You are on page 1of 9

TOPLUMSAL CİNSİYET

FARKLI DİSİPLİNLERDEN YAKLAŞIMLAR

Editörler
DERYA ALTUN - HURİYE TOKER
TOPLUMSAL CİNSİYET
FARKLI DİSİPLİNLERDEN YAKLAŞIMLAR
Editörler
Derya Altun - Huriye Toker
Nika Yayınevi - 61
1. Baskı: Aralık 2017
ISBN: 978-605-9386-27-2
Sertifika No: 26357
Yazarlar
Av. Birgül Değirmenci
Derya Altun
Yrd. Doç. Dr. Derya Şaşman Kaylı
Doç. Dr. Elif Gürsoy
Gülgönül Bozoğlu Batı
Doç. Dr. Güzin Özdağoğlu
Doç. Dr. Huriye Toker
Makbule Gulbin Erdem
Derya Altun
Doç. Dr. Sibel Safi
Doç. Dr. Şehriban Kaya

Dizi Editörü: Durdu Baran Çiftci


Kapak Tasarım: Leyla Çelik
Sayfa Düzeni: İlhan Ulusoy
Bu kitabın basım, yayın, satış hakları © Fita Petrol, Madencilik, Yayıncılık Tic. Ltd. Şti.’ye
aittir. Anılan kuruluşun izni alınmadan kitabın tümü ya da bölümleri, mekanik, elektro-
nik, manyetik ya da başka yöntemlerle çoğaltılamaz, basılamaz. Nika Yayınevi Fita Petrol,
Madencilik, Yayıncılık Tic. Ltd. Şti.’nin markasıdır.
Baskı ve Cilt: Bizim Büro Ofset Matbaacılık
Sertifika No: 26649

Nika Yayınevi
Yüksel Cad. 30/8 Kızılay Ankara
T: 0312 433 71 15 F: 0 312 433 71 15
www.nikayayinevi.com e-posta: info@nikayayinevi.com
TOPLUMSAL CİNSİYET
FARKLI DİSİPLİNLERDEN YAKLAŞIMLAR

EDİTÖRLER
DERYA ALTUN - HURİYE TOKER
İÇİNDEKİLER

ÖNSÖZ...................................................................................... 7
FEMİNİST HUKUKUN ATAERKİL (ERİL) HUKUKA BAKIŞI........... 11
Av. Birgül Değirmenci

YEREL KALKINMADA TOPLUMSAL CİNSİYET ÇALIŞMALARI:


YEREL YÖNETİMLERİN ROLÜ................................................... 47
Derya Altun

KADIN BEDENİNİN ANNELİKLE İMTİHANI: TOPLUMSAL CİNSİYET


BAKIŞ AÇISININ, ANNELİK KURGULARIYLA İLİŞKİSİ................. 61
Yrd. Doç. Dr. Derya Şaşman Kaylı

KADINA İLİŞKİN NAMUS ALGISININ KADIN SAĞLIĞI ÜZERİNE


SINIRLAYICI GÜCÜ................................................................... 79
Doç. Dr. Elif Gürsoy

GİRİŞİMCİ OLARAK KADIN.................................................... 107


Dr. Gülgönül Bozoğlu Batı

TEKNİK PERSPEKTİFTEN TOPLUMSAL CİNSİYET EŞİTLİĞİ VE


MESLEKİ ÖRGÜTLENME........................................................ 121
Doç. Dr. Güzin Özdağoğlu

KADIN VE MEDYA: NORVEÇ VE TÜRKİYE?............................. 141


Doç. Dr. Huriye Toker
EMEKLİLİK KARARLARINDAKİ CİNSİYET FARKLILIĞI: BİRLEŞİK
KRALLIK ÜZERİNE AMPİRİK BİR ANALİZ................................ 163
Makbule Gulbin Erdem
Derya Altun

TÜRK SIĞINMACILARIN TÖRE CİNAYETİ SEBEBİYLE BİRLEŞİK


KRALLIK’A SIĞINMA BAŞVURULARI VE SIĞINMADA İÇTİHAT
YOKSUNLUĞU....................................................................... 193
Doç. Dr. Sibel Safi

TURİZMDE KADIN İSTİHDAMI............................................... 225


Doç. Dr. Şehriban Kaya

YAZARLAR HAKKINDA........................................................... 251


ÖNSÖZ

“Bütün insanlar değer ve onur bakımından eşit doğarlar.


Akıl ve vicdanla donatılmışlardır. Bunun için birbirlerine in-
sanca davranmalıdırlar...”
1948 İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi

Bir Çin atasözü, “Gökyüzünün yarısını kadınlar ayakta tutar” der.


Bugün neredeyse sekiz milyar olan dünya nüfusunun yaklaşık
yarısını kadınlar, diğer yarısını da erkekler oluşturmaktadır.
Oran yarı yarıya iken, 21. Yüzyılın ilk yirmi yılının sonlarına
yaklaşıldığı bir zamanda ne yazık ki halen toplumsal cinsiyet
eşitsizliği konuşulmakta; bu eşitsizliğin üstesinden gelebilmek
adına yayınlar, eğitimler yapılmakta ve kampanyalar düzen-
lenmektedir. Kadın ya da erkek tüm insanların insan onuru-
na yaraşır biçimde davranılması hakkının bulunduğuna işaret
eden “insan hakları”, insanın insan olmasından kaynaklanan
herhangi bir şart ya da statüye bağlı olmadan doğuştan sahip
olunan vazgeçilmez ve devredilmez hakları içeren üstün nite-
likli etik değerleri temsil eder.
İnsan hakları kavramı, kişilerin kendilerini gerçekleştir-
mede ve yeteneklerini geliştirmede özgür oldukları ve eşitlik
idealinin var olduğu bir dünya tasavvurunu temel alır. Eşitlik
idealinin çokça tartışıldığı günümüz dünyasında, insan hak-
ları öğretisi, hem ilkelerini oluşturan eşitlik, özgürlük gibi ka-
vramların içeriğinin hem de bu kavramların ve öğretinin işaret
ettiği “insan” soyutlamasının tarihsel ve toplumsal koşullarca
belirleniyor olmasından dolayı aslında ne yazık ki tarihler
boyunca tek tip bir insanı anlatmıştır. Her ne kadar öğretinin
özüne ters de olsa sınıf, ırk, cinsiyet, yaş, medeni durum vs
gibi aidiyetler karşısında hep körlük yaşamıştır.
Önsöz

İnsan hakları öğretisinin tarihsel gelişimi süresince var


olan eşitsiz ve hiyerarşik toplumlarda eşitlik ideali ancak yas-
alar önünde gerçekleştirilmeye çalışılmıştır, çünkü hukukun
kendisi bireyleri ancak genelleştirerek soyut bir kategori olarak
ele alır, insanların bireysel farklılıklarını, yeteneklerini, gerek-
sinimlerini ve hatta toplumsal ve ekonomik farklılıklarını göz
ardı eder. Hukukun bu “soyut insan”ının sınıfının, ırkının, et-
nik kökeninin, yaşının, cinsiyetinin, cinsel yöneliminin vs ol-
madığı varsayılır. Oysa tarih boyunca var olan neredeyse tüm
toplumlarda insanlar bu tür farklı aidiyetleri ile birlikte yaşar-
lar. Bu toplumlarda eşit ilişkiler değil, ama iktidarın egemen
olduğu hiyerarşik ilişkiler geçerlidir. İnsan hakları öğretisinin
bu toplumlarda temel aldığı insan soyutlamasının ardında da
iktidar ilişkileri içindeki egemeni temsil eden somut bir insan
vardır. Bu insan, beyaz, burjuva ve erkektir. İşte bu nedenden
dolayı da 20. yüzyıl içinde temel insan haklarının yanı sıra
diğer aidiyetleri de işaret eden farklı grupların haklarını öne
çıkartan haklar söylemi ortaya çıkmıştır; çocuk hakları, engelli
hakları, hasta hakları, lgbti hakları, kadının insan hakları gibi.
Kadınlar, bilinen tarih içinde insan haklarından eşit biçim-
de yararlanamamış, her ne kadar Çin atasözünün söylediği
gibi gökyüzünün yarısına ve hatta yeryüzünün de yarısına
sahip olsalar da dünyayı erkeklerle eşit bir şekilde paylaş(a)
mamışlardır. Bu eşitsizlik, ataerkil toplumsal yapı adı al-
tında, tarihin farklı anlarında, farklı coğrafyalarda, farklı
kültürde yoğunluk ve şekil açısından farklılık gösterse de hiç
değişmemiştir. Dünya nüfusunun yarısını oluşturan kadın-
ların toplumsal yaşamda dezavantajlı bir konumda olduk-
larını fark etmek, pek çok kişinin kolayca kabul edemediği
bir olgudur. Kadın-erkek eşitliği günümüz toplumlarında
da halen erişilmeye çalışılan bir ideal olmakla birlikte birçok
coğrafyada kadınlar temel insan haklarından bile yararla-
namamaktadır. En temel insan haklarından biri olan eğitim
hakkı ile ilgili istatistiklere bakıldığında tüm dünyada okuma
yazma bilmeyen yetişkinlerin üçte ikisini kadınlar oluştur-
maktadır. Dünyadaki emeğin %66’sını kadınlar üretirken,
bunun karşılığında gelirin sadece %10’una ve dünyadaki mal-
varlığının sadece %1’ine sahiptirler. Tüm dünyada ortalama

8
Önsöz

beş kadından biri şiddete uğramaktadır.


Kadınlara karşı her türlü ayrımcılığın ortadan kaldırılması,
kadınların sadece temel insan haklarının tesis edilmesine
yönelik bir girişim olmaktan öte, sürdürülebilir kalkınmayı
hızlandırmak için de kritik önem taşır. Kadınlar güçlenmesi
ile oluşan etki, bireysel gelişimin yanı sıra toplumsal gelişmeyi
ve ekonomik büyümeyi de hızlandırmaktadır.
Birleşmiş Milletler, kuruluşundan bu yana, ama özellikle de
2000 yılı itibariyle geliştirilen “Binyılın Kalkınma Hedefleri”
ve Ocak 2016’dan itibaren devreye giren ve farklı alanlardan
17 hedefi içeren “Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri” ile 2030
gündemini dünyanın ilgisine sunmuştur. Böylelikle uluslar-
arası toplumla birlikte, hükümetler, sivil toplum kuruluşları,
üniversiteler ve iş dünyası, tüm hedeflerle birlikte özellikle 5.
hedef çerçevesinde toplumsal cinsiyet eşitliğini çalışmalarının
merkezine almıştır.
Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri, toplumsal cinsiyet
eşitliği alanında şimdiye kadar gerçekleştirilenlerin üzerine
yeni başarıları inşa ederek, kadınlar ve kız çocuklarına karşı
ayrımcılığı her yerde ortadan kaldırmayı hedefine almıştır. Bu
hedefe ulaşabilmek için de öncelikle günümüzde toplumsal cin-
siyet eşitliği ile ilgili durumun gözler önüne serilmesi gerekme-
ktedir. Özellikle akademik dünya başta olmak üzere, kamudan,
özel sektörden ve sivil toplum kuruluşlarından araştırmacıların
yapacağı çalışmalar ve yayınlayacağı makaleler ve raporlar du-
rumun analizinde önemli bir basamaktır. Elinizde tuttuğunuz bu
çalışma da, Türkiye’de, genelde toplumsal cinsiyet olgusunun,
özelde de kadınların çeşitli alanlarda durumunu ortaya koyan
önemli bir kaynak olacaktır.
Meltem Ağduk
Toplumsal Cinsiyet Program Koordinatörü
Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu

You might also like