You are on page 1of 43

T.C.

ÇANAKKALE 18 MART ÜNİVERSİTESİ


İLAHİYAT FAKÜLTESİ
İLAHİYAT BÖLÜMÜ

YETİŞKİNLİK DÖNEMİNDE DİNİ HAYAT


(BİTİRME ÖDEVİ)
DİN PSİKOLOJİSİ ANA BİLİM DALI

DANIŞMAN
YRD. DOÇ. DR. NURTEN KIMTER

HAZIRLAYAN
AHMET NUMAN DENİZER

ŞUBAT 2016
ÇANAKKALE
T.C.
ÇANAKKALE 18 MART ÜNİVERSİTESİ
İLAHİYAT FAKÜLTESİ
İLAHİYAT BÖLÜMÜ

YETİŞKİNLİK DÖNEMİNDE DİNİ HAYAT

BİTİRME ÖDEVİ
DİN PSİKOLOJİSİ ANA BİLİM DALI

Ahmet Numan DENİZER

ŞUBAT 2016
ÇANAKKALE
İÇİNDEKİLER
ÖNSÖZ .............................................................................................................................................. II
A.TEMEL KAVRAMLAR ...............................................................................................................1
B.İNSANIN GELİŞİM DÖNEMLERİ VE TEMEL ÖZELLİKLERİ .........................................4
C.GELİŞİM DÖNEMLERİNDE DİNȊ HAYAT..........................................................................10
1. Çocukluk Döneminde Din ..........................................................................................................10
2.Ergenlik ve Gençlikte Din ...........................................................................................................12
3. Yetişkinlik Döneminde Din .......................................................................................................15
4.İlk Yetişkinlik Dönemi ................................................................................................................16
5. Orta Yaş Dönemi (Orta Yetişkinlik) ..........................................................................................21
6. Yaşlılık Döneminde Din.............................................................................................................24
D.YETİŞKİNLİK DÖNEMİNDE EĞİTİM VE DİN EĞİTİMİ .................................................26
E.BAZI PSİKOLOGLARIN YETİŞKİNLİKLE İLGİLİ TEORİLERİ ...................................29
1. Erikson ve Psiko-sosyal (dinî) Gelişim Teorisi ..........................................................................29
2. Jung ve Bireyleşme Teorisi ........................................................................................................31
4. Fowler ve İnanç Gelişimi Teorisi ...............................................................................................33
SONUÇ .............................................................................................................................................35
KAYNAKÇA ...................................................................................................................................36

I
ÖNSÖZ

Yetişkinlik dönemi bireyin birçok açıdan değişim yaşadığı bir dönemdir. Ergenliğin
bitmesiyle beraber durulma, dinginleşme, okulu bitirmeyle birlikte evlilik hayatına hazırlık
gibi aşamalar bireyin hayatında da değişikliklere yol açmaktadır. Ayrıca yaş ilerledikçe
anne ve babaya bakma, kendi çocuklarını düzgün bir şekilde yetiştirme de kişinin hayatını
önemli ölçüde etkilemektedir. Zira yetişkinlik dönemini yaşayan bireyler, çocukları
anlama, eğitme, düzgün bir toplum yapısı oluşturma gibi hususlarda da büyük rol
oynamaktadırlar. Bu noktada tam ortada olan bireyler hem geçmişe hem de geleceğe hitap
etmektedirler. Bu dönemin işlenmesi, anlanmaya çalışılması toplumumuz için daha sağlıklı
bireyler yetişmesine kaynaklık edecektir. Bunun da toplumumuzu ve ülkemizin daha ileri
bir seviyeye taşınmasına, daha sağlam bir toplum yapısı ve daha sağlıklı ve mutlu
nesillerin yetişmesine vesile olacağı aşikârdır.

Çalışmamız dinin tanımı, gelişimin tanımı, dini gelişimin ne olduğu ile başlamakta
olup daha sonra insanın gelişim dönemlerinin temel özellikleri verilerek ilk çocukluk ve
ergenlik dönemlerine geçilmektedir. Ardından asıl konumuz olan yetişkinlik dönemi ve
dini hayat bölümüne geçilmiş olup bu da ilk yetişkinlik, orta yetişkinlik olarak detaylı bir
şekilde ele alınmış sonra da yaşlılık dönemi ve dini hayata yer verilmiştir. Bunun yanında
yetişkinlere yönelik din eğitimi sağlamak isteyen din eğitimcileri için yetişkinlikte din
eğitimi konusu da ele alınmaya çalışılmıştır. Çalışmamızın sonunda ise bazı filozof,
psikolog ve sosyologların yetişkinlikle ilgili temel teorilerine yer verilmiş yetişkinlik
üzerine çalışan bir insana temel olabilecek nitelikte bilgiler sağlanmaya çalışılmıştır.

Çalışmamızda maddi ve manevi desteğini esirgemeyen, çalışmanın not için değil


öğrenmek için olduğunu idrak ettiren, her türlü kolaylığı sağlayan, bize değeri öğreten,
insanları sevmeyi aşılayan ve bu doğrultuda yaşayan değerli, büyüğüm, üstadım, pek
kıymetli hocam Yrd. Doç. Dr. Nurten Kımter’e ve çalışma esnasında yardımlarını
esirgemeyen, bilgisiyle, tecrübesiyle bana ışık tutan değerli arkadaşım Mücahit Beşenk’e
teşekkürü bir borç bilirim.

II
A.TEMEL KAVRAMLAR
1. Din
Din lügatte; “usul”, “yol”, “gidiş”, “itaat”, “adet”, “ceza”, “yargı”, “hüküm”,
“mükâfat”, “borç”, “hal”, “hesap”, “saltanat”, “millet”, “tedbir” gibi anlamlara
gelmektedir. Din kelimesinin kökeni hakkında değişik yorumlar yapılmaktadır. Bunlar
“de-ye-ne” veya “da-ne” kökünden geldiği ve genellikle üç farklı kaynaktan geldiği ve
farklı manalar ifade ettiği şeklindedir.1

a) Öz Arapçadır ki usul, adet, tutulan yol ve huy demektir.


b) Arami- İbranî dillerinde geldiği ifade edilen “mülk, idare etmek, hükmetmek,
ceza, yargı, hesap, muhasebe” anlamlarına gelmektedir.
c) Farsça Zend-Avesta’daki “Dâena” sözünden türediği iddia edilen “din ve
mezhep edinmek, inanmak, adet edinmek” anlamındadır.2

Istılahta ise çeşitli din tanımları mevcuttur. Bunlardan en sık ifade edileni: “Allah
tarafından vahiy yoluyla ve peygamberleri aracılığıyla vaz’ eden ve müntesiplerini dünya
ve ahirette mutluluğa ve kurtuluşa götüren, inanç ve amellerden oluşmuş bir müessesedir.”
“Din, ilahi kaynaklı bir kanun olup reşit olan bireyleri maddi ve manevi yaşantılarında
hayırlı yola götüren bir delildir.”3

M. Hamdi Yazır, meşhur tefsirinde dinin tanımını “zevi’l-ukûlü, hüsnü ihtiyarlarıyla


bizzat hayırlara sevk eden bir vaz’ı ilahî’dir.” şeklinde ifade etmiştir.4 Bir başka İslam
âlimi olan Mevdudi’ye göre ise din; dil yönünden köle ve kişiyi itaatkâr olacak şekilde
zorlayıcı bir kuvvet kullanarak köleleştirip itaat ettirmek gibi anlamlara gelmektedir.5
Bunun yanı sıra dinin tanımı farklı ilim dalları ile uğraşan araştırmacılara göre farklı
şekillerde tanımlandığı gibi aynı bilim dalındaki farklı kişiler tarafından da farklı şekillerde
tanımlandığı görülmektedir. Bu bağlamada teologlardan bazılarına göre “din; beşer üstü bir
kuvvete ve kuvvetlere inanmaktır,” kimilerine göre ise “din, Allah tarafından belirlenmiş,
insanlara mutluluk yollarını gösteren, yaratılışlarındaki gaye ve hedefi, Allah’a ne şekilde
ibadet yapılacağını bildiren bir kanundur.”6 Bu tanımlara bakılacak olursa ortak bir takım

1
Nurten Kımter, Benlik Saygısı ve Din, Kriter Yayınları, İstanbul, 2012, s.121-122; Hüseyin Peker, Din
Psikolojisi, Çamlıca Yayınları, İstanbul, 2003, s.29-30.
2
Ünver Günay, Dindarlığın Sosyo-Psikolojisi, Karahan Kitabevi, Adana, 2006, s.10.
3
Osman Pazarlı, Din Psikolojisi, Remzi Kitabevi, İstanbul, 1993, s.28.29.
4
Ünver Günay, a.g.e., .s.12.
5
Mevdudî, Kur’an’a Göre Dört Terim, Beyan Yayınları, İstanbul, 1989, s.99.
6
Peker, a.g.e., s.29-30.

1
hususların olduğu dikkati çekmektedir. Her şeyden önce bu tanımlarda dinin; aşkın bir
kuvvete inanma eğilimini içerdiği görülmektedir.

Batıda, din kavramının karşılığı olarak genellikle “religion” kelimesi


kullanılmaktadır. Bu kelime eski Yunancada “korku ile karışık sevgi ve saygı” anlamını
ifade etmektedir. Bu kelimenin etimolojik olarak iki kökten geldiği söylenmektedir.
Bunlar:

a) “Relagere” yani “bağlanmak”,


b) “Religere” yani “bir işi tekrar tekrar ve dikkatlice yapmak” şeklindedir.7

Batıda din kelimesinin karşılığı olarak kullanılan “religion” değişik şekillerde


tanımlanmaktadır. Örneğin; “religion” yani “din, kutsal olarak adlandırılan varlıkla ilgili
yapılan her türlü ayin ve inanışlardan oluşan bir sistemi ve bu sisteme bağlanan bireylerin
meydana getirdiği manevi bir topluluğu (cemaat, ümmet) ifade etmede kullanılmaktadır.8
Bunun yanında değişik filozof, psikolog ve sosyologların dini farklı şekillerde tanımladığı
görülmeketedir. Örneğin; William James’e göre din, insanoğlunun kendisine ilah olarak
kabul ettiği şeyle ilgili münferit duygu ve düşünceleridir. Jung’a göre ise din, insanın
olumlu veya olumsuz en güçlü ve en yüksek değerlerle kurduğu ilişkidir. Jhonson’a göre
de din, kişinin kendisini yaratan ile gerçekleştirdiği işbirliğidir.9 Diğer taraftan Erich
Fromm’a göre din, bir grup tarafından kabul edilen ve o grup bireylerine kendilerini
adayabilecekleri bir hedef sunan ve onlara ortak bir davranış biçimi veren sistemdir.10
Weber ise, din sosyolojisi adlı eserinde dinin sadece doğaya karşı değil aynı zamanda
evlilik, iktisat, devlet gibi birtakım toplumsal gerçeklere karşı da bir tavır takınması
gerektiğini ileri sürerek dinin toplumsal yönüne dikkat çekmetedir.11

2. Gelişim

Gelişim lügatte; gelişme, büyüme, ilerleme, neşvünema bulma, inkişaf, tekâmül


gibi anlamlara gelmektedir.12 Istılahta ise; “canlı varlığın bütün yaşamı boyunca geçirdiği
ileriye ve geriye yönelik bütün değişiklikleri kapsar. Beden gelişimi ise kişinin ana

7
Günay, a.g.e., s.11.
8
Pazarlı, a.g.e., s.28-29.
9
Kımter, a.g.e., s.122.
10
Kımter, a.g.e., s.123.
11
Hans Freyer, Din Sosyolojisi, (çev. Turgut Kalpsüz), Doğu Batı Yayınları, Ankara, 2013, s.108.
12
Mehmet Doğan, Büyük Türkçe Sözlük, 8. Basım, Rehber Yayınları, Ankara, 1990, s.385; İlhan Ayverdi,
Misalli Büyük Türkçe Sözlük, 4. Baskı, Kubbealtı Yayınları, İstanbul, 2011, s.1041.

2
rahmine düşmesinden ölümüne kadar geçirdiği büyüme, durgunluk ve çöküş evrelerindeki
bütün değişiklikleri içermektedir.”13

Bu bağlamada gelişim psikolojisi; kişilerin hayatları süresince geçirdiği


değişimlerin tasvir edilmesi ve ortaya konması aynı zamanda bireylerin ortak özellikleri ve
farklılıklarının açıklanmasıyla ilgilenen bir ilgilenen bir ilim dalıdır. Her şeyden önce
gelişim psikologları tasvir etmek isterler ve gelişimin ilkeleriyle ilgilenirler. Fakat aynı
zamanda da gelişim psikologları, gelişim süreçlerini ortaya koymak isterler yani neden
gelişimin oluştuğu, neden gelişen bireylerin birbirlerinden farklı özellikler gösterdiğini vb.
saptamaya çalışırlar.14

3. Dini Gelişim

Dini gelişim; insanın hayatı boyunca dini yaşantısındaki değişimleri ele almaktadır.
Dini gelişimin iki yönü vardır. Bunlar insanın farklı yaşlardaki dinî hayatının olumlu
yönde etkilendiğinin gözlemlenmesi veyahut dini hayatının olumsuz yönde etkilendiğinin
gözlemlenmesidir. Bu noktada dini gelişimin etkilenmesi doğumdan ölüme kadar hem artış
hem de azalış şeklinde çeşitli formlarda gözlemlenir.

Dinî gelişimin şekillenmesinde çevre, aile, sosyo-kültürel durumlar rol


oynamaktadır. Çocukluk dönemindeki dinî gelişim sürekli pozitif yöndedir. Ergenlikte ise
dinî şüpheler ve dine karşı ilgiyle birlikte bazılarında dindarlık artarken bazılarında ateistik
eğilimler bile görülür. Buna göre kişiler anormal ve normal şeklinde sınıflandırılır.15
Yetişkinlik döneminde de normal seyrinde devam eden bu durum yaşlılık döneminde ise
diğer dönemlere göre azalarak devam eder.16

“Yaş arttıkça dindar olduğunu belirten insanların sayısının da genel olarak arttığı
görülmektedir. Oldukça dindar olduğunu belirtenlerin oranı 12-14 yaş grubunda %14,5
iken bu oran 65 ve üstü yaşlarda %28,3 tür. 18 - 24 yaş grubunda dindarlık hisleri ile
alakalı ‘ne dindarım ne değilim’ cevabını verenlerin oranı %13,7, 65 ve üstü yaş grubunda

13
Cavit Binbaşıoğlu, Eğitim Psikolojisi, Binbaşıoğlu Yayınevi, Ankara, 1982, s.44; [Ed. Zuhal Cafoğlu,
Mehmet Aksüt], Eğitim Psikolojisi El Kitabı, Grafiker Yayıncılık, Ankara, 2008, s.64-65.
14
Bekir Onur, Gelişim Psikolojisi, 3. Baskı, İmge Kitabevi, Ankara, 1995, s.18.
15
Kalevi Tammınen – Kari E. Nurmi, “Gelişimle ilgili Teoriler ve Dini Tecrübe”, (çev. Nurten Kımter), Cilt:
1, Sayı: 14, s.64.
16
Tammınen, a.g.m., s.65.

3
ise %5,9 dur. Dindar olmadığını söyleyenlerin oranı ise 18-24 yaş grubunda %1,1, 65 ve
üstü yaşlarda %0,5’tir.”17

B. İNSANIN GELİŞİM DÖNEMLERİ VE TEMEL ÖZELLİKLERİ

1. Çocukluk Dönemi Temel Özellikleri

1.1.Bedensel Gelişim: Çocuğun beden gelişimi sürekli bir olaydır. Bunun yanında
okul öncesi dönem çocuğun bedensel gelişiminin en hızlı yaşandığı dönemdir.18 Özellikle
iki ile beş yaş arasında çocuğun beden hareketlerinde olumlu yönde büyük bir artış
gözlenir.19 Beş ile on iki yaş arasında boyu uzar, daha karmaşık hareketleri yapabilecek
hale gelir. Fakat bu değişimler yavaş bir şekilde olur ve dikkat çekmez. İlk yıllarda
gözlenen yürümeye başlama gibi büyük davranış değişimleri gözlenmez.20

1.2.Zihinsel Gelişim: Zihinsel gelişim, diğer değişim alanlarında olduğu gibi


genetik özelliklerin çevreyle ilişkisinin bir ürünüdür. Buna göre kişiler genlerle getirdiği
potansiyel bilişsel güçlerini yaşantılarıyla veya öğrenme yollarıyla en üst seviyeye kadar
çıkartabilirler. Fakat bunun içinde bilişin olgunlaşması gerekir.21

Zihinsel gelişim çeşitli dönemlere ayrılmaktadır. Bunları şu şekilde sıralamak


mümkündür. Duyusal Hareket Dönemi (0-2 yaş): Bu dönemde bebeğin zihinsel gücünün
gelişmesi bebeğin olgunlaşmasına bağlıdır. İşlem Öncesi Dönem (2-7 yaş): Bu evreye
işlem öncesi adının verilmesi çocuğun işlem yapabilecek zihni kapasiteye ulaşmamış
olmasındandır. Bu dönemde çocuk eşyaları anlayabilir fakat onlar hakkında yorum
yapamaz ve aralarında mantıksal bir ilişki kuramaz.22 Somut İşlemler Dönem (7-11 yaş):
Bu dönemde çocuklar eşitlik kavramlarını anlamaya başlar. Bu dönemde çocuk mantıksal
düşünmeye başlamıştır. Düşünce algıları genişlemiştir.23 Ayrıca bu dönemde çocuklar
nesneleri ardışık bir şekilde sınıflayabilir ve bu sınıflamayı kavrayabilirler.24 Soyut
İşlemler Dönemi (11 yaş ve üstü): Bu dönemin özelliği çocuğun artık bir yetişkin gibi
düşünebilme özelliğidir. “Mantıklı, sistematik ve soyut bir şekilde düşünmeyi öğrenmek,

17
Mehmet Görmez, Türkiye’de Dini Hayat Araştırması, Diyanet İşleri Başkanlığı, Ankara, 2014, s.240.
18
[Ed. Mustafa Köylü], Gelişimsel Basamaklara Göre Din Eğitimi, 2. Baskı, Nobel Yayıncılık, Ankara,
2011, s.15.
19
Doğan Cüceloğlu, İnsan ve Davranışı, 6. Basım, Remzi Kitabevi, İstanbul, 1996, s.344.
20
Cüceloğlu, a.g.e., s.345.
21
Köylü, a.g.e., s.17.
22
Köylü, a.g.e., s.19-20.
23
Köylü, a.g.e., s.13-14.
24
Banu Yazgan İnanç, Mehmet Bilgin, Meral Kılıç Atıcı, Gelişim Psikolojisi, 3. Baskı, Pagem A Yayıncılık,
Ankara, 2007, s.126.

4
soyut işlem aşamasının en büyük özelliklerinden biridir ve çocuğa fikirlerle dolu yepyeni
bir dünyanın kapılarını açar.”25

1.3.Sosyal Gelişim: Çocuğun sosyal gelişimi doğumuyla birlikte başlar. Yeni


doğan çocuk kendisini güçsüz, çaresiz, başkasının yardımına muhtaç olan bir varlık olarak
hisseder. Fakat ileriki yıllarda çocuğun bu korunma güdüsünü karşılayan anne ve baba,
çocuğa yeterli düzeyde güven duygusunu verecektir.26

Bununla birlikte ilk çocukluk döneminde çocuğun serkeş davranışlar sergilediği,


isyankâr bir tavır içerisinde olduğu görülür. Son çocukluk döneminde ise çocuk kendisini
yeni bir ortamın içerisinde bulur. Okulda yeni arkadaşlarıyla oyun grubu içerisine girer.
Çocuğun sosyal gelişimi için arkadaş grubuna katılması zorunludur. Çünkü artık ailenin
yerini arkadaşlar almaya başlamıştır. Çocuk bu sayede işbirliği yapmayı, yardımlaşmayı,
başarılı olmayı akran grupları arasında öğrenir. Son çocukluğun bir diğer özelliği de çabuk
etkilenme özelliğidir. Çocuklar arkadaşlarından, örnek olarak kabul ettikleri artist, sanatçı,
futbolculardan kolay etkilenebilir ve onların davranışlarını sorgulamadan kabul
edebilirler.27

2.Ergenlik Dönemi Temel Özellikleri

2.1.Bedensel Gelişim: Buluğ öncesi 10-12 yaşlarında çocuklarda bedensel


farklılaşmalar görülmeye başlar. Kaslardaki ve iskeletteki değişimler belirginleşir. Bu
dönemde çocukların iştahı artar, sesi kalınlaşır, boyu uzar, beden ve yüz çizgileri değişir ve
özellikle vücudun bazı kısımları diğerlerine oranla daha fazla gelişir. El ve ayaklar kol ve
bacakların öteki kısımlarından daha hızlı büyür ve bu yüzden orantısız bir vücut meydana
gelir. Kollarda ve bacaklardaki hızlı büyüme çocuğun geçici bir süre sakarlık yaşamasına
neden olur. Özellikle kızların bu dönemde en çok baş ve gövdeleri büyür. Bunu daha sonra
bacaklar takip eder. Bu yüzden 13 yaşındaki kızlar oturduklarında erkeklerden daha uzun
görünürler.28

2.2.Zihinsel Gelişim: Ergenlik döneminde bedensel gelişimlerin yanında zihinsel


gelişimler de gözlenir. Durağan bir düşünme tarzından sıyrılan genç değerleri hakkında

25
Köylü, a.g.e., s.15.
26
Köylü, a.g.e., s.23.
27
Köylü, a.g.e., s.24-25.
28
Köylü, a.g.e., s.68; Tuncel Altınköprü, Genç Erkek Psikolojisi ve Cinselliği, Hayat Yayınları, İstanbul,
2008, s.159; Alfred Adler, Genç Kız Psikolojisi ve Cinselliği, (çev. Nesrin Sipahioğlu), Düşünen Adam
Yayınları, İstanbul, 1994, s.29-30; Adnan Kulaksızoğlu, Ergenlik Psikolojisi, Remzi Kitabevi, İstanbul,
1998, s.35; Fulya Temel, Ayşe B. Aksoy, Ergenlik Psikolojisi, Bizim Büro Basımevi, Ankara, 1995, s.5.

5
daha çok düşünmeye başlar. Bu bağlamda kimi zaman dinî değerlere daha çok sarılırken
kimi zaman da reddetme yoluna gider.

Bunun oluşmasına zemin oluşturan sebepler zekânın ve muhakeme yeteneğinin


gelişmesidir. Bunun yanı sıra okulda öğrendiği bazı bilgilerin din ile çelişik olması da
kişiyi etkileyebilir. Böylece kaçınılmaz olarak dinî değerler sorgulanma sürecine
girecektir.

Şüpheler ilk olarak ayinlerle ilgilidir. Camiye gitmek, kurban kesmek gibi
eylemlerin neden yapılageldiğini sorgular. Sonrasında ise inançla ilgili hususlar; dünyaya
niye geldiğimiz, Allah’ın varlığı, mahiyeti gibi şeyleri sorgularlar. Fakat sorgulamaların
sonucunda suçluluk duygusuna kapılabilirler. Bunun sonucunda gencin önünde iki seçenek
vardır. Ya sorgulamayı bitirip her şeyi olduğu gibi kabul edecek ya da sorgulamaya devam
edip inkâr edecektir.

2.3.Psikolojik Özellikler: Ergenlik döneminde kişilerde kararsızlıklar ve


taşkınlıklar görülür, problemler çoğalır, heyecan en üst seviyelere çıkar. Problemlerin
çözümünde aile bireylerinin kendisine yardımcı olamayacağını düşünen genç onlara karşı
da tavır alır. Bu yüzden bu yaştaki kişilere Türkçede “delikanlı” denilmiştir.

Bu dönemde ergenlerde göze çarpan en temel özellik vicdan gelişimidir. Ergenlik


döneminde vicdan olgusu baskındır. Bunun temel sebebi de adalet duygusudur. Bu
dönemde genç etrafındaki insanlara bakarak yaptıklarıyla söylediklerinin uyuşup
uyuşmadığına dikkat eder. Söylediğini yapmayan bir insanı dikkate almaz, kınar. Hele ki
bu davranışın din adamları ve dindar görünen kimseler tarafından yapılması gencin dine
karşı soğumasına bile neden olabilir.29

2.4.Sosyal Özellikler: “Bu dönem gençlerin aynı zamanda toplumsal nitelik


kazandığı bir arayış dönemidir. Bu dönemde kişi kim olduğunu, kime değer vereceğini,
kime güveneceğini, kime bağlanıp inanacağını ve amacını bulmaya çalışır. Bunun için de
çevresinde bulunan bazı kişilerle özdeşleşme yaparak kişiliğine biçim vermeye çalışır.”

Bu dönemde genç ailesine başkaldırıda bulunabilir. Fakat ailesinden kopamadığı


için daima bağımlı saldırgan- narsistik davranışlarda bulunur. Bunun yanı sıra çocukluktan

29
Hökelekli, a.g.e., s.171-174; Kımter, a.g.e., s.170.

6
itibaren aile içi iletişimin iyi olduğu aileler bu problemleri çok daha kolaylıkla
çözebilmektedir. 30 Fakat ülkemizde anne ve babaların dini birikimi genel olarak gençlere
manevi bir önderlik yapacak dereceden yoksundur. Bu yüzden kimlik arayışında
bocalayan, belirsizlik ve karmaşadan bunalan, toplumdaki yerini ve görevini belirlemekte
zorlanan gençler için dini cemaatler doğrudan bir yardımı temsil eder. Uyulması gereken
toplumsal çevre cemaat olunca bireyin kimliği sosyal bir cemaat olarak şekillenir. Birey
için tatmin edici olan bu durum dinî ve sosyal hayatı için yeni sorunların başlangıcını
oluşturmaktadır.31

3.Yetişkinlik Döneminin Genel Özellikleri

3.1.Fiziksel Özellikler: İlk yetişkinlik döneminde fiziksel özellikler tamamen


gelişimini tamamlamıştır. Fakat güç ve kuvvetteki artış 30 yaşına kadar devam eder.
Bunun aksine fiziksel gerilemeler yetişkinlik döneminin ilk yıllarında görülmeye başlar. İş
hayatında sürekli oturarak çalışan bireylerde fiziki gerileme erken yaşlarda görülür.
Beklenmedik ani hareketler azalır, jest, mimik ve gülüşler ayarlanır. 32 Bu dönemin en
temel özelliklerinden birisi de zekâ seviyesinin en üst düzeye çıkmasıyla birlikte zihinsel
kapasitenin doruk noktasına ulaşmasıdır.33

3.2.Psikolojik Özellikler: Bu dönemde fiziksel özelliklerde olduğu gibi psikolojik


özelliklerde de yoğun bir dönemin yaşandığı görülür. Bu dönemin belirleyici
özelliklerinden bazıları şunlardır. Kişilerin bağımsızlıklarına olan düşkünlükleri ve
bununla birlikte kendi başına karar alabilme yeteneği, bunun sonucu da ortaya çıkan
dünya görüşü, kişilik problemi ki -genç bireyin ergenlikteki ben merkezli dünyasından
daha geniş bir dünyaya geçişinin serüvenidir-, “yakın, samimi ve içten bir dostluk kurma”
bunlar arasında sayılabilir.34 Fakat bu ilişkiler bazen uzun süreli ve ömür boyu olabilirken
bazen de kısa süreli ve geçicidir.35

3.3. Sosyal Özellikler: Bu dönemi diğer dönemlerden ayıran en belirgin özellik


yetişkinin bir değil bir çok görev ve sorumluluklarının bulunmasıdır. Aileyi geçindirme,

30
Kımter, a.g.e., s.159-160.
31
Hayati Hökelekli, Gençlik Din ve Değerler Psikolojisi, Dem Yayınları, İstanbul, 2006, s.21.
32
İhsan Kurt, Yetişkin Eğitimi, Nobel Yayın Dağıtım, Ankara, 2000, s.90.
33
Köylü, a.g.e., s.119-120
34
Köylü, a.g.e., s.120-121; Tanır, a.g.e., s.30.
35
Bacanlı, Terzi, a.g.e., s.190.

7
çalışma, evi idare etme gibi pek çok sosyal davranışlar bu dönemdeki yetişkinlerin yerine
getirmesi gereken hususlardır.36

“Yetişkinlerin yaşadığı bir başka sosyal özellik de sosyal çevre oluşturmasıdır. Bu


çevre arkadaş grupları, karşılıklı ziyaretler, dini, siyasi, toplumsal ve gönüllü kuruluşlara
katılma şeklindedir. Yetişkinler bu şekilde pek çok rol kazanmaktadırlar. Fakat bazılarında
kurulan bu yakın çevreyle ilişkiler sürdürülürken bazılarında ise bu ilişkiler kısa süreli
olur.”37

4. Orta Yetişkinlik Dönemi Temel Özellikleri

4.1.Fiziksel Özellikler: Vücudun bedensel fonksiyonlarında ve zihinsel güçte


azalma söz konusu olsa da yine de orta yaş döneminde ilk yetişkinlikte yapılan
davranışların devam ettiği görülür. Bu dönemde fiziksel özellikler en basitinden en
karmaşığına kadar değişir. Bunlardan en önemlileri görme ve işitme duyularıdır. Görme
duyusu 18 yaşından sonra 40’lı yaşlara kadar yavaş yavaş geriler.38 Birey 40’lı yaşlara
geldiğinde küçük yazıları görmekte zorlanır.39 İşitme duyusu ise 14 yaşında zirveye ulaşır.
Sonrasında ise 60 yaşına kadar tedrici olarak düşüş yaşanır. Çok genel olarak bakıldığında
45-64 yaş aralığındaki yetişkinlerin %14’ünde işitme kaybı vardır. 40 Kadınlarda düşük
seslere karşı hassasiyet azalırken; erkeklerde yüksek seslere karşı hassasiyet kaybolur. Bu
da yaşlı kadınların, yaşlı kadınlarla; yaşlı erkeklerin de yaşlı erkeklerle daha iyi
anlaşabilmesini sağlar.41

4.2.Psikolojik Özellikler: Bu dönemde ergenlik ve ilk yetişkinlik döneminde


yaşanmayan duygular yaşanırken bir taraftan da ergenlik ve ilk yetişkinliğe özlem
duyulmaya başlar. Bunun en önemli nedeni de ilk yetişkinlikte görülmeyen yaşlılığa dair
bazı fiziksel özelliklerin bu dönemde ortaya çıkmasıdır. Bu dönemde artık kabul edilen bir
şey vardır. Artık hayatın ortasına gelinmiştir. Ölümün gerçekliği hissedilmiştir. Bunun da

36
Köylü, a.g.e., s.122; Tanır, a.g.e., s.32.
37
Kurt, a.g.e., s.96; Tanır, a.g.e., s.32.
38
Kurt, a.g.e., s.90; Mehmet Tanır, Halk Eğitimi ve Yönetimi, 2. Baskı, Barek Basım Reklamcılık, Ankara,
2008, s.30.
39
Bacanlı, Terzi, a.g.e., s.148.
40
Bacanlı, Terzi, a.g.e., s.150; Kurt, a.g.e., s.92.
41
Köylü, a.g.e., s.125.

8
en önemli yanı kişinin hayatının sınırlı olduğu ve eninde sonunda öleceği hissinin zihninde
yaşanmasıdır.42

4.3.Sosyal Özellikler: Bu dönem hem kadınlarda hem de erkeklerde toplum


baskısının yoğun olduğu bir dönemdir. Ayrıca toplum içerisinde sosyal ve vatandaşlık
görevlerinin en üst seviyede yerine getirildiği bir dönemdir. Bu dönemin önemli
özelliklerinde birisi de orta yetişkinlik dönemindekilerin “sandviç nesil” olmasıdır. Çünkü
bir yandan çocuklarının ihtiyaçlarını karşılamaya çalışan bireyler bir yandan da yaşlanan
anne ve babalarının ihtiyaçlarıyla ilgilenmek zorundadırlar. Sonuç olarak orta yetişkinlik
dönemi hem hayatın anlamını kavrama hem de o yaşa kadar yaşanmış şeylerin bir
muhasebesini yapma dönemidir.43

5.Yaşlılık Dönemi Temel Özellikleri

5.1.Fiziksel Özellikler: Bu dönem kişilerinde fiziksel olarak ciddi değişimler


yaşanır. Görme ve işitmenin zayıflaması, saçların beyazlaşması ve dökülmesi, boyun
kısalması, derinin buruşması, damar dokusunun ortaya çıkması gibi özellikler kişinin
yaşlandığının bir göstergesidir.44 Ayrıca bu dönemde önceleri kolaylıkla yapılabilen bir
işin zor yapılması veya yapılamaması kişiyi yaşlandığı hissine götürür. Bu da yaşlılarda
bağımsız bir bireyin yardım alan bir bireyle yer değiştirdiğinin görülmesine ve bunun
sonucunda sağlığının kaybedildiğine dair kaygılarının oluşmasına neden olur.45

5.2.Psikolojik Özellikler: Bu dönemdeki kişilerde ruhsal olarak da büyük


değişimler yaşanır. Hafızada zayıflama, çabuk kızma, telkine kapılma gibi birtakım ruhi
değişiklikler görülür.46 Yaşlılıkta yetersizlik duygusu, başkalarına yük olma korkusu, işe
yaramama gibi düşünceler de ortaya çıkabilir. Ayrıca yaşlılarda eskiye duyulan özlem,
yeni durumları kabullenememe ve aşırı bencillik de görülür. 47

42
Köylü, a.g.e., s.127.
43
Köylü, a.g.e., s.128-130.
44
Onur, a.g.e., s.221.
45
Fatma Arpacı, Farklı Boyutlarıyla Yaşlılık, Eğitim ve Kültür Yayınları, Ankara, 2005, s.17; Şengül
Hablemitoğlu, Emine Özmete, Yaşlı Refahı, Kilit Yayınları, Ankara, 2010, s.59; Bacanlı, Terzi, a.g.e., s.168.
46
Bacanlı, Terzi, a.g.e., s.294.
47
Peker, a.g.e., s.176; Arpacı, a.g.e., s.18; [Ed. Kurtman Ersanlı, Melek Kalkan], Psikolojik, Sosyal ve
Bedensel Açıdan Yaşılık, Pagem Akademi, Ankara, 2008, s.49; İhsan Kurt, Yetişkin Eğitimi, Nobel Yayın
Dağıtım, Ankara, 2000, s.112.

9
5.3.Sosyal Özellikler: Yaşlılar önceden edinmiş oldukları davranışları uzun bir
süredir devam ettirdikleri için yeniliğe açık değillerdir ve yeni durumlara uyum sağlamada
problem yaşarlar. Bu dönemde ilişkilerde de problemler görülür. Geçmişte başkalarıyla
ilişki kurmakta problem yaşamayan birey yaşlanınca kendi köşesine çekilerek insanlarla
ilişki kurmaktan kaçınabilir.48

C.GELİŞİM DÖNEMLERİNDE DİNȊ HAYAT

1.Çocukluk Döneminde Din

Çocukluk, insan hayatında 0 ile 14 yaş arasını kapsayan dönemin adıdır. Bu


dönemdeki çocukların bedensel, zihinsel, sosyal gelişimleri oldukça hızlıdır. Bunları
inceleyecek olursak çocukluk dönemini tek bir çatı altında toplamak mümkün değildir. Bu
yüzden çocukluk dönemi çeşitli kısımlara ayrılmaktadır. Psikologlar bu dönemleri
bebeklik, ilk çocukluk, son çocukluk olmak üzere üç kısma ayırmışlardır.

Psikologlar bebeklik olarak adlandırabileceğimiz birinci dönemi de kendi içerisinde


sınıflandırarak 0-2 yaş arasını “Süt Çocukluğu” olarak nitelendirmişlerdir. Bu yaşta
çocuğun yemesi, içmesi, barınması, korunması ebeveynleri tarafından sağlanmaktadır.
Ayrıca yapılan araştırmalara göre bu yaştaki bebekler, dışarıdan gözlemlendiklerinde dini
bir gelişim yaşamadıkları sonucuna ulaşılmıştır. Fakat psikologlar bebeklerin dışarıdan
gelen dini etkilere ve tecrübelere potansiyel olarak hazır olduklarını tespit etmişlerdir. Bu
da ebeveynlerin tavır ve tutumlarının bebeğin ruh hali üzerinde tesirli olduğunu gösterir.

İlk çocukluk dönemi 2-6 yaşları arasını kapsar. Bu dönemde çocuğun anne ve
babasını taklit etme özelliği baskındır. Namaz kılan bir babayı gören çocuk onu taklit
etmeye başlar. Dua eden annesinin ne yaptığını anlamasa bile onun yaptığı gibi yapar. 49 Bu
da çocuğun dini hayatının temellerinin atılmasına öncülük eder. Çocuk, bu yaşlarda anne
ve babasından öğrendiği bazı kavramları anlamlandırmaya çalışır ve bunlar hakkında anne
ve babasına sorular sorarak bilgilerini artırır. Çocuğun öğrendiği şeylere karşı inancı
kesindir. Ebeveyn bu yaşlardaki çocuğun sorularına sağlıklı cevaplar vermediği takdirde
ileride çocuğunun dini inancında sıkıntılar yaşanacaktır. Bu da sağlıklı bir dini hayatın
oluşmasına engel olur.

48
Ayşe Canatan, Sosyal Yönleriyle Yaşlılık, Palme Yayıncılık, Ankara, 2008, s.15.
49
Mustafa Öcal, Din Eğitimi ve Öğretiminde Metodlar, 4. Baskı, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, Ankara,
2001, s.52.

10
Orta çocukluk dönemi olarak da adlandırılan bu dönemde çocukların fiziksel
görünüşleri bakımından değişimler fazladır. Duygusal açıdan ise hala benmerkezcidirler.
Dinî açıdan bakılacak olursa çocuklarda dinsel öğeler gündemdedir. Melekler, şeytanlar,
ölüm ve sonrası hayat gibi sorular çocuğun kafasını kurcalamaktadır. Yine bu dönemde
anne ve babanın her şeye gücünün yetebileceği görüşü hâkimdir. Fakat daha aşkın
varlıkların olabileceği görüşü de kanıksanmıştır.50

Okulun çocuğun hayatına girmesiyle birlikte çocuğun dinî inanışlarında okulun


etkisi de görülmeye başlanır. Önceleri sadece ebeveynlerini örnek alan çocuk artık
öğretmenini de örnek alır hale gelir. Bu açıdan ilkokul yıllarında öğretmenin çocuğun dini
inançlarındaki rolü çok büyüktür.

Okulla ve çevreyle tanışan çocuğun bilgisi arttıkça anne ve babasının mutlak doğru
olmadığını düşünmeye başlar. Onların söyledikleri şeyleri sorgulamaya başlar. Onlardan
aldığı bilgiyi öğretmenin bilgisinde süzerek doğruyu bulmaya çalışır. Aile içi yaşantıda ise
ebeveynler bir şeyler söyledikleri zaman eğer kendileri yapmıyorlarsa bu çocuk üzerinde
olumsuz bir etki bırakır ve çocuk ailesini dinlemez. Bu yüzden anne ve babanın kendisinin
yapmadığı şeyleri mümkün olduğunca söylememesi gerekir. Mesela çocuğuna “bilgisayar
başında çok oturma!” diyen bir babanın kendisinin de bilgisayar başında oturduğunu gören
çocuk bunu zihin dünyasında sorgular ve bu davranışları yapmak ister.

Yaşın ilerlemesiyle birlikte çocuklarda suç da görülebilir. Çocukluk döneminde en


fazla 14 yaşında görülen bu durum daha çok çocuğun ergenlikle yeni tanışması ve bunun
sonucu olarak da dengesizliğin, ne yapacağını bilememenin baş göstermesinin verdiği bir
sonuçtur.51

Çocuklar dünyaya öğrenme kabiliyetleriyle gelirler fakat neyi öğreneceklerine dair


bilgileri yoktur. Bu konuda anne ve babaları çocuğa cemiyetin inancını, değer ve
prensiplerini öğretirler. Bunun yanı sıra çocuğun 3-4 yaşında din hakkında bir bilgisi
yoktur. Din de ona bilgi seviyesinde hitap etmez duygu seviyesinde hitap eder.52

Çocuğun dinî gelişiminde ilk yaşlarda görülen temel özellik “himaye altında
bulunma” dürtüsüdür. Bu da Allah’a sığınma şeklinde açığa çıkar. İkincisi ise kolay

50
Mehmedoğlu, a.g.e., s.68-69.
51
Haluk Yavuzer, Çocuk ve Suç, Remzi Kitabevi, İstanbul, 1987, s.32-33; Hasan Kayıklık, Din Psikolojisi,
Karahan Kitabevi, Adana, 2011, s.97.
52
Ali Murat Daryal, Dini Hayatın Psiko-Sosyal Temelleri, İfav Yayınları, İstanbul, 2013, s.165.

11
inanma olgusudur. Çocuk kendisine ne anlatılırsa anlatılsın inanır.53 Üçüncü olarak da
taklit gelir. Çocuk yetişkinleri taklit eder ve bu konuda oldukça başarılıdır. Beşincisi ise
“sıkça soru sorma” dır. Çocuklar bu yaşlarda çevresinde gördükleri olayları sorular sorarak
anlamlandırmaya çalışırlar. Çocuklarda oluşan bu merak ve araştırma güdüsü çocuğun
doğasından kaynaklanmaktadır ve sonradan kazanılmış değildir. Özellikle dört beş yaş
grubu çocukların etrafta olan biten şeyleri sorgulamaları bilinen bir gerçektir.54

Çocukların dinî gelişiminde Tanrı kavramı da önemli bir yer tutar. Çocukların Tanrı
algıları başlarda anne ve babanın Tanrı olduğu şeklindeyken sonraları süper bir insan
formuna dönüşür. Bu da daha çok okul öncesi dönemle ilgilidir.55 Okulla birlikte azalan bu
düşünce 7-9 yaşları arasında Tanrı fikrinin gelişmesiyle netleşmeye başlar.56 Çocuklar
Tanrı’yı soyut düşünebilme yeteneklerinin gelişmesiyle yüce, aşkın bir varlık olarak
görmeye başlarlar.57 Öncesinde çocuklardan Tanrı’yı anlatmaları istenildiğinde genellikle
maddi şeylerle bağdaştırıcı ve sosyal tecrübelerle ilişki kurduğu görülürdü.58 Fakat artık
çocuktaki Tanrı fikri olgunlaşmıştır. Bununla birlikte çocuğun Tanrı algısında anne ve
babasının önemi de büyüktür. Anne - babasından gördüğü sevgi ve nefret ölçüsünde
kafasında bir algı oluşan çocuk Tanrı tasavvurunu da buna göre düzenler.59

Çocuklarda görülen peygamber inancı ise sevecen bir peygamberdir. Zenginlerden


alıp fakirlere veren, iyi kalpli, merhametli, bize doğru yolu gösteren bir peygamber
anlayışları vardır.60

2.Ergenlik ve Gençlikte Din

Ergenlik dönemi, buluğ çağıyla başlayan ve en geç 20’li yaşların başında biten 7-8
yıllık sürece verilen addır. Ergenliği, ilk ergenlik, orta ergenlik ve son ergenlik şeklinde üç
kısma ayırmak mümkündür. Bu dönemi bazı psikologlar “yeniden doğuş” şeklinde
adlandırmaktadırlar. Çünkü fiziksel ve ruhsal değişikliklerin çok fazla olduğu bu dönemde

53
Köylü, a.g.e., s.30-31.
54
Köylü, a.g.e., s.34.
55
Tammınen, a.g.m., s.75.
56
Mehmedoğlu, a.g.e., s.68.
57
Yurdagül Mehmedoğlu, Ahlaki ve Dini Gelişim Eğitimi, Morpa Kültür Yayınları, İstanbul, 2013, s.72;
Peker, a.g.e., s.168.
58
Mehmedoğlu, a.g.e., s.69.
59
Hanife Yıldız Yağcı, “Saplantılı Dini Davranışlar”, Uludağ Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Bursa,
2006, s.52-53.
60
Köylü, a.g.e., s.42.

12
kişi kendi dini hayat felsefesini oluşturma, bir benlik kimliği kazanma gibi süreçlerden
geçer.61

Çocukluk çağı İslam dini ve diğer bazı dinlere göre buluğ çağına girmeyle sona
erer. Bu evrede çocuğa inanç, ibadet, ahlak vb. konularda iyiyle kötüyü ayırt etme yetisi
verildiği kabul edilir. Bu evredeki çocuğa akil baliğ olmuş denilir.62

Buluğ çağına girmiş bireyin ilk karşılaştığı dönem ergenliğin ilk basamağıdır. Bu
döneme “dinî şuurun uyanışı” da denilmiştir. Bu dönem genel itibariyle 12-14 yaşları
arasını kapsar. Bu dönemde soyut düşünme kabiliyetinde artış gözlenir. Varsayımlarla
hareket ederek genellemeler yapılır. Yine bu dönemde çocuklukta yaşanan fakat tam olarak
dışarı vurulmayan düşüncelerin ortaya çıktığı görülür. Buna rağmen 12-13 yaşında
çocukluktan itibaren öğrenilen dinî düşüncelerin korunduğu görülür. İç karışıklıklar ve
çatışmalar ergenliğin ilk yıllarında görülmez. Bu dönemde daha çok dine sarılış görülür.

Ergenliğin bu döneminde Allah tasavvuru gelişmiştir. Bu dönemde ergende


çocuklukta olduğu gibi antropomorfist bir Tanrı algısı yoktur. Bunun yerini eşi ve benzeri
olmayan, ölümsüz bir yaratıcı fikri alır. 63Ayrıca Ergenlikteki Tanrı tasavvuru erkeklerde
ve kızlarda farklılıklar gösterir. Erkeklerde Tanrının kendine olan ve bazen de etkileyici
özellikleri bulunan bir varlık olduğu görüşü yaygındır. Fakat bu kızlarda kabul görmez.
Kızlarda duygusal bir Tanrı anlayışı görülür. Erkeklerde günaha daldıkları zamanlarda
kendilerine sağlam bir duruş veren bir Tanrı aradıkları görülmüştür. Kızlar ise Tanrıyı bir
dost ve çare olarak görmüşlerdir. Son ergenlik döneminde erkekler daha çok Tanrıyı
reddetme yoluna giderken kızlarda daha çok dinî ilgi görülmektedir.64

Orta ergenlik dönemine dinî şüphe ve çatışmalar adı vermek de mümkündür. 14-18
yaşları arasını kapsayan bu dönemde insan dinin mahiyetini ve kendisinin anlamsal
varoluşunu gerçek hayatla bağdaştırmak ister. Ancak akılla açıklanamayan her şeyin
karşısında tenkitçi bir tutum izler.65

61
Hayati Hökelekli, Din Psikolojisi, Diyanet Vakfı Yayınları, Ankara, 1993, s.266.
62
Hökelekli, a.g.e., s.170-171.
63
Hökelekli, a.g.e., s.267-269; Kımter, a.g.e., s.169.
64
Günay, Çelik, a.g.e., s.118-119; “Ergenlerde Benlik Saygısı ve Öznel Dindarlık Algısının Bazı Değişkenler
Açısından İncelenmesi”, Nurten Kımter, 2012, s.459.
65
Öcal, a.g.e., s.112.

13
Bu dönem bir arayış dönemidir. Benlik, kimlik ve kişilik kazanma sürecidir. Genç
ben kimim, nereden geliyorum, ne yapmalıyım gibi sorulara cevap aramaya çalışır. Bu
dönemde bunalımlar, öfkeler, kaygıların yanında bencillik, isyan, çelişki ve kararsızlıkta
sıkça görülür. Bunlar tüm duyguların ve tepkilerin aşırı olduğunun göstergesidir.66

Bu dönemde bazı gençlerde evden kaçmalar görülür. Bunun nedeni de gencin anne
ve babasının kendisini anlamadığı ya da beklentilerine cevap vermediği, anne ve babasının
kurallarının çok katı olduğunu düşünmesidir. Bunu destekler nitelikteki bir araştırmaya
göre de ergenlerin evden kaçmalarının %59’luk nedenini baba baskısı oluşturmaktadır.67

Bu dönem her bakımdan bunalımın yaşandığı bir dönemdir. Bu dönemde görülen


katı akılcılık ve iradecilik gibi güdülerin bu şüphelerin kaybolması sonucunda dinin sağlam
temeller üzerine bina edilmesinde önemi büyüktür. 17-18 yaşlarına gelindiğinde ise dinî
inançlarla ilgili şüphelerin yavaş yavaş sona erdiği gözlemlenmektedir. Bazen de bu
şüpheler devam edebilir. Bu şüphelerin devam etmesi arkadaş çevresi ve okunan kitaplarla
doğrudan alakalıdır. Bununla beraber dinî şüpheler her zaman olumsuz sonuçlar doğurmaz
bezen dinî saflaştırıcı ve şuurlu bir dindarlığa sahip olmada önemli role sahip olur. 68

Gençler bu dönemde bulundukları çevreye yabancılaşmaya başlarlar. Bunların


psikolojik, toplumsal, ekonomik ve siyasi yönlerden bütünleşememesi ya da zayıf
bütünleşmesi gibi nedenlerden kaynaklandığı ileri sürülmektedir. Genç toplumda
yetişkinlerin sahip olduğu konumu elde etmek, sorumluluk sahibi olmak istemektedir.
Fakat genç bu yaşta yeterince olgun olmasına rağmen kendisine yetişkin statüsü
verilmemektedir.69

Bu dönemdeki gençlerin üzerindeki etkiyi çağdaş tüketim anlayışı da


belirlemektedir. Narsist ve hazcı bir ahlak anlayışını güdüleyen bu fikirler gencin
sorumluluk duygusunun zayıflamasına yol açar ve her şeyi kendi bireysel yararı açısından
değerlendirmesine neden olur. Böylece bencil bir insan tipi ortaya çıkar.70

Bu dönemde cinsellik duygusunun ortaya çıkışı da gençliği etkisi altına alır.


Fiziksel olarak uzun süre alacak gelişim döneminde bu duyguların bastırılması ahlakî, dinî

66
Kımter, a.g.e., s.159-160; “Günümüz Gençliğinin Kimlik ve Anlam Sorunu”, Diyanet Aylık Dergisi,
Mayıs, 2010; “Dua ve İbadetin Ergenlerin Ruh Sağlıklarına Etkileri Üzerine Teorik Bir Yaklaşım”, Mustafa
Koç.
67
Haluk Yavuzer, Çocuk Psikolojisi, Remzi Kitabevi, İstanbul, 1993, s.319-320.
68
Kımter, a.g.e., s.170-171.
69
Mahmut Tezcan, “Gençlik ve Yabancılaşma”, s.123.
70
Hayati Hökelekli, Gençlik Din ve Değerler Psikolojisi, Dem Yayınları, İstanbul, 2006, s.23.

14
toplumsal kabullerin uygulanması modern dünyanın kişiye dayattığı teşhircilik ve
özendirme anlayışlarının yanında bir hayli zor gözükmektedir. Cinselliğin hiçbir kural ve
sınır tanımadan bir zevk ve arzu konusu olarak çağdaş iletişim araçlarıyla alenileştirildiği,
gençlerin bu yönde teşvik ve tahrik edildiği toplumlarda insanın mutlu olduğunu söylemek
oldukça zordur.71

Cinsellik güdüleri gelişse de ekonomik imkânlar bulamayan genç toplum tarafından


bu davranışın hoş karşılanmaması ve bu hoş karşılanmama durumun din kaynaklı olması
sebebiyle din ile cinselliği sürekli zihninde tartışmaktadır.

18-21 yaş arasını kapsayan son ergenlik dönemine ise dinî inanç ve tutumların
netleşmesi de denilmiştir. Bu dönemde kişilerdeki bedensel ve zihinsel gelişmeler devam
eder. Bunun aksine orta ergenlik döneminde olduğu gibi şüphe, tereddüt ve kararsızlıklar
azalmaya başlar. Bunun yerini dinginliğe bırakır. Böylece toplumsal ilişkilerdeki uyum da
artar.72

Son ergenlik döneminde gençler çoğunlukla dinle ilgili kesin tercih ve kararlarını
yapmışlardır. Bazıları bütünüyle dinî reddederek dinsiz ya da agnostik olurken büyük
çoğunluğu ise dine olumlu bir ilgi duymakta yaşantısında az ya da çok dinin etkisi
görülmektedir.73

3.Yetişkinlik Döneminde Din

Yetişkinlik sözlükte erişkin kavramıyla açıklanmaktadır. Erişkin ise “beden


gelişimini tamamlanmış, yetişmiş kişi” anlamına gelmektedir.74 Psikolojide ise yetişkin
kavramının kökeni Latince “adultus” kelimesinden gelir. İngilizcedeki karşılığı ise “adult”
tur. Sıfat olarak kullanılan bu sözcük büyümek, olgunlaşmak gibi anlamlara gelir. Terim
olarak genel bir tanımı olmamakla birlikte yetişkin birey; “zorunlu öğrenimin dışına
çıkmış, olgunlaşmış, uygun davranabilen ve bağımsız olabilen kişi” şeklinde
tanımlanabilir.75

71
Hökelekli, a.g.e., s.25.
72
Hayati Hökelekli, Din Psikolojisi, Diyanet Vakfı Yayınları, Ankara, 1993, s.174.
73
Kımter, a.g.e., s.171.
74
Kemal Demiray, Ruşen Alaylıoğlu, Ansiklopedik Türkçe Sözlük, 9. Baskı, İnkılâp Kitabevi, İstanbul, 2004,
s.739; Yaşar Çağbayır, Ötüken Türkçe Sözlük, Ötüken Neşriyat, İstanbul, 2007, s.5308; Doğan, a.g.e., s.1144;
Ayverdi, a.g.e., s.3462; Onur, a.g.e., s.55-56.
75
Hasan Bacanlı, Şerife Işık Terzi (ed.), Yetişkinlik ve Yaşlılık Gelişimi ve Psikolojisi, Açılım Kitabevi,
İstanbul, 2012, s.50; Firdevs Güneş, Yetişkin Eğitimi, Ocak Yayınları, Ankara, 1996.

15
Yetişkinlik dönemi bireylerin fiziksel, psikolojik, sosyolojik değişimlerin yoğun
yaşandığı dönemlerden birisidir. Aile kurmayla beraber yaşanan değişim, iş hayatına
girme, ebeveynlik görevleri gibi etmenler yetişkinliklerin hayatlarında ciddi değişiklikler
yapmalarına neden olmaktadır. Bu değişiklikler çeşitli dönemlere ayrılmaktadır. Farklı
kitaplarda farklı tasnifler yer almakla birlikte biz bu dönemleri ilk ve orta yetişkinlik
şeklinde iki kısımda ele alacağız.

3.1.İlk Yetişkinlik Dönemi

20-40 yaşları arasını kapsayan bu dönemde bir durulma, düzelme, geleneksel


normların sorgulandıktan sonra akılcı bir süzgeçle yeniden düzenlenmesi gibi durumlar
gözlenir. Bu dönemde ergenlikte öğrenilen bilgilerin ışığında dini hayatın devam ettirildiği
görülür. Bunun sonucunda dinle ilgili olumlu ya da olumsuz kesin yorumlar oluşur.76
Bunun sonucunda bazılarında dinin bir kısmını kabul etme diğer kısmını reddetme gibi
davranışlar görülür. Örneğin dinin ibadet yönü kabul edilirken inanç yönü reddedilmeye
başlar.77 Bazılarında da dinin kabul edilen yönü çeşitli cemaatlere katılarak kendini
gösterme şeklinde ortaya çıkar.78 Ayrıca bu dönem kişinin hayatına dair önemli kararlar
aldığı, hayat planlarının yapıldığı ve dinî açıdan pek çok sorumlulukların yüklenildiği bir
dönemdir.79

Bu dönemde zekâ seviyesinin en üst düzeye çıkmasıyla birlikte zihinsel kapasitenin


doruk noktasına ulaşılır.80 Ünlü Psikolog Piaget, bu konu hakkında bireylerin çocukların
aksine soyut düşünebilme kabiliyetlerinin olduğu, varsayıma dayalı ihtimaller üzerine
durduğu ve bunun sonucunda mantıklı işlemler yapabileceğini savunur. Böylece kişi
ideolojileri anlayabilir, onları sorgulayabilir ve çözümleyebilir. Kişi hayatın anlamını
düşünebilir. Düşsel olarak kişilik ve şahsiyetlerle alakalı sorular sorabilir. Toplumun bir
üyesi ve evrendeki konumunu göze alarak kozmik bir varlık algılayışı geliştirebilir.
Düşünsel olarak da bir ahlaki değerler sistemi, bir siyasi dünya görüşü oluşturabilir.

76
Hayati Hökelekli, “Ölümle İlgili Tutumların Dini Davranışla İlişkisi Üzerine Bir Araştırma(2) – Yorumlar-
“, Uludağ Üniversitesi İlahiyat Fakültesi, Cilt: 4, Sayı: 4, 1992, s.87; Cemil Osmanoğlu, “Din Eğitiminin
Gelişimsel Temeli Olarak İnanç”, Erciyes Üniversitesi İlahiyat Fakültesi, 2014, s.177-206.
77
Hökelekli, a.g.e., s.175.
78
Köylü, a.g.e., s.131.
79
Köylü, a.g.e., s.119.
80
İhsan Kurt, Yetişkin Psikolojisi, 2. Baskı, Akçağ Yayınevi, Ankara, 2014, s.96-97.

16
Diğerlerinin bakış açılarını, sosyal etkileşimlerinin varlığını kabul etme düzeyine
gelebilir.81

Bu özellikler yaklaşık olarak 40’lı yaşlara kadar devam eder. Hatta bazı psikologlar
30 yaşını biyolojik açıdan bir dönüm noktası olarak kabul ederler. Bir çok biyolojik
fonksiyonların o dönemde en yüksek seviyede olması ve o yaştan sonra düşüşe geçmesi
bunun en büyük göstergesidir.

Yetişkinliğin ilk döneminde kişilerde görülen psikolojik özelliklerde de ciddi


değişiklikler yaşanmaktadır. Bu döneme Erikson, gençlik döneminden geriye kalan kimlik
duygusunun yoğun bir sevgi ilişkisiyle birlikte yaşanmasına istinaden “gerçek yakınlık”
evresi demektedir.82 Ayrıca bu alanda çalışma yapan Erikson, kişilerin bu dönemde
psikolojik çatışma ve bunalımlar içerisinde olduğunu, bunun yanında anne ve babalarının
ahlakî değerleri ve dinî inançlarıyla sıkı bir ilişki içerisinde olduklarını ortaya koymuştur.
Bu dönemi daha iyi anlayabilmek için diğer dönemlerden farklarına bakmak gerekir. Bu
konuda Erikson üç temel psikolojik unsurdan bahseder.83 Bunlar bağımsızlık, kişilik ve
yakın ilişki-dostluktur. Bu da sadece kendi cinsine karşı değil aynı zamanda karşı cinse
karşı da görülür. Bu noktada Erikson’a göre bu dönem nesillerin devamı açsından da çok
önemlidir.84

Bu dönemdekilerin bir diğer belirleyici özelliği kişilerin bağımsızlıklarına olan


düşkünlükleridir. Ergenlik döneminde aileye karşı başkaldırış, kendi görüşlerini savunma
gibi özelliklerin devamı niteliğinde olan bu düşünce kişinin kendi dünya görüşünü ortaya
koyma ve bunun sonucunda anne-babasıyla çatışmaya girme ve yalnız kalma gibi
sonuçlara götürür. Bunun sebebi ise kişinin içinde olan bağımsızlık duygusudur. Her ne
kadar ilk bakışta bu duygu olumsuz bir şeymiş gibi gelse de kişinin psikolojik ve sağlıklı
bir gelişimi için psikolojik bağımsızlığın kurulması şarttır.

Bu dönemdeki kişilerin bir diğer psikolojik özelliği ise kişilik problemidir. Kendine
özgü kişiliğin oluşması ergenlik döneminden gençliğe geçişin bir parçasıdır.85 Fakat bu
sanıldığı kadar kolay değildir. Bu yolculuğun da kendine özel iniş ve çıkışları vardır.

81
Onur, a.g.e., s.128.
82
Kurt, a.g.e., s.17.
83
Köylü, a.g.e., s.120.
84
Bacanlı, Terzi, a.g.e., s.188; Erik H. Erikson, İnsanın Sekiz Çağı, (Çev. Bedirhan Üstün, Vedat Şar), Birey
ve Toplum Yayınları, Ankara, 1984, s.31-35.
85
Kurt, a.g.e., s.93; Onur, a.g.e., s.93.

17
Kişilik; ego, ahlaki gelişim ve benlik kavramlarıyla ilgilidir. Kişilik; kişinin düşünce ve
faaliyetlerinde tutarlılık veren şeydir. Kişinin değerleriyle alakalıdır. Dolayısıyla kişilik;
genç bireyin ben-merkezli dünyasından daha geniş bir dünyaya geçişin serüvenidir.
Bununla birlikte bu dönemin benlik saygısına büyük ölçüde katkı sağladığı görülür. Ayrıca
bu benlik saygısı çeşitli zamanlarda kişinin dindarlık seviyesini az veya çok olmak üzere
etkisi altına alır. Bu benlik saygısının oluşması aynı zamanda bireyin fıtratıyla da
alakalıdır. Bu bağlamda dinin de bunu tasvip ettiği görülmektedir.86 Ancak dindarlık ve
benlik saygısı dinsel gerekçeler, sosyo-demografik sebepler, kültür ve kişilik gibi unsurlara
bağlı olarak da değişkenlik göstermektedir.87 Bireydeki benlik saygısının da kişiliğin
oluşmasında önemi büyüktür. Bu yüzden düzgün bir benlik gelişimi kişinin kişiliğinin
düzgün oluşmasına yardımcı olur.

Bu dönemde görülen başka bir özellikse “yakın, samimi ve içten bir dostluk kurma”
duygusudur. Bu dostluk sadece hemcinsinden değil karşı cinsten de olabilir. Bu dönemde
dostluk; “beni dinleyebilen, anlayabilen, benimle mutlu olan, kısacası olumlu ve olumsuz
her şeyi benimle paylaşabilen kişi” olmaktır. Aranan özellik ise güvenilir, sadık, sıcak ve
sevecen olma ve destekleyici niteliklere sahip olmadır.88 Bunun devamı karşılıklı yapılacak
güzel davranışlarla orantılıdır. Kimlik ile bu duygu arasında sıkı bir bağlantı vardır. Fakat
önce kişilik sonra dostluk gelir. Bu dostlukların olumsuz gitmesi sonucu kişi yalnızlık
hissine kapılabilir. Bu yüzden kendi kabuğuna çekilebilir.89

Bu dönemin bir diğer önemli özelliği ise duygusal gelişimdir. Duygusal gelişim
kalple, hislerle, davranışlarla ilgilenir. Duygusal gelişim psikoloji alanında en az anlaşılan
ve en zor problemlerden biridir.90 Bunun yanında din eğitimcilerine göre duygu gelişimi
dinî ve ahlakî gelişimin ayrılmaz bir parçasıdır. Bu dönemde bu duyguların en göze çarpan
yanı “değerlerin insanileştirilmesi” ve o değerlerin toplumdaki yansımalarına karşı bir
dikkatin oluşmasıdır.

Bu dönemi diğer dönemlerden ayıran en belirgin özellik yetişkinin bir değil birçok
görev ve sorumluluklarının bulunmasıdır. Aileyi geçindirme, çalışma, evi idare etme,
çocuk sahibi olma ve onları yetiştirme, yurttaşlık görevlerini yerine getirme, kendine göre

86
Kımter, a.g.e., s.488-489.
87
Kımter, a.g.e., s.491.
88
Bacanlı, Terzi, a.g.e., s.190-191.
89
Mine Mangır, Gülen Baran, Neriman Çağatay, Gelengül Haktanır, Psikolojide Üç Büyükler, Ankara
Üniversitesi Ziraat Fakültesi Yayınları, Ankara, 1990, s.126.
90
Köylü, a.g.e., s.121.

18
bir sosyal çevre bulup o çevreye ayak uydurma gibi pek çok sosyal davranışlar bu
dönemdeki yetişkinlerin yerine getirmesi gereken hususlardır.91 Yetişkinlerin hem sosyal
hem de psikolojik hayatını önemli ölçüde etkileyen evlilik hayatı yetişkinliğin ilk
döneminin en temel özelliklerinden biridir.92 Fakat bu dönem anne-babalarda önemli bir
uyum ve yeni şartlara kendini adapte ettirmeyi gerektirir. “Bazı araştırmacılara göre
ebeveynlik stres dolu ve uyum problemlerinin yaşandığı dönemdir.”93 Aileye bir kişinin
eklenmesiyle beraber eşler arasındaki sevgi, ilgi, muhabbet değişerek yeniden tanımlanır.
Bu konuda bazı araştırmacılar çocuk olduktan sonra eşler arasında bir soğumanın meydana
gelebileceğini savunur. Çünkü çocuk ek bir yük ve sorumluluk anlamına gelir.94

Bazı psikologlar ebeveynlerin çocuklarını yetiştirirken hayallerindeki yetiştirme


tarzını uyguladıkları zaman mutlu olacağını söylerler. Aksi durumlar ortaya çıkarsa
ebeveynin de huzursuz olacağı, bunalıma girebileceği belirtilir. Sonuçta ebeveynlerin
kendiler hakkında düşünceleri çocuklarıyla olan ilişkileri çerçevesinde şekillenir. Bir başka
deyişle çocuk anne ve babanın gelişiminde bir basamaktan diğerine atlamasına sebebiyet
gösterir.

Bu gelişimin ilk basamağı ebeveynin imaj safhası basamağıdır. Bu dönem çocuğun


ilk doğduğu yılları kapsar. Ebeveynler bu dönemde anne ve babaları kendilerine nasıl
davrandıysa çocuğuna da öyle davranmaya çalışır.

İkinci basamak ise bakma ve besleme basamağıdır. Bu dönem yaklaşık iki yaşına
kadar devam eder. Bu dönemin belirgin özellikleri arasında bebeğe karşı bağlanma hissi
gelir.

İki ve dört yaşları arasını kapsayan üçüncü basamak ise otoritedir. Bu dönemde
yetişkinler kendilerini sorgular, anne ve babalık görevini iyi yapıp yapmadıkları konusunda
şüpheler duyarlar.

Dördüncü basamak ise bütünleştirme basamağıdır. Bu dönem okul öncesi yıllar ile
orta çocukluk yıllarına kadarki zamanı kapsayan bir dönemdir. Bu dönemdeki çocuklar
daha fazla girişimci olurlar, sosyal çevreleri de geniştir. Bu durum ailedeki çocuğu

91
İhsan Kurt, Yetişkin Eğitimi, Nobel Yayın Dağıtım, Ankara, 2000, s.96; Tanır, a.g.e., s.31; Onur, a.g.e.,
s.135.
92
Köylü, a.g.e., s.122.
93
Kurt, a.g.e., s.110.
94
Bacanlı, Terzi, a.g.e. s.201; Onur, a.g.e., s.147.

19
yetiştirme şekline yönelik teorilerin tekrar gözden geçirilmesi, değiştirilmesi, yenilenmesi
anlamına gelir.

Bağımsız ergenlik yılları diye adlandırdığımız beşinci basamak ise ergenler için daha
fazla özgürlük anlamına gelir. Bu sınırsız bağımsızlık bazen evden ayrılma gibi olumsuz
sonuçlar da doğurabilir.95 Bu yüzden bu döneme anne ve babanın ebeveynlik hayatı
boyunca en stresli dönemidir diyebiliriz.96 Çünkü onlar bir taraftan çocuklarının ergenliğe
geçişiyle beraber yaşadığı problemlerle ilgilenmek zorundalar bir taraftan da kendi
otoritelerinin sarsılmasına karşın değişiklikler, yeni yöntemler bulmak zorundalardır.97

Son basamak ise ayrılık basamağıdır. Bu dönemde ergen evi terk eder. Ebeveynler
bu yıllarda geçmiş yılların değerlendirmesini yapar. Eğer geçmişte çocuğunu yetiştirme
tarzında olumlu sonuçlar aklında kaldıysa mutlu olur. Tam tersine eksik olduğu yerleri
varsa bu da ebeveynleri olumsuzluğa iten durumlardandır.

İlk yetişkinlik dönemi dini algılayış ve hayata bakış açılarında da ciddi değişimlerin
görüldüğü gözlenir. Bu dönemde ekonomik anlamda bağımsızlığını sağlayan birey daha
ciddi sorular üzerine düşünmeye başlar. Bu sorulardan bazıları “kendi beklentilerimi nasıl
gerçekleştirebilirim”, “en iyi başlama yolu nedir”, “ben nereye gidiyorum” dur.

Bu dönemde insani değerlere ve o değerlerin toplumdaki işlevine karşı artan bir


beklentini görülür. Hem bireylere hem de topluma karşı duygudaşlık yeteneğinde bir artış
görülür. Genç yetişkin; hastaya, ihtiyaç sahibine, mazluma daha fazla ilgi duymaya başlar.

Bu dönemdeki kişilerin dinî konulardaki araştırmaları da daha çok bireysel


kaynaklıdır. Varoluşunun anlamını anlayan bireyler bir amaca ve belirli bir güce sahip
olduklarını bilirler. Ayrıca ölümünde muhakkak vaki olacağının bilincindedirler. Bu
duyguyla hareket eden birey artık hayatın bir anlamı olduğunu kabul eder ve bu alanda
araştırma yapmaya başlar. Genç kişinin hayatın gerçekliğini idrak etmeye başlaması onun
ölümün varlığının bilinci gerçekleştikten sonra ortaya çıkar. Yetişkin yapacak çok işi
olduğunu ve zamanın kısıtlı olduğunu bu sayede Tanrının sonsuz güce sahip olduğunu
anlayarak dinî alanda kendini geliştirmeye çalışır. Daha önce de söylediğimiz gibi bu

95
Yavuzer, a.g.e., s.319.
96
Onur, a.g.e., s.149.
97
Köylü, a.g.e., s.123.

20
dönemde “Nasıl bir yaşam tarzına sahip olmalıyım”, “Hayatın amacı nedir?”, gibi sorular
kişinin zihnini meşgul eder.98

Bu döneme çeşitli bilim dallarının yaklaşımları da farklılık göstermektedir.


Psikologlar bu evreyi kişilik ve amaç açısından çalkantılı addetmesinin yanı sıra
eğitimciler bu dönemi gerçek bir “ben”, “bir amaç arayışı”, “Allah’ı arayış” olarak tasvir
ederler.

Bu dönem yetişkinleri üzerinde dine yöneliş araştırması yapıldığında bazılarında


meslek, arkadaşlık evlilik ve toplumsal olaylara karşı ilginin dışında dinî hayatlarının bir
parçası olarak kabul ettikleri görülmüştür. Bazılarında ise bunun aksine dine karşı bir
umursamazlık söz konusudur. Fakat yine de çok sevilen kişinin kaybı gibi olaylar
sonucunda dine dönüş vakıalarına rastlanmaktadır.

İlk yetişkinlik döneminde dinî inanç konusunda olmasa bile dini yaşayış konusunda
tam bir yerleşmiş tutum yoktur. Bunun sebebi kişinin iş hayatında sürekli bir koşuşturma
içerisinde olmasıdır. Fakat ilk yetişkinliğin sonlarına doğru gelindikçe çocuklara güzel
örnek olabilme adına dini hayata dönüşler gözlenir. Bizim kültürümüzde bu “40 yaş”
olarak belirtilir. Kişiler “40 yaşına basayım ibadetlerimi yerine getireceğim” gibi cümleler
kullanarak dine dönüş yapacaklarını belirtirler. Fakat eğer çocukluk döneminden sağlam
bir dinî eğitim alınmadıysa bunun normal bir şekilde olması olanaksızdır.99

Sonuç olarak ilk yetişkinlik dönemi insan hayatının en köklü ve en temel dönemidir.
Bu dönemde görülen özellikler ileriki yıllarda çoğunlukla devam edecektir. Bu anlamda ilk
yetişkinliğin başlangıcını yaz aylarının ilk gününe bitişini de yaz aylarının bitip sonbahara
başlandığı döneme benzetebiliriz.100

3.2.Orta Yaş Dönemi (Orta Yetişkinlik)

Orta yaş 40-60 yaşları arasını kapsayan döneme verilen addır.101 Orta yaşa geçişle
birlikte gözlenen biyolojik değişimler az ya da çok bireyleri bir şekilde etkilemektedir.
Saçların dökülmesi veya beyazlaşması, kilo alma, fiziksel güçte azalma, bireylere
kronolojik olarak orta yaş dönemine girdiklerini göstermektedir. Bazı psikologlar

98
Köylü, a.g.e., s.130.
99
Köylü, a.g.e., s.135.
100
Köylü, a.g.e., s.124.
101
Onur, a.g.e., s.101.

21
bireylerde yaşanan bu değişimlerin kabul edilmemesinin gelişimin bir parçası olduğunu
bazıları da bundan kurtulmanın ancak bilgelik, sosyal ilişkiler, duygusal ve zihinsel
esnekliğe eğilim göstermek şeklinde olacağını belirtmiştir.102

Orta yaş dönemi kimilerine göre “karmaşa” olarak adlandırılırken kimilerine göre
“sakinlik” dönemidir.103 Bu dönemde dinî ilgideki artış belirgindir.104 Orta yaş dönemine
yönelik yapılan araştırmalar kişilerin kendilerine yeni bir inanç formu belirlediklerini ve
bunu toplumsal ihtiyaçlarını karşılayacak düzeyde yaptıklarını belirtmektedir. Orta yaş
döneminde kişilerin dine daha çok sarıldıkları en azından çocuklarına güzel örnek
olabilmek için böyle davranışlar sergiledikleri görülmektedir.105

Orta yaş kişilerin hayata bakış açılarında değişimlerin görüldüğü bir dönemdir.
Ergenlik ve ilk yetişkinlik döneminde bireyler okulu bitirme, hayata atılma, evlenme, iş
güç sahibi olma gibi hep ileriye dönük hedefler koyarlar. Fakat orta yaş döneminde hayatın
tam ortasında duran birey hem geçmişe gem geleceğe bakar. Bu bağlamda orta yaş dönemi
kişinin geçmişiyle geleceğinin kesiştiği bir dönemdir. Bunun sonucunda kişiler hayatının
bir gün sona ereceğini anlar, zamanının sınırsız olmadığının farkına varır. Böylece kişinin
ailesiyle, işiyle, yaşamın diğer alanlarıyla ilgili seçeneklerinin oranı karşılıklı olarak azalır.
Çocuklar ve genç yetişkinler zamanı doğumdan o ana kadar diye nitelendirirken, özellikle
40 yaşından sonra, yetişkinler o andan ölüme kadar olarak değerlendirir.106 Böylece
yapılan şeylerin o andan itibaren hayatın gerçek problemlerini çözüme yönelik olması
beklenir. Bu noktada yetişkin için geçmiş tecrübeler büyük önem taşır.

Yetişkin için zaman geçirmek para harcamak kadar önem taşır. Muhakkak
yetişkinlerin zaman algısı değiştiği gibi öğrenmeye ve kendini geliştirmeye karşı
tutumlarında da değişiklik görülmesi kaçınılmazdır.

Orta yaş dönemi grafik olarak iki şekilde yorumlanmaktadır. Birincisi o bunalım
dönemidir. Her şekilde kötüye gidiştir. Bu 40 yaşına girilmesiyle başlar. Birçok araştırmacı
da orta yaş bunalımdan bu yüzden bahsetmektedir.107 Orta yaş krizi de diyebileceğimiz bu

102
Bacanlı, Terzi, a.g.e., s.252.
103
Köylü, a.g.e., s.127.
104
Hökelekli, a.g.m., s.87.
105
Köylü, a.g.e., s.131.
106
Köylü, a.g.e., s.145.
107
Köylü, a.g.e., s.127.

22
dönem kişilerin ciddi psikolojik sıkıntılar yaşadığı bir dönemdir. Bu durum Pearce ve
Newton’a göre gelişmeye ya da ölmeye karar vermektir.108

Gelişim psikolojisinde ise genellikle ergenliği saymazsak 3 bunalımdan


bahsedilmektedir. Bunlar 28-34 yaşları, 39-49 yaşları, 60-70 yaşlarıdır. Bu dönemde ne tür
bunalımlar yaşandığı konusunda farklı görüşler ileri sürülmektedir. Bu bunalımlar kişinin
yaşam şeklini değerlendirmesinden yaşam şartlarındaki memnuniyetsizliğe kadar farklılık
gösterir. Bazıları da bu dönemdeki temel sorunun stres olduğunu savunur. Bu stresin
oluşmasında aile içi hayat ve sosyal değişiklikler yer alır. Çünkü bu evredekiler ayrılma ve
birleşme ihtiyaçları arasında kalırlar. Bir yandan aileye, çocuklara karşı olan bağlılık bir
yandan onlardan uzak durmak ya da ayrılmak durumundadır. Birey anne-babasının
ölümüne, arkadaşlarından ayrılmaya, çocuklarından kopmaya, işinden emekli olmaya hazır
olmalıdır. Ayrıca orta yaşla beraber gelen fizyolojik değişikliklere ayak uydurmak
zorundadır. Bunun yanında kişiler emekli olduktan sonra kendi mesleklerini toplumun
yararına sunarak hayatı daha anlamlı hale getirebilirler. Böylece küçücük olan dünyalarını
daha yaşanılabilir bir hale getirirler.

Orta yaş dönemini genel anlamda değerlendirildiğinde olumlu görenler de vardır.


Onların düşüncelerinin temeli insanın daha önceden yaptığı hataları fark ederek telafi
etmesidir. Buna yönelik kitaplar yazanlar “hayat kırkında başlar” gibi başlıklar seçmiştir.
Bizim de referans olarak gösterdiğimiz kitaplardan birisi Harbert N. Casson’un “Hayat
Ellisinde Başlar” kitabıdır. Bu görüşü savunanlar o yaştaki kişilerin daha özgür ve kendi
istediklerini yapma yeti ve kabiliyetlerine sahip olduklarını savunur. Sonuçta orta yaş
dönemi kişilerin kendilerine bir bütün olarak baktıkları bir dönemdir. Kendi olumlu ve
olumsuz yanlarını gören birey kendini değerlendirmeye tabi tutar. Bunun sonucunda da
sağlıklı bir analiz ortaya çıkmış olur.109

Orta yaş dönemi aynı zamanda bir ailenin parçası olmaktır. Bu dönemdeki
bireylerin mutluluğu aile fertlerinin mutluluğuyla doğru orantılıdır. Eğer aile bireylerinden
birisi görevini yerine getiremiyorsa bu durum aile ilişkilerini olumsuz yönde etkileyecektir.
Bu da yetişkin bireyin mutsuz olmasına yol açacaktır.

108
Bacanlı, Terzi, a.g.e., s.252; Onur, a.g.e., s.94.
109
Köylü, a.g.e., s.128.

23
Bu dönemde görülen önemli özellikler arasında vatandaşlık görevlerini yerine
getirmek, geçim planı yapmak, çocuklarını güzel bir şekilde yetiştirmeye çalışmak, boş
zamanlarında çeşitli faaliyetlere girişmek, anne ve babanın yaşlanmasıyla beraber değişen
yaşam tarzına ayak uydurmak gibi faaliyetler gösterilebilir.

Bu dönemin önemli özelliklerinden “boşalan yuva” ayrı bir önem taşır. Zira
çocuklar büyümüş artık kendi ayakları üzerinde durabilirken yetişkinlerin aktif rolden pasif
role geçmesi onları umutsuzluğa düşürebilir.110 Zira onlar zamanlarının çoğunu
çocuklarının ihtiyaçlarını karşılamayla geçirirken artık kendi ayakları üzerinde durabilen
çocuğun anne babaya ihtiyaç duymamasıyla birlikte bu görevleri de bitmiş olur. Fakat
bazıları bu durumun kişinin özgürlüğünün artması, gezme, ev işlerinden kurtulma gibi de
değerlendirebilir.

Orta yaş döneminin önemli işlevlerinden birisi de yaşlanan anne ve babaya bakma
ihtiyacıdır. Eskiye göre insanlar tıbbın gelişmesiyle birlikte daha fazla yaşadıklarına göre
yaşam süreleri uzamaktadır. Bunun sonucunda bireylere anne ve babalarına bakmaları
görevi düşmektedir.111 Her ne kadar sağlık imkânları sebebiyle yaşlılar çoğu işlerini yerine
getirebilse bile yine de bazı şeyleri yapamazlar. Bu noktada çocuklarına ihtiyaç duyarlar.
Bu ihtiyaçlar karşısında ise orta yetişkinler devreye girer.112

Sonuç olarak yetişkinlik dönemi çeşitli bunalımların yaşandığı veya çeşitli


ümitlerin olduğu bir dönemin toplamıdır. Bu dönemde kişilerin psikolojik hayatlarında
ciddi problemlerin olması onların dini hayatına da ciddi tesirlerde bulunur. Bunun yanında
çocuğun evden ayrılması veya anne babaya bakma yükümlülüğünün yüklenmesi de bu
dönemin belirleyici özelliklerindendir.

4.Yaşlılık Döneminde Din

Yaşlılık dönemi hakkında farklı söylemler olmasına karşın genel olarak yaşlılığın
60-65 yaşıyla birlikte başladığı kabul edilir. Yaşlılığın zorunlu olarak doğurduğu bireyin

110
Onur, a.g.e., s.149.
111
Köylü, a.g.e., s.127.
112
Köylü, a.g.e., s.130.

24
tecrübe ve bilgilerindeki çokluk kişilerin muhakeme ve düşünsel kabiliyetlerini
güçlendirmektedir.113

Yaşlılık dönemi amaçları arasında gençlik ve yetişkinliğin aksine kısa vadeli


hedefler görülür. Kısa tatiller, akraba ziyaretleri, arkadaş toplantıları, geçmişi anma günleri
gibi etkinlikler bu dönemde daha çok ilgi görür. Ayrıca bu dönemde bireylerin hayatlarını
köklü bir şekilde değiştirecek şeyler istenmesinin yerine huzur ve mutluluk veren, yorucu
olmayan hedefler daha çok amaçlanmaktadır.114

Yaşlılarda ölüm algısına değinecek olursa yaşlılarda ölüm korkusu sanıldığının


aksine düşük niteliktedir. Çünkü belli bir yaştan sonra insanın artık büyümeyi bıraktığı ve
yaşlanmaya başladığı düşüncesi insanın zihninde sürekli öleceği fikrini getirir. Bu durum
da kişinin ölüm korkusunun uzun yaşlara yayılmasına ve bu sayede etkisini azaltmasına
sebebiyet verir. Bunu destekler nitelikte bazı araştırmalar yaş grupları içerisinde ölümden
en az korkanların ileri yaştakiler yani yaşlılar (65-74) en çok korkanların ise orta yaştakiler
(45-54) olduğunu ortaya koymuştur. Hatta ölüm zamanı yaklaşsa bile yaşlı kişilerde ölüm
korkusunda herhangi bir artışın olmadığı gözlemlenmiştir.115

Ölüm korkusunu cinsiyet bağlamında değerlendirecek olursak kadınların erkeklere


oranla ölümden daha çok korktuğu anlaşılmaktadır. Bu durumun kadınların fıtrat olarak
duygusal yapıda olmasından kaynaklandığı söylenebilir. Ama erkeklere bakıldığında
bunun çok aşağı seviyelerde olduğu görülür.116

Yaşlılık döneminde görülen en temel duygulardan birisi de bencilliktir.


Etrafındakilerin kendisine saygı duymasını ve hizmet etmesini isteyen birey kendisinin
hiçbir şey yapmamasına gönül rahatlığıyla razı olur.

Bunun yanında para ve mal düşkünlüğü de bu dönemin önemli özelliklerindendir.


Fakat yaşlı birey paraya olan düşkünlüğünü kendinden sonrakilere bırakmayı düşündüğü
için yaptığını savunan bir mekanizma geliştirmiştir.

113
Onur, a.g.e., s.101.
114
Hablemitoğlu, Özmete, a.g.e., s.46.
115
Hayati Hökelekli, Ölüm ve Ölüm Ötesi Psikolojisi ve Din, Dem Yayınları, İstanbul, 2008, s.30-31.
116
Hökelekli, a.g.m., s.92

25
Yaşlılık döneminin bir diğer önemli özelliği kişinin meşguliyetlerinin azalmasıyla
birlikte ibadet hayatında artışların olmasıdır.117 Bunun ölüm korkusuyla
ilişkilendirilebilmesi de mümkündür. İbadet hayatının artmasıyla bireyler toplumsal
faaliyetlere daha az katılmaya başlarlar ve toplumsal gösterilere gitmezler.

Yaşlılıkta ibadetlerdeki artışın toplumsal törenlere katılmama gibi zararları olduğu


gibi ruhsal yönden birtakım faydaları da vardır. Camiye gitme kişiyi zihnen ve bedenen
dinlendirir ve sosyalleştirir. Hayatın bir amacı olduğunu gösterir. Yaşlının bir boşluk ve
amaçsızlık içerisine düşmesini önler.118

Yaşlılık döneminde cinsiyet bağlamında da kişiler arasında belli farklılıklar yaşanır.


Erkekler kendilerini daha az egemen olarak görürken kadınlar kendilerini geçmişe nazaran
daha az boyun eğici görürler. Ayrıca kadınlar bu dönemde kendilerini otoriter ve yetenekli
bulurlar. Arkadaş ilişkileri açısından değerlendirildiğinde ise birçok araştırmacı bu
dönemde kadınların erkeklere nazaran daha derin arkadaşlıklar kurabildiklerini
gözlemlemişlerdir.119

D.YETİŞKİNLİK DÖNEMİ EĞİTİMİ VE DİN EĞİTİMİ

1.Genel Eğitim

Eğitim sözlükte yetiştirme ve terbiye etme anlamına gelmektedir. 120 Istılahta ise
“Bireyin davranışlarında kendi yaşantısı yoluyla ve kasıtlı olarak istendik yönde değişme
meydan getirme sürecidir.” diye tanımlanmaktadır.121 Eğitim bir süreçtir bu yüzden eğitim
çocukluktan itibaren başlar. Çocuklukta eğitim okul yoluyla örgün eğitim şeklinde
gerçekleştirilir. Bu anlamda öğrenciler okula gitmek zorundadırlar. Gençlikte de eğitim
örgün eğitim içerisinde değerlendirilir. Örgün eğitim ilk yetişkinliğe doğru bitmektedir. Bu
yüzden yetişkinlere yönelik eğitim örgün değil yaygın eğitim içerisinde değerlendirilir. Bu
anlamda yetişkinlere yönelik eğitim zorunlu değil gönüllüdür. Ayrıca yetişkinlik dönemi
birçok açıdan problemlerin de olduğunun düşünüldüğü bir dönemdir. Yaşın ilerlemesiyle
birlikte kişilerde yaşlanma hissi ortaya çıkar. Öğrenmeye karşı istek azalır. Fakat yapılan

117
Peker, a.g.e., s.177.
118
Sefa Saygılı, Yaşlılık Psikolojisi, Elit Kültür Yayınları, İstanbul, 2011, s.140; Hökelekli, a.g.m., s.96.
119
Ali Ulvi Mehmedoğlu, Kişilik ve Din, Dem Yayınları, İstanbul, 2004, s.98; Onur, a.g.e., s.234.
120
Ayverdi, a.g.e., s.812.
121
[Ed. Recai Doğan, Remziye Ege], Din Eğitimi El Kitabı, 2. Baskı, Grafiker Yayınları, Ankara, 2013, s.42.

26
araştırmalara göre yetişkinlerde davranış değişikliği mümkündür.122 Ayrıca bu dönem
incelendiğinde kişilerdeki zekâ seviyesinde bir değişme gözlenmemiştir.123 Bu yüzden
yetişkinlik döneminde eğitim mümkündür. Yetişkin eğitimini çeşitli şekillerde sınıflamak
mümkündür. Biz bunları aşağıda kısaca açıklamaya çalışacağız.

Yetişkinler kendi kendilerine bağımsız olarak öğrenmeyi tercih ederler:


Yetişkinlikle çocukluktaki eğitim arasındaki fark bağımlı ve bağımsız olmakla ilgilidir.
Çocukluk döneminde okulla, öğretim müfredatıyla alakalı olan eğitim yetişkinlikte daha
çok bağımsızdır. Bu yüzden kişilere kendi özelliklerine göre eğitim verilmelidir. Çünkü
kişiler eğitimde hayat tecrübelerini, beklentilerini, öğrenme şekillerini göz önüne alarak bir
sistem oluştururlar.124

Yetişkinler öğrenme hususunda farklı güdülere sahiptirler: Çocukların eğitimi


devletin müfredatıyla sınırlıdır. Fakat yetişkinlerde daha çok işine yarayacak bilgilerin
öğretilmesi esastır. Çünkü yetişkinler karşılaştıkları problemleri çözebilmek için öğrenirler.
Bu hususlar dikkate alınarak konular seçilmelidir.125

Yetişkin eğitiminde fiziki çevre psikolojik durum önemlidir: Yetişkinin bulunduğu


ortam onu ferahlatacak bir yer olmalıdır. Sıcaklık uygun bir şekilde ayarlanmalıdır.
Psikolojik olarak ise yetişkinin kendini rahatça ifade edebileceği, ceza ve gülünç duruma
düşme korkusundan uzak bir ortam olmalıdır. Ayrıca yetişkinlerin kendilerini değerli bir
birey gibi hissetmelerini sağlamak gerekir. Başkalarının yanında utandırmak yetişkin
bireylerin eğitimi için son derecede olumsuz davranışlardandır.126

Yetişkin eğitiminde yetişkinlerin tecrübesi önemlidir: Yetişkinler evlenme, iş


hayatı, çocukları yetiştirme gibi görevleri bulunması sebebiyle daha fazla şeylerle
karşılaşmışlar ve daha fazla tecrübeye sahip olmuşlardır. Ayrıca yetişkinler kendilerini
tecrübeleriyle eşdeğer görürler. Onlar tecrübeleriyle kişiliklerini birleştirirler. Bu yüzden

122
Ahmet Yıldız, Meral Uysal, Yetişkin Eğitimi, Kalkedon Yayıncılık, İstanbul, 2009, s.86.
123
Tanır, a.g.e., s.37; Onur, a.g.e., s.96.
124
Köylü, a.g.e., s.142-143; Kurt, a.g.e., s.236.
125
John Lowe, Dünyada Yetişkin Eğitimine Toplu Bir Bakış, (çev. Turhan Oğuzkan), 2. Baskı, Unesco
Türkiye Milli Komisyonu, Ankara, 1985, s.44; Tanır, a.g.e., s.34; İsmet Barutçugil, Eğitim Becerilerinin
Geliştirilmesi Eğiticinin Eğitimi, 2. Baskı, Kariyer Yayıncılık, İstanbul 2002, s.24.
126
Köylü, a.g.e., s.144-145; Tanır, a.g.e., s.34.

27
devam edegeldikleri eğitim kurumlarında kendi tecrübeleri önemsenmezse reddedilenin
tecrübeleri değil kendileri olduğunu düşünürler.127

Yetişkin eğitiminde öğretmen yalnızca rehberlik etmelidir: Yetişkin eğitiminde


sorumluluk çocukluğun aksine öğretmen ve öğrenciye aittir. Burada önemli olan eğiticinin
öğreticilikten çok rehberlik yapmasıdır.

2.Din Eğitimi

Din eğitimi çocukluktan itibaren başlamaktadır. Daha ilk yaşlarda Allah hakkında
sorular sormaya başlayan çocuk bunun bir göstergesidir. Bunun yanında ileriki yıllarda
dinî ayinleri sorgulama da bunun bir göstergesidir. Din eğitimi ailede başlar. Ailede
verilmeyen güzel bir din eğitimi ileriki yaşlarda büyük problemlere yol açar. Okula
başlamayla birlikte din eğitimi okullar aracılığıyla verilmektedir. Son çocukluk ve ergenlik
döneminde din eğitimini okul yoluyla karşılayan birey yetişkinlik döneminde din eğitimini
kendisi karşılamak zorundadır. Ülkemize baktığımızda yetişkinlerin dinî bilgilerinde ciddi
yetersizliklerin olduğu görülmektedir. Bunun nedeni de çocukluktaki örgün eğitimde dinî
eğitime yeterince yer verilmemesidir. İleriki yaşlarda bu eksikliği gören birey kendini
boşlukta hissetmektedir. Bu da yetişkinlere yönelik din eğitimini gerekli kılmaktadır.
Yetişkinliğe yönelik din eğitiminin en temel gerekliliği yetişkin bireylere din eğitimi
konusunda okuma, araştırma, sorgulama alışkanlığının kazandırılmasıdır.128

Yetişkin din eğitiminde kullanılacak yöntem ise eğitimin problem çözme odaklı
olması ve günlük hayattaki dinî ihtiyaçların karşılanıp karşılanmadığına bakılmasıdır.129
Çünkü gerek Kuran-ı Kerim’de gerekse Hz. Peygamber’in ashabını yetiştiriş tarzında bu
yöntem gözlemlenmektedir.130 Bu konuda din eğitimcilerine büyük bir görev düşmektedir.
Yetişkinlerin ilgisi çekilmeli onların dinî, psikolojik, sosyal sorunlarına cevap teşkil edecek
konular işlenmelidir. Aksi durumda eğitim faaliyetinin bir anlamı kalmayacaktır.131

Yetişkin din eğitiminde zamanın verimli kullanılması da büyük önem taşır. Çünkü
yetişkinler bir taraftan dinî ibadetlerini yerine getirirler, bir taraftan bunlar hakkında eğitim

127
Köylü, a.g.e., s.146-147; Tanır, a.g.e., s.36.
128
Köylü, a.g.e., s.149.
129
Bayraktar Bayraklı, İslam’da Eğitim, 8. Baskı, Bayraklı Yayınları, İstanbul, 2009, s.271.
130
[Ed. Mustafa Köylü, Nurullah Altaş], Din Eğitimi, Gündüz Eğitim ve Yayıncılık, Ankara, 2012, s.22.
131
Köylü, a.g.e., s.151-152.

28
alırlar, bir taraftan da yaşama devam ederler. Bu noktada yetişkin din eğitimcisine düşen
en kısa sürede en verimli şekilde anlatmak istediklerini yetişkinlere vermektir.132

Yetişkin din eğitiminde bir diğer önemli husus yetişkinlere öğretmenlik yapacak
kişilerin örgün eğitimden farklı bir tutum izlemeleridir. Bu bağlamda yetişkinlere her şeyi
bilen, katı disiplin kuralları olan bir öğretmenden ziyade bir arkadaş gibi davranan, esnek
uzman rehber öğretmen tarzında yaklaşılmalıdır.133

Yetişkin din eğitiminde önemli olan diğer bir husus ise öğretilen şeylerin gerçek
hayatla iç içe olmasıdır. Yetişkinler salt teorik bilgilerden ziyade gerçek hayatta
faydalanacakları bilgiler istemektedirler. Bu da ancak din eğitiminin faydacı ve hayatın
içinden olduğu takdirde mümkündür.134

E.BAZI PSİKOLOGLARIN YETİŞKİNLİKLE İLGİLİ TEORİLERİ

1.Erikson ve Psiko-Sosyal (dini) Gelişim Teorisi

Erikson kimlik konusunda yaptığı çalışmalarla ün kazanmış bir psikologdur.


Erkison gelişim üzerine çalışmalar yapmış ve gelişimi 8 evreye ayırmıştır. Biz kısaca bu
evrelere değinip sonrasında bizi daha çok ilgilendiren yetişkinlik dönemiyle alakalı olarak
daha detaylı bilgi vermeye çalışacağız.

a-)(Temel) Güven-güvensizlik: 0-1 yaş arasını kapsar. Ümit korku arası duygular görülür.
Anne, baba, ya da bakıcıların beslenme korunma, rahatlık ve sevgi görme ihtiyacını
zamanında karşıladıklarında bebek, çevresine karşı güven duygusu geliştirir. Aksi olursa
çevreye karşı güvensizlik gelişecektir.135

b-)Özerklik-utanç: 1-3 yaşlarını kapsar. Motivasyon ve kendinden şüphe etme bu dönemin


belirgin özelliklerindendir.

132
Köylü, a.g.e., s.153; Tanır, a.g.e., s.33.
133
Köylü, a.g.e., s.155; İhsan Kurt, Yetişkin Psikolojisi, 2. Baskı, Akçağ Yayınevi, Ankara, 2014, s.70-71.
134
Arife Gümüş, Yetişkinlerin Din Eğitimine Bakışları ve Din Eğitimi İhtiyaçları, Yekder Yaygın Eğitim ve
Kültür Derneği, İstanbul, 2013, s.69.
135
İnanç, Bilgin, Atıcı, a.g.e., s.43.

29
c-)Girişim-suçluluk: 4-5 yaşları arasını kapsar. Motor ve dil gelişimi çocuğun fiziksel ve
sosyal çevresini daha fazla araştırmasına, daha atılgan olmasına olanak sağlar. Fakat
yaptıklarının yanlış olduğu söylendiğinde de bir suçluluk duygusuna kapılabilir.136

d-)Üretkenlik-aşağılık duygusu: 6-11 yaşları arasını kapsar. Yetenek, yeterlilik-yetersizlik,


beceriksizlik duyguları bu dönemin belirgin özelliklerindendir.

e-)Kimlik duygusu-rol karmaşası: 12-20 yaşları arasını kapsar. İstikrar, duyarlılık,


belirsizlik, şüphe duyguları bu döneme hâkimdir. Gençler bu dönemde ya güçlü bir
kendilik duygusu geliştirirler ya da kim oldukları, kim olmak istedikleri, yaşamdaki rolleri
konusunda karmaşaya düşerler.137

f-)Yakınlık kurma-tek başınalık: 21-24 yaşları arasını kapsar. Sevgi, karışıklık, ilgisizlik bu
dönemin belirgin özelliklerindendir.

g-)Yaratıcılık-duraksama: 25-65 yaşları arasını kapsar. Öznellik, dikkat, bakım ve bencillik


bu dönemin önemli özelliklerindendir.138

h-)Umutsuzluk-benlik bütünü: 65+ yaşlarını kapsar. Benliğin düzene ve anlamlılığa doğal


eğilimi bu dönemde görülür.139

1.1.Yakınlığa Karşılık Yalıtılmışlık (21-24)

Sancılı ergenlik döneminden kurtulan birey aile kurmak, sağlıklı arkadaşlıklar


edinmek ister. Bu yüzden dostluk, sevgi ve cinsiyet ilişkilerine önem verir. Bu sayede
insanlarla iletişime geçer ve başarılı ilişkiler geliştirerek yakınlık hissini yaşar. Bu
konularda başarısız olan bireyler yakın ilişki kuramadıkları için yalnızlığa düşer ve
kendilerini mutsuz hissederler. Bu yüzden yalıtılmışlık ve uzaklaşma hissini yaşarlar.140

1.2.Duraklamaya Karşı Üretkenlik (25-65)

Erikson’un eserine bakıldığında öğrendiğini öğretebilen ve sürekli bir gelişmeyi


içine alan kavrama üretkenlik denir. Ona göre üretkenlik ne yaratıcılık ne de üreticilik

136
Nuran Senemoğlu, Gelişim, Öğrenme ve Öğretim Kurumdan Uygulamaya, 23. Baskı, Yargı Yayınevi,
Ankara 2013, s.82.
137
[Ed. Ayten Ulusoy], Gelişim ve Öğrenme, 4. Baskı, Anı Yayıncılık, Ankara, 2005, s.100; İnanç, Bilgin,
Atıcı, a.g.e., s.42.
138
Ali Köse, Ali Ayten, Din Psikolojisi, Timaş Yayınları, İstanbul, 2012, s.48-50
139
Faruk Karaca, Dini Gelişim Teorileri, Dem Yayınları, İstanbul, 2007, s.112.
140
Karaca, a.g.e., s.111; Ziya Selçuk, Gelişim ve Öğrenme, 9.Baskı, Nobel Yayıncılık, s.65.

30
anlamına gelmemektedir. Ona göre üretkenlik “gelecek kuşağı kurma ve yönlendirmeye
olan ilgiyi” ifade eder. Üretkenliğin en çok olduğu orta yaş döneminde birey bilgi birikimi
ve tecrübelerinden yararlanarak yeni şeyler üretmeye çalışır. Gelecek nesillere güzel şeyler
bırakmak, toplumun yararına işler yapmak ister. Bunun sonucunda bu güdüsünü tatmin
eder.141

1.3.Umutsuzluğa Karşı Benlik Bütünlüğü (66+)

Erikson’a göre bu yedi evrenin meyvesi belli şeyleri aşmış ve belli şeyleri zihnine
oturtmuş bireydir. Ona göre bu kavramı en iyi şekilde ifade eden “benlik bütünlüğü” dür.
Kişinin kendisini sevmesinin ötesinde olan bu düşünce, benliğin düzene ve anlamlılığa
eğilim konusunda gelişen bir teminattır. Bu dünya düzeni ve anlam içeren bir sevgidir. Her
türlü ekonomik sıkıntıya karşın bireyde oluşan iç huzurdur.142

İnsanın ölümü algılaması çok az bir zamanının kaldığını anlaması onu umutsuzluğa
düşürmektedir. Birey bu umutsuzluğu yenmek ve bütünlüğü yakalamak için din, siyaset,
aristokrat hayat gibi yollar denemektedir. Böylece kendi benliğini ve bütünlüğünü koruma
gerçekleşmiş olur.143

2.Jung ve Bireyleşme Teorisi

Jung insan hayatını iki evreye ayırmıştır. Bunlardan birincisi 35-40 yaşına kadar
olan dönemdir ki bunun temsili güneşin doğup tepe noktasına ulaşıncaya kadarki geçen
zaman gibidir. Bunlardan ikincisi ise güneşin tepe noktasından batışına kadarki dönemdir.
İlk evrede hayatta kalabilmek için dışarıya açılan birey kendi ihtiyaçlarını temin edebilmek
için çevresiyle olan ilişkilerini düzenlemiştir.144

Çocukluktan cinsellik algısının oluştuğu döneme kadar olan bölüm hakkında çok
fazla araştırması bulunmayan Jung, bu yılların kişiliğin oluşmasında belirleyici bir rolünün
olmadığını savunmaktadır. Jung’a göre birey zaten çocukluğunda dışa bağımlı olduğu için
daha kendini keşfedememiştir. Onun bilgileri ebeveynlerinden aktarılan ve gelenekten
ibaret olan bilgilerdir.145

141
Ulusoy, a.g.e., s.101.
142
Karaca, a.g.e., s.112; Ulusoy, a.g.e., s.102.
143
Karaca, a.g.e., s.113.
144
Onur, a.g.e., s.67.
145
Karaca, a.g.e., s.149.

31
Ergenlik döneminde ise birey kendi iç problemleriyle iyi bir mücadele verebilmek
için bu dönemi sağlıklı atlatmak zorundadır. Fakat gerçeklerden kaçan ergenler için büyük
problemlerin olacağı kaçınılmazdır.

Jung’a göre çocuğun bilinçlilik kazanması çocukluk yıllarına rastlamaktadır. Bu


dönemde normal bilinçlilik gelişiminde yaşanan bir bozulma çocuğun içine kapanmasına
neden olmaktadır. Bu durumun sonucu olarak bazı çocukların rüyalarında kare, dikdörtgen,
daire gibi motifler ortaya çıkmaktadır. Bu motifler egonun ve bilincin varlığına dair en
somut örneklerdir. Bu dönemde ciddi anlam arayışına giren çocuklar olmakla birlikte
genelde çocuklarda çoğunlukçu, gelenekçi içgüdüsel davranışlar sergilenmektedir. 146

Jung’un ikinci dönem olarak adlandırdığı 35-40 yaş ise kişilik gelişiminin en
önemli aşamasıdır. Daha önce hedef olarak belirlenen şeylere bu yaşlarda ulaşılmış
olmasıyla birlikte derin bir boşluk yaşanmaktadır.147 Gençlik yıllarında toplumun kendini
takdir etmesi için bütün çabaları sarf eden birey bu yaşa geldiğinde psikolojik kişiliğini
geri bıraktığının farkına varır. Gençlik duygularının artık kişiyi tatmin etmediği, daha önce
çok önemliymiş gibi gözüken şeylerin aslında o kadar da önemli olmadığı duygusu uyanan
bireyde depresyon ve sinir hastalıkları görülmeye başlayabilir.

Orta yaş dönemi kişinin eksik kaldığı yönlerini tamamlama dönemidir. Bu noktada
kişinin maddesellikten çok ruhsal nitelikte bir bilince ihtiyaç duyması onu bireyselleşme
sürecine hızlı bir şekilde sokmaktadır. Bu dönemde kişinin hayatının ilk döneminde
topluma hoş görünmek için ortaya koyduğu maskeli kişilik onun gerçek kişiliğinin önünde
bir engel olmaktadır. Kişi bu maskeden sıyrılıp gerçek kişiliğini ortaya koymalıdır.

Orta yaş döneminde daha çok içsel gerçekliğe ve bütünleşmeye yönelim görülür.
Bu dönemde yaşamın anlamı ve varoluşun amacıyla ilgili felsefi sorular sorulur. Böylece
kendi içine yönelen birey daha önceden bastırmış olduğu yönlerini tekrar keşfetmeye
başlar.148

Jung’a göre bireyleşme yaşlılık döneminde de devam etmektedir. İnsan ölüme


yaklaştıkça anlam arayışı ve bütünleşmeye yönelik bir hareket kaçınılmaz olmakta ve bu
süreç yaşılar için yerine getirilmesi zorunlu bir görev haline gelmektedir. Yaşamın ikinci
yarısı yükselme, artma anlamlarına değil ölümün varlığının kaçınılmaz olduğu anlamına

146
Karaca, a.g.e., s.150.
147
Onur, a.g.e., s.60.
148
Karaca, a.g.e., s.151.

32
gelir. Çünkü bilinir ki eninde sonunda sona varılacaktır. Bu düşüncelerle hareket eden
birey dış dünya isteklerini bırakıp iç hayatına yönelmeye başlar. Bunun kaçınılmaz bir
sonucu olarak da bireyleşme kaçınılmaz hale gelir. Bununla birlikte ego da artık
yeterliliğini yitirmiştir. Onun geçici istekleri artık etkili olmamaktadır. Böylece bireyleşme
başlangıcı ile sonu arasındaki uyumu sayesinde kişiyi bunaklığa değil bilgeliğe götürür.

Ölümü kişinin sonu olarak görmeyen Jung, bu dönemin kişinin çocukluğuyla


benzerlik gösterdiğini savunur. Kendi içine dönen birey hayatın amacını kavramaya başlar.
Bunun yanı sıra bazıları ölüm düşüncesinde kendisini tüketmektedir. Ölümü başka bir
evreye geçiş olarak gören Jung ölüm sonrası hayatın var olup olmadığıyla
ilgilenmemiştir.149 Jung’a göre ölüm yaşlılara bir amaç sağladığı için psikolojik bir
önermeye sahiptir. Birey kendi kolektif bilincini oluşturduktan sonra kendini evrensel
tecrübeye katılan bir aktör olarak algılamaktadır.

Bireyleşme insanlığa dair bilgi edinimi sağladığı için yeni bir bilinç sunmaktadır.
Bireyleşmeyi gerçekleştiren kişi kendi zatında bütün insanlıkla karşılaşmaktadır. Çünkü
bireyin içine yönelmesi adeta dışarıdan bir müdahalenin ona yol gösterdiği hissine
kapılmasına yol açmaktadır. Fakat bu bilinç egonun geçici amaç ve heveslerini terk ederek,
var oluşun daha temel ve derin formuna katılmasıyla ortaya çıkmaktadır.150

3.Fowler ve İnanç Gelişimi Teorisi

Fowler bir gelişim psikoloğudur. Din eğitimi, teoloji, din psikolojisi, ve gelişim
psikolojisi alanlarında onun inanç gelişimi modeli pek çok araştırmacı tarafından
kullanılmıştır.

“Fowler’e göre inanç evrensel bir olgudur. Her insanın inancı biricik olmakla
birlikte bir şeye inanma herkes için söz konusudur.”151 Fowler’ın inanç gelişimi evrelerini
kısaca verip bizi ilgilendiren yetişkinlik dönemiyle ilgili olarak daha detaylı bilgi vermeye
çalışacağız.

a-)Temel inanç: Anne karnında ve dünyaya gelişin ilk aylarında gözlenir. Bu dönemde
bebeğin güven duygusu önemlidir.

149
Karaca, a.g.e., s.152.
150
Karaca, a.g.e., s.153.
151
Köse, Ayten, a.g.e., s.70.

33
b-)Sezgisel inanç: İlk çocukluk döneminde görülür. Hayal gücü, algısal iman önemlidir.
Çocuklar egosantriktir. Yani çocuklar olaylara kendi sahip oldukları bakış açısının dışında
farklı bir bakış açısıyla bakamazlar.152

c-)Gerçek inanç: İlkokul yıllarında görülür. Çocuğun soyut düşünme yeteneğinin


gelişmesiyle birlikte hayal dünyası ile gerçek arasında ayırımı yapmaya başladığı
dönemdir. Başkalarının görüşlerini ayırt edebilir. Dini inanç ve semboller tamamen gerçek
olarak kabul edilir.

d-)Geleneksel inanç (İlk Ergenlik): Ergenliğin ilk dönemlerinde görülen bu evre benliğin
kavranmasıyla birlikte Tanrıyla pragmatist bir ilişki içerisine girerek bir dostluk kurmanın
görüldüğü evredir. Yine bu evrede geçmiş hakkında düşünme, bir dünya görüşü edinmeye
çalışma gibi davranışlar da gözlenir. Bu devrede birey bir davranışta bulunurken “başkaları
ne der” diye düşünür.

e-)Bireysel inanç: Son ergenlik ve ilk yetişkinlik dönemlerinde görülür. Dışarıdan


öğrenilen bilgilerle oluşan imanın yerine içten kaynaklı bir iman tasvirinin olduğu
dönemdir. Bu düşünceler “yönlendiren ego” nun oluşmasını sağlar.153

f-)Bütünleşmiş inanç: Orta yaş ve sonrasında görülür. Daha önceden yapılamamış şeylerin
ütopyasının kurulduğu bir dönemdir. Yine bu evrede diyaloga dayalı bilgi çıkar. Diyaloglar
sonucunda farklı bilgilerin doğruluğunu gören birey bireysel imanın ötesinde bilgilere
ulaşmaya başlar. Bu da gerçeklerle örtüşür.154

g-)Genelleştirilmiş inanç: Yaşları belirsizdir. Bu evrede öne çıkan duygular adalet ve


sevgidir. Bunun temini için çaba sarf ederler. Şiddet ve tehlikeyi bertaraf etmek için çeşitli
yollar denerler. Kendilerine bu adalet ve sevgi üzerinden zihinsel bir düzen kurmuşlardır.
İnsanlık dışı yapılara karşı dik bir duruş sergilerler.155

3.1.Bireysel/Düşünsel İnanç (Son Ergenlik/ Genç Yetişkinlik)

Dış otoriteyle kişinin kendi düşüncelerinin çatıştığı bir dönemde ortaya çıkan bu
inanç kişi üzerinde belirli bir seviyede baskı ve gerginlik oluşturmaktadır. Bunun
sonucunda birey kendi dini düşüncesini inşa etmeye başlamaktadır. Bu problemin
atlatılması kişinin bunu başkalarıyla paylaşması ve çevresinden destek alarak çözmeye
152
Köse, Ayten, a.g.e., s.71.
153
Köse, Ayten, a.g.e., s.72.
154
M. Doğan Karacoşkun, “Dini İnanç – Dini Davranış İlişkisine Sosyo-Psikolojik Yaklaşımlar”,
Dinbilimleri Akademik Araştırma Dergisi, IV, Sayı: 2, 2004, s.217.
155
Doğan Karacoşkun, “Dini Gelişim Kuramları”, s.218.

34
çalışmasıdır. Örneğin birey bu dönemde bir topluluğa katılma veya tek başına kalma
arasında sıkışabilir. Toplumun dayattığı olgun insan modeline uyması gerektiğini
düşünebilir. Kişi kendi görüşlerini oluşturarak toplumdan sıyrılabilir. Bunun yanı sıra
sembollerin kavramsal manalar içermeye başlaması kişinin mitolojik şeylere karşı ilgisinin
azalmasına daha somut şeylere bağlanmasına yol açar. Bu dönem daha çok ergenliğin sonu
ve 30-40 yaşları arasında görülür.156

3.2.Bütünleşmiş İnanç (Orta Yaş ve Sonrası):

Gerçeğin varlığındaki zıtlıkları ve çelişkileri fark eden birey bunları birleştirme


yoluna gitmektedir. Bunu yapmak için de gerekçeleri göreli olarak algılamaya
başlamaktadır. Artık değerleri daha derinlerde hissetmeye başlayan birey daha olgun bir
kendilik sergilemeye başlamaktadır. Başka düşüncelerin bilgilerine açık olan birey zıt
durumların bilgilerine de açık hale gelmektedir. Bu durum bireysel inancın bir üst
boyutuna gitmeye, gerçeğin hem çok boyutlu hem de birbirine muhtaç olduğu düşüncesini
anlamaya götürmektedir. Fakat bu evrede iki durum gözlenir. Bireyin dönüştüremediği ve
eskiye karşı bir vefa borcu olan düşünceleri birde dönüştürülmüş yeni bir düşünceye sahip
olduğu tasavvurlardır. Fowler bu bölünmenin bazen köktenci bir anlayışa bile
götürebileceğini savunmuştur.157

SONUÇ

Yetişkinlik hayatın tam ortasında bulunulan bir dönemdir. Yetişkinlik, bireylerin


fiziksel, ruhsal, sosyal yönden olgunlaştığı hayatın ortasına gelindiği bir dönemdir. Bu
noktada bireyler hem geleceğe hem de geçmişe hitap etmektedirler. Yetişkinlik dinî
hayatın da durulmaya dinginleşmeye belli bir düzene girmeye başladığı bir dönemdir.
Yetişkin bireyler artık ergenlikteki gibi doludizgin olmayıp hayatlarını belli şartlara göre
idame ettirmektedirler. Bu yüzden yetişkinlik dönemi bireyin bir anlamda da çöküş
döneminin başladığı bir dönemdir. Bu yüzden yetişkinlerdeki dinî hayatın iyi olabilmesi
için çocuklukta öğrenilen bilgilerin sağlam olması gerekir. Çünkü yetişkinler
çocukluklarında öğrendiği dini bilgilerinin üzerinden yetişkinlik dönemindeki dini hayatını
devam ettirirler.

156
Karaca, a.g.e., s.194.
157
Karaca, a.g.e., s.195.

35
Yetişkinlik dönemi fiziksel olarak gerilemenin de başladığı bir dönemdir. Bu
gerilemeyi kişilerin psikolojileri de takip eder. Öğrenememe hissi, kendini yetersiz görme,
zekânın gerilediğini düşünme bu dönemin temel özelliklerindendir. Sosyal ilişkilerde ise
bunun aksine aktif olma eğilimi görülür. Sivil toplum kuruluşlarına katılma bu dönemde
görülen belirgin özelliklerdendir. Yetişkinler için hayatı anlamlandırma da büyük önem
taşır. Bunu tatmin etmek için dine yönelişler görülür. Ayrıca çocuklarını iyi yetiştirme
isteği de kişinin dini hayatında değişiklikler yapmasına neden olabilir.

Yetişkinler özgürlüklerine düşkündürler. Bu ergenlik dönemindeki benmerkezciliğin


olgunlaşmış halidir. Yetişkinler kendi tecrübelerine saygı duyulsun isterler. Yetişkin din
eğitiminde bu kural büyük önem taşır. Yetişkinler aktif katılacakları, günlük problemlerini
çözecekleri bir eğitimi tercih ederler. Yetişkin din eğitimcileri konuları buna göre
belirlemeli, sınıf ortamını rahat olacakları bir şekilde düzenlemelidir. Ayrıca sınıfta
yetişkinlere söz hakkı verilmeli, kendi tecrübelerinden faydalanılmalıdır. Yetişkinlere
kaba, kırıcı söz söylememeli, onların tecrübeleriyle alay etmemeli, yetişkinlerin bu
davranışları direk şahsına yapılan bir hakaret gibi algıladığı unutulmamalıdır.

Sonuç olarak yetişkinlik her açıdan sıkıştırılmış bir dönemdir. Bu dönemdeki bireyler
hem anne babalarına bakmak zorunda hem de çocuklarını iyi bir şekilde yetiştirmek
zorundadırlar. Bu noktada ciddi sorumlulukları bulunmaktadır. Bu da onların yoğun bir
dönem yaşamalarına neden olur. Ayrıca bu dönemin iyi geçirilmesi ileride de benlik
bütünlüğünün sağlanması için önemlidir.

Kaynakça
Adler, A. (1994). Genç Kız Psikolojisi ve Cinselliği. İstanbul: Düşünen Adam Yayınları.
Ahmet Yıldız, M. U. (2009). Yetişkin Eğitimi. İstanbul: Kalkedon Yayıncılık.
Ali Köse, A. A. (2012). Din Psikolojisi. İstanbul: Timaş Yayınları.
Altınköprü, T. (2008). Genç Erkek Psikolojisi ve Cinselliği. İstanbul: Hayat Yayınları.
Arpacı, F. (2005). Farklı Boyutlarıyla Yaşlılık. Ankara: Eğitim ve Kültür Yayınları.
Ayverdi, İ. (2011). Misalli Büyük Türkçe Sözlük. İstanbul: Kubbealtı Yayınları.
Banu Yazgan İnanç, M. B. (2007). Gelişim Psikolojisi. Ankara: Pagem A Yayıncılık.
Barutçugil, İ. (2002). Eğitim Becerilerinin Geliştirilmesi Eğiticinin Eğitimi. İstanbul:
Kariyer Yayıncılık.

36
Bayraklı, B. (2009). İslam'da Eğitim. İstanbul: Bayraklı Yayınları.
Binbaşıoğlu, C. (1982). Eğitim Psikolojisi. Ankara: Binbaşıoğlu Yayınevi.
Canatan, A. (2008). Sosyal Yönleriyle Yaşlılık. Ankara: Palme Yayıncılık.
Cüceloğlu, D. (1996). İnsan ve Davranışı. İstanbul: Remzi Kitabevi.
Çağbayır, Y. (2007). Ötüken Türkçe Sözlük. İstanbul: Ötüken Neşriyat.
Daryal, A. M. (2013). Dini Hayatın Psiko-Sosyal Temelleri. İstanbul: İfav Yayınları.
Doğan, M. (1990). Büyük Türkçe Sözlük. Ankara: Rehber Yayınları.
Erikson, E. H. (1984). İnsanın Sekiz Çağı. Ankara: Birey ve Toplum Yayınları.
Freyer, H. (2013). Din Sosyolojisi. Ankara: Doğu Batı Yayınları.
Fulya Temel, A. B. (1995). Ergenlik Psikolojisi. Ankara : Bizim Büro Basımevi.
Türkiye'de Dini Hayat Araştırması (2014), Ankara : Diyanet İşleri Başkanlığı.
Gümüş, A. (2013). Yetişkinlerin Din Eğitimine Bakışları ve Din Eğitimi İhtiyaçları.
İstanbul: Yekder Yaygın Eğitim ve Kültür Derneği.
Günay, Ü. (2006). Dindarlığın Sosyo-Psikolojisi. Adana : Karahan Kitabevi.
Güneş, F. (1996). Yetişkin Eğitimi. Ankara: Ocak Yayınları.
Günümüz Gençliğinin Kimlik ve Anlam Sorunu. (2010). Diyanet Aylık Dergisi.
Hasan Bacanlı, Ş. I. (2012). Yetişkinlik ve Yaşlılık Gelişimi ve Psikolojisi. İstanbul: Açılım
Kitabevi.
Hökelekli, H. (1992). Ölümle İlgili Tutumların Dini Davranışla İlişkisi Üzerine Bir
Araştırma(2) - Yorumlar. Uludağ Üniversitesi İlahiyat Fakültesi, C.4, Sayı 4, ss.87-
98
Hökelekli, H. (1993). Din Psikolojisi. Ankara: Diyanet Vakfı Yayınları.
Hökelekli, H. (2006). Gençlik Din ve Değerler Psikolojisi. İstanbul: Dem Yayınları.
Hökelekli, H. (2008). Ölüm ve Ölüm Ötesi Psikolojisi ve Din. İstanbul: Dem Yayınları.
Karaca, F. (2007). Dini Gelişim Teorileri. İstanbul: Dem Yayınları.
Karacoşkun, D. (tarih yok). Dini Gelişim Kuramları.
Karacoşkun, M. D. (2004). "Dini İnanç - Dini Davranış İlişkisine Sosyo-Psikolojik
Yaklaşımlar" Dinbilimleri Akademik Araştırma Dergisi IV, Sayı 2, ss.23-37.
Kayıklık, H. (2011). Din Psikolojisi. Adana: Karahan Kitabevi.
Kemal Demiray, R. A. (2004). Ansiklopedik Türkçe Sözlük. İstanbul: İnkılâp Yayınevi.
Kımter, N. (2012). Benlik Saygısı ve Din. İstanbul: Kriter Yayınları.

37
Kımter, N. (2012). "Ergenlerde Benlik Saygısı ve Öznel Dindarlık Algısının Bazı
Değişkenler Açısından İncelenmesi" Mustfa Kemal Üniversitesi Sosyal Bilimler
Enstitüsü Dergisi, C.9, Sayı 17, ss.439-468. (makaleleri kaynakçada bu şekilde
gösteriyoruz.)
Koç, M. (2005). "Dua ve İbadetin Ergenlerin Ruh Sağlıklarına Etkileri Üzerine Teorik Bir
Yaklaşım", Diyanet İlmi Dergi, C.41, Sayı 4,ss.63-90.
Köylü, M. (2011). Gelişimsel Basamaklara Göre Din Eğitimi. Ankara : Nobel Yayıncılık.
Kulaksızoğlu, A. (1995). Ergenlik Psikolojisi. Ankara : Bizim Büro Basımevi.
Kulaksızoğlu, A. (1998). Ergenlik Psikolojisi. İstanbul: Remzi Kitabevi.
Kurt, İ. (2000). Yetişkin Eğitimi. Ankara: Nobel Yayın Dağıtım.
Kurt, İ. (2014). Yetişkin Psikolojisi. Ankara: Akçağ Yayınevi.
Kurtman Ersanlı, M. K. (2008). Psikolojik, Sosyal ve Bedensel Açıdan Yaşlılık. Ankara:
Pegem Akademi.
Lowe, J. (1985). Dünyada Yetişkin Eğitimine Toplu Bir Bakış. Ankara: Unesco Türkiye
Milli Komisyonu.
Mehmedoğlu, A. U. (2004). Kişilik ve Din. İstanbul : Dem Yayınları.
Mehmedoğlu, Y. (2013). Ahlaki ve Dini Gelişim Eğitimi. İstanbul: Morpa Kültür Yayınları.
Mevdudî. (tarih yok). Kur'an'a Göre Dört Terim. İstanbul: Beyan Yayınları.
Mine Mangır, G. B. (1990). Psikolojide Üç Büyükler. Ankara : Ankara Üniversitesi Ziraat
Fakültesi Yayınları.
Mustafa Köylü, N. A. (2012). Din Eğitimi. Ankara: Gündüz Eğitim ve Yayıncılık.
Kalevi Tamminen, K. and Nurmi, K.E., (2012/1) "Developmental Theories and Religious
Experience, " (çev. Nurten Kımter), Erciyes Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi,
Sayı 1, ss.63-87.
Onur, B. (1995). Gelişim Psikolojisi. Ankara : İmge Kitabevi.
Osmanoğlu, C. (2014/2)." Din Eğitiminin Gelişmsel Temeli Olarak İnanç" Bilimname
Dergisi XXVII, ss.177-206.
Öcal, M. (2001). Din Eğitimi. Ankara : Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları.
Pazarlı, O. (1993). Din Psikolojisi. İstanbul: Remzi Kitabevi.
Peker, H. (2003). Din Psikolojisi. İstanbul : Çamlıca Yayınları.
Saygılı, S. (2011). Yaşlılık Psikolojisi. İstanbul: Elit Kültür Yayınları.
Selçuk, Z. (tarih yok). Gelişim ve Öğrenme. Nobel Yayıncılık.
Senemoğlu, N. (2014). Gelişim, Öğrenme ve Öğretim Kurumdan Uygulamaya. Ankara:
Yargı Yayınevi.

38
Şengül Hablemitoğlu, E. Ö. (2010). Yaşlı Refahı. Ankara: Kilit Yayınları.
Tanır, M. (2008). Halk Eğitimi ve Yönetimi. Ankara: Barek Basım Reklamcılık.
Tezcan, M. (tarih yok). Gençlik ve Yabancılaşma.
Ulusoy, A. (2005). Gelişim ve Öğrenme. Ankara: Anı Yayıncılık.
Yağcı, H. Y. (2006). Saplantılı Dini Davranışlar (Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi).
Bursa: Uludağ Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü.
Yavuzer, H. (1987). Çocuk ve Suç. İstanbul: Remzi Kitabevi.
Yavuzer, H. (1993). Çocuk Psikolojisi. İstanbul: Remzi Kitabevi.
Zuhal Cafoğlu, M. A. (2008). Eğitim Psikolojisi El Kitabı. Ankara: Grafiker Yayıncılık.

39

You might also like