Professional Documents
Culture Documents
Bursa Orhan Gazi Cami Ve Osmanlı Mimarisinin Menşei Meselesi - Ekrem Hakkı Ayverdi PDF
Bursa Orhan Gazi Cami Ve Osmanlı Mimarisinin Menşei Meselesi - Ekrem Hakkı Ayverdi PDF
MIMARISININ MENŞEI M E S E L E S I
EKREM H A K K I AYVERDt
bile bulunmayışı hakikaten garibdir. Ma rablann kiliseleri tahvilini takib eder, ne
lûm olduğu üzere Bizans payitahtı Os de Selçukîlerle başlamıştır. Selçuk cami
manlıların eline geçtiği vakit Mehmed-i leri de çok direklidir. Harimin kubbe ile
Sani patrik kilisesi olan Ayasofya'yı ma- örtülmesi Osmanlı'larla başlar.
bed-i İslama döndürmüştü. O günden be
ri Osmanlı imparatorluğu dahilinde inşa c) Bazı Konya cam ileriyle Bursa'-
edilen camiler Ayasofya'yı taklid etmiş daki Sultan Murad ve Bayezid - O da
lerdir. Yahud daha doğrusu (Jüstinyen) hangisi? - camilerini aynı sınıfa almak
devrinin rum kiliseleri tarzını almışlar fahiş hatadır. Selçuk Devri Konya cami
dır. Yani dahilen direklerle müzeyyen lerini Bursa'dakilerle mukayeseye imkân
olan veya olmayan dört köşeli ve mütead- yoktur.
did pencerelerle münevver, mesned nok d) «İstanbul'da Sultan Murad ve Ba
talan köşelerden sarkık kemerli, yahud yezid camilerine benzer tarz ve şekilde
kemersiz, mutlaka bir kubbe olacaktır.» bir tanesinin bile bulunmayışı hakikaten
demektedir. garibtir.» diyorsa da gariblik sıfatı, Bur
sa'dakilerle aynı tertibde olan, Mahmud
Greko-Romen medeniyetinin bir ço
Paşa, Murad ve Rum Mchmed Paşa ca
cuğu olan Charles Texier Arablar ve azı
milerini görmeyen, haydi buna imkân bu
cık da Selçukilere şöyle böyle bir hak ta
nıdığı halde, neden kendi devletini isti lamadı diyelim, ilmi lahik olmayınca bir
lâdan kurtaran Osmanh'lara hakaretten şeyin mevcud olamıyacağına hükmeden,
ba^ka bir his, ufak bir tesamüh besleme mütUife aittir.
di? Bu psikolojik ve fikrî bahsin müna e) Nihayet bu kafilenin halâ muak
kaşa yeri burası değildir, teselliyle geçe kibi bulunan malum efsanesi, (Osmanh
lim de mütalâasınayer verelim: Texier, İmparatorluğu Ayasofya'yı taklid etmiş
bir kere söze «öteden beri denildiği gibi» tir) «yahut daha doğrusu Jüstinyen dev
şeşin hükmiyle girerek bütün bir men- rinin Rum kiliseleri tarzını almışlardır.»
culât ve türehhat kafilesine katıhyor. 227. Bunun cevabı menşeleri şerheden bu ma
sahifcden naklettiğimiz gibi, Osmanhlar kaleye ait olmayıp XV. XVI. asırlara râci
çadır aşiretidir de, Selçukîler nedir? İki olmakla beraber şu kadarını söyliyelim
siyasi teşekkülü birbirinden ayıran farik ki Osmanhlar Feth-i hakaniden 70-80 se
vasıflar mı vardır? Merkezî kubbeli ca ne evvel dahi merkezî kubbe çalışmaları
milerin yapılmasını Selçuk imparatorlu na bağlamışlardı *.
ğu ile başlatıyor da, Osmanlı eserlerini ev
velâ Arab, yahud Acem, sonra Rum mi- Osmanlı mimarisi hemen bir asır bu
marlarmm yaptığı iddiasım neye istinad zaviyeden ve Texier'in gözlükleriyle gö
ettiriyor? Cevabı mümkün değildir. Sahi- rülmüştür. En kötüsü de Garbden gelen
fe 228 den nakledilen mütalâaların ilk kıs bu eksik, yanhş ve çarpık hükümlerin,
mından : bir mütearifc kuvvetinde, bizim içimizde,
zihnimiz ve ruhumuzda yerleşmiş olma
a) Çok direkli camilerin Arabların sıdır. Belki bugün bile Osmanlı mimari
Suriye'deki kiliseleri camie tahvil etme sinin istiklâl-i tammını delillerle isbat e-
sinden evvel meydana geldiği manası çık deni, nihayet nazikâne bir müsamaha ile
maktadır. Halbuki Arablar hicretin ilk inanmadan dinliyenlerimiz vardır; fa'te-
50 senesinde Suriye kiliselerini camie tah berû yâ ul'ül-cbsâr.
vil etmişlerdir. Bunlar da üç nefli bazili
kalar olduğundan asıl Arab camii olan 4. a) Bak: Ekrem Hakkı Ayverdi, Fatih Devri
çok direkli binalar, bunları nümune itti Mimarisi, ht. 1953. 91-105, 125-150. 74-484 sahifeler.
haz ederek yapılmaya başlamış ve hemen b) a. raQl., Dimctoka'da Çelebi Sulun Mchmed
Camii, m. Vakıflar Dergisi, Ankara 1956, 13-17 sahi
günümüze kadar da devam edegelmiştir. feler.
c) a. mOl, Mudurnu'da Yıldırım Bayezid man
b) Daha sonraki satırlarda asıl bü zumesi ve ta} vakfiyesi, V . Vakıflar Dergisi, Ankara
yük salonun kubbe ile örtülmesi, ne A- 1962, 79-87 sahifeler.
BURSA ORHANGAZİ CAMİİ VK OSMANLI MlMARİSÎ 71
Tcxicr'den yarım asır sonra Bursa ca 1er olduğunu o tarihte bilmeyebilirdi; fa
milerini tamir eden ParviUee de «Bursa kat hiç olmadığına da hükmedemezdi. E-
inşa sanatının ne tesir altında inkişaf etti ğcr Orhan Devrini menşe olarak alsaydı
ğini ararsak görürüz ki Rum, her zaman bu makalemiz, onunkine tam bir destek
için inşaatçı ve sanatkâr olmuştur»'. Be- olurdu. Bugünkü malûmatımızla Orhan
yaniyle aynı kafileden olduğunu göster Devrinden başlamanın lâzım ve kabil ol
miştir. Maamafih onun ifadeleri daha yu duğunu görerek biz de kendisinin serlev
muşak ve mütereddiddir. hasını aynen kabul ettik.
Tcxicr'den bir asır sonra Gurlitt o Mamafih Hüdavendigâr Camii giriz
hacimli eserinde" asla doğru bir netice gâha ahnarak serdedilen mütalâalar, Or
ye varamamış rölöveler hakikati ifadeden han Devri için de geniş mikyasta varid
uzak kalmıştır. Kezalik aynı zat menşei olacağından bizim burada bunları hulûsa
daha yakın binaları ihtiva eden îznik .etmemiz lâzım gelmektedir. Sonra bun
hakkındaki makalesinde' de daha müfit ları teşmil ile bizim fikirlerimizle birleş
olamamıştır. Gurlitt'in talebesi küçük bir tirebiliriz.
mühendisin doktora tezi olan eser ise ^ a) Prof. Gabriel baş tarafta «... ka
ihtiva ettiği sayısız hatâlar yanında birçok lenin camii yakın bir tarihte tamamiyle
yanlış hükümleri de gelişigüzel ortaya yeniden inşa edilmiştir. Belki bünyesinde
sermiştir. Orhan Camii hakkındaki bir bazı unsurları muhafaza eden aşağı şeh
kaç satırlık bendini aşağıda nakledeceğiz; rin camii de sonradan yeniden bina olun
Hüdavendigâr Camii plânı ise bir rölövc muştur.» demektedir. Kaledeki camiler
değil, cetvelle çizilmiş yanhşlar dolu bir den ikisi mühimdi, Orhan Gazi ve Şa
krokidir. Bu rölöveyle bir binayı nasıl hadet camileri. Bunların ikisi de yıkılmış
takdim edebilmiş, küçük ebadın büyük, tır. Birincisi bir daha yapılmadığına göre
genişin dar ve bütün nisbetlerin tersine bahsettiği kale camii her halde Şahadet
gösterildiği bu gösterişli çizilmiş kroki olacaktır. Bu cami sarih vesikalara göre,
ile nasıl neticeye varabilmiştir? Maama Hüdavendigâr yapısı olduğu halde müel
fih kabahati basit bir doktora arayıcısın lif gerek makale tarihinde, gerek yirmi
da değil onu takdim eden Gurlitt ile,- sene sonraki kitabında hep Orhan Gazi
lüks ve masraflı bir şekilde basıp mukni Camii olarak kabul etmiştir. Fakat bizim
bir eser kılığına sokanlarda aramak lâ mevzuumuzdan hariç olduğu için bu ka
zımdır. Maalesef bu kitab ve rölöveleri 35 dar söylemekle iktifa ettik. Aşağı Orhan
sene; belki daha fazla, ihticaca esas tutul Camii için bu makaledeki fikrine hiç iş
muştur. tirak edemedik; kendisi de bu ciheti an
layarak kitabında artık ısrar etmemiş*^,
Bu arada mimar Kemal Bey'in, 45 sa- bununla beraber lüzumu kadar da bcnim-
hifelik makalesinde sadra şifa verecek bir sememiştir.
buluş yoktur; hiç bir vazıh teşhis koyma
dığı gibi plân ve makta ilâve etmemiştir'. b) Sonra Hüdavendigâr Camiinin
Ancak mimar Gabriel, Osmanh mimari Osmanh mimarisinin en eski tesislerin-
sinin menşei hakkındaki makalesinde ^ 5. L^on ParvilIA:, Architecture et d&»ration
ince ve kıvrak üslûbuyla ikna edici müta turqucs au X V . s»cle, Paris 1874, 4. S.
lâalarını peşi peşine ortaya sermiş ve Sel 6. Cornelius Gurlitt, Die Bankunst der Constan-
tinopels, Berlin, 1907.
çuk ve umumiyetle Anadolu mimarîsi, 7. C. Gurlitt, Die Islamitichen Bauten von Isnık,
mimarları ve işçiliği hususlarında bir çok Orientalische Archive I I I . 1912-13.
güzel teşhisler ortaya koymuştur. 8. Dr. İng. H . Wilde, Brussa, Berlin 1909.
9. Mimar Kcmaleddin Bey, Mimari-i İslâm, Hüda
Yalnız, makalesinin serlevhasından vendigâr vilayeti Salnamesi, 1324 H . Bursa Matbaa-yı
da anlaşılacağı üzere, bütün bu fikir sil Vilâyet.
silesini Çekirge'deki Hüdavendigâr Ca 10. A. Gabriel, Bursa'da Murad I Camii ve Os
manlı Mimarisinin Menjeı Meselesi, II; Vakıflar Der
miine bağlamakla, yerine masruf olmak
gisi, Ankara 1942.
tan çıkarmıştır. Hüdavendigâr Camiine 11. A. Gabriel Unc Capiulc Turque, Bursa, Paris
tekaddüm eden Orhan Devrinde birşey- 1958.
72 EKREM HAKKI AYVERDl
den sayıldığını belirtip «... ve tamamen terip mimarının da Rum veya Frenk ol
başka bir tarzda vücuda getirilmiş oldu madığını belirtmektedir. Bizim de fikir
ğundan hususi bir alâkaya hak kazanır k i lerimiz böyledir, yahıız bir Frenk'in bazı
bu da umumiyetle hayali ve tarafgirâne kısımlarda çalışmış olmasını muhtemel
tefsirlere yol açmıştır.» demektedir. Bi görüyoruz. Umuma şamil bir mimar ol
rinci fıkra şüphesiz mahz-ı hakikattir. duğunu kabul etmek hiç mümkün değil
Fakat hususi bir alâkaya hak kazandığı dir. Muhterem Mr. Gabriel mutasavver
fikrinde hiç mutabık değiliz. Bu hüda- mimar için, bu adam ne kadar zeki ol
vendigâr camii de kendinden evvel em malı ki başka bir dinin bütün icablannı,
sali ve asıl ondan sonra benzeri yok k i bü ihtiyaçlarını karşıhyacak bir bina yapa
yük alâkayı mucib ve bir silsilenin ana bilmiştir, diyor. Zeki olmayı bir tarafa bı
veya ara eseri olsun. Hüdavendigâr Camii rakalım, bu adam ne kadar şahsiyetsizdir
Osmanlı mimarisine hizmeti pek müsbet ki kendi bildiği üslûbu tatbik etmeyip
cihettendir, denemez. Nevi şahsına mün banilerin usullerini işlemiştir. Böyle bir
hasır, olup olacağı bir tane bir eserdir; mimar varsa bile kudretsiz ve şahsiyetsiz
sürüden ayrılmış bir koyundur. Biz ancak dir. Biz tek mimar mevkii değil, yer yer
zincirde bir halka teşkil eden binalar üze münferid işlerde çahşan ustalar, hem de
rinde menşeleri arayabiUriz. Yoksa, zin derece ve kabiliyetleri ve mesai müddet
cirin halkalarına asıhp yürümesine engel leri başka başka insanlar olnıasını kabule
olanlar bizi ancak şaşırtır. mütemayiliz; bu hal daha mümkündür.
Belki de âmilden ziyade müşavir vardı;
c) Prof. Gabriel indî mütalâalara Plüdavendigâr Camiinden evvelki Lâla
ve «kabul ettikleri doktrinlere» uymayıp Şahin Paşa Türbesinde, tek tük cebhe
ve efsane ve malûm nazariyelere iltifat et motifleri için varid olmak üzere Orhan
meyerek, hadise, metin ve âbide üzerinde Camiinde, Balıkesir ve Bergama Yıldırım
çalıştığını belirtiyor ki buna kaniiz ve yo Camilerinde olduğu gibi; izah edeceği
lumuz aynıdır. miz veçhile, bu Hüdavendigâr camiinde
d) Bundan sonra Texier ile Wilde'i bize yabancı gelip rahatsız eden aksakhk-
mukayese etmekte ve Wilde'in bizim de lann, meselâ penceresiz, karanlık bir ha-
işaret ettiğimiz hatâlarını belirtmektedir. rim - en altındaki altı büyük pencere ta
Fakat Texier'de ihticaca salih değildir ve mamen muhdesdir- esrarengiz dehhzle-
çizdiği makta resmindeki seviyenin ta rin verdiği ürperti yanında, önü sonu ol
hakkukuna imkân yoktur. O sadece mih- mayan iki kath revak ve ikiz kemerler
rab tonozu altındaki seviye ile birinci yabancıhkları, bu yoldaki telkinlerin ne
kubbe altı ve medhal seviyelerini ölçü ticesi olduğuna pek kuvvetle ihtimâl ver
krokisinde yanhş kaydetmiş olduğu için dirir.
tersimde de hataya düşmüştür. Çünkü
bu seviye olursa kapılar kapanır. Prof. g) Muhterem Prof. daha sonra bazı
Gabriel de makalesindeki maktada Texi- kıymetli ediblerle (S. 41) «ince bir tel
er'e uyduğu halde kitabta tashih etmiş ol mihle doğru bir takdir» e rastlandığını,
makla, Fransız müellifi hakkındaki fikir bazı müelliflerin ise ehemmiyetsiz şeyle
lerinden nükûl etmiş demektir. ri ısrarla tebarüz ettirerek mühim nokta
lan karanhkta bıraktıklarını söylüyor.
e) Bundan sonra camiin geniş bir Mimariden anlamayan bu müelliflerin
tarifine geçmekte olup teferruat farkların «bir kitabın bütün cümlelerinin her tür
dan başka hepsinde müttefikiz. Ancak lü tahlilini yapabilen, fakat kitabın esas
mihrab yeni olmayıp muhakkak eskidir. fikrini anlamıyan» münekkitlere benzedi
f) Bundan sonra (S. 39) Texier'nin ği fikrine ve yukarıdaki mütalâalara işti
yukarıda bahsettiğimiz mahut medeniyet rak ederiz. Ve yine «bir âbide bir üslûb
siz millet ve aşiret efsanesmi çürütmekte, ifade eder, bir fikir saklar» sözüyle de bi
binanın eski bir kilise veya Bizans sarayı nanın taşma, toprağına gömülmeyip ru
olmadığını, cami olarak yapıldığını gös huna varmak lü'zûmunu ima ediyor, o
BURSA ORHANGAZİ CAMİİ V E O S M A N L I MİMARİSİ 7i
gizli fikri anlayıp ortaya serebilmek için âbide vasfını haiz kuvvet ve metanet mi-
muhakkak ondan bir nebzenin mimari marisidir.
münekkidinin içinde olması icab ettiğini
k) Yukarıda söylediğimiz mütalâa
ısrarla arzederiz; nasib almayan nasib ve
lardan sonra «alevin parlaması için teşki
remez.
lâtlı bir devletin ve müstakar bir siyasetin
k) Prof. Gabriel «Epigrafinin» bil kurulması kâfi idi. Osmanlı Devletinin
dirdiği ilk Osmanlı mimarı olarak Hacı kuruluş ve inkişafı mimarinin yeniden
İvaz Paja'yı alıp emsalinin elli sene evvel gelişmesi için müsaid bir vaziyet ihdas»
de pek âlâ bulunabileceğini söylüyor. E- ettiğini beyan ediyor. 1 parağrafi ile biraz
pigrafi İvaz Paşa'dan bir asır evvel (Hacı tenakuza düşen bu beyan daha doğrudur;
Ali) isminde bir mimar bildiriyor He Osmanlı Padişahlarının tesiri şüpheden
men hemen Hüdavendigâr camiinin in varestedir. Bunu müşahade ve tasdik ile
şası sıralarında, veya pek az sonra da, Mu cihana bildirmesinden dolayı Prof. Gab-
durnu'da henüz babası hayatta iken Yıl- riele müteşekkiriz. Ancak son mesaiyle
dırım'm yaptırdığı cami ve hamamın mi de sübut bulduğu gibi, madem ki devle
marının da (Ömer bin İbrahim)'^ oldu tin teşekkülü ile mimari gelişmeye, yani
ğu malumdur. Fakat mesele mimar me durgun ve âbidesiz devreden sıyrılıp âbi
selesi değildir ki üstünde fazla duralım. devî sanat binâlan yükselmeğe başladı, o
Bir inşaat (kârhanesinde) her şeyden me halde durgunluk tabirini bu asra, hele
sul bir tek mimar mı vardı? Yoksa kâr- katiyen tamamına, değil, olsa olsa ilk sü
hanenin başı ve XV. asırda işitilmeye baş lüsüne yâni yediyüz otuz beş senelerinden
lanan bina emini mevkiinde biri, herşcyi evvelki yıllara hasretmelidir. Hakikat de
idare ediyordu da, müteaddid mimarlar budur. Şimdi Osmanlı sanat binalarının
iş ve vazifeleri tevzi mi etmekle mükel haiz olması veya olmaması icâbeden va
leftiler? Plân ve ebada nasıl karar verili sıflarını şerhedelim:
yor, bina sahibi yani bani ile bu hususva •
nasıl anlaşılıyordu? Bunların hepsi, umu
mi hatlariyle, meçhuldür ve eğer cevab- Prof. Gabriel neden sonraki Hüda
landıramazsak gam yememeliyiz. İşte vendigâr camiinde menşe vasfını görmüş
eserler, işte yapan millet, hepsi meydan tür? Bu binanm yirmi metreye yaklaşan
da. Biz onlara bakacağız. dik vc çıplak duvarlarının veya iki kath
revakının manzaralan ve karanlık kori-
ı) Mr. Gabriel, Hüdavendigâr Ca dorlarımn tesirinde kalarak mı bu mev
miinin ve Osmanh mimarisinin vücud kie lâyik görmüştür? Bizce zühulü bu
bulmasında «arz derecelerinin, usta ve çı binadan başkasını bulamamış veya atama
rakların aldığı terbiyenin ve içtimai şart mış olmasıdır. Arasa ve bulabilseydi mu
ların» tesirini görüp (S. 41) XIV. asrın hakkak şu vasıflan haiz olanlar üzerinde
«Anadolu'da âbidevî sanat noktasından durur, olmayanlara iltifat etmezdi. Şöyle
bir durgunluk» devri olduğunu bununla ki :
beraber bir eser manzumesi ve işçi kütlesi I — Osmanlı mimarisi birden bire bir
bulunduğunu bildiriyor, (S. 42). An'ane- vuzuh ve berraklık, hatta aydınlık mima
nin tesiri ve bu milletin içinde olan gü risi olmuş, hariçle dâhilin birbirine uy
zellik duygusu ve neticede kazanılan mil gunluğu, kütlelerde tenasüh ve hareket
li müktesebat âbidelerde âmil olmuştur. ve topraktan kademe kademe yükselip
Fakat XIV. asır âbidevî binalardan mah bir .noktada toplanış csaslariyle tebarüz
rum değildir ve ta asrın başında Bursa etmiş ve asırlarca devam etmiştir. Eğer
Orhan Gazi Camii, hanı, hamamı, ima Süleymaniye'yi bu vasıfların kemal mer-
reti ve zaviyesi itibariyle bir âbideler mec
muasıdır. Göynük'de, Kirmastt'da, Bile- IZ. Mcmdulı Turgut, iznik ve Bursa Tarihi, Bursa
1935. 161 s.
cik'de, Mudurnu'da, İznik'de v.s. yerler 13. E . H . A. Mudurnu'da Yıldnım Beyazit Man
de bir mamureler silsilesi vardır. Bunlar zumesi, V . Vakıflar Dergisi.
74 E K R E M HAICKI AYVERDİ
cami için ideal değildir. Ama bizdendir. nı iki sütundur. IV. veya V. asra aid ol
Orta sahnı yanlarla destekleyip teknik ması muhtemel bulunan bu sütunlar bel
noksanmı telâfi etmek, ucuz bir inşaat el ki eski camide de vardı. İşte bütün Or
de etmek arzulan yanmda, imkânların han Camii tavsifi; hepsi bu kadar. Mü-
müsaadesizliği bu plâna vücud vermiş ve hendiscağız göre göre iki sütun görebili
devam ettirmiştir. Vakıa bu binada fuzu yor; ona kırmızı demesi bile yanhştır;
li ebad ile tasarruf gayesi tahakkuk etme çünkü beyaz mermerdir. Hangi birini tas
miştir, ama, plân yine odur. hih etmekte mütehayyir kaldığımız bu
iddialar tamamen yersiz; Orhan Camii
Bu hal ve vasıflariylc, dahilî ve hari
tamamen yeniden yapılmış olmadığını, o-
cî ahenksizlik ve aksaklıklarıyle Hüda
nun göremediği ne kadar hususiyetleri
vcndigâr camii Osmanlı mimarisinin bir
haiz olduğunu biz aşağıda göstereceğiz.
timsali, daha doğrusu (menşei) ohnaktan
uzaktır. Böyle bir iddia nasıl serdedilebi- Prof. Gabriel hülâsa eliğimiz maka
lir ki hiç bir halef, bir iz bırakmamıştır; lesinde (a. bendi) bu Orhan Camii kita-
kendinden sonra velev uzaktan bir ben besindeki tamir tarihi olan Çelebi devri
zeri .yapılmamış ve inşasından bir iki asır binası olarak peşinen kabul edip sadece
sonra, karanlığına ve kasvetine taham- «belki bünyesinde bazı unsurları muhafa
mül edilemiyerck, Osmanlı mimari zih za eden» izahatından fazlasına lâyik gör
niyetinin zaruri gördüğü alt kat pencere memiş, o zaman abcı gözüyle tedkik et
ler de açılarak bina biraz ferahlatılmıştır. memiştir. Ona gelinceye kadar galiba bu
Bu pencereler XVII. asırda veya daha ev Orhan Camiinin hep yeniden yapıldığı
vel açılmıştır. mütearifc şeklinde söylenip geldiğinden
o da bu cereyana uymuştur. Bu cereyan
Prof. Gabriel'in yukarıda a-k ile işa
salikleri, garaibden olan plân ve terkibi
retlenen on maddede hulâsa ettiğimiz
ni, taşıdığı ikiz kemerler ve yabancı mi
mütalâaları Osmanh mimarisinin bir çok
mari taş işçiliğini Garb veya Bizans'a da
hususiyetlerini meydana çıkarmaktadır.
ha kolayhkla mal edebileceklerini tahmin
Çoğu isabetli olan fikirler Hüdavcndigâr
ettikleri Hüdavcndigâr camiini ön plâna
Camiine istinad ettirihneyip daha lâyik
alıp Orhan Camiini meskût geçmekte
bir eser için sarf edilse idi, çok daha ye
zımnî bir ittifak kurmuşlardır. Vakıa
rinde olurdu.
Gabriel bu zatlara yaman bir tokat vur
muş ve Hüdavcndigâr Camiinin Osman
lıdan başkasına maledilemiyeceğini ispat
Orhan Camii ne için hep meskût ge etmiştir, ama, bu binayı ehemmiyetli gör
çilmiştir.? Texicr hiç kale almaz. Par- mekle onlara uymaktan da kurtulamamış
villee, asıl Yeşil Cami için gelmiş olmak tır. Biz Orhan Devri mimarisi hakkında
la beraber, bu Orhan Camimi de takviye bir araştırma mahiyetinde olan makale
ettiğini bildiriyor. Fakat o kadar. Başka mizde kendisinden bu yanhşı tashih ey
tek keUmc yoktur. Wilde ise eserinde'* lemesini dilemiştik. O da belki bu taleb-
tamamen yıkılmış ve yeniden yapılmış en kâranc recaya uyarak, belki Sedad Çetin-
eski Osmanlı camii. Bu camiin eski şek taş'ın neşriyatı tesiriyle kitabında'", Çele
linden hiç bir şey kalmamışür. Türk mi bi daha sonraki devirlerin tamir safhala
marları bu camii eskisinin enkazı üzerin rını taşıyan bugünkü haliyle «aslî plânın
de yeniden yaparlarken, malûm olan çok ve cebhe mimarisinin mühim tadiller ge
' muhafazakâr görüşlerini muhafaza etmiş çirmediğini» bildirmektedir. Ayrıca mih-
ler ise, mimari tarzı bakımından esas tcr- rab istikametinin cenub-ı garbiye doğru 30
tib tarzmın her noktada Yıldırım Bayezit
Camii için nümune teşkil ettiği kabul e- 14. Wildc. a.e. U - U S.
dilebilir. Yeni Camiin göze çarpan tek 15. E . H . A. Orhan Gazi Devrinde Mimari, A. Ü.,
hususiyeti kırmızı ve beyaz mermerden, llâhiyat Fak. Türk ve Islİm Sanatları Tarihi Enstitüsü
Yıllık Arajtırma Dergisi 1, 121 S.
çok ince işlenmiş Bizans tipi akantüs yap 16. A. Gabriel, a.e., 4fr49 S., 3. PISn ve L X V I I I ,
rağı başhkh sekiz köşeli ve birbirinin ay resim 1-2.
76 EKREM HAKKI AYVERDÎ
mıj bu suretle OsmanL millî zihniyetini, vanları olup 5 m.lik kemerlerle bağlıdır.
içtimaî haysiyetimizi inkâr eylemiştir. A- Yan eyvanlarla revak arasında, sağ taraf
caba buna itizal de denir mi? ta, ince uzun bir imam höcresi, solda u-
Asimda camie zâviye damgası da ya- fak bir müezzin höcresi, onun hizasında
mansa bina değişmiyeceği için, bu maka da hem minare ve kurşunluğa çıkış mer
le de, Orhan Camiindeki menşe olma va- divenlerinin başlangıç yuvası, hem de ca
sıflarınf müşahade ve tesbit yolunda ya miin mahzeni olan ince bir höcrc bulun
zıldığı için, iddia burada kaale alınmasa maktadır. Cenahlar ve mihrab höcresi
da olurdu. Fakat meskût geçmek mukad altlı üstlü pencerelerle tenvir edilmiştir.
der suallere yol açacağından burada ta İmam odasının yan eyvana hem ka
mamen vâhî olduğunu, yanhş olduğunu pısı ve penceresi, bir de iki basamakla ini
beyan ile icab ederse tamamen bu mcv - lir bir pabuçluk ve dolab yeri bulunmak
zua tahsis olunacak bir yazıda veya in ta hariçten de buraya girilmektedir. Mü
şallah yakında çıkacak olan kitabımızda ezzin odasının kapısı bunun karşısında-
lüzûmunu icra edeceğiz dır. Onun da dolab ve peykeleri vardır.
Minare merdiveni yuvasına yalnız sol ey
Biz ihkak-ı hak bâbında olduktan vandan geçilir. Binanın iki tarafı birbi
sonra bu ölçümüzü hangi yolda icabedi - rine müsavi değildir. Garb cenahı şarkta-
yorsa kullanmaktan çekinemeyiz. kinden 20 cm, uzun olmasına mukabil
Orhan Gazi'nin, Süleyman Paşa'nın 15 cm. dardır. Cenub eyvamnm iki geniş
ve diğer bânilerin eserlerinden hususiyet liği arasında da 10 cm. tahalüf bulun
faşcdenlerin otomatik olarak Osmanh mi maktadır. Binamn hemen hiç bir köşe
marisine menşe olmaları tabiidir. Hele bu sinde gönye yoktur,
binalarda gördüğümüz mimari prensiple Karşıhklı duvar kahnhkları başka
rin, nisbet ve tenasüp esaslarının, tezyina başkadır. Şark ve garb eyvanlarında du
tın tarz ve miktarının izlerini daha son var kalınlıkları 25 cm. farkbdır. Cenub
raki devirlerde bulursak, bu âbidelerin eyvamnın bir duvarı 1,20 iken, diğeri,
rncnşc vazifelerini tam yerine getirdiğini bir uçta 1,30 diğerinden 1,40 dır. Aynı
anlamış oluruz. mevkide olan pencereler karşılık düşmez
Bu makalemizde han, hamam, med ve içinde bulundukları kör kemerli çö
rese v.s. yi mukayeseye sokmak isterdik; kertmelerle aynı mihverde değildir. Üst
Fakat uzun olabilmesi ihtimali bizi bu pencerelerin çoğu, hiç bir nizama tabi ol
arzudan ahkoydu. Kaldı ki müslüman maksızın, alttakilerle bir hizada konma
diyarında, adı üstünde, cami esastır. Her- mıştır. (Resim: 1, 2, 3, 4) revak pencere
şcyi ihata eder ve en büyük gelişme o ta leri de aynı mesafelerle tevzi edilmemiş
rafta olmuştur. Bunun içhı Orhan Cami- tir. Kapı mihverden kaçırılmış olup, ey
inin şimdiye kadar diğer müelUflerin vanın kemerinin bir tarafı karjıdan 38 sm
bahsetmediği hususiyetlerini esash olarak daha geniştir (Resim: 1, 4, 5)**.
bu bendimizde ele alacağız, ve nihayette Şakulî satıhlara aid bu tafsîlâttan son
diğer mebaniden pek kısa bahsedeceğiz. ra kubbe ölçüleri bahsine gelince: Reva-
km üç orta açıkhğı kubbe ile örtülü olup
Orhan Camii, (Resim 1, 2, 3, 4) gö ortadaki daha yüksek ve zengin bir mü-
rüleceği üzere, yığma taş ayaklara müste-
nid, derinliği faz a, yüksek ve mütenasib 21. Bu arada çıkan Semavi Eyke Bey'in, Sedad Çe-
bir revakla başlar. Medhal, revak iç du tinm;'ın «eserlerine dayanmak suretiyle» hazırladığı Z a
varının yüzünden epeyce içeride, kencıer- viyeler ve Zaviyeli Camiler, I . U . , İktisat Fak. Mec
muası, 21 G., 1-4 numaradan ayrı'baskı, istanbul 1963,
li, kubbeli bir eyvanın nihayctindcdir. Bi hakkında da aynı zaviyeden lOzumlu olanı ifa ederiz.
rinci kubbenin kaidesi murabba olmayıp 22. Zaten rölövelerde ebSdı rakamla göstermenin
mustatildir. ikinci kubbe zemini 55 sm. kat'i lüzumuna kaniiz. Yoksa bina sırlarını, nc rölö-
vcyi yapana ne de tedkik edene fa} eder. Fakat bilhassa
yükseklikte olup bu da müstatildir. Bi bu kadar ichalOfler karjısmda Orhan camii plinına
rinci kubbenin iki tarafında 45 er sm. mOmkGn olduğu kadar cbad koyduk. Resimlerden de bu
yüksekliğinde uzımlamasına cenah ey farklar görülecektir.
78 EKREM HAKXI AYVERDÎ
resimleri de vardır. Ahşab merdiven ve ve her yerde aynı tuğla hatıhyle işlenmiş
köfeki basamaklar duvardaki birer maz tir. Revak cebhesiride de böyledir. Vc
galla tenvir edilir. Bu mazgallar asıldan tuğla sıralan iki ve üçerdir. Saçak silme
olup yeniden açılmamıştır. Minare Mr. leri iki sıra desterc dışı, i k i sıra da düz
Gabriel'in ihtimal verdiği gibi kapı yan tuğladan mürckkebdir. Kurşun eteğiyle
larında ve çift değil, sadece sol köşeye ya beraber epeyce bir irtifa teşkil eder. İki
pılmış ve tekdi. Bu yukarıda söylediğimiz cenah kubbe kasnağının farklı irtifada
tertibat bu şıkkı ispata kâfi olmakla be olması bu camide görülen iptidailikler
raber, minarenin saçaklarda mucib oldu dendir. Fakat diğer saçakların hepsi bile
ğu tadilâria da'anlaşılmaktadır. Şöyle k i : rek ve büyük bir ahenk içinde, kademeli
garb tarafında imam odasının tonozunun yapılmıştır. Birinci kubbe saçağı ikin
özengi tarafında bir cörten yapılarak sa ciden 60 sm. daha yüksek, kasnağının e-
çağın altından sular akıtıldığı halde, (re teği ise birincininkinden mürtcfidir. Ce
sim: 14), şark cihetinde minare buna im nahların saçak silmesi orta kütleden 2,20
kân bırakmamaktadır. Biraz ilerisi de to düşüktür. Nihayet revak batı cenahlar
nozun anahtar seviyesinde olup o kısım dan 35 sm., ön cephe ise bundan 1,00
da bir akıntı ile çöreten konamadığından metre daha yüksektir. Çörten ve su akın
saçak seviyesi düşürülmüş vc sular saçak tıları minare bahsinde söylemiştik. Bü
tan akıtılmışür (resim: 15). İşte bütün tün bu ahenkli anlaştırma, istiyerek, bi
bu hususiyetler minarenin cami ile bera lerek büyük bir meharetle düşünülmüş,
ber düşünülerek yapıldığını ap açık gös ne kadar tatbikat aksaklığı da olsa umu
teriyor. mî tesir (fikir) i elde edihniştir.
Cebheler yakın vakte kadar bu gün- Tezyinat: Dâhilde eski kalem işle
.kü şekillerinden biraz farkh idi. (Resim: rinden eser görüknûyor. Belki revak orta
4, 13 ve 16) da görüleceği üzere alt pen kubbesindeki kalemde asıldan bir şeyler
cereler mustatilî ve başhktan sonrası ka vardır, Ahşab işleri de kalmamıştır. İçe
palı, parmaklıkları da eski tarzda topuz ride tezyinat olarak, yukarıda bil-müna-
lu idi. 1903 tamirinde bu pencerelerin ke sebe bahsi geçen müsellesî tertibaüı vc ki-
mer kısımları yırtılarak kemerli pencere tabeli kasnaklar görülmektedir. Mihrab
haline sokulmuş, imam odasına bir üst XIV. asırda Anadolu'da pek ileri olan al
lük pencere, şark eyvanına hâriçten bir çı işçiliğinin muvaffak ve muhteşem bir
kapı açılmıştı; (resim: 16) da bu kapı, eseridir, (resim:20). Pek ziyade boyan
(resim: 13) pencere yoktur. KezâUk mış olmakla beraber, esas hatlarını muha
mihrab çıkıntısının üst pencereleri 12 sm. faza etmektedir. Yağlı boyah dairevî
derinliğinde yukarıdan aşağıya devam e- höcrenin üstünde yedi sıra zarif istalak-
den kitabe satıhlarından daha içeride bir titli bir yaşmak vardır. Bugün yaldızlı
ikinci çökertme yüzde bulunurken tamir dır; aslında da belki öyle idi. Yaşmağın
de bunlar düzeltilmiştir-(resim: 13,17,18) etrafı kabartma rumilerle süslüdür. Mih
Koyduğumuz eski fotoğraflarda yan ce rabın etraf kuşağı sekizli kabartma yıl-
nahlarda kapatılmış üstlük pencere izleri dızh bir asabeden sonra, zengin bir ista-
görülmektedir. Bunlardan garbta açıldığı lâktit kuşakla çevrilmiştir. Kenarlarda
halde (resim: 19) şarkta olan ikisi açıl ince kabartma bir su, üstte de üç köşe bir
mamıştır. Cebheler bazı yerde sıra teşkil tac bulunmaktadır. Bu tac kısmında bo
edip bazı yerlerde hiç bir kayda tabi ol ya ile yazılmış ji-i>Jır_ JUT «I J'j
madan işlenen (resim: 19), silisî dere ta
sından yapılmış, araya yer'yer ufkî ve şa
kulî, bazan tek bazan çift, tuğla konmuş âyet-i kerimesi vardır. Bu 1281 (1864)
tur. Hiçbir zaman Bizans cebhe örgüsü ParviU^e'nin tamir tarihine de tevafuk
ne benzemez; malzemenin zoru ile yapıl etmektedir.
alı? bir tarzdır. Kubbe kasnakları ise iti Bu mihrabın sonradan yapıldığına
na istediğinden daha muntazamca taşla dair bir vesika bulunmadıkça aksini dü-
80 E K R E M H A K K I AYVERDİ
şünmek caiz olmasa gerektir. XIV, asır medreselerinin kapah ve tek eyvanlı o-
Anadolu'da alçı işlerinin çok zengin ve lanlariyle terkibinden doğmuşttr. Bunun
müterakki olduğu bir devirdir. İznik Or la beraber cehubta tonoz yerine kubbe
han Gazi Camii harabeleri içinde mihra koymakla basit bir birleştirmede kalma
bın parçalarına tesadüf edildiği gibi, da yıp bir derece daha müterakki bir tarza
ha evvel Genbenüz Köyünde Samsa Ça ulaşmıjtır. Aşağıda izah edeceğimiz re
vuş Camiinde, pek müzeyyen harab mih vak da bu plâna revnak vermektedir.
rabı, Behram Kale köyünde Hüdâvendi- ister terkib • olsun, ister bir istiare,
gâr Camii, Şehadet Camii ve Çekirge camie tatbik edilmiş olması orijinal bir
Camii mihrabları göz önünde oldukça hamledir.
başka türlü düşünülemez.
Bu plân bir cami için ideâl midir?
Haricî tertibat, tuğla işçilikten ve bir Böyle bir iddiada bulunulamaz. Toplu ve
de revak orta kubbesinin kuşağından iba merkezî bir plâna sahib olmak yolunda
rettir. Kuşak yatık ve dik yerlerde büyük bir gayrettir; fakat arzuyu tam tahakkuk
maharetle bağdaştırılmıştır (resim: 6). ettirememiştir. Mimari dehanın zirvesine
Cebhe tuğla tezyinatı, kemer başları ve daha birkaç basamak lâzım gelirdi, gel
kör kitabelerdeki destere dişlerinden ve miştir de. Bir asır müddetle birçok benze
dairevî kuşlardan (resim: 19), mürek- rinin yapılması, önde hazır bir misal ol
kebtir. Revak cebhesinde, (resim: 21), masından ve hepsinin fevkinde bu plânın
dairevî Bizans-vari bir kursla, (resim: pek kolay, inşası süratli ve ucuz olması
22), bir Selçuk yıldızı yan yana bulun sebebiledir. Ebadına nazaran (fikir) in
makta, orta kemerde bir kumaş motifini istediği irtifaı yalnız ortadaki mahdud
andıran katmer katmer bir . iş yer almak sahalı iki kubbeye hasredip yanları daha
tadır, (resim 23). İkiz kemerlerden alçak olarak da kapatabilmek ve bu ce
şarktaki iki renkli mermerden baklavah, nahları orta yüksekliğe bir istinad kütle
(resim: 24), garbtaki çift renkli murab- si gibi kullanarak hafif bir bina yapabil
balardan bir kaplama vardır, (resim: 25, mek az ustalık değildir. Eğer Orhan Ca
26) : Taş işçiliği ise silmeler ve iki konsol mii iç sahasında tek kubbeli bir bina is-
dan ibarettir, (resim: 27). Binanın için tenseydi, 19 m. kubbeli bir cami inşası
de çini eseri yoktur. Yalnız hâriçte mih- lâzım gelirdi. Bu ebada varınca kubbe ve
rab arkasında çinilerden yapılmış bir ki- duvarlar ehemmiyet kesbeder ve masraf
tâbe vardır. Onun eski olması muhtemel kabarır. Bu tarz-ı hal cami içinde fil aya
dir. İznik Orhan camiinde de çini vardır. ğı yapmak cesareti yerleşip umumîleşin-
ceye kadar devam etti. Bu plân tarzı Or
• han camiinin getirdiği birinci unsurdur.
us LU
< 1
\
\ «-t
f^^^
ma
Q3»
•
•
517
'I /
'ı /
t.1
4
s > / I
I i
ı: \
i' "
— - i
—-t »os «Si
•
4 OK
1 İSO
»W
tu
İS
' î
^Kj =^j_uc^ \1 !'
s ;; 1; s 'l II
-X
!!
Jüî Miıi-
o
Res- 1 — Orhan Cami'i plânı.
ot»
IHI
52
E. H. Ayverd-
E. H. Ayvenli
4
it
7>
T:
Rcs. 13 Orhan Cami'i garb cebhesi (takriben 1300 «1882» lariiıindeki resmi).
Res. 15 — Orhan Cami'i şark tarafı (Mazgallara dikkat!).
Res. 17 — Orhan Canni'i cenub cebhesi. Rps 18 Orhan Cami"i mihrab çıkmtısmda tâdil olmuş pencere.
it
»5^
t.
m
• "
1^
"SN ^1
ir
a »
/
Res. 19 — OrİKin Cami'i cebh? iirgiisii ve as,lın;ı irca onman ıjt-ncere.
i.
• .A
V
X»
•I
A5i
M'
4
• ; .' •
Res. 20 - Orhan Cami'i mihrabı. Res. 24 - Orhan Cami'i şark tarafı ikiz kemeri.
K. H. Ayı/erdi
sn •s
if*
^ ^ ^ ^ ^
, 4
f
V.
laiıfl
IIURSA ORHANGAZİ C A M l l V E O S M A N L I MİMARİSİ 81
liselerin haricî nartekslerini hatırlatan bir başka birşey yoktur. .Bdki kalem tezyi
unsur» değildir Narteks henüz vaftiz natı ve güzel kapı ve kanatlar ve minber
olmamışların âyîn-i ruhanîyi uzaktan vardı; bugün bunlar hakkında müsbet
dinlemeleri için yapılmış bir Araf'dır. veya menfi bir fikrimiz yoktur.
Revak ise cennet sofasıdır. Bu da Orhan
Camiinin ikinci vasfıdır. îştc bu dördüncü umde ile müstak
bel mimarinin esas unsurlarından birinin
3 — Orhan Camii hiç üstünde du menşei, hocaları Selçukîlcr ve herşeyleri-
rulmayan, hatta durulunca hayret edile ni avuçlarının içine aldıkları Bizanslıla
bilecek bir unsuru esaslı ölçüleriyle mi rın tamamen zıddma, tezyinatta asgarî
mariye maletmiştir. Bu gün biz alt kat ile iktifa ve muayyen vc malûm yerlere
pencereleri olmadığından tabiat manza hasrı esası konmuş bulunmaktadır.
raları ve ışık görülmeyen bir camii akla
getiremeyiz. Fakat ne yapalım ki o devre 5 — Bünyeden doğan mimari ve mi
kadar olan Arab ve Selçuk camilerinde mari nisbet: 12 sene evvel bu vasıflan
bu tabiata açılmış alt sıra pencereleri yok Fatih devri eserlerinde bulmuş ve tafsi-
tur; ilk sıra pencere yerden 3-4 m. yük len b e l i r t i m ş t i k Ş i m d i de Orhan Ca
seklikten başlar. KiHseler ve bu arada miinin bu meziyeti nefsinde topladığını
Osmanlılara komşu olan Bizans'ınkiler söyliyeceğiz.
de böyledir. Bu camide birden hemen Orta hacmi teşkil eden kubbelerin ve
yerle beraber pencereler konarak tabiat kasnaklarla saçaklarının vaziyeti, bunla
da namaz safına sokulmuştur. Osmanh- rın cenahlarla bağlanış ve nisbetleri, rc-
lar camie tahvil ettikleri bütün kiliseler vakın bütün bunlarla imtizacı, saçak kor
de, zemin seviyesinde pencereler açarak, nişlerinin dalgalanmasından doğan süzü-
binalara nefes aldırmışlardır. lüş son derece mütenasib, aksaksız ve ka
deme kademe hareketli bir manzara vü
Pencerenin noksanlığı ancak yok o- cuda getirmiştir (Resim: 4, 13, 15 ve di
lursa anlaşılır. Çckirgc'dcki Hüdavendi- ğerleri). Dâhilin plânı daha ilk bakışta
gâr Camiinin ilk yapısında alt kat pence âdeta okunmaktadır. Tenasüh, selâbet, o-
re yoktu; her ne sebeble ise böyle yapıl turaklılık içinde hareket, binanın vazife
mıştı. Sonradan bu noksanlık hissedile sini hârice ihsas vc ifşa ediş, samimiyet,
rek altı büyük pencere açılmıştır. Bunları tabiatle bağdaşan ve kademe kademe yük
kapadığımızı bir an tasavvur etsek cami selip bir noktada toplanış yani, Osmanh
yine kilise havasına bürünür. Hüdaven- camilerinde mimarinin son safhası, ehra
digâr devri nedense bu noksan ile malûl mı bünye. Bu evsafın birer tarafı muhak
dür; Şchadet Camiinde de yoktur, Kc- kak Bursa Orhan camiine düğümlenmiş
malli, Tuzla, Behram, Kale Köylerinde- bulunmaktadır.
kiler de pek azdı. Bu da üçüncü ehemmi
yetli unsurdur. Mukadder bir sual burada da akla
gelebilir; bu kadar kıymeti olan Orhan
4 — Bu Orhan Camiinde tezyinatta Camii zamanımızda niçin daha evvel
imsak umdesinin başlangıcını bulmakta (keşif) edilemedi. Daha evvelleri de bu
yız. Süs nereye lâzımsa, neresi tebaıüz et iş ne için ehemmiyetli tutulmadı? Ne i -
tirilmek isteniyorsa oraya konmuş, gerisi çin tam anlaşılmadı.'' Bunun müteaddit
kendi mimari bünyelerini cömertçe gös cebheli amilleri vardır.
termeğe bırakılmıştır. Bu binada revak
kemerleri ve cebhesi hafifçe tezyin edil a) Orhan Gazi şehri kaleden çıka
miştir. Düşünmeli ki yanlardaki ikiz ke rak Aşağı Hisar içinde, hanı, hamamı,
merler insana büyük süs israfı gibi gel tabhanc, medrese, aşhane ve mektebini
mektedir. Diğer cebhclerd-: kurslar, des- yaptığı zaman cami de ana müessesesi idi.
terc dişleri ve saçak silmelerinden başka O zaman ehemmiyetli tutulmadığını hiç
bir şey yoktur. Dâhilde de bir mihrab, bir ıjuD'i; j I •'
23. A. Gabriel, a.e. ^7. $.
miktar da alika ve kasnak yıldızlarından 24. E . H . A. Fatih Devri Mimarisi, 472-480 S.
82 EKREM HAKKI AYVERDİ