You are on page 1of 3

Rahmaninov Kimdir?

Rahmaninov, 20. yüzyılın son büyük romantiği olarak anılan piyanist, besteci ve


orkestra şefidir. Rusya'da doğan Rahmaninov, henüz küçük yaştayken iki kız
kardeşi ölmüş ve babası aileyi terk etmiştir. Rus Devrimi'nden sonra Amerika'ya
kaçmak zorunda kalan Rahmaninov, burada çok özleyeceği Rusya'daki evinin
birebir aynısını yaptırmış ve bir Amerikan vatandaşı olarak 1943'te hayata gözlerini
yummuştur. Hayatı boyunca birçok sevdiğinin ölümünü görecek olan besteci,
eleştirilere karşı kırılgan kişiliğiyle tarihin en beğenilen ve bir o kadar da
karanlık bestelerine imza atmıştır. 

Eserlerinin Hikayesi
Prelude in C-Sharp Minor, Op. 3, No. 2
Rivayete göre bestenin ilhamı Rahmaninov’un gördüğü bir rüyadan gelir. Canlı canlı
gömülmek en büyük korkusu olan Rahmaninov, rüyasında bir tabut görür. Tabutun
yanına yaklaşıp kapağını kaldırdığında içinde yatanın kendisi olduğunu farkeder.

Henüz canlıyken gömülmüş olan bir insanın hissettiklerini tasvir eden parça,


içinde bulunduğu durumdan kurtulmak isteyen birinin çağrılarının her birinin
karanlıkla cevaplandığı bir diyalog ile başlar. Şarkının ikinci dakikasında,
adamın büyük bir çaresizlik içinde, bedeninde kalan son güç ile kaçmaya çalıştığı ve
tansiyonun giderek arttığı bir bölüm yaşanır. Yükselen tansiyon, karanlığın kesin
cevabıyla son bulur: kaçış yoktur. Adam durumunu kabullenir, fakat şarkının son
notasında adamın son kez boşluğa seslendiği duyulur.

Piano Konçerto No. 2


Rahmaninov, ilk konçertosunun başarısızlığı üzerine girdiği üç yıllık depresyondan
çıkabilmek ve tekrar besteleyebilmek için hipnoz seanslarına gider. Seanslarda
psikoterapisti Nikolai Dahl tarafından sık sık "ikinci konçertonu besteleyeceksin ve
çok güzel olacak" şeklinde telkinler aldığı söylenir. Aylar boyunca her gün gittiği
seansların sonunda bu konçertoyu besteler. Classic Fm’in verilerine göre Piano
Konçerto No. 2, Amerika’da en çok sevilen klasik müzik parçası olarak
gözüküyor.

The Isle of the Dead, Op.29


Parça, Rahmaninov'un 1907'de Paris'te gördüğü Arnold Böcklin'e ait “Ölüler Adası”
isimli tablonun siyah beyaz bir reprodüksiyonundan ilham alır. Rahmaninov,
orijinal tabloyu daha sonra gördüğünde hayal kırıklığına uğrar ve şöyle der: “ilk
orijinalini görseydim muhtemelen Ölüler Adası'nı yazmazdım. Siyah beyazı daha çok
hoşuma gidiyor”. Parça, Ölüler Adası'na giderken sularla buluşan küreklerin sesini
taklit ederek başlar. Yavaş yavaş yükselip alçalan müzik de dalgalar olarak
yorumlanabilir.

The Bells, Op. 35


Rahmaninov Roma’da tatildeyken, kendisine Edgar Allan Poe'nun “The Bells” isimli
şiirinin Rusça çevirisini içeren ve göndereni belli olmayan bir mektup gelir. Şiirden
çok etkilenen besteci, aynı ismi taşıyan senfoniyi yazar. Şiir, "Poe'nun
parmaklarıyla değil, adeta kulaklarıyla yazdığı şiir" olarak tanımlanır.

"duyun yüksek sesli tehlike çanlarını


pirinçten çanları!
bir dehşetli öykü sunar çalkantıları!
ürkmüş kulağında, gecenin, heyecanlı
nasıl da haykırıyorlar anlık korkularını!"  -The Bells şiirinden bir kesit

Kaynakça

https://www.classicfm.com/composers/rachmaninov/guides/rachmaninov-facts/

You might also like