You are on page 1of 22

FELSEFE

TARİHİ
1.HAFTA
Felsefe kelimesi; Sevgi anlamındaki PHİLO ve hikmet anlamındaki SOPHİA kelimelerinin
birleşimiyle oluşmuştur, böylece PHİLOSOPHİA hikmet sevgisi anlamına gelmektedir. Feylesof ve
filozof kelimeleri de hikmeti seven anlamına gelmektedir. Bilge kişilere eski dönemde
SOFOS(bilge) denilmekteydi. PHİLOSOPHOS(Filozof) adını PYTHAGORAS(Pisagor) vermiştir.

Herakleitos; “Bilge olmak yüce fazilettir. Bilgelik tabiatı bilmek için hakikati söylemek ve kendini sorguya
çekerek fiillerini ona uydurmak demektir”. (tabiat)
Aristoteles; “varlık olmak bakımından varlığın ilmidir”.
Seneca; “İnsanı nezaket ve terbiyeye hazırlamaktır”. (ahlak ön planda)
Kindi; “İnsanın gücü yettiği ölçüde, külli ve ebedi şeylerin hakikatlerini, mahiyetlerini ve sebeplerini bilmesidir”.
Farabi; “Var olmaları bakımından varlıkların bilinmesidir”. (Aristoteles gibi)
İbn Sina; “Nesnelerin hakikatlerine bir insanın vakıf olabileceği kadar vakıf olmaktır”. (Kindi gibi)
Descartes; “Felsefe sözünden bilgeliği incelemek anlaşılır. Bilgelikten de insanın bilebileceği kadar bütün
şeylerin tam bilgisi anlaşılır”.
Hegel; “Hakikat bilgisine ve zihin kudretine olan inanç”.
Kant; “Kavramlarla ya da kavramlar inşasıyla elde edilen akli bilgidir”
Karl Jaspers; “Felsefe yolda olmaktır, yöntemsel açıdan yeni bir açıklama getirmektir”.
Karl Marx; “Dünyayı değiştirip yeni bir dünya kurmaktır”
FELSEFE, büyük sorular ve büyük sorunlar üzerinde eleştirel, sorgulayıcı, derinlemesine ve
sistemli düşünmedir.
a) Felsefi düşünce sistemli ve tutarlıdır.
b) Felsefi düşünce bütünseldir. O bir konu ya da sorunu tek bir yönüyle değil, bütün
yönleriyle ele alır.
c) Felsefi düşünce analitik, yani çözümleyicidir.
d) Felsefi düşünce aynı zamanda sentetik, yani kurucudur.
e) Felsefi düşünce mutlak ve nihai doğrulara ulaştığı iddiasında değildir
f) Felsefi düşünce, doğa bilimlerinden farklı olarak deneye dayalı değil, kavramsal bir
düşüncedir.
g) Felsefi düşünce farklı filozofların alternatif görüşleriyle zenginleşse de, bu onun bilimde
olduğu gibi bir ilerleme özelliğine sahip olduğu anlamına gelmez. (Bilimsel bilgi dikey
ilerlerken felsefe yatay genişler)

Bilgi, özne (bilen) ile nesne (bilinen) arasındaki bağın ürünüdür. Bu bağ bilgi aktları (edim, fiil)
yoluyla kurulur. Bilgi özneden nesneye doğru yönelen bir bilinç durumudur. Kısaca bilgi süje
(özne) ile obje (nesne-bilinen) arasındaki bağdır.
BİLGİ ÇEŞİTLERİ
Gündelik
Bilimsel Teknik Sanat Dinsel Felsefe
Bilgi
(Sıradan Bilgi Bilgi Bilgisi Bilgi Bilgisi
bilgi/Halk bilgisi)

Formel Bilimler Doğa Bilimleri İnsan Bilimleri

Fizik, kimya, Tarih,


Mantık ve jeoloji, sosyoloji,
matematik astronomi ve psikoloji,
biyoloji antrolopoji
FELSEFE – BİLİM İLİŞKİSİ
FELSEFE İLE BİLİMİN ORTAK ÖZELLİKLERİNİ ŞÖYLE BELİRTEBİLİRİZ:
a) Her ikisi de akıl adına konuşurlar ve kendilerini akla dayanan gerekçelerle haklı çıkarmaya çalışırlar.
b) İkisi de yeni bilgi arayışındadır ve yola şüphe ile çıkarlar.
c) İkisi de bilinçli, yöntemli ve sistemli araştırma faaliyetidirler.
d) Her ikisi de kavram ve soyutlamalar kullanarak ilkelere ve yasalara ulaşmak isterler ve genellemeler
yaparlar.

FELSEFE İLE BİLİMİN FARKLILIKLARINI DA ŞÖYLE SIRALAYABİLİRİZ:


a) Bilimin kavram ve soyutlamaları felsefeninkilere göre daha az geneldir ve daha özel alanları konu edinir.

b) Felsefe hem olguları hem de değerleri ele alır. Bilim ise yalnızca olguları ve sadece bir olgu olarak
değerleri ele alır.
c) Bilimin önermeleri doğrulanabilmelerine karşın, felsefenin önermeleri bilimdeki gibi doğrulanamaz.
d) Bilimsel araştırma ve buluşlar yapmanın yöntem ile usulleri belli ve öğretilebilir olmalarına karşın
felsefenin filozoflar tarafından bile üzerinde uzlaşılan belirli ve standart bir araştırma ve düşünme
yöntemi yoktur.
e) Bilime dayalı olarak bilimin uygulaması olan ? geliştirilebilir. Fakat felsefenin böyle bir imkânı yoktur.
Felsefe bir üretme değil, düşünme eylemidir.
FELSEFE – DİN İLİŞKİSİ
Din, aynı zamanda felsefenin inceleme alanlarından birisidir.
Hakikati tanıma ve tanıtma amacı bakımından her ikisi de benzerlik taşırlar.
Felsefe ve dinin her ikisi de ilk sebebi ve ilk ilkeleri, bunların evren, varlıklar ve insanla
ilişkilerini açıklamak isterler.
Din cevap verdiği problem alanlarında kesin bir dil kullanırken, felsefenin böyle bir kesin bir dili
yoktur. Örneğin, “Tanrı var mıdır?” sorusuna din kesin olarak “vardır” diye cevap verirken
filozoflar “vardır”, “yoktur”, “bilinemez” şeklinde cevaplar verebilirler. Dolayısıyla felsefe ile din
sorulardan ziyade verdikleri cevaplarda ayrılırlar.
Din, kişisel ve toplumsal olgu olarak çok geniş kitlelere hitap ederken, felsefenin muhatapları
sınırlı sayıdaki insan topluluklarıdır.
Felsefe ile din kaynakları bakımından da ayrılırlar. Çoğunlukla ilahi kaynaklı olan din vahiy
temeline dayanırken, insan kaynaklı olan felsefe akıl ilkelerine dayanır ve kendisini akla dayanan
nedenlerle haklı çıkarmaya çalışır.
Özetle, yöntem ve kaynak bakımında farklı olmakla birlikte felsefe ile din konu ve amaç
bakımından benzerlik gösterir.
FELSEFE – SANAT İLİŞKİSİ
Sanat insanın serbest bir şekilde güzeli aramasıdır.
Sanat, sanatçının dünyasını ve onun gerçeğini bize anlatır. Bu gerçek
kuşkusuz bilim ve felsefede alışılagelen anlamda nesnel ve evrensel bir
gerçek değil, öznel ve kişisel bir gerçektir. Zaten sanatçının amacı da bize
bir şey söylemek değil, bir şey telkin etmek ve bizde duygu ve heyecan
uyandırmaktır. Bu yüzden onun kendine mahsus özel bir dili vardır.
Sanat ruh ve duygu dünyamızı zenginleştirirken bunu güzelden
yararlanarak yapar. Öyleyse “güzel”in ne olduğuna dair düşünce sanat
felsefesinin bir konusu olur. Sanatçı güzeli araştırırken dış dünya ile ilgili
çeşitli analizler de ortaya koyar. Buna göre sanatın amacı güzeli arayıp
bularak onu özgün bir şekilde ifade etmektir. Felsefe bu yolda ona
sistemli düşünme alışkanlığı kazandırır.
FELSEFENİN KONULARI

VARLIK BİLGİ DEĞER


-Varlık -Bilgi Felsefesi -Ahlak
Felsefesi(Ontoloji) (Epistemoloji) Felsefesi(Etik)
-Bilim Felsefesi -Siyaset Felsefesi
-Sanat Felsefesi
-Din Felsefesi
Felsefenin başlangıç noktası İyonya’dır.
Aristoteles tarafından çıkış yeri olarak Milet ve kurucusu da Thales olarak zikredilir.

• Neden felsefenin Yunanlılar ile başladığını söylüyoruz?


• Diğer kültürlerden aldıkları bilim ve düşünceyi genelleme yaparak teoriye yükselmişlerdir.
• Bilgiyi bilgi için istemiş olmaları sebebiyle rasyonel düşüncenin başlatıcısı oldukları
söylenebilir.(pratik kaygı yok)
• «Neden?» ve «niçin?» sorularına yönelmeleri genellemelere doğru ilerlemelerini sağladı.
• Mitolojik düşünceden koparak insan aklına dayalı bağımsız bir faaliyet olarak ortaya
çıkmıştır.(mitostan logosa geçiş)
• Yazılı geleneği başlatmışlardır.
• BU BAŞARININ ARKASINDAKİ TEMEL SEBEP REFAH VE MERAKTIR.
ANTİK YUNAN FELSEFESİNİ ELDE ETTİĞİMİZ KAYNAKLAR
>Eflatun ve Aristo’nun eserlerinden
>Aristoteles’in kurmuş olduğu BİYOGRAFİ ve DOKSOGRAFİ eserlerinden
-Biyografi eserlerinde, filozofların yaşam öyküleri tasvir edilir. (Laertli Diogenes antik çağın önemli biyograflarındandır.)
-Doksografi eserlerinde, felsefe tarihi konuları sistematik şekilde incelenir. (kurucusu olan Aristoteles önemli
doksograflardandır.)
Sokrates ve Öncesinde Yunan Felsefe Tarihi

MİLET Değişim PLÜRALİSTLER


PYTHAGORAS SOKRATESÇİ
(İYONYA) Filozofları (Çoğulcular) SOFİSTLER SOKRATES
ÇILAR OKULLAR
OKULU (Elealılar) [Atomcular]

Thales (Su) Pythagoras Ksenofanes Empedokles Kinikler Kirene


Protagoras Erdem=
(Sayılar) (Toprak) (Dört Unsur- «İnsan her şeyin Okulu
Bilgi (Kelbiler)
Aşk ve Kin) ölçüsüdür»
Anaksimandros Objektif bilgi
Herakleitos yoktur.
(Apeiron/ (Ateş/Logos) Anaksagoras -Eril, dişil ve Antisthenes Aristippos
Sonsuzluk) (Nus/Sonsuz) «cinssiz» kelimeleri
Parmenides açıklamıştır.
ELEA OKULU

Anaksimenes (Ateş ve Demokritos


Toprak) Diyojen Hegesias
(Hava) (Atom-Mekanik
Zorunluluk) Gorgias
Zenon Hiçbir şey yoktur,
(Birdir,bölünmez) olsa da bilinemez,
bilinse de
başkasına
aktarılamaz.
BU DÖNEMDE DOĞA VE VARLIK FELSEFESİ YAPILMIŞTIR. ARKHE(İLK MADDE) SORUNU ÜZERİNE YOĞUNLAŞILMIŞTIR.

1-MİLET OKULU
>Aristoteles fizikçiler/tabiatçılar adını verir. >Doğanın nasıl meydana gelmiş olduğunu açıklamaya çalışırlar.
>Mitosu bırakıp deney ve gözleme dayalı açıklamalarda bulunan ilk filozoflardır.

THALES
>İlk fizikçi filozoftur. Thales’e göre arkhe «SU»dur.
>Thales’in evren tasavvuruna göre üstü yarı küre şeklinde bir gök kubbe ile çevrelenmiş olan arz, uçları daha kalkık olan yuvarlak
bir düzlem şeklinde okyanusun üzerinde yüzmektedir.(Babillilerden etkilendiği söylenebilir.)
ANAKSİMANDROS
>Anaksimandros’a göre her şeyin kaynağı «APEİRON(sonsuzluk)»dur. Apeiron belli bir şey değildir.
>Varlıklar zıtlar şeklinde ayrılarak ortaya çıkmıştır. İlk olarak sıcak ve soğuk olan nitelikler birbirinden ayrılmıştır.
>Arz(yani toprak kütlesi) ateş küresi ile çevrelenmiştir. Toprak ve ateşin birleşimnden su meydana gelmiştir. Hayatın kaynağı sudur.
> Arz düzlem bir sütundur ve evrenin merkezinde bulunmakta, hava boşluğunda hiçbir şeye dayanmadan hareket etmektedir.

ANAKSİMENES
>Eşyanın esas ilkesi «HAVA»dır. Canlıyı canlı yapan havadır. Hava da ruhtur, canlılar son nefeslerini verirken ruhlarını vermiş olurlar.
Bu şekilde RUH kavramını ortaya atmıştır.
>Havanın sıkışma derecesine göre sırasıyla rüzgar, bulut, yağmur, su, buz, çamur, toprak ve kaya oluşur. Yayıldığında ise ateş olur.
>Arz yuvarlak bir düzlem olduğunu söyler(Thales gibi), fakat hava boşluğunda hiçbir şeye dayanmadan kendiliğinden
durur.(Thales su üstünde yüzdüğünü söylüyordu.)
Anaksimandros
• Apeiron

Thales Anaksimenes
• Su • Hava

MİLET/ELEA Filozof terimini ilk


kullanan
OKULU Pythagoras’tır.
(Tabiatçılar)

Matematik PYTHAGORAS Musiki


astronomi VE (telin
ve tıpla PYTHAGORAS uzunluğu/
uğraştılar ÇILAR ses)

Sayılar
(soyut arke)
2-PYTHAGORAS VE PYTHAGORASÇILAR
Pythagoras, dini bir cemaat kurucusu ve mucizeler gösteren bir peygamber, musiki ve saf
matematiğin kurucusu olan bir bilgindir.
Kendisi hiçbir şey yazmamıştır, adını taşıyan eserler yeni Pythagorasçılar tarafından ilk milât yılında
yazılmıştır. Tarikatını Kroton’da kurmuştur. Orphic inançlar ve Dionysius okulunun etkisinde
kalmışlardır. Tenasühe inanırlar. Et ve sebze yemekten kaçınır, kanlı kurban kesmezler ve
hayvanlardan elde edilmiş malzeme ile yapılan eşya kullanmazlar.
Matematik, astronomi ve tıpla uğraşmışlardır. (geometride Pythagoras adını taşıyan formül bulunur)
İrrasyonel sayıları ilk bulanlardır. Musiki ile de ilgilenmişlerdir (telin uzunluğu sesin yüksekliği
arasındaki oran) HER ŞEYİN ASLI «SAYI»DIR. (SOYUT ARCHE ANLAYIŞI)
ASTRONOMİ’de Kopernik sistemine yakın bir görüşe sahiptirler.

3- KSENOFANES, HERAKLEİTOS, PARMENİDES, ZENON


Miletlilerden farklı olarak, dini ilgi taşımaktalardı ve eski halk dinini monoteist görüşlerle düzeltmeye girişmişlerdir.

KSENOFANES
Çok tanrıcı inançlarla, mitolojik Tanrı tasavvurlarıyla mücadele etmiştir. Homeros ile Hesiodos’u Tanrıları insan kılığında tasarlayıp
kötü şeyler yapabileceklerini düşündükleri için eleştirmiştir. Ona göre her ulus kendi Tanrısına kendi sıfatlarını vermiştir. Gerçekte
Tanrı bütün bu sıfatlardan uzaktır. Birden fazla Tanrıyı kabul eder fakat onların hepsine birden hâkim olan tek bir Tanrı’yı koyar.
Tam bir monoteizm yok, materyalist bir PANTEİZM var.(Tanrı küre şeklindedir, var olan her şey Tanrı’nın kendindendir.)
Ana unsur «TOPRAK»dır.
HERAKLEİTOS[karanlık filozof]
Eserlerini halk için değil, kendi seviyesinde olan aristokratlar için yazmıştır bu nedenle eserleinde muğlak bir üslup hâkimdir.
Evreni sürekli bir oluş ve akış olarak kavrar. Evrende zıtlıklar birbirini takip eder. Olgular durmadan, kendi zıtlarına dönerler. BİR
NEHİRDE İKİ KERE YIKANILAMAZ. Evrendeki şeyleri sürekli var zannetmemizin sebebi, zıtlıkların bir süre için görünmemesidir.
Evrendeki bu düzeni meydana getiren kanuna «LOGOS» (bağlantılı anlamlı söz, akıl) adını verir. Tanrı evrenin içinde bulunan ve
onu düzenleyip yöneten ilkenin kendisidir. Logos ise ATEŞle aynıdır. Evrendeki her şey ateşten çıkmıştır ve ateşe dönecektir. (Ateşin
sıkışmasıyla toprak, gevşeyip erimesinden su, sudan çıkan buharlarla hava oluşur.) Monoteist ve Panteist bir görüş ortaya atmıştır.
«Görünüş dünyası» ve «gerçeklik dünyası»nı birbirinden ayırarak iki evren kabul etmiştir.
İLK FELSEFÎ TARTIŞMA ELEALI PARMENİDES İLE EFESLİ HERAKLEİTOS ARASINDA MEYDANA GELMİŞTİR.

PARMENİDES
ELEA OKULUNUN KURUCUSU OLUP KSENOFANES’İN ÖĞRENCİSİDİR. Herakleitos gibi görünüşler evreni ve gerçek evreni
birbirinden ayırır. Fakat Herakleitos’tan farklı olarak gerçek evren değişmeyen ve her zaman kendisinin aynısı olan evren,
görünüşler evreni ise sürekli bir değişme ve akış içinde bulunan evrendir. Evren «BİR’in kendisidir ve Bir, Tanrı ile aynı şeydir»
Görünüşler evreni ateş ve toprak olmak üzere iki unsurdan meydana gelir.

ZENON
Parmenides’in öğrencisi ve Elea okulu filozofudur. Hocasının doktrinini mantıksal kanıtlarla açıklamaya çalışır. Varlığın birliği ve
hareketsizliği düşüncesini savunur. Savunularının bir kısmı değişim ve harekete, bir kısmı da çokluğa karşı olmak üzere iki türlüdür:
•Çoklığa karşı olan kanıtları; -bir ölçek buğday (yere düştüğünde bir çok buğdaydan oluşmasına rağmen tek bir ses çıkar, tek bir tane
düştüğünde de ses çıkmaz.) -varlığın sonsuz şekilde bölündüğünü düşünürsek varacağımız en küçük parça artık gerçek bir şey değildir, bu
unsurun varlığa eklenmesi veya çıkartılması varlığı ne büyültür ne de küçültür.
•Harekete karşı olan kanıtları; -Aşil ile kaplumbağa -hedefe varmayan ok
HERAKLEİTOS VE GÖRÜNÜŞ ALEMİ GERÇEK ALEM
PARMENİDES İKİ EVREN
ANLAYIŞINI BENİMSER
HERAKLEİTOS Süreksiz durağan - bütün Sürekli - parçalı - değişken
[ilizyon vardır]
PARMENİDES Sürekli - parçalı Bir - durağan

4-ATOMCULAR(PLÜRALİSTLER)
Varlığın kökeninde tek bir unsur değil de birden fazla unsur olduğunu düşünmüşlerdir.
Evrende var olma ve yok olma değil, birleşme ve ayrılma olduğunu söylerler.
Evrenin ezeli olduğunu söylerler.
EMPEDOKLES
Tenasühe inanır. Dört unsur(hava,su,ateş,toprak) kuramını açıkça formüle eden ilk düşünürdür. Bu unsurlar
öncesiz ve sonsuzdur. Taraftarları Tanrı tarafından göğe kaldırıldığını, karşıtları ise kendisini diri diri Etna yanardağına
attığını söylemişlerdir. Dört unsur ezelî ve ebedîdir. Dört unsurun birleşmesiyle doğma, ayrılmalarıyla yok olma
meydana gelir. Dört unsurun birleşme ve ayrılması AŞK ve KİN(NEFRET) ilkelerinin etkisiyle gerçekleşir. Evrenin
başlangıcında dağınık olan dört unsura aşk hâkim olmasıyla, unsurlar birbirlerine bağlanmış ve bir «Sphairos»
meydana gelmiştir. Evrenin oluşmasının ikinci derecesini Sphairos’un bir bölümünden oluşup meydana çıkan kozmos
oluşturur. Kozmos Sphairos’dan meydana gelirken ilkin eter ayrılır, sonrasında hava ve ateş göğe yükselerek
gökyüzünü oluşturur. Toprak ve su ise ortada kalmış böylece arz kozmosun ortasında yer almıştır.
Eter
hava SPHAİROS İlk olarak eter ayrılmıştır.
ateş
Güneş, okyanus, gök, hava KOZMOS
ayrılmaz bir birlik hâlinde Hava ve Ateş
Göğe doğru yükselerek gökyüzünü Güneş, okyanus, gök, hava kısmen
toprak meydana getirmiştir ayrılmış vaziyette
su Aşkın hâkim olmasıyla dört
unsurun bir ve bütün olması ve Toprak ve Su
SPHAİROS’un oluşumu Kozmosun ortasında kalarak arzı Kozmos, zaman zaman aşkın ve kinin
DAĞINIK HÂLDE DÖRT Sophairos’da meydana gelen aşk ve oluşturmuştur. hâkim olmasına göre yeni baştan
UNSUR nefret mücadelesinde Afrodit’in kendisini ortaya çıkar ve yok olur.
Sphairos’dan unsurların ayrılması
göstermesiyle aşk hâkim olmuştur
böylece her şey yeniden birleşmiştir.

ANAKSAGORAS
Atina civarına düşen bir göktaşını inceleyerek güneşin taş kütlesi olduğunu öne sürmüştür. Yunanistan’ın Tanrıları aynı zamanda
devletin tanrılarıydı, Tanrılara saygısızlık etmek devlete de saygısızlık etmek olduğundan hakkında dava açılmıştır. Dine aykırı
hareket etmekle suçlanıp hakkında dava açılan ilk filozoftur. Her şey çok küçük bölümlere ayrılabilir, sonuçta en küçük ve en son
bir takım unsurların elde edilmesi gerekir.(altın çok küçük altın bölümlerinden oluşur.)Yeryüzünde ne kadar varlık varsa, o kadar da unsur
vardır (yani sonsuz unsur) Evrende öncelikle karmakarışıklık ve uyumsuzluk hüküm sürerken kaos hâkimdi. Sonrasında öncesiz ve
sonsuz bir kuvvet olan Nus’un âlemin içine geçmesiyle kargaşa kalktı ve kozmos düzeni ortaya çıktı. Eşyanın meydana gelişi
yalnızca görünüştedir. Gerçekte evreni meydana getiren unsurlar her zaman aynı kalmaktadır. Varlığın meydana gelmesi
birleşmeyle varlığın ortadan kalkması da ayrılmayla gerçekleşir. [Gerçek bir değişim yok]
Nus sonsuz maddeye ilk hareketi vermiş ardından her şeyi kendi gelişmesine serbest bırakmıştır.(Nus varlık veren değil hareket
verendir.) Evrenin düşünen makul bir güç tarafından düzenlendiğini ileri süren ilk düşünürdür. Nus eveni bir hedefi gözeterek
yani «telos(gaye)» ye göre düzenlemiştir. Böylece felsefe tarihinde TELEOLOJİK GÖRÜŞÜ ilk defa ortaya atan düşünür olmaktadır.
Empedokles Anaksagoras
Kaostan kozmosa geçiş nasıl oldu? Aşk ve kin Nus
Algı, görme ve duyma nasıl meydana Evrenin özüyle bizim özümüz aynı cins Kendi özümüz cinsinden olan şeyleri değil,
gelir? olduğundan kendimizden ayrı ve bize zıt olan şeyleri
(yalnızca kendimizde olmayan, bizden ayrı şeyleri
algılarız)

DEMOKRİTOS
Leukippos’un öğrencisidir. Atom kuramının ilk kurucularıdırlar. Atomun üç özelliği vardır; sertlik,
şekil, büyüklük. Atomların bölünememesinin sebebi küçük olduğundan değil sertliğindendir. [Atomlar
arasında boşluk bulunur, hareket için boşluğun olması gerekir.] Atomlarda renk, ses, sıcak, soğuk gibi
sıfatlardan yoksundur. Demokritos da Anaksagoras gibi düzenli bir dünyanın nasıl meydana gelmiş
olduğunu açıklamaya çalışır. Fakat -Anaksagoras’ın ortaya attığı teleolojik görüşün aksine- Demokritos’a göre
bütün varlıkların ve oluşumun tek sebebi mekanizm ve zorunluluktur. Bütün bilgimiz duyularla
elde edilir, ancak duyularla elde edilen bu bilginin daha sonra kontrol edilmesi gerekir.
(Parmenides ve Herakleitos akılla algılanabilecek ayrı bir evren kabul etmekteydi. Demokritos’a göre
ise akıl, sadece duyularla elde edilen bilgileri organize eder.)
Ahlaka dair iki görüşü; 1- kişi yoksunluğa katlanmayı bilmelidir,
2- insan toplumun çıkarını kendi çıkarından üstün tutmalıdır.
BU DÖNEMDE İNSAN MERKEZE ALINARAK FELSEFE YAPILMIŞTIR.

1-SOFİSTLER
>Tarihçi Heredot’un bildirdiğine göre, sofist kelimesi; ilminde ve sanatında usta olan bilginler için kullanılan bir sıfattur. Ancak
Eflatun bu kelimeye olumlu olmayan bir anlam vererek; sahte bir ilmi yüksek fiyata satan, hocalık yaparken de yalnızca
kazançlarını ve kendi çıkarlarını düşünen kimseler olarak tanıtmıştır. Demokratik idare, yurttaşların devlet yönetimine
katılmalarını sağlamış, buna bağlı olarak hitabet sanatının değeri de gittikçe artmıştır. Parayla hitabet(topic) öğretmeye
başladılar. Sofistlerin hitabet sanatındaki hedefi, insanın karşısındaki kişiyi sözlerle kandırmasını bilmesidir. Sofistlerle birlikte
Yunan ilmi, antropolojik ve sübjektif bir karakter kazandı. Sofistler, kendilerinden önceki filozoflara bakarak «hakikat» denilen
şeyin varlığından şüpheye düşmüşlerdir. Bu yüzden felsefe tarihindeki ilk sistemli şüpheciler olmuşlardır.
PROTAGORAS
«İNSAN HER ŞEYİN ÖLÇÜSÜDÜR» Genel geçerliliği olacak bir doğru bilgiden söz edilemez. Her insanın kendisine göre doğru
saydığı bir takım, duygu, düşünce ve tasarıları vardır. Duyularla elde edilen bilgiler evreni herkese farklı şekilde gösterir(algıların
sübjektif ve farklı olduklarına işaret eden ilk filozof) [Aynı sıcaklık derecesi bir insan için sıcak, diğer biri için soğuk gelebilir]
>Duyular evreni bize farklı tanıttığından birisi için doğru olan bir şey, bir başkasına göre doğru olmayabilir.
İnsan kendi görüş ve isteklerini başkalarına da kabul ettirmeyi bilmelidir. Gençliğe iyi nutuk söylemesini, dinleyicilerin duygularını
ustalıkla değiştirmesini ve onlara kendi düşüncelerini kabul ettirmesini öğretmek eğitim sisteminde göz önünde tuttukları esastır.
>(Hitabetle meşgul olduklarından) Grameri zenginleştirmişlerdir. Eril, dişil kelimelerle «cinssiz» kelimeleri açıklamıştır.

GORGİAS
>«Doğa Üzerine ve Var Olmayan Üzerine» isimli bir eser yazmıştır. Bu kitabında, herkes için geçerliliği olacak doğru bir bilginin
imkânsızlığını göstermeye çalışır. Bu görüşünü üç tez üzerine temellendirir. 1- Hiçbir şey yoktur. 2-Herhangi bir şey var olsa bile
bilinemez 3-Herhangi bir şeyin bilinmesi mümkün olsa bile başkasına aktarılamaz. >Bilginin mümkün olduğunu reddeder.
SOFİSTLERİN DEVLET ANLAYIŞI
Sofistler devletin nasıl meydana çıktığı konusunda iki görüş ortaya atmışlardır:
>SÖZLEŞME KURAMI: Protagoras ve Antiphon bu kuramı savunur. Topluluğun hedefi, topluluk düzeninden herkesin yararlanması
ve herkesin aynı derecede korunmasıdır. En doğru devlet şekli de demokrasidir. Kölelik doğal bir şey değildir(bu görüşleri
kendilerine karşı hınç ve kini arttırmıştır.) [Halk bir araya gelip anlaşarak toplumu oluşturur.]
>KUVVET KURAMI: Thrasymachus, devletin meydana gelmesinde sözleşme değil aksine kuvvet rol oynamıştır. Kanun denilen şey,
kuvvetlilerin zayıflara zorla kabul ettirmiş oldukları kendi iradelerinden başka bir şey değildir.
İnsanları âdil olanlar-âdil olmayanlar diye değil, kuvvetli ve zayıf olanlar şeklinde ikiye ayırmak gerekir.
Kallikles ise, adaletin zayıfların kuvvetlilere karşı, onları kuvvetlerini kullanmamaya zorlamak için başvurdukları bir hile olduğunu
savunur. Ancak kuvvetliler bu hileye aldanmayacak kadar akıllıysalar kuvvetlerini kullanmaktan geri kalmazlar.
Düşünce tarihinde yeni zamanlarda iki kurama da rastlanır; Sözleşme kuramını, Hollandalı Hugo Grotius, İngiliz John Locke temsil eder. J.J. Rousseau’nun «Toplum
Sözleşmesi» adlı eserinde en olgun ifadesini buldu. Kuvvet kuramına dayanan devlet felsefesi sistemini de İtalyan Machiavelli ve İngiliz Hobbes kurmuştur. [Hobbes
sözleşme kuramına bağlıdır fakat ona göre sözleşme bir hakimiyet sözleşmesidir.]

2 - S O K R AT E S
Sokratesin görüşlerini genel olarak öğrencileri Ksenephon ve Platon’un eserlerinden öğreniyoruz.
Sokrates, Aristokrat idarenin zulmü ve haksızlıklarını, demokrat idarenin yolsuzluklarını cesaretle ele almıştır. Sokrates’in yöntemi
sorular sorarak diyaloglarla karşısındakinin bilgisini ortaya çıkartmaktır[doğurtma(annesi ebedir.)](Sokratik diyalog)
Sokratese göre erdemsiz bilgi olmaz(bilgi=erdem) Düşünce ile eylem arasında tam bir uyuşma olduğuna inanır bu dünyada üstün
bir düzen olduğunun da ifadesidir. Bu üstün düzeni iyiliksever bir Tanrı’nın varlığı ile açıklar. Erdemsiz kötü bir ruh, bilgisiz bir ruhtur.
Yunan ahlak felsefesinin başlıca sorunu mutluluğun(EUDAİMONİA) ne olduğudur. Sofistlere göre mutluluk, güçlü olmak ve
ihtiyaçların karşılanmasıdır. Sokrates’e göre ise mutluluk, kendi kendiyle uyum içinde olmasıdır[tutarlılık].
Sokrates, «cezbe(Extase)»(bir çeşit dini sarhoşluk) durumuna düştüğünde kendi içinde Tanrı’nın sesini duyduğunu düşünmekte ve
bu Tanrı sesine DAİMONİON(ilham,Tanrının sesi) demektedir. Sokrates, şehrin tanrılarını ihmal ederek Daimonion adını verdiği
Tanrısal sesten dolayı (1)Atina’ya yeni Tanrılar sokmakla ve ustaca sorularla doğru bilgiyi buldurarak (2)gençliği baştan çıkarıp
bozmakla suçlanmıştır.
3 - S O K R AT E S Ç İ O K U L L A R
Sokrates, Phaidon, Antisthenes, Euclides, Aristippos, Eflatun gibi öğrencileri üzerinde derin etkileri olmuştur. Bu
öğrencilerinden yalnızca Eflatun ve Ksenephon hakkında tam bir bilgiye sahibiz.
Sokrates’in öğrencileri tarafından kurulan iki okul eudaimonion(mutluluk)’un elde edileceği noktasında ayrılır. [Megara’da
Euclides’in kurmuş olduğu Megara okulu hakkında çok az şey bilinmektedir.]
KİNİKLER(Kelbîler)
Sokrates’in öğrencisi ANTİSTHENES tarafından Atina’da kurulmuştur.
İnsan mutluluğa(eudaimonia) ancak erdem yoluyla ulaşabilir. Erdem ise, nelerin istenmesi ve nelerden kaçınılması gerektiğinin
bilgisidir. İnsanın gerçek mutluluğu, iç huzur ve bağımsızlığındadır. Bu ise insanın aşırı istek ve içgüdülerine tam bir şekilde
hâkim olması; zevk,acı ve kaygı karşısında ilgisiz kalmasıyla elde edilir. Bilge kişi aşırı isteğin kölesi olmadığı ve başkalarının
kendisi hakkındaki düşüncelerine önem vermediği için hürdür. Bilge kişi,Topluluk kurallarının ve her türlü yapmacığın dışında
doğal bir yaşam süren kişidir. Sinoplu DİOGENES(DİYOJEN), Antisthenes’in doğaya uygun yaşam çağrısına uymuştur.
Antisthenes’in bilgi kuramı: Bilgi, algılanan objeler üzerine bir çözümleme eylemidir. Objeleri son ögelerine kadar ayıklamaktır.

KİRENELİLER
Kuzey Afrika’da adını aldığı şehirde, ARİSTİPPOS tarafından kurulmuştur. Sokrates’in göz önünde tuttuğu mutluluk
ideali(eudaimonism) yerine zevkçilik(hedonism) esastır. Mutlu bir yaşam, zevki mümkün olduğu kadar fazla olduğunu ileri
sürerken, bu zevkin ancak ölçülü yaşamakla elde edilebileceğine inanırlar. [Bu okul daha sonra Epikür tarafından yeniden ele
alınmıştır.] Aristippos’un öğrencileri daha sonra, hocalarının görüşünden uzaklaşmıştır. Hegesias’a göre mutlu bir hayat
sürebilmek için takınılacak tek tavır, tam bir ilgisizlik ve duygusuzluk tavrıdır.
İki okulun ortak noktaları:(1)Sokrates’ten sonra öğrencileri tarafından kurulmuş olmaları (2)İndividüalist(bireyci) olmaları(ferdin
mutluluğu). (3)Devlet ve toplum yaşamına ilgisiz olmaları. >>Farkları ise; Eudaimonion(mutluluk)’un nasıl elde edileceği
konusundadır. [Kinikliler, erdem ile; Kireneliler ise, zevk ile elde edilir demektedir.]

You might also like