You are on page 1of 94

T.C.

GAZø ÜNøVERSøTESø
SOSYAL BøLøMLER ENSTøTÜSÜ
ARKEOLOJø ANABøLøM DALI

ARKEOLOJøK ve FøLOLOJøK BELGELER IùIöINDA


FRøGLER

YÜKSEK LøSANS TEZø

Hazırlayan
Tülin KAYA

Tez Danıúmanı
Doç. Dr. S. Yücel ùENYURT

Ankara - 2007
ÖNSÖZ

Yüzyıllar boyunca do÷u ve batı uygarlıkları arasında bir köprü vazifesi


görmüú olan Anadolu toprakları çeúitli medeniyetlerin geçiú bölgesi olmuútur.

M.Ö. 12. yüzyılda dünya tarihinde bir dönüm noktası olarak kabul
edilen Ege Göçleri ya da Deniz Kavimleri Göçü sonucunda Anadolu hareketli
dönemlerini yaúamıútır. Hitit ømparatorlu÷u çökmüú ve Anadolu’da yeni
kültürler filizlenmeye baúlamıútır. M.Ö. 8. yüzyılın ikinci yarısında siyasal
birli÷ini oluúturan Frig Devleti, do÷u ve batı medeniyetleri arasında kendine
yer edinmiú ve güçlü bir devlet haline gelerek, Anadolu’nun siyasal ve kültürel
oluúumuna etki etmiútir.

Bu çalıúmada, Frigler’in köken sorunuyla ilgili tartıúmalar ele alınarak,


Frig Devleti’nin oluúum süreci, kültürel ve sosyo-politik yapısı, arkeolojik ve
filolojik belgeler ıúı÷ında incelenmeye ve irdelenmeye çalıúılmıútır.

Yüksek Lisans tezi konu seçiminde ve tez oluúum aúamasında beni


yönlendirmiú ve desteklemiú olan hocam sayın Doç. Dr. S. Yücel ùenyurt’a
teúekkürü bir borç bilirim.

Ayrıca Fransızca metinlerin okunması ve çevirisinde yardımlarını


esirgemeyen ve çalıúmam boyunca bana destek olan Gönül Kaya’ya
teúekkür ederim.
ii

øÇøNDEKøLER

Sayfa

ÖNSÖZ ............................................................................................................i
øÇøNDEKøLER ................................................................................................. ii
GøRøù ..............................................................................................................1

I. BÖLÜM
M.Ö. 1200-750 TARøHLERøNDE ANADOLU VE FRøGLERøN TARøH
SAHNESøNE ÇIKIùI
1.1. Co÷rafi Özellikler......................................................................................3
1.2. Tarihsel Çerçeve......................................................................................4

II. BÖLÜM
FRøGLER VE FRøG DEVLETø
2.1. “Frig” Adının Kökeni ...............................................................................15
2.2. Frig Kültürü’nün Ana Hatları...................................................................16
2.3. Frigler’in Sosyo-Politik Yapısı ................................................................22

III. BÖLÜM
FRøGLER’øN KÖKENøNE IùIK TUTAN ARKEOLOJøK VERøLER
3.1. Seramik..................................................................................................26
3.2. Kaya Anıtları ve Tasvir Sanatı................................................................31
3.3. Ölü Gömme Adetleri ..............................................................................36

IV. BÖLÜM
FRøGLER’øN KÖKENøNE IùIK TUTAN FøLOLOJøK BELGELER
4.1. Yazı ve Dil..............................................................................................43
4.2. Frig Dönemine Ait Yazılı Kaynaklar .......................................................47
4.2.1. Frig Yazıtları ...............................................................................47
4.2.2. Asur Kaynakları ..........................................................................51
4.3. Frig Dönemi Sonrasına Ait Yazılı Belgeler .............................................56
iii

4.3.1. Antik Yunan Kaynakları ..............................................................56


4.3.2. Eski Ahit (Tevrat) ........................................................................62

SONUÇ.........................................................................................................63
KAYNAKLAR ...............................................................................................65
RESøMLER ...................................................................................................69
ÖZET ............................................................................................................89
ABSTRACT ..................................................................................................90
GøRøù

“Arkeolojik ve Filolojik Belgeler Iúı÷ında Frigler” konulu bu çalıúmanın


kapsamını, Frig tarihi ve kültürü ile ilgili arkeolojik ve filolojik belgelerle bu
toplumun genel kimli÷inin ortaya konulması, bunun yanı sıra Frigler’in kökeni
sorununa da ıúık tutacak verilerin incelenmesi oluúturmaktadır.

M.Ö. 12. yüzyılın baúlarında Ege Göçleri’yle Anadolu’ya akın eden


çeúitli kavimler, Anadolu’nun siyasal ve kültürel yapısında de÷iúiklikler
meydana getirmiútir. Anadolu’nun siyasal ve kültürel yapısına yön veren bu
kavimlerden biri de Friglerdir. Yazılı belgelerde meúhur kralları Midas ile
tanınan Frigler M.Ö. 8. yüzyılın ikinci yarısında siyasal birli÷ini sa÷lamıú ve
baúkenti Gordion olan bir devlet kurmuúlardır. Frigya olarak antik
kaynaklarda geçmekte olan co÷rafyanın tam olarak hangi bölgeleri kapsadı÷ı
ve bu co÷rafyada yaúamıú ve kendilerine Frig adı verilmiú toplumların köken
ve etnik açıdan ba÷larının ne oldu÷u günümüzde de bilim adamları
tarafından halen tartıúılmaktadır. Bu çalıúmada Frigler konusunda bugüne
dek yapılan tüm arkeolojik ve filolojik çalıúmalara ait yerli ve yabancı
kaynaklar bu tartıúmalar çerçevesinde yeniden de÷erlendirilerek Frig kimli÷i
ve kökeni konusundaki verilerin bir araya getirilmesi amaçlanmaktadır.

Çalıúmanın birinci bölümünde, Friglerin Orta Anadolu’da tarih


sahnesine çıkıúı ile ilgili olarak Anadolu’nun M.Ö. 1200-750 arası tarihi
co÷rafyası ana hatlarıyla ele alınmıútır. Bu kapsamda öncelikle Frig
kültürünün yayılıú alanının co÷rafyası irdelenmiú ve filolojik belgelere
dayanılarak da genel bir tarihsel çerçeve oluúturulmaya çalıúılmıútır.
Böylelikle Frigler’in Anadolu’ya nereden, ne zaman ve nasıl geldikleriyle ilgili
veriler ve çeúitli görüúler bir araya getirilmiútir.

“Frig” adının kökeni, Frig kültürünün ana hatları ve Frigler’in sosyo-


politik yapısı alt baúlıkları altında Frig Devleti’nin ortaya çıkıúı ikinci bölümü
oluúturmaktadır.
2

Üçüncü bölümde, Frigler’in kökenine ıúık tutan arkeolojik veriler


seramik, tasvir sanatı, ölü gömme adetleri, yazı ve dil alt baúlıklar halinde
anlatılmıútır. Bu bölümde köken sorunu somut örneklerle ele alınmaya
çalıúılmıútır.

Dördüncü bölümde, Frigler’in kökenine ıúık tutan filolojik belgeler


incelenmiútir. Frig dönemi yazılı kaynakları Frigya yazıtları ve Asur kaynakları
baúlıkları altında, Frig dönemi sonrasına ait yazılı belgeler ise Antik Yunan
kaynakları ve Eski Ahit (Tevrat) baúlıkları altında anlatılmıútır.

Sonuç bölümünde ise çalıúmanın tamamından elde edilen verilerden


hareketle arkeolojik ve filolojik belgeler ıúı÷ında Frigler ve Frigler’in köken
sorunu hakkında ulaúılan sonuçlar sunulmuútur.

Arkeolojik ve Filolojik Belgeler Iúı÷ında Frigler adlı bu çalıúma ile ilgili


makale ve kitap taraması yapılmıú, konu ile ilgili daha önce yapılan tezler
gözden geçirilmiútir.
3

I. BÖLÜM

M.Ö. 1200-750 TARøHLERøNDE ANADOLU VE FRøGLERøN TARøH


SAHNESøNE ÇIKIùI

1.1. COöRAFø ÖZELLøKLER

Friglerin Anadolu’ya gelerek devlet olmadan önceki Frigya co÷rafyası


hakkında kesin bilgilere ulaúılamamaktadır.

Genel olarak, Anadolu’da Frig kökenli ve Frigce konuúan yo÷un


nüfusun yaúadı÷ı bölgeye Frigya denmektedir. Bu adın, “co÷rafi” bir deyim
olarak M.Ö. 6. yüzyıldan Bizans döneminin sonuna kadar kullanıldı÷ı
belirtilmektedir.1 Sevin, M.Ö. 8. yüzyılda Midas’ın krallı÷ı sırasında Küçük
Asya’daki Frig etki alanının Kızılırmak’ın batısında ve do÷usunda oldukça
geniú bir bölüme yayıldı÷ını, ancak bu yayılım alanının, Klasik Frigya bölgesi
sınırlarıyla fazla iliúkili olmadı÷ını ifade eder.2 Klasik Frigya bölgesinin genel
olarak, do÷uda Kappadokia, sonraları Galatia; güneyde Lykaonia, Pisidia
bölgeleri, Kabalis, Milyas ve Kibyratis yöreleri; batıda Mysia, Lydia, Karia;
kuzeyde de Bithynia ve Paphlagonia bölgeleriyle komúu oldu÷u
görülmektedir.3 (Resim-1)

Friglerin devlet olduktan sonraki co÷rafi yayılım alanları ise Büyük


Frigya ve Küçük Frigya olarak varlı÷ını sürdürmüútür.4

1
Sevin, 2003: 238.
2
Sevin, 2001: 195.
3
Sevin, 2001: 195.
4
Bu konu ile ilgili ayrıntılı bilgi için bkz. Sevin, 2001: 195-200.
4

1.2. TARøHSEL ÇERÇEVE

M.Ö. 13. yüzyılın ortalarından sonra Orta Avrupa’da5 ve Ön Asya’da


Ege Göçleri’ni hazırlayan kavimler hareketi meydana gelmiútir. Yerlerinden
oynatılmıú olan Ege ve Anadolu kavimleri Libyalı’larla birleúerek Mısır’a
geçmiúler ve kral Merneptah’ın karúısına çıkmıúlardır6

Mısırlılar tarafından M.Ö. 1230’lara do÷ru Delta bölgesinde yenilen


deniz kavimleri içinde Akayivaúalar, Turúalar, Lukalar, ùerdanalar,
ùekeleúler’in varlı÷ı söz konusudur. Akayivaúaların güney Anadolu’da , ya da
Kıbrıs ve Rodos gibi adalarda oturan Ahhiyavalılar; Lukaların sonraki
Likyalılar; Turúaların ise Anadolu’dan ayrıldıktan sonra øtalya’ya geçmiú olan
Tirsenler veya Etrüskler oldukları düúünülebilece÷i ve ùerdanalar’ın, Mısır’da
yenildikten sonra Sardunya Adası’na geçenler; ùekeleúler’in, Sicilya’ya
geçen Sikuller olabilece÷i varsayılmaktadır Mısır zafer yazıtlarına bakılarak
Mısır’ı ciddi bir úekilde korkutan bu insanların büyük kısmının Aka ve
Libyalılardan oluútu÷u savunulur.7

Bu göçler hakkında bilgi veren Mısır vesikalarından Merneptah’ın


(M.Ö. 1229-1220) ilk yıllarına ait olan bir vesikada, dıú memleketlerden
kısaca bahsedilirken “Hitit memleketi barıú içindedir” denilmektedir. Bu
vesikaya göre; Hitit Devleti’nin bu sırada henüz ayakta oldu÷u anlaúılmıútır.8

Fakat Ön Asya dünyasını altüst eden asıl büyük kavimler hareketinin


M.Ö. 12. yüzyıl baúlarında oldu÷u belirtilir. Ön Asya’nın batısında ve
güneyinde oturan birtakım kavimlerin, büyük devletlerden ise bazılarının
tümüyle ortadan kalktı÷ı ve birçok Ege ve Anadolu kavminin kadın ve
çocuklarıyla birlikte Mısır kapılarına dayandı÷ı görülmüútür.9

Veli Sevin, bu göç dalgası ile ilgili olarak bu kavimler hareketinin


köklerinin, o zamanlar daha henüz tarih öncesi ça÷larını yaúayan Orta
Avrupa’da bulunmuú oldu÷undan bahsetmiútir. M.Ö. 2. bin yılda Balkan

5
Alexiou, 1991: 79.
6
Mansel, 1999: 87.
7
Çaypınar, 1991: 34.
8
Çaypınar, 1991: 34.
9
Çaypınar, 1991: 34.
5

yarımadasının güneybatı bölgelerinde Traklar’ın varlı÷ının bilindi÷inden ve


Illiryalılar’ın buraya girince, bazı Trak kabilelerinin bo÷azlar üzerinden
Anadolu’ya geçerek bu ülkenin batı ve kuzeyinde oturan bazı kavimlerle
birleúmiú oldu÷unu belirtir. Bu göç dalgası gitgide büyüyerek Hitit Devleti’ne
saldırmıú, úehirleri, kasabaları yakıp yıkıp bu devleti ortadan kaldırmıú ve
aynı zamanda Anadolu’nun etnik ve sosyal bünyesinde de büyük
de÷iúikliklere neden olmuútur. M.Ö. 1190 yılından sonra ise Hititlere ait
haberlerin ortadan kalktı÷ını belirten Sevin, bu kavimlerin yalnız Anadolu
de÷il, do÷u Anadolu üzerinden Kafkasya’ya; Suriye, Filistin üzerinden Mısır
kapılarına dayanmıú oldu÷undan bahsetmektedir.”10

Sevin, M.Ö. 2. binyılın son yüzyılları içinde Mitanni ve Hitit


ømparatorluklarının ardı ardına yıkılıúının Yakın Do÷u’da siyasal dengenin
bozulmasına yol açtı÷ını belirtmektedir. Bunun olumsuz etkilerininse en çok
Do÷u Anadolu’nun batı ucundaki, halen Alzi adını taúıyan Elazı÷ ovaları ve
çevresinde görüldü÷ünü, önce Hurri kökenli, yerli øúuwa, Alúe krallıklarının ,
sonra da Hitit ømparatorlu÷u’nun sınırları içinde kalan bölgenin yeni göçlere
sahne oldu÷unu, yakılıp yıkılan kentlerin ve otorite boúlu÷unun sonuçta
büyük bir kaos yarattı÷ını, nüfusun arttı÷ını, Hititli özellikleri a÷ır basan
yerleúik yaúam düzeninin geriledi÷ini ve kırsal karakterli farklı kültür
elemanlarının belirmeye baúladı÷ını belirtmektedir.11 Asur Kralı I. Tiglath –
Pileser’in (M.Ö. 1115 – 1077) kayıtlarına göre çeúitli kabileler çevresinde
örgütlenen bu halk Muúki adını almaktadır.12 Sevin, Hint Avrupa kökenli
olarak nitelendirdi÷i Muúkiler’in buraya Güney Kafkasya üzerinden gelmiú
olabileceklerini belirtmekle birlikte, onların batıda Keban yöresinden do÷uda
Bingöl Da÷ları’na kadar uzanan bölgede, kimi göçebe ya da yarı göçebe, kimi
de küçük köylerde olmak üzere, yarı yarıya topra÷a gömülü kulübelerde
yaúadıklarını ve beú bey tarafından yönetildiklerini ifade etmektedir.13

10
Çaypınar, 1991: 35.
11
Sevin, 2005: 67.
12
Sevin, 2005: 67.
13
Sevin, 2005: 67.
6

Sevin, Do÷u Anadolu’nun do÷usundaki Van Gölü havzası ve


çevresinin bu geliúmelerden fazla etkilenmemiú oldu÷unu belirtir.14 Ancak
burada da M.Ö. 2. bin yılın baúlarından beri sürüp giden pastoral karakterli
Orta Tunç Ça÷ı kültürünün M.Ö. 1400’lerden sonra, yani Hitit
ømparatorlu÷u’nun yıkılıúından iki yüzyıl kadar önce yerini daha farklı bir
toplumsal örgütlenme modeli ve kültüre bırakmaya baúladı÷ını, yaúam
alanlarının seçiminde yeni ölçütler belirdi÷ini ifade eder. Yaklaúık bin yıllık bir
aradan sonra sabit yerleúim alanlarına do÷ru yeniden bir e÷ilimin varlı÷ı göze
çarpmıútır.15 Sevin, bu e÷ilimin temel nedenini zenginlik ve mal varlı÷ının
giderek artması temeline dayandırır ve bazılarının Van, Muú, Bitlis, A÷rı ve
I÷dır illerine da÷ılarak, surlarla berkitilmiú úato benzeri küçük kaleler
kurduklarını açıklamaktadır.16 Benzer geliúmelerin tüm Güney Kafkasya’da
da görüldü÷ü ve aynı zamanda kuzey bölgesindeki Sevan (Gökçegöl) ve
Çıldır gölleri ile Kars çevresinin, Witeruhi, Lusa, Katarza, Arquqiu, Kamaniu
gibi aúiretlerden oluúan güçlü Etiu konfederasyonunun egemenlik alanı
oldu÷u belirtilir.17 Erzurum’un güneyinden, kuzeydo÷uda Oltu ve Çoruh
vadisine do÷ru uzanan yörenin ùaúki, Ardaraki, Baltulhi ve Qabilu gibi
boyların meydana getirdi÷i Diauehi denen bir baúka aúiretler birli÷inin
denetimi altında oldu÷u görülür. Güneydo÷u’da Büyük Zap’ın kaynaklarından
Van Gölü’nün do÷u ve kuzeyine do÷ru uzanan geniú toprakların, Asurluların
topluca “Uruatru” dedi÷i Himme, Uatqun, Barqun, Salua, Halila, Luha,
Nilipahru ve Zingun adlı sekiz büyük aúiret boy arasında paylaúıldı÷ı ifade
edilir.18 Kayalıklar üzerinde yükselen fakat yeri bilinmeyen Arina adlı bir da÷
kalesi ile elli kadar yerleúim yerine da÷ıldıkları görülmektedir. Gölün güney ve
batısındaki Muú, Bitlis, Bingöl ve Hakkari da÷lık bölgelerinin “ Nairi Ülkeleri”
adı altında, sayıları altmıúa ulaúan beyler tarafından yönetildi÷i ve Toroslar’ın
güney eteklerinde Botan, Garzan, Batman ve Dicle’nin aúa÷ı çı÷ırları
arasındaki Siirt, Batman ve Diyarbakır illerine yayılmıú yörenin ise topluca “

14
Sevin, 2005: 68.
15
Sevin, 2005: 68.
16
Sevin, 2005: 68.
17
Sevin, 2005: 68.
18
Sevin, 2005: 68.
7

ùubaru (Subartu) Ülkeleri” denen Kutmuhi, Buúúi, Mummi, Alzi, Madani,


Nihani, Alaia, Teburzi ve Burukuzzi adlı küçük beyliklere ayrıldı÷ı ifade
edilir.19 Sevin, bunlardan Alzi ve Burukuzzi’de oturan göçmen halkın Muúkiler
oldu÷unu belirtmektedir.20

Büyük Hitit ømparatorlu÷u’nda II. ùuppiluliuma’dan itibaren yazılı


vesikaların sona erdi÷i ve bunun yanında Anadolu’nun çeúitli yerlerinde
Troya, Aliúar, Alacahöyük, Bo÷azköy gibi úehirlerde yapılan kazılarda M.Ö.
12. yüzyıla ait kültür tabakaları üzerinde kalın bir kül tabakası görüldü÷ü
belirtilmektedir.21 Bununla birlikte, Mısır Kralı III. Ramses’in ( M.Ö. 1198 –
1167) yazıtlarında ve resimlerinde bilgiler açı÷a çıkmıú ve M.Ö. 1190’da
firavunun kazandı÷ı büyük zafer Medinet – Habu mabedinin duvarları
üzerinde hem hiyeroglif yazı, hem de resimlerle anlatılmıútır: “ Hatti
ülkelerinden hiçbiri bunların saldırısına dayanamadı. Kode, Karkamıú, Arzava
ve Alaúya (Kıbrıs), Ugarit tahrip edildi. Bu insanlar, Amurru ülkesinde bir
yerde ordugahlarını kurdular. Buranın halkını sanki hiç yokmuú gibi
mahvettiler. Bunlar önlerinde bir ateú perdesi bulundurmak suretiyle Mısır
üzerine yürüdüler. Bunlar arasında Pelest, Turúa, ùerdana, ùekeleú, Zakkari,
Danuna ve Vavaúlar vardı. Bu insanlar, dünyanın kenarındaki ülkelere bile el
uzatıyorlardı. Kalpleri iman dolu ve kendi kendilerine planlarımızı
baúarıyoruz” úeklinde okunmuútur. 22

Strabo’ya göre bu göç olayı M.Ö. 13. yüzyılın sonlarındaki Troya


Savaúı’ndan hem önce ve hem de sonra kısa süreler halinde olmuútur.23
Lydialı tarihçi Ksantos ise göçün bu savaútan sonra, Mysialıların göç
hareketleriyle birlikte yapıldı÷ını bildirir.24 Bu göçlerle birlikte Anadolu’ya akın
etmiú olan kabileler arasında Frigler de gösterilmektedir. Strabo ve
Herodotos Frigler ile Brigler’i aynı insanlar olarak göstermiúler,25 fakat

19
Sevin, 2005: 68.
20
Sevin, 2005: 69.
21
Çaypınar, 1991: 35.
22
Çaypınar, 1991: 35-36.
23
Strabon, XIV, 680-681.
24
Sevin, 1982: 231.
25
Strabon, XII, 544 ; Herodotos, VII, 73.
8

Anadolu ve Balkanlarda Brig ve Friglerin aynı halktan ve bir parça olduklarını


ve Brig ve Friglerin daha yakın bir ba÷a sahip olduklarını
26
kanıtlayamamıúlardır.

Petrova, Frig – Brig iliúkisini arkeolojik açıdan de÷erlendirerek,


Balkanların güneybatısında Brig nüfusunun varlı÷ının söz konusu oldu÷unu
belirtir. Erken Tunç Ça÷ı’ndan Demir Ça÷ı II’ye kadar tümülüslerde bir
süreklilik görüldü÷ünü ve bu süreklili÷in Erken Tunç Ça÷ı’nda halkların
yerleúti÷ine ve M.Ö. 2. ve 1. bin yılın baúlangıcı boyunca bu bölgede
yaúamlarını sürdüklerine iúaret etti÷ini vurgular. Petrova, gömü çeúitleri ve
maddi kültürün özel niteliklerini göz önünde bulundurarak bazı kültürel
grupların daha sonra etnik gruplar olarak tanımlanabilece÷inden bahseder.
Balkanların farklı bölgelerine yerleúen proto-halkların, farklı kültürel gruplar
olarak ön plana çıktıklarını ifade eder. Bu halklar, Balkanların batı kısmında,
proto-Illyrianlar, Do÷u’da Proto-Trakyalılar, Güney’de Hellenler, Orta
Balkanların kuzey kısmında Proto -Daco Mysianlar ve Orta Balkanların
güneybatısında Proto – Brigler olarak karúımıza çıkmaktadır. Petrova, Proto-
Brig ve Proto-Mysian kümelerinin , büyük olasılıkla M.Ö. 2. bin yılın ortasında
Anadolu’ya göç etmiú olabileceklerinden bahseder.27 Kanıt olarak tarihi
kaynakları ve hepsinden önce Ilyada’da, Troya savaúından uzun zaman önce
bu bölgeyi bir nüfusun iúgal etmiú oldu÷unu gösterir.

Petrova, Arkeologların, tarihçilerin ve dilbilimcilerin net bir yargıya


varıúlarının temelindeki düúünceden hareketle, bu göçün Briglerin Anadolu’ya
do÷ru olan ilk göç dalgası olabilece÷ini ileri sürer.28

Petrova’ya göre, Brigler tarafından göçlerin ikinci dalgasını,


Güneydo÷u Avrupa’dan Trakyalı ve Mysialı olan predominant halkların, Troya
Savaúı’ndan sonraki dönemde Anadolu’ya yerleúmeleri oluúturmaktadır.29
Avrupalı göçmenlerin yerleútikleri Troya 7b2’nin maddi kültüründeki
de÷iúimlere etki etmedikleri için göçlerin bu aúamasında, Briglerin

26
Petrova, 1998: 45.
27
Petrova, 1998: 47.
28
Petrova, 1998: 47.
29
Petrova, 1998: 47.
9

muhtemelen çok sayıda olmadıklarını,30 bu göç dalgasının temel olarak ,


arkeolojik bulguların temeline kurulmuú oldu÷unu ve aynı dönemde, øtalya’nın
ilerisine do÷ru, Anadolu’dan Balkanlara da hareketlerin var oldu÷unu ifade
etmekle birlikte Petrova, eski yazarların bilgisinin tartıúmaya yol açtı÷ını da
söylemektedir.31 Antik yazarların Troya Savaúı’ndan önce ve sonra
Anadolu’ya do÷ru Brig ve Friglerin göçlerine ve aynı zamanda Anadolu’dan
Balkanlara do÷ru da Frig göçlerinin varlı÷ına dikkat çektiklerini açıklar.32

Petrova, Brigler tarafından yapılan göçün büyük bir olasılıkla üçüncü


aúaması oldu÷unu kaydeder.33 Bu göçün, kuzeybatı Yunanistan ve Epirus’ta
bulunan de÷iúikliklerle kanıtlanabilirli÷ini Bubushti, Vergina ve Pateli’deki
Briglere ait olan yerleúimlerde hayatın tam durması, Vitsa’da oturanların
sayısında ani bir düúüú ve Ohrid bölgesindeki buluntuların boúlu÷uyla
açıklar.34 Bu de÷iúimlerin, M.Ö. 800-700 civarında, büyük olasılıkla, Ilirya ve
Makedonya etnik topluluklarının do÷uúu ve onların bu topraklardaki do÷rudan
baskısı nedeniyle oldu÷unu belirterek, Balkanlardan bu göçlerin sonrasında,
Anadolu’daki Frig yerleúiminin oluúumunun do÷rulandı÷ını söylemektedir.
Do÷u Akdeniz bölgesinin iúgalinin, aslında bir co÷rafik bölgeden di÷erine bu
etnik toplumun ço÷unlu÷unun bir göçü sebebiyle oldu÷unu ve Frig nüfusunun
Anadolu grubunun, Do÷u Akdeniz’in ve özellikle Helen uygarlı÷ının geliúimi
için büyük kültürel ve tarihi önemlili÷e sahip oldukları bir devlet yarattıklarını
ifade etmektedir.35

Tarihi kaynakların, Ilyada hariç, temelde klasik dönemle sınırlı


oldu÷unu belirten Petrova, antik yazarların raporlarında, daha sonraki
dönemde, Pelagonia’da ve güneyde Thesprothians arasında; Lichnydus gölü,
Durrachium çevresindeki bölgede, Balkanlarda Briglerin yerleúim alanlarını
gösterdiklerini belirtir.36 Petrova, Herodotos’un Vardar Nehri’ndeki Axius’un

30
Petrova, 1998: 47.
31
Petrova, 1998: 47.
32
Petrova, 1998: 47.
33
Petrova, 1998: 47.
34
Petrova, 1998: 47.
35
Petrova, 1998: 49.
36
Petrova, 1998: 49.
10

do÷u bölgesine, Trakyalı Brigleri yerleútirdi÷inden ve gerçekte bunların, M.Ö.


5. ve 4. yy. boyunca tamamen asimile olan Trakya bölgesindeki Briglerin
yerleúim bölgeleri oldu÷undan bahseder. M.Ö. 5. yy. dan yazarların, Frigler
olarak, Troya ve Troyalıları anlattıklarını açıklayan Petrova, Muúki sorunuyla
ilgili olarak: “ Herodot tarafından Frig kralı Midas’ın söz ediliúi, Frigya-Midas
ve Muúki-Mita arasındaki ba÷ sorusunu açmıútır.” úeklinde bir yorum
yapmıútır. Petrova, Muúki adınınsa Asur kaynaklarında görülen bir halk ismi
oldu÷unu belirtir.37

Mita ve Midas’ın köken paylaúımındaki fikirlerin, Frig ve Muúki gibi


ayrıldı÷ına38 dikkat çeken Petrova, Barnett’in tezinde Muúkilerin birkaç
Anadolu kabilelerinin bir akrabası oldu÷uyla ilgili ifadesine karúılık, Frig
halkının Balkan unsurundan ayrı düúünülemeyece÷ini belirtir.39 Petrova,
“M.Ö. 2. ve 1. bin yıl boyunca Balkanlardaki Brig nüfusunun önemi, ayrı bir
etnik topluluk olarak, Hellen uygarlı÷ına etki eden güçlü bir Frig devletinin bir
40
çekirde÷ini oluúturmuútur” ifadesiyle Frigleri Trak kabilesi olan Brigler
olarak açıklar.

Bu görüúler, beraberinde Frigler’in Ege Göçleri ile mi geldikleri ve Asur


vesikalarında adı geçen Muúkiler mi oldukları41 sorularını ortaya
çıkarmaktadır.

Friglerin Ege Göçleri ile geldiklerini kabul edenler, Asur vesikalarında


adı geçen Muúkilerin, Frigler oldu÷unu da söylemektedirler. Nitekim, Asur
Kralı II. Sargon’un (M.Ö. 724 – 705) savaútı÷ı Muúki kralı Mita ile Yunan
efsanelerindeki Frig kralı Midas’ın aynı kiúi oldu÷unu ilk defa Hugo Winckler
ileri sürmüútür. Hogarth, Mita kelimesinin Romalılardaki Sezar, Hititlerdeki
Labarna gibi úahıs ismiyken, sonradan unvan haline gelen bir kelime
oldu÷unu söylemiútir. Bunlardan baúka, Muúkilerin Herodotos’ta adı geçen
Muúelerle, Tevrat’taki Mesehlerle, Kilamuva kitabesindeki Meúkablarla ilgili

37
Petrova, 1998: 49.
38
Petrova, 1998: 49-51.
39
Petrova, 1998: 51.
40
Petrova, 1998: 51.
41
Çaypınar, 1991: 39.
11

olabilece÷i de ileri sürülmüútür. Batı Anadolu’ya Ege Göçleri ile gelen


Mysialılarla ilgili olabilece÷i de söylenmiútir.42

Çaypınar, Gurney’e dayanarak, bir Hitit metninde II. Sargon’un


bahsetti÷i kralın aynı ismini taúıyan Mita’dan Pahhuwa ülkesinin kralı olarak
bahseder. Hitit metninin bu ifadesine ra÷men Muúkilerle iliúkisine ait bir iúaret
görülememiútir.43 Muúkilerin Friglerle bir iliúkisi olup olmadı÷ı sorunuyla ilgili
olarak Gurney’in bu Mita adına dayanarak, Muúkiler Ermenistan yüksek
yaylasını, Hitit ømparatorlu÷u’nun yıkılıúından önce ele geçirdilerse, Trak asıllı
Friglerle aynı olmayacaklarını belirtti÷inden ve tek isimden böyle bir sonuca
varılamayaca÷ından bahsetti÷ini açıklar.44 Çaypınar, Bittel’e dayanarak,
Muúkilerin Anadolulu olduklarını, Avrupa’dan gelen Frigler tarafından do÷uya
itildiklerini ve sonradan Friglerle Muúkilerin karıútırılmıú oldu÷unu kabul
etti÷inden bahseder.45 Götze ise Muúkilerin Ege göçleri sırasında Kaúkalarla
birlikte olduklarını, kökenlerinde de ortaklık oldu÷unu söylemekle birlikte,
Muúkilerin Friglerle akraba olmalarının mümkün oldu÷unu ifade eder.46

Högemann, tüm halkların, Frigler gibi di÷erlerinden izole edilerek tespit


edilmelerinin mümkün olmadı÷ından, Luviler tarafından Muúka diye
adlandırılan Frigler’in kesinlikle göç sonucu olarak gelmiú olduklarından ve
Troya’yı geçerek, Troya bölgesinin sınır nehri olan Aisepos’un (Gönen Çayı)
do÷usunda “Hellespontos Frigyası”na yerleútiklerinden bahsetmektedir.47

Sartiaux, Trak kaynaklı Hint-Avrupa dili konuúan Frigler’in Ege


Göçleri’yle Anadolu’ya geldiklerini savunmaktadır.48

Mellink, Midas ile Mita’nın aynı kiúi oldu÷unu kabul etmekle birlikte,
Midas isminin Makedonyalı de÷il, Anadolulu oldu÷undan bahseder.49
Midas’ın hem Frig hem de Muúkiler üzerinde egemen oldu÷unu ileri süren

42
Çaypınar, 1991: 39.
43
Çaypınar, 1991: 40.
44
Çaypınar, 1991: 40.
45
Çaypınar, 1991: 40.
46
Çaypınar, 1991: 39-40.
47
Högemann, 2001: 59.
48
Sartiaux, 1928: 8.
49
Mellink, 1965: 320.
12

Mellink, onun Frig mi yoksa Muúki mi oldu÷una kesin bir yanıt


verememektedir.50

Wittke ise, do÷u ve kuzeydo÷uda Kaúka bölgesi yani Hitit


ømparatorlu÷u ile komúu olan Maúa’lara dikkati çekmektedir. 51
Kuzey
Anadolu’nun Demir Ça÷ı dönemi boyunca Balkan göçlerine u÷radı÷ını
belirterek, 13. yy.da Hitit kaynaklarında adları Troia/Wilusa ile ilintili olarak
öne çıkan Maúalıların Balkan kökenli olduklarını öne sürebileceklerini belirtir
ve Hitit kaynaklarında Maúa ülkesi olarak geçen bölgenin antik kaynaklarda
adları Frigler, Mysler veya Tynler olarak geçen Balkan kökenli halklar
tarafından iskan edilmiú olmasının mümkün olabilece÷inden bahseder.52
Wittke, Tunç Ça÷ı’ndan Demir Ça÷ı’na geçiú döneminde bu halk
topluluklarının büyüklü küçüklü gruplar halinde güneye yönelmiú
olabileceklerinden bahseder ve yeni gelen grupların Gordion’a yerleúerek
buranın Hitit ømparatorlu÷u ve Arzawa’yı içine alan çekirdek bölge ve Kaúka
Bölgesi arasında sınır bölgesi oldu÷unu belirtir.53 Bölgenin Luvi Bölgesi
sınırları içinde ve büyük olasılıkla Hitit egemenli÷i altında bulundu÷unu
açıklayan Wittke, kentin o zamana kadar önemli merkez konumunda
olmadı÷ı için Hitit egemenli÷inin çöküntüye u÷ramasından fazla etkilenmemiú
gözüktü÷ünü ifade eder.54 Ayrıca, yeni gelenlerin Hitit ømparatorlu÷u’nun
yıkılıúına katkıda bulundukları ya da Gordion’un úiddet kullanılarak ele
geçirildi÷ine dair herhangi bir ipucunun bulunmadı÷ına dikkat çekerek,
yapılan kazı çalıúmalarında, çanak çömlek, ev biçimleri, duvar yapı
tekniklerinde gözlemlenen ani de÷iúikliklerin buraya yerleúen ve arkeologlar
tarafından “Frigler” olarak tanımlanan “Balkan” kökenli bir toplulu÷a iúaret
etti÷ini belirtir.55

50
Çaypınar, 1991: 41.
51
Wittke, 2006: 13.
52
Wittke, 2006: 13.
53
Wittke, 2006: 13.
54
Wittke, 2006: 13.
55
Wittke, 2006: 13.
13

Wittke, Gordion56, Midas Kenti57, Beyköy58, Konya59 ve Bo÷azköy60’de


Hitit ve Luvi etkilerinin oldu÷unu göz önünde bulundurarak, kaynaúmıú, iç içe
geçmiú birtakım farklı kültürel ö÷elerin varlı÷ının barıúçıl bir uyum süreciyle
gerçekleúti÷ini61 ifade eder.

Ege Göçlerinin dünya tarihinde bir dönüm noktası oldu÷u


anlaúılmaktadır. 62
økinci bin yılın sonlarında aralarında bir denge kurmuú olan
Yakın Do÷u’nun devletler sisteminin yıkılmıú oldu÷u görülür. Bu göçlerden
Anadolu’nun zarar gördü÷ü, birtakım Trak kavimleri ve bunlara akraba
kavimler tarafından iúgal edildi÷i arkeolojik olarak kanıtlanmıútır. Tunç ve
Demir ça÷larını birbirinden ayırarak, Demir Ça÷ı’nı baúlatan bu olayın en
önemli özelli÷inin, iki farklı kültürler arasında sınır teúkil etmiú oldu÷u63
varsayılır.

Hitit ømparatorlu÷u’nun yıkılıúından uzunca bir aradan sonra tekrar


sa÷lam bir devleti M.Ö. 8. yüzyılın ikinci yarısında Friglerin oluúturmuú oldu÷u
görülür.64 Midas’ın baúkent Gordion’da tahta çıkmasının ardından Frig
Devleti Anadolu’da güçlü bir devlet haline gelmiútir. Sevin, Midas’ın Asur’a
karúı ba÷ımsızlık savaúımı veren Taballı beylerle iliúki kurarak Anadolu
üzerindeki Asur egemenli÷ine karúı gelmeye baúladı÷ından bahseder. Öyle
görünüyor ki, Frig Devleti’nin etki alanı giderek Orta Anadolu’nun büyük bir
bölümüne ve hatta zamanla Toroslar’ın güneyine yayılmıú, Frigler bu bölgede
uluslararası iliúkiler kurabilen etkin bir güç haline gelmiútir.65

M.Ö. 8. yüzyılın sonlarına do÷ru Do÷u Anadolu’ya girmiú olan


Kimmerler, karıúıklıklara sebep olmuúlar ve Orta Anadolu’ya do÷ru yayılmaya
ve etkilerini Frig egemenlik sahası üzerinde hissettirmeye baúlamıúlardır.66

56
Wittke, 2006: 14.
57
Wittke, 2006: 17.
58
Wittke, 2006: 20.
59
Wittke, 2006: 20.
60
Wittke, 2006: 22.
61
Wttke, 2006: 18.
62
Çaypınar,1991: 36.
63
Çaypınar, 1991: 37.
64
Çaypınar, 1991: 37.
65
Sevin, 2003: 241.
66
Sevin, 2003: 241.
14

Midas’ın tüm çabalarına karúın, Asurluların Gimmiri dedikleri, Tevrat’ta ise


Gimmiraya denen Kimmerler’in estirdikleri terör ve saldırılar önlenememiútir.
Baúkentinin yıkımı ve ya÷malanmasına dayanamayan Midas, öküz kanı
içerek yaúamına son vermiútir. Sevin, M.Ö. 7. yüzyıl Anadolu’sunda Midas’ın
rolünü ise Lidya’nın Gyges, Alyattes ve Kroisos gibi Mermnad sülalesi
krallarının üstlenmiú oldu÷unu67 belirtir. Bundan sonraki yüzyıllar içerisinde
Friglerden devlet olarak bahsedilmez.

67
Sevin, 2003: 250-251.
15

II. BÖLÜM

FRøGLER VE FRøG DEVLETø

2.1. “FRøG” ADININ KÖKENø

Frig adının kökeni ile ilgili olarak antik kaynaklar bilgi vermektedir.

Herodotos Frig adını: “ Makedonyalılar’a göre Frigler, Avrupa’da


oturdukları zaman Brig adını taúıyorlardı ve onların komúularıydılar. Asya’ya
geçtikten sonra yurtları ile birlikte adları da de÷iúmiútir”68úeklinde
yorumlarken; Strabon , Bryg’ler ve Phryg’lerin aynı insanlar oldu÷undan
bahseder .69

Stefanos Byzantius , “Brix” adlı Thrak boyunun Illirya’ya yakın


bölgelerde yaúayan Makedonya ulusu oldu÷undan söz eder.70

Plinius da bazı otoritelerin Mysialılar, Phrygia’lılar ve Bithynia’lıların


isimlerini, Avrupa üzerinden geçip gelen göçmenler olan Loesi, Brygi ve
Thyni’lerden aldıklarını söylemektedir.71

Asur kaynaklarında Tiglath-Pileser I (M. Ö. 1115-1077)’in Muúkilere


karúı yaptı÷ı savaúlarda birleúik beú kralın idaresindeki yirmi bin kiúilik bir
Muúki ordusunu ma÷lup etti÷i belirtilmektedir.72 Bu tarihten itibaren iki
yüzyıldan fazla bir süre Asur kayıtlarında “Muúki” ismi geçmektedir. Lloyd,
Muúkilerin Yunan gelene÷indeki Friglerle bir tutulabildi÷inden bahsederken73,
Muller, “Muúki” isminin Anadolu kökenli oldu÷undan ve Muúkilerin
muhtemelen Friglerle birleúmiú olan yerli bir halk oldu÷undan bahseder.74

68
Herodotos, VII, 73.
69
Strabon, XII, 544.
70
Akyıldız, 1997: 63.
71
Akúit, 1993: 55.
72
Çaypınar, 1991: 29.
73
Lloyd, 1956: 191.
74
Muller, 1961: 52.
16

“Muúki” adı Asurlular tarafından “Batı Ülkeleri” anlamında da


kullanılmıútır.75 Bu bilgiden ayrı olarak, Diker, “Frig” adının Anadolu’nun
batısı ve kuzeybatısında yaúayan halk için genel bir terim olarak kullanılmıú
olabilece÷ini belirtir.76 Strabon, Mysia (Anadolu’nun kuzeybatısında, kuzeyde
Bithynia ve Propontis, güneyde Lydia, batıda Ege Denizi, do÷uda Phrygia’yla
sınırlanmıú bölge) ‘yı kırk stadion kadar geçtikten sonra “physas” denen üç
çukurun görüldü÷ünden bahseder.77 “Bunların yukarısında topraktan fıúkıran
sıcak kütle oluúmuú tepeler uzanmaktadır. Bu tür toprak ba÷cılı÷a iyi uyum
sa÷lar.”78 Strabon, bazı yazarların bu gibi yerlere bakarak , Dionysos’a (úarap
tanrısı) neden “Phrygenes” (Ateúten do÷muú) dendi÷inin iyi bir nedeni oldu÷u
hükmüne vardıklarını79 söyleyerek bu bölgelerde volkanik alanların
varlı÷ından bahsetti÷i görülür. Bu tanım ise bugüne kadar savunulan Frig-
Brig paralelli÷inden farklı olarak – Strabon’un ifadesi do÷rultusunda – bu
bölgede yaúayan halka bölgenin fiziksel özelli÷i sebebiyle “Phrygenes”
(Frigenes) denebilece÷i sorusunu ortaya çıkarmaktadır. Strabon’un bu
tanımı, yukarıda belirtilen Diker’in “Frig” adıyla ilgili tanımını destekler nitelikte
gibi görünmektedir.

2.2. FRøG KÜLTÜRÜNÜN ANA HATLARI

Frig kültürü ve mimarlı÷ının geliúmiú bir özellik gösterdi÷i


bilinmektedir.80 M.Ö. 1. yüzyılda yaúamıú olan Romalı tarihçi Vitruvius, Frig
evlerinin a÷aç kütüklerinden yapıldı÷ını, üzerlerinin de saz ve çamurla
kapatıldı÷ını anlatır.81 M.Ö. 8. yüzyılın sonlarına ait Gordion evleriyle, M.Ö. 6.
yüzyılın ortalarına ait Pazarlı yapılarının bazıları taú ve kerpiç kullanılarak
inúa edilmiútir. Bu tür yapıların kerpiç duvarlarında yapıyı sa÷lamlaútırmak
üzere a÷aç dikmeler ve yatay hatıllar kullanılmıú, duvarlar, iç ve dıú

75
Çaypınar, 1991: 29.
76
Diker, 2000: 167.
77
Strabon, XIII, 628.
78
Strabon, XIII, 628.
79
Strabon, XIII, 628.
80
Sevin, 1982: 240.
81
Sevin, 1982: 240.
17

yüzeylerde, çivi kullanılmaksızın birbirine geçirilmiú ahúap kasalar içine


alınmıútır. Böylece hem sa÷lamlık ve hem de estetik bir görünüm elde edildi÷i
görülmektedir.82

Gordion kazıları (Resim-2) Frigler’in, Anadolu’da Troya I döneminden


beri kullanılan, önde bir giriú holü ve bunun arkasındaki büyük salondan
oluúan megaron planlı yapıları kullandıklarını ortaya koymuútur.83 Bir saray
oldu÷u düúünülen Gordion’daki 3 numaralı megaronun (18.30 x 30.40 m.
boyutlarında) iki katlı oldu÷u düúünülür.84 Çatısı iki sıra ahúap direk
yardımıyla kapatılmıú olan bu megaron, kentin en büyük yapısı olup en iyi
korunmuú olan iç avluda yer almaktadır. Bazı Frig evlerinin tabanlarının çakıl
taúından mozaiklerle kaplı oldu÷u görülmüútür. Örne÷in, Gordion’daki 2
numaralı megaronun zemini, beyaz üzerine koyu kırmızı ve koyu mavi renkli
çakıl taúlarıyla oluúturulmuú geometrik motifli bir mozaikle bezelidir. (Resim-
3) Bunun, mozaik türünün en eski örne÷ini temsil etti÷i düúünülür.85 Buna
benzer ve fakat piúirilmiú kilden, boyalı çivilerin zemine çakılmasıyla
oluúturulmuú, geometrik motifli di÷er bir zemin mozai÷i türü de Pazarlı
yapılarında kullanılmıútır. Bu tür mozaik zemin, 7 cm. kadar uzunlu÷unda,
baúları küresel , siyah ve krem renkte piúmiú toprak çivilerin kil zemin üzerine
geometrik bir bezeme üslubuyla dizilmesiyle oluúturulmuútur.86

Frig evlerinin görünümleri ile ilgili bilgi, kayalara oyulmuú kutsal yapılar
ile Gordion’da bulunmuú bir duvar resminden edinilmektedir.87 Bu bilgilerden
yola çıkılarak, Frig evlerinin çatıları semerdam tarzında olup çatı ahúap bir
iskeletin üzerinin saz ve kille kaplanmasıyla örtülmektedir. Çatının tepesinde
boynuz biçiminde çıkıntılar vardır. Bu türde taútan bir örnek Godion’da
bulunmuútur. Kayaya oyulmuú kutsal odaların cephelerinden ö÷renildi÷ine
göre,88 Frig evlerinin kapı giriúlerini, muhtemelen asılı bir halının oluúturdu÷u,

82
Sevin, 1982: 240.
83
Sevin, 1982: 240.
84
Sevin, 1982: 240.
85
Sevin, 1982: 240.
86
Sevin, 1982: 241.
87
Sevin, 1982: 241.
88
Sevin, 1982: 241.
18

ya da kakma ahúap iúiyle yapılmıú, büyük geometrik desenli perde altında


gizlenmiú veya bu perdenin yanında yer almıú olabilece÷i düúünülür. Bu her
iki zanaatta da Friglerin geleneksel olarak becerikli oldukları görülür.89 M.Ö.
6. yüzyılın ortalarına do÷ru Gordion, Pazarlı ve di÷er Frig evlerinin dıú
kaplamaları piúmiú topraktan, kabartma bezekli levhalarla süslenmeye
baúlanmıútır. Kabartma levhalarda bulunan geometrik süslemenin, Demir
Ça÷ı Frigya’sının kendine özgü bezemesi oldu÷u bilinmektedir. Bunun
yayıldı÷ı co÷rafi alanın Karadeniz kıyılarındaki Akalan’dan, güneye do÷ru
Pisidia bölgesindeki Düver’e (Burdur yakınlarında) de÷in uzanmakta oldu÷u
bilinmektedir. Frigya’nın Lidya egemenli÷i altına girmesinden sonra ortaya
çıkan bu kaplama levhaların ülkeye, Lidya kralı Kroisos (M.Ö. 560-547/46)
döneminde batı dünyasından geldi÷i sanılmaktadır.90 Sevin; aynı türdeki
kaplama levhalarına Kroisos döneminde Lidya Krallı÷ı’nın baúkenti Sardes’te
de rastlandı÷ını belirtir.91

Gordion kentinde M.Ö. 8. yüzyıla ait oldu÷u sanılan , etrafı kerpiç


bloklardan bir surla çevrili kale ortaya çıkarılmıútır. Bu surun 10 m.
yüksekli÷indeki taú kapısının günümüze de÷in ayakta kalabilmiú kapıların en
görkemli ve en etkileyici olanlarından biri oldu÷u düúünülür.92 Kapıdan içeriye
girildi÷inde, kalenin do÷u kesimi megaron planlı büyük yapılarla kaplıdır. Her
biri kendi baúına bir bütün olan bu megaronlarda yönetici sınıftan kiúilerin
yaúamakta oldu÷u sanılmaktadır. Bu büyük krali yapılardan boydan boya kör
bir duvarla ayrılan batı kesiminde ise karúılıklı geniú bir caddeye bakan,
birbirine yapıúık megaron planlı yapı dizileri inúa edilmiútir. Ço÷unun
salonunda merkezi ocakların yer aldı÷ı bu yapıların bazılarının saray
görevlilerine ayrılmıú olması, bazılarının mutfak, bazılarının da dokuma
atölyesi olarak kullanılmıú bulunmasının olası oldu÷u düúünülür.93 Ocaksız iki
yapının ise depo ya da hazine binası oldukları sanılmaktadır. Hemen tümü,

89
Barnett, 1987: 59.
90
Sevin, 1982: 241.
91
Sevin, 1982: 241.
92
Sevin, 1982: 241.
93
Sevin, 1982: 241.
19

içten 11.5 x 21 m. boyutlarındaki bu yapılar grubunda, her ünitte yirmi beú


kiúiden üç yüz kiúiye kadar kadın görevlinin çalıútı÷ına inanılır.94

Sevin, bu mimarlık gelene÷inin köklerinin do÷uda de÷il, batı ve


kuzeyde oldu÷unu belirterek, sebebinin ise Gordion’da ortaya çıkarılan
megaron planlı yapıların, do÷uya yabancı olan bir mimarlık türü oldu÷unu
açıklar. Aynı türde planlı yapıların, kuzey ve batıdan ilk Tunç ça÷dan yani
M.Ö. 3. bin yılın baúlarından beri bilinmekte ve giderek geliúip , M.Ö. 1. bin
yılın içlerine de÷in kullanım görmekte oldu÷unu ifade eder.95

Friglerin heykelcilikte de geliúmiú oldukları görülür. Sevin, bu sanat


dalının en eski örneklerinin birinin Darende’nin 10 km güneybatısında
Palanga’da, ötekinin ise Bünyan’ın 40 km kadar kuzeydo÷usundaki Kululu’da
bulunmuú heykellerden oluútu÷una dikkati çeker. Geç Hitit hiyeroglifli bir yazıt
taúıyan Palanga heykeliyle Kululu heykelinin M.Ö. 7. yüzyıla ait ve Do÷u Frig
sanatının temsilcileri oldu÷undan bahseder. Bo÷azköy’de bulunmuú Kybele
heykeli’nin iki yanında çifte flüt ve kithara çalan iki erkek bulundu÷u
görülmüútür. Midas Kenti’nde de Tanrıça Agdistis’i betimleyen bir heykele ait
gövde parçası bulunmuútur. Bazıları dimdik duran bu heykellerin daha sonra
Erken Ion heykel sanatını etkilemiú olabilece÷inden söz eden Sevin, Frig
heykelcili÷inin geliúmiú ve etki alanı do÷urmuú oldu÷unu açıklar.96

Frigler aynı zamanda maden kapların yapımında da usta olmakla


birlikte bu sanat dalında özellikle Tabal ülkesinin çok ileri seviyede oldu÷u
bilinmektedir.97 Tevrat’ta Tubal ülkesinin yapımı olan tunç kazanların
güneydeki Tyr kenti pazarlarında satıldı÷ından söz edilmektedir ve bu tunç
kapların ünü do÷uda Asur’dan batıda Yunanistan’a de÷in yayılmıútır.98
Makara kulplu, tunçtan tipik Frig kaseleri Batı Anadolu’daki Ionia kentlerine
satılmıútır; Anadolu’da, özellikle ana Tanrıça’ya yapılan sıvı adaklarında
kullanılan, orta bölümü kabarık, fiale adı verilen kaseler de Yunanistan’a

94
Sevin, 1982: 241.
95
Sevin, 1982: 241.
96
Sevin, 1982: 242.
97
Sevin, 1982: 242.
98
Sevin, 1982: 242.
20

de÷in taúınmıútır. Üç ayaklı kaideler üzerinde duran, kenarları kuú vücutlu ,


kız baúlı (siren) ya da bo÷a baúı biçiminde halkalı tutamaklarla süslü tunç
kazanlar pek çok Yunan tapına÷ında bulunmuútur. Sevin, eskiden Urartu
eseri oldu÷u kabul edilen bu tür kazanların Tabal ya da Batı Frig kökenli
olabilece÷ini anlatır.99 Gordion’da bulunmuú en eski Yunan eserleri M.Ö. 700
yıllarına ait çanak çömlek parçalarıdır. Oysa Frig devletinin güçlü bir biçimde
ayakta oldu÷u zamanda yapılmıú olan Frig eserlerine batıda Delfoi, Olympia ,
Perachora, Argos Heraion’u, Ithaka, Aigina Afaia tapına÷ı, Sparta’da Orthia,
Mitylene, Rodos ve Efesos’ta rastlanmıútır.100

Frigya tekstil ve kilimleriyle ünlüdür ve bezemeli Frig kumaúlarına en


iyi örnek olarak Tyanalı Urpalla’nın øvriz kabartmasındaki giysisini
101
gösterilir. Gordion kazılarında parçalar halinde de olsa Frig tekstil
örneklerine rastlanmıútır. Türk kilimlerinin atası olan ve tapetes adını taúıyan
Frig kilimlerinin antik dünyanın en sevilen malları arasında oldu÷u
bilinmektedir. Frigler’in kilim için kullandıkları tapetes adının bugün
Fransızca’da tapis olarak karúımıza çıkar. Ayrıca altın simle kumaú üzerine
nakıú iúlemenin bir Frig buluúu oldu÷u söylenir. Latince’de nakıú iúleyen
sözcü÷ünün karúılı÷ı “phrygio”dur. Gordion’da M.Ö. 8. yüzyıla ait yapılarda
bulunan binlerce dokuma tezgah a÷ırlı÷ı, Frigya’da tekstil sanayiinin geliúmiú
oldu÷una kanıt olarak gösterilir.102

Frigler marangozlukta da usta eserler vermiúlerdir.(Resim-4) Ülkenin


kereste bakımından zengin oluúunun bu sanat dalının geliúimini etkiledi÷i
düúünülür.103 Çivi kullanılmaksızın, geçme olarak birbirine ustaca tutturulmuú
çeúitli mobilyalar ve panolar ço÷u kez geometrik bezeli oymalarla
süslenmiútir. Geometrik düzenlemeler M.Ö. 9. yy. dan 5. yy. a kadar, kimi
zaman boyalı çanak çömlekte, kimi zaman metal eúyalarda, kimi zaman da
ahúap mobilyalarda olmak üzere çok çeúitli buluntu topluluklarında görülür.104

99
Sevin, 1982: 242.
100
Sevin, 1982: 242.
101
Sevin, 1982: 243
102
Sevin, 1982: 243.
103
Sevin, 1982: 243.
104
De Vries, 2006: 58.
21

Bazen açık renk úimúir a÷acından yapılmıú mobilyalar, koyu renkli porsuk
a÷acı ya da fildiúi kakmalarla bezenmiú, böylece farklı a÷aç renklerinden
yararlanılarak renkli bir görünüm elde edilmiútir. Bu türde kakmaların
yataklarına çok hünerli bir biçimde oturtuldu÷u düúünülür.105 De Vries,
kakmalardaki figürlerin Fenike ve Suriye-Hitit sanatını anımsattı÷ına dikkat
çekmektedir.106 Ayrıca M.Ö. 8. yy. a ait iki ayrı tümülüste bulunan vazoların
üzerlerindeki figürlerde de Suriye-Hitit tasarımsal özellikler görülmekle
birlikte, kakmaların ve vazo yüzeyindeki panellerin genel tasarımlarının
Suriye-Hitit gelene÷inden oldukça farklı oldu÷u ve bütünüyle Frig’e özgü
oldu÷u görülmüútür.107 Afyon yakınlarında ortaya çıkarılan bir tümülüs,
Frigler’in bazen ahúap üzerine boya ile resimler yaptı÷ını da ortaya
koymaktadır.108

Frigler, pekçok müzik aletinin bulucusu olarak tanınırlar. Antik Yunan


yazarlarına göre simbal, flüt, üçgen ve bir çeúit basit flüt olan syrinks ilk kez
Frigler tarafından çalınan müzik aletleridir.109

Elde edilen bilgiler ıúı÷ında, Frig kültürünün Do÷u ve Batı kültürünü bir
arada yaúatan geliúmiú bir karaktere sahip oldu÷u arkeolojik açıdan ortaya
konmuútur.

2.3. FRøGLERøN SOSYO – POLøTøK YAPISI

Frigya ülkesinin Anadolu’nun en eski yollarının kavúak noktasında


kuruldu÷u bilinmektedir. Ege Denizi kıyılarından, Do÷u Anadolu, Suriye ve
Kuzey Mezopotamya’ya uzanan büyük anayollarla ba÷lantıyı Frigya’dan
geçen yolların sa÷ladı÷ı görülür. Pers egemenli÷i döneminde kurulan ve
Sard’tan Sus’a de÷in uzanan Kral Yolu da Frigya’dan geçmektedir. Bu

105
Sevin,1982: 243.
106
De Vries, 2006: 58.
107
De Vries, 2006: 58.
108
Sevin, 1982: 243.
109
Sevin, 1982: 243.
22

yolların, Frigya’ya komúularının gözünde özel bir önem kazandırdı÷ı


düúünülmektedir.110

Frigyanın bu konumu sayesinde, ulaúım ve ticaret bakımından Ege ile


Ön Asya ülkeleri arasında bir dü÷üm noktasın oluúturmaktaydı.111 Bu stratejik
konum, ülkenin siyasal örgütlenmesine de etki etmiútir. Frigya Bölgesi’nde
güçlü bir siyasal örgütün adını duyurmaya baúlayıúı M.Ö. 8. yüzyılın ikinci
yarısına rastlar. Bu tarih, Do÷u Anadolu’da, baúkenti bugünkü Van (eski
Tuúpa) olan Urartu Krallı÷ı’nın, M.Ö. 2. bin yılın baúlarından beri Asur’a
kazanç sa÷layan Anadolu ticaret yollarını egemenli÷ine aldı÷ı zamanı
kapsamı içine alır. Kuzey Suriye limanlarından Kuzeybatı øran, Do÷u ve øç
Anadolu ve belki de Kafkasya mallarının Batı’ya dıú satımı yapılamaz duruma
gelindi÷i bu dönemde, Batı dünyası ile ticarette Anadolu kervan yollarının
büyük bir önem kazanmıú oldu÷u görülür. Frigya baúkenti Gordion’da yapılan
kazılar, Urartu ya da daha çok Tabal kökenli tunç eserlerin Kızılırmak’ın
batısına kadar geldi÷ini gösterdi÷i gibi, Frig kökenli maden eserlere Batı
Anadolu kıyıları ve Yunanistan’da da rastlanmıútır.112 Sevin, Batı Anadolu
kıyılarından, Sisam, Girit ve Yunanistan’a de÷in yayılmıú bu türde tunç
eúyaların (Resim-5) Gordion’dan hareketle, batıya uzanan do÷u-batı kervan
yolu sayesinde, Lidya ülkesi üzerinden Smyrna, Efesos ve Miletos gibi
dıúsatım limanlarına ulaúmıú olmasının muhtemel oldu÷unu belirtir.113 Yunan
eserlerinin de Frigya’ya aynı yolla ulaútı÷ı düúünülmektedir. Yaklaúık olarak
M.Ö. 700 yıllarına ait Yunan seramikleri Gordion’da da ele geçirilmiútir.114

M.Ö. 1200 yıllarında Hitit ømparatorlu÷unun, Do÷u Karadeniz


Bölgesi’nde oturan kavgacı Kaúka toplulu÷unun da içlerinde bulundu÷u
istilacı güçler tarafından ortadan kaldırılmasıyla, Bo÷azköy, Alacahöyük ve
Aliúar’da saptanan bu döneme ait yangın tabakaları, istilacıların etkin
olduklarına tanıklık etmiúlerdir.115 Bu yangın tabakalarıyla birlikte Orta

110
Sevin, 1982: 230.
111
Sevin, 1982: 230.
112
Sevin, 1982: 230.
113
Sevin, 1982: 230.
114
Sevin, 1982: 230.
115
Sevin, 1982: 231.
23

Anadolu’da karanlık bir döneme girildi÷i, M.Ö. 8. yüzyılın ortalarına do÷ru bu


karanlık dönemin sona ermesiyle birlikte, Orta Anadolu’nun at yetiútiren ve
kayalıklar üzerine kurulmuú tahkimli kalelerde yaúayan askeri bir soylular
sınıfı, yani Friglerce yönetim altına alındı÷ı bilinmektedir.116

M.Ö. 8. yüzyılın ortalarına ait Asur belgelerinde güçlü bir merkezi


devlet olarak ortaya çıkan Friglerin kralları Midas’ın (Asurluların Muúkili Mita
dedi÷i Midas) II. Sargon’un (M.Ö. 721-705) ça÷daúı oldu÷u bilinmektedir.117
Önceleri Kargamıú, sonraları Urartu ve Tabal krallıklarıyla beraberce Asur
karúıtı bir politika izleyen Midas, M.Ö. 709 yılında, do÷udan girerek yaklaúan
göçebe Kimmerlerin tehdidinden kurtulabilmek ümidiyle bu devletin yardımını
ister ve Asur ile yapılan dostluk antlaúmasından sonra dikkatini batıya çevirir,
Yunanistan ve Lydia Krallı÷ı ile dostluk iliúkileri kurar. M.Ö. 8. yüzyılın
sonlarına do÷ru Samos, Lindos, Argos, Paros, Olympia ve Perakhora’daki
kutsal alanlara arma÷an olarak sunulmuú tunçtan Frig fibulaları, (Resim 6)
Omphaloslu kaseleri ve kemerlerinin Batı dünyası ile geliútirilen bu iyi
iliúkilerin bir göstergesi oldu÷u düúünülür.118

Frigya’nın Batı Anadolu ve Yunanistan ile iliúkisi yazılı kaynaklarla da


kanıtlanmaktadır. Bu kaynaklarda Frig kralı Midas’ın kendine eú olarak
Kyme’li bir kral kızını seçti÷inden ve tahtını Yunanistan’daki Apollon kutsal
alanına arma÷an olarak yolladı÷ından söz edilmektedir.119

Arkeolojik ve tarihsel belgelerin Frigya ile Batı Anadolu kıyıları ve


Yunanistan arasında bazı ticaret iliúkileri kurulmuú oldu÷unu göstermektedir.
Frigya ülkesi bu kervan ticaretinin nimetlerinden yararlanmıútır. Sevin,
Frigya’nın esas gücünü, M.Ö. 8. yüzyılda Anadolu karayolu ticaretinin önem
kazanmasına borçlu120 oldu÷undan bahsederek Frigya’nın önemini vurgular.

Antik Frigya bölgesinin do÷al kaynaklar açısından çok zengin bir


özellik gösterdi÷i görülür. Anadolu koyunlarının yünü çok kaliteli olmakla

116
Sevin, 1982: 231.
117
Sevin, 1997: 149.
118
Sevin, 1997: 149-150.
119
Sevin, 1982: 230.
120
Sevin, 1982: 230.
24

birlikte, bugün Ankara’nın moher olarak bilinen keçi yünü , dünyanın en ünlü
yünü olarak bilinir.121 Sevin, ülkedeki maden kaynaklarının verimlili÷inin, Orta
Anadolu’da Kültepe merkez olmak üzere Pazar yerleri (Karum) kuran Asur
kolonileri döneminden yani M.Ö. 2. bin yılın baúlarından beri sömürü konusu
oldu÷unu belirtir.122 Bolkar Maden’deki antik gümüú ve kurúun ile hematit
önemli do÷al kaynaklar arasındadır ve kristal, oniks ve mika Frigya’da
oldukça fazladır. Ayrıca bu ülkenin tunçları, köleleri, at ve katırları da
ünlüdür.123

Friglerin yaúam alanlarına bakıldı÷ında yaylalar ve ovalar göze çarpar.


Eskiúehir, Sakarya ve Ankara ovaları, Sultan Da÷ları, Yazılıkaya, Cihanbeyli
ve Haymana platoları bunlardan bazılarıdır. Ovalık kesimde çiftçilik yapan
halk uygun mevsimlerde yaylalara çıkmakta, bir kısmı ise sürekli olarak
yaylalarda Yörük hayatı sürmektedirler.124

Frigya krallarının tüm çaba ve dikkatlerini ziraata verdikleri


bilinmektedir. Gordion ve Midas kentinde geliúmiú bir aydın tabakası ve
bunun yanında tüccar ve esnaf sınıfları da bulunmaktadır. Frig ulusunu
tanıma konusunda Asur kabartmaları ve duvar resimleri önemlidir.125 Asur
ømparatoru III. Tiglatpileser’in (M.Ö. 744-727) Tabal’a karúı düzenledi÷i sefer,
Nimrud’ta Tiglatpileser sarayının kabartmaları ve Tell Ahmar’daki (Kuzey
Suriye’de Til Barsip) eyalet sarayının renkli freskleri üzerinde betimlenmiútir.
Bu duvar resimlerinin, Do÷u Frig ya da Taballiler’i tanımaya yardımcı olan en
eski belgeler oldukları düúünülmektedir.126 Bunlara göre Frig erkeklerinin
bukleli saçları, kısa sakalları ve Lidya tipinde yuvarlak küpeleriyle Yunan
özellikleri taúıdıkları düúünülmektedir. Uzun giysileri, köúeleri püsküllü renkli
yatay bantlarla bezelidir ve uzun çizmeleri vardır. Frig piyade askerlerinin
dizlere kadar çıkan uzun çorap, kısa etek, sorguçlu ve yanaklıklı mi÷fer
giyerler, kısa mızrak ve yuvarlak kalkan taúıdıkları görülür. Bu tür Frig piyade

121
Sevin, 1982: 231.
122
Sevin, 1982: 231.
123
Sevin, 1982: 231.
124
Conka, 2006: 57.
125
Sevin, 1982: 326.
126
Sevin, 1982: 236.
25

askerlerinin betimlerine, M.Ö. 6. yüzyılın baúlarına ait Pazarlı’da bulunmuú


piúmiú topraktan levhalar (Resim 7) ile Afyon yakınlarındaki Tatarlı Frig
tümülüsünün ahúap duvarları üzerindeki boyalı panolar üzerinde
127
rastlanmıútır.

Frig süvarileri ile ilgili ise Gordion’da 3 numaralı megaron içinde


bulunan bir fildiúi kabartma ile yine aynı odada bulunmuú kabartmalı bir
ahúap pano bilgi verir. Bu kabartmalardan yola çıkarak Sevin, Frig
süvarilerinin uç kesimi öne e÷ik tipik Trak serpuúlarına benzer baúlıklar
giydiklerini ve bir kolları üzerinde yuvarlak küçük kalkanlar ve uzun mızrak
taúıdıklarını anlatır. Til Barsip freskleri üzerindeki Frig kadınları ise yatay
bantlarla süslü uzun giysiler ve çan biçimli püskülleri olan, erkeklerinkine
benzer kısa tunikler giymektedirler.128

Böylece, Friglerin sosyo-politik yapısının da kültürel yapısında oldu÷u


gibi Do÷u-Batı etkileúimli bir sistem içerisinde varlı÷ını sürdürdü÷ü
anlaúılmaktadır.

127
Sevin, 1982: 236.
128
Sevin, 1982: 236.
26

III. BÖLÜM

FRøGLERøN KÖKENøNE IùIK TUTAN ARKEOLOJøK VERøLER

3.1. SERAMøK

Frig merkezleri arasında, seramik verileri açısından çok sayıda ürünler


vermesi ve önemli kronolojik ipuçları sa÷laması nedeniyle Gordion, tip kenti
olarak dikkate alınmıú ve di÷er merkezler bunun ıúı÷ında
de÷erlendirilmiútir.129

ølk kez Körte’ler tarafından baúlatılan Gordion kazıları daha sonra


Young tarafından yürütülmüútür.130 1950’den 1973’e kadar Y.S. Young
tarafından Pennsylvania Müze Üniversitesi adına baúlatılan sistemli kazılarda
önemli arkeolojik buluntular elde edilmiútir. 1974’te Young’ın ölümünden
sonra, ö÷renci ve meslektaúlarının çabaları, alandan toplanan büyük
miktarda bilginin analizi ve basımı üzerine odaklanmıútır.(De Vries, 1990;
Gunter, 1991; Kohler, 1995; Roller,1987; Romano, 1995; Sams, 1994).131
1988 Gordion kazısı Mary M. Voigt’un yönetimi altında Gordion’da yeniden
baúlatılmıú132 ve yapılan son kazı çalıúmalarında aúa÷ıda yer alan
Yassıhöyük Stratigrafi Sırası (YHSS) belirlenmiútir:

YHSS 9-8 : Geç Tunç Ça÷ı (M.Ö. 1400-1200)

YHSS 7 : Erken Demir Ça÷ı (M.Ö. 1100-950)

YHSS 7B : Erken Demir Ça÷ı, El Yapımı Çömlekleriyle

YHSS 7B : Erken Demir Ça÷ı, Devetüyü Rengi Kaplarıyla

YHSS 6 : Erken Frig (M.Ö. 950-700)

129
Özkaya, 1992: 110.
130
Özkaya, 1992: 110.
131
Voigt ve Henrickson, 1998: 79.
132
Voigt ve Henrickson, 1998: 79.
27

Voigt ve Henrickson Erken Demir Ça÷ı boyunca Gordion’da iki


seramik gelene÷inin ortaya çıktı÷ından bahseder. ølk olarak görülen Erken
Demir Ça÷ı El Yapımı serami÷i, basit bir el yapımı ürünü olarak göze çarpar
ve Geç Tunç Ça÷ı seramik gelene÷ine tamamen uymayan bir özellik gösterir.
Bu, güneydo÷u Avrupa, özellikle Trakya’yla tipolojik ba÷lantılara sahiptir.133
Daha sonra görülen Erken Demir Ça÷ı serami÷inin kahverengi-sarımsı bir
niteli÷e sahip oldu÷u, üretim teknolojisi ve organizasyonunun Erken Demir
Ça÷ı El Yapımı çömle÷inden daha karmaúık özellik gösterdi÷i
134
saptanmıútır.

Erken Demir Ça÷ı’na ıúık tutan YHSS 7 tabaka seramiklerinin karıúık


bir etnik ve kültürel çevreyi kanıtladı÷ı görülmüútür. Voigt ve Henrickson
Demir Ça÷ı’nın baúlamasıyla Geç Tunç Ça÷ı seramik gelene÷inin yok
oldu÷unu ve bu gelene÷in el yapımı ürünleriyle de÷iúti÷ini135 ifade ederler.
(Resim 8-9)

Voigt ve Henrickson’a göre, “YHSS 7B bilgileri Geç Tunç Ça÷ı’ndan


Erken Demir Ça÷a aúamalı bir geçiúi desteklememektedir.”136 Genz’e göre,
Geç Tunç Ça÷ı’nın sonunu takip eden seramik üretiminde görülen çarpıcı
de÷iúimler, yeni Balkan göçleriyle açıklanır ve Gordion’dan Erken Demir Ça÷ı
çömle÷i, sık sık Balkan kökenine yerleútirilir.137 Bouzek, Gordion’da Erken
Demir Ça÷ı el yapımı çömle÷inin Kuzey Yunanistan’daki göller bölgesinde,
Makedonya’nın güneydo÷u kısmında ve güneydo÷u Arnavutluk’ta üretilen ve
yaklaúık olarak M.Ö. 12. yüzyılda geliúmeye baúlayan Bobousti sınıfı mat
boyalı çömle÷iyle iliúkili oldu÷undan söz eder.138 Aynı úekilde Sams, Voigt ve
Muscarella da Balkan kökenlili÷i onaylar. Fakat bu görüúlerin aksine
Henrickson, genel olarak bu paralellikleri reddetmektedir.139 Henüz do÷rudan
Balkan etkisinin kanıtı, Troya 7B2’nin “Buckel Keramik” ya da “Yumrucuklu

133
Voigt ve Henrickson, 1998: 89.
134
Voigt ve Henrickson, 1998: 89.
135
Voigt ve Henrickson, 1998: 91.
136
Voigt ve Henrickson, 1998: 95.
137
Genz, 2005: 76.
138
Bouzek, 1997: 151.
139
Genz, 2005: 76.
28

Çömlek” (Knobbed Ware) kaplarıyla sınırlandırılmıú ve bu, Frig göçünün


arkeolojik kanıtı olarak kabul edilmiútir.140 Fakat bu tür seramik, Genz’e göre,
kesinlikle Anadolu platosuna ulaúmamıútır.141 Genz, Orta Anadolu çömlek
gelene÷iyle ilgili olarak, Hitit kültürüne ve aynı zamanda Balkan göçmenlerine
ba÷lanamaması durumunda, bu çömlek gelene÷inin nereden gelmiú
olabilece÷i sorusuna yanıtlar aramıútır.

Genz ,1935’te Bittel’in, Erken Tunç Ça÷ı Aliúar III çömle÷i ve Orta
Demir Ça÷ı Aliúar IV çömle÷i arasında bir benzerli÷in farkına vardı÷ını ve
dolayısıyla bu gözlemin Boyalı Erken Tunç Ça÷ı ve Demir Ça÷ı çömle÷i
arasındaki ayrımı zorlaútırdı÷ını belirtir. Bu benzerli÷e ıúık tutan yerin ise,
Bo÷azköy’deki Büyükkaya Erken Demir Ça÷ı tabakasının keúfi oldu÷unu
vurgular.142

Genz, Anadolu Erken ve Orta Tunç Ça÷ı seramiklerinin, biçim,


süsleme ve aynı zamanda kulp ve emzik detaylarında Erken Demir Ça÷ı
seramikleriyle benzerlik gösterdi÷ini belirtir. Erken ve Orta Tunç Ça÷ı’nda
oldu÷u gibi, Demir Ça÷ı’nda da gaga a÷ızlı testilerin çok yaygın biçimde
görülmekte oldu÷unu söyler. Kapların duruúu ve süslemesi iki dönemde de
benzerdir. Aliúar 3 ve Aliúar 4 çömle÷i arasındaki benzerlik koyu mat boyama
teknikleriyle de görülebilmiútir. Kızılırmak kavsinin orta kısmındaki Erken
Demir Ça÷ı kırmızı boyalı çömle÷i, Orta Tunç Ça÷ı Tarsus, Kültepe ve Lidar
Höyük’te bulunan çömlek motiflerine benzemektedir. Genz, Symington’a
dayanarak, kırmızı boyalı çömle÷in Orta Tunç Ça÷ı geleneklerine kadar
götürülebilece÷ini143 belirtir.

Genz’in ifadesiyle, bahsedilen biçimler, özellikler ve süslemeler, Hitit


ømparatorluk Ça÷ı çömle÷iyle kanıtlanamıyorsa, Erken ve Orta Tunç Ça÷ı
çömle÷i gelenekleri Demir Ça÷ı’nda nasıl belirmiútir?144

140
Sevin, 2003: 234.
141
Genz, 2005: 76.
142
Genz, 2005: 76.
143
Genz, 2005: 78.
144
Genz, 2005: 82.
29

Genz, bu soruya iki farklı açıklama getirildi÷ini belirtir: “1) Erken


seramik gelenekleri Hitit hakimiyeti dıúında kalan bölgelerde – örne÷in batı
Anadolu ve Pontic da÷larında – hayatta kalabilmiú, 2) Erken çömlek
gelenekleri Hitit imparatorlu÷unun daha uzak yönetim bölgeleri içinde de
yaúamaya devam etmiútir”145 úeklindedir.

Sevin ise, eskinin çok hızlı dönen çarkının aksine, hemen daima elde
ya da çok a÷ır dönen bir çarkta yapılmıú, ço÷u kez koyu kırmızı ya da
kahverenginde kalın bir astarla kaplanmıú ve iyi açkılanmıú olan bu
seramiklerin en belirgin özelli÷i olarak, keskin profilli çanaklar ve çömleklerin
a÷ız kenarlarından boyun ya da omuzlarına de÷in uzanan kesimlerinin yatay
yivlerle bezenmiú olmasını gösterir.146

Sevin, Elazı÷ yöresi Erken Demir Ça÷ı El yapımı çömle÷inin Orta


Anadolu’ya yabancı bir tür oldu÷una ve bu seramik gelene÷inin Elazı÷
bölgesinde yo÷un olarak kullanıldı÷ına dikkat çekmiútir.147

Elazı÷-Malatya yöresinde Erken Demir Ça÷ı malzemesi veren


höyüklerin sayısının, Geç Tunç Ça÷ı 2 malzemesi verenlere kıyasla %50
oranında bir artıú gösterdi÷i ve bu durumun Erken Demir Ça÷ı’nda nüfusun
da artmıú olabilece÷i yolunda bir kanıt olarak de÷erlendirilebilece÷i kanısına
varan Sevin, bununla ilgili olarak C.A. Burney’in, bu yeni kültürün Muúkiler ile
iliúkili olabilece÷ine iúaret etti÷ini belirtmektedir.148 Erken Demir Ça÷ı’nda
Elazı÷ yöresinde yo÷un olarak beliren yeni seramik gelene÷inin batı dünyası
ile hiçbir ilgisi olmadı÷ına da dikkat çekmektedir.149 Bayne’in Demir Ça÷ı
Kuzeybatı Anadolu çömlekleri üzerine çalıúması Sevin’i destekler niteliktedir.
Bayne’e göre, Smyrna, Larisa, Troy ve Antissa gibi büyük kazı alanlarından
elde edilen çömlek tipleri genel ve yaygın olarak gri monokrom özellik
taúır.150 Buna karúılık Erken Demir Ça÷ı El Yapımı serami÷ine,
Transkafkasya’daki ùeytanda÷ ile Do÷u Gürcistan’daki M.Ö. 2. bin yılın ikinci

145
Genz, 2005: 82.
146
Sevin, 1991: 52.
147
Sevin, 1991: 52.
148
Sevin, 1991: 53-54.
149
Sevin, 1991: 54-55.
150
Bayne, 2000: 137.
30

yarısı ve 1. bin yılın baúlarına tarihlenen kimi merkezlerde ve Erzurum


yöresindeki Güzelova ile Pulur’da rastlanmıútır.151 Aynı úekilde Kuzeybatı
øran’da, Urmiye gölü’nün güney kıyısındaki Geoy Tepe’nin A katında ve son
olarak da Van Gölü’nün güneydo÷u kıyısı üzerindeki Dilkaya Höyü÷ü
nekropolünde saptanmıútır. Toros da÷ları güneyinde, Adıyaman
yakınlarındaki Tille höyü÷ü’nde de yivli seramik türüne rastlanmıútır. Bu türde
serami÷in kullanım alanının kuzeyde Erzurum çevresi ve Transkafkasya,
güneyde Urmiye Gölü’nün batı kıyıları ve Adıyaman yöresi, batıda Fırat
Irma÷ı ile sınırlı kaldı÷ı belirtilir. Yo÷un olarak Elazı÷ yöresinde görüldü÷ü
söylenmektedir.152 Voigt, Gordion Erken Demir Ça÷ı El yapımı serami÷inin
Balkan kökenli olması olasılı÷ının yanında, aynı zamanda Do÷u Anadolu
Elazı÷ Bölgesi Demir Ça÷ı buluntu toplulu÷u ile de paralelliklere sahip
olabilece÷inden bahsetmiútir.153 ùenyurt, Erzurum-Aúkale ile Erzincan-
Tercan arasında sivri bir tepe154 olan Büyükardıç’ta yapılmıú olan kazılarda
Erken Demir Ça÷ı serami÷ine rastlandı÷ından bahseder ve özellikle kap
formları ve bezeme özellikleri açısından bu seramiklerin Urmiye, Gürcistan,
Ermenistan, Gordion ve Do÷u Trakya’ya kadar uzanan geniú co÷rafyada
önemli benzerlik ve etkileúimler içerisinde oldu÷unu155 belirtir. Böylece Erken
Demir Ça÷ı el yapımı serami÷inin oldukça geniú bir alana yayılmıú oldu÷u
açık bir úekilde anlaúılabilmektedir.

Erken Demir Ça÷ı’nın daha geç bölümünün, seramik açısından daha


karmaúık oldu÷u ve bu dönemin serami÷inin devetüyü rengi özelli÷e sahip
oldu÷u kazılarda ortaya çıkarılmıútır.156 Kalkerli ve killi hamuru, düzgün ve
kusursuz profili ve kendinden astarlı, düzleútirilmiú yüzeyi ile Erken Demir
Ça÷ı El yapımı çömle÷inden ayrıldı÷ı, Gordion Erken Demir Ça÷ı devetüyü

151
Sevin, 1991: 55.
152
Sevin, 1991: 55.
153
Voigt ve Henrickson, 1998: 103.
154
ùenyurt, 2006: 8.
155
ùenyurt, 2006: 284.
156
Voigt ve Henrickson, 1998: 99.
31

rengi buluntu toplulu÷unun , Erken Demir Ça÷ı El yapımı ile tanımlanabilir


teknolojik ve tipolojik ba÷a sahip olmadı÷ı saptanmıútır.157

Erken Demir Ça÷ı devetüyü rengi kaplarının ilk ne zaman görüldü÷ü


sorusuna kesin bir yanıt verilememektedir. Gordion Geç Tunç Ça÷ı, Erken
Demir Ça÷ı El yapımı ve Devetüyü çömlek parçalarına YHSS 6 (Erken Frig
M.Ö. 950-700) tabakasında da rastlanmıútır. Bunlar, omurgalı kaseler, çok
amaçlı çömlekler ve omurgalı kadehlerden oluúmaktadır.158

Uçankuú, M.Ö. 8. ve 7. yüzyıllarda biri Kızılırmak’ın do÷usunda, di÷eri


ise batısında olmak üzere, aynı ortak kökene dayanan ve sonradan farklı
ürünler vermeye baúlayan, iki ayrı çömlek bezeme gelene÷inin varlı÷ından
bahsetmektedir. Bu dönemde her iki stilin ortaklaúa kullandı÷ı en belirgin
motifin, kap yüzeylerindeki boú alanların doldurulmasına yarayan tek
merkezli daireler oldu÷unu belirtmekle birlikte, Gordion tümülüslerinde,
do÷uya özgü siluet tekni÷inde, geyiklerle süslü kaplara rastlandı÷ına dikkat
çekmektedir.159 Bu dönemde, biçim yönünden Frigler’e mal edilen
seramiklerin madeni kapları taklit eden biçimlere sahip olduklarını belirtir ve
bunun sebebini de Frig çömlek ustalarının maden iúleyen sanatçıların
etkisinde kalmıú olabileceklerine ba÷lar.160 (Resim 10-11)

3.2. KAYA ANITLARI ve TASVøR SANATI

Kaya Anıtları veya Anıtsal fasadlar, büyük ve yüksek kaya kütlelerinin


dik yüzünde, kaya boyunca yükselen ve hemen hemen bütün kaya yüzeyini
kaplayan yapılardır.161 Bugün bilinen dokuz adet kaya fasadının sekiz tanesi
Türkmen da÷ı’nın güneyinde, Eskiúehir-Afyon-Kütahya il sınırlarının kesiúti÷i
yörede bulundu÷u bilinmektedir. Bunlardan dördünün Eskiúehir, di÷er

157
Voigt ve Henrickson, 1998: 99.
158
Voigt ve Henrickson, 1998: 99.
159
Uçankuú, 2002: 45.
160
Uçankuú, 2002: 45.
161
Uçankuú, 2002: 142.
32

dördünün Afyon ve birinin de Kütahya’nın Tavúanlı ilçesinde bulundu÷u


görülür.162

Frig kaya anıtları ve tasvir sanatında genel olarak geometrik desenler,


kabartma baklava motifleri163, altı dilimli rozet motifi, ana Tanrıça Kybele
heykeli ve kabartması, arslan kabartmaları (Resim 12-13-14) ve bazı
yerlerde ana Tanrıça ile birlikte tasvir edilen griffon, arslan ya da sfenks164,
tanrı ve tanrıçaların heykelleri görülmektedir.165 Frig sanatında yer alan ana
Tanrıça heykellerinin ve tasvirlerinin dinsel unsurlar taúıdı÷ı bilinmektedir.
Ana Tanrıça, bereketin ve bollu÷un simgesi olarak kabul edilir.166

Frig kaya anıtlarının bir bölümünün Kimmer istilası öncesi Erken Frig
döneminde yapılmıú olabilece÷i düúünülmüútür (M.Ö. 950-700 civarı). Fahri
Iúık’ın yapmıú oldu÷u çalıúmalarla bu tarihin M.Ö. 7. yüzyıl ortalarına kadar
getirildi÷i ve daha sonra ise fasadların ilk örneklerinin M.Ö. 8. yüzyılla
tarihlendirildi÷i görülmektedir.167

De Vries, Frig sanatının M.Ö. 6. yüzyılın baúlarına do÷ru Yunan


sanatından etkilenmeye baúladı÷ını savunurken168, Fahri Iúık, özellikle
Pazarlı ve Gordion’dan bilinen piúmiú toprak kaplama levhaların söylenildi÷i
gibi M.Ö. 6. yüzyıl ortalarında çıkan “Yunan sanat geliúiminin ürünü” de÷il de,
onlardan yüz elli yıl kadar önce Yeni Hitit orthostatlarından esinlenen özgün
bir Frig ürünü oldu÷unu, üzerlerinde iúli resimlerin biçim ve biçemiyle
belgelemeye çalıúmıú ve etkinin Frigya’dan Batı’ya yönlendirildi÷ini
savunmuútur.169 Kınay da daha önce yapmıú oldu÷u çalıúmada bu toprak
kaplamaların, kitlevi Hitit duvarlarının alt kısımlarını kaplayan kabartmalı a÷ır
orthostatlara benzedi÷ini ve bu toprak kaplamalarda Grek tesirinin
aranamayaca÷ını savunur ve onların Frig mimarlık anlayıúıyla meydana

162
Uçankuú, 2002: 142.
163
Uçankuú, 2002: 149.
164
Uçankuú, 2002: 154.
165
Uçankuú, 2002: 157.
166
Uçankuú, 2002: 164.
167
Uçankuú, 2002: 169-170.
168
De Vries, 2006: 59.
169
Iúık, 2003: 22.
33

getirilmiú olduklarını vurgular.170 Motiflerinin de do÷u sanatlarında uzun


asırlar tutunmuú olan motiflerin yeni bir sanat görüúüyle terkibinden türeme
oldu÷unu belirten Kınay ,Grek sanatının ürünü sayılan kentaurların bu
levhalarda görünmesinin Grek sanatının tesirine delil sayılamayaca÷ından
bahseder. Sebebini ise kentaurun gövdesini meydana getiren atın Ön Asya
sanatında Frigler’den çok önce görüldü÷üne dayandırır. Grek sanatının
metop tarzını Anadolu’dan aldı÷ı ihtimalini ortaya atarak171 Anadolu’dan
Batı’ya tesirin varlı÷ını savunmuútur.

Pazarlı ø/11 ve J/11 karelerinde ortaya çıkarılan iki salon içerisinde, çivi
biçiminde mozaiklerle süslü iki döúeme bulunmuú ve bu mozaiklerin Uruk
IV’te oldu÷u gibi duvar yüzeyine de÷il de bir zemin üzerine yapılmıú oldukları
belirlenmiútir. Buna benzer döúeme mozaik örneklerine Gordion Megaron
II’de ve Mecitözü’nün Kozluca Köyü’nde rastlandı÷ı bilinmektedir.172

Fahri Iúık, D. Salzman’ın Midas Ça÷ı Gordion’unda Megaron II’nin


tabanını örten ünlü çakıl mozai÷in kökenini teknikte ve bezemede Aslantaú
ve Tell Barsib saraylarından bilinen örneklerle aynı yüzyılın Yeni Hitit etkisine
ba÷lamasının önemli oldu÷unu belirtmektedir ve : “Aslantaú’la benzerlik,
mozai÷in geometrik bezeme biçiminde bile eúçesine rastlanmamıú olsa, gene
M.Ö. 8. yüzyılın ikinci yarında Altıntepe tapınak sarayı tabanına döúenen
çakıl mozai÷in Frig’e etkisi de gündeme gelebilirdi. Salzman’a göre,
“Anadolu’nun aksine Miken sonrası Hellenistan’ında çakıl mozaik
bulunmamıútır, eski teknikte çakıl taban vardır; bunun da en erkeni M.Ö. 700
dolayında Sparta Artemis Orthia Tapına÷ı’ndan” bilinir. “Gordion’da 5. yüzyıla
dek sürdürülen Anadolu mozaik gelene÷inin” daha baúlangıçta ne teknik ve
ne de biçimde Yunanlarla hiçbir ilgisi olmayıúı olgusu önemlidir; çünkü
bununla “Frig sanatının Yunan etkisiyle biçimlendi÷i” savı bir kez daha
çürütülmüú olmaktadır ve benim sanatın her alanında kurmaya çalıútı÷ım Frig

170
Kınay, 1943: 85.
171
Kınay, 1943: 85.
172
Uçankuú,2002: 258.
34

– Anadolu ba÷ı güçlenmektedir”173 sözleriyle Frig sanatının “Anadolulu÷u” nu


savunmuútur.

Pazarlı’da da÷ keçileri tasvirlerinden tam parçalar ele geçirilmiútir. Elik


adı verilen da÷ keçileri, Pazarlı yakınlarındaki Karada÷’da gömülmekle
beraber, bu motifin ve dini anlayıúla ilgili kompozisyonun, do÷udan geldi÷i
kuvvetli olarak savunulmaktadır.174 Uçankuú, M.Ö. 2. bin yılın kuzey Suriye
ve Anadolu silindir mühürlerinde, Tel Halaf süslemelerinde bunun
benzerlerini görmenin mümkün oldu÷undan bahseder.175

Ankara kabartmaları ise Frig yerleúme tabakalarında bulunmuútur.


Uçankuú bunların geç Hitit sanatının en geç üslubuna benzedikleri için M.Ö.
8. yüzyılın sonuna tarihlenmiú olduklarından bahseder.176

Ankara Bahçelievler’de ortaya çıkarılan Kybele kabartması, zaman


bakımından Ankara’nın geç Hitit kabartmalarıyla birbirine yakın sayılmıútır.
Kabartmada bulunan niúin iki yanını süsleyen meander süslemesinin ise
Gordion’da bulunan mobilya ve mozaiklerdeki motif ve süslemeleri
anımsattı÷ı düúünülmektedir.177 Kabartmanın eski Frig sanatına
konamayaca÷ı düúünülmektedir ve figürdeki geç devirlere iúaret bazı ö÷elerin
buna engel oldu÷u savunulmaktadır. Tanrıçanın elinde tuttu÷u vazonun M.Ö.
8. ve 7. yüzyıl eserlerine benzemedi÷i, eski ve olgun Frig stilinde olan
emziklerin çok uzun, kulpların da karın kısmı gibi keskin köúeli ve ço÷unlukla
makara süslemeli oldu÷u bilinmektedir ve bununla birliktte buradaki vazonun
emzi÷inin kısa, kulpunun ve karnının da yuvarlak biçimli oldu÷u
görülmektedir. Tanrıçanın elinde tuttu÷u kuúun, Ion sanatının özgün bir motifi
oldu÷u bilinmekle beraber Hitit kabartmalarında , subay kıyafetindeki bazı
erkek tasvirlerinin ellerinde yırtıcı bir kuú tuttukları da görülmektedir; fakat
oradaki kuúların anlamının ve rolünün daha baúka oldu÷u bilinmektedir.
Burada Tanrıça’nın, daha çok elinde güvercin tutan Ionyalı Tanrıçalar ya da

173
Iúık, 2003: 23.
174
Uçankuú, 2002: 260.
175
Uçankuú, 2002: 261.
176
Uçankuú, 2002: 267.
177
Uçankuú, 2002: 267.
35

genç kızlar pozunda oldu÷u düúünülür ve bu kabartmanın “Yunanlaútırılmıú


bir Frig kabartma Kybele” si olarak görünmekte oldu÷u savunulmaktadır.”178
Burada, Frig sanatında Kybele tasvirinin (Resim 15) Yunan’a dayandırıldı÷ı
görüúleri açık olarak anlaúılmaktadır. Kybele’nin giydi÷i manto ve chitonun da
Sisamlı örneklerin etkisiyle yapıldı÷ı belirtilmektedir.179

Bo÷azköy, Ankara ve Gordion kabartmalarının , elbiseleriyle oldu÷u


kadar, baúlarındaki polos yönünden de birbirine çok yakın oldu÷u
belirtilmektedir. Bu polosların bir Frig özelli÷i oldu÷u ifade edilir. Aynı biçim
polosların Afyon ve Eskiúehir civarındaki Frig kaya anıtları üzerindeki Kybele
kabartmalarında bulundu÷u bilinmekle birlikte , Ekrem Akurgal’ın bu kaya
kabartmalarını M.Ö. 6. yüzyılın ortası ile ikinci yarısına tarihlemiú oldu÷u
görülür.180

Iúık: “Kurt Bittel, ilkin “ M.Ö. 7. yüzyıl sonu ya da M.Ö. 6. yüzyıl


baúlarına” verdi÷i Bo÷azköy Kybelesini, Akurgal’ın yayını ardından M.Ö. 6.
yüzyıl ortalarından önceye çıkaramamıú ve tüm örgelerinde gözlemledi÷i
tartıúmasız (Do÷u, yerli Anadolu) özelliklerine karúın, tek bir örgeye
dayanarak etkiyi Batı’da Ionya’da aramıútır”181 ifadesiyle Bo÷azköy
kabartması hakkındaki görüúlerini açıklamıútır.

Fahri Iúık, “Kybele’nin giysisinin, Akurgal ve Bittel’in buna “öncü örnek”


dedikleri Samos’tan ünlü Cheramyes Koresi’ninkiyle tam tamına
uyuúmamakla birlikte; köktenci ayrımın, giysi parçalarının sayısında ve
düzenlemesinde oldu÷unu savunur.182 Ion yapısında giysinin üçlü
oldu÷undan söz eden Iúık, bunların chiton, enine úal ve arkayı saran uzun
örtü oldu÷unu ve buna karúın Kybele betilerinde bunlardan birinin, dönemin
Ion giysili kadın yontularında en özgün olanının yani enine úal motifinin eksik
oldu÷unu belirtir. Bu eksikli÷in, ne “ayrıntıda farklılık” ne de Frigli yerel

178
Uçankuú, 2002: 268.
179
Uçankuú, 2002: 268.
180
Uçankuú, 2002: 268.
181
Iúık, 1989: 5.
182
Iúık, 1989: 5.
36

ustanın “ Ion örne÷ini yanlıú algılamıúlı÷ı” ile açıklanabilece÷ini savunur.183


Iúık, M.Ö. 6. yüzyıl ikinci çeyre÷inin bu türden øyon ürünlerinin Orta
Anadolu’nun Kybele ustalarınca bilinmemiú oldu÷unu ifade eder. Dorylaion
kabartması gibi Frig ülkesinin oda÷ından ve geç Arkaik’e geçiú evresinden
øyon etkili bir yapıtta yerli ustanın betimledi÷i Tanrıçasını ça÷daúı Ion Koreleri
gelene÷inde giydirebilmiúse, özde de÷iúik Kybele kabartmalarının da aynı
dönemden ve aynı etkilerin ürünü olduklarını belirtmenin mümkün olmadı÷ını
söyler.184

Öyle anlaúılıyor ki Frig kültüründe belirleyici unsurlardan biri de kaya


anıtları ve tasvir sanatıdır. Bu baúlık altında Frig kültür ve sanatının farklı
ö÷elerle karúılaútırılmasından yola çıkılarak, kaya anıtları ve tasvir sanatının
Do÷u ile Batı arasında Anadolu özelliklerini de içinde barındırarak úekillendi÷i
düúünülebilir.

3.3. ÖLÜ GÖMME ADETLERø

Frigler’in ölülerini gömdükleri yerlerin, oyulmuú mezarlar ya da yı÷ma


mezar tepeleri olarak bilinen tümülüslerden oluútu÷u bilinmektedir.185 Bu
anıtsal tümülüsler ve kaya mezarları ile bunların içinde bulunan zengin ölü
hediyelerinin, Friglerin ölü kültüne ve ölü gömme adetlerine verdikleri önemi
açıkladı÷ı düúünülür.186

Frig kaya mezarlarının, ya Frig kalelerinin kuruldu÷u kayalık platoların


dik yüzlerinde, ya da kalelerin civarındaki kayalıklarda eriúilmesi güç
noktalarda yer aldıkları bilinmektedir. Özgün bir Frig kaya mezarının,
geleneksel Frig evlerinin iç mimarisinin kayalara oyulmuú úeklini yansıttı÷ı
görülmüútür. Mezar odası, dikdörtgen veya dikdörtgene yakın planlı yapılmıú
ve üzerine beúikçatılı bir tavan eklenmiútir. Bazı mezarların tavanlarında yer
alan mahya giriúinin, mertekler ve üçgen alınlıklar ile duvar dikmelerinin

183
Iúık, 1989: 5.
184
Iúık, 1989: 6.
185
Sevin,1982: 237.
186
Uçankuú, 2002: 39.
37

anakayaya kabartma olarak iúlendi÷i gözlemlenmiútir. Ço÷unlukla oda


duvarlarının önünde, duvarlara bitiúik olarak anakayanın yontulmasıyla
iúlendi÷i, sayıları bir ila üç arasında de÷iúen, ölülerin yatırıldı÷ı yatak veya
klinelerin yer aldı÷ı görülmüútür. Bazı mezarlarda ise oda tabanının boú düz
bir alan olarak bırakıldı÷ı, mezar odasına, ço÷unlukla kısa duvarın orta
kesiminde yer alan küçük kare veya dikdörtgen bir kapıdan bir ya da üç
basamakla girildi÷i saptanmıútır.187

Tümülüslerin Frig gömü geleneklerini ö÷renmemizde önemli rol


oynadıkları bilinmektedir.188 Tümülüslerin menúei hakkında kesin bilgilere
ulaúılamamaktadır. M.Ö. 8. yüzyılın ortalarından 6. yüzyılın ortalarına de÷in
kullanıldıkları sanılan tümülüs mezarlarının büyük bir bölümü Gordion’da yer
almaktadır. Kentin etrafındaki sırtlarda yer alan bu yı÷ma toprak mezarların
sayısının yüz kadar oldu÷u tahmin edilmektedir. Toplu Frig tümülüslerine,
Gordion’dan baúka Ankara ve Yozgat’ın güneydo÷usundaki Kerkenes
Da÷ı’nda da rastlanmıútır. Da÷ınık Frig tümülüslerinin batıda Afyon’a de÷in
uzandı÷ı bilinmektedir.189 Sevin, buna karúılık Frig tümülüslerine Kızılırmak’ın
do÷u yakasında rastlanmayıúının ilgi çekici oldu÷unu belirtir.190

Frigler, ölülerini topra÷a açılmıú çukurlar içine yapılan ahúap mezar


odalarına gömdükten ve ahúap çatıyı kapattıktan sonra üzerini büyük bir
yı÷ma tepeyle örtmüúlerdir. Tümülüsün yüksekli÷inin, gömülen kiúinin
önemine göre, 2-3 m. ile 50 m. arasında de÷iúti÷i görülmüútür. Bazı Frig
tümülüslerinde ise ahúap mezar odasının üzerinin bir çatıyla kapatılmadı÷ı,
ölü ve ölü arma÷anları yerleútirildikten sonra, odanın içine çakıl taúı
doldurularak sonradan bunun üzerine yı÷ma tepe oluúturuldu÷u saptanmıútır.
Frig tümülüslerinde yı÷ma tepe topra÷ının çevreye yayılmasını önlemeye
yarayan krepis duvarı ve mezar odasına geçit veren dromos’un
kullanılmamıú oldu÷u görülmüútür. Sevin, Frig mezarlarının Lidya ve Yunan
tümülüslerinden, mezar odalarının yapımında taú yerine tahta kullanılmıú

187
Sivas, 1999: 125.
188
Sevin, 1982: 238.
189
Sevin, 1982: 238.
190
Sevin, 1982: 238.
38

olmasıyla, krepis ve kısmen dromosun bulunmamasıyla ayrıldı÷ından


bahseder.191 Frigler’in de, bazı Lidya tümülüslerinde oldu÷u gibi, ölülerini ve
ölü arma÷anlarını, çatısı kapatılmadan önce, mezar odasının tavanından
içeriye soktukları bilinmektedir. Sevin, bu türde mezar odalarının yalnızca bir
tek kiúinin gömülmesine elveriúli oldu÷unu, bunun sebebinin ise, mezar
odasının çatısının kapanıp, bunun üzerine taú ve toprak yı÷ıldıktan sonra bir
daha açılmasının olanaksız olmasından ileri geldi÷ini belirtir.192

Gordion’daki tümülüslerin en büyü÷ünün, yaklaúık olarak 250m.


çapında ve 53 m. yüksekli÷indeki Büyük Tümülüs oldu÷u görülmüútür.
(Resim 16-17) Bunun, Anadolu Tümülüsleri’nin Lidya’daki (Resim 18)
Alyattes Tümülüsü’nden sonra en büyük olanı oldu÷u bilinmektedir.193

Gordion’daki Büyük Tümülüs, mezar odasının bir çukur içine de÷il,


zemin düzeyine yapılmıú olmasıyla dikkati çekmektedir. Ahúap mezar odası
80 cm. kalınlı÷ında, kireçtaúından kaba bir duvarla çevrilmiútir; iç boyutları
5.15 x 6.20 m., yüksekli÷i 3.25 m.’dir. Çatının semerdam tarzında örtülmüú
oldu÷u ve ahúap odanın, kalın sedir a÷açlardan oluúturuldu÷u görülmüútür.194

Ölü arma÷anlarıyla dolu olarak bulunmuú olan mezar odasında büyük


bir ahúap sedir üzerinde yatan cesedin yaklaúık olarak 1.59 m. boyunda ve
60 yaúlarında bir erke÷e ait oldu÷u belirlenmiútir.195

Büyük mezarın boyutları ve ölü arma÷anlarının zenginli÷i göz önüne


alınarak, bu mezar anıtının Frigya’nın en güçlü döneminde yaúayan bir krala
ait olabilece÷i düúünülmüútür.196

Bu mezarın sahibi konusunun tartıúmalı oldu÷u görülür. Mezarda


odanın sahibine ait hiçbir yazılı belge bulunmamakla birlikte bazı bilim
adamları, mezar odasından ele geçirilen zengin arma÷anlara bakarak ,
tümülüsün Kimmer yıkımı ve ya÷masından hemen sonraya yani öküz kanı

191
Sevin, 1982: 238.
192
Sevin, 1982: 238.
193
Sevin, 1982: 238.
194
Sevin, 1982: 238.
195
Sevin, 1982: 238.
196
Sevin, 1982: 238.
39

içerek intihar eden Midas’a ait olamayaca÷ını , bu nedenle yaklaúık olarak


M.Ö. 8. yüzyılın üçüncü çeyre÷i içinde yaúayan, Midas’ın babası Gordias’a
ait olabilece÷ini düúünmüúlerdir. Bazı bilim adamları ise, mezarda bulunan
aslan baúlı bir kabın Asur kralı II. Sargon (M.Ö. 722-705) döneminden
önceye tarihlenemeyece÷i görüúünde bulunarak, tümülüste yatan cesedin
Midas olabilece÷ini savunmuúlardır.197 Voigt, yapılan son kazı çalıúmalarında
mezardan edinilen a÷aç tarihlendirmeleri neticesinde, mezarda kullanılmıú
ahúabın M.Ö. 740 yıllarında kesilmiú oldu÷unu belirtir ve Midas’ın yaúadı÷ı ve
Asur ‘la diplomatik iliúkilerde bulundu÷u dönem ise M.Ö. 8. yy. ın sonlarına
tarihlendi÷i için, mezarın Sargon dönemindeki Midas’a ait olamayaca÷ı
savının kesinlik kazandı÷ını vurgular.198

Tümülüslerin menúei hakkında çeúitli görüúler belirtilmektedir. Mehmet


Özdo÷an: “Anadolu’da tümülüs yapımına Demir Ça÷ı’nda baúlandı÷ını ve
bunun Friglerle iliúkilendirildi÷ini bilmekteyiz; bununla birlikte Balkanlarda ve
Trakya’da tümülüs yapma gelene÷i hemen hemen M.Ö. 3. bin yılda
baúlamıútır. Bulgar meslektaúlarımız kazmıú oldukları bazı tümülüsleri Erken
Tunç Ça÷ı ve Erken Tunç Ça÷ı III ile tarihlendirmektedirler. Bazı yüzey
araútırmalarından yola çıkarak bu çeúit tümülüslerin Türkiye Trakyası’nda ve
2. bin do÷u Trakya’sında varlıklarından söz edebiliriz. Bu nedenle, tümülüs
yapma gelene÷i Trakya’da zaten M.Ö. 2. bin yılında vardır; fakat Anadolu
yakasında bu tümülüslerden hiçbirini görememekteyiz” úeklinde bir görüú ileri
sürmektedir. Eleonora Petrova ise : “ Makedonya Cumhuriyeti’nde, Vardar
Ovası’nda, Axius Vadisi’nde, Makedonya Cumhuriyeti’nin merkezinde ve
güney kesiminde kazılar yapılmıútır. Bu bölgelerde nekropoller düz
mezarlardır, tümülüs de÷ildir; taúlarla kaplı bu düz mezarlar Tunç Ça÷ı’nın
sonundan geleneksel döneme, M.Ö. 11. yüzyıla kadar gitmektedir” úeklinde
farklı bir bakıú açısıyla yorumlamıútır.199

Roumyana Georgiva, Trakya ve Frigya’daki ölü gömme gelenekleri


arasındaki benzerliklere dikkat çekmektedir.

197
Sevin, 1982: 239.
198
Voigt, 2006: 34.
199
Tuna ve Aktüre ve Lynch, 1998: 163 ve170.(Panel Tartıúmaları)
40

Georgiva, Herodotos’un söz etti÷i Trakya ölü gömme törenlerinin, Frig


için geçerli olabilece÷ini belirtir ve Trak-Frig cenaze uygulamalarının
benzerli÷ine dikkat çeker. Ölünün, inhumasyon (ölüyü gömme) olan önceki
uygulama ve aynı zamanda M.Ö. 7. yüzyıldan sonra tanıúılan kremasyonla
(ölüyü yakma) kaya mezarları ya da tümülüs altına gömülmelerinden yola
çıkarak, kremasyon adetinin ortaya çıkıúının, Do÷u Yunan adalarının yo÷un
etkisiyle açıklanabilece÷ini ve tümülüsün Anadolu’da tanınan bir biçim
oldu÷unu veya Balkan ölü gömme adetlerinden etkilenmiú olabilece÷ini
savunur. A÷açtan mezarlarınsa, eski Frig gelene÷ine göre yapılmaya devam
edilmiú olarak veya de÷iúmeyerek kaldı÷ını açıklar.200

Trakyalıların ölümün asıl oluúumunu özellikle acı dolu bir úey olarak
göstermediklerini belirten Georgiva; öteki dünyada ve ölümsüzlükte onların
ço÷u için çok büyük mutlulu÷un önde olan bir sanat oldu÷unu
vurgulamaktadır. Georgiva töreni úöyle anlatmaktadır: “Ölüm meydana
geldikten sonra, ölünün gözleri kapanır ve vücut yıkanır, organlar, vücut tam
olarak donmadan önce kesin bir pozisyonda ip ya da havluyla ba÷lanır. Kafa,
çenelerin açılmasını önlemek için hafifçe do÷rultulur. Bu hareketler kuúkusuz,
Hint-Avrupa ölü gömme uygulamalarında kök salmıú oldu÷u gibi geniú olarak
yerine getirilmektedir. Frig ölü gömme törenini de belirtti÷ini söyleyebiliriz.” 201

Georgiva, Traklar’ın ve Frigler’in de ölülerini süs eúyaları ve savaú


giysileriyle gömdüklerini belirtir ve bu da ölüyü öteki dünyaya hazırlamaktır.202
Georgiva, Trakyalıların ölülerinin zorunlu olarak yasını tuttukları, onlar
için a÷layan yalnızca bir keder gösterisi de÷il, aynı zamanda kelimeleri
anlatma biçimi ve ölünün geçmiú hayatı ile ilgili ve onu bekleyen öteki hayatla
ilgili melodik úeyler oldu÷unu vurgular. Friglerin de, Mysialılarla birlikte,
geçmiúteki en ünlü yaslı kimseler oldu÷unu, Trakyalılar ve Frigyalılar’ın ölen
kiúinin ölüm dünyasına geçiúini kolaylaútırma anlamında olarak a÷ıtlar
gösterdiklerini belirtir.203

200
Georgiva, 1998: 61.
201
Georgiva, 1998: 61.
202
Georgiva, 1998: 61-62.
203
Georgiva, 1998: 62.
41

Trakyalıların ölü gömme adetlerinin di÷er bir önemli unsurunun,


kurbanlık hayvanların kesimi ve etleriyle bir ziyafet vermek204 oldu÷unu
belirten Georgiva, bu etin bazısının ölü için onun yanına bırakıldı÷ını ve
cenaze úöleni boyunca ölünün, masa arkadaúı ve av sahibi olarak
düúünüldü÷ünü açıklar.205

Gordion’da II numaralı tümülüste de hayvan kemiklerine rastlandı÷ı


bilinmektedir. Bu, M.Ö. 7-6. yüzyılla tarihlenmiútir. Georgiva bunun, Friglerin
bilindik “ölü yiyece÷i” gelene÷ine kanıt olarak düúünülebilece÷ini belirtir ve bu
gelene÷in var oluúunun dolaylı kanıtının, yemek masaları ve tablalarının var
oluúunda gösterildi÷ini ifade eder.206

Georgiva, her iki toplumda da hayvanların kurban edilmesini Hint-


Avrupa kökenine ba÷lar ve bu gelene÷in her iki toplumda da ideolojik
özelliklerle do÷rulandı÷ını savunur. Ayrıca, bu genel kavramların sadece
kültürel iliúkiler ve genel Hint-Avrupa kökenlerinden de÷il, aynı zamanda iki
toplumun sosyal ve politik yapısındaki benzerliklerinden ileri gelebilece÷ini
belirtir.207

Pazarlı halkı ele alındı÷ında, bu halkın ölülerini kalenin içindeki basit


mezarlara, sırtüstü yatırarak gömdükleri, Bo÷azköy halkının ise kent içine
olmakla birlikte ölülerini yakıp, küllerini küpler içine koyarak gömü yaptıkları
belirlenmiútir. Erken Anadolu gelene÷ine dayandırılan küp içine gömme
gelene÷inin Frigler arasında da yaúamıú oldu÷unu, Pazarlı ve Bo÷azköy ‘deki
iskeletlerle ölü küllerinin tümünün geç Frig dönemine ait olması ve sürekli
kent içine gömülmeleri açıklar. Fakat Ankara’da ,tümülüslerden ayrı olarak ,
yakılmıú kiúilerin küpler içinde gömüldükleri kent dıúı mezarlarda da
saptanmıútır. Sevin, her iki mezarlık türünün ayrı ayrı bulunmasını, Ankara’da
bugün Hacıbayram Camisi çevresindeki Frig kentinde yaúayan farklı halk
sınıflarının varlı÷ıyla açıklar.208

204
Georgiva, 1998: 62.
205
Georgiva, 1998: 63.
206
Georgiva, 1998: 63.
207
Georgiva, 1998: 63.
208
Sevin, 1982: 238-239.
42

Veriler ele alındı÷ında, Friglerin ölü gömme geleneklerinde Batı ve


aynı zamanda süregelen bir Anadolu gelene÷inin iç içe yaúandı÷ı
söylenebilir.
43

IV. BÖLÜM

FRøGLERøN KÖKENøNE IùIK TUTAN FøLOLOJøK BELGELER

4.1. YAZI ve DøL

Frig alfabesinin kökeni konusunda farklı görüúler öne sürülmüútür ve


fikir birli÷i sa÷lanamamıútır. ølk olarak, iki farklı görüúün varlı÷ından
bahsedilmiútir. Frig alfabesinin Yunanistan’dan alındı÷ı görüúü, Yunan ve
Frig alfabelerinin aynı Semitik kaynaktan çıkmıú olmakla birlikte,
209
birbirlerinden ba÷ımsız olarak geliúti÷i görüúüdür.

Barnett, genellikle Fenikeliler’e verilen alfabenin batıya yayılıúında,


Frigler’in çok önemli bir rol oynadıklarını belirtmiútir.210 Gordion’da Büyük
Tümülüs’te ve M.Ö. 700’den önceye tarihlenen bir bronz kap üzerine Frig
alfabesiyle yazılmıú, Frig dilinde balmumundan kısa bir yazıt bulundu÷u
bilinmektedir. Barnett, Asur’da kullanılan balmumu kaplı yazı tabletlerinin
Friglerce de kullanıldı÷ının tespit edildi÷ini, Frig alfabesinin Fenike
alfabesinden çıkartıldı÷ının tahmin edildi÷ini211 ve Hellen yazılarında
kullanılan harflerle, satırları de÷iúik yönde yazma sisteminin Frigya yoluyla
Hitit hiyerogliflerinden türetildi÷ini belirtir. Frig alfabesinin bir ebeveyni ve
Gordion’un ise M.Ö. 7. yy. ortalarında bu alfabenin keúif yeri oldu÷unu ifade
eder.212

Frig dilinin merkezi bölgede, Roma dönemine de÷in kullanıldı÷ı


belirlenmekle birlikte, bu türde geç Frig yazıtlarına mezar taúları üzerinde
rastlandı÷ı görülmektedir. Sevin, Erken Frig, yani arkaik Frig dilinin kökeni
konusunda farklı iki görüúün varlı÷ından bahseder: “ølk görüú, Frigce’nin Hint
Avrupa dilinin satem grubuna ait oldu÷unu ve en yakın akrabasının Ermenice
oldu÷unu savunur. ølk görüúün yanlıú oldu÷unu savunan ikinci görüúün yeni

209
Sevin, 1982: 240.
210
Barnett, 1987: 63.
211
Barnett, 1987: 63-64.
212
Barnett, 1987: 64.
44

savunucuları ise Frigce’nin temelde Hititce ya da Luvice ile iliúkili bir Anadolu
dili oldu÷unu kabul ederler”213 úeklindedir.

Diakonoff ve Neroznak, Frigce’nin, Hint-Avrupalı bir Paleo-Balkanik


lehçe konuúan ve bugünkü Ankara’nın batısına yerleúmiú olan, veya Hint-
Avrupa kökenli Hititce-Luvice konuúan ve uzun bir süre Anadolu’da hüküm
sürmüú olan bir halk tarafından kullanılan bir dil oldu÷u görüúündedirler.214

Sevin, Frig yazıtlarının analizlerinin bunların Trak lehçeleriyle iliúkili


Frig deyimleri içerdi÷ini ortaya koydu÷unu ve bu dilin genel olarak Hint-
Avrupa dillerinden oldu÷unu ve içinde øslav, Arami ve hatta Frig öncesi Hitit
dillerinden de sözcükler bulundu÷unun mümkün olabilece÷ini ifade eder.215

Petrova, yapılan filolojik araútırma neticesinde, Trakya, Frig ve Daco-


Mysialılar arasında bir yakınlık oldu÷unu ve aynı zamanda ayrı Hint-Avrupa
kökenli dil kullandıklarını belirtir.216 Frig ve Brigler’in dilbilimsel bir zincire
sahip olduklarını söyleyen Petrova, Frigce’nin Paeonian, Makedonian ve
Mygdonian gibi, Paleo-Balkan dillerinin temeline giren daha eski Hint-Avrupa
dillerinden biri oldu÷unu filolojik araútırmaların gösterdi÷ini savunur. Petrova,
M.Ö. 2. ve 1. bin yıl boyunca, Balkanlardaki Brig nüfusunun önemiyle, ayrı bir
etnik topluluk olarak, Hellen uygarlı÷ına etki eden güçlü bir Frig devletinin bir
çekirde÷ini oluúturdu÷unu filolojik olarak ele almaya çalıúmıútır.217

Friglerin M.Ö. 1. binin ilk yarısında Orta Anadolu’ya yerleútikleri zaman


dillerini kaydetmiú oldukları saptanmıútır.218

Roller, “Gordion’da en erken yazı, Geç Tunç Ça÷ı’yla tarihlendirilir


(M.Ö. 1400-1200). Hitit ømparatorlu÷u ile ça÷daú olan bu dönem tabakasında
baskı mühürleri üzerinde Anadolu hiyeroglif karakterini içeren bir yazı
görülmüútür”. Roller, bu yazı tipinin aslında Batı ve Güney Anadolu’da

213
Sevin, 1982: 239.
214
Diakonoff ve Neroznak, 1985: 3.
215
Sevin, 1982: 240.
216
Petrova, 1998: 45.
217
Petrova, 1998: 51.
218
Roller, 1989: 56.
45

konuúulan ve oldukça kullanılan Hititce’nin kardeúi Luvice’yi gösterdi÷ini;


fakat Hitit hiyeroglifi olarak adlandırıldı÷ını belirtir.219

Roller, erken Frig alfabesinin Yunan alfabesiyle yakınlık gösterdi÷ini


belirtmektedir. Yunanlılar’ın kuzey Levant’ta Fenikeliler’le iliúki kurarak,
Yunan dili için gerekli sesli ve di÷er karakterli harfleri yaratmak için
Fenikeliler’in harflerini de÷iútirdiklerini ifade eden Roller, dildeki bu geçiúin
M.Ö. 8. yy’ ın ilk yarısında Yunanlı tüccarların ticari iliúkilerde bulunurken
kayıt yapma ihtiyaçlarından do÷du÷unu ileri sürer.220

Gordion’da Tümülüs MM’den beú yazılı metin ele geçirilmiútir.


Bunlardan biri, M.Ö. 8. yy. sonu ve 7. yy. baúıyla tarihlendirilmektedir. Bu
erken metinlerin do÷rudan Yunan alfabesinden alınan 17 harfi içerdi÷i tespit
edilmiútir. Tek sesleri ifade eden temel Yunan karakterleri, arkaik Yunan F ve
digamma’dan oluúmaktadır. Iyonik sesliler, H, ve Ÿ ; bileúik ve
nefesli(okunan) sessizler ile, Z, ș, , , , ,ȋ ve harflerine Frigce’de
rastlanmadı÷ı görülmüútür. Roller, Gordion’da ele geçen bu metinlerden yola
çıkılarak, M.Ö. 8. yy. sonu ve 7. yy. baúında Yunanca’yla ya da Yunan
hatipleriyle Frigler’in az iliúkide olduklarının düúünüldü÷ünü ve buna ek
olarak, Frigce metinlerde, Aeolis’te Smyrna’dan erken Yunanca metinlerinde
de görülen bir karakterin kullanılımına dikkati çeker. Bu nedenle, Roller’e
göre; Frig ve Yunan alfabesi birbirine uyum sa÷lamıú ve bu uyum, ticari
alıúveriúten az etkilenmiú; daha çok Yunan kültürüyle iliúkinin bilinçli bir
çabası sonucunda ortaya çıkmıútır.221

Roller, Frig metinlerinde yer alan alfabenin Yunan alfabesine


benzedi÷ini, fakat onunla özdeú olmadı÷ını belirtir. Roller’e göre, Frigler kendi
ihtiyaçlarını karúılamak için Yunan alfabesini de÷iútirmiúlerdir.222 Bununla
birlikte, Frig yazıtlarında Yunan alfabesinde bulunmayan harflerin yer aldı÷ı
görülmüú ve aynı zamanda Frig dilindeki sesler hiçbir Yunan harfiyle
açıklanamamıútır. Gordion’da bulunan ayırıcı nitelikli Frig harflerinin, , ,Ĺ

219
Roller,1989: 56.
220
Roller, 1989: 56.
221
Roller, 1989: 57.
222
Roller, 1989: 57.
46

biçimlerinden oluútu÷u saptanmıútır. Bu iúaretlerin kullanıldı÷ı zamanda


Frigya’nın di÷er bölgelerinde hiçbir Yunanca harflerin kullanılmadı÷ı tespit
edilmiú ve Midas ile güneybatı Frigya’daki Çepni úehirlerinde bulunan
yazıtlarda ise alıúılmadık harfler ortaya çıkarılmıútır.( )Hattuúa’daki Frig
yerleúiminde ise, harfine bir metinde rastlanmıútır.223

M.Ö. 8. yüzyılın baúıyla tarihlendirilen taú, çömlek ve seramik kaplar


üzerine alfabetik olmayan iúaretlerle yazılan metinlerde, orijinal Frig karakteri
taúımayan iúaretler görülmüútür. Bu iúaretler, Geç Tunç Ça÷ı ve Hattuúa’dan
Hitit kaplarında görülen iúaretleri kapsamaktadır. Gordion’da daha sonraki
Frig çömle÷i üzerinde görülen Hitit iúaretleri kapalı bir X ve bir gamalı haç,
úematik bir dal , triskeles (?) gibi sembolleri içermektedir. Roller, bu
iúaretlerin pek çok kültürde yaygın oldu÷u için bu biçimlerin rastlantı
olabilece÷ini belirtir.224

Tunç Ça÷ı’ndan Demir Ça÷ı’na geçiúi gösteren bir tabakada, dikey


hatlı bir üçgen biçimine gri bir kap üzerinde rastlanmıú ve bu iúaretin Geç
Tunç Ça÷ı kapları üzerinde görülen aynı iúaret oldu÷u ve muhtemelen
hiyeroglif úekliyle “kral” anlamına geldi÷i belirlenmiútir.225 Roller , Frigler’in
hiyeroglif iúaretleri ö÷renmelerini, M.Ö. 1200’lerde Bo÷azköy’ün yıkıma
u÷rarken Gordion’un tam olarak yıkımla karúı karúıya kalmamıú olması ve
böylece yeni gelen Frig göçmenlerinin Gordion’da Hitit nesnelerini görerek,
bu bölgedeki Tunç Ça÷ı kalıntılarını yaúatmıú olduklarıyla iliúkilendirir. Bu
Tunç Ça÷ı malzemelerinin, Frigce’deki Yunanca olmayan bazı harflere ıúık
tuttu÷u görülmüútür. Gordion Tümülüs MM’de ele geçen Ĺ harfi, Tunç Ça÷ı
Gordion çömle÷i üzerindeki yangından önce görülen iúaretlerden biri olarak
saptanmıútır.226 Young ,Ĺ harfinin Yunanca’da veya Semitik dillerde
görülmedi÷ine ve fakat Asyatik alfabede yaygın olarak görüldü÷üne dikkat

223
Roller, 1989: 57.
224
Roller,1989: 57.
225
Roller, 1989: 58.
226
Roller,1989: 58.
47

çekmiútir.227 Böylece Roller, alfabetik olan ve alfabetik olmayan iúaretlerin


kaynaúarak erken Frig alfabesinin úekillenmiú oldu÷unu belirtir.228

Roller, sonuç olarak, yukarıdaki bilgiler ıúı÷ında, Frig yazı sisteminin iki
ayrı alfabe sistemi üzerine kuruldu÷u tahminini ileri sürer. Biri Anadolu
hiyeroglifleri ve di÷eri Yunan alfabesi. Her ikisinin, Frigya dıúından geldi÷i
fakat kaynaúma sebeplerinin farklı oldu÷u saptanmıútır. Gordion’da Geç Tunç
Ça÷ı boyunca, yazı sistemi ve grafik sembollerin kullanımı, kaydetme
iúleviyle sınırlı kalmıútır. Roller, bu iúlevin Frigleri kapsayan nüfus hareketleri
nedeniyle, Tunç Ça÷ı’nın sonunda kaybolmuú oldu÷undan bahseder. Frig
dilinde yazma iste÷i, Yunanca yazımının açı÷a çıkması sonucunda; birkaç
yüzyıl daha sonra olmuútur. Yerli unsurlar devam etmiú ve gramatik olmayan
semboller sıklıkla alfabetik yazımla birleútirmede kullanılmıútır. Yazı
sistemindeki son de÷iúme ise, Frigce’den Yunan alfabesine, Anadolu’da M.Ö.
4-3. yüzyıllarda politik de÷iúmelerle Yunanca’nın baskın bir dil olmasıyla
meydana gelmiútir229. (Resim 19)

4.2. FRøG DÖNEMøNE AøT YAZILI KAYNAKLAR

4.2.1. FRøG YAZITLARI

Frigya dilinde az da olsa bazı kelime ve yazıtlar ele geçmiú olmakla


birlikte Friglerin kökenine yeterince ıúık tutamamaktadır.

Yazılıkaya Midas Yazıtı: Anıtın birinci yazıtı, sol üst kısmında,


düzleútirilmiú ana kaya üzerinde bulunmuútur.(Resim 20) Yazıt, alınlı÷ın sol
köúe hizasından baúlayarak akrotere do÷ru kavisli bir biçimde soldan sa÷a
do÷ru yazılmıú ve on bir metre uzunlu÷unda oldu÷u görülmüútür. Harf boyları
0.40-0.45 m. Olarak belirlenmiútir. økinci yazıt sa÷ yan çerçeve üzerinde
görülmektedir. Süsleme ile çerçeve kenarı arasında kalan boúlu÷a,
yanlamasına soldan sa÷a do÷ru yazılmıú ve bunun uzunlu÷u 4.75 m., harf
boyu 0.25 m. olarak belirlenmiútir. Araútırmacılar, bu iki yazıt arasında
zaman, hiyerarúi ve el farkının varlı÷ından söz eder. Okunmakla beraber,

227
Young, 1969: 295.
228
Roller, 1989: 59.
229
Roller, 1989: 61.
48

anlamları kesin olarak çözülemeyen bu yazıtlardan birincisinin, anıtın bütünü


ile ilgili oldu÷u, ikincisinin ise daha özel oldu÷u görülmüútür. Niúi çevreleyen
ikinci çerçevenin her iki yanında ve niúin sa÷ındaki süslemenin alt kısmında,
çıplak gözle güçlükle seçilebilen graffitolar bulunmuútur. Bunların oldukça
kaba ve yüzeysel biçimde kazınmıú oldu÷u göze çarpar. Bu yazıtlarda Ana
Tanrıça ve Midas adlarının geçmesinin önemli oldu÷u belirtilmektedir.230

Tam olarak çözülmemiú olan bu yazıtın içeri÷i hakkında S. Diker çeúitli


görüúler ileri sürmüútür.231 Kybele yazıtı ile ilgili olarak da Diker bazı
232
yorumlar yapmıútır.

230
Uçankuú, 2002: 144.
231
Yukarı sol taraftan baúlayarak oluúturulmuú Midas yazıtını M.Ö. 6. yüzyılla tarihleyen Diker,
(2000: 171) metni úöyle okunmuútur:
ates arkiaevais akenanogavos mdai gavagtaei vanaktei edaes
niy ae eúuryoyoy yotin
baba memevaiú proitavoú kvi? ganaveoú úikeneman elaeú

Selahi Diker metni úöyle yazmaktadır:


ates arkiaefais akenanogafos mdai gafagtaei fanaktei edaes
niy ae eúuryoyoy yotin
baba memefaiú proitafoú kfi? ganafegoú úikeneman elaeú

ve úu transliterasyonu yapmaktadır:
Ateú? Arka-ya ev aç?. Ak Ana-n-a gavuú. Madai, Gavagtai, (ve)
Fanaktai adaú.
Niy(e) Ay eúü-r yay-ıy yat-ın(ı).
Baba men-e va-r eú. Bir az? tavuú kafi [ veya: bir Ay to÷uú(u) kafi].
Gün ev-e koú, (e)úik-in-e [veya]eúük-in-e] men ol-a eú.

ve úöyle tercüme etmiútir:


“Ateú? (Atys)! arkaya (ölüler diyarında?) ev aç (mekan kur), (ve) Ak Ana’na (Kybele’ye) kavuú.
(ùimdi) Med’ler, Gavagtai (Frigler?, Mysialılar?), (ve) Fanaktai (Pers-Akamenler)
adaútırlar(kardeútirler).
Niye Ay eúürür (örter) (ve) meyleder (veya ‘da÷ıtır’) yatını (düúmanını)?
Baba! bana eú (Kybele?) var. Bir az? hareket-kımıldanma (veya:bir Ay do÷uúu) yeterli. (Ey) Güneú(-
Tanrısı) yuvana koú!, eúi÷ine(veya:örtün altında) ben (sana) olayım eú.”

Burada Yunanca’dan aktarma oldu÷u düúünülen bazı kelimelerin detaylı incelendi÷i görülür.
Diker , “Gafagtai, Fanaktai, Madai: Gafagtai kelimesinin, Homeros’un ‘Galaktophagi’ “ peynir
yiyenler” [“süt oburlar”] ifadesini hatıra getirdi÷i düúünülür”. Diker , yazıtı yazan katibin bu kelime
ile Frigleri veya Batı Anadolu halkını kastetmiú olabilece÷ini belirtir.
232
Diker, (2000: 172-173) Kybele Yazıtını úöyle okunmuútur:
Akenano:agan : t. eú
Moapog..ak : agana
49

Maltaú Anıtı: Maltaú Anıtı’nın üzerinde iki yazıt belirlenmiútir:


Birinci yazıtın, cephe duvarını çevreleyen sol çerçevenin dıú kenarında ,
saça÷ın hemen altında yer aldı÷ı belirlenmiútir. Yanlamasına sa÷dan sola
do÷ru yazılmıú olan yazıtın ve 1.30 m. uzunlu÷unda oldu÷u ve harf boylarının
22-28 cm. oldu÷u saptanmıútır. Bugün toprak altında kalan ikinci yazıtın,
niúin üst çerçevesi üzerine soldan sa÷a do÷ru yazılmıú oldu÷u görülür.
Uzunlu÷u 1.70 m., harf boyları 10-11 cm. olarak belirlenmiútir. Yeraltı
sularının etkisiyle bozulmuú oldu÷u düúünülmektedir. Uçankuú yazıtı “Brixhe
ve Lejeune’e göre, bu yazıtlar aynı zamanda, ama farklı iki usta tarafından
yazılmıútır.” úeklinde açıklamıútır. økinci yazıtta geçen ithaf fiilinin dıúında
anlamı bilinen baúka bir kelime olmadı÷ı görülmüútür. Yazıtın aynı
araútırmacılar tarafından yapılan transkripsiyonu úu úekilde yapılmıútır:233

W-05a

IaoZI

“natimeyonna

W-05b AzST LAESGOPMLIGG14 ȍ

‡[nst] [ daespormate]

Arazastis Anıtı: Uçankuú, anıtın yazıtının bir çok defa incelenmiú


olmakla birlikte, yazıt sayısının, alınlı÷ı çevreleyen yazıtın okunuú sırasının

transliterasyonu:
ak-ena-no : aga-n : t? eú
moa-pog..ak : aga-na
veya
ak-ana-na : aga-n : tüdeú?
ba(n)a pag..ak : aga-na
tercümesi
Temiz Ana’na a÷an tüdeú (aynı soydan)
Bana (Kybele’ye) bak (ve) ag (yüksel) a÷ana (Rabbına?)
veya
Tanrı’n, temiz Ana Tanrıça’n ile aynı soydan,
Bana bak (ve) gökteki Rabbına yüksel!
úeklinde yapılmıútır.
233
Uçankuú, 2002: 149-150.
50

ve yazıtların anlamı konusunun tartıúmalı oldu÷undan bahseder. C. Brixhe ve


M. Lejeune’den elde edilen bilgiler ıúı÷ında, birinci yazıtın, frizin sol baúından
baúlayarak akroterin sa÷ında ve solunda devam etmekte oldu÷u görülmüútür.
økinci yazıt 8.00 m. uzunlu÷unda tespit edilmiútir. Anıtın sol üst köúesinden
baúlayıp, ikinci satırının sa÷ köúede üstte sola do÷ru devam etti÷i
bilinmektedir. Üçüncü yazıtın ise, koruma amaçlı do÷al çevrenin yan
yüzünde, yukarıdan aúa÷ıya do÷ru yanlamasına yazıldı÷ı ve 3. 00 m.
uzunlu÷unda oldu÷u, sa÷ çerçevelerin alt kısmında sona erdi÷i ve harflerin
boylarının 0.20-0.25 m. oldu÷u saptanmıútır. Yatay frizin ortasındaki aúınmıú
birkaç harf dıúında hepsinin çok iyi okundu÷u belirtilir.234 (Resim 21-22)

W-06

[matar]

S. Diker, Arezastis yazıtı hakkında çeúitli çözümleme ve


yorumlar yapmıútır.235
234
Uçankuú, 2002: 152-153.
235
Diker’in (2000: 173) açıklaması úu úekildedir:

Fre : rntelatoy : tostk : ................ : akiiaiop?avos


Materan : areyastig : .........................
Nosesait : metereg : eFeteksgtgy : oreFin : onoman : lahei :ga
Kelokey : genaFtkmartay : materey

Anıta adını veren Arezastis kelimesinin, sa÷dan sola okundu÷u zaman Z harfine benzeyen Frig
harfinin z fonemine tekabül etti÷i zannedilerek okundu÷u belirlenmiútir. Bu iúaretin Arami-Fenike
alfabesindeki Yod (i/y) harfinin karúılı÷ı oldu÷u düúünülür. Diker, “Frig alfabesinde sadece harfin
yatay çizgisi bulunmamaktadır. Eski Yunanca Iota (yod) harfi de aynı úekilde yazılmaktadır. Böylece
bu kelime, kelimenin sonundaki harf de g olarak saptandı÷ı için, areyastig úeklinde okunmuútur.
Sessizler arası yazılmayan sesli harfleri kullanarak, ve z s, ve d t, ve aynı zamanda I ő i veya F
ő v veya u iliúkileri dikkate alındı÷ında , ve Frig katibinin bilhassa sesli harfleri belirlemedeki hataları
kabul edilirse, metin úu úekilde yazılabilmektedir. Vere : eren-tele-toy : toztk :.............. : akiy-ay-
op?avoz
Mater-an : arayaztıg : ......................
Nosesa-it : matereg : eve-tek sgtg-y : or-evin : onoman : lahei :ga
K elokey : gen-autkm-art-ay : materey

veya yazıttaki sgtg kelimesi, hem soktuk hem de sagıtıg/sakıdık úeklinde okunaca÷ından
metin úu úekilde okunabilmektedir.” ver-e, eren tel-e, toy tüz-dik ............. akıy Ay Apamız?.
51

Aslankaya Yazıtı: Aslankaya’nın yazıtının, ana kiriú üzerine soldan


sa÷a do÷ru yazılmıú oldu÷u belirlenmiútir. Yazıtın bütünüyle bozulup silindi÷i
görülmüútür. Bu yazıtın, C. Brixhe ve M. Lejeune tarafından transkripsiyonu
yapılmıútır. Uçankuú , burada A. Körte’nin öne sürdü÷ü “Materan”
kelimesinin yazılmıú olabilece÷inin tahmin edildi÷ini belirtir.236 (Resim 23)

W-03

ŇmŇ Ň t Ň Ň m Ň Ňm Ň

4.2.2. ASUR KAYNAKLARI

Asur kayıtlarında; ilk yöneticiler döneminden, [ Adad Nirarı I,


Shalmaneser I ( M.Ö. 1280), Tukulti Urta I ( M.Ö. 1250 ) ] Tiglathpileser I
dönemine kadar Muúki varlı÷ından söz edilmemektedir. ølk yöneticiler
döneminde Ermeniler ve Hitit ordularıyla savaúıldı÷ı kayıtlarda
belirtilmektedir. Luckenbill’in çevirdi÷i Asur kayıtlarında Frig kralı Midas
oldu÷u düúünülen Mita’nın varlı÷ından aúa÷ıda ele alınan hükümdarlar
döneminde söz edilmektedir.

TIGLATH – PILESER I ( M.Ö. 1115 – 1077 )

Hükümdarlı÷ının ølk Beú Yılının Tarihi:

Materin(i) arayazdık.................

Nası(l)sa øt(i) Mater-ig eve-dek soktuk (veya: sagıtıg/sakıdık)


Y(a)! Or! Evin(-i) Anamın, ilahi Gö-
k ølahı. Gün Atakı-m! ert(e) Ay Mater-e!

“(kurban?) ver-e/ver-erek (da÷ıtarak), erleri (erenleri) toplayarak,


toy düzdük. ... [gökte] akıy(or) Ay Apamız (Anamız).
(Ana Tanrıça Ana’yı (O’nun heykelini, Mater’i) eve (mekanına)
kadar soktuk (veya: koruduk) ya! Yap evini (tahtını?) Anamın
(Ey) ilahiGök Tanrısı. Güneú Atacı÷ım! (Sen de) devam et (sür) Ay Tanrıça’ya!”
236
Uçankuú, 2002: 155.
52

220. (Kommagene) Kutmuhi bölgesi (topra÷ı) ve Muúki’ye karúı


kampanyalar. Asurya, Ramses III tarafından Mısır’dan döndürülen, Hint-
Avrupalı, Güneyliler’in etkisini hissediyordu. Karúı yönden iten Aramean
kabileleriyle birlikte bunlar, Hitit ømparatorlu÷unu paramparça etti.

221. Hükümdarlı÷ımın baúlangıcında Muúki topra÷ından 20 bin adamı


(askerleri) ve onların beú krallarını – ki bunlar Asur’a vergi ve haraç ödeyen
Alzi ve Purukuzzi topraklarına 50 yıl hükmettiler ve hiçbir kral, savaúta onları
yenemedi – onlar kendilerine güvenerek Kutmuhi topra÷ına el koydular.
Asur’un yardımıyla , akrabalarımı ve taburlarımı elde ettim. Arkama
bakmadım. Kashiari Da÷ı, zor bir bölge, içinden geçtim. Onların 20 bin
savaúçıları ve beú krallarıyla Kutmuhi topra÷ında savaútım ve onları bozguna
u÷rattım.237

Kaya Yazıtları

III. Asur’da Krallık Sarayı’nın Yeniden ønúası:

276. ... Ŋ den ŋ Mushki ....... Ŋ savaúŋ ın ortasında ...... Ŋ elime


ŋgeçirdim. Onların savaúçılarını Ŋ mızrak parçasıyla ŋ çorak ovada
da÷ıttım.238

VIII. Nineveh’te øútar Tapına÷ı’nın Restorasyonu:

318. ... Mushki’nin geniú ordularını ...... indirdim ...... ülke sınırlarıma
getirdim ...... boyun e÷dirdim. Urumai ve Abeshlai’den dört bin kadar boyun
e÷meyen Hitit halkını [kazandım] ve onları [ülkemin halkı olarak] gördüm.239

ASSUR-BEL-KALA (M.Ö. 1074-1057)

“O yılda, Temmuz ayında Mus ( kuların....) (......) úehri....” 240

237
Luckenbill, 1968: c.1, 74.
238
Luckenbill, 1968: c.1, 93.
239
Luckenbill, 1968: c.1, 101.
240
Luckenbill, 1968: c.1, no.389.
53

ADAD NIRARI II (M.Ö. 911-891)

389. O yıl ve Duzu ayında, ........ nın úehri , Mushki (?) ülkesi .......
Simanu ayında, Asur’un destanında .......... Asur ......... úehri üzerinde .........
Adad ve Anu Tapına÷ı ....... 241

TUKULTø – NøNURTA ( M.Ö. 890 – 884 )

Nairi’ye Sefer

“..... Tukulti-Ninurta’nın yeniden düzenledi÷i (.....) úehrinde karargah


kurdum, geceyi geçirdim. Da÷ların arasından, çetin araziden engebeli
yerlerden Musku ülkesinin (......) yürüdüm .......”242

ASSUR – NA SIR PAL ( M.Ö. 883 – 859)

442. Nipur ve Pasate da÷ları eteklerindeki úehirlerden ....... ayrıldım,


Tigris’ten karúıya geçtim, ve Kutmuhi ülkesine yaklaútım, Kutmuhi ve Muúki
ülkelerinden haraç aldım, - bakır kaplar, koyun, sı÷ır ve úarap.243

II. SARGON ( M.Ö. 724 – 705)

Yıl 5 (Karkamıú’a Karúı)

8. Hükümdarlı÷ımın beúinci yılında, Muúki ülkesinin Mita’sıyla


Asurya’ya karúı düúman gönderildi ve Karkamıú’tan Pisiri, büyük tanrılara
yapılan yemine karúı günah iúledi. Asur’a elimi kaldırdım, onu ve onun
ailesini zincirler içinde úehir dıúına çıkardım. Onun sarayındaki mallarıyla
birlikte, altın, gümüú ve Karkamıú’ın asi halkı ve onların eúyalarını taúıdım ve
Asurya’ya getirdim. 50 araba, 200 savaú atı, 300 asker, onların arasından

241
Luckenbill, 1968: c.1, 119.
242
Luckenbill, 1968: c.1, no.413.
243
Luckenbill, 1968: c.1, 144.
54

seçim yaptım ve onları krallı÷ıma ekledim. Karkamıú’a yerleútirdi÷im Asur


halkını Asur boyunduru÷u altına aldım.244

Yıl 7 Armenia’nın Rusa’sına Karúı; pek çok ülkeden toplanan haraç:

16. ... deniz kıyısında yatan ...... onlar, Kue ülkesinin ...... bozguna
u÷rattılar ve ..... onları denize döktüm, ve kılıçla onları yavaúlattım. Kue
ülkesi’nin Ab-........., Harrua, Ushnanis úehirlerini ele geçirdim, Mushki’nin
Mita’sını yakaladım, ganimet elde ettim.245

18. Pir’u’dan, Mısır kralı, Samsi, Arab kraliçesi, I’amra, Sabean, çöl ve
deniz kıyısının krallarından altın, de÷erli taúlar, da÷ ürünleri, fildiúi, akçaa÷aç
(?) tohumu, her çeúit bitki tohumu aldım. Mushki kralı Mita’yı Mita’yı bozguna
u÷rattım. Harrura ve Ushnanis úehirleri ve Kue ülkesi kalelerini restore
ettim.246

Yıl 10. Melid’in Tarhunazisine Karúı:

27. Luhsu, Burdir, Anmurru, Ki-Anduarsalia úehirlerini, Urartu’ya do÷ru


karakollar olarak güçlendirdim. Usi, Usian, Uargin úehirlerini Mushki ülkesi
sınırına kurdum ve onların (Mushki ve Urartu’nun) kapılarını kapattım,
böylece hiç kimse dıúarı çıkamadı...

Yıl 13.

42. ...... Kue (Kilikya)’ nin genel valisi, ki onu batının ..... ülkesine
yerleútirdim ve o Mita’nın birkaç halkını yönetti ; o, Mita’nın iline yollar yaptı,
orada arazi elveriúliydi, oraya arabayla ulaúılıyordu ve bin savaúçı ..... atlarını
o, onlardan uzaklaútırdı...247

43. Benden önce yaúamıú olan, hiçbir krala itaat etmemiú olan ,
elçilerini göndermemiú olan ve fethetti÷im yerlerden haberdar olan Mushki’nin
Mita’sı – do÷u denizinde, .... onun ülkesinin yıkımı, halkının uza÷a taúınması;
yurdunu denizin ortasına kuran Dilmun kralı, Uperi’nin boyun e÷dirmesi, ....

244
Luckenbill, 1968: c.2, 4.
245
Luckenbill, 1968: c.2, 7.
246
Luckenbill, 1968: c.2, 7-8.
247
Luckenbill, 1968. c.2, 21-22.
55

elçileri itaat teklif ederek ve hediyeler ve haracı bana do÷u denizine


gönderdi.248

Resim Yazıt

54. ....... tüm Tanrıların gücünde Iatnana(Cyprus)’dan, ki o Muski


ülkesi ve Mısır sınırı kadar uzak, tüm düúmanlarımı devirdim.249

71. Bıt-Iakin’in boyun e÷dirmesi ve Ermeni kabilelerinin yıkımıyla


u÷raúırken ..... Kue ( Kilikya) valisi, Muski’nin Mita’sına ve onun üç iline karúı
bir yol yaptı. Onun úehirlerini yıktı, harap etti ve ateúle yaktı. Onun a÷ır
ganimetlerini taúıdı ve benden önce giden krallara itaat etmeyen Muskili Mita,
fikrini de÷iútirmeksizin (durmadan itaatı reddetti), hizmet etmek, hediyeler
getirmek ve haraç ödemek için bana habercisini gönderdi.250

Silindir Yazıt

118. ...... ve Muski ülkesi ve onların güçlü orduları, Kilikya kalesini aldı
ve restore etti, arazilerini artırdı.251

Asur kayıtlarından yola çıkılarak, Muúki varlı÷ının Asur sınırlarında bir


tehdit unsuru oluúturmuú oldu÷u açıkça görülür. Buradan, Muúkilerin ve
kralları Mita’nın gücü yadsınamaz. M.Ö. 12. yüzyıldan Frig Devleti’nin
kuruluúuna kadar olan süreç içerisinde Muúkilerin varlı÷ının yok olmadı÷ı da
kayıtlardan anlaúılmaktadır. Dolayısıyla Muúki Mita – Frig Midas arasındaki
iliúkinin benzerli÷i Asur kayıtları ıúı÷ında gözlemlenebilmektedir.

248
Luckenbill, 1968: c.2, 22.
249
Luckenbill, 1968: c.2, 26.
250
Luckenbill, 1968: c.2, 36-37.
251
Luckenbill, 1968: c.2, 61.
56

4.3. FRøG DÖNEMø SONRASINA AøT YAZILI BELGELER

4.3.1. ANTøK YUNAN KAYNAKLARI

Frigler hakkında bilgi edinilebilecek Frig dönemi yazılı belgeler


içerisindeki Antik Yunan kaynakları arasında Homeros, Herodotos ve Strabon
bulunmaktadır. Bu kaynaklarda Friglerle ilgili olan bölümler aúa÷ıda
belirtilmiútir.

Homeros – Ilyada

Ilyada’da geçen Frig ile ilgili bölümlerde Friglerden Troya Savaúı’nda


Troyalılar’ın yardımcıları olarak bahsedilmektedir.

Bölüm II, 815-875’te Troyalılar’ın safında yer alanlar ve komutanlar


tek tek sayılmakta ve 861-864 arasında Frigyalılar’ın uzak Asania’dan
geldikleri, savaúa girmek için yanıp tutuútukları anlatılmaktadır.

Bölüm III, 181-190’da Helene ile konuúan Priamos, eskiden Frigya’ya


gitti÷ini, Frigyalılar’ın atlarının çok hızlı oldu÷unu söyler. Frigyalılar’ın kralı
olarak Otreus ve Mygdan’dan bahseder. Priamos, erkek gibi amazonlara
karúı tarafta savaú orta÷ı oldu÷unu söyleyerek , bütün bu orduların Akhalar
kadar kalabalık olmadı÷ını belirtir.

Bölüm III, 398 –401’de , Helene, Tanrıça Aphrodite’ye çıkıúarak,


kendisini daha da uzaklara mı götürmek istedi÷ini sorar. Bu uzak yerlerden
birisini de Frigya olarak söyler.

Bölüm X, 426 – 431’de, Hektor’un akhalar’ı teftiú için yolladı÷ı


Eumedes o÷lu Dolon, Odysseus’a esir düúer. Sorguya çekilirken, Troyalıların
ünlü yardımcıları arasında olan Frigyalıların gece nerede uyuduklarını anlatır.
57

Bölüm XVIII, 288 – 292’de Hektor, altın ve tunç dolu evlerinin


boúaldı÷ından, Tanrı’nın kendilerine öfkelendi÷i günden itibaren Frigya’ya
satıldı÷ından yakınır.

Bölüm XXIV, 543 – 547’de Akhilleus, Hektor’un ölüsünü almaya gelen


Priamos’la konuúur. Lesbos’tan Frigya’ya, Hellespontos’a kadar olan
topraklarda onun eskiden iyi bir hayatı oldu÷unu duyduklarını anlatır.252

Herodotos – Herodot Tarihi

Herodotos’un Frigler’i Trak olarak anlattı÷ı görülmektedir. Herodot


Tarihi’nde Muúki halkı Friglerden ayrı olarak bahsedilir.

I. Kitap, 14. “... Phrygia Kralı Gordias o÷lu Midas’tan sonra Delphoi’ye
sunular gönderen ilk barbar, iúte bu Gyges’tir...”

I. Kitap, 28. “ Günler günlere katıldı. Halys Irma÷ı’nın beri yakasındaki


ulusların, Kilikia ve Lykia’dan gayri hepsi boyun e÷miú, Kroisos’un
egemenli÷ini tanımıúlardı. Bunlar; Lydia’lılar, Phrygia’lılar, Mysia’lılar,
Mariandyn’ler, Khalyb’ler, Paphlagonia’lılar, Thrak’lar, Thyn’ler, Bithynia’lılar
ve Kar’lar, øon’lar, Dor’lar, Aiol’lar, Pomphylia’lılardı”.

II. Kitap, 2. “ Mısırlılar, Psammetikos zamanından önce, kendilerini


dünyanın ilk insanları sayıyorlardı. Ama gün gelip de Psammetikos krallı÷ı
ele alınca ve ilk insanların kimler oldu÷u merakına düúünce, iúte o günden
sonra diyorum, kendilerini gene bütün öbürlerinin en eskisi saymakla
beraber, Phrygia’lıların kendilerinden de eski oldukları kanısına vardılar.
Psammetikos, soruúturmalarına ra÷men, dünyaya ilk gelen insanların kimler
oldu÷unu bir türlü ö÷renemeyince, úu anlataca÷ım çareye baúvurdu: bir
çobana, rasgele iki tane yeni do÷muú çocuk verdi, bunlar a÷ıla konacak ve
úöyle büyütülecekti: çocukların yanında kimse a÷zını açıp tek söz
söylemeyecekti; ayrı bir odada kendi baúlarına büyüyeceklerdi; çoban, belli
saatte keçileri alıp yanlarına götürecek süt içirip iyice doyuracak, sonra kendi
iúlerine bakacaktı. Psammetikos’un böyle yapmasının ve bu emri vermesinin

252
Çaypınar, 1991: 20-21.
58

nedeni, çocukların viyaklamalar ça÷ını aútıktan sonra a÷ızlarından çıkacak ilk


sözü yakalamaktı; gerçekten de öyle oldu. Üzerinden iki yıl geçince, bir gün
çoban, kapıyı açıp içeri girdi, önünde diz üstü duran iki çocuk, ellerini
uzatarak, “Bekos!” diye ba÷ırdılar. Çoban bu sözü ilk duydu÷unda bir úey
demedi, ama daha sonra da her geliúinde aynı sözü iúitince efendisine haber
verdi ve iste÷i üzerine çocukları kendi görsün diye aldı, ona götürdü.
Psammetikos kendi kula÷ı ile de duyduktan sonra, herhangi bir úeye bekos
adını vermiú olan insanların kimler olduklarını araútırmaya koyuldu; araya
taraya Phrygia’lıların ekme÷e bekos dediklerini ö÷rendi. Böylece ve bu
ipucuna tutunarak Mısırlılar, Phrygia’lıların kendilerinden daha eski
olduklarını itiraf ettiler”.

III. Kitap, 90. “ ... Hellespontos’ta , Yunanistan’dan gelirken sa÷da


oturanlar, Phrygia, Asya Thrakları, Paphlagonia, Mariandyn ...” .

V. Kitap, 49. “ ... Lydia’lıların, diye devam etti, komúuları


Phrygia’lılardır ...”

VII. Kitap 73. “ Phrygia’lıların donanımları Paphlagonia’lılarınkine (


Anadolu, Halys=Kızılırmak do÷usu) çok benziyordu, ama küçük de÷iúiklikleri
vardı. Makedonyalılara göre Phrygia’lılar, Avrupa’da oturdukları zaman Bryg
adını taúıyorlardı ve onların komúularıydılar, Asya’ya geçtikten sonra yurtları
ile birlikte adları da de÷iúmiútir. Phrygia kolonları olan Ermeniler, Phrygialılar
gibi giyiniyorlardı ve bunlar da Phrygia’lılar gibi, Dareios’un kızlarından biriyle
evlenmiú olan Artokhmes’in buyru÷u altındaydılar”.

Moskhi’ler (Moskhoi):

III. Kitap, 94. “Parikan’lar, Asya Ethiopialıların dört yüz talant , on


yedinci hükümet. Matien’ler, Saspeir’ler, Alarodia’lılardan iki yüz talant
isteniyordu, on sekizinci hükümet. Moskhoi’liler, Tiberani’ler, Makronai,
Mossyoikia ve Marsa üç yüz talant, on dokuzuncu hükümet...”.

VII. Kitap, 78. Moskhoi’lerin baúlıkları a÷açtandı, kalkanları küçük,


mızrakları kısa saplıydı, uçları sivri ve uzundu. Tibaren’lerin , Makron’ların ve
Mossinoik’lerin silahları da Moskhoi’ler gibiydi; úefleri úunlardı: Moskhoi’ler ile
59

Tibaren’lerin baúında Dareios’un, Kyros o÷lu Smerdis’in kızı Parmys’den


do÷an o÷lu Ariomardos vardı; Makron’larla Mossinoik’ler ise, Hellespontos
üzerindeki Sestos kentinin valisi olan Khorasmis o÷lu Artayk’tes’in buyru÷u
altındaydılar”.

Strabon – Geographika

Strabon ise Frigler’in Briglerle aynı halk oldu÷undan bahsetmekle


birlikte, onların Anadolu’daki di÷er halklarla karıúmıú bir toplum oldu÷undan
da bahseder. Muúki da÷larına yakın yerlerde yaúayan halklar ayrı olarak
anlatılır.

XII. Kitap, III, 20. “... Aynı úekilde Brygler ve Phrygler aynı insanlardır;
ve Mysler ve Maionlar ve Meones de aynıdır; fakat bu konuda daha fazla
geniúlemenin anlamı yoktur...”

XII. Kitap, IV, 4. “ Bithynia’lılarla Phrygia’lılar ve Mysia’lılar hatta


Kyzikos dolayındaki Dolion’lar ve Mygdon’lar ve Troia’lılar arasındaki sınırı
belirtmek zordur ve her kabilenin di÷erinden ayrı oldu÷u gerçe÷i kabul
edilmiútir (en azından Phrygia’lılar ve Mysia’lılar hakkında úu atasözü vardır:
“Mysia’lıların ve Phrygia’lıların sınırları aynıdır”; fakat aralarındaki sınırları
belirtmek zordur). Buna neden, oraya giden yabancıların barbar ve asker
olmaları nedeniyle, fethedilmiú olan ülkeyi devamlı bir úekilde elde
tutamamaları ve ço÷u zaman göçebe olduklarından önlerine gelen halkları
kovaladıkları ve sırası gelince di÷erleri tarafından kendilerinin de ülkeden
sürülmüú olmalarıdır. Bütün bu kabilelerin Thrak kökenli oldukları varsayılır.
Çünkü Thraklar hemen öbür tarafta otururlar ve her iki taraftaki halk
birbirlerinden çok farklı de÷ildir”.

XII. Kitap, IV, 6. “ ... Troia’nın alınmasından sonra hem Phrygia’lılar,


hem de Mysia’lılar ve daha sonra Lydia’lılar ve onlarla beraber Aiolis’liler ve
Ionia’lılar ve ondan sonra Persler ve Makedonya’lılar ve son olarak da
Romalılar buralarda egemen olmuúlardır ve bu çeúitli yönetimlerde ülke
de÷úik parçalara bölündü÷ünde halk diyalekt ve isimlerini kaybetmiútir”.
60

XII. Kitap, VIII, 3. “ ... Mysia’lıların dilleri bir bakıma Lydia ve Phrygia
dillerinin bir karıúımıdır. Çünkü Mysia’lılar Olympos Da÷ı dolaylarında bir süre
yaúadıktan sonra, Trakya’dan gelen Phrygia’lılar, Troia ve dolaylarını
çevirerek burayı ele geçirince bunlar da Lydia’ya komúu olan Kaikos
kayna÷ının üst tarafına yerleúmiúlerdir”.

XII. Kitap, VIII, 4. “ ... Phrygia ve Mysia’lılara ait söylentiler Troia


Savaúları’ndan önceye dayanır ...”.

XIII. Kitap, IV, 12. “ Bu bölgeden sonra, güneye do÷ru Tauros’lara


kadar uzanan kısımlar o kadar iç içe girmiúlerdi ki, Phrygia’lılar, Karia’lılar,
Lydia’lılar ve Mysia’lılar, birbirlerine karıútıklarından beri, bunları ayırt etmek
zordur ...” .

XIV. Kitap, III, 3. “ ... ùairler ve özellikle tragedia úairleri, Troia’lılar,


Mysia’lılar ve Lydia’lıları, Phrygia’lılar diye adlandırarak karıútırırlar ...” .

XIV. Kitap, V, 16. “ ... Bazı yazarlar, örne÷in Sophokles bu kavgayı


Kilikia’ya aktarır ve o, trajik úairlerin adetlerine uyarak Lykia’ya “Karia”
Troia’ya ve Lydia’ya da “Phrygia” dedi÷i gibi Kilikia’ya da Pamphylia der ...” .

XIV. Kitap, V, 23. “ ... Kilikia’lılar, Pamphylia’lılar, Mariandyn’ler,


Troia’lılar ve Karia’lılar deniz kıyısında ; Pisidia’lılar, Mysia’lılar, Khalyb’ler,
Phrygia’lılar ve Milyas’lılar iç kısımda yaúarlar ... Troya Svaúları sırasında
Hellenler henüz buraya yerleúmemiúlerdi ve yabancı kabileler zaman
aúımından ötürü daha fazla karıúmıúlardı, ve ozan, katalo÷unda, Troia’lıların,
Paphlagonia’lıların ve Lydia’lılarınkini sayaca÷ı yerde Mysia’lıların,
Phrygia’lıların, Karia’lıların, Lykia’lıların ve Meionia’lıların kabilelerini ve
örne÷in Halizon’lar ve Kaukon’lar gibi di÷er bilinmeyen halkları ve “katalog”
dıúında Ketei’leri ve Solymos’luları ve Thebe Ovası’ndan Kilikia’lıları ve
Leleg’leri sayar; fakat hiçbir yerde Pamphylia’lıları saymaz. Çünkü bunlardan
bazıları henüz bu bölgeye yerleúmemiúlerdi ve di÷erleri de öteki kabilelerin
içinde yer alıyorlardı. Örne÷in, Hidrieis’ler ve Termil’ler Karia’lıların ve
Dolion’larla Bebryk’lerin Phrygia’lılar arasında yer aldı÷ı gibi” .
61

XIV. Kitap, V, 29. “ Bundan baúka, daima bir kimse, son yazarlar
Homeros’un yazdıklarına aykırı sayısız yenilikler getirdikçe, Apollodoros’ta
yanlıú bulabilir. O , sık sık bu yenilikleri eleútirmeye alıúıktır, fakat úimdiki
durumda sadece onların küçük bir açıklamasını yapmamıú, aynı zamanda
aksine olarak aynı anlama gelmeyen úeylerin farksız oldu÷unu saptamıútır.
Örne÷in, Lydia’lı Ksanthos Phrygia’lıların Troia Savaúı’ndan sonra
Avrupa’dan ve Pontos’un sol kıyısından geldiklerini ve Skamandrios’un onları
Berekyntes ve Askania’dan getirdi÷ini söyler. Fakat Apollodoros bu
söylenene, Ksanthos’ta adı geçen Askania’ya, Homeros’un dedi÷ini ilave
eder, “ve Phorkys ve tanrısal Askanios Phrygia’lıları uzaklardan ,
Askania’dan getirdi” úayet durum böyle ise, göç Troia Savaúı’ından sonra
olmalıdır, halbuki ozan tarafından söylenen müttefik kuvvetler karúı taraftaki
topraklardan Berekyntes ve Askania’dan gelmiútir. O zaman bu Phrygia’lılar
kimlerdir? “Sangarios kıyıları boyunca kamp kuran” kimlerdir? Priamos
“çünkü ben de bunlar arasında sayılan bir müttefikim” diyor. Priamos, nasıl
hiçbir antlaúması olmadı÷ı Berykent’ler aracılı÷ıyla Phrygia’lılardan yardım
istemiútir? Sınırlarında yaúayan ve müttefiki oldu÷u kiúilere ça÷rıda
bulunmamıútı ve daha önce kimlerle müttefikti? Phrygia’lılar hakkında bu
úekilde konuútuktan sonra Mysia’lılar hakkında bununla ba÷daúmayan bir
öykü ekler. Mysia’da da Askania olarak adlandırılan bir kasaba vardır ve aynı
adı taúıyan bir gölün kıyısındadır. Bu gölden Askanios Çayı çıkar. Bu çay,
“Mysia Askanios’unun suları yanında” diye Euphorion’da ve “ Silenos’la
Melia’nın o÷lu olan Dolion’un oturdu÷u Askania Gölü ve Askania Çayı
kıyılarında evleri olanlar” úeklinde de Aitolia’lı Aleksandros’ta geçer. O ,
Miletopolis’e giderken, Kyzikos dolaylarındaki toprakların Dolion ve Mysia
olarak adlandırıldı÷ını söyler. ùayet bu böyle ise, o vakit her ikisi de úairlerin
tanıklı÷ıyla, onlar tarafından gösterilen yerden do÷muútur. Acaba
Homeros’un, Ksanthos’un sözünü etti÷i Askania’yı de÷il de bu Askania’yı
söylemesini ne önleyebilirdi?” .

Moskhia :
62

XII. Kitap, III, 18. “ Trapezus ve Pharnakia’nın üst tarafında Tibaran’lar


ve eski zamanlarda Makron’lar denen San’lar ve Küçük Armenia bulunur;
erken devirlerde Kerkit’ler denen Appait’ler kavmi bu bölgelere oldukça
yakındır. Bu insanların ülkesini iki da÷ keser. Burada yukarı Kolkhis’teki
Moskhia Da÷ları’yla (tepeleri Heptakomet’ler kavmi tarafından iúgel edilmiútir)
birleúen ve çok kayalık olan Skydises Da÷ı ve aynı zamanda Sidene ve
Themiskyra Bölgesi’nden küçük Armenia’ya kadar uzanarak, Pontos’un do÷u
tarafını meydana getiren Paryadros Da÷ı da vardır...” .

4.3.2. ESKø AHøT (TEVRAT)

Tevrat’ta yer alan Meúek ismi Muúki olarak benzetilmiútir ve Meúek


aúa÷ıdaki úekliyle kayıtlarda geçmektedir. Meúek ve Muúki’nin aynı olup
olmadı÷ı ise tartıúmalıdır.

Meúek – Moskhi’ler

Genesis X : “ Ja’peth’in o÷ulları ; Go’mer ve Magög, ve Mada – i , ve

Ja’van, ve Tu’bal, ve Me’úek, ve Ti-ras.”

Ezeikel 27, 13 : “ Ja’va, Tu’bal, ve Me’úek, bunlar senin tacirlerin


idiler: Onlar senin pazarında pirinç kaplar ve mal ticareti yaptılar.”253

253
Akúit, 1993: 66.
63

SONUÇ

Hitit ømparatorluk döneminin sonuna do÷ru, Batı ve Orta Anadolu’nun


bir kısmında birden fazla beylik devletinin bir araya gelerek oluúturdu÷u siyasi
bir tablo ortaya çıkmıútır. Söz konusu bölgenin sınrları, do÷uda Hitit
ømparatorlu÷u, güneyde Lukka bölgesi ve kuzeyde ise Karkisa ve Maúa yani
yaklaúık olarak Simav Çayı ( Makestos) ile Sakarya (Sangarios) nehirlerinin
aúa÷ı kısımlarını içine almaktadır. Maúa do÷u ve kuzeydo÷uda Kaúka bölgesi
ile yani Hitit ømparatorlu÷u ile komúu durumdadır.

Hattuúa devlet arúivlerinde M.Ö. 14.-13. yüzyılda Arzawa devletler


birli÷inin çekirdek bölgesi konumunda olan ve hatta M.Ö. 1200’lerde II.
ùuppiluliuma zamanında Büyük Krallık statüsünü kazanan Mira bölgesinin
yanı sıra yine batıdaki Haballa’nın da adı geçmektedir.

Böylelikle M.Ö. 1200’lere gelindi÷inde, Anadolu’da eski araútırmaların


sonuçlarının gösterdi÷inden çok daha farklı bir tarihi tablo ile karúı karúıya
kalınmaktadır. Batı’da oluúan Arzawa devlet birliklerinin yanı sıra
güneybatıda Tarhuntaúúa bölgesinde ve güneydo÷usunda Karkamıú’ta ilk
önceleri yeni büyük krallıklar olarak baúlayan siyasi oluúumlar daha sonraları
bunların da giderek zayıflamasıyla yerini Geç Hitit Beylikleri adı verilen küçük
kent devletlerine bırakmıútır.254

Hitit ømparatorlu÷u’nun yıkılıúından sonra Demir Ça÷ı’nda Anadolu’da


belirmeye baúlayan yeni siyasal tabloda Frigler ön sıraları almıúlardır.255

M.Ö. 12. yüzyıl baúlarında Balkan Yarımadası’nda baúlayan siyasi


hareketlilik sonucunda Ege Göçleri256 , Anadolu’daki siyasi ve kültürel süreci
de÷iútirmiútir.

Ege Göçleri ile Anadolu’ya gelen Balkan halklarının etkileri, Gordion ve


di÷er yerleúmelerde arkeolojik açıdan do÷rulanmıú257 olsa bile, “Frig” adı

254
Wittke, 2006: 10.
255
Sevin, 2003: 234.
256
Özkaya, 1992: 1.
64

verilen halkının Ege Göçleri’yle Anadolu’ya gelmiú olan “Brig” halkı ile aynı
kökene sahip olup olmadı÷ı ve yine bazı araútırmacılar tarafından ortaya
atılan görüúler ıúı÷ında, Frigler’in Asur kaynaklarında söz edilen “Muúki”
halkıyla paralellikleri ya da “Frig etnik kimli÷inin Anadolu topraklarında
geliúmiú bir olgu”258 olup olmadı÷ı gibi sorular bugün halen bilim adamlarınca
tartıúılmakla birlikte bu sorulara tam bir yanıt verilememektedir.

Sonuç olarak, Frig halkının arkeolojik veriler ve filolojik belgeler


ıúı÷ında kültürel yapısı incelendi÷inde, Do÷u, Batı ve Anadolu unsurlarını bir
arada yaúamıú, kompozit bir kültüre sahip oldu÷u ve kökeninin tek bir etnik
halka dayandırılamayaca÷ı söylenebilir. Strabon’da ele alınan “Phrygenes”
isminin co÷rafi özelli÷inden dolayı bölgeye verilmiú olan bir isim oldu÷unu göz
önünde bulundurarak, o co÷rafyada yaúayan halka da “Phrygenes”liler
denebilir. Dolayısıyla Frig halkının ismini bölgenin co÷rafi özelli÷inden almıú
olabilece÷i de düúünülebilir. Ancak, ileride yapılacak olan yeni arkeolojik
kazılar, bu sorulara daha aydınlatıcı yanıtlar verecektir.

Arkeolojik ve Filolojik Belgeler Iúı÷ında Frigler’in incelendi÷i bu çalıúma


ile açıklanmaya çalıúılan Frigler’in köken sorunu hakkındaki fikirler ve bu
fikirler do÷rultusundaki veriler, Frig halkı ve kültürüne yönelik bundan sonraki
çalıúmalar için referans oluúturacaktır.

257
Wittke, 2006: 24.
258
Wittke, 2006: 24.
65

KAYNAKLAR

Akúit, B., Phryg’ler ve Phrygia ile ølgili Antik Kaynaklar, Yayınlanmamıú


Yüksek Lisans Tezi, 1993.

Alexiou, S., Minos Uygarlı÷ı, ( Çev. Elif Tül Tulunay), Arkeoloji ve Sanat
Yayınları, østanbul 1991.

Akyıldız, E., Taú Ça÷ı’ndan Osmanlı’ya Anadolu, Yüzyıllar Boyunca


Anadolu, Ad Yay., 1997.

Barnett, R. D., “Phrygia ve Demir Devrinde Anadolu Kavimleri”, DTCF


Dergisi 31: 1-2, (Çev. Ömer Çapar), (1986): 43-73.

Bayne, N., “The Grey Wares of North-West Anatolia”, Asia Minor Studien,
37, (2000), 131-137.

Bouzek, J., “Greece, Anatolia and Europe: Cultural Interrelations During The
Early Iron Age” , Studies in Mediterranean Archaeology CXXII, (1997),
151-158.

Conka, S., “Phryg Krallı÷ı Midas’ın Ülkesi, Ekonomi – Metal Ticaret, Arkeo-
Atlas Dergisi, s. 5, østanbul: 2006, 56-57.

Çaypınar, Z.G., Frigler’in Kökeni ve Tarihi , Yayınlanmamıú Yüksek Lisans


Tezi, 1991.

De Vries, K., “Phryg Krallı÷ı Midas’ın Ülkesi”, Arkeo-Atlas Dergisi, sayı 5,


østanbul: 2006a, 43-52.

De Vries, K., “Phryg Sanatı Geometrik Doruk”, Arkeo- Atlas Dergisi, sayı 5,
østanbul: 2006b, 58-61.

Dianokoff, I.M., Neroznak, V.P., Phrygian, Anatolian and Caucasian


Studies, New York: 1985.

Diker, S., Anadolu’da On Bin Yıl, Türk Dilinin Beú Bin Yılı, Eski Kayıp
Dillerin Çözümü: Etrüskçe, øskitçe, Frigçe, Lidya Dili, Etice, Hurrice,
Urartu Dili, Sümerce, 2000.
66

Ersöz S. B., “Kaya Anıtları Matar’ın Tapınakları”, Arkeo-Atlas Dergisi, sayı


5, østanbul: 2006, 35 ve 37.

Genz, H., “Thoughts on The Origin of The Iron Age Pottery Traditions in
Central Anatolia”, Anatolian Iron Ages 5, Proceeding of The Fifth
Anatolian Iron Ages Colloquium Held at Van, 6-10 August 2001, Ed. By
A. Çilingiro÷lu and G. Darbyshire, British Institute at Ankara, Ankara: 2005,
75-84.

Georgiva, R., “Burial Rites in Thrace and Phrygia” Thracians and


Phrygians: Problems of Parallelism, Proceeding of an International
Symposium on The Archaeology, History and Ancient Languages of
Thrace and Phrygia Ankara, 3-4 June 1995 Dedicated to The Memory of
Sevim Buluç, N. Tuna, Z. Aktüre, M. Lynch (Ed.), Ankara:1998 , 61-64.

Henrickson, R.C., Voigt, M.M.; “The Early Iron Age at Gordion: The Evidence
from the Yassıhöyük Stratigraphic Sequence”, Thracians and Phrygians:
Problems of Parallelism, Proceeding of an International Symposium on
The Archaeology, History and Ancient Languages of Thrace and
Phrygia Ankara, 3-4 June 1995 Dedicated to The Memory of Sevim
Buluç, N. Tuna, Z. Aktüre, M. Lynch (Ed.), Ankara:1998 , 79-106.

Herodotos, Herodot Tarihi , (Çev. Müntekim Ökmen), Kültür Yayınları,


østanbul, 2000.

Högemann, P.; Troia’nın Yıkılıúı: Ya Sonrası? Eski Hanedanlıklar, Yeni


ømparatorluklar ve øon Kolonizasyonu (M.Ö. 12.-6. Yüzyıl), TROIA, Düú ve
Gerçek, (Çev. Rüstem Aslan), Auflage: 2001, 59-69.

Iúık, F., “Batı Uygarlı÷ı’nın Kökeni, Erken Demir Ça÷ Do÷u-Batı Kültür ve
Sanat iliúkilerinde Anadolu” Türk Arkeoloji Dergisi, sayı 28, Ankara: 1989,
1-24.

Iúık, F., “Karanlık Dönemin Aydınlı÷ı ve Frig Sanatı’nın Anadolulu÷u


Üzerine”, Anadolu 24: 2003, 19-29.

Kınay, C., “Phrygiaka, Phryg Arkeolojisi Üzerine Yeni Araútırmalar”, DTCF


Dergisi, c.2, s.1, Ankara: 1943, 83-87.

Lloyd, S., Early Anatolia, Penguin Boks, 1956.


67

Luckenbill, D., Ancient Records of Assyria and Babylonia, c. I, New York,


1968a.

Luckenbill, D, Ancient Records of Assyria and Babylonia, c. II, New York,


1968b.

Mansel, A. M. , Ege ve Yunan Tarihi, TTK Basımevi, Ankara, 1999.

Mellink, M.J., “Mita, Mushki and Phrygians” , Anadolu Araútırmaları, c.2,


sayı 1-2, østanbul: 1965, 317-325.

Muller, J.H., The Loom of History, London, 1961.

Özkaya, V., ø.Ö. Erken Birinci Binde Frig Boyalı Serami÷i Do÷u-Batı
Siyasal ve Kültürel øliúkileri, Doktora Tezi, Erzurum, 1991.

Petrova, E., “Bryges and Phrygians: Parallelism Between the Balkans and
Asia Minor Through Archaeological, Linguistic and Historical Evidence”,
Thracians and Phrygians: Problems of Parallelism, Proceeding of an
International Symposium on The Archaeology, History and Ancient
Languages of Thrace and Phrygia Ankara, 3-4 June 1995 Dedicated to
The Memory of Sevim Buluç, N. Tuna, Z. Aktüre, M. Lynch (Ed.),
Ankara:1998 ,45-53.

Roller, E.L., “The Art of Writing at Gordion”, Expedition 31: 1, Pennsylvania:


1989, 54-61.

Roosevelt C. H., “Anıtsal Mezarlık Bintepeler”, Arkeo-Atlas Dergisi, sayı 5,


østanbul: 2006, 119 ve 120.

Sartiaux, F., Les Civilisations Anciennes De L’Asie Mineure, Les éditions


Rieder, Paris, 1928.

Sevin, V., Frygler, Görsel Yayınları, Anadolu Uygarlıkları Ansiklopedisi,


1982, c. 2: 230-244.

Sevin, V., “Elazı÷ Yöresi Erken Demir Ça÷ı ve Muúkiler Sorunu”, Höyük, sayı
1, TTK Basımevi, Ankara: 1991, 51-64.

Sevin, V., Anadolu Arkeolojisi, østanbul, 1997.


68

Sevin, V., Anadolu’nun Tarihi Co÷rafyası I., TTK Basımevi, Ankara, 2001.

Sevin, V., Phrygler, øletiúim Yayınları, Atlaslı Büyük Uygarlıklar


Ansiklopedisi, Eski Anadolu ve Trakya, østanbul, 2003.

Sevin, V., “Urartu Devleti” , Arkeo-Atlas Dergisi, sayı 4, østanbul: 2005, 64-
94.

ùenyurt, S. Y., Büyükardıç Do÷u Anadolu’da Bir Erken Demir Ça÷ı Tepe
Yerleúmesi, Gazi Üniversitesi Arkeolojik Çevre De÷erleri Araútırma Merkezi,
Ankara, 2006.

Sivas, T. T., “Eskiúehir’den øki Yeni Phryg (Frig) Kaya Mezarı”, Anadolu
Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Dergisi, c. 1, sayı 1, Eskiúehir: 1999, 123-
127.

Strabon, Geographika Antik Anadolu Co÷rafyası,Kitap XII-XIII-XIV, (Çev.


Adnan Pekman), Arkeoloji ve Sanat Yay., østanbul, 2000.

Uçankuú,H.T., Ana Tanrıça Kybele’nin ve Kral Midas’ın Ülkesi Phrygia,


Ankara, 2002.

Voigt, M.M., “Yassıhöyük, Baúkent Gordion”, Arkeo-Atlas Dergisi, sayı 5,


østanbul: 2006, 28-34.

Wittke, A.M., “Phrygia Kayaların Efendileri”, Arkeo-Atlas Dergisi, sayı 5,


østanbul: 2006: 10-24.

Young,R., “Old Phrygian Inscriptions from Gordion: Toward a History of The


Phrygian Alphabet”, Hesperia, c. 38, sayı 2, Athens: 1969, 252-296.
69

RESøMLER
Resim- 1: Kral Midas Dönemi’nde Frig Yayılım Alanı (Ersöz 2006: 35) 70
71

Resim- 2: Gordion Kazı Alanı (Gordion – Ankara)

Resim- 3: Frig Çakıl Taúından Mozaik (Gordion Müzesi – Polatlı)


72

Resim- 4: Ahúap Servis Tezgahı (Uçankuú 2002: 333, De Vries 2006: 59)
73

Resim- 5: Tunçtan Yonca A÷ızlı Testiler (Uçankuú 2002: 333)

Resim- 6: M.Ö. 8. Yüzyılla Tarihlendirilen Fibula (Kilitli ø÷ne)


74

Resim- 7: Pazarlı – Piúmiú Topraktan Levha, M.Ö.6. Yüzyıl (Uçankuú 2002:


194, De Vries 2006: 45)
75

Resim- 8: Erken Demir Ça÷ı El Yapımı Çömlek (Gordion Müzesi)


76

Resim- 9: Erken Demir Ça÷ı El Yapımı Kaseler ve Testi Profil Çizimleri Tuna
ve Aktüre ve Lynch 1998: 97).
77

Resim- 10: Gordion, Tümülüs III’te Bulunan Olgun Stil Frig Boyalı Süzgeçli,
Kulplu Maúrapaları (Uçankuú 2002: 129)
78

Resim- 11: Gordion Tümülüs III’te Bulunan Olgun Stil Frig Gaga A÷ızlı,
Boyalı Testiler (Uçankuú 2002: 133)
79

Resim- 12: Arslantaú Kaya Anıtı (Ersöz 2006: 37)

Resim-13 : Yılantaú Anıtı (Wittke 2006: 21)


80

Resim- 14: Ankara’da Bulunan Frig Kybele Kabartması ve Kırık Arslantaú


Anıtı (Uçankuú 2002: 193)
81

Resim- 15: Gordion MM Tümülüsü (Gordion)


82

Resim- 16: Gordion MM Tümülüsü Giriú Kapısı (Gordion)


83

Resim- 17: Kırmutaf Tepe, Roosevelt 2006: 119.

Resim- 18: Bintepe tümülüsü, Roosevelt 2006: 120.


84

Resim- 19: Çömlek Üzerine Yazılmıú Frig Yazısı (Gordion Müzesi)


85

Resim- 19: Yazılıkaya Midas Anıtı Yakından Genel Görünüú (Uçankuú,


2002: 179)
86

Resim- 21: Arezastis Yazıtı (Uçankuú 2002: 206)


87

Resim- 22: Frig Yazıtları (Uçankuú 2002: 208)


88

Resim- 23: Arslankaya Yazıtı (Uçankuú 2002: 207)


89

ÖZET
KAYA,Tülin. Arkeolojik ve Filolojik Belgeler Iúı÷ında Frigler,Yüksek Lisans,
Ankara, 2007.

Arkeolojik ve Filolojik Belgeler Iúı÷ında Frigler konu baúlıklı bu


çalıúmada, M.Ö. 8. yüzyılın ikinci yarısında siyasal birli÷ini oluúturan Frig
Devleti ve halkının kökeni ile ilgili tartıúmalar ele alınmıú ve bu bilgilerden
yola çıkılarak genel bir de÷erlendirme yapılmıútır.

Frig Devleti’nin ortaya çıkıúından önce Anadolu’nun siyasi tarihinin


M.Ö. 12. yüzyıldaki genel görünüúü incelenerek, Frigler’in Anadolu
topraklarına batıdan yani Balkanlar üzerinden gelmiú olan Traklı, do÷u
topraklarında varlı÷ını sürdürmüú olan Muúkili ya da Anadolu kökenli bir
kavim olup olmadıkları ile ilgili çeúitli görüúlerin ele alınması amaçlanmıútır.

Frig Devleti’nin ortaya çıkıúı, kültürü ve sosyo-politik yapısı genel bir


çerçevede anlatılmıútır. Frigler’in kökenine ıúık tutan arkeolojik veriler ve
filolojik belgeler araútırılarak köken sorunuyla ilgili somut kaynaklar
incelenmiútir.

Bütün bu de÷erlendirmeler ıúı÷ında, M.Ö. 12. yüzyılda Trakya’dan göç


dalgalarının varlı÷ı arkeolojik olarak kanıtlanmıú olsa da, Frig halkının bu göç
dalgalarıyla Anadolu’ya gelmiú olabilecekleri savı ve Frig ile Brig ya da Frig
ile Muúki paralellikleri kesin olmamakla birlikte halen tartıúılmaktadır.

Frig halkının tek bir etnik kökene dayandırılamayaca÷ı savı,


yaúadıkları co÷rafyanın fiziki özelli÷inden dolayı “Frig” ismini almıú ve Do÷u,
Batı ve Anadolu kültürlerini bir arada yaúatmıú bir toplum olarak arkeolojik ve
filolojik belgeler ıúı÷ında yorumlanabilir.

Anahtar Sözcükler

1. Ege Göçleri
2. Frigler
3. Friglerin Kökeni.
4. Muúki
5. Mita-Midas
90

ABSTRACT

KAYA,Tülin. Phrygs in the Light of Archaeological Data and Philological


Documents, Master, Ankara, 2007.

This study, titled Phrygs in the Light of the Archaeological Data and
Philological Documents, includes the general assessment of arguments
about the Kingdom of Phrygia and Phrygians’ origin.

Before founding of Phrygian Kingdom, the general situation in 12th


century B.C. of political history of Anatolia has been studied. It is aimed the
various views concerning if the Phrygs are Thracians or Mushki or an
Anatolian tribe.

Founding of Phrygian Kingdom and its culture and social – political


construction have been told in general. Archaeological data and philological
documents concerning Phrygians’ origin have been investigated and studied.

In conclusion of these evaluations, even if there are evidences of


Thrac Immigrations in 12th century B.C., it has still been discussing
concerning parallelism of Phryg-Bryg , Phryg-Mushki and if Phrygs had
immigrated Anatolia by Aegean Immigrations.

The view of not being the only one origin of Phryg people might be
interpreted in the light of archaeological data and philological documents that
the community included East, West and Anatolian cultures and had the name
of “Phryg” on account of the physical property of the region where they lived.

Key Words

1. Aegean Immigrations.
2. Phrygs.
3. Origin of Phrygs.
4. Mushki.
5. Mita-Midas.

You might also like