You are on page 1of 34

BALALI DURAK ÇAVUŞ

KİŞİLER
BALALI DURAK ÇAVUŞ : 30 yaşlarında, aslında köylü, ama yarı kültürlü.
Bir İstiklal Savaşı Askeri. Çavuş rütbesindedir. Pos
bıyıklı, sportmen yapılıdır. Elbisesi toz içinde, yer yer
yırtıktır.
YORGİ : Yunanlı çavuş. 25-30 yaşlarındadır. Elbisesi tozlu ve yer yer
yırtılmıştır.
I.KÖYLÜ : 18-20 yaşlarında köylü bıyıklı bir delikanlı. Yoksul
görünümlü.
II.KÖYLÜ : I. Köylünün babası. 45-50 yaşlarında, köylü kılıklıdır.
Yoksul.
KUMRU : II. Köylünün kızı. 18-20 yaşlarında, köy giysili.
CEREN : 18-20 yaşlarında sarışına yakın masum yüzlü bir köylü kızı.
Eşarpı arkaya atık.
HOCA : Sakallı, sarıklı, cüppeli. 60 yaşlarında, şişmanca, şalvarlı bir
din adamı.
ANNE : 40-42 yaşlarında köy giysili bir kadın.
BABA : 45-50 yaşlarında köylü.
AMCA : Aynı yaşlarda köy giysili.
I.YUNANLI : 25-27 yaşlarında
II.YUNANLI : 25-27 yaşlarında
III. YUNANLI : 35 yaşlarında
TÜRK NÖBETÇİ : Türk askeri (er). 25 yaşında.
I.ER : 25 yaşlarında er giysili.
II.ER : 25 yaşlarında er giysili.
SUBAY : 30 yaşlarında bıyıklı, zabit kılıklı, kalpaklı.
YER : Afyon tarafları dağlık alanlar.
ZAMAN : 27-28 Ağustos 1922

1.
I.BÖLÜM
I.SAHNE
EFEKT : Perde henüz açılmamıştır. Ama tüm salon
karanlıklaşacaktır. Aniden bir gürültü ile top sesi, makinalı
tüfek tarakaları, haykırışmalar, Allah Allah sesleri, araba
(NEKKARE) tıkırtıları, at kişnemeleri, FEDİNG’le azalacak
sessizlik..
SPİKER : (TOK SESLE) bir öykü anlatacağım sizlere… Gerçek bir
öykü . . . Kurtuluş savaşımızda geçmiş, günü gününe
yaşanmış bir olay . . .
. Türk’ün destanından bir yaprak bu . . .
Gömülün koltuklarınıza, izleyin bizi . . . 75 yıl gerilere .
. . 26 Ağustos’lara Başkumandanlık Meydan Savaşının
başladığı Afyon tepelerine gidelim, hep birlikte. . .
(PERDE AÇILIRKEN LİRİK BİR MELODİ BAŞLAR.)
EFEKT : Rüzgar uğultusu. . .
( BİR SAVAŞ MEYDANI. GERİ PLANDA BÜYÜK BİR
PERDE-PANO İLE ŞAFAK VAKTİ. SİYAH
GÖRÜNÜMLÜ DAĞLAR, GÜNEŞİN KIZGINLIĞI,
KAYALAR GÖRÜNTÜLENEBİLİR.)
SAHNE : Yakın planda, yerler taşlar, kayalar, yıkılmış bir top arabası,
oraya buraya dağılmış kılıç, matara, miğfer, postal (BU
POSTAL BEYAZA YAKIN YUNAN POSTALI
OLMALIDIR.), kırık makinalı tüfek vs. görülmelidir.
Yıkılmış top arabasının altına sıkışmış bir Türk askeri
(BALALI DURAK ÇAVUŞ) bulunmaktadır. Ancak sahne
açıldığında bu kişi haki elbisesi, ayrıca toprağa bulanmış
haliyle kendini seyircilerin dikkatinden uzak tutmalıdır.
(YANİ KAMUFLE DURUMDA BULUNMALIDIR.)
Aynı durumda 2-3 m. İleride bir Yunan askeri (YORGİ)
de yere yarı gömülü durumdadır.
İlk 1-1,5 dakika sahne tanıtım safhasında şafak vakti
dolayısıyla tüm objeler kırmızımsı ışıklandırmalıdır. Sonra
yavaş yavaş daha aydınlık normal ışıklandırmaya
geçilecektir.
MÜZİK : Lirik bir melodi
Yavaş yavaş Balalı Durak Çavuş yerinden kımıldamaya
başlar, ayılmıştır. (SEYİRCİLER BU SAFHADA ONUN
FARKINA VARMALIDIRLAR.)
BALALI : (İNLEMELER) ahh. . . offf. . .
(TOP ARABASININ ALTINDAN ÇEVREYE BAKAR,
OLAYLARI HATIRLAMAYA VE ŞU ANDAKİ
DURUMUNU SAPTAMAYA ÇALIŞIR.)
BALALI : Ihh. . . of. . . vay be! . . ben bu meretin altında
sıkışmışım . . .
(ZORLAMA) Hı’ . . . Ha ! . . . Ulan amma da ağırmış. Ben
ne yapacam, şimdi ! . . . (BAĞIRARAK) Heeey, duyan yok
mu? Heey, ehli Müslüman, beni çıkarın bu cendereden . . .
(SESİ EKO YAPAR)
(YİNE KURTULMAK İÇİN ZORLAMALAR)
BALALI : Peki, benim ayaklarım, kalçam ne oldu? Onlar telef
olmuşlarsa yaşamama ne gerek var. Varsın gayri . . . eşek
cennetine gitsin, bu fakir. (DURAKSAMA) iyi de, ölümün de
bir haysiyetlisi var, be . . . Herkes Yunan gavuru ile
boğazlaşırken, öyle şehit olurken, Balalı Durak Çavuş . .
.garipleyin . . . bir Yunan top arabası merteği altında pisi
pisine getti mi desinler ? . .
(ELİYLE ORASINI BERİSİNİ YOKLAR, VE BİRDEN
SEVİNÇLE ISLIK ÇALARAK.)

- Muştuluğumu ver Balalı, ayak parmaklarımı


oynatabiliyom. Her bir şeyim tamam. Ağrım sızım da yok…
iyi de, ne fark eder ki . . . Ha sağlam çeniliyerek aç susuz
ölmüşüm . . . Ha yarı sakat olarak çenileyerek ölmüşüm . . .
Benim sonum beyleymiş zaar . . . (BAĞIRARAK) heey !
kimse yok mu ? . .
O sırada Yunan askeri Yorgi de bulunduğu yerden
kıpırdar. (İZLEYİCİLER İŞTE O ZAMAN FARKINA
VARMALIDIRLAR) Yorgi inlemektedir.
BALALI : Ula, o kim ? . . . Hey, gardaş . . . Eyi misin ? . . . Beni
duyuyomun ? O nee ! . . ulan, bu gavur be ! . . . Ey kurban
olduğum Allah, son saatlerimde bana bi akran olarak bu
herifi mi layık gördün ? . . . Ben ne günah işledim sana ? . .
(İKİSİ DE ZORLUKLA BAŞLARINI KALDIRIP
BİRBİRLERİNE BAKARLAR, BİR SÜRE BİRBİRLERİNİ
SÜZERLER. PEK HOŞNUT DEĞİLDİRLER.)
BALALI : Yaralı mısın, lan sen ? Hem de ağırından . . . Eee . . .
Allah’ın parmağı yok ki, pırt diye soksun, gözünü
çıkarsın . . .Eyi eyi . . . Bana kötülük edemen bu vaziyette, iyi
de sen de aynını düşünüyon haa . . . Ben de sana bi kötülük
edemem . . . Kefere dölü seni . . . İt enciği gibi çenileme de,
asabımı bozma. . . Ne de olsa insanız. Kafamız şişiyor.
(İNLEME SESİ KESİLİR)
BALALI : Heey gardaş ! . . No’oldu yav ? . . . Gittin mi yoksa ? Bu
kadar söz dinleyen gavur da görmedim haa. Hemen sustu.
Hey, hemşerim ! . . Tek insanoğlu sensin koca yabanda, şu
anda. Bi ses et. Ben askerim ama yalnızlık bana ağır geliyor.
(ONA DOĞRU UFAK BİR TAŞ ATARAK
CANLANMASINI İSTER. YORGİ DE İNLEME TEKRAR
BAŞLAR.)
BALALI : Hah oldu, işte, gel, ufak bir değişiklik daha yap, konuş.
Bırak gavurca da olsa, fark etmez. Yeter ki inleme . . .
(BAŞINI YENİDEN ONA DOĞRU KALDIRIP
BAKAR)
- Yiğenim, ben seni hatırladım, haa . . Biz seninle boğaz
boğaza sarılmıştık. Hemen yanıbaşımıza top düştü. Toprak bi
harmanlandı, ayaklandı. Ondan sonrasını bilmiyom. Demek
ki, sen yara almışsın. Benim de ayaklarıma top arabası
devrilmiş.
(O ARADA YORGİ’NİN AYAKLARI YANINDAKİ
NAMLU TOKMAĞINI GÖRÜR)
BALALI : Hey, şuna bi ulaşabilsem, topu kıpırdatabilirim belki . . .
(ELLERİYLE ULAŞMAYA ÇALIŞIR. ÇOK AZ
KALMIŞTIR. AMA ULAŞAMAZ.) Vay anam vay ! . . Ey
Allahım, bu tokmağı ya elimin altına koysaydın, ya da heç
koymasaydın . . . Kedinin ciğere baktığı gibi bakıp
duruyom . . . Allahaşkına bu garip kulunu niye umutlandırır,
çile çektirirsin ? Hııık ‘ Hıık’ . . . imkansız . . .
(O SIRADA YUNANLI YORGİ’NİN AYAKLARININ
YAKINLIĞININ FARKINA VARIR.)
- Heey gardaş . . . Bak, bana bak . . . Hey ! . .
(YUNANLI BAŞINI KALDIRMIŞTIR.) Hah anladın işte . . .
Şu . . . Şu, bak . . . Şu tokmağı itele . . . Hadi ciğerim. Hadi
kızanım. Şu tokmak . . . Hadi . . . Bak, sana da bakarım.
Yaranı sararım. İkimiz de ölüme mahkumuz. Hadi. Hey . . .
Gözünü kapama, susma . . . Allahını kitabını seversen, şu
tokmağı ayağınla bi itele . . . Basit, çok basit. Kuran çarpsın,
sana kötülük etmem. Yav niye edeyim ? Beni sen kurtarmış
oluyon. Hadi, gurbanın olayım. Çok basit . . . ayağınla, şıp…
itele. . .
(YORGİ, BAŞINI GERİ BIRAKMIŞTIR. DURUMU
ANLAMIŞ, AMA YARDIMA YANAŞMAMAKTADIR.)
- Hepiniz gavır döllerisiniz . . . Ulan yaralı parmağa
işemezsiniz be, adiler. Ben de niye yalvarıyorum ki ? . .
Cibiliyetsiz herif . . . İt gibi anladın, ama sen düşmansın.
(AĞLAMAKLI) Yav anam babam, gurbanın olayım, şu
tokmağı uzat. Sana kötülük etmem. Heey, Hristo . . .
(YORGİ YİNE BAŞINI KALDIRIP GÖZÜNÜ
BALALI’YA DİKER.)
- Bak, hemşerim. İkimiz dee dağ başında kala kaldık. . .
İkimizin de birliği kimbilir nerelere ulaştılar. Ama şimdi biz.
Burada ölüm bekliyok. Yoo yo . . Yüzünü ekşitme
şimdi.Düşmanlık müşmanlık geçti. Adın ne senin ? Benim
adım (KENDİNİ İŞARET EDER.) Durak . . . Balalı Durak
Çavuş derler . . . Durak . . . Durak . . . Durak ! . . Senin adın.
(ELİYLE ONU İŞARET EDER.)
YORGİ : Yo . . . Yor . . . gi . . .
BALALI : Yaa . . . Anladım. Yorgiii, Kolunda işaret te var. Herhalde
sen de çavuşsun . . . Vay be . . . Bak şu imanı kandilli kadere .
.Dur fazla konuşma, çenen kanıyor. (ZORLAMA) Ah,
şuradan bir kurtulabilsem . . .
- (GÖĞÜS GEÇİRME İLE) Belki bizim birlikler
İzmir’e varmışlardır. En başta ben giricem diyodum. Bak şu
işe . . . Fare gibi kapana kısıldım . . .
- (BİRDEN AKLINA GELMİŞ GİBİ, SOHBET
EDASIYLA.) Şey . . . Yorgi, ben Mustafa Kemal Paşa’yı
gördüm haa ! . . Üç gün önceydi. Emirdağ’dan Afyon’a doğru
intikaldeydik. “Kenara kenara! “ diye seslendi zabitlerimiz.
Şoseden sol kenarınaa doğru geçiştik. Cephemizi yola dönüp,
dimdik esas duruşta bekledik. (ELİNİ TOPRAĞA VURUR.)
Allah seni inandırsın, kalbim küt küt atıyordu . Cehennemler
yaratan ve bu cehenneme yalın kılıç atılan bu müthiş adam ne
menet bi şeydi acep, diyordum. Ve bir otomobil içinde
göründü. Yanında bir paşa, önde şoförü ile yaveri vardı.
Yaveri pos bıyıklı idi. Yanındaki Paşa da, yaver de, şoförü de
heybetli idi. Ama Kemal Paşa . . . (YORGİ BAŞINI
KALDIRMIŞ, SANKİ ANLIYORMUŞ GİBİ
DİNLEMEKTEDİR.) Sakin, sessiz, derin düşünceli, mazbut
bir görünüşü vardı. Kalpağı ile insanda korku değil, bilakis
hürmet, çok hürmet uyandırıyordu. Mavi keskin gözleri ile
ufka bakıyordu. İnan, bana Yorgi, o anın geçmesini hiç
istemedim.
-(YUMRUĞUNU HAVAYA KALDIRARAK) Dün
saka erine kadar ulaştırılacak bir emir geldi. Zabitler
okudular. Akdeniz’e ! . Akdeniz’e kadar durmak yok ! . . .
dediler. (BURADAN İTİBAREN İZMİR MARŞI
HAFİFTEN ÇALACAKTIR.) Akdeniz’e kadar
kovalayacağız. (AGLAMAKLI, HIÇKIRARAK) Ben
buradan kurtulup hemen oraya koşacağım, İnşallah . . . Emir
büyük . . . Mustafa Kemal Paşa dedi . . . Biliyon mu ?
(VURGULU) Mustafa Kemal Paşa . . .
YORGİ : (ZORLUKLA) Mustaf Kammal Passa . . .
BALALI : ( COŞKU İLE) Evet, tamam . . . Onun sayesinde
kurtuluyoruz. Kenetlendik. Namusumuzu, dinimizi, malımızı,
hepsinden önce vatanımızı ona borçluyuz.
- Tabii, sen bunları anlamıyorsun şimdi. Ama be Yorgi,
anlamasan da hissediyorsun, değil mi_ Biraz geveze oldum
ama, ne yapıyım beni dinleyecek başka kim var ki ? . . Bak
etrafa . . . Ölüleri, yaralıları toplamışlar. Karanlığa
kaldıklarından, bizi şu meret araba bozuntusunun altında
toprağın içinde faretmemişler.
YORGİ : Mustaf Kammal Passa . . .
(YAVAŞTAN DURAKSAMALI AYAĞI KIPIRDAR,
TOKMAĞI BALALI’YA DOĞRU İTER.)
BALALI : (SEVİNÇLE) yaşa be, Hristo ! . . Sağol . . . Hey Kemal
Paşam senin namın nelere kadir değil ki . . .
(TOKMAĞI HEMEN ALIR. BİRAZ UĞRAŞARAK
MANEVELA GİBİ YAPIP, KENDİNİ ARABANIN
ALTINDAN KURTARIR, KURTULUR.)
- Kurtuldum . . . Yaşasın ! . (AYAKLARINI
OVUŞTURUR) Yok anam be, ayaklarım biraz uyuşmuş o
kadar. Bir daha farelere bile kapan kurmayacağım . . . Bir
yere takılıp kalmak ne zor bir şeymiş . . .
(TOPALLAYARAK, TOKMAĞI BASTON GİBİ
KULLANARAK YORGİ’NİN YANINA VARIR. YORGİ
BİRAN ÜRKER, ELLERİ İLE GÖZERİ KAPAR.
İNLEMELERİ DE KORKU İLE KARIŞIK ENDİŞE
DOLUDUR.)
BALALI : Şimdi bu yarayı ne yapacaaz? . . .
(BALALI MÜŞFİK, SEVECAN BİR İFADEYLE
YAVAŞÇA ONA YANAŞIR, YANINA ÇÖMELİR.)
BALALI : Hıımm, senin durumun zor arkadaş . . .
YORGİ : Nero ! . .
BALALI : Ne dedin lan? . . Su mu istedin ? . .
YORGİ : Nea, su.
BALALI : Dur . . . O kolay. (MATARASINDAN ONA SU İÇİRİR.)
Yaranı ne yapacaz, bilmem ki . . .
(BIÇAĞINI ÇIKARIR. YORGİ ÇOK ÜRKER. AMA
BALALI’NIN AMACI OMUZ TARAFINDAN
ELBİSESİNİ YARIP YARAYI AÇIĞA ÇIKARMAKTIR.
KESİM İŞİNİ BİTİRİR. YERDEN BİR BEZ BULUR, SU
İLE AĞZINI VE OMUZUNU YIKAR. EKMEK
TORBASINDAN TENDİRDİOT ÇIKARIR. ONU
YARALARA BASAR. YORGİ BU PANSUMAN
SIRASINDA BAĞIRIR.)
- Dur be, canın biraz berk olsun. Hımm, omzundaki yara
derin. Çok kan kaybetmişsin lan sen ? . . . Ey yarabbi ya resul
allah, bize niye gönderdin bu ödlekleri. (YORGİ SUSAR)
Hah şöyle adam ol. (YORGİNİN AĞZINA BİR BEZ
SIKIŞTIRIR.) Dişini sık. Acını hissetmezsin. (ÇENESİNİ
VE OMUZUNU SARAR)
- Şöyle sarayım ki, kolunu oynatabilesin . . .
YORGİ : (İNLEME) Iııh ıh ! . . .
BALALI : (SİNİRLENİR) Zıkkım ! . . . Bir çocuğun canı senden
pektir be . . . Hep ıııh ııh (TAKLİT EDER)
(YORGİ SUSMUŞ, YÜZÜNÜ YANA DÖNMÜŞTÜR.
BALALI BUNU KÜSME ANLAMINA ALGILAR.)
BALALI : Küsme küsme ! Tamam, sen ödlek değilsin. Mert adamsın.
Bu acıyla ben olsam, ortalığı kırar geçirir, yedi düveli başıma
toplardım.
(KALKAR, BİR ŞEYLER ARAMAK İÇİN
UZAKLAŞMAYA BAŞLAR)
YORGİ : (TELAŞLI, ZORLUKLA) Durak ! . . . Mi me afise . . .
BALALI : Vay be . . . İsmimi unutmamış. Kerata seni. (HOŞUNA
GİTMİŞTİR)
Korkma seni bırakıp gitmiyorum. Çalı çırpı
toplayacağım.Ateş yakıp sana çorba içireceğim. Şükür, bende
biraz tarhana var. Çorbadan başka bir şey yiyip içemezsin.
Ağzın yaralı. Tarhanadaki yoğurt insana çok yararlıdır. Bak
şimdi kanını durdurdum. Doktor muyum, neyim ben be ? . . .
Helal olsun bana ! . . .
- (ONA EĞİLİR, PARMAĞINI ONA SALLAYARAK)
Bak, arkadaş . . . Ufak bir yemek işinden sonra yola
çıkacağız. Seni seyyar hastanemize ulaştırıp, birliğime
koşarım. (FEDİNG) Ne yapayım, sen bana Allahın emanet
ettiği silahsız bir gavursun. Yok, artık gavur değilsin,
insansın. Yok, esirsin. Benim daha yapacak çook işim var,
çok . . . (LİRİK BİR MÜZİK)

II.SAHNE

MÜZİK : Lirik bir Anadolu ezgisi.


(KIR GÖRÜNTÜSÜ. PATİKA BİR YOL. YİNE GRİ
PLANDAKİ PANODA BİR DAĞ GÖRÜNTÜSÜ VARDIR.
ÇEVREDE ÇALILIK, TAŞLAR, TOPRAKLAR
GÖRÜNTÜLENİR.)
(BALALI İKİ SIRIKTAN, BEZLERDEN, İPLERDEN
İLKEL BİR SEDYE YAPMIŞ, YARALIYI İÇİNE
YATIRMIŞ, SIRIKLARIN İKİ UCUNU İKİ OMUZUNA
ALARAK ONU TAŞIMAKTADIR. DİREKLERİN DİĞER
UÇLARI YERDE SÜRÜNMEKTEDİR.)
BALALI : İki saattir yoldayız. Daha bir eve rastgelmedik. Ah be,
no’olurdu, aynı dili konuşsaydık seninle. Şu sıcak böyle
çekilmiyor ki . . . Konuşmak gerek . . . Alınma ama Hristo,
kurşun gibi ağırsın. Gittikçede ağırlaşıyorsun. Sırtım cılıp
cılıp su oldu. (YORGİ İZLEMEKTEDİR.)
- (DURUR, YARALIYA ŞÖYLE BİR GÖZ ATAR.)
Amaan, omuzun gene kanamış görüyor musun_ Seni biraz
şuraya yaslayayım. (BİR KAYAYA YASLAR. KENDİSİ
DE ŞAPKASINI, PALASKASINI, MATARASINI,
SİLAHINI ÇIKARIR, BİR KENARA KOYAR.)
- Oğlum, senin işin duaya kalmış. Kendi dininde dua et.
Ben dualarınıza inanmam, ama sen gene dua et. Allah her
dilden anlar, yardımcı olur.
(YARASINI ONARIR, DÜĞÜMLERİ SIKIŞTIRIR)
YORGİ : (ACIDAN BAĞIRIR.) Aah . . . Aah ! . . .
BALALI : (ÇIKIŞIR) gene başladın yaygaraya ha . . .
(YORGİ O ANDA SUSMUŞTUR. BALALI ŞİRİN ŞİRİN
YORGİNİN YÜZÜNE BAKAR.)
- Vay bee . . . Seni amma terbiye etmişim, yav . ! . . .
(KALKAR EŞYALARINA DOĞRU GİDER. YORGİ
ONU TÜMDEN GİDİYOR SANAR VE TELAŞLI, AĞLAR
GİBİ FERYAT ETMEĞE BAŞLAR.)
- Yok be, yok be . . . (MATARASINI ALIR.)
Gitmeyeceğim. Sana su içireceğim. (MATARASINI
SALLAR) . Su da azalmış. (YARALIYA UZATIR. YARALI
GÜLÜMSEMEYE ÇALIŞARAK MATARAYI ONA
DOĞRU İTER.) Önce ben mi ? . . . Ulan nezaketin sırası
mı? Gebereceksin, sıranı bana veriyon. İç bakalım. (İÇİRİR
KENDİSİ DE İÇER.) İçim parçalanıyor. Bu yaralı ağızla ne
kadar da zor içiyon?
(UZAKTAN TOP SESLERİ.)
BALALI : Bak bak, top sesleri . . . 155’liklerimiz nasıl gümbürdüyor ?
(BURADA YORGİ’NİN SAĞLAM OMUZUNA
SEVİNÇLE VURUR, YORGİ ACIYLA YÜZÜNÜ
EKŞİTİR. TABİİ BALALI YAPTIĞINDAN
UTANMIŞTIR.) yaşasın ! . . pek uzaklarda değiliz, demek ki
. . . Seni seyyar sıhhiyeye yetiştirirsem, şıp diye bizimkilerin
yanındayım ondan sonra.
YORGİ : (AĞLAMAKTADIR.) Tee mu, dos mu ipomoni ! . .
BALALI : (SEVECEN) Yok ağam yok ! . . Sen askersin, asker ağlar
mı be ? Bunların hepsi geçecek, merak etme . . . (YORGİ
DEVAM EDİNCE SİNİRLENİR) Zırlamayı bırak (ES)
Anlamadım, neyi işaret ediyorsun ? Benim tabancamı mı ?
(YORGİ BALALININ TABANCASINI İŞARET EDER,
SONRA PARMAĞINI BEYNİNE DOKUNDURUR.)
Eveet, senin başına mı sıkayım ? Öldüreyim yani, seni ! . . . .
Yok öyle şey ! . . . Yağma yok. Sıkıntıya gelince, öldür
kendini . . . Dayanacaksın, savaş bu. Hık, öldürmüyorum.
Hem sen bana sordun mu, taa buralara kadar gelirken ? Çileni
çek. Yahu, kardeşim, ne diliniz benzer, ne dünyanız benzer.
Ne diye taa Yunan gibi deniz ötelerinden kopup gelmişsiniz
buralara . . . Kim imrendirdi, kim kandırdı sizleri kardeşim ?..
Bak artık kanaman durdu, ne güzel işte . . . İyi olacaksın.
Haa, senin mesleğin ne ağa ? ( YORGİ ANLAMAZ TUHAF
TUHAF BAKAR) Şey, meslek . . . Yani şimdi ben çiftçiyim.
(TARLA ÇAPALAMA TAKLİDİ V.S. YAPAR.
YORGİ ANLAR. O DA ELBİSESİNİ GÖSTERİR, DİKİŞ
DİKME TAKLİDİ YAPAR)
YORGİ : (HALSİZCE) Raptis . . .
BALALI : Haa, terziii . . . Anladım, tiril tiril görünüşünden belli . . .
(O SIRADA ÇALILAR HIŞIRDAR, BALALI
TABANCASINA DAVRANIR. O NOKTAYA BAKAR
YORGİ DE DİKKAT KESİLMİŞTİR. ÇALILAR
ARASINDAN BİR KADIN ÜÇ KÖYLÜ ÇIKAGELİR.
BİRİNİN ELİNDE TIRPAN, DİĞERİNDE ORAK,
KADINDA İSE BOHÇA VARDIR.)
1.KÖYLÜ : (DURAKSAR) Selamın aleyküm, yiğit. Bak baba, kim var ?
Bir gazi… Esgerimiz.
(KÖYLÜLERDEN SEVİNÇ SESLERİ ÇIKARKEN)
BALALI : Ha, aleyküm selam, ağalar. Gavır da olabilir dediydim.
( TABANCAYI KABINA GERİ SOKAR,
BİRBİRLERİNE SARILIRLAR.)
2.KÖYLÜ : Gazan mübarek olsun yiğit !
KADIN : Gazan mübarek ola . . .
BALALI : Sağolun ağalar, sağolun bacım, size de uğurlar ola . . .
2.KÖYLÜ : Doyamadım gel seni alnından öpeyim, yiğidim.
BALALI : Birliğime ulaşmağa çalışıyorum. 1.Fırka, 3.Alay, 2.Piyade
Taburu.
1.KÖYLÜ : Numaralarını bilmezik. Emme iki saatlik uzaktalar. Gayret
et, akşama yakalarsın yoldaşlarını . . .
KADIN : Bu sedyedeki bölük yoldaşın mı ? Yaralı mı ? (BİRDEN
TELAŞLANIR) ihh . . . O ne, o? . . . Bu bir gavur. Baba,
gavur . . . (İFRİT GÖRMÜŞ GİBİ BABASINA
SARILMIŞTIR. KÖYLÜLER BİRDEN ALETLERİNİ
KAVRARLAR.)
1.KÖYLÜ : Öldürelim namıssızı, alçağı . . .
2.KÖYLÜ : Bacamızı tütmez ettiler. Hep bekledim Allah bana
bunlardan birini boğazlama nasip etsin diye . . .
KADIN : Bunlar şeytanın esgerleri. İfrit bunlar, ifrit . . . Bırakın, incik
ben boğazını sıkıp geberteyim it dölünü . . .
(BÜTÜN BUNLARI SÖYLERKEN YUNANLININ
ÜZERİNE YÜRÜRLERKEN, BALALI TABANCASINI
ÇEKER, ÖNLERİNE DURUR . . . )
BALALI : (TOK BİR SESLE) Hoop ! Durun bakalım ! . .
2.KÖYLÜ : Bize engel olma esger ! Onu öldürmek her müslümanın
boynunun borcu.
1.KÖYLÜ : Hemen de öldürmeyelim. Acıta acıta can verdirelim.
Önümüzden çekil hemşerim . . .
KADIN : Senin görevin de bunları telef etmek deel mi ? Niye
önümüze duruyon ? . O düşman esgeri . . .
BALALI : Adım atarsanız arayı bozarız. Bir adım daha atın. Hiç
acımam vururum.
2.KÖYLÜ : Ama az etmediler bize. Analarımızın, bacılarımızın
namuslarının, nice yiğitlerimizin kanlarının hesabını bu
köpeklerden sormayacak mıyız ? . .
1.KÖYLÜ : Bu güzel yurdu yakıp yıktılar. Daha bi de yarasını tımar
etmişsiniz.
BALALI : (SERTÇE) Bu mu yakıp yıktı ? Bu mu ırza geçti ? Bu mu
kan akıtı ? Bu artık bi Yunan askeri deel. Bu bir yaralı,
Silahsız, savunmasız bir garip. Bir tutsak . . . Belki de zaten
ölecek. Bu artık yardıma muhtaç bir zavallı. Atalarımdan,
zabitlerimden gördüğüm terbiye aman dileyene el
kaldırmamamı emreder. İstesem, şimcik boğazına basar,
carkadak canını çıkarırım. Ama silahsız, güçsüz insanı
öldürmek allahtan reva mı ? . . Dinimiz de böyle emretmez
mi ? . .
KADIN : Ama ağam, aynı durumda olsak, o beyle eder miydi ?
BALALI : belki de etmezdi. Ama o Türk deel ki . . . Müslüman da deel
. . . Biz bize düşen görevi yapalım. Allah indinde makbul
olsun. (BİR SOLUK ALIR) Hem soona o da bana yardım
etti. Eğer o olmasaydı, ben top altından kurtulamayacak, ya
açlıktan, susuzluktan ölecek, ya da çakalların dün geceki
yemleri olacaktım. Bu garibi seyyar hastaneye yetiştirmem
lazım . . .
YORGİ : (İNLEME) Iııhh ! . . .
BALALI : (EĞİLMİŞ, SARKMIŞ OLAN YARALIYI DÜZELTİR.)
Aslında siz de haklısınız. Çok zulüm gördünüz, sefillik
gördünüz. Ama bu adamı emniyete almak hepimizin asaleti.
(SOLUKLANIR) Bunu diyen ben, unutmayın, bölüğüme
gidiyom. İzmir’e kadar gidicem. Düşman öldürücem ! . .
Tabi, aman demeyenleri . . . (SİLAHINI KALDIRIR) Savaşı
kazanana dek bu silah elimden düşmez. Ama düşman da olsa,
yaralıya yardım benim askerlik görevim.
YORGİ : (İNLEME) Iııhh ! . . .
KADIN : (BABASINA BAKARAK) Esger ağam haklı, baba ! . .
2.KÖYLÜ : (ORAĞI BİR TARAFA ATAR.) Aha, sen haklısın,
yiğidim . . . Zaten köklerini kurutup zafere ulaştık artık.
Anadolu kurtuldu, bu zebanilerden.
(1.KÖYLÜ DE TIRPANINI ATAR. YİNE
KUCAKLAŞIRLAR)
KADIN : (YARALIYA EĞİLİR) Baba, bu adamın çenesi yaralı.
Açlıktan ölür bu.
BALALI : İyi olana kadar süt, yoğurt, çorba içer zaar . . .
KADIN : Dur, bende yoğurt var. Yedirelim.
2.KÖYLÜ : Kumru ona bişeyler yedirirken biz de iki kelime hasbıhal
edek, hemşerim. Birer de cigara tellendirek, he mi ? . . Soluk
sa almış oluruk. Biraz doyak sana. Sen çok bilge bir
adammışsın.
BALALI : Var olun, ağalar . . .
(BAĞDAŞ KURUP OTURURLAR. 2.KÖYLÜ İLE
BALALI KÖYLÜNÜN TABAKASINDAN ALDIKLARI
TÜTÜNLE SIRA İLE BİRER SİGARA SARIP İÇMEYE
BAŞLARKEN KONUŞURLAR.)
2.KÖYLÜ : Yıldırım kimi önce gavurlar geçti . . . Deli debelek bir şeyler
olmuşlardı. Aha, tepe arkasında toplarını, makinalılarını da
bırakıp kaçtılar.
KADIN : Bi de otomofilleri bozuldu. O da orada duruyo.
2.KÖYLÜ : Arkasından da bizim tosunlarımız seğirttiler.
KADIN : Sanki yürümüyor, uçuyorlardı . . . Gözleri çakmak çakmak
hep ileriye bakıyordu, esgerlerimizin . . .
1.KÖYLÜ : Kövümüzden geçerken tüm kadınlarımız aslanlarımıza
çamcak çamcak ayran ikram ediyorlardı.
2.KÖYLÜ : Biz de tütün ikram ediyorduk. Aslında yemek, meyve…
elimizde ne varsa vermek istedik. Ama zabitleri izin
vermiyordu. Zaten zabitleri de olmasa, onlar almıyordu. Daha
fazla kıyamayız size, diye . . .
KADIN : Sadece ayran ve tütüne hayır demiyorlardı. Hepsi güneşten,
koyu esmerleşmişlerdi.
1.KÖYLÜ : Baksana yiğidime, nasıl esmerleşmiş ?
(BALALI’YI GÖSTERİP GÜLÜŞÜRLER.)
2.KÖYLÜ : Allah hepimizin yardımcısı olsun.
KADIN : Allah gazalarını mübarek etsin.
BALALI : Allah bu günleri de bize gösterdi.
(FEDİNG)
1.KÖYLÜ : Gazi paşamızı görek dedik, çırpındık, emme göremedik . . .
(LİRİK BİR MELODİ)

3.SAHNE

MÜZİK : BALALI SOLO OLARAK YALIN SESLE “çanakkale


içinde vurdular beni” türküsünü söylemektedir.
(BİR SÜRE TÜRKÜ DEVAM EDER, SONRA PERDE
AÇILIR.)
SAHNE : Değişik bir dağlık alan. Görkemli kayalar gözükebilir. Geri
plandaki panoda yine ufuk ve dağlar yer alır. Balalı mola
vermiştir. Yerde bulaşık tabak, ekmek kırıntıları, sönmüş ateş
birikintisi vardır. Silahı ve torbası kenardadır. Balalı yine
bağdaş kurmuştur. Omuzuna kaputunu atmış, başındaki
Kalabalığını geri kaydırmış, bir sigara tellendirmektedir.
Yorgi gülümseyerek onun türküsünü bitirmesini bekler.
Yorgun halsiz elleriyle alkışlamaya çalışır.
BALALI : Beğendin mi, Hristo . . . Bizde neşeli türkü yok. Hep acıklı
türkü var. Türk yıllardan beri neşe görmedi de, ondan.
(TOPARLANIR) Hadi gidiyoruz ! Herhal bu son
molamız . . . Bundan sonra aslanlarımıza yetişeceğiz.
(BİRDEN DURUR. ACELE İLE SİLAHINA
DAVRANIR.)
BALALI : Dur kimdir o ! . . Çık ortaya ateş ederim. (İLERİDEKİ
ÇALILIĞA DOĞRU BAKMAKTADIR.)
(ÇALI ARKASINDAN HIŞIRTILARLA BİRLİKTE
BİR KÖYLÜ KIZI (CEREN) ÇIKAR. BAŞINDAKİ
EŞARPI GERİYE ATILI OLUR, SAÇLARININ BÜYÜK
KISMI GÖZÜKMEKTEDİR. KORKU VE ÜRKÜNTÜ İLE
ELLERİNİ ÖNÜNDE BİRLEŞTİREREK KONUŞUR.)
CEREN : Urgundan ölem ağam, benim Ceren, sizdenim.
BALALI : Kız, bu yabanda kadın başına ne geziyon ? Yolunu mu
yitirdin? Aklından mı zorun var ?
CEREN : Ağam, buradan geçmem gerek. Seslerinizi duyunca, önce
gizlenerek yanaştım. Sizi gözledim. Senin bizden olduğunu
anlayınca ortaya çıktım. (YARALIYI GÖSTEREREK.) Bu
ölecek herhal . . .
BALALI : Sen kendi işine bak ! . . Görmüyon mu, bu da asker. Her
acıya dayanacak . . . Hem sözü değiştirme . . . Bu dağda,
yapayalnız . . . Ne işin var ? . . .
CEREN : (AĞLAMAKLI) Kartal yarı’na gidiyom.
BALALI : Kartal yarı’mı ? O neresiymiş ?
CEREN : (ELİYLE UZAĞI, YUKARILARI İŞARET EDER.) Bir
büyük uçurum bu. Çok insan öldü orada . . . Çok heybetli bir
yar.
BALALI : (KUŞKUYLA) bacım, niye gidiyon oralara ? . . Yoksa . . .
CEREN : (SESSİZLİK) . . .
BALALI : Sende bir dert var, ama söyleyemiyon ?
(KIZ ÖNCE ACI ACI İÇ ÇEKER. BALALI MÜŞFİK
BİR İFADE İLE ELİNİ ÇENESİNE DOKUNDURUNCA
AĞLAMAYA BAŞLAR. YAPRAK GİBİ AYAKTA
SALLANMAKTADIR. BALALI ŞEFKATLE İKİ ELİYLE
KIZIN YANAKLARINA DOKUNUR, SONRA ONU
KOLLARINDAN TUTARAK BİR KAYA ÜZERİNE
OTURTURKEN DE KONUŞUR.)
BALALI : Allah sahibine bağışlasın, ama güzelsin, gençsin. Neden
ölmek istiyorsun ? Bir zorun mu var ? İçimi dağladın, kız . . .
CEREN : Anlatmak istemiyom, utanıyom.
BALALI : Bak anam, askerim. Biz vatanımız için, halkımız için ant
içtik. Devlet bana güvendi, bu silahı, bu üniformayı verdi.
İstersen sen de güven, ha ?
CEREN : Gurbanınız olam ağam. Hepimizin tek güvencesi, tek
kurtarıcısı siz değilsiniz de, kim olabilir ? Ama gel, beni
yollayıver. İşimi bitirmem lazım bu töremizdir. Çaresi yok,
ille de olacak . . .
BALALI : Sen açsın herhal, köylüler bize biraz azık bıraktı. Peynir,
ekmek. Al bakim. Ye ve anlat, neymiş bu töreniz ! . .
CEREN : (UTANARAK) Yemesem olmaz mı ?
BALALI : Hı’, olmaz. (BU ARADA TORBASINDAN ÇIKARDIĞI
PEYNİRİ VE EKMEĞİ BÖLÜP ONA UZATMAKTADIR.)
CEREN : İştahım heç yok. Zaten dünden beri ağzıma lokma
koymadım. Ama su içerim. Ölmüşlerinin canı için bir damla
su ver, ağam.
(BU ARADA ONLARI DİNLEYEN YORGİ ELİNİ
MATARAYA ATMIŞTIR. BALALI KOŞARAK ONDAN
MATARAYI ALARAK KIZA UZATIRKEN.)
CEREN : Bu gavur Türkçe mi biliyo ?
BALALI : (ELİYLE “BOŞVER” İŞARETİ YAPARKEN) “Su”
sözcüğünü anladı. BaşkA bilmez. Biraz meraklıdır da ( BU
ARADA YİNE YORGİ’NİN OMZUNA VURUR. YORGİ
ACI İLE SAKINIR, YÜZÜNÜ EKŞİTİR. BAĞIRIR)
Tamam, tamam . . . Unuttum, kusura bakma . . . Yav, amma
kafasızım haa, adamı işkence ile öldüreceğim, herhal beyle
giderse.
(BALALI ELİYLE ONA EKMEK VE PEYNİR VERİR.
CEREN DURAKSAR AMA DAHA SONRA ÜRKEKÇE
ELİNİ UZATIR. YEMEYE BAŞLAR. AMA İLK ANDA
TEDİRGİN YERKEN, SONRA SANKİ BOŞVERMİŞ GİBİ,
BALALI NE UZATIRSA YEMEYE BAŞLAR. HEM DE
BAZEN PARMAĞI İLE AĞZINA İTELEYEREK,
İŞTAHLA . . . BALALI ONA BİRAZ MEYVE DE
YEDİRİR. MEVSİMİNE GÖRE ÜZÜM UZATIR, SU
İÇİRİR. O ARADA DUDAĞINDA KALMIŞ BİR EKMEK
KIRINTISINI DA ELİ İLE TEMİZLER.)
BALALI : Zavallı yavrucak, ne kadar da acıkmışsın ? . .
CEREN : Yiğit ağam, Allah senden razı olsun. Ne iyi insanmışsın . . .
Allah sana da, çoluk çocuğuna da iki cihanda huzur
versin . . . Şey . . . Evlimisin ? . .
BALALI : Cık’ . . . Kendimizi düşünecek zaman mı bulduk ki ? . .
Önce gurbette işçilik yaptık. Sonra savaş patladı. O dağ bu
dağ, koştırıp duruyoruz işte . . .
CEREN : Bunlar da geçer, de mi ?
BALALI : (KIZ YERKEN) bana bak, kız . . . Sen yine beni uyuttun
ha . . . Bir insan canına kıyar mı ? Dinimizde bile günahtır.
Hadi anlat bakalım.
CEREN : (SEVİMLİ BİR KAŞ ÇATIŞ.) Sen daha çok meraklısın, o
gavırdan. (TAM BALALI BİRŞEY SÖYLEYECEK İKEN.)
Tamam . . . Tamam . . . Anlatacağım. Ama önce adını
bağışlar mısın, yiğidim ?
BALALI : Balalı Durak . . . Balalı Durak Çavuş derler bana.
CEREN : O çavuş işareti mi ? Sen çavuş musun ? Kaç erin var
emrinde ?
BALALI : Çok . . .
CEREN : Benim adım da Ceren . . .
BALALI : Güzel bir isim.
CEREN : Yunanlılar dün değil önceki gün köyümüze girdiler. Köy
halkı ormana kaçtı. Ben uyuyodum. O şaşkınlıkla bana haber
verememişler. Durumu anladığımda kaçamadım. Samanlığa
saklandım. Ama buldular, kötülük yaptılar bana. Çok iğrenç
adamdı, benim üzerime çöken . . . Bayıldığımda da bana
acımamış, durmamış, bitirmiş işini kör olasıca . . .
BALALI : Allah bin belasını versin, o köpeklerin.
CEREN : (KENDİ DİZLERİ ÜZERİNE KAPANARAK
KONUŞMASINA DEVAM EDER.) Bizimkiler köye geri
döndüklerinde beni baygın bulmuşlar. Onlar aydırdılar.
Döndü Teyze vardı. O da hasta olduğundan kaçamamıştı.
Ona da aynı kötülüğü yapmışlar. Dün onu kocası evinde asılı
buldu.
BALALI : Kendini öldürdü, yani.
CEREN : Herhalde.
BALALI : (ELİNİ SİNİRLE SAVURUR) Belki de töre tatbik edildi,
haa ?
CEREN : (DUDAK BÜKER) Bilmem . . .
BALALI : (ELİNİ AĞZINA GÖTÜRÜR) Şimdi anlıyorum. Sana da
töre tatbik ediyorlar. Uçurumdan ölüme atlama emri verdiler.
CEREN : Evet, ağam. Ben artık bir heçim. Kirlenmişim. Herkes bana
aşağılayarak bakıyor. Ben de zaten kimsenin yüzüne
bakamıyom . . Babam hoca ile konuştu. Ölürsem
temizlenirmişim. Belki beni cennete alırlarmış. Yoksa, yerim
doğru cehennemmiş, zebanilerin yanıymış.
(BALALI’DA SESSİZLİK.)
CEREN : Sen bi şey demiyon.
BALALI : Sen bitir ben sonra konuşucam.
CEREN : (ÜMİTSİZ, YORGUN, ÜZGÜN) Hoca benimle konuştu.
Kızım dedi. Eğer atlamaya cesaret edemezsen, mahşerde
gavırın her dokunduğu yer kızıl ateşle dağlanacak, her azan
parçalanıp, cehennemin ayrı bir yerinde pişirilecek, sonra
gene tekrar toplarnıp bedenine kaynatılacak, sonra gene
yakılacak, öyle dedi, hoca. Ama intihar edersem, piri pak
olurmuşum.
BALALI : Bitti mi ? . .
CEREN : Bitti . . . Bu kadar . . . Uçuruma gidip, başımdaki şu keçiği
çıkarıp, yere bırakacağım. Sonra da kendimi uçurumdan
atacağım. Gelip bakacaklarmış. Benim atladığımı keçikten
anlayacaklar.
(YAVAŞ YAVAŞ KARANLIK ÇÖKMEKTEDİR.)
BALALI : Bu işaret yani.
CEREN : Evet.
BALALI : Cehaletlerinin işareti.
CEREN : !!!
(BALALI KALKAR. BİR İKİ GİDİŞ GELİŞ
YAPAR. SONRA YORGİ’NİN ÜZERİNE EĞİLİR. YORGİ
UYUMUŞTUR. KIZ MERAKLA BALALI’YI
SEYRETMEKTEDİR.)
BALALI : Uyumuş.
- (SONRA KIZIN YANINA ÇÖMELİR. KIZIN
SAÇLARINI OKŞARKEN) Bak bacım. Suçlu olan insan
suçunun cezasını görür. Ama sen suç işlemedin ki . . . Tersine
sana karşı suç işlenmiş. Sen bir bebek kadar masumsun,
tertemizsin. Gidecek biri varsa, o da o geberesice gavurdur.
Sana bu aklı veren o cahil hocadır, anan babandır. (ES) Hangi
din kendine kötülük yapılmış insanı bilakis cehenneme
yollar? (BABACANVARİ BİR ŞEKİLDE ELİNİ KIZIN
OMUZUNA KOYAR.) O işi sen mi istedin ? Sen mi arzu
ettin ? (AYAĞA KALKAR.) Sana bilakis yardımcı olmaları,
seni teselli etmeleri gerekirken, seni cennet, cehennemle
korkutup, öldürmeyi mi reva görüyorlar ? . .
CEREN : Ne kadar güzel konuşuyon, ağam. Günlerden beri şu
etlerimi cimcik cimcik koparmak istiyodum. İlk kez şu anda
kendime nefretimin olmadığını görüyom. Allah razı olsun
senden . . . No’olur biraz daha konuş . . . Rahatlayayım . . .
(İYİCE KARANLIK ÇÖKMÜŞTÜR.)
BALALI : ben aslında köyden geldim. Okuyamadım. Ama önce
Bala’da, sonra Ankara’da fırıncılık yaptım. Ankara’da bir
mektebin yanındaydı, fırınımız. (BU ARADA BALALI
ATEŞ YAKMAYA BAŞLAMIŞTIR.) Bazan pişiricilik
Yaptım, bazen hamurkardım. Bazan da satış yapıyodum.
Ordaki öğretmenler, öğrenciler çok akıllı ve eğitimliydiler.
Onlarla hep sohbet ederdim. Alınacak fikirleri onlardan
alırdım. Bana mantıklı düşünmeyi öğrettiler.
CEREN : O ne ?
BALALI : Boşver. Senin suçsuz olduğunu anlama gücü, yani.
(ATEŞ ETRAFA, ÖZELLİKLE KENDİ YÜZLERİNE
İLGİNÇ BİR AYDINLIK VERMEKTEDİR.)
CEREN : Durak, ben cahilim. Pek içimi, düşündüklerimi
anlatamam . . . Şey . . . Durak dedim diye kızmadın, değil
mi ? Ayıp olmadı, değil mi ?
BALALI : (GÜLÜMSER ELİNİ İKİ YANA AÇARAK) Ne dersen de,
serbestsin.
CEREN : Ama, heç bi şey demiycem . . . Sadece seni sanki kırk yıldır
tanıyom, deyceem. Anam kadar, babam kadar, yan komşum
Güllü kız kadar yakınsın, deyceem . . . Çok iyi bir insansın
deyceem . Bir de . . . (UTANMAKTADIR)
BALALI : (GÜLÜMSEYEREK KIZIN ELİNİ AVUÇLARI İÇİNE
ALIR) Ee. .
CEREN : Aman, söyleyim de artık kurtulayım. Yanacıklarından
öpmek istiyom, deyceem . . . (DİĞER ELİYLE
BALALI’NIN YANAKLARINI GÖSTERMEKTEDİR.)
- (BALALI YAVAŞÇA YANAĞINI UZATIRKEN.)
Yanlış anlamıyon deel mi ? (ÖPER. ÇOK NARİN, ÜRKEK
BİR ÖPÜCÜKTÜR BU . . .)
BALALI : Hiç yanlış anlamadım. Yeniden doğmuş gibi sevinç içinde
olduğunu anlıyom. Onlar seni manen öldürmüşler. Bunun
sevinci içindesin. Bana izin verirsen, bende senin yanağını
öpmek istiyom. (CEREN YANAĞINI UZATIR. BALALI
KENDİNDEN EMİN GÜLÜMSEYEREK, ONU İKİ
YANAĞINDAN ÖPER. YAVAŞ VE ÜRKÜTMEDEN
KONDURULAN BİR ÖPÜCÜKTÜR BU. BU ARADA
CEREN ÜŞÜMEKTEDİR. YUMRUKLARINI SIKAR,
DİZLERİNİ GÖĞSÜNE ÇEKER, ELLERİNİ İÇİNE ALIR,
TİTRER . . . BALALI ELİNİ KIZIN BURNUNA
DOKUNDURUR.)
- Sen üşüyorsun kızcağızım . . . Şunu üzerine geçir.
(KAPUTU KIZIN ÜZERİNE ÖRTER, DİĞER
YANLARINI DA KAPATIR. KIZ BAŞI DIŞARIDA
KAPUTA GÖMÜLMÜŞTÜR.) bak, bu kaput çok işe yarar.
Ağustos sıcağında bize bunları aldırırlarken ne kızmıştık.
Ama Anadolu Bozkırı gece tam bir ayaza kesiyor. Bu kaput
aynı zamanda yorganımız, yerine göre minderimiz,
yastığımız, yerine göre de gizlenme aracımız . . .
CEREN : Çok yorgunum Durak . . . Belki de rahatladığımdan
yorgunluğumu hissettim. Biraz uyuyabilir miyim ?
Şuracıkta . . . Sonra giderim.
BALALI : Uyu canım, ben senin yanındayım. Bekleyeceğim, rahat ol.
Kartal yarı’na da gitmeyeceksin. Ben senin yanındayken
hiçbir kötü kılına bile dokunamaz.
(ATEŞİN IŞIKLARI YÜZLERİNİ
AYDINLATMAKTADIR. CEREN BAŞINI BALALI’NIN
DİZLERİNE KOYMUŞ, UYUMAYA BAŞLAMIŞTIR.
BALALI KIZIN ÜZERİNDEKİ KAPUTU YORGAN
BİÇİMİNDE DÜZELTİR. BİR SÜRE ÖYLE KALIR.
SONRA YAVAŞÇA KIZIN BAŞINI EKMEK TORBASINA
KOYAR, KALKAR, KENDİSİ DE BİR KAYAYA
DAYANIR. BİR TÜTÜN SARARKEN . . . )
BALALI : Zavallı kız . . . Onu daha ölmeden, ayakta mezara
koymuşlar . . . ( SİGARA İÇERKEN KIZA
BAKMAKTADIR. ESNER. YİNE CEREN’İN YANINA
ÇÖMELİR. ONA SEVGİ DUYMAKTADIR. ELLERİYLE
CEREN’İN SAÇLARINI OKŞAR.) seni ürkütmüşler, güzel
yavrum, çıldırtmışlar. Asıl ırzına bizimkiler geçmiş. (BİR
SÜRE BU SESSİZLİK VE HAREKETSİZLİK DEVAM
EDER. SONRA YAVAŞ YAVAŞ AYDINLANMA
BAŞLAR. BU İKİ DAKİKALIK DONMA HAREKETİ
İZLEYİCİDE AKŞAMIN GEÇTİĞİ İZLENİMİ
VERMELİDİR. AYDINLANMA TAMAMLANINCA
SAHNEYE SAKALLI, SARIKLI BİR HOCA İLE
CEREN’NİN ANNESİ, BABASI VE AMCASI GİRER.
HAYRETLE BALALI’YA BAKMAKTADIRLAR.
HOCANIN DIŞINDAKİLER KÖYLÜ
KIYAFETİNDEDİRLER.)
BALALI : (ELİYLE SUS İŞARETİ YAPARAK FISILTIYLA.)
Gürültü etmeyin, uyuyor. O kadar acı çekmiş ki . . . O kadar
yorgun ki . . .
(YENİ GELENLER BU KEZ BİRAZ DAHA
HAYRETLE BİRBİRİNEBAKARLAR.)
HOCA : (KABACA) Ne diyon sen , be ! . . Bu kız niye burada
duruyor ?
BALALI : Ölmesini mi istiyordunuz ?
HOCA : Sana ne ?
BALALI : Yazık, bu zevkten mahrum kaldın, hoca . . . Her Türk insanı
gibi nice hocalarımız ellerine mavzer alıp vatan savunmasına
koşarken, sen ödlek gibi sıcak yatağında yaşıyor, keyif
çatıyor, sonra da ona buna cahillik mi aşılıyorsun ?
HOCA : Hak taala hazretleri rabbim ! . .
BALALI : Kes, Yüce Allahtan, ulu peygamberimizin adından
yararlanıp yalan dolanlarla etrafı kandırmayı . . .
(DİĞERLERİNE DÖNER) Bu kız suçsuz. Masum, başına bir
felaket gelmiş, ona yardımcı olup, teselli edeceğinize, bu
cahilin sözlerine teslim oluyorsunuz.
(BU ARADA KIZ UYANMIŞ, AYAĞA FIRLAMIŞ,
GERİ PLANDA KORKU İLE ELLERİNİ GÖĞSÜNDE
KAVUŞTURARAK OLANLARI İZLEMEYE
BAŞLAMIŞTIR.)
ANNE : Ama kızımız cennete gidecek. Namusunu bu şekilde
temizleyecek.
BALALI : (ANNENİN YÜZÜNE YÜZÜNÜ YAKLAŞTIRARAK.)
Siz annesi-babası olacaksınız, herhalde. Anam bacım, bu kız
kirlenmedi. Bu kızın namusu gitmiş olamaz. O onlara kuyruk
sallamadı. Saklandı, yakalandı. Mücadele etti. Bayıldı. Ona
nasıl namussuz diyebilirsiniz ?
HOCA : Kader böyle istemiş, Allahın emri de . . .
BALALI : Allah sana böyle bir emir vermez. Kuranın Türkçesini
bilmem, ama böyle bir satır yok. Buna inanmıyorum.
BABA : Biz bu zilletle nasıl yaşarız ? Kızı şey olmuş diyecekler.
BALALI : (ALAYLI ALAYLI GÜLÜMSEYEREK, GERİYE
DOĞRU ÇEKİLİR. ELİYLE BABAYI İŞARET EDER.)
Güzeel . . . Doğru, burada asıl zillet içinde olan sensin baba
efendi . . . Birkaç Yunanlı köye gelince, siz ne diye kaçtınız ?
Mavzerlerinizi alıp niye karşı koymadınız? Kızınızın namusu
önce sizlerden sorulur. Onu niye koruyamadınız da
kuyruğunuzu kıstırıp dağa kaçtınız, onu unuttunuz ?
HOCA : Sen öyle diyon. Bakara suresinin . . .
BALALI : (ÜZERİNE YÜRÜRKEN) bana bak, hoca efendi, Defol git,
buradan. Şimdi seni öldürürüm. Sen hep baş adam olmak
için, çıkarın için bu iğrenç fikirleri yumurtluyorsun. Bu kız
için bir daha konuşursan . . . (ES) Bak, yüzden fazla Yunanlı
öldürdüm. Seni de aralarına katarım. (HOCA KORKAR,
GERİYE ÇEKİLİR. CEREN AĞLAMAKTADIR. BAŞI
EĞİKTİR.)
BALALI : (KIZIN YANINA GİDER. BİRAZ DA SERTÇE KIZIN
SAÇLARINI BASTIRARAK YÜZÜNÜ YUKARI
KALDIRIR.) Ceren, senin alnın açık, başın dik olmalı. Sen
kötü bir şey yapmadın ki . . . Bırak, onlar utansınlar.
ANNE : Ama kızım kirletildi. Hep öyle demiyecekler mi ? Bu gerçek
değil mi ?
AMCA : Onunla kim evlenir ? . .
BABA : Kim evlenir ?
(BALALI ONLARI SUSTURMA ANLAMINDA ELİNİ
KALDIRIR. HERKES SUSAR, ONA BAKAR. BİR AN
DURUR. SONRA KONUŞUR.)
- Ben ! . . . . . . . . . . . . . . . . Ben evleneceğim ! . .
(HERKES ŞAŞIRMIŞTIR.)
CEREN : (YÜZÜNDE BİRAZ SEVİNÇ, BİRAZ HEYECAN VE
ŞAŞKINLIKLA İLERİ ATILIR, BABASININ ÖNÜNDE
BİR AN DURUR. SONRA BALALI’NIN YANINA
VARIR. GÖZ GÖZE BAKIŞIRLAR. SONRA KIZ BİRAZ
DA GURURLA BALALI’NIN BİR KANADINA
SIĞINIRKEN) Durak ! . .
BALALI : Evet, Allahın emriyle, peygamberin kavli ile istiyorum
sizden. Şimdi gideceğim. Sonra gelip karımı sizden alacağım.
Bu kız şu andan itibaren benim namusumdur. Gelene kadar
da size emanet.
( ANNE BALALI’NIN ELİNE SARILIR.)
ANNE : Allah bin kere senden razı ola. Bize kızımızı bağışladın. Biz
suçluyuk.
BALALI : (ELİNİ ÇEKER) Bilakis ben sizin elinizi öpeceğim.
(ANNENİN ELİNİ ÖPER. SONRA ANNE KIZ BİRBİRİNE
SARILIRKEN, BALALI BABANIN ELİNİ ÖPER. AMCA
İLE DE SARILIRLAR.)
HOCA : (İKİ ADIM İLERİ ATAR, BİRAZ GÜLÜMSEYEREK.)
Konuşma yasağım bittiyse, bir kelime edebilir miyim ?
BALALI : Et, ama saçma olmasın.
HOCA : Sen haklısın asker ağa, kızımıza gözümüz gibi bakacağız.
BALALI : Gelininize . . .
HOCA : Gelinimize, evet gelinimize . . .
(ENSTRÜMANTAL BİR KÖY EZGİSİ.)

II.BÖLÜM
4.SAHNE

( BİR GREK MELODİSİ İLE SAHNE AÇILIR.


BAŞKA BİR KIR GÖRÜNÜMÜ. İKİ YUNAN ASKERİ
OTURMAKTA, İÇKİ İÇMEKTEDİRLER. KIYAFETLERİ
HEM PEJMURDE HEM DE LAUBALİDİR. ŞAPKALARI
ARKAYA ATILMIŞ GİBİDİR. SARHOŞÇA
KONUŞMAKTADIRLAR.)
1.YUNAN : Osoke tapetanume, tötelefteo kefi ine telefteo kefi.
2.YUNAN : Yya su !
(1.YUNANLI HAVAYI KOKLAYARAK
NEŞELENİR.)
1.YUNAN : Poli orea oaeras moshovolay homa.
2.YUNAN : İniki ean itandiki mas. İha dialeksi omu to höma mu.
(HER İKİSİNDEN DE KAHKAHALAR. O SIRADA
YAN KÖŞEDEN YARALI İLE BALALI ORTAYA
ÇIKAR. BALALI ELİNDEKİ SİLAHI YUNANLILARA
DOĞRULTMUŞTUR. YUNANLILAR İRKİLİR,
OTURDUKLARI YERDEN ELLERİNİ KALDIRIRLAR.)
BALALI : Teslim olun, zibidiler ! . .
1.YUNAN : Vah Türko . . .
2.YUNAN : Kai kame . . .
1 YUNAN : Maslipase Turko . . .
BALALI : Ulan siz manyak mısınız? . . Onbinlerceniz ölüyor.
Arkadaşlarınız deli gibi İzmir’e kaçışıyorlar. Siz burada
alemdesiniz.
1.YUNAN : Maslipase Turko . . .
2.YUNAN : Maslipase . . .
BALALI : Eee . . . Böyle küp gibi içerseniz, her andavallığı yaparsınız.

(YARALI YORGİ ONLARI İZLEMEKTEDİR.)


BALALI : Boyunlarınızdan sizleri beygir gibi bağlayacağım. Kendi
yaralınızı da siz götüreceksiniz . . . Eh, artık üç esirle birlikte
birliğime ulaşmanın tam zamanı . . .
(YORGİ YANINDAKİ EKMEK TORBASINDAN BİR
URGAN ÇIKARIRKEN.)
- Ey artık, biraz ellerimi sallay sallaya yürümek sırası
bende, değimli ? Kiryakolar ? . . (İPİ SERTÇE
ÇEKİŞTİREREK SAĞLAMLIĞINI ÖLÇER.) Şimdi,
ikinizde yüzü koyun uzanın, bakalım. Sizleri bağlayacağım . .
. Güven olmaz sizlere . . .
(BİRDEN BALALI’NIN ARKASINDAN ÜÇÜNCE
YUNANLI ASKER PEYDAHLANIR. SERTÇE TÜFEĞİN
DİPÇİĞİ İLE BALALI’NIN BAŞINA VURUR . . .
YUNANLILAR “YAŞU !” SESLERİ İLE, SEVİNÇ
ÇIĞLIKLARI İLE AYAĞA FIRLARLAR. BALALI YERE
YARI BAYGIN YUVARLANIR. TABANCASI
YORGİ’NİN YANINA DÜŞER. YUNANLILAR
KALKMAYA ÇALIŞAN BALALI’YI TEKMELERLER.
3.YUNAN : Timegah hara tayini tase skotoso.
(BİRBİRLERİNE İÇKİ İKRAM EDERKEN SEVİNÇ
ÇIĞLIKLARINA DEVAM EDERLER.)
1.YUNAN : Yya su ! . .
2.YUNAN : Yya su ! . .
(2.YUNANLI YORGİ’YE İÇKİ İKRAM EDER,
SEVİNÇLE SAĞLAM OMUZUNA VURARAK.)
2.YUNAN : Ef haris timeni . . .
YORGİ : ( ELİYLE BALALI’YI GÖSTEREREK
VURMAMALARINI İSTER.)
Mintontinto skotoste . . .
1.YUNAN : Ayde vre ! . . To fandaro afto tape tani . . (KENDİ
BOYNUNU GÖSTEREREK KESKE İŞARETİ
YAPMAKTADIR.)
2.YUNAN : (SIRITARAK) Afti ine imira.
3.YUNAN : Ti eyine se sena ?
YORGİ : (SERTÇE) Mintontinto skotoste !
3.YUNAN : (AYAĞIYLA BALALI’NIN YERE DÜŞEN
KALABAĞINA BİR TEKME ATAR. RUM ŞİVESİYLE
TÜRKÇE . . . ) Heyy bre. . . türko . . . bak bu asker varya,
senin öldrülmemeni istiyor.
BALALI : (ŞAŞIRIR, DARBENİN ETKİSİYLE ZORLUKLA) Sen
Türkçe biliyor musun ?
3.YUNAN : Ben Ayvalıklı Rumlardanım sizlere kinim vardır. Hepinizin
canı cehenneme.
BALALI : Ne yaptık biz sizlere ?
3.YUNAN : Bu topraklar elen imparatorluk topraklarıdır. Bizden
çaldınız. Biz de sizleri öldirip toprahimiza sahip çıkmak
isterik. (SORU TARZINDA) Bu bir vatanseverlik değildir ?
BALALI : Asırlardan beri türk bayrağı dalgalanan yerler nasıl sizlerin
olurmuş ? bence kandırıldınız siz. Boşu boşuna onbinlerceniz
gene öldürüldü.
3.YUNAN : (TÜFEĞİNİ BALALI’YA DOĞRULTUR) Bre bu da alin
yazgisi. Seni vurdim mi ? onbinlerin öcini almiş gibi
olacağim.
(DİĞER İKİ YUNANLI ARKADAŞLARINA ALKIŞ
TUTAR.)
1.VE 2. YUNAN : Bravo !
BALALI : (DARBENİN TESİRİYLE ZOR KONUŞMAKTADIR.)
Sizin burada tutunan bir birliğiniz kalmadı. Bana teslim olun,
size hiçbir şey yapmayız. Bakın (YORGİ’Yİ GÖSTERİR)
Ona bir şey yaptım mı ?
3.YUNAN : Benim andim vardir. Sen ölmişindir . . .
BALALI : (GÖĞSÜNÜ AÇAR) Size yalvarmam . . . Buyurun , vurun .
. . Ama biz zaferi kazandık, siz yitirdiniz.
3.YUNAN : (BAĞIRIR) Ayvalık’ta kilisemize sizin Türko piçler pislik
atarlaridi. Ama biz çocuklar sizin camilerinize yapmazidik . .
Ama bir defa ben yaptım . . . Gece cami kapısına hem işedim
hem pok sürdüm. (DERİN DERİN
SOLUKLANMAKTADIR. ÇOK SİNİRLİDİR, GÖZLERİ
YUVALARINDAN FIRLAMIŞTIR) Bu olayı
unutmadim . . . Andim vardir. Bu harpten sonra, Sizin
çocuklar gibi artık saklanmadan, korkmadan bu işi
yapabilecektim. Hem de bir düzine camiye . . Ama
olmadi . . . olmadi . . .
BALALI : Kilise’de , cami de yüce Allah’ın evidir. O çocuklar iyi
etmemiş. Ama onlar çocuktu. Onların kilisenize yaptığını bir
Müslüman büyük görse, her birine birer tokat atar, engel
olurdu. Ama sen keferede zaten çocukluk varmış . . . hadi . . .
bitirecekseniz, bir an önce bitirin işinizi . . . Hadi ! . . .
3.YUNAN (HANÇERİNİ ÇEKER) YARI HALSİZ
DURUMDA OLAN BALALI’NIN BOĞAZINA ÇÖKER)
Hiç meraklanma, tavuk gibi boğazlayacağım şimdi seni . . .
(FAKAT ANSIZIN BİR PATLAMA SESİ DUYULUR.
YORGİ YERDEN BALALI’NIN TABANCASINI ALMIŞ,
HAVAYA BİR EL ATEŞ ETMİŞTİR. BİR AN HERKES
DONMUŞ KALMIŞTIR. YORGİ ZOR TUTABİLDİĞİ
SİLAHI YAVAŞ HAREKETLERLE YUNANLILARA
ÇEVİRİR. ELLERİ TİTREMEKTEDİR. YUNANLILAR
İNANLIMAZ OLAYIN DEHŞETİ İÇİNDE
ŞAŞKINLARDIR. YORGİ DE ZOR TUTABİLDİĞİ
TABANCA İLE SESSİZ VE HAREKETSİZDİR. SONRA
BİRDEN TOPARLANAN 1.YUNANLI YORGİ’NİN
ÜZERİNE YÜRÜMEYE KALKAR.
1.YUNANLI : Vire atime, ti ekanes . . .
YORGİ : Ha’ ! . . . (SERTÇE “SAKIN YAPMAYIN ! “ANLAMINA
BAĞIRMIŞTIR) YUNANLILAR BU KEZ TAMAMEN
DURURLAR. YAPACAKLARI BİRŞEY YOKTUR.(BİR
SÜRE DONUP KALIRLAR) SONRA BİRDEN BALALI
TOPARLANIR.
BALALI : Bravo, Yorgi gardaş . . . Allah senden razı olsun. Hak olan
şeyi yaptın. (YAVAŞÇA YORGİ’NİN YANINA VARIR,
ONU İNCİTECEKMİŞ GİBİ NARİN BİR HAREKETLE
ELİNDEN TABANCASINI ALIRKEN, YUNANLILAR BU
FIRSATTAN YARARLANIP KAÇARLAR.
BALALI : Durun, kefereler ! . . . durun öldüreceğim sizi (İKİ EL
ATEŞ EDER AMA YUNANLILAR KAÇMIŞLARDIR.)
UZAKLARA BAKARAK:
BALALI : Kefereler… Nasıl da kaçıyorlar. (SONRA GERİ DÖNER
YORGİ’YE YAKLAŞIR EĞİLİR. YORGİ YORGUNDUR.
AMA YÜZÜNDE MUTLU BİR İFADE VARDIR.
-Soylu bir insanmışsın, Yorgi. Sen bu adamlarla herhalde
aynı kantardan değilsin. Sağol . . . Çok sağol . . .
(ODA ELİNİ UZATIR. BİR SÜRE EL SIKIŞIR,
ELLERİNİ SALLAR. BALALI ELİNİ ÇEKTİKTEN
SONRA GÜLEREK “2” İŞARETİNİ YAPARAK ONU
GÖSTERİR.
- İyi de be, Hristo ! . . . Sen şu cansız halinle benim iki defa
hayatımı kurtardın. (SONRA “1” İŞARETİ YAPARAK
KENDİNİ GÖSTERİR.) Ben ise senin daha bir defa hayatını
kurtarabilmiş değilim.
YORGİ : (ANLAMIŞTIR. GÜLÜMSEMEYE ÇALIŞARAK AYNI
HAREKETİ YAPAR.) Yorgi . . . (ELİYLE 2 İŞARETİ),
Balalı Durak Çavuş . . . (ELİYLE 1 İŞARETİ.)
BALALI : (BOZULUR) İyi iyi . . . Hemen şımarma . . . sana da yüz
vermeye gelmiyor . . . haydi gidiyoruz ! . . . Fazla durduk
burada (FAKAT SONRA BİRDEN DURUR . . . İÇKİ
ŞİŞELERİNE BAKAR. ELİYLE YİNE YORGİNİN
YARALI OMUZUNA VURMAYA KALKAR. YORGİ OH!
DİYE SAKINIR. AMA BALALI ACIYACAĞINI
FARKEDER, DURUR) Yorgi . . . şunlardan bir iki yudum
alsak mı, ki ? . . . karşılıklı iki kadehten kıyamet mi kopar ? . .
. İÇKİ DOLDURUP, BİRİNİ YORGİ’YE UZATIR.
YORGİ : (YARALI AĞZINI İŞARET EDER.) tme traumatiz menos.
BALALI : Be aslanım, biraz acıtır ama iyi gelir. Mikroplarını da
öldürür. )SİRTAKİ MÜZİĞİ)
(KARŞILIKLI İÇERLER. İKİSİDE NEŞELİDİRLER)
BALALI : Şerefe !
YORGİ : Yya sı, şe . . . ref . . ffe ! . . .
BALALI : Şerefe . . . YYA SU ! . . .
YORGİ : (KEKELEYEREK) Ceren . . . güzel . . (ELİYLE “GÜZEL”
İŞARETİ YAPAR, SONRA BALALI’YI GÖSTERİR.
BALALI’NIN ELİNİ SIKAR . . . )
BALALI : Anladım. Ceren için güzel diyorsun. Tebrik ediyorsun. Ulan
sen her şeyi iyi anlamışsın be ! . . Aferin !
YORGİ : (İKİ PARMAĞINI YAN YANA GETİREREK BALALI
İLE CEREN’İN BİRBİRİNE YAKIŞTIĞINI ANLATIR.) Ef
haristimeni yineste . . .
BALALI : Birbirimize yakışıyormuyuz ? Vay be . . . Yahu Yorgi, sen
iyi kadeh arkadaşısın, haa . . . Bir kadeh içince çok neşeli,

çok iltifatkar oluyorsun.


(İKİSİ DE GÜLÜŞMEKTE, KADEH
TOKUŞTURMAKTADIRLAR. O SIRADA TOP SESLERİ
DUYULUR . . . )
- (BALALI SIÇRAR ) Bizimkiler . . . Beni çağırıyorlar .
Yeter oyalandık . . . Durmaksızın koşuyoruz . . . Davran
bakalım ! . .
(EŞYALARINI, SİLAHLARINI TOPLAMAKTADIR.
HAREKETLİ COŞKULU BİR MELODİ İLE PERDE
KAPANIR.)

5.SAHNE
(PERDE HENÜZ AÇILMAMIŞTIR. AMA
SAHNENİN İÇİ AYDINLANIR. SALON KARANLIK
KALACAKTIR. YAKLAŞAN, UZAKLAŞAN UÇAK
SESLERİNE UYUMLU OLARAK UÇAK GÖLGESİ
PERDE ÜZERİNDEN GELİP GEÇECEKTİR..)
EFEKT : ANSIZIN AZALIP YÜKSELEN UÇAK GÜRÜLTÜSÜ.
BİR UÇAK GİDİP GELMEKTE VE SES MAKSİMUMDA
İKEN MAKİNALI TÜFEKLE ATEŞ ETMEKTEDİR.
PERDE HEP KAPALI)
BALALI : Aman Allahım, bir uçak . . . Güneşten göremiyorum ! . .
Türk’ün mü, gavurun mu ? . . (SOLUK SOLUĞA) Hemen şu
ağacın altına saklanalım. Dayan Yorgi. Sedyenin
sopalarından tut, düşme ! . .
(AYAK SESLERİ, SEDYENİN SÜRÜNMESİ,
BALALI’NIN SOLUK SOLUĞA KOŞUŞU. ÇALI
HIŞIRTILARI)
BALALI : Evet, anlamıştım, Yunan uçağı ! iyice şaşırttınız, aptallar . .
(UÇAK SESİ UZAKLAŞIR.) İleride o kadar bölük tabur
varken, bir yaralı ile bir ben garibi mi buldunuz ? Erkeksen,
onlara saldırsana . . . Salak ! . . (UÇAK SESİ YİNE
KUVVETLENİR. AYAK SESLERİ . . . SOLUK SOLUĞA
KOŞUŞTURMA . . . MERMİ SESLERİ . . SONRA YİNE
UÇAK UZAKLAŞIR.)
BALALI : Bu son çırpınışlanırız, son .. . İş kalmamış sizde, iş . . .
(UÇAK SESİ YOKTUR. YANLIZCA YAKIN
PLANDAN BALALI’NIN SAKİNLEŞMEYE DOĞRU
GİDEN SOLUKLARI VARDIR.)
BALALI : Yine gelicek. Yorgi, sen bu ağaç altında güvencedesin. Ben
açığa çıkıp, onu şaşırtacağım. Gelirse eğer, (UÇAK SESİ
YİNE DUYULUR, KUVVETLENMİŞTİR.) İti an. Taşı eline
al . . . Heeey ! Hristo . . . Ben buradayım. Heey. Yaklaş

yaklaş . . . (SERTÇE) Şimdi ! . . . (YİNE SOLUK SOLUĞA


KOŞUŞTURMA . . . DAL HIŞIRTILARI. UÇAK SESİ
MAKSİMUMDAYKEN MAKİNALI TARAKALARI)
BALALI : Dangalak, nerelere ateş ediyor ? . . . Ulan bizim memlekette
senin gibilere değil uçak, cındırığı çıkmış ineğin çektiği
kağnıyı bile vermezler be . . .
(UÇAK SESİ İYİCE KAYBOLMUŞTUR. PERDE
AÇILIR. YİNE KIR VE GERİDE PANO
GÖZÜKECEKTİR. BALALI SEDYEYİ
SÜRÜKLEMEKTEDİR.)
BALALI : Gittiler . . . Gidecekler . . . Gelemezler artık . . . Bitiyor
işleri.
(YORGİ ELLERİNİ SALLAYARAK İNLEMEYE,
KIPIRDAMAĞA BAŞLAR.)
YORGİ : Teé mu, pe téno . . .
BALALI : ( GERİYE BAKARAK) Tamam be uçak gitti. Bir daha da
gelmeyecek. Ne var daha korkacak ? . . .
YORGİ : Du . . . Du . . . Durak . . .
BALALI : (SİNİRLE) ne var ! . . .
YORGİ : Durak . . . Arka . . . Arkadaş . . . Dost . . .
BALALI : (DURUR, YUMUŞAYARAK) Vay be . . . Senin bir
bildiğin sözcük daha varmış . . . Arkadaş ya, arkadaş . . . Dost
. . . Bırakalım gevezeliği de yola devam edelim. Neredeyse
birliğe ulaşıyorum. Biraz daha dişimizi sıktık mı, senin de
benim de çilem tamamdır.
YORGİ : (ZORLUKLA) Ark . . . adaş . . . Du . . . rak . . .
BALALI : Tamam tamam, anladık. Arkadaşız. Maşallah, öğrenme
yeteneğin kuvvetli . . . Sen ötekilerden de değilsin . . . Belki
arkadaşlığa önem de verdin sen, haa ? Baksana, tek bildiğin
Türkçe sözcükler “Arkadaş”, “Dost” (ES) Anlamıyorum, ne
diyorsun ?
(BURADA KULAĞINI YUNANLININ AĞZINA
YAKLAŞTIRMIŞTIR.) Ne demek istiyorsun ? . . .
(YUNANLI GÖMLEĞİNİN DÜĞMELERİNİ İŞARET
ETMEKTEDİR. ACI İLE KIVRANMAKTA. BAŞINI İKİ
YANA SALLAMAKTADIR. AĞLAMAKTADIR)
Gömleğinin düğmeleri mi açayım ? Duuur . . . Anladım . . .
İşte açtım. Ne var içinde ? (YORGİ İÇ CEBİNİ İŞARET
ETMEKTEDİR) Bakiim, neymiş o ? . . . (FOTOĞRAF VE
MEKTUPLARIN BULUNDUĞU LASTİKLE
BAĞLANMIŞ BİR TOMAR ÇIKARIR.)
YORGİ : Fotografia . . . A’nikse
BALALI : Fotoğfar mı, açayım mı ? (BİR FOTOĞRAF ÇIKARIR.
SİYAH-BEYAZ, KARISI İLE KIZININ RESMİDİR BU.

İZLEYİCİLERİN GÖREBİLMESİ İÇİN BÜYÜK BİR


RESİM OLMALI. ANNE-KIZIN GÖĞÜS YUKARI
ÇEKİLMİŞ VE BÜYÜK BİR RESİMLERİ OLMALI
BİLMELİ) Ooo . . . Ne güzel ? . . . Bir kadınla bir kız bu.
İkisi de ne kadar güzeller ! . . . Hele şu kız ne şirin şey . . .
Sanki dondurma bebeği . . . Yorgi, bunlar senin mi ? Ben de
amma soruyorum haa. Tabii, senin karın ve çocuğun.
YORGİ : Dikse ! . .
BALALI : Amaan, Yorgi, ben de amma dangalakmışım haa . . . Sana
göstermek için çıkarıyom, ama hep ben bakıyom . . . (RESMİ
YORGİ’YE DÖNDÜRÜR. YORGİ ACI İLE
YAKLAŞTIRILMASINI İŞARET EDER
AĞLAMAKTADIR.) Yaklaştırıyım mı ? . . . Olur . . . Daha
mı yaklaştırıyım ? (BALALI’DA AĞLAMAKTADIR.)
Anlıyorum. Karını çocuğunu öpmek istiyorsun. Öp hadi öp
bakalım. Yorgi doya doya öp . . . (VURGULU) Arkadaş
Yorgi . . . Ağlama, yaşayacaksın. Ağlama be . . . Beni de
ağlatacaksın. (YORGİ YİNE BİRŞEYLER İŞARET
ETMEKTEDİR.) Yine ne istiyorsun? Elimi mi ? Al
istiyorsan işte elim . . . (YORGİ BALALI’NIN ELİNİ
ÖPMEYE ÇALIŞMAKTADIR.)
BALALI : (HIÇKIRARAK) Yorgi, kardeşim, sen daha biz Türklerin
nelerini gördün ki . . . Yedi düvende insanlığı biz öğrettik.
Daha da öğretiyoruz. Bak öldürdüğün Ayvalıklı o Yunanlı
Atalarıyla birlikte asırlardan beri yaşadı. Bu memlekette,
huzur ve güven içinde . . . Daha da yaşayabilirdi . . . Türk
insanlığı bu gerektirir . . . (YORGİ BALALI’NIN ELİNİ
SIMSIKI TUTMAKTADIR.) Bırak elimi de, yolumuza
devam edelim . . .
(YORGİ ÖLMÜŞTÜR. HAREKETSİZDİR. BALALI
ELİNİ KURTARIR.)
Susma, konuş! . . . Soluk al . . . Soluk al ! (AĞZINI
AYIRARAK HAVA ÜFLER . . . SAĞLAM OMUZUNDAN
TUTARAK SARSAR. SONRA DURULUR. YORGİ’NİN
ELİNİ BIRAKIR. ELİ DÜŞER . . . AYAĞA KALKAR. ACI
İLE BAKMAKTADIR. )
BALALI : (SAKİN, ACILI) Ölme be, Yorgi . . . Sana alışmıştım
bayağı. (BİRDEN SEVİNİR.) Ölmedin . . . Yaşıyorsun. Geç
şu sedyeye, de yolumuza devam edelim. (BALALI
SEDYENİN UÇLARINDAN YAPIŞARAK SÜRMEYE
BAŞLAR.)
BALALI : No’olurdu be Yorgi, ikimiz de iki ülkenin iki huzurlu insanı
olsaydık. Sen, bacım olsun, o güzel karınla, o şirin

yavrunla,yuvanda , evinde olsaydın. Ben ise yurdumda,


köyümde, toprak damlı evimde, huzur içinde, çoluk
çocuğumla birlikte olsaydım. Karım da Ceren haa . . . Ne
olurdu, sen işinde rahat, karlı, ben de sarı altın başakların
dikeldiği tarlamda ürünümü biçiyor olsaydım . . . Biliyorsun
ya, yorgun bir günün akşamında, sen orada Yunan’da, ben
burada anadolu’da hanımlarımızın getireceği aşı bekleseydik.
Yorgun bir günün akşamında . . . Yok, belki de fırıncılık işine
devam ederdim. Belki Şehere iner, fırında çalışırım gene.
(TERİNİ SİLER, YİNE YOLUNA DEVAM EDER.)
BALALI : Sizin o müttefik dediğiniz Engiliz, Fransız gavurları, onlara
aldanan tepenizdeki başları kopasıcalar sizleri kandırıp
buralara saldırtmasalardı . . . Ne işiniz vardı, binlerce fersah
ötelerde, yabancı topraklarda ? . . .
(DURUR, DÖNER, YORGİ’YE BİR BAKIŞ FIRLATIR.)
BALALI : Kızma bana gardaşım, ama ben gazi Mustafa Kemal Paşama
çok hayranım . . . Aslında, cahil bir insanım. Pek anlamam . .
Ama ondan gelen emirleri komutanlarımız hep okurlar.
Anladığım kadarıyla bu düşünüp yapamadıklarımızı o
yapacak. Gazi paşam yapacak . . . Belki bizler değil, ama
bizim çocuklarımız dost olacaklar . . . Bu düşlediğimiz
huzuru onlar yaşayacaklar . . .
(BİRDEN BİR TÜRK NÖBETÇİ ORTAYA ÇIKAR.
SİLAHINI DOĞRULTMUŞTUR.)
NÖBETÇİ : Dur, kimdir, o ! . . .
BALALI : (NÖBETÇİYİ DUYMAMIŞTIR BİLE . . .) Oldu mu ya,
Yorgi Ağa . . . Ülkemiz perişan, şehirlerimiz, köylerimiz
yıkılmış . . . Ailelerimiz hasret . . .
(BİR ER YANLARINA YANAŞIR.)
ER : Yahu, bu bizim Balalı Durak değil mi ?
NÖBETÇİ : Evet, balalı Durak Çavuş . . .
BALALI : Sizler de yoksul kaldınız, bizler de . . . Savaş sizi de yedi,
bizi de yedi bitirdi . . . Kına yaksın Engiliz gavırı, Frenk
gavırı . . .
NÖBETÇİ : (ARKASINDAN YÜRÜMEKTEDİRLER.) Ne kadar da
kötülenmiş . . .
(İKİNCİ ER ÇIKAR.)
II.ER : Durak Çavuşum, durak çavuşum ! . . . Biz senin
bölüğündeniz. Arkadaşlarınız.
BALALI : Bizleri birbirmize düşürenler kör olsunlar. Yoksa ben seni
nereden bulacaktım da, boğazlaşacaktık ? . .
II.ER : Durak Çavuş ! . . Bu Yunanlı ölmüş. Boşuna Taşımışsın,
onu . . . Ölmüş . . . Ölmüş . . .

BALALI : (SERT BAKAR, SERTÇE KONUŞUR.) Ölmedi o,


kurtulacak . . . Merak etmeyin .
(BİR TÜRK SUBAYI KARŞISINA ÇIKAR, ÖNÜNDE
DURUR . . .)
SUBAY : (SEVİNÇLE) Ooo ! Durak Çavuş . . . Hoş geldin aramıza . .
. Kötülemişsin. Heey ! . . Beni duyuyor musun ? . .
(BALALI DURUR. GÖZLERİNİ KIRPIŞTIRARAK
KOMUTANINA BAKAR. BİRDEN TOPARLANIR.
TOPUKLARINI BİRLEŞTİRİR, ESAS DURUŞA GEÇER,
SELAMA DURUR.)
BALALI : Dalgınlık oldu, komutanım. Affedin beni. Biraz geciktim.
Emrinize hazırım. Müsaade edin. Tüfeğimi alıp siperime
geçeyim. (O ARADA YORGİ’YE BAKAR.)
SUBAY : Balalı, bu asker ölmüş . . . Biz bu zavallının gereğini
yaparız. Sen rahat ol.
BALALI : Emredersiniz, komutanım. (GİTMEYE KALKAR.)
SUBAY : Balalı ! . . (BALALI DURUR.) Hemen sipere değil. Önce
seyyar mutfağa git. Bi şeyler ye, iç . . . (BALALI YİNE
YORGİ’YE TAKILMIŞTIR.) Çavuşum, bırak artık bu
mahsumu . . . Onu dinine uygun şekilde gömeceğiz . . .
Ondan sonra da ! . . (SERT) Görevine ! . . İzmir’e kadar ! . . .
DURAK : (TOK BİR SESLE) Başüstüne komutanım ! . . . İzmir’e
kadar ! . . .
(BİRDEN BAŞLAYAN COŞKULU BİR MARŞ)
(O ANDA MANZARA PANOSU GİDER, YERİNİ
BEYAZ PERDE ALIR. MUSTAFA KEMAL PAŞA’NIN
KALPAKLI RESMİ PERDEDE GÖRÜNTÜLENİR.
SUBAY VE ERLER ESAS DURUŞTA MUSTAFA
KEMAL PAŞA’YA SELAM DURURLAR. MARŞ
ALÇALIR, KAYBOLUR)
EFEKT : Birden top sesleri, makinalı tüfek tarakaları, at kişnemeleri,
at nalı sesleri, bomba sesleri, Allah Allah ! . . . sedaları ile bir
savaş efekti başlar. Bir süre devam eder, sonra sesler alçalır.
ATATÜRK’ÜN SESİ : ordular ! . . . İlk hedefiniz Akdeniz’dir . . . İleri ! . . .
EFEKT : Savaş efekti yine yükselir. Bu arada sinema perdesinde
İstiklal Savaşımızla ilgili dökümanter filmlerimiz
sıralanmağa başlar. Örneğin, Türk Mehmetçiğin hücumu,
süvarilerimizin akını, top başında sürekli atış yapan topçular,
Atatürk’ün Mehmetçiği teftişi . . . Atını şaha kaldırışı, Türk
Bayrağı ile düşmana saldıran erlerimiz. (YAKIN PLAN
SÜVARİLERİMİZİN HÜCUM ANINDAKİ BİR BÖLÜM
YAVAŞ ÇEKİMLE GÖSTERİLEBİLİRSE DAHA ETKİLİ

OLACAKTIR.) Kağnı taşıyan kadınlar, (BURDAN


İTİBAREN SÜPERPOZE OLARAK BİR MARŞA
GEÇİLİR) İzmir’e ulaşan ve Hükümet konağına Türk
Bayrağı diken askerlerimiz . . . (BÜTÜN BU SAHNELER
“KURTULUŞ” FİLMİNDEN DE KISMEN VEYA
TAMAMEN ALINABİLİR . . .) Atatürk’ün kalpaklı resmi
yine gözükür. Sonra marş alçalır, öyle devam ederken;
SPİKER : Türk’ün destanı büyük ! . . . Sizlere ne gösterebildik ki . . .
(KONUŞMA SIRASINDA ATA’NIN ÇEŞİTLİ PORTLERİ
ARKA ARKAYA GÖRÜLÜR.) Hangi birini anlatalım,
hangi birinden söz edelim ? Daha önce kaç kez böyle olmuştu
. . . Türk’ü birbirine düşürdüler, parçaladılar, birbirleriyle
boğazlaştırdılar . . . Sonra üzerine atılıp, tutsak ettiler. Uşak
yapmağa uğraştılar, boyunduruk vurup kendilerine tutsak
olmağa zorladılar. İsterseniz biraz gerilere gidelim.
(YILDIRIM BEYAZIT PORTRESİ) . Yıldırım Beyazıt
yenilgisinde mi böyle olmadı ? Türk bir düzine beyliklere
ayrılıp, birbirleriyle mi boğazlaşmadı ? . . Daha da gerilere
gidelim . . . (OĞUZ HAN PORTRESİ) . Oğuzlar zamanında
Çin tarafından Oğuz boyları mı birbirine düşürülmedi ? Yiğit,
soylu Türk insanı Çin’in zulmü altında az mı ıstırap çekti ?
(ORHON ANITLARINDAN GÖRÜNTÜ). Biliyor musunuz,
Orhon anıtlarında bin küsur yıl önce, ünlü Türk önderi
Gültekin Kaan:
“ Hey, Türk Budunu . . . Senin dirliğin, senin birliğin
oldukça, senin bileğini kim bükebilir ? . . .
(YİNE ATA’NIN RESİMLERİ)
- Kurtuluş Savaşında da öyle oldu . . . Yedi düvel bu
kahraman koç yiğitler yatağı vatanımıza yüklendiler. Kimi
İslamcılıkta aradı kurtuluşu, kimi ırkçılıkta, kimi ingilizin
kanatları altında. Birileri ben Kürdüm dedi, diğerlerine
düşman oldu . . . Kimileri Rumum dedi, Ermeniyim dedi,
Padişahçıyım dedi . . . Hep ayrı baş çekti. Kentlerde
sokaklarda eşkıya kol gezer oldu . . . Herkes birbirinden ayrı
düşünür oldu. Her düşünce ayrı bir düşmanlık yarattı.
(BANDIRMA VAPURU GÖRÜNTÜLENİR)
- Ama . . . Birden köhne bir gemi kalktı İstanbul’dan . . .
Anadolu’nun bağrına . . . Bir Türk komutanı Türk’ü ancak
Türk’ün kurtaracağını anladı . . . (ATATÜRK’ÜN HEYET-İ
TEMSİLİYE İLE BİRLİKTE RESİMLERİ GÖRÜNÜR)
Ama birlik ve beraberlik içinde olursa . . . El ele . . . Omuz
omuza . . . Kalp kalbe . . . Can cana olursa . . . aradılar . . .
Türk insanı devleştikçe devleşti ! . . . Omuz omuza, kalp
kalbe, el ele düşmana yürüdüler . . . Sel olup taştılar . . . İşte,

bu destanı yarattılar . . .
(MARŞ YÜKSELİR, ALÇALIR, BİR KÖY EZGİSİ
YERİNİ ALIR. BU ANDAN İTİBAREN ABANT’TAN,
YEDİGÖLLERDEN, İZMİR ENTERNASYONAL
FUARINDAN GÖRÜNTÜLER BAŞLAR.)
- Ve bu cennet vatanı bize kanları, canları pahasına
armağan ettiler . . .
(POS BIYIKLARI İLE GAZİLERİMİZİN ÇEŞİTLİ
GÖRÜNTÜLERİ. TEKLİ VEYA BİRKAÇ ZABİT
BİRLİKTE OLABİLİR. HEMEN ARKASINDAN BÜYÜK
BİR TÜRK ŞEHİTLİĞİ VE ORADA ELLERİNİ AÇARAK
DUA EDEN BALALI GÖRÜNTÜLENİR.)
- Şimdi onlardan ne kadarı kaldı, ne kadarı yaşıyor
acaba ? .
(BALALI, CEREN VE ÜÇ ÇOCUĞU İLE BİR AİLE
FOTOĞRAFI. GİYSİLERİ OLDUKÇA MODERN
OLACAK. BALALI İSTİKLAL MADALYALIDIR.
ARKALARINDA GÜZEL BİR KÖY GÖRÜNTÜSÜ . . .)
-Balalı’yı görmek isterseniz, bir 30 Ağustos veya bir 29
EkimBayramında, sabahleyin ankara’da Ulus’ta Atatürk
Anıtına veya İstanbul’da Taksim Atatürk Anıtına şöyle bir
uğrayın . . .
GÖRÜNTÜ : (BALALI 50 YAŞLARINDA HARP GAZİSİ
GİYSİLİDİR. GÖĞSÜNDE İSTİKLAL MADALYASI İLE
GURURLA ULUS’TAKİ ATATÜRK ANITI ÖNÜNDE
“ATA’YA” BAKMAKTADIR. FOTOĞRAF YANSITIMI)
-Artık çok azını görebildiğimiz, yaşlı ama gururlu
gazilerimizden biridir O . . .
GÖRÜNTÜ : (YİNE BALALI TAKSİM ANITI ÖNÜNDE, ELİ
BASTONLU 70 YAŞINDADIR VE ESAS DURUŞTA
ÇAKI GİBİ ATA’YA SELAM VERMEKTEDİR.
FOTOĞRAF YANSITIMI)
- Mutlaka onlardan birisidir . . .
(YİNE HEYKEL ÖNÜNDE 80 YAŞLARINDA
BALALI’NIN FOTOĞRAFI. GAZİ GİYSİLİ,
MADALYALI BAŞI ÖNÜNDE BASTONUNA
DAYANARAK DURMAKTADIR.)
Lütfen . . . Lütfen, bu kahramanın önünde hürmetle eğilin .
. . Eğer. . . Eğer, becerebilirseniz elini öpün. Gözlerinden
birer damla yaşla, size gülümsemeye çalışacak, yanaklarınızı
okşayacaktır, mutlaka . . . Ama, lütfen acele edin. Belki bu
bayramda onu da göremeyebilirsiniz, artık . . .

(ATA’NIN BİR GÖRÜNTÜSÜ)


-Huzur içinde mutlu olarak yaşıyorsak, bu sizin
sayenizdedir Paşam, sağolun ! . . .
(ATA’NIN ONUNCU YIL NUTKU FİLMİ)
BU ANDAN İTİBAREN PERDE İNERKEN
ATATÜRK’ÜN 10. YIL NUTKUNDAN BİZZAT KENDİ
SESİ İLE TÜRK HALKINA SESLENİŞİ
DUYULACAKTIR . . .

SON

Atilla Büyükmurat
13.5.1997 FLORYA

LÜTFEN BU YAZIMIZI TİYATRO GÖSTERİMİNİN SONUNDA


OKUYUNUZ.
(Bu yazı piyesimizin son bölümüdür.)
Türk’ün destanı büyük ! . .
Bu piyesimizle sizlere ne gösterebildik ki . . . Hangi birini
anlatalım . . .

Daha öncelerde de kaç kez böyle olmuştu . . . .


Lütfen, öz tarihimize bir göz atalım.
Hani Ortaasyalarda Bilge Kağan’larla, Oğuz Han’larla,
okuduğumuz . . .

Bakın, taa . . bu günlere değin . . . .


Türk’ü başka türlü deviremezlerdi . . . .
Türk’ü birbirine düşürdüler,
Birbirleriyle boğazlaştırdılar . . . .
Öyle parçalayabildiler ancak . . .
Sonra . . . sonra üzerlerine atılıp tutsak ettiler,
“Uşak” yapmaya uğraştılar . . .
Boyunduruk vurup köleleri olmaya zorladılar.

Yıldırım Beyazıt yenilgisinde mi böyle olmadı, karşımızdaki


yine Türk Hakanı Timur ve Türkçe konuşan koç yiğitlerimiz .
....

Sonra bir düzine beyliklere ayrılıp Anadolu içinde mi


boğazlaşmadık?
Daha da gerilere gidelim . .
Oğuzlar zamanında Çin tarafından Oğuz boyları mı birbirine
düşürülmedi?

Yiğit, Soylu Türk insanı Çin’in zulmü altında az mı ıstırap


ekmedi?

Biliyormusunuz, Orhun anıtlarında bin küsür yıl önce


seslenmiş, ünlü Türk hakanı Gültekin . . .

“Hey, Türk Budunu . . . . Senin dirliğin, senin birliğin


oldukça, senin bileğini kim bükebilir ? . . . “

Evet, burada, Kurtuluş Savaşımızda da böyle oldu. Yedi


düvel bu yiğitler yatağımıza yüklendiler. Kimine İslamcılıkla
arattılar, kurtuluşu,
Kimine ırkçılıkla, kimine halifecilikte . . .
Kimi ingilizin kanatları altında aradı selameti . .

Birileri ben “Rumum” dedi, İstanbul’a ayak basan Fransız,


İngiliz, İtalyan askerini alkışladı.
(Düzeltiyorum) alkışlatıldı . . .
Biri Ermeniyim dedi, dedirtildi .
Bir başkasına “Padişahçıyım” tutkusu aşılandı . . .
Kentlerde, sokaklarda eşkıya kolgezer oldu .
Herkes birbirinden ayrı düşünür, ayrı telden çalar oldu. Her
düşünce ayrı bir düşmanlık yarattı . . . .

Ama, ama . . . . Köhne bir gemi kalktı İstanbul’dan


Anadolu’nun bağrına.
Bir türk komutanı, Türk’ü ancak Türk’ün kurtarabileceğini
anladı.
Ama, Birlik ve dirlik içinde olunursa . . . .
El ele . . . . . Omuz omuza ! . . . .
Kalp kalbe . . Can cana ! . . .

“O”nun işaretiyle Türk insanı devleştikçe devleşti . . . .


Omuz omuza, kalp kalbe, el ele oldular,
Düşmana yürüdüler . . .
Sel olup taştılar . . . . .
İşte bu destanı yaptılar,
Geçmişte de olduğu gibi . . . .
Ve bu cennet vatanı kanları, canları pahasına bize armağan
ettiler . . .

-------------

Balalı’yı görmek isterseniz eğer, bir 30 Ağustos, bir 29 Ekimde


bayram günü . . . . .

Ankara’da Ulus’ta Atatürk Anıtına, veya İstanbul’da Taksim Atatürk


Anıtına . . . . Belki de başka bir kentimizde zafer sembolü köşemize,
Uğrayın şöyle bir . . . .

Başında kalpağı, üzerinde İstiklal Gazilerine ait üniforması ile mutlaka


oradadır . . . .
Yorgun vücuduyla kenara oturmuş, hala diriliği koruyan pos bıyıklarını
dikelterek, kırpış kırpış gözleriyle . . . .
Göğsünde ışıl ışıl İstiklal Madalyasıyla . . . .
Azametle duran “Atasına” bakmaktadır . . . . .
Artık iyice tükenmiş, birkaç gazimizle birlikte . . . . .

Lütfen lütfen, bu kahramanın önünde hürmetle eğilin . . . .


Eğer eğer . . . Becerebilirseniz, elini öpün . . . .
Gözlerinden birer damla yaşla, size gülümsemeye çalışacak, yanaklarınızı
okşayacaktır.
Mutlaka . . . . . .

Ama lütfen acele edin . . . . .


Belki bu bayramda onu da göremeyebilirsiniz artık . . . .

Huzur içinde mutlu olarak yaşıyorsak, bu sizler sayesindedir,


Yiğit Kuvayı milliyecilerimiz . . .
sizler ! . . .
YAZAR

You might also like