Professional Documents
Culture Documents
ve
KAİNAT
Bedr Ruhselman
tarafından düzenlenm şt r.
ISBN: 978-605-63845-0-9
Yayıncı Sert f ka No: 27468
Yayın
MTİAD1950
Hasnun Gal p Sok. Pembe Çıkmazı No: 4/8
34433 Beyoğlu/İstanbul
Tel: (212) 243 18 14 - 249 34 45
Faks: (212) 252 07 18
www.mt ad.org.tr
www.mt ad1950.org
Baskı
Boraks Matbaacılık ve Ambalaj Sanay
T caret ve Pazarlama Ltd. Şt .
Maltepe Mah. Ç ftehavuzlar Cad.
Ayvalıdere Yolu No.3/3-I Maltepe-Zeyt nburnu/İstanbul
Tel: (212) 567 64 26 Faks: (212) 567 78 62
www.boraks.com
nfo@boraks.com
1959 yılında “Önder” adını verd ğ m z
Büyük Vaz fe Planı’ndan gelen bu b lg ler,
Bedr Ruhselman tarafından düzenlenm ş,
o tar hten ber noter, banka kasalarında
korunmuş, zamanı geld ğ ç n
54 yıl sonra yayınlanmıştır.
El n zdek k tap or j nal metn n
günümüz Türkçes ne uyarlanmış şekl d r.
***
Bu k tap etrafımızda gördüğümüz,
h ssett ğ m z, yarım olarak tab at d ye
adlandırdığımız aheng n br parçasıdır.
Kâ natımızda, tekâmül d ye adlandırab ld ğ m z
o nurlu yolun, nsanların b lg ler ne olan b r
köprüsüdür. İnsanın dar b r madde hayatını,
gen ş ve drakl olan ler b r safhaya bağlayan
b r c k yoldur. Bu ne b z m, ne s z nsanların, ne
de h çb r k msen nd r. Bu, lâhî n zamın,
nsanlara b r hed yes d r. Yân tab attan b r
parçadır.
***
MUKADDERAT YOLCULARI
Madde, bütün tes rlere zem n oluşturan ve çeş tl oranlarda bu
tes rlere cevap veren b r unsurdur. Bu b lg n n ç nde saklı olan b r
anlam da şudur: Madden n, kend kend ne h çb r harekete geçme ya
da en lkel b r faal yet gösterme gücü yoktur. Onda kend kend ne b r
oluş ya da yapış olanağı yoktur. Yan madde ancak kend s ne gelen
tes rler bekler ve bu tes rler n doğrultularına göre hâller, şek ller,
durumlar alır. Öyleyse herhang b r madden n her türlü tes rden özgür
b r hâl n -farz edel m- düşünürsek bu madden n h çb r şekle, h çb r
hâle sah p olmayacağını kabul etmem z gerek r. İşte nsan drak ve
düşünces dışında kalan, böyle bütün hâl ve şek ller nden
soyutlanmış b r maddeye amorf madde ya da aslî madde der z.
Demek k amorf maddede:
a - H çb r hareket eser yoktur. O, madden n mutlak ve tam b r
harekets zl k hâl d r.
b - Maddelerde görünen bütün özell kler ve n tel kler ancak
onlardak hareketler n görünümler nden baret olduğuna göre, mutlak
harekets zl k hâl demek olan amorf madden n ne şekl , ne özell ğ ,
ne de n tel kler söz konusu olamaz.
c - Bu durumda olan b r hâl n drak mümkün olamayacağından,
amorf madde var olmakla beraber, nsanlar ç n yok demekle eş tt r.
d - Amorf ya da aslî madde -mutlak harekets zl k olan n tel ğ nden
dolayı- kend kend ne h çb r hareket, h çb r kıpırdanış yapamayacağı
ç n dışarıdan h çb r tes r gelmeden, onun kend l ğ nden harekete
geçmes ve maddedek hareketler n b rer sonucu olan şek ller , hâller
ve görünümler sunması olanaksızdır.
Bütün bu b lg lerden sonra kolaylıkla anlaşılır k nsanların madde
d ye anladıkları ve değerlend rd kler şeyler, dışarıdan gelen tes rler n
madde bünyes ndek olanaklarla meydana get rd kler çeş tl
hareketler n görünümler d r, amorf madden n b zzat kend s değ ld r.
***
Bu şek ller n ve durumların ncel k, kabalık ya da bas tl k,
karmaşıklık hâller ne göre, çeş tl draklere ve görüşlere hedef
olab len kısımları vardır. Yüksek ve karışık hareket görünümler ne
sah p maddeler o oranda karmaşık1 ve gel şm ş durumlar sunarken,
az ve bas t hareketlerle kend ler n gösterenler de o kadar lkel ve
bas t n tel klerle öne çıkarlar.
Demek k maddeler en bas t hareketlere sah p lkel durumlarından,
en karmaşık hareketlerle n telenm ş yüksek durumlarına kadar
sayısız gel ş m dereceler nde çeş tl değerler göster rler. Öyleyse en
bas t madde demek, lk hareketlerle amorf maddeden ayrılarak lk
şekl n almış b r madde hâl demekt r. Buna karşılık yüksek, karmaşık
madde demek de sayısız, çeş tl hareket b leş mler ve tarzlarıyla
karışık durumlar ve şek ller almış madde hâl demekt r.
***
Burada tekn k b r b lg olarak şunu ekleyel m k maddeler n nce-
kalın hâller yle, bas t-karmaşık hâller kavramlarını b rb r ne
karıştırmamalıdır. Madden n bas tl k-karmaşıklık farkları, onların
bünyeler n oluşturan hareket karmaşıklarının az ya da çok karışık ya
da gel şm ş olmalarından ler gel r. Eğer b r madden n madde
b leş mler , bünyes n kuran değerler, yan hareketler fazla, zeng n ve
karışık se o madde o kadar karmaşık olur. Ve bas tl kten o kadar
uzaklaşmış olur. Oysa ncel k ve kalınlık kavramı bu anlamı taşımaz.
Burada madden n ç ndek b leş m ve değer m ktarlarının azalıp
çoğalması söz konusu değ ld r. Bundan dolayı, b r madden n ncel ğ ,
kalınlığı onun gel ş m durumunu, yan amorf maddeye uzaklık ve
yakınlık dereces n göstermez. Dışarıdan gelen kuvvetl tes rlerle
bazen b r madde bütününün parçaları arasındak bağlar artar ve
kuvvetlen r, hatta hareketler sınırlanacak şek lde bu parçalar
b rb rler ne yaklaşır. Bu yüzden bunların hareketler ne tes r etmek ç n
-onları bu derece sıkıştıracak kadar kuvvetl olan tes rler yenmeye
yetecek derecede- kuvvetl tes rler yollamak gerek r. İşte bu
maddeler yoğun, kaba hâller göster rler. Buna karşılık, madde
bütününün parçaları arasındak bağlar zayıf olursa bu parçaların
gevşek bağlantıları, onların aralarında daha gen ş mesafeler n
kalmasına neden olur. Ve bu parçalar az ve zayıf tes rlerden de
etk len rler. Bundan dolayı, onlara tes r etmek öncek kaba
maddelere tes r etmekten daha kolay olur. Çünkü onları bu hâlde
tutan tes rler kuvvetl değ ld r. Bu sebepten onları daha kolaylıkla
yenmek mümkündür. Bunlar da akışkan ded ğ m z nce maddelerd r.
Öyleyse, her aşamada bulunan bas t ya da karmaşık maddeler,
aşamalarını değ şt rmeden ncelt l p kabalaştırılab l rler. Buna örnek
olarak suyu göster r z. Buhar, su ve buz hâller , aralarında ncel k ve
kabalık farkları göster rler. Fakat bunların her üçü de amorf maddeye
uzaklıkları aynı derecede olan ve aynı karmaşıklık kademes nde
bulunan su maddes nden başka b r şey değ ld r. Aynı şek lde bazen
karmaşık b r madde, n speten kend s nden bas t olan d ğer b r
maddeye göre daha kaba olab l r. Örneğ n, dem r maddes
oks jenden daha karmaşıktır fakat ondan daha yoğun ve kabadır.
***
İnsanlar en alt ve en üst sonsuz noktalar arasında uzanıp g den
hareketler n -bas tl k ve karmaşıklığı z nc r nde- ancak bel rl sınır
dah l ndek b rkaç madde halkasının şek l ve hâller n görüp drak
edeb l rler. Bu hâller ve şek ller, hareketler n azlığı ya da bas tl ğ
bakımından, lkelleş p aşağılara doğru nerek b r sınıra gel nce, nsan
drak n n alıcı alanından uzaklaşmaya başlarlar ve sonunda
tamamıyla kaybolurlar. Aynı şek lde yukarı taraflara doğru da madde
z nc r n n halkaları g tt kçe artan ve karmaşıklaşan hareketlerle
yüksel r ve gel ş rken, y ne nsan drak onları b r noktadan t baren
tamamıyla kaybeder. Çünkü ne bu sınırın alt tarafındak ne de üst
tarafındak madde durumlarıyla sonuçlanan hareket n tel k ve
n cel kler n , dünya maddes n n bey n cevher ne bağlı h çb r nsan
zekâsı ve drak kavrayamaz. Bundan dolayı nsanların, evren
maddeler n n sonsuz uzanan z nc r ndek b rkaç halkadan başkasını
anlamaya ve kend ler ne göre el le tutulurcasına rdeleme konusu
yapab lmeye gücü yetemem şt r. Zaten bazılarının, bazı yüksek
maddesel görünüm olanaklarını ret ve nkâr etmeler n n başlıca
sebeb de budur.
***
Evren n lk madde hâl nden astronom k âlem m ze doğru yürünen
madde gel ş m yolunda, nsanlar ç n anlaşılması mümkün olmayan
karanlık b r alan vardır. Bu alan kaba, dağınık, amorf b r madde
bütününden barett r. Bu kaba ortamda, madde b ç mlenmeler
oluşmamıştır. İşte bu alanın ardından b r menz l gel r k bu menz l
h drojen âlem n n başlangıcını oluşturan lk h drojen atomudur. Fakat
bu sm , nsanlar lk atoma h drojen ded kler ç n kullanıyoruz, aslında
söz ett ğ m z ve bundan sonra da lk h drojen atomu d ye söz
edeceğ m z madde, nsanların tanıdıkları h drojen (H) atomu değ ld r.
İnsanlarca b l nen bu atom, buradak atomun çok gel şm ş karmaşık
ve ler b r hâl d r. İnsanlar bu lk h drojen atomunu henüz
tanımamaktadırlar.
Dünyamızın ve küreler yle, s stemler yle, nebülözler yle bütün
astronom k âlem m z n madde hâl ve şek ller , bu h drojen atomunun
gel şm ş durumlarının çeş tl b leş mler nden meydana gelm şt r.
Dünyamızı oluşturan elementler n altında ve üstünde d ğer öyle
elementler daha vardır k bunlar nsanların drak alanından çok
uzaktadırlar. İnsanların tanımadıkları dünya atomunun en ler gel ş m
aşamaları arasında bulunan bu elementler, onların tanıdıkları
atomun üstünde, bambaşka yapıda ve kal tede cevher hâller
sunarlar. Maddeler n bu hâller nden bedenl varlıklar, yan nsanlar
drakler yle yararlanamıyorlarsa çoğu kez bunları daha üstün
varlıkların da yardımıyla otomat k olarak kullanmaktadırlar. Buna
bas t b r örnek olarak b r nsan kafasından d ğer nsan kafasına
geçen f k r t treş mler n göster r z. F k r t treş mler , nsanların
tanıdıkları maddeler n üstünde bulunan ve dünyada var olan b r
madde hâl d r. Aynı şek lde, yüzyıllardan ber dünyada çeş tl
sp r tüal st ekoller n çeş tl s mlerle anıp da b r türlü açıklayamadıkları
ve n tel ğ n anlayamadıkları per spr 2 den len şey de y ne dünyada
bulunup nsanlar tarafından b l nmeyen madde hâller nden b r d r.
Bunlar g b , dünyada var olup nsanların tanımadıkları y ne madde
enerj ler n n bazıları da sempat , sevg , ant pat , k n, korku, sev nç,
gurur, kıskançlık, benc ll k g b öznel ruhsal durumlardır den l p
geç ver len hâllerd r.
***
Evren b r bütündür. Bu bütün; dünyalar, s stemler, âlemler
ded ğ m z b rb r nden farklı b rtakım parçalardan oluşmuştur. Evrende
her âlem n kend s ne özgü b r özell ğ vardır. Ve bu özell kler ruhların
tekâmül3 ht yaçlarına göre ayarlanmıştır. İşte aslî madde ya da
madde cevher ded ğ m z şey, bu evren bütününün ana maddes n ,
mayasını oluşturan mutlak harekets zl k ve şek ls zl kle n telenm ş
amorf b r madde hâl d r. Bu cevher lk harekete geçt ğ andan t baren
g tt kçe karmaşıklaşarak, b rb r ne oranla daha yüksek karakter
değ ş mler n n eşl k ett ğ aşamaları meydana get r r. B z bu madde
aşamalarına, madde evren n dolduran ve b rb r ne göre değ ş k
özell kler sunan âlemler n b rer çek rdeğ ya da aslî maddes der z.
Çünkü b rb r nden daha gel şm ş görünümlere ortam olan bu
âlemler n aslî maddeler , ancak kend âlemler ne özgü hareket ve
şek ller meydana get reb lmek yeteneğ nded rler. İşte her âlem n lk
maddes ya da atomu, evren aslî cevher n n lk hâl nden evren
bütününe kadar yükselen yürüyüşünde, vardığı menz llerden b r d r k
bu menz ller n her b r o âlem n karakter n bünyes nde taşır.
***
Herhang b r âlem n aslî maddes , o âlem n lk maddes d r. O lk
maddede, o âleme özgü bütün hâl ve şek ller n özü vardır. Bu hâl ve
şek ller meydana get ren unsur da harekett r. Hareketler n n tel k ve
karakterler se her âlem n kend özell kler n doğuracak tarzda
değ ş kt r. Yan her âleme özgü ayrı hareket tarzı vardır. Bundan
dolayı, b r âlem n lk aslî maddes olan atom ya da çek rdek, o âlem n
henüz hareketler n açığa vurmadığından, o âlem ç n harekets z ve
amorf durumda bulunur. Bu lk atomlar lk hareketler göstererek,
çeş tlend rerek, arttırarak ve hızlandırarak o âleme özgü bütün hâl ve
şek ller yavaş yavaş meydana get r rler.
Maddeler n, yukarıdan aşağıya nd kçe hareketten harekets zl ğe,
faal yetten atalete doğru yürümeler n n değ şmez b r kural hâl nde
görünmes de bu hak kat n b l msel gözlem n oluşturur.
En yüksek ve gel şm ş maddeler, hareketler en karmaşık ve çok
olanlardır. Buna karşılık, maddeler gel ş m h yerarş s nde aşağılara
doğru nd kçe hareketler azalır, bas t hâllere ger dönerler ve
sonunda o âlemdek hareket olanaklarına oranla sıfıra yakın b r
durum alırlar.
***
Aşağılara n ld kçe hareketler n azalması değerl d ğer b r gözlem
daha ver r. Madde hareketler n n azalması ve bas tleşmes ,
maddeler n lkelleşmes n gerekt rd ğ g b , o maddeye dışarıdan
gelen tes rler n azalması ve bas tleşmes de madde hareketler n n o
oranda azalması ve bas tleşmes le sonuçlanır. Örneğ n, h drojen ve
uranyum atomunun bünyes n gözlemleyenler bu hak kat orada
görürler.
H drojen atomu sayısız n tel k ve n cel ktek hareketlerle n telenm ş
b r madde hâl d r. Bu atomun daha karmaşık şekl olan uranyum
atomu bunun b rçok katı fazla ve karmaşık hareketler ç nde taşır.
Aynı şek lde, b r h drojen atomunun etrafına yaptığı tes r
uranyumunk nden daha azdır. İşte uranyumun h drojene göre
etrafına yaptığı tes rler n yüksekl ğ ve fazlalığı onun, h drojenden
daha çok tes r almakta olduğunu göster r. Tes rler ancak maddelerde
neden oldukları hareketlerle göründükler nden uranyum atomunun
hareketler h drojen nk nden daha çok ve karmaşıktır. Bundan dolayı,
burada uranyumun, etrafına fazla tes r göndermes fazla tes r
almakta olduğunu, yan kend s ne gelen tes rler n o oranda tepk ler n
göstermekte olduğunu fade eder. Çünkü h çb r tes r tek taraflı
değ ld r ve maddede ne harekets z tepk olur, ne de cevapsız kalan
hareket olur.
***
Bütün hâl değ şt rmeler, bütün şek l almalar ve şek l değ şt rmeler
ancak hareketlerle ve hareketler n çeş tlenmeler le mümkün olur.
Böyle olunca âlem m z n henüz h çb r hareket n göstermeyen aslî
maddes n n de dünyamıza özgü h çb r hâl ve şekl n n hemen hemen
var olmaması gerek r. Bu yüzden ona, âlem m z n amorf, yan şek ls z
maddes d yoruz. Öyleyse aslî madde, dünyamızın drak karşısında
ancak teor k olarak düşünülüp kabul ed leb len ve görünürde yokluk
fade eden b r real ted r4 k bu real ten n, dünyamıza özgü çeş tl
b ç mler n alab lmes ç n, yeryüzü küres ne a t b r sürü değer
kazanması ve gel ş m kademeler nden geçmes gerek r.
***
Bu b lg ler verd kten sonra, aslî madden n öneml olan k nc
özell ğ ne geç yoruz. İnsanlar şunu düşüneb l rler: Nasıl oluyor da
n speten atıl ve harekets z olduğu hâlde, yan âlem m z n
hareketler nden yoksun olduğu hâlde aslî madde sonradan sayısız
hareketlerle şek ller alarak b rtakım gel ş m aşamaları geç rmeye
başlıyor? Bu sorunun cevabını ver rken, aslî madden n yukarıda söz
ett ğ m z k nc özell ğ n de bel rtm ş olacağız. Burada herkes n
göreb leceğ b r örnekle şe başlayacağız. Şu masanın üzer nde
harekets z olarak duran b r kalem var. Bu kalem -bünyes nde sayısız
hareket karmaşıklarını taşımakla beraber- odadak kaba maddelere
ve görüş ölçüler m ze oranla herhang b r hareketten yoksun
bulunmaktadır, yan kımıldamamaktadır. Ş md , bu kalem
parmağımızla b raz tersek yer nden oynar ve ler ye doğru kayar,
yan hareket eder. Bu gözlem, dışarıdan gelen b r tes rle madden n
nasıl harekete geçt ğ n göster r. Eğer burada tes r konumunda
bulunan parmağımız kalem tmeseyd , o kend kend ne bu hareket
yapmayacaktı. Aslî madden n daha önce söz ett ğ m z b r nc özell ğ
budur. Fakat parmağımızla kalem tt ğ m z zaman onun buna derhal
cevap verd ğ n , yan b r etk ye karşı hemen tepk gösterd ğ n de
gözleml yoruz. Burada onun, parmağımıza karşı b r d renc var
olmasaydı hareket etmes de mümkün olamazdı. O zaman
parmağımız, örneğ n dumanın ç nde yürüyen b r c s m g b geç p
g derd . Öyleyse -kend ndek harekets zl ğ le beraber- dışarıdan
gelen herhang b r harekete derhal cevap verme olanağı da kalemde
vardır. Ve bu da onun k nc özell ğ n oluşturmaktadır. Demek k
kend kend ne harekete geçmeye gücü yetmeyen, daha doğrusu
kend s nde hareket bulunmayan atalet hâl ndek aslî madde,
dışarıdan gelen herhang b r tes re cevap ver p o tes r doğrultusunda
hareket etme olanağına sah pt r. Her hareket de kend s ne d renç
yüzey oluşturab lecek, yan kend s le sempat ze olab lecek d ğer
maddelere karşı b r tes r demek olduğuna göre, bu b lg y şu formülle
fadelend r r z: Kend nde harekets z, şek ls z ve tes rs z olan ve kend
kend ne hareket etme gücü olmayan aslî madde, dışarıdan kend s ne
gelen her tes re karşı o tes r n şekl yle, doğrultusuyla, dereces yle ve
ş ddet yle orantılı olarak harekete geçme ve etrafındak lere tes r
etme yeteneğ ne sah pt r. Yan maddede kend l ğ nden enerj çıkarma
gücü yoktur. Fakat dıştan gelen tes rle hareket etme ve enerj
görünümü gösterme olanakları vardır.
Dışarıdan gelen b r tes rle aslî maddede meydana get r len tepk ,
yan karşı hareket, o tes r kes ld kten sonra devam etmez. Burada
y ne yukarıdak örneğe dönel m. Harekets z duran kaleme
parmağımızı yavaşça dokunduralım, çok haf f b r basınçla onu
tmeye başlayalım. El m z durdurduğumuz zaman onun da hemen
durduğunu, tekrar esk harekets z hâl ne döndüğünü görürüz.
Öyleyse bu kalem ancak parmağımızın tes r n n devamı boyunca
hareket hâl n koruyor, bu tes r ortadan kalktığı anda hareket
olanağını kaybed yor. Eğer parmağımızla ona kuvvetl ce b r f ske
vurursak, kalem ancak bu f ske tes r n n devamı süres nce hareket
eder, tes r n ş ddet kaybolunca y ne durur. Bu örneğ ver rken,
çevren n k nc l olarak kalem üzer ne yapması olası d renç
hareketler ne a t tekn k çeş tlemelerden söz etmeye gerek
görmüyoruz. Aslî madden n yukarıda söz ett ğ m z k ana n tel ğ ne
bu real tey de ekleyerek der z k kend nde atıl ve harekets z olan aslî
madde, ancak dışarıdan aldığı tes rlerle harekete geçeb l r ve bu
tes rler n devamı boyunca hareket n korur, tes rler ortadan kalkınca
tekrar aynı harekets z atıl hâl ne döner.
***
Öyleyse, dünyamızda madde d ye gördüğümüz şeyler aslî
madden n kend s değ l, tes rlerle lk harekete geçt ğ andan t baren
aldığı çeş tl şek l ve durumdak hâller d r. Oysa bu şek l ve hâller, aslî
maddede mevcut hareket olanaklarını kullanan dış tes rler n çeş tl
görünümler nden barett r. Yan her tes r uyuklayan ve kend kend ne
uyanması mümkün olmayan maddedek hareket yeteneğ
olanaklarından b r n uyandırmaktadır. İşte maddeler n böyle türlü
tes rler altında, türlü hareketlere geçerek, türlü hâller almasına,
onlarda saklı bulunan olanakların gerçekleşmes der z.
***
Burada konunun çok öneml b r noktasında bulunuyoruz. Mademk
evren n aslî cevher kend kend ne hareket etme yeteneğ nden
yoksun amorf ve atıl hâlded r, mademk dıştan tes r almadıkça
kend l ğ nden h çb r hareket yapmaya gücü yetmez, öyleyse bu
amorf ve atıl cevherde böyle sonsuz hâl ve şek ller meydana
get rerek çeş tl real teler yle koca b r evren oluşturan bu tes rler
nereden gel rler? Ve madde kend kend ne harekete geçem yorsa
onun böyle sonsuz hâl ve şek llere sokulmasının sebeb ned r?
Öz madde b lg s ne ve madden n n tel ğ ne göre bu tes rler evren
ç ndek maddeler n doğurab lecekler n kabul etmek akıl lkeler ne
uymaz. Onları evren n dışında var olan hak katlerde arama
zorunluluğu vardır. Ve aslında durum böyled r. Burada bu hak katler n
nsanlar tarafından ancak sez leb lecek kadarını bel rtmekle
yet neceğ z.
Evren dışına a t sezg ler m z ne kadar zayıf ve yeters z olursa
olsun, evren m z oluşturan madde cevher n n n tel kler ve oluşları
hakkındak b lg ler m z b z , bu cevher n sayısız görünümler ne sebep
olan cevher üstü hak katler n varlığının zorunluluğunu kabul etmeye
sürüklemekten asla ger kalmaz. İşte nsanların ruh ded kler şey de
bu cevher üstü hak katler n arasında bulunmaktadır. Öyleyse ruh,
evren cevher n n ana n tel ğ olan atalet ve harekets zl k hâl n n tam
zıddını fade eden b r n tel k taşır.
***
Evren cevherler nde ruha a t h çb r şey yoktur. Ruhta da evren
cevherler ne a t özell kler n h çb r s yoktur. Evren m zde ruhun
n tel ğ n n z h nde canlandırılması ve drak söz konusu olamaz.
Çünkü onu ayrıntılarıyla anlatmaya ya da tanımlamaya yetecek
evren maddeler ç nde h çb r kel me, h çb r b ç m yoktur. Ruhun
n tel ğ n çözümlemeye çalışmaksızın onun varlığının zorunluluğunu
kabul etmek, hak kate en uygun gelen yoldur.
Öyleyse, ruh le herhang b r evren cevher n n b rb r yle h çb r
yönden benzerl ğ , doğrudan doğruya l şk s , hatta yakınlığı b le
düşünülemez. Ve bunların b r nden d ğer ne herhang b r geç ş n,
yan aralarında doğrudan b r alışver ş n gerçekleşeb lmes mümkün
değ ld r. Ruhla evren cevherler arasında sonsuz b r er ş lmezl k
vardır.
***
B r beden n ç nde ya da dünyada ya da evrende ruh d ye b r şey
yoktur. Evren n ç nde ne varsa heps madded r. Ve her olay, her hâl
ve şek l ancak madden n çeş tl durum ve görünüşler nden barett r.
Ruh evren n ç nde değ ld r. Öyleyse nereded r? İç ve dış
kavramları evrene özgü real teler olduğundan, ruh evren n dışındadır
da den lemez. Çünkü evren n dışı, başka b r evren n ç demekt r.
Yan evren n dışı d ye boş b r alan yoktur. Fakat bu sözlere bakıp
evrenler b rb r ç ne g rm ş küreler hâl nde z h nde canlandırmak da
hatadır. Böyle b r şey de olmaz. Aslında böyle b rb r ç ne g rerek
gen şleyen küreler şekl nde evrenler kabul etmek, y ne onlara b rer
mekân ayırmak ve o mekânların sınırlarını ç zmek olur k bu yanlıştır.
Doğal olarak bu sözler n anlamını ve nesnell ğ n z h nde
canlandırmak nsan drak yle mümkün değ ld r. Bunu ancak çok
düşünmekle b r dereceye kadar sezmek mümkün olur. Bu sezg y
vereb lmek ç n b r örnek göstereceğ z. Ancak bu örneğ de aynen
almayıp b r sezg ed n leb lecek şek lde onun üzer nde düşünmek
gerek r.
Beyaz camlı b r projektörü boşluğa yansıtınız. Projektör ışığının
beyaz renkl görünüşü bel rl b r madde evren cevher n n olanakları
olsun. İşte bu, bütün hak katler le ve real teler le başlı başına b r
evrend r. Ş md bu projektörün beyaz olan camını değ şt rerek mav
yapınız. Bu defa mav renkl b r projektör ışığı ortaya çıkacaktır. Bu
da n tel ğ ve olanakları öncek nden tamamen başka olan d ğer b r
evrend r. Burada hatalı b r düşünceye sapmamak ç n çok büyük b r
d kkatle şu noktayı bel rtmek gerek r k mav projektörden söz
ed l rken, beyaz projektörün kaybolup mav projektörün onun yer ne
geld ğ ya da k projektörün b rb r üzer ne eklenerek karışık b r ışık
karmaşığı meydana get rd kler ya da bu k projektörden b r n n d ğer
hesabına zayıfladığı ve değ şt ğ g b , y ne hep mekânla var olan
zorunlulukları asla düşünmemek gerek r. Burada her k projektör de
b rb r ne karışmadan, b rb r yle h çb r şek lde alışver şe g r şmeden,
kend ler ne özgü bütün değer ve n tel kler nden h çb r şey
kaybetmeden her b r tek başına -sank kend s nden başka projektör
ışığı yokmuş g b - varlık göster r. Bu durumun y ce sezg s ne varmak
gerek r.
Böylece, h çb r mekân ayırmadan k evren n varlığı sez leb l r.
Buradak projektörler bu anlamda anlaşıldığı zaman b rb r n n ç nde
ya da dışında olmadıkları g b , b rb r n n yer n şgal etm ş durumda
da değ ld r. Ş md , sembol olarak ele aldığımız projektör camlarını
böyle k renkl değ l de üç, beş, yüz ve sonsuz renklerde kabul
ederek heps n n aynı şek lde ortaya çıktığını düşününüz. O zaman,
zaman ve mekân kavramları dışında, evren cevherler n n b rb r ne
karışmadan, b rb r yle h çb r l şk s söz konusu olmadan sonsuz
varoluşları hakkında kuvvetl sezg ler elde etm ş olursunuz. İşte
h çb r mekân ve sınır tanımayan bu sonsuz evrenler karşısında
ruhun durumu söz konusu olunca ona, nsanların tab olduğu,
evrenler b le kuşatmaya yeterl gelmeyecek kadar nsanî drake bağlı
b r yer, b r mekân bel rlemeye kalkışmak hatanın en büyüğü olur.
Öyleyse bu evrenler n h çb r s yle doğrudan doğruya l şk s
düşünülmeden, onların cevherler ne en uzaktan b le doğrudan
doğruya teması söz konusu ed lmeden, bütün evrenlerle
kucaklaşmış g b onlardan faydalanan ruhlar hakkında, ç ve dış
kavramlarını d kkate almaksızın sadece, ruhlar bütün evren
cevherler kavramının üstünded r, demekle yet nmek cap eder.
Bundan ler b r sezg ye varmak dünyamız ç n mümkün değ ld r.
***
Evren b r tane değ ld r. Evrenler sonsuzdur. Ve evrenler n
sonsuzluğu mutlak er ş lmezl ğ n b r zorunluluğudur. Bu sonsuz
evrenler n h çb r s d ğer n n n tel ğ n taşımaz. Ve her evren n
karakter o evren n anası olan asal cevher le bel r r. B z m
evren m z n asal ya da aslî cevher , mutlak harekets zl k ve amorf
olan madde hâl d r.
Akt f ve tekâmül ht yacı olan ruh, pas f evrenler ç n b r amaçtır.
Yan ruhlar, davranışlarının yansımalarını evren cevherler üzer nde
göre göre ht yaçlarını g der rler. Öyleyse evrenler, ruhların tekâmül
ded ğ m z ht yaçlarına cevap veren alanlardır. Sembol k olarak bunu
şöyle fade eder z: Evrenler, ruhların uygulamalarına yarayan ve o
uygulamaların sonuçlarını tekrar ruhlara yansıtan, kend cevherler ne
özgü b rer ortamdır. Akt f olan ruhlar tekâmüller ç n, pas f olan çeş tl
evren cevherler n n sonsuz olanaklarını - ht yaçları oranında- dolaylı
olarak kullanarak tekâmül ederler. Ne evrenler var olmazsa ruhların
b lemed ğ m z kend ler ne özgü yüksek ht yaçları g der leb l r ne de
ruhlar olmazsa evrenler n varlık neden ortada kalır. Bunlar b rb rler
le da ma başbaşa yürürler. O kadar k k s n n arasında kes n ve
sonsuz b r er ş lmezl ğ n varlığına rağmen, bunlar sank b rb r le
sımsıkı kucaklaşmış ve b rb r n n ç ne g rm ş g b d rler.
***
Burada akıllara şu soru gel r: Mademk ruhlarla evrenler arasında
bu kadar kes n b r er ş lmezl k vardır, nasıl oluyor da b rb r n n
ç ndeym ş g b ruhlar evrenler n bütün olanaklarından -zerres ne
varıncaya kadar- yararlanab l yorlar ve ruhlarla evrenler b rb r yle
kucaklaşab l yorlar?
Öncel kle şunu söyleyel m k b rb r nden kes n b r er ş lmezl kle
ayrılmış olan ruhla evren arasındak l şk ler, kes nl kle doğrudan
olmayıp dolaylı yollardan meydana gelmekted r. Burada büyük b r
hak kat dünyaya b ld rmen n gereğ ve zorunluluğu vardır. Bu hak kat
şudur: Hem sonsuz b r sıra tak p ederek düzenlenm ş çeş tl ve her
b r n n n tel ğ başka cevherlerden oluşmuş, b rb r nden daha
kapsamlı ve sonsuz çeş tlemeler ç nde bulunduran evrenler n
üstünde hem de bu evrenlerde sonsuz tekâmüller ne devam edecek
olan sonsuz gen şl k ve kapsamlara sah p ruhların üstünde, her
k s ne egemen yüksek lkeler vardır k bunlar ruhların ve evrenler n
ler ye ve ger ye doğru olan bütün durum ve yazgılarını bel rler,
değerlend r r ve uygun görürler. Bunların n tel kler n b z ne b l r z ne
de onlar hakkında en küçük b r sezg ye sah p olab l r z. Çünkü bu
büyük hak kat sonsuz ruhlar âlem n n ve sonsuz evren cevherler
z nc r n n üstünde, mutlak b r er ş lmezl kle onlardan ayrılmaktadır.
Aslî lke ded ğ m z bu hak kat n açıklamasına da r b r tek f k r ler
sürmeye, b r tek söz söylemeye gücümüz yetmez. Çünkü buna
olanak verecek h çb r güç, h çb r meleke5, h çb r drak ya da sezg
madde evren m zde yoktur ve olamaz. Yalnız er ş lmezl ğ n
er ş lmezl ğ olan bu büyük hak kat , sembol k b r s mle aslî lke d ye
anacağız. Evrenler ç nde, evrenler üstünde ve ruhlar arasında
bulunan her hak kat aslî lken n egemenl ğ ve düzen altındadır.
Evren m zdek bütün oluşlar, akışlar, her şey ancak onun caplarıyla
gerçekleşeb l r. Bu konudak bütün lah kavramları nsanların drak
dereceler ne ve özell kle sezg yetenekler ne bırakıyoruz.
İşte ruhlarla evrenler n, aralarındak er ş lmezl ğe rağmen b rb r yle
kucaklaşmış durum göstermeler aslî lke ded ğ m z bu yüksek lken n
caplarıyla gerçekleşmekted r. Aslî lken n gücü, b r taraftan ruhları
ç ne alırken (bu fade sembol kt r) aynı zamanda evrenler de ç ne
almaktadır. Ve ruhlarla evrenler bu yüksek lke karşısında, sank b r
aynadan yansıtılıyormuş g b b rb rler ne yansıtılırlar. Doğal olarak
buradak ayna kavramı da y ne b r semboldür. Fakat bu ayna
sembolünü de aslî lke yer ne koymamalıdır. Burada aslî lken n
evrenler ve ruhlar l şk s ne a t gücünün en küçük b r yönünün ayna
sembolü le fade ed lmes söz konusudur k bunu da ancak bu
kadarla anlatab l r z.
Ş md , dünya d l yle bu b lg y b raz daha açalım. Aslî lkeden gelen
tes rler ruhların ht yaçlarına göre amorf evren cevher n harekete
geç r rler ve orada madde cevher n n sonsuz çeş tlemeler n
şek llend r rler. Demek k cevhersel kıyas bakımından ruh, evren n
ç nde değ ld r ama evren cevher n n ç nde kend s n n, süpt l6 b r
madde varlığı tarafından tems l ve fade ed lmes bakımından da
evren n ç nded r. İşte gelecek konularda tekrar ele alınacağı g b ,
maddeler n şek llenme ve değ şmeler n n hang hedefe yönel k
olduğunun lk b lg s n burada verm ş oluyoruz.
***
B r madden n ortaya çıkması, yan çevres ndek d ğer maddeler
arasında varlığını kend s ne özgü özell kler yle göstermes , her
şeyden önce, çevres nde bulunan d ğer madde hâl ve şek ller le
bel rl oranlar ve derecelerde l şk lere g r şmes , daha doğrusu
onlarla karşılıklı tes rleşme olanakları ç nde olması demekt r.
Öyleyse b r madden n alıp verd ğ tes rler n çokluğu ve kapsamı ne
kadar fazla se o madde o kadar çok ortaya çıkıyor ve o kadar da
yüksek gel ş m aşamalarında bulunuyor demekt r.
B r madden n, çevres le olan l şk ler n n elbette düzen ,
sıralaması ve yolları vardır. Bu düzen ve sıralamalar yüksek lkeler n
uyumu ç nde, madde b leş mler ne yukarıdan, aşağıdan, sağdan,
soldan gelen sayısız tes rlerle yürütülür. Ve bu yürütülüş, ruhların
maddeler kullanarak tekâmüller n sağlamaları amacını hedefler.
N tek m, b r ruhun herhang b r madde b leş m ne ht yacı kalmaz ve
ona karşı h çb r davranışta bulunmazsa o madde b leş m n n -
bulunduğu çevre ç nde görünen- bütün hareketler s l n r ve o ana
özgü bütün değerler ortadan kalkar k bunu da nsanoğlu d l le o
madde b leş m n n b r tür ölümü ya da dağılışı olarak n telend r r z.
***
Ş md , b r maddeye böyle sürekl olarak gelen ve onun tepk ler ne
sebep olan çeş tl tes rler n hang mekan zmalarla şlevler n
yaptıklarını b ld receğ z ve böylece madden n doğrudan doğruya
bünyes n lg lend ren çok öneml b r real teye, düal te7 lkes ve değer
farklanması real tes ne g rm ş bulunacağız.
Maddeler n ortaya çıkış olanaklarını gerçekleşt reb lmeler ,
çevreler nde gösterecekler faal yetlere bağlıdır. Oysa harekets z
faal yet olmaz. Yan b r madden n faal yet demek, onun hareket
göstermes demekt r. Maddelerde hareket n görüneb lmes se denge
değ ş mler le mümkün olur. Bundan dolayı, âlem m zdek madden n
bünyes nde hareket n oluşab lmes ç n önce dengey sağlayan k zıt
unsurun var olması, sonra da bu unsurlardan b r ne fazla değer
eklenerek dengen n tekrar kurulmak üzere bozulması gerek r. İşte
maddedek bu zıt unsurların varlığı ve o unsurlar arasındak
değerler n farklandırılması, düal te lkes ve değer farklanması
real teler n fade eder.
Madden n bünyes le lg l olan düal te lkes ve değer farklanması
mekan zmasının rdelenmes , maddedek hareketler n açıklanmasını
mümkün kılmaktadır.
Âlem m z n amorf lk cevher nden t baren dünyamızın lk
maddes ne ve ondan da daha ötelere kadar uzanan bütün evren
parçalarında sayısız hareket karmaşığı vardır. Bu parçaların sonsuz
n tel k ve n cel ktek ortaya çıkışlarıyla sonuçlanan bu hareketler,
maddede b rb r ne tamamen zıt karakterde, aynı zamanda denge
lkes esasına göre b rb r n destekley c n tel kte k ayrı değer grubu
oluştururlar. Madde b leş mler n n bünyeler nde denge hâl nde
bulunan bu zıt değerlerden b r n n d ğer ne oranla fazla yük, daha
doğrusu fazla tes r alması, aralarındak dengen n bozulması le
sonuçlanır ve bozulan bu denge unsurlarının tekrar denge hâl ne
g reb lmeler ç n b r nden d ğer ne doğru değer akışları başlar k bu
durum çeş tl hareketler n ortaya çıkmasına sebep olur. Demek k
dengey bozacak kadar zıtlardan b r ne ya da d ğer ne fazla değer n
eklenmes onların arasında farklı durumları meydana get r r. Bu hâle
değer farklanması ya da m ktarsal değ şmeler der z.
***
Böylece her madde b leş m k zıt değer n sonucu olan b r
ün teden barett r. İk zıt değer çeren bu madde ün tes n n ya da
madde b leş m n n zıtlarından yalnız b r tek n ele alırsak onun da
y ne k zıt değerden oluştuğunu görürüz. Bu hâl tâ aslî maddeye
kadar böylece devam eder, g der. Bu sebepten bu madde
b leş mler n n her b r ne b rer b r m düal te demek gerek r. Bu tab r k
unsuru fade eden b r tek, b r b r m anlamını taşır. Çok kaba olmakla
beraber, bu b r m düal te hakkında bas t b r f k r vereb lmek ç n uzun
b r mıknatıs parçasını örnek olarak göster yoruz. Bu parça, tam
ortasından t baren b r yarısı (+), d ğer yarısı (-) şaretl b rb r ne zıt
karakterde k tür mıknatıs kuvvet gösteren b r ün ted r, b r b r md r.
Bu b r m n k ayrı şaretl zıt değer n n b rleşt ğ tam ortasındak nokta
nötürdür, yan orada mıknatıs özell ğ yoktur. B r ün te olarak ele
aldığımız bu parçayı nötür noktasından keserek sağ ve sol tarafa
düşen yarılarını ayrı ayrı ncelersek onların da her b r n n y ne b r
yarısı (+), d ğer yarısı (-) şaretl olmak üzere b rb r ne zıt k şer
mıknatıs kuvvet gösteren başlı başına b rer b r m düal te hâl ne
g rd kler n gözlemler z. Bu parçalar sürekl olarak ortalarından kes l p
k şer parçaya ayrıldıkça düal te görünümler de böylece devam ed p
g der. Yan mıknatıs parçasının her bölünüşünde b rb r ne zıt
karakterl k mıknatıslık unsuru b r öncek nden daha küçük olmak
üzere yen ün teler , yen b r mler meydana get r r.
İşte âlem m z n en öneml yasalarından b r olan bu real tey b z,
madden n bünyes ne a t düal te lkes d ye adlandırıyoruz k b raz
önce söz ett ğ m z değer farklanması ya da m ktarsal değ şmeler, bu
düal te lkes n n b r ek mekan zmasıdır. Düal te lkes yle ona bağlı
değer farklanması mekan zması, âlem m zde maddeler n oluş ve
akışlarındak olanakların gerçekleşt r lmes n sağlayan en öneml
kurallardandır. Bunlar olmaksızın ne şek ller, ne hâller, ne de
maddesel görünümler mümkün olab l r. Çünkü bu lkeler ortadan
kalkınca maddede hareket ortaya çıkmaz, hareketler olmayınca da
maddeler n şek llenmeler , çeş tl hâllere g rmeler , kısaca dünyaların
kuruluş mekan zmalarına katılmaları mümkün olmaz, yan dünyalar
oluşamaz.
***
Dünyada da ma k l k vardır. Her şeyde, madden n bütün
ışınımlarında, madden n esasında, ayrıntısında, madden n değ ş k
b ç mler olup da maddeden arınmış g b görünen bütün ruhsal
hâllerde, cansız den len maddelerde, canlı den len maddelerde,
b reylerde, b reyler n b rb rler ne karşı durumlarında, toplulukta,
h slerde, f k rlerde, kısacası gözlemleneb len ve gözlemlenemeyen
dünyanın bütün koşullarında düal te lkes ve değer farklanması
mekan zması egemend r. Ve madden n b rl k g b görünen her
hâl nde b rb r ne zıt karakterde ve denge hâl nde k unsur da ma
vardır. B r ün tede bu zıt unsurların var olması şarttır. Çünkü bu
olmaksızın madde ortaya çıkamaz, yaşayamaz, dağılır. Ve madde
var olamayınca da h çb r şey n varlığından söz ed lemez.
Dünyada ve bütün âlem m zde tek, b r g b görünen her şey
aslında b rb r ne zıt karakterde, b rb r nden asla soyutlanamayan zıt
durumda k değerden oluşmuştur. Fakat bu zıt değerler b rb r nden
bağımsız, tamamen ayrı k unsur değ l, b r tek b r m n karakter n
meydana get ren, b rb r ne bağlı fakat zıt görünüşlü k unsurdur.
B z m âlem m z oluşturan bütün parçalar ve bu parçalardan b r
olan dünyanın lk maddes b le düal te lkes n n kapsamı dışında
kalamaz. Bu konudak esaslı b lg y özet olarak tekrar ed yoruz:
a - B r m, düal ten n sm d r. Onun ç n buna b r m düal te d yoruz.
b - Düal ten n zıtları tek b rer değerden baret değ ld rler. Onlar da
y ne daha küçük çapta b rer b r m düal ted rler, yan her b r b rer
düal te olan b r mlerd r.
c - Düal te lk madden n oluşumu konusunda açıklanacağı g b ,
hareket n lk kaynağı ve esasıdır.
d - Düal te mekan zması olmaksızın hareket ve hareket olmaksızın
madde hâl ve şek ller var olamaz.
e - Düal te ruh ve madde durumunun dünyadak aslî görünüşüdür.
Sonuncu şıkta geçen f k rler hakkında açıklama yapmanın gerekl
olduğunu h ssed yoruz. Madde evren nde ruhla madde b r arada
bulunamaz, dem şt k. Yan evrende b rb r ne doğrudan doğruya,
d rekt olarak tes r eden ruh-madde kavramı gerçek b r kavram
olamaz. Ancak bu fadeden de ruhun varlığını reddetmek ve yalnız
madden n varlığını kabul etmek anlamını asla çıkarmamak gerek r.
Gerçekten madde evren nde doğrudan aralarında tes r alıp veren,
b rb r ne kend ler nden b r şeyler gönderen ruh-madde real tes yoktur
ama evren n temel n oluşturan madden n varoluşu da amaçsız ve
sebeps z değ ld r. Aslında madden n varoluş amacının, b r ruha
h zmet etmek olduğunu daha önce söylem şt k. Bu hak kat n fades
madde düal tes nde g zl d r. Şöyle k : Madden n oluşundak amaç,
onun ruha h zmet etmes d r. Ruha h zmet etmek se madden n her
türlü şek l ve hâller ç nde, gel ş m olanaklarının ruh tarafından
kullanılmasıyla olur. Onun bu olanaklarının kullanılab lmes de ruhtan
gelen dolaylı tes rlerle b rtakım hareketler n maddede ortaya
çıkab lmeler ne bağlıdır. Oysa maddedek her hareket n meydana
gelme olanağı, ancak düal te lkes ve değer farklanması
mekan zması le mümkün olur. Yan düal te lkes ve onun ek
mekan zması olan değer farklanması olmazsa ruhların maddelerden
yararlanab lmeler mümkün olmaz. Böyle olunca, ruh-madde l şk s
gerçekleşemez. Demek k düal te, değer farklanması mekan zması
madde-ruh düal tes zorunluluğunun b r fades d r. Daha doğrusu
maddedek düal te lkes bu yönden rdelen nce, ruh-madde k l ğ n n
evrendek aslî görünüşü, yan -yüksek lkeler karşısında- zorunluluğu
olur.
***
Öyleyse bütün maddeler n canlılığını ve oluşlarını sağlayan düal te
lkes , maddey unsurlara ayırarak esas yapı olarak aslî lke
tarafından onun bünyes ne konulmuştur. Aslî lke lah b r lked r. İşte
böylece düal te, evren ç nde bulunmayan ruh le n tel ğ ondan
tamamıyla ayrı olan evren m zdek varlıkların, yan maddeler n
b rb r yle olan durumlarını madde bünyes ç nde fade eder. İşte b r
varlık, b r beden böylece anlar k kend s b r ruh olmayıp ruhun
evrendek yansımasıdır ve bütün hâl ve durumlarıyla b r ruhun
ht yacına cevaplar veren ve o ht yacı yansıtan, ruhu tems l eden b r
varlıktır. Bundan dolayı, varlık dey nce bu bakımdan kasted len
anlam ruhtur. İşte düal te bu anlamı mümkün kılmak ç n
konulmuştur.
***
Hayat baştanbaşa düal te lkes le beraber, ona bağlı olan değer
farklanması mekan zmasının gözlemlenmes nden barett r. Bu
konuda b r nsanın drak ne kadar çok artar ve gen şlerse bu lkelere
tab maddeler ve olaylar ç ndek ayrıntı ncel kler ne o kadar daha y
ve der n olarak nüfuz eder.
İlk bakışta kaba hâllerde de düal tey gözlemlemek mümkündür.
Çünkü görünen her madde şekl nde de b r düal te vardır. Bu kaba
maddeler n bütün ve parçalarındak düal ten n görünüşü açıktır.
Örneğ n, nsan organ zmasının faal yetler , sempat k ve
parasempat k k s n r s stem n n karşılıklı denge durumlarıyla
yürütülmekted r. Bu k s n r s stem b rb r ne zıt yönde beden n her
organında karşı karşıya d k lm şt r. Öyle k örneğ n kalpte sempat k
s stem (+), parasempat k s stem (-) roller alıyorsa, sempat k s stem n
(-) rol aldığı m dede parasempat k s stem (+) rol almaktadır. Yan
b rb r ne zıt bu k s n r s stem n n dengelenme hâller , organ zmanın
b r bütün oluşturan faal yetler n n devamında esaslı şler görür.
Bunlardan b r s b r organı harekete geç r p onun vaz fes n
hızlandırırken, onun karşısına zıt karakterde d k len d ğer aynı
organı durdurmaya, yavaşlatmaya çalışır. Ve böylece b r nc s stem n
tes rler n frenleyerek onun zararlı olab lecek hızlarını sınırlamış ve
böylece organ zmayı korumuş olur. İşte bu k s n r s stem n n
denges n n şu ya da bu tarafa kayması, hayatın cap ve
zorunluluklarına göre o bedene egemen olan varlık tarafından
düzenlen r ve denetlen r.
Düal ten n, varlıklarda en kuvvetl görünümünü c ns yet hâller nde
görürüz. B r araya gelm ş olan erkekle d ş , b r b r m düal te oluşturur.
Bunlar b rb r n n hem zıddı hem de destekley c s d r. Bu tarzda
onların karşılıklı durumları ve l şk ler b r a le ün tes n n her yönden
yürüyüşünü ve esenl ğ n sağlar. Bu k zıt arasındak dengen n tam
olarak bozulması se a len n dağılması demekt r. H slerde de düal te
vardır: sempat -ant pat , sevg -nefret, dostluk-düşmanlık, benc ll k-
başkalarını düşünmek vb. Aynı şek lde kavramlarda da düal te
vardır: y l k-kötülük, güzell k-ç rk nl k vb. Kısaca her kaba hâlde
düal tey görmek ve bulmak mümkündür. Fakat düal tey daha
karmaşık hâllerde görmeye çalışmalıdır.
Eğer düal te lkes , değer farklanması mekan zmasıyla
desteklenmez, tek başına kalırsa h çb r şe yaramaz ve değer n
kaybeder. Düal te lkes ve değer farklanması mekan zması, bel rl b r
şlev n yer ne get r lmes ç n b rb r ne uyum sağlamış, b r d ğer n n
varlığıyla faal yete g reb len k mekan zmadır. Daha doğrusu değer
farklanması, düal te lkes n n ek mekan zmasıdır.
***
Değer farklanması hakkındak açıklamamızı tamamlayalım. İlk
önce değer n ne olduğunu açıklamalıyız. Madde hâller n n ancak
b rtakım hareketlerle var olduğunu görmüştük. Öyleyse madden n
herhang b r kademedek durumu, o an ç nde o maddede var olan
hareket karmaşıkları toplamının görünümü demekt r. Ve bu da o
maddey o ana özgü olmak üzere var eden, k ml klend ren b r
kavramdır. İşte b r madden n herhang b r anda, ç nde bulunduğu
ortamda varlık göstermes n sonuçlandıran bünyes ndek hareket
karmaşıkları o varlık ç n b rer değer ya da m ktarlar toplamıdır.
Öyleyse b r madden n bünyes ndek hareket çer ğ n n şu ya da bu
şek lde azalması ya da çoğalması, o madden n değerler n n
değ şmes , yan bu değerler n artması ya da eks lmes demekt r. Bu
da o madde ün tes n n zıtlarından b r ne ya da d ğer ne dışarıdan
gelecek tes rlerle olmaktadır. Çünkü tes r de b r harekett r. İşte değer
farklanması ya da m ktarsal değ şmeler tab r yle fade ett ğ m z anlam
budur.
Kısaca, b r b r m düal ten n b rb r ne zıt k tür hareket
karmaşığından, yan k zıt değer nden b r ne d ğer nden daha çok
tes r gelmes , o ün ten n ya da b r m n değer farklanmasını gerekt r r.
Öyleyse, gelen tes rler b rer değer demekt r. Böylece zıtlardan b r n n
d ğer ne göre fazla değer alması, o zıtlar arasında var olan dengen n
bozulmasıyla sonuçlanır. Oysa düal te lkes esasına göre bu zıtlar
devamlı b r denge hâl nde bulunmalıdır. İşte bozulan bu dengen n
tekrar kurulması ç n zıtların fazla değerl olan tarafından d ğer
tarafına doğru b r akış gerçekleş r k bu akış hâl n n de maddedek
fades harekett r. Çeş tl doğrultularda meydana gelecek bu
hareketlerle madde hâl ve şek ller üzer nde b r sürü değ şmeler ve
yen l kler meydana gel r.
***
Ruh ve evren düal tes nde şunu h çb r zaman unutmamak gerek r
k ruhların tekâmül ht yaçlarına göre gerçekleşen her davranışına
evren parçalarının tam b r uyumla cevap vermes ancak ruhların bu
davranışlarını madde cevher üzer ne yansıtan ve her madde
parçasının ve bütününün göstereceğ tepk ler de ruhlara yansıtarak
ger gönderen aslî lken n caplarıyla gerçekleş r. Yan ruhların
ht yaçları yüksek lkeler n caplarına göre evrene tes rler hâl nde
yansıtılır. Evrene yansıyan bu ht yaçların cevaplarını o anda vermek,
yan bu tes r n taşıdığı caplar gereğ nce derhal harekete geçmek
madde cevher n n karakter zorunluluğu olduğu ç n, bu zorunlulukla
madden n verd ğ cevap, y ne aynı kanallardan, aynı caplarla ruhlara
yansıtılır. İşte bu b lg ler cap kavramının ne demek olduğunu, ne
kadar muazzam ve der n anlamlar taşıdığını b r kere daha bel rtm ş
oluyor. Evren m zde, evrenlerde ve evrenler üstü olan ruhlar
arasında cap her şey ç ne alır. İcap, aslî lkede saptanmış ve
kararlaştırılmış durumların fades d r.
***
Evren m z n üstündek hak katlere da r söyleyeceğ m z her söz,
kullanacağımız her bare, göstereceğ m z her örnek ancak b z m
evren m z n maddesel araçlarından baret kalır k bunların h çb r
evren üstündek yüksek değerler arasında hak k b r varlık
gösteremez. Bununla beraber bunlar evren ç ndek hak katler n
maddeselleşm ş fadeler n b rer sembol hâl nde ortaya koymaya ve
bu yoldan bazı sezg ler vermeye yeterl d r. Zaten bundan ler s n
kavrayab lecek h çb r dünya varlığı da yoktur. Bu noktayı bel rtt kten
sonra tekrar ayna örneğ ne dönüyoruz.
Yüksek lkeler n caplarıyla ruhların ht yacı b r aynadan yansır g b
evrene ve oradan gelen cevaplar da ruhlara yansır dem şt k. B r
dünya örneğ ç ne sokmak zorunluluğunda kaldığımız bu muazzam
hak kat n sezg s n b raz daha kuvvetlend rmek st yoruz. Buradak
ayna sembolünü dünya zaman ve mekânına uydurup ruhları b r
tarafta, aynayı karşılarında, evren de öbür tarafta düşünerek ve
aralarındak mesafelere göre, söz ed len yansımaları bel rl sürelerle
ölçmeye kalkışarak f k r yürütmemel d r. Çünkü evren m z üstü
hak katlerde dünyamıza özgü zaman ve mekân durumları yoktur.
Bundan dolayı, burada zaman ve mekân kayıtlarından özgür kalarak
ayna-ruh-evren kavramlarını b rb r ç ndeym ş g b kabul etmek ve bu
sembolle fade ed lmek stenen uygulamaya - nsanların anladığı
anlamda b r zaman payı vermeden- aynı anda olup b t yormuş
gözüyle bakmak gerek r. Önemle hatırlatmak ster z k ayna örneğ
üzer nde dururken nsanların alışık oldukları zaman ve mekân
kaydından özgür sezg ler ed nmeye layıkıyla başarılı olamadıkları
anda, kend ler n bekleyen b r tehl ke le karşılaşmaları da ma
mümkün olab l r. Bu tehl ke de hatalı b r anlayış tarzıdır. Yan bu
b ld rd ğ m z ruh-ayna-evren sembolünün zaman ve mekândan
soyutlanmış sezg s , h çb r zaman nsanı vahdet- vücut kavramına
sürüklememel d r. Çünkü bu yazıları y anlayanlar, burada böyle b r
kavramın kasted lmed ğ n b l rler. Yüksek lkelerle ruhların ve
evrenler n b r tek varlık hâl ne g reb leceğ düşünces , anlatmak
sted ğ m z hak katlerden tamamıyla zıt b r yöne doğru nsanı yönelt r
ve onun bütün yüksek sezg ler n s l p süpürür.
***
Şurası b r hak katt r k cevherler b rb r ne göre daha bol olanaklara
sah p ve daha üstün olan, bundan dolayı ruhların daha ler
ht yaçlarına cevap vereb lecek yetenekler gösteren sonsuz evrenler
ser s n n h çb r parçası ya da bütünü ruhlara er şemez. N tek m
ruhların da herhang b r evren cevher nden kökenler n almış olmaları
olanağı düşünülemez. Evrenlerle, evren cevherler yle ruhlar arasında
kes n b r er ş lmezl k vardır. Bu er ş lmezl k ruhun ve evren
cevherler n n n tel kler nden ler gel r. Çünkü eğer ruhlar ve evrenler
b rb r nden b r şeyler alıp vereb lselerd ve aynı n tel ğe sah p,
aralarında ortak cevhersel değerler bulunsaydı ruh ve evren k l ğ ne
gerek kalmazdı ve tekâmülün de anlamı kaybolurdu. Aynı şek lde,
evren cevherler n n de gel ş mle ya da başka b r yoldan b rb r ne
geçecekler düşünülemez. Bu cevherler n b rb r ne geçmes mümkün
olmaz. Öyleyse, nsanların akıllarına geleb leceğ g b , b r evren
gel şerek üst b r evren oluşturmaya doğru kayamaz. O evren ancak -
sonsuz deneb lecek gen ş olanaklar ç nde- toplanır, dağılır ve tekrar
toplanır, dağılır. Bu hâl, k msen n akıl erd remeyeceğ b r
sonsuzluktur.
Eğer evrenler n zamanla ve gel ş mle b rb r ne dönüşeb lmeler b r
hak kat olsaydı, o zaman ayrı ayrı evren cevherler ve ayrı ayrı
evrenler kabul etmek gereğ ve zorunluluğu ortada kalmazdı. Ve b r
tek evren ruhlara sonsuza kadar b r tekâmül ortamı olarak kalırdı.
Fakat bu durum, ruhun sonsuz tekâmül ht yacı kavramı le
uzlaştırılamaz. Çünkü ne kadar sonsuz olanakları bulunursa
bulunsun, n tel ğ değ şmeyen, aynı cevher n tel ğ nde kalan b r
evren, ruhun sonsuz ht yaçlarını karşılamaya yeterl gelmez. Böyle
b r tek evren kavramı, ruhlarla evren n aynı değerde ve aynı planda
bulunması zorunluluğunu doğurur k bu da ruh ve evren k l ğ ne ve
tekâmül f kr ne tamamen aykırıdır. Bundan dolayı, tek b r evren
kavramı ruhun sonsuz tekâmülü kavramına uymaz. Sonsuz
olanakları b le kabul olunsa, b r tek n tel ğ n sonsuz kapsama sah p
ruhun tekâmülü karşısında vereceğ sezg başka, b rb r yle kes nl kle
benzerl ğ olmayan sonsuz n tel kler n sonsuz olanaklarının vereceğ
sezg y ne başkadır. Ve ruhların sonsuz tekâmülü hak kat ne layık
olan durum, yan sonuna varılması söz konusu olmayan sonsuz
tekâmül hak kat n n olanaklarına uygun gelen durum, k nc durum,
yan b rb r nden tamamıyla ayrı n tel klerde ve her b r n n kend s ne
özgü bambaşka karakterlerde sonsuz gel ş m olanaklarına sah p
sonsuz cevherler n varlığı durumudur. İşte, ancak böyle sonsuz
cevher n tel kler n n her b r nde sonsuz tekâmül devreler
geç rmes yle ruhların tekâmüller n n sonsuzluğu hak kat asıl
anlamını ve değer n bulur.
***
Ruhun tekâmülünün sonsuzluğunu kabul etmek b r zorunluluktur.
Çünkü h çb r s mle anamayacağımız, sezg m z n b le h çb r şek lde
ulaşamayacağı o er ş lmezl kler n er ş lmezl ğ ; ruhların h çb r zaman
olup b tm ş b r hâle, mutlak tekâmül hâl ne g remeyecekler n ve
sonsuza kadar tekâmül ht yaçlarından kurtulamayacaklarını zorunlu
kılar. Öyleyse evrenler n ruhlara er ş lmezl ğ n zorunlu kılan etken,
ruhların sonsuz tekâmülden kurtulamamaları hak kat n de zorunlu
kılar.
Ruhların sonsuz tekâmülünü zorunlu kılan etken de ruhların aslî
lkeye h çb r zaman er şemeyecekler hak kat n n b r zorunluluğudur.
Ruhların aslî lkeye er şememeler n zorunlu kılan etken se her şey n
üstünde ve bütünler n bütünü olan her şeyle en ufak b r l şk s b le
söz konusu olmayan, akıllara, hayallere, h slere g rmeyen, h çb r
s mle fades mümkün olmayan, -yalnız burada büyük b r zorunluluk
ç nde- ancak b r defaya özgü olmak üzere, h çb r şaret n
düşünmeden, b r dünya kel mes le anacağımız “Allah”ın,
er ş lmezl kler n er ş lmezl ğ zorunluluğudur. Bu hak kat
duraksamadan ve tartışma konusu yapmadan böylece olduğu g b
kabul etmek de zorunlulukların en büyüğü ve esenl k yolunun tek
doğrultusudur.
***
Ruhların tekâmüller ne yönel k olarak aslî lkeden gelen caplar,
evren m z n üst sınırından çer (bu fadeler sembol kt r) g rerek
evrende tes r şekl nde ortaya çıkarlar ve evren n b lemed ğ m z üst
sınırlarında, ler de y ne söz ed lecek olan ün teden süzülerek madde
b leş mler n n sonsuz gel ş m ve yetenek olanaklarına göre onları ve
kend ler n çeş tl b ç mlenmelere, b ç ms zleşmelere ve dönüşümlere
uğrata uğrata üstten t baren aşağılara doğru yayılarak, dağılarak
nerler ve varacakları noktalara ulaşarak orada ruhların ht yaçlarına
göre ortaya çıkıp ruh-cevher arasındak dolaylı alışver ş şlevler n
sonuçlandırırlar. Hang varlıktan, hang kademeden geçerse geçs n,
her tes r kes nl kle b r cabı taşımaktadır. Bu cap da tes rler n
er şt kler kademedek maddeler n ya da varlıkların tab oldukları
ruhların tekâmül ht yaçlarını çer r. Öyleyse evren n h çb r zerres bu
tes rlerden özgür değ ld r.
Tekrar ed yoruz: N tel ğ n , sebep ve sonuçlarını madde
evren m z n kes n ve doğal olanaksızlığı yüzünden asla takd r
edemeyeceğ m z ve b lemeyeceğ m z ruhların ht yaçları ve bu
ht yaçların evren m ze düşen b r payı olarak kabul ett ğ m z
tekâmüller , yüksek lkeler n capları gereğ nce evrendek
uygulamalarla sağlanır. Bu amacın yer ne get r lmes ç n, aslî lkeden
gelen caplar evren n üst kademes n şgal eden ün te’ye yayılırlar. Ve
orada bu tes rler b r b rl k oluştururlar. Böylece, ün te le b rleşm ş
olan bu caplar, tes rler hâl nde ün te’den süzülüp her varlığın
ht yacına uygun olarak evren ç ndek topluluklara, fertlere,
maddelere ve varlıklara, en küçük zerrelere kadar bütün madde
parçalarına dağılırlar ve onlarda çeş tl dönüşümler, b ç ms zleşmeler
ve b ç mlenmeler meydana get r rler. İşte bu tes rler mekan zmasıyla
evren n yürüyüşü ve akışı sağlanır. Varlıkların ruhlarla, b rb rler yle ve
maddelerle olan l şk ler kurulur ve böylece evrendek gel ş m bell
hedef ne doğru yürür g der.
***
İler de üzer nde tekrar duracağımız -b raz önce sm geçen- varlık
kavramından burada da söz etmem z gerek yor. Varlık; aslî lken n
caplarını taşıyan ve ruhlarla lg l olan tes rler n; herhang b r ruhun,
evren sonuna kadar kend s ne h zmet etmes ç n, bel rl gel ş m
kademes ndek maddeler arasından toplayarak sentezleşt rd ğ b r
madde ün tes , daha doğrusu b r tes rler karmaşığıdır. Öyleyse her
varlık, bel rl b r ruhun evren sonuna kadar h zmet ne atanmış b r
tekâmül aracıdır. Bu öyle b r varlıktır k ruhun evren üstü planında
gerçekleşen davranışlarının bütün caplarını evrende madde olarak
fade eder. Ve bu fadeler de b r aynadan yansır g b ruha yansıtılır.
Öyleyse varlık, h zmet nde bulunduğu b r ruhun evrendek
sembolüdür. İşte herhang b r ruhun h zmet nde bulunan varlık o
ruhun bütün davranışlarını, kıpırdanışlarını ve ht yaçlarını tam olarak
fade ett ğ nden b z ona ruhun kend s ym ş g b de bakab l r z. Çünkü
o varlıkta görünen her görünüm, ruhun davranışlarının -kullandığı
madde olanaklarının zn oranında- evrene yansımış b r fades nden,
tems lî b r görünüşünden başka b r şey değ ld r. Ve ruh ortadan
kalkınca ona a t bütün fadeler ve görünümler s l necek ve varlık o
anda dağılacaktır.
***
Varlığın evrende k yönlü şlev vardır: Bunlardan b r , onun ruh
karşısında sadece b r laboratuvar aracı oluşu, d ğer de maddeler
ortasında ruhun b r s mges konumunda bulunuşudur. İşte bu k
şlev n sonucu olarak varlığın da ayrıca b r uygulama alanına ht yacı
vardır. Bundan dolayı, ruhun kend s nden bekled ğ tepk ler layıkıyla
ona yansıtab lmes ç n, o tepk ler n gerekl elemanlarını çevres nden
toplaması, yan etrafındak varlıklardan ve maddelerden sağlaması
gerek r. Bu konuda ler de daha gen ş b lg ler ver lecekt r.
***
Ş md , burada nsanların aklına geleb lecek b r sorunu çözmek
cap ed yor. Varlık mademk bütün eylemler ve hareketler yle, bütün
duygu ve düşünceler yle madde b leş mler nden barett r, öyleyse
kend s yle doğrudan doğruya h çb r l şk s olmayan b r ruha h zmet
etmekle ne kazanıyor, yan b r varlığın h zmet ett ğ ruhun -ne tarzda
ve n tel kte olduğunu b le b lmed ğ - tekâmülü ç n bu kadar
çalışması, d d nmes , acı ve tatlı deney mler geç rmes kend s ne ne
sağlayacaktır? Ve eğer o, h zmet ett ğ ruhun tekâmülüyle paralel
olarak bu kadar ler gel ş m aşamalarını tamamladıktan sonra,
günün b r nde o ruhun evrenden ayrılıvermes yle tekrar kend ezelî
karanlığına b r sıfır olarak dönecekse onun b r evren gel ş m
boyunca gösterd ğ faal yetler bedava mı olacak?
İnsan kafasına geleb len böyle b r düşünce onu kötümserleşt r p
karışıklık ve şaşkınlıklara düşüreb l r. Fakat her şeyden önce madde
ve ruh l şk ler hakkında yukarıda verd ğ m z b lg ler üzer nde b raz
der nce düşünülürse bu rdelemelere sebep olan durumların b rer
görünüşten baret olduğu ve hak kat n böyle olmadığı anlaşılır.
Bununla beraber düşüncelerde karanlık b r noktanın kalmaması ç n
bu konuyu açıklamak gerek yor. İlk önce amorf b r maddey ele
alalım. Bunda h çb r hareket, h çb r şek l yoktur. Fakat bu amorf
madde, varlık hâl ne g rd ğ zaman, onda en bas t nden t baren bütün
varlığa a t özell klerle b rl kte g tt kçe yükselen sevg ler, sempat ler,
ant pat ler, merhametler, v cdan faal yetler , düşünceler, yargılamalar
g b b r sürü meleke ve durumlar meydana gel r. Ş md , nsanların
z h nler n oldukça zorlayab lecek olan amorf madde le bu
görünümler n l şk ler n açıklayalım.
Gerçekten nsanların manev değerler yükled kler ve madde üstü
saydıkları bütün nsanî hareket tarzları, hâller , duygu ve düşünüşler ,
nanışları; akışkanlığı artan madde şlev nden başka b r şey değ ld r.
Ancak ş md ye kadar nsanların bu hak kat bu kadar açıklığı le
görememeler cap ed yordu k böylece onlar bu real teler ç nde
geç r lmes zorunlu olan sınav ve deney mler n esenl kle
yapab ls nler. Fakat bugün artık hak katler olduğu g b
açıklanmaktadır. Çünkü nsanlar bu hak katler bütün açıklığıyla
öğrenme gücüne er şm şlerd r. Bu konuda dünyadan pek çok örnek
vermek mümkündür. Madde üstü görünen en saf, en h ssî ve deal
duygu, düşünce ve eylemler; dünyanın en akışkan maddesel
olanaklarının görünümler nden başka b r şey değ ld r. İnsanların
sevg ye l şk n duygusal hareketler d ye fadelend rd ğ b rçok eylem
yüksek b r sempat zasyon olanağının, yüksek b r madde
akışkanlığının, yüksek b r madde karşılaşması, tes rleşmes ve
kapsamını artırması gücünün fades d r. Aynı şek lde, bütün
ant pat ler, sempat ler, k n, gaddarlık, benc ll k, başkalarını
düşünmek, özver , haz, sev nç, ıstırap, kısacası öznel den len bütün
h s ve f kre l şk n değerler: mgelemeler8, düşünceler, dealler,
manlar, nançlar, buluş ve yaratma güçler , yetenekler, dehalar,
tutkular, arzular, eğ l mler, alışkanlıklar ve bütün ruhsal den len hâller:
korkular, cesaretler, ha nl kler, zal ml kler, y l k ve kötülük duyguları
vb. nsanların drakler n n henüz tanımadığı fakat dünyada var olan
maddelerden yayılan türlü n tel ktek enerj ler n görünümler d r.
Bundan dolayı, nsanların bunlara egemen olması, bunları
yeneb lmes demek maddeye egemen olması, maddeler yenmes
demekt r. Bütün bu ruhsal ya da manev den len real teler n h çb r nde
madden n dışına çıkılmamıştır. Burada hep madde kullanılmıştır.
Fakat bunu b lmek, ş md ye kadar nsanlar ç n mümkün olmamıştır k
bu da ded ğ m z g b b r captı. Bu hak kat bundan sonra nsanlar
tarafından b l necekt r.
Dünyayı oluşturan madde parçalarının ve elementler n n altında ve
üstünde b rçok d ğer elementler n daha var olduğunu ve bunların
nsanlar tarafından henüz b l nmed ğ n daha önce söylem şt k. Aynı
şek lde şu durumu da bel rtm şt k: Madde cevher olan h drojen
atomunun nsanlarca tanınmayan bu elementlerde o kal tede b r
yapısı vardır k bu, nsanların, atomdan yayılan bütün enerj
görünümler ne a t b lg ler n n üstünde ve bambaşka güçlerde cevher
hâller göster r. İnsanlarca b l nmeyen bu h drojen atomu
kademeler nden yayılan ve nsan drak n zorlayacak kadar akışkan
ve güçlü olan maddesel olanaklar, nsanların ş md ye kadar asla
kavrayamadıkları b rçok olayın meydana gelmes ne olanak
hazırlamakta ve sebep olmaktadır.
Kısaca, ruh b r madde le ortak olur. Beden den len şuurlu madde
hâl n meydana get r r. Ondan sonra ruh artık tamamen o beden n
koşullarına bağlanır. Ve o koşullar ç nde, organ k faal yetler nden
başka, ruhsal ve manev den len bütün hâller beyne ve s n r
s stem ne, yan beyn n ve s n r s stem n n olanak ve yetenekler ne
bağlı olur. Ruhun malı sanılıp da aslında maddede meydana gelen
hâl ve hareketler n tekâmül mekan zmasındak roller n ler de
açıklayacağız.
Fakat ş md ye kadar bu saydığımız hâller n hep maddeye a t olan
yönünden söz ett k. Eğer ş yalnız bu kadarla kalsaydı o zaman
nsanların düşeb lecekler -yukarıda söyled ğ m z- end şelere hak
vermek cap ederd . Fakat b raz önce açıkladığımız hak katlere
rağmen, madden n kend kend ne h çb r harekete gücü yetmed ğ
hakkındak esas b lg y hatırlatırsak ş değ ş r. Çünkü bu b lg
maddedek h çb r kıpırdanışın, madden n kend s nden olmadığını
öğretmekted r. Madde bu ş yapma gücünden kes nl kle yoksundur.
Öyleyse b r varlığın her hareket , her kıpırdanışı kend s nden
olmayan b r durumun fades d r. Ve bundan başka b r şey de olamaz.
Aks hâlde madden n ana n tel ğ n reddetmek gerek r k bu da
mümkün değ ld r. İşte varlığın gösterd ğ madde olan bütün bu
hareketlerdek madde olmayan fadelere, ruhun evren m zdek
durumu d yoruz. Öyleyse, madde olarak sonsuz hareketlerle,
b leş mlerle, şek llerle ve hâllerle b r varlıkta meydana gelen her türlü
sevg , düşünce, v cdan g b ruhsal den len yüksek görünümler,
aslında ruhun kend planında var olan, b lmed ğ m z sonsuz
davranışlarının evrende madde olanaklarına göre düşünsel,
duygusal ve yaşamsal b ç mlerle çev r s yapılmış karşılıklarıdır.
Bundan dolayı, ortada varlığa a t madde hareketler nden başka b r
şey kalmamaktadır ve bu hareketlerdek anlamların ve fadeler n
heps n n ruha a t oldukları görünmekted r. Buna b r örnek olmak
üzere drak ele alalım. İnsan drak eder. İdrak eden nsandır. Onun
s n r s stem yapısında öyle nce b leş mler vardır k bunlar sürekl
olarak drak şekl nde görünen t treş mler, enerj ler yayınlamaktadır.
Ve drak melekes n n sağlığı ya da bozukluğu şte bu enerj ler
yayınlayan s n r s stem ndek o çok nce madde b leş mler ne, düal te
lkes ve değer farklanması mekan zmasıyla dış tes rler n yaptıkları
müdahaleler sonucunda meydana gelen hareketlere bağlıdır.
Öyleyse dış görünüşüyle drak, maddede ortaya çıkar ve maddesel
t treş mlerle görünür. Bundan dolayı b r madded r. Bununla beraber o
aynı zamanda b r aynadan yansır g b ruhun evrene yansımış
davranışlarının maddedek karşılığıdır, fades d r. Yan drak n hareket
hâl ndek durumu maddeye a tt r. İfade bakımından durumu da ruha
a tt r. İşte ruhun evren üstü durumlarına a t olan bu fade, böylece
madde hareketler n n olanaklarına tab olarak evrende -tamamıyla
maddesel b r real te ç nde- ancak drak mekan zmasıyla
yorumlanmış ve tems l ed lm şt r. Daha kısası, drak ruhta var olan,
n tel ğ evren sak nler nce b l nmeyen b r davranışın maddedek
tekn k fades d r. Demek k b r gün gelecek, ruh kend s ne tab olan
varlığı evrende sonsuza kadar terk ed p g decek ve terk ed lm ş
varlık dağılacak fakat burada dağılacak olan şey sadece bu
duyguları, f k rler ve tanımadığımız, ler de gelecek d ğer sayısız
fadeler taşıyan maddeler n b leş mler , şek ller ve hareketler
olacaktır. Madde hareketler ç nde görünen bu hâller n ruhtak -
n tel kler n b lmed ğ m z- asılları se ruhla beraber sonsuz oluş ve
akışlarına devam edeceklerd r. Aslında ruhun evrenden ayrılmasıyla
beraber varlığın da taşıdığı bütün fadeler kaybed p hemen tekrar
atıl ve amorf hâl ne dönüvermes bu hak kat n en açık del l n
oluşturur.
Bundan dolayı, b r varlıkta gerçekleşen hâller n, aslında ruhlar
âlem nde var olan, n tel kler n b lmed ğ m z çok daha gen ş ve
kapsamlı durumların ve davranışların ancak maddesel b rer s mges ,
maddesel b rer görünüşü olduklarını böylece fade etm ş olduk. İşte
bundan dolayı b z, varlık den nce ruhları hatırlar ve varlığa l şk n
olayların ancak ruhlar âlem ndek , n tel kler n b lmed ğ m z
karşılıklarına a t olduklarını anlarız.
***
Maddeler n ruhlarla paralel olarak lerlemeler kavramlarını gel ş m
ve tekâmül kel meler yle b rb r nden ayırmak gerek yor. Çünkü bunlar
ayrı ayrı şeylerd r. Gel ş m, evren ç ndek maddeler n bünyeler ndek
hareketler n artması, maddesel b leş mler n n karmaşıklaşması,
tes rlere hedef olma alanlarının gen şlemes , değerler n n artması
hâl d r. Tekâmül se ruhların h zmetler nde bulunan varlıklardak
gel ş mlere paralel durumlarıdır. Bu durum, n tel ğ ne asla nüfuz
edemeyeceğ m z ruhların sonsuz ht yaçlarından evren m zde tatm n
cap eden ve dünyamızda tekâmül sembolü le fade olunan b r
kısmıdır. Öyleyse tekâmülün anlamı, onun maddeler ç ndek fades
olan gel ş mler n anlamıyla paralel olarak yürür. Demek k tekâmülün
lerley ş n rdelemek, ona aracı olan varlığın ve bu varlığa aracı olan
maddeler n gel ş m tarzlarını ve yürüyüşler n ncelemek demekt r.
***
Evrende tekâmül uygulamasına lk başlayacak b r ruhun bu
uygulamaya a t lk durumları evren n amorf hâller ne yansıtılır. Bu
yansıtılış tes rler kanalıyla olur. Tes rler se hem ruhlar âlem n hem
evrenler kapsayan ve egemen olan, n tel ğ n h çb r zaman
anlayamayacağımız, hatta sezemeyeceğ m z aslî lken n cap
ded ğ m z gücünün evren m ze a t ruh-madde durumları üzer ndek
fades ve görünümüdür. Ruhların ht yaçlarını evrenlere taşıyan bu
tes rler, düal te lkes ve değer farklanması mekan zmasıyla maddede
daha önce söz ett ğ m z hareketler meydana get r rler. İşte evrendek
hareketler, ruhların kıpırdanışlarının ve davranışlarının bu tes rler
kanalıyla madde oluşumları hâl nde görünen sembol k b rer
fades d r. Böylece evrene lk g ren bas t acem ruhlara a t tes rler,
devamları boyunca er şt kler alanlardak lk maddeler n o anda, o
ruhlara b rer gözlem alanı olmalarını sağlarlar.
***
B r ruhtan gelen tes re karşı madden n hareketler hâl nde verd ğ
cevaplar, y ne o tes r kanalından dönerek aynı ruha yansırlar.
Böylece, aslî lken n caplarına tab olarak ve o güçler n yardımıyla
ruh ve madden n dolaylı l şk s kurulmuş olur ve ruh böylece
maddeden alacağını o an ç n almış olur. Bundan sonra o ruhun yen
ht yaçlarına göre ya aynı madde kademes nde olan ya da daha üst
b r madde kademes nde olan d ğer maddelerde aynı tarzda ve aynı
yollardan gözlemler devam eder. İlk aşamada bulunan ruhlar ç n her
madden n gel ş m durumundak anına b r ruhun tekâmül ht yacı
karşılık gel r. D ğer dey şle, maddedek gel ş m n her türlü durumu, o
anda h zmet ett ğ herhang b r ruh ç n mekan k b r uygulama zem n
olur. Ruhların buradak durumu sadece o hareketlere uymaktır. Bu
söz ett ğ m z aşama, evren n lk ve en kaba olan aşamasıdır k b zler
ç n karanlık olan bu aşama, ler de açıklayacağımız h drojen
aşamasının altında bulunur. Bu aşamadak bütün şler aslî lken n
caplarına göre ancak evren n üst sınırlarındak ün te’n n kurduğu
evrensel yönet m mekan zması dah l nde, b lmed ğ m z yollardan
yürütülür. Yalnız bel rs z olmakla beraber şu kadar söyleyeb l r z k bu
aşamada tekâmül etmek durumunda olan acem ruhların yürüyüşler
mekan k ve pas f b r tekâmül lkes ne tab d r.
Bu lk bas t madde aşamasındak ruhların tekâmüller , maddeler n
gel ş mler kadar kolay ve hızlı olmadığından ruhlar bu aşamada b r
tek maddeye bağlanıp kalmazlar. Her an ortam değ şt r rler. Böylece
n speten kend ler nden ler b r maddey daha l yakatl b r ruha terk
eden ruh, ağır yürüyüşü le bulunduğu alt madde kademeler ndek
daha bas t maddelerde yürüyüşüne da ma pas f olarak, yan madde
hareketler ne müdahale etmeks z n devam eder.
***
Bu lk aşama, ruhun evrenle lk ortaklığından, madden n lk
h drojen atomuna gel nceye kadar lerler. Bu ruh, evrende henüz b r
bedene sah p olmamıştır. Çünkü onda henüz evren maddeler n
toplayab lecek güçler yoktur. Bundan dolayı o, evren karşısındak lk
ht yaçlarını takd r eden yüksek lkeler n, ün te’den süzülen caplarına
göre bas t madde hâller nde sadece pas f ve mekan k b r yürüyüşe
tab tutulacaktır. Onun bu sıralarda evrende drak, rade, şuur ve
özgürlük hâl nde ortaya çıkan maddesel b r k ml ğ olmayacaktır.
Böyle b r k ml ğ n kazanılması ancak yüksek lkeler n düzen
gereğ nce -onun ht yacı oranında- amorf maddeler arasında, da ma
pas f ve mekan k olarak geç receğ sonsuzluk kadar uzun
devrelerden sonra yavaş yavaş mümkün olacaktır.
İşte bundan dolayı bu lk madde aşamalarındak ruhların radey ,
özgürlüğü, drak gerekt ren akt f h çb r durumları yoktur. Bunlar
evrende henüz herhang b r madde oluşumuna bağlanmamışlardır.
Bu acem ruhlar bu aşamadayken evrendek bas t yansımalarının
mekan k yollardan gel şt r lmes ç n b r madde durumundan d ğer b r
madde durumuna, oradan da gereğ ne göre başka b r madde
durumuna sokula çıkarıla (Bu sözler hak k değ l, sembol kt r. Çünkü
ruhlar h çb r zaman maddeler n ç ne sokulamaz.) madden n çeş tl
durumlarıyla ve hareketler yle karşılaştırılırlar. Bu lk aşamadak
maddelerde, âlem m zde görülen hareket ve şek ller n h çb r yoktur.
Ve onlar âlem m ze göre şek ls z, amorf, darmadağınık b r
durumdadır k bunların genel amorf b r ortamı meydana get rm şt r.
Bu lk evren maddes n n gel ş m aşamasının ardından, h drojen
aşaması ded ğ m z -âlem m z n tab olduğu- b r üst aşama
oluşacaktır. Ş md , bu aşamaya a t b lg ler ver yoruz.
***
Âlem m z n başlangıcı olan aslî maddes , lk evren aşamasını
oluşturan lkel dağınık ortamın maddeler nden meydana gelmekted r.
Madde oluşumlarının âlem m zde, düal te lkes ve değer farklanması
mekan zması le var olduğunu görmüştük. Bu real ten n b r sonucu
olarak, âlem m zde aslî cevher n lk hâl ve şek ller n n meydana
gel ş n bu mekan zmalarla b rl kte rdelemek gerekmekted r. H drojen
âlem n n lk atomunun hareketlenmes hakkında dünya d l ve
kel meler le ver lecek b lg ler daha çok sembol k olacak ve sezg lere
dayanacaktır. Çünkü nsanlar, âlemdek lk hareketler n şek l ve
n tel kler hakkında aslında h çb r b lg ye sah p değ ld rler. Âlem m z n
üstüne a t real telerde nsanların drak nasıl b r noktadan t baren
duruyorsa, altındak bel rl b r noktaya da geçemez dem şt k. Fakat
madde evren m zde geçerl olan yasaların ve lkeler n esasları b rd r.
Burada değ şen şey bu esaslar değ l, bu yasa ve lkeler n âlemlere
göre gerçekleşen b ç mler ve görünümler d r. Bu durum, âlem m z n
alt ve üst kısımlarına a t bazı real teler hakkında nsanların ht yaç
duydukları karşılaştırmalı sezg ler alab lmeler ne yardım eder k bu
sezg ler de evren hakkındak b lg ler n nsanlara yetecek kadar
tamamlanmasına yeterl gel r. Ş md , lk h drojen atomunun nasıl
oluştuğunu açıklamaya başlıyoruz.
Âlem m z n lk maddes n n h drojen atomu olduğunu ve bunun da
nsanların b ld ğ h drojen atomundan bambaşka ve onun çok lkel b r
hâl nden baret olduğunu daha önce söylem şt k. Aynı şek lde,
nsanların tanıyamayacakları kadar bas t ve lkel olan bu atomun
-âlem m z n lk maddes olması bakımından- amorfa en yakın madde
olduğundan da söz etm şt k. Daha önce bel rtt ğ m z g b , evrende
mekan k tekâmül lkes n n egemen olduğu lk aşama, h drojen atomu
altı aşaması olan sonsuz, karanlık, dağınık ve amorf b r ortamdan
barett r. Buradak tekâmül tamamıyla mekan k b r s steme
bağlanmıştır. Bu aşamadak maddeler toplu değ l, darmadağınıktır.
Çünkü bu aşamada yalnız mekan k uygulamalarını görmek ç n
bulunan ruhlar, henüz maddeler toplayab lecek güce
er şmem şlerd r. Bundan dolayı bu bas t ruhlar, bu lkel ortamın
darmadağınık, şek ls z maddeler ç nde h çb r maddeye
bağlanmadan -aslî kaynakların yüksek capları le- o maddeden o
maddeye atlayarak sürüklen p g derek sonsuz mekan k ve nsanlar
ç n anlaşılması mümkün olmayan lkel b r tekâmül yolunu tak p
ederler.
İşte burada pas f olarak tekâmüller n yaparken sonsuzluk kadar
uzun görünen b r devreden sonra bu ruhların bazıları yavaş yavaş bu
dağınık maddey toplayab lecek kadar tekâmüller nde lerlem ş
durumlara gel rler. Böyle b r duruma gelm ş b r ruhun ardı sıra gelen
tekâmülüne zem n olmak üzere ün te’den bu amorf ortamın ç nde b r
noktaya tes r gel r. Bu tes r, b r o maddeye bağlanmış olan, yan o
maddey yakalayab lecek duruma gelm ş olan b r ruha a t, d ğer se
oluşum hâl nde bulunan o madden n bünyes ne a t olmak üzere
b rb r ne zıt karakter göstermekle beraber, b rb r n destekleyen,
tamamlayan, kısaca aynı hedefe yönelm ş olan k tes rden
oluşmuştur. Ve doğal olarak bunların k s de y ne aslî tes r n k
yönde görünen evrendek görünümüdür. Bu k zıt tes r, b rb r ne zıt
karakterde b rleşm ş unsurlardan oluşmuş k l b r madde b rl ğ n ,
yan b r b r m düal tey meydana get r r. Bu unsurlar o ortamda var
olan amorf madden n b r kısmının, gelen tes rler altında
hareketlend r lerek b r araya toplanmış hâller d r. Çünkü bu hareketler
sayes nde meydana gelen manyet k alan, o dağınık maddeler b r
araya toplar. İşte bu hareketler de h drojen âlem n n lk hareketler d r
k b r ruhun o atoma bağlanması caplarına göre aslî tes rler
tarafından ayarlanmıştır.
Böyle lk atomlardan oluşmuş alanlar, astronom k âlem n bütün
c s mler n , küreler n ve s stemler n oluşturan sayısız nebülöz
alanlarının lk durumlarını meydana get r rler. Böylece meydana
gelm ş olan lk atoma b r ruh bağlanmış olmaktadır. D ğer dey şle, bu
ruhun bu atoma bağlanma ht yacı, aslî lken n capları le bu atomun
meydana gelmes ne sebep olmuştur. Ve ruhun bu ht yacına a t
capları taşıyarak amorf ortama nen aslî tes r, onun bu atomla
bağlantısını sağlamıştır.
Demek k lk h drojen atomları böyle b rb r ne zıt fakat denge
hâl nde bulunan k şer unsurdan oluşmuş, âlem m z n en bas t
hâllerdek aslî maddeler n oluşturmaktadırlar.
***
Âlem m z n lk atomuna, yan h drojen atomuna bağlanmış olan b r
ruh, artık o atomun varlık ded ğ m z b r ler aşamasının oluşacağı
ana kadar onu bırakmayacaktır. Burada da mekan k-otomat k b r
tekâmül lerley ş vardır. Yan h drojen tekâmülünün bu b r nc
kısmındak ruhlar lk yakaladıkları lkel h drojen atomunun, ardı sıra
gelen bütün gel ş m aşamalarını pas f olarak tak p ederek
tekâmüller ne devam edeceklerd r. Bu sırada onlar h drojen atomuna
egemen değ ld rler. Çünkü kend ler nde böyle b r egemenl ğ
gerekt ren ne sezg , ne drak, ne de özgürlük yoktur. Bunlar henüz
çeş tl maddeler toplayarak onlardan kend ler ne b r varlık meydana
get recek durumda değ ld rler. Bundan dolayı bunların tekâmül
süreçler de aşağı yukarı lk aşamadak ler g b pas f ve mekan kt r.
Arada şu fark vardır k amorf ortam aşamasındayken varlıklar h çb r
zaman b r madde üzer nde uzun uzadıya tutunamazlardı. Çünkü
onlar orada aslında herhang b r maddey yakalayab lm ş durumda
değ ld ler. Onlar, sadece darmadağınık maddeler ç nde aslî tes rler n
capları altında, maddeden maddeye atlayarak mekan k
uygulamalarını yapıyorlardı. H drojen âlem n n lk aşamasında se
varlıklar, yakaladıkları h drojen atomlarına bağlanmışlardır.
O bağlandıkları atomdan başkasına atlayamazlar ve o atomun
bütün gel ş m boyunca, onun gel ş m kademeler n tak p ederler,
yalnız bu sırada o atoma egemen değ ld rler. Sadece onun
hareketler ne pas f olarak katılırlar ve o hareketlere uyum sağlamaya
alışırlar. Çünkü bu hareketler, aslî tes rler n yüksek capları altında
kurulmuş ve doğrultularını almıştır. Ruhlar orada, bu caplar altında
ve tutsak olarak, yan sürüklenerek o hareketlere tab olup varlık
aşamasına kadar çok uzun b r süre devam edecek olan uygulama
devres n tamamlayacaklardır. Bu lk h drojen atomunun
oluşumundan, lk varlık hâl meydana gel nceye kadar atomun
bünyes ne egemen olan tes r asal tes rd r, yan aslî lkeden gelen
tes rd r k bunun da o atoma bağlanmış olan ruha a t, söyled ğ m z
g b , b r yönü vardır. Demek k bu atoma nen aslî tes rde hem
atomun bünyes ne a t maddesel b r yön hem de ruha a t olarak gelen
ruhsal b r yön vardır. Öyleyse dolaylı olarak, yan aslî tes rler
kanalıyla gelen, ruhlara a t tes rler atomun yazgısal hareketler ne
pas f olarak uyarak sadece mekan k uygulamalarını yapacaklardır.
Bu uygulama sayes nde onlar varlık aşamasına doğru lerled kçe,
maddeler arasındak l şk ler n nedensell k lkes karşısındak
durumlarına a t lk çgüdüler n hazırlıklarını otomat k olarak yaparlar.
Bu devredek tekâmül, ruhlar ç n çok uzun ve zordur. Doğal olarak
buradak zorluk ve uzunluk kavramları görecel d r. Aslında lah
düzende ne uzunluk kısalık, ne de zorluk kolaylık d ye b r şey yoktur.
***
H drojen atomu, âlem m z n en bas t maddes olmakla beraber, az
çok büyük b r enerj taşımaktadır. Çünkü o, evren n lk amorf madde
hâl nden bu aşamaya gel nceye kadar b rçok tes r ve değer almış
bulunmaktadır. Burada söz ett ğ m z h drojen atomunun k myaca
b l nen h drojen (H) olmadığını tekrar hatırlatalım. B z m söyled ğ m z
h drojen atomu, bütün güneş s stemler n , teleskoplarla nsanlar
tarafından b l nen yıldızları, nebülözler , kısacası bütün astronom k
c s mler ç ne alan, âlem m z n anası olan b r madde b leş m d r k
k myacılar tarafından b l nen h drojen atomu, âlem m z n lk maddes
d ye söz ett ğ m z bu h drojen atomunun çok lerlem ş ve gel şm ş
hâller nden b r d r.
Âlem m zdek bütün maddelerde olduğu g b , h drojen atomunun
da hâl ve varlığını koruyab lmes , devamlı olarak gel ş mler
kaydetmes ancak düal te lkes ve değer farklanması
mekan zmasına göre b rb r n n ç nde saklı b r sürü madde parçasının
denge toplamları le mümkün olmaktadır ve bu dengeler de aslî
tes rler n egemenl ğ altındadır.
***
Ş md , h drojen atomunun, varlık aşamasına g r nceye kadar nasıl
gel şt ğ n açıklamaya başlıyoruz.
H drojen aşamasının altında sonsuz b r mekan k gel ş m ve
tekâmül ortamının var olduğunu b ld rm şt k. Bu ortam, ded ğ m z g b ,
amorfa yakın dağınık b r bütün oluşturan karanlık b r alandır.
Aslî tes rler bu karanlık ortamda lk çek rdeğ oluşturduktan sonra,
onun etrafına d ğer parçaları da toplayarak g tt kçe daha karmaşık,
daha karışık ve daha gel şm ş durumları meydana get r rler. Ve
böylece meydana gelm ş olan madde oluşumunun ortasındak aslî
tes r, bu oluşum ç nde kullanıldıktan sonra n tel ğ değ şm ş ve aslî
durumunu kaybetm ş olarak o maddeden tekrar dışarı yayılmaya
başlar k buna o c sm n manyet k alanı der z.
İşte, h drojen âlem n n en küçük parçalarından en büyük
s stemler ne kadar bütün küreler ve oluşumları böylece meydana
gel r.
İlk h drojen çek rdeğ böylece kurulduktan sonra yukarıda
söyled ğ m z yoldan gel şe gel şe sonunda k myaca b l nen h drojen
(H) atomu kademes ne ulaşır.
Böyle aslî tes rler n egemenl ğ altında kurulan lk h drojen
atomuna, en son gel ş m kademeler ne kadar, yan varlık hâl ne
gel nceye kadar yalnız aslî tes rle, o atoma bağlı olan ruha a t tes rler
gel r. Yan ler de tes rler anlatırken açıklayacağımız aslî tes rler n,
ruhlara a t, tekâmül değerler ded ğ m z kısımları le maddelere a t
asal tes r ded ğ m z kısımları gel r. Bundan dolayı, bu atomların
bünyeler ndek hareketler ancak yüksek aslî tes r n egemenl ğ
altındadır. Ruhlar pas f olarak bu hareketlere sürüklenmekle,
uymakla mekan k-otomat k tekâmüller n yaparlar. Bu, tekâmülün b r
tür pas f uyma aşamasıdır. Bu aşamada, atom bünyeler ne, k nc l
tes rler ded ğ m z evrendek d ğer varlıklara a t olan tes rler gelmez.
Aslında burada ruhların henüz özgürlük ve drakler söz konusu
olmadığından ler aşamalara a t sınavlar, sınamalar yoktur. Onlar
sadece düzenl olarak yürüyen ve g tt kçe karmaşıklaşan atomun
hareketler ne otomat k olarak uymak zorundadırlar. Ve atomların bu
karışık hareketler ne alışa alışa varlık aşamasına
hazırlanmaktadırlar.
Ancak h drojen atomunun farklı çeş tler n n b r araya gelerek türlü
c s mler meydana get rmes , varlıkların gel ş mler ç n gerekl d r. İşte
nsanlarca “c s mler” d ye tanınmış olan atomun bu karışımlarına ve
b leş mler ne -y ne ün te’n n yüksek denet m altında- vaz fel
varlıklardan k nc l tes rler gel r ve bunlar bu c s mlerde çeş tl
b ç mlenmeler, b ç ms zleşmeler ve dönüşümler yaparlar. Bundan
dolayı atomlarda olduğu g b bu karışımlara artık doğrudan doğruya
asal tes rler nmezler. Onların yer ne k nc l tes rler geçer. Ve doğal
olarak bunlar da da ma aslî tes rler n denet m altındadır.
***
İlk h drojen atomunun bünyes varlık hâl ne gel nceye kadar -b raz
önce söyled ğ m z g b - yalnız aslî tes rler n egemenl ğ altında
gel ş m ne devam eder ve nsanların oks jen, gümüş, plat n, kurşun,
radyum vb. s mlerle tanıdıkları h drojen atomunun gel şm ş hâller
olan elementler meydana gel r k nsanlar bugün bunlardan ancak
yüz kadarını tanıyab lm şlerd r. Oysa bunların m ktarı yüzün
üstünded r.
Y ne söyled ğ m z g b , h drojen atomunun üst elementlere geç ş
ancak aslî tes rler n etk etmes yle gerçekleşmekted r. İşte
maddeler n varlık kademes ne kadar gel ş mler sağlandıktan sonra o
andan t baren varlığa doğrudan doğruya asal tes rler gelmez. Ancak
onun tab olduğu ruhtan, daha doğrusu aslî tes r n ruha a t olan
kısmından ve evrendek çeş tl tekâmül kademes ndek varlıklardan
tes rler gel r k bu sonunculara k nc l tes rler der z. İşte bütün bu
tes rlerle o varlık, tekâmülü ç n gerekl olan sınavları, sınamaları ve
deney mler geç rmeye başlar ve b r sürü olanaklarla karşılaşır.
G tt kçe gel şen, çoğalan ve kapsamı artan bu tekâmül olanakları
ç nde -evrendek şler n b t rmek ç n- varlık uzun tekâmül
yolculuğuna koyulur. Onun tekâmülü caplarından olarak, bu vaz fel
varlıklardan gelen k nc l tes rlerle, b raz önce söyled ğ m z g b ,
h drojen atomunun çeş tl elementler nden sonsuz b leş mler kurulur,
sayısız c s mler meydana get r l r. Bu c s mler n sonsuz çeş tlemeler
ç nde b r araya get r lmes ve dağıtılması yoluyla çeş tl
b ç mlenmeler meydana get r lerek büyük ve küçük c s mler, madde
kompoz syonları, bedenler, dünyaları dolduran türlü maddeler,
sonunda dünyalar ve s stemler kurulur. Bütün bunlar ün te’den
süzülen aslî tes rler n ışığı altında her kademede bulunan vaz fel
varlıkların gönderd kler sayısız k nc l tes rlerle yapılır.
Öyleyse atomun bünyes ne k nc l tes rler müdahale edemez. O
tamamıyla asal tes rler n egemenl ğ altındadır. Fakat atom
elementler n n her türlü kompoz syonları, vaz fel lerden gelen k nc l
tes rlerle kurulup dağıtılab l rler k bunlar da doğal olarak çeş tl
tekâmül sev yes ndek varlıkların dereceler ne göre büyük ya da
küçük çapta olurlar.
***
H drojen atomunun en lkel hâl nden t baren g tt kçe yükselen,
gel şen bünyes , o oranda hareket, güç ve etk l l k kazanır. Ve onlara
bağlı bulunan ruhlar da g tt kçe zeng nleşen ve güçler artan bu
hareketlere uya uya tekâmül ederler. Maddedek bütün bu hareketler
uyandıran etkenler aslî kaynaklardan gelen tes rlerd r. Çünkü tes rler
maddelerde hareketler meydana get rerek şlevler n yaparlar.
Kısaca, h drojen atomlarını kuran aslî tes rler, taşıdıkları caplara
göre etraftan sürekl olarak topladıkları parçalarla h drojen atomunu
b r üst âleme doğru gel şt r rler. Doğal olarak h drojen atomunun
gel ş m yle yayacağı enerj ler de o oranda yüksel r, güçlen r ve
h drojen atomu gel şt kçe daha yüksek ve karmaşık enerj ler, yan
daha gel şm ş parçacıklar yaymaya başlar. Fakat bütün bunlar
h drojen atomunun henüz lk aşamasına a t maddelerd r.
Burada şunu da bel rtel m k h drojen n bu gel ş m b rtakım atom
çek rdekler n n ayrı ayrı k ml kler n koruyarak atomun ç nde kabaca
b r kmeler tarzında olmamaktadır. Aslî tes rler n egemenl ğ altında
atomda b r ken değerler; b rb rler yle b rleşmeden, tam b r uyum ve
denge ç nde kaynaşarak h drojen atomunun o andak n tel ğ n
karakter ze eden bünyes n meydana get r rler.
***
Bütün maddeler n manyet k alanları vardır. Böyle gel şm ş b r
atomun manyet k alanı lk h drojen çek rdeğ nde olduğu g b bas t
değ ld r. H drojen çek rdekler n n b leş mler nden meydana gelen
h drojen atomunun bünyes nde b r sürü parçacık olduğu ve her
parçacığın da b r manyet k alanı bulunduğu ç n, bu gel şm ş atomun
manyet k alanı da onu oluşturan parçalarının manyet k alanlarının
sentez nden meydana gelm şt r. Bu alana manyet k alanlar sentez
der z. Maddeler n bu manyet k alanları çok öneml d r. Çünkü onların
b rb r yle ve varlıklarla olan bütün l şk ler bu manyet k alanlar
aracılığıyla sağlanır ve bu alanlara gelen k nc l tes rler; ş ddetler ne,
güçler ne ve doğrultularına göre, onların tab oldukları maddeler n
bünyeler nde -düal te lkes n n ve değer farklanması mekan zmasının
kuralları altında- çeş tl değ ş mler, başkalaşımlar, b ç ms zleşmeler,
dağılmalar ve toplanmalar yapab l rler. Aynı şek lde, varlıkların
maddelerden yararlanmaları, onları çeş tl hâllere sokab lmeler de bu
yoldan olur. Dünyanın da doğal olarak o oranda kapsamlı ve gen ş
manyet k alanından yararlanan vaz fel varlıklar -bu alana çeş tl
tes rler göndererek- dünyadak küçük ya da büyük doğa olaylarını
meydana get r rler. Bunun g b , drak daha üstün b r varlıktan gelen
tes rler, bu manyet k alanlar üzer ne etk l olarak onlara a t
maddelerde o oranda büyük sonuçlar doğurur. Aslında, bu yoldan
dünyaların, s stemler n, güneşler n hâl ve durumlarına tes r
edeb lecek hareketler ancak çok yüksek planların ş d r. Ve doğal
olarak bunlar aslî lken n caplarına göre denet ml olarak yapılır.
Nerede madde varsa orada manyet k alanın olması zorunludur.
Zaten manyet k alanın oluşumu hakkında daha önce verd ğ m z b lg
bu hak kat n anlaşılmasını kolaylaştırır. İşte böylece b r atomun
manyet k alanı olduğu g b , atomun bütün gel ş m aşamalarının, yan
elementler n, bu elementlerden b rleşt r lm ş c s mler n, dünyaların,
s stemler n, bunlardan başka nebülözler n, âlemler n, varlıkların
b rb r ne göre az çok kapsamlı, az çok karmaşık manyet k alan
sentezler vardır. Bunların üstünde bütün evren kapsayan ün te’n n
manyet k alanı tekt r. Orada manyet k alanlar sentez yoktur. Çünkü
ün tede b rb r nden ayrı ve farklı varlıkların ya da unsurların varlığı
söz konusu olmaz.
***
İşte nsanların per spr ded kler şey de maddeler n bu manyet k
alanlarından barett r. Yan nsan bedenler n n manyet k alanları,
nsanların per spr anlamında kabul ett kler şeyd r.
Demek k b r ruh, kend s n n evrendek tems lc s olan ve b r
enerj ler karmaşığından baret olan varlığı aracılığıyla maddeler n
manyet k alanlarına tes r ederek onları kullanır. Ve onlardan kend s
ç n, o maddeler n bağlı oldukları dünyalardak uygulamasına uygun
gelen bedenler kurar ve bu bedenler aracılığıyla da o dünyanın d ğer
varlık ve maddeler n n manyet k alanlarına tes r ederek ve onları
kullanarak tekâmülünü sağlar.
B r dünyanın karmaşık b r manyet k alanlar sentez var olduğu g b ,
ondan daha karmaşık olan güneş s stemler n n ve nebülözler n de
manyet k alanlar sentezler vardır dem şt k. Varlıklar bu alanlar
kanalıyla bu âlemlere tes r ederek vaz feler n yaparlar. Örneğ n
b rkaç güneş s stem n , hatta b rkaç nebülözü ç ne alan ve manyet k
alanlarına tes r ederek onları yöneten çok yüksek vaz fel varlıklar
vardır.
***
Buraya kadar söz ed len bütün maddeler henüz varlık hâl ne
g rmem ş durumdadırlar.
Burada şunu bel rtmek gerek r k artık yukarıdan ber ver lmekte
olan b lg ler öğrenenler, evrende canlılık, cansızlık fadeler n n de
b rer sözden baret olduğunu ve bunların esaslı b r anlam
taşımadıklarını anlayacaklardır. Maddeler n gerek lk aşamalarda,
gerek h drojen aşamasında ruhlarla olan dolaylı l şk ler n n düzen ve
sıralanışları, böyle b r canlılık-cansızlık ayrımının yapılmasını
mümkün kılmamaktadır. Çünkü evren aşamalarının her maddes nde
ruhların maddelerle, o evren n karakter ne ve tekâmül s stem ne
uygun çeş tl l şk ler da ma vardır. Ve evrende herhang b r ruhun
tekâmülüne yaramayan madde yoktur. Yan geç c ya da sürekl
olarak ruhların h zmet ne g rmem ş madde durumu yoktur. Özell kle
bu hâl h drojen aşamasındak bütün maddeler ç n çok açıktır. Bu
h zmet n dışında kabul ed lecek b r madde gereks z ve amaçsız olur.
Evrende se gereks z h çb r süreç yoktur.
Öyleyse, maddeler ruhlara bağlanınca canlı, bağlanmayınca
cansız demek g b düşüncelere saplanmak yers zd r. Çünkü her
madde geç c ya da devamlı olarak b r ruha bağlanır. Ancak
maddeler n devamlı olarak b r varlığa bağlanmasına bakıp varlıklara
canlı demek stense b le bu da doğru olmaz. Çünkü varlık
aşamasından öncek h drojen atomuna da varlık aşamasına kadar
ruhlar bağlanmaktadır. Bundan dolayı, yukarıdak b lg lerden sonra
maddelerde canlılık, cansızlık ayrımı yapmanın b r anlamı
kalmamaktadır.
***
Henüz varlık aşamasına g rmem ş lk h drojen kademeler nde
uygulama yapan ruhlar bu maddelerde pas f ve mekan k olarak
hazırlanırlar.
Bu maddeler, uygulama yapacak ruhların yönet m altında
değ ld rler. Onlar ancak yüksek lkeler n caplarına göre ün te’den
gelen tes rlerle, evrendek lk öğrenc ruhların madde hareketler ne
alıştırılmalarını sağlayacak b rer zem n olmak üzere kurulmuşlardır.
Buraya kadar maddeler n gel ş mler ve bu gel ş mlere mekan k b r
yürüyüşle tab olan ruhların durumları hakkında gerekl b lg ler ver ld .
Ş md bu maddeler n b rer varlık hâl ne geç şler yle ruhların
âlem m zdek otomat k ya da yarı drakl tekâmül aşamalarına
geç şler hakkındak b lg ler vermeye başlıyoruz.
İlk h drojen atomu hâl ne gelm ş olan madde oluşumu, b r ruh
tarafından yakalanmıştır. O ruh o atoma bağlanmıştır. Yalnız
ded ğ m z g b , ona egemen durumda değ ld r. Ruh, aslî lkeyle
bel rm ş olan madden n düzenl ve sıralı hareketler n n dışına
çıkamaz, onlara uymaya çalışır. Bu ruhta henüz sezg , hatta mekan k
b r çgüdü b le yoktur. Bu sırada h drojen atomu kend s ne bağlı olan
ruhun tekâmülü amacına yönel k, aslî tes rler n kararlaştırdığı
doğrultudak hareket ve gel ş mler n yaparken ruhun tekâmülüne de
h zmet etm ş olur. Bu gel ş m sonucunda h drojen atomu nsanların
tanıdığı h drojen (H) hâl ne gel r. Ve sırasıyla k myaca b l nen
elementler ortaya çıkar. Bu hâl yukarılara doğru yüksel r. Atomun
hareketler karmaşıklaşır. Değerler bakımından bünyes zeng nleş r.
Bünyes nde b rtakım gruplaşmalar, toplanmalar, s stemler meydana
gel r. Manyet k alan sentezler daha karışık, daha karmaşık hâllere
g rer. Böylece h drojen b rçok kademelerden geçe geçe oks jen,
fosfor, bakır, gümüş, baryum, plat n, altın, radyum, uranyum,
sentoryum9 hâller ne dönüşür.
H drojen atomu böyle gel şt kçe ona bağlı olan ve onun hareketler
le uyumunu sağlayan ruh da mekan k-otomat k b r tempo le gayet
yavaş olarak tekâmül eder. Ruhun bu tekâmülü arttıkça maddeler
arasındak l şk lere a t, d ğer dey şle çeş tl hareket b leş mler ne a t
çgüdüsel bazı davranışlarının da hazırlıkları yapılır.
Sonunda h drojen atomu, nsanların tanıdığı en yüksek
elementler n kadrosundan taşmaya başlar. Ve onların kolaylıkla
yakalayamadıkları, saptayamadıkları b rtakım -yüksek enerj ler
yaymaya başlayan- büyük b leş mlerle bünyes n zeng nleşt r r. Bu
sırada hem onun bu gel ş m ne sebep olan hem de tekâmülü ona
paralel olarak yürüyen ruhun, madde b leş mler arasındak l şk lere
a t lk davranış çgüdüler n n kazanılması hazırlıkları lerler. Bütün
bunlar hep aslî tes rler n -da ma ruhların tekâmüller n hedef tutan-
büyük uyumu ç nde gerçekleş r. Yan daha önce söyled ğ m z g b ,
madden n ortasına nerek atomu amorf ortamın lkel maddeler nden
toplayan aslî tes rler, ruhların tekâmül ht yaçlarını gel ş m hâl nde
bulunan atoma yansıtır. Ruhun madde le paralel olarak daha üst b r
aşamaya uzanış hazırlıklarını sağlar. H drojen atomunun bu gel ş m
kademes nde atomun bünyes ne gelen k nc l tes rler yoktur. Burada
atoma doğrudan doğruya aslî tes rler ner. Aslî tes rler ün te’den
süzülen ve maddelerle ruhlara a t olan tes rlerd r. Bu durum tâ varlık
kademeler ne kadar devam eder.
H drojen atomu lk oluşumundan t baren sonunda öyle b r
kademeye gel r k orada çok nce ve karışık madde b leş mler
hâl nde, nsanların tanımadıkları dünya maddes üstü b rtakım
enerj ler yaymaya başlar. Atom bu yüksek ve karmaşık enerj ler
yayab lecek gel ş m sev yes ne geld ğ zaman, zaten onun bu
sev yeye gelmes ne aslî lke karşısında sebep olan ruh da artık
maddeler arasındak l şk ler n ve hareketler n çgüdüsel
davranışlarına, uzun b r uygulama devres nden sonra, sah p
olab lecek b r tekâmül kademes ne ulaşmış olur.
İşte dünya maddes n n en üst sınırlarındak yüksek h drojen atomu
öyle güçlü ve karmaşık enerj ler yaymaya başlar k artık bunlar
dünya maddes n n malı olamaz. Bununla beraber, bu enerj ler de
toplu değ l, darmadağınık hâlde bulunurlar. Fakat onların bu
dağınıklığı le daha önce söz ett ğ m z lkel ortamdak amorf
maddeler n dağınıklığı arasında muazzam farklar vardır. Öncek ler
şek ls z, bas t, hareketler çok lkel ve atalete yakın, kaba maddelerd .
Bunlar se çok karmaşık hareketl , bünyeler karışık, zeng n madde
b leş mler nden oluşmuş üstün değerl enerj ler hâl nde bulunan güçlü
ve değerl maddelerd r. Bunların bulunduğu ortama yarı süpt l ortam
der z. Bu yarı süpt l ortam hem h drojen atomu altındak amorf
ortamdan hem de lk h drojen atomlarının oluşturduğu astronom k
nebülözlerden çok daha yüksek ve yepyen b r âlem n basamağını
oluşturan yüksek enerj lerden oluşmuş b r tür nebülözdür k dünyanın
üstünde bulunan böyle b r yarı süpt l ortamın oluşumu, dünyanın,
d ğer dey şle h drojen âlem n n yavaş yavaş üst âleme kayışını fade
eder.
Bu yüksek ve dağınık enerj ler, o yarı süpt l âlem n, yan h drojen
âlem üstü nebülözünün en lkel ve bas t atomlarını oluşturmaktadır.
İşte bu yarı süpt l ortamın lk atomlarının da gel ş mler le
kend ler nden yayılmaya başlayan daha yüksek ve dağınık enerj ler
artık b r araya toplanıp, b r ruha evren n sonuna kadar h zmet
edeb lecek b r varlık hâl ne g rmek yetenek ve olanaklarına
ulaşmışlardır. Aynı şek lde, onlarla beraber o aşamaya kadar
tekâmül etm ş olan ruhlar da -da ma aslî tes rler n yardımıyla- bu
yüksek fakat dağınık enerj ler b r araya toplayarak onlardan b r varlık
meydana get reb lecek güce er şm şlerd r.
Bu durum ortaya çıkınca, bu dağınık enerj lerden kend s ne b r
beden kurmak l yakat ne erm ş b r ruhun da ruhan plandan yansıyan
tes rler n çeren aslî tes rler, bu dağınık ve yüksek enerj ler n ortasına
nerler. Orada daha önce açıkladığımız drakî b r nokta etrafında bu
enerj ler b r araya toplayarak onlardan b r topluluk meydana
get r rler. Aslî tes rlerde, o aşamaya kadar tekâmülünü yapmış olan
ruhlara a t tes rler de vardır. Bu tes rler oluşan varlığa, yan enerj
topluluğuna aslî tes r tarafından yansıtılır ve bağlanır. Böylece varlık
ded ğ m z o enerj topluluğu evren n sonuna kadar o ruhun bütün
davranışlarına yansıtıcı olmak ve o davranışların cevaplarını tekrar
ona ger göndermek üzere h zmete sokulmuş ve evrende ruhun b r
s mges , aracı hâl ne g rm ş olur.
Böyle lk h drojen kademes nden t baren gel ş p varlık kademes ne
geld ğ anda, aslî tes r n maddelere a t olan asal tes r kısmı, yer n
k nc l tes rlere terk eder. Ve ün te’n n devamlı denet m ne tab
tutularak büyük organ zasyonlar ç ndek vaz fel lerden ya da onların
kullandıkları çeş tl kademelerdek varlıklardan gelen bu k nc l
tes rlerle varlık, evren n sonuna kadar tekâmülüne devam eder. Bu
k nc l tes rler n başlamasıyla varlıkların sınavları, sınamaları,
deney mler ve gözlemler de başlamış olur. Ve varlıklar yepyen ,
daha hızlı b r tekâmül s stem ne sokulmuş olurlar. Bu aşamadan
t baren maddeler b rer varlık hâl nde, tab oldukları ruhların
egemenl ğ ve k nc l tes rler n yardımları altında o ruhların her hâl ve
durumlarına tab ve tercüman olarak ve onları evrende
fadelend rerek gel şeceklerd r.
Böylece meydana gelen b r varlık, h zmet ett ğ ruhun tekâmülüne
l şk n bütün davranışlarını aslî lken n ışığı altında o kadar
mükemmel olarak fadelend r r k artık ona evrende ruhun
kend s ym ş g b de bakılab l r. Bundan dolayı, kend s nden daha
aşağıda d ğer maddeler n atıl ve amorfa yakın hâller ne oranla ruhun
fadeler n taşıyan akt f durumuna bakarak, bu varlığa canlı sıfatı
yüklenm şt r k bu da daha önce söyled ğ m z g b , görecel b r
fadeden başka b r şey değ ld r. Çünkü burada canlı den len varlık
aslında atıl görünen lk h drojen atomu maddes n n gel şm ş yüksek
kademeler nden başka b r şey değ ld r. Sadece onun, evrende b r
ruhu fade edeb lecek kadar olanakları gel şmekte ve bu sayede de
kend s bel rl b r ruhun h zmet ne ver lm ş olmaktadır.
Kısaca, nsanların henüz tanımadıkları h drojen atomunun lk
çek rdek, nüve hâl h drojen âlem m z , yan astronom k araçlarımızla
gözlemleyeb ld ğ m z güneş s stemler n n, nebülözler n ve bütün
astronom k c s mler n ana maddes n oluşturur. Sonunda
kend l ğ nden (Unutulmasın k madde kend l ğ nden h çb r enerj
yayamaz. Bütün bunlar aslî kaynaklardan gelen tes rlere tab d r.)
b rtakım enerj ler yaymaya başlar. Burada şunu tekrar söyleyel m k
b z h drojen atomu derken asla k myada b l nen h drojen (H) atomunu
kastetm yoruz. Ded ğ m z g b bu h drojen (H) atomu b z m söz
ett ğ m z atomdan çok ler b r gel ş m aşamasındadır ve ondan
bambaşka b r şeyd r. Ancak nsanlar lk atoma h drojen ded kler ç n
b z de ona tab olarak âlem m z n lk atomuna h drojen ded k. Yoksa
bu gerçekten h drojen atomu değ ld r.
İşte h drojen atomunun, dünyada bel rl b r görünüm göstermeyen
bu yüksek enerj ler nden, h drojen âlem n n b r kademe üstündek
yarı süpt l ortam doğar. O ortamda gel ş m ne devam eden h drojen n
bu yüksek hâl ve şek ller , yaydıkları daha üstün enerj lerle artık
maddelerdek uygulama sev yeler n n üstüne çıkıp yüksek enerj ler
b r araya toplamak l yakat ne er şm ş bulunan ruhlara b rer tekâmül
malzemes olur. Ruhlar -yukarıda söyled ğ m z yolda- bu enerj lerden
kend ler ne, evren sonuna kadar h zmet edecek b rer varlık kurarlar.
***
Böylece lk oluşmuş olan varlık, drak bakımından henüz pek bas t
ve lkel durumdadır. Bu varlıkta var olan ancak mekan k b r çgüdü;
h drojen âlem nde onun geç receğ sonsuzluk kadar uzun b r gel ş m
süres boyunca çok yavaş olarak lerleyecek ve yavaş yavaş sezg -
çgüdülere, y ne uzun zaman sonra sezg lere ve böylece aralarında
büyük zaman mesafeler le ayrılan sezg - draklere ve lkel draklere
dönüşecekt r. Ancak nsan aşamasına geld ğ zaman drakler n yavaş
yavaş gen şlemes ve kapsamını artırmaya başlaması mümkün olur.
***
İlk mekan k çgüdülerle yaşamaya başlayan varlık, artık b r ruhun
h zmet nded r. O ruhun bütün ht yaçlarına, bütün davranışlarına
cevap verecek ve onun evrendek maddeler arasında gerçekleşmes
gereken caplarına aracı olacaktır. Bu andan t baren başladığı
tekâmül aşamasına göre, h drojen âlem n n henüz varlık aşamasına
g rmem ş kaba atomları ve onların kaba b leş mler arasında akt f
olarak uygulamalar yapma ht yacını duyacaktır. Fakat buradak
uygulama, ruhun daha önce o kaba atomlar ç nde geç rd ğ mekan k
ve otomat k hayatlarınk nden bambaşkadır. O zaman onlara egemen
olamıyor, sadece b r atoma bağlı ve tutsak hâlde, o atomun bel rl
hareketler ne katılıyor ve pas f b r uyum devres geç r yordu. Ş md
se h zmet nde bulunan varlığı aracılığıyla atomların en bas t nden
t baren gel ş m kademeler boyunca çeş tl elementler nden kurulmuş
b leş mler ne ve kompoz syonlarına yavaş yavaş egemen olmak
üzere akt f b r uygulama devres ne başlamış olmaktadır. Bunun ç n
onları toplamak, dağıtmak ve onlardan yen oluşumlar meydana
get rmek, bedenler kurmak, bedenler yönetmek g b faal yetlerde
bulunarak tekâmülüne devam edecek ve bu âlemdek ler ye doğru
olan hazırlıklarını da böylece tamamlamış olacaktır. Bütün bu şler
yapmasında bundan sonra ona, varlık ded ğ m z şte bu süpt l enerj
topluluğu aracı olacaktır. Evrende bundan sonra ruhun bütün
durumlarını tems l eden bu varlık, onun bu maddeler ç ndek
ht yaçlarını sağlamak amacıyla ruh tarafından kullanılacaktır. Bu
varlık aracılığıyla ruhlar, h drojen âlem n n yoğun madde b leş mler ,
küreler n ve dünyaların ç ndek kaba maddeler üzer nde çeş tl
b ç mlenmeler ve dönüşümler meydana get rerek onları faal yete
sokacaktır. Çünkü ruhun doğrudan doğruya bu kaba maddelere
egemen olması mümkün değ ld r. Bu sebeple, lk oluşan varlık ruhta
bel ren yen ht yaçlar karşısında hemen çevres ndek en lkel
maddelerden yararlanmaya çalışacak ve onlardan önce bas t
b leş kler kurarak bu b leş kler üzer ndek egemenl ğ n n
uygulamasına başlayacaktır.
Bütün bu şler -her yerde, her zaman olduğu g b - ruhlara yardımcı
olan yüksek tes rler n yol göstermes yle ve ışık tutmasıyla meydana
gelmekted r. İşte varlığın böyle lk kullanab leceğ madde b leş mler ,
b tk bedenler n n önce en bas t ve lkel hücreler olacaktır. Bu
varlıklar onlardan kend ler ne b rer beden kuracaklar ve ancak o bas t
bedenler yle, yan lkel b tk hücreler yle d ğer kaba maddelere ve
kaba bedenlere çeş tl tarzda - lk zamanlarda da ma çgüdüler yle-
tes rler yaparak yaşamaya başlayacaklardır. İşte buna nsanlar
enkarnasyon derler. Bu hücreler kullanan varlıklar henüz draks z
olduklarından bunların bu bedenlen ş tarzlarına b r tür enkarnasyon
den leb l r. Bunlarla b tk bedenler n n her çeş t hücreler nde gerekl
enkarnasyonları tamamladıktan sonra, bütün b r b tk y yöneteb lecek
duruma gelm ş olan varlık, artık bas tten yüksek b tk lere kadar
bağımsız olarak ayrı ayrı b tk lerde de enkarne olmaya başlayacaktır.
Bundan sonra varlık, başlı başına bağımsız b r beden yöneteb lecek
duruma gelecek ve o andan t baren de onun ç n toplu, ortaklaşa b r
hayatın lk kademeler kurulmuş olacaktır. Buna, ler de
açıklayacağımız organ zasyon s stemler ne hazırlığın en lkel
kıpırdanışları der z.
Varlık, b tk ler n sayısız türler nde g tt kçe tekâmül ederek sonsuz
bedenlenmeler geç re geç re -çok uzun b r zaman sonra- bu aşamayı
da b t recek ve b r üst aşamanın, yan hayvanlık aşamasının
uygulamasını yapmak üzere kend s ne özgü olan b r yarı süpt l
âleme geçecek, orada da b r süre yaşadıktan sonra yavaş yavaş
hayvan ve nsan bedenler n n hücreler nde bedenlenme kademeler n
tamamlamak ç n, en bas t b r hayvan organ zmasının lkel
hücreler nde enkarne olacak ve yukarı doğru bedenlenmeler ne
devam edecekt r. Sonunda yüksek hücrelere, yan hayvanların s n r
s stem n oluşturan hücrelere geçecek, bu devrey de tamamlayıp
gerekl melekeler kazandıktan sonra bağımsız hayvan bedenler ne
egemen olma durumuna g recek ve en lkel hayvan bedenler n
yönetmeye başlayacaktır. İşte bundan sonra da dünyamızda ve d ğer
gezegenlerde b r sürü bedenlenmeler daha geç rd kten sonra nsan
beden n yöneteb lecek b r varlık hâl ne gel p dünyada nsan
bedenler n kullanmaya başlayacaktır. İnsanlık âlem n n en lkel
aşamalarından t baren ler de açıklayacağımız zeng n b r tekâmül
devres ç nde dünyadak son hazırlıklarını da tamamlamış olacaktır.
Demek k lk varlık hâl nden, yan lk bedenlenme hâller nden b r
nsan aşamasına gel nceye kadar, nsanların drak ne göre sonsuzluk
demek olan çok uzun b r zaman süres nde b r tekâmül aşaması
geç r lmes gerekmekted r.
***
İy b r fade gücü taşımayan enkarnasyon kel mes n n şaret şudur:
Varlık, kend s ne sah p olan ruha h zmet edeb lmek ç n, daha
doğrusu ruh, kend s ne h zmet eden varlık aracılığıyla kaba b r
âlem n maddeler n kullanab lmek ç n, o âlem n maddeler nden
kend s ne b r tes r aracı, yan kaba b r beden yapmak ve onu
kullanmak zorundadır. Fakat o varlık henüz tek başına kaba
maddelerden böyle büyük b leş mler kurab lecek güçte değ ld r. Onun
ç n, ruhların tekâmüller nde vaz fel olan üstün varlıkların
yardımlarıyla o, ht yacına göre (k bu aslında ruhun ht yacı demekt r)
kend s ne kaba maddelerden b r beden kuracak ve ona devamlı
tes rler göndererek bağlanacaktır. İşte varlık, artık o dünyada
toplumsal tekâmülüne başlamış olan ruhunun ht yaçlarına a t, kaba
maddeler ve d ğer varlıklar arasındak faal yetler n , kurduğu bu
beden sayes nde yapab lecekt r. Yan varlık, ruhun davranışlarına
göre o beden yönetecekt r. Zaten o beden onun yöneteceğ çapta
kurulmuştur.
Demek k burada b r d ğer aracılığıyla ruha h zmet eden b r varlık
ve b r beden vardır. Bunlardan b r s daha önce söz ett ğ m z
karmaşık b r madde yapısına sah p olan ve evren boyunca ruhu tak p
eden varlıktır k bu, ruhun evrendek sembolü, yansıması, fades
olan çok nce b r enerj ler karmaşığıdır. İk nc s se bu varlığın ruha
h zmet edeb lmes ç n, ç nde uygulamalar görmek zorunluluğunda
olduğu kaba âlemdek maddeler ve varlıklarla b r tes rleşme aracı
olarak kullandığı, o âlem n yoğun maddeler nden yapılmış kaba b r
bedend r. Demek k ruha evren boyunca eşl k edecek varlığa h zmet
etmek durumunda olan beden, herhang kaba b r kürede, ruhun
ht yacına göre ancak geç c b r uygulama devres sürec boyunca o
varlığa bağlı kalacak geç c b r araçtan barett r. Varlık, bulunduğu
ortamda, h zmet ett ğ ruhun ht yaçlarını yer ne get rd ğ anda -onun
yen ht yaçlarına uygun- d ğer b r beden kurmak üzere öncek
beden n terk eder. Bu da y ne üst tes rler n yardımıyla olur. İşte,
varlığın herhang b r kürede k nc b r beden kurmasına nsanlar
enkarnasyon ya da doğum derler, o beden terk etmes ne de
dezenkarnasyon ya da ölüm adını ver rler.
***
Demek k b r güneş s stem n n herhang b r küres nde, o küren n
koşullarına uygun b r beden ç nde doğmuş olan varlık, tekâmül
ht yacına göre o s stem n çeş tl küreler nde sayısız bedenlenme ve
bedenden ayrılma süreçler geç rerek madde âlem n n son
basamağına er şm ş olur k bu son basamak da s stem m zde nsan,
d ğer s stemlerde ona denk gel ş m aşamasında olan bedenlerden
b r d r. İşte ruhlar, h drojen âlem ded ğ m z bu aşamada -madden n
lk gel ş m aşamalarında olduğu g b - dağınık madde hâller ç nde
pas f olarak -mekan k yürüyüşlerle değ l- maddelere bağlı, otomat k
ya da yarı drakl hâllerde gösterecekler çabalarına göre tekâmül
ederler.
***
Mademk dünyamızın atomu, âlem m z üstü yarı süpt l b r âlem n
ana maddes olan yüksek enerj ler çıkarab lecek kadar ler
gel ş mler kaydetmekted r, öyleyse dünyamız ş md ye kadar sanıldığı
ya da düşünüldüğü g b , ger b r dünya olmayıp maddesel gel ş m
bakımından gezegenler yle, güneşler yle, küreler yle, s stemler yle ve
nebülözler yle bütün h drojen âlem n n en gel şm ş ve ler madde
oluşumlarına sah p küreler nden b r s d r. N tek m dünyanın
gel ş m yle tekâmüller paralel g den ruhların kullandıkları nsan
bedenler de bu muazzam astronom k âlem n en ler ve en çok
gel şm ş varlıklarından b r s d r. Aslında ler de b ld receğ m z g b ,
dünyamızın bütün olanaklarını kullanarak ve oradak uygulamalarını
b t rerek onu tamamen terk eden b r varlığın aynı zamanda h drojen
âlem n de terk etm ş duruma g rmes bu b lg n n canlı del l n
oluşturur.
***
Âlemler b rb r ç ne g rm ş, b rb r nden büyük ve merkezler ortak
otuz-kırk küreye benzeterek evren n kabaca b r sembolünü yapalım.
Bunların en kaba ve lkel olanı en ortada bulunan, en küçük küred r
k buna amorf lk madde aşaması dem şt k.