You are on page 1of 4

Ön 1

Karizmatik Otoritenin Sosyolojisi

Düşün tarihi süresince birçok düşünürün ilgi alanına giren Otorite ve İktidar meselesini en
kapsamlı ve detaylı analiz edenlerin başında gelmektedir Max Weber. Bu makalede onun
Karizmatik Otorite ideal tipini, yine kendisinin modernite eleştirisi ve bürokrasi çözümlemesi
bağlamında inceleyeceğim. Bu kavramsallaştırmanın hala geçerli olup olmadığını, Weber sonrası
dönemden karizmatik otoriteyi kullanan örneklerle araştıracağım.

Weber, genel kavramlar olarak dünya tarihinin betimleyici verilerini karşılaştırmalı


çözümlemeye hazır hale getirmekte kullandığı düşünsel araçlar olarak geliştirdiği İdeal Tip
yöntemini otorite konusunda da uygulamıştır. Meşru güç kullanımı anlamındaki otoriteyi,
meşruiyet kaynaklarına göre üç tipte kavramsallaştırmıştır; rasyonel temellere dayanan Yasal
Otorite, geleneksel temellere dayanan Geleneksel Otorite ve karizmatik temellere dayanan
Karizmatik Otorite.

Weber’e göre, birçok bakımdan zıtlıklara sahip olmasına rağmen, Yasal ve Geleneksel
Otorite, önemli bir ortak özelliğe sahiptir; günlük ekonomik yaşamın olağan, yinelenen,
hesaplanabilen gereksinimlerini çözmek üzere geliştirilen birer düzenleme oluşları (Weber, 2014;
351). Karizmatik otoritenin farklılığı ve özelliklerine girmeden önce, Weber’in bu ideal tipi
kavramsallaştırmada esinlendiği ve onun sayesinde kurtulabileceğini umduğu, karamsar ortama
kısaca değinmekte fayda var.

Weber, dünya büyübozumu olarak da nitelediği modernite eleştirisinde, kapatilizm


bağlamında aracın amaçlaşması sonucu gelinen noktada değerden arındırılmış, mekanik, taşlaşmış
durumun sadece ekonomik hayata ait olmayıp kültürel gelişimi de benzer şekilde etkilediğinden
bahseder. Ona göre, son insan, “ruh yoksunu uzmanlık insanları, yürek yoksunu zevk insanları”
olarak tarif edilebilir (Weber, 2009; 155-157). Araçsallaşmış aklın bir ürünü olarak gelişen, yasal
bürokrasi kavramı ile tanımladığı bu sürecin geleceği için oldukça karamsardır ve demir kafes
olarak da nitelendirdiği bu durumdan kurtulmanın rasyonel yollarla olamayacağını düşünmektedir.

“Ancak, bu rasyonelleşme süreci, tarihteki belli kesintiler


yüzünden duraklamalar geçirir. Katılaşmış kurumsal dokular ve tekdüze
yaşam biçimleri, artan gerginlik ve baskı ya da acılara dayanamayıp
Ön 2

çökebilir ve dağılabilirler. İşte böyle buhran durumları içindir ki Weber


bürokrasiye karşı bir denge unsuru olarak “karizma” kavramını ortaya
atar” (Weber, 2014; 101)

Karizmatik Otorite ideal tipini kavramsallaştırırken, peygamberleri, dini önderleri,


kahramanları, avangart sanatçıları örnek alan Weber’e göre, buhran dönemi önderleri, meslek
sahibi uzmanlar ya da bürokratlar değil, fiziksel ya da ruhsal özel yeteneklere sahip kişilerdir
(Weber, 2014; 352). Ancak bu özelliklere sahip kişiler, rutin dışı buhran dönemlerinden kurtuluşu
sağlayabilirler. Bu arada belirtmekte fayda var ki; Karizmatik otoriteye sahip olduğu iddia edilen
kişilerin gerçekten bu tür özelliklere sahip olması önemli değildir, önemli olan takipçilerinin
liderin bu vasıflara sahip olduğuna inanmasıdır. Artık burada geçerli olan edim, düşünmek değil
inanmaktır. Rasyonalite, bürokrasi, sorunu/krizi çözememektedir. Çözümün ancak üstün özellikli
kişilerin elinde olduğuna inanan kitleler, bu tür özelliklere sahip olduğuna inandıkları liderin,
gerek duyduğu meşruiyeti kazanmasını sağlar. Her yönüyle bürokratik otoritenin zıddı
uygulamalar olarak, kuralsız atamalar, denetimsizlik, kalıcı kurumları tanımazlık gibi karizmatik
lider genel özellikleri, karizmatik otoriteye gönüllü olarak itaat edenler için sorun değildir. Liderin
karizmasıyla elde ettiği otoritenin meşruiyetinin devamı ise başarısına bağlıdır.

Karizmatik liderin taşıdığını iddia ettiği bir misyonu vardır ve bu misyon anlam ve nitelik
açısından sınırlı gruplar tarafından kabul görebilir. Bu durumda liderin otoritesi de bu gruplar
kadar sınırlıdır. Ekonomik düzlemde de karizmatik otorite, bürokratik ve geleneksel otoriteden
oldukça farklı davranışlar gösterme eğilimindedir. Bazı istisnalar ile birlikte rasyonel veya düzenli
olan tüm ekonomik davranışları reddeder. “Karizma sahipleri, misyonlarının hakkını verebilmek
için bu dünyaya özgü ilişkilerin, beylik mesleklerin ve aile hayatının beylik yükümlülüklerinin
dışında kalmalıdırlar” (Weber, 2014; 355).

Weber, karizmatik otorite ideal tipini geliştirirken, tarih boyunca özellikle kriz
dönemlerinde öne çıkmış peygamberler, kahramanlar, sanat önderlerini incelemiştir. Kendi
döneminden günümüze kadar karizmatik otorite sahibi birçok liderin tarihi roller üstlendiklerini
ve az veya çok, olumlu veya olumsuz bir değişime neden olduklarını gözlemliyoruz. Atatürk,
Hitler, Picasso, Gandi, JFK, Humeyni, Steve Jobs bir çırpıda akla gelenlerden. Weber’in
döneminden farklı olarak kapitalizmin geçirmiş olduğu evrelerden sonra büyük firmaların da
karizmatik otoriteye sahip liderler yetiştirdiğini görebiliyoruz. Her ne kadar bu yazının ana konusu
Ön 3

olmamakla birlikte, çok daha güncel iki aktörün de Weber’in bu ideal tipi kapsamına girip
girmediğinin sosyolojik olarak incelenmesinde fayda görüyorum; Erdoğan ve Gülen. Birbirleriyle
ortak ve farklı vasıflara sahip bu iki aktörün birçok özelliği karizmatik otorite tipi özellikleri ile
uyuşur gözükmektedir.

Erdoğan’ın demokratik yollar ile gelip tipik bürokratik otorite sahibi bir lider iken, belli bir
olgunlaşma sürecinden sonra, başta Kürt sorunu olmak üzere bir dizi uzun soluklu buhran
konusunu karizmatik otorite sahibi bir lider olarak ve bürokrasiye rağmen çözmeye çalışmasını,
bu aşamada karizmatik otoritenin genel özelliklerinin çoğunu sergilemesini, incelemeye değer bir
konu olarak görüyorum. Erdoğan’ın, bürokratik otorite ile başlayıp karizmatik otorite ile
sürdürmeye çalıştığı dönemin sonunun, eğer başarılı olursa, başladığı gibi bürokratik otoriteye
dönmekten ziyade, günümüz şartlarına adapte edilmiş bir geleneksel otoriteye doğru evrilme
eğilimi gösterip göstermediği de bu incelemenin uygun bir tamamlayıcısı olabilir.

Gülen’in ise siyasetten ziyade din alanında karizmatik bir otoriteye sahip olup olmadığı,
Ilımlı İslam düşüncesinin gerçek mimarlarından biri olup olmadığı, misyonun Weber’in belirttiği
gibi kapitalizmin anlamsız ve değersizleştiği modern yaşama yeni bir değer katma çabası mı, yoksa
daha tam olarak kapitalistleşememiş İslam Dünyasını kapitalistleştirme yönünde bir çaba mı, ya
da çok daha farklı bir şey mi olduğu, başka önemli bir inceleme konusu olabilir. Eğer öyle ise,
karizmatik otoritesinin ne yöne evrilme gösterebileceğinin bu incelemenin bir parçası olabileceğini
düşünüyorum.

İki “karizmatik otorite sahibi”nin farklı alanlarda dahi olsalar ne kadar iş birliği
yapabilecekleri ve nasıl çatışma içinde olabileceklerinin de yine bu iki aktör özelinde yakın tarih
ve yaşadığımız an itibari ile bir sosyolojik inceleme konusu olabileceğini düşünüyorum.

Sonuç olarak; Karizmatik Otorite, ussal Yasal Otorite ve usdışı Geleneksel Otoritenin zıddı
özellikler gösteren, rutin dışı, kriz dönemlerinden çıkış yolu gibi algılanan ancak, sürgit
kullanılamayan bir otorite tipidir. Weber’in kavramsallaştırmasının hala geçerli olduğunu,
günümüz örnekleriyle teyit edebilmekteyiz. Ama son kertede diyebiliriz ki; liderlerin, bu otorite
tiplerini kullanmalarını meşru kılan asıl kaynak, içinde yaşadıkları toplum ve bu toplumun
iradesidir.
Ön 4

Kaynakça:

Bottomore, T., Nısbet, R. (2014) Sosyolojik Çözümlemenin Tarihi, İstanbul, Kırmızı Yayınları

Weber, M. (2014) Sosyoloji Yazıları, İstanbul: Deniz Yayınları

Weber, M. (2009) Protestan Ahlakı ve Kapitalizmin Ruhu, Ankara: Ayraç Yayınları

http://tr.wikipedia.org/wiki/Otorite, (2016)

You might also like