İçin için hıçkırıyordu.
Ellery şaşırmıştı. Onları seyreden var mı diye çabu­
cak etrafa bir göz attı. Ama ar�adaki çal ı l ı klar sessizdi.
Diğer sıralardaki insanların çoğu ise kendi hallerinde idi­
ler. Central Park'ta göz yaşları tabiat aşıkları için yeni bir
şey değildi .
. -, Martha, çok özür d i lerim. Seni neyin üzdüğünü ba­
na söylemeyecek misin? o kadar kötü . b i r şey olamaz.
Bazen herşey . . . ·
Bu kederli havayı b i r müddet sürdürdü. Ama Martha
gittikçe daha derinden_, daha içten ağlıyor, daha kötü bir
hale gi riyordu. .
·

E l lery içinden o anda baş _k a b i r yerde olmayı d i l edi. ·


Etraftaki bi rkaç kişi önce ayıplayarak, sonra merakla dö­
·
n ü p onları süzmeye başlamışlardı. Üste l i·k bir de, e l inde­
ki copu sallayarak çevreyi arşınlama kta olan heybetli b i r
si luetin tam önlerinde durup kas'ketinin altından sert b i r
şekilde kendilerine baktığının farkına vardı. Heybetli ka­
raltı birden gürledi:
- . Bir şey mi var, ahbap?
- Hayır, ·hayı r memur bey! (Komşu sıralardakilerin
de işitebileceği kadar yükse·k bir · sesle cevap vermişti.)
Veni piyesimizden b i r sahnenin provasını yapıyorduk da . . .
Şapkasını biraz daha öne eydi .
. - Ya?
Polisin bir bakışıyla meraklı komşular kendi işlerine
döndüler. ·
- Ne zaman · başlıyorsunuz? Karım ve ben hiç bir
piyesi 'kaçırmayız d a . . . İyi b i r tiyatro seyircisi olduğuma
sizi temin ederim.

14
- Gelecek ay başf ıyoruz. Broadhurst'te . . . Gişeye be­
n i m ismimi söylemeniz yeterl i . Şimdilik kusurumuza bak­
mazsanız . . .
L
- Peıki peki! Yalnız isminiz ne?
- Alfred Lunt!
- Teşekkür ederim!
Polis saygıyla geriledi. Sonra Martha'ya dönüp, •iyi

geceler Miss Fontanne,» diyerek onu da selamladı ve ıs­


l ı k çalarak uzaklaştı.
Ellery telaşla 'konuştu:
- Martha simdi . . .

- B i r dakikada düzelirim, Ellery. B u yaptığım çok


aptalca bir şeydi. Hiç istemezdim . . . Aniden . . .
Martha yüzünü Elle.ry'nin göğsüne gömdü.
Ellery huzursuz bir şekilde etrafına bakınara·k , «Tabii,,,.
dedi, «Uzun zamandır her şeyi içine atıyordun. Normaldir.
Şimdi kendine b i r çeki düzen ver de, uzun uzun konuşa­
rım.ıo
·Martha ile s ı ra n ı n tahtaları arasına sıkışan sol kolu
ağrımaya başlamıştı. Ağrıyı gidermek için kolunu kurta-·
rara·k sıranın üstü boyunca oynatmaya başladı. Kolu
Martha'nın omuzlarına deyiyordu.
O anda arkadan bir ses, "Ne o, aşık kavgası mı?,. d·i­
ye sordu.
Martha titriyordu. E l l ery döndü. Dirk Lawrence sıra­
nrn arkasında duruyordu. Şapkası yana eğilmiş, saçı ' başı
dağınık, yerinde sallanan, leş gibi viski kokusu saçan ti-·
pik bir sarhoş . . . Dipsiz birer kuyuyu andıran gözlerinde
kötü bakışlar bulunan b i r ayyaş . . .
El lery ümitsiz bir gayretle, «Merhaba Dirk. Nereden:
çıktın böyle?,, ·d edi.
·Dirk sırıttı.
- Cehennemden! Kendime arkadaş aramaya geldim.
Ellery ayağa fırlamıştı bile, fakat Martha daha atik
davranarak kendini kocası i l e Ellery'nin arasına atti. Tiz
b i r sesle, «Eve git, Dirk!» dedi, « L ütfen eve git! ..
»

15
- Evin canı cehenneme . . . Anlıyor
. musun?
Ell ery ters bir sesle, «Bana bak Dirk, eğer dem·in aşık-
.

lar hakkında ettiğin o aptalca laf bir şaka değilse, sen


benden ço·k daha aptal bir adamsın. Bu Martha'yı aylar­
danberi i l k görüşüm. Benimle bir şey konuşmak istiyor-
·

du,» dedi.
- Gözleri·yıe· konuşuyordu, gördüm. Benini küçük .
·Martha'm. Benim peri kızım. Bana bak ahbap, şu gözlere
bak. Bana yutt·uramazsın bu palavraları . . . .
Ellery sakin bir sesle, « Martha, sanırım eve gitsen iyi
·o laca:k,» dedi.
- Evet ,Martha, ·a şkım, sen eve dön. Ben de burada
bu ·pis herife pe_nçelerini başkalarının karılarından uzak .
tutmasını öğreteyim.
Martha, «Hayır, Dirk, hayır,,, diye bir ç ı ğ l ı k attı . .
Dirk bir adım atıp ışığa çıkınca, 'Ellery adamın ağzı­
.nın 'k enarında köpükler olduğunu gördü. Dirk elinin ter­
siyle Martha'nın kafas ını şiddetle itti. Martha sıranın ar­
kasına düşerek gözden kayboldu . . Ellery düşünmeden ka­
d ı n a ne olduğunu anlamak için eğildi, ama Martha 'ya bak­
·masına vakit kalmad ı . Kafasına b i r gülle indi ve onu aldığı
gibi beton kaldırıma fırlattı.
'

En son hatırladığı şey, yandaki sıralardan gelen al-


kış sesleriydi.

MarthC\, «Şimdi her şeyi anladın işte. Benim sana an­


latabi leceğimden çok daha iyi anladın. Beni takip etme­
mesi için e l imden geleni yapmıştım. Ama herhalde bece­
remedim. Hem zaten artık benim söylediğim hiçbir şeye
. i nanmıyor,» diyordu.
Ni kki ise, «Biraz daha :kahve al, sevgilim,» diye mı­
rıldand ı .
Ellery, N i kki'nin yaptığı işi biraz olsun taf<dir edebil­
mesini diledi. Çenesinin tam ortasında b i r yeşi!-mor şiş
·vardı. Başının arka taraf_ı sanki ·bir ç imento karıştırma ma­
kinesine düşmüş gibi ağrı maktaydı.

·1 6
Parkta kendine geldiğinde başı Martha'nın ku·cağında,
· kaldırımda, 'bir hayranlar gurubunun ortasında yatıyordu.
Di rl< gitmişti. Bir tiyatro fışığı olan polis memuru eğer
Mr. Lunt oynadığı rolü fazla ileri götürerek sahneyi ber­
'bnt eden
. o · pis sarhoşun adını verirse adarnı derhal içeri
tıkacağını söyleyip duruyordu. Bu arada memur Mr. Lunt'­
ı n saçlarının beyazlanmaya mı başladığ ı n ı , yoksa peruk
mu taktığını merak etmeye başlanııştı. ·En sonunda Ellery,
yüzünü şap' k asıyla saklayarak polis memurunu onlara bir
taksi bulması için ikna edebildi. Serse·mlemiş beyninin o
.anda bulabi ldiği tek adres Oueen apartmanı oldu. Yazar­
lar. Biri iği 'nin tanınmamış, fakat geleceği parlak bir azası
ile buluşmaya gitmiş olması gereken N i kki evde dönü­
şünü bekliy·o rdu. İçeri girer g i rmez ·Martha kendini Nikki'­
:n i n kollarına atmıştı. İ' k i kadın, Müfettiş Oueen'in banyo­
SLlna · kapanmışlar, yarım saat çıkmamışlar, Ellery de ya­
·r alarının i l k tedavisini kendisi yapmak zorunda kalmıştı.
:Evde onu avutabilece·k olan ba·bası bile yoktu.
N ikki, · « Peki ama, Dirk'ün ne'si var?» diye sinirli si­
·nirli sordu, «aklını mı kaç ı rd ı ? »
. Mar:tha u·y·kuda konuşur gibi, « B i lmiyorum, ona nefer
olduğunu bilm iyorum. Üste l i k bun·u kendisinin de bildiği­
ni san·m ıyorum , » diye cevap verdi.
·Eltery çenesini sağdan sola oynatmaya çal ı ş ı rken,
acıklı bir sesle, « Dir'k'e ne olduğu hakkında şu anda kim­
se benim kadar b i l erek konuşamaz, ,, dedi. '

- Sen hala hayatta olduğuna şükret . . .


- ·insaf artı'k! Kocan sert yum ru'k atıyor dediysek o
'

kadar da sert demedik.


Martha 'nın elleri o kadar titriyordu ki, neredeyse kah­
vesini dökece'kti:
- Yumruklarını ·kastetmedim. Silahlı olmasından
korktum. Beni bir tabanca alacağını söyleyerek tehdit et­
misti.
'

- N i kki beni her saat başı ş irketim izden ayrılmak-


la tehdit eder, ama hala bizimle . . .

f. 2 17
- Bana inanmıyorsun. Sanırım inanmanı beklememem
gerekir. Ama yine de şunu söylüyorum: Eğer Dirk'ün bir
silahı olsaydı bu akşam seni vururdu.
'
- Ve gayet de ha'klı olurdu! .. Ba'k Martha, seni an­
lamıyorum sanma, ama şeytana da hakkını vermek lazım.
Olana bi raz da Dirk'ün gözü i l e bakmak lazım . . .
N i kki buz gibi !bir sesle konuştu:
- Sen · bak bakalım olana Dirk'ün gözü i l e . . .
- rvıcırtha, kocana sadece kad ı n ların gittiği bir otel-.
de b i r oyun yazarı i l e buluşacağına dair aptalca bir hika- .
ye anlattın. O da tabii seni takip etti. Parka girip, ıssız.
bir köşede b i r ban'ka oturduğunu gördü. Sonra ben arz-ı
endam ettim : k i, bunun b i r tesadüf olduğuna ancak bir·
kaz inanır. Ben yanına oturur oturmaz Dirk'ün gördüğü
i l k hareket, senin benim göğsüme kapanman oldu. Benim,
b i r kolum da senin omuzlarındaydı. G·öz yaşların her ·şey.i
daha berbat etti. Kim seyretse, aramızda :bir şeyler oldu-·
ğunu, fakat beni m yeni birini bulduğum için bu işi bitir­
mek istediğimi, senin de buna yanaşmadığ ı n ı düşünürdü.
Di r'k'ün de kafasının aynı şekilde işlemesi normal . . . İn­
'sanoğ lu et ve sinirden yapılmıştır.
Martha gözlerini kapadı. Ni kki patladı:
� Senin gibi mi? Martha gibi kadınlar sadece ro­
mantik hikayelerde vardır. Onların kıymetini bilmeyen ko-­
calara da bu gerçek iyice anlatı lmalıdır.
- · LGtfen durmadan sözümü kesme'.k ten ·vazgeçer mi­
sin? .. Martha, Dirk üstelik dut gibiydi. Belk ! içkili olma-­
snydı . . .
. ..

Martha göz·Jerini açtı:


- İç'k ili olmadığı zaman daha da kötü . . .
- Daha mı kötü? Ne demek istiyorsun?
....:- ·içkili olmadığı zaman kendi kendime sa·rhoş oldu�
ğu için o kori(unç lafları etti ğini söyleyemiyorum.
- 'Kocanin ·cidden senin onu aldattığına inandığını nıı,
söylemek istiyorsun?
· - inar1maya · çalışıyor. Ama artık bu onda saplantt
haline geldi. Kendini kontrol edemiyor.

18
' N ikki, «·Dirk koca bir apta l d ı r diyebilir miyim?» diye
sordu.
- Ni ' k ki ona aşık olan sen değilsin, ·benim.
- Eğer o benim kocam olsaydı, ona saplanacağı bir
şeyler bulurdum.
- Hasta o . . .
Ellery araya girdi:
- 'Bak Martha, şimdi ·söyleyeceğimi s i n irlenmeden
cevapla . . . İki ş ı k var: Dirk ya hasta, yahut da haklı . . .
N i k'ki ayağa fırlad ı :
- MG:!rtha kalk, seni evine götüreyim şimdi. ŞİMDİ! ..
- Yerine otur N i kki ve çeneni kapa. Veya çık, yan-
daki odada otur. Eğer Martha benim yardımımı istiyorsa
pro1b lemin ne olduğunu bilm em icabeder. Vaaz verecek
değilim, zinadan daha kötü suçlar gördüm. Şimdi Martha,
söyle bana, Dirk haklı m ı ?
- Eğer haklıysa b i l e şimdiye kadar bunu ispatlaya­
madı. (Martha'nın yüzünden b i r şey belli ol muyordu.) Ba­
k ı n hanımlar, . beyler. Ben evl iliğini kurtarmaya çalışan bir
kadınım. Eğer böyle olmasaydı, şimdi . burada bulunmaz­
dım.
Ellery, "Tuş,» dedi. « Ş imdi bana Dirk'ün bu suçluluk
kompleksini açıklayacak ne bil iyorsan anlat bakalım.»

Dirk'ün çocukluğu hakkında Martha pek bir şey bil­


miyordu. Tek çocuktu. ·Lawrence'lar Maryland'lıydılar. İç
savaşta Güneyi tutmuşlardı. Dirk'ün annesinin ailesi South
·

Carolina'dan Fairleigh'lerdi. Yanlarında bir sürü kölenin


çalıştığı asi l , fakat fakirlikle ·dolu bir tarih i n . sahibi Fair­
leigh'l er. . . .
Küçükken Dir·k, para i l e satın a l ı nabilecek her şeye
sahip olmuştu. Lawrence'ların serveti büyükbaba Law­
rence'dan ·kalmaydı. Büyükbaba batıda madenlerden ve de­
miryollarından mi lyonlar kazanmış, sonra da servetiyle
Maryland'a dönmüş·tü.
Mcırtha,

« Dirk'ün babası h i ç b i r zaman öyle pek

19
fazla çalışmamı ş . ,, diye devam etti. « Üniforma giyene
kadar Dirk de öyleymiş. Babası, onu orduya yazd ırmış,
ama bir y ı l sonra disipl insizlik sebebiyle ordudan uzak­
Jr;ştırılmış. Sonra yazar olmaya karar vermiş. Pearl Harbour
bc.ıskını sı rasında Greenwich kasabasında yazarlığa devam
ediyormuş. Belçika'daki paraşütçü birliklerinde subay ola­
rak orduya :katı lmış. Tam bu sırada anne ve babasının bir
otomobil kazasında ·ö ldü' kler i haberi gelmiş.
Harp bitip de eve dönene kadar Dirk bazı şeylerden
habersizmiş. Polis, Mister Lawrence'ın, kendisi ve Misis
Lnwrence içinde olduğu halde, arabayı kasten yoldan çı­
kardığından şüpheleniyormuş . . . »
Ellery, «.Neden?» diye sordu. .

- B i lmiyorum, ama Dirk'·ü n döndü kten sonra öğreıı-


diği şeyle ilgisi olabilir. Babası Lawrence'ların servetini
son kuruşuna kadar tüketmiş ve geriye borçlardan başka
bir şey bırakmamış. Dirk, New York'a döndüğünde üze­
rindeki e l biseden başka bir şeyi yokmuş. Te'krar yazarlı­
.
ğa başlamış, ama a ç l ı k içinde geçen bir kaç aydan sonra
başka bir iş aramaya mecbur kalmış. ·Bir yayınevinin yazı
i şlerinde i ş bulmuş, i k i y ı l dan fazla orada kalmış. 28 ya­
ş ı n dayken bu i ş i de bı ra·kmı ş . (M artha b i r a n durdu, son­
·

ra devam etti.) O yayınevinde berfrber çalıştığı birkaç


kişiyle tanıştım. Hepsi de Dirk hakkında hemen hemen
aynı şeyler·i söylüyorlard ı . Yeteri kadar yemek yiyemedi­
ğinden zayıf, entellektüel görünüşü ve hayata siyah göz-.
lükle bakan bir adam . . . Alaycı ve tabii oldukça zekiymiş.
.
Fakat yazıhanede ki diğer insanlarla, hele kadınlarla hiç
geçinemezmiş . . . •

Ellery, «·Bunun için ·bel l i bir sebep var m ı ? » diye sordu.


- Şu olabi l i r : İşe girdikten sonra Dirk oradan b i r
kızla çıkmaya baş lamış. Kız ha'kkında bütün bildiğim, is­
rr�i n i n Gwlady.s olduğu. Dirk'e aşık olmuş. Bu bağ bir
müddet sürmüş, ama sonra kız can sıkmaya başlamış. Mü·
nakaşa etmiş ler ve Dirk onu bir daha görmek istememiş.
Sonunda ·k ız jntihar etmiş. Tabii ümitsiz ·bir ruh hastasl'y-

20
.

mış anladığıma. göre; D i rk'ün b i r suçu yok, ama o zaman-


danberi kadınlarla aıa· k ası kalmamıs.
,

Dirk'ün editörlük işi bir sürü polisye hi kaye okuma­


'

sını gerektiriyormuş. Bunlar, onun hayal gücünü uyandır­


mış olmalr ki, :bu defa da bir dedektif romanı yazmak için
eski işine tekrar başlamış. Tahmininin tersine, kendi ya­
yınevi bu kitabı yayınlamayı kabul etmiş. Kitap dört bin­
den fazla satmış. Yalnız büyük reklam yapı ldığını da he­
saba katmak lazım. Dirk bu kitaba 'Ölüm Benim Aşkım'
adını vermiş. Ellery kitap hakkında ne düşünmüştün, doğ-
.
ru soy
•. 1 e ?. ..
- İşe yeni başlayan biri için bayağı iyiydi. Tema
biraz amatörce, hikaye de kuruyd·u, ama ço·k değişikti.
Dirk'ü Amerikan Polisye Yazarları toplantılarından bi­
rinde i l k defa gördüğümde kitab ı n ı n neden böyle dehşet
dolu olduğunu. sormuştum. Cevap olarak cinayetin zaten
dehşetli bir konu olduğunu söylemişti. İşini bırakıp, bü­
tün vaktini da·ktilo -makinesine vermesi bu kitabından son­
ra olmuştu değil mi?
- Evet! Ondan sonraki oniki ayda ü ç polisye hi kaye
daha yazd ı .
- Hatırladım! Polisye Yazarlar toplantılarında kim­
seyle tek laf etmeyen Dirk, o aralar beni telefonla ara­
m ı ştı. Kendi yazd ıklarından daha kötü olduğunu düşün·dü­
ğü e·s erler �kendininkilerden en az i ki ü ç nıisli fazla sa­
tarken kendi eserlerinin böyle az satmasına çok bozul­
muştu. Tamamiyle yenilmiş hi·ssediyordu kendini. . . Ona
daha neşe l i , daha az Gotik, öbür kitapları n-d an daha fazla
tutulm8sına yarayacak bir y·azı sti l i tavsiye ettim. Tam da
bu tip bir şey yazmak istediğiıii söyledi. ·O zamanlar bu­
nun hiç de olgunca bir davranış olmadı ğı nı düşünm üştüm.
Polisye hikaye yazmayı bıraktığında pek şaşırmadım.
M1a rtha, kısık bir sesle, Korkarım bu benim yüzüm­
cc

den oldu,» dedi. « B i l iyorsun, Dirk'ün peşine düşmüştüm.


Tanıştıktan üç gün soııra onunla evlenme·yi aklıma ·koy- .
mustum.,,

21
N i kki 'küs'kün ktiskün, «1B undan bana hiç bahsetmemiş­
tin, ,, ·d edi. .
- Sana bahsetm ediğim ço1k şey var, N ikki ! Ona her
gi.\.n kısa me·sajlar gönderirdim. Bundan dolayı hiç bir utanç
d· u ymuyordum. Evlendikten s·onra cid·di bir roman yazması
için onu teşvik eden benim. Belki de büyü·k bir hata yap­
tim. O !<adar mutluydu, o 'kadar çok çalışıyordu ki . . . Ki­
tap basılıp, dedektif hi·kayelerinden ·bile daha az sattığı
ve kritik yazarları tarafından zalimce yerin dibine batırıl­
dığı zaman . . .
Ellery nazikçe, « 'Se·ssizliğin Sesi' l<ötü . bir ! k itaptı,
Martha,» dedi.
- Bir · mü·ddet böyle geçti, ona sonun1da yeniden ken­
dine güvenini kazandırdım. Öbür romanına başladı, ama
bu daha da kötü oldu. İkinci kitaptan sonra ço1 k uğraştım,
fakat Dirk'ü içine düştüğü bunalımdan ·kurtaramadım. Üs­
tüne düştükçe daha . sinirli oldu. Üçüncü romanını yazmak
icin kendini adeta eve k i l itledi. İste sanırım tam bu s ı ra-
• •

da ik'iiıci yanlışı-mı yaptım. O kilidi kırıp, Dirk'ün o l<al ı n


kafasına anlayış so·kmaya çalışacağıma. . . yapacak bir iş
aramaya başladım ve '•Böğürtlenlerin Altında' adlı piyesin
sahneleme isini üzerime aldım. Basarı kazanamadım, ama
• •

bu bana iyi ders oldu. Şimdi Dirk'le karşılaşmadan önce


tiyatroda yaratmak istediğim yeniliği :bulacağıma inanıyo­
rum. (Martha o ürl<ütücü sa kinliği içinde devam etti.) Bu
fiyaskonLın D i rk'le beni tekrar bir araya getireceğini san­
mıştım. Malum kader birliği teorisi . . . Halbuki bu bizi bir­
birimizden daha da uzaklaştırmaktan başka bir işe yara­
madı. Beni, sanatı seven, ama onu · anlamayan ve ciddi
bir sel<i ide üzerin·d e durmayan züppe zenginlerin yolun­
'
dan gitmekle suçladı: Bir hayli münakaşa .ettik. İkinci de­
fa incinmistim . . . Sonra Dirk da'kti lo makinesine gömül·
,

dü. Ben de ikinci piyesimi aldım. İşte bundan sonra bu


kıskançl ı k meselesi ortaya çıl<tı.
'E llery, «Dirl< bunu tam olarak ne zaman ·b e l l i etti?»
diye sordu.

22
- Alex Conn'la tanıştığımda . . . O piyes benim i·kin­
'Ci, onun birinci prodüksiyonuydu. Prodüktörüne karşı on­
1 dan daha s·ayg ı l ı b1 i r yazar olamaz. Zaval lı Alex, bana aşık
olmnyı aklından 'bile geçiremezdi. Provaya başlamadan
örice Alex'in piyesinin tel<rar yazılması gerekiyordu. Bazı
sahnelerde belirli değişiklikler yapmak istiyordum. Bunun
i ç i n de ara sıra Alex'in kal1dığı otele gidiyordum. Birlikte
piyes üzerinde çalışmalar yapıyordu' k . Alex en iyi, göm­
leğini, a·yak'kabılarıııı üzerinden attığ.ı zaman çalışır. · Bir .
gece ·otelde yine böyle çalışırken Dirk ç ıkagel·di ve şaş­
kın bakışlarımız altında beni onu aldatmakla suçladı. Ön­
ce şr:ka ediyor sandık, ama o g�ce Alex'e attığı dayak
ŞC!ka değildi . . . Ne ben, ne Alex, Dirk'e bazı şeyler hayal
ettiğine inandıracak bir şey söyleyemedik. Bu gece gör­
dün onu ·Ellery. Ama o gece sarhoş değildi.
Nikki, Umarim bundan vazgeçmesini söylemi·şsindir
•<

·ona,» · ·d iye lafa karıştı.


- Eh, ·suç 1işlemiş gibi durmayacağımı, çünki hiç bir
suçum olmadığını söyledim. Karş ı l ı k l ı güven, iııanç ve sev­
gi üstüne de birkaç söz etti ,m . Sonunda birbirimize sarıl­
drk, aramızda yeni ·b i r yakın l ı k doğuyor gibiydi. Ama er­
tesi hafta, Alex'in oyunundaki M ichael rolü ha'k kında, muh­
terrıelen bu rolü oynayacak olan Rory Burke il e konuşur­
ken Dirk yine had1ise cı kardı, hem
,
. bu defaki daha <la kö-
tüydü. Bugüne kadar hep böyle oldu; neden olduğunu da
b i l miyorum.
Martha birden·bire h ıçl<ırmaya ibaşladı .
...,.... Dirk vazgeçmezse. . . Daha fazla dayanamam ben
buna! Onun yardıma ihtiyacı var, Ellery. Benim de öyle.
Yapabileceğin bir şey yok mu?
Eliery, Martha'nın elini sıkara ' k , «Deneyeceğ1i m Martha,
deneyeceği 111, » dedi.

El lery, Martha lawrence'ı b i r taksi.ye bindirdi, ('Martha


eve yalnız dönmekte ısrar etmişti) sonra tekrar yukarı,
Nikki 'nin yanına çı' k tı. Bir kafeteryada iki yabancı gibi hiç

23
konuşmadan kahvelerini içtiler. Sonra N i kki fincanın·ı sert·
çe masaya koydLı:
- Yarın kendi·mden nefret edeceğ·i m i bil iyorum, ama
şimdi oturup sana yalvaracağım. Ellery, yalvarıyorum.
- Ne icin?

- Of, ı<alın kafaiı! N e yapabi l i rs i n ?


- N e b i l eyim. O ·aptalı benim kadar sen d e tanıyor-
sun.
N i kki kaşlarını çattı :
- Bence aptal olan Martha! Ama onun da dediği g i b i ,
Dirk'e aşık olan ben deği lim. M a r benim için çok şey
·

yapmıştır, Ellery! Sana h i ç söylemediğ i m , muhtemelen söy­


leyemeyeceğim şeyler. Onu çok severim. Martha'.da ter­
temiz bir şeyler vardır. Küçük mektepli bir kız . . . Sanırım
dünyada kocasını aldatmakla suçlanabilece' k son kadındır.
Hele kocası tarafındaıı. . . İ·şte ben ;bu yi.i zden kaygılanı­
ycru'm Ellery. Bütün bunlar normal deği l . Bu iş'i n içinde
bir bit yeniği var. Dirk ço·l< garip davranıyor.
- Dirk'de bir gari p l i k. olduğu muhakka'k . . .
- Ben de korkuyorum.
Ellery çenesini yoklayarak, «'Korkma kta hakl ısın,» de­
d i . « D i rk'ün ·bir doktora ihtiyacı var, de.de'ktife deği l . Be­
n i m e l imden ne gel ir ki ? »
- Ddktorlar her şey·i bilıııezler.
- Böyle bir konuda benden daha çok bilgi sahibi ol-
duklarından e m i n i m .
- D i rk b i r suç işl·iyor! .
- N.e yan i , bardakları iyi yıkamayan barmen de suç
işl iyor demektir, ama benim böyle esrarları çözmem bek­
lenemez. N i kki, yardım etmek isterdim, ama bu benim
yard ı·m edebileceğim ci nsten bir iş değil . . .
- Sen'in . yardım edebileceğin cin1sten b i r i ş haline
gelebilir.
- Bak! Bütün yapabileceğim, yarın Dirk'ü görüp, ken­
d·i kendisine yardım ede·bilmesine çalışmaktır. Aslına ba­
karsan bu geceden sonra bunu b i l e becerebileceğimden

24

emin deği l i m ! .. 'Ni ' k ki şu ecza dolabına bir bakıver, belki
morarmayı engelleyecek ·bir pomat vardır.
'

Ertesj gün Ellery'nin 1Dirk�e gitmesine hacet kalmadı.


Dirk, El lery'ye geldi. Tam müfettiş Queen kahvaltıya otu-·
rurken kapıyı çaldı . .
M üfettiş, -D i rk'ti ·Ş üpheyle süzdü:
- Ellery m i ? Hala yatıyor, M ister Lawrence. Dün·
gece birisi çenesini patlatm ış. Gecenin yarısını evin için­
de dolaşıp, kend isine acıyarak yakın·makla geçirdi. · Siz·
bu konuda herhalde b'ir şey bilm iyorsunuz, öyle deği l m i ?
Dirk Lawrence, « Ben patlatt ı m , ,, dedi.
Müfettiş onu baştan aşağı tekrar süzdü. Dirk'ün, sa­
kalları uza'm ıstı. Elbiseleri rslak ve burus ıburu·stu. Esmer
' ' '

kuvvetli yüzü yorgunluktan süzülmüştü.


'

- Neyse, bu sabah pek teh l i'keli görünmüyorsunuz ..


· . ·
Şu k apı d a n geçip soldaki odaya girin.
Dirk._ « Teşel\:kür ederim,» dedi ve El lery'nin çalı şma·
odasından arka taraftaki yatak odasına geçti. Ellery yü­
zünü b i r ·buz torbasına gömmüş, yüzü�tü yatıyordu.
Dirk yatağın yanında b'ir iskemleye çöktü:
- Sinirlenme. Bu sabah sadece diz çökmek istiyo-
rum.

Ellery · kısık b i r sesle, « Rüya m ı görüyoru m ? » dedi.


u1İnşallah öyledir. Bir değişikl i.k olsun diye biraz uyuyayım.·
demiştim. N e istiyorsun bugün benden?»
- Af d i l emek!
- İyi. Biraz kahve getirirsen affederinı.
.
Dirk yerinden ·kalktı ve çıktı . Biraz sonra elin·de •k ah­
ve cezvesi ve fincanlarla geri döndü. Fincanları doldurdu,.
Ellery'nin sigarasını yaktı ve · yerine g i d i p oturdu.
Ellery ona bir _ göz atarak sordu:
_.:.,Sen de pek rahat bir akşam geçirmedin gali·ba? ...
- 'Bütün gece sol<aklarda dolaştım ..
- Bütün gece m i ? Bu yağmurda m ı ?
Dirk ·şaş·kı n l ı kl a üstüne baktı:
,

25

'
- Sah'i , yağmur yağmış . . .
- Öyleyse eve gitmedin.
- Hayır.
- �J1artha'ya bir telefon b i l e etmedin mi?
- Etseydim b i l e benimle konuşmazd ı .
- ·O kadın senin için fazla iyi, Lawrence!
Dirk, alçak gönü'l lülükle, « B i l iyorum,» dedi, «.kuluçka­
daki tavuk kadar sa1bırlıdır. Sen·in l e benim ha'kkımda ·konus- •

·mak için buluştuğunu şimdi a n l ı yorum. Ama biraz geç ol-


:du, değil m i ? Dün gece kafayı iyice çekmiştim.»
Ellery kahvesini yudumla d ı :
- Dirk, senin kafayı çekmediğin zaman da pek fark-
;lı olmad ığını bil iyorum. ·
Dirk lıemen cevap vermed'i . Esnıer teni uzamış saka- .
]ının ardından gri görünüyordu. Tıpkı bir gece önce Martha'­
nın yaptığı gibi, arkası n a yaslanarak gözlerini kapa.dı.
- l·-lf ç ken·di ·ken dinle gerçek bir mücadeleye giriştin
Lmi., Ellery?
- Evet.
- Hiç ·kaybettin ınJ?
Evet.
- Kaybetmeye devam ettin m i , hiç kazanmadan?
- Hayır.
-:- İşte ben' i m içinde bulunduğum durLım bu . . . Sana
mantıklı bir açı • k lama yapamıyorum farkı ndayım, ama yine
de ben mantıksız b i r insan deği l i m . . . Hiç değilse kendi
:kendimi alda�mıyorum. İçimde sinsi sinsi i lerleyen bir şey
var, buna engel olamıyorum, El lery. Bir kere başladı mı
artık söküp atamıyorum. Ne kadar uğraşırsam uğraşayım
vazgeçemiyorum. Martha'yı başka bir erkekle görünce et­
rafımdaki her şeyi l<ırıp dökmel< istiyorum. Anlatabiliyor
:muyum?
- Pek değil. Hangi sebeple Martha'nın sadakatinden
:şüpheyE) düştün? Çdk sağlam ıbir sebebi olmal ı . .
- Her defasında bir sebebi olduğunu sanmıştım. Bu
şey, sebepleri kendisi yaratıyor.

:.2 6
- Hangi şey? ·İsim ver.
- Bu kıs' kançlık . . . fobisi! ..
' - Çok basit, Dirk. Buna aldatılma fobisi ·d iyelim. Her
:şeye burnumu sokmak istemem. ama seks hayatın na·
Si I ?

Dirk gözlerini açınca bu gözlerde yanan parıltıdan


'.El lery'nin gözleri kamaştı. Ama sonra bu parıltı söndü ve
-0 koca gövde tekrar sandalyeye çöktü.

'Ellery, « 'Kızd ı n ·m ı ? » diye sordu.


Dirk alnını ovuşturarak, « Bana bak! Dün gece sana
vurduğum için ·ö zür d i lerim. Mesele burada ·kapansın,» de­
di ve kalktı.
- Otur lütfen, Dirk. Daha bitirmedim. Karın iy·i bir
iıısan, ama sen ona karşı h i ç de iyi değilsin. Bu şeyin s�­
bebi daha derinlerde olmalı. Bal<al ı m . . .·

Dirk birden yerine oturunca Ellery, «Teşekkür ederim,»


dedi. « Dün gece Martha'yla konuştum. Ondan öğren·dikle­
rime ve kendi anlayışıma göre zannedersem, senin ne­
y i n olduğunu bu!dum Dirk; Bütün bunlara dayanarak söy­
leyebilirim k i , bu iş kıskanç l ı k olarak kalmıyor daha geri­
lere gidiyor. Çocukluğundan bahsetmek seni üzer m i ? »
- Seni meraktan kurtarayı ııı öyleyse! Sana bel. irtileri
anlatayım, eğer terimleri istiyorsan sonuçları da açı klaya­
cağım.
1 ıstı :

- Va, demek psikiatrik tedavi gördün.


Dirk güldü.
- İki ·kere psikoanaliz denedim. Fakat hiç bir fay­
dası olmadı , aksine her şey daha da kötü oldu. Doktor­
ların b i r suçu y·oktu. Ben onlara uyamadım. Sebebini sor­
ma, sanırım o da işin b i r bölümü . . .
E!lery fincanını masanın üstüne koydu:
- Öyleyse bunun üstünde daha fazla durmaya lüzum
yok.
- Bir dakika. Sana anlatab·ilirim. Belki bilmek iste­
d i ğ i n budur. ( D i rseklerini dizlerine dayad� ve halı i l e 'ko-

27
nuşur gibi sözlerine devam etti.) Benim normal denebile­
ce'k bir a i l e hayatım olmadı. Çocukluğum olarak gözleri­
min önüne gelenler benim için tatlı rüyalar değ i l , kabus­
lardır. Oniki ·yaşımdayken babam annemi ·bir başka erke•k­
l e yatakta y�kaladı. Yatağın yanındaki komodinin üstün­
de duran ağır pirinç lambayı kaptığı gibi adamın beynini
dağıttı. Ci nayet suçuyla mu ha.keme edildi ve tabii beraat
etti. Jüridekiler d e aynı şartlar altında onun gibi hareket·
ederlerdi.:. ·
- Öyleyse her şey yoluna girdi.
- Daha sonraki yaşayışımız annem ve benim için
pek yolunda gitti sayılmaz. Babam, anneme kara'kteristik
bir ceza verdi. Boşanmayı reddetti. Annemi zorla beraber
yaşamaya devam ettirdi. Aynı çevrede, aynı evde . . . Ha­
yatl arının geri kalan kısnıında te'k bir günü ona yaptığı işi
hatırlatmadan geçirmedi. Arkadaşları, ailesi, herkes an-·
neme yüz çevirdi. (O irk yerine oturdu. Gülümsed i : ) An­
l ı yor musun? Gitmesiııe h i ç izin verme<l i. Hemen öldürül­
mek annem için ço·k ·d aha iyi olurdu. Babamsa onun ağır
ağır ölmesini istiyordu. Saygıdeğer ismi lekelenmiş, er­
kekl ik şerefi' ayaklar altına a l ı nmıştı . . . Tahnitçinin baba­
mın damarlarında ııormal insanlardaki gibi kan bulduğun­
dan hep şüphe etmişimdir. Sadist denecek ka,d ar zalimdi.
Öyle bir insanın uğraştığı kişinin başı gerçe·kten dertte
de·rne'ktir. . . (Dirk ıbir sigara yaktı ve bir müddet dalgın
dalgın sigaras ı n ı n ucunu fincan tabağında gezdirdi.) An4
nern iki kere intihara kal1kıstı. İJ<isinde de basaramadı. An-
, '

l ı yor musun, hiç bir şeyi tam yapmasını öğrenememişti.


En sonunda lükse düştü ve ben annemi hep böyle hatır·
lnrım. Leş gibi lavanta ve burbon kokan, koca evin için­
d e sendeleyip duran, ara sıra olduğu yerde sızıp kalan,
gözleri manasız bakan bir acüze . . .
İşte ben böyle bir evde büyüdüm. Her ikisinden de
nefret ettim.
Kimbi lir? Belki Martha'yı annem, kendimi de babam
olarak görüyorum. Tedaviyi ya,p an adamlara sorduğum gibi

28
sana da soruyoru m ; Şim1d i ne olacak? Meselenin kayna­
ğını bil rrıe·k h i ç bir şeyi değiştirmiyor. Hala kontrol ede­
mediğim kıskançlı'k nöbetleri geçiriyorum. Hem 1bunların
beni son derece ürküttüğünü •k abul etmek zorundayım.
'

E l l ery yataktan çı'ktı. « B i r duş yapıp gelene kadar bek­


l e lütfen, » dedi ve banyoya girdi. İşini bitirip çıktığında,
saçlarını kurularken, «Yeni romanın nasıl gidiyor?>ı diye
sordu.
Dirk ters ters bakarak, « Devam etmiyorum,,, dedi.
Eilery bir taraftan giyinirken b i r taraftan da konuşu­
yordu�
- H i ç not da mı almıyorsun?
- ·Eğer merak ediyorsan söyliyeyim, oturduğum yer-
den daktilo ınakinemle ·karşılı'klı bakışıp duruyoruz.
- Çok i l erlemiş miydin?
- O kadar çok i l erlemiştim ki, beyni·m · durdu.
- Ne oldu? Hiç iyi bir yanı yok mu?
Dirk güldü.
- Yok canım! Muhteşem bir kitap . . .
- Devam edecek misin? •

- Ne o? Kuzey · Ame.rika tefrika hakları için bir ön


teklif mi bu yoksa? Ellery, o roman fikir olarak çarpıcıydı,
ama . görünüş1e göre artık yazamıyorum.
- ·Bir profesyonelin yardı mına ne d e rsin?
- Ne demek istiyorsun?
1Ellery ikinci aya'kkabı s ı n ı bağlarken, c<' D irk, senin
prob·Jemin benim sahamın dışında,» dedi. "Kafa doktorları
bir şey yapamıyorlarsa ıben h i ç bir şey .y apamam. Tek
yapnbileceğim şey, kendi d el i l i klerimde faydasını gördü­
ğüm bir tedavi teklif etmektir. Kendi kalıbından sıyrılmak . . .
Bir yazar bunu yazarak yapar. Kendini tamamen yazmaya
ver, gece gündüz kafandakileri kağıda dökmeye çalış ! ,,
- Sana söyledim, yapamıyorum. Çoktan denedim
bunu.
- Gel, bir şeyler yiyel im. Bir fikrim var.

29 . .

"

Nikki daireye geldiğinde her zamanki gibi Müfettiş:


Queen gitmişti. Ellery ise her zamankinin tersine pe nce-·
reden dışarıyı seyrediyordu.
N ikki, «87'nci caddede gezinirken gördüğüm Dirk Law­
rence mıydı, yoksa hayal mi gördüm acaba?» diye söze·
başladı.
- Nikki, kendine kahve koy da gel, şuraya otur.
Nikkl hiç bir şey yapmayarak öylece durdu.
- Evet?
- Dirk sabahleyin, dün gece ola,nlar için özür dile-
meye gelmişti. Uzun uzun konuştuk.
El lery kısaca neler konuştuklarını anlatırken Nikki ses­
sizce dinl iyordu.
- Tehlikeli bir nevroz geçirdiği bel l i . Bundan hiç mi
h i ç hoşlanmadım, N i kki.
N i kki'nin bütün söylediği şey, «Zava l l ı Martha,» oldu�
- 'Evet! (El lery ağır ağır piposunu dol-durdu.) Kor­
karım Martha için pek ümit yok. Ama Dirk'ü terketmiş ol­
say·dı durumun bun-dan daha iyi olacağından da pek emin:
değilim. Fobisinin bu safhasında işler daha kötü olurdu.
Martha onu bırakmayacak, şimdilik bu ihtimali unutalım�
N i kki, «'Evet,» dedi. <cAma neden korkuyorsun ? ,,
- Siddetten . Hele Martha onu l<ıskırtırsa . . .
' '

Nikki e l -l erini ·k enetleyerek oturdu.


- Yapmaz!
. - Nikki, h i- leye ıbaşvu rdum. Dirk'ü yapı laca·k en iyi
işin, kitabı üstünde tekrar çalışmaya başlaması olduğuna
inandırdım . .
- Bunu yapacağına inanamam.
- Yapacağını söyledi. Sanırım hoşlandığı, güven·d iği;
biri devamlı yanında olup, onu pohpohlayıp, cesaret ve­
rirse, ·kitabına i l g i duyarsa Dirk bu dediğimi yapar. Baş­
ka bir deyişle, senin bana yardım ettiğin gibi ·ona da yar-
dım eden biri oiursa. . .
·

- Beni Dirk Lawrence'a itiyorsun.


Ellery piposundan b i r nefes çekti.

30 ·

----
- Nikki, hadiseler başladığında böyle birine i htiya­
c ı m ı z olacak. Nikki Porter. . . Gizli ajan! Tabii biraz önce
telefon ettiğinde Martha'ya bunu söylemedim. Dirk hare­
kete geçmiş, Martha da benimle bir azizle konuşur gibi
'

konuşuyordu. Artık bu iş, Dirk'ü mesleğine döndürme·k için


uğraştığımız bir deneme · haline geldi. Senin ·bütün yapa­
cağın Dirk için dakti lo yazmak, d i kte ettirdiği paragrafın
çok şahane olduğunu söylemek, yazdıkları kötü olduğu za­
man onu teselli etmek, ona kokteyl hazırlamak filan ola­
cak! Mühim olan onun düşüncelerini b i r yazar olarak ken­
d i üzerinde toplamak, Martha'dan ve · onun hayali macera­
larından uzak tutmak . . . Bekle bitireyim, Ni·kki. Martha se-­
nin ·oraya yerleşmende ısrar ediyor. Giyinme odasını se­
nin için bir yat8k odasına çevirirmiş. ·Bu bizim için çok isa­
betli oldu. Çünki günde sekiz saat yerine yi rmidört saat
• •

onları gözleyebiliriz. Bu işe razı olursan, tehlike işaret-


leri karşısında gözlerini iyi açıp bana anında rapor ver­
melisin. Dir'k'ü uzun müddet zararsız, kendi işiyle meşgul.
tutabilirsek, çok iyi durumlar olabi l i r. Sen konuşmaya baş-.
lamnd8n tek bir şey daha s oyleyeceğim: Tehlikeli oldu­
ğuna inansaydım, seni bu işe sokmazd ı m . Tabii son söz·
sana ait, N.ikki. Aslında iç.imden teklifi geri çevireceğini·
ümit ediyorum.
Nikki, « Bütün . söyleyeceğim şu," dedi. « Ne zaman işe.
başlıyorum?» .

El lery yavaşça onu öptü ve, cıc· B i r taksiye binip doğru


('\raya git,» dedi.
Bu konuşma Salı günü olmuştu. Cuma akşamı, Dirk
Lnwrenceın yeııi sekreteri her şeyin yolunda gittiğini ra­
por etti. Hatta · her şey o . kadar iyi idi ki, Nikki, Martha'-.
nın biraz mübalağa ettiğini düşünmeye başlamıştı.
- Oraya gittiğimde günlerden Salıydı. Dirk koltukta
kafnsı önüne . düşmüş, horluyordu. Onun için, Martha i l e
benim dairemden bi rkaç parça eşya getirip, giyinme oda..
sını ben im i·çin hazırladık. O vakte kadar D i·rk duş yapıp,
temiz elbiseler giymişti. Sonrc;ı üçümüz birlikte . iş ve ev·

3t
i düzenlemeleri hak·kında hos bir sohbete daldık. Bir müd-

.
det sonra rvıartha, Dirk'ü öpüp, bizi çalışma odasında yal-
:nrz bıra:ktı , biz de çalışmaya başladık. Ellery, sanki kar­
şımda bir makine vardı. Yeni durum onu harekete geçir­
>

mişti . O günün geri kalan kısmın,da ve bütün Çarşamba


.boyunca _Dirk'.ün yazmış olduğu bir dosya dolusu not üze­
rinde çalıştrk. Birçoğunu iptal ederek malzemesini yeni­
, den düzenledik, yeni fikirleri not ettik. Hakika ten çok gü­
. zel, El lery. O kitap b i r gün piyasaya sürülürse büyük san­
sasyon yar�tır. Biz d,e uygun b i r zamanda bıra,ktı k. Ama
Dirk'ün horultusunu duyana kadar gözümü bile kırpmadım.
Dün sabah da ca.lıstık. Sana telefon edebilmem icin i l1k
• • •

fırsat ancak şimdi çıktı. Dirk'le Martha banyodalar, ·bir-


birleriyle su mu:h arebesi yaparak eğleniyorıa·r. Akşama hep
beraber yemeğe ç ı kıyoruz.
- Hiç bir şey sezmedin m i , Nrkki?
- Hayır, en ufak b i r şey b i l e farketmedim. Dirk ha-
:ki katen inanılmaz bir gayret sarfediyor. Kendini romanına
kaptırdı. Deli gibi çalışıyor. Martha da pek ümide kapıl­
.m a· k istememesine. rağmen gözleri parlamaya başladı, ken­
<lini mutlu hissediyor. İnşallah her şey düzelir.
- Yarın akşam ayarla da, dördümüz yemeğe çıkalım .
.
Cumaertesi akşamı 5�. · caddede, Central Park'a yük-
sekten bakan b i r lokantaya gittiler. Dirk, tavuk ve Fran­
sız şampanyası !Smarladı ; çok neş'eliydi. Martha'nın da
·gözleri ışJI ışıldı. Roman ı n ı n bahsini açan Dirk oldu.
-:- Harika gidiyor. İnsanın · sanattan anlayan bir sek­
reteri olmasının ne harika bir şey olduğunu şimd iye ka­
, dar bana kimse söylememişti. Onun b·e nimle çalışmasına
izin vermekle cidden büyük bir fedakarlı k yaptı n, Ellery.
Sana nasıl teşekkür edeceğimi . bilemiyorum. .

'Ellery 1büyük bir ciddiyetle, « Kitabını bana ithaf et.»


dedi.
N ikki, «Ası 1 bana ithaf etsen nası l olur acaba?,. diye
sordu.

32
'

Masalarından J<:a·hkaha eksik ol1madı . Fakat biraz tiz,


·E llery' ye göre b i raz yapmacık kah1kahalar . . . Ellery d ikkat­
le Dirk'e bakıyor, gördükleri de h i ç hoşuna gitmiyordu .
Lawrence'ların apartmanların ı n önünde N ikki 'den ayrı l ı r­

ken, kızın kulağına, « Kendini fırtınadan sa·kın,,, diye fısı 1-


damayı başard ı .
Dirk bütün Pazar çalış·maları gerektiğinde ısrar etti.
Pazartesi sabahı başında yeni şapkasıyla Martha, l\l ikki'­
ye, « Gidip geçen hafta ne kadar para kaybetmişiz, bir
bakayım,» diyerek neşeli adımlarla çıkıp gitti. Alex Conn'­
tın oyunu hemen hemen boş b i r salona oynanmaktaydı v.e
fv1artha · sonbahar sezonu için yeni bir piyes aramaktaydı .
'İşte fırtına o sabah esmeye başladı.
Dirk'ün · neşesi Martha'n ı n çıkıp gitmesiyle birlikte
yokol·du. Yazdırdıkları da gittikçe kötüleşti. N ikki onun
tekrar kendine gelmesi için ümitsizce uğraştı. Bir yaza­
rın yanın·da yıllarca _çalıştıktan sonra i l k yardım h i leleri
konusunda tecrübe kazanmıştı. Ama sonra ondan da vaz-
geçti. ,
- B·öyl·e devam edemezsin, Dirk. Haydi şimdi bıra­
kalım da, nehir kıyısında bir saatli k bir yürüyüş yapalım.
Ellery'yi d e hep yürüyüşe çııkarırd ı m .
Faıkat Dirk'ün verdiği cevap ·b ara doğru yürürken mı­
rıtdandığı b i r iki laf oldu.
- Şi·mdi düzelirim. Bir içkiye ihtryacım var.
Öğleyin Martha telefon ettiğinde, N i kk i , ·korkudan ne
yapacağını şaşırmış b i r haldey·di. Dirk öfkeden için için
köpürü·yordu. N i kki, « Martha, seni istiyor Dirk,» dediğin­
-de yavaşça başını çevirişi ve telefona karanl ık bakışlar
fırlatışı insanın içini ürpertmeye yeterliydi.
Ahizeyi eline a l ı nca, « N eredesin?» diye homurdandı.
- Tiyatrodayım, canım. İşler nasıl gidiyor?
- Orada ne isin var?
'

- Kasadarın verdiği rapora bakıyorum. Dirk şimdi


·k apatmam lazım. Senin neyin var?
·- Hiç bir şeyim yok: t..Je zaman dönüyorsun?

.F. 3 33-
-. Gel·memi istiyorsan hemen şimdi gelirim, canım.
- Senden bir şey istemiyorum. İşin gücün var.
- 1--l emen çıkıyorum.
Martha'nın dönüşüyle D i rk'ün o garip hali yo'k oldu •

. Günün geri kalan kısmını son hızla çal ışarak geçirdiler.


Salı günü de tı·p·kı Pazartesi gibi geçti. Çarşamba gü­
nü kaçınılmaz hadise meydana geldi. Martha geçen defa­
ki gibi ·e n kritik zamanda eve ·d önmeyi beceremedi. Ti­
yatroda piyesin kapanışından önce yapı iması adet olan bir
sürü konuşmaya yakalanmıştı. Bu defa Dirk'ün durumu çol<
kötüydü. Martha eve gelene . kadar o çoktan sarhoş ol­
muştu. O kadar sarhoştu 1ki, i·ki kadın onu yatağa taşımak
zorunda kaldılar.
Üze1rine yine o eski ölü ·durgunluğu gelmiş olan Martha ..
«Zavallı N i kki,» demişti. «Seni bütün bu işlere karıştır­
mamalıydı·m. Durum ümitsiz.»
N i kki histeriye kapılmış gibi, sinirli ·konuştu:
- Ümitsiz deği l ! Dirk sızıp kalıncaya kadar içti. Ama·
vazgeçmeyeceğim, Martha, asla vazgeçmem! ..
Haftanın geri kalan kısmında mücadele etme·yi ba-,
-

sard ı .
Pazar günü Dirk'le Martha, ·Dirk'ün patronu i l e akşam
yemeğine çı1kınca Nikıki ·kendini psikopatik b i r vas i l ikteı1.
kurtulmuş gibi hissetti.
·Elleri i l e Washington Square Park'a doğru 5. Cadde­
boyunca dolaşırlarken, «1Bu adama ne ol uyor a·n lamıyo­
rum,» diyordu. «Aynı vücutta yaşayan zıt karakterli iki in­
san gibi. Orrbeş dakika hakikaten iyi şeyler d i kte ettiri­
yor, sonra birden tükeniveriyor; ağzından h i ç b i r şey ç ı k...
mıyor, esrar çekmiş gibi aptalca bir uyuşukluğa gömülü­
yor. Bazan küçül< b i r çocuk gibi heyecanlı ve saf oluyor ..
1-femen arka1s ı ndaı1 yaşl ı , ha·s tal ı0klı bir adam gibi aksi ve­
l< ırıcı ol uyor. Seninle geçi-n menin zor olduğunu düşünür­
düm. Ellery, ama onunla ·karşı laştirınca şimdi seni b i r me­
lek gibi görüyoru m . »
'E llery, « B u işler hoşuma gitmiyor,» diye mırı ldandı ..
« i stersen her şeyi olduğtı gibi b ı rak.»

34
- ·Bu sıralarda Martha'yı yüzüstü b ı rakamam. Tek
tesel l i m Dirk'le evli olanın ben olmayışım.
'

Ellery o gece saat ikide telefonun sesiyle uyandı .


Arayan N ikki idi. Sesi titrP-k b i r fısıltı halinde gel iyordu.
- Ellery, Greenwich'den gece yarısı döndüler. Şid­
det!i bir münakaşaya giriştiler. Anladığıma göre, başka bir
da,ıetli -Ayı n Kitabı Kulübü'nden b i r yaz.ar- Martha i l e
fazla i l gi lenmiş, D i rk d e sinirlenip adamı biraz hırpalamış.
Yine aynı mesele . . .
- Olacak şey değil, ama acaba Martha da adama
alaka göstermiş m i ?
- Martha adama karşı sadece nazik davrandığına ye­
.min ediyor. Zaten mesele Dirk'ün patronunun evi·n·de pat­
lak vermiş, öbür adam da onlar gibi b i r mi,safirmiş. 'Martha'­
n ı n anlattığına göre, adam b i r masal •kahramanı gibi son
derece nazi'k miş, ama bu onu daha da ahma·klaştırıyor­
mus .

- Dirk nerede simdi?


-'--- Yattı, uyuyor. Martha'ııın o muhteşem Wedgewood


çaydanlığını fırlatıp kırdı. Başı m ı eymeseydim kafamı par­
çalıyor·d u. Bu gece Martha benim odamda kalıyor. Sonun­
da onu bir hap alıp uyumaya razı edebi ldim.
- Vazgeç bu işten, N i k ! Sen e l i nden geleni yaptın .
Martha bu işi artık kendi başına halletsin.
N i kki, cc Hayır,• dedi. Ellery onun yüz ifadesini görür
gib·iyd·i. « Hayır, Ellery, şimdi b ı rakamam.»
Bundan sonraki birkaç gün N i kki'nin yakınlaşma ça­
baları boşa gitti. Ellery'·ye Di rk'ü·n çalışmayı tamamen bı- .
raktığını haber verdi. N i k·ki bir-i•ki saatini Dirk'e daha ön­
ce yazdl'kların ı tekrar · okumakla geçiriyordu. Aklınca böy­
l e l i l<!-e Dirk'e devam etmesini telkin edecekti. Ama Dirk'­
ü n pek aldırdığı yoktu. N i kki okurken o çalışma odasında,
ormanda dolaş ı r gibi gezinip · duruyor, sık s ı1k bara gidip
bir şeyler içiyor, telefonun her çalışında hemen koşuyor­
·du. En sonunda şa·pkasını başına geçirip evden çıkıyor,

35
e rtesi sabah erken saatlere kadar görünmüyordu. Geri dön­
'düğünde ise Martha'nı n onu soyup, temizleyip, Nikki'nin

yardı·mıyle yatağa sürüklemesi gere'kiyordu .
Sonra malum münakaşalar yine başlıyordu. Martha
muhasebeci•sini çok sık görüyordu veya evden her zaman­
kinden . yarım saat erk�n çıkıyordu, kiminle buluşuyordu
veya, « Bugün öğleden sonra dört buçu kta tiyatroya uğra­
d ı m , orada yoktun. Hangi barda geziyordun ? » gibi . . .
N i kki tel·efonda ·E l lery'ye, « Martha öfkelenmemeye ça­
lışıyor,» d.emişti. «Ama Dirk b i r cevap alıncaya kadar onu
iğneleyip duruyor, sonra da kavga çı·kıyor. Eğer ben olsay­
drm, çol<tan dakti l o makinesini kafasına geçirmiştim. Ellery,
korkarım buna b i r gün daha dayanamayacağım, yoksa ya­
kı·rrda duvarlara tırmanmaya başları·m. Varın sekreterini
geri ister misin?�
'

Ama o 'Yarın ' hiç gelmedi. Ertesi gün N i kki, Queen'le­


rin dairesine uğramadı b i l e. Ellery birkaç kere Lawrence'­
ların evini telefonla aradı ama cevap alamadı .
.
Nikki daha ertesi sabah, saat birde aradı. Ahizeden
gelen sesi kısıktı.
- ·Bir daki·ka b i l e boş vaktim olmadı, Ellery.
- N e oldu, N i·kki? Meraktan öldüm.
- Dün saba'h (dündü değil m i ? Artık günlerimi d e
şaşırd ı m ! ) Martha i l e yürüyüşe çıktık. Ona faydalı oldu­
ğum kadar kalmak istediğimi, ama Dirk romanını yazmaya
devam etmediği için benim de i ş i m ka lmadığını söyledim.
Burası küçücü·k bir daire, kavgaya başladıkları zaman göz­
den kaybolmak için . hangi deliğe gireceğimi bilemiyorum.
Sanırım Martha benim bu konuşmamı be·kliyordLı. Kalma­
mı istemedi. Sadece öptü ve vereceğim kararı anlayışla
karşılayacağını söyledi. Sonra Dirk'e Allahaısmarladık bile
demeden randevusuna yetişmek için aceleyle çı·kıp gitti.
D i_rk yataktan çıksın diye b i raz bekledim. Çdktan kalktı­
ğ ı n ı , Martha'nın gi<lişi·ni duyduğunu hiç farketmemiştim.

36
Beklemekten bıkıp yatak odasına baktım. yoktu. Çalışma
odasına ba·kınca onu tamamen giyinmiş, s ı rtı bana dönük,
'
b i r şeyler yaparken gördüm. Tam ülti matomumu vermek
üzereydim ki, 1bana doğru döndü. İşte o zaman ne yaptığını
gördüm.
- Ne yapıyordu?
. - Bir tabanca temizliyordu.
Ellery önce bir şey dem·e di. Sonra, « N e tip b i r ta­
ba·nca ? » diye sordu.
- Kocaman, ağır görünüşlü b i r otomati·kti galiba. Gül­
.m eye çalışarak ona. ' N e yapıyorsun?' diye sorduğumda,
e l indekinin askerli kten kalma s i l a1h ı olduğunu söyledi. ·

- Bir 45 ' 1 i k olmalı . . .


- Yeni bir polisye hi kaye i ç i n aklına bir fikir gel-
diğini, ana. te·manın b i r otomatiğin çeşitli uzaklıklardan
ateşJ.enmes iyle i l g i l i olduğunu, bunun için eski silahını ·

temizleyip, .yağladığını söyledi. Daha başka şeyler de an­


lattı, ama şaşkı n l ı ktan taş. kesildiğim için pek duyamadım.­
Ü·stü nde çalıştığımız kitabın ne olacağını sordum. Bir müd­
det onu bırakıp bu yeni hikaye üstünde çalışacağını söy­
ledi. Sonra tabancay ı . ceketinin cebine yerleştirdi ve çı·kıp
gitti. .
Ellery, «Zavallı çocu,k , » diye m ı r ı lda·ndı.
·

- O anda akl ı mdan geçenleri tahmin edemezsin. Dirk


cebin·d e tabanca taşımaya başladığı. bir sırada Martha'yı
yalnız bırakıp 'g idemem. Tabii yeni bir _pol isye hi kaye fik­
rin·e bir an bile inanmadım. "Nereye gidiyorsun?' diye sor­
dum. Bir atıc ı l ı k kulübünün azası olan b i r arkadası hak-
,

kında bir şeyler geveledi. Yeni fikrini geliştirmek için atış


.- :;ı;rni yapması gerektiği·ni, o arkadaşını bulup kulübe o �
deceğini s·ö yledi. Önce buna da inanmadım ve sırf onu de­
nemek için onunla beraber gidip istediği zaman not tut­
mayı teklif ettim. Düşündüğümün tersine, bunun çok iyi
·b i r fikir olduğunu söyleyip te;klifimi hemen kabul etti.
'

Böylece atı c ı l ı.k kulübüne beraber g itti'k ve Dirk bütün gü-


nünü çeşitli uzaklı·klardan ateş ederek hedeflere delik aç­
makla geçirdi.

37
'
- Bu akşam Dirk ne durumdayd ı ?
- Oldukça neş'eliydi. Eve geldiğimizde Martha'yı bi-
zi bekler bulduk. Dirk onu öpüp gününün nası 1 geçtiğini
sordu. Birer içki içtik. Sonra da karı-koca hiç bir şey ol­
mamış gibi yatmaya gittiler. Ben de hemen sana telefon
açtım. Şimdi söyle bana Mister Anthony, ne ya·p ayım?
- Bugün sana o iddia ettiği polisye· hikaye i l e ilgili
bir şeyler dikte ettirdi m i ? . .
- Evet, tema üstüne birkaç not yazdırdı. ÜsteJi;k
enteresan . fikirleri var. Artık rakip sayı l ı rs ınız. ·
- O veya sen; Martha'ya gündüz yaptıklarınızdan bah­
settiniz m i ?
- Dirk anlattı. Silah lafı n ı duyar duymaz Martha 'nın
rengi attı , ama Dirk buna d ikkat etmedi galiba. Yatmadaıı
önce Martha'yla birkaç dakika konuşmaya fırsat bulabil­
d i m . O da silahın Dirk'ün askerlikten kalma tabancası ol­
duğundan emin . . . Dediğine göre Dirk y ı l lardır bu taban­
caya elini sürmemiş. Martha çok korkuyor, E l l- ery.
- Onun yerinde . olsam ben de korkardım. Dirk'ün
nişancı lığı nas ı l ?
- . Müthiş b i r nişancı olduğunu zannediyordum. Ama
Dirk şimdi iyice paslanmış olduğunu, zaten egzersizlerinin
b·itmediğ ini, eski nişancı l ığ ı n ı kazanıncaya kadar da bitme­
yeceğini söyledi. Yarın yine atıcı l ı k kulübüne gid iyoruz.
El lery bir süre sustu.
- ·N ikki, bu işe devam etmeye kararlı mısın, değil
nıisin; sen onu söyle şimdi bana? ..
- Tam bu sırada nasıl ayr ı l ı r ı m , Ellery? Martha'yı
nasıl yüzüstü bırakırım? Hem belki her şey Dirk'ün dediği
gibidir.
- Evet!
·El lery bir an düşünceye daldı. Sonra, Bu işi so·n una
<c

·kadar götürmeye kara·rlıysan onu gözünün önünden ayır•


ma,» dedi. «tİstese de istemese de şu polisye hi kaye i le
meşgul et onu. Bel·ki bu işi kazasız belasız atlatabi liriz.
Her fı rsatta da beni ara.»

38
Müfettiş Oueen'in çalar saati ·sabahın sessizliğinde
çalmc:: ya başladığ.ında Ellery hala çalışma odasını arşınlı­
yordu.
Müfettiş, «rNasıl oluyor da sabalıın altısında ayakta
oluycrsu·n? diye esnedi. « Hayret! Kalı ve bile pişirmişsin.»
»

- Baba?
-. Efendim?
- Bana bir iyilik yapar mısın? Birisinin tabanca ruh-
satı var mı y·o k ınu kon·trol eder misin?
- Kimin?
- Dir.k Lawrence'ın . . .
- Yine mi o adam?
Müfettiş keskin bakışlarıyla oğlunun yüzüne baktı, fa­
kat ·Ellery'nin yüzünden h i ç bir şey anlaşılmıyordu.
- Pekala, seni sehirden ararım .

1Biraz bekledi, fa·kat oğlu b i r şey söylemeyince çıkıp


gitti. Daha sonra Ellery 1babas ının telefonuyla uyandı.
- Senin adamın ruhsatı var.
- N e zaman verilmis?

- Geçen hafta. Öyle olmama1sı mı gerekiyordu? Hem


o senin arkadaşı n değ i l mi yahu?
- Bilmiyorum!
·M üfettiş, · «Sence ruhsatı iptal etmemiz . m i lazım?»
dedi, fakat oğlundan ses gelmeyince, ccEllery, orada mı­
s ı n ? )) diye sordu.
- Düşünüyordum. Bir iıısa.n silah taşımaya karar ver­
mişse ruhsatı nın a l ı nması ona engel ol mayacaktır. Hem
silahı kulla ndı1ktan sonra ruhsatı olmadığı için onu hapse
yollamanın da bir faydası olmaz. Hayır, baba, bıra'k kal­
sın.

Ondan sonraki üç gün boyunca N i kki, Westc.h ester


Atıcılı·k Kulübü'ne gi de·n Dirk'e . eşlik etti. Bu arada kalın
b i r defteri dolduracak kadar not tuttu ve kulaklarinda ha­
fif bir sağırlık başladı. Dirk'ün Martha'ya karşı davranışı
kusursuzdu. N ikki'nin söylediğine göre, Martha ufak tefek

39
komplimanlarla bile memnun oluyordu. Canlı ve çok ne­
şeliydi. Alex Conn'un piyesinin son haftası . oynanıyordu,
Martha da tiyatroda ye·n i oyunlar okuyordu. Eve i ş getirip
Dirk'ün çalışma saatlerini bozmak istemediğini söylüyor­
d u . Evde bir de kendi çalışm·aya başlarsa, daire çok kü­
çük olduğu için kocasının rahatının kaçacağ ı n ı iddia edi­
yordu.
Ellery, . N ikki'ye, « İşler iyi görünüyor,» demiş, kız da,
«Olduğundan daha iyi görünüyor bana kalırsa,» diye ce­
vap vermişti. "Ne de olsa Martha, tiyatro tahsili gördü.
Rol yapıyor, ama beni kandı ra·maz. Omuzları çöktü, her an
di'ken üzerinde gelecek darbeyi beklermiş g i b i b i r hali var.»

Bu defaki darbe h i ç beklenmeyen ·bir hedefi vurdu.


N i kki bi rkaç gün, daha önce tuttuğu notları düz·enledi. Atı­
c ı l ı k kulübüne bir da·ha gitmediler ve tabanca da ortadan
kaybol.d u. O hafta s·onundan sonra Dirk hikayesinin arka
plani ile ilgili malzeme bulma·k için 42. Caddedel<i halk
kütüphanesine gitmeye başladı. Pazartesi ve Salının ço-
_ ğunu evden uzak geçirdi. Salı öğleden sonra N i kki, Oueen'­
lerin evine geldi.
Ellery onu görünce şaşırd ı . N i kki yorguiı görünüyor­
du, bakısları sertti .

- N i'kki, ne oldu?
- Ne olab i l i r ki? (Garip bir şe·kilde güldü.) Dirk
hala kütüpl1anede, Martha is·e her an eve dönebilir. Da­
ha fazla dayanamayacağım . . . Ellery, bugün hayatımda da­
ha önce hiç yapmadığım bir şey yaptım. Bir telefon ko­
nuşmasına isteyerek kulak misafiri oldum.
- Dirk mü konuşuyordu?
- Martha!
- Martha m ı ?
Nikki arkasına yaslana·ra·k anlatmaya başladı:
- :Bu sabah erken kalkmıştım (son zamanlarda pek
iyi uyuyamıyorum) telefon çatd.ığı zaman kahveyle tostu­
mu al_ mış, Dirk'ün kütüphanede tuttuğu notları daktilo et-

40
mek için çalışma odasına yeni giriyordum. Charlotte (her
gün gelen hizmetçi) daha gelmemişti, Dirk'le Martha da
<
hala uyuyorlard ı . Onun için telefonu ben açtım. Ben, 'alô'
deyince bir erkek sesi, ' Martha, günaydın canım,' diye
cevap verdi.
· N i kki gözlerini iyice açıp uygu·n b i r cevap bekler gi1bf
Ellery'ye baktı.
Ama Ellery sinirli sinirli konuştu:
- Ne -yani? Martha'ya canım diyen yüzlerce erkek
vardır. ·Beıı bile . bazan öyle hitabediyorum. Peki, kimdi o ?
·Nikki başını sallayarak, « B ı rak da anlatay ı m , » dedi.
«Bu öyle normal, rastgele bir 'canım' değildi. Adamın ko­
ııusmcıs ında daha baska bir mana vardı. Gül kokulu bir
' '

'canım'dı o, anlıyor musu n ? »


1Ellery yorgun b i r ifadeyle, « Peki, kusura bakma,» dedi.
ct'Sonra ne oldu?»
- Martha olmadığımı, Martha'nın hala yattığ ı n ı , nu­
marasını bırakırsa ona haber verebileceğimi söyled im.
Adam, 'Sonra ararı m ! ' deyip kapattı. Hem bunu söylerken
de artık gül kokmuyordLt.
- Bun·un pek çok açrklama·sı olabi l i r.
- Bekle! .. 1Mart'ha yirmi da.kika kadar sonra kalktı.
Dirk'ün hala uyuduğundan emin olunca, mutfak kapısını
kapad ım. Adını vermeyip sonra tekrar arayacağını söyle­
yen bir adam ı n telefon ettiğini söyledinı. Hemen o anda
yüzü sarardı . N e olduğunu sorunca, 'Sadece korktum, yi­
ne Dirk'ün kıskançlı!< nöbetlerinden birini ·b aşlatmak iste­
miyorum,' ded i . Arayanın kim olduğunu tahmin etrrıiş, bir
senaryo için başının etini yiyen biriymiş. Dirk kalkmadan
adama telefon edecekmiş . . . Yala·n söylediğini bil iyorum,
çün!<i numarayı çevirmeden önce benim mutfaktan çıkma­
m ı bekledi. Bil iyorsun, her 9.dada paralel telefon var. Ben
de tekrar çalışma odasına gidip kapıyı kapadım, masanın
üzerindeki telefonun ahizesini d ikkatle ·kaf,dırıp dinlemeye
başladım . . .
N i kki yutkunmak için durdu.
'

41
·Ellery, N i kki'yi ·k ırmamaya çalışarak, «Ooo, sen tam
bir hafiye ·olmuşsun,» dedi. « Peki, ne duydun?»

. � Aynı adamla konuşuyordu. Martha alçak sesle, 'De­
m i n beni arayan sen mi·y din?' diye sordu. O da, 'Tabii
sevgil im,' diye cevap verdi. Martha telefon etmesinin bir
hata olduğunu söyledi. 1Bir daha onu evde, aramaması
için adama yalvardı. Sesi korku doluydu, Ellery. Dirk uya­
n ı p da ·konuşulanları duyacak diye ödu kopuyordu. Adam,
'canım', 'sevg i J i m ' diyerek onu tes·kin etmeye çalışıyordu.
Bunda·n sonra bir daha telefon etmeyip mektup yazacağına
söz verdi.
Ellery, «Yazacak mıymış?» dedi. «1 1\.� ektup yazacakmış
ha?»
- Öyle dedi. Martha telefonu öyle aceleyle kapamak
istedi ki ahizeyi düşürdü, sesini duydum.
'
'Ellery, « M ektup yazmak,» diye m ı rı l dandı. ccAnlamıyo­
rum. Senaryo kabul. ettirmeye çalışan biri olmadı kça ve
'M a rtha doğruyu söylemedikçe . . . »
•Nik k i , « O adamın senaryo için uğraşmadığına , bahse
g i rebiliri m , » diye Ellery'ni·n sözünü kesti.
- Adı geçmedi mi hiç?
- Hayır.
- Sesinden b i r şey çıkarabi l i r misin? Bildiğimiz
veya Lawrence'lar vasıtasıyla tanıdığımız biri ola·b ilir mi?
- Olabil ir. Tam çıkaramadım, ama o ses bana hiç
'
yabancı değildi.
- Nasıl b i r sesti?
- Çok derin ve erl<eksiydi. Güzel b i r sesti. Kadınla-
rın se;l<si dediğ.i ci nsten bir ses . . .
- Öyleyse o sesin sahibini tarif etmekte zorluk çek­
memen gerekir!
- '•A ı11an Ellery, yine erkek olduğunu belli ettin. Me­
sele şu ki; gali bcı Mister Dirk Lawrence küçük Mar'ı bir
maceraya itti. Bu işe devam etmeye niyetl iyim, yeter ki
evde bir karı ş ı k l ı k çıl<masın. Şimdi ne yapmalıyım dersin?
- Martha'yla tekrar konuşabildin m i ?

42
- Fırsat verınedi. Duş yaptı, giyindi v·e ellerinin tit­
remesi dinmeden evdE;?n çıkıp gitti . . . Martha'nın son gün­
t: erdeki garip hare·ketlerin i n sebebini · mer�ik ediyordumf
Daha önce Dirk'ün yok yere hadise çıkarma1sı kötl.iydü.
\

Ya şimdi Martha işin içind·en nas ı l çıkacak bilmem.


Ellery hala, «Artık mektup yaza cakm ış,» diye mırı lda-
:nıyordu. ·
- Öyle. Şimdi ne yapayı m ? Mektupları mı aşırayım
yoksa?
N i kki çok acı konuşuyordu.
- Bunu yapamazs ı n . Ama gözünü dört aç, N i kk i . Müm­
künse adamın kim olduğunu bulmaya çalış. Tabii Dirk'e
belli etmeme·k için de elinden geleni yap.

Lawrence'ların mektuplarını apartmanın lobisindeki


posta kutusundan her sabah hizmetçi Charlotte alır gelir­
d i . Esrarer1giz telefon ı<onuşmasından sonraki sa·bah t� ikki,
Charlotte'u atlatıp postayı kendi aldı. Asansörle _yukarı çı­
l<[ırken ın ektuplara bir göz attı. ' M i sis D i rk Lawrence' veya
� M artha Lawrence'a yazı lmış beş zarf vardı . Bir tanesi
�Martha'rı ı n Park Avenue'da oturan bir aile dostundan ge­
l iyordu, zarfın üstü ince bir el yazısıyla yazı lmıştr. Nikki
bunun bir parti için davetiye olduğuna bahse girebilirdi.
D iğer dört zarfın üstü daktilo i l e yazı lmıştı ve sol üst kö-
.
şelerinde iş adresleri vardı. ·B iri de Bergd.orf Goodman'dan
geliyordu.
·N i·�< k i , Dirk'e gelen me'l<tup!ara da bal<tı. lowa damgalı
zarf büyük bir ihtimalle Dirl<'ün b i r okuyucusundan geli­
yordu; bundan baska Abercrombie ve Fitch Sirketi'nden
' .

gelen ·bir fatura ve Yazarlar Kulübü'nden gelen büyük bir


zarf daha vardı.
Hepsi bu !<ad ard ı .
'Nikki mektupları Char!otte'un her gün bıraktığı yere,
h·oıdeki masanın üstCıne bı rakı,p aceleyle çal ışma odasına
9irdi. Bir yandan da .posta dağıtırr11 günde bir kere olduğu

43
için şükrediyordu. Yaptığı · şeyden dola·yı kendini küçük
düşmüş hissediyordu.
Halbuki sonra daha da kötü b i r i ş yapacaktı.
Ni·kki Salı gününün kütüphane notlarını düzenlemeyi
bitirdiğinde Dirk daha uyanmamıştı. Yapacak işi olmadı­
ğından, . Martha'nın kalkıp kalkmadığına bakmak için hole
çıktı. Charlotte e l ektrikli süpürge i l e ortalığı temizliyordu.
- Misis ·Martha m ı ? Yeni kalktı.
Süpürgenin başıyla · mutfağı işaret etti. Masanın üs­
tündeki mektup yığını dağılmıştı. N i kk i yaylı mutfak ka­
pısını itip içeri girince Martha yerinden sıçrayarak küçü·k
bir çığlık attı, « 'N i kki ! ,, dedi. Gülmeye Çalışıyordu. «Ödümü
kopardın.»
Masanın önünde durmuş, e l indel<i mektubu okuyordu.
Diğer açılmamış zarflar masanın üzerindeydi.
- 1B . . . Ben Dirk kalktı zannettim.
Yana·klarına tekrar renk geldi.
N ikki neş'eyle, «Aman Tanrım, seni o kadar mı kor­
kutuyor bu ada m ? » diye sordu.
Aslında kendini h i ç de neş'eli hissetmiyo·rdu. Martha
yalnız başına mektuplarını okuyordu. Peki neden biri içeri
girince bu kadar ürkmüştü? Bunlar sadece i ş mektuplarıy­
d ı . YOKSA DEG1İ'L MİYDİ? ..
· Nikki yavaşça, « Bir fincan kahveye ihtiyJcım var,,,
diye mırıldandı.
Ocağa doğru giderken Martha'nın masanın üstCın.deki
zarfları to·parlayıp, okumakta olduğu mektupla birlikte sa­
bah! ığınıri cebine so·k tuğunu gördü. Hare·ketleri telaşlıydı.
Sinirli bir gülüşle, « D i rk kalkmadan banyoya girip bir . duş
yapayım. B i r kere girdi m i . . . dedi.
»

Cümlesinin sonu Charlotte'un elektrikli süpürgesinin


sesiyle karıştı.
Martha bu arada farkına varmadan ce•bindeki mektubu
.m asanın altına düşürmüştü.
N ikki derin bir nefes alıp mektubu yerden kaptı.
'B ir i ş mektubu başlığı göremedi. Beyaz kağıtta daktiloyla

44
· yazılmış tek bfr satırdan başka bir şey yoktu. Osteli·k bu
satır kırmızı i l e yazı lmıştı :

Persembe, saat dört, A


Bu kelimelerin ne manaya geldiğini ve kimin yazdığını


b e l l i edecek hiç bir şey yoktu.
Kağıdın arkası da boştu.
Holden 'Martha'nın sesini duyunca mektubu masanın
altına bırakıp dolaba koştu. Kapı açıldığ ında kendine fin­
canla tabak çıkarıyordu.
·M artha'nın korkudan rengi atmıştı. Deli g i b i etrafına
bakındı ..

- N i kki, buralarda bir me·ktup gördün mü? Düşürmü-


şüm galiba . . . ...

N i kki e linden geldiği kadar tabii görünmeye çalışarak,


· Mektup m u ? Yoo, görmedim,• dedi. Sonra ocağa gidip
kahve cezvesini aldı.
- Hah, işte buldum.
1M8rtha'nın duyduğu ferahlama, sesinden oldukça bel·
l i oluyordu. Nikki b i r şey belli ederim korkusuyla dönüp
bakmaya cesaret edemedi.
- Masanın altına. düşmüş. Bu . . . bu Dirk'ün görmesini
istemediğim b i r· fatura . . . Kendi paramla da olsa pahalı
şeyler a l ı nca nasıl hareket ettiğini bil iyorsun.
Nikki b i r şeyler m ı rı ldandı. Martha yine aceleyle mut­
faktan çrktı.

Nikki aşağı i n i p lobide'ki umumi telefondan Ellery'yi


aradı.
1Ellery, · ·M esele nedir?• diye cevap verdi.
- Martha'nın halini bir görsey.d in, Ellery. Benim
tanıdığım Martha'ya hiç benzemiyordu. Ben de gözünün
içine baka baka aynen onun g i b i yalan söyleyerek . . .
- Sen bu işi Martha'ya yardım etmek için yapıyor­
sun. Neler oldu? Anlatsana.

45

-
'Nikki anlattı.
- Zarfı görmedin m i ?
..
- Kutudan a l ı p getirirken bütün zarflara bir göz at-
mıştım. Onu da görmüş olmam · gerekir. Ama o mektubun,
hangi zarftan çıkmış olduğunu bilemem.
- Bu kötü işte. Zarf . . .
. N ikki birden, «iBir dakika,» diye atı l d ı . « Şimdi anla­
dım.»
__..... ·Evet ?
- Kağıttaki yazı kırmızılı-siyahlı şeridi olan bir da·k··
tilo makinesinin kırmızı tarafıyle yazı lmiştı. Şimdi hatır­
l ıyorum, sabahleyin baktığım zarflardan birinde de rvlartha'­
n ı n adı ve adresi kırmızı i l e daktilo edilm işti.
'

Ellery buna çok şaşırmıştı.


- Zarfın üstü kırmızı i l e mi yazı l m ı ştı? Sol üst kö­
şedeki firma adresini hatırlıyorsundur İnşal lah.
- Galiba bir havalandırma sistemi şirketinin adresiy­
di, ama ismini hatırlamıyorum.
- Havalandırma sistemi ş i rketi . . . Hiç fena fikir de­
ğ i l . O tip b i r zarfı gören mutlaka içinde bir reklam mek­
tubu var zanneder; Tesadüfen Dirk bugün Martha'dan ön­
ce postaya bakmış olsaydı . . .
- Ellery, artık yukarı çrkmam gerek. Dirk ·k alkmış
olabilir. ·
- Bunlar mutfakta m ı oldu demişti n, N i kki?
- Evet.
- M utfaktaki masanın yanında bir çöp sepeti hatır-
l ı yorum. Hala duruyor mu orada?
- Evet?
- Zarfı oraya atmış olabi l i r. Zarfın görülmesinden
çekinmesi gerekmez. O çöp sepetine baktın m ı ?
- Doğrusunu istersen, zarfı aramadım b i l e . . .
E l l ery, «Tabii,» dedi. «Ama arasan iyi olur. O zarfa
bakmak istiyoru m . » .
N i kki, «Pekala,» diyerek telefonu kapattı.

Nikki zarfı öğleyin Ellery'ye getirdi.

46
- ·Karbon kağıdına ihtiyacımız vardı; Dirk'e dışarıda·
yeme'k yiyeceğimi, karbon kağıdı ala1b ileceğimi söyledim.
Buradan çıkınca hemen taksiye atlayıp döneceğim, yoksa;
şüphelenebilirler. Zarfı çöp sepetinde buldum.
- Neyse!
Nik ki 'ı1in bulduğu zarf ona yirmi ölçüsünde basit b i r
zarftı. Ön taraftaki Mrs. Dirk Lawrence yazısı ve adres
·kırmızı i l e dakti lo edilmişti. Sol üst köşedeki adres ise
FROEHM HAVALAN DIRMA SİSTEMİ Ş·İR,KETİ'ne aitti: 45 . .

Cadde apartmanı, Beşinci Bulvar, No. 547, New York. Zar-­


fın kapağının içi altında, 'Neden yazı Türk hamamında ge-­
çiriyorsunuz?' yazan, sıcaktan pesti l i çrkmış bir a i l e figürü
i l e süslenmisti • .
1Ellery zarfı elinde evirip çevirerek, <« B u yeni bir rek­
lam kampanyası ,» dedi. « G eçen hafta babama da buna
benzer b i r zarf gelmişti. Zarfın içinde de S'On model Froehm
havalandırma sistemi i l e i l g i l i bir reklam vardı.»
- Adres kırmızı i l e mi yazı lmıştı ? .
- Hayır, siyahla . . . Bu iş bi lmeceye döndü, Ni'kki .
...;_ Nası l yani?

- Zc:ırfın içinde Martha'nın elinde gördüğün kağıt par­


ça,sından başka bir şey daha varmış.
- Doğru, içinde daha hac i m l i b i r şey varmış gibf·
duruyor.
ZC!rf düz duracağı yerde, arka ve ön taraftaki kaba­
rıklı klar sebeıbiyle kutuya benzer b i r şe·kil almıştı.
- Belki de zarfın içinde havalandırma sistemi hak­
kındaki brosür de vardı. Ama -bir sirketin zarfını . . .
. '

- Froehm broşürü öyle kalın b i r şey değil, N i kki!


Katlanınca düz 1b ir kağıt parçası haline gel iyor. O ·k adar ·
düz bir şey zarfı böyle kabartmaz. İki üç santimetre ka­
l ı nlığında b i r şey olmalı . . .
. '

- Yani bir ·kitap da olabi lir.


- Bir kitapçık . . . Martha mektubu okurf<en elinde ve--
ya masanın üstünde öyle bir şey gördün mü?
- Hayır. ·A ma zarfı açtığı zaman ,kitabı sabahlı ğı nın ,

47
cebine atmış olabi l i r. Sabahlığının, içine b i r sürü şey koy·
duğu, kocaman cepleri vardır.
- N i kki, bari bu kadar yaptın biraz daha devam et-
meye ne dersin?
- Kitabı mı arayayım?
- O kitabı bulursan çok şey öğreneb i l iriz.
- Pekala!
- Ona yirmi santimetre ölçüsünde, 1bir santimetre ka-
l ı n l ığında ciltsiz ufak bir kitap arayacaksın.
- ·Martha'nın onu ortalarda bırakacağını hiç sanmam.
Bundan da onun çantasını, çalışma masasını aramam ge­
rektiği ortaya çıkar.
Ellery bir şey söylemedi.
N i kki, «'İsterdim ki . . � » diye başladı, ama arkasın. ı ge­
t i ı medi . Biraz sonra, (( ·E llery, sence bu . . . şey . . . bu bir aşk
macerası m ı ? » diye sordu.
'
Ellery, «Öyle görünüyor,» diye m ı rıldand ı .
.- Perşembe, saat dört. . . Yani yarın öğleden sonra.
('N ikki eldivenli ellerini birbirine kenetledi.) Martha'nın
böyle aptalca b i r şey yapması n ı b i r türlü aklım almıyor.
·D irk'ün kıskançlığından yeteri kadar ağzı yanmamış san·
ki. Neden önce boşanıp, sonra d i lediğini yapmıyor sanki?
Her kimse şu (A) yı ·bir elime geçi rsem . . .
(A) m ı ?
- Mesajdaki imza yan i ! Martha'nın tanıdıklarından is­
mi (A) ile başlayan kimler var diye bütün gün kafa pat­
lattım, ama aklıma Alex Conn'la Arthur Norvyn'den başka­
sı gelmiyor. Alex olamaz. Art Morvyn ise kırk s.enedir
Broadway piyeslerinin d i rektörlüğünü yapıyor, şimdi yet­
mişinde olmalı; o hiç olamaz.
- (A) 1bir ismin i l k harfi d e ği l, N i kki.
- Değil m i ?
. - 'İmza hemen her zaman mesajın altına, yani ayrı
b i,r satıra atılır. Mesaj kısa olduğu i ç i n imza aynı satıra
yazılabil ir. Ama h i ç değilse 'saat dört' kelimesinden son-

48
'
ra araya bir çizgi koyardı. Arada virgül var denıiştin, de­
ğil m i ?
- Evet.
- Öyleyse .' A' harfi imza değil, mesajın devamı . . .
Mesajın bir randevuyla i lg i l i olduğuna şüphe yok. Bir bu­
luşma için başlı,c a iki şey gereklidir: Zaman ve yer . . . Za­
man yarın öğleden sonra olarak yazılmış. O halde muh­
·temelen ('A ) h�rfi yeri bel i rtiyor.
· Nikki, «Oh, rahatlad ı m , » dedi. «Bu mesajda sembolizm
olduğunu söyleyece·ksin sanmı ştı m . » '

- Sembolizm m i ?
- Nathanlel Havvthorne'da tatlı b i r k ı rmızı ('A) har-
fi . . . Ne diyeceğimi bilemiyorum, E l l ery. Martha'yı, Hester
Prynne rolünde düşünemiyorum. Hiç de macera kadını tipi
yoktur.
- Kimde. var k i ? Zaten yakında (A) nın ne olduğunu
öğreneceğiz. Herhalde basit bir koddur. - N i kki , yarın yap�
man gereken iş, bütün · öğleden sonra Dirk'ü meşgul et­
mek olacak. Ne ya·parsan ·yap, onu evden çıkarma. Ç ı k­
makta ısrar ederse b i r bahane bulup Martha uzaklaşınca­
_ya kadar geciktir.
- Sen ne yapacaksın?
- (A) Ya :kadar Martha''nın peşindeyim, bu (A) her
· neresiyse . . .
, - Ya Martha evden sabah çıkarsa?
- 1Bizim de kendimize b i r kod hazırlamamız lazım.
'Evden kaçta ç ıkmaya niyetlendiğini öğrenmek için elinden
geleni ya·p, 45 dakika ·önce ,bana telefon et. Tele.fonda ne
söylersen söyle mühim değil. Sadece telef9n edişin bir
'
.isaret olacak.

B. . .

Nikl<i, Perşembe sabahı saat onbiri yirmi geçe telefon


,etti. O günkü buluşmalarını başka bir güne bırakmak için

F. 4 49·
aradığını söylüyordu. Dirk, kitabı n ı n planını iyice yoluna
k·oymuştu. Yakında senaryoyu yazmaya başlayacaktı.
1Ellery, « 'Ç ok iyi , » dedi. « Onu verir misin? Konuşayım . »
D i rk'ün sesinden enerji dolu olduğu anlaş ı l ıyordu.
- Selam E!lery! ·Bu defa turnayı gözünden vuracağım
· galiba. N i·kki randevunuza gelemeyeceği için kızmadın, de�
ğil mi? ·
.
·

· - Yo, hayır. Galiba eteklerin, iyice tutuşmuş, Dirk.


- Sorma! İ l ham perim uyandı. ·
1Ellery, «'İyi i·yi,» dedi. Telefonu kapayıp fırladı.
Saat ·onikiyi birkaç dakika geçe Martha Lawrence
apartman ı n kapısından çıkıp b i r taksiye binerken ·Ellery'­
nin arabası Beekman ·Meydanı 'nda üçüncü turunu tamam­
l ı yordu. Martha siyah aksesuarlı açık kahverengi bir kı­
yafet giymiş, başına da geniş kenarlı, tül lü, yüzünü iyice­
örten siyah bir_ şapka geçirmişti.
Taksi batıya, Park Avenue'ya doğru b i r müddet yot
aldr ktan sonra 'Marguery'nin gerisinde durdu. Martha .ara-.
badan inip ücretini ödedi ve Açrk Hava Fuarı'na girdi.
1Ellery iki dakika bekledi. Sonra o da fuara girdi.
Martha başka bir kadı nla birlikte bir masaya oturmuş­
tu. Kadın e l l i beş yaşlarında b i r hanımdı. Pek ş ı k sayıl--
mazdı. Masa örtüsünün altından görünen bir bacağı fil ba-­
cağı gibiydi.
1EI lery onlardan biraz uzakta, arkada b i r masa seçip
oturdu. Gözleri çok keskin olduğundan, uza ki ığın onun için
·b ir zararı yoktu. .

İçl<i !erini ısmarladı !ar. Martha vis·kisini yudumlarken


arkadaşı arl<a arkaya üç · tane martini içti. Ellery sı kıntıyla.
içini çekti. Yemek uzun sü receğe benzerdi.
Aslında çok dik katli olması gerekiyordu. Martha çok·
,
huzursuzdu; tanıdık b i rini ararmış gibi etrafına 1bakınıp du-.
ruyordu. El lery önce yemek l istesine, sonra bir 1-lerald
ı·ribune gazetesine bakmaya koyuldu.
Anlaşılan yemek o şekilsiz kad ı n ı n i·kramıydı. · Yağl 1.

50
ağzını açmış, Martha'ya doğru eğilmiş, onun ağzından çı­
. ·kan her kelimeyi hayranlıkla din liyordu.
El lery bu görüşmenin iş icabı olduğuna karar verdi.
Üste l i k kad ı n ı n bu işin kurdu olduğu b e l l iydi. Malını tat­
l ı larını bitirene kadar çıkarmadı. En sonunda mal göründü.
Parlak pembe kılıflı, süslü iğnelerle tutturulmuş bir dak­
tilo kağıdı tomarıydı bu . . .
Martha kağıt tomarını a l ı p siyah çantasının içine atar­
ken bile kadın hala gevezeliğine devam ediyordu.
Şişman hanım herhalde senaryo satan bir acentenin
memuruydu. Martha tesadüfen veya b i lerek öğleden son­
raki yo·k luğunu açıklayacak meşru bir bahane bulmuştu.
Saat ikiyi beş geçe Martha saatine baktı, gülümse­
yerek 1bir şeyler sö,yledi ve ayağa ·kalktı . Bunu bekleme­
yen acente memuru yüzünü buruşturdu. Ama sonra he­
men toparlanıp nazik b i r karş ı l ı k verdi. Masanın üstüne
on dolarl ı k bir çek bırakarak yaptığı satıştan memnun,
Martha'nın ardından yürüdü. Kaldırıma çıkı ncaya kadar
Martha'nın koluna · asılarak devamlı konustu. Martha 'nın
'

taksisinin kapısı ·kapanıp araba hareket edinceye kadar da


hiç susmadı. Ondan sonra da tekrar suratını asarak ken­
dini yorgun argın baş·ka bir t_a ksiye attı.
O sırada Ellery, Martha'nın peşinde Park Avenue'den
bir caddeye sapıyordu.

B�şinci Bulvarla 49. Caddenin kesiştiği yerde Martha


taksiden indi, Saks'a girdi.
BLınu takibeden b i r buçuk saat içinde El lery koca ma­
ğazanın içinde adım adım onuh peşinde idi. Martha bir­
kaç pcırça eşya satın a l d ı : Kolonya, çorap, kombinezon,
iki çift ayakkabı, yazl ı k spor giyecekler. Ama al ışverişini
yaparken aklı başka yerdeydi · sanki, rastgele seçimler ya­
pıyordu. İkinci mazeretini kuvvetlendirme·k için vakit ge­
çiriyor gibi geldi El.lery'ye . . . Satın aldığı eşyaları yanına
almamıstı .

·Mağazadan çıkmadan önce erkek reyonundan çorap

51
ve mendil almak için alt katta b i raz daha oyalandı. Bun­
ların da eve gönderilmesini istedi. Ellery, tezgahtar ad­
resi yazarken, Martha'nıı:ı çoraplarla mendi l l eri kime al­
d ığ ını öğrenmek için biraz daha yaklaştı. Adamın ismini
öğr�ndi, ama umduğunu bulamadı. Martha'nın tezgahtara

' M r. Dirk Lawrence' ismini ve Beekman Place'deki adres-


lerini verdiğini duydu. .
Ellery .aklından, bu taktiğin Martha gibi samimi bir
insana uygun. düşmediğini geçirdi.
Sc:ıat dörde · beş kala Martha mağazadan çıktı . Hemen
önünde yolcusunu indiren b i r taksi olduğu halde, yürü­
meye başladı. .

·O halde (A) yakındaydı.


Martha, St. Patric·k Katedral i 'n i , Best's, Cartier's ve
Georg Jensen"si geçti.
Bi rkaç dakika sonra Beşinci Bulvarı geçip ·hızlı hızlı
batıya doğru yürümeye baş ladı.
Dörde b i r kala Martha A . . . Oteline girdi.

.A . . Oteli uzun bir geçmişi olan . eski bir oteldi. Pek


fazla müşterisi y·oktu, ama meşhurların devam ettiği bir
yerdi. Broadway'in edebi kişilerinin s ı k s ı k geldikleri ro·
manti·k b i r yemek ve buluşma yeri . . . Tam Martha Law­
rence'ın gidebileceği b i r yer . . .
'Ellery her şeye rağmen Martha'ya haksızlık edip et­
mediklerini merak ederek lobiye girdi.
Martha, lobinin öbür ucunda sırtı 'Ellery'ye dönük
ayakta duruyordu. Bir iskemleden fırlayıp gelen uzun boy­
l u , güneş yanığı tenli b i r ·adamla ·konuşuyordu.-
·Ellery gazeteliğe gidip bir cc'Ellery Oueen 'in Polisye
1Dergisi,. aramaya başladı.
.
Vakit öğleden sonrayı epey geçtiği için lobi oldukça
loştu. Bunun için de uzun boylu adamı iyice görebilmek
için açtığı gözleri şaşı kalacaktı neredeyse. Görebi ldiği
kadarı i l e adam oldukça ya kışıklıyd ı . Gür sarı veya gri
saçları vardı. Zayıf ı ş ı k ve uzaklı k dolayısile Ellery han-

52
gisi olduğuna ·karar veremedi. İyi dikilmiş bir elbise giy­
miş, yakasına bir bahar çiçeği takmıştı.
Pek genç değildi. Bir yandan konuşurken bir yandan
da gülümsüyordu. Ustaca bir J<onuşma tekniği vardı.
Uzun· zamandır görmediği içi ·n ço·k üzülmüş, şimdi de
burıu gizleyemiy·o rmuş gi·b i gözlerini Martha'nın yukarı doğ­
ru kalk-mış küçük yüzünden ayırmıyordu. Konuşurken bir
eli Marthcı'nı-n kolunda dolaşıyordu.
Ellery, (Bu adam bana h i ç yabancı deği l ! ) diye dü­
şü ·n dü. Çarpıcı gül ümseyişi, yürüyüşü, geniş omuzlarının
ceketin Clltında dil< durusu, kendinden emin havası . . . El-

lery daha önce bu adamla karşı !aştıklarından veya onu


şehirde bir yerlerde gördüğünden emindi.
Birdenbire Martha konuşmayı ·kesi p yürüdü. Bir ka­
pıyı açıp içeri girdi. Ellery biraz uzanınca bunun tuvalet
kapısı olduğunu gördü. Öbür adam Martha içeri gi rinceye
kadar gözleriyle takip etti.
El!ery gazeteliğe paras ını bırakıp mecmuasını karıştı­
rarak gezinmeye başladı. Bu arada göz ucuyla adama ba­
·kıyordu. Adam şapkasını titizl i k l e başına yerleştiriyordu.
Büyük bir havayla şapkayı hafifçe öne doğru eğdi. Sonra
da kapıların üstündel<i rakkamlara bakarak ı s l ı k çala çala
asansöre doğru yürüdü. Hal inden memnun görünüyordu.
Ellery asansörlere bakan b i r kanepeye tünedi. Saçı
sarı değil griydi. şa·k akları, favorileri de ağarmıştı. Elli
yaşlarındaydı, .ama otuz beş yaşında göstermeyi gerçekten
iyi başarıyordu. 'Bir sosyete adamı görünüşündeydi. Yine
de aslı değil, modeliydi. Şapkasının eğik duruşu onu ele
·
veriy,ordu.
Asansör kapılarından biri açıldı. Adam asansöre gi-
. .

rerek, «1LCıtfen altıncı kat,» dedi. Derin, renkli bir sesle,


1İngiliz aksanıyla ·konuşuyordu.
Ellery birden adam ı n kim olduğunu çıkardı. Sesinden
tanımıştı. Şimdi şapkasının eğik duruşu, iyi dikilmiş kos­
tümü, çiçeği ve güneş yanığı teni birbirini tamamlamıştı.
Adam aktördü. Tabii, klasiklerde oynayan cinsten de­
ği 1
. • •

53
Ellery, «Şimdi onu nerede gördüğümü hatırladım,u di­
ye düşündü. «Ama adı neydi, hatırlamıyorum.»
Asansöre biri kadın olmak uzere dört kisi daha bindi .

Martha henüz ortalarda yo·k tu.


1Ellery de yerinden kalktı, asansöre bindi. Şapkasını
giyip kenarda durdu. Şapkası , rahatça etrafa bakınabile­
cek ·kadar yüzüne siper oluyordu. Uzun ıboylu adam asan­
sörün arka tarafında durmuş, hala ·ı s l ı k çalıyordu.
'E l lery 'beşinci katta asansörden indi. Hemen merdi­
vene koşarak altıncı kata çıktı. Tam altıncı kata vardığın­
da asansörün kapısının sesini duydu. İki üç saniye bek­
ledi, so·nra koridora çıktı . Koridor asansör kapısından il er­
de bir köşe dönüyordu. Ellery köşeyi döndü. Uzun b·oylu
adam koridorun sonundaki b i r odanın kapısını açıyordu.
·Kapının kapandığını duyunca o da ·koridor boyunca yü­
rümeye başladı. Oda numarası 632 i d i . Öbür köşeye kadar
yür[i meye devam etti. Bu koridor boştu. Ellery köşede bek­
ledi.
Beş dakika kadar sonra uzaktan yine asansör kapısı­
nı·n sesini duydu . . Görünmemek için köşeye çe·ki idi. ·K apı
açıiıp kapandı. Biraz sonra şapkasını yeni giyme·k üzerey­
miş gibi yüzüne doğru tutup hızla yürümeye koyuldu. Ge­
len Martha idi. Oda numaralarına baka baka yürüyordu.
El lery belli etmeden öbür koridorun köşesinde durdu. Bir­
kaç san·iye sonra bir kapıya hafif hafif vurulduğunu duydu.
Arkasından kapı açıldı.
- Neden geciktin hayatı m ?
" Evet , adam bel li ki bir aktördü . S,o nra Mart'h a'n rn ta­
nıdık, ama nefes nefese olan sesini duydu.
- Cabuk o l !
·

Kapı kapandı. Biraz sonra Ellery anahtarın k i l itte dön­


düğünü duydu. Daha fazla beklemeye lüzum görmeyip alt
kata indi. Danışmanın yakınında durup oda ayırtan çiftin
uzaklaşınasıııı bekl edi. Sonra masaya yal<laştı.
- Merhaıba Ernie!
·Kayıt memuru şaşırmıştı.

54
- M i ster Oueen! Burada ne arıyorsunuz böyle? Yok­
sa b i r buluşma için oda mı tutacak-sınız?
·
- O buluşmayı çoktan yaptım, Ernie. Şimdi bilgi al-
mak istiyorum.
O zaman memur sesini alçaltarak, f-la . . . Yakın ar­
«

kadaşısınız, öyle m i ? » ded i .


A . . . Otel inin bütün men1urları gibi o da buranın ha­
vasına girmişti.
- Kimin peşindesiniz?
- Hımm . . . ·B ir adam. 632 numaradaki . . . Adı nedir,
Ernie?
- Mister Oueen, bizim hiç bir şey açık . . .
- Diyelim ki kayıt fişlerine bakarken kendi kendine
m ı rı ldanıyordun.
- Evet. (Memur ö·ksürdü ve masanın yanında duvar­
da ası lı kayıt fişi dosyasına döndü.) 632 . . . Bugün öğle­
den sonra biri beş geçe . . . (Etrafına bakındı ktan sonra de­
vam etti.) Bunu beğenmeyeceksiniz, Mister Oueen. Doğu
Lynne-Oklahoma'dan George T. Spelvin ismiyle kaydolmuş.
- Tc:ım aktör i ş i . Haydi Ernie, sen onun kim olduğu­
nu bil iy·orsundur. Lambs'deki lıer aktörü tanırsın sen . . .
1l<ayıt memuru kaleıni ile oynuyordu. ·
- İltifat ediyorsunuz, ama hoşuma gidiyor. Adamın
adı Van Harrison. Peki ama, neler dönüyor, şef?
- Bir şey yok. İşime d e yaramadı zaten. Yüzünü
gördüğüm zaman ta nıdık zannetmiştim. İsmini çıkarama­
mıştı m. Sadece kim olduğunu merak ettiğim için sordum.
Çok teşekkürler, Erni e.
1Ellery gülümseyerel< selam verip dışarı çl'ktı. Ama
ç ı kar çı l<maz gülümseyişi yüzünden s i l indi.
- Van Harrison . . .
Farkına varmadan yüksek sesle konuşmuştu. Yakın­
daki bir ecza haneye girip N i kk i 'ye telefon etti. Telefona
Dirk Lawrence · cıktı.
• •

- Merhaba, işler ne alemde?


Dirk dalgın b i r sesle, uÇok iyi, çok iyi,» diye cevap
verd i .

55
- Sekreterini bu akşam ödünç ala1bilir miyim, ahbap?
- Bunu bana nasıl yapars ı n ?
- Cevap vermedin.
- Herhc:ılde o iş olur, arkadaşı m . Akşam yemeği için
Martha i l e Le Fleurs'a davetl iyiz. Bu da aklıma kötü şey­
ler getiriyor: Siyah kravatlar, kaskatı garsonlar, oturma
salonu sefaları. Tek ümidim Martha 'nın h i ç eve gelme­
ınesi . . .
1El!ery, « 'Bu da bir çözüm yol u , » diye güldü. < <'N ikki'yle
görüşeb i l i r miyim?»
'Nikki ahizeyi eline al ınca, «Ya senin günün nasıl geç­
ti ? » diye sordu.
- Çol< ŞGışırtıcı bir gün geçirdim. Sen bu akşam be­
nimle yemeğe çı kmaya ne dersin?
- Tabii Mister O! ..
- Yediye doğru Louis ve Armands'a gel. Beni çok
bekletme, çünki barda olacağım ve orada çok kalırsam ne
olacağını b i l i rsin.
- Evet! .. Üç kadehten sonra Uçan Adam olursun.
, - Bu akşam duvarlara tırmanmak yok, Nikki. Bu de­
fa i ş ciddi.
N i kki merakla, «Akşamı iple çekiyorum,,, dedi ve te­
lefonu kapattı.

Nikki, «Van Harrison! .. » diye tekrarladı. İğrenç bir


hastalı ktan bahseder gibiydi. « M artha bu adamda ne bul­
muş, anlamıyorum. "B en onu öldü zannediy·ordum.»
'El lery, « Maalesef Mister Harrison'ın bir hayalet olma­
dığına kefil olabilirim,» diye mırıldandı. « Korkarım Martha
da buna kefi ldir. »
- Fakat o yaşlı bir adam.
- O kadar da yaşlı deği l . Tiyatrolarda seyirciler ta-
rafından ç ı l g ı nca alkışland ı ğ ı , sonra da sahne kapısından
çıkabilme·k için ter döktüğü zamaıılar on-oniki seneden es­
ki değildir. Şimdi hala çekici bir erkek, müthiş bir karak­
ter . . .

56
Nik ki burnun�an · solLıyarak, «Onu boğabi l i rim,» diye
mı rıldandı. cc'Martha bir otel odasında ha! Sanki başka yer
yokmuş gibi . . . »
'

- Broadway küçük bir yer. Belki de adam Martha 'nın


piyeslerinden birinde rol almak için müracaat etmiştir.
Sana telefon ettikten sonra Lambs'de biraz araştırma
yaptım. Harrison, Broadway'in afarozunu kaldırıp tekrar
seyircileri fethetmeye çalışıyormuş. Sen herhalde hatır­
lamıyorsundur. Avery Langston'ın yanında çalışırken baş­
rolünü oynadığı son piyese sarhoş çrkmıştı. İşte Harrison 'a
o zamandanberi ·Broadv.1ay'de iş verilmiyor. Bu on-oniki
sene önce olmus olmalı . . .
'

- Peki öyleyse, şimdi nası 1 geçiniyor? Eski hatıralar-


la mı?
- Çalışması gerekmez ki. Te·pede olduğu sürece bir
servet yaptı; ama aktörleri bil irsin. Halen radyo ve TV'de
basit bir isi var; arada bir bazı filmlerde karakter rolleri
'

d e alıyor. Herhalde böyle geçin iyordur. O büyüleyici sesi


ve romantik çehresi Martha yaşındaki kadınları cezbediyor.
- Ama Martha . . .
1Ellery soğuk b i r sesle, « N e olmuş Martha'ya, » dedi.
« 1Martha'nın o kadınlardan ne farkı var? Otuz yaşını geç-
. -

ti, delice kıskançlığıyla hayatını cehenneme çeviren bir


kocası var, . onu tutacak çocukları veya ailesi yok ve ti­
yatroya tutkun. Martha 'nın da Harrison gibi birine ihti­
yacı ola·b i l i r. Harrison ona Dirk'ün vermediği, veremeye­
ceği şeyleri verebilir: Dalkavukluk, ihtimam, . üstünlük his­
si, cazibe . . . Bir otel odasında da olsa ona mutluluk ve­
rebil ir, N i kk i . »
- ·Ama Martha her zaman o kadar ağı rbaşlıydı ki. ·B u
adamııı b i r düzenbaz olduğunu nas ı l görmüyor?
- Belki Martha'ya aşıktır. Hoş kadındır Martha . . .
N i kki bir şey demedi.
:Ellery, « Başka bir deyişle,» diye devam etti, « bu pis
bir iş. Ben de bu işe artık burnumu sokmamaya kararlı·
yım.»

57
- Tam bu sırada b ı rakamazsın.
- Şimdi tam sıras ı . Belki daha sonra sıyrılamayız.
- Ama tam her şey devam ederken olmaz. Ya Dir'k
·ö ğrenirse? •

- Yani sen yine Lawrence'larda casusluk yapmaya


.devam mı edeceksi n ?
- Ellery, bu şart, b i l iyorsun.
Ellery, « Nereden de burnumu soktum bu işe,» diye
:homurdandı . Masan ı n üstünde parmaklarıyla tramP,et ça­
,lıyordu. N i kki de merakla vereceği cevabı bekliyordu. «En
.akla yakın çare, kadın kadına bir konuşma. Hem bunun
i ç i n bir bahane de var. Biz bu meseleye, Martha, Dirk'ün
sebepsiz yere kıskançlık gösterd iğini söylediği için karış­
tık. Ama şimdi durum değişti. İnşallah hala haberi yok­
tur, ama artrk Dirk'ün çok sağlam bir sebebi var. Martha
bizi de kandırdı. Eğer ona yardım etmeye devam edecek­
sek . . .
,,

- Her şeye rağmen devam etmeliyiz.


El lery el lerini hayaya kaldı rdı :
- Ne zaman bir çare tek l i f etsem? ..
Nikki, « Bak canı m , » dedi, « ben kadınları tanıyorum,
'Eğer M8rtha'ya gidip bizim her şeyi bild iğimizi söylesem
ve korkuııç şeyler olmadan bu meseleyi kapaması için
yalvarsam, ·Martha hepsini inkar eder. Del ice aşık oldu­
.ğ unu san dığı için inkar eder. Bir yandan bu Harrison de­
.nen adamla otel odasında buluşmasını açı klayacak ·b ir hi­
kaye uydururken bir yandan da bunu bildiğim için benden
, .nefret edecek. Ben de oradan ayrılmak zorunda kalaca­
ğım. İşte b·öyle . . . (El lery bir şeyler homurdand ı.) Ellery,
eğer Martha'nın gizlediği bir şey olmasaydı o otele öyle
gizli gizli girmeye kalkışmazdı. Gerçek şu k i , bir yandan
evli liğini kurtarmaya çal ışan kadın rolü oynarken bir yan­
.d an da bir maceraya giriyor.»
- Ama bu cok mantıksız.
• •

- Mister Queen, iyi bir kadın yolunu şaşırmışsa man-


tığı bir yana atman gerekir. Ellery, seni bu işin içine sü-

58
rüklediğim için çok özür d i l erim. İstersen sen artık ka·
rışma bu meseleye; ben yalnız başıma hal letmeye çalışa­
bil irim.
·Ellery, «Çok iyi , » diye hırladı. « Onları hiç bir karş ı l ı k
beklemeden kurtarmaya çalış ı yoruz, . sonra da b i r kenara
çekileceğiz, öyle m i ? »
Nikki elini 'El lery'nin e l i n i n üstüne koyaı:ak, <(Sağol ca­
n ı m , » dedi.
Meyva salatalarını yerken Ellery hala şi kayet ediyor-
du:
- Beni en çok rahatsız eden şey, il eriyi göremeyi­
şimiz. Mehtapsız bir gecede ce·phaneliğe giren kundak­
çıyı taki·betmeye benziyor bu iş. Yapabileceğim tek şey,
Martha'nın peşinden ayrılmayıp, her şey havaya uçmadan
önce kibritin üstüne basarak söndürıneyi ümidetmek.
- 'Evet, canı m . . .
.
- Bir dcıhaki sefere mektubu asırman lazı'm ,
'
Nik.
T\�artha'nın eline geçmeden önce sen okumalısın. Artık bu
.defa da mutfa·kta yere düşürmez herhalde. O da bir şir­
ket zarfı içinde gelecektir. Bir kere başladı m ı , artık ar­
kası çorap söküğü gibi gider.
N i l<ki, {(Ama yine şu havalandırma sistemi şirketinin
zarfını kullanmayacak herhalde,» diye itiraz etti. «Öylesi
tel1like!i olur.»
- Evet. O zaman ikinci mektup tamamen farklı bir
zarfta gel ir . .
- Hangisi olduğunu nası l anlayacağım?
- Bu konuda sana pek yardım edemeyeceğim. Martha'
ya gelen bütün iş mektupları n ı buharla açıp okuman ge­
rekebi l i r. Ortalıkta ·kör-sağı r-d i lsiz oyunu oynamakta her­
kes hemfikir olduğuna göre, mektupları karıştırırken hiz­
metçiye b i l e görünmemeye di kkat et.
N i kki yutkundu:
- Dikkatli o l ın aya çalışırım.
- Pekala . . . Hey, Louis! Tetrazi nimiz nerede?
Nikki Cum�ertesi öğleden sonra Oueen'lerin dairesi­
ne telefon etti. Eğer o evden b i r i l gi l enen ç ıkarsa akşa­
L
ma boş olduğunu söylüyordu. Müfettiş Oueen bunu El­
lery'ye söyleyince, El lery heyecan land ı :
- Bu demektir ki, bir şeyler buldu. Telefonu bana
ver! Nikki, ne oldu?
- Ne demek ne oldu? Bugün bir randevumuz var mıy-
d ı , yok muydu?
- Konuşamıyor musun?
- Hayır.
- Öyleyse buraya g e l . Ne zaman müsait o lursan.
El lery telefonu kapad ığında babas ı , « Neler ol uyor?
ı>

diye sordu. <«Siz ikiniz neyin ·peşindesiniz yine?»


- Pek iyi şeyler deği l .
- Benlik bir i ş var m ı ?
- Allah korusun.
M üfettiş nf&ş'eyle, «Yine de bana işin düşer elbet,»
dedi. « Her zamanki g i b i . »

· Nikki doktızu bi rkaç dakika geçe ölü gibi sapsarı bir


yCızle çıkageldi.
.
M üfettiş oturma odasında televizyon seyrediyordu. El­
lery, « Bize müsaade,» diyerek Nikki'yi çal·ışma odasına al­
dı ve kapıyı kapattı.
- İçkin hazır, N i·k. Ayakkabı larını atıp uzan şuraya.
Ve konus.
'

N i kki sedire çöküp içkisine dokunmadan bardağı yere .


bı raktı. Döşemeye söyler gibi söze baş l a d ı :
. - Teknik detayları öğrenmek istemezsin herhalde? ..
- ·Evet. Beni i lgi lendiren sonuçlardır, onları an!at.
- Çok kalpsizsin.
- Bu işte kalpsiz olmak gerek, kızı m . Eee?
N i kki rüyada konuşur gibi, « Mektup ·bu sabah geldi,,.
diye anlatmaya başladı. « İ ş me·ktubu tipinde üç zarf vardı,
ama hepsini de açmam gerekmedi. Hangisi olduğunu bir
ba·kışta anladım.»

60
- Öyle m i ? ('E llery şaşırmıştı.) Yine Froehm şirke­
tinin zarfı mıydı?
- Hayır. Uzun, beyaz, basit b i r zarftı. Gönderen ad­
resi yerinde Humber ve Kahn diye b i r kuyumcu adresi var­
d ı . Ama zarfın üstündeki adres havalandırma sistemi şir­
ketinin zarfında olduğu gibi 45. Cadde apartmanı 547, 5.
Bulvar i d i . Şuna dikkatini çekerim . . .
- Of, had i !
- Martha'nın adı ve adresi y i n e kırmızıyla yazı lmıştı .
·Ellery, bunu beklemiyordu.
- Çok gülünç!
- Bence aptalca. Dirk tesadüfen bi rkaç kere mektup-
lara di kkat etse, o kırmızı daktilo yazısı baş l ı başına bir
açıklama sayılır. Neyse ki, yataktan mektuplar geldikten
çok sonra kalkıyor.
Ellery, « Devam et,» diye mırı l dandı . « Mektupta ne ya-
zıyordu?,,
·

. - Yine kırmızı şeritle şöyle yazılmıştı: Pazartesi, saat


üç, B .
- B mi?
- B.

C. . .

Pazartesi bütün gün yağmur yağdı. Bazan çiseled i . Ba­


zan da insanları yollardan kaçıştıracak kadar kuwetli sa­
ğanaklar halinde yağdı. Bir trafik polisi ne kadar seyrek
gülümserse, New York'ta her zamanki gibi, i l k yağmur
damlalariyle birlikte boş taks i l e r de o kadar azaldı.
1Ellery ·bütün sabahı ve öğleden sonranın bir kısmını
C'helsea 'de b i r apartman ı n karşısındaki b i r şekerci dükka­
ninın tentesi altında geçirdi. Yağmurluğunun içinde tir tir
titriyordu. Martha sonbahar için ·bulduğu yeni piyesin ya­
zarı i l e görüşüyordu. Yazar, yazılarını çamaşır ve bulaşık
işleri arasında yazan genç b i r ev kadınıydı.

61

·El !ery'ye bu bekley'iş çok uzun sürecek gibi geliyordu.


Öyle de oldu. B e l l i ki Martha orada öğle yemeğine kal­
mıştı. Öğle vakti geldi; saat bir oldu, 1,30 oldu. Martha
hala görünürde y·oktu.
İkiye çeyrek l<ala Eflery b i r taksi aramaya başladı.
Bulması yirmi dakika sürdü. Üste l i k şoförden saati kapa­
yıp köşede beklemesini isteyince onu bile kaçıracaktı.
Ama bir bes dolarl rk· bu isi de halletti.
' .

Martha saat ikiyi yirmi beş geçe kap11da göründü.


Şemsi,yesini açtı. Endişeyle etrafına bakınarak 8. Bulvara
doğru yürüdü. El lery üzgün adam pozuna bürünerek, ya­
·kas ı n ı kaldırdı, başı önde karşı kaldırı mdan Martha'yı ta­
ki·be basladı.
'

Biraz sonra gerçekteıı üzülecekti. Çünki Ellery köşeye


ulaşamadan Martha, yolcusunu indiren b i r taksiye atlayıp
gözden kayboldu. Ellery'ye de kendisini bekleyen taksiye
koşmaktan baş·ka yapacak b i r şey kalmadı.
· 'Neyse ki, Martha ' n ı n bindiği taksi i ki blok ilerde bir
kırmızı ısıkta durmak zorunda kalmıstı. Macera kokusu alan
. ,

El lery'nin şoförü de 15. Caddede ona yetiştikten sonra,


«1 Kadı n nereye gidiyor, ahba p ? » diye sordu.
- Sen onu takip et.
- Kocası mısın? .. Benim de bir karım vardı bir za-
manlar. Boş ve.rin, bayım, kendinizi paralamaya deymez.
Ben böyle düşünüyorum. Bırakın, biraz da öbür herifin ba-
şı agrısın.
v
·

- Hay Allah! Gidiy·orlar!


- Sakin o l .
Yine yola koyuldular. Taksi 1 4 . Caddeden sola dönüp
doğuya doğru yol al maya başladı. Ellery tırnaklarını yi­
yordu. Trafi ·k çok fazla idi, üste l i k etrafını iyi göremiyor-
'

du. Yağmur yine hızlanmıştı. Acaba l\.�artha nereye gidi-


yordu? ,
Union Meydanı'nda taksi kuzeye dönecek diye tahmin
etmişti; ama tam tersine, 4. Bulvara doğru güneye döndü.
Ucuz kitapçı ların önünden geçtiler. Lafayette Cadde-

62
sine m i gidiyordu acaba? Oralarda Polis Merkezi vardı.
İEllery sonra bu tahmininden de vazgeçti. Pazartesi.,
saat 3, B.
B, Brooklyn miyd i ?
Birdenbire Martha'nın taks isi 3. Bulvara sapınca Ellery
B'nin ne olduğunu anladı . 3. Bulvarla 4. caddenin kesiştiği
yer Bowery idi.
.
B. Bowe ry'nin baş harfiydi.

Fakat Chathaıiı Square'e kadar her yer Bowery idi.


Martha s ı k s ı k camdan dışarı bakıyordu. Bowery'de bir
yer arıyor ol malıydı.
Ellery'nin ve şoförün şaşkın bakışları altında, Martha,
Houston Sokağı yakınlarında taksiden indi. Yolun karşı
tarafına parketmiş başka bir taksinin kapısı onu karşıla··
mak üzere . açıldı ve Martha arabaya b i nd i . Taksi bir so·
kağa sapıp gözden k.a ybolmadan önce Ellery'nin son gör­
düğü şey, Van Harrison'ın Martha'ya sarı lışıyd ı . El lery'n i n.
şoförü trafikten sıyrı l ı p manevra yapana kadar düşman,
uzaklasmıstı.
• •

Şoför hayal kırı k l ı ğ ı na uğradığını açığa vuran bir ses··


le, E l lery'ye, « Neden Sammy'nin önünde buluşacaklarını
daha önce söylemedin? O zaman hazır lıklı olurdum,» diye.
çıkıştı.
Ellery de, « Çünki Sammy 'S' i l e başlıyor,» diye cevap
verdi. « 'B i r telefon kulübesinin önünde dur; sonra da beni·
Batı 87. caddeye götür.»
Adam şüpheyle Ell ery'ye baktı:
- Taksimetre bir servet yazacak.

Nikki Pazartesi akşamüstü Oueen'lerin dairesine da- ·


l ıverdi.
- Eee?
Müfettişi görünce aniden durakladı.
Ellery, « M e rak etme, N i kk i . Babama her şeyi anlattı m , ,,.
diye onu yatıştırdı. «Bu iş gittikçe karışıyor. Bu defa ki

63.
Bowery'de Sammy'nin Yeri i d i . (S) harfi her şeyi altüst
·etti. Kısacası, onları kaybettim. M iss Prynne ne zaman
·eve döndü ? »
- Her zamanki g i b i akşam· yemeği vakti geldi.
N i kki bir andalyeye çöktü.
- B . . . Bowery . . .
Müfettiş Oueen lafa karıştı:
- ·S iz delirmişsiniz gali·ba. B i r zina işine karışmak
ne demek? Neyse, artık olan olmuş. Sakın bana arkadaş­
lık hakkında nutuk çekmeye kalkma, N i k k i . Zira bir zina
işinde arkadaşlığın yeri yoktur. Oğluma da akl ından şüphe
ettiğimi söyledim zaten. Şimdi kusura bakmazsanız ben
yatmaya g i diyorum.
. 1Müfettiş i n ka·pısı gürültüyle kapandıktan sonra Nikki
merakla sormaya başladı :
- · Ama neden Bowery? Ne işleri vardı orada, Ellery?
- Ne de olsa Harrison b i r aktör. İ çinden böyle gel-
m i ş işte! Bowery'de buluşu·p yağmurda dolaşmak olduk-
. .
ça romantik d e . . . Bu şekilde dekor da tamamlanmış olu-
yor. Zaten bu şartlar altında o otel .odalarında fazla var­
yete aranmaz.
- Yani deme·k istiyorsun k i , pnlar . . .
- Şuna inan: Martha, Harrison'ın taksi s i ne b i r sahne
problemini halletmek için binmedi. Son gördüğümde Har­
rison kolunu Martha'nın omuzuna sarmıştı. Artık nereye
gittiklerini sen anla . . .
Nikki kısık bir sesle, «Yine A . . . m ı ? • diye sordu.
- A . . . değil. Ernie'ye telefon ettim. Harrison Cuma
.sabahı hesabını ödemiş, b i r daha da d.önmemiş. Hem han­
gi otele gittikleri o kadar mühim m i ?
N i kki b. i r şey demedi .
- Kahramanımız eve geldiğinde nas ı l d ı ?
- Rahatlamış gibiyd i .
- Ya! ..
- . . . Ve Di rk'e karşı çok iyiydi.
- Tabii!

64
,

-:-- Bütün akşam yemeği boyunca seçtiği piyes hak:­


k ı nda konuştu durdu. Şu yazar Ella Greenspan'dan o genç
ev kadınından da bahsetti .
- Yani hem sa1bahı · hem öğleden sonrayı Misis

Green,span'la geçirdiği hissini mi vermeye çalıştı? Chel­


.sea'den d·oğrLı eve geldiğini mi söyledi?
- Şey . . . Evet.
- Pel<i, bu gece ne yapacak?
· - Dirk'e piyesi ol<uyacak . . .
- Çok enteresant Ha, sırası gelmişken sorayı m: Dirk
nasıldı?
- Çok ilgile nmişti. Yemekten hemen sonra çalışma
odasına kapand ılar. Ben de bu sayede dışarı çıkabildim.
D i rk benim de din lemek isteyip istemediğimi sordu, ama
Martha onu yalnız kendine istiyor gibiydi . . . 1Ben de ec­
zahaneden bir şeyler alacağımı söyledim. Zannedersem
Martha bu günlerde benden ürküyor.
- Nik ki ben senin bu Martha Lawrence işini bir ke..
nara ata·c ağım artık.
N ikki dudağını kemiriyordu.
- Ama durum ço·k kötü . . .
E l l ery piposunun duman ını halkalar halinde üfleyip pi­
poyu bir kenara bıraktı. Nikki'ye baktı. N i kki öyle üzgün
görünüyordu ki, onu teselli etmek ihtiyacını duydu. Elini
tutup kendine doğru çekti:
- Özür di lerim. Galiba ben b u tip davalara alışık de-
ğilim : Nereye?
- H i ç bir yere. Bir sigara versene . . .
'Ellery'nin yaktığı sigarayı a l ı p yerine oturdu.
- Benden nefret ediyorsun.
- Bütün erkeklerden nefret ediyorum.
- Biraz nıakul o l , Nikki. Bir yuva kurmak i'k i kişinin
işidir. Harrison hakkında konuşmayacağım, ama Martha
ona yem olmamalıydı. Yaptı klarından dolayı hesap sorula­
cak l<adar büyüdü artık.
N i kki, « Pekala, pekala,,, diye bağırdı. <<'Esas meseleye

F. 5 65
dönelim artık. Yine i ş mektuplarını açmaya devam etme­
nıi mi istiyorsun?»
L
- Artı!< orada kalmamanı istiyorum. Ama sen kal­
makta ısrar ediyorsan yine mektup açarsın. ('E l lery pipo­
sunu e l i ne aldı.) Asl ında bugün bayağı ilerleme kaydet­
tiğimizi söyleyebi lirim.
Nikki alaylı alay l ı , « Hah! Nas ı l ? » diye sordu.
- Planları yavaş yavaş b e l l i oluyor. Harrison'un avı­
n ı yakalayıp yemek için melodramatik ama yeteri kadar
tesiri i bir planı var. J-ler defasında değişik b i r buluşma
yeri . . . Bu planda mühim olan tek şe.y zaman . . . Yer bir
kod vasıtasıyla bir iş mektubu zarfında bel i rtil.iyor. Nası l
olsa Dirk, arada bir kıskanclık nöbetleri de tutsa, Martha'-.

n ı n herhangi b i r saatte tiyatrodaki işine gidip gelmesine.


al i ştı. H iç de fena bir plan değ i l . ,
- Harrison gerçe·kten de tehlikeyi minim uma indir-.
mis. • •

Ellery duvara 'bakarak anlatmaya devam etti, çünkt


Nikki de oraya bakıyordu.
- Kod sistemi bazı noktaları belirtiyor. Ö nce (A) ge-.
l iyor ve A . . . Otelini tem s i l ediyor. Sonra ('B) Bowery Fol-.
l i es'i belirtiyor. Arkadan (C) geleceğini kolayca tahmin­
edebi l i riz .. Herhalde o da Carnegie H a i l , Coney Adası ve-.
ya Central Park'ta bir yeri belirtecektir. Harrison herhalde·
bu işi alfabe bitinceye kadar devam ettirebi leceğini düşü-.
nüyor. Sonra ne yapacağını Allah b i l ir. Herhalde (Z) den­
başlayarak (1A) ya doğru gider.
- Ne oyun!
- Ası l mesele, Martha'nın (A) harfinin Astor, Art
Stı1dent's League veya Amerikan Müzesini temsil etme�
diğini nereden b i l d.iği. Neden Bowery de Bel levue veya
Battery Park deği l ? Zaman beili ydi ama ( B ) nin ne olduğu
açıklanmamıştı. Martha ııasıl anladı acaba? (A) harfi ko·
dun sadece bir l<ısrııı o l m a l ı . Kodun asıl anahtarı ( A) har�
f\ nin New York'ta (A) i l e başlayan yerlerden hangisini
gösterd iğini açıkça belirtiyor herhalde. Kodlama defterinini

66
.

b i r kopyası Harrison'da, . b i ri d e Martha'da olmalr. Martha


(C) harfli b i r mesaj a l ınca, hemen kendi kopyasına ba·
l
kı·p öğreniyordur.
Nikki b i rden, « İ l k mektubun zarfı b i r kitapç ığın şek·
l i n i almıştı,» diye bağırdı.
·

Elle ry gül ümseyerek, <« İ yi çalış ıyorsun,» dedi. « Kitap-


çığı arıyor musun?»


- Evet.
- Mutlaka ·bulma l ı s ı n , N ikki. Herhalde New Vork'un
görülecek yerlerini anlatan b i r rehber olmalı. Eğer onu
bul ursan buluşma yerlerini onlar buluşmadan önce öğre·
niriz.
Nikki dişlerinin arasından, « B u akşam profesör gibi
konuşuyorsun, . ben de bundan hiç hoşlanmıyorum,» diye
söylendi. « O Allahın belası şeyi bulacağım. Nedir o ? »
- Bu mu?
E l lery göğüs cebinden çıkardığı küçük bir siyah def·
terin üzerinden bakıyordu.
- Bu benim not defterim.
- Not defterin m i ?
- ·s aatler, günler, nerede buluştu·k larr, nereye gittik-
leri, ne yaptıkları . . . Kimbi l i r belki işe yarar.
Nikki baş ını sal !ayarak kalktı.

Ellery gelecek randevuyu beklerken b i r iki meseleyi


d e halletmeye çalışry·ordu.
Bütün Sal ı , Çarşamba ve Perşem1beyi Broadway'li ar­
kadaş!arını ziyaret etmekle veya telefonla aramakla geçir­
d i . Öğle yemeğini Sard i . veya Algonquin'de, akşam yeme­
ğini Lindy'de, Toots Shors'da yiyor, gece yarısı Keubens'de
bir şeyler atıştırıyordu. Perşembe akşamına kadar bilgi
toplamak uğruna tıka basa doymuştu.
Martha La\ıvrence i l e Van Harrison'ın arkadaşl ığı çok
yeniydi. 'E llery'nin konuştuğu h i ç kimse onları birkaç haf­
ta öncesine kadar birarada, hatta aynı yerde ayrı ayrı b i l e
'

görmemişti. Ellery'nin bilgi almak i ç i n konuştuğu dedi-

67
kodu yazarı Maud Ashton b u i k i s i n i n i l k defa birkaç haf­
ta önce TV komedyenleri tarafı ndan kan bağışı haftası için
hazırlc:ın8n bir toplantıda beraberce bulun duklarını söyle­
mişti. Martha bir Broadway şöhreti olarak halka kan ba­
ğışı için çağırıda b u l unmak için orada b u l unuyordu. Har­
rison ise TV seyircisini karşı Iamakta idi. Yaptığı John
Barrymore taklidi Ö)lle i l g i çekti ki, bütün gece kan ba­
ğışlarriC:!ya · gelenlere refakat etme·k i ç i n Mrs. Lawrence'la
ka ldı.
Mrs. · Ashton gülümseyerek, « Güzel b i r çift teşkil et­
mişlerd i , » dedi. « Mera.k ediyorum, acaba Martha'nın ko­
cası ne yapıyor?>•
- Ne demek istiyorsun?
- Val lahi kötü b i r şey demek istemiyorum, Ellery.
Vc:ın haftanın yedi günü Sextus rolünü oynar, ama herkes
küçük Martha Lawrence'ın Lucrece kadar sadık olduğunu
bil ir. Dirk Lawrence'ı Tarquuin rolünde püşünemiyorum.
·Ellery, ('Maud Ashton gibi insanlar hala böyle asil
düşüncelere sahipseler daha ümit var demektir,) diye
geçirdi aklından.
·Ellery ikinci araştırmasında da fazla b i r şey öğre­
nemedi . Cuma günü 5. Bulvar 547 adresine gitti; lobide­
ki idareciden Froehm Havalandırma Sistemi . sirketiniıı ve
'

Kuyumcu Kahn ve Humber'ın yerini öğrendi. Cumaertesi


günü hademelerin olmadıÇlı saatlerde ası 1 araştırmaya ÇJeç­
ti. Ö nce Brooklyn'e, dünyaca ünlü tiyatro fotoğrafları ko'­
leksiyonu olan bir yaşlı beyi ziyarete gitti. Kendini New
York Times ' ı n yazarı olarak takdim ederek, son yıl larda
New York'ta l-lamlet'i oynayan sahne yı ldızlarının fotoğraf­
larını ödünç istedi. Bunların arasında Van Harrison'ınki de
vardı _
Sonra 45. caddedeki binaya gitti. Kapıdaki deftere adı­
n ı Barnaby Ross olarak yazdı ve içeri g i rdi. Kendini ay­
dınlı !< b i r ofisde önlüklü yaşlı bir kad ının önü.nde buldu.
Kadın başını ka ldırmadan, « Burada kimse yok,•> dedi.
·
E l l ery de inatla, «Evet, var , » dedi. «Sen ve ben va-

68
rız. Kendini temize çıkarırsan sana b i r şey yapmam.»
Temizlikçi kadın doğru l d u :
- Ne?
- Bu ya·ptığından dolayı hapse girebileceğini bilmi-
yor musun, hanım?
Kadın heyecanla, « Ben pir şey yapmadım,» diye atı ldı.
« N e yapmışım ki?ıt
- Sen söyle!
El lery, Van Harrison'ın resmini kadı n ı n burnuna da- .
yadı. Yaşlı kadıncağızın yüzü sapsarı oldu.
- Kimseye söylemeyecekti . . .
- 1İ şte söyledin. Ona b i rkaç zarf verdin, değil mi?
- Sen polis misin?
Ellery'nin gözünün içine bakıyordu. E l lery sırıtarak,
« Polise benzer bir yan ı m var m ı ? » diye sordu.
- Patrona anlatmazsın, değil m i ?
- Peki, anlatmam.
- O resimdeki adam ağzımı s ı k ı tutmam için epey
bahsis vermisti.
, . '

- Ya ! Şimdi anlıyorum. (Ellery cebinden bir kağıt pa-


ra çıkard ı . ) Yani ağzını açmak için daha büyük bir bahşiş
lazım . . .
Yaşlı kad ı n , Ellery'nin elindeki paraya gözünü dikerek
boynunu büktü.
- Ben fakir bir kad ı n ı m . O e l i ndeki e l l i l i k m i ? H i kaye
şöyle: ·Bu yakışıklı centilmen bir gece gelip benim çalış­
.
tığım 8, 9 ve 1 0. katlardaki ofislerde·n b i rkaç zarf getirir­
sem karşı lığını vereceğini söyledi. Ben yapG1mam dedim,
cloğru değil dedim. O, (Yapars ı n , bunda doğru olmayan bir
şey yok, ben zarf kolleksiyonu yapıyorum, o kadar) dedi.
İ şadamlarını meşgul etmektense zarfları temizlikçi kadın­
lardan isted iğini söyledi. Ben de üç kattaki değişik işyer­
lerinin zarflarından a l ı p ona verdim, o da bana para verip
gitti. O gündenberi onu bir daha görmedim. Doğru söylü­
y·orum, ne olur patronla baş ı m ı derde sokmayın. Ben kötü
bir şey yapmadım, sadece bi rkaç zarf aldım. Şimdi pa­
rayı verecek misi niz?

69
E!lery e l i ndeki parayı kadına verdi. Selam verip ora­
dan çıktı .

Üçüncü mektup ertesi Çarşamba geldi. Bu defa 45.


cadde apartmanının onuncu katındaki bir firmanın zarfı
kullanılmıştı ve beyaz kagıt üzerine kırmızı i l e yazı lmış
olan mesaj şöyleyd i :

Perşembe, akşam 8,30, C.

Ertesi akşam o saatlerde, Ellery yine Martha'nın pe­


şindeydi. Martha'nın taksisi hemen hemen o n gün önceki
yollardan geçti. Yalnız bu defa Chinese Rathskell�r'ın
önünde durdu.
Demek ki (C) Chinatown'ı veya Chinese Rathskeller'i
tems i l ediyordu . .Artık Harrison'ın alfabetik koduııdnn şüp­
he etmeye lüzum kalmamıştı.
Ama bunu anladıktan sonra da pek fazla ilerleme kay­
detmiş sayılmazlardı.
Ellery içinde bir kırıklık hissediyordu. Arabasını parke­
dip Çin lokantasına girdi ve Martha'·yla Harrison'a görün­
meden onları rahatça görebileceği b i r masaya yerleşti.
Her şey gözüne öyle manasız görünüyordu ki _. . . Burada
oturup yemek listesine bakan iki insanı gözetlemekle ne
elde edecekti?
Bir yandan et, biber ve domatesten yapı lan Lot-"fon­
hare-ngowyuk'unu yerken b i r yandan da aşıkları gözlüyor­
du. Fakat hala bu işin içine niçin ve kimin için girdiğini
tam olarak anlayamamıştı.
Tam o anda karamsar fikirlerini dağıtıveren b i r şey
gördü. Masanın üstünden aşıkların elele tutuştuklarını san­
mıştı. Garson elinde te,p siyle göründüğü zaman el !eri ay­
rıldı. Harrison elinde Martha'nııı verdiği b i r şeyi tutuyor­
du. Bu., küçük bir paketti. Aktör etrafına bakın·d ı ktan sonra
onu cebine atıverdi.

70


,

D. . .

Ellery, rnink mantosu i�e çok şık görünen Nikki'nin ko­


luna girerken, «< Hayır, ne olduğunu iyi göremedi m , » di­
yordu. « Kağıda sarı lmış, 6x12 büyül<lüğünde bir paketti.»
. .

- Aradığımız kitapçık mı dersin?


Nikki durdu. Duvara yas landı. O gece göl<te ay görün­
müyordu ve nehrin sesi de çok i ç karartıcı gel iyordu in­
sana. (·Bu gece her şey garip,) diye düşündü, (-insanlar,
sesler, benim düşüncelerim . . . )
- Büyüklüğü pek uymuyor. Neyin var, N i kki?
- Şey . . . Kendimi anestezi yapılmış biri gibi hisse-
diyorum. Eter içinde yüzer gibiyim. Günlerden ne olduğu­
n u b i l e unutuyorum artık.
\

- Nil<ki, senin s i n i rlerin bozuldu. Böyle devam ede-


mezsin. Buna dayanamazsın . G e l , vazgeç bt: işten, ca n ı m !
Nikki makine gibi, « H ayır,» diye cevap- verdi. E l l ery'nin
uzattığı sigarayı a lmadı.
El lery kendine bir sigara yakarken somurtuyordu. Şu
kızı h i ç bir zarnan anlayamamıştı. Nikki dayandığı d.uvar
kadar sağlamdı. Eğer Martha, Nikki'nin gayretlerini bil­
seydi ne derdi diye merak etti. Ama böyle bir şeyi başka
'insanlarla, hele Martha i l e lıiç konuşamayacağını biliyor­
·du. Birden Nikki 'nin bu yakınlarda annesini kaybettiğini ve
hiç kız kardeşi ol .madığını hatı rladı. İ çini çekerek, « Martha'­
· ıarda o büyüklü kte ·bir pakete rastlaınadın, değ i l m i ? » di­
_ye sordu . .
- Martha öyle b i r şeyi ortalarda br raf<maz.
- Ö nce onu b i r hediye paketi sandım. Ama Harrison
·onu cebine koyarken di kkatle etrafına bakını nca i l g i m i
·çekti. Bana öyle geldi k i , Martha da b i r yükten kurtulmuş
< g i bi rahatlamıştı. Bu işi h i ç anlamıyorum.
N ikl<i huzursuzdu:
- Sonra nereye gittiler? Martha saat onbire kadar
ıeve gelmedi.

71
- H iç b i r yere gitmediler. Oradan saat on civarında
kalktılar. Taksiye b i n i p biraz oyalandılar. Sonra Martha
. başka b i r taksiyle eve döndü. Bu gece nereye gidiyor?
- Music Hall'a, yeni b i r Stanley Kramer filmi sey­
retmeye gitti. Greenspan ' ı n piyesinde r.ol vermek için genç.
tanınmamış b i r aktrist bulmuş.
Ellery, << Ö ylesi teh l i ke l i ama, ,, diye söylendi. «Ya Dirk
film hakkında b i r şey sorarsa. ·Martha gittikçe ihtiyatsız-
laşıyor.»
·

- Dirk onun, o f i l m i i ki hafta önce davetliler ma.-


tinesinde seyrettiğ i n i b i i miyor.
- Ha!
- Geç oldu, Ellery. Artık gitmeın lazım.
Bir süre kald ırımda yürüdüler.
- O kitapçık hakkında . . .
- Onu her yerde aradım, Ellery. Martha'nın korno-·
d i n i n i , büronun çekmecelerini , tuvalet masas ı n ı , şapka ku­
tLılarını, gardrobunu, her yeri altüst ettim. Dirk'ün kat'i­
yen ·bulamayacağı bir yerde olmal ı . İ ki kere de çantasını
aradım.
Ellery, « İ nanılmaz b i r şey,» d .edi . « H e r mesaj a l ı �ın­
d a ona bakıyor olmalı. Tabii koddaki bütün yer i s i mlerini
ezberlemediyse . . . Bu da olamaz herhalde. Peki, mektup
geldiği sabah onu gözetlemeyi düşündün m ü ? »
-- Tabii, 8.ma yatak odasına girip kapıyı kapayınca
veya tuvalet� girince o da olmaz, deği l m i ?
B i r süre yürüdüler. Sonra Ellery, « N ikki , » dedi, «ne
yapıp edip oraya girmeliyim.» N i kki duralayınca, « Kitap­
çık bulunana kadar her yer aranıııal ı , » diye devam etti.
« Nerede, ne zaman buluşacaklarını önceden b i l mek bize
çok şey kazandırab i li r . Kodun anahtarı evin içinde b i r yer­
de . . . Martha onu yanında taşıma riskini göze alamaz. İ ki­
s i n i n b i rden evde olmayacakları b i r akşam b i l iyor musun?»
- Bu Cu maertesi akşamı bir partiye gidecekler.
- Vaz·g eçeb i l i rler m i ?
- Sara'h ve J i m Winegard onları arabalarıyla evden

72
alacaklar. Bu dönüşte de büyük bir ihtimal l e onlarla dö­
necekler demektir. Jim'i b i l i rsin, b i r yerden en son o ay­
rılır.
- ·i yi, ama yine de a k ı l l ı ca davranmalıyız. Onlara, bir
\

mahzuru yoksa seninle bir dava hakkında konuşmak için.


gelmek istediğimi söyle. Böylece hiç kimse beni suçlaya­
maz . . . Haydi can ı m , iyi akşamlar.
- İ y i akşamlar, Ell ery.
Kapının lambasında yüzü öyle beyaz ve ümitsiz gö­
rünüyordu ki, El lery dayanamayıp ona sarıldı ve holü pas­
paslamakta olan kapıcının bakışları altında öptü.

Ellery, Cumaertesi akşamı Lawrence'ların dairesine


saat dokuzu beş geçe gitti ve tam dol<uzu yedi geçe
Martha 'nın kod kitabını buldu.
'Nikki onu oturma odasına alıp makyaj ını tazelemek
için yan odaya geçmişti. Tam çantasındaki pudralığa uza­
nıyordu ki, E l lery el inde renkli kaplı küçük bir kitapla gü­
lümseyerei< kapıya geldi ve, « İ şte,» dedi.
Şaşkınlıkt a n Nikki'nin ağzı açık ka l m ıştı . Ellery, Dir k'­
ün yeş i l deri koltuğuna gidip zevkle yerleşti. Kitabı açtı.
N i k ki boğulur gibi, «İBu kadarı da fazl a , » diye söy-
lendi. ·

- 'Neden? Ha, yok canım, h i ç b i r şey değ i l .


Nikki hırsla, « ·Evet, evet,» dedi. « Nerede buldun onu?
Kimbilir kaç kere bunun için evin altını üstüne getirdi m.»
'Ellery onu sakinleştirmek için, «Tabii canı m , » dedi.
«Zaten bulamamanın sebebi de o. Birinci prensip, Nik,
Edgar Allan Poe'yu hatı rla ! »
- Ortalıkta ·b ir yerde miydi?
- Gözünün önündeydi, sevg i l i m . Aradığın bir �eyi,
bulmayı umduğun gizli yerlerde bulamazsan, kimsenin ara­
mayı düşünmeyeceği yerlere bakmal ısın .
- iyi, ama neresi?

; - Bir kitabı kitapl ı ktan daha iyi saklayacak b i r yer


b i l iyor musun?
1Nikki çok kızmıştı.

73
- Oturma odasındaki kitaplıkta m ı yd ı ?
- Bir 1 934 Dünya Almanağı i l e Darwin'in bir kitabı
·arasındaydı. Böylece kitapçık üç nesil boyunca keşfedil­
l
·meden orada durabilirdi. B i r göz atmak istemez misin?
Nikki çenesi yukarda h ı rsla kalktı. E l l ery bu haline
·gl:ılerek onu kendine çekti. Biraz sonra Nikki daha rahat
'bir pozisyondaydı; sonra biri ikte kitabı açtılar.
Kitap, Cari �vı aas' ı n yeni bas ı l m ış, otuzbeş sentlik,
New York'u tanıtan b i r rehber kitabıydı. New York'un ye­
mek yenecek, gezil ip görülecek yerlerini anlatıyordu. En
mühim taraflarından ·b iri, yer isimlerinin göze çarpacak
.şekilde yazı lmasıydı.
Bel l i ki Van Harrison da kitabın bu tarafından fayda-
1 anmak istemişti; bazı sahifelerde i s i m l eri daha da belirt-
'

·m ek için kırmızı ka lemle daire içine almıştı.


El!ery, « Böylece teorilerimiz ispat edilmiş oldu,,, diye
,

mırı ldand ı . «Aynı harfle başlayan daire içine alınm ı ş iki


·kelime g·ö rem i yorum . Herhalde (A) dan (Z) ye kadar böyle
·devam eder. (B) ye baka l ı m . Bowery i l e Sammy's'in il gisi
neym i ş ? »
- Geçtin. Ondokuz u ncu sahifede olacak.
- Scımmy's kelimesini bırakıp Bowery Fol lieş'i l<ırmı-
zı içine almış. Böylece Martha (B) yerinin neresi oldu-
ğunu buradan öğrenmiş. .
- Bir dakika . . . Suradaki Chinatown kelimesi daire
'

içine al ınmamış.
- Galiba onu Ya=b ancı Restoranlar bölüml.inde gör-
-düm . . . İ şte, sahife seksenaltı, Chiııese Rathskeller kırnıızı
i l e çevrelenmiş. Hem de '45 M·ott' adresi ile birlikte. İyi
düzenlenrniş, değil m i ? Chinatown a dresini belirtn1emiş ol­
.saydı , rvlartha şehrin batısındaki Chinatovyn'a gider, ara­
n ı r dururdu. ·
N i kki, <«Kırmızı . . . » diye m ı rı l dandı. « Her şey kırmızı.
Hala o Allahı,n belası kırmızı mektupları düşünüyorum.»
-:- ·Kırmızı, Harrison'un espiri anlayışından geliyor her­
halde. Ama kimbi l i r, belki daha basit b i r açıklaması vardır.

74
:Şimdi Nikki, daktilonun başına otur ve sana söyleyeceğim
l i steyi yaz, A, B ve C'yi artık u nuta·b i l iriz. ( D ) den başla­
·yıp yazacaksın. Sahife nuıııa ralarını da söyleyeceğim. Bel­
ki i leride kitabın bir kopyası gereke b i l i r .
.:_ Karbon kopyası m ı yapayı m?
- Hayır, zaten oriji n a l i n i de alıp götüreceğim. Bu
�vde kalması pek emin değ i l .
E l l ery, önce daire içine a l ı n mış kelimeleri sahife sa­
'h ife okudu. Bu bitince Nik ki alfabetik s ı raya göre düzen­
leyerek yeni bir l iste yaptı. İ l k l i ste küçük küçük parça­
lara ayrılarak tuvalete atı l d ı .
- Şimdi oku bakalım şu l isteyi, Nil<ki.

Listede (D) den (Z) ye 23 satır vardı.


Sahife
D - (.Bull y Rose's) Diamond H-orseshoe . . . . . 1 02
·E - Em·pire State Building ( 1 02. kat) . . . . . 28
F - Fart Truon Park (Cloisters) . . . . . . . 49
G - Grant's Tomb .. . . . . . . . . . . 46
H - Hayden Planetarium . . . . . . . . . . 1 32
1 - ldlewi ld . . . . . . . . . . . . . . 78
J - Jones Beach . . . . . . . . . . . . 1 23
K - Keen's (English) Chop House . . . . . . 82
'l - Leviso'hn Stadyumu . . . . . . . . . . 1 09
1\1 - Macy's . . . . . . .
. . . .
• 28
. •

N - t\l ew Madison Square Bahçesi . . . . . . 31


O - Oyster Bar (Grand Central Terminali) . . . 81
P- Pennsylvania İ stasyonu . . . . . . . . . 27
O - Oueens1boro Köprüsü (Welfare Adası ucunda) . 76
R- Rezervuar (Central Park) . . . . . . . . 40
S- Staten l sland Ferry . . . . . . . . . . 12
T- Trinity Kilisesi . . . . . . . . . . . 15
U- United Nations H ea.clquarters . . . . . . . 37
V- Variety . . . . . . . . . . . . . . 115
\�- Washington Market . . . . . . . . . . 16
X- Xochitt (-lokanta) . . . . . . . . . . . 94

75
V - Vankee Stadyunıu . . . . • • • • • . . . 119
Z - Zooloji Bahçeleri (·Bronx Zoo) • • . . . . 51

N i kki yorgun görünüyordu.


- Hakikaten iyi bir buluş.
- Bu muhakkal< Van Harrison'ın usulüdür. Onun gibi
büyük aşıkların her zaman enteresan· metodları vardır.
Bunun büyüleyici bir tesiri olduğunu inkar edemezsin,
Nikki.
- Beni büyüleyemez.
- Eh, belli ki Martha'ya tesir ediyor. (El lery bir
müddet l i steye baktı : ) Beni hala şaşırtan b i r şey var.
- Ne?
Nikki kollarını masaya dayadı, ·başını da el lerinin ara­
sına aldı.
- Mesela gelecek buluşmaları . . .
Ellery, N i k k i 'ye bakıyordu, ama b i r şeyler düşündüğü
belliydi.
- ·D . Şimdiye kadar oldukça emin yerlerde buluş­
. .

tular. Çin maha llesi, Bowery, hatta A . . . Oteli b i l e emin


say ı l ırdı. Fakat her ikisinin de iyi ta n ı n d ı ğ ı , tiyatro çevre­
sinin kalbi sayı l a b i l ecek bir yer olan Diamond Horseshoe
gece kulübü . . . Mister Harrison bu defa oldul<ça dikl<atsiz
davranıyor. Oradaki her beş yüz kişiden biri onları tanır.
Bu i ş bir Dirk'ün kulağına giderse . . . N i kki, sen iyi misin?
- Ne?
Nikki basını zorla kaldırdı.
. .

El lery masayı dolaşıp i'Ji ·kki 'yi koltuk altlarından tu-


tarak kal dırd ı . Sonra kati bir ifadeyle, «Toplantımız iptal
edilmistir,» dedi .

- İ yiyim ben, El lery.


- Yorgunluktan yere yı k ı l mak üzeresi n . Gitmeden ki-
tabı yerine koyarım ben.
N i kki'yi odasına kadar kucağında taşıdı. Kapıyı aya­
ğıyla itip içeri girdi, kızı yere bıraktı, «Soyun,» dedi.
- Daha s aat on •bi l e değ i l .

76
- Kendin soyunacak mısın, yoksa ben m i soyayım
seni?
Nikki sonunda yatağ ı na çöktü. Bir yandan esnerken bir
yandan da, « Bundan sonra yapılacak iş, Diamond Horseshoe
buluşmasının tarihini ve saatini beklemek,» diyordu.
- Şimdi bunları düşünme. Sana biraz süt ısıtayım,
sonra hemen uyu . . .

Diamond .Horseshoe randevusu cok enteresand ı . En-


teresan yanı da, b u buluşmanın hiç olmamasıydı.


Ni kki Paznr sabahı telefon edip Martha i l e Dirk'ün
pnrtiden sabah saat beşde döndüklerini söylemişti. · O ka­
dar gürültü yapmışlardı ki, komşular ayakkabı !arını duvara
vurarak onları ikaz etmişlerdi. Nikki de uyanmış, yattığı
yerden kavgayı sonuna kadar dinl emeye mecbur kalmıştı.
Dirk çok sa rhoştu·. . Avaz avaz bağırıyor, bundan sonra
Martha'ya e l atmaya çalışan i l k erkeği e l leriyle boğacağını
söylüyordu. Martha da artık dayanamayaca ğ ı n ı , bir erkek­
le dansedince yok yere hadise çıkard ı ğ ı n ı , ev sahi b inin
polis çağırmak zorunda kaldığını söylemiş ve kavga sa­
baha kadar böylece devam etmişti. Birbirlerine b i r şeyler
atlp durmuşlar, sonunda Dirk şakağından yaralanmıştı. Bu­
nu gören l\t1 artha bayılmıştı. Bu durumda Nikki, yarayı te­
davi etme!< ve savaş meydanını temizlemek içir. yatağın­
dan kalkmak zorunda kalmıstı . •

N i kki, Yaşayıp yaşamadıklarını anlamak için şöyle bir


cc

içeri b8ktım,» diyordu. «Yerde yatıyorlard ı . Dirk yatağın bir


tarafında, Martha diğer tarafında . . . Herhalde son defa.
kirriin yatakta tek başına yatacağı hakkında kavgaya tu­
tusmLıs!ar, bunda b i l e anlasamamıslardı. Mesele bu kadar
, , , . '

trajik ol masayd ı , o manzaraya gülerd i m . »


Pazar günü büyük bir sessizlik içinde geçti. Akşam
Dirk özür d i l e d i , Martha da affett i . Pazartesi ve Salı gün­
leri Dirk eskisi gibi Martha'yı evin içinde her gittiği yer­
de sevgiyle takip ediyordu. Martha soğuk davranıyordu.
An-:· a evden dışarı çı l<madı. ·s a l ı akşaniıııa doğru da iyice
yurriuşad ı . Çarşamba sabahı mektup geldi:

77
Cuma, saat 20, 1 5, D.

El lery 19,45'de Mister Rose'un -Diamond Horseshoe'­


nun sahibi_:. bekar masalarından birinde oturuyordu. D i r-·
seklerini masaya dayamış, menüyü inceliyordu ki, Van Har·,
rison içeri g i rd i . . Bir garson tarafından, daha tenha bir bö­
l ümde önceden ayrı lmış b i r masaya kadar götürüldü. El··
lery i l e aralarındaki uzakl ık bi rkaç metre i d i . Şansına El­
lery'nin hem onu hem g i rişi göre·b i l eceği bir yere otur-·
muştu. Harrison bir kokteyl ısmarlad ı . Kadın lar dönü.p dö­
nüp ona bakıyorlardı. Gri süet bir tal<ım giymişti; el mas:
J<ol düğmeleri ı ş ı ldıyor, o da bunu bi ldiğinden kokteyl bar­
dağını bCıyük b i r seremoniyle kaldırıp indi riyordu. Avınt
yakalamak için bir s i lah olarak kullandığı düzgün profi l i
kendinden emin bir gülümsemeyle arada b i r sağa sola dö­
nüyordu. ·
Orada Martha'yla birl ikte dikkati çekeceklerini bilmi -·
yor muydu acaba? Yoksa a l d ı rmıyor muydu? E l lery, ka-·
d ı nlara baktı; Harrison çoğuna tesir etmişe benziyordu.
Tam o anda saatin 8,20 olduğunu farketti. Martha he-·
nüz gelmemişti. Acaba saati yanlış mıydı? Ama Harrison·
da kaşlarını çatmış saatine bakıyordu. Herhalde Martha·
trafik sı kışıkl ığından gecikmişti. 8,35'de El lery trafik sıkı­
ş ı k l ı ğ ı teorisinin doğruluğundan şüphe etmeye başladı�
Saat dokuzda da artık Martl1a'nın gelmeyeceğine karar
verd i .
Hnrrison çok kızmıştı. Kızmaktan da öte öfkeden ku·
durmuştu. Masası iki k i ş i l i k hazırlandığı için etrafa karşı
mahcup duruma düşml.i ştü. Bazı kadınlar k ı k ı rdamaya baş­
lamış lardı bile.
Dokuzu ·beş geçe, geçl�in aktör şef garsonu çağırıp
amirane hareketl erle ikinci servisin kaldı rılmasını söyledi.
· Hareketlerinden ve yüz ifadesinden rezervasyonda aptalca
bir yan l ı ş l ı k yap ı l d ı ğ ı n ı iddia ettiği anlaşıl ıyordu. Bir gar­
son siparişini almak için koştu. Harrison soğuk bir ifa-

deyle, yüksek sesle yemeğini ısmarladı . E l lery iskemle-·


sinden kalkıp telefonun yerini sordu.

78
. Karşı tarafta telefon b i r kere çalar çalmaz açıldı.
- A·lo?
Martha'nın sesi soğuktu. El lery tam cevap verecekti'.
ki, arka plandan Dirk'ün patladığını duydu:
- Allah belası n ı versin şu telefonun! Kin1se kim, ka0-
pat şunu Marty!
- Ama Dirk . . . Alo?
- Martha, benim, El lery.
- E l l ery, merhaba canı m . (Martha'nın duyduğu ferah-
lnma sesinden b i l e b e l l i oluyordu.) E l l ery'ymiş. Nasılsın,
El lery? Nerelerdesin ne zamandır? Nereden telefon edi�.
yorsun?
El lery, <«Sizi meşgul etmek istemiyorum,» dedi. « Nikki'.
oralarda m ı ? »
- Nikki! Telefon . . .
Nik ki'nin hemen, «Yandaki odadan konuşurum, Mar,•
dediği duyuldu . .
Dirk: « Evet, öyle yap ! ,, diye bağırdı.
Martha gülüyordu:
- D i rk!
- Sen ona bakma, El lery. Bugün yine kendini sanata.
adamış sanatçı pozlarında . . . Niye b i r ara uğramıyorsun,
Ellery. Dirk seni görmekten memnun olacaktır. Ben d e
öyle tabii!
- İ şleri yoluna koyay ı m , gelirim, Martha.
Bu sırada Nikki, « İ şte geldim,» diye arc:ya girdi. «Sen
kapa Mar! Bir genç kız telefon konuşmalarında gizl ilik .
ister.»
- Peki . İ yi akşamlar, E l iery.
•Martha gül üyordu. Sonra ahizenin yerine konduğunu.
belirten tıkırtıyı duydular.
- Nikki?
- Evet?
- Her şey normal m i ?
- Evet. Dirk onu alıkoydu.
- Ne oldu?

79

- Sen orada m ı s ı n ?
- Evet.
·.
- Peki bizim karakter?
- Hala bekl iyor. Dirk ne yapıyor?
- Kitabını Martha'ya okumak için bu geceyi seçti.
Bu konu.da çok hassas, onun için . . .
'

- ·Başka bir şey söyleme. Peki ama, Marthc;l dışarı


çıkmak için hazırlanmamış mıydı?
- H ı ! Bir sahne desinatörüyle buluşacağını söylemiş­
ti . . . Arkas ı n ı dönüp birine telefon etti ve ( M isis Lawrence'­
ı n son dakikada işi çıktı, yarın 1başka bir buluşma için ara­
yacak) diye bir mesaj bı ral<tı.
- Harrison'a hiç b i r mesaj gelnıedi. Pekala N i k, me­
rak etmistim .

- Sen ne yapaca ksın?


- Burada biraz daha oyalanacağ ı m . Belki sonra uğ-
rarım.
- Oh, ne olur gel.
1EI lery masasına döndü. Yokluğunda yeni bir şey ol­
muştu. Smokini i zayıf, kısa bir adam avuçlarıyla Van · Har­
rison'ın masasına dayanmış konuşuyordu, sivri kulakları
vardı. Adam söylediklerinden çok memnun gibi i d i . Ama
Harrison pek eğlenmişe benzemiyordu. O anda son dereı�e
çirkin ve yaşlı görünüyordu. Uzun güzel e l leri çorba ka­
sesini öyle bir kavramıştı ki mafsalları beyazlaşmıştı. El­
lery o an Van Harrison'ın çorba kasesini kapıp karşısındaki
adamın yüzüne fırlatmayı dünyada her şeyden . çok iste­
diği iııancına kapı l d ı . Smol< i n l i adam başını hafifçe çevi­
riııce E l lery onu ta nıdı. Leon Fields'di. Fields dedikodu ya­
zarı idi. Hem de en acımasızı. en tehl ikelisi . . . LAW AND
I NSID·E adlı sütunu, çoğunlukla gerçeğe aykırı haberlerle,
sl<andal delisi m i l yonlara hizmet eden altı yüzün üzerin·
deki günlük gazete için b i r i lham kaynağı i d i . En sansas­
yonel haberlerini [· Leon Fields Bugün Açı·klıyor] başlığı
altında verirdi. Bir gün sosyetenin i l eri gelenl erinden biri
E l lery'ye, «Leon'un civarda olduğu hakkında bir fısı ltı her-


kesin o gece yatmaya gitmemesine sebep oluyor," demişti.
· Fields 1bir l<ere bir koku aldı mı, o işin sonuna va-
·

rana !<adar peş ini bırakmaması ile ta nınırdı. Herkes Leon


,

\.

fields meydana çıkana kadar havanın sakin olduğunu, fa­


kat geızeteci . .
işlere burnunu sokunca fırtınanın patlak ver-
.diğini söyler·d i .
1Ellery, Fields'in yazılarını i lgiyle ol<urdu. Ancak son
.zarrıanlarda Fields'in gerçekten kötü· b i r insan ölduğu ka­
fasına danketmişti. Yazdıkları yüz ı<ızartıcıydı ve hiç bir
zt.t man lafını ge·ri almazd ı . Fakat masumlara asla saldır­
mazdı, kurbanları hep suçluydu. Yazdıklarında her zaman
bir gerçek payı olurdu. Diğer bazı meslektaş larının konu
etti· ği kişilerin çoğuna ise,. şartların kurbanı oldukltırı için
i l işmezdi. Suçlamakta oldugu kadar korumakta da ustuydı;
çaresizlere ve haksız yere saldırıya uğra_m· ı şlara yardım
etmek için araştırmalar yapard ı . B i r kere sütununda şöyie
yazmıştı: (( G eçen hafta birisi telefon edip beni . . . . . . . . . . . .
·çocukluğuyla suçladı. Sağ ol ahbap. BEN' İ'M ·annem hayatın
.s i l l esini yemiş b i r kad ı n d ı . Ya seninki neydi ? »
Si mdi ise Leon Fields'in, Van Harrison'ın peşinde ol­
·d uğunu bi lmek E I Jery'yi ürkütüyordu. Heyecanla onları sey�
rediyordu. Birden·b ire Harrison. yumrukları havada, ayağa
·fırladı. Fields'e ne söylediyse küçük adamın yüzündeki gü­
lürr1seme s i l i niverdi. Yazarın eli şeker kasesine gitti. Har­
rison ise masayı kenara itiyordu.
.
Kulübün sahne si ndeki gösteri !er devam ediyordu; her­
kesin gözü oradayd ı . J< imse burada olanların farkında de­
ğildi.
Ell ery etrafına bakı n d ı . Harrison'ın onu g·örmemesi la­
zımdı, arna kavganın önüne geçmezse . . .
-. CabLrl< ! ·
,

Yanından geçen garsonun kolunu yakalamıştı:


-- Hadise çı kmasını istemiyorsanız araya girin.
Tam Van Harri son'ın yumruğu havaya kalkmıştı ki
garson yetişti. Harrison'ın kolLınu tutup iki adamın arasına
girdi. Ça·bucak bir şeyler söyledi. Nereden çıktığı anla-

F. 6 81
ş ı l ınayan iri yarı b i r adam da onları d ı şarıya çıkardı.
E l l ery masasına 1bakan adamın e l i n e bir on dolarlık·
s ı k ı ştırıp arkalarından fırladı.
·

Dışarıda kasanın önünde duruyorlard ı . iki adam ka-


baca Harrison'ın yakasına yapışmıŞ, tutuyor lardı. E l lery
kasaya yürüyüp kıza fişini · ve paras ı n ı verdi. Harriso,n'ın
(.Bıral<ın ben·i , çekin ellerini�i üstümd e n ! ) diye hırladığı nı:
duyuyordu.
Yazar, «B ırakın onu, zararsızdır,» dedi.
Adamlardan biri, « Peki Mister Fields, nasıl i sterse-
niz,» diye cevap verdi. .
Aktör ise hala kafa tutuyordu :
- Hesabımı . ödeyeyim, erkeksen beni d ışarıda bek""
'

1 ersın . .' ..
Fields topuklarının üstünde dönüp dışarı çıktı. Etrafla�·
rına bir kalabalık toplanmıştı. K.u l ü bün iki adamı kalaba­
l ı ğ ı dağıtmaya çalışıyorlard ı .
Harrison, · şef garsona b i r kağıt p.ara fı rlattı ve şap­
ka·sını başına · geçirip dışarı çıktı .. Sinirden yanakları tit··
riyordu. Ellery de onu takip etti. Tiyatro mevsimi kapan­
dığı için dışarısı tenhaydı . Yazar bir köşede bekliyordu.
Harrison, Fields'e doğru fırladı . El lery adımlarını sı·k­
laştırdı. Qmuzunun üstünden arkaya bakınca Diamond Hor­
seshoe'nun kapısında bir kalaba l ı ğ ı n toplandığını gördü. O
bakarken yürümeye başladılar. Caddenin karşı tarafından·
biri b i r şeyler bağırdı. Boynuna deri kayışla astığı bir fo­
toğraf makinesi ola n bir adam yolu çaprazlama koşarak
geçmeye başladı. Bir fren sesi duyuldu.
E l l ery tekrar dönüp baktı ğında Harrison'Ja Fields'i gö­
remedi. Başını eyip koşmaya başladı.
- Arka sokağa girdiler. (Taksi şoförü dışarı sarkmış:
sesleniyordu.) Ne oluyor ... Kavga m ı var?
- Al lahaşkına, sen beni burada bekle . . .
'Ellery sokağa daldı. İki adam karan l ı k sokakta yuvar�
!anıp duruyorlardı. Harrison devam! ı küfrediyordLı, nefes
.
nefesey. . d i; Fields ise sakindi. E l l ery,
' « Fields, Harrison'dan
.
· daha zayıf ve kısa, ,>_ diye düşündü, « h i ç şansı yok.»

82
- Durun aptallar! Polis m i çağırılsın istiyorsunuz?
Göğsünde birtakım e l ve ayak vuruşları h issetti. Ge·
• riye doğru kaykıl d ı , s ı rtını arkadaki tuğla duvara çarptı .
O anda sokağın başında bir şey parladı ve E l lery bir
refleks hareketi l e yüzünü korumak için k·o lunu kaldırdı.
Fotoğraf makinel i adam . . . ·K alaba l ı k şimdi de bu sokağın
başında birikmişti. Sonra etraf yine karard ı . Eskisinden
daha karanl ı k gibi geldi Ellery'ye . . . Birdenbire Leon Fields'­
in haykırdığıııı duydu. Bir yumruk sesi ve sessizlik . . .
Ellery bağırdı:
- Allah kahrets i n ! Ona ne yaptın?
Harrison hala küfrediyordu. Fotoğraf makinesinin flaşı
yine parladı. Aktör b i r boğa gibi baş ı n ı eyerek kalabalığı
yardı, geçti.
Bir kadın ç ı ğ l ı k çığlığa, <«Onu bırakmayın, onu tutu n ! •
diye bağırıyordu.
Bir adam, • Pekala hanımefendi, onu sen durduruver
baka l ı m , ,, diye . ona cevap verdi.
Fotoğrafçıdan başka kimse sokağa girmedi. Ellery
adam ı n söylendiğini duydu; ampul kutusunu düşürmüştü.
Fields ise kendinden geçmiş, kaldırımda yüzüstü ya­
tıyordu. Ellery küçük· adamı s ı rtlayıp başı yerde yürümeye
başladı.
- 'Bir şey yok. Lütfen kenara . . . Sadece küçük b i r
kavga . . . Taksi!
Taksi hareket ederken fotoğrafçı hala söyleniyordu.

Taksi şoförü, ccKim o adam?» diye sordu. «H ala bay­


gın m ı ? »
- Kendine gel iyor.
- Sokağın kara n l ı k olması çok kötü oldu. Bahse gi-
rerim iyi bir kavgaydı. Şimdi nereye ahbap?
- Sadece Times Square'den uzaklaş.
Bu arqda Leon Fields'in h·omurdandığı duyuldu. Ellery
ayıltmak için onun el lerini ovuşturuyor, hafif hafif yanak­
larına vuruyordu.
,

83
Düşünüyordu: D i rk bu gece n e iyi bir i ş becerdiğini
b i l m iyor. Eğer Martha randevusuna gelseyd i . . . Manzara
gözlerinin önüne gelince gözlerini kapadı. Bu macera bir
skandalla sona ererdi. AKTÖ R HARR ISO:N, FIELDS '·i ·D ÖVD Ü ?
Hem de fotoğraflarla . . .
Fields, «Sen de k i m s i n ? » dedi.
- ıi y i l i k perin. Çenen nas ı l ?
Fields kendini çok kötü hissediyor. Gözü hızla şişi­
yordu.
- Hey, seni tanıdım. Müfettiş Q'nun küçük oğlusun.
Beni kötü adamdan sen m i kurtardı n?
. - Eh işte. Geriye ne kaldıysa onları topladım. .
- Feci vuruyor. Bir diz vurdu. Ben bükülünce de su­
ratım ı dağıttı. Rüya m ı gördüm, yoksa biri resim m i çeki
yordu?
- Rüya değ i l d i .
- Kimdi?
- Haber gazetesi n i n fotoğrafçısıydı zannederim.
.
Fields, « M u hteşem,» dedi. « Buna ne buyuru lur?»
Bir müddet sustu, sonra, <<·Adamın kim olduğunu bi-
liyor musun?» diye sordu.
- Evet.
- Kim?
- V. H .
- B i r sigara versene. 'Benim paketi muharebede dü-
şürmüşüm galiba. .
Sigarasını içerken b i r yandan da düşünüyordu. Çene­
s i de gözü kadar şişmişti, sigarasını ağzının sağlam tara­
fi le içiyordu. Smokini berbat olmuştu.
Şoför mahallinden, « Bakın arkadaşları m , » diye b i r ses
duyuldu. « Böyle gezinmeye aldırmam, ama nereye gide­
ceğ im hakkında hiç değilse b i r ipucu verirseniz sevi nirim.»
Fields alcak sesle sordu:

- Benin1 k i m olduğumu o b i . . . . .
.

- Zannetmem.
- İ yi, sen de sö�·leme. ·Bu akşam kafamı din lemek
istiyorum. Sana güvenebilir miyim?

84
- 'Ne ya·pacağını ne bileyim?
- Peki! Park 86. caddeye gidelim. Şimdi nerelerde-
yiz?
- Üçüncü ,Bulvar, 60. cadde civarında herhalde!
- Söyle şoföre . . .
·

- ·A kl ından neler geçiyor? Sen ·Essex'de oturmuyor


musun ?
. - Herkese göre öyle. Şehirde değiş·ik yerlerde baş­
ka isimler altında birkaç gizlenme yerim vardır. Bu gece
telefonlara cevap verecek_ halde değil im. Şimdi gittiğimiz
yerde santral var.
1Ellery masum bir merakla sordu:
- O arkadaşa ne söyledin de o kadar kızd ı ?
Yazar sırıttı. Park 86'da taksiden inip araba gözden
kaybolana kadar köşede beklediler.
1E l l ery, «Şimdi nereye?» diye sordu.
- Bakıyorum çok merak l ı s ı n .
- Hangi del ikte gizlendiğin beni i lg i l endirmez. Sade-
ce yardıma ihtiyacın var. .
Fields kullanıla1bilir tek gözüyle ona ·baktı. « Pekala,»
dedi ..
Park Bulvarından 88. caddeye do·ğru yürüdüler, batıya
döndüler.
- İ şte burası.
1Madison i l e 5 . cadde arasında küçük, sakin görünüşlü
b i r apartman dairesiydi. F·ields apartmanın kapısını açtı.
Birlikte içeri girdiler . Orta l ıkta kimse yoktu.
Fields'in dairesi alt katta, arka taraflarda idi. Fields
anahtarla kapıyı açarken, E l l ery z i l i n üstünde yaz ı l ı isme
göz attı: GEORG'E T. JOHNSON.
Fields, <«Ben en alt kattaki daireleri severim , » diyor­
du. « O zaman insan bir tehlike anında pencereden atlayıp
kaçabilir.»
·

Evin zevkle döşenmiş olması şaşırtıcıydı. 'Yazar. Ellery'­


nin etrafa bakı n d ı ğ ı n ı görünce güldü:
- Herkes benim aptal of,d uğumu düşünüyor. Ama

85
aptallar da duygul·u olabi l i r, değ i l m i ? O tilki lerden birine
Bach hayranı olduğumu söylediğim zaman gözleri faltaşı
gibi açılı111ştı. Ne içersin?
ıBirer içki içtikten sonra 1Elfery, Fields'in ş i ş l i klerini
tedavi etti. Bir saat kadar sonra pijama ve robdöşambrını
giymiş olan Fields, banyo yapıp yüzü gözü temizlend,kten
sonra yine insana beni emişti . İ çkilerini a l ı p oturdular.
Yazar, « Ç a l ı ş ı rken içki içmem aslında, ama şimdi sen
vars ı n , » dedi.
- Ben de öyle. ·Bu akşam kaidenin dışına çıktım. ,
Fields anlamamış görün·d ü. B i r yandan Ellery'nin bar·
dağ ı n ı doldururken b i r yandan da b i r sürü konuda konuşup
dtıruyordu. B i r saat kadar sonra Ellery, m.evzua gelmek
istedi:
- Bunun sana b i r faydası yok. Mesele şu k i , Leon . . .
- Ne?
- B i l iyor musun?
- Haydi, biraz Bach cfinleye l i m .
'Ellery b i r saat kadar Landowska'yı d i nlemek zorunda
kaldı. Başka b i r zaman olsaydı hoşlanabi lirdi, ama gözle·
r i n i n önünde her şey, Fields'in yüzüyle birlikte dansedi·
yordu. ·E snemekten kendini alamadı.
Yazar bunu görünce, « Uykun mu geld i ? » diye sordu.
« B i rer tane daha içelim.»
Pikabı kapayl'p elinde dolu b i r şişeyle geldi.
Ellery, «Yeteri kadar içtim , • diye itiraz etti. ,
- Haydi, haydi bir tane daha . . .
- Çok · içtim. Sen bana ne yapmaya çalışıyorsun?
Yazar sı rıttı :
- Senin bana yapmak _ istediğini ! Söyle E l lery: Neyin
peşin.desin?
·

- Se'n iyi misin?


- Tabii.
- Ben artık gideyi m .
Fields onu kapıya kadar geçird i .
- Sadece şunu söylemeni istiyorum: Van Harrison'ın
m ı peşindesin?

86
E l l ery, Fields'in yüzüne baktı:
- Neden Van Harrison'ın peşinde olayım?
- 1Ben öyle mi dedim?
- Ben de demedim. :
�yakta zor duruyorlardı. ıF ields kolunu 'El lery'nin omu­
zuna koydu. ·
- İ yi adamsın. O domuz hakkında e l i n·de bir şey var
ama . Belki ben de b i l iyorumdur.
. .

- Kim·b i lir?
- Dalga geçmeyi b ı rakalım.
Yazarın tepelenmiş suratı şimdi çok ciddiydi.
- Sana o herifin bazı pisliklerini söylesem işine ya­
rar m ı ?
'E l l ery cevap vermeden önce bir müddet düşündü.
Sonra, « Be l k i , » dedi.
- Pekala, bu konuda düşünmeliyim.
Kucaklaşarak vedalaştılar. Sonra E l lery sendeley� sen­
deleye karanlığa d a l d ı .

.E . , F . . 1 G . . .
. . .

Ellery Cumaertesi sabah·ı yataf{tan kalktığında vaktin


neredeyse öğlene yaklaştı ğ ı n ı gördü. Bir dedektifin haya­
tın ı n başarıların yanısıra başarısızlıklarla da dolu olduğu-
. nLııi farkındayd ı . s.aşı feci şekilde zonkluyordu. Bunun
için yavaş ve dikkatli hareketlerle ban.yodan mutfağa geÇ­
ti. Mutfakta sabah gazeteleri duruyordu. En üstteki Daily
•News gazetesinin birinci sahifesindeki büyük resmin üze­
·r ine, babası, l<ırmızı kalemle bir ok çizmiş ve resmin ke­
·narına bir şeyler yazm ıştı : <<'Bu b. ir benzerlil< mi, yoksa
·
'

,copy-right sahibi sen m i s i n ? »


· . 'Resim ara sokakta kendisi duvara ya pışmış, Harrison'Ia
Fields ayakları di' binde d·övüşürken çeki im işti.
·Ellery y.a,vaş yavaş koyulaşmaya başlayan sade kah·

87·
'
veden kend isine b i r fincan doldurduktan sonra zararı göz­
deıı geçirmek üzere mutfak masasına oturdu.
Br!·b ası, kendisini yarı tahmin, yarı b i l diklerini bir ara­
ya .getirmek suretiyle tanımıştı. N i kki de aynı tahmini ya­
pabilirdi, fakat b�şka birisinin keGd i s i n i tanıyacağını zan­
netmiyordu. Fotoğraf iyiyd i . Yüzünün ç ı kıntılı kısımlarını
örtmek için kolunu tam zamanında kaldırmıştı. Yerde yu­
varlanan iki adamdan sadece ·Leon Fields'in yüzü görünü­
y·o rdu ama yediği yumruğun acısıyla feci şekilde çarpılan
b u yüz de zor tanınıyordu. Harrison, Leon Fields'in üze­
rine seri ldiği nden suratı fotoğraf makinesine dönük değil­
di. Üçüncü sahifedeki yazının yanında Harrison'un yoldan
yukarıya doğru kaçarken çekilmiş bir resmi vardı, ama
önden çekilen bu fotoğrafta b i l e baş öne eğik olduğundan
perstektif çarpıktı. Her i k i resmin de net çıkmadığı belli
bir şeydi, çünki resimler aceleyle şekilleri daha da çar­
pıtacak biçimde rötuş edil mişti. Bu sebeple· halkın gözünü
pek çekmeyeceklerdi .
Hadise dağ ı n ı k anlatılmıştı. ·Kavga edenlerin isimleri·
baş l ı klarda veri l m i ş , yer ve zaman ise giriş par·agrafında
iri puntolarla belirtilmişti. Fakat baygın Fields'le beraber
kClçan üçüncü adamın kim olduğu anlaşı lmamıştı. Yazı­
da bu kişiye « esrarengiz a·da m » deniliyordu. Esrarengiz
adam ve taksi şoförü polis tarafından aranmaktaydı. Ma­
kale yazarı Leon ·Fields bulunamamıştı; gazete baskıya gi­
rinceye kadar evine veya b i 1 inen uğrak yerlerinden hiç­
b i rine gelmemişti. Hasta'hanelerde yapılan araştırma da bir
netice vermemisti. (Fields belki de arkadaslarında sakla-
,
. .

nıyordu.) (VanHarri·s on'un Darrien, Conneticut'daki telefo-


nu cevap vermedi.) ('Lambs Kulübüne de gitmemiş.) (Polis
·

şehirdeki otelleri arıyor.)


Yumrul< ka·vgasının sebebi b i l i nmiyordu. Fields'in son
zamnnlarda yazdığı makaleler şöyle b i r gözden geçirildi­
ğinde yazarın aktör Van Harrison'dan iyi veya kötü hiç bir
şekilde bahsetmediği görülüyordu. (Fie!ds'in l<ız arkadaşı
Harriet Loughman, « H e r türlü açık!amayı Bay Fields ya-

88 •
pacak, » diyerek konuşmayı reddetti.)
1Diğer gcızetelerde kavga i l e i l g i l i kısa haberler vard ı �
H i ç birinde resim yoktu ve başka hiç b i r gazete kavgayı
b i rinci sahifede vermemisti. '

E l l ery e l i nde Daily News gazetesiyle kahvesi olduğu ·


halde babası nın yatak od.asına geçti ve Müfetti ş i n doğru-·
dan doğruya merkeze bağlı bulunan telefonunu çevirdi.
Müfettiş Oueen buz gibi bir ses tonuyla, «Telefonu ııu:
bekliyordum,» d e d i . « Dün gece ne oldu?»
- Kiminle görüşüyorum acaba?»
«1İ htiyar babanla,» derken baba ·s ı nı n sesi yumuşamıştı.
- Öyleyse anlatayım. ('Ellery, babasına bir gece ön-
ce olanları nakletti.) Akşam gazetelerini görmedim. Son
haberler nas ı l ?
- Fields saklandığı yerden ç ı l<tı ve kavgan ı n bir bar­
da başladığına dair açıklama yaptı. ·Biraz sarhoş olan Har­
rison 'un masas ı n ı n basında durduğunu ve kendisinin söy-
. '

!ediği bir şeyi yanlış anladığıni i leri sürüyor. Harrison o


z�man hiç de nazik olmayan bazı sözler söyleyerek Fields'i
dışarıya davet etmiş. Bunun üzerine Fields s i n i rlenerek
o ünlü Amerikan geleneğine uygun bir biçimde Harrison'­
un isteğine ·boyun eymeye haz·ır oldugunu belirtmiş fa­
lan filan. ·Fi elds, Har ri -s on'un yanlış anladığı şeyin ne ol­
duğunu açıkle:mayı reddetti, ayrıca kend isini taksiye bin­
diren adamın k i m olduğu hakkında hiç bir fikri olmadı­
ğını bel irtti . «Sadece merhametli b i r i , » d e d i . « Beni götür-·
mesi gereken yeri söyledim, dediğimi yaptı, kendisine te-·
şekkür ettim ve bir daha da görm e d i m . » ·Bu merhametli
adamı tekrar gördüğünde tanıyıp taıııyamayacağı soruldu-·
ğunda Fie!ds, «Sanmıyorum. O sırada pek iyi görem iyor­
dum,» diye cevap verdi. « Seni niye koruyor?»
E l l ery düşünceli b i r şekilde, « B i l m iyoru m , » dedi. «Eğer·
Harrison'un burnunun sürttüğünü görmek için hevesleni­
yorsa beni yapacağımı zannettiği işte kösteklemek iste-·
miyordur. Harrison'u buldular m ı ? Nehirden falan çıkmadı
ya? »

89
- Nerde o şans! Sabah saat beş buçuk sularında
:son model spor Cadillac arabasıyla Darien'deki evine gef­
-Oi ve akşamdanberi evde içkilerini içip peruklarını prova
\ ederek kendisini bekleyen gazetec ilerin kucaklarına düştü.
- Peruklar m ı ? (El lery şaşırmıştı.) Yani kendi saçı
•Olmadığını m ı söylemek istiyorsun?
- ·sana dediklerine göre Harrison'un kafasındaki saç­
.t arın sadece yüzde e l l is i kendisine ait. Aynı zamanda korse
de giyiyor. Bi.i rosunda iki tane yedel< buldular.
- Zaval l ı Betsy.
- ;İ şin aslını istersen takma d i ş l erle gözlerinin ara-
. sinda b i r de kurşun deliği bulsalardı öyle zannediyorum
ki Elwell dava·sına geri dönecektik.
1E!lery yüksek sesle düşünür gibi, u•M eral< ediyorum,,,
tdiye söze başladı, « i nsanın gi.zli kusurlarının böyle ani­
.den ·ortaya çıkması ·bel i r l i b i r . . . »
1M üfettiş sükunetle, «Sanırım b u insanına göre ·deği­
.şir,» dedi. « Hem bu gibi şeylerden l<adın lar erkekler kadar
.ı;ay8l kırıklığına uğramıyorlar. Harrison'un açı·klamasını öğ­
:renmek istiyor musun, istemiyor musun?»
- Açıklamasını m ı ? Tabii!
- 'Leon'un açıklamasına aşağı yukarı benziyor, ama
"Harrison'un söylediğine göre sarhoş olan Fields'miş. O da
·kavgcının sebebi hakkında ağzından bir şey kaçırm ıyor.
Basit b i r şey, alkolün doğurduğu bir ilham ,d iye geçiştiri­
·yor. Sokaktan kaçtıktan sonra arabasını bütün gece açık
:olan bir oto parkından almış ve sakinleşmek için s8atler­
·ce etrafta dolanıp durmuş. Belki de geceyi Westchester'de
·bir barda geçirmiştir, çünki eve vard ı ğ ında körkütük sar­
'h oşmuş. Sinirlendiği için çok üzgün olduğunu, Bay Fields'i
fazla _h ırpal amadığını umduğunu belirtmiş. Gazetecilerle
.epey samimi olmuş. Hatta onları n pazularını yoklamala­
"r ına bile izin vermiş. Tam o sırada gazetecilerden biri
' l<azandığı muazzam zaferi rakibiyle arasındaki boy ve kilo
· farkına bağlamaya kall<ınca az daha 1bir kavga daha çıkı­
yornıuş. Fakat sonunda Harrison, Bay Fields'in yapmak

:90
zorunda kaldığı tıbbi harcamaları karşılamaya ve özür di­
lemeye ıııemnuniyetle hazır olduğunu b e l i rtmiş.
Ellery güldü:
- Tecavüz cezasına çarptırılmaktan korkuyor. Anladı-
. .

ğ ı m kadarıyla Leon dava açmıyor.


- Evet, öyle. Arka sokak savaşı soııa erdi.
- Bir şey daha var baba. Kavga edenler veya gaze-
teler yahut da gazetelere geçmeyen· haberleri yayanlar bu
:işte bir kadının varlığından bahsettiler m i ?
- Bildiğim kadarıyla, hayır.
'Ellery hararetle, «Teşekkür ederim , • diyerek telefonu
:kapattığı s ı rada kapı çalındı.
Gelen N i kki�ydi. « E l lery! Ne ol:du?» diye bağırarak içe­
r i daldı.
E l l ery, genç kadını yatıştırarak çalışma odasına yer­
leştirdi kten sonra giyinmek üzere yatak odasına geçti. Bu
arada yatak odasının aralık kapısından b i r gece önceki
ırtacerayı anlattı.
·E ! l ery'nin konuşması bittiği zaman N i kki ağır ağır,
.c·Acaba bütün bunlar Martha i l e m i i lg i l i ? » diye sordu.
� Ben sanmıyorum. Fields öyle b i r gürültüyü örtbas
etmek için gayret etmez. Tabiri mazur görsün ama, bu i ş
onu boğazına kadar pisliğe gömen b i r iş. Hayır Nikki, :bu
başka bir şeydi ve de ne oldLığunu öğrenmek için çok şey
veririm.
- Neden?
- Cünl<i bu i s ne olursa olsun su kadarına bahse
, . .

g i rebilirim ki, Harrison'un le'hine değil. Leon'un e l i ııde iyi


b i r koz var. Ne olduğunu b i r bi lsek işim ize çok yaraya­
bilir . . . Seıı bana Martha'dan bahset. ('El lery kravatını bağ­
layarak kapıya g e l d i .) Hadiseyi nasıl karşıladı? Dirk ne
söyledi?
- Harika rol yaptı. ·Harrison·'un gazetedeki ismine son
derece boş g·özlerle bakarak _ o l<adar i l eri gitti k i , Dirk
kendisine Harrison'a bir l<ere rastladığ ı n ı hatırlatmak zo­
runda ka ldı. Martha'nın b u çok ilgisiz tavri:ıı gören Dirk

91
z�nnedersem ona tuhaf tuhaf baktı . . . ( Nikki titredi.) Martha
ıstırap içinde olmalı. Harrisori'a telefon etmeye cesareti
yok, Har r ison'un l<endisine telefon etmesinden de ödü l<o­
puyor. Bütün saba,h boyunca telefon ,d an uzak durduğunu
farkettim.
- D i rk 1bir şey söylemedi mi?
- Leon Fields'in Harrison'la bir hesabı varsa·, dün-
yayı verseler Harrison'un yerinde olmak istemeyeceğini
belirtti.
- Çok hakl ı . Sen bundan sonraki mektup için gö­
zünü açık tut, Martha senden daha çabuk -davranabilir.
· Ellery'nin bu kehaneti doğru çıktı. Nikki, Pazartesi
sab21hı her zamanki saatte mektupları almak üzere oda­
sınde!n çıkıp ,aceleyle hole indiğinde daha önce aşağı · in­
miş olan Martha'n1n hızlı hızlı zarfları karıştı rdı ğ ı n ı gördü.
Neşeyle, «1Bu sabah sen erkenci s i n , » dedi. B i r taraftan d a
üzeri kırmızı yaz ı l m ı ş zarfı görmeye çalışıyordu.
Martha gül ümsiyerek mektupları masanın üstüne attı.
Sonra umursamaz bi� tavırla, « Her zamanki lüzumsuz şey­
ler,» dedi. cc Bunlara sonra bakarım. Kahve oluyor, Nikki . . . , ..

Salı sabahı aynı şeyi yaptı. Salı akşamı telefonda


N i kki, '' Bu şeki ide devam ederse n e yapacağı m ızı bilerni­
yorum,» dedi. «Zarfı eline i l k o geçirirse ben asla göre­
• mem.»
El lery homurdand ı : « Bu Al !ah ın · cezası işin manasız-
1 ığı da böylece ortaya çıkıyor. Bunun faydası ne Nikki?
Alfabeyi baştan ·sona, so·ndan başa takip ediyorum, sonra
ne olacal<? 'Ben biraz da kendi i ş i m i yapmaya çalışıyorumt
ama ·bu geceleri ve gündüzleri devam eden kabus imkan
vermıyor.»

N i kki buz gibi bir sesle, « Özür dil erim,» dedi. «Tabii
işini ihmal etmemelisin. Neden kendine bir sekreter tut­
muyors u n ? »
- Benim sekreterim var.
- Hayır, Ellery; sahi söylüyorum. Her şeyi unut. Sa-
na zahmet oldu.

92
- Zahmet falan değil, sadece apta l l ı k . D i rk'ü takip
etsem daha iyi ederim. Hem daha az zorluk çekerim, hem
.
'
de daha iyi net ice a l ı rı m . Tabii istediğimiz, D i rk'ün onları
l<afa kafaya çarpmasını önlemekse! i sted iğimiz bu mu? Ar­
t ı k neyin ne olduğunu ben de bil miyorum.
. Nikki, «Bu bağın sona erdirilmesini istiyorum,» diye
fısı ldad ı . « H em de Dirk'ün kulağına gitmeden. Harrison,
Marthrı'ya uygun deği l , Ellery,. İ şe yaramaz birisi. Ben'. . .
Ben etrafa soruşturdum. Martha'nın aklını başına getire­
cek bir yol bulmak gerek, hem de bu iş Dirk her şeyi an­
lama·dan yapılmalı. Belki d e i k i s i n i n buluştukları bir gece
sen her nasılsa bu bağı koparacak bir fırsat ele geçirebi­
l i rsin. Anlamıyor musLın 'Ellery?»
1E !lery, «Anlıy·o rum,» diye i ç i n i çekti. Sonunda Nikki'­
n i n mektupları herkesten önce e l i n e geçiremediği' günler­
d e körü körüne Martha'yı takip etmeyi ka,bul etti .
. .
Ellery'nin şansına hem Martha, hem de Van Harrison,
Fields meselesinden çok korkmuşlard ı . Bunun için olacak
sonreki i��i hafta boyunca Harrison bir mesaj göndermek­
ten k&çındı. Martha da kocasıyla evine, sanki bu ikisi ha­
yatta en fnzla arzu edilecek şeylermiş g i b i , dört e l l e sa­
rıldı. Bu iki haftanın kadın için ne mana taşıdığını Ellery,
·N·ik ki' ni n · gördüklerine dayanarak verdiği raporlardan an­
l ıyordu. Martha bel l i ki, 1-larrison ilk mektup gelmeden
önce yaptığı gibi, aniden kendi·sine telefon eder diye ev­
den ayrılmaya korkuyordu; aynı zamanda adama telefon
etme isteğini yenebilmek için de gece gündüz kendi ken­
disiyle, .herhalde, mücadele ediyordLı. Bu yüzden zamanla
kendini bir geri l i m i n içinde bulan Martha, hazan yüzünde
b�şl<a larını memnun etmeye çalışan b i r gülümseyişle ba­
zan da bu gülümseyişi unutarak acınacak b i r hayalet gibi
apc:ırtmanın içinde oradan oraya dolaşmaya başladı. Dirk
şaşırmış görünüyordLt. Deva m l ı olarak, karısına bir şeyi
cdup olmadığını soruyordu. ·Böyle zamanlarçla Martha, Ella
Greenspan ikinci perdey.i yeniden yazarken beklemek zo­
runda kaldığını belirten ·bir şeyler m ı rıldanıyor, ardından

93
da Dirk'ün bakışları altında b i r dakika daha beklemek san­
k i çok teh l i ke l i b i r şeymiş gibi i l k fırsatta yatak odasına
kaçıyordu.
. Harrison hiç şüphesiz · arka sokaktaki kavganın gaze-·
telerce unutulmasını bekl i yordu. Gazetelerde bu k·o.nuyla
ilgili bir haber çıkmadan dört gün geçince beşinci mek­
tup aniden geldi.
Şanslıydılar. Her zamanki gi'bi mektubu önce Martha
almıştı, ama Nikki, Martha banyoya girip kapıyı k i l itleme­
den önce üzerinde kırmızı adres yaz ı l ı kösele renkli zarfı
görmüştü.
O gün öğlende N i kki telefon ettiğinde Ellery, «Apart­
mandan ayrılmak üzere hazırlanı rl<en bana haber vermeye
gayret et,» dedi. « Randevu belki de yarın içindir, ama ris-
· ·

ke girme.»
Ertesi · sabah saat onda Martha, Ella Greenspan'a uğ­
rayıp oyunda ne g i b i i l erlemeler kaydettiğini görmek is­
tediğini söyleyerek apartmandan ayrı l·d ı . Martha, şapkasını
giyerken Nikki, Ellery'ye telefon etti. İkisi Nikki'nin aslın­
da varolmayan kayıp bir kita·b ından söz etti ler. N i kki tele­
fonu kapar kapamaz Ellery dışarı çıktı .
Fakat çok gecikmişti. Empire State binasının 1 02. ka­
tındaki seyir terasına çıktığında görü_nürlerde ne Martha
vardı ne de Harrison . . . Salonda bi rkaç dakika bekledikten
sonra etrafta personelden birini aradı. Sadece Harrison'u
tarif etmeye di kkat ederek kısa bir soruşturma yaptı.
- Evet efendim, o bay aşağı yukarı on beş dakika
önce buraday,dı. Hatırlıyorum, çünki b i r hanımla buluştuk­
tan sonra ikisi birlikte dışarı çıkıp manzarayı seyredecek­
lerine a·sansöre binip aşağıya indiler.
Bur.un üzerine Ellery yol boyunca omuz sil kerek evi­
n e döndü.
N i �<ki'nin bir sonraki raporu enteresand ı . KG:pı Martha'­
nın arkasından kapandığı andan itibaren Dirk di kkati çeke­
cek biçimde huysuzlanmaya başlamıştı. Bir yandan tele­
foııu gözlerken, bir yandan da kendi kendine mırıldanarak

94
1bir aşağı bir yukarı . dolaşmaya başlamıştı. Sonunda saat
••

on·birde Manhattan telefon rehberin,den bir numara bul�-­


' .
rak telefonu çevirmişti.
- Bayan Greenspan? Ben Dirk Lawrence. Karım ora- ·
da m ı. ?
.

Ve ·Dirk karısını orada bulmustu. Bunun üzerine d e ·


sanki sihirli bir deynek deymiş gibi neşesi yerine gel-


mişti. ·İ kisi telefonda saçmasapan bir konuda konuşmuşlar·
ve ardından Dirk neşeyle telefonu ka patıp yazı s ı n ı yazdır­
maya devam etm işti.
'E llery, <«Ne kadar iyi, ,, diyerek fikri n i belirtti. «Birkaç.
haftadan sonra evden i l k defa olarak yalnız başına ayrı-,
l ı nca kocası n ı n şüpheleneceğini b i l iyordu. Harrison'la b i r-,
1 ikte f<ıymetli bir beş dakika geçirmiş lerdir. Merak edi­
yorum, konuşacak ne bul1d ular acaba?»
Nikki neşeyle, «'Umurumda değil,» dedi. «'E'yi geçtik.>>'­
E I lery terslendi: «Lügat hazırlayan b i r editör gibi ko-,
'

nuşuyorsun. F'ye geldiğin zaman haber ver.»


Bes gün .s onra (F) ye geldiler. Nikki bu sefer mektu,bu
, .

e l e geçirmekte zorluk çekmedi. Martha sabahları erken


kal kmaktan vazgeçmişti.

Fort Tryon Parkı - Manastır - yarın öğleden


sonra saat birde.

Arabasının karbüratörü bozuk oldu�undan Ell ery, Man-·


hattan'ın kuzeyine gitmek için en kolay yolun 8. cadde­
deki metro olduğuna karar verdi. 1 09. caddedeki istas·yon­
da indi.
'

Saat bire birkaç dakika vardı. Manastır saat bire ka--


dar halka açılm ıyordu. E l l ery k u l e l i binaya ihtiyatla yak­
lnştı. Tam o sırada Martha'nın ,b ir taksiden inip kırmızı spor
Cadi llac'a b i ndiğini gördü. Ardından da kırmızı araba hız- ·
la hareket etti .
. ',Ellery o geQe Ni kl<i'ye, «Onların manzara seyretmek­
ten hoşlanmadıklarını her seferinde unutuyorum,» dedi ..
« Harrison'un rehberi sadece buluşacakları yerleri gösteri­
·yor . . . Özür dilerim Nikki. Adam takip etmekte pek başa­
r ı l ı değ i l i m . »
- Zannedersem bu mühim değil. (' N i kki o gece çok
sinir i iyd i ; dL1rmadan si gara yakıp söndürüyordu.) Bu gece
.bir daha asla görmek istemediğim bir şey gördüm.
- ·Ne oldu? ·
- M8rtha bütün öğleden sonra boyunca yoktu. Dirk
-ç ok sinirliydi. Tek kelime b i l e yazdırmadı. Martha'nın ne-
.reye gideceğini bilm iyordum, ama söylediği şey· Dirk'ü tat­
min etmemişti. 1Karı s ı n ı n bulunabi leceği değişik yerlere
ielefonlar edip durdu, ama ne Martha'yı bulabildi ne de
orıu gören birisini. Martha eve döndüğünde . . . Öyle zan­
.nediyorum ki bir içkiye ilıtiyacım var.
'Ellery ona susuz viski verdi. N i kki bardağı a l d ı , ama
sonra bıraktı. « Bak Dirk n e yaptı . . . Ama bu hareketi hiç
bir şeyi çözümlem·ez. Daha eldivenlerini b i l e çı karmadan
Martha'nın üstüne saldırdı. Nereye gitmişti? ·Bu sefer han­
·gi erkekle birlikte idi? Martha gideceğini söylediği yere
gitmediği için bu defa kozlar Dirk'ün el indeydi. Şimdi
artık haklı olduğunu b i l i· yordu, falan filan . . . Tahmin ede­
.
b i 1 i rsi n . »
N i kki · yakın geçmişte olanları düşünerek, «Yahut da
tahmin edemez s i n , » ded i . « B i r bakıyorsun D i ri<, dünyanın
en tatlı insanıdır, bir bakıyorsun dünyanın en nefret edi­
lecek insanı olmuş. Bu gibi durumlarda ağzını çok bozLı­
yor, hakikaten . çok boz.uyar. B u gece Martha'ya söylediği
şeylerden bazı !arını bana bir erkek söylese, kocam oisurı
veya olmas ı n , o erkeği öldürürüm.»
- Ya o söyledikleri doğruysa?
- Doğru olamazlar. Martha, l<ocasın ı n kendisini suç-
/
l8dığı ağıza alınmayacak bütün o şeyleri yapıyorsa bile
Dirk'ün kastettiği manada doğru olamazlar. Martha bir
orospu değildir, Ellery. Van Harrison'la her ne yapıyorsa
onu sevdiğini zannettiği için yapıyor. B u farklı bir şey.
Bel ki hiç bir erkek bu farkı anlayamaz, ama bu doğru . . .

.96
Ondan sonra, (Nikki sesinin tonunu iyice alçaltarak söz·
lerini tamam lad ı : ) Dirk ,onu dövdü.
- Dövdü mü?
- Yanağına l<orkunç bir tokat patlattı ve Martha ye·
.re düştü. �<u lağı kanamaya başladı; sersemlemişti, ayağa
k a lkmaya çalıştı. O zaman Dirk ona bir daha vurdu . . . Bu
sefer yumruğuyla. 'Bunun üzerine Martha yerden kalkama·
d ı . Sesini de çıkarmadı. Ne ağladı, ne inl'edi. Her şeyi ka·
bullendi. Sanki d i l i n i kesmişler g i b i . Sanki en küçük bir
ses çı karsa kocas ı n ı n kendisini öldüreceğinden korkuyor·
muş gibi . . .
N i kki ağlamaya başladı. cc N e katlar korkunç bir man·
zara olduğunu tahmin · e,demezsin,» diye inledi. «Tahmin
edemezsin. Dirk'ün yüzü aynı bir maııyağın yüzüydü. Çok
korktum. Çalışma masas ı n ı n gözündeki s i lahı hatırladım ve
kendi kendime ona bir kere daha vurursa çekmeceden
s i lahı a l ı p Dirk'ü vuracağımı tekrarlayıp durdum. Fakat
Dirk çalışma oda-sına koşup kapıyı ard ı ııdan çarptı . . . Sana
hemen telefon etmek istedim, ama Martha'ya bakmam
gerekti. Yüzünü, saçlarını temizledim, soydum ve yatağına
yatırdım. Bütün bu zaman zarfında tek bir kelime söyle·
medi, Ellery. Ben de ne söyleyeceğimi bilemedim. Ona bir
uyku hapı verin·ceye kadar da ağzını açmadı, o zaman ne
dedi biliyor musun E l l ery?»
- Ne dedi?
- (Beni içeriye k i l itle, N i kki ! ) dedi.
1E l lery, kızın yüzünü s i l d i , yanına oturdu ve elini tuttu.
- Onu k i l itleyip anahtarı cebime koydum. Sonra ça-
l ı şma odasına ·g ittim. Ne yapacaktım bilmiyorum . . . Dirk'ü
dCınyayla alakasını l<esmiş vaziyette kanepeye uzanmış
buldum. Onbeş dakikada bir ş i şe viskinin aşağı yukarı
beşte birini içmişti. On-un kapısını da kilitledim. Sonra bir
taksiy·e atlayıp buraya geldim, şimdi geri döıımem lazım.
Belki D i rk'ün midesi bulanır da kalkar, yahut da başka
b i r şey olur . . .
!Eiiery kararlı bir sesle, « Ben de seninle birlikte ge·
]iyorum,» dedi.

,f. 7 97
Ama Lawrence'ların evi sessizdi. Martha yatak odasın­
da derin b i r uykuya dalmıştı. Dirk, N i kki'nin kendisini bı­
raktı ğ ı yerde sızmış horluyordu.
- Sen git yat, ·N i k ki. Martha ile birl i kte Lryusan iyi
olur. Hem emin olmak için kapıyı kilitli tut.
Nikki genç adama s ı kı sıkı sarı l d ı . «'Ellery, keşke g it·
mek zorunda olmasan.»
- Gitmeyeceğ i m .
N i kki fısıldadı: « Peki, ne yapacaksı n ? ,.
- Ayılana kadar Dirk'ün yanında kalacağım. Neler
düşündüğünü an layana kadar.
Ellery, genç kızı öptü ve yatak odas ı n ı n kapısının ki­
litlendiğini duyuncaya kadar bekled i. Sonra çalışma odası­
na gitti.
Dirk şafakta uyandı. Boğuluyormuş .gibi b i r ses çıkar­
d ı , ardın.dan E l lery kanepe yayları n ı n gıcırtısını duydu.
Oturma odasındaki kanepeden kalkarak iki oda arasındaki
kapıya gitti. Dirk alaca karan!ı kta el leri yanaklarınd·a, san­
ki kulal<larına su kaçmış gibi kafasını salla yarak ayakta
sallanıyordu. Ell ery'yi görünce şaşırd ı .
- Hayır, rüya deği l , benim Dirk! (Dirk sanki çarpıl­
m ı ş gibi el lerini yüzünden çekti. Vücudu geri lerek bir yay
çizdi.) Sinir m i , ahbap?
- BLırada ne yapıyorsun?
Dirk'ün sesi çatlak çıkıyordu.
- Hadi cani m , bundan daha iyi bir dialog yazabilir-.
sin. Burada ne yaptı ğ ı m ı sanıyorsun? Size son derece iyi
b i r sekreter emanet ettim. Yaygaracı b i r isterik geri ala�
cağımı ta·hınin etmiyordum.
- Sana meseleyi anlatmış.
Dirk iskemlenin üstüne çöktü.
- B i r s ı r olarak sakl�yaca ğ ı n ı mı zannediyordun? Kı-
z ı n ödü�ü patlatmışsın, Dirk. Anlamad ı ğ ı m bir sebeple bu-
.

rc:ıdan ayrılmayı reddettiği için onu korumak üzere geldim ..


Ama bu Martha meselesini halletmez. ,
Di ri< tekrar ayağa kalktı.

98
- Nerede o?
- Ya sana onun morgda bir taşın üstüııde yattığını
söylersem.
- Bana bak Ellery, şaka kaldıı·acak durumda değilim.
- Ya •bunun bir şaka olmadığını söylersem?
ıBir şey söylemeden f nce Dirk'ün çenesi titredi:
- Yani sen demek istiyorsun k i , o . . .
- Ya sana karının kafasına indirdiğin o ikinci dar-
benin onun boynunu kırdığ ı n ı söylersem? ..
Dirk güldü. Çalışma masasına ·giderek viski şişesini
aldı. Gittikçe artan ışığa doğru tutarak şişeye dikl<atle
baktı:
- Al lahın belası herif! Beni neredeyse inandı rıyor­
dun. i·kinci defa kafasına vurmad ım. Omuzuna vurdurn.
(Sözlerini bitirdikten sonra şişedeki içkiyi sonuna kadar
içti. Şişe parmaklarının arasından yere düştü, kendisi de
koltuğun üzerine yığı larak yüzünü kapadı . ) Şimdi nası I?
- Son gördüğümde uyuyordu. (Dirk ayağa kalkmak
için çabaladı.) Rahat dur. Nikki onunla birlikte yatıyor ve
kapıyı ki litledi. Martha öyle istediği i ç i n ! .. ( Dirk tekrar
yerine oturdu.) Hoşuna gitti m i , ahbap? Kendinle iftihar
ediyor .musun? ('Ellery içeri girerek şişeyi alıp baktı . )
Pişmanlık duyulan b i r sabahtan daha istenmeyecek ve da­
h a üzücü b i r . şey var m ı d ı r ? Onu öldüresiye dövdüğünü
anlamak zevkinden bile mahrumsun?
· Dirk hiç bir şey söylemedi.
- birk. (El lery şişeyi di kkatle çalışma masasının. üs­
tüne koydu.) Bütün bunlar neyle i l g i l i ?
- Söyledim sana!
- Elinde · olmadan bu l<adar fazla içtiğine inanmamı
m ı istiyorsun?
- Hiç bir şeye inanmanı beklemiyorum. B·eni yalnrz
bırak!
. - San8 güvenemem. Tehlikeli oluyorsun.
Dirk şiddetle, «Tamam, bil iyorum, özür d i lerim, gö­
beğimin üstünde sürüneceği m , » dedi. «Ama bu sefer olan­
lar hayal görme değil . . . Birisiyle buluşuyor, Ellery.»

99
·Ellery sertçe sordu: « Neye dayanarak bunu söylüyor­
sun ? »
- Elimde b i r hakimi inandıracak b i r şeyler yok. Ama
dün dikkatsizlik etti. İ l k defa gideceğini söylediği yere
gitmek zahmetine katlanmadı. Yapacağı i ş i gizlemeyi unut­
tu. (Ayağa fırlayan Dirk aşağı yukarı dolaşmaya başladı.)
Tama m . . . Ben pek iyi b i r mal değilim. Kendimi kaybedi­
yorum, hırslanıyorum, vurup kırıyorum. Sadece kendimi
düşünüyorum. H.iç kimse d e on.a buna vuran yahut da ka­
r i sını döven birini sevmez. Martha ise tatl ı , munis ve yu­
muşak sesli . Bense olmayan şeyleri hayal ediyorum. Ama
ya öyle değilse. Ya Martha herkesin düşündüğü, yahut da
benim evlenirken. düşündüğüm gibi birisi değilse. O za­
man ne olacak?
- Böyle bir şeyi ortaya çıkarab i l i rsen özür dilersin,
hata benimdi der ve çekil irsin.
- Senin . karın başka b i r erkekle yatsa sen böyle m i
yapard ın?
- Şimdi biz senin karından bahsediyoruz. Hem Martha
başka b i r erkekle yatıyorsa b i l e sen bunu b i lmiyorsun.
Hadi yattığını kabul edelim, peki sen çok m u masumsun?
- Ne demek istiyorsun? ( D i rk'ün yüzünü çirkin bir
ifade kapladı.) M.artha'ya rastladığımdanberi bir tek günü­
mü bile başka bir kadınla geçirmedim!
- Tırnaklarını içeri çek. Sözüne inanmaya hazırım.
Ama b i r kadının oynaşması için tek sebep kocas ı n ı n gö­
zünün d ı şarda olması deği!d.ir. Belki d e Martha'yı hiç se­
bepsiz yere sadakatsizlikle o kadar çok suçladın ki, o da
sana gerçekten ihanet etmeye karar verdi. ('Dirk kapana
kısılmıştı.) Belki de hala çok geç de.ği ldir, Dirk. Belki
Martha başka bir erkekle buluşuyordur, ama bu onun sı­
nırı aştığı manasına gelmez. Seni hala seviyor, öyle ol­
mr!saydı . uzun zaman önce bırakıp giderdi. Senin yerinde
olsam, tekrar iyi bir ruh doktoruna gider, bu arada da ev­
l i l i ğ i mden artakalanları kurtarmak için e l i mden geleni ya­
pardım. Bunu yumruklarınla başaramazsın.

1 00
·El lery kendi kendine Tanrı beni korusun, diye düşün­
dü. Dirk'ü gözlerini duvara dikm i ş vaziyette bıraktı ve ça·
lışma odasının kapısını sessizce kapadı. Kızıl saçları da­
ğılmış olan Nikki, elleriyle gömleğinin yakasını tutarak
kapının önünde duruyordu.
Ellery genç kızı hole götürdü. "Sabah sabah çok gü-
zelsin.,.,
Ni kki şaşırmış görünüyordu.
- Martha hala uyuyor mu?
N i kki, « Evet,» diye fısı ldadı.
- Ö yle sanıyorum ki bu kriz geçti. Ama b u şekilde
daha fazla devam edemez. Martha i l e konuşmak zorunda
kalacağım.
- Burada m ı ?
- Hayır.
- Seninle konuşacağını zannetmiyorum, Ellery. Ö yle-
sine perişan ki . . . Hele dün geceden sonra.
- Martha bana gelecek.
- Gel meyecek.
- Gelecek. B i r da'haki buluşmasında beni görecek.
Kor k.acak. Kendi arzusuyla bana gelecek. O şartlar altın­
da belki aklını başına getire b i l i rim. (Ellery sözlerini ağır

ağır tamamlac;J ı : ) Bu bizim son şansımız olabilir .


1Ertesi hafta Ni ·kki, El l·ery'ye (G) mektubunun geldiğini
haber verd·i .
- Orada durum nası l , N i k k i ?
- İ y i ! Martha yüzünün h a l i n i kimse g·örmesin diye
dışarı çıkmadı . Ö nceleri kocasıyla konuşmuyordu, Dirk de
bir fare kadar sessizdi. Ama l<endisini affettirmek için
el inden geleni yaptı. Dün karısına b i r kutu gardenya gön­
derdi. 'Martha en çok o çiçeği sever. Bu, işleri düzeltti.
Kadınlar öyle aptai ' k i !
- ·Randevuya gideceğini sanıyor musun?
- Bil miyorum. Yüzünün şişi i nd i . . . Zannederim gi-
decek.
- ·Evden ayrıldığı zaman bana telefon etmek zahme-

1 01
tine katlanma. Şans ı m ı b i r deneyeceğ i m . En kötü ihtimal­
l e General Grant'ı bir z i yaret ederim.
Harrison buluşma saatini ertesi gün öğleden sonra
i k i olarak b i l dirmişti. Güzel b i r gündü. Ellery, Riverside
Drive yolunu uzun adımlarla geçti. Etrafta bebek arabala­
rını · iten pek çol< dadı vard ı . West Side caddesiyle Hud­
son'a ba·kan çimenler üzerinde karı ş ı k guruplar halinde bir
sürü çocuk oynuyordtı. İ ki kadın bir çocuk arabasının için­
de yatan kırmızı topağın üzerine e ğ i l m i ş konuşuyorlardı.
Kırmızı topak h i ç şüphesiz dünyaya yeni gelen bebeklerden
biriydi.
E l l ery bu küçük aşk çocuklarına kaşlarını çatarak bak­
tı. Gün artık o kadar da güzel deği ldi. Kendi kendine keş­
ke temiz, güzel bir cinayetin peşinde olsaydım diye dü­
şündü. Yolun geri kalan kısmını otobüsle aştı. Otobüsten
1 22. caddede i n d i kten sonra R iverside Kil isesinden Gene�
ral Grant'ın mezarı önündeki taş döşeli meydana geçti.
Meydan ve merdivenler boştu. Saatine baktı. Beşe iki
vardı. Onları şaş ırtmak ümidiyle cesaretle içeri girdi. Ama
binanın içi de boştu. Mermer zeminde çıkan ayak sesleri
binanın içini dolaştı. El lery korkuluğa yaslanarak birkaç
metre aşağıdaki tari�i kalıntı lara baktı. U lysses Simpson
Grant, 1 897' denberi burada yatmaktaydı , ve bu tarihten 1 5
y ı l önce ölmüştü. Julia Dent Grant'ın ölüm tarihi daha
yeniydi, ama yine de 70 sene önceye aitti. ·Ellery, « Uzun
zamandan�eri ölüs(1n.ü z ama, kimsenin pek umurunda de­
ğ i l bu,» diye düşündü. Tarihi perspektif konusunda ders
..

alm ası için D_irk ' ü buraya getirmesi i y i olacaktı galiba . . .


'Bir klakson ·s esi duyunca hemen binadan çıktı. Göz­
lerini parlak ışıktan sakınarak taş merdivenlerin üstündeki
iki sütunun arasında durdu.
·Kırmızı spor araba, meydandaki yaya kaldırıınının ke­
narındaydı. Di reksiyonda oturan Van Harrison'un geniş sır­
tı görülebiliyordu. Yolun doğu kenarına parketmiş bir tak­
siye korna çalıyordu. Ellery o tarafa baktığında taksi ha­
reket etti. �<a ! d ı r ı m ı n üzerinde Martha duruyordu.

1 02
Kadın trafik işaretini beklemek zorunda kaldı. Bugün
üzerinde parlak renkli çiçekli desen l i bir elbiseyle geniş
kenarlı büyük bir şapka vardı. Bir e l iyle rüzgara karşı şap­
J<ası n ı n kenarını tutuyor, öbürünü de sal l ı yordu.
E l l ery sütunların gölgesinden sıyrılarak merdivenlerin
kenarına geldi ve kaster1 Martha'ya doğru e l salladı. Ka­
d ı n , Ell ery'yi hemen gördü. E l i n i sallaınaktan vazgeçti ve
snnki l<oşmak istermiş gibi yarım bir dönüş yaptı. Harrison
şaşkınlıkla tel<rar korna çaldı. Sonra başını döndürdü.
E l l ery neşeyle el sal fayarak merdivenlerden aşağıya
doğru koştu. « 'Merhaba Martha! )}

O ise fikrini değiştirip bir eliyle sıkı sıkıya .şapka­


sını tuttuğu halde ac el.e acele yolun l<arşı tarafına geçti.
Artık zarlar atı ldığına göre Ell ery'den evvel arabaya ulaş­
maya çal ışıyordu.
1Ellery, Martha'nın arabaya gitmesine izin verdi. Ama
ardından onların hareket etmelerine fırsat vermeden hız­
l a yanlarına ulaştı.
Harrison yerinden fırlamiş alçak sesle çabuk çabuk
kadına bir şeyler söylüyordu. E l l ery yanlarına vardığ ınd�
9ülümseyerek döndü.
- E l lery imiş. ( Martha da gülü msüyordu. Rengi çok
solgundu.) Bir vaka üstünde çalışmadığın zamanlar me·
zarları ziyaret. ettiğini bil mezd i m .
- Çeşit çeşit vakalar vardır.
El lery karşısındakiyle tanıştırı 1 mayı bekleyen bir insan
tavrıyla aktöre baktı.
- Oh. Bu bey Van Harrison. El !ery Oueen.
- Nası ısınız?
Harrison, Ellery'niıı e l i n i l<Lıvvetle sıktı.
'Ellery parmaklarını sal layarak, «Çok kuvvetli el sı kıyor­
sunuz Bay Harrlson,» dedi. « ·r\ll a rtha, sizi yolunuzdan alı·
koymak istemem. Sizinle tanıştığıma memnun oldum Bay
Harrison.»
Martha acınacak b i r tavırla, « Bay Harrison'la bu son·
bahar sahneleyeceğim oyundaki bir rol hakl<ında konuşmak

1 03
istemiştim , • ded i . « 1Kendisi benimle buluşmak nezaketini
gösterd i . »
- Tabii Martha. Görüşürüz!
Aktör hala gülümsiyerek, « S izi b i r yere bırakabi l i r mi·
yim?ıo diye sordu.
- Hayır, hayır; zahmet etmeyin. Size mani olurum.
Ellery e l i n i sal layarak uzaklaştı. Dönüp arkasına bak­
tığında spor araba gitmişti.

Ertesi sabah saat ondan önce Oueen'lerin dairesinin zi­


li çal ındı. Ellery ciddiyetle, ccG ir, Martha,» dedi.
Martha bir ev e l b isesi gi·ymişti. Başında şapka yok­
tu. Üstündeki Bonwit'ten a l ınma b i r ev elbisesiydi ama,
ne de olsa sadece bir ev e l bisesiydi. Kanepenin tam ke­
n�rına oturdu. Sonra aceleyle, «Şu anda alışverişte olmam
gerekiyor,» dedi. «'Burada fazla kalamam. El lery, dün beni
Van Harrison i l e birlikte gördüğünü unutma l ı s ı n . » Bu sa­
bah mavi gözleri hemen hemen siyahtı.
E l lery, « N için?» diye sordu.
- Sebeb i n i b i l iyorsun. D i rk zanneder k i . . . O, bunu
b i l memel i .
- Oh, o konu mu? Benden öğrenmeyecek, Martha.
fvlartlı·a rahatlamış bir ifadeyle derhal ayağa kalktı,
«Sana söylemek zorundaydı m . �şi şansa bırakamazdım. An­
lıyorsun değil m i , Ellery?»
- Evet. Ama daha ınü h i m konularla i l g i l i olarak ka-
ranlıklar içindeyim. _

1Ellery kaikmak için h i ç. b i r harekette bulunmadı:


- Ellery, gerçekten burada kalamam.
- Uzun sürmez, Martha! Bir suali cevaplayacak ka-
dar vaktini a l ı r : N e yaptı ğ ı n ı zannediyorsun? (Martha'nın
dudakları büzüldü, içine çeki l d i , b i r kaplumbağanın kabu­
ğuna çekilmesi g i b i . ) Göründüğü kadar küstahça bir sual
değil bu. Ben her işe burnunu sokan bir ukala değ i l im,
Martha. Bir zamanlar -sanki çok çok önce- sana Dirk
konusunda yardım etmem için bana geldin. Yardımı im­
kansız kılan o bir tek şeyi yapacağını zannetmezdim.

1 04 .
- B i l iyorum. (Sesi çok uzaklardan gel iyormuş gibf
çı kıyordu.) Ama . . . insanın açı klayamayacağı bazı şeyler
vardır.
- Bana da m ı , Martha? Zamanında .pek çok sır din­
ledim. Bu sırları açıklayarak bir defa olsun ihanet ett i ğ i m i
hatırlamıyorum. İnsanlara yardım etmeyi seviyorum; varo­
luşuma bir mana katıyor bu. Hele sevd i ğ i m insanlara yar­
d ı m etmeye bayı l ı yorum. Güçlü, samimi, namuslu olduğu­
nu zannettiğim i ç i n seni çok ·sevdim Martha. Seni tek­
rar sevmek ve b u arada b i r trajediyi önlemek istiyorum.
- Bütün bunlar sapa bir yerde bir aktörle buluşmak
üzere randevu laştığını için m i ? ( E l l ery onun sözlerini güç­
lükle duyabildi.) N i ç i n yaptı ğ ı m ı b i liyorsun, Ellery. Dirk . . .
- Aynı aktörle aynı sebepten dolayı m ı o otel oda­
sında, Bowery'de,_ ·Chinatown'da ve diğer yerlerde buluş­
tun?
•E l l ery, kad ı n ı n bayılacağını zannetti. Martha e l iyle
knnepeye tutunmaya çalıştı. Fakat sonra kendini topladı,
dudakları kapandı, mavi gözleri daha da koyulaştı, bunun
üzei·i ne El lery içini çel<ti;
- Martha, burada oturmuş seni muhakeme etmiyo­
rum. Sadece yardım etmek isti·yorum. Tamam, Dirk seni
başka bir erkeğin kollarına attı. Van Harrison'a aşıksın,
yahut da a ş ı k olduğunu sanıyorsun. Dirk'le hele çirkin b i r
kavga ettikten sonra ·belki intikamı n ı al makta çok i leri git­
tin. Şimdi de b i r kere işin i ç i ne gird i kten sonra . . . Yoksa
daha şimdiden bu bağdan pişmanlık duyuyorsun da işin
içinden nas ı l sıyrılacağını b i l m iyor musun? Harrison sert
m i davranıyor, yal1ut da bu bağa b i r son verdiğin takdirde
Harrison'un bütün şehre yayaca ğ ı n ı , hatta Dirk'e de du­
yuracağını zannetti ğ i n için e l i n kolun mu bağlı? Öyle m i ,
Martha? Eğer öyleyse ben, Van Harrison'u hallederim ve
seni temin ederim Dirk bu konuda h i ç b i r şey duymaz.
- Hayır! Ondan uzak dur!
- 'Kimden, Martha?
- Van . . . Van'dan!

1 05
- Ö yleyse ona aşıksın. H i ç değilse bana şu kada­
rını söyle, Martha: Niçin Dirk'e bağl ı kalıyorsun? Ona
,boşanmaktan söz etmekten korkuyor musun? ..
'

- Beni kendi hali me bırak!

Martha'nın ayak sesleri duyulmaz olduğunda El lery


;hala yerind� oturuyordu. Gözlerinde kuruntu orada bir saat
·oturdu. Sonra telefona g i derek Lawrence '!arın apartmanı­
:nın numarasını çevirdi. .
.

- 'El lery! · (Cevap veren Nik ki 'ydi.) Ben . . . ben şimdi


'K onuşamam. Dirk oyununu yazdırmak1a çok meşgul. Ger­
çekten çok güzel gidiyor.
- N e zaman konusabi l i rs i n , N i kki ?
'

f\Jikki bir saat geçmeden geldi. Genç kız korkmuştu.


- Ne oldtı?
. - Otur, N i k .
,
. - ·A ma ne oldu?
Ell ery aşağı yukarı yürüyerek rv'lartha'nın gelişini an­
lattı. Sonra kızın kendisine dönük yüzüne doğru, « Nikki ,»
dedi. ({1Bu sabah uzun uzun o konuşmayı düşündüm. Şim­
:diye kzıdar bu i ş i bir huzursuzluk konusu olarak ele alı-
. yordum. �undan böyl� aynı . hatayı yapmpyacağ ı m . Düşün­
düğürnden çok daha ciddi bir şey bu . .
.
. »

- �Jiye böyle söylüyorsun? Niye daha ciddi?


- B i l miyorum.
- · Bil miyor musun?
N i kki sası rııı ıstı..
' ' '

Elle ry pencereye giderek aşağıdaki 87. caddeye baktı . .


«Pek benim her zarr1anl<i konuşmama benzemiyor, değil
mi? İçinde mantık yok. Gerçekler yok. Sadece hisler. Pra­
ı:k bir adam icin korkLınc bir tecrübe . .
• • •
. »

- Fakat nas ı l daha ciddi olabi lir?


Ellery odaya doğru döndü. Sonra yumuşak bir sesle,
-<< Oh, pek çok bakımdaıı,» dedi. «Ama ş i mdi gerçeklere
<lönelim. Bu, zamana karşı bir yarış olacak. Ergeç, Dirk,

·106
-olup bitenin kokusunu alacak. Şu anda bile bir şeyler se­
ziyor. Şimdi senin ası 1 işinden daha mühim b i r vazifen
·var, Nik ki, olacakları geciktirmek. Dirk bu kitapla çok meş­
.g u 1 , değ i 1 m i ?
».

- Evet! ..
- Çnlışnıa odasındaki şömineyi devamlı yanar vazi-
yette bulundur. D i rk'ü işe sür. Onu şı mart. Pohpohla. Ona
Poe'danberi yaşayan en büyük dedektif romanı yazarı ol­
.duğunu, MORG SOKAGI Ci· NAYEli '·nden daha büyük bir

dünya klasiği yarattığ ı n ı söyle ve bir kere daha kendini


kaybeder ve Martha'yı döverse gözlerini ve kulaklarını ka­
pat. Seni başından atması için sebep yaratma. O apartman­
·d an çı karsan işimiz bitiktir. Tabii e l i nden geldiği kadar
Martha'ya suç ortak l ı ğ ı et. Anlıyor musun? ( N ikki başını
salladı.) Şahsen Dirk Lawrence umurumda bile değil. Ken­
d i kendine acıyan s i n i r hastalarından usandım. Ben ruh
.doktoru değ i l i m . Dirk bu i ş i başına · kendi sardı. Eğer ce­
hennem hayatı yaşamakta ısrar ederse ben k ı l ı m ı bile kı­
pırdatmam. Ama Martha başka. Onu yine seviyorum. D i rk'­
le, Harrison'la ve Allah b i l i r baska kimlerle ve nelerle bası
' .

derde girecek. Ona her zamandan fazla yardım etmek is-


tiyorum, istese de istemese de ona bu yard ı m ı yapaca-
:gım.
v

N i kki, «Teşel<kür ederim,» diye fısıldadı.


- Ona bir tek şekilde yardım edebiliriz, o da Har­
.rlson'la aralarındaki pis bağı sona erdirerek. Dirk'in l<u­
J.ağına gitmesine izin vermeden bu bağı açıklığa kavuştur­
mamız gerek.
- Ama nası 1 , Ellery? Aralarınd al<i bağı sona erdirsen
b i l e 1-Iarrison'un ağzını nasıl kapatacaksın?
- Bu ufak mesele üzerinde derhal çal ışmaya başla-
yacagı m .
v

H . ., 1 . . , J . ., K . . .
.
. .

O akşamüstü E l lery, Leon Fields'in bt� ,�os�Jna telefon


etti.
1 07
- Bay Fields burada değ i l . Sizin için yapabileceğim
bir şey var m ı , Bay Oueen?
- Kiminle görüşüyorum?
- Bay Fields'in sekreteri . . .
- Bayan Loughman . . .
- Evet!
- Leon'u nerede bulab i l i ri m , Bayan Loughman? Çok
mühim.
- Haki katen bilmiyorum. G i z l i b i r konu mu?
- Son derece.
- Bay Fields'in pek çok gizli işleri i l e ben i l gileni-
rim, Bay Oueen . . .
- ·Bundan eminim, Bayan Loughman, ama bu onlar­
dan b i risi değil. Nerede kendisi, Madison yakınındaki 85 .
caddede mi?
Bir sessiz l i k oldu. Sonra kadın, « Bi r dakika bekleyin,»
dedi. Ellery bekledi . Üç dakika sonra gazetecinin çatlak se­
s i n i duydu: « Böyle yapma, Ellery. Seni n coğrafya sualin
yüzünden Harr-iet altını ıslattı. Bunun son derece gizli bir
konu olması gerek. Aklında n� var?
- Telefonda konusmak emin m i ?

- Benim tel efonumda m ı ? Bak ahbap, b u telefon oto-


matik kayıt servisine bağ l ı . Her saat başı kontrol ediyor­
lar. Konus .

- O l<onuda düsündün mü?


- Hangi !<onuda düşündüm mü?


- O geceki veda öpüşmemizden hemeıı önce düşüne-
ceğini söylediğin konuda . . .
- Harrison'u mu demek istiyorsun? (Fields'in sesine
h i ç de hoş olmayan b i r yava n l ı k gelmişti.) Evet, düşün­
düm.
- Ve?
- Henüz b i l miyqrum.
- Neyi henüz· b i lmiyorsun?
- O hususta yeteri kadar düşünüp düşünmediğim! . . .
Bak, E l l ery, acelem var. Hol lywood'a gitmek üzere bavul-

1 08
tarım ı topluyorum. Niçin beni geri döndüğüm zaman ara­
mıyorsun?
- N e zaman geri döneceksin?
- İ ki-üç hafta sonra.
- O kadar uzun süre bekleyemem, Leon!
Leon Fields yumuşak bir sesle, «Arkadaş ı m , ,. dedi.
«O kadar uzun süre beklemek zorundası n . ,,
Sonra telefonu kapadı.

Ellery hiç vakit kaybetmeden Leon Fields hakkında


kötü şeyler düşünmeye başladı. Fields kendi kanununu
'kendi yapardı, alelade kimselerin baskı !arı ona tesir et­
mezdi. Eğer Fields, « Bekle,» derse, insan beklerdi. Ama
sonunda beklediğine değerdi. E l lery, e l inde isteğini karşı­
,sındakine kabulu ettirmek için gerekli güç ve silahlar ol­
maksızın, Harrison'a doğrudan saldırıya geçmenin, asker­
l i kte söylendiği gibi, düşmana hücum etm enin, yersizliği­
nin farkı ndaydı. Fields'den elde etmeyi umduğu şey bir
s ilahtı. Bu s i lahın gizli oluşu onu elde etmek için duyduğu
arzuyu iki kat daha fazlalaştırıyordu.
Bu c:r8da bir taraftan nafi le yere işlerini düzene sok­
;maya çalışırken, diğer taraftan aşıklarla il gilenebilirdi. Ça­
lışma masasının üstü cevaplanmamış mektuplar, ELL·ERY
OU·EE'N'1İ 1N POL'İ 'SY1E M1EC'M1UıA Sl'na yaz ı l m ı ş yazılar ve yeni
romanı için hazırladığı, fakat şiındi artık çok eski oldukları
için kendisinin bile sökemediği, gizli notlarla doluydu.
Ellery, Martha'yı Central Park'a ve 81 . caddeye kadar
takip etti ve onun Hayden Rasathanesi'nde Harrison'la
buluştuğunu gördü. o buluşmada iki aşığın takındıkları ta­
vır ·Eli ery'yi üzdü. İ kisi birlikte gece seansı için içeri gir­
·d i ler. Karanlı kta sun'i peykleri seyrettiler, ama E l l ery i l­
gilenmedi.
Binadan ayrı ayrı ayrı ldı lar ve değişik tara.f lara �it­
tiler. Hiç şüphesiz Martha b i r astronomi dersine yetecek
kadar zamanı tehlikeye atabi l iyordu.
Ertesi hafta, boşluk ve uçuş atmosferini sürdürmek

109
isterces ine, Oueens'deki ldlewild hava meydanında buluş­
tular. Sevg i l isi ken d i s i n i kucakladığı sırada kalkan bir uça-
. ğ ı n çıkardığı rüzgar Martha'nın eteklerini havalandırdı.
Martha sinirliydi, sevg i l i s i n i n kol larıııdan sıyrıldı ve her·
zam8nki gibi etrafına bakındı . Van Harrison ise her zaman­
ki gibi neşeliydi, gülerek kad ını öptü, ardından . ikisi bir­
l i kte erkeğin kırmızı spor arabasına binerek uzaklaştılar.
Aşı ki cır, aşağı Connecticu.t'taki b i r köy yolunun sonunda
öatakl ığa bakan ve etrafı kıskanç komşular gib i i n leyen çam
ağaçlarıyla çevr i l i güzel bir eve gittiler. Aktör, Martha
Lawrence'ı sanki gelinmiş gibi kucağına alarak evin eşi­
ğinden içeri taş ı d ı . Tipik b i r Connecticut kayasının arka­
sına saklanarak bu manzarayı seyreden Ellery, arabas ıyla
geri manevra yaparak içinde bir ezikl ik duygusuyla oradan
uza klastı.
'

Üçüncü hafta Leon Fields'in bürosuna tekrar telefon


etti. Bayan Loughman, Bay Fields'in hala kıyıda olduğunu
bildird i . Hayır, patronunun hangi gün döneceği hakkında
h i ç bir biJgisi yoktu, ama Bay Queen Cuma günü tekrar
telefon etmek zahmetine katlanırsa . . .
Bay Queen, sekreterin arzusuna uyarak Cuma günü
telefon ettiğinde Bayan Loughman kendisine Bay Fields'in
85 bin dola r l ı k politik bir konuyu araştırmak üzere Mexico
City'ye uçtuğunu ve ne zaman geri döneceğini b i lmediğini '
söyledi. Fields telefonda birkaç günlüğüne Havana 'ya git­
mek zorunda kalabileceğine dair bir şeyler söylemiş.ti.
·Bu haber üzerine Ellery dişlerini gıcı rdatarak bir mi­
l imetre daha törpüledi, ama Dirk Lawrence 'ın korkunç bir
hızla çal ıştığıriı, a i l eyi rahatsız edecek en ufak bir kıskanç­
l ı k gösterisinde bulunmadığını düşünerek kendi kendini
tesel l i etmeye çalıştı.
Bugünlerde Martha da meşguldü. Greenspan'ın oyunu­
nun rol dağıtımıııı tamamlamıştı ve 45. Batı caddesindeki
boş tiyatrolardan biriııde oyunun provaları başlamıştı. Van
Harrison'un oyunda rolü yol<tu. On yaşında bir erkek ço­
cuğunun dışı nda bütün oyuncular kad ı n d ı .

1 10
·Martha zayıflamış, sakinleşmeşti, arna sesinde bir
kararlıl ·ı k vardı. Broadway sanatçılarından biri provalardan
\
birisi ni . seyretti kten . sonra şöyle bir yazı yazdı : «Martha
b i r baktı ki rejisör olmuş. Ona .b i r şeyler oldu. Tanrı'ya
şükür.» Bundan önce sahneye koyduğu iki oyunun başa­
rısızlığı Schubert sokağında hala üzüntüyle hatırlanıyordu.
Martha'nın iyi bir oyun hazırlad ı ğ ı söylentisi yayıl maya
başladı. Herkes onun Alex Conn'un oyunuyla « Dut Ağacı­
nın Etrafında» adlı oyunu sahnelerken batırd ığı servetin
bir kısmını kurtarmasını arzuluyordu.
Buna rağmen Martha, Leon Fields'in yokluğunun dör­
düncü haftası esnasında, sevg i l i s i i l e buluşmak üzere
Jones plajına kaçınak fırsatını buldu. Elle ry plajın gezinti
b'ölümünden el. inde b i r dürbünle, sı kıntı içerisinde, iki sev­
g i l iyi seyretmeye koyuldu. Harrison'la Martha kırmızı bir
şemsiyenin altına uzandılar. Kadının mayosunun altından,
o i l k evl i l i k yı llarının yumuşak kıvrımlarından uzak vücu­
dunun aerodinamik yapısı görülüyordu. Bu haliyle sıska
sayılabilirdi. Ellery, kadının bu vücut yapısından hoşlanıp.
hoşlanmad ı ğ ı ndan emin değ i l d i . Dış görünüşünde acınacak·
bir şeyler vardı.
Harrison kahverengi güzel b i r plaj bornozu giymiş,
boynuna mavi bir fular dolamıştı. Ondaki bu gösteriş düş·
künlüğü asl ında b i r ihtiyat meselesiydi ; etrafta bunca sert
yapılı genç erkek vücudu varken sevg i l i s i n i n önünde ken­
di vücudunu teş·hir etmek niyetinde değildi. Ama Martha
koşup denize daldığı zaman o da bornozuyla fularını şem­
siyenin altına b_ı rakıp hcıntal bir yürüyüşle denize girdi.
Ellery dürbünüyle hiç bir pişman lık hissi duymaksızın ada·
m ı n hareketleri n i takip etti. Harrison'un mayolu hali gö­
rülecek şeydi. U ltra viole lambasıyla bronzlaşan ci ldi sar·
kı ktı, göbeği vardı, göğsündeki kıllar beyazlaşmıştı, bacak·
lnrıysa şişmiş kan damarlarının pıhtılarıyla örtülüydü.
Martha dalıp çıkarak bir yunus balığı gibi yüzdüğü halde
Harrison kafası suyun üstünde köpek gibi yüzüyordu. Ta­
bii perukası n ı ıslatınamak zorundaydı .

11t
.

1Ellery alfabesine J harfini ilave ederek ·bütün bu de­


tayları küçük defterine yazdı . Aynı zamanda kendi kendi­
·ne bu kayıtları neden tuttuğunu merak ediyordu.
Ve Fields'in M ia m i 'de olduğu 5. hafta -Bayan Lough­
man'ın söyl ediğine göre, adamın o bölıgede daimi oturan­
lar arasında pek çok tanıdı ki arı vardı- Martha ve sevgi­
lisi, sanki aşkları meşruymuş gibi, 36. Batı caddesindeki
Keen'in kalaba l ı k et lokantasında öğle yemeği yediler.
E l lery, Nikki'ye, « Fields'i daha fazla bekleyemem,•
dedi. <«BLı ikisi gittikçe daha fazla d i kkatsizleş iyorlar, biz
<:le Dirk'ün bu tatlı unutkanl ığ ı n ı n sonsuza kadar sürece­
ğini umamayız. Harrison'la i l gi l enmem gerek.»

B i r Pazar sabahı El lery, aktörlerin hafta sonu a l ışkan­


lıklarını çol< iyi bilen bir insanın rahatl ığı i l e Harrison'un
Darien'deki numarasını çevirdi. Ama şaşkınlıkla kimsenin
· telefona cevap vermed i ğ i n i gördü. Harrison'un Cumaertesi
gecesinin yorgunluğunu ç ı karabilmek için geç saatlere ka­
dar uyuyabileceğini düşü·nerek bir saat sonra tekrar tele­
fon etti. Yine cevap veren olmadı. Bir saat sonra üçüncü
defa aradı ğ ında da cevap yoktu.
Sonra, Bfıyük Van Harrison'un işini hatırlayıp Radyo
Kayıt istasyonu'nu aradı. Telefon numarasını bıraktı. Yir­
mi dakika sonra telefonu çaldı .
Kalın bir ses, « Ben Van Harrison,» dedi. « B u numa­
rayı aramam için bir not bırakı lmış. Kiminle görüş üyo­
Juro? » ·
:--- Ben E l l ery Oueen!
Bir sessizlik oldu. Sonra Harrison nazik bir tonla, «Oh,
evet,» dedi. · « General Grant'ın mezarın ı n bulunduğu bina­
n ı n dışı nda karşılaşmıştık. Sizin için ne yapabi l i rim, Bay
Oueen? »
- Sizi görmek istiyorum.
- Beni görmek mi istiyorsunuz? Ne için?
- Kafanı çalıştır, Harrison. Bugün ne yapıyorsun?
- Sizi göreceğimi söylemedim.

1 12
- D i rk Lawrence'ı görmeyi m i tercih eders i n ?
Aktör, « Hayır, olamaz,» diye i n ledi. < «Beni ondan uzak
tut, ahbap. Tabii, seni göreceği m . Cehennemde yahut da
isted i ğ i n başka bir yerde . .
. »

- Su anda bos nı usun?


- Hayır, deği l i m , Bay Queen. B.ugün rady·o temsille-
' '

rinde rejisörlül< yaparak hayatını l<azanmaya çalışan za­


vallı bir arkadaşı m ı n yardı m ı na koşmak için bir iyilik ya­
·p acağım tuttu. Salağ ı n biri karnı ağrıdığı içi11 bu geceki
.oyundan çeki lmek zorunda kal d ı . Onun yerine provalara
.ben katılıyorum. Şimdi on dakikalı!< bir dinlennıe var bu
arada sizi stüdyodan arıyorum. Şimdi, kaç beden eşofman
.g iydiğim i de öğrenmek ister m i siniz?
- İ ş i n ne zaman bitiyor?
- Saat yedi buçu kta . . .
� Hangi stüdyo, Harrison? Seninle orada buluşalım.
- ,A.sla öyle b i r şey yapamazsııı. Ken d i n i artist zan-
.neden ve birkaç rejisörü de buna inandıran b i r genç ha­
nım da aynı şekilde bu dramatik ' pislikte oynuyor. Bu sö­
.z ünü ettiğ i m hanım Stamford'da oturduğundan, büyük zah­
metleri ( ! ) göze alarak, sana bahsetti ğim oyun bittikten
sonra, kendisini evine bı rakmaya söz verd i m . Konuşma­
mızın genç bir hanı m ı n d i nleyebileceği şeyler o l.acağ ını hiç
zannetrrı iyorum. Saat dokuz sularında evde olacağım,
Oueen. Anlad ı ğ ı m kadarıyla oturduğum yerin kokusunu al­
mıssın.
'

Telefon hırsla kapandı.

Kı.rmızı Cadillac yoldan yukarıya doğru kıvrıldığında,


.E I Jery, parı ltı lı bir Darien evi ni n önünde bekliyordu . · Har-
.
rison yalnızdı. Arabadan di kkatle ç ı ktı. Beraberinde bur-
bon l<okusuyla taş merdivenlerin üst basamağına doğru
i lerlemeye başladı. El sıkmak için hiç b i r harekette bu­
l unmadan anahta rlarını aramaya başladı.
- Bugün uşağımın izin günü, yoksa arabanı çimen­
'l eriıı üstüne parl<etmek zorunda kalmazdın. Çoktandır mı
beki iyorsun?

.F. 8 113
Saat hemen hemen ondu.
---:- Zarar yok!

Harrison 'uıı şapkasının kenarı kıvrılmıştı, sağ kulağı·


n ı n altında da ruj le kesi vard ı .
- O küçük fa h i ş e de n kurtulamadım. H i roş-i ma'danbe­
ri gördüğürn en ateşli şey. Be,ni gerçekten telaşlandırdın,
Oueen. İçeri g e l .
Harrison bir düğmeye dokundu. Salon Darien'deki lüks
kıyı evlerinin tipik salonlarından biriydi. Arkada geniş bir
teras ve bataklığa kadar ıJzanan kusursuz bir çirnen l i k var­
d ı . Çimenliğe dö'Jme demirden bahçe koltu kla r ı yerleştiril-·
mişti. Pa s l an m a z çelikten yapı l m ı ş tekerlekli bir mangal
b i r gurup l<ızı lcık a ğ a c ı n ın altında duruyordu, portatif ba­
ri n içinde b. a rd ak l a r ve . boş şişeler parlıyordu.
Scıion a s l rıı d a iki odadan meydana geliyordu, aradaki
duvnr ka ldırılmış·i:ı . Oturma odası aşağıda, onun a rk a sı n-
0al<i yeme'!< odası ise daha yüksekteydi. Salonda üzerlerin­
de k e se r izleri görülen kahverengi ı< ir i ş le r, muhteşem b i r
taş şc,rr;ine ve b i r duvar bo y u nc a . yukarı tırmanan kıymet­
i i göri.in·üŞlü bir m e rd ive n vardı. Mobi !yalar m o d ern Kali­
forniya s t i l l n d ey d i ve pürüzlü parçalar e rk e ksi bir atmos­
fer ya rc: tt r k l a rı iç�n seçilmişlerdi. Ağaç çivilerle tutturul­
muş döşeme tah t a l arı iyice parlatılmış, üstlerine parlak
renkli k i l i ıııler atı lmıştı. ��er şey pahalı gö r ü n ü yor d u .

Duv8rları l<apl ayaıı re s i rn le r d e n çoğu H ar ris o n u daha·


'

genç ve ·zayı'fkeıı gösteren p ortr e l e r ve t i yat ro kostümle­


riyle çeki l m i ş boy fotoğrafları i d i . Resi ml eri n bir k ıs m ı da
t iyatroy l a i l g i l i kimselerin kendi el yazılarıyla h ep aynı
torzd2 iınza ladıkları fotoğraflard ı .
Aktör şa p'l< a s ı n ı yemek masasına doğr'u fırlatırken.
« Dağınık! iğ!n kusu rLına bakm a , ,, ded i . «'Burası bir bekar
odası. Japon u ş a k l a rl a i l g i l i yaygın inançların a ks i ne , gör­
düğün gibi Tarna ı)ek de öyle mate:h bir uşak değil. Ama
çol< güzel martini hazırlar, aynı zam2nda şa h a n e bir ahçı­
clır. Haftada iki defa asık suratlı biı' hiznıetçi gelir Vfi
TDma'ııın sonsuz uyLışukluğunun eserleriı1i daha da arttır-

114
mak i ç i n e l i ndeki bezle etrafa şöyle. b. i r dokunur. Ş i m d i
.

g e l e l i m içkiye, tabii eğer G l a d i o l a yahut da Hyacinth veya


kLıllnndığı takma i s i m neyse, barda içki bırakmışsa. Ken­
d i s i :bu sabah buradaydı . »
- Kimse telefona cevap vermedi.
· - TelefonLı duyrı--ıazlı ktan g e l i r . Sanırım okuma yazma
'

b�/miyor. (Harrison köşed.eki ı<ırmızı k:eresteden yapı lmış


. barın i ç i n i araştırmaya başladı . ) A l l a h bu Tamc:ı'nın ceza­
S i n ı vers i n ! Gitmeden önce icl<i mahzen i n i doldurmasını

söylemiştim. D ü n geceki partiden sonra hiç içki rı1 kalma-


dı . . . ( E l i ıı deki i k i şişeyi ı ş ı ğ a doğru tuttu . ) Bu şişede bi­
. rc:ızcı!< vermut var, öbüründeki viskiyse tehl i,keli b i r biçim­
de yoko l m a noktasına yaklaŞmış, ama öyle zannediyorum
k i , birkaç ko.kteyl hazırlayab i l i r'i m . G i d i p biraz bLız alayım.
. .
1-l arrison uzun salonun yemek odası .t a rafındaki l<apı­
sından çıkarak gözden kayboldu. El lery sabırla bel<ledi.
Harrison biraz sonra e l i nde i ç i ııde buz bulunan b i r sürahi,
içki l<arıştı rıcı çubuk ve i k i temiz kokteyl bardağıyla geri
döndü. B i r taraftan ı s l ı k l a kuş sesleri ç ı l<arırken içkileri
·
l<arı ştı rrrıaya ·baş !ad ı . ·
El Lery'ye bardağı uzatırl<en neşeyle, « İşte tamam,» de�
d i . « Ş i mdi söyle! Seni rahatsız eden şey nedir, 0Lıe e n ? �>
1Ellery içkisine dokuıırııadan e l i n del<i bardağı yanı nda­
ki masanın üstüne bırakt ı.
- Mc;rt!ıa konusunda n e yapmak niyetiııdesin?
1-larrison güldii. . İçki s i n i n yar ı s ı n ı içtikten sonra, «Se­
·
n i h i ç mi hiç i l g i l en d i rmez,» d e d i . «Öyle sanıyorum ki ah­
br1p, bu cevabım sormayı düşündüğün d i ğe r sual !eri d e
karşı !ar. Ama şup!ıelerin varsa devam et! »
-- Başıı11 nası l b i r derde sol<tuğuııun farkında m ı s ı n ?
l'cını o s ı rada telefo,n çaldı . !,.!arrison nazik b i r biçim­
de, «özür d i l erim,.» dedi. El indeki içkiyi l<anepenin arl<a­
sı:ndaki büyük sehpanın üsti.ine rJıraktı. Kanepenin koluna
o·cLı r:arak ahizeyi e l i n e a l d ı . « A lo ! )) İçl<isinden b i r yudum
dDlı a 8 l d ı . B i r a n i ç i n bardağı dudBklarından ayıramadı.
Sonra a ğ ı r ağıı· sehpanııı üstüne bıraktı.

115
- Bak can ım, sana · ne diyeceğ i m , şu anda olamaz.
Yalnız değ i l i m .
Karsıda konusan acaba Martha mı?
' '

·-
- 1Evet, bahsettiğ i m randevu!
l<onuşan galiba M a rtha ! .

- Ama tat l ı m . . .
Kadın hızlı hızlı ve telefon ahizesini titretecek kadar
yüksek sesle konuşuyordu.
HDrrison yatı ştırıcı b.ir ses tonuyla, «Telaşlanma sev-
·g i l i m , » dedi. « Üzülecek bir şey yok . . . »
Herhalde Martha ısrar ediyor!
- Ama yapamam . .. .
Herhalde Martha . konuşmaya devam ediyordu.
- Peki ! (Harrison'un ses tonu sertleşti.) Aşağı yu­
J<arı on dakika surer. Numara ne? (Telefondaki kadının
konuşmasını dinlerken masanın üstündeki deftere bir şey­
ler karaladı, sonra en üst yaprağı yırtarak cebine tıktı.)
Tarnnm. (Telefonu . kapayıp gülümseyerek ayağa kalktı.)
Ö yle tahmin ediyorum ki, söylemek istediğin şey her ney­
se onu söylemekte kararlısın, Oueen.
- Evet, kararl ıyım.
- Ö yleyse bana· biraz i z i n vereceksin. Nası 1 olduğu-
nu b i l i rsin. Bizim yaşayışımız!.. Arayan b i r arkadaşımın
!(arısıydı. Yolun yukarı sı ndaki . bir evde parti delermiş, Keith
de sarhoş oimuş dövüşüyormuş. Her ne hi kmetse onu ya­
tıstıracak tek insan benmisim.
' '
Onu Noroton'daki evine
götürüp yata ğ ı na yatırır, yarım saat en çok kırk dakika içe-
risinde geri döner.im. Tabii beklemek istersen.
- Beklemek ' istiyorum. .
Harrison omuzlarını s i l kti. Sonra aceleyle evden ay­
rı 1 d ı.
Bir dakika sonra · E l lery, Cad i l lac'ın dönerken ve yol­
daiı yukarı doğru giderken çıkardığı sesleri duydu.
Evde parti . . . · bir arkada şımın karısı . . . El lery, odanın
içinde gezinmek için ayağa kalktı.
·Beceriksizce söylenmiş bir yalan � ı bu. Harrison ken-

116
'
di sokağındaki bir evin numarasını sormazdı. Hem bu kıyı
sokaklarındaki evlerin numaraları yoktu. Telefon eden
Martha idi. Harrison gündüzün tiyatroya telefon etmişti.
Ağustosta Bridgeport'da sahnelenmesi önceden kararlaştı­
rılan b i r oyun için Martha oyuncularına fazla mesai yap­
tırc:ırak çalıştırıyordu. Ve telefonda ona bu geceki rande­
vusundan sözetmişti . Martha korkmuştu. O kadar kork­
rrıuştu ki, kendisi buradayken telefon etmek tehlikesini bi- ·

l e göze almıştı.

- Van, seninle konuşmam lazım . . .


- ·Bak canım sana ne diyeceğ i m , şu anda olamaz.
Yalnız deği l i m .
- Or�da değil mi?
- 1Evet, bahsettiğ i m randevu . .
� Senin ağzından laf alacak, Van. Ne söylemen ge·
rektiğini önceden kararlaştırmamız lazım. J;Jaşka bir tele·
fon bul . . .
- Ama tatlım . . .
.
-:- Van, yapmak zorund'asın. Korkudan ölüyorum. Se-
ni bilirim, onu yemlemeye baŞlayacaksın. Sanki bir oyu-
.

11un e�aslı bir sahnesiymiş gibi hareket edeceksin . . .


- Telaşlanma, sevgilim. Üzülecek b i r şey yok . . .
- Üzülecek çok şey var! Van, eğer konuşmaya devam
edersek şüphelenecek Başka bir telefon bt;l'I ve oradan be·
• .

ni ara . . .
- Ama yapamam . . .
- T�bii yapabilirsin. Bir hikaye uydur. Yolun yukarısın�
da başı_ dertte olarİ bir arkadaş yahut onun gibi bir şey.
B'1na telefon et . . .
- Peki. Aşağı yukarı on dakika sürer. Numara ne?

Aralarındaki konuşma herhalde böyle geçmişti, Martha


ü ç aşağı beş yukarı bunlara benzer şeyler söylemiş olma­
·

l ı ydı. On dakika Harrison'un Darien'in işyerlerine inip bir


telefon kulübesi bulması için gerekli olan zamandı. Dövü-

117
şen sarhoş Keith işi bu kadardı. Ellery etrafına bakındı.
Etrafına bal<ındığı sırada birdenbire Martha'nın telefonu
sayesiride eline ne l<adar ina n ı l maz bir fı rsat geçti ğini
far ketti. Harri�orı 'un evinde yalnız başı na.ydı ve hiç de­
ğ i ise bir yarım saati vardı.
Üst katta üç · yata·k odası b u lunuyordu. Yatakları ya­
p ı l rn ı ş , pencereleri kapa l ı , dolapları boş iki oda misaffr ya­
tcık cıdasıydı . Üçüncü oda bi.iyül< yatak odasıydı .
H� r rison'Lfn odası Ellery'yi esl<i Holly·w ood günlerine
.

götürdü. ·Bu odadc: ü n l ü Van 1-farrison'un geçmişteki par­


la!< günleri muhteşem bir biçimde gözler önüne seri lm iş­
ti. �t1uEızzam büyük!ül<teki yuvarla� yatağın üstünde saten
Çcırşt:ıflar ve birkaç yl.iz dolarlık monogramlı bir örtü vardı.
·
Uzun tüylü siyah halı değişil< cinsten pek çok hayvan
�(ürkünün b i r araya getiri l i p dikilmesindeıı meydana gel­
mişti. Tavan aynalarla kapl ıyd ı . Beyaz deriyle l<aplı duvar­
ların üstünde -ycızılarından aktörün sadı k köleleri old uk­
lerı anlaşılan- güzel l<adın!arın fotoğrafları vardı. Fotoğraf­
lr.rdc:ın pek çoğu çıplal<tı. DLıvarlardaki oyuklar·a çıplak hey­
kel IEJr yerleşti r i lmişti. Gizli bir raf pornografi!< kitaplarla
doluydu. ·
·
1İ l<i buçul< metre genişliğ inde oval bir pencere terasa
ve bataklığa bakıyordu. Pencerenin önünde abaııoz ağa­
cından yap ı l m a çok güzel bir çalışma masası duruyordu.
Parlak cilalı masanın üstünde, bu şahane atmosfer içinde
oldukça zava l l ı görünen, portatif bir daktilo mal<inesi var­
d ı . Ell ery, ıııasa nın ar�casına dolandı ve beyaz deri sandal­
yeye oturdu. l\1asanın üst ünde . dakti lo kağıdı vardı. Ka­
ğıtlardan birini ma!<i ne�ıe taktı ve yazmaya baş lad ı : Bayan
Diri< la'1vrence. Ardından Martha'nın adresini de yazdı.
Harfler kırmızıyd ı .
·
D a kti lonLın şeridi kırmızı ve siyah yazan şeritlerden­
d i . Ellery şeridi değiştiren kolu aradı. Fakat kırıl< bir kol�
dan başka bir şey yoktu, bu kırık kol da oynamıyordu.
Şeridin si yalı olan üst kısmı eskimiş, yıpranmış, mürek­
kebi de kurumuştu.

118
E l !ery yüzü11ü buruşturdu. Demek Harrison'un kırmızı
yazrrıasının ayxı bir n1anası yoKtu. Şerit değiştirme kolu
s ı l<ışınış, Harrison kolu oynatmaya çalış ırl<en de k ı r ı l mıştı.
'

·İhm�l etti ğ i i ç i n de tamirin i . yaptırııı a m ı ştı . Şeridin siyalı


yarısındaki mürekl<ep tükenince şeridi tersine çevirip k ı r-
111��1 ycırısıyla yazmıştı . ·

1-lc:\yır, Van 1-larrison'un daktilosunda yazı lan mektupla­


rın kı rrriızı harflerle yaz ı l rn a 3 1 ı1 1 n bir sebebi yol<tu, ama bu
mariasız da sayı lma7d ı . Thomas Hardy bu dLıruma aılLış!a­
r&rv t1icvi derdi. Hayat böyle tuhaf oyunlarla doluydu ve bu
oyunların zevkir1e varabilmek i ç i n bir şair o l m a k lazımdı.
� l l 0ry şair d e ğ i l d i . D i rk'ün de ş a i r olmad ı ğ ı n ı n farkın­
:daydı.
Cebiııden, Harrlson'un Marthc1'ya gönderdiği i l k mek­
tubun g e l d i ğ i , Froehnı Ha.valatidırma Şirketine ait l<a l ı n
arr�brılaj kağıdından, zarfı çıkard ı ; Eilery, Harrison'a yapa­
ca·ğı saldırı esnasında belk:i işine yc:ırar diye düşündüğl. i
i ç i n bLı zarfı beraberinde getirmişti.
Z2rfın Cızerindeki adres yazısı i l e E l l ery'nin b i raz ön­
c e H2rrison'un daktilosunda yazdığı k e l i m e l er her bal<ım­
d a n birbirleriı1e tıpatıp benziyorlardı. El lery zarfı ı(endi yaz­
d ı ğ ı örnekle birl ikte ceb i n e tıktı. Sonra çalı şma masas ı n ı n
. çekmecelerini araştr rrr1aya baş l a d ı . Dizlerinin Ci stüı1deki
yassı çekmecenin içinde b i r tabanca b u l d u .
Silah, 22 kalibrel i k , namlusu 1 5 santimetre uzunluğun­
da, 9 kurşun atan, eski model b i r 1-{arrington-Richardson'du.
·Kabzanın bu model i n i n y·a p ı m ı na artı!< soı1 veri lmişti. El­
lery bu model in en az 1 2 sened i r in1al e d i l medi ğini b i l i·
yorc!u. Fakat el iı1deki si lah iyi muh afaza e d i l mişti ; temiz·
di ve yağlanmıştı. Şarjörü açtı. Şarjörün içi öldürücü kur­
şunlarla doluydu, 2 2 ' l i k merr11iler!e . . . Gördüğü şey E l lery'yi
hiç de sevindirm erı1işti. Her ne !<adar şaşırmad ıysa da Van
r·larrison'un da öldürücü b i r Sİ la ha salı i p olciLlğUnU keşfet­
me!< pek de l1oş b i r şey d e ğ i l d i . Başka erkel<lerin eşle­
riyle bağlar kuran adamlar . e l bette bir çi-ft açık göz ve
dürüst b i r ağızdan daha tes i r l i b i r korLıyucu · ararlardı. Dirk'-

1 19
ün 45'1ik otomatik si lahıyla Harrison'un 22'liği arasında·

büyü·k farklar vardı, ama bu farklar küçük b i r otel odasın­
da ortadan kalkab i l i rdi. Ell ery tabancayı. bulduğu gibi çek-
meceye yerleştirdi.
·

MasaJ!ın sağ tarafındaki üç çekmeceden üstteki iki­


sinden mühim bi. r şey çıkmad ı . Ama E l l ery alt çek�ece­
ııin arkasında bir deste mektup buldu. Mektu·p ları n zçırf­
ları yoktu.· Kal ı n lastik bir bantla tutturulmuşlardı.
'E lyazısı E l lery'ye tan ı d ı k geldi. Üstteki mektubu ala­
rak sonuna bal<tı. Mektup Martha diye imzalanmıştı. E l lery·
okumaya başladı.

Salı, saat 1·
Sevg i l i m ;
Bil iyorum me'ktup yazmak için çok komik bir saat
seçtim, -hem de banyoda!- öyle sanıyorum, be­
nim durumumda b i r kadın hiç m i h i ç yazmamal ı . A·ma
sevg i l i m , galiba ben ciddi konular d ı şında b i r ha-
. n ı mefendi gibi davranmayı asla öğrenemedim.
H.e r kadın b i r e'rkeğin gözünde ona sağlayabile­
ceği · şeyler yahut da yapacağı yardı mlar için değil
de sadece kendisi olduğu için ehemmiyet taşıdığını
hissetmek ister. Sen i n için böyle olduğumu bana
hissettird i n . Bir kadının söylememesi gerektiğini bile
bile seni nasıl . çı lgınca sevdiğimi tekrar . tekrar söy­
leyebilmemin asıl sebebi bu . . . Başıma böyle bir şey
gelebileceğini asla düşünmemiştim. Hiç bir zamaıı.
Çünki pek çok kereler o kadar kötü hayal kırıklığı-
,
na uğradım k i . . .

·l\�ektubun birinci sahifesi böyle sona eriyordıJ. El lery


sal1ifeyi çevirip biraz daha okudu; sonra bir cümlenin or�
tasında durarak öbür mektuplara çabuk çabu.k göz attı.
Hepsi birbirinin aynıydı. Bir gün, b i r saat, b i r sevgi sela­
m ı , b i r arzu, incinme yahut da yalııızlığın kağıda dökül­
mesi . . . E l lery mektupları okuduğu zaman zarfında kendisiy-

1 20

le s ı k yazı lmış satırlar arasında Harrison'un kulağının al­


tındaki ruj lekesiyle sapkasının kenarındaki kıvrığı görü-
,
,

yordu. Sonra birdenbire lastik bantı mektupların etrafına·


geçirip onları çekmecenin arkasına yerleştirdi ve çekme-
ceyi şiddetle kapadı.
·

Ayağa kalktı, iskemleyi eski yerine itti, sonra Har­


rison'un yatak odasının öteki tarafına gitti. Yanyana du­
ran iki büyük kapıyı açtı. Bunlar dolap kapılarıydı. Do lap- ·
lardan biri erkek elbiselerile doluydu. Büyük terzi !erin el in­
den çıkma takım elbiseler ve paltolarla dolu ıııuazzam bir·
· gardrop. Dolabın içinde günlük elbiselerden spor kıyafet­
lere, fraklardan Ellery'nin ağzını açık bırakan kırmızı ipek­
l e astarlanmış bir pelerine kadar modaya uygun tam bir
seri vardı. Diğer dolap, kadın elbiseleriyle doluydu.
Ellery , Martha'nın iki yazlık elbisesiyle birkaç defa.
üzerinde gördüğü · çarpıcı mavi tonda spor süet bir ceke­
tini hemen tanıdı. Bir keresinde N i kki'nin çalışan dar ge­
lirli kızların şaşkı nlığile Martha'nın bu ceketi Jay Thorpe'-·
d2n aldığına dair bir şeyler söyl.ediğini hatırladı. Mavi ce-­
ketin etiketi'ne baktı: Etiketin üzerinde Jay Thorpe yazı-­
yordu. · •

Rafta duran bi rkaç el çantasından birisinin üzerinde


som altından MGrL mo'nogram ı vardı. Dolabın dibinde as- ·
kıdr:ın düştüğü belli olan yeni moda beyaz bir nylon kom­
binezon duruyordu. Ellery eğildi. Eteğinin üstüne Martha
ismi işlenmişti.
Ellery yata!< odasından çıkmazdan önce Harrison'un,
tuvalet masas ı n ı n çekmecelerini de araştı rdı . Masa aba-·
noz ağacı ve beyaz deriden yapılmıştı. Üzerinde üç kanat-
1 ı aynasıyla pe'k gösterişliydi. E l l ery arad ıklarinı buldu: Bir­
kaç peruk ve iki korse . . .
.

Harrison ellerini ovuşturarak içeri girdi. Dışarda ha --


«

va iyice soğudu. Ateş yakmal ıyd ı m . »


- Ark�dasının kocası nas ı l ?

- İçkiden kafası iyice dumanlanmış. Yatağına yerleş-

• r 21 .
I

tirip derhal geldim. Çok nıu geciktim? Ama sen iÇkine do·
kuıımc-:mışs ı n . Biraz daha buz getireyim.
- Benim için getirme, teşekkür ederim. Söylemern
: gereken şeyi hemen söyleyip buradan gitmek istiyorum.
Hc.rrison, « Hazı r olunca' konuşrnaya bc:ışlaya b i l i rs i n , »
dedi. Şömir1enin önüne çömel i p bir taraftan kağıtları bu-
.

·ruşturmaya, diğer taraftan ateşi tutuşturmak için deriden


·yapı l m ı ş odun kovası n ı n içinde, çıra arcmaya başladı.
-· Söyleyecel< lerim sana l<elıanet g!bi gelebi lir, Har.
·risoıı.
f-larrisoıı'un başı şaşk ı n l ı kl a geriye döııdi..i :
- Ne?
-- D i r k Lavvrence ' ı n 45'lik otom2til< bir ordu taban·
{ c ası var ve son zamanlarda s i lahıyla atış talimleri yapma·
/c.r
': rr::er8!.<: sardr. Çalışma masa s ı n ı n çekrnecesinde iyi ni·
şancı l ı ğ ı sayesinde kazan d ı ğ ı birkaç madalya bulun dtığu·
.ııu da ilave etme�( isterim.
Aktör, çıranın üstüne bir odun parçası yerleştirdikten
s onra k:ağıtları ateşledi. $ömineiıin içinde alevler yüksel­
m eye başladı. Harrison ayağa kal k ı ·p Ell ery'ye doğru dön·
dü. Gül ümsüyordLı.
E!lery, «'Böyle b i r şeyi eğlenceli mi bul uyorsun?» di­
ye soruu.
r1 '

Harrison sürahinin içindeki sıcal< içkiyi bardağına !Jo­


. şalttı . ·Sonra, büyül< deri b i r l<oltuğa rahatça yayı l d ı .
-· Ştı anda seııi ensenden tutup Long lsland'a fır­
· ıatmanı ·gerel<tiğini tab. il biliyorsuıı, Oueen. 'Kendini An­
thoııy CoiTcstock rn ı zannediyorsun ? Kimin karısıyla oynaş­
tı ğ ı m seni niye i l g i l endiriyor? M·2rtha 21 yaşından büyi.i k ,
ber1 de öy!eyim. N e yaptığımızı b i l iyoruz. Sana küçük bir
s ı r da vereyim , Oueen ; yaptığ ı m ı z işten hoşlanıyoruz.
· - B i raz önce Martlıa telefonda sana benimle bu şe­
'kilde l<:onuşınanı m ı şiSyledi? (1-larrison gözlerini l<ırpıştır­
·d ı . Sonra gülerek içl<isini tamamladı.) Zaı1netrr1 iyorum.
Marth .a'nın bu işten hoşlaıı d ı ğ ı n ı sanm ıyoruın, Harrison.
Hiç değilse La'Nrence apartmanında geçen bölümlerden

·122
hoşlanmıyor. Sen kadı n larla gönül eğlendi r d i kten sonra
on l a rı acı !arıyla baş başa b ı rakarak çekip giden başarı l_ı şe­
h i r zarııp2ra!arının t i p i !< b i r örneğ i s i n . Ama kendi başına
<

·da dert arıyorsun. Dirk Lawrence'ı ne kadar taniyorsun?


- Onu h i ç tanıııı ıyorum.
-- Şüphesiz Martha sana ondan bal1setm istir. . '

- Dirk'i,in kıskanç l ı l<tan gözü dönnıüş. Hepsi böyle


olurlar, alıbap. Evli olsam ben d e öyle olurdum. Aslına
bnkarsr!n evliyken ben de· bu duruma düştüm. Dört defa­
s ı n.d a da! Bunun i ç i n d e artık evli d e ğ i l i m . Bıral< başka
e rl< ekler boynuzları taksın.
Harrison sürahiyi a l ı p barda ğın ı n i ç i ne boşaittı. Süra­
hiden bardağa sadece b i rkaç damla döküidü. Bunun L İ Ze­
rine al<tör ka s l arını catt ı .
' .

- Harrison, sen basit b i r kocayla i ş görmüyorsun.


D i rk ters b i r müşteri . . . B i r an neşesi yerinde olur, ardın­
dan ba lcars ı n suratını asmıs. Buhranlı b i r ruh h&stasıdır
'

o. Savaşa da k6ıtı lmış. Soğukkan lı l ı kla adam öldürmüş.


Onun g i b i b i r adam ı n kanı !<aynamaya başlarsa b i r i s i n i öl­
·
c..l ü rrnesi ıJek de güç olmaz. ('El !ery ayağa kalktı.) Ben i
sadece enteresan b i r vaka olarak i l g i lendiriyorsun. Yaşa­
y ı p y&şamam8n umurumda b i l e d eğ i l . Beni i l g i lendirenler
Martha ve do!ayısile Dirk. Ateşle oynuyorsun. Dirk bu pis
işin kol<usunu al_ı rsa ç ı k ı ş kap ı s ı n ı bulacak kadar zamanın
.b i· l e olmayacak. Parçalarını b i r a· raya getirıııekte güçlük çe­
kecekler. D i ri< acımasız b i r adam . . .
liarrison_, «Ödümü patlatt ı n , » ded i . Bardağ ı n ı n i ç inde­
k i tortuyu etrafa saçtı. «'Bak arı<adaş ı m . S ı rtıma b i r -ku r-
. '

ş u n yemeye hiç m i hiç niyetim yok. Bay l-1arrison 'Lın sıh-


hati konusunda çok, çol< d i l<katliyim. Bayan Martha ve ben
ömür boyu i k i sevg i l i olarak kalacak d eğ i liz. Bu işlerin
- nası l olduğunu b i l irsin . . . B u arada son söyledi ğ i m i .M2rtha'­
ya anlatmak zahmetine katlanma. Sana inan mayacal<tır.
Nerede kalrnıştım? • . Oh, evet. İ l k tehl i ke işaretinde ya­
bani b i r tavşc:ın g i b i !caçac2ğ ın1dan emin o l a b i l i r s i n , Oueeıı.
'Bu sebeple Martha. kötü bir dLırt1mda kalat) i l ir, arna biz, kız·

123
.

lar bu gibi şeyleri göze alırız, öyle deği 1 m i ? Bu arada


eğlenceli günler geçiriyoruz. Yalnız başına kapının yolunu
bulabilir misin?»
E l lery'nin sağ yumruğu Harrison'un çenesinirı köşesi­
ne inince a ktör geriye doğru d·evri len koltukla birlikte şö­
minenin önündeki kilimin üstüne boylu boyunca uzandı.
Buna rağmen El lery evden uzaklaşırken içinde hiç de
haklı bir ca.nl ı l ı k hissetmiyordu. Ufak zaferi b i l e rahatlat­
mamıştı onu. B i r adam çıplak elleriyle ne kadar başarı ka­
zanabilirse o kadar kazanmıştı. ·B u da yeterli değildi. Elin­
de öldürücü bir silah olmadan buraya gelmemel iydi.

L . . , M. . , N . . .
. .

Ellery, Martha'n�n Harrison'la buluşmak üzere iki güıı


aı ayla gittiği Lewisohn Stadyumu'na ve Macy'nin Yeri 'ne
.
kadar kadını takip etmek zahmetine katla nmadı . Bu iki
.
randevu ay91 sı kıcı temanın alfabetik değ işiminden başka
b i r şey değildi.
Dirk ise bu aralarda başka telden çalıyordu.
Zor, huzursuz ve suratsız bi·ri olmuştu. İşindeki ge­
l işme yavaşlamış, hatta zaman zaman tamamen durmuştu.
Yine Martha'nın geliş gidişleriyle i lgi lenmeye başladı. Ka­
rısının hare·ketlerini karanlık, ihtiyatlı gözler ve isti hzay­
la kıvrı l m ı ş bir ağızla takip ediyordu. İ ki defa Martha'nın
peşinden gitti. Birincisinde N i kki lıazırlıksız yakalaıımıştı ,
Queen'e haber veremedi. Kendi başına Dirk'ü takip etti.
Fakat o sefer Martha söylediği gibi bir oyun provasına
gitti, Dirk de yüzünde şapşa.! b i r · ifade ile geri döndü.
İ l<inci seferde N i kki, Martha'nın gideceğinden El lery'yi ha­
berdar edebi ldi. Yol boyunca Ellery'ye gittikleri yerleri
bi ldirdiği için E l l ery yarım saat içerisinde Martha'ya ye­
tişip kadını takip etmeye başladı. Martha'nın niyeti bu de-

1 24
fa da kötü değildi. Fakat bunlar hem ·N i kki'·yi hem de El­
lery'yi huzursuz ettiğ i için ikisi d e diken üstünde yaşa­ •

maya başladılar.
«'Bu Tanrı 'nın cezası Fields nerelerde?»
Ellery durmadan bu suali kendi kendine tekrarlayıp
.d urdu, o kadar ki, beyni zonkluyordu.
Ni hayet, Nil<ki 'nin telefonla N mesaj ı n ı n geldiği.ni bil-
. dirdiği sabah Fields, .Florida'dan geri dönebi ldi.
1N i kl<i, <<' N
• . • neyd i ? » diye sordu. « Ben unuttum.»
- Madison Square Garden.
- Ama f\ı1 i l e başlıyor.
- New Madison Square Garden, turist klavuzlarında
.böyle yazar. 1Martha'nın kitabına bal<madın mı?
- O l<itaba yaklaşmaya cesaret edemiyorum.
- Randevu ne zamana, yarın gece mi?
- 1-fayır, bu gece. İ lk defa olarak mektubun geldiği
günün gecesine randevu veriyor.
'E llery, « Bu, ·Harrison ağır siklet boks şampiyonluğu
maçını seyretmek istiyor demektir,» dedi. «:Bu sefer Martha
: ne yalan uydurdu ? »
- Daha henüz bir şey uydurmadı. İnşallah Dirk'ü ev­
d e tuta b i l i r i nJ . Ya o da maçı seyretmek isterse?
- Nik ki, en ufak bir tehlike isaretinde, · bana terefon
'

et.
.
Ellery telefonu kapadıktan iki dakika sonra makale ya­
-
.

zarı aradı.
- Leon! .
- Miami'den biraz evvel geldim. Hala Harrison'la il-
gili bir şeyler istiyor musun?
- Sekreterin büronun telefonunu nası 1 meşgul etti·
ğ imi sana söylemedi m i ?
- Evet, söyledi.
- Her zamankinden ·d aha çok öğrenmek istiyorum,
hem de mümkün olduğu kadar· çabuk.
- Tamam. (Fields ağz ı n ı telefon ahizesinden u�aklaş­
tırd ı . Ellery onun bir şeyler söylediğini ve bir kadın sesi­
n i n cevap verdiğini dt1ydu.) Hey, bu gece ne yapıyorsun?

1 25
- Sen ne yapıyorsan onu . . .
- Madison Square Garden'a g i d i p bo.ks maçını sey-
redeceği m . Onun i ç i n döndüm buraya. B i letin var m ı ?
;. - 'Bu sabah b i r tane bul maya çalışacalctım.
- Boşver. R i n g kenarındaki kulak lar.ı n bizi duyama­
yacağı b i r yerde i ki b i let ayarlıyorum. S e n i n k i n i bu akşam·
ustü yol larırn.
- O!du.
- Saat dokuz bLıçuktan önce orada o l . Maçtan önce
koııuşm8mız icabediyor. Florida'ya g i d e n o n b i r buçuk uça-·
ğ ı na yeti Ş merl') lazım.
- Orada o.l acağım.
Ellery ensesini ovuşturarak telefonu kapattı. Sırtında ..
k i yül< hafifle d i ğ i i ç i n rahatlamıştı.
'

Elinde dürbünüyle b i r l i kte yarım saat öncedeıı yerine


oturdu. M artha i l e Harrison'u bulmak yirmisekiz da ki ka··
s ı n ı aldı. R i ng i n epey yukarısında yanda biraz aşağıya doğ-·
ru oturuyorlardı. Martha y i n e b i r fare gibi g i yiıımişti ve·
Ct 3tünde e lbiselerine uyan s i n i r l i bir tavır vardı. Çevresi­
n i Ç8buk ve kaçanıak bakışlarla gözlüyordu. Arada da san­
k i görünmez olmak istiyormuş g i b i yerinde donmuşçasına
oturuyordu. Harrison eğleniyordu. R i ngde adaleleri g e l i ş m i ş
i k i orta s i l(let boksör k e n d i l e r i n i parçalarcasıP;a bir gös­
teri yapıyorlard ı . R i ngdeki bu kiran kırana dövüş Harrison'­
u n pel< hoşuna gitmiş g i b iy d i . Boksörlerin birbirlerine her·
sar1Jışl2rında ayağa fırlıyor, hay�<ı raral< yumruklarıyla ha­
vayı dövüyordu. Martha dLırmadaıı gizi ice Harrison 'Lııı ce­
keti n i n ucunu çekiştiri)ıor, fakat o her seferinde ceketini·
kad ı n ı n e l i nden kurtarıyordu .
.

Leon Fields yan ı n a g e ! i nce Eliery dürbününü malıfa-


znsı na yerleştirip, bacakl2rı n ı n arasına yere l<oydLı.
�12kale yazarı yanındaki boş yere otururken, « Haydi
meseleye gelel i m , » d e d i . « Ringin yakınındaki o i r i yarı
ade.mı yak2!amak istiyorum . .Van Harrison'la i l g i l i neler bi­
l iyorsıJ n ? »

126
'

'
1Ellery kıpırdamadan yerinde oturuyordu: «Sadece her-·
kesçe bi ! i n e n şeyleri.»
- ��asıl yaşadığını bil iyor musun?
... - Darien 'del<i evine gittim. Sadece bi rkaç senelik bir·
kıyı evi, son derece iyi ba kımlı bir bahçesi ve bir Japon
erk e!< · uşağı var. Evin içi çok l ü l<s döşeli. Açık spor bir
arabası ''ar . . . Bana l<alırsa şartları gözönüne a l ı ndığ ında .
çok şatafatlı yaşıyor.
- Hangi parayla?
Ellery ağır ağır, « Bu l<orkunç gelir vergileri kon­
modan önce, ş.öhretinin zirvesindeyken Broad\.vay'de ve
.
Hol lywood 'da bir servet kazandı ğını bil iyorum,» dedi. c:Ta­
bit r.enelerdenberi bir oyLtnda rol almad ı . Yaptığı tek i ş
ar2da sırada televizyon )tahut da radyoya çıl<ınaı<. Za n n e · '""

diyorum, bunun sebebi bir al<törün ölümü bile unutulmak­


tan üstün bulmasıdır. 14erhalde yatı rımlarının geli rl eri yle·
geçiniyor.»
- OnLın hiç bir yatı r ı m ı yok!
Övlevse ne çeşit bir geliri var?
- Hiç bir geliri yok.
- Hazır para yediğini mi söylemek istiyorsun?
- Hazır parc-:sı da yok. (Fiel ds'in palyaçoya bef1ze-
yen rı ğzı . kıvr ı l d ı . ) On sene önce dördüncü defa boşanrnca·
parcıs rnın soıı kuruşLınu da e l i nden aldıl2r. Nafaka, yarış­
lar ve yağcılarııı ağına dt.iş mesine sebep o!an btıdalaca
davran ış ı·a r ı yüzCınclen beş para s ı z !<a ldı. İçkiye düştip Avery·
LarigStC1n 1Ll terl<ettiğinde zaten boğazına kadar borçtay d ı .
- Fc:kat çok fazla para da kazanmıyor . . Seııelerden­
beri tel< bir film bile çevi rmed i . Hangi parayla yaşıyor,
Leon? .
Fieids g'özlerin i ringden ayırmadan, «Yanlış l<el l meyi
kullandııı, ahba p , » dedi. « l-langi para)1la değil, l<i m i ıı pa­
rasıyla ya ş ı yor diye sormal ı ydın. Kadınların . . . ,,

.
P�ke'i . Martha'nın Chi natown'da gizlice ınasanın us-
.

. .

tünden Harrison'un eline sıkıştırdığı paket!

127
Makale yazarı, « Harrison bu işte oldukça başaiılı da,»
dedi. cc·İsin aslını istersen, benim kitabımda Harrison en-
,

· ternasyonal jigololar serisinde birinci l i k alır. İnan bana


ahbn;:>, bu yolda rekabet korkunçtur. Yakışıklı jigololar
vnrdır, iyi danseden jigololar vardır, i ltifat etmesini çok
·iyi bilen jigololar vardır, ş i i r düşkünü, sanat tutkunu, ya­
tak odası atleti gibi gerçek Avrupai ünvanlar taşıyan ji­
gololar vardır. Her maksat için bir jigolo ve her sınıfın
ürıtün kalitede b'i r jigolosu vardır. Fakat Harrison'un bu sa­
.hadt:!ki diğer erl<eklerin sadece hayal edebilecekleri deği­
ş i !< bir yanı var. :Bir kadın Harrison'a sahip olduğu zaman
Yunan!ı lardan günümüze kadar gelen bütün tarihi tiyatro
.geleneğini l<olları i l e sarmış gibi olur. Bilekleri şişmeye
yahut da kocası kendinden daha genç hanımlarla oynaş­
rrıaya başlayan hangi kadın Romeo'yu hor görebilir? Hem
de taklidini değ i l gerçek olan ı n ı ? Harrison, kadınlara, ken­
d i l eri için yazı lmış b i r oyunda yardımcı aktris rolü veri­
yor. He·m öyle b i r oyun ki, dekoru cennet, her gece ikinci
perde oynanıyor ve oyunun bitiminde iğrenç kritiklerden
,eser yok. Bunların hepsi kadınlara .bir tek şeye maloluyor,
pnra . . . Juliet için paranın ne değeri var?» .
.
Leon Fields konustukça sesine bir ihtiras havası ha·
' .

'kim oldu, boynundaki damarlar da kabarmaya başladı. San-


ki başka tc:irafa bakarsa ümitsizce ele geçirmeye çalıştığı
.h9yatl ehe·mmiyet taşıyan bir şeyi kaybedecekmiş gibi
.ri ngden gözlerini ayıramıyordu. EJ lery'nin çıtı çıkmıyordu.
- Senelerdir kadınlardan bir kral gibi destek gördü.
Bay Harrison'un geleceği ' bu bakımdan garantili . . . Sen hak­
l ıydın, çalışmak zorunda değil. Ama teşhisin yanlıştı. Na­
.s ı l profesyonel artistl iğini korumak için gereken cemiyet­
lere ve sandıklara aidat gönderiyorsa bu işi de aynı se­
beple yapıyor. Birlikte olduğLt f(adınlar arada bir halk için
sc:ıhnelenen oyunlarda onu seyrettikten sonra Harrison'­
u n kendileri için sahnelediği i kisi · arasındaki oyunların zev­
kine daha çok varıyorlar. Bir şampiyon arasıra nıaç yap­
mak zorundadır, yoksa hayranlarını kaybeder . . . Birkaç da·
ki kaya kadar ringe çıkacaklar. Aşağı insem iyi olur.
'

128
Fields gözlerini ringden uzaklaştırıp E l lery'ye baktı.
Ufak tefek, ince yap ı l ı ·makale yazarı nın gözlerindeki ba­
.kiş hiç de insanca değildi. Bu gözler büyük mağazalar·
daki, mankenlerin gözlerine benziyordu.
E l lery yumuşak b i r sesle, « Dinliyorum,» dedi.
Ama Fields olanların derinine inmekten aciz gibi gö­
rünüyordu. Nereden geldiği b i l inmeyen ve karşı konulmaz
·g üçte b i r rüzgar tarafından sürüklen iyordu . . « l-larrison'u
.küçümse·mek g i b i b i r hataya d.üşme. ('Ellery birdenbire
'Fields 'in ordan hurdan duyduklarına dayanarak konuşma­
d ı ğ ı n ı anladı. Fiel·ds sözlerine devam etti.) Harrison'un
gözü çok yükseklerde. Tek istedi ğ i , para ve bu parayı çok
yükseklerde olsa da bul ur. Hangi kadınlarla bağ kurduğu­
nu söylese·m inanmazsın. Şimdiye kadar başı hiç derde
glrmedi, kimse yaptı klarını ortaya çıkaramadı ve yeryüzün­
-Oe ben·den başka hiçbir gazeteci b u konuyla i f' g i f i tek bir

�ey bil'miyor.
�llery, «'İ nanı l maz bir şey,» diye m ı rı ldandı.
- Para sızdırma işi zorlaştığında, yahut da k·adı n ı n
kocası e l i n e s i la'h almaya kalktığında birl ikte olduğu ka­
d ınları terkeder, ama o zaman b i l e kadınlar bu işten hoş­
.Janırlar. Harrison'u hayatlarından gel i p geçen bir rüya ola­
rak l<ab.ul ederler. Böyle bir bağı n as·la gerçekleşemeye­
.cek kader güzel b .i r şey olduğunu bil irler, bu sebeple Har­
riscn kendilerine elveda dediğinde dövün!'Tiezler. ·Hatıra­
larıyla avunurlar. Çok ü n l ü olduğunu sana söylerY'.i ştim. •

Seviştiği kadınlardan biri b i l e ardından yaygarayı basma­


m ı stır .

- ö yleyse bütün bunları sen nas r l öğrend in, Leon?


- Ben sana konularını nereden bulduğunu soruyor
nıuyum? (1M akale yaza rı n ı n ince dudakları kıvrı l d ı . ) Ama.
sana bu işlerden yazılarımda neden hiç bahsetmediğimi
söyliyeyi·m . . .
- Ben de bunu .merak ediyordum.
- 1Evet. Ba.k, mesele ş u : Eğer ben bir te·k isim bas·
m ı ş olsaydım, yahut da kadınların kim olduklarına dair en

·F . 9 129
--­
�·

ufak bir imada b u l u nsaydım Harrison bütün seviştiği ka·


d ı n ların i s i m lerini açıklard ı .
- Nereden b i liyorsun?
Fields son derece sade b i r biçim1de,, Bana kendisi
cc

söyledi,» dedi. <«Bir korkak gibi hareket ett i ğ i m i bil iyo­


ru·m . Leon Fie·!ds böyle pis bir şantaja nasıl boyun eğiyor?
Hem neden Leon Fields, kendisi, bütün bu çarpıcı l<adın
isi mlerini kendi yazı larında ·ortaya dökmesin? 1İyi bir suar
ve bu sual iyi bir cevap ister. Cevap şu: 1Ben bu kadın­
lardan birin� geçmişte aşıktım, şu anda hala aşığım, ge­
lecekte de aşık ol maya devam edeceğim. Sevdiğim ka­
d ı n ı n hayatın ı ·m ahvetmesine i z i n vermeden önce Harrison'·
un sırtını ŞLt aşağı da·ki ringe yapıştırmak niyetindeyim.
(Fields e l i n i cebine soktu.) Oueen, e l i m kolum bağ l ı . B i r
tek makaleyle yarın sabah Harrison'un şöhretini mahve­
der ve ünlü profi li n'den başlayarak vücudunda l<i bütün ke·
m i kleri kıracak beş-on budalanın peşine takılmasına sebep
olab i l iri·m. Ama beni i k i ates arasında bıraktı. Konusamam,
' '

imada bul·unamam, hatta nefes bile aı·ama·m. Harrison'u


korum(:lkta menfaatim bile var. Kısa süre önce gazeteci
arkadaşlarımdan biri burnunu bu işe sok·masın diye Har·
rison'a yardımcı oldum. Yapabi l eceğim tek şey, o pis he­
rifi her görüşümde iğnelemek . . . Hatta böyle bir şey ya­
parken bile d i .kkatli olmalıyım. O gece Rose'da . . . »
'

Fields'in dudakları kısılıdı ve konuşması sona erd i .


Boksörlerden biri iplerin arasından ringe Çıkınca salonu
uğ·ultu kapladı .
Sanki bu uğu ltuya karşı 1 ıkmış gibi Fields e l i n i hızla
.cebinden çıkardı, E l l ery onun elinde düz, yaz ısız, beyaz
bir zarf gördü.
- Bu zarf uzun zamandır cebiıni yakıyord·u. Artık da-:
yanma sın ırıma ulaştı m, daha fazla katlanamayacağ ım. Bu­
nunla n e yapabileceği n i b i l m iyorum, Oueen; ama bu zarfı
ne yapamayacağını sana söyliyeyim: B u zarfı e l i nden çı­
karamazsın. H·i ç kimsenin, anıa hiç kimsenin onun içinde­
k i l eri okumasına izin veremezs i n . Yazı l ı olanları tekrarla-·

1 30
yam ·a zsın. Bu zarfın icindeki ·seylerin
. . ,
bası ı m·ası na sebep
o laca.k h i ç b i r harekette bul·unarnaz s ı n .

- B u benim e l i m i kolumu bağ l ı yor, Leon.


,_

Fields, «1Evet; doğru,» d iyerek baş ı n ı önüne eydi. «Ama


senin el !erin hiç bir zaman benimki le·r kadar s ı k ı sı kıya
. b a ğ l ı deği l . Bu yüzden de ufak b i r ü m i t ı ş ı ğ ı olabi l i r . Ka­
tiyetle bir ümit ı ş ı ğ ı var demiyorum. Büyük bir ihtimalle
böyle b i r şey yok. ('El iyle hala s ı kı s ı kıya zarfı tutuyordu.)
Sadece bir t e k avantajı n var?" .
ım:t
�..

_:.._ Nedir o?.


- B u zarfla benim asla deneyemiy.eceğim b i r şeyi de­
neyebi l i rsin, çünl<i · sen, ben d e ğ i l s i n ve Harrison senin
Öoğazını sı kmıyor. B i re1r birer bLı kadınlara g i d i p içlerin ..
deri b i r i n i n konuşm a s ı n ı , Harrison'un nasıl kadınları alda­
tan, bayağı b i r erkek fahişe olduğunu açıklamasını sağla­
yab i l i rs i n . Şahsen bu işte şansın olduğun·u sanmıyorum.
Hem ayrıca kazanma ihtimali binde b i r olan bu oyunu be­
n i işin · içine sokmayacak b i ç i m·de oynamak zorundasın.
Harrison'un a ğ z ı n ı n payını . a l ması yeterli deği l . Hem ağ­
z ı n ı n payını. a l ma l ı , hem de bu darbenin nereden geldiğini
b i lmeme l i . Eğer saldırı b i r kadından g e l i1rse ve Harrison
b u i ş i n arkas1nda senin .of·duğunu öğreneb i l i rse, o zaman
mesel� yok. Eğer bu şartları kabul edersen zarf senindir.

'Ellery e l i n i uzattı. Fields ona baktı. Sonra zarfı El­


Jery'nin e l i n e verip ayağa kalktı. « Bana telefon bile etme,»
dedikten sonra arkasını dönüp uzaklaş·maya hazırlandı.

- B i r şey sormak istiyorum, Leon?


· - Evet? .
- Bugünlerde Juliet rolünü k i m i n oynadığı hakkında
b i r fikrin var m ı ?
Salonun iç·inde b i r · uğultu daha oldu ve şampiyon aşa­
ğıdaki ringe çıktı.
Leon Fields, {( B e n i m l e dalga m ı geçiyorsun ? » dedi
ve sıraların arasından uzaklaştı.

131
O. . ., P. . . , Q. . , R . . .
.

..

O gece yeni bir şampiyona kemer takıldı ama, Ellery,


bu töreni göremedi. Birinci ravundun başlama gongu çal­
dığında salondan çıkıp bir taksiye . binerek evine döndü.
Yol boyunca e l i n i cebindeki zarftan ayırmadı. Eve girince
ışıkları yaktı. Apartmanın kapısını k i l itlediğinden em·in ol�
duktan sonra şapkasını çı ·karmak zahmetine dahi katlan­
maksızın salon1da . oturdu. Büyük bir dikkatle zarfı açarak
içindeki şeyi çı·kardı.
1Bu ucuz, sarı b i r daktilo kağıdıydı. Kağıdın üzerinde
daktiloyla yazılmış sekiz isimden başka bir şey yoktu.
Hepsi kadın ismi idi ve her ismin yanında bir tarih vardı.
Listeyi üç kere baştan aşağı okudu. Bu listenin, zeki,
iyi koku alan gazetecilerin gözünden kaçmış olması ger­
çekten inanılmaz bir şeydi.
'Bunlar 1New Yorl<'un en tanınmış kadınlarından sekizi· ·

n i n isimleriydi. Hepsinin ortak yanı, dedikod1u sütunları­


nın vazg eçilmez konusu olmalarıydı. Sosyal yardım dernek·
lerine bağış yapanların listelerinden adları eksik olmazdı.
Metropolitan Opera sezonunun açıl ışında samur ve vizon
kürkler içinde, başlarında elmas taçlarıyla süre·l<I i resim­
leri çeki lirdi. N ewport, Palm Beach ve Basses Pyrenee'de
mal·ikaneleri vardı. Kocalarının ve ailelerinin servetlerinin
m i lyonlarla değil, yüz milyonlarla hesaplandığı söyleniyor­
du. •

Van Harrison bütün bu kadınlara askını satmıstı.


' '

1Ellery bu sekiz kadının isimlerinin Van Harrison'un is·mi


i l e birlikte gazetelere aksetmesi halinde neler olacağını dü­
sündü ve ümitsiz b i r • sekilde basını salladı. Bu, N ew-York
, , 4 '

sosyetesi tarihine, sosyeteye sürülen en pis leke olarak ge-


çerdi muhakkak. Böyle düşünmesi sosyeteye büyük say­
gısı olduğundan deği l , ama sosyetedekilerin b i l e diğer in­
sanlar gibi bazı haklarının olduğuna inanmasındand-r. İşe
bir sürü insan karışırd ı : Çocul<lar, lisede okuyan gençler,

132
.

yatlarında ve kulüplerinde keyif çatan masum akrabalar . . .


Ve kocalar! ..
'Ellery bu sekiz kadından Leon Fields'in e l i n i kolunu
öağlayanın hang·isi olduğunu m�ra·�� etti. Sor:ıra da bunun
saçma bir düşünce olduğuna karar verdi. Cevap şüphesiz:
H iç biri, i d i . Van Harrison'un hareminde dokuz Juliet var­
dı ve Fields dokuzuncuyu listeye yazmayarak, onu Ellery'­
den bile korumayı düşünmü ştl.i . Tarihlerdeki bir boşluk
bunu göste•riyordu.
Nlüfettiş Oueen eve gelip şampiyonluk maçını TV'de
seyretmek için yerine yerleştiğinde Ellery çoktan yatağına
girmiş, b i r sürü resmi mektubu okuyordu.
Müfettiş, «1Ne maç yahu,}) dedi. " De·mpsey - Tun ney
karşılaşması nasıl1d ı ? Ya LoıJis-'Schmeling katl iamı? H i ç
öyle dövüş görmüş müydün?»
·Ellery başını kaldırarak, « K i m kazandı? diye sordu.
Sonra yatağa girdiğ i ndenberi belki onuncu defa sarı l<ağı­
din yerinde olup qlmadı ğ ı n ı anlama!< için yastığının altını
yokladı.

Misis P . 'den bir randevu koparmak Ellery'nin tam


. .

bir haftasını aldı. Bu arada Martha da Harrison'la Oyseter


Barı 'nda buluştu. Bu bir haftada El lery dedikodu yazarı
veya makyaj malzemesi satan b i r firmanın reklam mümes­
s i l i olmayan biri için sosyete n i n önde gelenlerinden biri­
n i görmenin ne zor bir iş olduğu nLı anladı. Tatlı sesli ve
Çin Seddi kadar dayanıklı b i r iradeye sahip genç bir ka­
dın olan sekreterin müdafaa hattını yarmak adeta imkan­
sızdı.

Eğer 'Mister Oueen, ·M is i s P . . . 'yi ·görmek istiyorsa,


M·ister Oueeıı'in neden M i sis P . . . 'yi görmek istediği so­
rulabi l i r m i ?
Mister Oueen özür dil iyor, ama M i sis P . . i l e olan
.

işi başkasıyla halledilemez.


Hayır, bir bağış İŞİ değil, çok gizli bir iş.
·Bunun ne çeşit g·izli b i r İŞ olduğu sorula·bi l i r m i ?
'

1 33
Şüphesiz sorulabilir, ama cevap veri lirse bu iş gizli
olmaktan çıkar.
Gayet tabii . . . Öyleyse en mantıklı çözüm yolu, Mister
Oueen'in Misis P. . . 'ye mektup yazması olur.
'Eğer Mister Oueen, Misis P . . . 'ye bir me·kt1u p yazarsa,
işin mahiyetini belirtmek gerekir _m i ?
1Evet, gerekir. •

Misis P . . . me�tuplarını kendi m i açar?


Hayır, bütün mektuplar sekreter tarafından açılır.
Peki, eğer mektup 'gizli' diye işaretliyse?
Zaten pek çok me·ktuplar gizli diye işaretlenmiştir.
Öyleyse Mister Queen'in ne yapması gerekir?
Ne çeşit bir gizli iş olduğunu açıklaması gerekir.
O anda Mister Oueen kend i n i tLıtamayarak hiç de ki- ·
bar olmayan bir laf söyledi.
Sekreter şirin bir sesle, «Bir çı kmaza girdiğimiz gö­
. rülüyor,» ded i . « Çok üzgünüm. Güle gül e ! "
Bundan sonraki üç günü Ellery, M isis P . . . 'ye doğrudan
. yaklaşmanın yollarını aramakla geçirdi. Bu arada aşıklar
Pennsylvania İstasyonu'nda buluşmuşlardı. Büyük bir ma­
haretle r'11 isis P . . .'nin bir günlük programını ele geçiren
Ellery, onu randevu1dan randev·uya takip· ederek kadınla
konuşmanın fırsatını aradı. Fakat sosyetenin üst basamak­
la·r ındaki kişilerin tuvalete giderken hariç hiç yalııız kal­
madıklarını düşün·meye başlayan Ellery gün ilerledikçe bun­
dan bile şüpheye düştü. En sonunda M i sis P .. . 'nin şoförü
· tarafından çağırılan bir polis memuru tarafından yakala­
narak karakola götürüldü ve oradaki komisere Eliçabuk
Lo.uis veya Park Aventıe Canavarı olmadığını ispat etmesi
kirk beş. dakikasını aldı�
Problemin çözü·m yolu Ell ery'nin içine aniden doğdu.
Bu dahilerle normal ölüııılüleri birbirin1den ayıran ilham­
lardan biriydi. ·Dördüncü günü elden düşme kitaplar satan
dükkanları aramakla geçirdi. Akşama doğru aradığını bu·
lup, Cızerine adını ve telefon numarasını · yazarak bir zarfa
koydu ve Misis P . . . 'n i n Park Avenue adresine posta ladı.

134
Bu, başro l ü n ü M i ster Van Harrison'un oynadığı W i l l iam
Shcıkespeare'in Romeo and J u l iet a d l ı oyununun eski bir
programı i d i .
Ertesi sc-ı ba'h El lery evinde, telefonun yanına yerleşti.
Beklediği telefon saat onbirde ge!1di. E l l ery bu saatin ka­
d ı n ı n yataktan ka l k ı ş saati olduğuna bahse girebi l i rdi.
Tatl ı b i r ses, « M ister Ouee n ? » diye sordu.
:Mister Oueen kibarca, <« Evet?» dedi.
� Ben, M i s i s P .. . ' n i n sekreteri, ·Mi sis P . . sizinle saat
.

dörtte görüşecek.

Misis P . , ken ·d i s i n i on yaş genç g·östermesl düş[j­


. .

nülerek çekilen, ama hep on yaş büyük gösteren fotoğraf­


larından çok daha ·güze l d i . Dinç görün ü ş l ü , E l l ery daireye
g i rer girmez yeni yakıl·mış bir ateş gibi parlayan hayat do­
l u gözlere sahi p , orta yaşlarda, çekici b i r kad ı n d ı .
M isis P . . , E l l ery'yi, L'IFE'da çift sahife reıı k l i resmi
.

basılc-ın meşhur oturma adasına a l d ı . Uşağa rahatsız edil­


mek istemediğini söyledi; uşak ç ı k ı nca l<apıyı k i l itleyip
anahtarı göğsüne soktu. Sonra dönd ü , «Evet,» d i yerek bek­
ledi. Soğuk sesinde beğenme deği l , sadece hafif b i r aşa­
ğ ı lama vardı.
·Ellery kibarca, «Size gönderd i ğ i m şeyin sizin i ç i n de­
ğ i ş i k b i r manası olduğunu anlıyo·rum, M i sis P . » dedi .
. .

- Evet?
- 1İnanın, durumunuzu ço·k iyi aıılıyorum. Benimle
görüşmeniz gerekl i yd i , ama ben·i m ne derece bilgi sahibi
oltluğumu bi !miyordunuz. M isis P . . . , her şeyi bi ! iyorıın1.
M i s i s P . . . , « Ne kadar?» diye sordu. Şi·mdi seslr.de se-
z i l en aşağılamq daha b e l i rgiııdi. .
- B u gö.rüşme size pahalıya malolacak, 'M i s i s P . . .
- Ne !<adar?
- Sahip olduğunuz bütün cesarete malolacak . . .
,
�� isis P . . , E l lery'ye baktı. Gözlerindeki alevin b i r kıs-
.
.

m ı sönrnüstü.
'

- lütfen oturun. Ş u raya, karşımdakine . . . l s m i r1iz nG-


dir?

1 35
- Oueen.
Kadın ş ü·p heyle, «ıinanmıyorum,ıo dedi.
- 1E l l ery Oueen!
- . Daha önce tanışmış m ı y d ı k ?
- Hc:ıyır, M i s i s P . . . , polisye hikayeler yazarım.
- Özür d i lerim. Kitap okuyacak vaktim yok. Polisye
hikaye·ıer yazarı, h a ? H i ç anlamıyorum.
- Blırada başka b i r i ş i ç i n b u lunuyorum. Babam New·
Vork polisindendir.
- Polis m i ?
·�J1 i s i s P . . . kaskatı ·ke s i l misti.
'

- Telaşlanacak b i r şey yok. Arada s ıra1da cinayet


vakalarını araştırırım. Bunu bazen p o l i s i n araştırmalarına
yardım olarak, bazen de kendime ait sebeplerle yaparım.
B u çalışmalarıııı i ç i n ücret kabul etmem, ben amatör b i r
araştı rmacıyım. İki tip vaka üstünde ç a l ı ş ı r ı m : Teknik zor­
lukları bal<ımından i l.g i m i çekenler ve beni kızdıranlar . . .
Şimdiki ise i k i s i n i n garip b i r birleşi m i, M is i s P . . . hidde·
tim son raddesi nde; vakan ı n teknik zorluğu i s e suçu iş­
leyeni araştı rınaya d e ğ i l de suçu önl emeye çalışmamda . . .
E l lery konuştuğu sürece M i s i s P . . . gözlerini onun yü­
zünden ayırmamıştı. E l l ery sözlerini bitirince kadın karar­
s ı z l ı k içinde sordu:
- Bütün bunlar beni neden i l g i lendiriyor?
- Teh l i k e l i b i r hasta l ı ktan, b i r hayatı ve sosyeteyi
kurtarmama yardım edebilirsiniz. Belki de i k i hayatı! ..
M i s i s P . . . yine gözlerini E l lery'ye d i kti :
- Peki , a·ma bu i ş i ·nası l yapacağım?
- Van Harrison'ı şantajla suçlayıp, s·u çunun cezası-
nı çel<mesini sağlayara k . . . (1Ellery, M i s i s P . . . 'nin cevap
verrnesine zaman kalrnadan devam ett i : ) Akl ın ızdan ge�
çeııleri çok iyi anl ıyorum. Kendinizi gazeteci l e r ve fotoğraf­
çı l a r tarafından sarı l m ı ş , h a l k tarafından alaya a l ı nm ı ş ,
a i l en i z i n ·gözünde küçük düşmüş, arkadaşlarınız tarafından
terked i l m l s ve en basta da kocan ı z ı n öfkesine hedef ol-
, '

muş b i r halde görüyorsunuz. Skan1dal, boşanma ve başka


b i r deyişle, hayatı n ı z ı n mahvolacağı n ı düşünüyorsunuz. Öte

1 36
yandan d a kendi · hayat ı n ı z ı mahvetmeniz i ç i n size işbirli-·
ğ i tekl i f ett i ğ i m i ç i n bana ç ı l g ı n gözüyle bakıyorsunuz ..
M i sis P bu düşündükleri n i z i n h i ç b i ri o lmayacak. Meş­
. . . •

hur Madam X vakas ı n ı duymuş o l m a l ı s ı n ız. Zannederim


bu defa da s i z i n i s m i n i z i n h i ç açıklanmaması mümkündür.
Sizin davacı olduğunuzu hakimden başka kimse b i l m eye­
cek, onun da · açıklamayacağına e m i n i m . ( E l l e ry devam et­
t i . ) Siz söze başlamadan ben b u i ş l e neden i lg i l e n d i ğ i m i
de anlatayım: Benim neşe l i , can l ı , son . zamanlara kadar·
birbirine a s ı k olan i ·ki arkadas ı m var. Kısa bir zaman ön-
. '

cesiııe l<ade:r evl i l ik l erinde sadece bir pl'ı rüz vardı. Adam
son derece kıskcinÇ, devamlı olarak bu kompleksini yen­
meye ç a l ı ş ı yor. Tabii bu yüzden zor g ü n l er geçirdiler. Fa­
kat zamanla ve karş ı l ı k l ı anlayışla hayatları n ı düzene so­
ka b i l i rlerdi. Ne yazık k i , tam bu s ı rada Harrison denen b u
adam ortaya · çıktı. Bahsettiğim kad ı n ekonomik bakımdan
k i m seye bağlr değ i l , oldu.kça va r l ı k l ı . . . Harrison onu baş-
tan çıkard ı . Adamın bundan önceki . . . s i z i n l e olan bağına
da}ranarak i n a n ı yorum k i , b1u işteki tek düşüncesi ondan,
s ı zdıracağı paralardır. B i r süredir s ı k s ı k gizl ice buluşu­
yorlardı. Zannederim !<a d ı n yapt ı ğ ından pişman oldu ve bu
Öe!ğa b i r son vermek istiyor, ama Harrison'un kocasına her
şeyi söylemesinden korkuyor. Kadın gerçekten ümitsiz
bir d.urumda, M i s i s P . . . Kıska n ç l r k fobisi olan kocası b u
macerayı öğrenirse ortaya tam b i r trajedi çıkar. Eh i y i
ihtimal l e i k i hayat y ı kı l ı r, en ·kötü i h t r m a l l e ise bu i ş cina�
yetle biter. Harrison gerçek bir suçlu. Kasanızı kurcala­
yan b i r hırsızdan, i n s a n l ı ğ ı tehdit eden b i r gangsterden
daha suçlu. Kadınların parası n ı a l ı p , hayatları n ı mahvede­
meyeceği b i r yere kapatı l m a l ıdır. Bu ise s i z i n e l iniz,de,
M isis P. � . Sizin ·van Harrison'la olan arkadaş l ı ğ ınız b irkaç
ay önce sona erd i . Arkadaşı m ı n fazla zamanı yok. Kocası;
n e l e r döndüğünü sezmeye baş l a d ı . ·B i r ipucu yal<aladı m ı ,.
her şeyi · anlayana kadar gözünü k ırpmayacaktır. Eğer Har­
rison'u mahkemey.e verirseniz, kad ı nlardan şantajla para.
almakla suçlanmışken d i ğ e r kad ı n la rdan bahsedemeyecek�
. tir . . . Ne dersiniz, M is i s P . . . d e d i ğ i m i yapacak m ı s ı n ı z ?

1 37
M i s i s P . . . gözlerini E l lery'den ayırmadan sessizce din-
'l i yordu. E l lery sözlerini bitirince gülümsed i .
- Bana şantaj yaptı ğ ı n ı nereden b i l iyorsunuz?
- Efendi m ?
- Hem neden arkadas ı n ı z ı n karısını kandırdığını s·öy-
,

lüyorsunuz? M i ster Oueen, kadınları pek ta n ı d ı ğ ı n ı z ı san-


.m ıyo rum. Eğer durumu benimki gibiyse o hanım bu işe her
şeyi göze alarak g i rmiştir. Yirmibirinin üstündeki pek az
kadın kan d ı r ı l a b i l i r . Van, ona kocasında olmayan b i r şey
veriyor: Dünyadaki tek kadın olma heyeca n ı n ı tattırıyor.
.B u i ş i i y i becerir, Mister Oueen. Harrison i y i b i r aktördür;
.garip ama, oynadığı rolleri kendi hayatında d a yaşar. Onu
ta n ı d ı ğ ı m i ç i n kendimi şanslı addediyorum. Onun yuva­
ları yıkmasına g e l ince, yine sadece ben i m durumum
hakkında l<onuşa·b i l i ri m . O, benim hayatımı mahvetme­
d i , Mister Oueen, aksine renklendi r d i . 'Eğer b u kad ı n ı n
hayatı yıkı lmışsa b u mutlaka Van'ın d eğ i l kendi hatasın­
d n n d ı r. Bu işe başlarken koca s ı n ı n hissi bakımdan yeter­
siz olduğunu b i l iyordu herhalde. Ş i m,di bir mesele çı karsa
bu kendi kaba·hati oJma l ı . Ben aslında Van için üzülüyo­
rum. Van bana şantaj f i l a n yapmadı . Ona verdiğim para­
yı kendi isteğimle, b i r hediye olarak vermiştim. Sizin de­
<l i ğ i n i z g i b i suçl·u olsaydı, beni sonradan s ı k s ı k para is­
temek i ç i n arardı. Ama aramadı. B i l miyorum, bunun se­
b e b i belki çok ·a k ı l l ı oluşu, b e l k i de her zaman başka bi­
r i n i b u l a b i l mesidir. Gerçek ş u k i , vermek istemediğim hiç
b i r şeyi benden zorla almaya kalkmadı. Hayıflanmam ge­
reken b i r şey varsa, o da aramızdaki bağın daha uzun sür·
memesidir. Artık teh l ik e l i olmaya başladığı için arl<adaş­
l ığım ıza l<arş i l ı k l ı anlaşmayla son verdik. Van'ın da iste­
ğ i y l e bu beraberl i ğ i n yarın tekrar başlayacağını b i lsem
kendimi dünyanın en mutlu kadını addederdim . . . Zannede­
·r i m l\1 ister Oueen, s u a l i n i z i cevaplaya b i l d i m .
'Ellery sert b i r ifadeyle, «;�Jl i s i s P . . . » d e d i , « çok ga­
rip b i r kadınsınız! >ı
..

Yerinden kalktı, kapıya giderek 'M i s i s P . . . 'nin kapı­


n ı n ki 1 i,d i n i acmasını bekledi.
'
.

1 38
Her halde h i ç bir şey E l lery'yi bu vakada Leon Fields'­
i n e l i ne tutuşturduğu s i l a h ı n i ş e yaramaması kadar şa­
şırtmamıştı. Çok kötü b i r darbe yemişti. Ken d i n i o ka­
d a r ümitsiz hissediyord,u k i , 1Martha'yla Harrison'un Oueens­
boro ·Köprüsü'nde buluşup b i l i nmeyen, ama tahmin e d i l en
b i r yere g i ·ttikleri g ü n onları takip etnıe zahmetine b i l e
katlanına d ı .
E l lery listede.ki kadınlardan i l k önce M i s i s P . . . i l e gö- ·
rüşrrieyi tercih etmişti, ç ü n k i l isteye göre M i s i s . P . . . ,
Martha'dan önceki kad ı n d ı . Hukuken suç n e , kadar yakın­
sa dava o ka ,qar iyi durumda olurdu. Buna · uyan 'El lery da­
h a sonra, tarih sırasına göre M isis P . . . 'den bir önceki
hanımın peŞine düştü. Ama bu defa da yen i l d i . Çünki bu
kadın ve k-ocası Avrupa'ya, ik inci balayı seyahatlerine git- ··
mişlerdi ve Kas ı m ı n ortalarına kadar dönmeyeceklerdi.
Politik faaliyetleri i l e ü n l ü olan üçüncü kadın, ·Ellery'­
yi i k i b i n m i l peşinden koşturdu ve altı gününü meşgul
etti. 1Ellery ona yetiştiğinde ; ise görüşmeyi reddetti. Har­
rison'un çeklerinden b i r i n i ka d ı n ı n ot.e ldeki odasına gön­
-derd iğinde ceva b ı n ı hemen a l d ı . Çek geri gönderilm işti ve
üstüne · daktilo i l e imzasız b i r mesaj yazı lmıştı : (Bunun
n e manaya g e l d i ğ i n i b i l m iyorum ve s i z i n d e bana açıkla­
yabileceğinizi sanmıyorum.) Bu .kad ın gerçekten de sağ­
lam ·karakterl i , a k ı l l ı b i r )<a d ı n d ı . Neticede ·E l lery New-York'a
geri döıımek zorunda ka l d ı .
·N ikki'den, )'Okluğunda aşıkların 95. caddede buluştuk­
larını öğrendi. 1Bu defa Martha'yı N i kk i takip etmişti. B u
arada D i ri< üzerinde çal ıştığı bir roman · hakkında görüş­
nıek üzere patronunun ofisine gitmişti. Nikki onları bir
taksiye binene ka;dar takip edebi lmişti.
'
Ell ery listedel< i dördüncü kad ı n ı n öldüğünCı . öğrendi.
Durum ·haki katen ümits i z d i . El lery h ı rsla b i r Frans:ız
kontuyla evli olan beşinci k a d ı n ı n peşine düştü. Görüş­
. melerinde kontes son derece sakin b i r tavırla onu bu ise •

· karıstırma cabalarına b i r son verıııezse, kendi s i ne sa ld ır-


. , .

.d ı ğ i idd iasıyla İEllery'yi ö!dLi rmeye hazır olduğtınu söyledi.

139
Altıncı, yedinci ve se.k izinci kadınlar ;E l lery'ye <laha
nazik davrandılar. Ama bunlar tarih sırasına göre listenin·
en başında yer a l ıyorlardı ve ş i m d i yaşlı başlı hanımlar
haline g e l m işlerd i . Ellery'nin Van Harrison'dan bahsetme­
s i , del i l lerle on'U suclamaları sadece bu hanımların
,
bir
müddet için . tatlı hayallere dalmalarına yol açmıştı. Bun­
lardan biri E l lery'ye St. John ·K atedra l i 'n i n merdivenlerin­
d e striptiz yapılmasına izin veremeyeceği g i b i , o ilahi ço·
cuğun · mahkemeye verilmesine d e razı olamayacağını söy­
lüyordu. B i r d i ğ e r i , kaybettiği gençliği için acı acı ağla·dı
ve ş i m d i k i . haliyle onun yüzüne bakamayaca ğ ı n ı söyledi.
Sonuncusu i s e El lery'ye yirmi beş dolar değerinde anti­
ka b i r broş göstererek meydan okurcasına, şöyle dedi :

- Bunu . bana onun verdiğini l<imse bilemez, s i z de


ispat edemezs i niz. Onun i ç i n rahatlıkla vasiyetnamemde
b u broşla gömülmek istediğimi yazd ı ğ ı m ı söyleyeb i l i r i m .

1Ellery perişan bir tavırla elle rini havaya kal d ı rd ı . Eve


gittiğinde ise i l k i ş i o · sarı kağıdı yakmak oldu.

S . . ., T . . . , U. . . ,V . . . , W. . .

'

Martha ile aktörün Staten Adası vapurunda buluştuk-


ları gece Ellery de ayns vapura isteksizce bindi. Aslında
'N ikki buluşma saatini b i ld i r d i ğ i halde gitmeye h i ç n i yeti'
yoktu. Rosetta Stone'u� b i r kita_bıııı b u l m uştu. Yazmaya
çnlıştığı kitabı için topladığı o anlaşılmaz notların ·Stone'··
uri kitabını okuduktan sonra ş a ş ı lacak kadar manalı gel·
d i ğ i n i farketm i ş , büyük b i r şevk i l e çalışmaktaydı.

Telefonda, « G itmemin n e i ş e yarayacağını b i l m iyorum.


N i k k i , » demişti. «ŞU anda b i l m e d i ğ i m h i ç bir şey öğre·
nemem. Üste l i k d e b i l d i ğ i m konularda yapabileceğim h i ç ..
ama h i ç b i r şey yok . ,,

140
Ertesi akşam N i k k l pan i k i ç i n d e Dirk'ün, Martha'nın
hemen peşinden fırlad ı ğ ı n ı haber verm·ek için telefon e d i n
ce fi.krini değiştirmişti. D i r k çıkarken nereye gittiği h a k
kında h i ç. bir açıklama yapmamış, sadece yorgun old u ğ u
n u ve biraz hava al mak iste d i ğ i n i söylemişti.
- l\,1 a·rtha'nın peşinden gitti, •Ellery!
- Telaşlanma yavrum. Ben ş i mdi oraya gidiyorum.
Vapura bindi klerinde 'Ellery üst güvertedeydi. Martha
·h·abire omuzunun üzerinden görünmez düşman lara bakı­
yordu. Harrison da oriu sakinleştirmeye çalışıyor, durma·
dan gülerek kolunu okşuyordu. Dirk görünürlerde yoktu.
Üst kata ç ı k ı p arka kısma yerleştiler. E l lery ·d e vapurda
bir tur attıktan sonra üst güverteye ç ı k ı p rahatsız bir göl­
·geye sinerek gözetlemeye başl a d ı . Acı acı Dirk'ü düşün·
d ü , serin bir barda, h i ç şüphesiz Dostoyevskivari eğlen­
mekte olan Dirk'ü . . ;

Boğucu, yapış yapış sıcak b i r geceydi. ·Kalabal ı !< va­


·pur, körfezde yaş l ı b i r .ka d ı n g i bi inleyerek, sarsılarak fler�
lerken sıcak, ·bir nefes gibi yüzlerine vurdu-kça giydikleri,
vi.icutlarına yapışnıış yolcular yerlerinde kıpı rdanıyorlar,
.k endini kapana k ! s ı l m ı ş gibi hisseden E l l ery d e onlarla
beraber kıp ırdanıyordu. '

·S adece aşıklar hiç bir şeyin farkında deği l lerdi. Daha


çok Martha konuşuyor, Harrison öne e ğ i l m i ş , dirseklerini
dizlerine dayamış, d .i n l iyordu. Fakat Martha ' n ı n yüksek
ses l e plan m ı yaptığ ı n ı , yoksa yalvard ı ğ ı n ı m ı veya kor­
kularını m ı anlatt ı ğ ı n ı , Harrison'un da onu ciddiyetle m i ,
yoksa gülerek mi d i n l e d i ğ i n i E l lery b i l e m i yordu. Harrison
konuşmaya b�şlad ı ğ ı nda Martha baş ı n ı arkasına dayaya­
rak geriye yaslandı. Fakat bu sadece bir an sürdü, sonra
y i n e Martha anlatmaya baş l a d ı .
Ellery k ı p ı rdanmaya devam etti. Vapurdan St. George'­
d a inmedi !er, sadece Harrison ç ı k ı p s i gara a l d ı . Dönüş
yolculuğunda ön tarafa geçtiler, Martha monoloğuna de­
vam etti.
E l lery esnedi. Martha b i rd e n yanında sessizce oturan

141
adama elindeki b i r · şeyi ·gösterdi ğ i ZNTian aşağı Manhat­
tan'ın ı ş ı kları parlamaya başlamıştı. Harrison o anda b i r
sigara yakmakla meşguldü ve Ell ery kısa alev ışığı saye­
sinde Martha 'nın elinde.kinin ne olduğunu görebildi. O ge­
ce, Chinese ·Rathskeller'de aktörün e l i n e sıkıştırdığına ben­
zeyen şişkin bir paketti bu . . . Harrison kibriti indirmeden
yanına sonra da önüne baktı. Gülü msedi. Kibrit sönmeden
elini pakete ·doğru uzattı.

Ellery eve döndüğünde N i kki, baba Oueen 'le televiz­


yon seyrediyordu. M üfettiş, oğlunun yüzüne baktı ve dö-
nüp televizyonu kapattı.
.
Nik:ki, «Seni bekliyordum,» dedi. « N e oldu? »
- H i ç bir şey. Dirk gelmedi. H i ç değilse ben gör­
medim onu. (Ellery ceketini çıkardı ve koltuğa çöktü.)
i·hmal ettiğim bir şey var.
Babası homurdandı ve li monata sürahisini almak için
mutfağa gitti.
·N i.kki, « N e ? » diye sordu.
- Adamın eline, geçen günkü paketlerden bir tane
daha sıkıştırdı bu akşam. Bu iş başladığı ndanberi adama
verirken gördüğüm ikinci paket. ; . Kaç tanesini görmediği­
m i merak etmeye . başladım. İçlerinde para olduğundan emi­
nim, hem de çok para! Bunu daha önce araştırmalıydım.
·Nikki, « Para ! )) dedi gözlerini açarak. «Yani . . . adamın
Martha'nın parasını yediğini m i söylüyors u n ? »
- Ağır bir suçlama, fakat doğru olduğundan hiç şüp­
hem yok.
MCifettiş içeri girdi. Sessizce bardaklara limonata koy­
maya başladı. N i kki bardağı n ı aldı. Gözleri l i monatada öy­
lece kaldı.
- Baba, bu iş için senin yardımına ihtiyacım var.
N ikki, Martha'nın bankası hangisi?
- 1-lami lton National Banka sının Suttan şubesi . . .
,
1Ellery, babasına, u Hamilton National Bankasırıda be­
nim için b i r araştırma yapabilir misin ? » diye sordu.
- N e hal<kında bir arastırma?

142
- Martha Lawrence'ın son iki ay zarfında çektiği'
miktar. Nikki, Martha'nın bankada yüklü b i r hesabı var m ı ?
- 'Evet, galiba . . .
- Baba lütfen hem çek, hem de nakit olarak çektiği
paraların m i ktarını öğrenir misin?
- Peka la!
·

- Bu. arada Harrison'un hesaplarını da bir araştırır


mısın? Darien Bankasında bir hesabı var. Geçen gece ora­
dayken boş b i r çe.k defteri görmüştüm. Fakat aynı zaman­
da Un ited Savings ·Bankasının Times Square şubesine ait
bi rkaç zarf qa görmüştüm. Zarfların bir kısmı da Consu­
mers Savings ·Bankasının 48. Sokaktaki şubesine aitti. Bu­
ralardaki hesaplarını bir kontrol eder misin?
Müfettiş, oğlunun istediği bilgileri üç gün içinde top­
ladı. Martha, Van Harrison adına çek yazmamıştı, ama
hesaplarından yüksek meblağlar çekilmişti. Bu arada Har­
rison'un hesaplarına aynı m i ktarlarda para yatırdığı görül­
müştü. İ ki hesabın karşılaştı rılması çeki lme ve yatırılma
tarihlerinin birbirine uyduğunu göstermişti. Martha'nın pa-·
ra çektiği bazı tarihlerde Harrison para yatı rmamıştı. Mü-·
fettiş Oueen bunun Harrison'un diğer bankalarda ·d a he­
sabı olabileceği manasına geldiğini söylemişti.
- Bütün bunları toplarsak, Ellery, kad ı n ı n son bir­
kaç ayda bu Romeo'ya e l l i bin dolar yedirdiğini hesapla­
yabiliriz . . . Tanrım! Adamdaki cinsi cazibeye bak!
Nikki, «'Nas ı l bu kadar aptal olabil ir ! » diye inledi. «Ada·
m ı n parasının peşinde olduğunu anlamıyor m u ? »
M Cıfettiş, « N i kki, . sence kadın bu i ş i ne kadar ·devam
ettirebi 1 ir? » diy.e sordu.
- Uzun zaman . . . Martha'nın büyük b i r serveti var.
E l l i bin doların onun için büyük bir yekun olduğunu san­
mam. Fakat eğer Dirk anlarsa . . .
·Ellery hiç b i r şey söylememiş, kaşları çatık banka
rapor'arına bakıp durmuştu.

Birk21ç gün sonra N i kki üzüntü içinde ·E ll ery'ye geldi.


- Bu sabah posta geldi.kten sonra (T) mektubunu

143
açarken Dirk'e yakalanmama ramak ka ·Jdı. Hiç adeti olma­
dığı halde, sabahları erken kal kmaya başladı. Sonra ·Martha'­
n ı n bana karşı tutumu da değişti. Samimi davranmıyor,
sinirli ve isteksiz. Bana kapıyı gösterene kadar orada kal­
mak zorunda old·uğumLı düşünmesem bugün eşyalarımı
a l ı r çıkarım oradan . . .
Ell ery l<ızın boynuna el leri le hafif hafif masaj yapar-
ken, « Hayır,» dedi. ccŞu anda orada bulunman şart! »
- Ellery . . .
- 'Evet, N i k ?
- Zannedersem D i rk b i l iyor. . . ·Bizim bildiğini sandı-
,ğı·mızın çok daha fazlasını b i l iyor.
El lery'nin e l l eri durdu.
·

- N�rede11 b i l iyorsun?
- Bu sab·ah Martha'yı rehber kitabına bakarken ya-
�kaladı.
- Maas'a m ı ? ·Nas ı l ? Nasıl oldu?
- Bu sabah çalışma odasınday<lık, oturma odasına
açılan kapı da k·apalJ idi. Ben daktilo yazıyordum, Oirk
-odada dolaşarak d i kte ettiriyordu. Hali bir tuhaftı . . . yani
sanki aklı başka yerdeydi . Sank·i bir şey bekliyor gibiydi.
(Ni kki dudaklarını ısırarak devam etti.) Birdenbi·re kapıya
koştu ve. tokmağı bir tutuşta kapıyı sonuna kadar açtı.
Martha kitap rafları nın yanında rehber kitabını karıştırıyor­
·du. Bir an kad ının ·bayılacağını sandım. Benim dizlerimin
bağı çözülmüştü. Dirk garip bir sesle, ( N e yapıyorsun
Martha?) diye sordu. Martha kekeleyerek, (Hiç, hiç bir
şey sevgilim.) diye cevap verdi. (1Bir şeye bakıyordum.)
·Dirk, (Neye? Nedir o kitap?) dedi. Martha da yapabileceği
tek şeyi yaptı. Sinirlenmiş gibi yaparak, (.Hiç . . . ) dedi ve
kitabı koltuğunun altına sıkıştırarak sert adımlarla çıktı
gitti . . Z8nnederim şimdiye .kadar diğer kod yerlerini baş­
!ca bir yere çekmiş ve kitabı da yok etmiştir. Yanlız, artık
çok geç Ellery.
- Dirk sana bir şey söyledi m i ?
- Söylemesine lüzum yoktu. Kapıyı kapayıp geri dön-

144
düğünde yüzünde belli belirsiz bir gülümseme vardı. Hani
onun huyudur, sen de bil irsin, anl ıyorum d.er gibilerden
bir gül.er ya . . . ('Nikki hafifçe titredi .) Bu gülümsemeyi
tam olarak anlatamam, s�d.ece ne manaya geldiğini b i l i­
yorum. o kitap hakkında her şeyi bi ldiği manasına geli-
yordu . . . ,
El !ery piposuna · uzanarak, · 4' 0 halde etrafı çizilmiş
yerlerin de bir listesini almıştır,» dedi. «Ve eğer durum
böyleyse ONU t§kip etmem gerekiyor.»

Harrison'un son mektubuna göre bı,.ıluşma Trinity Ki­


lisesi'nde ertesi aksam saat dokuzda olaca.k tı. Martha o

gün sabah erkenden bütün gün sürecek provalarda bulun-


mak üzere çıkmış, giderken, <«Akşama beni yemeğe bek­
femeyin, ne zaman döneceğimi b i lmiyorum,» demiş.ti.
Dirk sakin· bir şekilde, « Pekala,» demiş ve bütün gü­
nü romanı ile uğraşarak geçirmişti. Saat altı buçukta, «'Bu­
günlük bu kadar yeter, N i kk i . Yemeği dışarıda yiyeceğim,»
diyerek yatak odasına girip kapıyı kapamıştı. N i kki duşun
sesini duyana kadar beklemiş, sonra Ellery'ye telefon et­
mişti. Dirk apartmandan çıktığında Ellery arabasını köşe�
d e parketmiş, beklemekteydi . .
Dirk garaja kadar yürüdü. Birkaç dakika sonra Martha'­
n ı n hediyesi olan Buick Roadmaster'ın d i reksiyonundaydı.
Arabayı ağır ağır güneye doğru sürdü. Ellery onu ra­
hatça takip edebil iyordu. ·Dirk, 1 4. caddede batıya saptı.
U n ion Square'e geldiği zaman Broadway'e doğru tekrar
güneye döndü. Arabayı 7 . caddeye yakın bir . yere parketti
ve yürüyerek N ew-Vork'da l<ad ı � l arın giremediği tek tük
yerlerden biri olan McSorley's Old Ale House adlı kulübe
g i rdi. Bu kulübü seçmesi Ellery'ye tehl ikeli şekilde sem­
bo.lik geldi.
Kulüpten çı ktıktan sonra D i rk sanki artık sabırsızla­
n ı yormuş gibi hızlı gitmeye başladı. B u arada hava karar­
maya başlamıştı.
·Buick Pine Caddesine girip parkettiğinde saat doku­
za yirmi vardı. Broadway sessizdi, Trinity Meydanı'nda kim­
seler yoktu.
F. 1 0 145
Dirk arabadan çıktı. Önce boş caddeyi süzdü, sonra
aşağıya Wall Street'e kadar yürüdü, karşıya geçti, tekrar
yukarı yürüyerek kilisenin önüne geldi. Meydanın güney­
doğusun dan onu seyreden Ellery, adamın k i l isenin kapı­
s ı ndan içeri giierek gözden kaybolduğunu gördü.
Ellery'nin kol saati n i n yelkovanı a ğ ı r ağır ( 12) ye doğ­
r·u ilerlemekteydi. Ellery bütün vücudunun kaskatı olduğu­
nu hissetti. Dirk'ün 45'liğini a l ı p almadı ğını bil miyordu.
N i kki'nin bal<aca,k vakti olmamıştı. Eğer Dirk tabancasınt
yanına aldıysa . . .
· ·

Dokuza iki kala Ellery şapkasının siperini iyice önü-


ne eyerek arabadan çıkıp karşıya geçti. D i rk'ün onu tani­
masr ihtim.alini göze almak zorundaydı.
Karşı kaldırıma vardığı sı rada City Hali Park tarafın­
dan sessizce gelen b i r araba, kil ise bahçesinin Walr
.Street'e yakın köşesinde durdu. 1Kırmızı bir station wagon­
du. H8rrison yalnız gelmişti.
Dirk, k i l is·enin gölgesinden çıkarak Pine Street'e doğ­
ru ilerlemeye başladı. Ellery derin b i r nefes aldı.
Ellery .karşı kaldırıma, kendi arabasına doğru atıldı.
Tam arabanın yanına geldiğinde karşıdan b i r taksi görün­
dü. Martha gelmişti. .

Kadını Dirk de gördü. O da ken:di arabasına doğru


atı l d ı , fakat geç kalmıştı. Taksi aniden durdu, Martha dı­
şarı fırlayarak kendini station wagonun içine attı, araba
inleyerek i leri atı l d ı . Harrison kontağı kapatmamıştı.
Dirk, Buick'i Broadway'e döndürdüğünde station
Exchange Place'e dönmüş ve gözden kaybolmuştu.
Dirk, bir süre para merkezin i n kara n l ı k sokaklarında
a.klını kaybetmiş gibi bir aşağı b i r yukarı dönüp durdu.
·E llery daha sonra N i kki'ye şöyle söyledi:
- Dirk bu işi ne zamandır b i l iyor b i l miyorum. Fa­
kat her şeyi bi liyor ve Mıartha'ya bir şey söylemiyor, ÇÜf!·
ki kadının· kendisinin bildiğini bilmesini istemiyor. Çok
kötü, Ni.kki, çok kötü. Şimd.i yapmaya çalıştığı şey de . . .
- Martha'nın işi . ne dereceye vard ırdığını öğrenmekt

1 46
'

- Korkarım ki öyle. Bu işe Dirk'ün gözü i l e bakar-


. san onu suçlayamazsın. Şimdi onların gizli gizli buluşmak­
ta olduklarını b i liyor, Martha'nın ona devamlı yalan söy­
lediğini biliyor, ve kötü bir şeylerden şüpheleniyorsa . . .
Kim şüphelenmez k i ? Onun yerinde. olsaydım, herhalde
ben de tam onun yaptı ğ ı n ı yapardım. Ben de dediğin gibi,
bu işin . nerelere vardığını öğrenmek isterdim. Nikki . . .
Nikki sanki üşümüş gibi koltuğa QüzüJmüş oturuyordu.
- Efendim?
- Tabancas ı n ı ·almış ·m ıyd ı ?
- Evet.
'Ellery düşünceli bir sesle, «•Bu işi onunla açık açık
- konuşmaktan başka ça�e kalmadı sanırım, N i kk i , » dedi.
' '

Nikki ona . Lawrence'ların dairesinin kapısını açtığın-


da, «Allaha şükür,» diye fısıl.dadı. « B i r dakika daha ge­
ci kseydin Dirk gitmiş olacaktı.»
- Martha'nın çıkmasını bekledim. Dirk nerede?
- Yatak odasında . . .
Ellery yatak odasına yürüyerek kapıyı vurmadan içeri
girdi. Dirk çalışma m·asası n ı n başındaydı, açık bi� çekme­
cede b i r şey arıyordu. Kapının açı l dı ğı nı duyunca döndü.
E l lery'yi görünce yüzü yumuşadı. Eliyle çekmeceyi kapa­
tarak, « H e l e bakın, kim gelmiş,» dedi . .
-..,.... Merhaba Dirk. İnşallah ters b i r zamanda gelme­
mişimdir. Dışarı mı çıkıyordun?
. - As l ına bakarsan, evet. Üstelik acelem de var. Ne-
den yarın bir içki içmeye uğramıyorsun?
Dirk ceketini giymeye başl·amıştı bile.
- Çynki yarın çok geç olabil ir�
Kol!arı bir an havada hareketsiz kalan Dirk, .sonra kol­
larını yavaşça indirdi, alaycı bir sesle, « Bu sözünüzün· al­
tında ne gibi derin manalar gizli, sayın Profesör?» diye
sordu. · ·
- Bunu bi ldiğini sanıyorum, Dirk.
Dirk, Ellery'nin yüzüne baktı, sonra masanın üzerin­
den şapkasını kaparak, kapıya doğru i lerledi.

1 47
- Çekil yolumdan!
- Hayır.
'
Dirk'ün yüzü Ellery'nin yüzüne çok yakındı.
- O herifle gizli gizli buluşuyor. Tanrı b i l i r ne za­
mandır. sürüyor bu. Van Harrison, o Allahın belası . . . Bun·
lar hayal , değil arkadaşım. Martha nerede ve ne zaman
buluşacaklarını, geliştirdikleri harika bir kod sisteminden
anlıyo·r. Şu anda bu · akşamki randevu için U N binasına
gidiyor. Geçen akşam onları Trinity Kilisesi'nde neredey­
se yakalıyordum. Buluşuyorlar ve bir yere gidiyorlar. Ne­
reye? İşte ben bunu bilmek istiyorum. Gidecekleri yere
vardıklarında ne yapıyorlar? Bunu bulacağım. Bulduğum za­
man da . . . Ellery, çekil yolu·mdan . . .
. Ellery kıpırdamadı.
·
- Peki bulduktan sonra, Dirk; sonra ne olacak?
- Çel<il yolumdan!
- N e olacak, Dirk?
- Çeki l , dedim!
- Kusura bakma, Dirk. Bu akşam hiç b i r yere g it·
miyorsun.
Dirk'ün sağ omuzu yukarı kalktı. Ellery öne eğilerek
var gücü i l e itti. Dirk geriye kayarak yatağın üzerine düş·
tü. Kalkmaya . çalışırken Ellery b i r defa daha itti. Sonra
seri bir hareketle çalışma mas·asına giderek çe·kmeceyi
açtı. Dirk'ün ayağa kalktığını duyd·u ve e ! i nde ( 45) lik le
döndü.
- Otur yerine, Dirk!
Dirk, gözlerinden ateşler saçarak ol·duğu yerde ka ldı.
- Oueen, kardeşim! ..
- Pekala, ayakta dur. Martha'nın arada sırada bu
·

adamla buluştuğunu kabul edelim. Belk.i dışardan görün­


düğü gibidir. Fakat bu tabanca n ı n ne işe yarayacağını an­
lamıyorum, Dirk. N e ispatlar k i ? Senin o adamdan daha
iyi biri olduğunu m u ?
- Evet! ..
- Yoksa Martha'yı geri getirmek için m.a ntıklı bir

1 48
çözüm m ü ? İşe yaramaz, Dirk. Bir çözüm değil bu. Ne
senin için, ne de Martha için . . .
Dirk gülümsedi� H i ç değilse bir çeşit gülümsemeydi
'
· bu. Dudaklarını gerdi, dişleri göründü.
- D i rk, bu tabancayı senden alacağım. Ve b i r tane
· daha al mayacağın hususunda söz vermeni · de istiyorum.
- Hadi budala, vaız vererek beni öbür yanağımı dön­
dürmeye kandırabileceğini mi sanıyorsun? Bana ne yap­
tıkl<:!rını . bil iyor musun? BA.NA! Beni öldürüyorlar, yavaş
yavaş, işkenceyle! Her kanlı parçama da tükürüyorlar! Hiç
bir şey kalmadı! �:liç bir şey! (Yutkunarak sustu.) Hakkın
yok, hiç hakkın yok. Tabancamı geri ver!
- Hayır. .
·

- VER ONU BANA! .•

- Hayır, Dirk.
Dirk'ün esmer yüzü titredi, sonra önüne baktı. Ş·a şı­
ran <Ellery, Dirk'ün bakışlarını tal<ip etti. Dirk ellerine ba­
kıyordu. Ellery tekrar adamın ·yüzüne baktığında o, gülüm-
süyordu. .
Dirk, «Tabancanın cehenneme kadar yoltr var,» dedi.
Arkasını ..dönerek odadan çı.kıp gitti.

Szıbahın üçünde Müfettiş . Queen garip sesler duyarak


uyandı. Sabah lığına uza·narak oturma odasına gitmek için
kalktı. Tabancasını almayı ihmal etmedi. Ellery antrede
yerde oturuyordu.
1Ellery, «Selamlar,
. saygılar, sevgiler,» dedi.
·Babası bak akalmıştı , " Merhaba,» diyebil d i .
- Sarhoş değ i l im.
- Ht;:ı?
a . . T a· b'A
. 1 1 tab'A
J 1 1 og
u 1 um.1
Yanına gidip sırtını sıvazladı. Ellery, titreyen elini ba­
basının tabancasına uzatarak konustu: '

-:- Tabanca? Hayır, bu o değil. Onun tabancasını neh-


re gömdüm. Attım . onu nehre. Tabanca yok artık, baba!
- Gel oğlum, seni yatağına yatırayım .
. - 1Beni·m ne olduğumu bil iyor musun, baba? Ben b i r

1 49


budalayım. Tabancayı attım. Sonra ne oldu? Tabanca yok
artık. İşte böyle. (Biraz durdu, kollarını salladı.) Düşünür­
sün. Ve bildiğini hissedersin. Kendinin b i r budala oldu­
ğunu enlarsın. Sebebini b i l iyor musun? Adam hakl ı. Bir
sürü insan adamın haklı olduğunu söyler. B i l iyor musun?
- Gel oğfum.
- Belki ben de aynı şeyi söylerim. Tabanca!
·Ell�ry, babasına sarılara!< ağladı .

V ve W buluşmaları için mektup gelmedi. Ama El­


lery buluştuklarını gördü, çünki kadını gece gündüz takip
ediyordu. Randevuların b i r telefon kabininden konuşularak
kararlaştırıldığı belliydi. E l l ery bunun için seviniyordu. Hiç
deği ise Dirk'ün bunlardan haberi olmayacaktı. Herhalde
Martha kod sisteminden vazgeçmişti.
1Nikki, «· Kadın b i l iyor,» dedi. ((Kocasının bildiğini b i l i­
yor.»
E l l ery onun Harrison'la 46. caddede VAR'l'ETY bürola­
rının önünde buluştuğunu görmüştü. Adam etrafı i l e i lgi­
lenmiyordu. Arkasına bakıp duruyordu.
Fakat telaşlanmasına lüzum yoktu. Dirk ortalarda gö­
zükmüyordu. El lery peşlerini bıraktı.
Başka b i r gün Washington H a l i 'nde ana deponun ya­
n ı ndaki barakaların önünde sebzelerin, etlerin ve diğer
yiyeceklerin arasında buluştular. Harrison kakdını üstün­
körü b i r öpmüş ve etrafta dolaşmaya niyetliymiş gibi ağır
ağı! yürümeye başlamış, fakat M.artha aceleyle Wal l Street
ç ı k ı ş ı na doğru yürüyünce o da ister istemez kadını takip
atmek zorunda kalmıştı. Ekspres yolun altındaki park ye­
rine inip Harrison'un arabasına binmişler ve uzaklaşmış­
lardı.
·Ellery arabasını yakın b i r yere parketmişti. Arabayı
.
takip etmeye başladı. Durmadan dikiz aynasından arkası­
na bakıyordu. Her yerde Dirk'ü görür gibi oluyordu.
Hc:ırrison kal,a balı k yollarda ağır ağır gidiyordu. Yine
konuşmanın çoğunu Martha'nın yaptığı belliydi. Harrison

1 50
ar8.d a ona dönüyordu. Bir keresinde Elfery adamın kaşrarı­
nın çatık olduğunu gördü.
Aktör, Martha 'yı 8. cadde i l e 4 1 . sokağın köşesinde
b ıraktı ktan sonra b i r an kad ı n ı n arl<asından baktı ve gü­
lümseyere.k oradan uzaklaştı.
Martha, gurubunun prova yaptığı tiyatro binasına ka­
dar yürüyerek gitti. Arkasına hiç bakmadı. Orta yaşlı bir
l<adın gibi yürüyordu.
Harrison'un ·g ülüşü Ellery'nin ·aklından çıkmıy9rdu.
işleri yolunda giden b i r insanın halinden memnun gülüşü . . .
O akşam Ni.kki telefon ettiğinde iEllery kıza bağırdı.
N i kki bağırmadı. G i d i p yatağına
· süzül-d ü ve pikesini başı-
na kadar çekti.

X . � ., Y . . .

. Eylülün ilk haftasının sonlarına doğru Nikki öyle buh-


. ranlı günleri geride b ı rakmıştı ki artık başındaki hafif b i r
dönme ve kulaklar·ındaki bir uğultudan başka hiç b i r şeyin
farkında değildi. Ne .dakti lo ettiğini, hatta günlerden ne
o!duğun·u sorsalar b i l ecek durumda deği l d i . Bu günlerde
hayatı yarım yamala· k hatırlanan bir rüya gibiydi.
Dirk ve Martha gözerinin önünden birbiri ile ilgisiz
karmaşık bir hayaller dizisi gibi geçip gidiyorlardı. Bütün
bir hafta süi·esince .Nikki ikisinin birbirine değil bir ke­
l ime söylemek, birbirlerine baktıklarını b i l e hatırlamıyor­
du. Geceleri yatak odasında neler olduğunu Nikki bilemi'!
yordu, ama ·g ündüz iki uzak yı ldız gibi çarpışmadan y·a şı­
yorlardı. Bunun için Nil<ki biraz minnettardı . Bir çatışma
onun çı ldırıp geceleri avaz avaz haykırmasına sebep ola­
b i l irdi.
Aslında neler olup bittiğini tahmin edebii iyordu. Diri<
a.kf ını ve böylece hayatının ·gidişini kontrol altında tuta-­
bi·fmek için l\.� artha'yı görmezlikten gel iyordu. Onun var-- ·

151
lığ ını kabul ederek yaşaması imkansızdı. Martha'ya gelin­
ce . . . Martha'yı artık h i ç bir şekilde anlayamıyordu. Martha
erken kalkıyor, duş·unu yapıyor, giyinip kaçıyordu. Gece

eve çok defa _gece yarısından sonra geliyor ve yatağa ses­
sizce süzülüyordu.
Dirk ç ı l g ı ıı lar gibi çalışıyordu. Kitabının dönüm no·k­
tasına yaklaşınışlardı. N i kki bazı geceler kendisi yattık- '
tan saatler sonra içki bardağ ı n ı n - şıngırtıları arasında · onun
yazd ığı daktilonun sesini duyuyordu. Anca .k haftanın son­
larına doğru -korkunç kabustan az ewel- artık rv1artha
ile yatmadığını, oturma odasındaki kanepenin üzerinde ef­
biselerini çı karmadan uyuduğunu anlayabildi. Sabah Martha
evden çı kınca Dirk yatak odasırıa -girmiş, kapıyı da kapa-
m ı ştı.
.

. Perşem ·be gecesi Martha eve geldiğinde N i kki'nin


oda·s ı n ı n kapısını vurdu.
N i kk i , «Gel, Mar,» dedi. cı Uyuınuyordum.•
M a rtha eşikten içeri girmedi.
- Cu·maertesi gecesi, N ikki.
- Ne Cumaertesi gecesi ?
- Prömiyer. Bridgeport'ta . � . .
- Ah! Tamam.
Ni,kki, Bridgeport'ta yapılacak olan prömiyeri tamamiy­
le unutmuştu. Aslında Greenspan oyunuyla i lgi li her şeyi
unutmustu .
.

- Sen, Ellery ve gelmek isteyecek başkaları için bi-


let ayırttım. Tiyatronun gişesine bırakacağım-.
- Heyecanlı mısın? Teşekkürler, Mar.
- D i rk'e de söyler misin?
- Neyi söyler miyim?
- Prömiyeri. Onun için de b i r bilet bırakacağım.
- Yani Dirk bilmiyor mu?
Fakat Martha gitmişti bild.
N i kki haberi Dirk'e Cuma saba·hı Martha g ittikten
sonra verdi, Adamın k·aşları acı çekiyormuş gibi çatı ldı,
sonra, « Prömiyer m i ? » · diye mırıl d a ndı ve dönüp odadan
çıktı.

1 52
O gün Martha eve dördü biraz geçe geldi.
- Martha bir şey m i oldu?
Ni. kki, Mçırtha'nı n geç gelmesine o kadar al ışmıştı ki,
kadın erken dönünce aklına kötü şeyler gelmişti.
Martha soğuk bir sesle cevap verdi:
- Bu akşam kostüm J ü prova var. Üstümü değiştirip
Brjdgeport'a gitmenı lazım.
Martha yatak odasına girip kapıyı kil.i tledi. N i kki du­
şun sesini duyana kadar bekledi, sonra çalışma odasına
girdi.
Dirk, Kimdi o?» diye sordu.
cc

- Martha, Son provayı bu akşam yapacaklarmış.


- Bridgeport'ta m ı ?
- Gayet tabii. Dekorlar falan hazırmış, sonra oyun-
cuların sahneye alışmaları razım herhalde . . .
Nikki adE:ımın akl ından nelerin geçtiğini b i liyordu.
Darlen, Bridgeport yolu üzerindeydi. D i rk başını çevirdi.
Bir saniye sonra d i kte ettirmeye . devam etti. Beşi birkaç
dakika geçe telefon çaldı. Ahize· el ini n altında olduğu için
N i kki cevaplad ı : .
- Lawrence'Iarın evi. Buyurun.
- Misis Lawrence'la konuşmak istiyorum, lütfen.
Arayan Van Harrison'du. Nikki birden boğazının kup­
kuru olduğunu hissettl. Yutkundu.
« Gitti . . . ç ı ktı ! » dedi ve telefonu kapadı. « Devam et
Dirk. » •

- K·imdi o ?
- Charlotte'u arayan biri. Şimdi bakalım. . . (El leri
titreyerek daktilo ettiği sahifeleri karıştırı rken o gün
Charlotte izinde olduğu için Allahfl şü·krediyordu.) Dirk,
bana öyle geliyor ·ki bu son paragraf pek iyi olmad ı . Ne­
den ben gidip burnuma biraz pudra sürerken sen burayr
bir gözden geçirmiyorsun?
Dirk daha ağzını açamadan N i kki odadan çrkıp ·k apıyt
kapamıştı bile.
Telefon bir sefer daha çaldığında antredeydi. İkinci
.
defa çınlamadan ahizeyi kaptı.

1 53


Sert bir s·esle, « Size söylemiştim . . . ,. diye başladı.
1Bir ses, «Alô?» dedi.
Martha i d i . O da yata·k odasındaki para l e l i açmıştı.
Harrison sinirli bir sesle, · Demin açan AI Ja·h ın belası
k i m ? Bana . . .
"

'N i kki, Martha' n ı n nefesini tuttuğunu duydu. Soııra


Martha sert bir sesle, «Beni arıyorlar Nikk i , sen kapat,,,
dedi.
- Oh. Pardon, Mar!
N i kki telefonu kapadı. Sonra yavaşça tekrar açtı. Boy­
nunda b i r damar atıyordu. Harrison ş i kayet ediyordu:
- Senin evde olduğundan emindim. Tiyatroya telefon
:ettim.
- Van, deli inisin? DELİ M·İS İ N ? (Sin irden Martha'nın
sesi kalınlaşmış, çirkinleşmişti.) Kapatıyorum . . .
- Bekle. Eve gelmeni istiyorum.
- Gelemem. ·Bridgeport'ta · olmam lazım. Van, Allah
aşkına kapat!_
Harrison'un sesi yumuşaktı, fakat bir şeye gülüyormuş
g i biydi.
- Darien'e uğrayacağı nı söylemeden kapatmam. Yok­
sa . . .
·Martha i n l;er g i b i , « Pekala,» dedi. Sonra telefonu çar�
:p arcasına kapattı . -
N i kki de kulaklığı yerine koydu. H i ç b i r şey düşüne­
miyor, sadece büyük bir korku duyuyordu. Oturma odası­
na gitti. Çalışma odasına gi rmeden kendini toparlamaya
çalıştı. Orada dururken Martha'nın ayak seslerini d·uydu.
Evden çıkmıştı. Nik ki çalışma odasının kapısını açtı:
- i.nşallah seni çok bekletmed im.
pirk odadaki paralel telefon kuiağında, donmuş gibi
duruyordu. Nikki orada o an ölebileceğini _ düşündü. Ada·
mın yüzünde hiç bir ifade yoktu. Ölü g i bi ifadesiz bir yüz!
Sonra birden harel<ete geçti. Telefonu kulağından· çekti.
Başını eyip ahizeye baktı. Kaşlarını çattı, yüzü buruş bu­
ruş oldu. Kulaklık e l i nde11 düşüp b i r çekm,eceye çarparak
·s allanmaya başladı. Kapıya döndü.

1 54
- Dirk! Dirk! 18 ekle ! ..
Nikki sesin kimden geldiğini anlamak için b i r an ne­
redeyse arkasına bakaccfktı. Sonra bi rden sesin kendisine
ait olduğunu anlad ı .
Dirk çalışma masası n ı n arka·s ına geçti. B u arada ba·
cağını masanın köşesine fena halde çarptı, ama hiç al·
dırmadı.
- D'i rk, n·ereye gidiyorsun?
Dirk s-anki b i r şey söyleyecekmiş g i"bi ondan tarafa
yürüdü, fakat aralarında bir adımlık bir mesafe kalınca
N i kki kendisinin orada olduğunun farkında bile olmadığını
anlad ı . Adamın kolunu yakaladı.
- birk!
Adam onun koluna . asıldığının farkında olmadan kapı­
ya doğru yürüdü. N i kki onun kolunu bırakmadı. Elinin al­
tındaki kolun kaskatı olduğunu hissediyordu. Yatak oda­
sına giren Dirk, oradaki m·a sanın çekmecesini açtı. Bir an
şaşkın bir vaziyette kal d ı , sonra, «Ah, evet. Tabancamı
almıştı ,» dedi.
·

Nikki kekeley·erek, « Ben Ell ery'ye telefon edeceğim,


D i rk. Sen ·burada bekle. Bir dakika. Ellery gelince . . . ka­
»

pıya döndü.
Adamın kolu kal ktı ve Ni kl<i basının arkası.na sert bir

şeyin kuwetle çarptığını hissetti. Dirk'ün yüzü bir sis


perdesinin arkasındaymış gibi bulandı ve dalgalandı. Aya­
ğ ı n ı n altında yerin kaydığını hissetti. Bir süre sonra göz­
lerini açtığında kendini yerde yatmış, tavandaki plaster
aşk meleklerine bakar bul ·du.
Etrafına bakarak doğrulmaya çalışırken, t< ·Dirk! » diye
hay·kırdı.
Dirk yatak odasında değildi.
- Dirk!
Banyod·a da yoktu. ..
- Dirk!
Nikki, adamın ismini haykırara·k dairede dört döndü.
Kendini telefonun başına atıp, santraldan Dari·en'i ara-

1 55
masını istedi. ·Fakat kız, hattın meşgul olduğunu söyleyin­
ce kıza, , ·h ıçkı rarak deliler gibi çok acil olduğunu, derhal
konuşması gerektiğini anlattı.
- Fakat yapabileceğim b i r şey yok, hanımefendi. is-
terseniz b irkaç dakika sonra tekrar arayayım.
- Of, istemem, Allah kahretsin!
N i kki boğulacak gibiydi.
Sonra hatırladığı tek şey, telefond.a Ellery i l e konuş­
tuğu idi.
- Hayır, Dirk yok. Gitti, gitti. Darien'i arayamıyorum.
meşgul, hat meşgul, Harrison'a haber vermek istedim,
herhalde telefonu fişten çekti. Rahatsız edilmeme·!< için.
Allahın cezası . . . reddedilmez aşık rolüne hazırlan ıyordur,
·s ahneyi ha;zırlamakla meşguldür . . .
'Ellery, « N ikki,» dedi. «'Bekle, bekle.»
Fakat Nikki hıçkırıyordu.
- .Eğer Harrison'u bil iyorsa nerede oturduğunu da
b i l i yordur. Muhakkak araştırıp bulmuştur. Onlara gitti, El­
lery. Onların peşinden gitti.
- Nikk i ! Nikki, d i n l e beni. D i n liyor musun?
N i kki, « Evet,» diye hıçkırdı.
- En kısa yoldan, yani batı caddesinden gitmemiz
lazım. Eğer s·e ni almak için oraya gelirsem vakit kaybet­
m i ş oluruz. Bir taksiye atla ve derhal buraya gel. Anlıyor
musun Ni kl<i? Olduğun gibi gel. Şu dakTka, hemen çık.

Ellery Batı Caddesinin kalabalık trafiğiı:1de arabasını


di·kkatle kullanıyor, hızlı gitmeye çalışıyor, fakat sık sık
yavaşlamak zorunda kalıyordu.
- Daha çabuk, Ellery!
- Hayır, şu anda polis tarafından ·durdurul mayı gö-
ze alamam. Beş dakika l ı k b i r oyalanma bir felaketle bite­
b i l i r. Fakat Dirk'ün bunu düşündüğünü hiç sanmam. Şu
anda h·erhalde uçuyordur.
- İnşallah polis durdurur onu. İnşallah epey oyalar­
lar onu . . . Emin m'isin Ellery? H·attın hala meşgul olduğt"�-
dan emin misin? ·

156

. .
- Aşağ·ıya inene kadar devamtı çevirdim. Harrison
mutlaka fişini çekmiştir.
Ellery, Cross Country ve Hutchinson ·River Parkways'e
saptıktan sonra trafik hafifledi, fakat etrafta b i r sürü tra­
fik polisi arabası olduğu için hızını arttıramadı. Tırnakla­
rı n ı yiyen Nlkki onun nasıl bu kadar sakin olabildiğine
şaşı p duruyordu. Mount Vernon, New Rochelle, Larchmont,
Mamaroneck . . . işaret levhaları gösteri yapan yaşlı hanım­
lar gibi gözlerinin önünden akıp gidiyordu.
Nikki, « işte orad a ! ,, diye bağırdı. Siyah bir Buick
Roadmaster kenara, otların üzerine çekilm işti. Yanındaki
trafik polisinin ona ceza yazdığ ı belliydi. Fakat Ellery fren
yapıp arabayı durdurduğunda N i kk i , Buick'in direksiyonun­
daki adamın saçları b·eyazlaşmış, açık renkli, bir parmağın­
da pı rlanta bir yüzük olan bir yabancı olduğunu gördü.
Connecticut'ta Merritt Parkway karayolundaydılar.
Yolculuk çok uzun sürüyordu. Nikki gözlerini kapadı. Bir
sarsılma i l e gözlerini açtı. Parkway yolundan ince, karan­
l ı k b i r sokağa sa·pmışlardı.
- Uyudun.
N i'kki hayretle, t< Olamaz,» diye söylendi.
- Neredeyse eve varacağız.
Dirk'ün Buick'i Harrison'un evinin önündeki çimenle­
rin önü·nde rastg·ele bı ra:kı lmıştı. İçinde kimseler yoktu.
Evin ön kapısı ardına kadar açıktı.
'Ellery merdivenleri uçarcasına çıkarak evden içeri
daldı. Ufak tefek bir adam telefonun başındaydı. Adamın
gözleri yuvalarından uğramıştı. Heyecandan titreyen bir
s·e sle, cc Polis, pol is çağırıyoc_um,» dedi.
Nikk'i kapıdan içeri nefes nefese girdiğinde Ellery
merclivenleriıı dörtte üçünü çıkmıştı bile. B i r yandan da,
« Dirk, dur, Dirk, yapma ! " diye bağırıyordu. Üst kattan kı­
rılan eşya ve cam sesleri geliyordu. Ellery üst kattaki
geniş yatak odasına ad·eta uçtu.

Martha yuyarlak yatağın ayak ucunda yere yığı lmıştı.


Korkunç bir kuvvet onu oraya fırlatmıştı. Elbisesi . buruş-

1 57
muştu. Ne yaptığını b i lmeden eteğini çe.k iştirip duruyor­
du. Gözleri ürkmüş b i r hayvanınkiler g i b i fıldır fıldır dö­
ı.. nüyordu.

Dirk ve Van Harrison odanın içinde yuvarlanıyorlar,


yumruklar tekmeler gı rla gidiyordu. Harri·son'un yarım . pe­
ruğu başından kaymış . kulağınin üzerinde sallan ıyordu. Ya·
nağı çizilmiş kanıyordu. Dirk'ün burnundan kan fışkırıyor­
du. Ka n ı n ı n b i r kısmı Harrison'un üzerine bulaşmıştı.
H8rrison'un üzerindeki robdöşambr parça parça olmuş
ayak�arına dolanıyordu.
Oda bir harabe halindeydi. Büyük boy aynası iki ye­
rinden çatlamıştı; siyah kürk halının üzeri cam kırığı i l e
sıveınmıştı. İ·ki adam birbirine çıplak heykelleri fırlatmış­
lard ı ; ufak masanın yanındaki oval pencere aşk perisinin
heykeli i l e parça parça olmuş, kırılan heykelin parçaları
odanın h·er yerine yayılmıştı. Ortada b i r sandalyenin kı­
rıkları duruyordu. İki lamba devri lmiş, duvardaki fotoğraf­
lardan bazıları yere düşmüştü.

Ellery deriiı 'bir nefes aldı ve saldırıya geçti .


Üç kişi boğuşmaya başladılar. Ell ery ikisinin arasına
.

girmeyi başarmıştı. İki raki·p ortalarındaki adama kıyasıya


saldırıyorlar ve ik.isi de köpekler gibi hırl ıyorlardı. Üçlü
gurup birbirine kenetlenmiş olarak odanın içinde yuvarla­
nerak birbirlerini te·k mele·d i l er, yumrukl·adılar, dişledi ler.
Sor.unda masaya çarparak portatif daktilo makinesini ye-
,

re düş·ürdüler. El lery bu arada bir yumruk yiyerek geriye


doğru sendeledi. Boşuna düşmemeye çalıştı, fakat başıri:
kapıya çarpara k, yere, N i kki 'nin yanına kaydı.
·Ellery, yatağın kapıya · yakın yanında donmuş g i b i olan­
ları seyreden Nikki kadar çaresiz, oturduğu yerden kabu­
sun sonuna yaklaşmasını seyretti.

Üç vücudun masaya çarpması sonunda meydana ge­


len sarsıntı orta çe.k mecenirı açılmasına s.1e bep olmuştLı.

1 58


·EJlery'nin gözlerinin önündeki bulutlar dağıl ı nca Vail
Harrison'un masanın önünde·ki halının üzerinde, e l leri i l e
· k�rnını tutarak kıvranmakta olduğunu gördü. Dirk çarpış­
mariln kuvveti i l e masanın üzerine savrulmuştu. Sağ eli
aşağıya sarkmış, açık çekmecenin içine girmişti. Ağzr
acıktı. Burnundan akan kanlar morarmıs dudaklarından ve
. ' .

çenesinden aşağı akarken dişlerini kırmızıya boyamıştı ..


Ellery, Dirk'ün başını çevirdiğini ve çekmecenin için­
deki elinin dokunduğu şeye bakmaya başladığını gördü.
Elini yu·karı kaldırdı, ağır ağır ayağa kalkarak elinde tut-
tuğu şeye ba·kmaya devam etti. .
1Elinde Harrison'un (22) l iğ i vardı. ·

. H�rrison ayağa fırlayarak Dirk'e doğru atı ldı.


Dirk beş defa ateş etti. Harrison'un boğazında, göğ­
sünde, karnında kırmızı lekeler meydana geldi. Kurşunlar­
dan ikisi masa n ı n arkasındaki aynayı tuzla buz etti.

M<ırtha b i r çığlık attı.


Dirk usulca yatağa doğru döndü. Tabanca dört se·fer
daha patladı. Dokuzuncu patlamadan sonra kurşun bitme­
sin·e rağmen Dirk durmadı, tetiğe basmaya devam etti.

Ellery sendeleyerek ayağa kalktı:


- Apta l ! Aptal!
. Martha, Harrison'un yatağında oraya sanki yüksek bir
yerden düşmüş gibi yatıyordu. Ellery ona döndüğünde el­
lerinin ve ayaklarının kasılması durdu. Başındaki ve elbi-
. sesindeki kırmızı lekeler hızla yay ı l ı yordu. Ellery, kadının·
üzerine eğildi. Nefes · aldığını duyabiliyordu .
.

Arkasında tok b i r ses duyan Ellery geri döndü. Ta­


banca Dirk'ün elinden kayıp yere düşmüştü. Dirk olduğu
yere yığıldı kal d ı .

- Nikki! •

N i kki k ı p ı rdamadı.

1 59
- N i kk i !
Ellery, Dir.k'ün bacaklarının üzerin·den atladı. Harrison'­
un cesed i n i n yanından geçerek yatağın etrafıııı dolaş�ı.
kapıya yürüdü, N i kki'nin üzerine eğilip kızın yanağına sert
'b ir tokat indirdi. N ikki inleyerek elini yanağına götürdü.
. - Şimdi aşağıya in. Telefona . . . Hastahaneyi ara . . . '

Stanford'u veya Norfolk'u. Acil servis i . Martha hala ya-


' ...

şıyor.
.. Sonra Tama hala çağırmamışsa polisi ara!
.
El l·ery, kız sanki duymuyormuş g·ibi yüksek sesle, ta­
ne tan� kontışuyordu.
Kızı ayağa kaldırd ı , döndürdü ve itti.
N i kki holde sendeledi, duvara tutuna tutuna ilerledi.
. .

Ellery başın ı döndürdüğünde bayılacağını sand ı . Öldü­


ğünü zannettiği Van Harrison, dizleri üzerinde doğrul­
muş, duvara doğru emekl iyor, geçtiği yerlerde kırmızı bir
.iz bırakıyordu. Duvara vardı ğında düşmeme.k için bir an
yere yaslandı. Boğazından h ı rı ltılar gel iyordu. Sarfettiği
güç kanamasını arttı rmıştı. Yüzü yere yapışmış şekilde öy­
lece kaldı.
Ellery ona . doğru fırladı :
- ·K ı p ı rdama! Harrison b i r daha hareket etme. Kl­
Pl1RDAMA! Cankurtaran bi razdan burada olur . . .
Aktör başını biraz kal·dırd ı . Ellery adamın gözlerind·e
ölümü gördü. Harrison parçalanmış g ı rtlağıyla anlatama­
.dığı bir şeyi gözleri i l e anlatmaya çabalıyor gibiydi . . . Ölüm
korkusunu veya bambaşka b i r şeyi, Ellery'nin anlayama­
d ı ğ ı başka bir şeyi . . .

Harrison titreyen el leri i le göğsünü ve karn ı n ı , yara­


larını işaretlemek istermiş gibi yokladı. Sonra kendi kanı
i l e kıpkırmızı kesilen e l lerine şaşırarak ba.ktı. Sonra yü­
zünün ifadesi değişti. El lery adamın yüzünd·eki ifadenin
memnuniyet belirtisi olduğuna yemin edebilirdi.
Aktör yan dönerek duvara dayandı.
Kanama birden arttı.

1 60
- Harrison, Allah aş·k ına, kıpırdama!
Harrison kanlı elini öbür e l i i l e tutarak kaldırdı, du-

·vara yaklaştırdı. İşaret parmağı öne doğru uzanmıştı .


..
'

Parmak titreyerek beyaz duvara sağdan sola doğru


�kırmızı bir eğri çizd i :

Bir şeyler yazmaya çalışıyordu.


1Eli aşağıya kaydı. Karnını tuttu.
Ellery, mürekkep, diye düşündü. Kırmızı mürekkep alı4
·yor.
Ellery diz çö.ktü. Harrlson'u koltuk altlarından tutarak­
d·ikleştirdi. Titreyen e l yeniden havaya kalktı, bu sefer
·-
soldan sağa inen ve birinci işaretle ortada ·kesişen bir
·e ğri daha çizdi.

x
Was·hington Hali . . . Washington . . . W. Martha ile son
randevu Harrison'un koduna göre W harfindeydi.
Harrison hala çabalıyordu.
Tekrar bir şey yazmak istiyordu.
Ellery adama yardım etti. Aktörün parmağrnı kana
:buladı, sonra adamın kolunu ka ldırarak d i ğer işaretin ya­
nında tuttu.
'

Bir eğri daha. (X) i n yanına. İ l k işaretin aynısı bir


.eğri:

1/ •

Sonra:

F. 1 1 161
XY
.
ikinci eğri b i rincisi i l e kesiştiği anda Harri-s on'un vü4•
cudü cereyana tutulmuş gibi sars ı l d ı . Bir iki saniye El lery'..
n i n kollarında titreyerek kasıldı, sonra ağzından kan boşa..
larak hare.ketsiz kal d ı .

Bütün o gece v e o geceyi takip eden günler boyu .nca


Ellery, kan damlayan el leri i le tekrar tekrar (X) ve (Y)
harflerini yazan adamın haya l i n i a k l ı ndan silemedi. O es-­
rarlı semboller benliğine o derece işlemişti ki, E l l ery ar­
t ı k çı l dı racağını düşünmeye başladı.
l· çindeki bu hayaleti s i l i p atanııyordu.
Ço·k sonra o geceyi düşündüğü za·man, Ellery birbiri'
ardından meydana gelen karmakarı ş ı k hadiselerde sini r-.
!·erine hakim olabildiğini, fakat olup bitenlerin tam olarak
fnrkında olmadığını hatırlamıştı. Darien polisinin, eyalet
polisinin ve Bridgeport polisinin geldiğini; Martha'nın Nor­
folk Hastahanesi 'ne polis nezaretinde götürüldüğünü ve­
derhal ameliyata a l ı nd ı ğ ı n ı ; Dirk'ün kendinden geçmiş, ma­
nasız sözler geveliyerek nezarete alındığını; Harrison'unc:
harabe halindeki odasının resimlerinin çeki ldiğin i ; cesedin.­
adli hekimin nezaretinde götürüldüğünü; New-York'tan ve.
Conneticut'tan gelen gazetecilerin bahçeye doluştuklarını,
kapıyı yumrul<ladıklarını, flaşlarını patlattıklarını ve ışı kla�.
rının sivrisinek ve kelebe:kleri oraya çektiğini; Nikki ve
Japon uşakla beraber te·krar tekrar sorguya çeki ldiğini; bir
süre sonra babasın ı n bembeyaz ve ciddi bir yüzle gele­
r�k bütüıı gece boyunca yaııında !<a ldığın ı ; bir ara Leon
Fields'in gelip bir mucize yaratarak kendisi i l e birkaç da­
kika yalnız kalmayı başardığın ı ; şafakta N i kki, Tama ve
kendisinin -ve babas ı n ı n- 'B ridgeport'ta bir büroda, pi­
jamasının üzerine ceketini giymiş, çorabını ayağına tak­
maya vakit bulamamış olan savcıyla oturup konuştul<la'.

1 62
'

rını ta·m olarak hatırlıyord u . . . Bütün . bunları hatırlıyordu.


· fakat Harrison kollarında öldükten h·emen sonra olanlar
sorulsa h i ç b i r şey söyleyemezdi . Her şey kırmızı (X) ve
{Y) ler!e dolu, bir çeşit buharlaşmış ve havayı kirleten bir
alfabe çorbası gibi ·kırmızı bir sisle · örtülüydü.

XY . . .

Kırmızı harfler. . .

Hayal meyal Harrison'un yatak odas ı n ı n duvarı önün­


de, tahta başında ders anlatan bir profesör gibi durup,
kanlı (XY) yi işaret ederek polise Harrison'un kodunu,
Washington Hali önündeki buluşmaya kadar olanları, son­
ra da o buluşm�yı . takip eden vakaları an latmaya çal ıştı-
.

ğını hatırlıyordu; fakat Hal'in önündeki randevuyı,ı bile


rrıantıklı bir şekilde izah edememişti. Harrison'un son da­
kikalarında neden korkunç b i r gayretle duvara o sembol­
leri yazabi lmek için ölüme meydan okuduğunun mantıktı
bir açıklamasını d a yapamamıştı.
H8tırladığı diğ·er bir nokta, Nikki ve Müfettişle Nor­
folk Hastahanes . i'nde, acil serviste etrafı perdelerle çev­
rili bir yatağ ı n yanında Martha 'nın zorlukla nefes alışla­
r ı n ı seyretmeleri i d i . Martha'nın yüzü ve vücudunun büyük
b i r kısmı sargılar içinde olduğu için,' pek bir şey göreme­
mişlerdi. Onun nefes seslerinin arasında hatırladığı diğer
b i r ses de, N ikki'nin tekrar tekrar Martha'ııın bir müte­
hnssısa ihtiyacı olduğunu söyleyen, kendisinin de müte­
'ha,ssısın orada, yaİağın yanında diğer işinin ehli doktor­
ların yanında olduğu cevabı n ı veren sesi idi. Sonra biri
yanlarına gelerek onlara öl'ümün b i r a n meselesi olduğu­
nu, fakat Al lahtan ümit kesilmeyeceğini söylemişti. ·Biraz
dal18 geçince artık gitmeleri gerektiğini belirtmişlerdi.
Sonra N i kki'nin geçirdiği şoka artık dayanamıyarak
hastahanede kendinden geçip olduğu yere · y ı ğ ı l ışı . . . Ora­
dnn eve asırlar süren araba yolculukları . .. . N i kki'yi !<endi
yrıtağına yatırışları . . . gazeteciler . . . sonra, çok sonra so-
rusturma . . .
'

1 63
1Ertesi sabah Nikki hastahaneye geri . dönmüş, ne ya­
p ı p etmiş, kendine orada bir oda bulmuştu. Martha hala

yaşıyordu; hastahanedekiler buna mucize diyorlardı. Ama
Nikki'nln onu görmesine izin vermemişlerdi. N i kki de ko-
. ridorda kamp kurmuştu.

Ellery'nin akl ında b i r tek şey vard ı ; ölen Van Har­


rison. XV . . .
Evet, koda göre bir dahaki randevu (X) harfine göre
yapılacaktı. 46. sokakta bir Meksika lokantasında . . . On­
dan soıira CYJ · harfi . . . New-Vork Vankee takımının saha­
sında . . .
Fakat bu iki randevu yeri neden son nefesini vermek­
te olan Harrison'un son düsünceleri
. olmustu? Bu iki ran-
'

devunun sonunda bir şey mi olacaktı? Harrison'un ·Ellery'-


n i n bilmesini istediği gizli b i r şey? ..
·Ellery, 46. caddeye giderek y·eşil neon lambası, diz
çökmüş kızılderili heykeli, açık yeşil duvarların çevrele­
diği geniş pencereleri i l e şirin b i r lokanta olan Xochitl Res­
toran 'ın dışında durmuş, çevreyi uzun uzun gözden geçir­
mişti. Başını sallayarak içeri girmiş, sual ler sormuş,· sonra
ümitsiz bir halde tekrar dışarı ç ı kmıştı. İçeride kimse Van
Harrison'un adını duymamıştı, kimse Martha Lawrence'ı
tanımıyordu.
·

Ya Vankee Stadyumu? Oraya da gitmiş, memurlarla


konuşmuş, oradan da başını sallayarak çıkmıştı. Kimse
gazetelerde okudukları .y azılar d ı ş ı nda Van Harrison ve
I

Martha Lawrence hakkında b i r şey bilm iyordu.


xv . . .
Çarpıcı ve esrarengiz başlı klara meraklı olan g.azete·
ler hadiseye [Kırmızı Harfler Cinayeti] adını tal<mışlardı.
Bu, gazeteler için bulunmaz b i r haber konusuydu. Sansas­
yonel gazetelerden birisinin muhabiri terasın duvarına bir
merdiven dayamış, parçalanmış oval pencereden dramatik
bir fotoğraf çekmeyi başarm ıştı . Hastabakıcılar, Martha'yı
bir sedyeye koyuyorlardı, Harrison'un cesedi bir köşede

1 64
kıvrılmıştı. Kırmızı Harfler Cinayeti . . . Olanlara başka ad­
lar da takılmıştı, ama hiç biri bu kadar edebi değildi.
Bazıları da bir adım daha atarak cinayetlerin .ç ifte
'
olduğunu yazıyorlard ı .

XV . . .
Muhakeme başladığında, El!ery, Harrison'un ölüm dö­
şeğinde bıraktığı mesaj hakkında, adam onları yazdığı an­
da bildiklerinden fazla bi·r şey bilm iyordu.
Bu konuda gazetelerde çıkan satırlarca haber arasın­
da da _JEllery bu konuyla i l g i l i her yazıyı okuyordu- bir
ipucu yoktu.

Çok kısa b i r dava olacaktı. Herkes bu konuda aynı


fi·kirdeydi: Dirk Lawrence'in avukatı meşhur Darrell lrons,
Hükümet Savc ı l ı ğ ı , 'Hakim Levy, gazeteler ve -gazeteleri
biraz hay�! k ı r ı k!ığına uğratan- jüri . . . D i rk Lawrence suç­
lu mu suçsuz mu diye düşünen yoktu. Problem, verilecek
cezanın insanl ı ğ ı n yaşayış düzenine uygun olup olmaması
i·d i . Dava bir avukatın davası değil, b i r jürinin davası idi.
Kendisine ihanet eden karısını aşığının kollarında ya­
kalayan bir koca suçlu bulunmalı mıydı, bulunmamalı mıy­
dı?
Avukat Darrell lrons, Yazı lmamış Kanun'a dayanıyordu.
'lrons aç ıl ış konuşmasında jüriye şöy!e söylemişti:
ccVazılmamış Kanun b i r erkeğe namusu kirletildiğinde
veya ihanete uğradığında şerefini temizlemek için tabii
ve hatta asilane diye·bileceğimiz isteğine uyarak suç işle­
d i ğ i zaman başka türlü düşünmemiz gerektiğini kabul eder.
Bu duruşmada, isminin kötü yola düşürüldüğünü, ka­
rısını baştan çı kararak iğrenç b i r bağa sürüki·eyen, defa­
larca kocasına ihanet etmesine sebep olan bir �şk hay­
dudunun vicdansızlığını öğrendiği anda kendisine hakim
olamayan genç b i r kocanın affed i l i p affedi lemeyeceğini
düşüneceğiz. Bir kocanın erkekliğine yapılabilecek en bü­
yük hakaret, karısını b i r başka erkeğin kollarında yakala-

1 65

I

mnktır. Aynı şartlar altında, onun yerinde olsaydınız, er­


kek, kadın, içinizden herhangi birinizin yapacağı hareketi
bu koca yaptı diye sanırım onu cezalandı rmayacaksınız.
Hanımlar, beyler, b ı rakın aranızdaki kocalar hanımlarını bir
başka kadının yatak odasında bulduklarını düşünsünler . . .
Kanunlara sayg ı l ı bir vatanciaş, aynı zamanda baro­
nun b i r azası olarak cinayetin cezasız kalmaması konusun­
da savcıyla hemfikirim. Fakat kanunlar a d i l , insanlar an­
layışlı olmalı·d ırlar ve ben bu duruşmada size şunu söy­
lemek istiyorum, hanımlar, beyler! Vicdanınızın sesini din­
leyin, tahrik unsurlarına bakın, kahredici şartları düşünün.
Bunl.a rı yaptıktan sonra bu ihanete uğramış bedba ht ko-
cc:ıyı suçlLı bulmay.acağınızdan eminim.»
.

lrons kısaca ispatlayabi leceği gerçekleri sıraladıktan


sonra bir çocuk oyununda oynamak zorunda kalmış bir ye­
tişki,nin küçümseyici tavrı i l e yerine oturdu.

s�vcı iddianamesine çeşitli vazifel i l er i n ifadelerini su­


narak, kurbanların ve ci nayet yerinin resmi fotoğraflarını,
ci nayet sila'hının teşhis raporunu, kurbanların vücutların­
dn bt�lunan kurşunlarla cinayet silahının uyuştuğunu belir­
ten balistik raporunu, adli tabibin buldukları nı, ci nayet anın­
da orada bulunan şahitlerin -New-York'tan E. O. ve N .
Porter- ifadelerini . . . Mahkeme salonunda bulunan herke­
s i n önceden bildiği b i r gerçeği ispatlamak için gerekli her
şeyi mahke·meye d e l i l olarak teslim ederek başladı:
Dört Eylül Cuma gecesi saat yedi-kırk beş sularında
New-York'dan Beekman Place, falan numaradan otuz üç
yaşındaki yazar Dirk Lawrence aktör Van Harrison adlı
birini vurarak öldürmüş ve karısı Martha Lawrence'ı ağır
şekilde -Kadın her an öle .bilir- yaralamış, bunlar Con­
neticut eyaletine bağlı Fairfield şehrinin Darien kazasın­
da, adı geçen Harrison'un evindeki büyük yatak odasında
mey.dana gelmiştir.

lrons'ın sualleri E l lery ve N


, ikki'nin ifadelerinin üzeri­
ne kurulmuştu.

1 66
Ellery'nin ifadesinde yeralan Dirk'ün (45) l i k askerli·!<
· ta'bancası i l e ilgili bölümü savcı l ı k taammüden cinayet id­
·diasına G1çık bir d e l i l olarak göstermekteydi. lrons bu nok-
·tanın üzerinde durarak Ellery'den (45) !iğin sonunun ne ol­
·duğunu jüriye bir defa daha ·dinletti ve meşuın randevu
g·ecesi karı sın ın peşinden giderken daval ının yanında iki
çıplak e l i nden başka silah olmadığını bi lhassa belirtti.
Sustu.
lrons müdafaasırıı iki bölüm üzerine kurmuştu. İ l k
'.bölümde jüriye Martha'nın sadakatsizliğinin açık ve utanç
verici ispatlarını sunuyordu. Avukat bunu kendilerini ga­
rip bir şekilde her iki tarafın şah idi durun1unda bulan EI­
lery ve Nikki'nin aracılığı i l e yaptı. Duruşma zaptına, A . . .
·Oteli'nin 632 numaralı odasındaki randevudan başlayarak
yaralı kadınla ölen aşığının bütün buluşmalarının yerlerini
ve tarihlerini kaydettiği Ellery'nin siyal1 kaplı defterinde­
.k i notların tamamı, Harrison'un yatak odasındaki masası­
n ı n cekmecelerinden 'b irinde bulunan ve Martha tarafın-

.. dan imzalanmış bir tomar aşk mektubunun teşhisi ve okun-


mas ı ; Harrison'un yata!< odasındaki iki gardrobtan birin­
de bulunmuş ve Martha'ya ait oldukları belirlenmiş r.eşitli
hanım elbiselerinin teşhisi geçti -Lızun bir konuşma idi­
· ve konuştuğu süre boyunca Ellery, saatlerce gözlerini ha-
kimin arkasındaki bayrağa d i kerek yerinde kıpı rda·madan
oturan Di rl<'e bakmaktan d ikkatle kaçındı. Nikki ise kod
'harfleri ve s ı rra kadem basmıs olan isaretli reh'b er kitabı

"hakkında ifade verdi, sonra da Harrison'un yatak odasında


öulunan elbiselerin Martha'ya ait o19uklarını teşhis etti.
Daha soiıra lrons'ın kısa ve öz suallerini cevaplayarak dört
Eylül günü öğleden sonra ve akşam olanları , faciayı ha­
· z ırlayan geçmişi bir daha anlattı : Harrison'uı1 neler olaca-
ğ ı n ı hesaplamadan eve telefon açışı, Martha'nın panik için­
. de aceleyle çıkışı, Dirk'ün telefon konuşmasını duyuşu ve
yaptı klatı, Ellery'ye SOS telefonu, Conr1 eticut'a yaptıl<ları
beyhude yolcu luk . . .
lrons'un bir başka şahit olara·k dinlettiği Tama f\.1ayuko,
, f\.�artha La'Jl1 rence'ın en azından bes sefer Harrison'un evi-

1 67
ne geldiği ve aktörle birlikte yata·k odasına kapandıklarr
şeklinde ifade verdi.
Darrel lrons'un müdafaası nı n ikinci kısmında yalnız·
Harrison vardı. Duruşmaya çağırdığı bir alay şa·hit -bazı-·
tarının ·sorguları yapılırken d i n l eyiciler salondan ç ı karı lmış.
bazıları ise hakimin odasında di nlenmişti- Misis Law-·
rence'la bağ kurmada11 önce Harrison'un 'b ir sürü evli ka- ·
dır.la aşk hayatı yaşadığını ifade ettiler. lrons, a·ktörün:
sen yıl larda mesleğinden kazandığı çok az geliri rakkam
clarak ve Harrison'un banka hesaplarından ve çeşitli ban­
kalardaki kasaları.ııdan çıkan, kanuni kazancı i l e açıklanama··
yan ve gelir vergisi beyannamelerinde gösteri lmemiş bü-·
yük bir yekunu mahkemeye ·d e l i l olarak sundu. Son olarak
avukat, Martha'nın bankasından çektiği m i ktarlarla Harri­
son'un çeşitli hesaplarına yatırılan meblağlar arasında bağ·
kurdu . . . ·
Cuma günkü duruşmanın sonunda Dirk'ün avukatı,
ölen aktörü tam bir ji.golo olarak gözler önüne sermeyi
henüz bitirmemişti. Pazartesiye daha fazlası -çok daha,
fazlası- için söz verdi.

Dirk, ·B ridge,port ·Hapishanesi'ne geri götürülürken El­


lery i l e N i kki, Norfolk Hastahanesi'ne gittiler. Martha 'nın ·
durumunda ·b i r .değ işikl i k yoktu: Hala hayattaydı ve veri­
len kuvvetli uyuşturucunun tesiri altındaydı. Beş saniye
odasına bir göz atmalarına izin veri l d i . Gözleri açıktı, ama:
onları tanı-dığını gösteren bir hareket ya·pmadı . Doktorlar,
lrons'ın ve Devlet Savcısının onu sorguya çekmek için..
yaptıkları resmi istekleri reddetm işlerdi. ,
·E l lery, N ·i kki'yi hafta sonunu kendisile New-York'ta ge··
ç i rmesi için ikna etti. Cumaertesi kötü başladı. Bütün
sabah telefon ve kapı durmadan çaldı. Nikki için sessiz
bir gün planlamış olan Ellery en sonunda çareyi kızı a l ı p
Central Park'a gitmekte buldu. Dayanılmaz sıcakta konuş­
madan saatl�rce yürüdüler. N i kki geride kalmaya başlayın­
ca Ellery bir ağacın gölgesinde yer buldu. Nikki başını El--

1 68
lery'nin kucağına koyarak uykuya daldı . .Uykusunda sık s ı k
inledi.
XY . . .
1Bu iki harf aklından çıkmıyordu.
Ma'hkeme·de her iki taraf · da bunlar üzerinde durma­
mıştı. Dosyaya geçirilmiş, sonra da ölmekte olan bir ada­
mın şuursuz . sayıklamaları olarak bir kenara atılmıştı.
Fakat Ellery o inan ı l maz çabayı, ancak bir gaye uğru­
na sarfedilebilecel< o korkunç gayreti hatırlıyordu. Bir ma­
nası vardı ·bu işaretlerin, . E l lery bundan emindi. Harrison'­
u n aktarmaya çalıştığı mesaj ne olabilirdi?
·Nikki uyandıktan sonra yine parkta dolaştılar ve so­
nunda kendi lerini parkın hayvanat bahçesinin minicik, şi­
rin binaları arasında buldular. Fokların havuzuna bakan te­
rasta bir masaya yerleştiler, sonra Ellery'nin kafeterya­
dan aldığı sand"'. içleri çiğneyerek uzun ınaymun kafesle­
rinin ve fokların Ününde kendilerinden geçen çocukları sey-·
ı-etmeye başladılar.
1En sonun-da Nikki içini çekerek, « İyi ki geldik, Ellery,»
dedi. « Kendimi hayvanat bahçesinde hep çok mutlu his-·
sederim.»
- Ne?
- Hayvanat bahçesine iyi ki geldik dedim. Küçük
bir çocukken Kansas City'de babam beni s ı k s ı k hayva­
nat bahçesine götürürdü. Oradaki parkın kapısında Devlet
Zo'oloji Parkı yazardı . Zooloji keiimesine akl ı m ı n takıldı­
ğ ı n ı , babama ne demek ·olduğunu sorduğumu hatırlıyorum.
Bu sözcüğe bay ı l ırdım. Büyüdükten sonra zooloji keli me­
si bana kafeslerin önünde sıralanmış, ağızları açık, içleri
sevinç dolu çocukları hatırlatan, belki de kendi çocuklu­
ğumun tatlı günlerini geri getirdiği için içimi sevinçle dol-·
duran bir kelime oldu . . . Ne dedin?
'Eller)', «Zooloj i , » diye kel<eled i . «Zooloji ! »
Yerinde dimdik oturuyordu. Nikki şaşırarak ona baktı.
- Şey . . . evet, diye başladı. Ben de ta·m . . .
- Zooloji . . . Bunu unutmuştum!
- Neyi unutmuştun, Ellery? ·

1 69·
- Z. f-tarrison'un koduna göre son harf . . .
N ikki'nin yüzündeki saadet ifadesi yavaş yavaş silin­
<di, kız başıııı çevirdi. Fakat Ell ery düşünceli bir sesle de-
vam ett• . ı.

- Harrison X ve V harflerini yazdı ktan hemen sonra


,öldü. N i kki, belki . . . bell<i adam bitirmemişti.
N i k ki kaşlarını çatt ı :
- Yani aslında (Z) yi eklemeye ·n iyetliydi, fakat biti­
·Temeden öldü mü demek istiyorsun?
-- Neden olmasın?
- ' Bilmem, belki olabilir . . .
· - Olmasr gerek. XV olara·k işaretin hiç bir _manası
yok.
- (XYZ) . . (XYZ) nin (XY) den da·lıa' manalı olduğunu
.

sanmıyorum.
•E l l ery kollarını sallayarak, •1Bir son,» dedi. «Son. Har­
:rison'un kodunun sonu . . . Harrison'un sonu.»
1Nikki i Ç i n i çekerek, " N eden bahsediyorsun, Allah aş­
kına?» dedi.
Ellery saatine bakarak, «'Bugün oraya gitmek i ç i n çok
,geç,» dedi.
- Nereye gitme!< i ç i n , Ellery?
- Hayvanat ba'h çesine . . .
- Hayvanat bahçes i ndesin ya!
·E llery, J-larrison'un hayvanat bahçesinde deği l im , » di­
«

ye cevap verdi. u liarrison'un koduna göre son buluşma


yeri Bronx Parkı 'ndaki hayvanat bahçesiydi. Girişinde Zoo­
' loji Parkı yazan hayvanat bahçesi, Z harfi, son randevu . . .

Yarın sabah i ! k işim oraya gitmek olacak.»


- Orada ne bulacağını sanıyorsun?
Ellery başını salladı, boş boş bakarak konuştu:
- H i ç bir fikrim yok.

O gün bazı arkadaşları N ikki'yi Long lsland'a, bir tek"


1

:ne gezintisine götürdüler. Müfettişin de b i r ci nayet takibi


i çi n merkezde bulunması gerekiyordu. Neticede Ellery, Pa· ·

-ı 70
zar sabahı erkenden yola yalnız başına çıktı. Aslında tek
:bnşıııa gitmek biraz işine gelmişti.
I

Gökyüzünün gri bulutlarla silme kaplandığı sıkıntılı b i r


·g[ındü. Gö·k gürültülerinin gümbürtüleri yaklaşan fırtınayı
haber veriyordu.
West Side ekspres yolunun · sıkışık trafiğinde adım
adım ilerlerken Ell ery direksiyonun arkasında sıkıntıyla
k ı m ı ldandı . Sinirden b i r gözü seğiriyordu.
(XYZJ . . . ·Mümkündü. Hatta çok daha mantıklıydı.
Peki sonra? ..
'İnatla b i r çıl<ar yol aramaya devam etti. (Z) sondu.
Daireyi tamamlayan yerdi. Atlıkarıncada bir ata atlar d')-
1aşmaya çıkarsın. Belki 'bir çember vardır. O ana kaclar
kendini böylesine aptal hissettiği hiç olmamıştı.
Dyckrnan çıkışında ekspres yolu bırakarak kuzeye, 207 .

.caddeye çıktı. -Burada trafik oldukça seyrekti. ·ooğuya


döndCı, Fordham ·s okağı 'nı takibederek ·Pelham Parkway
Caddesi 'ı:e saptı .,,e Broııx Zooloji Parkı 'nın Concourse gi­
rişine doğru yol almaya başladı.
·I<npıya varınca arabas ını girişin arkasındaki otoparka
bırakarak yürümeye başl'ad ı . Büyük akvaryumun önünde
durup tropil< b a l ı k l arı ·h ayranı ıkla seyretti. Çocuk bahçesi­
n i , develerin, fillerin, gergedanların bölmelerini geçti. Ça­
dırın önündeki. levhanın davetine kapı !arak bir an falcının
bölmesine girmeyi düşündü. Acaba kadın, Harrison'un (X) i,
(V) s i ve belki de (Z) si i l e ne ,anlatmak istediğini bilir
rııiydi? Bilemeyeceğine karar verip yoluna devam etti. Ya-
ban domuzlarını geçtikten sonra doğuya döndü.

. .
'1{8n'g tJrular, zürafalar, okapiler, heybetli goriller, vah-
şi keçiler, göz alabildiğine uzanan, üzerinde aslanların ser-
best dolaştıkları yapma Afrika düzlükleri . . .
Benim burada ne işim var? diye düşündü.
Kuzeye dönüp ·garip bir ses çıkararak soluyan ·kutup
ayıları n ı , kafeslerinin önünde��i l evlıadan b i l i nen en büyük
et�yiyiciler olduklarını öğrendiği kahverengi Alc:ska ayıla­
rını seyretti. '. B ütün ·b unlar oııun için, hayvanlarl·a arasın-

171
da çelik parmaklıkların varl ı ğ ı n ı n doğurduğu şükran his..:
sinden başka bir niana ifade etmedi. Ren geyiklerine, Pere
Dnvid Geyiğine baktı, ('Başlar ve Boynuzlar Müzesi) ni zi-
, ya ret etti, fokları da seyrettikten sonra İdare Binasının
önüne geldi. Böylece kendini başladığı yerde, büyük bir
daireyi tamamlamış olarak buldu. Acı acı, sıfıra sıfır, el­
d e var sıfır, diye düşündü.
Sinir içinde arabasına binip esas çıkışa doğru sürdü.
Kapının önünde bir ara·ba dizisi, Pel'ham . Parkway'e
çıkmak için sıralanmıştı. 'Ellery, arabalar m i l i m m i l i m iler­
lerken, durup kalktıkça içinden lanetler okuyordu.
Kapıda b i r park işçisi çalışmaktaydı . Yapılacak başka
bir şey olmadığından Ellery, adamı seyretmeye başladı.
işçi girişteki levhanın solmuş harfleri üzerine bir fırça i l e
boya çekiyordu. N1EW-Y·O R1K ZOOLOJ•i PARKI yazıyordu
levhada. Boyacı L harfini -çekiyordu.
Ellery birden dikildi. Sonra tekrar ·arkasına yaslandı.
Ç ı kışı neyin tıkadığını g·ö rebi lmek için başını pence­
reden dışarı uzattı. Önde iki araba çarpışmış, tamponları
birbirine geçmişti.
·Beklemek için yerine rahatça yerleşti, gözleri yine
boyacıya kaydı.
·L.O . . .
'Boyacı (J) ye başlamıştı.
Birden bir şimşek çaktı, gök gürledi ve yağmur ·bo­
şandı _ . .
1Boyacı başını salladı, kovalarını ve fırçalarını topar­
l a d ı , çekip gitti.
El lery aniden arkasından geleiı korna seslerini farket­
ti. Şaşı rarak önüne baktı. Kapıyla arasında hiç ara1ba kal�
mamıştı. Gaza basarak Pelham Parkway'e çıktı.
Bir şimşek daha . . . Ve arkasından tatlı bir gök gürül­
tüsü . . .
Arab-ayı bir robot gibi kullanarak b i r daire çizdi, tek­
rar girişe yaklaştı, tamamlanmamış levhanın yanından ağır
a ğ ı r geçerek yağan yağmur yüzünden akmaya başla-

1 72
·
tnış olan boyayı süzdü. Otoparka geri dönerek, arabayı
.Parketti, dışarı çıktı, şiddetli yağmurun altında yavaş ya­
vaş yürüyerek kapıya yaklaştı. Başını kaldırarak levhaya
,!) akarken . göf<yüzünün delinmiş olduğunu düşünüyordu.
Bir isaret, bir isaret . . .
. ,

Birinin omuzuna .dokunması i l e kendine geldi. 1Bir


park memuru i d .i .
- Otoparkta�{i arabanın sahibi siz misiniz·? Kapanma
saati ·geçti.
Ellery saatine baktı. Yediye ·geliyordu. İki saate ya­
' kın bir süredir g i rişte, yağmurun altında durmakta oldu­
ğunu fark etti. .

Memur adımlarını :El lery'ninkilere uydurarak, «Sız i n


üzerinize · iddiaya girdik, beyim,» dedi. « S ı cak bir gündo,
yağmurun altında duş yapıyormuş g i bi duran birisi, ya kız
arkadaşını 1bekliyordur, yalıut da yarınki yarışlar için at­
Jara doping yaptırml'ştır. Yoksa kötü b i r şey mi oldu?»
- Evet.
- ·Kötü bir şey mi oldLı?
- Şey, evet ve hayır. Hem kötü ·hem iyi . . .
1Memur başıııı salladı, hayal kırıklığına uğramış bir
sesle, «1Sanırım bu durumda bütün iddialar yatar,» dedi,
ve El lery arabasına ·bi ni·p parktan çıkana kadar arkasın-
·
·

dan baktı.
Hem iyi, he;m kötü ; hem · doğru, hem yanlış . . .
Ell ery arabayı a l ışkan! rkla, gittiği tarafın ve yerin far­
kında olmaksızın kullanıyordu. Ve 'b ir yandan da olanları,
onuncu defa, baştan alarak kendi kendine tekrarladı.
·Evet, . hem doğruydu, hem yanlış, fakat şu anda mü-
him olan doğru olmasıyd ı .
,

Şu anda gerekli olan tek şey delil, 1diye düşündü.


Devlet Savcı sını, hakimi ve jüriyi tatmin edecek bir de·
1 '
ı lı.

Eğer varsa . . .
·E ğer bulunabi l i rse . . .

1 73
Eğer vaktinde bulunabilirse . . .
Morali bozulmaya başladı.
V·an Harrison'un kanlı şekiller çizerken ne demek is­
tediğini anlaması artık mühim değildi.
'Mühim olan nokta şuydu: 1Bilcdiklerini ispatlayabilecel<
m i yd i ? ·

z . . ..

'

Pazartesi sabahı saat ondan birkaç dakika önce Ellery,


mahkeme binasında, Hakim Levy'nin odasında, ümitsiz bir
mücadeleye hazır, karşısında oturan hakim, savcı ve D irk'­
ün avukatı i l e · konuşuyordu. .
Hakim Levy, «Anladığım kadarı i le,,, dedi, « bu sabah­
ki duruşma başlamadan bize anlatacak mühim bir şeyiniz
var.,,
Avukat Darrel lrons, soğuk b i r tavırla, « N e anlatacak­
sınız?,, diye sordLı.
Tam olanları çarçabuk toparlayıp lehte bir karar alı­
nDcağını umduğu anda, mühim . bir şeyin çıkmasından pek
hoşlanmışa benzemiyordu. Savcı ise sessiz sedasız bek­
l i yordu. Ellery kelimelerini dikkatle seçerek konuşmaya
başladı.
- Hakim ·Bey, dava için yeni del il lerin bulunması ih­
timali belirdi. Eğer bu yeni deliller bulunab i l i rse davanın
·gidişi tamamiyle değişebi l i r. Acaba davaya biraz ara ver­
rrteniz mümkün mü? Mesela . . .
·Ellery, 'l1aki min yi.i zünden ne düşündüğünü anlamaya
çalıştı, fakat başaraı11ayınca sözlerine devam etti :
- Mesela, yirmi dört saat .. .

lrons kaslarını catarak, «Yeni deliller m i , Oueen? Ne-


, �

yin delil leri ? >} dedi.


Hakim de, « Evet, Mister Oueen, » diye sordu. «'f'Jeyin
delil leri olduğunu an latab i l i r misiniz?»
·

- ·Bunu ş·u anda açı!<lamamayı tercih ederim, Haki m


Bey.

1 74
Hakim sesini biraz yükselterek, « Beyefendi,» dedi, « bir-­
ci nayet davasına sebeplerini bile açıklamadan, sadece siz:
istediniz diye ara vermemi bekleyemezs iniz herhalde.»
Ellery çabucak, «Seçme hak·kım yok ki,» dedi. « Delil-­
lerle desteklenınedikçe hukuktan biraz anlayan bir kişi-­
n i n bile mantıksız diyeceği cinsten bir şey. Hatta ma·hke­
meye sunabileceğim yeterli delilin varlığından bile şüp­
he! iyim. Ben ancak bu konularda yeterince bilgi ve tec-.
rübe sahibi olduğumu söyleyeb i l i rim. Hakim ·B ey, sizi te­
min ederim. ki, b i r numara çev.irmeye kalkmıyorum, niye-­
tim yüce mah�emeyi yanıltmak değil, herl1·a rigi :bir şahıs
adına çalışmıyorum ve gerçek adaletten başka bir şey is-­
temiyoru m . »
lrons baş ı n ı sallayarak baroda geçirdiği y ı l lar süresin-­
ce hiç bu kadar ço-cukça bir taleple karşılaş·mamış gibf
gülümsedi. \

Savc ı , « Sam, aslında M i ster Queen'in durumunun her-


ı<esten biraz değişi-k olduğunu kabul etmek gerekir,» diye··
başlayacak oldu.
Fakat hakim ayağa k·a lkarak, «Olmaz, kusura bakma­
yın. Böylesine temelsiz b i r istek yüzünden duruşmaya ara:
veremem. ·Eğer hazırsanız, gidelim beyler,» dedi.
Ellery, savcının kolundan tutarak diğerleri çıkana ka­
d·ar bekledi. Adam alçak b i r sesle, «Allah aş·kına, bildi­
ğ i n nedir, Oueen?» diye sordu.
Ellery omuzlarını sil kti :
- Şu anda söyleyemem, fakat inan bana, davanın bü-­
tün çehresini değiştirebilirim. Hakimin bugün jüriden ka­
rar vermelerini isteyeceğini sanıyor musun?
- Zannetmem. Aslında şu anda ·her şey lrons'a bağ- ­
l ı . Harrison'u 1bir sürü ihanet · davasından mahkum ettir­
meye niyetli görünüyor.
El lery rahatl adı:
- Öyleyse bana biraz yardım eder misin? Senden il<i
ricam var: Mahl<emedeki delil lerden birini laboratuvara
gönderi·p incelettirmeni ve b i rkaç saat için Harrison'un bü-
·t ün banka hesaplarının föylerini bana ödünç vermeni is­
tiyorum. ·


Savcı düşünceli bir sesle, «Sanırım bu istediklerin
mahkemenin izni i l e ,ve birinin sana nezaret etmesi sartı '

'.ile yapı labilir,» dedi. <<'Hangi del il i incelettirmek istiyor-


sun?»
·Ellery han·g isini istediğini söyledi.
Savcı şaşırarak, « Neden o?» diye sordu.
- Sebebini şimdi söylememeyi terci'h ederim. Şüp·
helerimi ispat edebilecek duruma gelirsem gün bitmeden
:her şeyi anlayacaksın.
- 1Beni çağırıyorlar. Bunlar için Hakim Levy'nin izni·
ni öğle tatilinden önce alabileceğimi sanmıyorum . . . Geli·
yorum!
Mc:ıhkeme salonuna kostu.
Savcı , hakimle hemen konuştu. Levy, lrons..a danışın·
'

-ca avukat ellerini i ki yana açarak havaya baktı. ·Ellery de


hemen işe koyuldu.
Bir polis memuru onu 'boş b i r mahkeme salonuna çı­
l<ardı. El lery, Harrison'un banka hesaplarının kayıtlarını bir
mnsanın üzerine yayarak çalışmaya başladı. İncelenme­
s i n i istediği delil laboratuvara yollanmıştı bile . . .
Kırk beş dakika sonra başını kaldırdı.
- Memur Bey, Miss Porter'ı tanıyor musunuz? 'Nikki
Porter, davanın sah itlerinden biri . . .
'

Merriur hevesle, « Kızı 1 saçlı bebek m i ? 'EVET efendim,»


dedi.
Ellery bir kağı·d a 'b i r şeyler karalayara·k adama uzattı:
- 1LGtfen bu notu ona götürerek cevabını yazıp size
vermesini söyler misiniz? Kendisi mahkeme salonunda . . .
- Buradan cıkmamam lazım! ..

- Bunları kendi malrmmış gibi koruyacağıma sizi te·


min ederim. Şu anda benim için bu kayıtlar, Connecticut
Eyaleti için oldukların-dan çok daha mühim . . . Haydi ·memur
·b ey, acele edin.
Memur ·geri geldiği zaman Ellery, ·N ikki'nin cevabını

1 76
hemen okudu, sonra memnun b i r tavırla, ccŞimdi dönerim,
m
: emur bey,» dedi.
'Bir telefon kulübesi bularak ·New-York Polis Merkezin­
deki babasının numaras ını çevirdi.
- Sen misin Ellery? Dava bitti mi?
- Henüz deği l . Dinle 1baba, Equitl Savings Bankası'nın
5 . caddedeki şubesindeki b i r hesabı incelemek için izin
.a 1 a b i 1 i r m is i n ?
- Neler oluyor, oğlum?
- Açıklamaya vakti·m yok. Bu işi yapabi l i r misin?

Şansım yaver giderse iki saat sonra seninle buluşabilirim .
- Atla arabana . . .
1E llery boş mahkeme salonuna koştu;
- Benim 1N ew-York'a gitmem lazım. Siz bunları mah­
l<eme salonuna geri götüre·b ilirsiniz, memur bey.

Ellery mahkeme binasına döndüğü zaman akşam ol­


mak üzereydi. Bir telefon kulübesine dalarak diğer deli­
"f in gönderildiği laboratuvarın numarasını çevirdi.
- ·Bundan emin misiniz?
- Tabii Mister Oueen. 1En azından dört sene, büyük
'bir ihti·malle bes . . .
'

- Tesekkürler!
'

Ellery saatine bakarak ·m ahkeme salonuna doğru koştu.


·Koridor kala1bal ı ktı. ;insanlar yüksek sesle konuşarak
-etrafta dolaşıyordu.
- E ' llery?
- Nikki! ·Neler oluyor? 1BugCınk·ü duruşma mı bitti?
- Bilmiyor musun? Burada değil miydin?
Ellery karnında ani bir sancı hissederek, « Hayır,» ·de-
d i . « N e oldu?,,
- Jüri karar vermek için çekildi.
- Olamaz!
- Anlayamad ığımız bir sebepten Mister lrons işi kı-
·s a kesti. Öğle tatilinden evvel işi bitmişti. Öğleden son­
ra sorguları ·bir defa daha tekrarladılar, hakimin kısa bir

F. 1 2 1 77
I

konu·şmasından sonra da iş jüriye kaldı. Jüri salondan


çıkalı onbeş dakika oluyor. Nereye gidiyorsun?
- Hakim Levy'yi görmeye!

Hal{im Levy'nin qdasında, ·Ellery, Hakim, Savcı ve ifa..


de�iz bir yüzle oturan avul<at lrons bir kere daha toplan�
d ı lar. Bu defa onlara katılan N ikki bir köşeye i l işmiş, göz·
!erini Ellery'den ayırn11yordu.
Ellery derhal konuya girerek, « ·M i ster ·Jrons, karşı-suç­
lamalarla vakit kaybetmeyeceğ i m , » diye söze ·b aşladı.
u'Müşterinizin menfatini gözetmek için işi biraz aceleye
getirmek istediniz. ·Fakat bildiğim kadarıyla, sizin için ·bir
dava kazanmak kadar adaletin yerine gelmesi de mühim...
dir. ·Bu konuda savc ı l r k makamının ve sizin Hakim Bey,
aynı şekilde düşündüğünüzden h i ç Şüphem yok. Hepimiz
adaletin tecel lisini istiyoruz. Şimdi tek mesele şu: Vak- .
timiz var m ı ? Yanılm ıyorsam, jüri karar vermek için ·ma·h­
keme salonundan çıktığına göre, çok geç kalmış ·o�bili­
riz. Hayır . . . 1Lütfen . Hukuki
. formaliteleri düşünecek vak­
timiz yok. 1Beni dinleyin. Bütün dikkatinizle. (1EI lery, Ha­
kimin masasına dayanarak konuşmasına devam etti : ) i3u­
güııü, d·ün geç val<it aklıma gelen b i r teoriyi destekleye-
\
·

cek . bir delil aramakla geçirdim. Bu sabah da söylediğim


g i b i , delil lerle ispatlan·madıkça hiç kimsenin tb enimseye­
bi leceği b i r teori değil bu. Şimdi delilleri buldum. 'Bun­
lar davanın akışını tamamiyle değiştiriyor. Teorim, ş u ana
kadar manasız göründüğü için kimsenin aldırmadığı, Van
Harrison'un ölürken bana i l etmeye çalıştığı mesaja daya­
nıyor. Gerçek şu ki, o mesaj çok manalı idi. Harrison'un·
o duvara kendi kanıyla yazdığı işaretlerin ne olabil eceği
hakkında beni m üç değişik fikri·m vard ı :· ·Birincisi (XV)
hnrf!erinin i l etmeye çalıştığı mesajın tamamı olduğu idi.
BLınu, (XY) kendi başına 'hiç bir mana ifade etmediği için
sonunda ekarte ettim. (XY) olarak mesaj ı n işimizle, kişi­
lerle veya cinayetle h i ç b i r ilgisi yoktu. 1kinci fikrim bi­
rincisinin başarı sızlığı ndan doğdu. •Eğer (XV) bir mana
taşımıyorsa bel_ki mesaj tamam deği idi, diye düşündüm ..

1 78

Harrison (Y) nin sol çatalı.nı bitirdiği anda ölmüştü. B·E·L­
l<1i D1EVAJM ·ET1M1EV'E N'İ1V1ET1L1İVDİ. (Üç adam şaşkı nlık için­
d e birbirlerine baktılar.) Niyeti devam etmek idiyse, ne
eklemek istiyor ola1bil i rd i ? Bir (X) ve b i r (Y) yazmıştı.
Ben, (X) ve (Y) yi takip edecek en mantıklı i·ş aretin (Z)
olabileceğini düşündüm. Belki adamın mesaj ı n ı n tamamı
(XVZ) i ·d i . Fakat (X) ve · (Y) tek tek ken·di başlarına bana
bir şey ifade etmedikleri gibi, (Z) i l e birleştiklerinde de
bir ipucu vermediler. Bu sefer de yanlış yolda oldu ğttma
karar· verdim . .
. »

Hakim Levy, 'El lery'nin sözünü kesti:


- Dur, bi raz yavaş o l ! 1Ben hiç b i r zaman çabuk bil­
mece · çözmeyi beceremed im. Harrison mesajını bitirebil­
seydi, ekleyeceği işaret (Z) ·değil de başka bir ş0y mi
olurdu demek istiyorsun?
·- Tamamiyle, efendim. (Z) n i n 'bir çözüm getirmern•3-
si benim farklı b i r düşünce tarzı n ı benimsememe yol açtı.
- Ve şimdi siz, \Mister Oueen, Hartison'un ekleme­
ye niyetli olduğu şeyin ne olduğunu bilıyorsunuz.
- 1Evet efendim.
Savcı, «1Bir dakika, ,, dedi. Ayağa kalkarak kapıya git­
ti, dışarı 1bir göz attı. Sonra hemen yerine dönerek, cc He:.
nüz jüriden b i r haber yok. Devam et, .Oueen,,, dedi.
Dorrel lrons yerinde kıpırdandı. ·Ellery hakime döne­
rek, « Bana bir kalem . ve kağıt verir misiniz?» diye sordu.
Hakim hemen bir çekmeceden bir kalem ve b i r kağıt
çıkard ı . Ellery kalemi alarak masanın üzerine eğildi.
Mcı'hkemede, şahitlik ederken yaptığım açıkl amayı tek�
rarlayacağım. Harrison mesaj ı n ı aynen bu şekilde yazmış­
tı. Önce sağ üst köşeden başlayarak sol alt kö·şeye inen
b i r eğri çizdi.
1Ellery kağıda bir eğri çizdi.

- Sonra sol üst köşeden · başlayıp ortada bununla


kesişerek, sağ alt köşeye inen ·b i r eğri daha çizd i :
1 79
- Üçüncü çizgisi birincinin aynısı, fakat i l k yaptığı
X'in yanında i d i :

X/
- Ve ni hayet, son eğrisi yine (X) in ikinci çizgisin­
de olduğu gibi, sol üst köşeden başladı ve üçüncü eğriye
tam ortasında deydiği anda son buldu.

XY
- Tam bu anda adam öldü. ·Evet, beyler, Harrison'un
mesaj ı n ı n ·d evamını açıklayabileceğimiz birden fazla yol
var. ·Bunu dün Bronx Parkı'nda öğrendim. Bir 1boyacı gör­
düm, alfabenin bir harfini boyuyordu. Harf ZOOLOJİ 'nin
(J) si idi. Adam çalışırken yağmur başlad ı , o da (J) yi ya­
rrm bı rakarak çekip gitti. Fakat harf, adamın boyadığı ka­
darıyle hiç (J) ye benzemiyordu, (İ) olmuştu. Çünki adam
harfin sola dönen çengelini boyamamıştı . . . Belki de . . .
Belki de boyacı gibi Harrison da harfin i n devamını geti-
rememişti! ·
Hakim kaşlarını çatarak, «Yani . . . diye başladı.
»

- Yani, Hakim Bey, belki ·d e Harrison dördüncü eğ­


riyi aşağıya kadar uzatmak niyetindeydi. Birinci (X) in ikin­
ci eğrisinde yaptığı gibi O takdirde (X) i takip eden harf
. . .

(Y) değil . . .
Ellery çizgiyi aşağıya doğru uzattı.

xx

Savcı, ccX! .. diye bağırdı. « Bi r X daha. XY değ i l . XX.»


>>

lrons gözlerini kağıttan alamıyordu. Baktıkça kaşları


yavaş yavaş çatılmaktaydı.

1 80
Hakim, ccXX,>> diye tekrarladı. u1 M ister Oueen, yine de
gerçeğe nc:ısıl yaklaştığ ı nızı b i l emiyo·rum. 'Beni ilgi lendiren
bulduğunuzu iddia ettiğiniz · yeni deliller . . . Lütfen onlara
. gelir misiniz?»
Elf.ery kapıyı kapadı. J·üri hala içerideydi.
- Evet efendim. Sırayla gidiyorum, çünki gerçeğe
uzanan bir yol var ve deliller onun sonunda . . . Şu şekilde
anlatmaya çal ışacağı m : Hakim Bey, alfabenin b i r harfi ol­
maktan basl<a (X) nedir?

·

- Bir Roman rakkamı. On . . ;


- O halde yoruma göre, XX iki X- yirmi demek
oluyor. Yirmi sayısının davamızın herhangi bir :b ölümü i l e
bir ilgisi var m ı ?
Hakim, «'Benim bildiğiın kadarı i l e hayır,» dedi. Sonra
oturduğu döner deri koltu kta kıpırdanarak, sabırsızca saa­
tine baktı .
. Savcı, «1Yirmi m i ? » diye sorarak başını salladı .
,L\vuı�at Darrel arkasına yaslanarak bir püro yaktı. Bü­
tün dikkatini püronun uç kısmını çı karmaya vermiş gibiydi.
E l l ery konuşmasına devam etti:
- O halde, eğer iki (X) bizim için Ron1en rakkamı
olarak da bir şey ifade etmiyorsa, daha başka bir mana
aramalıyız. (X) daha başka nedir?
Hakim ters bir· sesle konustu: '

- Matematik işareti, çarpma. işareti . . .


- O zamaiı XX iki çarpma işareti mi oluyor? Bunun
da manasız olduğu besbe l l i . (X) sembolünün daha başka
bir manası yok mu?
Savcı, « B i r kros,» diye bağırdı. « İ ki X, çift kros . . . dabl
kros . . . »
'E l lery ·başını sallayarak masa n ı n üzerinden onlara doğ-
ru eği!di: .
- Yani, beyler, Van Harrison konuşmasının imkansız
olduğunu, mesaj yazacak vakti olmad ı ğ ı n ı , gücünün gittik­
çe tükenmekte olduğunu anlayarak iki taraf lı . ·oynayan bi­
rinin oyununa geldiğini bana en kısa şekliyle anlatmaya
çalışıyordu.

181
Uzun süren 'bir sessizlik oldu. Sonra Darrel lrons ba­
cak bacak üstüne atarak sigarasının dumanını üfledi.
/

ı..
- Çift tarafl ı oynamak! Pekala, Oueen, bunun dava
i l e olan i lgisini de anlatır mısın, lütfen?
ı

- Mister lrons, bunun cevabını birkaç dakikadan be­


ri bildiğinizi sanıyorum. Harrison vücudunda üç kurşunla
yerde yatıyordu. Yaralarının ağır olduğunu, öleceğini an­
lamıştı. ·Benim vurulmasına şahit olduğumu biliyordu. Ve
·b::ına iki tarafl ı oynayan birinin oyununa geldiğini anlatı­
yordu. Vurulması n ı n dışardan görüldüğü gibi olmadığını an­
latmaya çalışıyordu. Yani, vurulmasının çift taraflı oyna­
nan bir oyun olduğunu . . .
Hakim ümitsiz b i r şekilde Ellery'nin ve lrons'un yüz­
lerine bakarak, « Ben hiç bir şey anlamad ı m , » diye başını
sallad ı . « Haki katen h i ç bir şey anlamadı m . »
·

Ellery, «Sanırım Mister lrons anlad ı , n. dedi. « N eden


Harrison vurulmasını i k i l i b i r oyuna gelme olarak belirtti?
1 İki taraflı oynayan birinin oyununa gelmek bir anl aşma-
. n ı n bozulması, birinin kalleşl i k etmes i , birinin diğerini hiç
beklemed.iği anda arkadan vurması demektir. O halde, Har�
rison o şekilde vurulmayacağına, işlerin bu yola dökülme·
yeceğine dair teminat almıştı. Birisiyle bir anlaşma yap­
mış, bu anlaşmaya göre kendisine hiç b i r zarar gelmeye­
ceğine dair söz almış ve sonun.da bu anlaşma bozulmuş­
tu. Kim! Kim böyle bir anlaşma yapmış, böyle bir söz ver­
miş, sonra da sözünden· dönmüş olabi 1 irdi? ·Bir tek kişi:
Harrison ve Martha'yı vuran. sözde ihanete uğramış koca . . .

Yani, Van Harrison ve Dirk Lawrence beraber çalışıyorlardı.


Dava, · dışarıdan görüldüğü gi·bi sadakatsız bir kadınla al­
datılan b i r ·kocanı n davası değildi . . . Koca ile aşığın işbir­
liği etti kleri, kocan ı n . l<a rısı n ı n , sözde aşığına yardım et­
tiği bu ısmarlama aşkta aldatılan, KADIN'd ı . n •

'N i kki ayağa fırlad ı . Yüzü sapsarıydı. Kısık bir sesle,


(<1Müsaaden izle,» ded i .
Odadaki adamlar, ·b i r makine gibi ayağa kalktılar. Ka­
pı kapanınca yine aynı şekilde oturdular.

1 82
Hakim 1Levy, (< D e l i l , » dedi. « D el i l ! »
- Sıra ona da gelecek! Ya l·nız lütfen sonuna kadar
sözümü kesmeden ·din leyin. Jüri hala ç ı kmadı m ı ?
- Çıkmadı, çıkmadı. Sen .devam et!
- :Bir l<ere, kocanın bu işte parmağı olduğunu, ka-
d ı n ı n kocası tarafı ndan aldatı ldığını, aşığın koca i l e işbir­
l iği yaptığını kabullendiniz mi, dava tamamen değişiyor.
Kndınla aşığın arasındaki bağ hakiki b i r aşk beraberliği
<l·eğilse, o zaman Martha adama diğer kadınların yaptığı
gibi, Harrison'un aşk oyunlarındaki usta l ı ğ ı yüzünden para
vermiyordu. O halde paraları mutlaka mecbur kaldığı için
veriyordu. Bir kadtn bir erkeğe para vermeye zorlandığı
zaman, sebep ne olursa olsun, işin içine şantaj kelimesi·
nin girdiğine. emin olabilirsiniz. Harrison da Martha 'Law­
rence'a kendisine sık s ı k büyük meblağlar ödemesi için
şantaj yapıyordu. Fakat Harrison, Dirk ·Lawrence'ın adamıy­
dı: O halde Lawrence ' ı n gayesi, Martha'dan para sızd ı r-
mc:ık için Harrison 'u kul !anmaktı. Fakat bu, korkunç . planı-

nın yalnızca ufak ·bir bölümüydü. Çünki Dirk Lawrence so­


nunda ne yaptı? Harrison 'u öldürdü ve Martha La\"lrence'ı
öldürmek istedi. Martha ölürse Dirk, kocası olarak, kadı·
ı1ın hatırı - sayılır servetinin sahibi olur. 'İşte bu yüzden ben, .
'Dirk'ün, Harrison'a yaptı rdı ğ ı şantaj fasl ı n ı n planın ufak
bir parçası olduğunu iddia ediyorum. Şüphesiz Harrison'un
, habersiz olduğu bir planın ufak bir bölümü. . . Dirk bqyük
b i r servet peşindeydi ve onu elde etmek için acı­
masız bir plan yapmıştı. Martha'ya evl il iğinin başında
ne gibi hisler beslediğini b i l miyoruz, fakat sonraları her­
halde kadından bıkmış ve evl i liği nden nefret etmeye baş­
lamıştı. Bir de üstelik b i r yazar olaral< mali durumunu is­
tediği seviyeye getirecek bir başarı göstere memişti. Hal­
buki istediği paraya sahip olan istemediği •bir kadına bağ­
l iydı. Serbest kalmak ve zenginli!< elde etme!< istiyordu,
ikisine birden nas ı l kavuşabilirdi? Ve yolunu buldu . . .
lrons sönmüş sigarasının ucuna bal<arak, (( Karısını
öldürmeye teşebbüs ederek m i , Mister Oueen? diye sor- u


1 83
du. «Serbest kalmak ve zeng inlik elde etmek içinse, bu
yolun kendisine istediklerini kazandıracağını sanmam.»
- 1Ben de sanmam, ·M·ister lrons. Fakat acele etme-
yelim. Müvekl<i liniz sürprizlerle doludur. · Şimdi, jüri b i r
karara varmadan devam edebi l i r miyim? ('Ellery ·daha ça­
buk konuşmaya başladı.) Takriben bir yıl kadar önce Dirk
L'1wrence'de anormc:ıl kıskançlık belirtileri başgösterdi. Bir
sabit fikir, neredeyse bir fobi kadar kuwetli kıskançlık
belirtileri . . . Şimdi bunu biraz inceleyelim. ·Bu davada her
şey göründüğü gibi oln1ad ı ğ ı na, aidatı lan kocanın gerçek­
te işbirlikçi bir katil olduğur1a göre, bu adamın her yap­
tığını şüp'he i l e karşılamamız g·erekir. Kıskançlığı samimi
miyd i ? 1Bunun cevab ı n ı n hay ı r olması gerekir, çünki ha­
ki katen kıskanç l ı k krizleri geçiren ·bir erkeğin, karısını
bC!şka bir adamla bir bağa itınek için işbirlikçi l i k yapma­
sını kimse düsünemez. Kıskanclık krizleri sahte idi. 1Dirk
. �

Lawrence'ın kıskançlığının sahte ol·duğunu kabul edersek,


adamın çirkin planı · bütün çıplaklığıyle gözlerimizin önüne
serilir. ·Kıskanç bir koca rolü oynar, kendini devamlı ka­
rısı tarafından ihanete ugramaktan korkan bir erkek of arak
tanıtır. Bir şüphe atmosferi yaratarak rolünü aylar boyu
oynayıp geliştirir, bu arada karısını korkunç ·bir şeki l d e
kıskandığını, karıs ın ın ve kend isinin arkadaşlarına -en baş­
ta Miss 'Porter'e ve bana.:_ kabul ettirir. Sonra, ortağı n ı
meydana salarak Martha'yı sözde gizli bir aşka sürükletir.
·B u aşk, Harrison tarafından -şüp'hesiz Di rk'ten aldığı di­
rektiflerle- klasik b i r ihanet havasına sokulur. Her şey
di kl<atle tertiplenmiştir: ·B.ir kod, kod anahtarı olan bir ki­
tap, şehrin çeşitli yerlerinde gizli buluşmalar, dışarda be­
raber görülmeleri için önceden hesaplanan Harrison'un
sözde di kkatsizlikleri, v.s. v.s ... 1En sonunda zava l l ı ihane·
te uğrayan kocanın şüphelenmekte haklı olduğu ortaya çı­
kar. Telefonda asıkların adamın evinde bul usacaklarını du·
• •

yar. Der'hal karısının ardından evden fırlar. 'Karısını ve sev-


·g ilisini adamın yatak odasında basarak şaşırtır . . . ve on­


ları suçüstü yakalamas ı n ı n verdiği şokla ( ! ) çılgın ·g ibi
diğer e.rkeğin tabancas ı n ı kapar, her ikisini de öldürür.

1 84
Ci nayetleri şahitler önünde işler. Harrison'un adamının
.orada olduğunu biliyordu, ·Ni kki Porter'ın kendi evinde bir
casus olduğunun ve benim de bu işe karıştı ğımın, sürekli
'
peşinde olduğumun farkındaydı. Evet, Mister l rons, müvek­
kili niz hem bir kazanç elde etmek için cinayet işlemenin,
· hem de J<azancına · sahip çıkabilmek için hayatta kalabil­
menin ·bir yolunu bulmuştu. Müdafaanızı ne üzerine kur­
dunuz? Lawrence ' ı n müdafaas ı n ı ? Yazı lmamış kanun Mister
lrons! Kanun kitaplarında bulunmayan, fakat şimdiye ka­
dar ona başvuran her stJçluyu beraat ettir.en kanun!
Siz, ben, Hakim Levy, Savcı -ve Dirk Lawrence- he-·
pimiz bu ınemlekette ve :Batı dünyas ı n ı n her yerinde, bu
yazı lmamış kanunu, i'hanete uğrayan her suçl uyLı serbest
bıraktıran adeti b i l i yoruz. ·Sizin b·tJ jüriye haklı olarak us­
ta l ı kla bel irttiğiniz g i b i , ·M ister lrons, jüriler karılarıı11 ş�­
hitlerin önünde, başka bir erkeğin kollarında yakalayarak
cinayet işleyen kocaları suçlu bulmazlar. Davanın nasıl:
·biteceği hakkrnda -birkaç dakika öncesine kadar- ı�en­
dinize olan güveniniz bunun yeterli bir ifadesidir. MüveK­
kil iniz de, enıiniın, şu anda bu güveni paylaşmaktadır.
1Evet, Dirk Lawrence korkunç bir riske giriyordu. Bt ..
1bir kumardı. Fakat, çok iyi bir kumar. Kendi babası da:
böyle bir cinayet işlemiş ve beraat etmişti. Şüphesiz Dirk'­
ün i iham kaynağı buydu. Her şey Dirk'ün lehineydi ve kLı­
mar oynadığını kabul etsek bile kazandığı takdirde neler
elde edeceğini bir düşünün. Mi lyonlar tutarında bir se'·­
vet. 1B i r sürü insan çok daha azı için e l ektrik l i sandalyeı·;,
giyotini veya gaz odasını göze almış lardır.
Tam b.u sırada b i r ·hademe kapıyı vurarak Hakim Levy'­
ye, ccÖzür dilerim efendim. Jüri b i r karara vardı, .dısarı çık�
. '

maya hazırlanıyorlar,» dedi.


Hakim ise, Ben sizi çağırı ncaya kadar o kapıyı bir da­
cc

lıa açmayı n ! » diye gürledi.

Savcı ayağa kalktı, sonra yine oturdu, Sinirle bir si­


gara yaktı.
Darrell 1lrons da ayağa kalktı, fakat o hemen oturma-

1 85
<lı. Pencereye gi·derek, dışarı, 1Bridgeport'a doğru baktı.
-Sönmüş sigarası, dişlerinin arasına sı kıştırılmıştı.
'Ellery, « Çok geç,» diyordu. «Allah ka�retsin, çok geç!
Şüphesiz (suçsuz) bulmuşlardır. ·Mahkemede sunulan de­
l i l l erin ışığında başka bir karara varmaları beklenemez.
Tebrikler, Mister ltons! O jüri bi� defa . karara vardı mı,
lawrence hepimize ve ·bütün dünyaya gülerek buradan
:çıkar gider. Taammüden, soğukkan l ı l ıkla işlenmiş cinayet­
ten tereyağdan kı 1 çeker gibi kurtulacak! ,,
.

lrons, arkasını dönmeden, « Hayır,» dedi.


Hakim Levy de, « H ayır,» de·di. « H enüz değil, Mister
Oueen. ·Kanuna göre, içerde aralarında aldı ki arı kar�r ne
:0lursa olsun, mahkeme reisi haki m , dava katibine jüriye
karc:ırlarının ne olduğunu sormasını söyleyinceye kadar,
resmi bir karar yoktur. Bu dava bitmedi. Ve ben salonda
yerimi a l ıncaya kadar da bitmeyece k ! »
- Ama ben zannediyordum ki . . .
- Ne zannettiğinize boş verin, M i ster Queen. Bah-
s ettiğiniz delil leri istiyorum. Mahkemece kabul edi leceği­
ni söylediğiniz o d e l i l leri . . .
!Ellery derin bir nefes aldı. .
- Evet, efendim! Araştırma yapacak ancak birkaç
saatim oldu. Fakat bu kısa zaman b i l e teorimi destekleyen
ve onu bir hayal ol maktan çıl<arıp hakikat haline getiren
,ş u ana kadar ortaya çıkarı lmamış iki delil bulmama yetti.
•Bunlardan birincisi, hukuki bakımdan belki · diğeri kadar
müt1im değ i l , ama Martha ·Lawrence'ın Van Harrison'a asık
,
'

-olmadığı ve Harrison'la kadın arasındaki bağın suçlu ta-


rafındaıı terti plenmiş bir düzen olduğu hakkındaki tezimi
Jspatlıyor. �isteğ im üzerine Savcı, davanın delil lerind eıı bi­
ri11i incelenmek üzere la·boratuvara gönderdi. Deli 1 , hatır­
layacağ ınız g i b i , Harrison'un masasında bulunan ve Martha
tarafından yazıldıkları iddia edilen b i r deste aşk mektubu . . .
·Laboratuvardan yapmalarını istediğim inceleme, bir mürek­
l<ep aııaliziyd i . Mürekkep analizi istememin sebebi, bazı ga­
·ri·p noktaların gözüme çarpması idi. Mektupların hiç biri-

'1 86 .
n i n zarfı ve tarihi yoktu. Sadece bazı 1 arına haftanın gün­
leri yazılmıştı. Üste l i k Harrison'un adı h i ç geçmiyordu;
yalnız bazıları, Sevg i l i m ! diye başlıyordu. Yani mektuplar­
da Martha i l e Harrison arasındaki arkadaslık sırasında ya-

zıldıklarını veya Harrison'a yazıldıklarını gösteren bir be-


l irti yoktu. Aktöre gönderildikleri düşünülmüştü, çünki1
mektuplar adamın evinde bulunmuştu. ·Bu odaya girmeden
önce laboratuvara teJefon ettim. Laboratuvar raporunda, o
mektuplardaki mürekkebin en azından dört, belki beş yı 1-
l ı k olduğu ·be 1 i rtiliyor. Martha Lawrence, Van Harrison'la
b irkaç ay önce tanışmıştı. Bu, mahkemede · de konuşuldu.
Şüphesiz tekrar kontrol edilebi l i r.
Şu halde Martha Lawrence o mektupları Van Harrison'a
yazmış olamazdı. O halde, o deste Harrison'un masasının
çekn-ıecesine nasıl girmişti? Ve daha da mühimmi, neden
oradayd ı lar? ·Bunlar kaçınılmaz sualler . . .
· Şe.ntaj yapmak için mi oradaydılar? Fakat evli 1bir kadının
aşığına yazdığı mektuplar, tarih ve kişilerin adlarını ta­
şı ma dığı , takdirde, şantaj yapmak için bir değer taşımaz.
Bu nıektuplar bu şekilde gazetelere verilirse kill)se bun­
larla Van Harrison -veya ·h erhangi bir erkek- arasrnda
bir bağ kurmaz, bu yüzden bunları gazetelere bildirmek
şeJ\linde bir tehdit, boş bir · tehdit�ir. Harrison onları ş�n­
taj yapmakta kul lanmıyorsa, orada ne arıyorlardı? Roman­
tik bir gayeye mi hizmet ediyorlardı? Ona yazılmamışlardı
bile?
Şimdi size vermiş olduğum b i lgilerin ışığında bu mek-
1. upların neden aktörün evinde 1bulunduklarını düşünelim.
·Mektuplar adama yazı lmadığına göre, birisi onları oraya
koymLış, onların orada bulunmasını istemişti. Neden? Çün­
ki onların Harrison'un evinde bulunmas ı n ı , dolayısıyle ada-
11 ıa yazı lmış olduklarının düşünülmesini, yani Harrison'la
Martha arasındaki sözde gizli aşka ·d e l i l olarak kabul edil�
melerini istiyordu. Tıpkı mahkemede ele alındı ki arı gibi . . .
Bu iddiamı. şu doğruluyor: İfademde bel irttiğim gibi, o
akşam Harrison'a Martha'dan uzak durınas ını söylemek

187
için uğradığımda, ,aktör b i r telefon alarak der·h al evden
ayrı lmış, beni orada etrafa rahat rahat göz atabilecek şe-
ki ide yalnız b ı rakmıştı. Düşünülecek olursa, kocası çok
kıskanç evli b i r kadınla aşk hayatı yaŞayan bir · erkeğin
en son yapacağı hareket, son derece meraklı birisini ra­
hat .rahat etrafı arayabilmesi ve aşkları nı tehlikeye soka­
cak delil leri bulabilmesi için evinde yalnız bırakıp 'git·
'm ektir. Benim geleceğimi önceden haber alan Harrison,
'M artha'ya onu telefonla aramas ı n ı tembih etmişti� Böyle- .
ce dışarı ç ı k ı p meydanı, ·d aha sonra mahkemede gördük­
lerini anlatacak birine bırakmış oluyordu.
O halde Harrison o mektupları kimden aldı? Sadece bir
· kişiden, onların aslında yazı ldı kları kişiden almış olabilir.
'Martha Lawrence'ın -ve bu söyleyeceklerim arzu edilirse
m<xh kemede ispatlanab i l i r- Harrison'la karşılaşmadan ön­
ce ve son dört, beş yıl içinde -yani mektuplardaki mü­
rekkebin . kullanıldığı süre içinde- sadece bir tek aşk bağı
olmuştur · ve aşık olduğu ö kiŞi de kocası d ı r. Bana, ken­
disi, evlenmeden önce Dirk'e b i r sürü aşk mektubu yaz­
d ığ ını söylemişti. Eğer bu- mahkemede gerektiği şekilde
ispatlanab i l i rse -ki sanıyorum bu kolaylıkla yapıla.bil ir­
o zaman netice çok basit: . Harrison'un evinde bulunan
mektuplar Dirk Lawrence'dan alınmışlardı . . . ONLAR! HAR-
1RISON'A D I R'K LAWRENCE V'ERM'İ'STİ. Bundaki maksad ı n ,
}

mektupların mahkemede oynadıkları rol olması gerekir,


çünki bunun başka bir mantıki ı açıklaması yok. Dirk Law­
rence kendini ele verecek mektupları d i kkatle yoketmişj

içlerinden sadece başlıkta h i ç b i r isim geçmeyenleri ta­


'
rih bulunmayanları seçmiştir.
1Bu mektuplardan ç ı karabileceğimiz mana ve faraziye­
ler, Martha Lawrence'ın , kocası tarafından hazırlanan kor­
kunç bir oyuna geldiği teorimi teyit etmesidir.
·Ell ery b i r an nefes almak i ç i n durdu.
- Bugün bulduğum i k i nci d e l i l ise, oyunu tamame11
isbat ediyor ve tezimi yalnizca onun üzerine kurabiİ irim.
Mahkemede Harrison'un ban-ka hesaplarına para yatır·

1 88

dığı tarihlerle ·Martha ·Lawrence'ın hesaplarından para çek­


tiği tarihlerin uyuştuğu ortaya ç ı karıldı. Fakat Harrison'­
urı hesabından hangi günler para çektiğini. kontrol etmek
bugüne kadar kimsenin aklına gelmedi.
önce teorimi biraz açmak istiyorum. Harrison'la Dirk
arasında b i r anlaşma bulunduğuna, bunun şartının da
Martha'yı görünüşte kocasına ihanet eder bir bağa sürük­
lemek oldu·ğuna inanıyordum. Bu durumun 'asaleti' her ne
kadar Harrison'un karakterine uygun düşüyor ise de, o böy­
l e ·bir işe sadece asaleti için g i recek b i r adam değildi.
Bu i ş teh l ikeliydi. Kanunsuzdu ve b i r kere ortaya çı karsa
kendini demir parmakl ıklar arkasında bulacağına inanıyor­
du. Böyle b i r riski göze alabilmesi için Harrison'a mut­
laka para, büyük m i ktarda para vadedilmesi gerekiyordu.
işte bu yüzden Lawrence'ın Harrison'u ikna edebilmek için
hatırı say ı l ı r bir m i ktar para vermiş olduğunu düşündüm.
Ayrıca Dirk 'Lawrence'ın Harrison'a neden böyle b i r
oyuna başvurduğunu mantıklı bir şekilde açıklaması gere­
kiyordu. Harrison aptal değildi. Üste l i k aptal olsa b i l e,
böylesine garip bir tel<lifi hiç sual sormadan kabul etme­
si için tam bir geri zekalı olması g.e rekirdi.
'Lawrence, Harrison'a bu işten nas ı l b i r çıkar umduğunu
nasıl anlatmış olabilirdi? Ben onun bu işi en 1basit ve Har­
rison'u en kolay ikna edebileceği yoldan yaptığına inanı yo­
rum. 'Bu oyuna başvurmaktaki gayesini Harrison'a anlatır­
ken biraz değiştirmiş ve rakkamları ufaltmış olmasına rağ­
men bu Lawrence'ın ·h akiki isteği idi. Yani, Lawrence, ada­
ma b u işe kendisinin de para için girdiğini söylemiş ol­
malıydı. ·Bana kalırsa Harrison'a, Martha'nın bütün para­
s ı n ı n kad ı n ı n kendi adına olduğunu, karı s ı n ı n kendisine
yüklü b i r miktar vermeyi reddettiğini ve paraya çok ihti­
yacı olduğunu anlatmıştır. Ve aktörü karısından para ko­
parmanın tek yolunun, kadına üçüncü bir kişinin aracı !ığı
i l e şantaj yapılması olduğuna inandırmış olmalıydı. Böy­
lece Harrison, Lawrence'ın ona vereceği bir kozu kulla na­
rak Martha'ya şantaj yapacak, sonradan kadfndan sızdır­
dığı paraları ·Lawrence i l e paylaşacaklard ı .

1 89
Sonunda Harrison'un, Martha Lawrence'a şantaj yapa..
rak aldığı paraların bir kısmını Dirk Lawrence'a verdiğine
'
karar verdim. Bir çeşit komisyon . . . ·Bundan sonraki iş bu
tezimi ispatlayamayacağı m d ı . •

ispatlayabildim, beyler. Harrison'un çeşitli hesapların­


dan ne zamanlar para çektiğini kontrol ederek ispatladım.
Hesaplara baktı ğı mda, şunu gördüm: Harrison ne zaman .
yüklü bir meblağ yatırsa, sonraki bir iki gün içinde mut­
ı,ıka paranın tam yarısını çekiyordu.
Sonra Lawrence'ın bankasına giderek, onun hesapla­
rına baktım. Bu hesaplar da şunu gösteriyordu: Van Har­
rison'un bankadan paraları çektiği günlerden sonraki bir iki
gün içinde Dirk Lawrence aynı miktardaki parayı kendi
hesabına yatırıyordu. .
Harrison'un hesabından para çektiği ve Lawrence'ın
hesabına para yatırdığı tarihlerin ve para yekünlarının bu
derece uyuşmasına katiyen tesadüf denemez. Bir kere, iki
kere olsa iyi, a.ma bu defalarca tekrarlanmış.
Beyler, bu anlattı klarım eğer bu veya herhangi bir
mahkemeyi ve jüriyi Lawrence ve Harrison'un işbirliği yap­
tıklarına ikna edemezse, Dirk'ün a l ı ş ı l m ı ş ihanet davaların­
daki masum kocalardan olmadığına, karısından habersiz
olarak bu bağda üçüncü kişi olarak aktif rol oynadığına
ve Harrison'la Martha Lawrence 'ın vurulmalarının i l k ba­
kışta görüldüğü gibi, kocanın namusunu temizlemek için
değil de, Harrison'un ağzını kapamak ve Martha'nın ser­
vetine sahip çıkmak için yapı ldığına sizleri inandıramadıy­
sam mahkemede herkesin önünde Dirk Lawrence'dan özür
d i ler ve bundan sonra burnumu başka bir davaya sokma­
yacağıma yemin ederim.
Bunlar, Harrison'un hesaplarından ne zaman para
çektiğini gösteren notlarım. Hesapları gösteren kayıt­
lar mahkeme salonunda diğer d e l i lle rin arasında . . . 8Lın­
lar da Lawrence'ın para yatırdığı tarihler, New-York Equitl
Savings Bankas ı 'nın 5. caddedeki şubesinden a l ınmışlardır.
Hakim, savcı ve müdafaa avukatı, ·E l lery'nin masan ın·
üzerine bı raktığı kağıtların üzerine e ğ i l d i ler.

190
Beş dakika sonra hakimle savcı konuşmadan yerleri­
ne oturdular, Darrel lrons da sessizce pencerenin yanına.
döndü.
Ellery nefesini tutarak bekledi.
Hakimin kapısının ardında jürinin de 1b eklemekte ol-·
duğunun farkındaydı.
Ve Dirk'ün de . . .
En sonunda Hakim Levy, « Bu dava n ı n hala kavraya- ·

madığım bazı noktaları var,» diye mırıldandı. Lawrence'-­


«

ı n Harrison'u hazırladığı şantaj planında rol alması için;


nası 1 ikna ettiğini anladım, ama bu işe bir aşk bağı süsü­
nü vermek için aktöre nası l b i r sebep gösterdiğini hiç.
anlamadım. Adama ihanete uğrayan bir koca rolü oyna­
masının karısını -ve Harrison'u- öldürmesi için gerekli
olduğunu söyleyemezdi . Fakat Harrison'a, adamın mantıklı:
bulacağı bir sebep göstermesi de gerekliydi. Bunun cevabc
nedir, Ouee n ? »
·Ellery omuzlarını silkti.
- Bence Lawrence'ın Harrison'a söyleyebileceği e n·
basit şey, istediğinin sonunda boşanmak olduğu idi.
Martha'dan şantaj yolu i l e sızdırabildikleri kadar para sız­
dırırlarken, ilerde Dirk'ün karıs ın ı n ona ihanet ettiği ge­
rekçesi i l e boşanma davası açabilmesi için gerekli delil­
leri hazırlama işi de Harrison'a düşüyordu.
Bu tez Harrison'un Dirk'le neden işbirliği yaptığını ve­
işirti tamamiyle açıklıyor . . . Dirk'ün talimatları üzerine ken­
d i lerini daha kolay takip edebilmem için arkasında bıraktığı
izler . . . Çünki Dirk işin ta başından·beri Miss Porter'la be-·
nim bu işe iyice karıştığı mızı b i l iyordu ve tıpkı Harrison'u­
kul !an dığı . gibi bizi de kullanıyordu, hem de çok zekice­
kullanıyordu. Harrison da doğrusu rolünü çok iyi oynad ı.
İ l k randevunun bir otel odasında yapılmasını sağladl. Be-·
nim peşlerinde olduğumu bildiği veya şü·p he!endiği her
bL1luşmada Martha'ya sar ı l d ı , öptü, okşadı . Daha sonra
uşağı Tama mahkemede ifade verebilsin diye kadını evi­
ne getirip yatak odasına çıkması için onu zorladı, fakat·

1 9 1.
adam Tama'nın ifade vereceği mahkemenin, kendisini ö·ı­
dürdüğü için Dirk'ü muhakeme eden bir cinayet mahke­
.mesi olacağını aklının ucundan b i l e geçirmemişti herhal­
.de! Dirk Lawrence'ın kendisine. verdiği Martha'nın elbise-
1eri n i odasındaki gardroplara, benim veya boşanma için
.delil arayacak herhangi birinin bulabilmesi için kendi el­
Jeriy!e yerleştirdi. Hatta bana, Martha i l e yattıklarını ima
-edecek kadar i l eri gitti. Bu bir yalandı şüphesiz, çünki
adam karakteri itibarile M::ırtha'nın ancak iğrenebileceği
.b ir tipti. Fakat Harrison bu yalanı, i l erde Dirk'ün boşan­
ması için icabeden delilleri hazırladığına inanarak başka
:bir şeyden hiç şüphe etmeden neşeyle · söylemişti. Evet.
Ht!rrison, Dirk . Lawrence'ın piyonuydu. · Fakat Allahın işi­
·ne bakın; kuklalarını büyük bir maharetle oynattıktan ve
planını başarıyla son sahneye kadar getirdikten sonra Dirk
her · şeyi yüzüne gözüne bulaştırdı. Hedefi şaşırdı ve
Martha'yı öldürmeyi beceremedi. Her şeyi , bütün her şeyi
boşuna yapmıştı.
Odada sessizlik bir defa daha uzadı.
Sonra Hakim Levy, · Hala pek emin değilim, Mister
Oueen,» dedi. (( Her şeye rağmen Martha Lawrence o
Gldamla gerçekten bir otelde buluşmuş, sık s ı k onu evin­
de ziyaret etmiş, tekrar tekrar adamla yatak odasına ka­
panmış, herkesin içinde adamın kendisine sarılmasına izin
v�rmiş. Harrison, kadına aralarındaki duruma b i r aşk bağı
süsünü verdirmeyi nasıl başardı? ·Dirk'ün, Harrison'ın
.e l i ne verdiği silah neydi? Öyle kuvvetli b i r silah ki Martha
·Lawrence adama körü körüne itaat ediyor.»
;

'E llery yine omLız silkti.


- Martha 'nın hayatında sevdiği tek erkek Dirk law­
rence'dı. Aşkı geç bulan kadınlarda s ı k s ı k görüldüğü gibi
-Dirl<'!e tan ışıp evlendiğinde otuz yaşındaydı- kocasına
'karşı duyduğu hisler korkunç bir tutkunluktu. Harrison'un
elindeki silah ne idiyse kadının bu aşkı için bir tehlike
�rzediyor olmalıydı. Yani silah mutlaka Dirk Lawrence'ı
·ciddi b i r şekilde tehdit ediyordu. En çok işe yarayabilecek

192
tehdit, şüphesiz Dfrk'ün hayatının tehlikede olması olabi­
lird i . Belki Martha, ·H arrison'a para ödemekle Sevdiği ada­
mın hayat;nı kurtardığına inanıyordu.
Hakim, «·Adamın işlediği · bir suç gibi ! ,, diye bağırdı.
Ellery başıyla doğruladı:
- Ağı r b i r suç . . . Neden olmasın? Cinayet. Fakat il- .
le işlemiş olması şart değil, Hakim •Bey. M ü'h im olan,
Martha'nın kocas ı n ı n bir suç işlediğine inanmasıydı. Bu
' adamdan her şey beklenir. Ç ı karı uğruna işlemediği bir
cinayeti üstlenmek b i l e ! Tabii k i , Harrison'un aniden aley­
hine dönmesi halinde sahte olduğu kolaylıkla anlaşılabi le­
cek bir cinayet. Fakat kendisini seven kadını korkudan
deliye döndürmeye yetecek kadar inandırıcı bir cinayet . . .
Bence Dirk, Harrison'a kendi hazırladığı sahte b i r de­
l i l verdi. Bu del i l , 'Ü irk'ün birisini öldürdüğünün sözde is­
patıydı. ·Harrison da bunu 1Martha'ya gösterip kadını pa­
rayı vermezse polise gidip sevg i l i kocasını e lektrik l i san­
dalyeye göndermekle tehdit etmiş olma l ı . Martha'nın ba­
na ve Miss Porter'a anlattığı b i r şey bu tezi teyid ediyor.
Dirk, Martha'yla tanışmadt;ln önce bağlı olduğu yayınevin­
d e çalışan bir kızla samimi olmuş. Martha b·ize bu kızın
sonradan intihar ettiğini anlatmıştı.
Dirk geçmişteki bu hadiseyi planına uyacak şekil­
de değiŞtirmiş olabitrr. Bel.ki de hadisenin bir intihar
..

vakası değil de, kızdan kurtulmak için onu kendisinin öl­


dürdüğünü gösteren b i r cinayet olduğuna dair sahte deliller
<lüzenlenıistir.
'

Ve 'Martha, -zaval l ı Martha Dirk'e b i l e açılma-


ya cesaret edemeyen zava l l ı , her şeyden bihaber, ça­
resiz Martha . . . Kocas ı n ı n ihtiyatsız bir hareket yapıp, her
şeyin ortaya çıkmasına ve geleceğini tehlikeye sokması­
na sebep olmasından korkarak Dirk'e bile tek kelime söy-
1eyemeven ,Martha! .. Bu arada Dirk'ün, l1ayali cinayet plan­
:ıarı icadetme dehası gözlerinizin önüne serildiğine göre
zekası n ı n gücünden artık şü·phe edemeyeceğiniz bu ada­
m ı n, o delili sonradan Harrison'dan ne yapıp edip geri al·

. F. 1 3 193
d ı ğ ı na şüphe yok. Öyle bir d e l i l i n ne kadar sahte olursa.
olsun, Harrison'un eli�de olması ve adamı vurduktan son­
ra aktörün evinde bt..:�unması h i ç işine gelmezdi .. Dirk iti­
raf etmez veya Mart'na konuşacak l<adar yaşamazsa, bu
şantaj silahının tam olarak ne olduğu h i ç b i r zaman söy­
lenemeyecek . . .
· H§kim, « Peki ama, aralarındaki duruma bir aşk bağı
süsünü verrneleri için Harrison kadına nasıl bir sebep gös­
termiş olabi l i r ? » diye sordu. « Bana ka lırsa Martha 'Law­
rence'ın adamın davranı-şlarından ş·üphelenmiş olması ge­
rekir.»
- H i ç sanmam. 1-larrison bu rol için biçilmiş kaftan­
d ı . Herkesçe büyük ·o on Juan olarak tanınıyordu. Kadın­
dan para sı zd_ırmasın ın yanında ona kur yapmasının Martha'­
n ı n garibine gittiğinr saıımıyorum. ·Büyük b i r ihtimalle
adamı kendinden ıJzak tutmaya çalışmaktan bu işin esas
gayesini düşünme}1e fırsat bulamıyordu. Hatta Harrison,
Martha'yla sevişmek istemiş b i l e olabi l i r, çünki bu, ada­
mın karakterine uygun bir şey olurdu. Üstelik Dirk'ün de
bunu bildiğini sanırım.
1EI lery başını sal !ayarak sustu. Sonra, «Zannedersem , .
Hakim Bey, hepsi bu kad-ar,» dedi. ·
Darrel lrons hakime dönerek, · « Hakim Levy,» diye baş­
ladı, « bu davayı müvekl<i l i m i n suçsuzluğuna inandığım için.
kabul etmiş olduğumuıı anlaş ı l masını istiyorum . .f\rtık bu
inançta değilim. Müdafaadan · çeki l i yorum. »
.

' . ..
.

'

' '

' .
'· . . . .. .

'
. ' . '
'
. ' ' '..
.. '
'

'
" "
. .
. . . . . . .

1 94 •,

..
.
.

'


·
.

..

Çok sonra, başka bir jüridekiler, jüri odasından çıkıp


. mahkeme
. salonuna girdiler ve jüriye ayrı lmış bölmeye ge-
·Ç e rek yerlerini aldı lar.
1B i r masa arkasında oturan adam, koltuğunun kenar­
larına sımsıkı yapışmış, jüridekilerin yüzlerine tek tek ba­
karak, sanki yüzlerinden, çok gizi i bir sırrı okumaya ça­
l ışıyordu.

Başka bir haki m de, mahkeme katibine başıyle işaret


etti.
11\,1a'h keme salonu sessizliğe gömüldü.
Mahkeme katibi baş ı n ı jürinin oturduğu bölmeye çe­
virerek yüksek sesle konuştu:
- Jüri Reisi, lütfen ayağa kalkar mısınız?
Jüri bölmesinde birinci sıranın en başında oturan
adam ayağa kalktı.
�Aahkeme katibi sordu:
.
-- Jüri bir karara vardı m ı ?
"

- Evet! •

- 'Kararı nız ned ir? · ·

Jüri Reisi başını çevirerek Dirk Lawrence'a baktı. Son­


ra tane tane konustu:
, ..
.

- Davalıyı birinci derecede ci nayetten suçlu bulduk!

Mahkeme salonuna bitişik ufak (bir odada, yüzü sap­


sarı kesilmiş bir kadın, bu sözleri duyunca, ayağa l<alktı
ve içini çekerek yanındaki adamla kıza adeta yalvardı:
- ·Lütfen beni eve götürüıı!

1' 95
.. . .
CAÔALOGLU • AıKıBA YAVJ!N1EV� - Ankara Cad. 49 A Vilayet
ıkarşısı

SiRKECi - Veni Zaman Kitabevi, Ankara Caddesi 1 55

BAKIR KÖV • Nur Kırtasiye Yakut Sokak 1 6 D

KADIKÖV • Gen1ç l1i k Kita·bevi ıM uvakkithane Caddesi 35

CAGALOGLU • Özgür Dağıtım, Ankara Caddesi'.

BANDIRMA - Orçun Kitabevi, Kaşif Acar Caddesi 23

BURSA • ·Suat Ki·t abevi, Atatürk Caddesi 35/1

TARSUS • ·S elçuk Toğo, Mersin Caddesi 5 - 7.


SİRKECİ . Yıldız Kitabevi, Yeni Postahane Cad. 3/1

You might also like