Professional Documents
Culture Documents
omerfaruk.karasakal@uskudar.edu.tr
SU VE SULU ÇÖZELTİLERİN ÖZELLİKLERİ
SU
Su, bir inorganik maddedir.
Su, H2O molekül yapısındadır.
SU ve METABOLiZMASI
• Su molekülü, bir atom oksijen ve iki atom hidrojenin
kovalent bağ ile birleşmesinden oluşur.
Kovalent Bağ: İki atom arasında, bir veya daha fazla elektronun
paylaşılmasıyla karakterize edilen kimyasal bağın bir tanımıdır.
• Bir suyun oksijen atomu ile ona komşu diğer suyun hidrojen
atomu arasında hidrojen bağı şeklinde bir çekim vardır.
oluşturur.
intravasküler sıvı arasında lenfatik sistem aracılığı ile sıvı değişimi olur.
zengindir. Plazmanın %93’ü su, %7’si ise protein ve lipid olmak üzere
çözünen bileşenlerdir.
sıvılarıdır.
oldukça yavaştır.
Vücut Suyunun Görevleri
• Su, vücutta belirli bir denge içinde
bulunur. Denge bozulduğunda hastalık
ortaya çıkar.
– Yemek yemeden günlerce, aylarca yaşanabilir
yalnız susuz birkaç günden fazla yaşanamaz.
• Bir de vücudumuzda karbonhidrat, yağ ve proteinleri kapsayan besinlerin metabolizmaları sonucu vücut
içinde yapılan 300 ml kadar su açığa çıkar. Vücutta bu şekilde su açığa çıkmasına da endojen su
• Yetişkin bir insanın günlük su ihtiyacı, ortalama 1500 ml kadardır. Çevre şartlarına göre bu miktar
• Vücut aldığı sıvı miktarından daha fazlasını kaybettiğinde normal fonksiyonlarını yürütmek için
yeterli suyu bulamaz. Bu duruma dehidrasyon ya da dehidratasyon adı verilir. Vücut kaybettiği
• Dehidratasyonun yaygın nedenleri arasında yoğun ishal, kusma, ateş veya aşırı terleme yer alır.
• Herkeste görülebilmesine rağmen küçük çocuklar, yaşlılar ve kronik hastalığı olan kişiler için daha
riskli olmaktadır.
Ciddi Dehidratasyon Durumları
• Aşırı susama
• Bebek ve çocuklarda aşırı telaş veya uyku hali; yetişkinlerde ise sinirlilik ve zihin karışıklığı
• Terleme eksikliği
• Batık gözler
• Cildin aşırı kuruması ve buruş buruş olması sonucu, çekildiğinde geri gelecek kadar esnek olmaması
• Düşük tansiyon
• Yüksek ateş
Şeffaf veya açık renkli idrar susuz olmadığınıza, koyu sarı veya esmer kehribar renkli idrar ise
Beyin şişmesi (Serebral ödem): Bazen, vücut dehidrasyona uğradıktan sonra sıvı aldığımız zaman, hücreler çok fazla
sıvı emmeye çalışırlar. Bu durum bazı hücrelerde şişmeye ve yırtılmaya neden olabilir. Eğer etkilenen hücreler beyin
hücresi ise sonuç genellikle tehlikelidir.
Nöbet geçirme: Potasyum ve sodyum gibi mineraller hücreden hücreye elektrik sinyalleri taşımaya yardımcı olur. Eğer
dehidrasyon sonucu bu tip minerallerin miktarında bir dengesizlik yaşanırsa, elektrik sinyalleri normal şekilde iletilmez ve
istemsiz kas kasılmaları ve bazen de bilinç kayıpları meydana gelebilir.
Düşük kan hacmi şoku (hipovolemik şok): Dehidratasyonun en ciddi ve bazen hayatı tehdit eden komplikasyonlarından
biridir. Bu durum tansiyon düşmesine ve kandaki oksijen miktarında azalmaya neden olur.
Böbrek yetmezliği: Böbrekleriniz artık fazla sıvıyı vücuttan atamıyor ve kandaki atıkları temizleyemiyorsa, potansiyel
olarak yaşamı tehdit eden böbrek yetmezliği sorunu oluşmuş demektir.
Koma ve ölüm: Derhal ve uygun şekilde tedavi edilmeyen ağır dehidratasyon vakaları ölümcül olabilmektedir.
Vücut Suyu Atılımı
• Vücut su dengesini sağlayabilmek, metabolizma artıklarını vücuttan atabilmek ve gerektiğinde
vücut ısısını sabit tutabilmek için vücuttan dışarı su atılır.
• Normal ısıda vücuttan atılan suyun büyük bir kısmı idrar şeklinde olup erişkin bir insan günde
1200- 1500 ml idrar çıkarır.
• Erişkin bir insan normalde günde iki defa dışkılama yaparak gaita ile 100-200 ml kadar su
vücuttan atılır.
• Ter yolu ile atılan su miktarı çevre ısısına göre büyük değişiklikler gösterir. Normal ısıda 100- 200
ml kadardır.
• Hipotalamus;
– kanda su oranı azaldığında bunu hemen algılar ve buna yönelik bir önlem olarak hipofiz bezi,
"anti diüretik hormon” (ADH) isimli bir hormon salgılar.
– Bu hormon, kan dolaşımı yolu ile böbreklere ulaşır, bu hormona uygun özel alıcılar (reseptörler)
Doymamış çözelti
Çözünürlük olayının bir üst sınırı vardır. Örneğin; 1 bardak su içerisine 1kg glukoz
çözünmez. Bir miktar çözücüye azar azar çözünen eklendiğinde, çözünen
çözünürlüğüne erişinceye kadar çözünme olayı devam eder. Buna göre çözeltiler 3
gruba ayrılır.
Çözünürlük Hızına etki Eden Faktörler:
• Hacim yüzdesi:
– 100 mL çözelti içinde çözünen sıvı maddenin hacminin ölçüsüdür.
– Örneğin; 35 mL etanolün üzerine 65 ml su ekleyip 100 mL’lik alkol
çözeltisi hazırlanabilir. Hazırlanan alkol çözeltisi %35 alkol
çözeltisidir.
• Kütle/Hacim yüzdesi:
– 100 mL çözelti içinde çözünen maddenin gram miktarının ölçüsüdür.
– Örneğin; 0.9 g NaCl, çözeltinin son hacmini 100 mL yapacak miktarda su içinde
çözünür. Hazırlanan çözelti %0.9’luk NaCl (aq) çözeltisidir.
• Molarite:
– 1 litre çözeltide çözünen maddenin mol sayısıdır.
– 9 g NaCl, 58.5’a bölünür ve mol sayısı bulunur.(0.154 mol ), Ardından 0.154 mol, 1
L’ye bölünerek 0.154 M sonucu bulunur.
• Molalite:
– 1 kg çözeltide çözünen maddenin mol sayısıdır.
– Molalite, hacim olarak ifade edilmeyip, ağırlık olarak ifade edildiğinden sıcaklıktan
etkilenmez.
• Normalite:
– Çözeltinin bir litresinde çözünmüş olan maddenin eşdeğer gram sayısıdır.
– Eş değer gram, bir maddenin mol gramının etkime değerine bölünmesiyle bulunur.
– Normalite hesaplarında mol sayısı yerine eşdeğer gram sayısı kullanılır ve bu değer
çözeltide çözünen maddenin gram miktarının, maddenin eşdeğer gramına
bölünmesi ile bulunur.
• Etkime değeri:
– Asitlerde ortama verilen hidronyum iyonu(H3O+ )sayısı; bazlarda ortamdan
alınan H3O+ sayısı; tuzlarda toplam(+) ve (-) yüklü iyon sayısı; organik
asitlerde karboksil sayısına eşittir.
Sabit konsantrasyondan
bir alt düşük
konsantrasyona ulaşmak
için seri seyreltmeler
yapılır.
Asit ve Baz
Yüksek konsantrasyonda H+ iyonu (proton) içeren sulu
çözeltiler asitlerdir
Yüksek konsantrasyonda OH¯ iyonu içeren sulu çözeltiler
bazlardır
25oC’de nötral bir
çözeltinin pH’ı 7’dir
Bir çözeltinin pH’ı 7’den
küçükse (H+ iyonu
konsantrasyonu daha
yüksek), çözelti asidiktir
Bir çözeltinin pH’ı 7’den
büyükse (H+ iyonu
konsantrasyonu daha
düşük), çözelti alkali
veya baziktir
Tampon Çözeltiler
• Organizmada birçok sürecin yürüyebilmesi için koşulların sabit olduğu bir ortam gerekir.
• Besinlerin emilimi ve hücredeki metabolizması sonucunda ağırlıklı olarak asit üretilir. Asit-baz
konsantrasyonudur.
– Akciğerler
– Böbrekler
Vücut sıvılarında pH’ı sabit tutan mekanizmalar
1- Tampon sistemleri: Saniyeler içerisinde etkisini gösterir.
– Bikarbonat tamponu (Plazma ve eritrositlerde)
– Fosfat tamponu (Böbrek tübülüslerinde ve intraselüler sıvılarda)
– Protein tamponu (Kan plazmasında ve intraselüler sıvıda)
– Hemoglobin tamponu (Eritrositlerde ve metabolik olaylar sırasında ortaya çıkan CO2’i
tamponlar)
2- Solunum sistemi: Dakikalar içerisinde etkisini gösterir.
– Dolaylı olarak, yani bikarbonat tamponu üzerine etki yaparak tamponlama özelliği
vardır. Beyin sapındaki solunum merkezinin kontrolünde, kan pH’ı yükselirse solunum
yavaşlatılır (CO2 tutmak için); kan pH’ı düşerse solunum hızlandırılır (CO2 atmak için)
3- Üriner sistem: Saatler, günler içerisinde etkisini gösterir.
– Böbrekler gerekirse geri emmek ve gerekirse salgılamak yoluyla H+ ve HCO3- iyonlarının
kandaki konsantrasyonlarını düzenleme yeteneğine sahiptir.
Sodyum Hidrojen Fosfat Potasyum Hidrojen Fosfat
Bu şekilde Rutin laboratuvarlarda sık kullanılan bazı tamponlar
hazırlanmaktadır.
( Fosfat tamponu, Tris tamponu, Karbonat-Bikarbonat tamponu, Asetik asit-
Sodyum Asetat tamponu )
Dinlediğiniz için ;
omerfaruk.karasakal@uskudar.edu.tr