Professional Documents
Culture Documents
İÇİNDEKİLER
“MATERYAL TASARIMI”
DÜNYANIN BÜTÜN ÇİÇEKLERİ
DEĞERLENDİRME
“Bana çiçek getirin, dünyanın bütün çiçeklerini buraya getirin.”
Köy öğretmeni Şefik Sınığ’ın ölürken söylediği bu son sözleriyle başlayan “Dünyanın Bütün
Çiçekleri” adlı şiir, Cumhuriyet dönemi şairlerinden Ceyhun Atuf Kansu’nun en güzel
şiirlerinden birisidir.
Anadolu’nun en dertli insanlarından birisi de şüphesiz ki köy öğretmenleridir. O, Anadolu
aydınları içerisinde köy öğretmenlerini bir başka titizlikle ve bir başka yakınlıkla
gözlemler. “Dünyanın Bütün Çiçekleri” adlı şiiri de, bu gözlemlerinin ürünüdür.
“Dünyanın Bütün Çiçekleri”, bugüne kadar bir çok antoloji, dergi ve gazetede yer almış,
bir çok törende de beğeniyle okunup dinlenmiştir.
Şefik öğretmenin sevdası birbirinden farklı, eşsiz, capcanlı muhteşem kokulu
çiçekleriydi. Çiçekler gerçek anlamda en güzel en değerli ev sevilesi varlıklardır. Böyle
kıymetli bir özdeşleştirme aşkla yapılan bir meslek ve idealistlik gerektirir.
Binlerce isimsiz öğretmenlerin, bir bahçıvan gibi gönül pınarlarından sulayarak
yetiştirdikleri tüm yurt bahçelerinin, hep genç hep canlı kalması ve öğretmenlik
arzularımızın çiçeklerde açması için bu naif, temiz ve güzelliklerle bezeli varlıklar
solmamalı, soldurulmamalı.
inlerce isimsiz öğretmenlerin, bir bahçıvan gibi gönül pınarlarından sulayarak
yetiştirdikleri tüm yurt bahçelerinin, hep genç, hep canlı kalması ve öğretmenlik
arzularımızın çiçeklerde açması için; bu temiz, bu masum ve bu şirin çiçekler solmamalı,
soldurulmamalı...
Geleceğimizin umudu olan bu sevimli miniklerin, daha gür olmaları ve dünya çocuklarına
binlerce yıl ev sahipliği yapmaya devam etmeleri; anne-babalarının, öğretmenlerinin,
yöneticilerin kısacası tüm milletimizin en samimi arzusu olduğu kanaatindeyim. Bütün
ümitlerimiz belki de onlarla yeşerecek, senin ümit bağladığın çiçeklerle…
Bu çiçekler solmasın...
ZİLLER ÇALACAK
DEĞERLENDİRME
Zeki Ömer Defne yıllar boyunca emek verdiği ,üzerinde durduğu,onları anne ve
baba şevkatiyle gördüğü öğrencilerinden ayrılışının ve özlemi zillerden ayrılmanın özlemi
ile bir sayarak yazmıştır bu şiirini. Kendini öğrencilerine adamış idealist bir öğretmenin
emekli olma vakti gelmiştir. Ama o güzel yürekli edebiyat öğretmeninin bir yanı hep
okulda, öğrencileri ile kalacaktır. Şiirde zil başlangıcı ifade ettiği kadar sonu da ifade
etmektedir. Öğretmen zıtlıklardan yararlanarak duygularını en güzel en dokunaklı haliyle
dilselleştirmiştir. Eve emekli olacak öğretmenlik görevi sona erecektir Zeki Ömer’in. Ama
o kırlardan, evlerden çalan ders zilinin sesini hep duyacak. Öğrencilerinin peşi sıra
içinden uça ese biri gidecek. Fakat artık kendisi orda olmayacak. Öğrencileri okuldan
ayrılırken de ziller çalacak yine onlarla koşup gidecek. Başlarda dersleri, coşkuyu ifade
eden zil sesi sonunda şairin hayat yolunda vaktinin dolduğunu haber verecek. Kendi
haricinde hiçbir yer, hiçbir kimse bu zili duymayacak. Fakat onun içinde ki öğretme aşkı,
tutkusu, sevdası hep kalacak öğrencileriyle. Bu şiir bir öğretmenin öğrencilerinden
ayrılması, onlara içten veda etmesini konu almaktadır.Şiirdeki duygulardan da
anlaşılabileceği gibi öğretmenlik öyle herkesin yapabileceği bir iş değildir,yürek
işidir.Duygu işidir. Yalnızca bir meslek olarak görülmemesi gerekir.O mesleğe
sevdalanmaktır,aşık olmaktır,bir şeyler vermedir. Böyle bir sevdayı ölüm bitirebilir mi
hiç. Zeki Ömer Defne’nin de dediği gibi yaşamın son zili çaldığında bile öğretmenlik
sevdası daima sınıflarda, öğrencilerde yaşamaya devam edecektir.Öğrencelerine olan
sevgisi ve aşkı var olduğu sürece ziller hep yankılanacak ruhunda.
KIZAMUK AĞIDI
Isıtıyor, avutuyordum.
DEĞERLENDİRME
KALEMLER
ÖZET
DEĞERLENDİRME
GAMSIZ’IN ÖLÜMÜ
ÖZET
DEĞERLENDİRME
DEĞERLENDİRME
Her ebeveyn çocuğunun iyi bir kariyer yapmasını, hayatını çok iyi koşullarda
yaşamasını ister. Fakat bu istek çocuklarının yaşamak istediği hayatın üzerine geçmemeli.
Aileler çocuklarının ebeveyni oldukları için kendilerini onların sahipleri olarak görmemeli
ve çocuklarının isteklerine saygı göstermeliler. Bu filmde eğer o aile çocuklarını tiyatroya
duyduğu ilgiye onun isteğine saygı göstermiş olsalardı o çocuk intihar etmeyecekti.
Aileler çocuklarını iyiliği için onların yanlış kara almamalar, hayatlarını mahvetmemeleri
için kendilerine onların hayatlarına müdahale etme hakları tanıyorlar. Oysa ki her insan
kendi yaşantısıyla, kendi deneyimleriyle hayatı anlamalı bu şekilde yoluna devam etmeli.
Bu şekilde yaşayan insanlar hayattan zevk alır ve neleri başarabilecekleri konusunda
kendilerini tanıyıp kendilerine güvenirler. Yeni gelen öğretmen By Keating de bunu
yapmaya çalışıyordu fakat okul yönetimi ve ailelerin isteklerine ters düştüğü için bu
ölümden sorumlu tutuldu. Diğer öğrenciler sorgulanırken aileleri de yanlarındaydı. Bu
şekilde öğrencilere aile ve okul baskısı altında sorgu yapılıp öğretmenin aleyhine
konuşmaları sağlandı. Fakat öğretmen okuldan ayrılmadan önce öğrencilerin masanın
üzerine çıkıp protesto yapmaları öğretmenin öğrencilerin sevgisini ne kadar kazandığını
bize gösteriyor.
KORO
ÖZET
Fransa’nın en kötü yatılı okulundan gelen teklif üzerine bir müzik öğretmeni olanBay
Mathieu erkek öğrencilerden oluşan yatılı okulda öğrenci mümessili olarak işe başlar.
“Suyun Dibi” adı verilen okulda tamamen birbirlerinden farklı kişiliklere sahip ve oldukça
asi tavırlar sergileyen genelde kimsesiz fakir öğrenciler bulunmaktadır. Okulun müdürü
ise öğrencilere karşı çok sert davranmakta, hücre cezası ve dayak gibi acımasız cezalar
vererek disiplini sağlamaya çalışmaktadır. Bu gibi cezalar ile hibir sonuca
varılamayacağını düşünen Bay Mathieu cezaların caydırıcı olmak bir yana öğrencileri
ispiyonculuğa özendireceğini ve aralarındaki çatışmanın artacağını düşünür. Aklna gelen
en iyi çözüm, en iyi bildiği iş olan müzik sayesinde öğrencilere ulaşarak onlara farklı bir
dünyanın kapularını aralayabilmek olur. Ayrıca Bay Mathieu çocuklara ceza verirken de
onları iyi bir şeyler yapmaya teşvik eder. Bununla birlikte onların olumsuz yanlarından çok
olumlu yanlarına yönelir. Bay Mathieu’nun bu çabaları öncelikle kendi işine yarar;
öğrenciler onu sevip saymaya başlar, giderek bağlanırlar. Fakat koro faaliyetinin asıl
yararı çocuklara olur. Hayatta ilk kez güzel bir amaç iin yaşayabileceklerini fark etmeleri
morallerini düzeltir. Çocuklar adım adım içlerindeki güzelliği açığa çıkarmaya başlarlar.
Duygu ve müzikle dolu, sıcak ve hayli anlamlın olan Koro Bay Mathieu’nun okul müdürü
tarafından görevden çıkarılarak sona ermektedir. Fakat çocuklarla vedalaştırılmasına izin
verilmez. Öğrenciler ise yaptıkları uçakları pencereden aşağı uçurarak Bay Mathieu’ye
veda ederler.
DEĞERLENDİRME
PAYDOS
ÖZET
Murtaza Öğretmen, kendisine annesinden miras kalan eski bir konağının tek bir
odasında eşi Hatice ve oğlu Rıdvan ile beraber yaşamaktadır. Kendisine annesinden
konak, beraberinde de konağın taksit borçları kalmıştır. Murtaza Öğretmen, konağın
bütün odalarını kiraya vererek elde ettiği parayla konağın taksitlerini ödeyebilmekte ve
arta kalan parayı ise konağın diğer masraflarına ancak yetirebilmektedir. Devlet’in
kendisine verdiği öğretmen maaşıyla da ailesinin geçimini -sefalet içinde de olsa-
sürdürebilmektedir. Murtaza kısa boylu, korkak görüntüsü veren ama esasta ise yılgın,
bezgin ve düşünceli bir kişidir. Oldukça sinirli ve aynı oranda sabırlı bir kişiliğe sahiptir.
Yeri gelince sinirini saklayıp sabrını ön plana çıkarmayı bilir. Murtaza Öğretmen,
mesleğini çok seven bir öğretmendir. Murtaza’nın hikayesi boyunca da anlaşılacağı üzere,
O, kendisini öğrencilerine adamıştır ve ailesi için de yine fedakar bir aile reisidir. Karısı
Hatice ise sinirli sert ve otoriter bir kadındır. Kaderin kendilerine çizdiği yoldan daima
eşini sorumlu tutar. Eşi Murtaza’nın kendisini sürekli hoş görmesi, kendisine yumuşak
davranması neticesinde oldukça şımarmıştır. Konağın tek bir odasından ibaret olan evinde
rahat bir hayat yaşayamamaktadır. Bu sebeple de günde en az birkaç defa kocasına karşı
kavga çıkarmaya çalışır ama Murtaza’nın kavgaya yanaşmaması, alttan alması sebebiyle,
kavga çıkartmayı bir türlü başaramaz. Dolaysıyla, büsbütün sinirlenir. Murtaza
Öğretmen, yetiştirdiği öğrencileri toplum içerisinde yüksek mertebelerde görünce çok
sevinir. Bu durumu övünerek eşine anlatır. Karısı ise; “Öğrencilerin bile büyük adam oldu.
Ama sen hala öğretmen olarak kaldın!” diyerek, her zamanki gibi lafı yine çekmekte
olduğu sıkıntılara getirip kavga havası yaratmaya çalışır. Murtaza Öğretmen ise doktoru
doktor, mühendisi de mühendis yapan yine öğretmendir, dercesine mesleğinin önemli bir
meslek olduğunu anlatır. Muhtar Hasan, köyden Murtaza’nın evine gelir. Yanında kızı
Ayşe, İbrahim ve Ömer de vardır. Murtaza, Hasan’ı hiç sevmez. Aynı şekilde Muhtar
Hasan da Murtaza’yı sevmez. Aralarında eskiden kalma bir düşmanlık vardır. Bu sebeple
Hüsamettin her defasında Murtaza’ya; “Öğretmen Bey! İyi adamsın, hoş adamsın, efendi
adamsın, seni severim, soyun sopun temiz, namuslu, dürüst insansın; çirkin, sakat, hasta
da değilsin, ama züğürt adamsın, bir hayale kapılmış gidersin, akıntıya kürek çekersin
ama yine de kızımı oğluna vermek isterim, ” der. Babasının nasihati ve kendisinin de
yeminini gerekçe göstererek, kızını Hacı Hüsamettin Tüccaroğlu olarak ancak bir tüccar
ailesine verebileceklerini söyler. Bu şekilde Murtaza’dan öğretmenliği bırakıp bakkal
olmasını ister. Aksi halde kızını veremeyeceğini izah eder. Murtaza buna çok sinirlenir. O
da Hüsamettin’in kendisi için sarf ettiği övgü dolu sözleri iade ederek, kızını oğluna
almak istediğini ama bunun ancak Hüsamettin’in tüccarlığı bırakıp öğretmen olmasıyla
mümkün olabileceğini ifade ederek Hüsamettin’den öğretmen olmasını ister ve bu şekilde
misillemede bulunur. Böylece durum çıkmaza doğru giderken tam o esnada Muhtar Hasan
elinde bir Mahmudiye altınıyla gelerek defineyi bulduğunu söyler. Her şey Murtaza’ya
yapmacık gelir ama Murtaza olanlara inanmaktan başka çare bulamaz.
Aradan on beş gün geçmiştir. Artık Murtaza zengin olmuştur. Karısı Hatice evi
restore eder v e y e ni eşyalar alır.. Hatice Ayşe’yi yanına çağırarak kurduğu planı anlatır
ve Ayşe’den planın bir parçası olmasını ister. Ayşe de, Hatice’nin isteği ve Rıdvan’ın iyiliği
ve gönüllülüğü yanında kendi vefa borcunu da düşünerek duruma razı olur. Ayşe ve Rıdvan
birbirlerini seviyormuşçasına birbirlerine şiirler okuyup iltifatlar savururlarken bu
durumu da babalarının müşahede etmesine meydan verirler. Tam o esnada Hasan ve
Murtaza onları görüp bu durum karşısında birbirlerini suçlarlar. Murtaza’ya göre bu oyun
Hasan’ın düzmecesidir ve Hasan’ın amacı kızını Rıdvan’a vermektir. Hasan da aynı şeyi
Murtaza için düşünür. Hatice Murtaza’ya, “Bu işin tek çaresi Hacı Hüsamettin’in kızını
almaktır, ” diye fikir vererek kurduğu planın ikinci aşamasını harekete geçirir. Murtaza
başka çıkar yol bulmaz ve Hüsamettin’in kızını istemeye razı olur. O sırada Murtaza’nın
okulundan hademe gelerek, Murtaza’yı Müdür’ün çağırdığını, haber verir. Hatice durumu
merak edince, Murtaza; “İki gün önce Balıkçı Ahmet’in oğlu Cahit oturduğum iskemleye
iğne batırmıştı. Ben de boş bulunup oturunca oldukça canım yandı ve kendimi kaybettim.
Çocuğu hastaneye kaldırdılar, ” diyerek durumu Hatice’ye izah eder. Murtaza duygusal
bir istifa dilekçesi yazarak öğretmenlik hayatını sona erdirir. Öbür taraftan Salih Usta
Ayşe’ye hayat hikayesini anlatır. Kaybettiği, arayıp bulamadığı eşinden ve kızından
bahseder. Neticede Ayşe Salih Usta’nın sözlerinden, Salih Usta’nın kendi öz babası
olduğunu anlar. Aradan bir ay geçer. Artık Murtaza bakkal olmuştur. Hüsamettin
Murtaza’nın dükkanına gelir ve bakkallık mesleğinin bütün entrikalarını anlatarak
Murtaza’ya kendisine bir ödül verileceğini ve isterse öğretmenlik görevine geri
dönebileceğini haber verir. Murtaza çok sevinir. Tam o sırada Hatice gelir. Söylenilenleri
işitince, Muhtar Hasan’ın buldu, diye bilinen hazinenin asılsız olduğunu yani ortalıkta
bulunan bir hazinenin olmadığını söyler. Kendi kendine söylenerek öğrencilerine duygusal
bir sesleniş ve nasihatlerde bulunur ve “Artık paydos!” diyerek perdeyi kapatır.
DEĞERLENDİRME
DERS:TÜRKÇE
KONU:ZAMİRLER
KAZANIM:
T6226:ZAMİRLERİN CÜMLEDEKİ İŞLEVİNİ FARK EDER.
SINIF: 6.SINIF
MATERYAL
2.İçerik Bilgileri
(Öğretmen tarafından sorulan soruya cevap vermek için öğrenciler yoğun isteklerle
parmak kaldırır.)
Derya: Ben, bugün sabah saat 07.00’da uyandım. Elimi yüzümü yıkadım, saçlarımı
annem taradı ve kahvaltı yaptım.
Öğretmen: Bülent ile Takva, tahtaya çıkın ve bir birinize kendinizi betimleyin.
(Öğretmen bu sefer öğrencilere tek tek sorular sorar. Ve bu sorulara öğrenciler cevap
verir.)
( Öğretmen, çocukları iki gruba ayırır. Erkekler grubu ve Kızlar grubu diye. Ve
çocuklara sorular sorar.)
Öğretmen: Ali, Veli sizin grubunuz hangisi?
Kızlar grubu: Matematik, Türkçe, Fen Bilgisi… Peki ya sizin tuttuğunuz Futbol
Takımları hangileridir?
( Öğretmen, bu sefer her iki gruba sorular sorar. Önce kızlar grubuna soru sorarak
cevaplandırmalarını ister.)
( Öğrenciler sessiz sessiz düşünür ve sonunda Bahar söz hakkı alarak cevap verir.)
Bahar: Sınıfta öğrencilerden kaçı Türkçe dersini sevdiğini tam sayı belirtemem ama
birçoğu sevmektedir.
Serkan: Burada öğretmenim. Hem de çok güzel. Hatta benimki sizinkinden daha
güzel.
Esra: Hayır öğretmenim, hiçbir şey anlaşılmazdı. Çünkü orada Derya kendi yaptığı
davranışı bize ismini kullanmadan ismin yerine geçen “ben’i” kullanması daha doğru
oldu.
Halime: Anlaşılmazdı öğretmenim. Çünkü Gülşen’in cevabında bir yerin ismini tutan
bir sözcüğün kullanıldığını görmekteyiz. Yani “Sultan’ın önünde “ “orada” sözcüğünü
kullanarak işaret zamirini kullanmış oldu.
Emre: Soramazdık öğretmenim. Çünkü “…kaç kişi…” ile soruyu sormuş olsaydık
sayıyı belirtir olurduk. Burada kaçı diyerek “kişi ” sözcüğünü kullanmayarak onun
yerine geçen “… Kaçı ” sözcüğünü kullanmakla soru zamirini kullanmış oluyoruz.
Öğretmen: Halil, az önce Bahar arkadaşının cevabı olan “Sınıfta öğrencilerden kaçı
Türkçe dersini sevdiğini tam sayı belirtemem ama birçoğu sevmektedir.” Cevabında
birçoğu yerine sayı veremez miydi?
Halil: Veremezdi öğretmenim. Çünkü kaç kişinin Türkçe dersini sevdiği belli değildir.
Ve belli olmayan, belirsiz anlamına gelen “ birçoğu” kelimesi tercih edilmiş. Bununla
da “birçoğu” ile öğrenciler kastedilmiş ve ardından öğrenciler sözcüğü kullanılmayıp
bir belirsizliğin varlığından bilgi verilmiştir. Bu da Belgisiz Zamirin bir özelliğidir.
Öğretmen: Harun, az önce sorduğum soruya karşılık cevap veren Serkan’ın söylemi
olan “…benimki sizinkinden daha güzel.” Cümlesinde “benimki ve seninki” sözcükleri
neden kullanılmış, ne tür bir özelliği var?
Öğretmen: evet, doğru bir örnek. Peki, şimdi İşaret Zamirine Veysi örnek ver.
Öğretmen: Çok doğru bir örnek verdin. İlgi zamirine de Faruk, sen örnek ver bakalım.
ETKİNLİKLER
ZAMİRLER (ADILLAR)
…………..Eda’nın
…………….. mı?
nerde oturuyorsunuz? …………. kek tiyatroya
………………… çok bayatlamış.
gittim. …….………….arkadaşımız
………………. dolaba koy.olur.
"O" ve "onlar" sözcükleri, insanlar için kullanıldığında kişi zamiridir. Diğer varlıklar için
kullanıldığında işaret zamiridir.
3. Aşağıda boş bırakılan yerlere örnekteki gibi uygun kişi zamirlerini yazınız.
Örnek: ...Ben... sonra gelirim. f) ................ hâlâ tarlada çalışıyorlar.
a) Evi............ kiraya verdik. g) ................ çaylarınızı için.
b) ............ seni arayıp sormuyorlar. ğ) Bu yıl.............. başkan olacaksın.
c) Bu işten........... kârlı çıktın. h) ................ emekli oldum.
d) .............. iyi bir karar verdin. ı) ................ kardeşinle iyi geçin.
e) ............. sevilen insanlarsınız. i) ............. Çanakkale'ye gezi yapacağız.
Bazı sözcükler isimlerin yerini işaret yoluyla tutar. Bunlara İşaret zamirleri denir: bu,
şu, o, bunlar, şunlar, onlar, burası, şurada, öteki, beriki gibi zamirlerdir.
4. Aşağıda boş bırakılan yerlere, örnekteki gibi uygun işaret zamirleri yazınız.
Örnek: ...Bu..., çöpe atılacak. f) ......................, iyice yıpranmış.
a) ..............., yeniden yazılacak. g) ........................ daha güzel.
b) ..............., bana iyi davrandı. ğ) ..................... biraz dinlenelim.
c) .............., piknik için uygun. h) .................., bizim eve iyi yakışır.
d) .............., depoya gönderilecek. ı) ...................., bagaja konacak.
e) .............., balkona taşınacak. i) .................. sizinle gelsin.
Bazı sözcükler de isimlerin yerin belli belirsiz tutar.Bunlara da Belgisiz zamirler denir:
biri, herkes, bazıları, kimse, hiçbiri, birçoğu, kimileri, birkaçı, hepsi, başkaları,
öteki, her biri, tümü, çoğu, ,gibi zamirlerdir.
5. Aşağıda boş bırakılan yerlere, örnekteki gibi uygun belgisiz zamirler yazınız.
Örnek. ...Bazıları... hâlâ heyecanlıydı. f) .................... temizliğe dikkat etmiyor.
a) .............. onu dikkatle dinledi. g) ............... çok erken kalkmış.
b) ............... memnun olmadı. ğ) .................. düğüne gelmedi.
c) ............... suçu kabullenmedi. h) ................ konuşmuyor.
d) .................. yararlanmıştı. ı) ………......... kendi derdine düşmüş.
e) Seni…………….......beğenmiş. i) ................. çocuğuyla kucaklaşıyor.
Bazı sözcükler isimlerin yerini soru yoluyla tutar. Bunlara Soru zamirleri denir: kim,
nereye, nerede, nereden, kimden, hangisi,ne, ne kadar gibi sözcüklerdir. Soru
zamirlerinin yanıtı isim veya zamirdir.
6-Aşağıda boş bırakılan yerlere örnekteki gibi uygun soru zamirleri yazınız. Daha
sonra da sorunun cevabını cümlenin karşısına yazınız.
Bana ...kim... kalem verecek? Sana ben kalem vereceğim.
a) Masada ............ var? ....................................................
b) Bu saatte ................ geliyorsun? ....................................................
c) Yarın ................ gideceksin? ....................................................
d) Maça ................ geldi? ....................................................
e) Kitabı ................. aldınız? ....................................................
f) ................. senin bisikletin? ....................................................
g) Teyzen .............. çalışıyor? ....................................................