You are on page 1of 226

SERDAR ÇAVUŞDERE YEDiTEPE .

Orta Çağ' da .

Venedik,
PaR�lık
Türkler
Orta Çafda Venedik, Papalık ve 1ürlder
1243-1353
Serdar Çavuşdere

Genel Yayın Yönetmeni


Mustafa Karagüllüoğlu

Editör
Sahure Ergüz el

©Yeditepe Yayınevi

T.C. Kültü r ve Turiz m Bak anlığı


Sertifık a N o: 1 6427

I SBN: 978-605- 9787-54-3


Yeditepe Yayınevi : 302
Araştırma- İnceleme: 245

ı. Baskı: Ekim 20 1 7

Sayfa Düzeni
Çelebi Şenel

Kapak Tasanını
Sercan Arslan

Baskı-CIIt
Şenyıldız Yay. Matbaacılık Ltd.Şti.
Güm üşsuyu Cad. Işık Sanayi Sitesi C Blok No:1 02 - Topkapı / İstanbul
Tel: 02 1 2 483 47 9 1 -92 (Sertif ıka N o: 1 1 964)

YEDiTEPE YAYlNEVi
Çatalçeşme Sok. No: 52/1 34410 Cağaloğlu-İstanbul
Tel: (0212) 528 47 53 Faks: (0212} 512 33 78
www.yeditepeyayinevi.com 1 bilgi@yeditepeyayinevi.com
ORTAÇAG'DA
VENEDİK, PAPALIK
VETÜRKLER
1243- 1353

Serdar Çavuşdere

YEDiTEPE �
Serdar Çavuşdere
1983 yılında Sivas'ın Yıldızeli ilçesinde doğdu. İlk, orta ve lise öğre­
nimini İzmir'de tamamladı. 2005 yılında Ege Üniversitesi Tarih Bö­
lümünden mezun oldu. 2005-2007 yılları arasında Kahramanma­
l-aş Sütçü İmam Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsünde yüksek
lisans ve 2008-2014 yıllan arasında Ankara Üniversitesi Orta Çağ
Tarihi Anabilim Dalında doktora yaptı. 2010-2011 yılları arasında
Yenerlik'te Ca' Foscari Üniversitesi Beşeri Bilimler Bölümünde Orta
Çağ'da Akdeniz Tarihi üzerine araştırmalarda bulundu. 13. ve 14.
yüzyıllarda Türklerin Ege ve Akdeniz'de Batılılada olan siyasi ve ti­
cari ilişkileri konusunda çeşitli makaleler kaleme alan yazar, İngi­
lizce ve İtalyanca bilmektedir.
Şah-ı Guzô.t Umur Paşa'nın aziz anısına ...
İÇİNDEKİLER

Kısaltmalar.............................. : .......................................................... 9

GİRİŞ ................................................................................................ 13

1. BÖLÜM
EGE'NİN YENİ SAKiNLERi:
TÜRKLER VE L AT i NLER 1243-1304 ...... ................................. 19

ı. Batı Anadolu'da Bizans Hakimiyetinin Sonu, 1243-1295 ...... 21


2. Denizci Türkmen Beyliklerinin Doğuşu, 1282-1304 .............. 30

3. L atin terin Ege Adaları ve Kıyılarına Yerleşmesi, 1204-1304 ... 36

2.BÖLÜM
TÜRKLERiN EGE'DE İLERLEYİŞİ VE
"PASSAGİUM PARTİCULARE" 1304- 1334 .. .. .. ..
.. . . . .... . .. . ...... 43

1. Türklerin Ege'deki İlerleyişine Karşı Latinterin


İlk Mukavemeti: Papalık, Cenovalı Zaccaria Ailesi ve
Hospitalier Şövalye Tarikatı, 1304-1310 .................................. 45
2. Ege'de İlk Büyük Çatışma Dönemi, 1310-1319 ....................... 57

3. Türk - Katalan ittifakı ve Venedik


Mülklerine Yapılan İlk Saldırılar, 1317-1321 . ......... . . .. ....... 65
.... .

4. Papa XXII. loannes'in Türklere Karşı "Yerel Direniş"


Oluşturulması Yönündeki Girişimleri, 1318-1323 .................. 73
5. Türklere Karşı Latin Birliğinin Doğuşuna Yönelik
İlk Teşebbüsler: Marino Sanudo Torsello, 1322-1327 ............. 76
6. Aydınoğlu Gazi Umur Bey'in Zaferleri ve
Cenovalı Martino Zaccaria, 1327-1330 ................................... 79
7. Türklere Karşı Donanma İttifakın ın
Teşekkülü İçin Hazırlıklar, 1331-1333 .................................... 89
8. Haçlı Donanma İttifakının Kurulması ve
Müttefiklerin Edremit Zaferi, 1334 ......................................... 99
3.BÖLÜM
EGE'DE EGEMENLİK MÜCADELESi VE
İZMİR HAÇLI SEFERİ 1334-1353 . .. . .. . . . . . . . .. 109 .... .... . .... .. . . ... . . ... . .. .

1. Haçlı Donanma İttifakının Dağılışı ve


Ege'de Kısa Süreli Barış Dönemi, 1334-1339 ........................ 111
2. Umur Bey'in Önlenemez Yükselişi, 1339-1342 ..................... 119

3. Il. Haçlı Donanma İttifakının Teşekkülü İçin Hazırlıklar,


1341-1344 ................................................................................. 126

4. Haçlı Donanmasının İzmir'in Liman Kesimini Zaptı ve


Umur Bey'in Karşı Saldırıları, 28 Ekim 1344-Mayıs 1345 .... 133
5. Haçlı Seferi'nde İkinci Dalga: Viennois Veliahtı
Il. Humbert'in Haçlı Ordusunun Komutasını Alması ve
İzmir Seferi, 1345-1347 ........................................................... 143
6. Müttefikler Arasındaki Anlaşmazlıklar,
Cenovalıların Konumu ve Umur Bey ile
Gizli Barış Görüşmeleri, 1346-1347 ..................................... 148
7. Resmi Barış Görüşmeleri ve
Umur Bey'in Şehadeti, 1347-1348 ........................................... 157
8. Hızır Bey ile Antlaşma, 18 Ağustos 1348 .............................. 162

9. Haçlı Donanma İttifakının Dağılışı, 1348-1353 .................... 166

SONUÇ . ... ............... .......................................................... 173


. . . . ...........

KAYNAKÇA . . . . .
........ ...... ................ ... ...... .... ................ . .................. 183

EKLER . . . . ....................... ............ . .... ........... ............. 199


. . . ...... ....... .... .. .

DİZİN ............. ................................................................................. 227


Kısattmalar

AHR : American Historical Review


AIM : Antiquitates Italicae Medii Aevi
AÜDTCFD : Ankara Ü niversitesi Dil ve Tarih
Coğrafya Fakültesi Dergisi
AV : Archivio Veneto
Bl. : Selleten
BEC : Bibliotheque de l'Ecole des Chartes
BEFAR : Bibliotheque des Ecoles Françaises
d'Athenes et de Rome
BF : Byzantine Forschungen
Bkz. : Bakınız
BZ : Byzantinische Zeitschrift
Çev. : Çeviren
DOP : Dumbarton Oaks Papers
DSPV : Deputazione di Storia Patria per le Venezia
EB : Etudes Balkaniques
Ed. : Editör
EHR : English Historical Review
EI : Encyclopedia of Islam
EJOS : Electronic Journal of Oriental Studies
EL : Estudios Lulianos
FSV : Fonti per la Storia di Venezia
Haz. : Hazırlayan
HLF : Histoire Litteraire de la France
İA : İ slam Ansiklopedisi
JHS : Journal of Hellenic Studies

9
JS : Journal des Savants
İÜEFTD : İ stanbul Ü niversitesi Edebityat Fakültesi
Tarih Dergisi

MDD : Melanges di\rcheologie et d'Histoire


MHR : Mediterranean Histarical Review
NAGADG · : Neues Arehiv der Gesellschaft für A ltere
Deutsche Geschichtskunde
NRS : Nuova Rivista Storica
PBSR : Papers of British School at Rame
REB : Revue des Etudes Byzantines
RIS : Rerum Italicarum Scriptares
RHC : Recueil des Historiens Craisades
ROL : Revue de l'Orient Latin
SA : Storia delli\rte
SAO : Studia et Acta OrientaHa
SHK : Seriften des Historischen Kollegs
SM : Studi Medievali
sv : Studi Veneziani
TDVİA : Türkiye Diyanet Vakfı İ slam Ansiklopedisi
TTK : Türk Tarih Kurumu
vd. : ve diğerleri

10
Ekierin Listesi
ı- Mektup, Antlaşma ve Anekdotlar
Girit vassallerinin Türklerin adaları yağmalarına dair mek­
tupları, 16 Temmuz 1318.

Venedik Senatosu'nun Türklere karşı sefere dair Papa VI. Cle­


mens'in mektuplarına ve sefaretine cevabı, ıı Ocak 1343

Gazi Umur Bey'in 17 Ocak 1345 tarihinde İ zmir'de Haçlılara


karşı kazandığı zafere ilişkin Düsturname'nin anlatısı

Kıbrıs Kralı IV. Hugues'nun Napoli Kraliçesi I. Giovanna'ya


Türklere karşı Hıristiyan zaferinden bahseden mektubu, 24
Haziran 1346

Ayasuluğ Hakimi Hızır Bey ile antlaşma, ı8 Ağustos 1348

ıS Ağustos 1348 tarihli antlaşmanın Venedikliler ve diğerle­


riyle yapılan mütekabil akdi, ıS Ağustos 1348

2- Dönemin Önemli Şahsiyetleri


Roma ve Avignon papaları, Venedik dojları, Bizans i mparator­
ları, Fransa, Napoli ve Kıbrıs kralları, Türk beyleri, Zaccaria
ailesi, Hospitalier Şövalyeleri, Naksos dükleri, Mora prensleri
ve bölgenin diğer kral, dük, kont ve senyörleri

3- Haritalar
XIII. yüzyılda Ege, Batı Anadolu ve Yunanistan

ll
GİRİŞ

V I. yüzyılın ikinci yarısının ortaları ile XIII. yüzyılın son­


Aları arasındaki iki yüzyılı aşkın dönem, Akdeniz havza­
sında mevcut siyasi, ekonomik ve sosyal yapıları temelinden
sarsan ve etkisi günümüze kadar hissedilecek olan bazı geliş­
melere sahne olmuştu. Bunlardan ilki, Büyük Selçuklu Dev­
leti hükümdan Sultan Alparslan (1063-1072) önderliğinde 1071
yılında Malazgirt Ovası'nda Bizans imparatoru IV. Romanos
Diogenes (1068-1071) komutasındaki Bizans ordusunu yenil­
giye uğratan Türklerin, kısa süre zarfında Bizans hakimiye­
tindeki Anadolu'ya egemen olarak, Ege kıyılanna kadar ulaş­
mış olmalarıydı.
Türklerin Anadolu'yu fetihlerinden önce Akdeniz'in haki­
miyeti, büyük ölçüde kuzeyde Hıristiyan Bizans İmparatorluğu
ile güneyde Şii İ slam Fatimi Devleti arasında paylaşılmıştı. Mı­
sır ve Kuzey Afrika'nın tamamında, Doğu Akdeniz'in de bir
kısmında hüküm süren Fatimiler, Akdeniz'in güneyini kont­
rol ederken; Anadolu, Adalar Denizi (Ege adaları) ve Yunanis­
tan'ı elinde bulunduran Bizans İmparatorluğu ise Akdeniz'in
kuzeyinde söz sahibi konumundaydı. Selçuklu Türklerinin Ba­
tı'ya doğru ilerlemeleri ve Anadolu'yu Bizans İmparatorluğu'n­
dan kopararak büyük ölçüde bir Sünni Türk- İ slam yurduna
dönüştürmeleri, XI. yüzyılda bilinen dünyanın bu en önemli
eko-politik coğrafyasına yeni bir sosyo-kültürel ve siyasi gücün

13
katılması ve Akdeniz havzasının kuzeyinde -özellikle de Adalar

Denizi'nde- siyasi mücadelenin kızışması anlamına geliyordu.


Xl. yüzyılın sonlarına doğru Akdeniz'deki siyasi duruma
bakıldığında, Mısır dahil bütün Kuzey Afrika, Sicilya, Doğu
Akdeniz ve Orta Doğu'nun egemenliği sayesinde Akdeniz'in
güneyinde tamamen ve Anadolu'nun Müslüman Türkler ta­
rafından ele geçirilmesiyle birlikte kuzeyinde de kısmen İ s­
lam hakimiyetinin tesis edildiği görülmekteydi. Orta Çağ'da
Doğu-Batı, Kuzey-Güney ticaret yolunun en önemli kavşak
noktası olan Akdeniz havzasını besleyen ve onu dünyanın en
önemli siyasi ve ekonomik bölgesi haline getiren İpek ve Ba­
harat Yolu'nun da içinde bulunduğu doğu hinterlandının bü­
yük ölçüde Müslümanların elinde oluşu, Akdeniz'in sadece
siyasi olarak değil aynı zamanda ekonomik olarak da İ slam
devletlerinin egemenliğine girmesini sağlamıştı. Bu durum,
Akdeniz'in batısındaki Hıristiyan Avrupa'da büyük ekonomik
sıkıntıların yaşanmasına ve buna bağlı olarak toplumsal bu­
nalımların baş göstermesine sebep olmuştu.
Yüzyılın sonlarına doğru Akdeniz'de meydana gelen ikinci
önemli gelişme, Hıristiyan Avrupa'nın Akdeniz'deki İ slam ha­
kimiyetine karşı harekete geçmesiydi. Müslümanlar tarafın­
dan Akdeniz'in nimetlerinden yoksun bırakılan Hıristiyan Av­
rupa, karşılaştığı bu ekonomik darboğazı aşmak, Doğu'nun
maliarına kolay ve ucuz yoldan ulaşarak, Avrupa ekonomi­
sini ve toplumunu yeniden ayağa kaldırmak, içinde biriktir­
diği askeri ve toplumsal enerjiyi bir işgal gücüne dönüştüre­
rek, dışa vurmak ve son olarak Akdeniz'de yeniden Hıristiyan
hakimiyetini tesis etmek için Haçlı Seferlerine başvurmuştu.
Doğu Akdeniz'de önemli liman kentlerini ele geçiren Haçlı ya
da Müslümanların deyimiyle Frenk orduları, Akka'nın 1291 yı­
lında Memliiklu Sultanı El Eşref Halil (1290-1293) tarafından
fethedilerek, Suriye ve Filistin'den tamamen çıkartılınalarma

14
kadar yaklaşık iki yüz yıl boyunca bölgede varlıklarını sür­
dürmüşlerdi. Bu süre zarfında Doğu Akdeniz'deki Haçlı dev­
letlerinin en büyük finansörleri konumundaki İtalyan şehir
devletleri, gerek Suriye ve Filistin kıyılarındaki liman şehir­
lerinde gerekse de stratejik ve jeopolitik bakımdan Akdeniz ti­
caretinde önemli bir yere sahip olan Kıbrıs, Girit, Sakız, Ro­
dos ve Eğriboz gibi adalarda kurdukları kolonilerle Akdeniz
ticaretinde söz sahibi olmaya başlamışlardı.
Sözünü ettiğimiz dönem içerisinde, XIII. yüzyılın hemen
başlarında meydana gelen ve Akdeniz'deki siyasi, sosyal ve
ekonomik yapıda önemli değişikliklere sebep olan bir diğer
gelişme de, Haçlı Seferleri'nin sunduğu imkanları en iyi şe­
kilde değerlendiren ve Akdeniz ticaretiyle zenginleşen Yene­
dik Cumhuriyeti'nin, Bizans İ mparatorluğu'nun zenginliğine,
Yunanistan ve Adalar Denizi'ndeki hakimiyetine göz dikmiş
olmasıydı. 1204 yılında Venedik öncülüğünde gerçekleştirilen
IV. Haçlı Seferiyle Bizans İ mparatorluğu'nun başkenti İ stan­
bul'un ele geçirilip, burada 1261 yılına kadar varlığını sürdüre­
cek olan Latin İ mparatorluğu'nun kurulması ve Ege'nin ticari
ve stratejik öneme sahip adaları ve kıyılarının Latinler tara­
fından işgal edilmesi, Hıristiyan Avrupa ile Müslüman Doğu
arasında Akdeniz'de süregelen egemenlik mücadelesinin, Ak­
deniz havzasının kuzeyine intikal etmesine sebep olmuştu. Bir
taraftan Anadolu kıyılarından Türklerin ve Yunanistan ana­
karası üzerinden de Venedik öncülüğündeki Latinlerin haki­
miyet kurmaya, diğer taraftan da Bizans İmparatorluğu'nun
siyasi otoritesini korumaya çalıştığı Ege Denizi ve adaları
üzerindeki bu egemenlik mücadelesi, hem Türkler ve Latin­
ler, hem de bölgenin yerli unsurlarının istikbalinde belirleyici
bir rol oynamıştı.
1204'ten önce Bizans İ mparatorluğu'nun, IV. Haçlı Seferi'n­
den sonra Venedik öncülüğündeki Latin güçlerinin ve 1453'ten

ıs
sonra da Osmanlı Devleti'nin tesis ettiği Ege Denizi adaları ve
kıyıları üzerindeki hakimiyet, Doğu Akdeniz'de söz sahibi bir
güç olmanın en önemli şartını da göstermiş oluyordu. Nite-
..

kim Ege Denizi adaları ve denizin Türkiye ve Yunanistan kı-


yıları, gerek Doğu-Batı ve Kuzey-Güney ticaret yollarının en
önemli kavşak noktasında bulunuyor olması gerekse de özel­
.
likle Anadolu ve adaların sahip olduğu sakız, şap vb. pek çok
doğal zenginlikleriyle Akdeniz ticaretinin kalbi konumundaydı.
Bilhassa adaların, sadece ticari değil aynı zamanda sahip ol­
dukları stratejik önemdeki konumlarından dolayı sürekli sal­
dırıya maruz kalmaları da tek bir egemen gücün bölgeyi kont­
rol etmesini zorlaştınyor ve korsanlığa müsait coğrafik yapıları
bölgede çok sayıda aktörün aynı anda egemenlik mücadelesi
içerisinde yer almasını sağlıyordu.
1291'de Akka'nın Müslümanlar tarafından ele geçirilerek,
Haçlıların Doğu Akdeniz'den kovulmalarından sonra hem Ba­
tı'da hem de Doğu'da başta kutsal topraklar olmak üzere Mı­
sır, Suriye ve Filistin'in yeniden zapt edilmesinin hedeflendiği
çok sayıda Haçlı Seferi plan, proje ve metinleri kaleme alın­
mıştı. Büyük bir kısmı dönemin papalarına sunulan bu ilk
eserlerde Hıristiyan Avrupa'nın çıkarları için en büyük tehdit
olarak Mısır'daki Memluklu Devleti görülüyor ve Mısır'ın iş­
gal edilmesi, kutsal toprakların yeniden zaptının amaçlandığı
Haçlı Seferinin başarısı için en önemli adım olarak değerlendi­
riliyordu. Ancak 1291'den sonra Doğu Akdeniz'deki Hıristiyan
varlığının zayıflaması ve Venedik ile Cenova'nın başını çektiği
Latin ticari menfaatlerinin, XIV. yüzyılın başlanndan itibaren
Ege adalarına doğru ilerleyen Batı Anadolu'daki Türkmen de­
nizci beyliklerinin siyasi çıkarları ile çarpıştığı Ege'de yoğun­
laşması, kutsal toprakların yeniden ele geçirilmesinin hedef­
lendiği Haçlı Seferi plan ve projelerinin, Ege'deki Latin siyasi

16
ve ticari çıkarlarını tehdit eden Türklere karşı bir savunma
projesine dönüşmesine yol açmıştı.
Bu eserde öncelikle Mısır'ın ekonomik olarak zayıflatı­
lıp, işgal edildikten sonra kutsal toprakların yeniden ele geçi­
rilmesinin hedeflendiği Haçlı Seferi projelerinin, daha sonra
Ege'deki başta Venedik kolonileri olmak üzere Latin menfaat­
lerini tehdit eden Türk ilerleyişine karşı "passagium particu­
lare" olarak da adlandırılan ve Haçlı ruhu ile hareket edilmesi­
nin öngörüldüğü savunma ittifakına dönüşümü ele alınmakta
ve bu bağlamda bir tarafta Batı Anadolu'nun Aydın, Menteşe,
Samhan ve Karesioğulları gibi denizci Türk beylikleri ile müt­
tefikleri Katalanların diğer tarafta da Fransa Kralı, Venedik
Cumhuriyeti, Papalık, Bizans İmparatorluğu, Rodos'ta mukim
Hospitalier Şövalyeleri, Sakız Adası'nın Senyörü Cenovalı Mar­
tina Zaccaria, Kıbrıs Krallığı, Napali Krallığı, Mora Prensliği,
Naksos Dukalığı ve Eğriboz ile Girit'in Venedikli yönetimle­
rinin yer aldığı Ege'de Türkler ile Latinler arasında XIV. yüz­
yılın başlarından yüzyılın ortalarına kadar devam eden ege­
menlik mücadelesi incelenmektedir.

17
1. BÖLÜM

EGE'NİN YENİ SAKİNLERİ:


TÜRKLER VE LATiNLER
1243-1304
ı. Bab Anadolu'da Bizans Hakimiyetinin Sonu
1243-1295
Moğolların Anadolu'yu İstilası ve Selçuklu­
Bizans Sınırında Hareketlenmeler, 1243-1261
Büyük Selçuklu Sultanı Alparslan, Bizans imparatoru IV.
Romanos Diogenes karşısında 1071 yılında Malazgirt Ova­
sı'nda kazandığı zaferle, Bizans İ mparatorluğu'na büyük bir
darbe vurmuş ve Anadolu'nun kapılarını ardına kadar Türk­
lere açmıştı. Türklerin, zaferin hemen ardından Ege ve Mar­
mara kıyılarına kadar ulaşması ve Anadolu'da beylikler kura­
rak, hızlı bir biçimde siyasi yapılanmaya gitmesi, Anadolu'da
kalıcı olduklannın göstergesiydi. Bizans İ mparatorluğu, Kom­
nenos Hanedam döneminde (ıoBı-1185) kısmi bir toparlanma
süreci geçirip, A nadolu'daki Türk ilerleyişini durdurma başa­
nsı gösterse de Türklerin kalıcı yerleşiminin, Batı Anadolu'nun
içlerine kadar ulaşmasına engel olamamıştı. Hatta Malazgirt
Zaferi'nin hemen akabinde, İ zmir merkezli bir beylik kuran
ünlü Türk denizeisi Çaka Bey, güçlü bir donanma oluştura­
rak, Ege Denizi adalarına seferlerde bulunmuş, Sakız ve Mi­
dilli gibi yakındaki adaları zapt etmiş ve donanmasıyla Bizans
İ mparatorluğu'nun başkenti İ stanbul'u dahi tehdit etme başa­
rısı göstermişti. Fakat bölge siyasetinde son derece tecrübeli
olan ve daha önce de pek çok kez kuşatmaya maruz kalan Bi­
zans, önce Çaka Bey tehlikesini hertaraf etmiş (1096), ardın­
dan Haçlı ordularının da yardımıyla Marmara ve Ege bölge­
sinde Türklere kaptırdığı bazı yerleri geri alarak, ıso yılı aşkın
bir süre Batı A nadolu'da Selçuklu Türklerine karşı oluşturu­
lan sınırı korumayı başarmıştı.

21
Türkiye Selçuklu Devleti, gücünün zirvesinde olduğu
Alaeddin Keykubad döneminde (1220-1237) dahi, Batı Ana­
dolu'da Bizans ile Selçuklular arasında kurulan sınırı geçe­
memişti. Bunda Selçuklu Devleti'nin doğu sınırlarına ağırlık
;ermesi kadar, 1204'teki IV. Haçlı Seferi'nin ardından İ znik
merkezli ort�ya çıkan İ znik Rum İ mparatorluğu'nun bu sı­
nırları muhafaza etmek ve Selçuklu Devleti'nin batı yönünde
ilerlemesine mani olmak yolundaki başarılı politikası da et­
kili olmuştu. Nitekim Selçuklu Sultanı I. Gıyaseddin Keyhüs­
rev'in böyle bir hareketi, 1211'de Alaşehir (Philadelphia) ya­
kınlarında İ znik Rum i mparatoru II. Theodoros Laskaris ile
yapılan bir savaşta akamete uğratılmış ve Sultan savaş mey­
danında hayatını kaybetmişti.'
Bu sırada, 1220'li yıllardan itibaren Orta Asya'dan batıya
doğru ilerleyen Moğol kuvvetleri karşısında tutunamayan
farklı boylara mensup çok sayıda Türkmen, Anadolu'ya akın
etmeye başlamıştı. Güçlü kavmi duygularından ötürü, bu gö­
çebe ve yarı göçebe topluluklarının birlik halinde bulunmala­
rını, devletin istikbali için tehlike unsuru olarak gören Selçuklu
idaresi, bu boyları "parçalay arak iskdn" yöntemiyle devletin
bilhassa batı ve kuzey sınırlarına yerleştirmişti. Böylece bir
taraftan yerleşik hayatın göçebe ve yarı göçebe topluluklarca
tehdit edilmesini önleyen Selçuklu Devleti, bir taraftan da
muhariplik vasıfları güçlü olan bu yarı göçebe Türkmen top­
lulukları sayesinde, 100 yılı aşkın bir süredir Bizans'ın sınır
savunma sistemine karşı ilerleme sağlanamayan Batı Anado­
lu'da, yeni bir hamle yapma fırsatı elde etmişti. 2

SAVVI DES, A.G.C., "Acropolites and Gregoras on the Byzantine-Selj uk Con­


frontation at Antioch-on-the Maender (A. D. 1 2 1 1) English Translation and
Cornmentary", A ODTCF Tarih A raştırmaları Dergisi, XV (26), (1991), s. 93-101.
2 Selçuklu Devleti'nin uyguladıAı ''parçalayarak isktln" yönteminin özellikleri ve
sonuçları hakk ında KÖPRÜ LÜ, M. F., Osmanlı Devleti'nin Kuruluşu, TTK Yay.,
Ankara 1999, s. 40-4 1 .

22
1243'te Kösedağ Savaşı'nda Türkiye Selçuklu ordusunun,
Moğol İlhanlı ordusu karşısında aldığı ağır yenilgi, Selçuklu
Devleti'ni Moğol egemenliğini kabul etmeye sevkederken, Bi­
zans sınırındaki yarı göçebe Türkmenlerin de peyderpey Sel­
çuklu otoritesinden kopmalarına vesile olmuştu. Bizans'ın sı­
nır kuvvetleri (Akrites) ile sürekli mücadele halinde olan bu
yarı göçebe Türkmen topluluklarının, İ slam'ın Kutsal Savaş
yani cihat ve gaza ideolojisi ile hareket ettikleri ve "kafirler"
üzerine yapılan yağma ve ganimet akınlarıyla sınırda etkili ol­
dukları bilinmektedir. Bununla birlikte, her iki tarafın sınır
kuvvetlerinin de, merkezlerinin otoritesiriden oldukça uzak
olan bu yerlerde, serbest bir şekilde hareket ettikleri ve bir­
birlerinin kültürleri ile sıkı temas halinde olmanın getirdiği
kuvvetli kültürel benzerliği yaşadıkları söylenebilir. Türkiye
Selçuklu Devleti'nin "uc" olarak adlandırdığı bu sınır, kuzeyde
Sinop'un batısından güneye doğru Kastamonu, Kütahya, De­
nizli ve Akdeniz'de Fethiye Körfezi'ne kadar uzanan bir çiz­
giyle belirleniyordu. Uelarda sadece Türkmenlerin değil, Mo­
ğolların önünden kaçıp, buraya sığınan Selçuklu ricalinin de
olması hudutların idareye ehliyetli ve siyasi ehemmiyeti olan
unsurlara da sahip olmasını sağlamıştı.3
XIII. yüzyıl ortalarına gelindiğinde, Türklerin uc tesmiye
edilen Bizans sınırındaki faaliyetleri, dönemin Bizans kay­
naklarında bahsedilen önemli gelişmeler arasında yerini al­
mıştı. Eserini 1250 yılı civarında kaleme alan Bizanslı tarihçi
Akropolites, Bizans-Türk sınırında yaşayan Türk göçebeleri,
"Bizanslılara karşı tatmin olunmuz nefret ile doldurulmuş,
3 Hudutlardaki umum i karakteristik esaslar merkezi asıl kültürden oldukça fark­
lıdır. Burada siyasi bakırndan siv rilmiş bir şahsiyet, iktisadi b akı rndan gani­
rnet getiren düşman arazisine yapılan yağma akın ları söz konusu olup, ayrıca
b urada ki manevi durum ve hayat görüşü etnik özelliklerden dolayı merkez ile
tab an taban a zıt du rumdadır. Bkz.: WITTEK, P., Menteşe Beyliği, Çev.: O. Ş.
Gökyay, TTK Yay., Ankara 1986, s. 5-7

23
ele geçirdikleri her şeyi yağmalamaktan zevk duyan ve sa­
vaş ganimetieri alarak geri dönen insanlar" olarak tarif edi­
yordu. 4 Diğer bir Bizanslı tarihçi Nikephoros Gregoras ise, sı­
nır boylarında faaliyet gösteren Türkler için:

"Moğolların istilası Türklerin felaketine değil, bi­


lakis qnların en büyük talihine vasıta olmuş bulunu­
yor. Zira Moğollar tarafindan tazyik edilen Türkler
Moğollar'ın önünden nasıl kadınlar gibi sıvışıriarsa
Romalılar'a karşı da kendilerini öyle erkekçe gösteri­
yorlar, dağ geçitlerine yerleşerek, Romalılar'ın (yani
Bizans'ın) şehir ve arazilerine baskınlar yapıyorlardı."
şeklinde ifadeler kullanıyordu.s

126o'lı yıllarda Türkiye'den geçen Mağripli seyyah İbn Said


ise uclardaki bu Türkmenlerden şöyle bahsediyordu:

"Türkmenler Türk neslinden çokluk bir halktır. Sel­


çuklular zamanında Rum ülkesinifethetmişlerdir. He­
raita'ya mensup sahil sakinlerine baskın yaparak ço­
cuklarını kaçırıp, Müslümanlara satmayı alışkanlık
haline getirmişlerdir... Antalya'nın doğusunda Tagurla
(Denizli) Dağı vardır. Burada ve bunun etrafında iki
yüz bin kadar Türkmen çadırı olduğu söylenir ve bun­
lara uc denir.'"'

İbn Said'in bahsettiği Heraita, muhtemelen Bizans'ın sa­


vunma sisteminin adı Akrites'in Grekçe çağulu olan Akritai
ile aynı anlamı taşıyordu. Bilindiği gibi Bizans İ mparatorluğu
da Türklere karşı sınırlarını korumak için buralarda piyade ve

4 Akropolites'ten naklen ZACHARIADOU, E. A., "Udj", EI.', c. X, s. 777.


5 Nikephoros Gregoras'tan naklen WITTEK, P., Menteşe Beyliği, s. 16; TURAN,
0., Selçuklular Tarihi ve Türk-lsltlm Medeniyeti, Boğaziçi Yay., İstanbul 1999,
s. 304; NICOL, D. M., The Last Centuries ofByzantium, 1261-1453, Cambridge
University Press, z nd ed., 1993, s. 84.
6 İbn Said El Mağribi, Kitab Bast el-Arz Fi't-Tu'l-ve'l-Arz, neşr. Huan Fernit Hıy­
nes, Tatvan 1958, s. 117- 1 18.

24
süvarilerden müteşekkil düzenli askeri birlikler oluşturmuş ve
onları vergiden muaf tutarak, Türklere karşı mücadelelerinde
onlara destekçi olmuştu. Bizans'ın bu sınır birlikleri etnik ba­
kımdan farklı kavimlerden oluşuyordu? Bir takım mali, siyasi
ve askeri sebeplerden dolayı Bizans'ın sınır savunma sistemi­
nin çökmesi, Türklerin Batı Anadolu'yu fetihlerinde önemli bir
rol oynamıştı. 1261 yılında İ stanbul'un yeniden alınıp, i mpa­
ratorluk merkezinin İ stanbul'a taşınarak, Anadolu'nun ihmal
edilmesi, İ stanbul'daki Paleologos Hanedam'nın Anadolu'daki
Laskaris ailesi yanlılarına ağır vergiler yüklernesi ve devle­
tin Avrupa'daki gelişmelere önem vermesinden dolayı Ana­
dolu'daki kuvvetlerini Avrupa'ya kaydırması, hudut savunma
sisteminin çöküşünün belli başlı sebepleri olarak görünüyor­
du.8 Nitekim Bizanslı tarihçi Pachymeres;

�ğır vergiler altında ezilen Anadolu'daki Bizanslı


halkın, İmparator'dan daha iyi efendi olarak gördük­
leri Türklerin yanına geçtiklerini, Türklerin bu kişi­
leri rehberleri ve yandaşları olarak kullanıp, onların
yol göstericiliği ile Bizans mülklerini yakıp yıktıkla­
rını ve önceleri sadece akın yapıp dönerken sonradan
araziyi sahiplenip oraya yerleştiklerini" yazıyordu.9

7 İ mparator loann es Vatatzes (1222-1254)'in H ıristiyanlaştırılmış on bi nden fazla


Kuman Tü rkünü kad ınları ve çocukl arı ile birlikte göçeb e b ir hayat sürdü kleri
Trakya'dan kald ırıp, Anadolu'da Mend eres nehri vadisin e ve Frikya'ya yerleş­
ti rmesi bu olguyu destekl emektedir. Bkz.: W ITTEK, P., Menteşe Beyliği, s. 13.
8 HEYD, W. , Yakın Doğu Ticaret Tarihi, Çev.: Enver Zi ya Karai , TTK Yay., An­
kara 2000, s. 596-597.
9 PACHYMERES, G., Bizans/ı Gözüyle Türkler, Çev. İkan Bili ter Barlas, İlgi Kültür
Sanat Yay., İstanbul 2009, s. 30; WITTE K, P., Menteşe Beyliği, s. 16 n. 19; OST­
R OGOR SKY, G., Bizans Devleti Tarihi, Çev.: Fikret lşıltan, TTK Yay., Ankara
1999, s. 453; NICOL, D. M. , The Last Centuries, s. 83; VRYONIS, S., The Vee­
line of Medieval Hellenism in Asia Minor and the Process of Islamizatian from
the Eleventh through the Fifteenth Century, Berkeley 1971, s. 135, 244, 249-250;
HOPWOOD, K., . "Th e Relations Between the Emirates of Menteşe and Ayd ın
and Byzantium 1250-1350", CIEPO XIV. Sempozyumu Bildiri/eri, (Çeşme 18-22
Eylü/2000 ), Ankara 2004, s. 308, 310-311.

25
Nicephoros Gregoras ise, bölgedeki ücretli Bizans askerlerinin
Avrupa'daki savaşlarda kullanılmak üzere Anadolu'dan Av­
rupa'ya nakledilmesinden dolayı, Türklerin sınırdaki kent ve
kasabaların iç kalelerini dahi işgal ettiklerini kaydediyordu.'0
Dönemin diğer bir Bizans kroniği Pachymeres, XIII. yüzyıl
ortalarına doğru, Bizans'ın sınır savunma sisteminin Türkle­
rin akınları ve iledeyişi karşısındaki çaresizliğini şu sözlerle
dile getiriyordu:

"Menderes havzası yalnız halkları değil hücrelerine


yerleşmiş ruhipleri tarafindan da terk edilerek ıssız­
laştırıldı... Türkler zaferlerinin yemişlerini toplayarak
müdafaasız yerleri istila ediyorlardı. O zaman bütün
köylülerin acınacak bir durumda Nicomedia (İzmit)'ya
kaçtığı görülüyordu. Bu izdiham içinde anasım, baba­
sını, karısım-kocasım ve çocuklarım kaybedip ağlama­
yan kimse yoktu.. '�' .

Bizans'ın Savunma Sisteminin Çöküşü ve


Türklerin Batı Anadolu'ya Yerleşmesi, 1261-1295
1261 yılında İznik Rum i mparatoru VIII. Mikhael Palailo-
gos'un (1259-1282), İ stanbul'u Latinlerin elinden geri alarak,
Bizans İ mparatorluğu'nun başkentini yeniden İ stanbul'a taşı­
ması, Türklerin Batı Anadolu'daki ilerleyişini durduramadığı
gibi, Bizans'ın sınır savunma sisteminin çöküşüne de engel ola­
mamıştı. Zira Türklerin Batı Anadolu'daki iledeyişinde Latin­
leri de sorumlu tutan Pachymeres'in kaydettiğine göre, Latin­
lerin, 1261'den sonra İstanbul'u yeniden fethetme çabaları ve
sürekli düşmanca tavırları, Batı Anadolu'yu fethe girişen Türk­
lere karşı Bizans İmparatorluğu'nun elini kolunu bağlamıştı.'2
lO WITTEK, P., Menteşe Beyliği, s. 16; NICOL, D. M., The Last Centuries, s. 84.
ll TURAN, 0., Selçuklular Tarihi, s. 304.
12 LAIOU, A. E., "Italy and ltalians in the Political Geography of the Byzantines
( 14th Century)", DOP (49), 1995, s. 77, 80.

26
Türklerin, Batı Anadolu'da ele geçirdikleri Bizans İmpa­
ratorluğu arazilerinden ilki olan Karia yani Muğla yöresinin
fethi, 1261 yılından hemen sonra gerçekleşmişti. 13 1261 yılında
İst anbul'u Latinlerin elinden alan İ mparator VIII. Mikhael Pa­
lailogos, Menderes Vadisi'nin Türklerin eline geçmesini önle­
mek için harekete geçmiş ve 1269 yılında kardeşi Ioanne s'i bir
miktar kuvvet ile Karia havalİsine göndermişti. loannes bazı
başarılar elde ettiyse de Türkl eri özellikle çok sağlam bir şe­
,

kilde tutundukları Karia'nın Strobolis, Stadia, Trachia gibi li­


man kentlerinden çıkartınayı ba şaramamı ştı . Bu durum, Pa­
chymt!m�s'de bu havalinin feth i ni gerçekleştiren kişi olarak
gözüken Salampakis Mantachias (Sahil Beyi Menteşe)'ın ön­
derliğindeki Türklerin, denizden gelerek liman kentlerini ele
geçirdiklerini gö steriyordu .14

1269'daki başarısızlığı unutturmak i steyen İ mparator VIII.


Mikhael, 1278'de bu sefer oğlu Andronikos komutasındaki bir
kuvveti, Türklere karşı mücadele etmesi için Anadolu'ya gön­
dermişti. An dronikos, emrindeki kuvvetlerle yolunun üzerin­
deki bazı Türk birliklerini yenilgiye uğrattıktan sonra Aydın
('Iralleis)'a gelmiş ve şehri Türklere karşı tahkim ettirerek bu­
raya 36.ooo kişi yerleşti rmişti. Ancak Andronikos'un bu ça­
baları da, artık sağlam şekilde Karia mıntıkasına yerleşen
Türkleri oradan çıkarmaya yet med iği gibi faaliyetlerine hız
veren Türkler, 1283'te Milas'ı da ele geçirmeyi başarmışlar­
dı.15 Kadı Kalesi (Ania)'nde Nicetas adlı bir Rum karsanın ya-

13 WITTEK, P., Menteşe Beyliği, s . 24.


ı4 W ITTEK, P., Menteşe Beyliği, s. 24-26; UZUNÇARŞIL I, İ. H., Anadolu Bey/ik­
leri, TTK Yay., Ankara 1988, s. 70: UZUNÇARŞILI, İ. H., Osmanlı Tarihi, c. I.,
TTK Yay., Ank a ra 1 988, s. S4; İNALCIK, H., The Rise of the Turcoman Ma­
"

ritime Principalities in Anatolia, Byzantium and Crusades BF., v. 9, (198S), s.


",

182-183; NICOL, D. M., The Last Centuries, s. 84-8S.


IS WITTEK, P., Menteşe Beyliği, s. 26; W I TT EK P., "Milas", EI.', c. VII, 1993, s.
,

SS; UZUNÇARŞI LI, t. H., Anadolu Beylikleri, s. 70; HEYD, W., Yakın Doğu, s.
S97; VRYONIS, S., The Decline, s. 137, 2SO; NICOL, D. M., The Last Centuries,

27
nında faaliyetlerde bulunan Saladinus (Selahaddin) adlı Müs­
lüman karsanın varlığı, Türklerin liman kentlerinde sağlam
bir biçimde tutunduklarını ve denizlerde etkili olm aya başla­
dıkl arını gösteriyordu.•6

Menteşe Bey'in, 1282 yılında, önce Sultanhisar (Nyssa)'ı ve


ardından 127 �'de Andronikos tarafından surları güçlendirilmiş
olan Aydın'ı ele geçirmesi, Anadolu'nun güneybatı bölgesindeki
Bizans egemenliğinin sonunu getirmişt i.'7 Kentin fethi e sna­
sında yaklaşık yirmi bin e sir alınmıştı. '8 İ mparator II. An d­
ranİkos'un (1282 -13 28), 1284 yılında ani bir kararla, m asraf­
larının çokluğu dolayı sıyla donan ınayı kaldırması, Türklerin
fetihlerini daha da kolaylaştırmış ve güçlerini sadece karada
değil, denizlerde de göstermelerini sağlamıştı. Donanmanın
ortad an kaldırılmasıyla birlikte işsi z kalan Biz an slı gemicile­
rin bir kısmı korsanlığa meylederken, bir kısmı da b aşka iş
umudu kalmayınca, Latinlerin ve nihayette Türklerin hizme­
tine girmişlerdi. Türk Beyleri de, hizmetlerine giren bu işsi z
güçsüz yerli Rumlara, gerçekleştirdikler i deniz akınlarında is­
tihdam, geçim ve ekonomik faaliyet alanı sağlamışlar ve za­
m anla da bunların çoğu efendilerinin dinini kabul etmişler­
di. '91269 ve 1278 yıllarında Türkleri Batı Anadolu'dan atm a

s . 87; HOPWOOD, K.,. "The Relations", 3 1 1 ; KIEL, M., "Birgi Tari h i ve Tarih i
Coğrafyası", çev. R. H. Ü nal, Birgi. Tarihi, Tarihi Coğrafyası ve Türk Dönemi
Anıt/an, haz. Rah mi Hüseyin Ünal, Kültür Bakanlığı Yay., Ankara 2001, s. 8.
16 WITTEK, P., Menteşe Beyliği, s. 24; PRYOR, ). H., Akdeniz'de Coğrafya, Tek­
noloji ve Savaş, Çev.: Füsun Tayanç-Tunç Tayanç, Kitabevi Yay., lstanbul 2004,
s. 166; IMBER, C. H., "Kursan Il . (Türk Sularınd a)" , EJ.l, c. V, 1986, s. 505.
17 PACHYMERE S, G., Bizans/ı Gözüyle Türkler, 59- 60.
18 HE YD, W., Yakın Doğu, s. 597; UZUNÇARŞIL I, İ. H., Anadolu Bey/ik/eri, s. 70;
VRYONIS, S., The Decline, s. 137, 251, 269; TAE SCHNER, F., "Aydın" , El.', c. I,
ı 960, s. 782.
19 W ITTEK, P., Menteşe Beyliği, s. 44- 45; INALCIK, H., "Turcoman Maritime
Principalities", s. 183-184; NICOL, D. M., The Last Centuries, s. 108, 1 12: ZA­
CHARIADOU, E. A., "Holy War in the Aegean during the Fourteenth Cen­
tury". MHR, v. 4, no. I, (1989), s. 216.

28
girişimlerinde başar ısız olan Bizans İ mparatorluğu, 1295 yı­
lına gelindiğinde, kendi öz kaynaklar ı ve kuvvetleriyle bir kez
daha uclardaki Türklere karşı harekete geçm i şti . Bu defa, İ m­
parator Il. Andronikos, Avrupa'daki savaşlarda yararlılığ ı gö­
rülen komutan Aleksios Philanth ropenos'u bu vazifeyle görev­
lendirip, emrine kuvvetler vererek Menderes Nehri vadi sine
gön dermişti. Türklere karşı mücadele sin de kısmen başarılı
olan Aleksios Philanthropenos, bu başansı sayesinde bir kısım
Türkleri de kendi tarafına çekm i şti. Türklerin kışk ırtmasına
katılan Aleksio s Philanthropenos, burada bağımsızlığını ilan
e dince, i mparatorluk casu slar ı tarafından yakalanmış ve göz­
lerine mil çekilerek cezalandırılmışh. 20 Aleksios Philanthrope­
nos vakası, Menderes Nehri vadisinin ke sin surette Türklerin
egemenliğine girdiğini göstermektedir. Nitekim 1328-1333 yıl­
lan arasında k aleme aldığı "Istoria del Regno di Romania" adlı
eserinde Marino Sanu do Torsello, söz konusu böl genin Türk­
lerin hakimiyetine geçişini, "Bu mınhka Türklerin mütevali
tecavüzlerinden dolay ı, İmparator tarafindan, muhafazasız
bırakıldı. Nihayet bunların hdkimiyetine geçti. Bu Türklerin
komutanının adı Thrquenodomar Mandachia idi" sözle­
riyle dile getiriyordu . 21

20 PACHYME RE S, G., Bi:wnslı Gözüyle Türkler, 68; UZUNÇARŞILI, İ. H., Ana·


dolu Beylikleri, s. 71. Aleksios Philanthropenos'un bu seferi esn asında Salampa­
kis Mantachias (Sahil Beyi Menteşe) çoktan ölmüştü. Aleksios, onun dul kalan
karısından elindeki y erlerin iadesini istem iş fak at red cevabı alınca mücadeleye
girişmişti. Menteşe Bey'in zevce si de bu durumda Fethiye'ye ç ekilm ek zorunda
kalmıştı. Bkz.: W ITTEK, P., Menteşe Beyliği, s. 40-4ı; V RYONIS, S., The Vee­
line, s. 251.
21 MARINO SANUDO TORSELLO, Istoria del Regno di Romania, içinde: Chro­
niques greco-romanes iniidites ou peu connues publiees avec nates et tables genea­
logiques, ed. Cari Hopf, Paris 1873, s. 145: Questo laco ju lassata senza guar­
dia dali'Imperatare e per li frequenti Assalti de Turchi il Capitana si chiamava
Turquenodamar Mandachia, il qual Mandachia ha un suo Figlio detto Orchan,
che damina le cantrade del Menadro". W ITTE K, P., Menteşe Beyliği, s. 46.

29
2. Denizci Türkmen Beyliklerinin Doğuşu, 1282-1304
Menteşe Beyliği'nin Kuruluşu, 1282-1300
Bizans İmparatorluğu'nun 1269, 1278 ve 1295 yıllarında
Türkleri Batı Anadolu'dan çıkarma teşebbü sleri b aşarısızlığa
u �ramış ve yüzyılın sonlarına doğru, Bizan s elinde kalan İz­
mir (Smyrna), Aya suluğ (Efes), Manisa (Magnesia) ve Alaşehir
(Philadelphia) gibi yerleşim yerleri i stisna, Batı Anadolu Türkler
tarafından tamamen fethe dilmişti. Fethedilen yerlerde, çeşitli
adlar altında siyasi yap ılanmalar oluşturan Türkler, dönemin
Bizans kaynaklarında zikredilmektedir. Bizanslı tarihçilerin­
den Pachymeres, Bitinya, Mysia, Frikya ve Asia'da 'A m o u r io i, '

Atmanes, Atinai, Alisurai, Mantakhiai, Salampaksides, Ala­


ides, Ameramanai, Lamisai, Sfondylai, Pagdinai gibi" i sim­
lerden söz ederken22, Nikephoro s Gregoras;

"Karmanos Alisurios İç Frikya'nın büyük bir kıs­


mını ve Philadelphia (Alaşehir)'ya kadar olan araziyi,
Menderes Çayı civarında bulunan Antiokhia havali­
sini işgal etti. Oradan İzmir'e kadar uzanan bölge ile
İyonya'nın sahilden uzak kısımlarını Sarkhanes adı
verilen bir diğeri aldı. Sasan adlı birisi Manisa çev­
resini, Priene'yi ve Ephesos (Selçuk)'a kadar uzanarak
oralarım kendine satruplık yaptı. Lidya 'dan, Eolia'dan
Hellespont Misyası'na kadar olan sahayı Kalames ve
onun oğlu Karuse aldı. Olympos civarını ve bütün Bi­
tinya'yı Atman adında bir başkası elde etti. Sakarya
nehrinden Paphlagonya'ya kadar olan sahayı Amuri­
os'un oğulları aralarznda paylaştılar."

22 PACHYMERES, G., Bizans/ı Gözüyle Türkler, çev. İk an Bihter Barlas, İstan­


bul 2009, s. 78; WITTEK, P., Menteşe Beyliği, s. 22·23; NICOL, D. M., The Last
Centuries, s. 141.

30
diyerek Batı Anadolu'daki Türk beylerinin isimlerini ve hakim
oldukları bölgeleri listeliyordu. "3 Daha geç bir tarihte yine bir
Bizansh tarihçi Dukas ise;

"İmparator Andronikos II. Paleologos zamanında


Asya'nın meşhur şehirlerinden Ephesos ve Karia Eyaleti
Mantahia (Menteşe) tarafindan ve İzmir'e kadar Lidya
Eyaleti Atın (Aydın) tarafından, Bergama'ya kadar Ma­
nisa ve bütün Magedon Eyaleti Saruhan tarafindan,
bütün Frigya Eyaleti Germiyan tarafindan, Asu şeh­
rinden başlayan ve Çanakkale'ye kadar uzanan Fri­
gya Karasi tarafından, Bitinya kumilen ve Paflagonya
kısmen Osman tarafından zapt olundu. İsimlerini yu­
karıda zikrettiğimiz kimseler Türk başbuğları idiler."

sözleriyle Türklerin Batı Anadolu'daki yerleşimini ve bölgeyi


taksimini kaydediyordu. 24
Kaynaklarda kendisinden sıklıkla söz edilmesinden de an­
laşıldığı üzere, 1300 yılı itibanyla Bah Anadolu'da faaliyet gös­
teren Türk beylerinden en güçlüsü ve aynı zamanda bir beylik
kurarak siyasi vücut bulmuş olanı Menteşe Beyliği idi. Men­
teşe Türkleri, özellikle kıyı kentlerinde tutunmuş olmaları ve
yerel Rum gemicileri de donanınalarmda bulundurmalarından
dolayı, denize ulaşır ulaşmaz civardaki adalara akınlarda bu­
lunmaya başlamışlardı. 1300 yılında Rodos adasına gerçek­
leştirdikleri bir akın bunun bir örneği olup, bundan birkaç yıl
sonra da Sakız, Sisarn ve Karpathas onların yağma akınlarına
maruz kalmıştı. 25 Pachymeres, Türklerin bu akınlarından;

23 WITTEK, P., Menteşe Beyliği, s. 17 n. 42; CAHEN, C., " Les Principautes Tur­
comanes au Debut du XIV. siecle D'Apres Pachymere et Gregoras" , IOEFTD,
sayı: 32 (Ord. Prof. İ. H. Uzunçarşılı Hatıra Sayısı), (1979), s. 1 1 2-1 13.
24 DUKAS, Bizans Tarihi, Çev.: V. L. Mirmiro�lu, s. S; DOUKAS, Tarih, Çev.:
Bilge Umar, s. 4.
25 ZACHARIADOU, E. A., Trade and Crusade, Venetian Crete and the Em irates
of Menteshe and Aydin (1300-1415), Hellenic Institute ofByzantine and Post-By­
zantine Studies, Y enice 1983, s. 6; ZAC H ARIADOU, E. A., "Holy War", s. 2 14;

31
"Her gün yalnız bir taraftan değil her taraftan ve
her yerde fena haberler duyuluyordu. Yalnız karada
değil, denizde de onlar (Türkler) korsanlık ederek önce
Tenedos adasını hücumla aldılar. Ardından hem Sa­
kız'a hem Sisam'a hem Karpathos'a hem de Rodos ve
daha birçok yerlere gemileriyle hücumlar yaparak
halkı yur.tlarından ettiler."

şeklinde bahsediyordu. •6
Menteşe Beyliği'nin denizlerdeki faaliyetleri ve sahip ol­
duğu limanların ticari potansiyeli, Venedik'in dikkatini çek­
mekte gecikmemişti. Venedik, Akdeniz'de sahip olduğu Girit
adasındaki idarenin aracılığıyla daha 1300'lü yılların başında
Menteşe Beyliği ile siyasi ve ticari ilişkiler kurmuştu. Kandiyeli
noter Pietro Pizolo'nun 1300 yılında Fethiye (Makri, Meğri)'de
Giritiiierin idaresindeki bir şirketten ve Thrchia (o dönemde
genellikle Menteşe Beyliği ülkesi için kullanılıyor)'ya önemli
miktarda sabun satmaya giden Giritli bir tüccardan bahseden
raporları27, 1301 yılının Nisan-Ağustos ayları arasına Kandi­
yeli bir diğer noter Benvenuto de Brixano'nun Fethiye ile ya­
pılan köle ticaretinden sözeden on iki raporu ve önce Kasım
1300'de ve sonra da 1301 veya 1302 yılında Venedik Senato­
su'nun Girit hükümetine Thrchia'dan at alınmasını emreden
kararlan28 kurulan ticari ilişkilerin varlığını ortaya koyuyordu.

YINANÇ, M. H., Düsturnt:ime-i Enveri Medhal, İstanbul 1929, s. 20; HEYD,


W., Yakın Doğu, s. 599.
26 WITTEK, P., Menteşe Beyliği, s. 45 n. 47, 56.
27 PIETR O PIZOLO, Pietro Pizolo Notaio in Candia, c. I (1300), ed. S. Carbone,
(Fonti per la Storia di Venezia, Archivi Notarili), Venezia 1978, s. 1 32, 1 39-140.
28 BENVENUTO DE BR1X ANO, Benvenuto de Brixano Notaio in Candia (1301-
1302), ed. R. Morozzo della R oc ca (Fonti per la Storia di Venezia, Archivi No­
tariH). Venezia 1950, s. 1 36 n. 376, 208 n. 577; ZACHARIADOU, E. A., Trade
and Crusade, s. 4 n. 10.

32
Türklerle Katalan Paralı Askerleri Arasındaki
Mücadele ve Sasa Bey'in Efes'i Fethi, 1302-1304
Batı Anadolu'yu tamamıyla kaybetmiş olan ve Ege Deni-
zi'ndeki arazileri, Türklerin tehdidi altında bulunan Bizans
İ mparatorluğu, kendi askeri kuvvetleriyle Türkleri Batı Ana­
dolu'dan atamayacağını anlamıştı. Bunun için disiplinli, mu­
hariplik gücü yüksek ve paralı askerlerden oluşan birlikleri or­
dusuna katma politikasına yönelmişti. Bu hususta ilk olarak
1302 �'ılında Moğolların önünden kaçan 10.000 ila ı6.ooo ki­
şiden oluşan Alanlar (Massagetes) i mparatorluk ordusuna üc­
retli asker olarak alınmışlar ve İ mparator Il. Andronikos'un
oğlu IX. Mikhael kamutasında Türklere karşı savaşmaları için
hala Bizans'ın elinde bulunan Manisa'ya gönderilmişlerdi. Fa­
kat savaş usullerine hiç alışık olmadıkları Türkler tarafından
Manisa'da kuşatılan Alanlar ve IX. Mikhael, Bergama'ya kaç­
ınakla canlarını kurtarabilmişlerdi. 29
Bundan bir yıl sonra Bizans İ mparatorluğu bu kez Katalan­
ları ücretli askeri birlik olarak kiralamak suretiyle yine böyle
bir girişimde bulunmuştu. Sicilya Kralı Federico'nun hizme­
tinde, Angevin (Anjou) hanedamndan ülkeyi geri almak için
verdikleri savaşta onlara karşı savaşan ve savaşı Federico'nun
kazanmasından sonra işsiz kalan Katalan kuvvetlerinin li­
deri Roger de Flor, Venedik ve Cenovalıların Bizans'ın zor du­
rumda olduğu şeklindeki haberlerini işittikten sonra Bizans
imparatoru'na yardım teklifinde bulunmuş, İmparator bu tek­
lifi seve seve kabul ettikten sonra da 6.ooo-6.soo kişilik kuv­
vetiyle 1303 yılı sonlarında İ stanbul'a gelmişti. Hemen 1304

29 TRONE, R. H., The History of john Kantakouzenos (Book I): Text, Translation
and Commentary, Washington 1979, (Yayımlanmamış Doktora Tezi), s. 251;
ÖDEN, Z. G., "Bizans İmparatorluğu'nun Türkler'e Karşı Alan ve Katalanlar
İle İttifakı", IOEFTD, sayı: 35 (Prof. Dr. Hakkı Dursun Yıldız Hatıra Sayısı), Is­
tanbul 1994, s. 1 24-1 25; OSTROGORSKY, G., Bizans Devleti Tarihi, s. 454; NI­
COL, D. M., The Last Centuries, s . 1 26-127.

33
Nisanı'nda birlikleriyle harekete geçen Roger de Flor, Cyzi­
cus (Kapıdağ Yarımadası)'dan Karesi Türklerini çıkarttıktan
sonra Khiliara (Kırkağaç) tarafından Saruhan topraklarına
girerek Saruhan kuvvetleriyle çarpışmış, ardından Germiya­
ı1oğulları'ndan Yakub Bey'in Bizans'tan aldığı Angir (Kilise­
köy)'i zapt etmiş, ardından Alaşehir'i kuşatmakta olan Yakub
Bey'in üzerine giderek, on iki bin kişilik Gerınİyan kuvvetini
yenilgiye uğratıp, kuşatmayı kaldırtmıştı. Alaşehir'de on beş
gün kaldıktan sonra Tire, Ayasuluğ ve Anya (Anaia)'ya da uğ­
rayan Katalanlar, Anya içlerindeki dağlık bölgelere kadar iler­
leyerek, muhtemelen Sasa Bey komutasındaki Türk kuvvetle­
rini de yenilgiye uğratmışlardı. Ancak ele geçirdikleri yerlerde
ahaliye yaptıkları zulüm ve onlardan aldıkları ağır vergilerden
dolayı, Türklere karşı harekatiarına nokta koydukları Ağus­
tos 1304'ten sonra İmparator tarafından Gelibolu'ya çağrıl­
mışlar, 1304-1305 Kışı'nı burada geçirmişler, 1305 yılında }i­
derleri Roger de Flor, IX. Mikhael tarafından bir suikast ile
öldürüldükten sonra kızgına dönen Katalan birlikleri etrafı
yağmalayarak, Gelibolu üzerinden İ mparatorluğun Avrupa
topraklarına geçip, Anadolu'yu terk etmişlerdi. Katalanların
Anadolu'yu terk etmelerinin hemen ardından harekete geçen
Türk birlikleri önce kaybettikleri yerleri geri almışlar ve hemen
sonrasında da fetihlerini daha geniş alanlara yaymışlardı.30

30 Katalanların Anadolu'daki faaliyetleri için bkz.: PACHYMERES, G., Bizans/ı


Gözüyle Türkler, s. 83-88; MUNTANER, R., Chronicle, İngilizce Çev.: Lady Go­
odenough, Ca mbridge Unv. Press, Ontario 2000, s. 408-420; OSTROGORSKY,
G., Bizans Devleti Tarihi, s. 454-455; TRONE, R. H., The History of John Kan­
takouzenos, s. 252-253; NICOL, D. M., The Last Centuries, s. 128-132; CARIM,
F., Tarih'in Türk'e Yük/ediği Çetin Görev. Katalanlar'ın Saldırısı Türkler ve Tür­
kop/'ler, Garanti Yay., fstanbul 1965, s. 86-102; ERSAN , M., "Katalanlar'ın Ana­
dolu'daki Faaliyetleri: 1 304", Uluslararası Batı Anadolu Beylikleri Sempozyumu
(13-15. Yüzyıllar), 18-20 Ekim 2004, Balıkesir 2005, s. 76-84; ÖDEN, Z. G., "Bi­
z ans", s. 125- 128.

34
Bu fetihlerden en önemlisi hiç kuşkusuz Sasa Bey'in 24 Ekim
1304'te Efes (Ayasuluğ)'i fethetmesiydi.3' Sasa Bey, bu tarihte
ayrıca Birgi'yi de fethetmişti. Zira Eflaki, Ulu Arif Çelebi'nin
1306 yılı civarında Birgi'ye ilk kez geldiğinde, Aydınoğlu Meh­
med Bey'in burayı henüz fethetmediğini bildiriyordu. Ulu Arif
Çelebi'nin gayrimüslim bir memleketi ziyaret ederneyeceği göz
önüne alındığında, Birgi'nin bu sırada Müslümanların elinde,
muhtemelen de Sasa Bey'in idaresinde olduğu anlaşılmakta­
dır.3" Katalanların Anadolu'dan çekilmelerinin ardından Sa­
ruhan Türkleri Manisa'yı fethetme girişimlerine hız verirken,
Karasi Türkleri de Edremit ve Bergama'yı fethetmişlerdi. Ay­
dın, Karasi ve Saruhan Türkleri de böylece siyasi teşekkülle­
rini tamamlıyorlar, deniz kıyılarına ulaştıkları gibi buralarda
farklı siyasi teşekküllerle karşılaşmış oluyorlardı.
Böylece 1304 yılı itibarıyla Batı Anadolu'nun tamamına ya­
kım Türkler tarafından fethedilmiş bulunuyordu. Bundan sonra
Bizans topraklarında yağma hareketlerine girişen Katalanlar ile
31 PACHYMERES, G., Bizanslı Gözüyle Türkler, s. 100-101; FAILLER, A., "Ep­
hese fut-elle prise en 1304 par !es Turcs de Sasan? ", Revue des t!tudes byzanti­
nes, tome 54, (1996), s. 248. Türklerden korkarak Efes'ten Girit'e kaçmış olan
bir rahip, doğduğu yer olan Efes'in Sasa Bey tarafından 24 Ekim 1 304 (24 Bi­
rinciteşrin 6813)'te alındığını yazıyor. Bkz.: WITTEK, P., Menteşe Beyliği, s. 39
n. 127; KIEL , M., "Birgi Tarihi", s. 9. Düstıirname'de bu hususta şöyle denmek­
tedir: "Sasa Beg derler adı bir Gazi erigelmiş Aydın İline evvel meğer; Ol Birgi'yi
fetheylemiş! Aydınoğlunu getürmüş toylamış; Aydınoğlu Ayasuluğ'a gelüb!feth ider
hem dairesini alub." Bu kayıttan Sasa Bey'in Aydınoğlu Mehmed Bey' den evvel
buralarda fetih hareketlerinde bulunduğunu gösterir. Bkz.: ENVERİ, DüstUr­
name, neşr : Mükrimin H. Yınanç, TTE Yay., İstanbul 1 928, s. 17; LEMERLE,
.

P., L'Emirat D'Aydın Byzance et L'Occident, Bibliotheque Byzantine, Paris 1957,


s. 20.
32 EF LA Kl , A., Ariflerin Menkıbeleri, Çev.: Tahsin Yazıcı, c. II, Hürriyet Yay., İs­
tanbul I 979, s. 308 (8/86). Sasa Bey, kendisine bağlı Türkmenlerden önemli bir
kısmını müstahkem Birgi kentinin hemen dışına iskan etmiş olmalıdır. Nite­
kim 1451 tarihli Osmanlı Tahrir Defteri'nde, günümüz Birgisi'nde de bir ma­
halle olarak adı yaşamaya devam eden Sasalu Mahallesi 'nden söz edilmektedir.
Bkz.: KIEL , M., "Birgi Tarihi", s. 9; EMEC EN, F., "Birgi", TDV İA, c. 5, (1992),
s. 190.

35
ittifak yapan Türkler, özellikle Aydınoğulları, Ege'deki Bizans
ve Latinterin çıkarlarına zarar vermeye başlıyorlardı. Türkle­
rin Ege'deki bu ilk yayılma dönemlerinde onların karşıların­
daki en büyük düşmanlar olarak İ zmir ve Sakız'a yerleşmiş
Ôlan Cenovalı Zaccaria ailesi ve Rodos'u ele geçiren Ho spita­
lier Şövalye Tarikatı ya da diğer adıyla San Giovanni Şövalye­
leri33. görülmeye başlamıştı. Bu iki gücün en büyük destekçisi
ise kuşkusuz papalık makamı idi.

3. Latinlerin Ege Adaları ve Kıyılarına


Yerleşmesi, 1204-1304
1071 yılında Anadolu'ya giren ve çok kısa bir sürede Ana­
dolu'daki Bizans hakimiyetine son veren Türkler, özellikle XIII.
yüzyılın ikinci yarısından itibaren, Batı Anadolu'ya da yerle­
şip, burada siyasi oluşurnlara yönelirken, Venedik ve Cenova­
lıların başını çektiği Latinler de, yüzyılın başından itibaren

33 Hospitalier Şövalyeleri: Günümüzde bilinen resmi adı "Sovrano militare or­


dine ospedaliero di San Giovanni di Gemsalemme detto di Rodi, detto di Malta"
ya da daha kısa bir ifadeyle "Sovrano Militare Ordine di Malta" (SMOM) olan
Şövalye tarikatı, bu ismi Osmanlı Devleti tarafından Rodos Adası'ndan çıkar­
tı ldıktan (1522) sonra Malta'ya yerleşmeleriyle (1 530) almışlardır_ Günümüzde
İtalyan ordusunda bir general tarafından komuta edilen bir destek birliği olarak
varlığını sürdürmektedir_ İtalya'nın Amalfı şehir devletinin 1048 yılında Fatimi
hilafet devletinden Kudüs'te bir kilise ve hastane yapma izni almasından hemen
sonra 1050 yılında, Hıristiyan hacılara tedavi hizmeti sunmak amacıyla kuru­
lan Cavalieri di San Giovanni ya da I Cavalieri Ospitalieri adlı tarikat, Frenk
İstilaları (Haçlı Seferleri) döneminde çok sayıda şövalyenin tedavisini üstlen­
miş; bir taraftan zengin ve soylu şövalyelerin para, arazi ve mülk bağışları di­
ğer taraftan da Doğu Akdeniz' de ticaretle uğraşarak, büyümüş ve zenginleş­
mi ştir. 1 291 yılında Akka'nın Müslümanlar tarafından fethedilmesinden sonra
Kıbrıs A dası'na yerleşen tarikat, burada fazla kalmayarak, Bizans İmparatorlu­
ğu'nun elindeki Rodos Adası'na göz dikmiştir. 1306 yılından itibaren adaya sal­
dırılarda bulunan Şövalyeler, 1309 yılında adayı tamamen ele geçirmişler ve bu
tarihten itibaren aynı zamanda Rodos Şövalyeleri olarak da anılmışlardır. Ça­
lışmamızda, çok defa zikredileceğinden okuyucuyu sıkmamak için bazen Ro­
dos Şövalyeleri, bazen de Hospitalier Şövalyeleri ya da Hospitalier Şövalye Ta­
rikatı ismini kullanmayı uygun gördük .

36
Bizans'ın Yunanistan ve Ege'deki hakimiyetini ciddi ölçüde
sarsmaya başlamışlardı. Bilhassa, Venedik öncülüğünde ger­
çekleştirilen IV. Haçlı Seferiyle Bizans İmparatorluğu'nun baş­
kenti İ stanbul'un ele geçirilip, burada 1261 yılına kadar var­
lığını sürdürecek olan Latin İmparatorluğu'nun kurulması ve
Ege'nin ticari ve stratejik öneme sahip adaları ve kıyılarının
Latinler tarafından işgal edilmesi, bölgede yeni bir egemen­
lik mücadelesinin başlamasına zemin oluşturmuştu. Doğu'dan
Türklerin, Batı'dan da Latinterin hakimiyet kurmaya çalıştık­
ları Ege Denizi ve adaları üzerindeki bu egemenlik mücade­
lesi, hem Türkler ve Latinler, hem de bölgenin yerli unsurla­
rının istikbalinde belirleyici bir rol oynamıştır.
ıo82 Mayıs'ında, Bizans İmparatorluğu ile Venedik arasında
yapılan ticaret antlaşmasının neticesinde elde edilen serbest
ticaret imtiyazları, Venedik'i Akdeniz ve Ege'de önemli bir eko­
nomik güç ve siyasi aktör olarak tarih sahnesine çıkarmıştı. 34
Akdeniz ticaretinin nimetleriyle her geçen gün zenginleşen Ve­
nedik, XIII. yüzyılın başlarında, bölgenin en önemli ekonomik
gücü haline gelmişti. Ancak, bununla yetinmeyen Venedik, böl­
gedeki ticari üstünlüğünü siyasi hakimiyetle de pekiştirmeyi
arzuluyordu. Başlangıçta, ilk üç seferde olduğu gibi Kudüs'ü
hedefleyen ancak Venedik Doju Enrico Dandalo'nun yönlen­
dirmesiyle bir anda İ stanbul üzerine yapılan bir sefere dönü­
şen 1204 yılındaki IV. Haçlı Seferi, Venedik'e, uzun zamandır
arzuladığı Bizans İ mparatorluğu toprakları üzerinde hem ticari
hem de siyasi hakimiyet kurma fırsatını sunmuştu. Şehrin ele
geçirilmesinin ardından, 1204 Eylül'ünde, Haçlı kuvvetleri ile

34 OSTROGORSKY, G., Bizans Devleti Tarihi, s. 331 . Venedik'in "Doğudaki sömürge


imparatorluğunun temel taşı" ve Bizans ekonomisine çok büyük bir darbe vu­
ran Venedik ayrıcalıklarının ilki olan bu antlaşma, Bizans İmparatorluğu top­
raklarında Venedik tüccarına daha önce hiç görülmemiş ölçüde hak ve imti­
yazlar bahşediyordu. Bkz .: HEYD, W., Yakın Doğu, s. 1 29-130; NICOL, D. M .•

Bizans ve Venedik, Diplomatik ve Kültürel İlişkiler Ozerine, Çev.: Gül Çağalı


Güven, Sabancı Yay., İstanbul 2000, s. 57- 6 1 .

17
Venedik arasında bir antlaşma yapılarak, Bizans İ mparatorlu­
ğu'nun toprakları, işgalciler arasında paylaşılmıştı. Paylaşım
antiaşmasında Venedik, özellikle verimli tarım bölgeleri ile
gemilerin kolaylıkla yanaşabilecekleri, ticaret için ziyadesiyle
elverişli liman ve adaların bulunduğu Adriyatik, İyon Denizi
ve Ege'deki toprakları pay hanesine yazdırmıştı.35
.
Ancak, adı geçen yerlerin yerli halkının Latinlere büyük bir
kin beslemesi, adaların dağınık konumu, anavatan Venedik'e
uzaklığı, masrafların çokluğu ve başta Cenovalılar olmak üzere
rakip İtalyan şehir devletlerinin rekabeti, Venedik'in bu yerleri
gerçekte de ele geçirip, korumasını son derece güçleştirmişti.
Stratejik ve ticari önemleri sebebiyle Doğu Akdeniz tica­
retinde son derece önemli bir yere sahip olan Ege adalarını
ele geçirmek üzere uzun ve zorlu bir mücadeleye girişen Ve­
nedik için, bu yerlerin başında hiç kuşkusuz Girit ve Eğriboz
ile Koron ve Modon adaları geliyordu. Bizans'ın bütün adaları
arasında en büyüğü olmasının yanı sıra, kuzeyde İ stanbul ve
Kırım ile güneyde İ skenderiye ve Şam arasındaki ticaretin
kavşak noktasında yer alan Girit'in tamamen ele geçirilmesi,
Cenovalılarla girişilen uzun soluklu bir mücadelenin ardın­
dan ancak 1218 yılında mümkün olmuştu. Gösterdiği muaz­
zam gayretiere rağmen, bazı yerlerde tek başına hakimiyet ku­
ramayan Venedik, Eğriboz'da Montferra Markisine, Koron ve

35 JACOBY, D., "Lens Gens de Mer Dans La Marine de Guerre Venetienne de la


Mer Egee aux X IV. et X V. Siecles", La genti del Mare Mediterraneo, a cura di
R. Ragosta, Napolis 1981, s. 217-235 ; ROBBERT, L. B., "Venice and the Crusa­
des", A History of the Crusades, ed. K. M. Setton, c. S, (1985), s. 379-451. Vene­
di k Doju, Bizans Imparatorluğu'nun 'A'üne denk düşen Adriyatik, Iyon Denizi
ve Ege' deki topraklara sahip olmasının yanısıra, kalan 'l4 te de Haçlılarla eşit
'

pay elde ederek, "Tüm Roma İmparatorluğu'nun dörtte bir buçuğunun sahip
ve hükümdarı ( Dominator quartae partis et dimidiae totius lmperii Roma­
" =

niae) sıfatını da unvanına ekiemiş oluyordu. Söz konusu paylaşım antiaşması


hakkında bkz.: HEYD, W., Yakın Doğu, s. 294-342; NICOL, D. M., Bizans ve
Venedik, s. 147- 150.

38
Modon adalarında da Haçlı senyörlerinden Godeffroi Villehar­
douin'e bazı ödünler vermek zorunda kalmıştı.36
Venedik'in paylaşım antiaşmasında payına düşen yerleri
fiiliyatta da ele geçirme veya buralarda egemenliğini kabul et­
tirrne mücadelesi, özellikle Ege adalarında tam da istediği gibi
neticelenmemişti. Nitekim Ege adalarının pek çoğu Venedikli
zengin ve soylu ailelerce ele geçirilmesine rağmen, bunlardan
pek azı merkezi yönetime bağlanmış, büyük çoğunluğu, yöne­
timin babadan oğula geçtiği hanedanlık idaresi şeklinde, mer­
kezden bağımsız senyörlüklere dönüşmüştü. Örneğin, IV. Haçlı
Seferi'nin başmimarı Doj Enrico Dandalo'nun yeğeni Marco
Sanudo, amcasından aldığı 8 kadırga ile 1205'te Naksos (Nak­
şa)'u, ardından da Skylad (Siklad) Adaları grubundan Paros,
Antiparos, Milos, Arnorgos ve Syra'yı ele geçirerek, Naksos'ta
dukalığını ilan etmişti. Aynı adalar grubundan Andros, Ma­
rina Dandolo tarafından; Limni, Navigaros ve Stampalia ada­
ları da ünlü Quirini ailesince zapt edilmişti.37
Ege'deki ticari ve siyasi bakırndan stratejik yerleri kont­
rolü altına alan Venedik, önemli bir hammadde kaynağı olan
Anadolu'da da ticari faaliyetlerini devam ettirebilmek için
birtakım diplomatik girişimlerde bulunmuştu. İ stanbul'daki
podastası Jacobo Tiepolo vasıtasıyla 1219 yılında İznik Rum
i mparatoru I. Thedoros Laskaris, 1220 yılında da Türkiye Sel­
çuklu Sultanı I. Alaaddin Keykubad ile ticari antlaşmalar im­
zalayan Venedik, 1204'teki IV. Haçlı Seteri'nden itibaren Latin
taeiriere kapalı bir ülke olma yolunda ilerleyen Anadolu'yu ye­
niden Latin ticaretine açrnıştı.38

36 JACOBY, D., Jtalian Migration and Settlement in Latin Greece: The Impact on
"

the Economy", Seriften des Historischen Kollegs, Kolloquien 37, München 1997,
s. 517-540: NICOL, D. M., Bizans ve Venedik, s. 147-150.
37 NICOL, D. M., Bizans ve Venedik, s. 147- 1 50; JACOBY, D., Italian Migration",
"

s. 106-1 10.

38 HEYD, W., Yakın Doğu, s. 335-337. 8 Mart 1220 tarihli Selçuklu-Venedik "Barış
ve Dostluk Anatlaşması" için bkz.: TURAN, 0., Türkiye Selçukluları Hakkında

39
Venedikliler, IV. Haçlı Seferi'nin nimetlerinden ziyadesiyle
istifade ederken Cenovahlar ise IV. Haçlı Seferi'nden sonra Ve­
nediklilere cephe aldıklarından ne paylaşım antlaşmasına da­
hil olabilmişler ne de bu seferin diğer avantajlarından fayda­
_
lanabilmişlerdir. Hatta Cenovalı taeirierin ticaret yaptıkları
Tekirdağ, M �rmara Ereğiisi ve Kadı Kalesi (Ania) gibi yerlerin
Venedik'e verilmesi, Cenovahların evvelce Bizans'tan elde et­
tikleri hak ve ayrıcalıkların çoğunu kaybetmelerine bile sebep
olmuştu.39 Cenovalıların tekrar Bizans İmparatorluğu toprak­
larında eski hak ve ayrıcalıklarına göre ticaret yapmaya başla­
maları, ancak 1261 yılında sonra mümkün olmuştur. Nitekim
İ znik Rum i mparatoru Mikhael Palaiologos, 13 Mart 1261'de,
Cenovalılar ile yaptığı ünlü Nymphion [Nif Kemalpaşa] Ant­=

laşması'nda, İ stanbul'u Latinlerin elinden geri alması için ken­


disine yardım etmeleri karşılığında, Cenovalılara, İ stanbul'da
özerk bir bölge ile Batı Anadolu ve Karadeniz kıyılarında ko­
loniler yani ticaret üsleri kurma izni bahşetmişti. 4o
XIII. yüzyılın başından itibaren Ege'de Venedikliler tara­
fından geri plana itilen Cenovalıların bölgede dengeyi sağla­
maları, ancak 1261 yılındaki Nymphion Antiaşması'nı getirdiği
avantajları kullanmaya başlamalarından sonra gerçekleşmişti.
Bu antlaşma ile İ stanbul'da, Galata isminde kendilerinin yö­
nettiği özerk bir bölgeye sahip olan Cenovahlar, Batı Anado­
lu'da başta Sakız Adası omak üzere Midilli, Enez, İ mroz ve
Taşoz gibi adalar ile İzmir, Foça ve Edremit'e yerleşmişler, Ka­
radeniz'de de Amasra, Sinop, Samsun, Fatsa, Trabzon, Kefe ve

Resmi Vesikalar. TTK Yay Ankara ı 998, s. ı43-147; MARTIN, M. E., "The Ve­
.•

netian-Seljuk Treaty of 1 220", The English Histarical Review, vol. 95, no: 375
(April, ı980), s. 32ı-330.
39 BALARD, M., "The Genoese in the Aegean (1 204 - 1566)", Latins and Greeks
in the Eastern Mediterranean After 1204, eds. Benjamin Arbe!, Bemard Ha mil­
ton, David )acoby, London 1 989, s. 158-1 59.
40 OSTROGORSKY, G., Bizans Devleti Tarihi, s. 415; HEYD, W., Yakın Doğu, s.
480-482.

40
Suğdak gibi önemli liman kentlerinde ticaret kolonileri kur­
muşlardı.4' Merkezi yönetim anlayışı çerçevesinde, egemenliği
altına aldığı yerleri doğrudan anavatana bağlayan Venediklile­
rin aksine Cenovalılar, sahip oldukları yerlerde Cenovah aile­
lerin yönetiminde merkezden bağımsız idareler kurmuşlardı.
Sonraki bölümlerde görüleceği üzere, Türklerin Ege kıyıları
ve adalarındaki iledeyişinin önündeki en büyük engellerden
birini teşkil eden Sakız Adası ve İ zmir'deki Cenovalı Zacca­
ria ailesi, 1261'deki bu antlaşmayı en iyi değerlendiren ailele­
rin başında geliyordu.
1204 ve 1261 yıllarındaki iki önemli dönüm noktasının
ardından XIII. yüzyıl boyunca Latinlerin Ege adaları ve kı­
yılarına yerleşmesi, bölgeyi siyasi olarak ikiye ayırmıştı. Bir
tarafta Ege'nin kuzeyi ve doğusunda nüfusun çoğunluğunun
Yunan ve yerli halktan oluştuğu Bizans bölgesi, diğer tarafta
Ege'nin güneyi ve batısında yönetimin büyük oranda Yene­
dik'in ve Frank senyörlerin elinde olduğu Latin bölgesi. 42
1261 yılında büyük ayrıcalıklar balışettiği Cenova'nın da yar­
dımıyla bölgedeki eski egemenliğini yeniden kazanmak iste­
yen Bizans İ mparatorluğu ile öncülüğünü Venedik'in yaptığı
Latinler arasında XIII. yüzyıl boyunca yaşanan siyasi müca­
dele, Ege'de korsanlığın da büyük oranda gelişmesinde etkili
olmuştu. Nitekim Venedik Doju'nun, Mart 1278'de, son ıo yıl
içinde İ mparator ve müttefikleri (Cenovalılar kastedilmekte­
dir) tarafından Venedikli tüccarlara, mallarına ve gemilerine
yapılan hasara ilişkin Bizans i mparatoru'na sunduğu üç yüzü
aşkın olayın tarihçesini içeren ve büyük çoğunluğunu Yunanlı
korsanların oluşturduğu listede, geri kalanının çoğunun Ce­
novalı olduğunun belirtildiği Batılı yaklaşık yüz korsandan

41 BALARD, M., "The Genoese", s. 158-174.


42 HEYD, W., Yakın Doğu, s. 494.

41
bahsedilmesi bu durumu açıkça gözler önüne sermektedir. 43
Aynı zamanda Venedikli Marino Sanudo Torsello da "Istoria
del Regno di Romania" adlı eserinde bu korsanlardan bazı­
larının adlarını veriyor ve faaliyetlerinden söz ediyordu. 44 Bu
dönernde içlerinde doğrudan Venedik Cumhuriyeti vatandaşı
olanlar ile Curnhuriyete bağlı kolonilerdeki Venediklilerin de
bulunduğu çok sayıda korsan, Ege adalarını kendilerine mesken
edinmişlerdi. Latinlerin ve Yunanlıların Ege'yi adeta korsan
yatağına dönüştürdükleri bu durumun, özellikle İstanbul'un,
Kardeniz'in ve etkilenrne yoluyla da Anadolu'nun, Mısır'ın,
Suriye'nin, Kıbrıs'ın ve Sakız Adası'nın ticaretine büyük za­
rar verdiği su götürmez bir gerçekti. 4s

43 HEYD, W., Yakın Doğu, s. 495-496; NICOL, D. M., Bizans ve Venedik, s. 190;
FLEET, K., European and Islamic Trade in the Early Ottoman State, the Merc­
hants of Genoa and Turkey, Cambridge Unv. Press, New York 1999, s. 65.
44 SANUDO, Istoria, s. 120, 127, 132, 146.
45 HEYD, W., Yakın Doğu, s. 497.

42
2. BÖLÜM

TÜRKLERiN EGE'DE İLERLEYİŞİ VE


"PASSAGİUM PARTİCULARE"
1 304 - 1334
ı. Türklerin Ege'deki İlerleyişine Karşı Latinlerin
İlk Mukavemeti: Papalık, Cenovalı Zaccaria Ailesi
ve Hospitalier Şövalye Tarikatı, 1304-1310

Papalığın Türklere Karşı Lafinierin


Girişimlerini Teşviki
Batı Anadolu'yu ele geçiren Türklerin Katalanlar ile işbir­
liğinden de istifade edip, Ege'ye serpilmiş olan adalara akın­
lar düzenlemelerine karşılık, Bizans'ın günden güne çökün­
tüye sürüklenmesinden yararlanan Latinler de İ mparatorluğa
ait adalara ve şehirlere yerleşmeye çalışıyorlardı. Latinlerin
bu çabaları, 1291'de Akka'nın Müslümanlar tarafından yeni­
den fethi ile Haçlıların Orta Doğu'daki varlığının son bulma­
sından sonra kutsal toprakların ve hatta İ stanbul'un yeniden
ele geçirilmesini hedefleyen projelere destek veren papalık
makamı ve Fransa Krallığı tarafından da teşvik ediliyordu.
1291'de Akka'nın Müslümanlarca yeniden fethi Hıristiyan
Batı dünyasında şok etkisi yaratmıştı. Fetihten hemen sonra
kutsal toprakların yeniden ele geçirilmesi için Papa IV. Nico­
laus (1288-1292)'un talebi üzerine ardı ardına Papalık maka­
mına Haçlı Seferi proje ve teklifleri sunuluyordu. 46 1291'den
sonraki ilk Haçlı Seferi projelerinde kutsal toprakların ve hatta
İ stanbul'un fethi amaçlanıyordu. Ancak, XIV. yüzyılın başla­
rında Türklerin Batı Anadolu'ya yerleşmeleri ve Ege adaların­
daki Hıristiyan çıkarlarını tehdit etmeye başlamaları, papalık

46 SCHEIN, S., Fide/es Crucis. The Papacy, the West, and the Recovery of the Holy
Land 1274-1314, Ciarendon Pres, Oxford 1991, s. 91- 1 1 1; LEOPOLD, A., How
the Recover the Holy Lan d. The Crusade proposa/s of the Iate thirteenth and early
fourt eent h centuries, Ashgate 2000, s. 8-52.

45
makamını eldeki imkanlar çerçevesinde daha gerçekçi düşü­
nüp, hareket etmeye zorlamıştı. Bundan dolayı, kutsal top­
rakları ve İ stanbul'u hedefleyen Haçlı Seferi politikası, XIV.
yüzyılın başlarından itibaren peyderpey yön değiştirerek, Batı
Anadolu ve Ege'deki Türkleri hedef almaya başlamıştı.
Papalığın p.olitika değişikliğinin ilk işaretleri XIV. yüzyı­
lın hemen başlarında kendisini göstermişti. Papa Xl. Benedi­
ctus (1303-1304), Haçlı Seferi'ni teşvik etmek amacıyla 1304
yazında yayımladığı bir bullasında, Bizans İ mparatorluğu'na
yönelik gün geçtikçe büyüyen Türk tehdididen bahsediyordu.
Fakat bu tehdit, 1291'den itibaren Papalık ve Fransa Krallığı­
nın öncülüğünde kutsal topraklar ile İ stanbul'u zapt etmeyi
hedefleyen Haçlı Seferi politikasının tamamen değiştiği an­
lamına gelmiyordu. Bununla birlikte, mevcut politika ilk defa
olmak üzere önemli bir biçimde revize ediliyordu. Papa Xl.
Benedictus, Bizans İ mparatorluğu'na yönelik bu tehdidi, Hı­
ristiyan topraklarının kafirlere karşı savunulması bahanesiyle
İ stanbul üzerine bir Haçlı Seferi düzenlenmesini organize et­
mek için kullanmak niyetindeydi.47
Papalığın Haçlı Seferi politikasına eklenen Türk tehdidi
unsuru, selefi Xl. Benedictus gibi Papa V. Clemens (1305-1314)
tarafından da etkin bir biçimde kullanılıyordu. 1261'de İ mpa­
rator VIII. Mikhael Palailogos'un İ stanbul'daki Latin İ mpara­
torluğu'na son vermesinden sonra, 1301 yılında, Latin İ mpa­
ratorluğu hanedamndan İ mparatoriçe Catherine de Cortenay
ile evlenen Fransa Kralı IV. Philippe'in kardeşi Valois Kontu
Charles (Carlo) (1270-1325), eşinin miras hakkına sahip çık­
mak ve böylece İ stanbul'da yeniden Latin İ mparatorluğu'nu
kurmak için 1304 yılında papalık makamı ile temasa geçmiş

47 ZACHARIADOU, E. A., I'rade and Crusade, s. 21; SCHEIN, S., Fideles Crucis,
s.
177; LEOPOLD, A., How the Recover, s. 25-26.
ve Bizans İ mparatorluğu'nun üzerine bir Haçlı Seferi düzen­
lenmesi için girişimlerde bulunmaya başlamıştı. 48
Papa V. Clemens de, bölgenin önemli güçlerine ve bu arada
Venedik ile Cenova'ya gönderdiği mektuplarda, Charles'ın Haçlı
Seferi projesine tam bir katılım sağlanması için çaba sarfedi­
yordu. 1306 ve 1307 yıllarında gönderdiği bu mektuplarda Papa
V. Clemens, selefi Xl. Benedictus gibi, Türklerin saldırılarına
karşı korunması için İ stanbul'un ele geçirilmesinin amaçlan­
dığı bu sefere iştirak edilmesinin öneminden bahsediyordu. 49
Türkler hakkında doğrudan ve daha fazla bilgi edinme
ihtiyacı, Papa V. Clemens ve Valois Kontu Charles'ı, Haçlı Se­
feri teşebbüslerine sadece Batı'dan değil aynı zamanda Do­
ğu'dan da müttefik katma arayışına yönlendirmişti. Bizans
i mparatoru Il. Andronikos tarafından Türklere karşı savaş­
mak üzere 1302 yılında Anadolu'ya getirilen Katalan Kumpan­
yasının paralı askerleri, bir müddet Türklere karşı savaşmış­
lar ve daha sonra paraları ödenmediğinden ve liderlerinden
Roger de F1or'un Bizans i mparatoru tarafından öldürülmesin­
den dolayı Bizans'a düşman olmuşlardı. Bu fırsatı kaçırmak
istemeyen Papa V. Clemens, Charles'ın Haçlı Seferi projesine
dahil olmaları için Katalanların liderlerinden Rocafort Kontu

48 Charles de Valois'in İstanbul'u ele geçi rmek için tasarladığı Haçlı Seferi giri­
şimi için bkz.: MORAN VILLE, H., "Les projets de Charles de Valois sur I'Em­
pire de Constantinople", Bibliotheque de l 'ecole des chartes, 1890, tome 51, s.
63-86; DELAVILLE LE ROULX, J., La France en Orient a u XJvti Siı!cle: Expe­
ditions du Marechal Boucicaut, c. I, Paris 1 886, s. 43-44; MOLLAT. G., Les
Papes d'Avignon (1305-1378), Paris 1912, s. 193; ATIYA, A. S., The Crusade in
the Later Middle Ages, London 1 938; Ayn. Mlf., Crusade, Commerce and Cul­
ture, Bloomington 1962, 282-284; HEYD, W., Yakın Doğu, s. 502-503; HOUS­
LEY, N., The Avignon Papacy and the Crusade, 1305-1378, Oxford 1986, s. 1 2-
13; SCHEIN, S., Fide/es Crucis, s. 177-178; NICOL, D. M., The Last Centuries,
s. 138.
49 SETTON, K. M., The Papacy and the Levant (1204-1571), vol. I, (The Thirte­
enth and Fourteenth Centuries), The American Philosophical Society, Phila­
delphia 1976, s. 164-165; SCHEIN, S., Fideles Crucis, s. 183.

47
Berengar'a elçi göndermişti.5° Fakat Papa, bu görüşmelerden
istediği sonucu elde edememişti. Çünkü bu sırada her ne ka­
dar Bizans İ mparatorluğu'na düşman kesilmiş olsalar da Ka­
talanların önemli bir kısmı halihazırda Türkler ile ittifak M­
linde hareket ediyordu.
Sefer hazırlıklarında yaşanan gecikme ve sefere tam destek
sağlayacağını vadetmiş olan Venedik'in bu esnada denizlerde
Cenova ile yaşadığı sorunlar, Charles'ın planlarının aksama­
sına yol açıyordu. Seferin tam bir fiyasko ile sonuçlanacağını
anlayan Venedik, Bizans İ mparatorluğu'ndaki ticari ayrıcalık­
larını büsbütün Cenovalılara kaptırmamak adına Bizans İ m­
paratorluğu ile barış antiaşması yapmaya karar vermiş ve 3
Ekim 1310'da Doj'un sarayında hazırlanan ve ıı Kasım 1310'da
İ mparator tarafından da onaylanan antlaşma ile Charles'ın İ s­
tanbul üzerine gerçekleştirmeyi planladığı Haçlı Seferi giri­
şimlerine destek vermekten vazgeçmişti.sı

Sakız Adası ve Foça'da Mukim Cenovalı


Zaccaria Ailesi
Faaliyetleri Papalık tarafından teşvik edilen ve bölgede ko­
numu itibarıyla önemli bir faktör olarak görülen kuvvetlerden
biri de Cenovalı Zaccaria ailesi idi. Latinlerin, Bizans İ mpara­
torluğu'nun zayıflamasından da yararlanarak Ege'deki stratejik
noktaları ele geçirme teşebbüslerinin ilk örneklerini sergile­
yen Cenezivli Zaccaria ailesi, I. Benedetto ve Manuel Zacca­
ria kardeşlerin Bizans i mparatorluk ailesiyle iyi ilişkiler te­
sis etmeye başladığı XIII. yüzyılın ikinci yarısından itibaren
bölgede ismini duyurmaya başlamıştı. I. Benedetto Zaccaria,

SO MUNTANER, R., Chronicle, s . 1 30-131.


SI THOMAS, G. M., Diplomatarium Veneto-Levantinum. Sive Acta et Diplamata
Res Venetas Graecas Atque Levantis Illustrantia, a. 1300-1350, c. I, Venetiis ı880,
s . 82-8S n. 45-46.

48
1)rre Savaşı'nda Venedikliler tarafından esir alınmış ve üç yıl
sonra, 1264 yılında, Bizans i mparatoru VIII. M ikh ael Palailo­
gos'a elçi olarak gönderilmişti. Vazifesinde başarısız olmasına
rağmen İ mparator nezdinde iyi bir izienim bırakan Benedetto
Zaccaria, bu sayede 1275 yılında İ mparator'dan Foça'daki şap
madenierinin işletilmesi hakkını elde etmişti. 52
Türklerin Ege Adalarına saldırmaya başlamaları Latinle­
rin bu hususta ellerini daha çabuk tutmalarını gerekli kılmıştı.
Bundan dolayı Latinler daha 1304 yılında İ mparator II. And­
ronikos'dan Türklere karşı savunmak üzere Bizans adalarını
talep etmeye başlamışlar ve aynı yıl Papa XL Benedict, "ka­
fırlere" karşı savunmak üzere Bizans topraklarının ele geçi­
rilmesini Katolikler için ideolojik bir eylem olarak yorumla­
mıştı.53 Bu taleplerden birisi de 1275 yılından itibaren Foça'yı
elinde bulunduran Cenovalı Zaccaria kardeşlerden Manuel
Zaccaria'nın yavaş yavaş Türk akıniarına maruz kalan Sakız
Adası'nı İ mparator'dan istemesiydi.
Sakız Adası, bulunduğu konum itibarıyla son derece stra­
tejik bir öneme sahipti. Zira ada, kuzeyde İstanbul ve Karade­
niz ile güneyde Suriye ve İ skenderiye arasındaki ticaret yolu

52 SAN U DO, Istoria, s. 146; MILLER, W., "The Zaccaria of Phocaea and Chios
(1275-1329)", The journal ofHellenic Studies, vol. 31 (191 1), s. 43; BALARD, M.,
"The Genoese", s. 161; HEYD, W., Yakın Doğu, s. 491 ; OSTROGORSKY, G., Bi­
zans Devleti Tarihi, s. 453; N IC OL , D. M., The Last Centurits, s. 60; CARR, M.,
"Trade and Crusade? The Zaccaria of Chios and Crusades Against the Turks",
Contact and Conflict in Frankish Greece and Aegean 1204-1453, eds. Nikolaos G.
Ch ris si s - Mike Carr, London 2014, s. 1 16- 1 17. Nitekim aynı zamanda bir am i­
ral, korsan, tüccar, dipl omat ve Haçlı askeri olan Benedetto Zaccaria'nın 1268,
1 278 ve 1298 yıllarında Ingi ltere ve Kuzey Avrup a'ya önemli miktarda şap ih­
raç et t i ği biliniyordu. Bkz.: KEDAR, B. Z., Merchants in Crisis. Genoese and
Venetian Men of Affairs and the Fourteenth-Century Dep ression, Yale Unv.
Press, London 1976, s. 21, 1 2 1 .
53 ZACHARIADOU, E. A., Trade and Crusade, s. 7 n. 2 1 : "Nam si (quod absit)
idem imperium ad Turcos aliosque Sarracenos et infıdeles, ad quibus dictus And­
ronicus jugiter impugnatur, devenire contingeret non passet dem um jaciliter erui
de manibus eorum".

49
güzergahında bulunuyor ve Türkiye'ye yakınlığıyla da Foça'daki
şap madenierinin güvenliğini sağlıyordu. Bundan başka adada
üretilen sakız, şarap ve diğer tarımsal ürünler adanın zengin­
liğini ve dolayısıyla da önemini daha da arttırıyordu.s4
İ mparator bu isteği geri çevirmesine rağmen 1305 yılı baş­
larında harek�te geçen Benedetto Zaccaria adayı işgal etmiş
ve yazarının Bartolarneo di Iacovo olduğu tahmin edilen ano­
nim Roma kroniğinde kaydedildiği üzere Bizans da bu işgali
bir i mparatorluk belgesi ile onaylamak suretiyle kabul etmek
zorunda kalmıştı.ss Benedetto Zaccaria'nın Sakız Adası'nı işgal
ettiğinde bahanesi, adanın Bizanslılarca yeterince güçlü bir bi­
çimde savunulamadığı ve Türk korsanlarının eline düşme teh­
likesi karşısında bulunduğuydu. İ mparator ile varılan uzlaş-

54 BALARD, M., "Latins in the Aegean and the Balkans in the Fourteenth Cen­
tury", The New Cambridge Medieval History, vol. VI, c. 1 300 - c. 1415, ed. Mi­
chael Jones, Cambridge University Press, 2000, s. 850.
55 ANONIMO ROMANO, Cronica. Vita di Cola di Rienzo, a cura di Ettore Maz­
zali, Rizzoli 1 991, cap. XIII s. 30. Eser ilk defa İtalyan tarihçi Ludovico Anto­
nio Muratori tarafından 1740 yılında A ntiquitates ltalicae Medii Aevi serisinin
3. cildinde yayımlanmıştır: HISTORIAE ROMANAE FRAGMENTA. Ab anno
Christi MCCCXXVII usque ad MCCCLIV. Neapolitana sive Romana dialecto
scripta, anonim, içinde: Antiquitates ltalicae Medii Aevi, c. III, ed. L. A. Mura­
tori, Milan 1740, s. 239-548. Her ne kadar eserin yazarının Bartolomeo di Ia­
covo olduğu iddia edilse de dipnotlarda Anonimo Romano ve Historiae Roma­
nae Fragmenta adıyla gösterilecektir. Burada cap. X III s. 355: "Nella contrada
de Romania era uno imperatore de Constantinopoli lo quale avea nome Paria­
loco. Sio figlio avea n ome Catacucino. Questo Parialoco avea moito granne fede
a uno Cristiano lo quale avea nome missore Martino Zaccaria de Genova, lo qu­
ale era nobile e valente mastro de guerra. Fecelo sio armiraglio de mare. Tutta la
contrada dello mare guardiava in servizio de Parialoco. Granne onore renne a
sio signore. Navi e iente avea a sio piacere. Puoi questo Parialoco donao a mis­
sore Martino per soa spenzaria una isola mo ito bella e nobile, de granne frutto,
cioene /'isola de Chio." ["Konstantinopol'de mukim, Palaelog hanedamndan
=

İmparator Andronik -Hıristiyan inancının büyük lideri- Cenova şehrinden


soylu, büyük savaş kahramanı ve denizierin efendisi Martino Zaccaria ile yap­
tığı ve onu, imparatoru n bir muhafızı gibi gören Romania Antlaşmasında, gü­
zel ve büyük Sakız Adası'nı ve onun bütün nimetlerini Martino'ya bahşetmiş­
tir."]

so
maya göre Zaccaria adayı, İ mparator tarafından verilmiş bir
tırnar olarak on yıl boyunca elinde tutacaktı. Ancak bu ant­
laşma 1314'ten sonra beşer yıllık aralıklarla 1329 yılına ka­
dar uzatılmıştı.56 Böylece Foça'dan başka Sakız Adası'na da
yerleşen Zaccaria Ailesi, Ege'ye doğru yapılan Türk saldırıla­
rının önünde önemli bir engel olarak yer almıştı. Bununla da
yetinmeyen Zaccaria ailesi aynı yıl kuzeydeki Edremit Lima­
nı'na da sahip olup burada bir garnizon bulundurarak Türk­
lerin daha kuzeyden çıkmalarına da engel olmaya çalışmıştıP
Latinlerin bu çabaları Türkleri durdurmaya yetmiyordu.
Üstelik Türkler, Bizans'ın Avrupa'daki topraklarını yağmaya
girişen Katalanlar ile işbirliği yaparak ilk kez Avrupa toprak­
larına ayak basıyor ve böylece kendilerine akınlarını daha ge­
niş sahalara yayma imkanı elde etmiş oluyorlardı. Nitekim
1305 yılında emrindeki kuvvetler ile Gelibolu'da iken, Kata­
lan kuvvetlerinin ayrılmasından sonra Anadolu'da Bizans'ın
elindeki bütün şehir ve kalelerio Türkler tarafından birer bi­
rer fethedilmekte olduğu haberini alan Katalanların liderle­
rinden ve aynı zamanda Katalanların Anadolu'daki faaliyetle­
rini kaleme alan Ramon Muntaner, bu sırada Ximelich (Melik)
adlı bir Türk kaptanının Gelibolu'ya geldiğini ifade etmekte ve
yaşananları şu şekilde anlatmaktadır:

'Ximelich banş görüşmesi talebinde bulundu. Şah­


sırnın arzu etmesi durumunda liderlerimiz ile konuş­
mak için Gelibolu'ya geçmek istediğini söyledi. Ben de

56 MILLER, W., "The Zaccaria", s. 45; THIRIET, F., La Romanie Vıinitienne au Mo­
yen Age. Le developpement et l'exploitation du damaine colonial venitien (XII'
- XV' siecles), De Boccard, Paris 1 975, s. 1 56; HEYD, W., Yakın Doğu, s. 519-
520; OSTROGORSKY, G., Bizans Devleti Tarihi, s. 453; ZACHARIADOU, E.
A., Trade and Crusade, s. 7-8 n. 24; NICOL, D. M., Bizans ve Venedik, s. 209;
SOUCEK, S., "Sakız", E/.2, c. VIII, (1995), ss. 890; DARKOT, B., "Sakız Adası ,
"

fA ., c.
10, (1997), s. 94.
57 MORDTMANN, J. H., "Edremit", El?, c. ll, (1 965), s. 686; ZACHARIADOU,
E. A., Trade and Crusade, s. 8.

51
bu talebi kabul edince Ximelich, maiyyetindeki on kişi­
lik bir muhafız birliğiyle geldi ve aralarmda şahsırnın
da bulunduğu bir toplantıda En Rocafort ve En Ferran
Ximeno ile bir görüşme yaptı. Türk kaptanı, bu görüş­
mede kuvvetleri, eşi ve çocuklarıyla bizim tarafımıza
geçmeye hazır olduğunu; bizleri bir kardeş olarak gö­
ren kendisinin ve bütün kuvvetlerinin bu hususta yemin
edebileceklerini; bizleri bütün düşmanlarımıza karşı
destekleyebileceklerini; kuvvetlerinin eşleri ve çocuk­
larıyla bizlerin emrine girmeyi ve her zaman ve her
yerde bizlerin idaresinde olmayı arzuladıklarını ifade
etti. Ayrıca kazandıkları ganimetin ı/s'ini bizlere ver­
meyi teklif etti. Bizler bu teklifi değerlendirerek, ka­
bul ettik ve neticede Ximelich'in tamamı sekiz yüz atlı
ve iki bin yayadan oluşan kuvvetleri bizlere katıldılar
ve savaş kabiliyeti oldukça yüksek olan bu kuvvetler
sayesinde Bizans imparatoru'na karşı başarılı bir şe­
kilde mücadele ettik".s8

Bununla da yetinmeyen Türkler (muhtemelen Aydıno­


ğulları) 1306 yılında Sakız Adası'na bir sefer düzenlemişler
ve yüklü ganimetlerle geri dönmüşlerdi.59 Bu sıralarda Türk

58 MUNTANER, R., Chronicle, s. 453-454. Nicephoros Gregoras ise Katalanla­


rın ordusuna katılan bu Türklerin sayısını beş yüz olarak vermektedir. Bkz.:
OIKONOMIDIS, N., "Avrupa' da Türkler (1305-1313) ve Küçük Asya'da Sırp­
lar (1313)", Osmanlı Beyliği (1300-1389), Ed.: E. A. Zachariadou, çevirenler: G.
Ç. Güven-İ. Yerguz-T. Altınova, Tarih Vakfı Yurt Yay. , İstanbul 1 997, s. 173-
174; KlE!., M., "Birgi Tarihi", s. 12; CARIM, F., Tarih'in Türk'e Yük/ediği Çetin
Görev. s. 102-105. Pachymeres ise bunların aslında Aydınoğulları'ndan olduk­
larını ve Küçük Asya' da yaşayan birçok Rum' dan destek aldıklarını yazıyor.
Bkz.: WITTEK, P., Menteşe Beyliği, s. 57; NICOL, D. M., The Last Centuries, s.
132-133, 1 54; NICOL, D. M., Bizans ve Venedik, s. 212. Bu Türk kuvvetlerinin
sayıları beş yüze varan Karesi kuvvetleri olma ihtimali de vardır. Bkz.: ZAC­
HARIADOU, E. A., The Catalans of Athens and the Begining of the Turkish
"

Expansion in the Aegean Area", Studi Medievali, 3a Serie, XXI,(l980), s. 824 n.


8; ÖDEN, Z. G., "Bizans", s. 129.
59 1 306 llkbaharı'nda Türkler otuz gemi ile Sakız'a hücum ettiler. Kaleye sığın­
mış olanlar hariç ahali müthiş bir kırgına uğrayarak mahvoldular. Kadın ve

52
akınlarına maruz kalan sadece Sakız Adası değildi. Nitekim
1307 yılına gelindiğinde Bizans kaynakları Khalamouz (Kala­
mes) adını verdikleri Karasi Türkmenlerinin beyi olan Kalem
Bey'in Midilli Adası'nı istila ve yağmasını kaydediyorlardı. 60
Bu sıralarda bölgede önemli gelişmeler yaşanıyordu. Efes
ve Birgi'yi zapt ettikten sonra bölgenin hızla Türkleşmesini
amaçlayan Sasa B ey, bunun ancak iç kısımlardaki Türkmen
nüfusunun kıyılara göçürülmesiyle mümkün olacağını anla­
mış bulunuyordu. Bunun için de Germiyanoğulları'nın suba­
şısı Aydınoğlu Mehmed Bey'i sahil mıntıkasına davet etmiş ve
bu sayede bölgenin hızla Türkleşmesine katkıda bulunmuştu.
Ancak kısa bir süre sonra bilinmeyen nedenlerden ötürü Sasa
Bey ile Aydınoğlu Mehmed Bey arasında mücadele başgöster­
mişti. Sasa Bey'in fethettiği yerleri 1307 ve 1308 yıllarında bir
bir elinden alan Mehmed Bey, Sasa Bey'in Franklar (muhte­
melen Rodos'a yerleşmiş olan San Giovanni Şövalyeleri) tara­
fına geçmesiyle Müslümanlar arasında prestijini artırmış ve
sonunda 1310 yılına doğru Sasa Bey'i ortadan kaldırarak Ay­
dın İli (Leşkeri İli)'ne sahip olmuştu. 6'

çocuklarla oradan kaçmaya muvaffak olan bazı kimseler de Skyros yakınında


fırtına da öldüler. Bkz.: WITTEK, P., Menteşe Beyliği, s. 45; YINANÇ, M. H.,
Medhal, s. 2ı; LUTTRELL, A., "Settlement on Rhodes 1306-1366", Crusade and
,

Settlement, Ed.: P. Edbury Cardiff: University College Press, London ı985, s. 273.
Marino Sanudo Torsello i se 1306-1309 yılları arasında Türklerin Ege adalarına
yaptıkları akınlardan yakınıyordu Bkz.: MARINO SANUDO TORSELLO, Li­
.

her Seeretorum Fidelium Crucis. Super Terrae Sanctae Recuperatione et Conser­


vatione, içinde: Gesta Dei Per Francos, ed. J. Bongars, Hannoviae ı6ı ı, s. 29, 32;
The Book of the Secrets of the Faithfu l of the Cross: Liber See retorum Fideli um
Crucis, çev. Peter Lock, Farnham, Ashgate 201 ı, s. 59.
60 İNALCIK, H., "Turcoman Maritime Principalities", s. ı85; ÖDEN, Z. G., "Ka­
resi ve İlk Zamanları", Uluslararası Batı Anadolu Beylikleri Sempozyumu, Ba­
lıkesir ı8-20 Ekim 2004, s. 45.
6ı Düsturnoime'de bu olay tarih verilmeksizin şöyle anlatılmaktadır: "Hem ha­
sedden fitne Sasa eyledi/mümin iken avn-i tersa eyledi; Ol gazada kat/ o/dı ol
dahilçok ganimet mal alur mir-i sahi." Bkz.: EN VERI, Düstılrname, 18-19. Sasa
Bey'in hertaraf edilmesiyle ilgili olarak 1308 ve l3ıO gibi farklı iki tarih veril­
mektedir. l308'i kabul eden araştırmalar için bkz.: MELIKOFF, I., Le Destan

.n
Hospital Şövalye Tarikatının Rodos Adası'nı Zaptı,
1306-1310
Papalık ve Fransa Krallığının kutsal topraklara ve İ stan­
bul'a Haçlı Seferi yapılması yönündeki plan ve projeleri, Doğu
Akdeniz ve Ege'deki yeni gelişmeler üzerine gün geçtikçe öne­
mini kaybediyordu. Zira XIV. yüzyılın başından itibaren Latin­
lerio Ege'deki ticari çıkarları ve Haçlı Seferi planları için asıl
tehlike olarak Türkler ve müttefikleri Katalanların askeri fa­
aliyetleri görülmeye başlanmıştı. Papalık açısından, Katalan­
lar ve Rumların, Yunanistan anakarasında Latinlerin kontrolü
altındaki Achaia bölgesinde yarattıkları tehdidi n ortadan kal­
dırılması ve Türklerin Ege adalarına ve kıyılarına doğru ya­
yılmalarının önlenmesi, kutsal toprakları hedefleyen ve geniş
çaplı katılımın öngörüldüğü "passagium generale" fikrinden
sınırlı sayıda kuvvetin katıldığı ve sadece belli bir bölgeye veya
hedefe yönelik gerçekleşen "passagium particulare" politika­
sım gerekli kılıyordu.
Hospitalier ya da diğer adıyla San Giovanni Şövalyeleri
olarak da bilinen Hospitalier Şövalye Tarikatı'mn, Papamn da
desteğini alarak, 1309 yılına doğru Rodos Adası'nı tamamıyla
fethetmeleri, bölgedeki ilk "passagium particulare" hareketi
olarak kayda geçmiştir. Hospitalier Şövalyelerinin, yerleşmek
amacıyla Rodos Adası'nı seçmelerinde bazı faktörler etkili ol­
muştur. Öncelikle Rodos, kutsal toprakların yeniden ele ge­
çirilmesini, Kıbrıs Krallığı ve Kilikya Ermeni Kontluğu'nun
savunulmasını ve İ stanbul'un fetbini amaçlayan Haçlı Se­
feri politikasında bu bölgelere müdahale etmek açısından iyi
bir konumda yer alıyordu. Ayrıca, Türk kıyılarına yakınlığı

d 'Umur Pacha, Bibliotheque Byzantine, Paris 1954, s. 39 ; NICOL, D. M., The


Last Centuries, s. 143; KIEL, M., "Birgi Tarihi", s. 10- 1 1 . 1 310 yılını kabul eden
araştırmalar için bkz.: YINANÇ, M. H., Medhal, s. 22; WTTTEK, P., Menteşe
Reyliği, s. 39. Paul Lernede ise bunlardan farklı olarak 1307 yılı üzerinde dur­
maktadır. Bkz.: LEMERLE, P., L'Emirat D'Aydın, s. 22, 38.

54
sebebiyle de Türklerin Ege kıyıları ve adalarındaki faaliyetle­
rine set çekmek için bir üs vazifesi görüyor ve birçok ticaret
gemisine de sığınak oluyordu. 62
1291 yılında Memh1k Sultanı'nın, Hıristiyanları, Doğu Ak­
deniz kıyılarındaki üslerinden çıkarmasından sonra Hospita­
lier Şövalye Tarikatı da kendine yeni üsler aramaya başlamış
ve bir süre Kıbrıs Adası'na yerleşmişti. Bu esnada, 8 Ağus­
tos 1303'de merkezi üssü Rodos olan büyük bir deprem ada­
daki yerleşimiere de büyük zarar vermişti. Bu bir fırsatı ka­
çırmak istemeyen Hospitalier Şövalyelerinin lideri Foulques
de Villaret (1305-1319), 1306 yılında Papa ile Rodos Adası'nın
fethi üzerine bir görüşme gerçekleştirmişti. 6 Haziran 1306'da
Papa V. Clemens'in Hospitalier ve Templier tarikatlarının li­
derlerine yazdığı ve Rodos Adası'nın ele geçirilmesi mesele­
sinden bağımsız olarak kutsal topraklara yapılacak bir Haçlı
Seferi için görüşlerinin talep edildiği mektuplara, Foulques
de Villaret'in "passagium particulare" politikası bağlamında
ve daha gerçekçi bir yaklaşım sergileyen cevabi mektubunun
bu görüşmeye esas teşkil ettiği anlaşılmaktadır. 63Görüşmenin
neticesinde Papa, 5 Eylül 1307'de Hospitalier Şövalye Tarika­
tına Rodos Adası'nı zapt etme izni vermişti.64

62 HEYD, W., Yakın Doğu, s. 599-600; HOUSLEY, N., The Avignon Papacy, s. l l .
63 PETIT, j., "Memoire de Foulques de Villaret sur la croisade", Bibliothı!que de
l'ecole des chartes, 1899, tome 60, (1899), s. 603-610; KEDAR, B. Z. SCHEIN,
-

S., "Un projet de 'passage particulier propose par l'Ordre de l'Hopital, 1 306-
1 307", Bibliothı!que de l'Ecole des Chartes 1 37, Paris-Genava 1979, s. 2 1 1 .
64 LUTTRELL, A . , "The Hospitallers and the Papacy, 1 305-1 314", Forschungen zur
Reichs-, Papst-, und Landesgeschichte; Peter Herde zum 65. Geburtstag, eds. K.
Borchardt and E. Bunz, vol. li., Stuttgart: Anton Hiersemann, 1998, s. 599-601.
Hospitalier Şövalyelerinin Papa' dan muafiyet ve izin aldıklarını Giovanni Vii­
Iani de doğrulamaktadır. Bkz.: YILLAN I, G., Nuova Cronica, ed. Giuseppe Porta,
Parma 1991, s. 292. 8 Ağustos 1 303'te Bizans, Memhlk ve Venedik kaynakla­
rında zikredilen ve merkezi üssü Rodos olan büyük bir deprem meydana gel­
miş ve bu deprem Rodos'da büyük bir hasara yol açınakla 1 306'da adayı işgale
başlayan Hospitalier Şövalyelerinin nihayet l 309'da adayı tamamen ele geçir­
melerinde onlara kolaylık sağlamıştır. Bkz.: LUTTRELL, A., "Oniki Adalar' da

55
Vakit kaybetmeden hareket geçen Hospitalier Şövalyeleri,
1306 yılında Bizans İ mparatorluğu'nun elindeki Rodos'u ku­
şatmışlardı. Şövalyelerin bu esnada tek başlarına hareket et­
medikleri bilinmektedir. Zira Valois Kontu Charles'ın İ stanbul
üzerine gerçekleştirmeyi planladığı Haçlı Seferi'ne Venedikli­
lerin destek v�rmesiyle bölgedeki çıkarları tehlikeye giren Ce­
novalılar da, korsan Vignolo de Vignoli komutasındaki kuv­
vetleriyle kuşatmaya yardım etmişlerdi.
Bu ilk kuşatma başarısız olsa da Hospitalier Şövalyeleri,
Kos ( İ stanköy) Adası'nı işgal etmeyi başarmışlardı. Bunun
üzerine daha önce Zaccaria ailesinin yaptığı gibi Hospitalier
Şövalyeleri de 1307 yılında İ mparator'dan adayı talep etmek
için İ stanbul'a elçiler göndermişler fakat talepleri kabul edil­
mediği gibi, İ mparator Rodos'un savunmasını güçlendirmek
için adaya birkaç kadırga göndermişti. Foulques de Villaret de,
Zaccaria kardeşlerin Sakız Adası'nı İ mparator'dan talep eder­
ken ileri sürdükleri gerekçenin aynısını yani Türk saldırılarına
karşı İ mparatorun tebaası olarak adayı savunmayı teklif et­
mişlerdi. 65 Bütün bunlara rağmen Papa'nın da desteğini alan
Hospitalier Şövalyeleri, Cenovalıların da yardımıyla nihayet
adanın tamamını Ağustos 1309 yılının sonuna doğru ele geçir­
meyi başarmışlardı. Papa ise Rodos'un ele geçirilmesini kut­
sal toprakların yeniden zaptının bir başlangıcı ve Mısır'ın ab­
lukaya alınması politikası için yeni bir üs olarak görüyordu.66

Deprem: 1 303-1513", Osmanlı Imparatorluğu'nda Doğal Afetler, Ed.: E. A. Zac­


hariadou, çeviren ler: Gül Ça�alı Güven-Saadet Öztürk, Tarih Vakfı Yurt Yay.,
İstanbul 2001, s. 161 .
65 LUTTRELL, A., "The Hospitallers of Rhodes Confront the Turks: 1 306-1421",
Christians, Jews and Other Worlds: Patterns ofConflict and Accomodation, Ed.:
P. F. Gallagher, University Press of Amerika, Lanham 1988, s. 83; FAILLER,
A., "L'occupation de Rhodes par les Hospitaliers", Revue des ı!tudes byzantines,
tome 50, (1992), s. 1 17-l l8.
66 LUTTRELL, A., "The Hospitallers of Rhodes", s. 83-84; UZUNÇARŞILI, İ.
H., Anadolu Beylikleri, s. 72; ZACHARIADOU, E. A., Trade and Crusade, s.
10- 1 1 ; ZACHARIADOU, E. A., "Holy War", s. 214; İNALCIK, H., "Turcoman

56
2. Ege'de İlk Büyük Çatışma Dönemi, 1310-1319
Cenovalı Zaccaria ailesinin Sakız Adası ve Foça gibi stra­
tejik yerleri elinde bulundurması, Hospitalier Şövalye Tarika­
tı'nın Kıbrıs'tan çıkarak Rodos Adası gibi bulunduğu konum
itibarıyla son derece kritik bir öneme sahip olan bir mevkiiyi
ele geçirmesi, Batı Anadolu'ya tamamıyla hakim olan Türk­
lerin siyasi teşekküller kurarak Ege kıyılarına ve adalarına
doğru ilerlemesi ve bir yandan da Katalan Kumpanyası ile it­
tifak balinde Yunanistan anakarasındaki askeri başarıları, Bi­
zans İ mparatorluğu'nun her geçen gün bölgedeki egemenliğini
yitirmesi ve papalık makamının Hıristiyan Batı'nın öncü kuv­
vetleri olarak gördüğü ve kutsal topraklara yapılacak Haçlı Se­
feri için atlama taşı olarak addettiği bölgedeki Latin güçlerini
destekleyen girişimleri Ege'de, yakın zamanda büyük bir ça­
tışma döneminin başlayacağının habercisiydi.
Hospitalier Şövalyeleri (bundan sonra kimi zaman Rodos
Şövalyeleri diye de anılacaktır) bölge siyasi arenasma gerçek­
ten de çok hızlı bir giriş yapmışlardı. Her ne kadar Rodos'un
Fethi esnasında Cenovalılar ile işbirliği yapmış olsalar da,
daha sonra Rodos'taki konumlarını sağlamlaştırır sağlamlaş­
tırmaz, Papalık politikalarının bölgedeki savunucusu kesilip,
Papa'nın Müslümanlar ile her türlü ticareti yasaklayan tali­
matnamelerine uymayan Venedik ve Ceneviz tüccar gemile­
rini ele geçirmeye başlamışlardı. Bunun üzerine Venedikliler
ve Cenovalılar, Rodos Şövalyelerine karşı uzun bir mücade­
leye girmişlerdi. Rodos Şövalyelerinin ticaret yapan Ceneviz
gemilerine saldırması üzerine Cenovalılar da ele geçirdikleri
Hospitalier Tarikatı gemilerini Türkiye'de Türklere satmak

Maritime Principalities", s. 186. Hospitalier Şövalyelerine bu işgallerinde Nak­


sos'un Venedikli Dükü I. Niccolo Sanudo da yardım etmişti. Bkz.: SAVVIDES,
A. G. C., "Nakshe", El.', c. VII, (1 993), s. 939-940; DARKOT, B., "Rodos", İA.,
c. 9, (1997), s. 754.
suretiyle misillernede bulunuyorlardı.67 Cenovalılar bu mü­
cadele döneminde kendilerine Menteşe Türkleri gibi, Rodos
Şövalyelerine düşman bir müttefik de bulmuşlardı. Müttefik­
le! birlikte Rodos'a saldırmışlar fakat adayı ele geçirememiş­
lerdi. Buna rağmen birleşik Türk-Ceneviz donanmasının Ro­
dos Adası civ�rındaki faaliyetleri, Hospitalier Şövalyelerinin
Rodos'taki varlığını tehdit edecek boyutlara ulaşmıştı. Papa V.
Clemens ise, meydana gelen bu olayları tarif ettiği bir bulla­
sında Cenovalıları ve bilhassa onların ittifak yaptıkları Türk­
leri faaliyetlerinden dolayı kınıyor ve ittifakın Türk tarafını­
nın ismini "Mandachiam nomine, multa vallatum potentia"
olarak kaydediyordu. 68

Bundan başka Cenovalılar, bu sırada Menteşe ülkesinde


ticaret yapan iki yüz elli Rodoslu tüccarı gündeme getirerek,
müttefikleri Menteşe Beyi'ne bunları tutuklamasını ve Rodos
üzerine sefere çıkmasım tavsiye etmişlerdi. Hatta Menteşe Bey'i
Mesud Bey'e para teklifinde dahi bulunmuşlardı.69 Menteşe
ülkesindeki Rodoslu iki yüz elli tüccarın varlığı, Şövalyelerin
Rodos'a yerleşmelerinden sonra kurulan iyi ilişkilerin göster­
gesi olmalıydı. Ancak 1312 Nisan'ında Rodos önlerinde yirmi
üç Türk gemisinden oluşan bir donanma (muhtemelen Menteşe
Beyliği donanması) Şövalyelerin Sahib-i Azaını Foulques de
Villaret komutasındaki Rodos donanmasına mağlup olmuştu.7o

67 LUTTR ELL A., "The Genoese", s. 757-758.


,

68 ZACHARIADOU, E. A., Trade and Crusade, s. 12 n. 44.


69 Cenovalıların Mesud Bey'e teklif ettikleri miktar elli bin soudi idi. Bkz.: WIT­
TEK, P., Menteşe Beyliği, s. 57; ZACHARIADOU, E. A., Trade and Crusade, s.
12; LUTTRELL, A., "The Hospitallers of Rhodes", s. 84.
70 Hospitalier Şövalyeleri, yenilgiye uğradıktan sonra Amorgos Adası'na kaçıp te­
pelere sığınan Türkleri takip ederek sekiz yüzünü öldürmüşlerdi. Bu savaşta
Hospitalier Şövalyelerinin kaybı elli yedi şövalye ve üç yüz piyade idi ki bu sayı
Hospitalier Tarikatı açısından önemli bir rakamdı. Zira Hospitalier Şövalyele­
rinin adadaki sayıları çok değildi. Bu olay, bin beş yüz Türk ve seksen beş Lati­
nin hayatlarını kaybettikleri şeklinde Nisan 1 3 1 2 tarihli Avignon'a gelen haber
ile muhtemelen aynıydı. Bkz.: LUTTRELL, A., "The Hospitallers of Rhodes", s.

58
Bu savaş, Türklerle Rodos Şövalyeleri arasındaki ilk ça­
tışma gibi görünse de aslında her iki taraf ilk defa 1306 yılında
Hospitalier Şövalye Tarikatı'nın Rodos Adası'na düzenlediği se­
fer esnasında karşılaşmışlardı. Bu seferde, adayı Hospitalier
Şövalyeleri'ne karşı savunan Bizans kuvvetleri arasında 300
kadar Türk birliği de bulunuyordu.?' 1312 yılındaki bu zaferin
ardından Türklere karşı başarılı bir şekilde saldırıya geçen
Hospitaller, 1313 yılına gelindiğinde Anadolu'da muhtemelen
Menteşe bölgesindeki Türklere ait olan bazı istihkamları ele
geçirmişlerdi. Nitekim Şövalyelerin Sahib-i Az aını Foulques
de Villaret'in 1313 yılı baharında kaleme aldığı bir kayıt da
bu durumu ilan ediyordu.72 Türkler ile Rodos Şövalyeleri ara­
sında 1311 yılında patlak veren ve 1313 yılına gelinceye kadar
Hospitalier Şövalyelerinin Anadolu'da bazı istihkamları ele
geçirmeleriyle son bulan bu mücadele karşılıklı ticari çıkar­
Iara dayansa da kurulan iyi ilişkilerin kısa sürede bozulabi­
leceğini gösteriyordu.

Güneyde Rodos Şövalyeleri ile mücadele eden Türkler, ku­


zeyde Trakya'da Katalanlar ile birlikte yağma akınlarını sür­
dürüyorlardı. Katalanlar, ıs Mart 1311'de Atina'yı zapt edip,
burada devletlerini kurduktan sonra Türkler ile yol ayrımına

gelmişlerdi.

86; LUTTRELL, A., "The Military and Naval Organization of the Hospitallers
at Rhodes: 1 310-1444", Des Kriegswesen der Ritterorden im Mittelalter Ordines
Militares-Colloquia Torunensie Historica, VI, ed. Z. H. Nowak Torun: Uniwer­
sytet Mikotaja Kopernika, Torun 1991, s. 138.
71 CARR, M., The Hospitallers of Rhodes and Their Alliances Against the Turks,
"

1306-1 348", Islands and Military Orders c. 1291 - c. 1798, eds. Emmanuel But­
tigieg - Simon Philipsss, London 2013, s. 167.
72 ZACHARIADOU, E. A., Trade and Crusade, s. 12 n. 46: "Nos et domum rıost­
ram . . . acquisivisse. . . in partibus cismarinis e grecis cismaticis et Turcis. . . tam
in In su/is quam in terra fırma, castra, vii/as et forteliccia, ac terras ferti/es et in
cunetis fructibus copiosas".

59
Katalanlar ile ittifak halindeki Türklerin bir kısmı, Ma­
kedonya'da faaliyet gösteren Sırp Hükümdan'nın hizmetine
girerken diğer bir kısmı da muhtemelen Karesi Türkmenle­
ri'nden olan Halil (Melik unvanını taşıyordu)'in koroutasında
yak laşık ı.soo kişilik bir birlik oluşturarak, Trakya'daki Bi­
zans topraklarını yağmaya girişmişlerdi. Bunlarla başa çıka­
mayacağını anlayan İ mparator II. Andronikos, Halil'in Ge­
libolu'dan karşı sahile yani Türkiye'ye atları, ganimetieri ve
paraları ile serbestçe geçme teklifini kabul etmek zorunda kal­
mıştı. Ancak geçiş esnasında Bizansh komutanın Türkleri öl­
dürmek teşebbüsü üzerine savaş çıkmış ve Bizans ordusunu
yenilgiye uğratan Türkler, Gelibolu'da bir üs elde ederek oraya
sığınmışlardı. 1312 yılı sonlarına doğru, İ mparator, Cenova­
lılardan ve Sırp Kralı Milutin'den aldığı destekle ı.soo kişi­
den oluşan bu Türk birliğini ortadan kaldırmıştı.73 Olayı daha
farklı kaydeden Katalan kroniği Ramon Muntaner ise Katalan
Kumpanyası'nın Atina Düklüğü'nü ele geçirdikten sonra bu­
rada yerleşmeye karar verdiğini gören müttefikleri Türklerin
ve Türkapollerin ayrılmak istediklerini; Katalanların, Düklü­
ğün istedikleri herhangi bir yerinden üç, dört veya daha fazla
yer verme tekliflerine rağmen Türklerin malda mülkde göz­
lerinin olmadığını, anavatanlarındaki akrabalarını, soydaşla­
rım özlediklerini ve Türkiye'ye dönmeyi arzuladıklarını söy­
leyerek bu teklifleri reddettikleri ni; bunun üzerine Katalanlar
ile Türklerin büyük bir sevgi duygusu içinde ve ne zaman ih­
tiyaçları olursa birbirlerine yardıma gelme sözü ile ayrıldık­
larını; hiç bir şeyden korkmayan ve hiç kimsenin kendilerine
engel olamadığı Türklerin Bizans topraklarında geçtikleri her

73 OIKONOMIDIS, N., "Avrupa' da Türkler", s. 176 -ı77; NICOL, D. M., The Last
Centuries, s. 1 39; CARIM, F., Tarih'in Türk'e Yük/ediği Çetin Görev. s. l l4-1 19;
LUTTRELL, A., " 1 389 Öncesi Osmanlı Genişlemesine Latin Tepkileri", Os­
manlı Beyliği (1300-1389), Ed.: E. A. Zachariadou, çevirenler: Gül Çağalı Gü­
ven-İsmail Yerguz-Tülin Altınova, Tarih Vakfı Yurt Yay., İstanbul 1997, s. 1 3 1 ;
ÖDEN, Z. G., Karasi Beyliği, TTK Yay., Ankara 1999, s. 24-30.

60
yeri yağma edip, yakıp yıkarak, kısa bir yolculuğun ardından
Gelibolu'ya geldiklerini; Türkler Gelibolu'da iken Bizans İ m­
paratoru'nun gönderdiği on Ceneviz kadırgasının oraya geldi­
ğini; silahları ayrı bir kadırgada taşınmak şartıyla Türklerin
bütün mal ve mülkleriyle beraber Anadolu yakasına geçiril­
mesi hususunda Türkler ile Cenovalılar arasında yeminle teyit
edilmiş bir antlaşma yapıldığını; antlaşma gereğince Türkle­
rin kadırgalara binerken silahlarını Cenovalılara teslim ettik­
lerini; kadırgalar yol aldıktan bir müddet sonra Cenovalıla­
rın, sözlerinde durmayarak, silahsız Türklere saldırdıklarını;
Türklerin yarısını öldürüp, bir kısmını denize attıklarını ve iç­
lerinden önemli olanlarını da esir alıp, Cenova'ya götürerek,
Apulia, Calabria ve Napoli köle pazarlarında sattıklarını; ca­
nını kurtarabilen az sayıdaki Türk'ün ise imparator tarafın­
dan İ stanbul'dan gönderilen askerler tarafından öldürüldü­
ğünü bildiriyordu.74

Bu sırada Anadolu'da birbirleriyle bağlantısı kesilmiş ve


adeta kaderlerine terkedilmiş bazı Bizans toprakları vardı.
Bunlardan biri olan M anisa nihayet 1313 yılında Samhan
Bey'in eline geçmiş ve kent beyliğin merkezi olmuştu. Bundan
böyle Ege Adaları'na ve Bizans'ın Avrupa'daki topraklarına ya­
pılan Türk akınlarında Saruhan birlikleri de Aydın, Menteşe
ve Karesi Türklerinin kuvvetlerine katılmaya başlıyorlardı.75

74 MUNTANER, R., Chronicle. s. 483-484; Marino Sanudo Torsello da, 1 334 yı­
lında Bourbon Dükü Louis'e yazdı�ı bir mektubunda Cenovalıların yaptığı
bu katliamdan bahsetmektedir. Bkz.: KUNSTMANN, F., Studien über Marino
Sanudo den Aelteren mit einem Anhange seiner ungedruckten Briefe, München
ı855, VII. Mektup s. 8ıO; RODDY, S., The Correspondence of Marina Sanudo
Torsel/o, University of Pennsylvania, 1971 (Yayımlanmamış doktora tezi), s. 295;
JACOBY, D., "Catalans, Turcs et Venitiens en Rornanie (1305-1332): un nou­
veau ternoignage de Marino Sanudo Torsello", Studi Medieva/i, s. III, vol. XV/ 1 ,
( 1974), s. 233 -234.
75 ULUÇAY, Ç "Saruhanoğulları", İA., c . 10, (1997), s. 239; ZACHARIADOU,
..

E. A., "Sarukhan", El.', c. IX, (1 997), s. 69; EMECEN, F., lik Osmanlılar ve Batı
Anadolu Beylikler Dünyası, Kitabevi Yay., İstanbul 2003, s. 107-109; EMECEN,

61
Bizans'ın elindeki yerlerden biri olan İ zmir'e de 1317 yılında
Türk saldırısı olmuştu. Aydınoğlu Mehmed Bey 1317 yılında
İ zmir'in yukarı kalesini ele geçirmeyi başarmıştı.76

• Kuzey Ege'de, Trakya'da ve Batı Anadolu'nun iç kesimle­


rinde hal böyle iken Güney Ege'de Türkler -özellikle de Aydın
ve Menteşe Beyliği Türkleri- ile başını Rodos Şövalyeleri ile
Sakız Adası ve Foça Hakimi Cenovalı Martina Zaccaria (13 14-
1329)'nın çektiği Latin kuvvetleri arasındaki mücadele, bütün
hızıyla ve her geçen gün şiddeti artarak sürüyordu.

1314 yılında babası Palaelogo Zaccaria'nın hayatını kay­


betmesinin ardından yerine geçen oğulları Martina ve Il. Be­
nedetto Zaccaria, XIV. yüzyılın ilk çeyreği boyunca Menteşe
ve özellikle de Aydın Türkleri'nin Ege Denizi'ndeki ilerleyişle­
rinin önündeki en büyük engel olarak görülüyordu. Bilhassa
Martino Zaccaria'nın Rodos Şövalyeleriyle oluşturduğu itti­
fak, bu dönemde Türklerin bölgedeki askeri faaliyetlerinin et­
kisini azaltınayı başarmıştı. 1318, 1319 ve 1320 (ya da 1321)
yıllarında Rodos Şövalyeleri ve müttefikleri Cenovalı Zacca­
ria kuvvetleriyle yapılan ve Türklerin hezimetiyle sonuçlanan
savaşlar da bunu gösteriyordu.
İ lk savaş 1318 yılında Rodos açıklarında Aydınoğulları do­

nanması ile Şövalyelerin mareşali Albert von Scwarzburg ara­


sında meydana gelmiş ve savaşı kazanan taraf Rodos Şöval­
yeleri olmuştuPi kinci karşılaşma ise Temmuz 1319'da Sakız

F., XVI. Asırda Manisa Kazası, TTK Yay., Ankara 1989, s. 17; ÇELIK, M., Sa­
ruhanoğulları ve Osmanlı Klasik Döneminde Manisa'da Yaşayan Kültürel Iz­
leri, Manisa Valiliği Yay., Manisa 1990, s. 17.
76 LEMERLE, P., L'Emirat D'Aydın, s. 38, 6ı ; NICOL, D. M., The Last Centuries,
s. 143; NICOL, D. M., Bizans ve Venedik, s. 238; TURAN, Ş Türkiye-ltalya İliş­
.•

kileri I. Selçuklular'dan Bizans'ın Sona Erişine, Metis Yay., lstanbul l990, s. 159.
77 Vasfelyalı rahip Ludolf von Sudheim, Aydınoğulları'nın Rodos Şövalyelerin­
den haraç isternek için Sahib-i Azama elçi gönderdiklerini, Sahib-i Azarnın
elçileri üç gün oyalayıp onlara ziyafetler çekip Türk ordusunun durumunu
ve her şeyini öğrendikten sonra ani bir saldırı ile onları bozguna uğrattığını

62
açıklarında cereyan etmişti. Rodos Şövalyeleri, Sakız Cenova­
lıları ile ittifak yaparak yine Aydınoğulları'nın çoğu küçük ge­
milerden oluşan donanınalarmı tahrip etmişlerdi?8

Rodos Şövalyelerinin 1320 veya 1321 yıllarındaki Türkler


ile yaptığı üçüncü savaş ise Menteşe Beyliği ile olmuştu. Ger­
çekte tam da bu sırada Menteşe Beyliği'nde taht kavgaların­
dan doğan bir iç karışıklık ortaya çıkmıştı. Mesud Bey, 1319
yılı civarında öldükten sonra oğulları Orhan ve Latin dilinde
Strumbrachi (muhtemelen İbrahim Bey) olarak kaydedilen kişi
arasında mücadele başlamıştı. Bu sırada Foulques de Villaret de

kaydetmektedir. Bkz.: LEMERLE, P., L'Emirat D'Aydın, s. 30; BUCH, W., "14·
1 5. yüzyıllarda Kudüs'e Giden Alman Hacılarının Türkiye İzlenimleri", Çev. :
Yüksel Baypınar, Belleten, sayı: 1 8 3 , {1992), s. 523-524). Kıbrıs'ın ilk kroniği
Francesco Arnadi ise 1 318' de iki kadırga ve iki gemiden oluşan Hospitalier Şö­
valyeleri donanmasının otuz iki Türk gemisine saldırıp onları yaklığını ve üç
bin Türk'ün öldürüldüğünü kaydetmektedir. Bkz.: YINANÇ, M. H., Medhal,
s. 24; LUTTRELL, A., "The Hospitallers of Rhodes", s. 86.
78 Bu olayın muhtelif yıllara tarihlenen birbirinden biraz farklı üç versiyonu bu­
lunmaktadır. Bir versiyona göre Haziran 1 31 9'da yirmi dört gemi, seksen Şö­
valye ve Sahib-i Azam Albert von Schwarzburg'un adamlarından oluşan Hospi­
talier Şövalyeleri donanması, Martino Zaccaria'ya ait on bir Ceneviz kadırgasıyla
işbirliği içinde hareket ederek onu kadırga olan ve iki bin altı yüz kişi taşıyan
yirmi dokuz Türk gemisini tahrip ediyorlar ve bin beş yüzden fazla Türkü öl­
dürüyorlar. Floransalı kronik Giovanni Viiiani ise 1 320 yılına tarihiediği savaşı
anlatırken dört kadırga ve yirmi küçük gemiden oluşan Hospitalier Şövalyeleri
donanmasının, o sırada Kilikya' dan dönmek te olan altı Ceneviz kadırgası ile
birleşerek seksen Türk gemisini tahrip ettiklerini fakat Türklerin de Rodos ya­
kınlarındaki bir adaya saldırarak hepsi de Latin olan beş yüz esir aldıklarını ya­
zıyor. Bkz.: VILLANI, G., Nuova Cronica, s. 339-340. Ludolfvon Sudheim her­
hangi bir tarih vermeden Hospitalier Şövalyelerinin elli Türk gemisini tahrip
ettiklerini, Kos Adası'na kaçan Türk müretlebatının burada kendilerini kova­
layan Hıristiyanlardan pek çoğunu öldürdüklerini, Şövalyelere yardıma gelen
Sakız Hakiminin Türkleri Rodos'dan kurtarmak bahanesiyle kandırıp, gemi­
lerine aldıktan sonra hepsini, yani 6240 kişiyi, öldürdüklerini söylüyor. Bkz.:
LEMERLE, P., L'Emirat D'Aydın, s. 30; ZACHARIADOU, E. A., "The Catalans
of Athens", s. 829; ZACHARIADOU, E. A., Trade and Crusade, s. 14; LUTT­
RELL, A., "The Hospitallers of Rhodes", s. 86-87; LUTTRELL, A., "The Cru­
sade in the Fourteenth Century", Europe in the Late Middle Ages, Ed.: J. R. Hale,
Nortwestern Unv. Press, London 1965, s. 142; INALCTK, H., "Turcoman Mari­
time Principalities", s. 186, 204; CARR, M., "The Zaccaria of Chios", s. 123.

63
Rodos'taki Şövalyelerin yeni Mig al Mastro (Sahib-i Azam)'su
olmuştu ve o Menteşe Beyliği'ndeki bu iç karışıklıklara müda­
hale ederek Strumbrachi'yi beyliğe geçmiş olan Orhan Bey'e
karşı kışkırtmaya başlamıştı. Rodos'ta bulunduğu yıllarda Yil­
laret'in bu politikasını değerlendiren Marino Sanudo Torsello,
"Istoria del Regno di Romania" adlı eserinde Villaret'in, Türk­
'
ler ile bunların komşuları arasında harp ve ihtilaf çıkartmak
hususunda başka kimsenin beceremeyeceği kadar anlayış gös­
terdiğini, Türklerin arasında birinci olan Menteşe sarayının
bütün ehemmiyetini, Mandehia'nın oğlu Orhan ve onun kar­
deşi Strumbrachi (muhtemelen İ brahim Bey) arasında ihtilaf
çıkartmak suretiyle ortadan kaldırdığını söyleyerek Villaret'i
adeta yere göğe sığdıramıyordu.79 Sanudo, Menteşe Beyi'nin
bütün gücünü kaybettiğini söylese de 1320 veya 1321 yılında
Orhan Bey donanmasıyla Rodos üzerine bir sefer açmıştı. Sa­
kız Cenovalıları ile ittifak yapan Rodos Şövalyeleri bu deniz sa­
vaşından da galip çıkmasını bilmişlerdi. 80 Bu yenilgiden sonra
Menteşe Beyliği güçten düşmüş, artık büyük ganimetler ge­
tiren yağma akıniarına çıkamaz olmuştu. Zira bir zamanlar
Menteşe Beyi Mesud Bey, kendisini ziyaret eden Mevlana'nın
torunu Ulu Arif Çelebi'ye beş köle ve cariye, on beş iyi at, on
parça ince ıskarlet çuhası, yirmi parça suf-i murabba ve nakit

79 SANU DO, Istoria, s. 167 ; WITTEK, P., Menteşe Beyliği, s. 63; LUTTRELL, A.,
"The Hospitallers of Rhodes", s. 84.
80 Vertot, olayı şöyle nakletmektedir: "Orcan" (Orhan) Rodos Şövalye/eri tarafindan
kovulmuş olan Müslümanları topladı. ihtiyarları, kadınları ve çocukları yolda
giderken zapettiği Episkopia Adası'na bıraktı ve donanmasıyla Rodos'a gitti. Bu­
nun üzerine Rodos Migal Mastro (Sahib-i Azam)'su acele bir donanma topladı.
Bu sırada limandaki altı Ceneviz kadırgasını da donanmasına katıp, Orcan'a
karşı yürüdü. Orcan'ın donanmasını dağıttı ve sonra Episkopia Adası'na çıktı."
Bkz.: YINANÇ, M. H., Medhal, s. 25; UZUNÇARŞILI, İ . H., Anadolu Bey/ik­
leri, s. 72; WITTEK, P., Menteşe Beyliği, s. 64; ZACHARIADOU, E. A., Trade
and Crusade, s. 14. Orhan Bey'in sefere kadın ve çocukları da götürmesi de­
vamlı bir işgalin ve adanın iskanının düşünülmüş olduğunu göstermektedir.
olarak da çokflori ve gümüş para verirken8' 1333'te ülkeyi zi­
yaret eden İbn Battuta, Menteşe sarayının mütevazılığından
ve zenginlik bakımından Aydın sarayının çok gerisinde kal­
dığından bahsediyordu. 82

Rodos Şövalyeleri ve müttefikleri Cenovalı Martina Zacca­


ria ile olan savaşlarda Türkler, her ne kadar yenilgiye uğramış
olsalar da, özellikle de Aydınoğulları Beyliği'nin yılınadan Sa­
kız ve Rodos adalarına yaptığı akınlar, Türklerin saldırıları­
nın, sadece insandan arındırılmış bölgeler yaratmak çabasın­
dan çok daha fazla anlamlar içerdiğini göstermektedir. Nitekim
Ege Denizi'nde çok daha küçük ve savunması yetersiz adalar
yerine Sakız ve Rodos gibi büyük ve son derece iyi savunu­
lan adaların hedef seçilmiş olması manidar gözükmektedir.83

3· Türk - Katalan ittifakı ve Venedik Mülklerine


Yapılan İlk Saldınlar, 1317-1321
Ö zellikle Aydın ve Menteşe beyliklerinin 1 3 18 yılından

itibaren 1329 yılına kadar sürecek olan Atina Katalanları ile


oluşturdukları ittifak dönemi, söz konusu beylikterin Ege'deki
yayılma dönemlerinde önemli bir süreci oluşturuyordu. Bu
dönemde Aydın ve Menteşe Türkleri faaliyet sahalarını daha
da genişletmişler, Sakız'daki Cenovalılar ve Rodos'daki Şöval­
yelere karşı daha saldırgan bir politika izlemişler ve ilk defa
olmak üzere Ege'deki Venedik adalarına taarruza başlamış­
lardı. Başlangıçta bu saldırıları pek önemsemeyen ve Türk­
ler ile ilgili işleri Girit'teki Kandiye Dükü'ne havale eden Ve­
nedik, Türklerin akınlarının giderek artması ve Levant'daki

81 El'LAKİ, A., Ariflerin Menkıbeleri, s. 244.


82 İBN BATTUTA, Seyahatname, çev. A. Sait Aykut, c. I, Yapı Kredi Yay., İstan­
bul 2004, s. 412.
83 SANU DO, Liber Secretorum, s. 29; LOCK P., (çev.) The Book of the Secrets, s.
.

59.

6.5
ticari menfaatlerine zarar vermesiyle olaylara ciddiyede yak­
laşmaya başlamıştı. Hatta sonraki bölümlerde ayrıntılarıyla
bahsedileceği üzere 1320'li yıllar boyunca Venedik, yerel hü­
kümdarlar ve Bizans'ın da katılacağı Türk karşıtı bir ittifak
oluşturma ve Türkler üzerine bir Haçlı Seferi gerçekleştirile­
rek, onları etkisiz hale getirme çabalarına girişecekti. 84

Gerek Papalık makamına gerekse de Venedik Senatosu'na


Ege'den ulaştmlan haberlerde, Türklerin her geçen gün sal­
dırılarını daha şiddetli bir şekilde gerçekleştirdikleri ve daha
geniş bölgelere ulaştırdıklarından söz edilmesi, onların Kata­
lan Kumpanyası ile yaptıkları ittifakın öneminden kaynakla­
nıyordu. 85 Ö zellikle de Katalanların 1311 yılında Atina'yı ele
geçirip, burada bir devlet kurmalarından sonra çok sayıda
Türk savaşçıyı da beraberlerinde Yunanistan anakarasına ge­
tirmeleri, bölgedeki siyasi ilişkiler dengesinde bir dönüm nok­
tası teşkil etmişti. 1317 yılında, Sicilya Kralı II. Federico'nun
gayrimeşru oğlu Alfonso Fadrique, Atina'ya gelerek Dukalığın
başvekilliğini (vicar general) üstlenmiş ve resmen Türkler ile
ittifak dönemini başlatmıştı. 86 Bu ittifaktan ilk söz eden kişi
de Papa XXII. Ioannes olmuştu. Papa, 1318 Mayıs'ında ka­
leme aldığı bir mektubunda, Türklerin Eğriboz Adası'na yap­
tıkları akından, onları adaya getirdiğini iddia ettiği Alfonso
Fadrique'i sorumlu tutuyordu. 87 Nitekim Alfonso ile Venedik
arasında, Eğriboz'un egemenliği üzerine süregiden savaşın ilk
safbasma son veren 1321 tarihli antlaşmada da söz konusu bu

84 THEUNISSEN, H Ottoman-Venetian Diplomatics: The Ahd-names. The His­


.•

torical Background and the Development of a Category of Political-Commerical


lnstruments together with an Annotated Edition af a Corpus of Relevant Docu­
ments, EJOS I (2), (1998), s. 69 no. 2.
85 ZACHARIADOU, E. A., "The Catalans of Athens", s. 822-823.
86 JACOBY, D., "Catalans, Turcs et Venitiens", s. 241; SETTON, K. M., "The Ca­
talans in Greece, 1311-1380", in A History of the Crusades, ed. Kenneth M. Set­
ton - Harry W. Hazard, vol. III, London 1975, s. 173.
87 ZACHARIADOU. E. A., "The Catalans of Athens", s. 827.

66
ittifaktan açık bir biçimde söz ediliyordu. 88 Venedikli diplomat
Marina Sanudo Tarselio'nun Capua başpiskoposu Ingrama'ya
yazdığı 1327 tarihli bir mektubunda da özellikle Aydınoğul­
ları Katalanların müttefiki olarak zikrediliyor ve Türklerin
Adriyatik'in giriş kapısı olarak görülen Koron ve Modon ada­
ları ile Yunanistan anakarasında Bizans'a ait Peloponnessos
Yarımadası ve Frank toprakları için büyük bir tehdit oluştur­
dukları ifade ediliyordu. 89

Aslında 1318 öncesinde Türk-Venedik ilişkilerinde herhangi


olumsuz bir gelişme gözükmemişti. Bu tarihe kadar Türkler,
Anadolu'da Bizans, Ege adalarında ise Cenovalı Zaccaria kuv­
vetleri ve Rodos Şövalyeleri ile mücadele halinde olmuşlardı.
Hatta Haçlı Seferi'nin büyük bir propagandacısı olan Marina
Sanudo Torsello, eserinin 1318'den önce yazdığı birinci kita­
bında Türkleri gelecekte Mısır'a karşı düzenlenecek olan bir
Haçlı Seferi'nde Hıristiyanların muhtemel müttefikleri ola­
rak görüyordu.9o

Ancak Türklerin Atina'daki Katalanların lideri Alfonso


Fadrique ile işbirliği yapmaya başladıkları 1318 yılında her
şey bir anda değişmişti. Haziran 1318'de Türklerin (muhte­
melen Menteşeoğulları) Venedik'e ait olan Santarini ve Kar­
pathas adalarına saldırılarda bulunmaları üzerine Venedik
ile Türkler arasındaki iyi ilişkiler bozulmuştu. Kaynaklar,

88 J ACOBY, D., "Catalans, Turcs et Venitiens, s. 245; SETTON, K. M., "The Cata­
lans in Greece", s. 179-180; ZACHARIADOU, E. A., "The Catalans of Athens",
s. 826.
89 CERLI N I , A., "Nuove Lettere di Marino Sanudo il Vecchio", Bibliopolis, X I X,
(1941), s. 350, 352.
90 SANUDO, Liber Secretorum, s. 67; LOCK, P., (çev.) The Book of the Secrets, s.
1 17; ZACHARIADOU, E. A., "The Catalans of Athens", s. 823 n. 5: "Quod ca­
pitaneus exercitus praelibati cum Turcis, qui morantur in Turchiae maritima,
curialiter se haberet et ipsos arnicabili ter pe rtractaret, et specialiter cum aliqua
parte illorum, quae a Chandeloro usque Macrum dominium plenum tenent". =

[Şayet sizin yüksek müsadenizle ordunun kaptanı, Türkiye kıyılarında yaşayan


Türkler ile görüşür ve onlarla, özellikle de Alanya'dan Fethiye'ye kadar uzanan
bölgede hakim olan Türklerle iyi ilişkiler tesis edebilirse . . . )

67
Türklerin bu akınları gerçekleştirirken Alfonso ile ittifak
halinde olduklarına işaret ediyordu . Nitekim Kandiye Dükü
Nicolas Zane, Türkler tarafından adalarda yapılan yağmalar
hakkında Venedik'e yazdığı 21 Haziran 1318 tarihli mektupta,
Türklerin pek çok kayıkla gelip, saldırarak, insanları, hay­
vanları ve her şeyi alıp götürmeleri ile sonuçlanan Andrea
'
Barozzi'ye ait santorini (sancte Herini) Adası'na yaptıkları
akını duyar duymaz bu akını gerçekleştiren Türklere, kendi­
leriyle sulh halinde bulundukları, kendilerinden topraklarına
gelenleri himaye ve muhafaza ettikleri ve eHirdikleri halde
neden kendilerinden bu şekilde aksi bir muamele gördükle­
rini açıklamalarını isteyen bir protesto mektubu yazdığım;
karşılığında Venediklileri kardeş bildiklerini, Venedikliler
ile kuvvetli bir sulh ve vefak halinde bulunmak istediklerini
ve Venediklilere kesin surette tecavüz ve taarruzdan sakına­
caklarını bildiren Türklerden Venedik'e tabi adaların doğru
ve tam bir şekilde kendilerine bildirilmesini isteyen bir mek­
tup aldığım ; Türklerin vaadlerini tutacakianna inanarak bu
yerleri Türklere bildirmelerine rağmen Santarini Adası'ndaki
Venedik tebaasına verdikleri zararlarla yetinmeyen Türkle­
rin, Mayıs ayında on altı silahlı kayıkla, daha doğrusu ka­
yık değil en büyüğünün yüz ve en küçüğünün elli kürekçisi
olan ve hepsinde bin beş yüz kişi bulunan hafif harp gemi­
leriyle Andrea Comaris idaresindeki Karpathas (Scarpan­
tos) Adası'nı yağma, adadaki küçük büyük üç yüz kişiyi esir,
hayvanları ve diğer her şeyi gasp edip, hepsini alıp Türki­
ye'ye döndüklerini belirtiyor9' ve emin bir kaynaktan, Türk­
lerin bu saldırıların hemen ardından ellerindeki on altı gemi
ve hazırlamakta oldukları daha diğer on gemi ve toplam iki

91 THOMAS, G. M., Diplomatarium Veneto-Levantinum, c. I, Venetiis 1880, s. 107-


108 n. 61; COMMEMORIALI, I Libri Commemoriali della Republica di Vene­
zia, Regesti, Tomo 1, Libri 2, ed. Riccardo Predelli, Monumenti Storici R. De­
putazione Yeneta di Storia Patria, Venezia 1876, s. 193 no. 106, 107.

68
bin asker ile Girit'in Sithia tarafına akma hazırlandıklarını
ve Türklere bu akında beş Katalan gemisinin de eşlik ede­
ceğinin haber alındığını yazıyorduY Eğriboz Adası için Ka­
talanların lideri Alfonso ile Venedik arasında cereyan eden
savaşın birinci safbasma son veren 1321 tarihli antlaşmada
da Katalanlar ile Türkler arasındaki bu işbirliğinden bahse­
diliyordu.93 Bundan başka Santarini ve Karpathas adaları­
nın hakimleri aynı zamanda Alfonso'nun da düşmanı idiler.

Türklerin aynı yılın Temmuz ayındaki faaliyetleri ise Ve­


nedik açısından çok daha önemli bir yer olan Eğriboz Adası'nı
hedef almıştı. Kandiye Dükü Nicolas Zane, Türklerin Eğriboz
Adası'nı hedef alan bu teşebbüslerine dair Venedik'e yazdığı 16
Temmuz 1318 tarihli mektubunda Türkiye'den, Eğriboz'dan ve
Atina'dan aldıkları haberlere bakılacak olursa Türklerin Eğri­
boz Adası'na saidırma düşüncesi içinde olduklarını; Kral Fe­
derico'nun kardeşi senyör Alfonso (Atina Katalanlarının Dükü
Alfonso)'nun icabında yardım etmek üzere Türklere iki mü­
sellah kadırga göndermiş olup bu kadırgaların Eğriboz'a mü­
teveccihen yol almakta olduklarını; Türklerin ise kayıklar ve
müsellah gemiler olmak üzere takriben yirmi dört gemi ile
geleceklerinin duyulduğunu yazıyordu.94

92 THOMAS, G. M., Diplomatarium Veneto-Levantinum, c. I. s. 108 no. 61; THI­


RIET, F., La Romanie Vıinitienne, s. 161. "Et nunc, sicut noua inde certa recepi­
mus, dicunt ipsi maledieti uelle uenire ad hane insulam uestram Crete in parti­
bus Sithie cum ipsis sexedecim barchis et alijs decem quas preparant, in ter quas
sexedecim barchas dicuntur esse ligna Cathellanorum quinque et erunt Turchi
duo millia . .
.
"
[Türkler, iki bin kişilik bir kuvvet ve sahip oldukları onaltı
=

harca (küçük gemi, tekne) ve on gemi ile Girit Adası'nın Sitia kısmına saldırı
hazırlığı yapmaktalar ve onlara, onaltı harca ve beş gemi ile Katalanlar yardım
etmeyi düşünmekteler . ].
. .

93 "om nes tractatus ... habiti in ter dominum Alfonsum et Turcos". Bkz.: ZACHA­
RIADOU, E. A., "The Catalans of Athens", s. 826 n. 24; LAIOU, A. E., "Ma­
rino Sanudo Torsello, Bizans ve Türkler: Türkler'e Karşı İttifAkın Perde Arkası
1 332-1334", Çev.: Murat Keçiş, A0DTCFD, c. XXII, sayı: 34, (2003), s. ı90.
94 THOMAS, G. M., Diplomatarium Veneto-Levantinum, c. I, s. ll O, no. 63; "nunc
autem sciat dominatio uestra quod, sicut noua recepimus et de Turchia et de

69
Alfonso, Türklere donanmaları için kadırga yardımmda
bulunduktan başka Eğriboz'u ele geçirmek için günden güne
çok daha fazla sayıdaki Türk birliklerini de Eğriboz'a geçiri­
yordu. Nitekim gelişmeleri günden güne takip eden Venedik'in
Eğriboz Balyosu (Baiulos) Francesco Dandoto'nun 26 Haziran
1318'de Venedi�'e yazdığı bir mektup, Alfonso'nun önemli mik­
tarda Türk kuvvetlerini getirtmek için Türkiye'ye bir elçi gön­
derme hazırlığı içinde olduğunu bildiriyordu.95 Bu Türk birlik­
leri içinde de özellikle Aydın Türkleri çoğunluktaydı.96

Aydın ve Menteşe beyliklerinin giderek güçlenip meydana


getirdikleri küçük donanmalada Ege kıyılarını ve adalarını
vurmaları, Venediklilerin hakimiyetini tehdit ettiğinden her
bir büyük akın Venedik'in daha bir ilgisini çekmeye başlı­
yordu. Evvelce Memluklere karşı düzenlenecek bir Haçlı Sefe­
ri'nde Türkleri Hıristiyanların muhtemel müttefikleri olarak
gören Marino Sanudo Torsello, 1321 yılına gelindiğinde adeta

Nigrapante et de Athenis, dicti Turchi ire intendunt ad insulam Nigrapantis ad


dampnifıcandum, et iam di ci tur. quad daminis Alphansus, frater regis Frederici,
mi sit ad dietas Turcas duas galeas armatas pra assecuranda eas, quad uadant ad
dietas partes insule Nigrapantis, qui Turchi, sicut dicitur. ituri sunt cum circa ui­
ginti quattuar nauigiis inter barchas et ligna armata". [ "Şimdi şunu da zat-ı
=

şahanelerinize arz eyleriz ki Türkiye' den, Eğriboz'dan ve Atina'dan aldığımız


haberlere nazaran Türkler Eğriboz Adası'na saldırmak fikrinde imişler. Kral
Fedcrico'nun kardeşi senyör Alfonso [Atina Katalanlarının Dükü Alfonso] ica­
bında yard ım etmek üzere Türklere iki müsellah kadırga göndermiş olup bu
kadırgalar Eğriboz'a müteveccihen yol almakta imişler. Türklere gelince onlar
kayıklar ve müsellah gemiler olmak üzere takriben yirmidört gemi ile gelecek­
lermiş."]; ayrıca bkz.: I Libri Cammemaria/i, tomo l , libri 2. s. 194 no. 1 16.
95 I Libri Cammemaria/i, tomo ı, libri 2, s. 1 95 no. 1 16; SETTON, K. M., "The Ca­
talans in Greece", s. 179; JACOBY, D., "Catalans, Turcs et Venitiens", s. 247.
96 I Libri Cammemaria/i, tomo 1 , libri 2, s. 194 no.l 1 0 : "Partecipana che Alfansa
manda ambasciatari all' imperatare, ed a/tri ne manda in Turchia perfar genti."
= [ "Alfonso, çok sayıda kuvvet temin edebilmek amacıyla İmparator'a ve Tür­
kiye'ye elçiler göndermek için hazırlıklar yapıyor." ]. Marino Sanudo Torsello
bir mektubunda bilhassa Aydın Türklerini (Turchi d'Athini) Katalanların müt­
tefıki olarak zikrediyor. Bkz.: CERLINI, A., "Nuove Lettere", s. 350. ZACHA­
RIADOU, E. A., "The Catalans of Athens", s. 827; ZACHARIADOU, E. A.,
Trade and Crusade, s. 14; NICOL, D. M., Bizans ve Venedik, s. 224.

70
Venedikli bir diplomat gibi hareket etmeye ve Türklere karşı
savaş için hükümdarlara çağrılarda bulunmaya başlamıştı.
1322 yılında Girit'teki Kandiye Dükü'nün Menteşe Emiri'nin
ülkesi ile olan bütün ticareti yasaklaması, Türk akınlarının
hala devam ettiğinin ve eski iyi ilişkilerin yeniden kurula­
madığının bir göstergesiydi. Diğer taraftan yukarıda ayrıntı­
larıyla bahsedildiği üzere Kandiye Dükü Nicolas Zane'nin ıS
Haziran ve ı6 Temmuz 1318 tarihli mektuplarında serzenişte
bulunduğu Katalan-Türk işbirliği sadece Türklerin 1318 yılın­
daki Santorini ve Karpathos adalarına yaptıkları akınları ve
Eğriboz'a dair teşebbüsleri ile sınırlı kalmamış, 1318'i takip
eden yıllarda da devam etmişti. Nitekim 9 Haziran 1319'da
Alfonso Fadrique ile bir antlaşma yaparak Katalanlar ile sa­
vaşın birinci safhasına son veren Venedik'in antlaşmaya,
Alfonso'nun Türkler ile beraber hareket etmemesini öngö­
ren bir madde ekietmesine rağmen Alfonso, gizliden gizliye
Türkler ile işbirliğini devam ettirmiş ve bu mesele Venedik
ile Katalanlar arasında yapılan 1321 tarihli ikinci antlaşmaya
konu olmuştu.97 Bundan başka Marino Sanudo Torsello'nun,
eserine 1322/1323 yılında ekiediği bir notta Türklere karşı
Haçlı Seferi yapılması gerektiği şeklindeki fikrini dile geti­
rirken Türklerin Katalanlar ile ittifak halinde hareket ettik­
lerine de değinmesi, Türklerin Venedik topraklarına yaptık­
ları akınlarda yalnız olmadıklarını, Katalan-Türk ittifakı ya
da işbirliğinin 1321 antlaşmasına rağmen halen etkinliğini
sürdürdüğünü gösteriyordu.98

97 Venedik ile Katalan Kurnpanyası arasında yapılan 9 Haziran 1319 tarihli ant­
laşmanın metni için bkz. THOMAS, G. M., Diplomatarium Veneto-Levanti­
num, c. I. s. 120-122 no. 70. Ayrıca ZACHARIADOU, E. A., ''The Catalans of
Athens", s. 829; ZACHARIADOU, E. A., Trade and Crusade, s. 15, 18; LAIOU,
A. E., "Marino Sanudo Torsello", s. 188-190.
98 SANUDO, Liber Secretorum, s. 31: "Securiores existerent a Turchorum incursi­
bus aliorumque Saracenorum molestiis ac possent a societate Cathalanorum ali­
isque malefıciis defensari." ["Böylece onlar Türklerin, diğer Müslümanların
=

71
Yukarıda da ifade edildiği üzere her ne kadar 1321 antlaş­
ması, Alfonso'yu Türkler ile ittifaktan menetse de Alfonso,
Türkler ile ittifakını gizliden gizliye devam ettiriyordu. Zira
Tiirkler, 1324 yılında Naksos'a ve 1325 yılında da Eğriboz'a
akınlar düzenlemişlerdi. Türklerin bu akınlarının, Anjou ha­
nedanından N�poli Kralı Roberto (1309-1343)'nun kardeşi Gra­
vina Kontu ve aynı zamanda Achaia Prensi Giovanni (1294-
1336)'nin etrafına Eğriboz hakimlerini, Martina Zaccaria'yı
ve Naksos Dükü I. Niccolo Sanudo (1323-1341)'yu toplaya­
rak Alfonso'ya karşı bir teşebbüste bulunmasının hemen aka­
binde meydana gelmesi, Alfonso ile Türkler arasındaki işbir­
liğini de gösteriyordu.99 Diğer taraftan Venedik Senatosu ise
1324 yılında Kandiye Dükü'ne Türkler ile antlaşma yapmayı
yasaklamasına rağmen Girit bu sıralarda Menteşe Türkleri
ile kısmen de olsa yerel esaslar üzerinde ticaret yapmayı sür­
dürüyordu. Nitekim 1324 yılında Girit'e Türk hububatı (jro­
mento di Thrchia) gelmiş ve 1327 yılında Kandiyeli bir tüccar
Thrchia ya doğru yelken açmıştı. Ayrıca Senato'nun karar­
'

namesinde yer alan ve "Türklerle anlaşma planlarının sav­


saklanması" olarak çevirebileceğimiz "quod supersedeant de
perficiendo concordiam cum Thrchis" ibaresi de bu yasağın
gerçekte katı bir yasak olmadığını ve Girit hükümetinin Men­
teşe Beyliği ile kısmen de olsa ticaret yapmasına olanak sağ­
ladığını gösteriyordu. Aynı zamanda bu kısmi ticaret 1322'de
ilan edilen ticaret yasağının da tam olarak uygulanmadığını,
çünkü böyle bir yasağın her iki tarafın da işine gelmediğini
göstermesi açısından önemliydi. 100

ve Katalan Kumpanyası'nın akınlarından ve tacizlerinden korunmuş olacak­


lardır."]; LOCK, P., (çev.) The Book of the Secrets, s. 63. Ayrıca bkz.: ZACHA­
RIADOU, E. A., "The Catalans of Athens", s. 823 n.S.
99 ZACHARIADOU, E. A., "The Catalans of Athens", s. 830; ZACHARIADOU,
E. A., Trade and Crusade, s. IS; SAVVIDES, A. G. C., "Nakshe", s. 940.
100 ZACHARIADOU, E. A., Trade and Crusade, s. 18 n. 70.

72
XIV. yüzyılın birinci çeyreğinde, bir taraftan bütün hızıyla
süren askeri çarpışmalar, diğer taraftan da ticaretin kesinti­
siz devam etmesi için gösterilen çabalar arasında, Ege adaları
ve kıyılarında yaşanan egemenlik mücadelesi, çok kısa süreler
zarfında büyük değişiklikler gösterebiliyordu. Aydın ve Men­
teşe Beylikleri ile Venedik'in 1318 yılına kadar süren sorun­
suz ilişkilerinin, 3 yıl gibi kısa bir süre içerisinde bozularak,
bölgedeki en sorunlu ilişkilerden biri haline dönüşmesi bunun
kanıtıydı. Türklerin, Katalan Kumpanyası ile oluşturdukları
ittifak döneminde, Ege adaları ve Yunanistan'daki Venedik ko­
lonileri ve ticaretine verdikleri zarar, kendilerini bir anda Ve­
nedik'in hedef tahtasında bulmalarına yol açmıştı.

4· Papa XXII. Ioannes'in Türklere Karşı


"Yerel Direniş" Oluşturulması Yönündeki
Girişimleri, 1318-1323
Kardinal Jacques Duese'in 1316 yılında XXII. Ioannes adıyla
Papalık makamına seçilmesiyle birlikte, Papa XI. Benedictus
(1303-1304) ve Papa V. Clemens (1305-1314) dönemlerinde bazı
değişme emareleri gösteren Papalığın geleneksel Haçlı Seferi
politikasında da tam bir değişikliğe gidilmişti. Papa Xl. Bene­
dictus ve Papa V. Clemens dönemlerinde, Türk tehdidine dair
bölgeden gelen raporların yetersiz oluşu ve Haçlı Seferi poli­
tikasının, hala daha büyük oranda klasik ve geleneksel bir bi­
çimde kutsal toprakları ve İ stanbul'u ele geçirmeyi amaçlayan
Fransız Krallığınca yürütülmeye çalışılması, daha gerçekçi ve
dönemin gelişmelerine göre uyarlanmış, hedefe yönelik bir
Haçlı Seferi politikasının uygulanmasına engel teşkil etmişti.
Fakat 1314 yılında, Papa V. Clemens ile Fransa Kralı IV. Phi­
lippe (1285-1314)'in hayatlarını kaybetmesi, Fransız Krallığı­
nın kutsal toprakları ve İ stanbul'u hedefleyen geleneksel Haçlı
Seferi politikasının başarısız oluşu, Ege bölgesindeki Venedik,

73
Ceneviz ve Rodos Şövalyelerinin arazilerinin Türklerin akınia­
rına maruz kaldığına ilişkin raporların gün geçtikçe artması,
Papa XXII. Ioannes'i Haçlı Seferi politikasının temelinde bir
değ!şiklik yapmaya sevketmişti. Papalık, bundan sonra, bölge­
den gelen taleplere daha çok önem vermeye başlamış ve özel­
likle Türklere ka.rşı bölgedeki yerel Hıristiyan kuvvetlerin ka­
tılımıyla doğrudan hedefe yönelik "passagium particulare"
girişimi gerçekleştirmeye çalışmıştı. Ayrıca, Cenovalı Zaccaria
ailesi gibi bölgede önemli ticari çıkarları bulunan Hıristiyan
güçlerine, sınırlı bir biçimde olsa da, Müslümanlarla ticaret
yapma ayrıcalıkları balışedilmesi de "passagium particulare"
politikasının ekonomik boyutunu teşkil ediyordu.
Aydın ve Menteşe beyliklerinin 1317-1318 yıllarına doğru
Katalan Kumpanyası ile kurdukları ittifak, Ege adaları ve Yu­
nanistan'da Latinleri zor duruma düşürmeye başlamıştı. Müt­
tefik Türk-Katalan kuvvetlerine karşı Yunanistan'ın Mora
bölgesinin kontrolünü elinde tutmaya çalışan yerel Frank ha­
nedanları, bu hususta Papa'nın ve Hıristiyan Batı'nın deste­
ğine başvurmaktan başka çare bulamamışlardı. Mora bölge­
sinde Türk-Katalan ittifakına karşı Frank ve Latin çıkarlarının
savunulması için Angevin-Venedik ittifakının mutlak surette
kurulması gerektiğini belirten Anjou (Angevin) hanedamndan
Taranto Prensi I. Filippo (1278-1331), 1320 yılında Venedik
Doju'na gönderdiği mektupta, 1307 yılında Venedik'in Valois
Kontu Charles'a verdiği desteğin bir benzerini şimdi Angevin
hanedam için talep etmişti.'0' Papa XXII. Ioannes de, Kasım
1322 tarihinde yayımladığı bir bullasında, bölgedeki bütün
Hıristiyan güçlerinden, Angevin hanedanının Achaia bölge­
sinde Katalanlara, Türklere ve Yunanlılara karşı Franklardan

101 THOMAS, G. M., Diplornatariurn Veneto-Levantinurn, c. I, s. 170 no. 82.

74
ve Latinlerden oluşan bir ittifakın kurulması yönündeki çaba­
larını desteklemelerini istemişti.'02
Papa XXII. Ioannes, bir yandan Türklere karşı ittifak gi­
rişimlerini teşvik ederken diğer taraftan da bölgedeki Latin
kuvvetlerinin, Müslümanlada ticaret yasağından dolayı tam
bir ekonomik kayba uğrarnamaları için onlara, bazı özel tica­
ret izinleri ve imtiyazları bahşediyordu. Ö rneğin, Papa XXII.
Ioannes, 5 Mart 1320 tarihinde Cenovalı Martina ve IL Be­
nedetto Zaccaria kardeşlere gönderdiği bir mektupta, 2 yıllık
bir süre için Zaccaria kardeşlere, İ skenderiye ve Mısır'a sa­
kız ihraç etme ayrıcalığı tanımıştı. Bu imtiyaz, 1322'de 4 yıl,
1325'te de 3 yıl daha uzatılmıştı. Zaccaria kardeşlere tanınan
bu özel ticaret izni, sadece onların Türkler karşısındaki diren­
cini kuvvetlendirme niyetinin değil aynı zamanda Papalığın
Haçlı Seferi politikasındaki tam bir değişimin sonucuydu.103
Papa XXII. Ioannes, Türklerin Hıristiyan topraklarını ele ge­
çirmesine seyirci kalmaktansa Müslümanlada sınırlı ölçüde
ticaret yapılmasına göz yum m ayı tercih etmişti. ıo4
Balışedilen özel ticaret izinleri ve Türklere karşı bölgede
bir Birlik oluşturma çabaları, Papa XXII. Ioannes döneminde
(1316-1334), Ege'de yaşanan mücadeleye ilişkin ciddi bir poli­
tika değişikliğine gidildiğini göstermektedir. Ö zellikle 132o'li
yılların başında, Türklerin yarattığı tehdidin boyutları gerçek
anlamda idrak edilmiş ve Türklere karşı koymanın en etkili
yolunun, Fransa Krallığının etkisinden kurtularak, Ege'deki
Latin koalisyonunu hayata geçirmek olduğu anlaşılmıştır.

102 HOUSLEY, N., "Angevin Naples and the Defense of the Latin East: Robert the
Wise and the Naval League of 1334", Byzantion sı, no. 2. Brussels 1981, s. 549-
550.
103 LEMERLE, P., L'Emirat D 'Aydın, s. 53-54 ; CARR, M., "The Zaccaria of Chios",
s. 125-126.
104 HOUSLEY, N., The Avignon Papacy, s. 208-209.

75
5· Türklere Karşı Latin Birliğinin Doğuşuna
Yönelik İlk Teşebbüsler: Marino Sanudo
Torsello, 1322-1327
1318 yılı itibarıyla Türklerin Katalanlar ile işbirliği yaparak
·
Ege adaları ve kıyılarındaki Venedik topraklarına saldırma­
ları, Venedik'in �ge politikasında bir dönüm noktasını teşkil
etmişti. Bu tarihten itibaren yaklaşık 3 yıl içerisinde gelişen
olaylar, Venedik'in Ege politikasında iki temel değişikliğin ya­
şanmasına sebep olmuştu: Bizans ile uzun süreden beri de­
vam eden sürtüşmelere son vermek ve Türkleri tehdit algıla­
masında ilk sıraya koymak.ıos
Nitekim 1320'lerin ilk yıllarından itibaren Venedi k, Türk­
lere karşı Ege'de bir koalisyon oluşturmak için Bizans i mpara­
toru Il. Andronikos (1282 - 1328) ile kiliselerin birleşmesi ko­
nusunda bazı görüşmeler gerçekleştirmiş, Papahk makamı da
bu dönemde ne İstanbul üzerine bir Haçlı Seferi çağrısı yapmış
ne de Fransa Krallığı ile gerçekleştirilen görüşmelerde İ stan­
bul'un ele geçirilmesi söz konusu edilmiştir. Bizans i mparatoru
II. Andronikos'un, Ortodoks Hıristiyan toplumunun büyük tep­
kisini çeken kiliselerin birleşmesi politikasının da, neredeyse
tamamı Türklerin eline geçen Anadolu'daki son derece has­
sas ve zayıf konumundan kaynaklandığı anlaşılmaktadır.'06
Venedik politikasının bu değişimi en iyi biçimde, Vene­
dikli tüccar, siyaset adamı ve ünlü Haçlı Seferi teorisyeni Ma­
rina Sanudo Torsello'nun, çalışmamızm birinci bölümünde de­
taylı bir biçimde incelediğimiz "Liber Seeretorum Fidelium
Crucis" adlı eserinden gözlemlenebilmektedir. Eserini, 1306-
1321 yılları arasında kaleme alan ve 1321 yılında Papa XXII.

105 LAIOU, A. E., "Marino Sanudo Torsello", s. 1 83-184.


106 BROCARDUS, Directorium ad Passagium Faciendum, in Recueil des Historiens
des Croisades, Documents Armeniens, ed. E. Dulaurier, vol. Il, Paris 1 906, s. 448-
451.

76
Ioannes'e sunan Marino Sanudo Torsello, çağdaşı diğer Haçlı
Seferi teorisyenleri ve propagandacılarından farklı olarak, za­
manının büyük bir kısmını Doğu Akdeniz'de geçirmiştir. Sa­
nudo'nun, üç kitaptan oluşan eserinin ilk iki kitabını kaleme
aldığı 1306-1312 yılları arasındaki dönemde, Türklerle Yene­
dik arasındaki ilişkiler dostane bir biçimde seyrediyordu. Bu
durum, Sanurlo'nun eserine de yansımıştır. Bu dönemde, Mı­
sır'ın etkisiz hale getirilerek kutsal toprakların ele geçirilmesi
fikrini savunan Sanudo, Venedik ve Papa ya Türklerin doğ­ ' ,

rudan bir tehdit olarak algılanmamasını, aksine, Alanya ve


Miğri limanlarını elinde bulunduran Türklere dostane bir bi­
çimde yaklaşılarak, düzenlenecek Haçlı Seferi'nin erzak ve di­
ğer ihtiyaçlarının giderilmesinde onların yardımının sağlan­
masını tavsiye ediyordu. ıo7
Ancak, Türklerin Katalanlarla işbirliği yaparak, Ege'deki
Venedik mülklerini ve çıkarlarını tehdit etmeye başladığı 1318
yılından sonra Türklerle Venedik arasındaki iyi ilişkiler bozu­
lunca Sanurlo'nun Türklere karşı yaklaşımı da değişmeye baş­
lamıştı. Sanudo, 1306-1312 yıllarında kaleme aldığı ilk 2 kita­
bına, 1322-1323 yıllarına tarihleneo bir not eklemişti. Sanudo
bu notta, Mısır ticaretinin sekteye uğratılması için, Sakız Adası
hakimi Martina Zaccaria, Naksos Adası Dükü Guglielmo Sa­
nudo, Rodos Şövalyeleri, Tenos ve Mykonos adalarının Hakimi
II. Bartolarneo Ghisi (1315-1341), Girit Dukalığı ve Kıbrıs Kral­
lığının destekleri ve katılımlarıyla bir donanma oluşturulma­
sını tavsiye ediyor ve bu sayede Yunanistan ve Ege'deki Latin
menfaallerinin Türklerin ve Katalan Kumpanyası'nın saldırı­
larından korunabileceğini yazıyordu.'08

107 SANUDO, Liber Secretorum, s. 67; LOCK, P., (çev.) The Book of the Secrets, s.

l l 7.
108 SAN UDO, Liber Seeretoru m, s. 30-31; LOCK, P., (çev.) The Book of the Secrets,
s. 62-63.

77
Venedik'in, Türklere karşı bölgede bir Latin donanma itti­
fakı oluşturulması yönündeki politika değişikliğinin ilk işaret­
leri de, Sanurlo'nun tavsiyelerinin birkaç yıl sonrasında görül­
mefe başlamıştı. Türklerin 1325 yılının ilk aylarında Eğriboz
ve Naksos adalarına akınlarını müteakiben, Venedik, 1325
Mart'ında ilk <I:fa Türklere karşı bir ittifak (societas) oluş­
turma işini ele almıştı.'09Nitekim 1325 yılında Marina Sanu­
do'nun Capua başpiskoposuna ve Napali Kralı'nın katibine
yazdığı mektuplar, Türklerin Eğriboz ve Naksos adalarına dü­
zenledikleri akınlarda pek çok esir aldıklanndan bahsediyordu.
Sanudo ayrıca, Sakız Cenovalıları, I. Niceola Sanudo ve Rodos
Şövalyeleri'nin ümitsiz çabaları olmasaydı Ege adalarının ta­
mamen Türklerin eline geçeceğini bu mektuplarında özellikle
ifade ediyordu. no Venedik ise 1325 yılındaki bu tasavvurunu
dile getirirken ittifakın (societas) donanmadan, donanmanın
da farklı Hıristiyan devletlerin gemilerinden oluşması gerek­
tiğini ve Türklere karşı kutsal bir amaçla hareket edilip sefere
Haçlı zihniyeti verilmesinin zorunlu olduğunu vurguluyordu.
Katalan Kumpanyası lideri Alfansa Fadrique ile ittifak­
larını güçlendiren Türkler, 1326 yılına doğru Eğriboz Adası
ile Mora Prensliği'ne saldırılarda bulunmuşlardı. Türklerin
saldırılarına maruz kalan Mora Prensliği'nin Alfansa'nun en
büyük düşmanları arasında başı çekmesi, Katalan-Türk itti­
fakının Alfonso için ne denli önemli bir politika olduğunu an­
lamamıza yardımcı olmaktadır. Nitekim çalışmamızın birinci
bölümünde üzerinde detaylı bir biçimde durduğumuz, Marina

ıo9 CESSI, R. SA MBIN, P., Le Deliberazioni del Consiglio dei Rogati (Senato). Se­
-

rie Mixtorum, Volume I, Libri I-XIV [1293-133/], Deputazione di Storia Patria


per le Venezia, Venezia 1 960, s. 296 no. 175; JACOBY, D., "Catalans, Turcs et
Venitiens, s. 248.
l lO BONGARS, J., Marini Sanvto dicti Torselli, Epistolae, içinde: Gesta Dei Per Fran­
cos, vol. Il, Hannoviae 16l l , llL Mektup s. 291 -294; LAIOU, A. E., "Marino Sa­
nudo Torsello", s. 190- 192; İNALCIK, H., "Turcoman Maritime Principalities",
s. 188-189; N ICOL, D. M., Bizans ve Venedik, s. 238.

78
Sanudo Torsello'nun 1327 yılının Şubat-Mart aylarında Capua
başpiskoposu lngramo ve Pozzuoli piskoposu Paolino'ya hita­
ben kaleme aldığı ve Eğriboz'a gerçekleştirilen Türk akının­
dan bahsettiği mektubu da bunu göstermektedir. ı ı ı
Türk-Katalan işbirliğinde gerçekleşen ve etkisi her geçen
gün artan saldırılar karşısında Venedik'in politika değişikli­
ğine gitmesi, 1320'li yıllarda Marino Sanudo Torsello ve diğer
Haçlı Seferi teorisyenlerince dile getirilen, Akdeniz'deki Müs­
lüman ticaretinin deniz yoluyla sekteye uğratılması politika­
sını da etkilemiştir. Nitekim Memluk Sultanlığı'na ambargo
uygulayarak, Sultanlığın ekonomik b akımdan çökertilmesi
politikasının yerini peyderpey Türklerin oluşturduğu tehdi­
din ortadan kaldırılması meselesi almıştır.'12

6. Aydınoğlu Gazi Umur Bey'in Zaferleri ve


Cenovalı Martino Zaccaria, 1327-1330
Yenerlik'in 1320'li yılların ortalarına doğru değişen po­
litikası ve Türklere karşı Ege'de bir Hıristiyan ittifakı oluş­
turma çabaları, büyük oranda başarısızlığa uğramıştı. Çünkü
Batı'daki en büyük güç olarak görülen Fransa Krallığı, Ege'de
Türklere karşı donanma ittifakı oluşturulmasından ziyade
kutsal topraklara yapılacak Haçlı Seferi girişimleriyle ilgile­
niyor; bölgedeki gücünü günden güne yitiren Bizans İ mpara­
torluğu Türklerle barış halinde olmaya önem veriyor; İtalya ve
Almanya'da karşılaştığı sorunlarla meşgul olan Papa XXII. lo­
annes, Ege politikası bağlamında, sadece Rodos, Sakız ve Ac­
haia'daki Latinlerin desteklenmesine katkıda bulunabilece­
ğini ifade ediyor ve Sakız'daki Cenovalı Martino Zaccaria ise

l l l CERLINI, A., "Nuove Lettere", s. 350; JACOBY, D., "Catalans, Turcs et Yeni­
tiens, s. 251 n. 208; ZACHARIADOU, E. A., "The Catalans of Athens", s. 830-
831.
1 1 2 LEOPOLD, A., How the Recover, s. 1 1 9- 1 35.

79
Aydınoğlu Gazi Umur Bey'in azimli saldırılarının kıskacında
varolma savaşı veriyordu.
1314 yılında babası Manuel Zaccaria'nın hayatını kaybet­
m!!sinin ardından Sakız Adası'nın idaresi kendisine geçen Mar­
tino Zaccaria, özellikle 1310'lu yıllarda Rodos Şövalyeleriyle
işbirliği yapar�k, Türklerin Ege adaları ve kıyılarında ilerle­
mesine engel olmuştu. Türklere karşı kazandığı zaferlerden
dolayı Batı dünyasında büyük bir ün kazanan Martino Zacca­
ria, ayrıca sahip olduğu Sakız Adası'nın sunduğu nimetlerle ve
Papalığın balışettiği Müslümanlada ticaret izinleri sayesinde
de zenginliğine zenginlik katmıştı. 1331-32 yıllarında kaleme
alınan "Directorium ad Passagium Faciendum" adlı anonim
eserde, Martino Zaccaria'nın sahip olduğu donanma gücü fev­
kalede olarak nitelendiriliyordu."3 Marino Sanudo Torsello ise,
1320'li yılların başından itibaren Türklere karşı bölgede yerel
Hıristiyan kuvvetlerinden oluşan bir ittifakın kurulması yö­
nündeki tekliflerinde, Martino Zaccaria'yı sürekli zikrediyor
ve onun ittifakta yer almasının elzem olduğunu ifade ediyor­
du."4 Sakız Adası, Foça ve İ zmir'in liman kesiminin hakimi
olan Martino Zaccaria, eşi Jacquline de la Roche ile evliliği
yoluyla Mora'nın kuzeydoğusunda yer alan Chalandritsa'nın
lordluğunu da uhdesinde barındırıyordu. 1327 yılında Bodo­
nitza'yı elinde tutan büyük oğlu Bartolommeo'yu Damala'nın
bakimi olarak atayan Martino Zaccaria, bu küçük beylikler
sayesinde hem Doğu hem de Batı'da ününe ün katmıştı."5 Ni­
tekim 1325 Mayıs'ında, Martino Zaccaria'yı Küçük Asya'nın

1 1 3 BROCARDUS, Directorium, s. 457; BEAZLEY, C. R., "Directorium ad Facien­


dum Passagium Transmarinum II", American Historical Review 1 3, (1907-1908),
s. 75, 86; M1LLER, W., "The Zaccaria", s. 48.
1 14 SAN U DO, Liber Secretorum, s. 30-31; LOCK, P., (çev.) The Book of the Seerets,
s. 62-63; M ILLER, W., "The Zaccaria", s. 47.
1 1 5 MI L LE R, W., "The Zaccaria", s. 48; MILLER, W., Essays on the Latin Orient,
Cambridge I92ı, s. 250; LEMERLE, P., L'Emirat D 'Aydın, s. 53: TOPPING,
P., "The Morea 131 1-1364", A History of the Crusades, ed. Kenneth M. Setton

ISO
Kralı ve Despotu olarak ilan eden Taranto Prensi I. Filippo ile
eşi Catherine de Valois, Bizans İ mparatorluğu'nun fethi için
sağlayacağı soo şövalye ve 6 kadırgalık yardımlar karşılığında
Martino Zaccaria'ya, zaten sahibi olduğu Sakız Adası'nın yanı­
sıra Marmara, Tenedos (Bozcaada), Lesbos (Midilli), Samos,
İkaria ve Kos ( İ stanköy) adalarını vermeyi teklif etmişlerdi.1 16

Sakız Adası, kendisine Bizans İmparatorluğu tarafından,


Bizans'ın hükümranlığını tanımak şartıyla teslim edilen Mar­
tino Zaccaria, zamanla i mparatorluktan bağımsız hareket et­
meye başlamıştı.Martino Zaccaria'nın Damala'da kendi adına
sikke bastırması ve kardeşi Il. Benedetto'yu Sakız Adası'nın
önce ortak hükümranlığından çıkartıp, daha sonra adanın yıl­
lık gelirinden 6.ooo altın sikke karşılığında yeniden idareye
ortak etmesi bunun kanıtıydı. 117
Martino Zaccaria'nın, özellikle Türk-Katalan ittifakının zir­
veye çıktığı yıllarda, bu denli dağılmış toprakların tamamında
egemenliğini koruyabilmesi hiç de kolay görünmüyordu. Nite­
kim 1327 yılında faaliyet sahalarını daha da genişleten Aifon­
so'nun müttefiki Gazi Umur Bey önderliğindeki Aydın Türk­
leri, Marino Sanudo Torsello'nun 1327 tarihli bir mektubunda
kaydettiği üzere, 6 kadırga ve yaklaşık 30 gemiden oluşan bü­
yük bir kuvvetle Eğriboz'a daha güçlü ve geniş çaplı bir akın
düzenlemişler, ardından Mora'ya geçerek Martino Zaccaria'ya
ait Damala topraklarını yağmalamışlardı. Alfonso, Türklerle
işbirliğini gizli tutmak zorunda olduğundan Aydınoğulları bu
akınlarında Alfonso'nun düşmanlarıymış gibi gözükmek için

- Harry W. Hazard, vol. III, London 1 975, s. 1 19-120; CARR, M., "The Zacca­
ria of Chios", s. 129-130.
1 16 MILLER W., "The Zaccaria", s. 48; TOPPING, P., "The Morea 131 1-1 364", s.
,

1 20; CARR, M., "The Zaccaria of Chios", s. 130.


117 KANTAKUZENOS, J., loannis Cantacuzeni Eximperatoris Historiarum libri
IV. Ed.: Ludwig Schopen - Barthold Georg Niebuhr, 3 cilt, Bonn: Impensis Ed.:
Weber, 1828-32, c. 1 , s. 374-375; MILLER, W., "The Zaccaria", s. 49.

St
ellerinden geleni yaparak, Alfonso'ya ait sadece Aegina'ya sal­
dırmışlardı. Sanudo'ya göre Türklerin bu hareketi, Katalan­
larla ittifaklarını gizlerneye yönelik bir aldatmacadan başka
bir şey değildi."s
· Özellikle Damala'ya akın yapılması çok manidardır. Zira
tam bu sıralarda Gazi Umur Bey, Martina Zaccaria'yı İ zmir'den
çıkartmak için onun elindeki liman kesimini yaklaşık iki yıl
sürecek olan bir kuşatmaya almıştı. Anlaşılan Umur Bey, Mar­
tina Zaccaria'ya ait olan Damala'ya akın yapmakla askeri ha­
rekatını, Türkiye'den Mora'ya kadar genişletip Zaccaria'yı zor
durumda bırakmaya çalışıyordu. Türklerin Alfonso'nun yar­
dımları ve sunduğu imkanlar sayesinde Damala kadar uzak
topraklarda dahi düşmanları ile mücadele edebilmeleri, Kata­
lan-Türk ittifakının Alfonso'ya olduğu kadar Türklere de bü­
yük kazançlar sağlayan önemli bir politika olma özelliği arz
ettiğini göstermektedir. Ayrıca Zaccaria, Alfonso'nun da güçlü
bir düşmanıydı."9
Umur Bey'in bu tehditkar tavırları ve akınları Venedik Se­
natosu'nun resmen Türklere karşı bir ittifak kurulması için
Papa ve Hıristiyan hükümdarlar nezdinde girişimlerde bulun­
masına vesile olmuştu. Venedik'in böyle bir ittifakta yer alma­
sını istediği güçler arasında Rodos Şövalyeleri, Sakız'daki Mar­
tina Zaccaria ve hatta Bizans İ mparatorluğu da bulunuyordu.
Nitekim Venedik Senatosu'nda 1327 Temmuz'unda alınan bir
karar Girit Dükü'ne, Eğriboz Balyosu'na ve İ stanbul'daki Po­
desta'ya Bizans, Hospitalier Şövalyeleri ve Sakız'daki Martina

ı 18CERLINI, A., "Nuove Lettere", s. 350.


119 Sanudo, 1 327 yılında Eğriboz Adası'nı tehdit eden altı kadırga ve otuz küçük
gemiden müteşekkil güçlü bir Türk filosundan bahsediyor. Bkz.: LEMERLE,
P., L'Emirat D'Aydın, s. 54, 61; ZACHARIADOU, E. A., "The Catalans of At­
hens", s. 831; ZACHARIADOU, E. A., Trade and Crusade, s. 15-16; İNALCIK,
H., "Turcoman Maritime Principalities", s. 187; CARR, M., "The Zaccaria of
Chios", s. 131.

82
Zaccaria ile Türklere karşı ittifak oluşturulması meselesini gö­
rüşmeleri konusunda tam bir yetki veriyordu.'20 Ertesi yıl Türk­
lerin üç büyük kuvvet halinde Eğriboz'a çıkmaları Venedik'in
işlerini daha da zorlaştırmış ve Bizans İ mparatorluğu'ndaki iç
karışıklıklar sonucu tahtı ele geçiren III. Andronikos (1328-
1341) ve en büyük destekçisi loannes Kantakuzenos'un Türk­
ler ile ittifak yapılmasını öngören bir politika izlerneye başla­
maları da Venedik'in Türklere karşı bir ittifak oluşturulması
yönündeki çabalarına büyük bir darbe vurmuştu. Politikasını
Türkler ile işbirliği temelinde yeniden şekillendiren Bizans'ın
bu husustaki ilk girişimi 1328'de Karesi Beyi Demir Han ile
bir saldırmazlık antiaşması yapmak olmuştu.121
1320'li yılların sonlarına doğru Umur Bey, Bizans İ mpa­
ratorluğu, Venedik ve Ege'deki Latin güçleri açısından Ege'de
önemli gelişmeler yaşanmıştı. Gazi Umur Bey, Cenovalı Mar­
tino Zaccaria'nın üzerinde kurduğu baskıyı daha da arttırmış

120 CESSI, R. - SAMBIN, P., Le Deliberazioni, vol. l, s. 341-342: "Scribatur Duche


et Consiliariis Crete et aliis nominatis rectoribus, scilicet Baiulis et Consiliariis
Nigroponti et Constantinopolis, quod cum domino Imperatore Constantinopolis,
Hospita/i, domino Martino Zacharia et omnibus a/iis debeant presentire de fa­
ciendo societatem contra Turchos pro defensione /ocorum nostrorum et quicquid
tractaverint et sciverint, seribant velociter". Ayrıca bkz.: LAIOU, A. E., "Marino
Sanudo Torsello", s. 192-194; ZACHARIADOU, E. A., "The Catalans of Athens",
s. 832; İNALCIK, H., "Turcoman Maritime Principalities", s. 188-189; LUTT­
RELL, A., "The Hospitallers of Rhodes", s. 89; CARR, M., "The Hospitallers of
Rhodes", s. 170.
121 DÖLGER, F., Regesten der Kaiserurkunden des Oströmischen Reisches von 565-
1453, 4. Tei/, Regesten von 1282-1341 (Corpus der Griechischen urkunden des
Mittelalters und der Neueren Zeit), Munich-Berlin 1960, s. 137-138 no. 2727:
"Freundschafts- und nichtangriffspakt mit dem sultan Temir-Chan, sohn des jak­
schi (Giaxis), von Phrygien in Pegai"; KANTAKUZENOS, ) ., Geschichte. Ober­
setzt und Erlautert von Georgios Fatouros und Tilman Krischer, Zweiter Teil
(Buch II), Stuttgart I 986, s. 20. Kantakuzenos'un naklettiği bu antlaşma 1 328
yılında Kara Biga (Pegai)'da yapılmıştı. Bkz.: ÖDEN, Z. G., Karasi Beyliği, 47;
ZACHARIADOU, E. A., "Karesi ve Osmanlı Beylik leri: Iki Rakip Devlet", Os­
manlı Beyliği (1300 -1389), Ed.: E. A. Zachariadou, çevirenler: G. Ç. Güven- I .
Yerguz-T. Altınova, Tarih Vakfı Yurt Yay., İstanbul 1997, s. 246-247).

83
ve iki buçuk yıllık bir kuşatmanın ardından Martino Zacca­
ria'yı, sahibi olduğu İ zmir'in liman kesiminden çıkartmıştı.
İ zmir'den çıkarılan Martino Zaccaria, Sakız'a gönderilmiş ve
Aydınoğulları'nın haraçgüzarı statüsüne konmuştu.122 Bu fe­
tili ile birlikte Ege'de dengeler iyiden İyiye Umur Bey'in lehine
değişmeye başlıyordu. Hıristiyan Batı Dünyası için, Türklerin
denize açılmasİnı önlemek bakımından Cenovalı Zaccaria ai­
lesi en etkin kuvvet olarak sayıhyordu. Bu nedenledir ki böyle
bir kuvvetin etkisiz hale getirilmesi, Hıristiyan Batı dünya­
sında şok etkisi yaratmıştı. Bu durum aynı zamanda Ege'deki
Venedik politikasına da vurulmuş büyük bir darbeydi. Umur
Bey, İ zmir'in fetbini tamamladığı yıl İ mparator III. Andrani­
kos da Sakız'daki Martino Zaccaria üzerine yürümüştü. Nak­
sos Dükü I. Niccolo Sanudo'nun de yardımlarıyla İ mparator,
kısa bir kuşatmanın ardından Sakız'ı ele geçirmiş ve Mar­
tino Zaccaria'yı da esir alarak İ stanbul'a dönmüştÜ.'23 İ mpa­
rator Sakız'ı fethinin hemen ardından, beyliklerle uzlaşmacı
politikasının bir gereği olarak, Samhanoğulları ve Aydıno­
ğulları ile birer antlaşma yapmıştı. Bizans, beyliklerle yaptığı
bu ittifak ve antlaşmalardan hem Osmanlı Beyliği'ne hem de

ı22 Enveri kuşatma ve fethi şöyle anlatmaktadır: "Iki buçuk yıl bu resme oldı harb/
gaziler şahı urur hasma darb; Pes Mese Merti (Messire Martin Zaccaria) idi küf­
fann begi!oldı aciz anda seklerün segi; Kaleyi Paşa'ya teslim eyledi!çıkarur hem
Paşa anı toyladı; Sakız'a oldı Mese Merti revan/illik oldı andadur mekdn." Bkz.:
EN VER I , Düsturndme, s. 19-20; LEMERLE, P., L'Emirat D'Aydın, s. 50-56.
ı23 ENVERİ , Düsturndme, s. 22; DÖLGER, F., Regesten, 4. Teil, s. ı43 no. 2750;
AKIN, H., Aydınoğullan Tarihi Hakkında Bir Araştırma, AÜ DTCF Yay., An­
kara ı 968, (2. baskı), s. 34; HEYD, W., Yakın Doğu, s. 544-545; ZACHARIA­
DOU, E. A., "The Catalans of Athens", s. 834; ZACHARIADOU, E. A., Trade
and Crusade, s. 16; D. M., The Last Centuries, s. 171-172; LUTTRELL, A., "The
Hospitallers of Rhodes", s. 88. Kantakuzenos'a göre, şayet Martino Zaccaria İs­
tanbul'a götürülmeseydi adanın Rum halkı tarafından linç edilme tehlikesiyle
karşı karşıya kalacaktı. Bkz.: KANTAKUZENOS, J., Historiarum c. 1, s. 378;
KANTAKUZENOS, J., Geschichte. Obersetzt und Erliiutert von Georgios Fa­
touros und Tilman Krischer, Zweiter Teil (Buch II), Stuttgart 1982, s. 45; CARR,
M., "The Zaccaria of Chios", s. 1 32.

84
İtalyanlara, özellikle de Cenovalılara, engel olmak için yarar
umuyordu.•24 Bizans i mparatoru Türkler ile antlaşmalar yap­
makla aynı zamanda Türklere karşı oluşturulmak istenen it­
tifakta yer almak istemediğini göstermiş oluyordu.•2s Diğer
taraftan söz konusu antlaşmalara Samhan Beyliği açısından
bakıldığında Sakız ve Foça'daki Cenovalıların tehditkar var­
hklarniın Saruhan Bey'in böyle bir antlaşmayı onaylamasında
önemli bir rol oynadığı görülüyordu!26
1329 yılında meydana gelen bir diğer önemli gelişme de,
Aydınoğulları'nın 1318 yılından beri Katalanlar ile sürdürdük­
leri ittifakıarına son vermeleriydi. Bu ayrılığın pek çok sebebi
vardı. Fakat en önemlisi hiç kuşkusuz Eğriboz'da zor durumda
kalan Katalanların, Venedik ile barış yapmak istemesine kar­
şılık, güçlerini daha da arttırmış olan Türklerin savaşa devam
edilmesi yolundaki arzuları ve sahip oldukları sayısal üstün­
lüklerinden dolayı, kontrol edilmelerinin zorlaşmasının bizzat
Alfonso'nun devleti için tehlike unsuru olarak görülmeleriydi!27

124 Saruhan Bey, İmparator ile görüşmeye bizzat iştirak ederken Aydınoğlu Meh­
med Bey hasta olduğundan İmparatora armaAanlar ile ulaklar göndermişti.
Bkz.: N1COL, D. M., The Last Centuries, s . 172.
125 AKIN, H., Aydınoğulları Tarihi, s. 35; ZACHARIADOU, E. A., "The Catalans
of Athens", s. 834.
1 26 LEMERLE, P., L'Emirat D�ydın, s. 56-57 ; ZACHARIADOU, E. A., "Saruk­
han·, s. 69; EMECEN, F., Ilk Osmanlı/ar, s. 108.
127 ZACHARIADOU, E. A., "The Catalans of Athens", s. 833-834; JACOBY, D.,
"Catalans, Turcs et Venitiens, s. 259-261 . Katalan-Türk işibirliği ve ittifakının
bozulması Düstılrmlme'de bir parça farklı anlatılmaktadır. Buna göre; Umur
Bey'e Katalanlar'dan bir elçi geliyor ve Umur Bey' den Achea Prensi Gıfriliyis
(Gautier VI. Brienne)'in tehditlerine karşılık yardım istiyor. Umur Bey donan­
masıyla Atina önlerine geliyor ve Katalanların lideri onu armağanlar ile karşı­
lıyor. Ancak Katalanların lideri, Gıfriliyis ile barıştığını (metinde: "Düşmanım
geleceğünüz bildi çünlkodı beni barışur oldı zebun.") ve Türk kuvvetlerine ge­
rek kalmadığını söyleyince Umur Bey buna çok kızıyor (metinde: "Çünki Pa­
şa'ya erişdi bu haberlkükredi din pişesinden şirner. ") ve hem Katalanların hem
de Gıfriliyis'in topraklarını yağmalıyor. Bkz.: ENVER I . DüstCirntime, s. 30; LE­
MERLE, P., L'Emirat D�ydın, s. 1 16-122; JACOBY, D., "Catalans, Turcs et W­
nitiens, s. 260.

ss
Nitekim Venedik ile Katalanlar arasında yapılan ve büyü­
mekte olan bu Türk tehlikesine dikkat çekilen 5 Nisan 1331
tarihli antlaşmada Katalanların, Alfonso döneminde Türkler
ile yaptıkları ittifaka son vermeye, Türkler ile bundan sonra
hiçbir yeni antlaşma yapmamaya, antlaşma mühletince -ki
bu süre iki yıl o� arak tespit edilmiştir- sahip oldukları ve ge­
lecekte sahip olacakları yerlerde Türkleri ne kabul etmeye ne
de ettirmeye, Türkler ile bütün siyasi ve askeri ilişkilerini kes­
meye, Türkler gönüllü olarak hizmetlerine girmeye talip olsa­
lar dahi onları kabul etmemeye ve hiçbir yerde onların kabul
edilmesine müsaade etmemeye, Türklerin Eğriboz'a ve Ve­
nedik'e tabi diğer adalara ve yerlere zarar vermeye hazırlan­
dıklarını haber alır almaz bu ma'lumatı süratle ve tamamıyla
doğru olarak Eğriboz kaptanı ve balyosuna (bailo) iletıneye
ve Türklerin bu teşebbüslerine engel olmak için adanın Vene­
dikli balyosu ile birlikte adayı Türklere karşı savunmaya mec­
bur kıhnmaları, Venedikliler karşısında içinde bulundukları
zor durumun bir göstergesiydi.t28 Marino Sanudo Torsello'nun
1328 - 1334 tarihleri arasında kaleme aldığı mektuplarda da
Katalanlar artık bir tehdit unsuru olarak görülmüyor ve Türk­
lerle Katalanlar arasındaki eski ittifaktan söz edilmiyordu.
Diğer taraftan Bizans ile Türk Beylikleri arasında bir it­
tifak dönemi başlamış olmasına rağmen zaman zaman ara­
larında sürtüşme ve çatışmalar da eksik olmuyordu. Umur
Bey'in, Bizans hakimiyetine geçmiş olan Sakız Adası'na 1330

128 Söz konusu antlaşmanın metni için bkz.: THOMAS, G. M., Diplomatarium Ve­
neto-Levantinum, c. I, s. 214-219 no. 108. Venedik ile Katalanlar arasında ya­
pılan 5 Nisan 1331 tarihli 22 maddelik bu antlaşmanın 7 maddesinin Katalan­
ların Türkler hususunda Venedik'e vermiş oldukları taahhüdlerden oluşması,
geçmişteki Katalan-Türk ittifakının Venedik'in menfaatlerini ne denli sarstı­
ğını, Eğriboz Adası'nın karşı karşıya bulunduğu Türk tehlikesinin ciddiyetini
ve Venedik için Türk meselesinin ne kadar önemli bir hal aldığını kanıtlamak­
tadır.

86
yılının başlarında bir sefer düzenlemesi ve adanın Rum vali­
sini adadan çıkartması,
Bizans ile anlaşmazlığa sebep olmuş ve İ mparatorun bu
durumu protesto etmesine yol açmıştı. Bizans, bu işgalin 1329
yılında yapılan saldırmazlık anlaşmasına aykırı olduğunu id­
dia ediyordu. Aydınoğlu Mehmed Bey de oğlunu Bizans top­
raklarına saldırmaması hususunda uyarmak zorunda kalmıştı.
Hatta bu mesele yüzünden baba ve oğul arasında tartışma bile
yaşanmış ve Umur Bey, "Kfıfi.rler üzerine gazay ı Resulullah'ın
emrettiğini, gazadan dönmenin kendilerine yakışmayacağım"
babasına açıkça söylemişti.'29 Aslında Sakız Adası'nın statüsü,
konunun açıklığa kavuşturulması bakımından önemli idi. Zira
Umur Bey, Martino Zaccaria'yı daha İ zmir'den çıkarttığı za­
man Sakız'a yerleşen Zaccaria, Umur Bey'in bir haraçgüzarı
olmuş ve toprakları da Darü'l-İslô.m olarak bilinen İ slam top­
rakları kategorisine katılmıştı. Bundan böyle Sakız Adası, dı­
şarıdan gelebilecek saldırılara karşı Umur Bey'in korumakla
yükümlü olduğu bir İ slam toprağı idi. Nitekim Bizans i mpa­
ratoru'nun 1329 Sonbaharı'nda Martino Zaccaria'yı Sakız'dan
çıkartan hareketi, adaya düzenlenmiş yukarıda zikredilen bir
dış saldırı özelliği taşıyordu ki bu durum karşısında Umur
Bey de üzerine düşen vazifeyi yerine getirerek Sakız'a saldır­
mış ve Düsturname'de adanın Bizanslı valisi olarak zikredi­
len Bişirtu (Presto, aslında Kalothetos)'yu adadan çıkartmış­
tı. '30 Umur Bey bu seferinden pek çok ganimet malı ile İ zmir'e
dönmüş ve ganimetten payına düşeni yoksullara ve kendisini
İ zmir'de ziyaret eden kardeşlerine dağıtmıştı.

129 ENVERİ, Düsturnilme, s. 25: "Didi menetmek gazadandır günahibize himmet


yoldaş etsin Padişah; Der ki kılmışdır Resulullah gaza/kilfire kim kıldı ol resmi
ceza; Şimdi biz dönmek gazadan ne seza/mesiyet var bunda dönsevüz bize."
130 EN VER İ . Düstılrnilme, s . 22-24; EFLA K I , A., Ariflerin Menkıbeleri, s. 310 (8/88);
YINANÇ, M. H., Medhal, s. 26-27; LEMERLE, P., L'Emirat D'Aydın, s. 58-61 ;
İNALCIK. H., "Turcoman Maritime Principalities", s. 189-191.

87
Umur Bey'in Bizans topraklarına yaptığı ikinci büyük se­
feri Gelibolu üzerine olmuştu. Umur Bey'e bu seferinde Saru­
han Bey'in oğlu da katılmıştı. Umur Bey bu seferinde, Bizans'ın
Se�adirek Adası'nın tekfuru Andronikos Asen ile çarpışmış ve
onu yenilgiye uğratarak aldığı ganimetlerle İ zmir'e dönmüş­
tÜ.'3' Umur Bey,.civar ada ve kıyılara seferler düzenleyip, hü­
kümdarlarını kendisine haraçgüzar hale getirirken, onun se­
ferlerine iştirak eden Saruhan kuvvetleri de ganimet malları
sayesinde zenginleşiyor ve güçleniyorlardı. Bu dönemde Sa­
ruhan Beyliği'nin önemli bir güç olarak ortaya çıkması, Fo­
ça'da hakim Cenovalılardan yıllık haraç almalarıyla da sabittir.
1329'da Sakız üzerine sefer açan Bizans, adayı ele geçirdikten
sonra Foça'daki Cenovalılara da hakimiyetini kabul ettirmişti
ki, İ mparatorun aynı yıl Samhanoğulları ile yaptığı antiaş­
ınada Foçalıların Saruhanoğulları'na haraç vermesini onay­
ladığı anlaşılıyor. '32 Birkaç yıl sonra Saruhan ülkesini ziyaret
eden İbn Battuta, Foça şehrinin gayet sağlam surlada çevrili
olmasından dolayı Manisa Beyi'nin orayı fethedemediğini, sa­
dece Foçalıların her yıl gönderdikleri hediyeleri kabul etmekle
yetindiğini kaydederken söz konusu haraçtan bahsetmiş olu­
yordu.'33 Buna karşılık Bizanslı tarihçi Dukas, haracın mik­
tarı ve nasıl ödendiği hakkında daha ayrıntılı bilgi veriyordu.
Dukas'a göre, Türklerin sürekli akınları ve şehrin dibine ka­
dar gelip yerleşmelerinden dolayı Bizanslılar ve Latinlerin Li­
dia Beyi Sarhan (Saruhan) ile yeminlerle teyit olunmuş ant­
laşmalar yaparak bu Bey'e haraçgüzar olmayı kabul etmişler
ve her sene on beş bin hafif gümüş (ki beş yüz nümismaya
tekabül eder) para vermeye razı olmuşlardı. Bundan başka

131 KANTAKUZENOS, ) . , Geschichte, Buch Il, s. 105; ENVERİ, Düsturname, s. 25-


26; YINANÇ, M. H., Medhal, s . 28; LEMERLE, P., L'Emirat D'Aydın, s. 67-74.
1 32 HEYD, W., Yakın Doğu, s. 548.
1 33 İBN BATTUTA, Seyahatname, s. 427.

88
şehrin hakiminin her sene Saruhan beyini ziyaret ederek ona
hediyelerle beraber on beş bin gümüş para vermesi de mutat
üzere olmuştu.'34
Daha kuzeyde yer alan Karesi Türkleri de 1330'lu yılların
başında oldukça faal idiler. Bilhassa Yahşi Han, sahip olduğu
gemilerle Çanakkale Bağazı'ndan karşı tarafa geçiyor ve Bi­
zans İ mparatorluğu'nun Trakya topraklarını alt üst ediyordu.
Hatta akınlarından birinde Keşan (Kissos)'a değin sokulan
Karesi Türkleri, Bizans için büyük bir tehdit olarak gözüktük­
leri gibi, boğazdaki Latin gemilerinin geçişlerinde sorun çıka­
rarak onların ticaretine zarar verdiklerinden Latinler için de
adeta bir baş belası idiler. Karesi Türklerinin bu yıllardaki fa­
aliyetleri Batılı kaynaklar tarafından Türklerin Eğriboz'u ha­
raca bağladıkları, Rodos'u tehdit ettikleri ve Selanik civarını
yağlamadıkları şeklinde kaydedilmişti. ı3s

7· Türklere Karşı Donanma İttifakının


Teşekkülü İçin Hazırlıklar, 1331-1333
Ege'nin batısında ve kuzeyinde Türklerin ve bilhassa da
Aydınoğlu Umur Bey'in artan baskısından dolayı kolonilerinin
güvenliği hususunda ciddi endişelere kapılan Venedik, bir ta­
raftan Türklere karşı askeri önlemler almaya çalışıyor bir ta­
raftan da Ege'deki ticaretin kesintisiz sürdürülmesi için çaba
sarfediyordu. Venedik, bu politika çerçevesinde, önemli mik­
tarda hububat ithalatı yaptığı Ege'nin güneydindeki Menleşe­
oğulları Beyliği ile barışçıl ilişkiler kurmaya önem vermişti.
13 Nisan 1331 tarihinde, Kandiye Dükü Marino Morosini
aracılığıyla Menteşeoğlu Orhan Bey ile bir dostluk ve ticaret
antiaşması yapan Venedik, böylece bir yandan 1318 yılından

134 DUKAS, Bizans Tarihi, s. 98; DO U KAS, Tarih, s. 145.


135 YINANÇ, M. H., Medhal, s. 33; ÖDEN, Z. G., Karasi Beyliği, s. 37-38.

8?
beri aralıklarla devam eden Ege'nin güneyindeki savaş haline
son vererek yeniden ticaretin önünü açıyor, diğer yandan da
Ege'nin batısında ve kuzeyinde yaşadığı sıkıntıların güneyde
deyaşanmasının önüne geçiyordu.
Antlaşmanın en belirgin iki özelliğinden biri Menteşe ül­
kesinde Giritli·-bir konsolosun bulundurulacağına dair bir
madde ve diğeri de karşılıklı olarak tüccarların güvenliğinin
sağlanmasını öngören hüküm idi. Antlaşmanın dikkat çeken
bir maddesi de Giritli tüccarlara evleri ve diğer müştemilat­
larının bulunduğu bir yer ile birlikte Balat'daki Saint Nicho­
las Kilisesi'nin verilmesini öngören maddesiydi.'�6
Ege'deki Türk akınlarının giderek şiddetini artırması ve
Eğriboz'un neredeyse Türklerin eline geçmek üzere olduğu şa­
iyalarının çıkması Venedik'i 1325 yılından beri Türklere karşı
kurmayı tasarladığı ittifak çabalarına hız vermeye zorlamıştı.
Bunun için Papa ile görüşmelerde bulunan Venedik, ondan ke­
sin ve net bir cevap alamamış, ıı Mayıs 1332'de Fransa Kralı
VI. Philippe (1328-1350)'i ziyaret eden üç Venedik elçisi de,
Kral'ın İ stanbul'u ve kutsal toprakları tekrar ele geçirme İlı­
tirasım görerek hayal kırıklığına uğramışlardı. Venedikli el­
çilerin bu ziyaretlerden edindikleri izienimlerden anlaşıldı­
ğına göre Fransa Kralı, Türk beylerine karşı yapılacak seferi
daha geniş bir kapsam içinde Anadolu'dan geçip kutsal top­
raklara ulaşacak yeni bir Haçlı Seferi'nin parçası olarak dü­
şünüyorlardı. Halbuki Venediklilerin ve Levant'ta çoktan beri
yerleşmiş bulunan Latin senyörlerin böyle bir ittifak ve Haçlı

I 36 O n dört madde veya paragrafta n oluşan 13 Nisan 1 331 tarihli bu antlaşma hak­
kında ayrıntılı bilgi için bkz.: ZACHARIADOU, E. A., Trade and Crusade, s.
18-20; ZACHARIADOU, E. A., "Sept traites inedits entre Yenise et les emi­
rats d'Aydın et d'Menteşe (1331- 1407)", Studi Preottomani e Ottomani, Ed.: A.
Gallotta, (1976), s. 231-233. Antlaşma metni için bkz.: ZACHARIADOU, E. A.,
Trade and Crusade, s. 187-190.

90
Seferi'nden beklentileri, Türkleri, ticari menfaatlerine zarar
vermekten alıkoymaktı.'37 Ateşli bir Haçlı Seferi propaganda­
cısı olan Venedikli Marino Sanudo ise, Türklere karşı Haçlı
Seferi düzenlenmesi için resmi ya da yarı resmi bir Venedik
elçisi gibi hareket ederek Fransa ve Napoli Kralları nezdinde
görüşmelerde bulunuyor, Ostia Piskoposuna ve Apostolik el­
çisine uzun mektuplar yazarak Venedik'in çabalarına destek
veriyordu. Mektuplarında, Türklerin Ege adalarına ve Roma­
nia arazisine yaptıkları akınlardan ve çok sayıda Hıristiyanı
esir almalarından bahseden Sanudo, Türklerin akınlarının bü­
tün Akdeniz ve Adriyatik'teki Latin çıkarlarını ve devletlerini
tehdit ettiğini yazıyordu.'38 İ lginç bir biçimde, Venedik elçile­
rinin Fransa Kralı VI. Philippe'i ziyaretlerinden bir ay kadar
önce 4 Nisan 1332 tarihinde Kral'a yazdığı mektubunda Sa­
nudo, hemen hemen elçilerle aynı dili kullanıyordu. Mektu­
bunda, bir taraftan VI. Philippe'i övgü dolu sözlerle selamlıyor
ve her birinde silahlı 300 adam bulunan on-onbeş büyük ka­
dırganın İ skenderiye'yi zapetmeye yeterli olacağından bahisle
Kral'ın ününe ün katacağını söyleyerek onun gururunu okşu­
yor, diğer taraftan da konuyu Venedik için asıl meseleyi teşkil
eden Türklere getiriyor ve donanmanın Eğriboz ve bölgedeki

137 Johannem Belegno, Blasium Geno ve Marinum Mauroceno'dan oluşan Yene­


dik sefaretinin Fransa Kralı VI. Philippe' i ziyaretinin detayları hakkında bkz.:
THOMAS, G. M., Diplomatarium Veneto-Levantinum, c . I, s. 220-222 no. ll O;
COMMEMORIALJ, I Libri Commemoriali della Republica di Venezia, Regesti,
Tomo 2, Libri 3-4, Ed.: Riccardo Predelli, Monumenti Storici R. Deputazione
Yeneta di Storia Patria, Venezia 1878, tomo 2, libri 3, s. 43 no. 252; CESSI, R. -
SAMBIN, P., Le Deliberazioni, vol. I, s. 467 no. 326, 327; RONCIERE, C. - DO­
REZ, L., "Lettres inedites et memoires de Marino Sanudo I'ancien (1334-1337)",
Bibliotheque de 1'ecole des chartes, tome 56, (1895), s. 22.
1 38 KUNSTMANN, F., Studien, Il. Mektup s. 778, V. Mektup s. 797; RODDY, S.,
The Correspondence, s. 254-255, 279-280; LAIOU, A . E., "Marino Sanudo Tor­
sello", s. 196-197, 1 99.

91
Venedik'in diğer kolonileri için büyük bir tehdit unsuru olan
Türkleri de hedef alması gerektiğini özellikle belirtiyordu.'39
Görüşmeler çok yavaş bir şekilde ilerlerken, şiddetini arttı­
r�n Türk akınlan bölgede önemli değişikliklere sebep olmuştu.
Daha düne kadar Venedik'in ittifakta yer almasına kesin gö­
züyle baktığı ıjaksos Dükü I. Niccolo Sanudo, 1332 Mart'ında,
Aydın ve Menteşe Beylikleri ile antlaşmalar yaparak, Türklerin
haraçgüzan olmayı kabul etmiş'4° ve bunun hemen akabinde
harekete geçen Venedik de Mayıs 1332'de daha bir yıl önce iyi
ilişkiler tesis etmiş olduğu Menteşe Beyliği ile bütün ticare­
tini yasaklayan bir karar almıştı.'4' Ekonomik tedbirlerin yanı

1 39 KUNSTMANN , F., Studien, V. Mektup s. 796 ; RODDY, S., The Correspondence,


s. 278; RONCIERE, C. - DOREZ, L., "Lettres ", s. 22. Sanudo'nun 27 Nisan 1 332
tarihli Fransa Kralı VI. Philip'e yazdı�ı mektubun tam metni için bkz.: KUNS­
TMANN, F., Studien, V. Mektup s. 791-799; RODDY, S., The Correspondence,
s. 272-281.
140 1332'de Naksos Dükü ile Aydın ve Menteşe beylikleri arasında yapılan antlaş­
manın metni muhafaza edilememiştir. Söz konusu antlaşmadan Venedik Sena­
tosu'nun Ehriboz balyosuna gönderdi�i 2 Nisan 1 332 tarihli bir kararında bah­
sedilmektedir. Bkz.: THIRIET, F., Regestes des Deliberations du Senat de Ve n ise
Concernant la Romanie, l (1329-1399), Ecole Pratique des Hautes Atudes - Sor­
bonne, VI Section, Paris 1 958, s. 24·25 no. l l ; CESSI, R. - BRUNETTI, M., Le
Deliberazioni del Consiglio dei Rogati (Senato). Serie Mixtorum, Volume ll, Libri
X V-XVI {1332-1333], Deputazione di Storia Patria per le Venezia, Venezia 1961,
s. 17 no. 56. Ayrıca Süleyman Çelebi ile Hıristiyan kuvvetler arasında yapılan
1403 tarihli antlaşmanın Naksos'un Balat ve Ayasulu�'a ödemekte oldu�u yıl­
lık 200 duka altınından muaf olacağını ifade eden maddesi, Naksos Dükü'nün
Aydın ve Menteşe Beylikleri ile bir antlaşma yaparak Türklere haraçgüzar ol­
duğunu kanıtlamaktadır. Bkz.: THOMAS, G. M., Diplomatarium Veneto-Le­
vantinum. Sive Acta et Dip/omata Res Venetas Graecas Atque Levantis Illust­
rantia, a. 1351-1454, c. Il, Venetis 1899, s. 292 no. 159."ltem, che quello che daua
Niesin et Alto luogo et la Palatia, zoe ducati 11.' che eli non dabia dar niente".
Ayrıca bkz.: DENNIS, George T., " 1403 Tarihli Bizans-Türk Antlaşması", Çev.:
Melek Delilbaşı, AODTCF Tarih Araştırmaları Dergisi, cilt 29, sayı I, (1978), s.
160-161.
141 CESSI, R. - BRUNETTI, M., Le Deliberazioni, vol. Il, s. 44 no. 144; LEMERLE,
P., L'Emirat D'Aydın, s. 91 ; ZACHARIADOU, E. A., "The Catalans of Athens",
s. 835; ZACHA RIADOU, E. A., Trade and Crusade, s. 22. Venedik Senatosu'nun
22 Haziran 1 332 tarihinde aldığı bir karar, Türklerle ticaret yasa�ına uymayan

92
sıra politik çabalarını da genişleten Venedik, 4 Nisan 1332'de
Puglia'daki konsolosuna, Türklere karşı ittifak kurulması me­
selesine ilişkin Napoli Kralı'nı bilgilendirmesi ve ittifaka des­
tek vermesini sağlaması için Kralı ziyaret etme talimatı ver­
mişti.'42 Türk tehdidine karşı bir taraftan Avrupa'da müttefik
arayışına giren Venedik, diğer taraftan da bölgede yaşanan
gelişmeler hususunda birinci ağızdan ve doğru bilgiler edin­
meye ve hareket tarzını da bölgeden alınan rapor ve tavsiye­
lere göre şekillendirmeye çalışıyordu. Bu doğrultuda Senato
tarafından görevlendirilen üç kişilik uzman ekip, Eğriboz'daki
son durum ve Türklere karşı ne şekilde hareket edilmesi ge­
rektiği hususunda bir rapor hazırlayarak, Haziran 1332'de
Senato'ya sunmuşlardı. Raporda, Atina Katalanları ile anlaş­
manın korunması, Eğriboz Adası'na askeri yardım gönderil­
mesi, Türklerle anlaşma yolunun aranması, şayet başarılı olu­
namazsa Naksos Dükü I. Niccolo Sanudo, Tenos ve Mykonos
adalarının Hakimi Il. Bartolarneo Ghisi ve Hospitaller Şöval­
yelerinin Türklere karşı savunma birliğine dahil edilmeye ça­
lışılması ve Girit hükumetinin Hospitalier Şövalyeleri ile gö­
rüşmeye yetkilendirilmesi tavsiye ediliyordu.'43 Son öneri hariç
diğerleri Senato tarafından kabul görmüş ve Eğriboz balyosu
ile Kandiye Dükü'nün Türklere karşı Birlik hazırlıklarını so­
nuçlandırmasına karar verilmişti.

taeirierin kişi başına 200, yolcuların ise kişi başına 50 duka ceza ödemelerini,
Naksos Dükü I. Niccolo Sanudo ve Tenos ile Mykonos Adaları Hakimi Il. Bar­
tolomeo Ghisi'nin de kendi tebaaları için aynı önlemleri almaları gerektiğini
öngörüyordu. Bkz.: THIRIET, F., Regestes, s. 27 no. 17; CESSI, R. - BRUNETTI,
M Le Deliberazioni, vol. Il, s. 44 no. 144.
.•

142 THIRIET, F., Regestes, s. 25 no. 13; CESSI, R. - BRUNETTI, M Le Deliberazi­


.•

oni, vol. Il, s. 19 no. 64.


143 THIRIET. F., Regestes, s. 25-26 no. 15; CESSI, R. - BRUNETTI, M., Le Delibe­
razioni, vol. Il, s. 39-40 no. 127.

93
Senato'ya sunulan raporlar doğrultusunda görüşmelere
hız veren Venedik, Temmuz 1332'de, Rodos Şövalyeleri, Eğri­
boz Balyosu, Tenos ve Mykonos Hakimi IL Bartolarneo Ghisi
ve .Bizans imparatoru gibi yerel kuvvetiere dayanan bir itti­
fak kurmayı denemişti. Nitekim 7 Temmuz 1332 tarihinde Se­
nato'da alınan �?ir karara göre, Girit Dükü ve Eğriboz Balyosu
Türklere karşı Birlik kurulması için Romania'nın diğer güç­
leriyle müzakere yapma yetkisine sahip olacak, İ stanbul'daki
Venedik balyosu İ mparator ile görüşecek, İ mparator'a ve Ro­
mania'nın diğer beylerine mektuplar gönderilecek ve Naksos
Dükü ile Hospitalier Şövalyeleri de ittifaka dahil edilmeye
çalışılacaktı.'44 Senato'nun bu kararına paralel olarak Yene­
dik Doju Francesco Dandolo da ıS Temmuz 1332'de, elçileri
Petrus Geno ile Petrus de Canali'ye verdiği vekaletnamelerde
Türklere karşı her kim olursa olsun tercihen Bizans impara­
toru ve Rodos Şövalyelerinin Sahib-i Azam'ı ile ittifak yapma­
ları için girişimlerde bulunmalarını tembihlemişti.'45 Venedik
Senatosu da aynı tarihte Eğriboz balyasuna ve Körfez Kapta­
nma verdiği talimatlarda, elçilerin görevlerinden onları haber­
dar ediyor ve Türklere karşı bölgedeki Hıristiyan kuvvetleri
hareket geçirmelerini ve Türklerle katiyen ayrı bir barış an­
laşması yapmamalarını emrediyordu.'46Dojun elçilerinin ilet­
tiği talepler karşısında Bizans i mparatoru III. Andronikos'un
Venedik elçisi Petrus de Canali'ye Rodos Şövalyelerinin Sa­
hib-i Azam'ı ve diğerleriyle (bundan kasdedilen muhtemelen

144 THlRIET, F., Regestes, s. 26-27 no. 20; CESSI, R. - BRUNETTI, M., Le Delibe­
razioni, vol. Il, s. 46- 47 no. 1 58.
145 THOMAS, G. M., Diplomatarium Veneto-Levantinum, c. I, s. 224 no. 1 13: "Pro­
curatio Francisci Dandulo, Ducis, pro Petro Geno et Petro de Canali ad facien­
dum ligarn contra Turchas cum quibuscunque, potissime cum imperatore Cons­
tantinopolitano et magistro hospitalis".
146 THIRIET, F., Regestes, s. 27 no. 22; CESSI, R. - BRUNETTI, M., Le Deliberazi­
oni, vol. Il, s. 52-53 no. 187.

'J4
Venediklilerdir) Türklere karşı ittifak yapılması için 26 Ağus­
tos 1332'de bir vekaletname vermesi böyle bir ittifaka Bizanslı­
ların da sıcak baktığını gösteriyordu.'47 Bizans i mparatoru'nun
ittifaka katılmayı kabul etmesinde, Türk akınlarından dolayı
içinde bulunduğu kötü durum etkili olmuştu. '48
Venedik'in, Türklere karşı kurmayı planladığı ittifakı ola­
bildiğince geniş tutma çabaları, Marino Sanudo Torsello'nun
Fransa Kralı VI. Philippe'e yazdığı mektuplardan da ziyadesiyle
anlaşılmaktadır. Fransa Kralı'nın daha çok kutsal toprakları
hedef alan "passagium generale" biçimindeki bir Haçlı Sefe­
rine ilgi duyması, Sanudo'yu, 4 Nisan 1332 tarihinde Kral'a
yazdığı mektupta olduğu gibi, bu defa 13 Ekim 1334 tarihinde
yazdığı mektubunda da yine bu minvalde bir dil kullanmaya
sevketmişti.'49
Eğriboz Adası'nda durumun son derece vahim olduğu ha­
berlerini alan Venedik Senatosu, 20 Temmuz 1332'de Romania
kadırgaları kaptanına, mümkün olan en kısa sürede Modon'dan
Eğriboz'a hareket etmesi emrini vermişti. ıso Hemen akabinde,
Petrus de Canali'yi elçi olarak Bizans i mparatoru III. Andro­
nikos'a gönderen Senato, İ mparatorun ittifaka olumlu yaklaş­
ması ve bizzat i mparatorun da teklifiyle, Petrus de Canali'yi
hem Venedik hem de Bizans İmparatorluğu adına müzakereleri

147 THOMAS, G. M., Diplomatarium Veneto-Levantinum, c. I, s. 224 no. 1 14: "Pro­


curatio Andronici, imperatoris Romeorum, pro Petro de Canali ad faciendum li­
gam Turchas cum magistro hospitalis et aliis". Ayrıca bkz. DÖLGER, F., Reges­
ten, 4. Teil, s. 149 no. 2785; CARR, M., "The Hospitallers of Rhodes", s. 170-171.
148 HEYD, W., Yakın Doğu, s. 601; ZACHARlADOU, E. A., "The Catalans of At­
hens", s. 836; LAIOU, A. E., "Marino Sanudo Torsello", s. 197-199; HOUSLEY,
N., The Later Crusades 1274-1580. From Lyons to Alcazar, Oxford Unv. Press,
London 1 992, s. 58.
149 KUNSTMANN, F., Studien, VI. Mektup s. 799-808; RODDY, S., The Correspon­
dence, s. 281-292; RONCIERE, C. - DOREZ, L., "Lettres", s. 23.
150 CESSI, R. - BRUNETTI, M., Le Deliberazioni, vol. Il, s. 53 no. 188; THIRIET,
F., Regestes, s. 27 no. 23.

95
yürütmek ve bir anlaşmaya varmak üzere Rodos'a yönlendir­
mişti. ısı Müzakerelerin neticesinde, 6 Eylül 1332'de Venedik,
Bizans ve Rodos Şövalyeleri arasında üçlü bir antlaşma imza­
lanmıştı. Süresi beş yıl olarak planlanan bu antlaşmaya göre
onunu Bizans'ın, altısım Venedik'in ve dördünü de Rodos Şö­
valyeleri'nin donatacağı toplam yirmi kadırgalık bir donanma­
mn teşkil ediltrıesine ve bu ittifak donanmasının da ıs Nisan
1333'de Eğriboz'da toplanmasına karar verilmişti. ı52
Venedik, Bizans İmparatorluğu ve Rodos Şövalyeleri ara­
sında yapılan ve önemli kararların alındığı 6 Eylül 1332 tarihli
bu anlaşmadan sonra, müttefiklerin harekete geçmek husu­
sunda yavaş davranmalarından istifade eden Umur Bey, 1333
yılında Eğriboz üzerine gerçekleştirdiği sefer sonucunda orayı
da haraçgüzarı haline getirmişti. ı53 Venedik ile Menteşe Emiri

ı s ı THOMAS, G. M., Diplomatarium Veneto-Levantinum, c. I, s. 225-227 no. 1 16.


ı 52 "Uidelicet, q#Od decreuerunt et ordinauerunt habere hinc ad quinque annos con­
tinuos et completos congruis temporibus dictorum quinque annorum, prout op­
portunum fuerit, seruituras et nauigaturas galeas, bene armatas gentibus, armis,
pugnatoribus, sartijs et corredis habere uiginti, de quibus ipse dominus impera­
tor habebit et tenebit decem, et dictus dominus Dux et commune sex, et predic­
tus dominus magister quatuor; quas in portu ciuitatis Nigropontis hinc per to­
tum quintum decimum diem mensis Aprilis proximi uenturi . . . [Taraflar,
"
=

bugünden geçerli olmak üzere aralıksız bir biçimde beş yıl süreyle uygun olan
mevsimlerde hizmete ve sefere hazır olmak üzere insan, silah, savaşçı, dümen­
ler ve yedek malzeme ile iyice donanmış yirmi kadırgaya sahip olmaya karar
vermişlerdir. Bu kadırgalardan onu İmparator hazretleri, altısı adı geçen sen­
yör Doj ve Komün ve dördü de senyör Sahib-i A zam tarafından te'min oluna­
caktır. Antlaşmanın tarafları bu kadıegaları önümüzdeki Nisan ayının I S'in­
den itibaren Eğriboz limanında hazır bulundurmayı karşılıklı olarak taahhüt
etmişlerdir . . ."] Türklere karşı Venedikliler, Bizans ve Rodos Şövalyeleri ara­
sında yapılan 6 Eylül 1332 tarihli ittifak antlaşmasının metni için bkz.: THO­
MAS, G. M., Diplomatarium Veneto-Levantinum, c. I, s. 225-229 no. 1 16; I Libri
Commemoriali, tomo 2, libri 3, s. 43 no. 264.
ı 53 Enveri'nin kaydettiğine göre Katalanlardan da yardım alan Eğriboz'un Venedikli
Hakimi Pietro Zeno (metinde Mesepir), kalenin dışında cereyan eden meydan
savaşında Umur Bey'e yenilmiş ve barış teklifinde bulunmaları iç in gönderdiği
elçilerin Umur Bey tarafından kabul edilmesiyle barış yapılmış ve Pietro Zeno
Umur Bey'e haraçgüzar olmayı kabul etmişti. ENVERİ. Düstılrname, s. 30-31:

96
Orhan Bey arasında yapılan 1337 tarihli antlaşmada Men­
teşe Emiri Orhan'ın Eğriboz'dan yıllık haraç aldı�ının kayde­
dilmesi, Umur Bey'in askeri hareketine Menteşe kuvvetleri­
nin de katıldığını gösteriyordu.'54 Bodonitza ve Monemvasia
(Menefşe f Malvasia) hakimleri de aynı kaderi paylaşmışlar­
dı. 155 Hatta 1330'lu yılların başında durmaksızın devam eden
bu Türk akınlarının neticesinde Menteşe ve Aydın beylikle­
rine haraçgüzar olan yerel hükümdarlar listesine 1332 yılı
sonlarına doğru Bizans i mparatoru da katılmıştı.ıs6 E�riboz

"Yalvarır Paşa'ya elçi veri bir 1 barışalım deyüb Pirimesir; Dilegin anın kılur Paşa
kabul 1 rıfk vermiş Allah ol degil fuzul; . . . Kaleden çıktı Mesepir irişür 1 yir öper
Paşa önünde görüşür; Didi ey Paşa feda canım sana 1 görüşüp benimle kıyma­
dm bana; Ol cihanda devletiyle payidar 1 ömrünün bünyadi olsun üstvar; Çün
Mesepir etdi Paşa'ya dua 1 çağrışub çavuşlar dir merhaba; Leşkere anda ziyafet
eyledi 1 gazilerin leşkerini toyladı; . . . Pişkeşler çekti Paşa'ya yarın 1 sana didim
kıssanın yüzde birin; Altunu gümüşüyle kıymetli taş 1 /al fıruze anunla çok ku­
maş; Verdi Paşa'ya hem iki tazı at 1 at katır her birine verdi onat; Çok Frenk oğ­
lanı çok kız kareveş 1 verdi Paşa'ya öküş (çok) mal ve kumaş . . . "
ı54 ZACHARIADOU, E. A., Trade and Crusade, s. 1 98, (1337M m. 24): "et tota in­
sula Nigropontis non debeat nobis solvere tributum salvo quod si contigerit quod
dominato Cretae facia pacem cu m Zalappi, filio quondam Athini, domino The·
ologi, tali modo, quod si ipse noluerit ponere lotarn insulam Nigropontis in pace
sua, sicut nos concordes fuimus, sed voluerit accipere tributum quod consuevit
accipere, volumus etiarn nos accipere tributum, quod consuevit accipere pater
noster Orchani et lotum illud quod ipse restahat recipere dictus pater noster de
tributo Nigropontis pro tempore transacto".
155 Bodonitza Hakimini bayan olarak kaydeden Enveri'nin, Bodonitza hatununun
Umur Bey'i kabul ve ona altın, gümüş ve değerli eşyalar takdim edişini anlattığı
bölüm yıllık haraç ödenmesi temeline dayanan bir antlaşmayı andırmaktadır.
ENVERl, Düsturniime, s. 29: "Bihad ol hatun ziyafet eyledi 1 kaleye Paşa'yı da­
vet eyledi; Pişkeşler verdi bihad ve kıyas 1 dille şerh eylemez anı unas; Yazdı ta­
vus manendi-i özün 1 gelüb Paşa'ya arz etdi yüzün; La/e ve firuze murassa ton­
ları 1 gümüş ve altun tabakta honları; Didi Paşa'ya aya Şah cevan 1 karavaşam
ben sana tutma güman; Var on üç kalem cemin al sana 1 kıl beni hatun inayel
kıl bana". Enveri, Giferlos olarak kaydettiği Monevesya Hakimi Michel Gavri­
poullos'un Umur Bey'e haraçgüzar oluşunu ise şöyle anlatmaktadır: "Ol kabul
eyledi boynuna haraç 1 Birgi'ye andan gele cizyeyle hac". Bkz.: ENVERİ, DüstUr·
name, s. 32.
156 BROCARDUS, Directorium, s. 451; THEUNISSEN, H., Ottoman-Venetian Dip­
lomatics, s. 7 1 .

97
Adası'na saldırı, adanın haraç ödemeye zorlanması ve Türkle­
rin bölgede bu tarihe kadarki diğer faaliyetleri incelendiğinde,
bu seferlerin rastgele yapılan birer yağma akınları değil ak­
sine stratejik bir amaç içeren akınlar olduğu açıkça görülmek­
tetiir.'57 1333 yazma doğru Venedik'in Girit kolonisinde çıkan
bir isyan, müttefiklerin Türklere karşı ittifak hazırlıklarını da
baltalamış görtinüyordu. İsyanın çıkış sebebi tam olarak bi­
linmemektedir ancak, Venedik Senatosu'nun 6 Eylül 1332 ta­
rihli anlaşmadan sonra, Türklere karşı oluşturulacak ittifak
donanmasında kullanılmak üzere, Girit hükumetine, iki ka­
dırga tahsis etmesi yolundaki talimatının adada hoşnutsuz­
luğa sebep olduğu açıkhr.'58 Zira Girit hükumetinin, Türklere
karşı oluşturulmak istenen böyle bir ittifakın, adanın güven­
liği ve menfaati açısından yararlı veya zorunlu olup olmadığı
ve adanın konumunun hesaba katılıp katılmadığı gibi husus­
larda birtakım şüpheleri vardı ve bu şüphelerini bildirmek
için Venedik'e gönderdiği elçiye, bu hususlara dikkat edildiği
ve her şeyin gözden geçirilmiş olduğu söylenmişti.'59 Bununla
birlikte, Venedik Senatosu, Girit'te isyan çıktığı haberini alır

1 57 Floransalı kronik Giovanni Viiiani'nin 1 332 yılının Mayıs ve Haziran ayiarına


tarihledi�i bu Türk akınlarında büyüklü küçüklü yaklaşık 380 gemi kullanı I·
mış ve sefere 40 bin asker iştirak etmişti. Viiiani'ye göre yaklaşık ı o bin esi­
rin alındığı bu seferleri n ardından Türklere karşı Papa. Fransa Kralı ve di�er
Hıristiyan senyörler arasında ittifak tesis etme çabalarına hız verilmişti. Bkz.:
VILLANI, G., Nuova Cronica, s. 510.
158 THIRIET, F., Regestes, s. 28 no. 25.
1 59 Theotokes'den naklen ZACHARIADOU, E. A., Trade and Crusade, s. 26 n. 94:
"super capitulo armandi in Creta duas galeus pro unione contra Turchas exami­
natis omnibus exusationibus et intelieclis dicte ambaxate et examinatis quoque
et consideratis conditionibus insule Crete, ac habita colutione cum hijs qui an­
ten reelares fucrunt in insula Crete de statu possibilitate et conditione dicle in­
su/e, atque attento et considerato in quantum uti/is et necessaria est dicta unio
pro securitate et bono insule Crete . . . [ "Türklere karşı kurulan Birli�e Girit
"
=

Adası'ndan iki kadırga dahil edilecektir. Girit hükumetinin adanın güvenli­


�ine dair endişe etmesine gerek yoktur. Zira adanın güvenli�i ve yararına dair
herşey düşünülmüştür."] .

98
almaz, 29 Eylül 1333'te Girit hükümetine, isyanı bastırma­
sında yardımcı olması için bir silahlı kadırga gönderme ka­
rarı almıştı.'60 Ancak, isyanın büyüklüğü, Senato'yu, 1333
Ekim'inde Girit'e, bu defa 2 silahlı kadırga gönderme kararı
almaya mecbur etmişti.'6'

8. Haçlı Donanma İttifakının Kurulması ve


Müttefiklerin Edremit Zaferi, 1334
Türklerin Eğriboz'u haraca bağlaması ve Girit'te çıkan is­
yan, Venedik'te büyük bir endişeye yol açmıştı. 1332'de Bi­
zans ve Rodos Şövalyeleri ile yapılan antlaşma gereğince Ni­
san 1333'te Eğriboz'da müttefik gemilerinin toplanamayacağı
da anlaşılmış ve bu toplanma bir yıl sonraya, Mayıs 1334'e er­
telenmişti.'62 Artık vakit kaybına tahammülü kalmayan Vene­
dik, Türklere karşı ortak bir deniz seferi yapılması için Fransa
Kralı ve Papa nezdinde evvelce başlatmış olduğu teşebbüslere
hız ve yoğunluk kazandırmıştı. Nitekim Venedik Doju Fran­
cesco Dandolo 1333 yılı içinde, Doğu'daki Hristiyanların du­
rumu, Türklere ne şekilde ve ne kadar kuvvetle karşı konul­
ması gerektiği gibi hususlarda Fransa Kralı ve Papa'dan gelen
mektuplara cevaben Papa'ya verilmek üzere kaleme aldığı bir
mektubunda Doğu'daki Hristiyanların oldukça zor durumda
bulundukları m, Türklere karşı bir an evvel harekete geçilmesi
gerektiğini, geç kalınması durumunda artık yapacak birşeyin
kalmayacağını yazıyordu. Venedik Doju, Fransa Kralı ve Pa­
pa'nın İ stanbul'u ve kutsal toprakları ele geçirme ihtirasların­
dan asla vazgeçmeyeceklerini de çok iyi bildiği için mektu­
bunu itina ile kaleme almış ve mektubunda Venedik'in daha

160 THIRIET, F., Regestes, s. 28 no. 34.


161 THIRIET, F., Regestes, s. 30 no. 35-36.
162 THIRIET, F., Regestes, s. 30 no. 37.

99
çok ticari kaygılarından müteşekkil şahsi menfaatlerini arka
planda sunarken, Papa ve Kralın ihtiraslarını ön plana çıkaran
sözcükler kullanmaya özen göstermişti. Venedik Doju mezkur
mektubunda teşebbüslerinin başarıyla sonuçlanması duru­
mÜnda Romania ahalisinin güven içinde yaşayacağını, Müs­
lümanların ku�et ve kudretlerinin kutsal toprakları yeniden
ele geçirmek teşebbüslerinde kendilerine artık bir engel teşkil
ederneyecek bir surette tamamıyla yok edilmiş olacağını; fa­
kat tasarılarının gerçekleşmemesi durumunda kutsal toprak­
lara giden yol üzerinde Türklere ait topraklar bulunduğundan
ve denizaşırı sefere iştirak eden Hıristiyanlar için gerekli yi­
yecek ve erzakın temin edilmesinde bu yerlerden geçmek za­
rureti mevcut olduğundan denizaşırı seferin önemli sonuçlar
doğurmayacağını; zira gerekli yiyecek ve erzakın başka bir yol­
dan temin edilmesinin mümkün olmadığını ifade ediyordu.'63
1333 yılı sonlarına doğru Girit'teki isyanm hastınlmasıyla
birlikte Türklere karşı ittifak girişimlerine yeniden yoğunlaşan
Venedik, bu sırada Türk beyliklerinin kendi aralarında yaşa­
dıkları birtakım anlaşmazlıkları da değerlendirmek için bazı
girişimlerde bulunmuştu. 1333 Kasım'ında Girit hükumeti­
nin, Senato'dan, Menteşeoğulları ile ittifak kurulması ve Tür­
kiye'den at ve buğday ithal edilmesine izin verilmesi talebi, Ve­
nedik Senatosu tarafından uygun görülmüş ve Girit Dükü'ne
Menteşe Beyi Orhan Bey ile anlaşma yapması talimatı veril­
mişti.'64 Bununla da yetinmeyen Venedik Senatosu, 16 Kasım
1333'te evvelce Menteşe ülkesi ile olan ticareti yasakladığı ka-

163 Fransa Kralı VI. Philippe'in Venedik Doju Francois Dandulo'ya gönderdiği l l
Kasım 1333 tarihli mektubun v e Venedik Doju'nun Papa XXII. Ioannes'in mek­
tubuna verdiği cevabın metni için bkz.: THOMAS, G. M., Diplomatarium Ve­
neto-Levantinum, c. I, s. 239 no. 1 22, 241-242 no. 1 24.
164 CESSI, R. BRUNETTI, M., Le Deliberazioni, vol. ll, s. 234 no. 235; THIRIET,
-

F., Regestes, s. 30-31 no. 38.

100
rarım iptal ederek, adeta Menteşe Beyliği'ni tarafsızlığını ko­
rumaya zorlamıştı.16s
Venedik, bir yandan ittifakı olabildiğince geniş tutmaya ça­
lışırken, bir yandan da Türklere karşı savaşlarda son derece
tecrübeli olan Rodos Şövalyelerinden, Türk meselesinde izle­
necek strateji konusunda faydalanmaya çalışıyordu. Nitekim
Sanudo'nun da ifade ettiği üzere Rodos Şövalyeleri, bir yan­
dan Türklerle mücadele konusunda son derece bilgili ve de­
neyimli, diğer yandan da Türkler arasında ihtilaf çıkarma ko­
nusunda ziyadesiyle uzman kişilerdi.166 Rodos Şövalyelerinin
Sahib-i Az aını Helion de Villeneuve (1325-1346), Venedik'e,
Aydınoğulları'na karşı Menteşeoğu Orhan ile bir anlaşma ya­
pılması tavsiyesinde bulunurken, donanma ittifakının Vene­
dikli kaptam Marino Morosini ise, 2 Aralık 1333'te Senato'ya
gönderdiği bir mektupta, Germiyanoğulları Beyliği (Carmag­
nano) ile de anlaşma yapılabileceğini yazıyordu.167 Venedik'in
bu tavsiyeleri ne şekilde değerlendirdiği ya da Aydınoğulları
Beyliği'ne karşı diğer Türk beylikleriyle işbirliği yapıp yapma­
dığı tam olarak bilinmemektedir ancak Senato, 1333 yılı Aralık
ayı başlarında Rodos'a gönderdiği bir elçi vasıtasıyla, Tarika-

165 16 Kasım 1333'te ticaret yasağının kalkmasıyla harekete geçen Girit hükümeti,
Aydınoğulları'na karşı Haçlı Seferi hazırlıklarının yapıldığı bir sırada Menteşe
ülkesinden at ve buğday ithalatında bulunmuştu. Bkz.: THIRIET, F., La Roma·
nie Wnitienne, s. 1 66; ZACH A RI A DOU E. A., Trade and Crusade, s. 28.
,

166 SANUDO, lstoria, s. 167 ; CARR, M., "The Hospitallers of Rhodes", s. 171.
167 TH1RIET, F., Regestes, s. 31 no. 39; CARR, M., "The Hospitallers of Rhodes", s.
171. Gerçekte Venedik'in böyle bir teşebbüste bulunma ihtimali oldukça kuv­
vetlidir. Nitekim John Kantakuzenos, eserinin bir bölümünde, 1 34I'de İmpa­
rator III. Andronikos'un ölümünden hemen sonra Samhanoğullarına karşı Kü­
tahya Emiri yani Germiyanoğulları ile bir ittifak antiaşması yaptığını; buna
göre Bizans'ın deniz gücünün, Bizans hakimiyetindeki Foça'yı tehdit eden Sa­
ruhanoğlu donanmasının genellikle demiriediği beyliğin ırmaklarındaki mü­
himmat deposunu bulup, karadan gelecek olan Germiyanoğulları'nın piyade ve
süvarilerinin yardımıyla imha etmesinin planlandığını kaydetmektedir. Bkz.:
ZACHARIADOU, E. A., Trade and Crusade, s. 28-29.

101
tın Sahib-i Azamına, Yenerlik'in böyle bir ittifak kurulmasında
hiçbir sakınca görmediği mesajını iletmişti.'68
Yenerlik'in ittifakı olabildiğince geniş tutma gayretleri ne­
ticesinde, Fransa Kralı ve Papa'nın Türklere karşı donanma
ittifakının kurulması ve harekete geçmesine cevaz verme­
leri ve Kıbrıs !<rallığı'nın da ittifaka katılmasıyla, Yenedik,
uzun zamandır verdiği uğraşın semeresini almış görünü­
yordu.169 Müttefiklerin, 1334 yılı başlarında biraraya geldiği
bir görüşmede, Girit'in eski Dükü Marino Morosini'nin Ye­
nedik kadırgalarının komutanlığına, Pietro Zeno'nun da it­
tifak donanmasının kaptanlığına atanmasına ve Yenedik ile
Rodos Şövalyeleri'nin onar, Papalık ve Fransa Krallığı'nın bi­
likte olmak üzere sekiz ve Bizans i mparatoru ile Kıbrıs Kral­
lığı'nın da altışar kadırga donatacakları toplam kırk kadır­
gadan oluşan bir İttifak donanmasının vücuda getirilmesine
ve donanmanın Mayıs 1334'te Eğriboz'da toplanmasına ka­
rar verilmişti. 170 İttifakın vücuda getirilmesinden sonra Papa

168 THIRIET, F., Rt!gestes, s. 31 no. 39.


169 THIRIE'l� F., La Romanie Wnitienne, s. 166 no. 6; THEUNISSEN, H., Otto­
man-Venetian Diplomatics, s. 7 1 .
170 THOMAS, G. M . , Diplomatarium Veneto-Levantinum, c. I , s. 244-245 n o . 1 26:
"Que quadraginta galee possunt per modum istum haberi: uidelicet decem ab
hospitalarijs, decem a communi Venetiarum, sex a rege Cypri, sex ad minus ab
lmperatore Constantinopolitano, qui tamen debet ponere decem secundum co­
nuentiones cum prefatis hospitalarijs et Venetis habitas, et residuas octo supple­
bunt sanctissimus in Christo pater dominus noster Papa et dominus rex Francie.
Actum est etiam, quod predicte quadraginta galee debeant esse in insula Nigro­
pontis infra to tum mensem Madij." [Bu kırk kadırga şu şekilde oluşturulacak­
=

tır: On tanesi Hospitalier Şövalyeleri tarafından, on tanesi Yenedik Komünü ta­


rafından, altısı Kıbrıs Kralı tarafından, asgari altısı da Hospitalier Şövalyeleri
ve Venedik Komünü ile imzalamış olduğu antlaşmalar gereğince on kadırga
te'min etmek zorunda bulunan Bizans imparatoru [Imperatore Constantino­
politano] tarafından sağlanacaktır. Geri kalan sekiz kadırga ise Papa Hazret­
leri ile Fransa Kralı tarafından iHive olunacaktır. Ayrıca bahsedilen kırk ka­
dırga Mayıs ayının sonundan önce Eğriboz Adası'nda bulunmalıdır."]. Ayrıca
bkz.: I Libri Commemoriali, torna 2, libri 3-4, s. 54 no. 321; CRONACA A I-A­
TINA. Cronaca Veneziana del 1343, a cura di Caterina Negri di Montenegro,

1 02
da 1334 Mart'ında resmen ittifaka dahil olunca, Venedik ön­
cülüğündeki donanma ittifakı artık resmen bir Haçlı donan­
ması hüviyeti (Türklere karşı girişilen bir "passagium par­
ticulare" harekatı) kazanmış oluyordu. 171

Kağıt üzerinde geniş katılımlı bir ittifak donanmasının


teşkili öngörülmesine rağmen, Türklere karşı oluşturulan
bu ittifak, bazı sebeplerden dolayı,Venedik'in istediği tür­
den bir işbirliği olma özelliği taşımıyordu. Birincisi, Bizans
i mparatoru III. Andronikos, böyle bir ittifaka gönüllü ola­

rak iştirak etmiş olmayıp zorla dahil edilmişti. Nitekim Ni­


kephoros Gregoras, bu ittifak ile ilgili olarak: "Onlar (La­
tinler) bir nakarat gibi şu ihtarı tekrarlıyorlardı: Müşterek
düşmana karşı bizimle birleşmezseniz hiç şüphe etmeyiniz
ki sizlerle tıpkı düşmanlarımız gibi harp edeceğiz" diye ya­
zıyordu.' 72 Venedik'in Bizans İ mparatorluğu'nu ittifaka dahil
etmek için gösterdiği gayret göz önüne alındığında, Grego­
ras'ın bu ifadelerinin bir miktar mübalağa arz ettiği söylene­
bilir. Bununla birlikte, Rodos Şövalyelerinin, 6 Eylül 1332 ta­
rihli anlaşmaya aykırı bir biçimde, 1333 yılı sonlarına doğru
Yeni Foça'nın Cenovalı hakimi Domenico Cattaneo'nun, Bi­
zans mülkü olan Lesbos (Midilli) Adası'na gerçekleştirdiği
harekata Naksos Dükü ile birlikte 5 kadırga ile iştirak et­
meleri, Gregoras'ın doğrudan Venedik ile ilgili olmasa da,
müttefik dahi olsa diğer Latinlerle ilgili endişelerini haklı
Perugia 2004, s. 151; ANDREAE DANDULI, Ducis Venetiarum Chronica Bre­
vis, aa. 46-1342 d. C., a cura di Ester Pastorello, içinde: Rerum ltalicarum Scrip­
tores, Cilt: XII, Bölüm: I, ed. L. A. Muratori, Bologna 1 938, s. 372.
171 Papa XXII. Ioannes'in Türklere karşı kurulan Hıristiyan ittifakına katıldığına
dair Venedik'e yazdığı 8 Mart 1334 tarihli mektubun metni için bkz.: THO­
MAS, G. M., Diplomatarium Veneto-Levantinum, c. I, s. 244-246 no. 1 26.
172 THOMAS, G. M., Diplomatarium Veneto-Levantinum, c. I, s. 246 no. 1 26.

1 03
çıkarmaktaydı.'73 İ mparator III. Andronikos'un antlaşmada
söz verdiği altı kadırganın, Türklere karşı harekete geçen
donanınada yer almayışının en önemli sebebi, büyük olası­
lı!da, bu dönemde Bizans imparatorluk hazinesinin böyle bir
donanınayı inşa edecek güce sahip olmayışıydı.'74 İ kinci, za­
man darlığı bahane gösterilerek söz konusu ittifakın kadırga­
ları sadece beş aylık bir müddet için bir araya getirilmişti.'75
Sebeplerden bir diğeri belki de en güçlüsü ise müttefiklerin
arasındaki bağların yeteri kadar güçlü olmayışıydı. Zira it­
tifakın üyeleri aslında meselenin daha çok Venedik'in davası
olduğunun farkındaydılar ve bundan dolayı da öyle üstün bir
gayret gösterme niyetinde değillerdi. Nitekim ittifakın teşek­
külünde kilit rol oynayan Papa XXII. Ioannes bile, Türklere
karşı ittifak antiaşması hakkında Venedik'e verdiği 8 Mart
1334 tarihli cevapta içten içe sanki "kadırgalarzn başına
bir iş gelse de y ükümlülüklerimden kurtulsam" der gibiydi.
Zira Papa, söz konusu mektubunun satır aralarında, sürekli
mezkur kadırgaların bir kazaya uğrayıp söz konusu mühlet
zarfında vazifelerini yerine getiremerneleri durumunda hiç­
bir sorumluluk kabul etmeyeceğinden ve onların yerine ka­
dırgalar itası hususunda kesinlikle kendisini mecbur addet­
mediğinden bahsediyor ve Fransa Kralı, Rodos Şövalyeleri ile
Venediklilerin kendi yardımlarını temin hususunda bi'l-fiil

173 IVANOV, V., "Sancta Unio or the Holy League 1 332-1336/37 as a Political Fa­
ctor in the Eastern Mediterranean and the Aegean", Etudes Balkaniques, XL­
VIII-I, Sofia 2012, s. 1 57-158.
I 74 Floransalı kronik Giovanni Yiliani'ni n, Papa, Fransa Kralı ve Yenerlik'in öncü­
lüğünde kurulan İttifak Donanmasının kadırgalarının sayısını 32 olarak ver­
mesi, Bizans İmparatorluğu'nun son anda İttifak'tan çekildiğini veya yapılan
bütün görüşmelere rağmen İttifak'a hiçbir zaman dahil olmadığını göstermek­
tedir. Bkz.: VILLANl, G., Nuova Cronica, s. 539.
175 "Quod pro hoc anno habeantur quadraginta galee pro quinque mensibus _ _ _ ..

Bkz.: THOMAS, G. M., Diplomatarium Veneto-Levantinum, c. I, s. 244 no. 1 26.

104
mutabık kalmadıkları takdirde mezkur yardımını yapmak
niyetinde olmadığını dile getiriyordu.'76
Bu sırada Aydınoğulları Beyliği'nde de önemli gelişmeler
meydana gelmişti. Aydınoğlu Mehmed Bey 9 Ocak 1334'te öl­
müş, yerine kardeşlerinin de desteğini alan Umur Bey geçmiş
ve Ulubey olarak 1348 yılına kadar sürecek olan hükümdar­
lık dönemine başlamıştı. m
Umur Bey'in Ulubey olarak ilk faaliyetlerinden biri, bey­
liğine karşı Batı'da, Venedik öncülüğünde Haçlı Donanma İt­
tifakı'nın oluşturulduğu kritik bir dönemde, Samhanoğlu Sü­
leyman Bey ile birlikte Mora Yarımadası'na büyük bir sefer
gerçekleştirmek olmuştu. 1334 yılının Şubat ve Mart ayla­
rında gerçekleştirilen bu seferde Umur Bey, Mora Yarımada­
sı'nın güneydoğu ucunda yer alan Monemvasia ile güneybatı­
sında bulunan Messinia bölgelerine taarruzlarda bulunmuş,
ardından kaynaklarda kendisinden Zassi olarak söz edilen böl­
genin Slav kökenli bir yerel liderinden de destek alarak, Ve­
nedik'in önemli kolonilerinden Modon ve Koron adalarına sal­
dırılarda bulunmuştu.'78 Umur Bey'in bu saldırıları karşısında
Venedik, 7 Mart 1334'te, Körfez (Adriyatik) kadırgaları kaptanı
(sonradan Marino Morasini'nin yerine İttifak Donanmasının

176 THOMAS, G. M Diplomatarium Veneto-Levantinum, c. I, s. 244-245 no. 1 26;


.•

I Libri Commemoriali, tomo 2, 1ibri 3-4, s. 54 no. 321 .


1 77 Düstürname, Mehmed Bey'in Birgi'de bir av esnasında suya düşerek hasta ol­
duğunu ve bir kaç gün sonra da öldüğünü, Umur Bey'in Beyliğe ağabeyisi Hı­
zır Bey'in geçmesini istediğini fakat bütün kardeşlerin kendisinde karar kılması
üzerine Umur Bey'in Ulubeylik makamına geçerek üç gün Birgi'de durduk­
tan sonra yine İzmir'e gittiğini yazıyor. Bkz.: ENVERI, Düsttlrndme, s. 30-31;
LEMERLE, P., L'Emirat Di\ydın, s. 90. Aydınoğlu Mehmed Bey'in Birgi'de gö­
mülü olduğu türbenin giriş kapısının üst kesimindeki uzun Arapça kitabede,
türbenin 2 Cemaziü'l-evvel 734 / 9 Ocak 1 334 tarihinde tamamlandığı yazılı­
dır. Bkz.: K I EL, M., "Birgi Tarihi", s. 13.
178 HABERSTUMPF, W., "La Dissoluzione delle Signorie Latine in Morea di Fronte
alla Turcocraiza", Studi Veneziani, XXVIII, Venezia 1997, s. 6-7.

lOS
kaptanı) Pietro Zeno'ya, Türklere karşı harekete geçmesi yo­
lunda talimat vermişti. ıo kadırgalık bir kuvvet ile Mora Ya­
rımadası açıklarında akından dönen Samhanoğlu Süleyman
Bey'in donanmasına saldırıda bulunan Pietro Zeno, Türklere
Önemli ölçüde kayıplar verdirdiyse de Umur Bey'in yardıma
gelmesiyle geri çekilmek zorunda kalmıştı.'79
Mayıs ayına gelindiğinde kararlaştırılan zamanda Eğri­
boz'da toplanan kırk kadırgalık müttefik donanınası Türklere
karşı harekete geçmişti. Donanmanın, Ege'deki Türk tehdidini
ortadan kaldırması için önünde yapması gereken pek çok iş
vardı. Ege'de karşılaştığı Türk gemilerini bir bir ortadan kal­
dıran veya ele geçiren Haçlı donanması, Eylül 1334'te Karesi
Beyliği'nin limanlarından olan Edremit Körfezi'ne gelmişti.
17 Eylül'de Edremit Körfezi'nde büyük bir savaş cereyan et­
miş ve iki yüz elli küçük gemiden oluşan Karesioğlu Yahşi
Han'ın donanması, Haçlı donanınası tarafından imha edil­
mişti. Hatta savaşta Yahşi Han'ın damadı da hayatını kay­
betmişti.' 8 0 22 Ekim 1334 tarihinde, Kıbrıs Kralına yazdığı
bir mektupta, Haçlı donanmasının Edremit Körfezi'ndeki bu
zaferinden bahseden Marina Sanudo Torsello, ilk çarpışma­
nın 8 Eylül 1334 tarihinde vuku bulduğunu, üç gün sonra
ıı Eylül'de Hıristiyan donanmasının bir zafer daha kazandı­
ğını ve asıl büyük ve kesin zaferin ise 14 Eylül'de elde edil­
diğini yazıyordu.'8 ' Sanudo, aynı tarihte söz konusu Hıristi­
yan zaferinden Bourbon Dükü I. Louis (ı327-1342)'e yazdığı
179 JVANOV, V., "Sancta Unio", s. 169.
180 LEMERLE, P., L'Emirat D'Aydın, s. 96-97 ; YINANÇ, M. H., Medhal, s. 32-34;
ZACHARIADOU, E. A., Trade and Crusade, s. 32-33; ZACHARIADOU, E.
A., "Karesi", s. 248; INALCJK, H., "Turcoman Maritime Principalities", s. 192;
LUTTRELL, A., "The Hospitallers of Rhodes", s. 89; CARR, M., "The Hospi­
tallers of Rhodes", s. 172.
ısı RONCJERE, C. - DOREZ, L., "Lettres", s. 25. Söz konusu mektup için bkz.: s.
35-36.

1 06
mektupta da bahsediyor ve İttifak Donanmasının, liderli­
ğini Karasi Bey'i Yahşi Han'ın (Jarsi Thrchus) yaptığı 200
gemilik Türk donanmasını Edremit Körfezi'nde yok ettiğini
yazıyordu.' 8 ' Edremit'ten sonra kıyı boyunca güneye doğru
ilerleyen Haçlı donanmasının bir sonraki hedefi, İzmir'den
hareketle Girit, Koron, Modon ve Eğriboz Adaları ile Yuna­
nistan'a akınlar düzenleyen böylece Ege Denizi'nin korkulu
rüyası haline gelen Umur Bey'in İzmir'deki donanma ve ter­
sanesiydi. Haçlı donanınası İzmir Körfezi'nde liman kesi­
mine saldırılarda bulunduysa da limanı ele geçirememiş ve
geri çekilmek zorunda kalmıştı.'83
Elde edilen kısmi başanlara rağmen, Türklere karşı oluş­
turulan 1334 tarihli bu ittifak, kutsal toprakların yeniden ele
geçirilmesini amaçlayan Haçlı Seferleri projelerindeki stra­
teji bakımından karmaşık ve ekonomik bakımdan da son
derece külfetli planlardan, Yenerlik'in öncülüğünü yaptığı
Ege'deki Latin kuvvetlerinin kendi aralarında organize et­
tikleri seferlere yönelişin en iyi örneğini teşkil etmektedir.'8 4
Bununla birlikte, Haçlı donanmasının bu zaferi, Türklerin
denizlerdeki faaliyetlerine ancak kısa bir süreliğine engel
olabilmişti. Haçlı donanmasının Edremit'te elde ettiği bu za­
fer, Hıristiyanlar ve özellikle Bizanslılar arasında büyük bir
heyecan yaratmış fakat İtalyan kroniği Georgii Delphini'nin
de kaydettiği üzere Papa XXII. loanness'in aynı yılın Aralık
182 KUNSTMANN, F., Studien, VII. Mektup s. 81 1 -812; RODDY, S., The Correspon­
dence, s. 296; RONCIERE, C. - DOREZ, L., "Lettres", s. 24.
183 ENVERl, Düstılrntime, s. 35: "Gelmiş lzmir'e o tuz kadırga ericümle yarağ/u
urundulu nefer; Onu tekfurun onu idi Rodos'un/on kadırga dahi anda Kıbrız'ın;
Geldi kafir kılmağa lzmir'e cenk/başdan ayağa demir bihad Frenk; Her ne yer­
den çıkmağ isterse Frenk/Türk ok atub döndürür kılardı cenk; Cehd idüb çık­
mağa çare olmadı/cümle kafir anda çıkmağa fırsat bulmadı; Kaldı biçare dönüb
kaçdı Frenk/geldi Paşa gördi savulmışdı cenk."
184 HOUSLEY. N., The Avignon Papacy, s. 25.

1 07
ayında ölümüyle Haçlı donanınası da bir süre sonra dağılıp,
bölgeyi terk etmek zorunda kalınca, Türkler yeniden Hıris­
tiyanlar üzerine akınlarda bulunmaya başlamışlar ve böy­
lece Haçlı donanmasının Edremit'te elde ettiği zaferin hiç
btr önemi kalmamıştı.•8s

185 A NDREAE DANDULI, Ducis Venetiarum Chronica Brevis, s. 372; KUNST­


MANN, F., Studien, VII. Mektup s. 812. RODDY, S., The Correspondence, s.
296; THOMAS, G. M., Diplomatarium Veneto-Levantinum, c. I, s. 246-247: "In
tempo del ditto Doxe (Francescho Dandolo) per honor de la san ta fede christiana
el com un di Venetia fece union cu m el Papa Zuane XXII. et cu m le re di Franza
et cum lo imperator de Constantinopoli et cum el gran maistro de hospedal da
Rhodi contra i Turchi et feceno una grandissima hoste de gallie et de altri fusti
pizoli. Capitanio de quelle el nobil homo missier Piero Zen, el qual se parti de
Venetia et ando per la parte de la Turchia et cum la ditta armada Jece gran si­
gurtade ali Christiani et ale terre per fina che duro la ditta union fo facta gran
destruction de Turchi et per la morte del ditto papa fini la union, et partida la
ditta armada Turchi feceno grandissimo danno ali Christiani." [Bu aynı Doj
=

(Francescho Dandolo) zamanında, kutsal Hıristiyanlı�ın şerefi ve itiMrı için


Venedik Komünü Papa XXII. loannes (Zuane), Fransa Kralı, Bizans İmpara­
toru ve Rodos Şövalyelerinin Sahib-i Azamı ile Türklere karşı bir ittifak yap­
mış ve kadırgalarla di�er gemilerden oluşan çok büyük bir donanma meydana
getirmiştir. Bu donanmanın kaptanlı�ına asil adam Pietro Zeno (Piero Zen)
getirildi. Venedik'ten hareket eden bu kaptan bu büyük donanma ile Türkiye
sahillerine gitti ve Hıristiyanlar ile onların yaşadıkları topraklara büyük bir
güven sa�Jadı. Bu ittifakın devamı süresince Türkler çok büyük zarariara u�­
radılar. Fakat adı geçen Papa ölünce ittifak sona erdi ve büyük donanma ora­
dan ayrılınca Türkler, Hıristiyanlara çok büyük zararlar verdiler."]

1 08
3. BÖLÜM

EGE'DE EGEMENLİK MÜCADELESi


VE İZMİR HAÇLI SEFERİ
1 33 4 - 1 353
ı. Haçlı Donanma İttifakının Dağılışı ve
Ege'de Kısa Süreli Barış Dönemi, 1334-1339

Venedik'in Donanma İttifakını Canlı Tutma


Girişimleri, 1334-1337
İttifak donanmasının 1334 yılının sonbaharında Türklere
karşı Edremit'te kazandığı zafer, Türklerin Ege'deki ilerleyi­
şini durdurmaya yetmemişti. Hatta Papa XXII. loannes'in 14
Aralık 1334'te ölümüyle birlikte, Ege'deki Türk saldırılarında
da kaydadeğer artışlar gözlemlenmişti. 1334'teki Edremit za­
ferinden umduğunu bulamayan İttifakın mimarı Venedik ise,
ittifakı canlı tutmak için elinden geleni yapmaya başlamıştı.
Türklere karşı yeni bir saldırının böyle bir zamanda ve bu şart­
lar altında mümkün olmadığını gören Venedik, hiç olmazsa
İttifak kadırgalarının Ege'de keşif seferleri yaparak, Türk kor­
sanların faaliyetlerine engel olunmasını arzuluyordu. Bunun
için de 1335 yılının Ocak ayında, Papa XII. Benedictus (1335-
1342) ve Fransa Kralı VI. Philippe nezdinde görüşmelerde bu­
lunan Venedik, onlardan gemilerini Ege'de bulundurmalarını
ve Papa XXII. Ioannes tarafından Donanma İttifakına veri­
len desteğin aynısını talep etmişti.'86 Ancak Papa XII. Bene­
dictus'un, selefi XXII. Ioannes'in aksine, Türklere karşı mü­
cadeleye ilgisiz kalması, Venedik için büyük bir hayal kırıklığı
anlamına geliyordu. Zira Papa XII. Benedictus, bütün dikka­
tini Angio-Frank çekişmesine ve Memh1k Sultanlığı ile Kara­
man Türkleri tarafından tehdit edilen Kilikya Ermeni Kont­
luğu'na vermişti. '87
186 CESSI, R. - BRUNETTI, M., Le Deliberazioni, voL II, s. 389 no. 726.
187 ZACHARIADOU, E. A., Trade and Crusade, s. 33-34.

lll
Türklere karşı mücadelesinde yalnız kalmaya başlayan
Venedik için 1335 yılı, Türklerle ilişkilerin daha da kötüleş­
tiği bir yıl olmuştu. Venedik Senatosu'nun, 1335 yılının Hazi­
ran ayında, vatandaşlarına, Türkiye'den hububat ithal edilme­
sini yasaklayan kararı, Türklerle ilişkilerin iyiden iyiye kopma
noktasına geldiğini gösteriyordu.'88 Venedik'in karşılaştığı so­
runlar bunlardan ibaret de değildi. Venedik ekonomisinin can
damarı olan bölgedeki ticaretin durma noktasına gelmesine,
İttifak donanmasının her geçen gün artan mali külfetinin de
eklenmesi, Venedik Senatosu'nu, farklı çözüm arayışlarına sev­
ketmişti. Senato, 1335 yılında aldığı bir kararla, İttifak donan­
masının kaptanına, her bir savaş gemisinin kendi masraflarını
kendileri çıkarması için, bölgede yolcu taşıma izni vermişti.'89

Ege'de Dengeleri Değiştiren İşbirliği:


Umur Bey - Kantakuzenos Dostluğu, 1335-1337
Venedik'in önderliğinde kurulan ve 1334'te Edremit'te
Türklere karşı zafer elde eden Haçlı Donanma İttifakı'nın, za­
ferden hemen sonra Ege'de içine düştüğü çıkmazdan en çok
faydalanan taraf hiç kuşkusuz Türklerdi. Bölgede son derece
aktif ve saldırgan bir politika izleyen Aydınoğulları'nın yeni
Ulubeyi Gazi Umur Bey, 1335 yılı başlarında, Saruhan Bey'in
oğlu Süleyman Beyi de askerleriyle birlikte kuvvetlerine kata­
rak, donanmasıyla Yunanistan üzerine sefere çıkmıştı. Yuna­
nistan'ın bilhassa Monevesya (Monembasia, Malvaisie) böl­
gesinde faaliyet gösteren Umur Bey, bu bölgeyi yağmalarlıktan
188 LEDUC, F. X., Venezia - Senato. Deliberazioni Miste. Registre X VTI (1335-1339),
lstituto Veneto di Scienze, Lettere ed A rti, Yenise 2007, s. 58 no. 148. Kandiye
Dükü Pietro Zeno, Senato'nun yasağına rağmen, danışmanları Adamo Barbaro
ve Dardi Dolfın'e Türkiye'den hububat ithal edilmesi hususunda talimat ver­
mişti.
1 89 ZACHARIADOU, E. A., Trade and Crusade, s. 34 n. 129.

1 12
ve bölgenin hakimini haraçgüzar hale getirdikten sonra bü­
yük ganimetlerle İzmir'e dönmüştü.'90
Umur Bey, İzmir'e geldikten sonra en uzun süren kara se­
r
fe lerinden birini Alaşehir üzerine yine aynı yıl içerisinde ger­
çekleştirmişti. Bizans'ın Batı Anadolu'da elinde kalan son top­
rak parçası olan Alaşehir, gayet müstahkem bir kalesi olması
ve hakimlerinin de Türklere haraç vererek onlarla iyi geçinme
siyaseti izlemelerinden dolayı uzun yıllar Türklere karşı koya­
bilmişlerdi. Germiyan, Saruhan ve Aydın Beylikleri'nin toprak­
larının birleştiği noktada kalan Alaşehir, 1304 yılında Germi­
yanoğlu Yakub Bey tarafından kuşatılmış, ancak Katalanların
yardıma gelmesiyle kuşatma kaldırılmıştı. 1312 yılında ise Ala­
şehir, Germiyanoğlu Yakub Bey'e haraçgüzar olmaktan kurtu­
lamamıştı. Umur Bey de uzun süren bir kuşatmanın ardından
şehri alamamış fakat yapılan bir antlaşma sonucunda Alaşe­
hir'i haraca bağlamıştı.'9'
Bu sırada, İzmir ve Sakız'dan çıkartılmış, Foça'da ise ha­
raca bağlanmış olan Cenovalıların kendilerine bir çıkış nok­
tası aradıkları gözüküyordu. Zira Cenovalıların önceki üstün
konumlarını yitirmeleri ticari çıkarlarını da olumsuz yönde
etkilemişti. Bu sebepten ötürü onlar için Türkiye'de ya da hiç
olmazsa Anadolu'ya yakın bir yerde bir toprak parçası ele ge­
çirmek oldukça önemli hiile gelmişti. Bu durumun bilincinde
olan Foça'nın Cenovalı hakimi Domenico Cattaneo, 1336 yı­
lında Cenova'dan, Rodos Şövalyeleri'nden ve Naksos Dükü'n­
den kiraladığı gemilerle Bizans'ın elindeki Midilli Adası'nı işgal
190 ENVER!, Düsturntlme, s. 36-38. Düstiırname'de Umur Bey'in bu seferden dö­
nüşünde bir yeşil bayrağından söz edilmesi Aydınoğulları'nın Şii oldukları şek­
linde yorumlanmıştır. Bkz.: YINANÇ, M. H., Medhal, s. 36, 80.
191 ENVER!, Düstılrname, s. 38-39; YINANÇ, M. H., Medhal, s. 36-37; LEMERLE,
P., L'Emirat D'Aydın, s. 106-107 ; ZACHARIADOU, E. A., Trade and Crusade,
s. 38; İNALCIK, H., "Turcoman Maritime Principalities", s. 192; EMECEN, F.,
"Alaşehir", TDVJA, c. 2, (1989), s. 343.

1 13
etmişti. Üstelik Galata'daki Cenovalılar da Domenico Catta­
neo'nun bu girişiminde ona destek vermişlerdi.'92
Cenovalıların bu hareketine seyirci kalmak istemeyen Bi­
zans İmparatorluğu, hazırladığı donanma ile Midilli üzerine
sefere çıkmış ve bir kara ordusu ile de Foça'nın ele geçirilme­
sini planlamıştı. Uzun süren kuşatmalardan sonra ne Midil­
li'yi ne de Foça'yı ele geçirebilen Bizans'ın, bu işte Türklerin
yardımına başvurmaktan ve Türklerin, Ege'deki çıkarlarından
başka bir şey düşünmeyen Latinlerden daha güvenilir mütte­
fikler olduğunu kabul etmekten başka çaresi kalmamıştı. Bi­
zans'ın yardım isteğinde bulunduğu Saruhanoğulları, Bizans'a
gemileri ve askerleri ile yardımda bulunarak Foça kuşatmasına
katılmışlardı. Zira Nikephoros Gregoras ve Kantakuzenos'un
kaydettiklerine göre Saruhan Bey'in de böyle bir ittifaka ihti­
yacı vardı, çünkü Foçalılar Saruhan Bey'in oğlu Süleyman Bey
ve beraberindeki yirmi dört Türk'ü tuzağa düşürerek, esir al­
mışlardı. Saruhan Bey, İmparatordan yardımları karşılığında
esirlerin kurtarılmasını şart koşmuştu.'93
Bizans imparatoru, Midilli ve Yeni Foça kuşatmalarında
Cenovalıların direnişini bir tü rlü kıramayınca, artık tek ça­
renin dönemin en güçlü Türk hükümdan Umur Bey'in yardı­
mına başvurmak olduğunu anlamıştı. Bizans imparatoru bir
zamanlar, 1329 yılında, yine Cenovalılara karşı giriştiği mü­
cadelede hem Saruhan hem de Aydınoğulları'nın desteğini al­
mak için onlarla ittifak yapmıştı. Böyle bir ittifak 1336 yılında
ı92 DÖLGER, F., Regesten, 4. Teil, s. !6ı no. 2829; ZACHARIADOU, E. A., Trade
and Crusade, s. 38; NICOL, D. M., The Last Centuries, s. ı74; LUTTRELL, A.,
"The Hospitallers of Rhodes", s. 89.
193 KANTAKUZENOS, j., Historiarum, c. 1, s. 482-495; KANTAKUZENOS, J.,
Geschichte, Buch Il, s. l l l; GAY, j., Le Pape C/ement VI et les affaires d'Orient
(1342-1352), Paris 1904, s. 24; UZUNÇARŞILI, 1. H., Anadolu Beylikleri, s. 85;
YINANÇ, M. H., Medhal, s. 37-38; LEMERLE, P., L'Emirat D'Aydın, s. 1 1 1- 1 1 5 ;
ZACHARIADOU, E. A., Trade and Crusade, s. 39; ZACHARIADOU, E. A.,
"Sarukhan", s. 69.

1 14
yine gündeme geliyor ve ortak düşman konumunda yine Ceno­
valılar yer alıyordu. İmparator lll Andronikos'un Büyük Do­
mestikosu loannes Kantakuzenos, 1336 yılında Karaburun'da
Umur Bey ve kardeşi Hızır Bey ile başbaşa bir görüşme yap­
mış ve böylece Kantakuzenos ile Umur Bey arasında uzun yıl­
lar sürecek olan dostluğun temelleri atılmıştı.'94
Farklı konularda görüşmelerin yapıldığı bu a ntlaşma
hakkında Düsturname'de verilen bilgiler ile Bizans kaynak­
larındaki malumat arasında ayrıntılarda önemli farklar bu­
lunuyordu. Karşılıklı saldırmazlık hususundan Sakız Adası
meselesine, Umur Bey'in Bizans'a askeri yardımlarından İnı­
paratorun haraç ödemesine kadar çok kapsamlı konularda gö­
rüşmeler yapılmış ve sonunda antlaşmaya varılmıştı. Kanta­
kuzenos ile Gazi Umur Bey arasında yapılan bu görüşmenin
Kantakuzenos'un kadırgasında gerçekleştiğini yazan Düstur­
name, görüşmede Kantakuzenos'un bütün il ve malın Umur
Bey'e ait olduğunu söylediğini; Bizans topraklarını yağmala­
rnamasını Umur Bey'den istediğini; Umur Bey'e Sakız Adası
ile beraber ıoo.ooo hyperpyra verdiğini kaydediyordu.'95 Kan­
takuzenos'un, Umur Bey'e, yardımları karşılığında Sakız Ada­
sı'nı vermesiyle adanın tekrar "Darü'l-İslô.m" olduğu bu itti­
fak antlaşması, İtalyanlara olduğu kadar Osmanlı Beyliği'ne
karşı da yapılmış bir savunma ittifakı niteliğini taşıyordu. Aynı
zamanda antlaşma Bizans'ın, Aydınoğulları'nı daimi bir ku­
rum, hükümdan Umur Bey'e İmparator'un haraç ödemek zo-
1 94 DÖLGER, F., Regesten, 4. Teil, s. 157 no. 2820; KANTAKUZENOS, J., Histori­
arum, c. 1, s. 482-495; KANTAKUZENOS, J., Geschichte, Buch II, s. 1 1 2-1 13.
195 ENVERİ , Düstılrname, s. 39-40. Böylece Sakız Adası tekrar Darü'I-İslam'ın bir
parçası olmuş ve bu mesele Umur Bey lehine bir çözüme kavuşmuştur. Aynı
zamanda Hıristiyan ittifakın bir üyesi olan Bizans, tamamen ittifaktan kopa­
rılmıştır. Bkz.: ZACHARIADOU, E. A., Trade and Crusade, s. 39; Zacharia­
dou, 1983: 39; İNALCIK, H., "Turcoman Maritime Principalities", s. 192- 195;
NICOL, D. M., Bizans ve Venedik, s. 245; NICOL, D. M., The Last Centuries, s.
1 75.

1 15
runda olduğu bağımsız bir devlet olarak tanıdığını ortaya ko­
yuyordu. Saruhanoğulları'ndan yirmi dört, Umur Bey'den ise
otuz gemi yardımı alan İmparator bu sayede Midilli ve Yeni
Foça'daki Cenovalıları itaat altına almayı başarmıştı.

Venedik ile Aydın ve Menteşe Beylikleri


Arasındaki Barış Antlaşmaları, 1337
Bizans ile Türkler arasında Ege'deki Cenovalılara karşı Mi­
dilli ve Yeni Foça'da girişilen bu ortak harekat ve Umur Bey'in
artık Yunanistan anakarasına kadar uzanan seferleri, 1334'te
Türklere karşı oluşturulan Haçlı Donanma ittifakı'nın mimarı
Venedik'in bölgedeki politikasının iflas ettiği anlamına geli­
yordu. Donanma İttifakının bölgedeki etkinliğini tamamen
kaybettiğini kabul eden, Türklerle yaşanan her bir çatışmanın
bölgedeki ticari çıkarlarına zarar verdiğini ve her çatışma son­
rası Türklerin kontrolü ele almaya başladığını gören Venedik
için yeniden politika değişikliğine gitmenin zamanı gelmişti.
Çatışmanın aksine Türklerle ticari ilişkilerin yeniden ku­
rulmasına önem vermek gerektiğine kanaat getiren Venedik, bu
konuda ilk olarak Menteşe Beyliği ile temasa geçmişti. Çünkü
Menteşeoğulları, 1334'teki Haçlı Donanma ittifakı'nın Edre­
mit harekatı esnasında bile, Venedik'in iyi ilişkilerini muha­
faza ettiği tek Türk beyliği olarak dikkat çekmişti. Nitekim
Venedik Senatosu'nun, Aralık 1334'te Girit hükümetine, Tür­
kiye ile buğday ticaretine yeniden başlayabileceği talimatını
vermesi bunun bir göstergesiydi.'96
Bu yeni politika çerçevesinde, 1335 yılının yaz mevsiminde
Menteşe ülkesi=Thrchia ile ticareti yasakladığı kararını ip­
tal eden Venedik, Türkler ile iyi ilişkiler kurmanın yollarını
1 96 CESSJ, R. - BRUNETT!, M., Le Deliberazioni, vol. Il, s. 379-380 no. 697; LUTT­
RELL, A., "The Hospitallers of Rhodes", s. 200 n. 55: "et in Patatian caricabit
de frumento".

116
aramaya başlamıştı. Serenissima (Venedik Cumhuriyeti), bir
taraftan Menteşe Beyliği ile yaptığı 1331 tarihli antlaşmayı ye­
niden yürürlüğe koymayı yararlı hatta zorunlu görürken di­
ğer taraftan da Aydınoğulları ile barış yaparak onların ülke­
sini Venedik ticaretine açmaya çalışıyordu.
Bunun için Venedik Cumhuriyeti, Girit Dükü Giovanni
Sanudo'yu Gazi Umur Bey ile görüşmelerde bulunmakla gü­
revlendirmişti. Bu girişim sonunda Venedik ile Aydınoğulları
arasında 9 Mart 1337'de yirmi maddelik bir antlaşma imzalan­
mıştı.'97 Kuşkusuz Ulubey Umur Bey tarafından verilen yetki
çerçevesinde kardeşi ve Ayasuluğ Hakimi Hızır Bey tarafın­
dan imzalanan bu antlaşma, Aydınoğulları ile Venedik ara­
sında varılan ilk barış ve ticaret antiaşması idi. Antlaşmanın
pek çok maddesinin taraflar arasındaki ticari ilişkilerin tesi­
sine yönelik olması, iki taraf arasındaki daha önceki ilişkile­
rin sürekli çekişme ile geçtiğini göstermektedir. Aydınoğul­
ları ülkesini Venediklilerin ticaretine açan bu antlaşma yalnız
Giritiileri değil Koron, Modon, Eğriboz halkı ile tüm Venedik
tebaasını da kapsıyordu. Aydınoğulları donanmasının bir yıl
süreyle Ege'nin kuzeyinde faaliyetlerde bulunmasının yasak­
lanması, Ayasuluğ'da Venedikli taeirierin oturacakları ve tica­
ret yapacakları yer ile ibadetleri için bir kilise tahsis edilmesi,
ayrıca Ayasuluğ'da bir Venedik konsolosunun bulundurulması
ve Venediklilere özel yargılama hakkı tanınması antlaşmanın
dikkat çeken noktaları idi.
Aydınoğulları ile 1337 antiaşması sayesinde kısa bir süre­
liğine de olsa barışı sağlayan Venedik, bundan bir-iki hafta
sonra Menteşeoğulları ile de antlaşma yapmayı başarmıştı.
Antlaşma, Kandiye Dükü Giovanni Sanudo ile Menteşe Emiri
İbrahim Bey arasında yapılmıştı. Yirmi dokuz paragraf veya
197 Antlaşmanın metni için bkz. ZACH ARIADOU, E. A., Trade and Crusade, s.

190-194.

117
maddeden oluşan antlaşma, 1358 yılında yeni bir antlaşma ya­
pılana kadar geçerliliğini korumuştu.'98 Pek çok maddesi ile
1331 antlaşmasını teyit eden bu antlaşma, bazı yenilikler de içe­
riyor ve gündemdeki bazı sorunlara ışık tutuyordu. Antlaşma­
nİn kapsadığı alanın genişletilmesi, Menteşe ülkesindeki Yene­
dik tebaası tüccarların sorunları ve Beyliğin, Aydınoğulları ile
olan ilişkilerindeki gelişmelere yapılan atıflar bunlardan bazı­
larıydı. Örneğin antlaşmanın son paragrafı veya maddesi, Gi­
rit Dükü'nün Menteşe'nin düşmanları ile dost olmayacağı ya
da onlara yardım etmeyeceği şeklinde tanzim edilmişti ki İb­
rahim Bey tarafından konduğu açık olan bu madde, o sırada
Aydınoğulları ile Menteşeoğulları arasındaki ihtilafın bir gös­
tergesiydi. '99 1331 Antiaşması Girit ile beraber beş küçük adayı
kapsarken bu antlaşmaya Koron, Modon ve Eğriboz gibi Yene­
dik açısından daha önemli olan adalar da eklenmişti ve böy­
lece bu yerlerin Türklerin taarruzlarından korunması hedef­
lenmişti. Ticarete dair diğer hususlar ise 1331 Antiaşması ile
hemen hemen aynı karaktere sahiptİ. 200
Türklere karşı oluşturulan 1334 tarihli Donanma İttifakı­
nın Edremit'te elde ettiği zaferin üzerinden 3 yıl bile geçme­
den, Yenedik'in Aydın ve Menteşe beylikleriyle yaptığı 1337
tarihli bu barış ve dostluk antlaşmaları, taraflar arasındaki
ilişkilerin kısa sürede ne kadar büyük bir değişime uğrayabi­
leceğini göstermesi açısından iyi birer örnek teşkil etmektedir.
Ayrıca, söz konusu antlaşmaların pek çok maddesinin ticarete
ilişkin olması, Yenedik'in Türklere karşı uyguladığı politika­
nın özünde ticari kaygıların yattığını da göstermektedir. Özel­
likle, Menteşeoğlu İbrahim Bey ile yapılan antlaşmadaki şarap
198 Antlaşmanın metni için bkz. ZACHARIADOU, E. A., Trade and Crusade, s.
195-200.
199 ZACHARIADOU, E. A., Trade and Crusade, s. 200 (1337M, m . 29).
200 ZACHA RIADOU, E. A., Trade and Crusade, s. 35-36; TURAN, Ş., Türkiye-İ­
talya llişkileri, s. 146- 147.

1 18
ticareti hariç, her iki antlaşmada da bütün ticari ürünlerin İlı­
racındaki kısıtlamaların = appalto kaldırılmış olması, Yene­
dik açısından diplomatik bir zafer olarak kayda geçmiştir. 201
Türklerle yapılan bu barış ve dostluk antlaşmaları sayesin­
dedir ki, Venedikli tacirler, 1337 ve 1338 yılını, Ege ve Anado­
lu'da barış ve güven içinde ticaret yaparak geçirebilmişlerdi.
Türkler ile Venedik arasında barışın hüküm sürdüğü bu yıl­
larda, Ege'deki hakim konumunu kaybeden Cenovalıların, bi­
risi 1338 yazında diğeri de 1338 kışında olmak üzere iki defa
Türklere karşı Birlik teşkil edilmesine yönelik yaptıkları tek­
liflerin, Venedik tarafından nazik bir dille reddedilmesi, Se­
renissima'nın, 1337 tarihli antlaşmaların sağladığı ticari ay­
rıcalıklara verdiği önemi göstermesi bakımından da dikkate
değerdir. 202

2. Umur Bey'in Önlenemez Yükselişi, 1339-1342


Venedik ile Aydın ve Menteşe Beylikleri arasında yapı­
lan 1337 tarihli antlaşmaların sağladığı barış ve huzur or­
tamı uzun sürmemişti. Çünkü 1337 tarihli antlaşma, son de­
rece güçlü bir donanma ve aynı zamanda yenilmez ölçüde bir
kara kuvvetine sahip olan Umur Bey'in gaza ve fetihler üze­
rine dayalı politikası için adeta bir engel teşkil ediyordu. 1339
yılına doğru donanmasıyla harekete geçen Umur Bey, Kata­
lanların yardım talebi üzerine Yunanistan'a bir sefer gerçek­
leştirmiş; genel adlandırmayla Cyclad (Kiklad) adaları olarak
bilinen Andros, Naksos, Skinos ve Tenos adalarını yağmala­
mış, Theba ve Skiros'u harab etmişti. Umur Bey, 1339 yılına
doğru gerçekleştirdiği bu sefer esnasında Bizans'ın yardım
talebi üzerine Selanik'e de asker göndermiş ve Ege Denizi'nde
201 ZACHARIADOU, E. A., Trade and Crusade, s. 1 92; (1 337A, m. 1 2), 198 (1337M,
m. 22).
202 ZACHARIADOU, E. A., Trade and Crusade, s. 36 n. 139.

1 19
Venedikli Amiral Pietro Zeno'nun yirmi gemiden oluşan do­
nanmasıyla çarpışmıştı."03 Bundan başka, Venedik Senato­
sunun, 1339 Haziran'ında, adanın zor durumda olduğuna
d iar Eğriboz balyosundan gelen mektuplar üzerine adaya
100 asker ve 300 duca maddi yardım göndermekle birlikte
bailosa Türkl�rle uzlaşması hususunda tavsiyelerde bulun­
ması, Eğriboz'un da yeniden Türk akıniarına maruz kaldı­
ğını gösteriyordu! 04
1340 yılına doğru, Venedik için stratejik bakımdan son de­
rece önemli bir mevki olan Girit'ten Türklerin yol açtığı teh­
dide ilişkin Senato'ya gönderilen raporlar ve karşılığında, Ve­
nedik'in adanın güvenliği ve korunması için aldığı önlemler,
Girit'in de Türklerin hedefinde olduğunu gösteriyordu. Bir
yandan, Türklere karşı askeri hazırlıkların başlatılması için
Girit'teki hükümete talimat veren Venedik Senatosu, diğer
taraftan da 1337 antlaşmasını bozan taraf olmamak için son
derece dikkatli olunmasını ve Türklere karşı ani bir saldırıda
bulunulmamasını öğütlüyordu."05 Çünkü adeta bir savaş ma­
kinası gibi hareket eden Umur Bey'in kuvvetleriyle Venedik'in
tek başına yapacağı geniş kapsamlı bir çarpışma, Ege ve Ak­
deniz'deki kolonilerinin güvenliği düşünüldüğünde, Venedik
için tercih edilebilcek son seçenek gibi görünüyordu. Türkle­
rin Ege'de Venedik menfaatlerine oluşturduğu tehdit, Yene­
dik'in denizaşırı politikalarını da etkilerneye başlamıştı. Tam
203 ENVERI, Düsturndme, s. 40-42; YINANÇ, M. H., Medhal, s. 39-41; LEMERLE,
P., L'Emirat D'Aydın, s. 1 16-1 28. Düstlirname'de "Bunda Nahşa (Naksos)'dan
açıldı bir haberieyledi kasd-ı gaza hayrü '1-beşer" dizesiyle başlayan Umur Bey'in
bu akınlarında Andız (Andros), Senconis (Sikinos), Senconos (Tenos), İstefa
(Theba), Osküra (Skiros) gibi ada ve yerlerin yağmalandığı, buraların hakim­
lerinin haraçgüzar hale getirildiği ve çok miktarda ganimet ile İzmir'e dönül­
düğü anlatılmaktadır. Bkz.: ENVERI. Düsturndme, s. 40-42.
204 THIRIET, F., Regestes, s. 41 no. 93.
205 QUATERNUS CONSILIORUM, Duca di Candia, Quaternus Consiliorum (1340-
1350), ed. P. R. Vidulich, Fonti per la Storia di Venezia, Archivi Pubblici, Ve­
nice 1976, s. 5.

1 20
olarak bilinmemekle birlikte, belki de bu sebepten dolayıdır ki
Yenerlik Doju, 27 Nisan 1341 tarihinde Napoli Kralı Roberto
ile İngiltere Kralı III. Edward (Edoardo)'ın mektuplarına ver­
diği cevapta, İngiltere ile Fransa arasındaki anlaşmazlıklara
çok üzüldüğünden, bu anlaşmazlıkların bir an önce gideril­
mesini bütün kalbiyle arzu ettiğinden bahsediyor ve Türkle­
rin müthiş kuvvetine karşı Romania'nın savunulması husu­
sunda bir Birlik teşkil edilmesine çalışıldığı için kendisinden
talep edilen 40 kadırgalık donanma desteğini sunamayacağını
bildiriyordu. 206 Nitekim Yenerlik'in Büyük Konseyi (Maggior
Consiglio)'nin 14 Ocak 1341 tarihinde aldığı bir karar, Türk­
lerin 230 gemilik muazzam donanmasının sadece Yenerlik
hükumetini tehdit etmekle kalmadığını, aynı zamanda Yene­
dik'in Doğu Akdeniz'de sahip olduğu bütün kolonilerin tama­
men elden çıkabilecek ölçüde bir tehditle karşı karşıya kalın­
dığını açıkça ortaya koyuyordu.207
Bu sırada faaliyet sahasını daha da genişleten Umur Bey,
Bizanslı tarihçi Nikephoros Gregoras'ın deyimi ile "Deniz/erin,
Ege adalarmm, Eğriboz'un, Peloponnesos'un, Girit'in, Rodos'un
ve Bizans'a kadar tüm Tesalya sahillerinin hakimi" olmuş­
tu. 208 Hatta Düstiirname, Umur Bey'in 1338-39 yılına doğru
dostu Kantakuzenos'un yardım çağrısı üzerine donanmasıyla
Karadeniz'e çıkıp, burada Kili limanını ele geçirdikten sonra
Thna deltasındaki Tatarlar ve Bulgarlar üzerine akınlarda bu­
lunduğunu yazıyordu ki Enveri, aslında bu seferi anlatırken
Umur Bey'in 1337-1338 yıllarında Katalanlar üzerine düzen­
lediği ve Korint Bağazı'nda gemilerini karadan aşırdığı sefe­
rin ayrıntılarını veriyordu. 209
206 I Libri Commemoriali, tomo 2, libri 3, s. 85 no. 489.
207 THIRIET, F., Deliberations, s. 195 no. 480.
208 ZACHARIADOU, E. A., Trade and Crusade, s. 42 n. 163.
209 Umur Bey'in Tuna Deltası üzerine yaptığı bu akın konusunda tarihçiler farklı
görüşler ileri sürmüşlerdir. Bir kısmı böyle bir akının geçekleşmediğini,

121
1341 yılında imparator III. Andronikos'un ölümüyle Bi­
zans İmparatorluğu 1347 yılına kadar sürecek olan bir iç sa­
vaş dönemi ile karşı karşıya kalmıştı. İç savaşın bir tarafında
IU: Andronikos'un en yakın dostu ve Türkler ile barışçıl ilişki­
lerin ve ittifakların mimarı, Umur Bey'in dostu Ioannes Kan­
takuzenos, diğ81" tarafında ise ölen İmparator'un küçük yaş­
taki oğlu V. İoannes Paleologos ve annesi İmparatoriçe Anna
vardı. İmparator III. Andronikos ölüm döşeğinde iken oğlu­
nun vasiliğini Kantakuzenos'a bırakmış, fakat İmparatoriçe
Anna ve yandaşları bu durumu kabul etmeyerek iktidarı ele
geçirmek için Kantakuzenos'u İstanbul'a sokmamışlar, onun
İstanbul'daki yandaşlarını hertaraf ettikten sonra ona İstan­
bul'a gelmesi yönünde emirler göndermişler, Kantakuzenos
durumunu tehlikede görüp bu emre uymayınca da onu asi
ilan etmişlerdi. Kantakuzenos'un imparatorluk tacı için dostu
Umur Bey'den yardım istemesi, Türkler açısından yeni bir
DüstiırnAme'de bunun Katalanlar üzerine yapılan 1 337-1338 tarihli sefer ilc ka­
rıştırıldı�ını ifade ederken bir kısm ı da Bizans ile yapılan antlaşmadan sonra
Umur Bey'in bir süre İstanbul' da da kalarak Karadeniz'e çıkıp bu akını gerçek­
leştirdi�ini belirtmektedirler Bkz.: ENVERI. Düstılrname, s. 43-44; YINANÇ,
M. H., Medhal, s. 41. Düstiırname'deki kaydı nakletmekle beraber 1\ına Deltası
üzerine yapıldığı söylenen böyle bir akma kuşku ile bakmaktadır. Paul Lemerle
ise Umur Bey'in Tuna Deltasına yaptı�ı bu seferden bahsederken seferin tari­
hini 1341 olarak kaydediyor. Bkz.: LEMERLE, P., L'Emirat D'Aydın, s. l29- 143.
M. Alexandrescu-Dersca, Tatarların ve onların müttefikleri Efiakların Umur
Bey'in düşmanı olarak onunla savaştıklarından bahsediyor.Bkz.: ALEXAND­
RESCU-DERSCA, M., "L'expedition d'Umur Beg d'Aydin aux bouches du Da­
nube (1337 ou 1338)", Studia et Acta Orientalia, vol. 2, (1959), s. 3-23. Konstan­
tin Zhukov ise, aslında bu seferin 1 336-1 338 yılları arasında Katalanlar üzerine
yapılan sefer oldu�unu; zira DüstftrnAme'de adı geçen yer ve liman isimlerinin
Yunanistan' da bulunduklarını Pir i Reis'in eserinin ortaya koydu�unu ifade et­
tikten sonra, Enveri'nin bu seferi Ef!Ak üzerine yapılmış gibi göstermesinin ar­
dında onun, gündemdeki Osmanlı fetihleri için bir çeşit meşru ideolojik temel
yaratma kaygısının olduğunu söylüyor ve Fatih Sultan Mehmed'in 1462 tarihli
Eflak seferinde Enveri'nin de bulunmasının olayları açıklı�a kavuşturdu�unu
iddia ediyor. Bkz.: ZHUKOV, K., "The 'Destan of Umur Pasha' in the Light of
the 'Kitab-ı Bayriye' by Piri Reis", XI. Türk Tarih Kongresi, c. lii, Ankara 1 994,
s. 893-897.

1 22
dönemin başlangıcı oluyordu. Zira bu sayede Umur Bey pek
çok kez Rumeli topraklarına ayak basmış ve gazilerine Yuna­
nistan, Trakya, Makedonya gibi topraklarda pek çok zengin­
lik sunmuştu. Bizanslı tarihçi Nikephoros Gregoras'ın 1341'de
III. Andronikos'un ölümünden sonra meydana gelen olayları
kaydederken Türk Beylikleri hakkında verdiği bilgiler gerçe­
ğin apaçık ilanından başka birşey değildi:

"Bazı Türk Beylikleri ihtiyatlı hareket etmeleri ve


savaş deneyimleri sayesinde gelişme kaydettiler; ba­
zıları zar zor konumlarını muhafaza ettiler, bazıları
da tamamen ortadan kayboldular; fakat birisi, Aydı­
noğlu Umur Bey, en güçlüleri oldu. Lidya ve İyonya
hdkimi Umur Bey donanması ile Ege'yi istila etti ve
kısa zamanda buranın hakimi oldu. İstanbul'a kadar
Eğriboz, Mora, Rodos ve Girit adaları ile Tesalya'nın
bütün kıyısına dehşet saldı. O, buranın sakinlerinden
önemli miktarda haraç elde etti. �ıo

Kantakuzenos'un Umur Bey'den ilk kez yardım istemesi


1341 yılında olmuştu. Düsturname'de Umur Bey'in 1341 yılın­
dan 1344 yılı başlarına kadar Bizans topraklarındaki faaliyet­
lerini Kantakuzenos'un yardım istemesi üzerine bir defasında,
yani İzmir'e hiç uğramadan üç yıl boyunca gerçekleştirdiği an­
latılıyordu. 211 Gerçekte ise Kantakuzenos'un kayıtları, Umur
210 ZACHARIADOU, E. A., Trade and Crusade, s. 42. Dönemin Bizans kronikle­
rinden Nikephoros Gregoras, Kantakuzenos ile Umur Bey'in dostluğunu Pyla­
des ile Orestes'in dostluğuna benzetiyor; Umur Bey'in "sözünün eri bir adam"
ve "birçok yönden bir Helen olduğunu" söyleyerek Umur Bey'i her fırsatta yü­
celtiyordu. Bkz.: NICOL, D. M., The Last Centuries, s. 198.
2 1 1 Düstiırname' de Kantakuzenos (Dimestokes diye geçiyor)'un Umur Bey'e bir elçi
ile beraber bir mektup gönderdiği; mektupta Umur Bey'e "Yeryüzünün Sultanı"
diye hitap ettiği; ölen İmparator'un oğlunu kendisine ısmarladığı ancak Selii­
nik'in kendisine başkaldırdığı, bunun üzerine Umur Bey'den yardım istediği;
Umur Bey'in de dostuna yardım için Dimetoka (Didymoteichon)'ya ve ardın­
dan da Selanik'e akınlar düzenlediği yazılıdır. Bkz.: ENVER!, Düstılrname, s.
45-49.

123
Bey'in bir kaç defa İzmir'e geri döndüğünü, Kantakuzenos'un
birkaç kez yardım istediğini ortaya koyuyordu. Umur Bey ilk
desteğini 1341 yılında vermişti. Karesi ve Osmanlı Türklerinin
a�nlarını fırsat bilen Umur Bey, Kantakuzenos'un yardım çağ­
rısını aldıktan sonra iki yüz elli gemiden oluşan bir donanma
ile Rumeli'ye 3:sker çıkarmış, etrafı yağmalamış fakat sonra­
dan dostu Kantakuzenos'un ricası üzerine yağınayı bırakarak
ülkesine dönmüştü. 212 Kantakuzenos'un ikinci kez yardım ta­
lebi, 1342 sonlarında olmuş ve Umur Bey ikinci kez Kantaku­
zenos'a yardım için Bizans topraklarına girmişti. Umur Bey
bu sefer esnasında Kantakuzenos ile buluşmak için Dimeto­
ka'ya gelmiş, ancak Kantakuzenos burada alınadığından Umur
Bey'i onun hanımı karşılamış, Umur Bey askerlerini civar yer­
lerdeki Kantakuzenos düşmanları üzerine göndermiş ancak o
kışın çok soğuk geçmesinden dolayı fazla hareket imkanı bu­
lamayarak 1343 yılı başlarında ülkesine dönmüştü. Hatta En­
veri'nin kaydettiğine göre o kış Meriç Nehri donmuştu:

"Tondı Meriç Irmağı kaldı gemi/kış günüdür kar


tutdı alemi; Çok kulak düşdi ve anda el ayak/kaskatı
bunaldı yürürken ayak; Buzları külüngile uvattılarj
yol idübenin gemiye getdiler. »Jı3

Umur Bey'in bu seferdeki kuvvetleri üç yüz seksen gemi


ve yirmi dokuz bin asker idi. 2 14
Umur Bey'in Kantakuzenos'un isteği üzerine ona yardıma
geldiği üçüncü seferi en uzun olanı olup 1343 yılından 1344 yılı
ilkbalıarına kadar sürmüştü. İki yüz doksan gemi ile Selanik
2 1 2 YINANÇ, M. H., Medhal, s. 42-45. Paul Lernede ise, bu alunın 15 Haziran
134!'den 1342 yılı başlarına kadar sürdü�ünü ifade ediyor. Bkz.: LEMERLE,
P., L'Emirat D'Aydın, s. 144-149.
213 ENVERf. Düstürnılme, s. 47.
214 DUKAS, Bizans Tarihi, s. 14-16; DOUKAS, Tarih, s. 20-21; YINANÇ, M. H.,
Medhal, s. 46-47; LEMERLE, P., L'Emirat D'Aydın, s. 1 50 ; INALCIK, H., "Tur­
coman Maritime Principalities", s. 210.

124
önlerine gelen Umur Bey, Kantakuzenos ile birlikte SeHinik'i
kuşatmış, ancak bu kuşatmadan bir netice alamayınca bera­
ber Dimetoka'ya dönmüşler ve buradan İstanbul'dakilere tahtı
terk etmeleri için elçiler yollamışlardı. Bundan da bir netice
alınamadığı gibi onlar Dimetoka'da iken Edirne tekfuru Ph­
rantzes'in saldırısına uğramışlar ancak, Umur Bey hasta ol­
masına rağmen Phrantzes'i öldürmeyi başarmıştı. Bunun üze­
rine İstanbul hükUmeti, Umur Bey'i Kantakuzenos'tan ayırmak
için ona mektuplar göndermiş ise de bu bir işe yaramamış ve
Umur Bey askerlerinin bir kısmını Kantakuzenos'un yanında
bırakarak ülkesine dönmüştü. •ıs
Bu, Umur Bey'in, dostu Kantakuzenos'a son yardımı ve ger­
çek iki dostun son buluşmasıydı. Nitekim Kantakuzenos, Bi­
zans iç savaşında zafere çok yakın olduğu ve İstanbul üzerine
doğru yürümekte bulunduğu bir anda, artık dostu Umur Bey'in
cömert yardımlarından mahrum kalmıştı. Çünkü Haçlı Do­
nanma ittifakı, Ekim 1344'te, İzmir Körfezi'ne girmiş ve ken­
tin liman kesimini ele geçirerek Umur Bey'in donanmasını yok
etmişti. Nikephoros Gregoras'ın kaydettiğine göre, Umur Bey,
Haçlıların inşa ettiği şehrin liman kalesini onlardan tekrar al­
mak için verdiği mücadele esnasında, 1348 yılında, hayatını
215 ENV ER !. Düsturname, s. 49-57; DÖLGER. F., Regesten der Kaiserurkunden des
Oströmischen Reisches von 565-1453, 5. Teil (Schluss), Regesten von 1282- 1341
(Corpus der Griechischen urkunden des Mittelalters und der Neueren Zeit}, Mu­
nich-Berlin 1965, s. 10 no. 2895. Kantakuzenos'un elçisi Jacques Brulas, Kanta­
kuzenos'un en büyük rakibi Aleksios Apokauskos tarafından türlü işkencelere
tabi tutulup öldürürlürken, Umur Bey ile Kantakuzenos arasındaki sıkı dost­
luğu vurgulayan Umur Bey'in elçisi Selahaddin, Apokauskos tarafından say­
gıyla karşılanmış; Apokauskos'un Umur Bey'den Kantakuzenos'a yardımcı ol­
mamasını isteyen bir mektupla Umur Bey'in yanına dönmüş; Umur Bey de bu
mektubu hemen Kantakuzenos'a vermiştir. Bundan başka İstanbul hükümeti
Umur Bey'i Kantakuzenos'tan ayırmak için ona altın ve para teklif etmiş; ülke­
sine dönmesi için gemiler sunmuş ve hatta ajanlar vasıtasıyla askerlerinde va­
tan hasreti uyandırmıştır. Bkz.: Y INANÇ. M. H., Medhal, s. 47-51; LEMERLE,
P., L'Emirat Di\ydın, s. 150- 179.

125
kaybettiğinde, Kantakuzenos, gerçek bir dostu yitirmiş olma­
nın yasını tutmuştu. 216


3· II. Haçlı Donanma İttifakının Teşekkülü İçin
Hazırlıklar, 1341-1344
1343 yılı Kasım ayında Eğriboz'da toplanan ve Türklere
karşı ikinci defa oluşturulan Haçlı Donanma İttifakının İz­
mir'i hedef almasının gerçek nedeni, Umur Bey'in bu önüne
geçilemez gücü ve bölgedeki Latin hakimleri haraca bağlayan
otoritesi idi. Umur Bey'in bölgenin bütün hükümdarlarını ha­
raca bağlayarak üstünlüğünü onlara kabul ettirmesi, bölge ile
ilgilenen Batılı ülkeleri ve bu arada Ege'deki menfaatleri za­
rar gören Venedik'i ona karşı yeni bir ittifak kurma çabalarına
sevketmişti. Venedik'in bu girişimleri daha 1340 yılının Eylül
aylarında başlamıştı ki Haçlıların İzmir'in liman kesimini ele
geçirmelerinin anlatıldığı Düstı1rname'de geçen Haçlılar için
'yarağ eylediler üç yıl on bir ay' dizesi bunu kanıtlamaktay­
dı."'7 Hatta 1341 yılında Kıbrıs Kralı IV. Hugues (1324-1359) ve
Hospitalier Şövalye Tarikatı'nın Sahib-i Azamının da Türklere
karşı mücadele edilmesi hususunda Papa'nın yardımını talep
etmek için Papa VI. Clemens'e elçiler gönderdikleri biliniyor­
du. 2'8 Diğer taraftan Venedik Senatosu da 22 Kasım 1341 ta­
rihinde Türklere karşı Haçlı Seferi düzenlenmesi hususunda
Kıbrıs Kralı ile temasa geçmişti! 19
1342 Mayıs'ında VI. Clemens (1342-1352) adıyla Papalık
makamına seçilen Pierre Roger ise, daha Papa seçilmeden
önce Türklere karşı Haçlı Seferi yapılmasına dair Venedik
216 NICOL, D. M., The Last Centuries, s. 203.
217 ENVERİ , Düstürname, s. 58.
218 I Libri Commemoriali, tomo 2, libri 3, s. 99 no. 563; HOUSLEY, N., The Later
Crusades, s. 59.
219 GIRARDI, F., Venezia-Senato. Deliberazioni Miste. Registro XX, (1341-1342),
vol. 10, Venezia 2004, s. 66 no. 147.

ı 26
Senatosu'na mektuplar ve sefaret göndermek ve Papa seçil­
dikten sonra da bu hususta Venedik ile görüşmelere başlamak
suretiyle Doğu'daki meselelere olan ilgisini göstermişti. Nite­
kim Venedik Senatosu'nun Türklere karşı Haçlı Seferi yapıl­
masına dair Papa VI. Clemens'in mektuplarına ve sefaretine
verdiği ıı Ocak 1343 tarihli cevap metninde, ne kadar kadırga
ve asker hazırlanmasından birliğe hangi kuvvetlerin katıl­
ması ve nasıl bir hareket tarzı benimsenmesi gerektiğine ka­
dar bütün ayrıntılar ele alınmıştı. Venedik Senatosu, söz ko­
nusu mektubunda, önce düşmana karşı kırk silahlı kadırga,
bin iki yüz atlı, altı bin piyade ve yedi bin iki yüz kürekçinin
yeterli olacağını dile getirirken, görüşmelerin ilerleyen safha­
larında en az yirmi beş kadırgaya gereksinim duyulduğunu ve
ister yirmi beş, ister otuz iki, isterse de kırk kadırgaya ihtiyaç
duyulsun bunların ı;4' ünü karşılamaya hazır olduğunu ifade
220
ediyordu. Venedik Senatosu'nun mezkur mektubunda üze­
rinde ehemmiyetle durduğu diğer iki husustan biri, donan­
manın ne derece büyük ve kuvvetli olursa seferden elde edi-
220 THOMAS, G. M., Diplomatarium Veneto-Levantinum, c. I, s. 263-264 no. 136:
"Et primo . . . si XL galee bene armate cu m homnibus CC pro qualibet paneren­
tur ad istud sanctum seruicium locis et temporibu opportunis et L usserii, in qu­
orum qualibet essent CXX hornin es a remo et X equites . . . et pro quarte parte ip­
sius armate, uidelicet si armata fuerit de XX V galeis, dare pro nostra parte sex
galeas, si fuerit de XXXII dare VIII, si fuerit de XL dare X et sic per ratarn nu­
merorum, dando ipsas furnitas hominibus, coredis et armis, sicut fuerit oppor­
tunum." f"İik olarak . . . Papa hazrederine tavsiyede bulunmuştuk ki bu sefere
=

istenilen zaman ve mekAnda her birine ikiyüz kişinin bineceği kırk kadırga ve
bundan başka her biri yüzyirmi kürekçi ve yirmi şövalye taşıyan elli huissier
[usserii] tahsis olunursa . . . Bu donanma fikir ve görüşlerimize göre yirmibeş
kadırgadan oluşmalıdır. . . Şayet donanma yirmibeş kadırgadan oluşursa biz
kendi hissemize altı kadırga; şayet donanma otuziki kadırgadan oluşursa se­
kiz kadırga; eğer donanma kırk kadırgadan oluşursa on kadırga sağlayacağız. _ _
Kadırgalarımızı da herşeyiyle yani adamları, malzemesi ve gerekli silahlarıyla
donatacağız."] Ayrıca bkz.: THIRIET, F., Regestes, s. 49 no. 142; AZZARA, C.
- LEVANTINO, L., Venezia-Senato. Deliberazioni Miste. Registro XXI. (1342-

1344), Venezia 2006, s. 33 no. 72 ; LEMERLE, P_, L'Emirat D'Aydın, s. 181 ; ZA­
CHARIADOU, E_ A_, Trade and Crusade, s. 43.

127
lecek menfaatin de o derece önemli olacağı, diğeri ise teşkil
olunacak donanmanın üç yıl arka arkaya kış mevsimiyle yaz
mevsiminde hizmette kalmasının faydalı hatta tamamıyla el­
zem görüldüğü idi. 22 1 Venedik Senatosu, Papa'nın elçilerine ve
mektuplarına verdiği bu yazılı cevabı, ıo Haziran 1342 tari­
hinde Papalık makamına gönderdiği elçiler vasıtasıyla bir kez
de sözlü olarak yinelemişti!22
Gerçekte Venedik'in Türklere karşı oluşturulacak bu Haçlı
Donanma ittifakı teşebbüsü için kendine özel, daha çok ticari
çıkarlarını gözeten, bir takım sebepleri vardı. Donanma itti­
fakı'nın oluşturulması için yapılan hazırlıklar esnasında, 1343
yılında, Latin tacirler, Altın Ordu Ham tarafından, Avrupa'nın
hububat arnbarı olarak görülen Kırım ve Tana'dan kovulmuş­
lardı. Bu durum, Venedik ve kolonilerini için, hububat gerek­
sinimlerinin karşılanması bakımından büyük bir sorun teşkil
ediyordu. 223 Bu sorunun üstesinden gelmek için Batı Anado­
lu'daki hububat pazarına yönelen Venedik, Foça'dan ve kısmen
de Menteşe Beyliği'nin hakim olduğu topraklardan hububat it­
hal etmeye daha çok önem vermeye başlamıştı. Nitekim Ve­
nedik Senatosu'nun, Bizans İmparatorluğu toprakları ile Foça
ve Türkiye'den buğday ithal edilmesi meselesinde, Bizans İm­
paratorluğu memurlarının Venedik tebaası taeiriere çıkarttığı
birtakım sorunlar karşısında ıs Mart 1344 tarihinde aldığı bir
221 THOMAS, G. M., Diplomatarium Veneto-Levantinum, c. I, s. 263-264 no. 1 36:
"Quanto armata galearum maior fieret et potencior, tanto esset auantagium
agendorum occasionibus supradictis". "Set quia taetum extitit per ambaxato­
rem, quod utile uideretur, quod armata fienda s ta ret extra per tres annos conti­
nuos in hyeme et estate ... ["Fakat elçi bu hususa değinip oluşturulacak do­
"
=

n anmanın üç yıl arka arkaya kış ve yaz mevsimlerinde hizmette kalmasının


uygun olacağını bildirmiştir."] Ayrıca bkz.: AZZARA, C. - LEVANTINO, L.,
Venezia-Senato XXI, s. 34 no. 72; THIRIET, F., Regestes, s. SI no. 149.
222 GIRARDI, F., Venezia-Senato XX, s. 189-193 no. 384.
223 BALARD, M., La Romanie Genoise (Xlle - Debut du XVe Siecle), VoL I, Genova
1978, s. 75-76; ZACHARIADOU, E. A., Trade and Crusade, s. 45-46·

1 28
karar bunu gösteriyordu. 224 Ancak, Serenissima'nın, Türklere
karşı kurulmaya çalışılan Haçlı Donanma ittifakı teşebbüsle­
rinde etkin bir biçimde rol oynamaya başlaması, Türkiye paza­
rının da Venedikli taeiriere kapanmasına yol açmıştı.••s Döne­
min iki İtalyan kaynağı da, Haçlı Donanma İttifakının İzmir'e
yönelmesini ticari kaygılarla açıklıyordu. Bunlardan ilki olan
Riminili Marea Battagli (Marea di Marco Battagli da Rimini
adlı eser, 1212-1354 yılları arasını kapsamaktadır), Aydın Bey­
lerini evvelce Venedik ile yapılan ticari antlaşmaya uymamak
ya da en azından antlaşmanın hububat ihraeı ile ilgilimadde­
sine riayet etmemekle suçlarken226 anonim Roma kroniği de
Umur Beyi, gümrük vergilerini keyfi olarak arttırmak ve güm-
224 THOMAS, G. M., Diplomatarium Veneto-Levantinum, c. I, s. 273 no. 1 4 1 :
"Responsio per imperiales litteras nobis facta de comerclo, quod indebile per ofi­
ciales uestros extorquetur a nostris de frumento nato in partibus 1lırchie into/i
animis nostris causam multiplicem admirandi". ["Türkiye menşeli buğday
=

için memurlarınız tarafından vatandaşlarımızdan yasal olmayan bir surette


tahsil edilen ticari vergi hakkında İmparator hazretleri tarafından gönderilen
mektuplar birçok bakımdan bizi hayal kırıklığına uğratmıştır.l s. 287 no. 151:
"Capta: Quod scribatur domino imperatori Constantinopolitano (in hacforma)
su facto comere/i Focie, quod indebile per offıciales dicti domini imperatoris ex­
torqtur a nostis de frumento nato in partibus 1urchie". ["Karar: Türkiye top­
=

raklarından mevcut buğday ithali hakkında Bizans imparatoru'nun memurları


tarafından Foça'da haksız olarak tahsil edilen ticari vergiye dair İmparatora (şu
şekilde) yazılması."!; ayrıca bkz.: THIRIET, F., Regestes, s. 48 no. 137.
225 Türkiye ve Romania toprakları ile ticaretin durmuş olmasından dolayı Girit'in
ihtiyaç duyduğu hububatın Apulia ve Sicilya' dan temin edilmesine yönelik Ve­
nedik Senatosu'nun Kandiye Dükü'ne mektubu için bkz.: AZZARA, C. - LE­
VANTINO, L., Venezia-Senata XXI, s. 1 16 - 1 1 7 no. 224.
226 MARCO BATTAGLI, Marcha di Marea Battagli da Rimini [AA. /2/2-1354], a
cura di Aldo Francesco Massera, içinde: Rerum Italicarum Scriptares, Cilt: XVI,
Bölüm: lll, ed. L. A. Muratori, Citta di Castello, Bologna 1912-1913, s. 50-5 1 :
"Veneti et Ianuenses con tra 1lırcos fedus ineunt, romana ecclesia suadente. Hoc
advenit propter aliqua b/adi pacta, que inter Venetos et Turcas iam fuerant, et
etiarn propter aliquas Turcorum depredationes ab eis tyrannide perpetratas." =

l "Venedikliler ve Cenovalılar, daha evvel Venedikliler ve Türkler arasında ya­


pılan antlaşmanın hububat ile ilgili bazı şartlarını kimi Türklerin yok sayarak
suç işlemleri üzerine, Roma Kilisesinin gerektirdiği veçhile aralarında Türk­
lere karşı bir antlaşma yaptılar." 1

1 29
rük memurlarını da özellikle Venedikli tüccarlara sık sık so­
run çıkartınakla itharn ediyordu. 227 Umur Bey'in vergi mülte­
zimlerinin, Bizans döneminden beri vergilerin toplandığı bir
yer olan Sakız Adası'nın tam karşısındaki Perama'da yerleş­
miş olmaları anonim kroniğin iddiasındaki doğruluk payını
güçlendiren bir unsurdu.
Venedik dı Şinda Napoli Krallığı ile Rodos Şövalyeleri de
ittifaka katılma konusunda olumlu tavır takınmışlardı. Papa
da 8 Ağustos 1343'te Venedik'in yeni Doju Andreae Dandu­
lo'ya gönderdiği bir mektubunda Türklere karşı topluca hare­
ket edilebilmesi için Ceneviz ile Kıbrıs Krallığı ve Katalanlar
ile Atina Dükü Il. Gautier de Brienne arasındaki anlaşmazlık­
ların çözülmesini yararlı görüyor, oluşturulacak ittifaka Kıbrıs
Kralı ile Hospitalier Şövalye Tarikatı'nın Sahib-i Azaını'nın da
katılması gerektiğini ve ittifak kadırgalarının gelecek bir son­
raki bayramda Eğriboz Adası'nda toplanmasını arzularlığını
ifade ediyordu. '28 Papa ile birlikte İttifakın baş mimarlarından
227 ANONIMO ROMANO, Cronica, cap. XIII s. 31; HISTORIAE ROMANAE FRAG­
MENTA, cap. XIII, s. 355: "Questo Morbasciano faceva cogliere lo passaio e la
gabella delle mercatantie le quale passavana per mare canto sio terreno. E cog­
lievase lo passaio in quella po n ta dove oie Veneziani haco edificata la citate delle
Esmirre, nella pianura canto ma re dove fu la citate antica. Questi passaieri e ga­
bellieri non reguardavano alcuno, spezialmente li mercatanti de Venezia. Qu­
anto volevano aizare lo pedag{g]io, tanto lo aizavano". ["Bu Umur Bey, ticari
=

emtianın kendi ülkesinden yüklenerek denize açılmasına karşı bazı engeller


çıkartmaktadır. Onun hakimi olduğu antik İzmir şehrinde daha ziyade Vene­
dikli tacirler bu ticareti sürdürmeye çalışmaktadırlar. Ancak bu engellemeler­
den dolayı bu tacirler ve mütezimler, özellikle de Venedikli tacirler, bu ticareti
sürdürememektedirler."]
228 THOMAS, G. M., Diplomatarium Veneto-Levantinum, c. I, s. 265 no. 1 37: "Pro­
bat Papa quae Veneti de armata in Turcas apparanda decreverant; per Hugo­
nem regem Cypri et magistrum et fratres Hospitalis s. Iohannis Hierosolymitani
et Venetos viginti ad min us galeas esse armandas, quae «in futuro proximoJesto
omnium Sanetarum convenire debeant apud insulam Nigropontis". ["Papa, =

Türklere karşı oluşturulacak kuvvetiere dair Venedikliler tarafından alınan ka­


rarları onaylamaktadır. Kıbrıs Kralı, St. Jean Şövalyeleri tarikatı Sahib-i Azamı
ve frederi ve Venedikliler, gelecek Sanetarum yortusunda Eğriboz Adası'nda

1 30
Venedik ise, zaten 3 Ağustos 1343 tarihinde Kıbrıs Kralı'na,
Rodos Şövalyelerine, Napoli Kralı'na, Achaia Prensi'ne, Sicilya
Kraliçesi'ne ve Katalanların liderlerine gönderdiği mektuplarla
onları söz konusu ittifaka (Lega) bir kez daha çağırmıştı. Ne­
ticede varılan karara göre Venedik ve Rodos'un altışar, Papa­
lık ve Kıbrıs Krallığı'nın da dörder olmak üzere toplam yirmi
kadırga donatması ve bu kadırgaların 1343 Kasım'ında Eğri­
boz'da toplanması öngörülmüştü. Fakat işler tam anlamıyla
Venedik'in istediği gibi gitmemişti. Zira Bizans İmparator­
luğu, Umur Bey'in yıkıcı akınlarından dolayı bu ittifaka ka­
tılmak için Papa ile görüşmelerde bulunmasına rağmen yaşa­
dığı iç karışıklıklar buna fırsat vermemişti. 229
Diğer taraftan müttefik donanınasındaki Venedik kadırga­
larının Arnİralliğine Pietro Zeno, Papalık gemilerinin Amiral­
liğine Martino Zaccaria ve Haçlı Donanma ittifakı'nın Başko­
mutanlığına da İstanbul Patriği Henri de Asti tayin olunmuştu.
Bölgenin yerel hükümdarları Naksos Dükü I. Niccolo Sanudo
ve Il. Bartolarneo Ghisi de müttefik donanmasına kadırgaları
ile iştirak etmişlerdi.>30 Aynı zamanda Papa da, başta Cenova
ve Floransa Koroünleri olmak üzere Kuzey İtalya'nın diğer şe­
hirlerine de Haçlı donanmasına en azından mali yardımda bu­
lunmaları için mektuplar yazmıştı!31
toplanmak üzere en az yirmi kadırga donatmalı ve silahlandırmalıdırlar."}; ay­
rıca bkz. : I Libri Commemoriali, tomo 2, libri 4, s. 1 24 no. 53.
229 Nitekim l mparator içe Anna'nın Türklere karşı yardım talebinde bulunmak
için Venedik'e elçiler gönderdiği ve Venedik Senatosu'nun da 1 2 Mayı s 1 343
tarihinde elçilere, Papa'nın öncülüğünde Türklere karşı yapılacak her teşeb­
büse destek verileceği yönünde bir cevap sundukları bilinmektedir. Bkz.: AZ­
ZA RA, C. - LEVANTINO, L., Venezia-Senato XXI, s. 152-154 no. 291-294.
230 MÜ LLER, G., Documenti Sulle Relazioni Della Citta Toscane Coli'Oriente e Coi
Turchi Fino al/'anno MDXXXJ, Firenze, 1897, s. 473; GAY, J., Le Pape C/ement
VI, s. 38; YINANÇ, M. H., Medhal, s. 54-55; LEMERLE, P., L'Emirat D'Aydın,
s. 1 79-185 ; THIRIET, F., Dı!liberations, s. 202 no. 500; SETTON, K. M., The Pa­

pacy and the Levant, s. 185, 188.


231 MÜLLER, G., Documenti, s. 1 13.

131
Öngörülen tarihte Eğriboz'da bir araya gelen Haçlı Do­
nanma İttifakın kadırgaları, burada son hazırlıklarını yaptık­
tan sonra İzmir'e doğru yelken açmıştı. Haçlı donanınası bir
yandan ilerlerken diğer yandan da Ege Denizi'nin muhtelif yer­
lE!Tinde karşılaştığı Türk donanmalarıyla mücadele ediyordu.
Kaynaklar 12 ya da 13 Mayıs 1344'te Haçlı donanmasının kırk
iki veya elli iki Türk gemisini ele geçirdiğini kaydediyordu. 232
Gerçekte ise Haçlılar için herşeyin yolunda gittiği söyle­
nemezdi. Çünkü 1343 yılında, daha Donanma ittifakı için ha­
zırlıkların yapıldığı bir sırada, Kırım'daki Altın Ordu Ham,
ülkesindeki bütün Latin tüccarları kovmuş ve hububat tica­
retini de yasaklamıştı. Bu gerçekten de önemli bir gelişme idi.
Zira Altın Ordu toprakları Avrupa için hububat anbarı vazi­
fesi görüyordu ve her yıl Latin taeider Tana (Azak)'dan bin­
lerce ton hububat ithal ediyorlardı. Bu yasaktan dolayı bütün
Romania sahasında büyük bir hububat kıtlığı yaşanmış ve fi­
yatlarda büyük artışlar olmuştu. Savaş ortamı, Batılı taeirler
için Türkiye pazarlarının da kendilerine kapanması anlamına
geliyordu. Nitekim Venedikli tüccar Franeiescho Bartolomei,
5 Ekim 1344'te Kandiye'den Venedik'te bulunan tüccar Pignol
ve Giannino Zucchello kardeşlere yazdığı bir mektupta, savaş
ortamından dolayı Türkiye'den hububat ithal edemediklerin­
den yakınıyar ve Türkiye pazarının Venedikli taeiriere kapan­
mış olmasından dolayı tüccarların Türkiye'ye giriş-çıkışları­
nın na-mümkün hale geldiğinden bahsediyordu. •33 Batılılar
232 CORTUSit PATAYİNİ DUO, Sive Gulielmi et Albrigeti Cortusiorum Historia de
Novitatibus Paduae, et Lombardiae, ab anno MCCLVJ usque ad MCCCLXJV, Re­
rum ltalicarum Scriptores, Cilt : XII, Bölüm V, Ed.: L. A. Muratori, M ilan 1728,
cap. XVI s. 914; GAY, J., Le Pape C/ement VI, s. 39; YINANÇ, M. H., Medhal,
s. 55; SETTON, K. M., The Papacy and the Levant, s. 190; ZACHARIA DOU,
E. A., Trade and Crusade, s. 49; LUTTRELL, A., "The Hospitallers of Rhodes",
s. 91; HOUSLFY, N., The Later Crusades, s. 59.
233 ZUCCHELLO, P., Lettere di Mercanti a Pignol Zucchello (/336-1350), ed. Rai­
mondo Morozzo della Rocca, Comitato per la Pubblicazione delle Fonti Relative

1 32
bu durumun yol açtığı rahatsızlıkları ortadan kaldırmak için
bazı girişimlerde bulunmuşlardı. Mesela Papa, İzmir'e Latin
saldırısından sadece birkaç ay önce, Nisan 1344'te, Mısır ile
ticari ilişkilerin yeniden kurulması için Venediklilere ticaret
izni verirken, Venedikliler ve Cenovalılar Altın Ordu toprak­
ları ile olan ticaret üzerinde ortaklaşa bir ambargo uygulama
kararı almışlardı. Ancak Cenovalıların bu ambargoya riayet
etmekte gönülsüz davranmasından dolayı istenilen sonuç elde
edilememişti. 234

4· Haçlı Donanmasının İzmir'in Liman Kesimini


Zaptı ve Umur Bey'in Karşı Saldırıları,
28 Ekim 1344-Mayıs 1345
Dönemin pek çok kaynağında bahsedilen Haçlı donan­
masının İzmir'in liman kesimini zaptı, Hıristiyan Latin kuv­
vetlerinin Türkler karşısında o zamana kadarki elde ettiği en
prestijli zafer olmuştu. Türklerin beklemediği ölçüde hızlı bir
biçimde hareket eden Haçlı donanması, 1344 Ekim'inde İz­
mir önlerinde görünmüş ve Umur Bey'in Trakya seferinden
henüz döndüğü ve askerlerini dağıtarak yurtlarına gönder­
mesinden de yararlanarak, hiç zaman kaybetmeden saldırıya
geçmiş ve 28 Ekim 1344 tarihinde şehrin liman kesimini ele
geçirmişti. 23s Ancak kentin yukarı kalesi Türklerin elinde kal-
alla Storia di Venezia, Fonti per la Storia di Venezia, Sez . IV, Archivi Privati,
Venezia 1957, s. 25 no. 9: "in Turchia no' si puo ne andare ne venire". = [ " Tü r­
kiye'ye ne girmek ne de oradan çıkmak mümkündür."]
234 THOMAS, G. M., Diplomatarium Veneto-Levantinum, c. I, s. 278 no. 144; ZA­
CHARIADOU, E. A., Trade and Crusade, s. 46-47; ZACHARI ADOU, E. A.,
"Prix et Marches des Cereales en Romanie (1343-1445)", Nuova Rivista Storica,
LXI, ( 1977), s. 295-296.
235 ANONIMO ROMANO, Cronica, cap. XIII s. 31; HISTORIAE ROMANAE FRAG­
MENTA, cap. XIII s. 357; RAPHAYNI DE CARESINIS, Chronica, AA. 1343-
1388, a cu ra di Ester Pastorello, Bologna 1923, s. I 9; CORPUS CHRONICORUM
BONONIENSIUM, a cura di Albano Sorbeli i, içinde: Rerum ltalicarum Scripto­
res, Cilt: XVJII, Bölüm: I, ed. L. A. Muratori, Citta di Castello, Bologna 1906,

1 33
maya devam etmişti. Böylece İzmir'de, Umur Bey'in İzmir'in
liman kesimini Cenovalı Martino Zaccaria'nın elinden alarak
kendisini Sakız Adası'na sürdüğü 1329 yılındaki harekatının
öncesindeki duruma dönülmüş, kentin aşağı kesimi Latinleri n,
yukarı kesimi ise Türklerin idaresinde kalmıştı.236 Kantaku­
zenos, Umur B �y'in az bir kuvvetle ve hazırlıksız olarak yaka­
landığı bu saldırı karşısında, elinden gelenin en iyisini yap­
tığını fakat başarılı olamarlığını yazarken 237, Bizanslı tarihçi
Nikephoros Gregoras ise, İzmir'in liman kesimini ele geçiren
Haçlıların asıl hedefinin, Ege kıyılarını Türklerden temizle­
dikten sonra, İzmir'i, daha içerilere doğru ilerlemek için bir
üs olarak kullanmak olduğunu ifade ediyordu.'38
İzmir'in liman kesiminin zaptı Hıristiyanlar için büyük
bir sevinç, Türkler için ise büyük bir hüzün ve endişe kaynağı
olmuştu. Nitekim Papa VI. Clemens, Venedik Doju Andrea
s. 528; THE MOROSINJ CODEX, ed. Michele Pietro Ghezzo, John R. Melvil­
le-Jones, Andrea Rizzi, Archivio del Litorale Adriatico III, vol. I: to the Death
of Andrea Dandolo (1 354), Padova 1999, s. ı08; ; GAY, J,, Le Pape C/ement VI,
s. 41 -42; YINANÇ, M. H., Medhal, s. 56; LUTTRELL, A., "The Crusade", s. 142;
ZACHARIADOU, E. A., "Umur Pasha", EI.2, c. X, (2000), s. 867. Düstürmime,
Rumeli'den henüz dönen Umur Bey'in, kardeşleri Hızır, Süleyman ve İsa'ya
armağanlar verip yerlerine gönderdiğini ve müttefiklerin donanınası limana
girdiğinde Emir Dündar'ın askerlerinin olmadığından Tire ve Ayasuluğ'dan
kuvvet çağınlmasını teklif ettiğini ancak Umur Bey'in bunu kabul etmediğini
belirtmektedir. "Mir Dündar ana didi ol zeman!leşkerimiz yok bizim ey Kamu­
ran; lste kim kardeşlerin vire çeril gele Tire ile Ayasuluğ eri; Kalktı ol söze Pa­
şa-yı Cihan/kimseyi davet eylemedi ol zeman." Bkz.: ENVERİ, Düsturname, s.
58.
236 MARCO BATTAGLI, Marcha, s. 51: "Christiani tenebant supra mare unum par­
vum locum, qui vocatur Smire, et deinde nichil potuerunt acquirere. Turci autem
supra tenebant aliud castrum, quod etiarn Smire similiter vocabatur . .. ["Hı­
"
=

ristiyanlar, !zmir olarak adlandırılan, denizin üzerindeki küçük bir yeri elle­
rinde tuttular ve bunun haricinde hiçbir şey elde edemediler. Türkler ise, yine
!zmir olarak adlandırılan başka bir kaleyi ellerinde tuttular".]
237 LEMERLE, P., L'Emirat D'Aydın, s. 190.
238 THOMAS, G. M., Diplomatarium Veneto-Levantinum, c. I, s. 286 no. I SO; SET­
TON, K. M., The Papacy and the Levant, s. 191.

1 34
Dandolo'yu İzmir'in liman kesiminin geri alınması münasebe­
tiyle tebrik ettiği 23 Aralık 1344 tarihli mektubunda kullandığı;

"Sonradan Pupalık makamına sunulan mektupla­


rınla Hıristiyan dininin düşmanları kafir Türklerin el­
lerinden deniz limanı ve surlarıyla meşhur o güzel ve
kuvvetli İzmir [Smirnis] şehrinin muzafferane feth ve
geri alınışını ve bu yerde bulunup orada ikamet eden
bu merifur Türk milletinin hezimetini bildiren şerefli za­
ferin sevinçli ve mutlu haberlerini almış bulunuyoruz"

şeklindeki ifadeler, Hıristiyanların duyduğu sevinç ve neşenin


ne denli büyük olduğunu gözler önüne seriyordu. 239 Papa VI.
Clemens, 23 Aralık 1344'te Fransa Kralı'na ve ı Şubat 1345'te
de İngiltere Kralı III. Edward'a yazdığı mektuplarda, benzer ifa­
deleri kullanarak, Hıristiyan donanmasının Türkler karşısında
elde ettiği bu büyük zaferi bütün Avrupa'ya ilan ediyordu. 24°
Haçlı donanmasının İzmir limanını ele geçirmesi, Umur
Bey için büyük bir kayıp olarak görülmektedir. Zira Umur
Bey, sahip olduğu gücü ve zenginliği, İzmir limanından ha­
reketle Ege adalarına ve Yunanistan'a gerçekleştirdiği sefer­
lerden elde ediyordu. Ancak, bu kayba rağmen Umur Bey'in
kısa sürede toparlanarak, limanı ve kalesini tekrar ele geçir­
mek için başlattığı mücadele, Haçlılara, zaferden sonra İzmir
limanında sağlam bir pozisyon almayı başaramadıkları tak­
dirde, herşeyi kaybedebilecekleri yönünde bir uyarı niteliği ta­
şıyordu. Papa'nın da bu konudaki uyarılarını dikkate alan Haç­
lılar, anonim Roma kroniğinde ifade edildiği üzere, Jimanda
tutunabilmek için, büyük bir sur inşa etmişler ve kalenin et­
rafına da geniş bir hendek kazmışlardı."4'
no. 150; I
239 THOMAS, G. M., Diplomatarium Veneto-Levantinum, c. I, s. 286
Libri Commemoriali, tomo 2, 1ibri 4, s. 144 no. 149.
240 SETTON, K. M., The Papacy and the Levant, s. 1 91-192.
241 ANONIMO ROM ANO, Cronica, cap. XIII s. 31 -32; HISTORIAE ROMANAE
FRAGMENTA , cap. XIII s. 357-359.

1 3S
Haçhlar, limanı ve kalesini ele geçirmelerine rağmen, Umur
Bey'in saldırıları karşısında daha fazla ileriye gidemeyerek,
şehrin kıyı kesiminde sıkışıp kalmışlardı. Diğer taraftan li­
manı ve kalesini tekrar ele geçirmek için büyük bir çaba sar­
teden Umur Bey, bu amaçla diğer bütün Türk beylerine yar­
dımda bulunmaları için elçiler göndererek, çağrıda bulunmuş
ve bu çağrıya icabet eden Türk beyleri de imkanları dahilinde
Umur Bey'e asker ve silah temininde bulunmuşlardı. Umur
Bey'in ordusundaki bu çeşitlilik, gerek anonim Roma kroni­
ğinde gerekse de Riminili Marea Battagli'nin eserinde, asker­
lerin giydikleri elbiselerden saçlarının uzunluğuna ve sahip
oldukları silahların özelliklerine kadar bütün teferruatıyla tas­
vir edilmektedir. 242 Enveri'nin kaydettiğine göre, Umur Bey'in
yardım çağrısına icabet eden Müslüman hükümdarlar ara­
sında Sivas hükümdan Eretna da bulunuyordu. Eretna, Umur
Bey'e, kale kuşatmalarında gerekli olan mancınıklann yapımı
için iki usta göndermişti.243 Bundan başka aşağıda bahsedi­
leceği üzere Haçlı kuvvetleri ile Aydınoğulları arasında cere­
yan eden 17 Ocak 1345 tarihli savaştan yaklaşık on ay sonra,
27 Ekim 1345'te, tüccar Franciescho Bartolomei'nin Kandi-

242 ANONIMO ROMANO, Cronica, cap. XIII s. 31; HISTORIAE ROMANA E FRAG­
MENTA, cap. XIII s. 359: "Quanno Morbasciano abbe saputo che la ponta delle
Esmirre aveano venta Veneziani, mannao soie ambasciate per tut ta Turchia.
Tut ta Turchia curre allo reparo. La adunanza se fao de Turchi aile fortezze della
montagna invierzo Aito Luoco. La maiure parte de questi Turchi portava no, loro
usanza, vestimenta bianche de panno de Lino, larghe le maniche e longhe, corte
a mesa gamma. In capo capielli bianchi collo pizzo luongo a muodo dello cuollo
de cicogna. Varve avevano foite e luonghi capelli." [Umur Bey, !zmir limanı­
=

nın Venediklilerin eline geçtiğini öğrendiğinde, Türkiye'nin dört bir tarafına


elçiler gönderdi. Türkiye'nin neredeyse tamamı ona yanıt vererek, Ayasuluğ'a
yardımlar gönderdi. Umur Bey'e yardıma gelen Türkler, ketenden yapılma be­
yaz ve uzun kolları olan, geniş elbiseler giyiyorlardı. Başlarında adeta beyaz bir
leyleği andıran uzun örgülü, beyaz bir perukları vardı."]; MARCO BATTAGLI,
Marcha, s. 5 1 : ". . . in Turcorum auxilio multi infide/es similiter pervenerunt".
243 ENVER!, Düsturname, s. 62: "Hem Eretna gönderidür iki er/mancınık işi iki ehli
h üner".

1 36
ye'den Venedik'teki tüccar Pignol Zucchello'ya yazdığı mek­
tupta söz konusu savaşta öldürülen Türk askerleri arasında
on-oniki kadar "granchani" den söz etmesi, Umur Bey'e gön­
derilen yardımcı birlikler arasında muhtemelen İlhanlı ya da
Altın Ordu birliklerinin de olduğunu gösteriyordu.244
Umur Bey, limanı ve kalesini tekrar geri almanın planla­
rını yaparken, limanda ve kalesinde sıkışıp kalmış olan Haç­
lılar da, bir huruç hareketiyle liman kalesinden çıkarak, ken­
tin akropolisini yani Kadifekale'yi ele geçirip, Umur Bey'e son
darbeyi vurmayı amaçlıyorlardı. Haçlılar ile Türkler arasın­
daki mücadele karada olduğu kadar denizlerde de bütün hı­
zıyla sürüyordu. Umur Bey, Haçlıların şehrin liman kesimini
zapt etmeleri esnasında donanmasının bir bölümünü kaybet­
tiğinden, denizlerde Haçlıların büyük bir üstünlüğü göze çar­
pıyordu. Nitekim anonim Roma kroniğinin kaydettiğine göre,
1344 yılı sonlarında Mostafa (Mustafa) isimli, Umur Bey'in
yüksek rütbeli bir deniz subayı sahip olduğu beş kadırga ile
daha doğrusu tahtalarının kamıştan bir iple birbirlerine bağ­
lanarak yapıldığı, oldukça dayanıksız ve küçük kayık diyebile­
ceğimiz gemilerle, gözüpek bir şekilde Pietro Zeno komutasın­
daki Haçlı filosuna saldırmış ve neticede gemilerini kaybettiği
gibi kendisi de esir olmaktan kurtulamamıştı. 24s Fakat deniz­
lerdeki Haçlı üstünlüğüne karşılık, karada Türk kuvvetlerinin
karşısında durmak hemen hemen imkansızdı. Nitekim 17 Ocak
1345'te meydana gelen ve Haçlıların namlı üç komutanı Baş­
komutan Patrik Henri de Astİ, Venedik Amirali Pietro Zeno
ve papalık gemilerine komuta eden Martino Zaccaria'nın ha­
yatlarını kaybettiği kara savaşında, Umur Bey büyük bir za-
244 ZUCCHELLO, P., Lettere, s. 45 no. 19: "Furvene morti da .X. in .XII. granchani
e tant'altri Turchi". � [ On-oniki "granchani" ve diğer Türkler de ölüler arasın­
dadır". J
245 ANONJMO ROMANO, Cronica, cap. XIII s. 32; HISTORIAE ROMANAE FRAG­
MEN1'A, cap. XIII s. 361 .

137
fer elde etmişti. 246 Enver!' nin kaydettiğine göre Umur Bey'in
emriyle bu üç kişinin cesetleri tuzlanıp, tabutlara koyularak
Latinlere s atılmıştı. 247
• Anonim Roma kroniğinde ise, Umur Bey'in zaferiyle ne­
ticelenen 17 Ocak 1345 tarihli bu savaşın cereyan ediş biçi­
miyle ilgili olarak, birbirinden farklı iki kayıt bulunmaktadır.
İlkinde, içlerinde Patrik Henri, Pietro Zeno, Martino Zacca­
ria ve Fransız Fiore de Belgioia ile Kıbrıslı Missore de Nolfo
isimli iki Frank soylusunun da bulunduğu Haçlıların kırk ki­
şiden oluşan lider kadrosunun, İzmir'in yeniden zaptım kut­
lamak için toplandıkları Santo lanni Kilisesi'nde büyük bir
şevkle Tanrı'ya dua ederken, kendilerini ağaç yapraklan ile giz­
leyen Türklerin ani baskınına uğradıklan ve bu baskında hep­
sinin de Türkler tarafından öldürüldüğü kaydedilmektedir. >48
246 ZUCCHELLO, P., Lettere, s. 3ı no. 1 3: "Turchi si l'osciro adosso per si fatto
modo che nostrifur messi in ischofitta e fuvi morto el patriarcha e misser Piero
Gieno e misser Martino Zaccaria . . . [Türkler, aralarında Patrik, Pietro Zeno
." =

ve Martino Zaccaria'nın da bulunduğu çok sayıda önemli adamımızı öldürdü­


ler"] . Ayrıca bkz.: THE MOROSINI CODEX, s. 1 10; GAY, J., Le Pape C/ement
VI, s. 56-57. Hıristiyanlar için felaket olarak nitelendirilen Türk zaferinin ha­
berleri, savaştan bir hafta sonra Eğriboz' daki balyos tarafından Venedik'e ulaş­
tırılmıştı. Bkz.: DEMO, E., Venezia-Senato. Deliberazioni Miste. Registro XXII,
(1344-1345), Venezia 2007, s. 296-299 no. 607-61 1 ; CORPUS CHRONICORUM
BONONIENSIUM, s. 532, 534-535; MARCO BATTAGLI, Marcha, s. 51; COR­
TUSII PATAVINI DUO, Cortusiorum Historia, cap. XVI s. 914.
247 ENVER!. Düsturname, s. 61 : "Didi Paşa ol üçün ü getürün/göreyim anları bunda
getürün; Getürüp üçün dahi tuzladı/ar/koydular tabuta hem gizlediler; Çok ka­
yık geldi ölüler sattılar/çün sınub illerine gettiler." LEMERLE, P., L'Emirat D'A.y­
dın, s. 1 93.
248 ANONIMO ROMANO, Cronica, cap. XIII s. 32-33; HISTORIA E ROMANAE
FRAGMENTA, cap. XIII s. 363: "Auto consiglio co/li maiuri della Cristianitate,
cioene missore Pietro Zeno, missore Martino Zaccaria, Fiore de Belgioia de Fran­
cia, missore Nolfo de Cipri, Malerva conestavile lo Alemanno, fu deliverata de
non mostrarese timorosi, anche fare resistenzia a muodo de uomini costanti. Era
una chiesia antiquissima, la quale hao n ome Santo Ian ni . . . " "In questa chiesia
entrao lo patriarca colli sopraditti baroni in numero de quaranta. Moito rengra­
ziano Dio de tanto beneficio, che haco recuperata la chiesia de Cristiani, la qu­
ale era perduta. Ammirano le mura, la treuna, la aitezza e benedico Dio e san to

1 38
İtalyan kroniğin olayı savaş değil de Türklerin ani bir ki­
lise baskını şeklinde anlattığı birinci kaydın, Aydınoğulları'nın
sahip olduğu muazzam kara kuvvetini gizlerneye yönelik ol­
duğu anlaşılmaktadır. Çünkü bu muazzam Türk gücünün Hı­
ristiyan ahali ve askerleri tarafından duyulması, onların zafere
olan inançlarını sarsabilirdi. Nitekim Kıbrıs Kralı IV. Hugu­
es'in 24 Haziran 1346 tarihinde Napoli Kraliçesi I. Giovanna
(1343-138ı)'ya gönderdiği sahte bir mektup da bu amaçla üre­
tilmişti. Mektupta, Türklerle Hıristiyanların İzmir ve Ayasuluğ
arasında bir yerde karşı karşıya geldikleri, Haçlılardan sayı ba­
kımından kat ve kat üstün olan Türklerin, (Eserde abartılı bir
biçimde Türk ordusunun sayısı ı milyon 200 bin, Haçlı kuv­
vetlerinin sayısı ise 200 bin olarak verilmektedir.) sabah başla­
yan ve akşama doğru neticelenen savaşta Hıristiyanlara büyük
kayıplar verdirdikleri, Hıristiyanların yorgunluktan ve susuz­
luktan kendi kanlarını içmeye ve zafer için İsa'ya yalvarmaya
başladıkları bir anda seslerini duyan Tanrı'nın, onlara beyaz
bir at üzerinde elinde kırmızı bir haç taşıyan uzun yüzlü, be­
yaz saçlı ve uzun sakallı bir lider gönderdiğini, onun cesaret­
lendirmesi ve cenneti müjdelemesinin ardından toparlanan
Hıristiyanların, Tanrı'nın bahşetmesiyle gece karanlığında
Iann i, che soa chiesia haco recuperata. Puoi la fu celebrata la messa co n grannis·
sima solennitate. Con lacrime, devazione e alegrezze pregano Dio che cosi suc­
ceda in tutta Turchia. In doi muodi rasciona la iente de questa novitate. Aleuno
diee: mentre che lo patriarca colli quaranta sopraditti cantava la messa, li Turchi
venivano in granne moititudine queti per la costa, nascuosti fra li arbori, e ent­
raro neIla chiesia de San to lanni e la, mentre la messa se cantava, presero li sop­
raditti quaranta e la si-Ili occisero e decapitaroli" [Pietro Zeno, Martino Zac­
=

caria, Fransız Fiore de Belgioia ve Kıbrıslı M issore de Nolfo başta olmak üzere
pek çok soylu ve korkusuz adam, Santo Ianni isimli eski bir kilisede, patriğin
öncülüğünde, kırk kadar diğer soylu adam ile birlikte, Tanrıya. onun bu kut­
sal mabedinin yeniden ele geçirilmesini kutlamak için gözyaşları dökerek yal­
varmakta ve dua etmekteydiler. Bazı kimseler demektedirler ki: Patrik ve yu­
karıda sözü edilen kırk soylu kişi Tanrı'ya bu şekilde dua ederken, büyük bir
sessizlik içinde ve kendilerini gizleyerek yaklaşan Türkler, Santo lanni Kilise­
sine girdiler ve ilahiler okumakta olan bu insanları öldürdüler."]

1 39
bile gün ışığındaymış gibi gören gözleriyle Türkleri yenilgiye
uğrattıkları kaydedilmekteydi."49 1300-1348 yılları arasında
Floransa şehri ve Toscana bölgesinde Guelfo ve Ghibellino hi­
zipleri arasındaki mücadelenin anlatıldığı Floransalı anonim
kronik Storie Pistoresi de, Latince kaleme alınmış olan söz
konusu bu mektuba dayanarak, mucizevi Hıristiyan zaferin­
den bahsetmekteydi. •so
Ancak bunların hepsi birer temenni ve avuntudan başka
bir şey değildi. Zira yukarıda da ifade edildiği üzere Anonim
Roma kroniğinin kendisinin, Umur Bey'in Haçlılara karşı mü­
cadelede yardım talebinde bulunmak için "bütün Türkiye'ye
elçiler yolladığzndan" ve bu sayede zaten güçlü bir kara ordu­
suna sahip olan Umur Bey'in kuvvetlerine çok sayıda Türk sa­
vaşçının katıldığından bahsetmesi, sözde baskın kaydı ile çe­
lişen bir durum arz etmektedir. Kroniğin, söz konusu savaşa
ilişkin, yeminli bir görgü tanığına dayanarak naklettiği ikinci
kaydın ise daha güvenilir olduğu anlaşılmaktadır. Söz konusu
kayıtta, Patrik Henri de Asti'nin kilisedeki vaazdan sonra, pa­
halı ve süslü zırhını kuşanıp, beraberinde Pietro Zeno ve Mar­
tina Zaccaria olduğu halde, Türklere karşı savaş vermek üzere
15.000 kişilik bir kuvvetle harekete geçtiği, ancak ihtiyatsız ve
sorumsuz bir biçimde, gözcülerin bile bulunmadığı kadar uzağa
ileriediği için Türkler tarafından pusuya düşürüldüğü ve kuv­
vetlerinin önemli bir kısmının katıedildiği anlatılmaktadır.•sı
249 JORGA, N., "U ne Lettre Apocyrphe sur la hataille de Smyrne (1 346)", içinde:
Revue de /'Orient Latin, 3, ( 1895), s. 29-3 1.
250 STORJE PISTORESJ, a cura di Silvio Adrasto Barbi, içinde: Rerum İtalicarum
Scriptores, Cilt: Xl, Bölüm V, ed. L. A. Muratori, Citta di Castello, Bologna 1907,
no. 130 s. 2 1 5-216.
251 ANONIMO ROMANO, Cronica, cap. XIII s. 32; HISTORIAE ROMANA E FRAG­
MENTA, cap. XIII s. 365: "Puoi fece la croce e dea soa benedizzione a tutto qu­
ello puopolo. Da quinnici milia Cristiani erano da pede. Po' questo se armao de
tutte arme... Sequita po' esso missore Pietro Zeno de Venezia e missore Martino
Zaccaria de Genova, armati, adornati, com o puoi credere. . . Lo loro essire alla
vattaglia fu senza provisione. . . Bene aveano sentito lo romare del/i Turchi, ma

140
Dönemin bir diğer önemli kaynağı Floransalı kronik Gi­
ovanni Viiiani de, söz konusu savaşa ilişkin anonim İtalyan
kroniğinde yer alan ikinci versiyonu doğrulamaktadır. Viila­
ni'nin kaydettiğine göre, şehrin limanının Haçlı ordularınca
ele geçirildiği haberini alan Umur Bey, otuz bin kişilik bir kuv­
vet ile kaleyi muhasara etmişti. Aylarca ve gece gündüz süren
kuşatmaya rağmen surları son derece sağlam ve kuvvetli olan
kale, deniz yoluyla erzak ve savaş malzemesi de temin edebil­
diğinden Türklere karşı direnmekte zorluk çekmiyordu. Bu­
nun üzerine kuşatmadan bir sonuç elde edemeyeceğini anla­
yan Umur Bey, kuvvetlerinin önemli bir kısmını geriye çekerek,
kuşatmayı kaldırmış ve düşmanın kaleden çıkmasını sağlamak
için de kuşatma alanmda az sayıda asker ile ganimet malları
bırakmıştı. Türklerin yenildiğini sanan ve zaferin bütünüyle
kendilerinin olduğu hissine kapılan Haçlılar, alandaki gani­
meti elde etmek ve az sayıdaki Türk birliklerini ortadan kal­
dırmak için büyük bir kuvvetle surlardan dışarıya çıkmışlar
non eredevan o che tan to da priesso fussino li aguaiti e-lle poste fra essi. . . Como
iessiro, non tennero la deritfa via, anche dechinaro alla sinisira per la piu lar­
gura. Lo puopolo bu ono piezzo po' essi ten ne dalla parte destra . . . Quanno li tre,
lo patriarca, missore Pietro Zeno, missore Martino Zaccaria, fuoro alquanto de­
longati, se retrovaro soli senza sequito nello laherin to delle deserte ca se. La de su­
bito se descopre la posta de Turchi. Senza romore fuoro intorniati. Fuoro in terra
da cavallo. Tre baroni recipero lo san lo martirio e fuoro fatti cavalieri de Cristo.
Quelli cani turchi le loro teste ne portaro. Portarone le arme loro e li belli ador­
namenti. Anche ne menaro li loro destrieri. Le corpora nude in terra lassaro". =

["Bu insanların hepsi, haça ve onun kutsallığına inanan insanlardı. 1 5.000 ka­
dar Hıristiyan ve hepsi baştan ayağa silahlı . . . İçlerinde Yenedildi Pietro Zeno,
Cenovalı Martino Zaccaria ve daha pek çok soylu, inançlı ve silahlı kişi. . . Onlar
ki temkinli hareket eden kişiler. . . Türklerin sesini duymuşlardı ancak bu kadar
yakın olabileceklerine inanmamışlardı. . . Halkın çoğu, bulundukları mekanın
sağ tarafından hareket ederek liman kalesine ulaşmıştı ancak içlerinde Patrik,
Pietro Zeno ve Martino Zaccaria'nın da bulunduğu önemli kişiler sol taraftan
hareket ederek, Türklerin bulunduğu yere doğru hamle yapmayı tercih etmiş­
lerdi. Sessiz bir biçimde dışarı çıkmışlardı. Ancak bu üç baron, Türkler tara­
fından şehit edildiler ve Türkler onların başlarını aldı. Ve aynı zamanda onla­
rın süslü ve güzel zırh ve silahlarını ve atiarını da aldılar. Cesetlerini çıplak bir
biçimde toprağa serdiler."]

141
ve kaçmakta olan Türklerin peşine düşmüşlerdi. İhtiyatsız bir
şekilde Türkleri takip eden Haçlılar, çok fazla ilerlediklerİnİn
ve Umur Bey'in etrafta gizlenen kalabalık sayıdaki ordusu­
nun tuzağına düştüklerinin farkına vardıklarında artık iş iş­
ten geçmişti. Kısa süren bir savaşın ardından içlerinde Pat­
rik, Cenovalı Martino Zaccaria, Venedikli Pietro Zeno, Kıbrıs
Kralı ve daha pek çok soylu kişinin de bulunduğu beş yüz Hı­
ristiyan askeri öldürülmüş, kaleye kaçabilenler ise hayatlarını
kurtarmışlardı. 252
Aydınoğulları'nın tarihi ve özellikle de Umur Bey'in gaza
ve fütuhatı hakkında dönemin en önemli kaynaklarından biri
olan Düsturname de, Giovanni Yiliani gibi Türkiye'nin her bir
tarafından asker ve silah takviyesi alan Umur Bey'in ordusu
ile Haçlı kuvvetleri arasında gerçekleşen açık bir meydan sa­
vaşından bahsetmekte ve Haçlıların namlı komutanlarının
öldürülmesiyle sonuçlanan büyük ve kesin bir Türk zaferini
kaydetmektedir. •53
17 Ocak 1345'te cereyan eden bu zorlu savaş esnasında Umur
Bey ve kardeşi Hızır Bey de yaralanmışlar, 1344'ten sonra kay­
naklarda kendisinden zikredilmeyişinden anlaşıldığına göre
Tire Hakimi İbrahim Babadır ise bu savaşta şehit düşmüştü.
252 V ILLA NI, G., Nuova Cronica, s. 647-648.
253 ENVER!. Düsturname, s. 61: "Çün sabah o/dı yüridi ol çeri!ol Mesemerti idi ön­
deki eri; Anun ardınca Mesepiri yürürlçıkdı kafir bahr-i kıranın bürür; yüridi
hem sonra Batraş-ı layınitaşı tolu mekir içi to/u kin; bir gümüş haçı var önünce
ulu/götürürler tahta üstünde ölü; camide cansuca 'Tengri' der tapariarsız cüm­
lesi Hak yoldan sapar; Bir haber Paşa'ya gönderdi firenk! 'nice kılasın bizimle
deyü cenk; kim sen ün Tenründürür bir bizim üç/hem biz üçüz cem olupdur bizde
güç'; . . . Erdi bölük bölük olup gazilericümlesi binmişdi esp-i taziler; Hızır Beggeldi
veziri Arslan/bile yanında anun oğlı Toğan; Geldi hem Hıke Hasan oğlan/arı/
Bedreddinle Ali Merdanları; Hem Ehad Beg hem Süleyman hem Hasenicümle
bunlar cenk kı lur dinle sen; . . . Bir kilise vardur !zmir'de ulu/ol sığır yatağıydı
gübre dolu; Batraş anda varup görmişidi!mezbele olmuş anı görmişidi; Demiş
ana 'yardım eserden bana/çok asam kandili altından sana'!Türk ayağından sü­
rüyüb bi-aman/ol kiliseye koyarken verdi can; Hem Mese Pir'i dahi bir Türk eri!
soydu sürürken çürimiş deri".

1 42
Zira tüccar Franciescho Bartolomei, 26 Şubat 1345'te Kandi­
ye'den Yenerlik'teki tüccar Pignol Zucchello'ya gönderdiği bir
mektupta, cereyan eden bu savaştan bahsederken, mübalağalı
bir biçimde 300 Türk'ün öldürüldüğünü ve yanlışlıkla Umur
Bey ile Ayasuluğ hakimi Çelebi'nin kardeşi Süleymanşah ola­
rak kaydettiği Tire hakiminin de bu savaşta hayatını kaybet­
tiğini yazıyordu."s4

5· Haçlı Seferi'nde İkinci Dalga: Viennois


Veliahtı II. Humbert'in Haçlı Ordusunun
Komutasını Alması ve İzmir Seferi, 1345-1347
Hıristiyanlar için felaket olarak nitelendirilen bozgunun
haberi, Eğriboz'daki balyas tarafından bir hafta içerisinde Ve­
nedik'e ulaştırılmış ve haberin bütün İtalya'ya yayılmasıyla
birlikte Türklere karşı takviye birlikleri gönderilmesi için İtal­
ya'nın pek çok şehrinde hazırlıklara başlanmıştı. Bolognalı
anonim kronik Corpus Chronicorum Bononiensium'un kay­
dettiğine göre yüzlerce Bolognalı savaşçı, Türklere karşı sa­
vaşmak üzere yola koyulmuştu. •fis Bir diğer Bolognalı yazar
Matthaei de Griffonibus Türklere karşı savaşmak için silah­
lanan ve yola koyulan Bolognalı savaşçıların sayısını 120 ola­
rak verirken•s6 , Sienalı anonim kronik Cronache Senesi de 29
254 ZUCCHELLO, P., Lettere, s. 31 -32 no. 13: "De' Turchi vi fu morti intorno de
. eec. fra qua' si fu el signore de la Tira fratello di Morbasciano e Morbasciarıo

ecialabi d'Altoluogho feriti malamente, e fuvi morto di buona gierıte asai de la


loro". ["öldürülen Türklerin sayısı 300 kadardı ve bunların arasında Umur
=

Bey'in kardeşi Tire Beyi de vardı. Ayasulu� Hakimi Çelebi ise savaşta kötü bir
biçimde yaralanmıştı".]
255 CORPUS CHRONICORUM BONONIENSIUM, s. 535, 549.
256 MATTHAEI DE GRIFFONIBUS, Memoriale Historicum de Rebus Bononierı­
sum aa. 4448-1472 d. C., a cura di Lodovico Frati - Albano Sorbelli, içinde: Re­
rum Italicarum Scriptores, Cilt: XVIII, Bölüm: Il, ed. L. A. Muratori, Citta di
Castello, Bologna 1902, s. LV.

1 43
Mart 1345 tarihinde pek çok Sienalı vatandaş ve savaşçının
Türklere karşı savaşmak için yola çıktıklarını kaydediyordu. •s?
Diğer taraftan 17 Ocak 1345'te Umur Bey'in zaferi ile sonuç­
la!_lan savaşta, Haçlıların büyük kayıplar vermesi, İzmir'deki
konumlarını da tehlikeye atmıştı. Batı'da büyük bir endişeye
yol açan bu sav,ilşın ardından, Haçlı Donanma İttifakının baş­
miman Papa VI. Clemens, savaşta hayatlarını kaybeden başko­
mutan ile kaptanların yerine yenilerini getirmek için hummalı
bir arayış içerisine girmişti. Ancak Haçlılar önceliği, Türklerin
güçlü bir saldırı ile yeniden ele geçirebilecekleri liman ve ka­
lesinin savunmasının güçlendirilmesi için yeni tedbirler alın­
ması ve kaleye erzak ile yeni askeri birliklerin gönderilmesine
vermişti. Tüccar Franciescho Bartolomei'nin sözünü ettiğimiz
26 Şubat 1345 tarihli mektubundan anlaşıldığına göre, bu çer­
çevede 24 Ocak-6 Şubat 1345 tarihleri arasında Rodos Şöval­
yeleri tarafından İzmir'e piyade ve süvari kuvvetleri gönde­
rilmiş258, Girit'ten de büyük miktarda mühimmat taşıyan üç
kadırga ve içlerinde Papa tarafından sonradan Patrik Henri
dl\.sti'nin yerine Papalık elçisi olarak atanan Girit Başpiskoposu
Venedikli Francesco Michiel'in de bulunduğu sekiz yüz kişilik
bir takviye birliği sevkedilmişti.259 Alınan tedbirler Venedik'i
257 CRONACHE SENESI, a cura di Alessandro Lisini - Fabio lacometti, içinde: Re ­
rum Italicarum Scriptores, Cil ı: XV, Bölüm: VI, ed. L. A. Muratori, Citta di Cas­
tello, Bologna 1931, s. 546.
258 ZUCCHELLO, P., Lettere, s . 32 no. 13: "Di presente che la novella fu a Rodi si
vi fu manda to sacorso a pie ed a chavallo e di presente che la novella fu qua in
Chandia sifuro armate .III. gha/eie su le quagli andara piu di .DCCC. person efra
qua ' si e buona giente asa i ed en ne chapitano ser Po/o Gianni consigliere di Creti
e son ite a le Smirre e si ragiona che i' quela rotta fussero balesırali de' nostri piu
di .XVIM. guiretoni. idio ne dia vetoria, am en. Co' queste galeie si anda l'arcives­
chovo di Creti". : ["Bugünden itibaren Rodos'tan piyade ve atlı kuvvetler, Kan­
diye'den de içlerinde Girit Başpiskoposu ve yaklaşık 800 askerin bulunduğu ve
kaptanlı�ını Girilli Polo Gianni'nin yaptığı 3 kadırga İzmir'e doğru yola çık­
mıştır."]
259 QUATERNUS CONSILIORUM, Duca di Candia, s. 1 3, no. 18.

1 44
tatmin etmiş olacak ki, Venedik Senatosu u Nisan 1346'da,
Papa'ya, Francesco Michiel'in İzmir'de Türklere karşı almış
olduğu tedbirleri öven bir mektup göndermiş ve buna karşı­
lık Papa da iyi niyet ve takdirlerini bildirmişti. 260
Bundan sonra Papa, Avrupa'daki hükümdarlar nezdinde gi­
rişimlerde bulunarak Haçlı ordusuna yeni bir komutan arayışı
içine girmiş ve nihayet onun bu çağrısına Viennois Veliahtı II.
Humbert yanıt vermişti. 1345 Nisan'ında Papa'ya bir elçi gönde­
ren Il. Humbert, kendisine, 300 silahlı adam ve 1000 okçuyla
birlikte, masraflarının da karşılandığı toplam 5 kadırga tahsis
edilirse, Haçlı ordusunun komutasını üstlenmeye hazır oldu­
ğunu bildiren bir teklif sunmuştu. 26' Bu teklife olumlu yakla­
şan Papa VI. Clemens, 25 Mayıs 1345'te Il. Humbert'i resmen
Haçlı ordusunun yeni komutanı olarak atamıştı. 262 Papa, 26
Mayıs'ta Venedik Doju'na hitaben kaleme aldığı mektubunda
Venedik'i durumdan haberdar etmiş ve Venedik'ten 17 Ocak
1345'teki bozgunun intikamının alınması ve Humbert'in ih­
tiyaç duyduğu buğday, arpa ve sair şeyleri temin için elinden
geleni yapması hususunda ricada bulunmuştu!63 Düsturna­
me'de "Torfil Frenk" olarak ismi geçen II. Humbert'in Papa
tarafından Haçlı kuvvetlerine yeni komutan olarak atanması
şu sözlerle dile getiriliyordu:

"Didi Babos kim ola sizden varan/karşı durub ana


kılıç vuran ... Duru geldi aradan bir er katıjgötürürdü

260 GIRARDI, f., Venezia-Senato. Deliberazioni Miste. Registro XX1ll, (1345-1347),


vol. 10, Venezia 2004, s. 160 no. 469.
261 FAURE, C., "Le dauphin Humberi II a Yenise et en Orient { 1 345-1 347)", Me­
langes d'archeologie et d'histoire T. 27, 1907, s. 5 1 1 -512.
262 FOURN1ER, P., "Le dauphin Humbert II", Comptes-rendus des seances de li\ca­
demie des Inscriptions et Belles-Lettres, 56e annee, N. 8, 1912. s. 594; SETTON,
K. M., The Papacy and the Levanl, s. 1 95.
263 THOMAS, G. M., Diplomalarium Veneto-Levantinum, c. I, s. 298 no. 1 56. Ay­
rıca bkz.: I Libri Commemoria/i, tomo 2, libri 4, s. 146 no. 161.

145
elde arpayla atı ... Bir berat aldı düzer Torfil yarağjçok
uzuk buyurdu kim yoldan uzak."•64

25 Mayıs 1345'te Papa tarafından, İzmir'deki Haçlı ordu­


sunun yeni komutanı olarak atanan Il. Humbert, vakit kay­
helmeden kuvvetleriyle birlikte Marsilya'ya hareket etmişti.
Burada, her biri 200 adam taşıyan ve aylık 650 florinden iki
aylığı peşin ödenen toplam 4 kadırga kiralayan Humbert, önce
Cenova'ya daha sonra da kara yoluyla Kuzey İtalya'yı katede­
rek, Venedik'e ulaşmayı planlıyordu. "65 Bu sırada Papa da, ı8
Temmuz 1345 tarihinde, Kuzey İtalya'nın şehir devletlerinden
Floransa'ya yazdığı bir mektupta, İzmir'deki Haçlı ordusunun
içine düştüğü zor durumdan ve Haçlı ordusunun yeni komuta­
nının vazifesinden bahsederek, Il. Humbert'e ihtiyaç duyduğu
desteği n verilmesini istemişti. 266 3 Eylül'de Marsilya'dan hare­
ket eden Il. Humbert, kara yoluyla Kuzey İtalya'yı katederek,
24 Ekim'de Venedik'e ulaşmış ve 12 Kasım'da Venedik'ten ay­
rılarak, yılsonuna doğru Eğriboz'a varmıştı. 267 II. Humbert'e,
Papa'nın mektubu sayesinde İtalya'da bulunduğu esnada Bo­
logna, Siena, Perugia, Brescia gibi şehirlerden çok sayıda sa­
vaşçı unsur katılmıştı. 268 Burada, Haçlı Donanma İttifakının
6 kadırgası ile güçlerini birleştiren ll. Humbert, yaklaşık altı
ay Eğriboz'da kalıp, Papa ile ne şekilde bir strateji izleneceğine
dair birtakım yazışmalar yaptıktan sonra Haziran 1346'da an­
cak İzmir'e vararak, Haçlı ordusunun başına geçmişti.
17 Ocak 1345'te alınan mağlubiyette savaşçı unsurlar ba­
kımından Haçlı ordusunun büyük zaiyata uğramış olduğunu
gören Il. Humbert, Papalığın kendisine vermiş olduğu yetkiyi
264 ENVERT. Düsturname, s. 63.
265 FAURE, C., "Le dauphin Humbert II", s. 512-514.
266 MÜLLER, G., Documenti, s. 1 1 5 - 1 16.
267 FAURE, C., "Le dauphin Humbert II", s. 557-558.
268 CORPUS CHRONICORUM BONONIENSIUM, s. 531-537; MATTHAEI DE
GRIFFON IBUS, Memoriale Historicum, s. 56.

146
kullanarak bölgedeki Hıristiyan biikim ve senyörlerden asker
talebinde bulunmuştu. Nitekim kendilerine gelen böyle bir ta­
lebi gündemine alan Venedik Senatosu da, 14 Temmuz 1346'da
aldığı bir kararla Eğriboz Balyosuna, Marcus Superancio ve
konsilin diğer seçkin üyelerine, Türklere karşı savaşmak üzere,
II. Humbert'e silahlı yüz adam göndermeleri için talimat ver­
mişti. 269 Bununla beraber Venedik Senatosu, IL Humbert'in ta­
leplerinden çok daha önce, 22 Şubat 1346'da, Türklere karşı sa­
vaşmaları için Riviera (Brescia)'dan silahlı elli adamın İzmir'e
gönderilmesi hususunda zaten karar almış bulunuyordu. 27°
Il. Humbert'in İzmir'de Türklere karşı aldığı önlemler
ve faaliyetlerine dair yeterli miktarda bilgi bulunmamakta­
dır. Ancak, anonim Roma kroniğine göre, kişisel güvenliğini
sağlayan maiyetindeki 30 şövalye ile birlikte İzmir'e gelen Il.
Humbert, inşa ettiği yüksek surlar, kuleler ve restore ettiği
kapılada liman kesimini kuvvetlendirmiş, Türklerle yaptığı
bazı küçük çarpışmalarda az sayıda da olsa esir elde etmiş,
Ağustos sıcağının bastırmasıyla birlikte erzak yetersizliğin­
den dolayı Haçlılar arasında salgın hastalıklar başlayınca, el­
den ancak bu kadarının gelebileceğini ve yapılacak başka bir
şey olmadığını görerek, İzmir'den ayrılmıştı. 2 7 1 Enveri ise, Il.
Humbert'in Ağustos'ta Umur Bey ile savaşa tutuştuğunu ve
bu mücadelesinde başarılı olamayarak, Rodos'a iltica etmek
zorunda kaldığını nakletmektedir. 272
269 GIRARDI, F., Venezia-Senato XXIII, s. 1 70 no. 501.
270 GTRARDI, F., Venezia-Senato XXIII, s. I S I no. 437.
271 ANONIMO ROMANO, Cronica, cap. XIII s. 34; HISTORIAE ROMANAE FRAG­
MENTA, cap. Xlii s. 370; MARCO BATTAGLI, Marcha, s. 51.
272 Düstıirname'de Il. Humberi'in kuvvetlerinin elli kadırga ve otuz kayık oldu­
ğundan söz edilirken (ENVERY. Düsturndme, s. 63), Mükrimin H. Yınanç, ka­
dırga sayısını yirmi altı olarak veriyor. Bkz.: YINANÇ, M. H., Medhal, s. 70.
Düstıirname savaşın sonucunu şöyle anlatmaktadır: "Anı Paşa soyup etti tavuk/
fil gibi gövde ile o/dı oyuk; Almış iken Aydın ili çün berat/göçti gitdi güçle buldı
necat." Bkz.: ENVERİ, Düstürname, s. 65; LEMERLE, P., L'Emirat D'Aydın, s.
194-203; ZACHARIADOU, E. A., Trade and Crusade, s. 52.

147
İzmir'deki görevinde başarılı olamadığı anlaşılan Il. Hum­
bert, 1346 Eylül'ünde Rodos'a intikal ederek, 1346-1347 kışını
Rodos'ta geçirmişti. Rodos'ta iken Papa ile yazışmaya devam
eden Il. Humbert, Ekim ve Kasım aylarında Avignon'a ulaşan
mektuplarında, Aydınoğulları ile barış yapılması gerektiğini
aksi takdirde Hıristiyanların İzmir'de felakete sürüklenebi­
leceğini yazıyordu. Papa VI. Clemens ise, Il. Humbert'e hita­
ben 28 Kasım'da kaleme aldığı mektuplarında, bu konuda Il.
Humbert ile aynı fikirde olduğunu, Türklerle barış yapılma­
sının sadece uygun değil aynı zamanda zaruriyet içerdiğini,
zira Avrupa'da devam eden savaşlardan ve finansal sorun­
lardan dolayı hiçbir kralın Haçlı ordusuna asker verme niye­
tinde olmadığını, Türklerle yapılacak muhtemel bir barışın gü­
ven içerisinde, onurlu bir biçimde ve en fazla 10 yıllık olması
gerektiğini, çünkü en geç 10 yıl içeriside Avrupa'daki savaşın
son bulacağını umduğunu ifade ediyordu. 273 Papa'nın ll. Hum­
bert'e, bu konuşulanların, elçilerinden birine dahi söylenme­
den gizli tutulması yönünde bir de uyarısı vardı. 274 Ancak bu
yazışmalardan bir sonuç elde edilememiş ve Il. Humbert 1347
Mart'ında Rodos'tan ayrılarak önce Venedik'e, oradan da eşi­
nin vefatı dolayısıyla memleketine dönmüştü. 275

6. Müttefikler Arasındaki Anlaşmazlıklar,


Cenovalıların Konumu ve Umur Bey ile Gizli
Barış Görüşmeleri, 1346-1347
Haçlı donanmasının İzmir'in liman kesimini zaptı esna­
sında verilen deniz savaşında donanmasının önemli bir kıs­
mını kaybeden Umur Bey ise, artık denizden gaza akınlarını
gerçekleştirecek imkanlardan yoksun kalmıştı. Fakat 17 Ocak
273 FAURE, C., "Le dauphin Humberi Il", s. 534-535.
274 SETTON, K. M., The Papacy and the Levant, s. 209.
275 CORPUS CHRONICORUM BONONIENSIUM, s. 572.

1 48
1345'deki zaferin de gösterdiği gibi beyliğin kara orduları hala
muazzam bir güç teşkil ediyordu. Bununla birlikte lirnanın ve
kalesinin yeniden ele geçirilrne meselesi, Urnur Bey'i fazlasıyla
meşgul ediyor ve kalenin kuşatılması esnasında harcanan za­
man zarfında Ege adaları ve Yunanistan'a yapılacak seferler­
den alıkoyuyordu. Düsturnarne'de yer alan:

"Saruhan Beg geldi Paşa'ya megerjanda söyledi


bir iki hoş haber; Didi bu kaleyi kafir düzdi damjta
ki bunda cenk idesiz siz mudam; Sizi bu kale akından
kıldı menjmancunuğı yak çerüni eyle cem; Kafir ille­
rin yine var yık ve yak/kale dursun sen akma kıl ya­
rağ; Mancınığı pes bunlar yaktı oda/ta ki Paşa yine
akma gide; Kılmağ ister kô.fir ilieri harabjvire ol Sul­
tan'a Tengrifeth-i bab"

şeklinde dizeler Urnur Bey'in içine düştüğü durumu özetler


rnahiyetteydi. 276
Ancak, Urnur Bey'in kara kuvvetleri, Bizans'taki taht mü­
cadelesinde zor dururnda kalan dostu Kantekuzenos'un, ken­
disinden yardım talep etmesine vesile olacak kadar büyük bir
güç unsuru teşkil ediyordu. Kantakuzenos'un yardım talebini
geri çevirmeyen Urnur Bey, bu kez ordularıyla karadan hare­
kete geçmiş, Saruhan Bey ile olan anlaşmazlıkları ona bir kı­
sım yerleri vererek çözüp, Saruhan Bey'in oğlu Süleyman Bey'i
de yanına alarak Karesi topraklarına girmiş, burada Karesi­
oğlu Süleyman Bey kendilerini karşılayarak onlara Çanakkale
Boğazı'na kadar eşlik etmişti. m Çanakkale Bağazı'ndan Ru-
276 EN VERİ, Düsturndme, s. 66.
277 EN VERİ, Düsturndme, s. 66: "Saruhan oğlu Süleyman Beg dahilbile gider ah­
ret/ik ol ahi; Gemileri çün denize itdilerlkaradan Begler at ile gittiler; Saruhan
iline çü n Paşa gelür!Saruhan Beg çok ziyafetler kılur; Karasi oğlu Süleyman Beg
dahi/geldü çün Paşa'ya ol idi ki sahi; Çün ziyafet eyledi Paşa'ya ol!göçtiler an­
dan bunlar hep tutdı yol; Boğaz'a varınca yiyüb içdiler/gemiye binüb öteye geç­
tiler." Ayrıca bkz.: LEMERLE, P., L'Emirat D�ydın, s. 204-217.

1 49
meli'ye geçen Umur Bey ve maiyetindekiler, burada Kantaku­
zenos ile buluşmuşlardı. Bu sırada, ıı Haziran 1345'te Kan­
takuzenos'un İstanbul'daki rakibi Aleksios Apokauskos'un
öldürülmesi Kantakuzenos ve Umur Bey'e daha fazla ümit ve­
rerek onların İstanbul üzerine yürümelerine vesile olmuştu.
Ancak Samhanoğlu Süleyman Bey'in İstanbul yakınlarında
hummadan hayatını kaybetmesi ve İstanbul'daki Kantakuze­
nos taraftarlarının ortadan kaldırıldığı haberleri, hem Umur
Bey'in hem de Kantakuzenos'un duraksamalarma yol açmıştı.
Oğlunun ölümünü Saruhan Bey'in kendisinden bileceğini ve
Aydın ülkesini istila edeceğini düşünen Umur Bey, cenazeyi
de yanına alarak hemen ülkesine dönmek zorunda kalmıştı.'7R
Umur Bey'in İzmir'in liman kesimini kaybetmesine rağmen,
sahip olduğu güçlü kara ordusuyla, Haçlıları İzmir'de zor du­
rumda bırakması ve savaş ortamının yarattığı güvenlik sorun­
larından dolayı bölgede ticaretin sekteye uğraması, Venedik'i,
bir kez daha meseleyi diplomatik yollardan ele alıp, çözüme
kavuşturma arayışına yönlendirmişti. 1346 yılının başlarında,
Girit hükumetine, yüksek fiyatlardan da olsa, Balat'tan hubu­
bat ithal edilmesine izin veren Venedik279, II. Humbert'in 1346
sonbaharında Rodos'ta iken, Papa'ya, Türklerle barış yapılma­
sını önermesinden ve hatta IL Humbert'in 1346 Haziran'ında
İzmir'e gelişinden de önce Umur Bey'e elçiler göndererek, Ay­
dınoğulları ile barış yapmanın yollarını aramıştı. Nitekim
Umur Bey'i ziyaret eden Venedikli elçilerin ifadelerine daya­
narak, Umur Bey'i, "Yere oturmuş vaziyette ve sütlaça benzer
278 ENVER I. Düsturname, s. 67: "Saruhan oğlu Süleyman Beg ki var/hasta oldu yolda
kıldılar karar; geldi Paşa hazreti ki anı göre/hatırını hastalığını sora; Gördi içi
tışı tutuşmuş yanar!gah giderdi önü gah gönlü tonar; Altı gün hasta olub sonra
ölür/kıldı Paşa zariçün ansız kalur; Açdı baş, saç kesdi Paşa ağlayub!furkat od
ile yüreğin tağlayub; Koz ağacından ana tabut ider/ana koydu dönüb andan gi­
der."
279 ZUCCHELLO, P., Lettere, s. 54 no. 24: "Formento misure .III. me' quarta a per­
pero, a la Palatia va formen to mogia .Il. a fiorino . . .
"

1 50
bir yemek yemekte; ipek işlemeli mor bir kaftan giymiş; altın
bir kaşık kullanmakta ve bütün sofra takımı son derece de­
ğerli ve süslü" diye tanımlayan anonim Roma kroniği, Umur
Bey'in, elçileri dinledikten sonra, Guelfo ve Ghibellind'80• par­
tileri arasındaki rekabet ve çatışma sürdüğü müddetçe Hıris­
tiyanlardan korkmarlığını dile getirdiğini yazıyordu!8' Umur
280 Guelfo adı,12. yüzyılda ve 13. yüzyıl başlarında Kutsal Roma Cermen Impara­
torluğu tahtı için mücadele veren Almanya'nın Bavyera Dük ailelerinden olan
Welf ailesinden; Ghibellino adı ise, Welflerin muhalifleri Hohenstaufenlerin
şatosu Waiblingen' den gelmektedir. İtalya' da bu adlar, büyük bir olasılıkla I.
Friedrich Barbarossa (1 1 55-1 190)'nın imparatorluk sınırlarını genişletmek ama­
cıyla İtalya'ya seferleri sırasında kullanılmaya başlanmıştır. I. Friedrich'i des­
tekleyenler Ghibellinolar adını almış; buna karşılık, imparatorun saldırılarına
karşı komünlerin özgürlüğünü savunan Lombard Birliği ve müttefikleri, Gu­
elfolar adıyla anılır olmuştur.
281 ANONIMO ROMANO, Cronica, cap. XIII s. 34-35; HISTORIAE ROMANAE
FRAGMENTA, cap. XIII s. 371: "Piacque intanto a Veneziani de fare aleuna
triegua fine che lo dalfina venuto fussi. La ambasciata ne glo ad Aito Luoco da
parte de Veneziani per la triegua. Demannavano le Esmirre interamente. Qu­
anno la ambasciata fu ionta, Morbasciano iaceva in terra appoiato sopra lo si­
nistro vraccio e si pranzava. Grasso era tan to esmesuratamente che pareva votti­
ciello lo sio ventre; vestuto de bisso moito nobilemente lavorato a seta. Denanti li
venivano scudella de preta storiate, lucente, piene de vidanna con zuccaro, latte
de miennole, ova e spezie e risi. E si teneva in mano uno cucchiaro d 'aoro eforte­
mente devorava. Odita che abbe la ambasciata, non se levao suso da sio pranzo,
ma fra l'aitre paravole disse: "Noi sapemo bene che per certo lo dalfina sopra noi
veo. Mentre che durano doi nuostri prosperosi amici, li quali demorano fra la
iente cristiana, noi non dubitamo ". Dissero li ambasciatori: "Quali soco questi
vuostri amici?" Respuse Morbasciano, ne per interprete, anche in lengua /atina,
e disse: "Soco Guelfo e Gibellino". ["Venedikliler, Dalfıno şehre varana ka­
=

dar bir antlaşma yapma arayışına girdiler. Bunun için Venedik'ten Ayasuluğ'a
doğru bir elçi heyeti yola çıktı. Elçilik heyeti lzmir'e vardığında Umur Bey ta­
rafından karşılandı. Umur Bey, elçileri karşıladığında yere oturmuş vaziyette
idi. Son derece süslü ve soylulara yakışır bir biçimde ipek işlemeli mor bir kaf­
tan giymişti. Şekerli, sütlü, yumurtalı ve pirinçli bir yemek yiyordu. Elinde ise
altın bir kaşık tutuyordu ve bütün sofra takımı son derece değerli ve süslüydü.
Yemeğini yerken elçilere dönü ve onlara şunu söyledi: "Dalfıno'nun faaliyetle­
rinden haberdarız. Hıristiyanlar arasındaki değerli dostlarımız sayesinde hiç­
bir şeyden kuşku duymuyoruz". Elçiler ona sordu: "Sizin bu dostlarınız kimler­
dir?" Umur Bey tereddüt etmeden ve Latin dilinde onlara cevap verdi: "Guelfler
ve Gibelliniler".)

151
Bey'in limanı ve kalesini almak için verdiği mücadeledeki ka­
rarlılığını gösteren bu cevap, Venedik'in Haçlı ordusundan ta­
mamen ümidini yitirmesine neden olmuş ve Venedik'i bundan
böyle büsbütün kendi menfaatleri doğrultusunda hareket et­
meye zorlamıştı.
17 Ocak 1345'te alınan hezimet ve akabinde Umur Bey'in
şiddetli baskısından ötürü şehrin liman bölgesinde sıkışıp ka­
lınması, İzmir'deki Haçlı kuvvetleri ve Latinler için kısır bir
döngünün de başlangıcı olmuştu. Müttefikler, kendi menfa­
atleri doğrultusunda birbirlerinden bağımsız olarak ve hatta
birbirlerine karşı faaliyette bulundukça, Haçlıların İzmir'deki
varlığı daha da tehlikeye giriyor; Haçlılar İzmir'de köşeye sı­
kıştıkça, müttefikler kendi menfaatlerinin derdine düşüyor­
lardı. Nitekim IL Humbert, 1345 yılının sonlarına doğru Eğ­
riboz'a vardığında, Girit hükumeti, onu ve ordusunu İzmir'e
götürecek gemileri temin etmemek için çeşitli bahaneler bul­
maya çalışmış ancak 1346 Mayıs'ında gemileri temin ve tah­
sis etmeye razı olmuştu.282 Anonim Roma kroniği de Venedik­
liler'in İzmir'e erzak ulaşımını engellediğini ve hatta Haçlıları
dolandırarak, paralarını çaldıklarını yazıyordu. 283
Haçlı donanmasının İzmir'de ele geçirdiği liman ve kale­
sinin müdafaasının büyük bir bölümünü üstlenmiş olan Ro­
dos Şövalyeleri ile Venedik arasındaki ilişkiler de 1346-1347
kışı itibarıyla büsbütün kopma noktasına gelmişti. Venedik
hükumetinin ve Venedikli taeirierin İzmir'deki tavırlarını
282 QUATERNUS CONSJLIORUM, Duca di Candia, s. 48-50 no. 88-91, 54-55 no.
98.
283 ANONIMO ROMANO, Cronica, cap. XIII s. 34; HISTORIAE ROMANAE
FRAGMENTA, cap. XIII s. 370: "Intanto aile Esmirre iogne lo granne puopolo.
Tutto die le nave de Veneziani questa iente portava no. Quanta maneta guadag­
navano quelle na vi! Quanto scorticavano! De uno vi/e bagaıtina non facevano
cortesia". ["İzmir' de büyük bir nüfus yaşamakta. Bunların çoğu da Venedik
=

gemileri tarafından buraya taşınıyor. Bu gemiler o kadar çok para kazanıyor­


lar ki insanlara karşı hiç acımaları yok."]

1 52
Haçlı ideolojisine ihanet sayan Rodos Şövalyeleri, daha 1346
yazında Venedik kadırgalarının İzmir limanına girmesini en­
gellemişler ve hatta Türklere erzak ve silah temininde bile bu­
lunmuşlardı. 284 İzmir'de Venedikli taeiriere yeni gümrük ver­
gileri getiren Rodos Şövalyeleri'nin bu tarz hareketleri, Girit
hükumeti ile de aralarının açılmasına neden olmuştu. Girit
hükumeti durumu protesto etmek için Rodos'a bir elçi gön­
dermiş fakat elçi 3 Şubat 1347'de tatmin edicilikten uzak bir
cevap ile Kandiye'ye dönünce Girit hükumeti, Rodos ile olan
bütün ticari ilişkileri dondurmak zorunda kalmıştı. •8s Nite­
kim tüccar Franciescho Bartolomei ve tüccar Vannino Fecini,
Kandiye'den Venedik'teki tüccar Pignol Zucchello'ya yazdıklan
ı6 Mayıs 1347 tarihli mektupta, Rodos yolunun GiritH tüccar­
lara kapalı olduğundan bahsediyorlardı. 286
Haçlı Donanma İttifakında yer almayan Cenovalılar ise
bu dönemde Türkler ile resmen ittifak yapmamış olmalarına
rağmen, Haçlılara çeşitli zorluklar çıkartmalarından dolayı
adeta Türklerin en büyük yardımcıları rolünü oynuyorlardı.
Nitekim daha Haçlı donanınası Eğriboz'da toplanıp, harekete
geçtiği andan itibaren Papalık kadırgalarının kaptanı ve Sakız
Adası'nın eski hakimi Cenovalı Martino Zaccaria, emrindeki
kadırgalarla adayı ele geçirmeyi düşünmüştü. Venedik'in, Bi­
zans İmparatorunu, Martino Zaccaria'nın bu niyetinden ha­
berdar ederek, adayı korumak için önlemler alması hususunda
uyarması ve Papa'nın da, Haçlı donanmasının komutanı Henri
284 ANONIMO ROMANO, Cronica, cap. XIII s. 34; HISTORIAE ROMANAE FRAG­
MENTA, cap. XIII s. 37 1; ZUCCHELLO, P.• Lettere, s. 73 no. 36: " Lo mastro
dello spidale de Rodi vetava chelle navi de Veneziani non venissino, anche ma­
mava lo federo elie arme alli Turchi." Ayrıca bkz. LUTTRELL, A., "The Hos­
pitallers of Rhodes", s. 92 n. 43; ZACHARIADOU, E. A., "MIA ELLHNOG­
LWSSH SYNQHKH TOY CHDHR AİDHNOGLOY", Byzantinische Zeitschrift
55, (I 962), s. 265.
285 QUATERNUS CONSILIORUM, Duca di Candia, s. 79-80 no. ı45, 146, 147.
286 ZUCCHELLO, P., Lettere, s. 73 no. 36: "ch'el viagio di Rodi e serato".

1 53
de Asti'ye, emirlerine aykırı hareket etmesi durumunda Mar­
tino Zaccaria'yı görevden alma yetkisi tanıması, Haçlılar ara­
sındaki anlaşmazlıkların da habercisiydi. 287 Martino Zacca­
riq'nın 17 Ocak 1345'teki savaşta hayatını kaybetmesi, Sakız
Adası'nı elinde bulunduran Bizans İmparatorluğu açısından
tehlikenin bir süreliğine geçmesi anlamına geliyordu . Görül­
düğü üzere öteden beri kaybettikleri Sakız ve Foça'yı yeniden
ele geçirmenin planlarını yapan Cenovalılar, Haçlı seferinin
yol açtığı karışıklığın böyle bir hareket için iyi bir zemin oluş­
turduğuna kanaat getirerek, Arnİral Simone Vignoso kornu­
tasında 29 kadırgalık bir donanma ile harekete geçmişlerdi.
Humbert komutasındaki Haçlı kuvvetlerinden önce adaya ula­
şan Cenovalılar, bir haftalık bir kuşatmanın ardından 12 Ey­
lül'de adayı tamamen ele geçirmişlerdi. 288 Simone Vignoso ko­
mutasındaki Cenovalı kuvvetlerin, 17 Eylül'de Eski Foça'yı ve
20 Eylül'de de Yeni Foça'yı zapt etmeleriyle, Haçlı ordularına
yeni komutan olarak atanan Il. Humbert'in ve aynı zamanda
onu destekleyen Venediklilerin Sakız Adası'nı ele geçirme ha­
yalleri de sona ermiş oluyordu. •119
II. Humbert, Cenovalıların bu harekatından önce Sakız
Adası'nı İzmir'deki Türklere karşı yapılacak operasyonlarda
bir üs olarak kullanmayı planlamıştı. Rodos'ta iken İmpa­
ratoriçe Anna ile bu hususta yazışmalarda bulunmuş ancak
Papa tarafından bu hususta herhangi bir teşebbüste bulunması
287 GAY, ) ., Le Pape C/ement VI, s. 37; THIRIET, F., Regestes, s. 55-56 no.l71; LE­
MERLE, P., L'Emirat D'Aydın, s. 1 87.
288 MILLER, W., "The Genoese in Chios, 1346-1566", The English Histarical Re­
view, vol. 30, n. 1 1 9 (Temmuz 1915), s. 420; HEY D, W. Yakın Doğu, s. 552.
289 HEYD, W., Yakın Doğu, s. 552-553; ZACHARIADOU, E. A., Trade and Cru­
sade, s. 48; DELİLBAŞI, M., "Aydınoğlu Hızır Bey'e Ait Bir Ahidname Taslağı",
CIEPO XIV. Sempozyumu, (Çeşme 18-22 Eylül 2000), Ankara 2004, s. 102; SOU­
CEK, S., "Sakız", s. 890; LEMERLE, P., L'Emirat D'Aydın, s. 196, 200.

1 54
yasaklanmıştı. 29° Tüccar Franciescho Bartolomei'nin 7 Ekim
1346'da Kandiye'den Venedik'teki tüccar Pignol Zucchello'ya
yazdığı bir mektuptan anlaşıldığına göre Sakız Adası'nı ele
geçirmekle yetinmeyen Cenovalılar, bu fetihlerinin ardından
Bozcaada (Tenedos) ve Midilli (Lesbos) adalarına da saldırı
düzenleme hazırlıklarına başlamışlar fakat bu sırada deniz­
lerde meydana gelen fırtınalar yüzünden Sakız'a dönmek zo­
runda kalmışlardı. 29'
Haçlılara karşısındaki askeri gücünden kaynaklanan üs­
tünlüğünü, müttefikler arasındaki anlaşmazlıklardan da ya­
rarlanarak, diplomatik yollarla daha da genişletmek isteyen
Aydınoğulları, bu amaçla 1346 yılında bazı teşebbüslerde bu­
lunmuşlardı. Her ne kadar doğruluğu kanıtlanamamış olsa
da 1346 yılı başlarında, Umur Bey ve kardeşleri tarafından
yazılıp, Papa VI. Clemens'e gönderildiği iddia edilen bir mek­
tup, bu teşebbüslerden biri olarak değerlendirilmektedir. Mek­
tupta, Papa'nın Türklere karşı savaşmaları için Haçlı askerle­
rini göndermekte hata ettiğini yazan Umur Bey, Truvalıların
soyundan gelen Türklerin, Latinlerin ataları olarak -Vene­
dikliler hariç- bütün Hıristiyanlarla dost olduğunu, Hıristi­
yanların kanının dökülmesinden veya kutsal toprakların iş­
gal edilmesinden kendilerinin sorumlu olmadığını, Türklerin
290 MILLER, T. S., The History of John Cantacuzenus (Book IV): Text, Translation
and Commentary, Washington 1975, (Yayımlanmamış Doktora Tezi), s. 253. Bu
hususta, İ m paratori çe Anna ile II. Hu mbert arasındaki görüşmeler, II. Hu m ­
lıert'in daha Eğriboz'da bulunduğu esnada başlamış olabilir. Bkz.: HEYD, W.
Yakın Doğu, s. 551.
291 ZUCCHELLO, P., Letlere, s. 69 no. 34: "Si come per altra lettera v'o scritlo e Gie­
novesi si anno auto Chio per patti e si anno auto Foglia la Vecchia per bataglia e
si anno auto Foglia Nuova per patti, e andavano per pigliare Tenedo e Mitelino
e quand'egli adavano si lo colse uno tenpo per lo quale e' torna ro a Chio . . .
" =

["Size yazdığım başka bir mektupta Cenovalıların Sakız, Eski Foçave Yeni Fo­
ça'yı savaş yoluyla ele geçirdikleri ni belirtmiştim. C:enovahlar, aynı zamanda
Bozcaada ve M idiili'yi de işgal etme teşebbüsünde bulundular ancak kötü hava
şartları buna engel oldu ve Sakız'a dönmek zorunda kaldılar".]

155
de İsa'yı peygamber olarak kabul ettiğinden dini bir saik ile
Türklere karşı savaşılamayacağını, sorunların asıl kaynağının,
Türklere ait olan Girit ve diğer adaları haksız bir biçimde işgal
eden ve Papa hazretlerini, Türklerin korsanlık yaptığı ve ada­
lara akınlar düzenlediği hikayeleriyle aldatan Venedikliler ol­
duğunu ifade e�iyordu.29 2 Kuvvetli bir ihtimal bu mektup, İz­
mir üzerine gerçekleştirilen Haçlı Seferine başından beri karşı
çıkan ve bu seferi Venediklilerin sömürgecilik hırsının bir un­
suru olarak gören Cenovalılar tarafından yazdırılmış olsa da
Türklerin durumuna ilişkin mektupta öne sürülen deliller, se­
ferin dayandığı dini gerekçeleri geçersiz kılıyor ve herşeyin far­
kında olan Türklerin, müttefikler arasındaki anlaşmazlıklar­
dan yararlanmak için her yolu denediklerini gösteriyordu. 293
1346 yılına tarihlenen Aydınoğlu Hızır Bey'e ait Grekçe ya­
zılmış bir ahidname taslağı da, Aydınoğulları'nın bu sırada,
taslakta söz konusu tarafın kimin olduğu belirtilmeyen, bazı
devletlerle antlaşma yapma girişiminde bulunduğunu göster­
mektedir. Araştırmacılar tarafından söz konusu karşı tarafın
Rodos Şövalyeleri veya Sakız'daki Cenovalılar olabileceği ileri
sürülmüşse de bu durum tam olarak açıklığa kavuşturulmuş
değildir.294 Ancak ahidnamede sözü edilen karşı tarafın Rodos
292 GAY, J., Le Pape C/ement Vl, s. 172-174. Mektubun, Floransalı banker, diplo­
mat ve kronikçi Giovanni Viiiani tarafından XIV. yüzyılda kaleme alınmış hal­
yanca tercümesi için bkz.: VILLANI, G., Cronica, Tomo Vlll, Firenze 1823, s.
CXIV-CXVIII; VI LLANI , G., Croniche Storiche di Giovanni, Mattea e Filippo
Villani. A Miglior Lezione Ridotte co/l'Aiuto, vol. IV, Milano 1848, s. 260-262.
Mektuptan, 1 295-1 385 yılları arasındaki olayları kaydeden Ser Baldo Branc­
hi'nin Cronache Malatestiane adlı kroniğinde de bahsedilmektedir. Bkz.: CRO­
NACHE MALA TEST/ANE. Dei Seeo/i XIV e XV. aa. 1295-1385 e 1416-1452, a
cura di Aldo Francesco Massera, içinde: Rerum ltalicarum Scriptores, Cilt: XV,
Bölüm: Il, ed. L. A. Muratori, Bologna 1922, s. 161.
293 HOUSLEY, N., The Avignon Papacy, s. 232.
294 ZACHARIADOU, E. A., Trade and Crusade, s. 53 ve antlaşmanın Yunanca or­
jinal metni için bkz. ZACH ARIADOU, E. A., Trade and Crusade, s. 201-204;
LUITRELL, A., "The Hospitallers ofRhodes", s. 92; DELİLBAŞI, M., "Aydınoğlu",

1 56
Şövalyeleri olma ihtimali yüksektir. Nitekim Haçlı Donanma
ittifakı adına Papa ile Hızır Bey arasında yapılan ı8 Ağustos
1348 tarihli antlaşmanın yirminci maddesinde Hızır Bey, ev­
velce Rodos Şövalyeleriyle yaptıkları antlaşmanın bütün mad­
delerini tasdik, te'kid ve idame eyleyeceği taahhüdünde bu­
lunmaktadır. 295 Diğer taraftan bu sırada Venedik ile ihtilafa
düşen Rodos Şövalyelerinin Türklerle yakınlaşma politikası
güttüğü ve hatta bu politika çerçevesinde Türklere silah temi­
ninde bulundukları da bilinmektedir. Ayrıca yukarıda Umur
Bey'e karşı mücadelesinde başarısız olarak Rodos'a iltica etti­
ğinden ve buradan Türkler ile antlaşma yapılması hususunda
Papa ile mektuplaştığından bahsettiğimiz Il. Humbert'in bu
çabalarını da yine bu çerçevede ele aldığımızda durum biraz
daha açıklığa kavuşmaktadır.

7· Resmi Barış Görüşmeleri ve


Umur Bey'in Şehadeti, 1347-1348
Umur Bey, bir taraftan Haçlıların elindeki limanı ve ka­
lesini kuşatma altında tutarken diğer taraftan da gazilerini
dostu Kantakuzenos'un hizmetine göndererek, bölgede hala
daha önemli bir aktör olduğunu gösteriyordu. Diğer taraftan,
Saruhan Bey'in 1345'te oğlu Süleyman Bey'i Umur Bey'in Kan­
takuzenos'a yardım seferinde kaybetmesi, iki beylik arasında
kısa süreli bir anlaşmazlığın yaşanmasına sebep olmuştu. Sa­
ruhan Bey'in, Bizans iç savaşı esnasında, Kantakuzenos'a karşı
s.104. Antlaşmanın Türkçe çevirisi için bkz.: DELİLBAŞI, M., "Aydınoğlu", s.
98-101 .
295 THOMAS, G. M., Diplomatarium Veneto-Levantinum, c. I, s. 317 no. 168; ZA­
CHARIADOU, E. A., Trade and Crusade, s. 209 (1 348A, m. 20): "Item promitti­
mus atque iuram us habere et tenerefirma et rata omnia capitula et conuentiones,
quas habernus in ueleri sacramentali cum Hospitale. . . ["Ayrıca taahhüdümüz
=

odur ki Rodos Şövalyeleri ile yemine dayanan eski antlaşmamızın bütün mad·
delerini ve sözleşmeleri aynen uygulayacağız . . ."]

1 57
İmparatoriçe Anna'nın yardım taleplerine cevap vererek ona
6.ooo kişilik bir kuvvet göndermesi, dengelerin yeniden ku­
rulduğunun ve bu anlaşmazlığın varlığının bir kanıtı idi. An­
cak bu kuvvetlerin içinde, Kantakuzenos'a yardım etme emri
alinış olan iki bin kişilik Aydınoğulları kuvvetinin mevcudiyeti
de, Umur Bey'in hala Bizans iç savaşında etkin bir rol oyna­
dığı anlamına geliyordu. Eserinde, 1346 yılının Haziran-Tem­
muz aylarında meydana gelen bu olayı anlatan Kantakuzenos,
İmparatoriçe Anna'ya yardıma gelen altı bin kişilik Aydın ve
Saruhan kuvvetlerinin İstanbul'da İmparatoriçe'den para ve
hediye aldıktan sonra Trakya'da kendi tarafına geçtiklerini
kaydediyordu. 296
Aydın ve Saruhan kuvvetlerinin karadaki müşterek hare­
ketleri denizlerde de vuku buluyordu. Kaynaklar, 24 Haziran
1347'de Bozcaada açıklarında Aydın ve Saruhan Beylikleri'nin
ıı8 küçük gemiden oluşan bir donanmasının, Haçlı donan­
ması tarafından bozguna uğratıldığını ve adada mahsur ka­
lan s.ooo Türk'ün Hıristiyanların eline esir düştüğünü kay­
dediyorlardı. 297 Umur Bey'in, ilk Osmanlı vekayinamelerinde
belirtildiği üzere bu sırada Rumeli'ye geçmiş olan Orhan Ga-
296 YINANÇ, M. H., Medhal, s. 72-73; OSTROGORSKY, G., Bizans Devleti Tarihi,
s. 479; EMECEN, F., l lk Osmanlı/ar, s. l l l , l lS.
297 QUATERNUS CONSILIORUM, Duca di Candia, s. 89 no. 164-165. Düstılr­
name'nin ve Bizans kaynaklarının bahsetmedikleri bu olayı Batı kaynakları
kaydetmiştir. Bunlardan Verto, Hıristiyan filosunun limanlarda bulunduğu
zannına düşen Türklerin adaya ihraç hareketi yaptıklarını, fakat Hıristiyan
donanmasının yetiştiğini ve Türk donanmasını birdenbire basdırarak bir kıs­
mını batırdığını, gemilerde bulunan Türk askerlerinin iltica edecek bir yer ara­
mak üzere gemilerini bırakıp adaya çıktıkları nı ve bilakis adada bulunanların
da gemilerine binrnek için sahile koştuklarını; bu emsalsiz karışıklıktan isti­
fade eden Ehl-i Salip (Haçlı) donanmasının irili ufaklı yüz on sekiz mücehhez
Türk gemisini zapt etmeye muvaffak olduğunu; mamafıh otuz iki kadar Türk
gemisinin muharebeye karışmadan kaçmaya fırsat bulabildiğini; Hıristiyan­
ların bundan sonra karaya çıkarak adayı zapt ve beş bin kadar esir aldı klarını
nakletmektedir. Bkz.: YINANÇ, M. H., Medhal, s. 74; LEMERLE, P., L'Emirat
D'Aydın, s. 202, 229 ; GAY, j., Le Pape C/ement VI, s. 78-79.

1 511
zi'nin oğlu Süleyman Paşa ile görüşmüş olması da ancak bu
olay vesilesi ile mümkündür. 298
Haçlı donanmasının Bozcaada açıklarında kazandığı bu
zafere rağmen, Haçlıların İzmir'in savunmasında karşılaştık­
ları sorunlarsa gün geçtikçe artıyordu. Bu sorunlara, 1347 yı­
lında ortaya çıkan ve her tarafı kasıp kavuran veba salgının
eklenmesi, İzmir'de Haçlıları çok zor bir duruma düşürmüştü.
Nitekim anonim Roma kroniğinde, zaten Umur Bey'in kuşat­
ması altında çok zor bir durumda bulunan binlerce Hıristiya­
nın, yaşanan kıtlıktan dolayı yakalandıkları hastalıktan kur­
tulamayarak adeta "koyun gibi can vermekte" oldukları ve
hayatta kalan Hıristiyan ahalinin büyük bir kısmının da ne­
leri var neleri yoksa satıp paraya çevirerek, bindikleri Vene­
dik gemileriyle şehirden ayrıldıklarından, kentin nüfusunun
büyük oranda azaldığından bahsediliyordu. 299
17 Ocak 1345'te Haçlı kuvvetlerine karşı Türklerin elde et­
tiği büyük zaferin ardından meydana gelen gelişmeler (Haçlı
ordularının yeni komutanı olarak atanan Il. Humbert'in büyük
oranda başarısızlıkla sonuçlanan Haçlı Seferi girişimi, en ba­
şından itibaren bölgedeki ticari çıkarlarını korumak için Haçlı
Donanma İttifakında yer alan Venedik'in, Umur Bey ile gizli­
den gizliye yürüttüğü barış görüşmeleri, müttefiklerin kendi
298 Bunlardan Oruç Bey Tarihi'nde "'Ol vakit El Beğlerinden Aydın Bey'in oğlunun
oğlu Gazi Umur Bey deniz yüzünde gemilerle gaziler ile gaza ederdi. Evliyalığı
zahir olmuş er idi. Süleyman Paşa Bolayır'ı aldıkta Gazi Umur Bey beraberdi.
Süleyman Paşa'ya 'Paşa Sultan! Şimdiden sonra artık Anadolu'ya geçmeye sana
izin yoktur' dedi" şeklinde yer alan ifade Batı kaynaklarında, bir önceki dip­
notta anlatılan savaşta kaçıp kurtulan Türk gemilerinden bahseden kısım ile
birleştirilir ve bu kadar büyük bir Türk donanmasına ancak bizzat hükümda­
rm komuta etmesi lazım geldiği düşünülürse, Umur Bey'in kaçınayı başaran
Türk gemilerinde bulunduğu, Gelibolu'ya iltica edip o sırada Rumeli'ye geçmiş
olan Süleyman Paşa ile görüşlüğü anlaşılır. Bkz.: ORUÇ BEY (Edirneli), Oruç
Bey Tarihi, haz. Atsız, Tercüman 1001 Temel Eser Dizisi, Tarihsiz, s. 38.
299 ANONIMO ROMANO, Cronica, cap. XIII s. 34; HISTORIAE ROMANAE FRAG­
MENTA, cap. XIII s. 371 .

1 59
aralarındaki anlaşmazlıklar, Cenovalıların Sakız Adası ve Ege
kıyılarındaki askeri başarıları ve son olarak bölgede önemli
miktarda nüfus kaybına yol açan veba salgını), Haçlı Donanma
İttifakının başmimarı Papa VI. Clemens'i, resmen Umur Bey
il� bir antlaşma yapılması için İzmir'de görüşmelere geçilme­
sine izin vermek zorunda bırakmıştı. Görüşmelere Aydınoğul­
ları adına Ulubey Umur Bey ve Ayasuluğ Emiri kardeşi Hızır
Bey, müttefikler adına da Papa'yı temsilen İzmir Piskoposluk
kurulu üyesi Eğribozlu rahip Bartholomeo de Tomari ile Girit
Arşöveki Francois'in temsilcileri Dragonet de Joyeuse katılmış­
lardı. İzmir'deki bu görüşmeler sonucunda, başta Venedikliler
olmak üzere Latinlere Aydınoğulları ülkesinde ticaret ile ilgili
bazı kolaylıklar ve ayrıcalıklar tanıyan, buna karşılık olarak
da İzmir limanındaki istihkamların boşaltıhp Umur Bey'e tes­
limini öngören bir antlaşma taslağı hazırlanmıştı. Antlaşma
metni Papa VI. Clemens'in onayına sunulmuş ancak Papa, 5
Şubat 1348'de kaleme aldığı mektupta, İzmir'deki liman kale­
sinin tesliminin Hıristiyan aleminin büyük hoşnutsuzluğuna
sebep olacağını bildirerek, antlaşma taslağını onaylamaktan
imtina etmişti.3uo Hatta daha görüşmeler esnasında müttefik­
ler arasında bazı ihtilaflar da yaşanmıştı. Papa'nın Türkler ile
müzakerelere başlanmasına izin verdiği haberini alan Rodos
Şövalyelerinin Sahib-i Azamı, Nisan 1347'de İzmir'deki Rodos
kadırgaları komutanına, İzmir'in savunması hususunda her­
hangi bir sorumluluk üstlenmemesini emretmişti.3oı
İzmir limanı ve kalesinin statüsüne dair Papa ile Aydıno­
ğulları arasında yürütülen müzakerelerin uzaması ve tarafla­
rın üzerinde mutabık kalacakları bir anlaşma metninin kaleme
alınamaması, bir başka deyişle, İzmir meselesinin çözümü için
300 GAY, )., Le Pape C/ement VI, s. 86; SETTON, K. M., The Papacy and the Le­
vant, s. 214: I IOUSLEY, N., The Avigrıon Papacy, s. 257.
301 LEMERLE, P., L'Emirat D'Aydm, s. 224-229 ; ZACHARIA DOU, E. A., Trade
and Crusade, s. 54-55; LUTTRELL, A., "The Hospitallers of Rhodes", s. 92.

1 60
denenen barış yollarının tıkanması, öteden beri meseleyi sa­
vaş yoluyla çözme taraftarı olan Umur Bey'in harekete geçme­
sine sebep olmuştu. 1348 Mayıs'ında büyük bir kuvvet ve ka­
rarlılıkla limanı ve kalesini kuşatma altına alan Umur Bey, bu
teşebbüsünde başarılı olamadığı gibi, ordusunun en ön safla­
rında savaşırken, kaleden atılan bir okun alnına isabet etme­
siyle hayatını da kaybetmişti. Enverl'nin, Umur Bey'i ve sa­
vaşlarını konu alan destansı manzum eseri Düstı1rname'de,
Umur Bey'in son anları, şu dizelerle ifade edilmiştir:

"Çaldı tokadı kılıç elde tutar 1 kılıç ol ağacun içine


batar; Dir ki bu kaleyi bugün ya alam 1 almaz isem ya
şehit olup ölem; Bunu dirken döndi nagah bir Frenk 1
urdı okıyla alın hatem oldı cenk; Aktarılub ol dem ol
kuh-i giran 1 getürub ol dem şehadet virdi can; Hak
anın duaszn kıldı müstecab 1 iki fılemde bulur olfeth-i
bab.'�02

Bizanlı tarihçi Dukas ise, Umur Bey'in İzmir'e geldiği za­


man şehrin Haçlılar ile dolu olduğunu görünce çok muzdarip
olduğunu; kendi kendine "ya kaleyi zapt etmeliyim ve yahut
ölmeliyim" diyerek harbin kazanılması için her türlü tedbiri
alıp harbe başladığını; nihayetinde kale duvarlarına merdi­
ven dayayarak merdivenlerden yukarı çıkmaya başladığını;
duvarın en yüksek yerine çıkmak için daha ne kadar mesafe
kaldığını görmek üzere miğferini biraz yukarıya kaldırdığı sı­
rada atılan bir okun alnına isabet ederek iki kaşı arasına gir­
diğini; hendeğin içine düşen Umur Bey'in istediği şanlı ölüme
kavuştuğunu ve askerlerinin cesedi alarak İzmir şehrine nak­
lettiğini yazmıştır.3o3
302 ENVERİ, Düsturname, s. 70.
303 DU KAS, Bizans Tarihi, s. 16·17; DOUKAS, Tarih, s. 22-23; EMERLE, P., L'Emi­
rat D:Aydın, s. 227-229 ; SETTON, K. M., The Papacy and the Levant, s. 2 1 5. Gre­
goras ise, Umur Bey hayatını kaybettiğinde Kantakuzenos'un, gerçek bir dostu

161
8. Hızır Bey ile Antlaşma, ı8 Ağustos 1348
Umur Bey'in şehadet haberi, başta Papa VI. Clemens ol­
mak üzere Haçlı Donanma İttifakının diğer müttefikleri ta­
rafından sevinçle karşılanmıştı. Çünkü Umur Bey gibi kuv­
vetli bir düşmanın hertaraf edilmesi, İzmir Jimanına sıkışıp
kalmış olan f! açlıların nefes almasım sağlamış ve aynı za­
manda, Haçlılara, mevcut durumu kendi lehlerine çevirmek
için önemli bir fırsat sunmuştu. Bu fırsatı kaçırmak istemeyen
Papa VI. Clemens, Umur Bey'in yerine geçen ve İttifak ile ant­
laşmaya varılması hususunda daha olumlu bir yaklaşım ser­
gileyen kardeşi Hızır Bey ile müzakereleri devam ettirme ka­
rarı almıştı. Papa'mn amacı, Hıristiyanlar lehine daha onurlu
ve kabul edilebilir ve kesin surette Jimanın ve kalesinin Türk­
lere teslimini içermeyen bir antlaşmanın yapılmasını sağla­
maktı.304 Hızır Bey ise askerlerin gözünde bir kahraman olan
ağabeyi Umur Bey'in şehit edilmesinden sonra, Haçlılar kar­
şısındaki avantajın yitirilmesiyle Beyliğin içine düştüğü zor
durum karşısında zaman kazanmanın yollarını arıyordu. Hı­
zır Bey'in amacı, İttifak ile müzakerelerin devam ettirilmesi
ve bu zaman zarfında da Beyliğin yeniden eski askeri gücüne
kavuşturulmasını sağlamaktı.
Nihayet, müzakereler, ıS Ağustos 1348 tarihinde, Haçlı
Donanma ittifakı adına Papahk elçileri Bartholomeo de To­
marİ ve Dragonet de Joyeuse ile Hızır Bey arasında geçici bir
yitirmiş olmanın yasını tuttuğunu kaydetmektedir. Bkz.: GAY, ) . , Le Pape C/e­
ment VI, s. 105-1 06.
304 Umur Bey'in şehadet haberini Hospitalier Şövalyelerinin Sahib-i Azam'ı Dieu­
donne de Gozon'un Ağustos ayında yazdığı mektuptan öğrenen Papa VI. Cle­
mens, 17 Ağustos 1 348 tarihinde !zmir Başpiskoposu Paulus'a ve şehrin komu­
tasını elinde bulunduran Barnaba da Parma'ya yazdığı mektupta, bundan sonra
yapılacak barış müzakerelerinde İzmir'in liman kalesinin tesliminin asla söz
konusu edilmemesini emretmişti. Bkz.: SETTON, K. M., The Papacy and the
Levant, s. 216.

162
antlaşmaya vanlmasıyla sonuçlanmıştı.Jos Aydınoğulları açı­
sından son derece ağır şartlar ihtiva eden bu geçici antlaşma
gereği Hızır Bey, Ayasuluğ'un ve Aydın Emareti dahilindeki
diğer iskelelerio gümrük rüsumunun yarısını Hıristiyan müt­
tefiklere terk etmeyi; bir ay zarfında savaş gemilerini silah­
tan arındırarak, karaya çekmeyi ve hatta Papa tarafından ta­
lep edilirse yakmaya hazır bulunduğunu; Türklerin Latinlere
karşı yapacakları korsanlık hareketlerini ortadan kaldıraca­
ğını; kazaya uğrayan Hıristiyan gemilerini kurtarmak için te­
baasım mecbur kılacağını ve kurtardığı gemiler üzerinde hiç
bir hak talep etmeyerek geri vereceğini; Latinler ile savaşta
olan diğer Türk beylerine veya Roma Kilisesi'ne asi olan Hı­
ristiyan hükumetlerine hiçbir şekilde yardımda bulunmaya­
cağını; mevcut gümrük resmini ve alınan vergileri arttırma­
yacağını vaad ve taahhüt ediyordu. 3°6
Bununla beraber söz konusu geçici antlaşmanın yürür­
lüğe girmesi için Papa VI. Clemens'in antlaşmayı onaylaması
gerekiyordu. Bunun için, Hızır Bey'in elçisi Essedin (İzzed­
din) Balaban, Sakız'daki Zaccaria ailesinin bir üyesi olma ih­
timali bulunan Cenovalı Ottaviano Zaccaria ile birlikte 1348
Eylül'ünden sonra Avignon'a varmıştı. Avignon'da altı ay ka­
dar antlaşma metni üzerinde görüşmelerde bulunulmuş ve ne­
ticede Papa antlaşmayı onaylamayı reddetmişti. Bu da antlaş­
manın ancak Hızır Bey'in elçilerinin Papalık sarayından geri
dönene kadar yürürlükte kaldığım gösteriyordu.3°7 Nitekim
305 Antlaşmanın Latince orjinal metni için bkz.: THOMAS, G. M., Dip/omatari um
Veneto-Levantinum, c. I, s. 313-3ı7 no. 168; ZACHARIA DOU, E. A., Trade and
Crusade, s. 205-210; I Libri Commemoria/i, tomo 2, libri 4, s. 162 no. 239.
306 THOMAS, G. M., Diplomatarium Veneto-Levantinum, c. I, s. 31 3-317 no. 168;
I Libri Commemoria/i, torna 2, libri 4, s. 162 no. 239.
307 LEMERLE, P., L'Emirat D'Aydın, s. 232 ; SETTON, K. M., The Papacy and the
l.evant, s. 217; ZACHARIADOU, E. A., Trade and Crusade, s. 55-56; LUTT­
RELL. A., "The Hospitallers of Rhodes", s. 93. Hızır Bey'in elçisi Essedin (lz­
zeddin) Balaban, el-Örneri'ye Beylikler hakkında bilgi veren Cenovalı Balahan

1 63
müzakerelerde, Papa'nın antlaşmayı onaylamaması ihtimali
de göz önünde bulundurularak, antlaşmanın geçerli olacağı
zaman aralığı dahi tespit edilmişti. ıS Ağustos ı34S tarihli
bu antlaşmanın muhtelif maddelerinde ifade edildiği üzere,
Itızır Bey'in antlaşmada bulunduğu taahhüdleri ancak beyli­
ğin elçilerinin Papalık nezdinden geri dönüşleri süresince ye­
rine getirmekle mükellef olacağı kararlaştırılmıştı.3"8 Bu da
ıS Ağustos ı34S tarihli bu geçici antlaşmanın gerçekte sadece
kısa süreli bir ateşkes olduğu anlamına geliyordu.
Papa'nın geçici antlaşmaya onay vermemesinin sebeplerin­
den birisi ve belki de en önemlisi, bu esnada müttefikler ara­
sında yaşanan anlaşmazlıkların birlikte hareket etmeyi güç­
leştirmesiydi. Zira müttefikler arasındaki ihtilaf, Hızır Bey'in
elçilik heyetinin Avignon'daki görüşmeleri sırasında da su yü­
züne çıkmıştı. Bu görüşmelerden ve vanlan geçici antlaşmadan
kendisinin haberdar edilmemesine içerleyen Venedikliler, Hazi­
ran ı349'da, Papa'ya ve onun kardeşi Kardinal Hughes Roger'e
birer protesto mektubu göndermişlerdi. Bu mektuplarda ken­
dilerinin katılmadığı görüşmelerde (bununla İzmir'de yapıl­
mış olan görüşmeler kastedilmektedir) yapılan antlaşmayı ta­
nımayacaklarını belirten Venedikliler, Aydınoğulları'nın pek
çok güçlü Türk komşularının bulunduğunu ve sadece Aydıno­
ğulları ile yapılan bir barışın yeterli olamayacağını; bundan
ile aynı kişi olmalıdır. Bkz.: İNALCIK, H., "Turcoman Marili me Principalities",
s. 200 n. 74.
308 THOM AS, G. M., Diplomatarium Veneto-Levantinum, c. I, s. 314 no. 168; ZA­
CHARIADOU, E. A., Trade and Crusade, s. 205 ( 1 348A, m. 2): "lgitur mittimus
ad suam saneta m presenliam nostros ambaxatores cu m plena commissione nostra
et presens nostrum sacramentale cum infrascriptis capitulis et conuentionibus,
promittendo omnia inuiolabiliter tenere et obseruare, donec nostri ambaxatores
redient de curia romana ad nos". ["Bundan dolayı işbu yemine dayanan ve­
=

sikayı aşağıda yazılı maddeler ve mukavelenamelerle yüklü olarak onun kut­


sal huzuruna, Paplık meclisinden nezdimizc dönene kadar bütün taahhüdlere
onları ihlal etmeksizin riayet etmeyi vaad ve taahhüt ederek tam yetkiye sahip
elçilerimizi gönderiyoruz."]

1 64
başka Türklerin yeniden akınlarına başladıklarını ve Eğri­
boz ile Girit adalarını tehdit ettiklerini yazıyorlardı.3o9 ittifakı
oluşturan devletler arasındaki görüş ayrılıklarını ortadan kal­
dırmaya çalışan Papa ise bir taraftan ı Temmuz 1349'da Hızır
Bey'e yazdığı ve Avignon'u terkeden Türk elçilik heyeti ile gön­
derdiği mektupta, antlaşma metnini Venedik Cumhuriyeti ve
Kıbrıs Krallığı ile de gözden geçirmek zorunda olduğunu be­
lirtirken diğer taraftan da Kıbrıs ve Venedik'ten gelen elçileri
kabul ederek, onlara, Türklere karşı yeniden harekete geçmek
için hazırlıklara başlamalarını söylüyordu.
Venedik'in bölgedeki ticari ve ekonomik çıkarları, her ne
kadar Türklerle mücadeleyi devam ettirmeyi gerektirse de,
yaşanan ekonomik ve mali sıkıntılardan dolayı Papa VI. Cle­
mens'in, Aydınoğulları ile barış yaparak, savaşa son vermeyi
arzulamaktan başka çaresinin olmadığı görülüyordu. Nitekim
Papa'nın, Venedik Doju Andrea Dandalo'nun ı8 Ağustos 1348
tarihli ateşkes antlaşmasıyla ilgili olarak şikayet ve itirazlarını
dile getirdiği mektubuna cevaben kaleme aldığı 5 Ekim 1349
tarihli mektubu, tüm bu çabaların aksine, bu sırada Papalı­
ğın maddi-manevi ne kadar güç bir durumda olduğunu gözler
önüne seriyordu. Papa, savaşa devam edilmesinden yana ta­
vır takınan Venedik Doju'na hitaben yazdığı bu mektubunda,
Andrea Dandolo'dan Hızır Bey ile yapılan ateşkesin yürürlükte
bulunacağı müddet zarfında tebaasından olan kimselerin Hı­
zır Bey ve tebaasına karşı hiçbir harb hareketinde bulunma­
malarını ve onların sukununu bozmamalarını tavsiye ve rica
eyledikten sonra sözlerine şöyle devam ediyordu:

"Bilfıhere yukarıda yazılı olduğu veçhile mütareke­


leri kabul etmek mi gerektiği yoksa kabul etmeyip harb
etmek mi gerektiği hakkında meclis halinde toplanıp

309 LEMERLE, P., L'Emirat D'Aydın, s. 232-233 ; ZACHARIADOU, E. A., Trade


and Crusade, s. 56.

165
uzun uzadıya müzakere eyleriz. Şayet harb etmeye ka­
rar verirsek böyle bir harbi idare etmek için gereke­
cek kaynakların nereden alınacağını da tespit etmek
lazım gelecektir; zira sakınılmayan her türlü masraf­
ların yükü altında inamlmayacak derecede bir sıkıntı
ve darlık içindeyiz ve tarafımızdan nakden bir yar­
dımda bulunmaya imkan yoktur".3"'

İttifak donanmasnın her geçen gün artan maliyeti, mütte­


fikler arasındaki çekişmeler, savaş ortamından dolayı bölge­
deki ticaretin kesintiye uğramış olması ve "Kara Ölüm" ola­
rak adlandırılan vebanın 1348 yılına doğru bölgeye ulaşarak,
yüksek oranda ölürolere sebebiyet vermesi, Papa VI. Clemens'i,
Umur Bey'in şehadetinden sonra askeri faaliyetlerini kısmen
durduran Aydınoğulları ile savaşı sürdürmek bir yana en kısa
sürede barışı tesis etmek için hareket geçmeye zorlamıştı. Pa­
pa'nın, Venedik Doju'na hitaben kaleme aldığı 5 Ekim 1349 ta­
rihli söz konusu mektup, aslında bütün bu gerçeklerin ifade­
sinden başka bir şey değildi.

9· Haçlı Donanma İttifakının Dağılışı, 1348-1353


Aydınoğulları ile Haçlı Donanma ittifakı adına Papalık el­
çileri arasında yapılan 18 Ağustos 1348 tarihli geçici antlaş­
maya ek olarak, aynı gün özellikle ticaret ile ilgili meseleleri
ele alan bir antlaşma daha yapılmıştı. Bu antlaşma gereğince
her iki tarafın tüccar ve denizcilerinin karşılıklı olarak birbir­
lerinin arazi ve sularında mevcut yasalara uymak koşuluyla
serbestçe ticaret yapabilecekleri, tüccarların haksızlığa uğra­
rnaları durumunda zararlarının tazmin edileceği ve suçluların
bulunup cezalandırılacağı, karşı taraf arazi ve sularında ölen
tüccarların mallarının korunup iade edileceği, her iki tarafın
da birbirlerine karşı taarruzda bulunmayacakları şayet böyle
310 THOMAS, G. M., Diplomatarium Veneto-Levantinum, c. I, s. 346 no. 172.

1 66
bir şey vukubulursa bunu yapanların tespit edilip şiddetle ce­
zalandırılacakları, kaçan kölelerin beraberinde getirdikleri ve
kendilerine ait olmayan şeylerle birlikte iade edilecekleri aksi
takdirde on beş altın florin ödeneceği gibi hususlarda taraf­
lar anlaşmaya varmışlardı.3ıı Papa'nın Venedik Doju Andrea
Dandolo'ya hitaben yazdığı 5 Ekim 1349 tarihli mektubunda
"elçilerle mutabık olarak bazı müsamahaları emreyledik ki
bunlar şimdiden yürürlüğe girecekler ve yakın olan milad
yortusuna kadar devam edecek ve bu tarihten itibaren de
kesintisiz bir yıl sürecektir" dediği3' 2 ve Venedik Doju'ndan
buna göre hareket etmesini istediği müsamahalar, anlaşılan
ı8 Ağustos 1348 tarihli bu mütekabil antlaşmadır.
Bu mütekabil antlaşma, 18 Ağustos 1348'de Haçlı Donanma
ittifakı adına Papalık elçileri ile yapılan, büyük tavizlerin veril­
diği ve Aydınoğulları Beyliğini tamamen güçten düşmüş ola­
rak ilan eden geçici antlaşmanın aslında hiçbir öneminin ol­
madığını, bilakis Aydınoğulları'nın, Venedik de dahil İttifakın
diğer üyeleriyle eşit şartlar altında, mütekabiliyet ilkesine da­
yanan bir antlaşma yapabilecek güçte olduğunu bir kez daha
göstermektedir. Diğer taraftan savaş ortamında ticaretin önü­
nün açılması anlamına gelen böyle bir antlaşmayı, Venedik'in
görmezlikten gelerek savaşa devam edilmesinden yana tavır ta­
kınması, bölgedeki birtakım siyasi, ticari ve ekonomik menfa­
atlerini koruma güdüsünden kaynaklanıyordu. Birincisi, Kadi­
fekale ele geçirilip Türkler İzmir'den tamamen çıkarılmadıkça,
Türklerin, limanı ve kalesini tehdit etmeye devam edecekleri­
nin ve eninde sonunda kaleyi ele geçirerek Haçlıları İzmir'den
çıkartacaklarının farkında olan Venedikliler, bu durumda Batı
3 1 1 Antlaşmanın Latince orjinal metni için bkz.: THOMAS, G. M., Diplomatarium
Veneto-Levantinum, c. I, s. 318 no. 169; I Ubri Commemoriali, tomo 2, libri 4,
s. 162 no. 260.

312 THOMAS, G. M., Diplomatarium Veneto-Levantinum, c. I, s. 345 no. 1 72. Ay­


rıca bkz.: I Libri Commemoriali, tomo 2, libri 4, s. 1 74 no. 295.

1 67
Anadolu ve Ege Denizi'ndeki mevcut ticari üstünlüklerini yi­
tirmekle kalmayıp, aynı zamanda bölgedeki ticari çıkarlarının
da büyük bir tehlikeye gireceğinin bilincinde idiler. İkinci ola­
ı:ak, liman ve kalesi, Venediklilerin değil, İttifak adına Rodos
Şövalyeleri'nin idaresindeydi ve bu sırada Şövalyeler ile Yene­
dik arasında f!iddi ihtilaflar yaşanıyordu. Nitekim önceki bö­
lümlerde ifade edildiği üzere, daha 1346 yazında, Rodos Şö­
valyeleri, İzmir'de Venedikli tüccarlara yeni gümrük vergileri
uygulamışlar ve Venedik gemilerinin limana girişini engelle­
meye çalışmışlardı. Üçüncüsü, gerek Rodos Şövalyeleri gerekse
de Hızır Bey hem birbirleri ile hem de Haçlı Donanma itti­
fakı'nda yer almayan Cenovalılar ile yakıniaşmaya başlamış­
lar ve Haçlı Seferi'nin yol açtığı bu karışık durumdan fayda­
lanan Cenovalılar da Eylül 1346'da bir çırpıda Sakız Adası'm,
Eski ve Yeni Foçaları yeniden ele geçirerek bölgedeki siyasi
ve buna bağlı olarak da ticari etkinliklerini arttırmışlardı.
Venediklilerin, bu esnada Türklerle savaşa devam edilmesin­
den yana bir tavır takınmalarının belki de en önemli sebebi,
Cenova ile gerginleşen ilişkilerin yakın zamanda savaşa yol
açacağını öngörmüş olmalarıydı. Anlaşılan, Venedik, ilk aşa­
mada, Türklerle savaşı sürdürmek gerekçesiyle büyük bir as­
keri güç anlamına gelen İttifak donanmasım kendi kontrolü
altında bölgede aktif halde bulundurmayı ve ikinci aşamada
da Türklerle mücadeleyi neticelendirdikten sonra bu kuvvet­
leri kendi menfaatleri doğrultusunda, Cenovalılara karşı kul­
lanmayı planlamaktaydı. Zira çok geçmeden 1351 yılında Ve­
nedik ile Cenova arasında savaş patlak vermişti.
Hızır Bey'in, İttifak ile müzakereleri sürdürerek zaman
kazanma ve müttefiklerin birbirleriyle çelişen menfaatle­
rinden istifade ederek, beyliğin askeri gücünü yeniden inşa
etme politikası ise, kusursuz bir biçimde işliyordu. Nitekim
Girit'in 1349 yılı boyunca büyük bir Türk saldırısı tehdidiyle

1 68
çalkalanıp durması, Venedik'in, Hızır Bey'e karşı savaşa de­
vam edilmesi yolundaki ısrarlarını haklı çıkardığı gibi Aydı­
noğulları'nın yeniden eski güçlerine kavuşmaya başladığını da
gösteriyordu. Gerçekte Girit'e yönelen Türk tehdidi daha Umur
Bey'in şehadetinden önce oldukça önemli boyutlara ulaşmıştı.
Durumun vehametinin farkında olan Venedik Senatosu da 14
Kasım 1345 ve 15 Ocak 1347 tarihlerinde, Umur Bey'in kuşat­
masından dolayı Haçlıların İzmir'de çok zor durumda bulun­
dukları yıllarda, Türklere karşı Girit hükumeti ile ortaklaşa
5 veya 6 kadırga hazırlama tekliflerini ivedelikle görüşmeye
başlamıştı. Görüşmeler esnasında Girit hükumeti, masrafla­
rının bir kısmını Girit Dükü ve bir kısmını da konsilin diğer
üyelerinin karşıtayacağı 2 ya da 3 kadırga donatmaya hazır
olduklarını ifade etmişler fakat Venedik Senatosu'nda ekono­
mik bakımdan çok zor günlerin yaşandığı ve bu masrafların
altından kalkmanın güç olduğu fikri ağır basınca bu teklifler
de reddedilmişti.3'3 Öte yandan muhtemel bir Türk saldırısı­
nın önüne geçmeyi amaçlayan Girit hükumeti ise, 1349 yılı
başlarında Venedik'e gönderdiği Petro Quirini adındaki elçisi
vasıtasıyla, Giritiiierin Türklere karşı oluşturulacak olan bir
donanmanın masraflarının üçte birini karşılamaya hazır ol­
duklarını ifade ediyordu. Fakat 13 Nisan 1350'de Girit hüku­
metinin Venedik'e gönderdiği bir mektupta yer alan ifadelere
bakılacak olursa, önlem almakta çok geç kahnmış ve adanın
Sithia bölgesi Ayasuluğ Emiri'nin istilasına uğramıştı.3'4
Diğer taraftan Ağustos 1350'de bir araya gelen ittifakın
üyeleri, Türklere karşı savaşın yeniden başlatıldığını ilan ede­
rek aralarında donanma oluşturma teşebbüsüne girişmişlerdi.
Görüşmelerde Venedik ile Rodos Şövalyelerinin üçer, Kıbrıs
3 1 3 GIRARDI, F., Venezia-Senato XXIII, s. 128-129 no. 344 (14 Kasım 1 345), 219-
221 n o . 679 (IS Ocak 1 346).
314 THIRIET, F., Rı!gestes, s. 68 no. 236; THIRIET, F., La Romanie Vı!nitienne, s.
246.

1 69
Krallığı'nın da iki kadırga donatması ve birlik donanmasının
1351 yılı başlarında Eğriboz'da toplanması kararlaştırılmış­
tı.3•s Latinlerin bu hareketi üzerine saldırgan bir tavır takı­
nap. Hızır Bey, 26 Mayıs 1351'de İzmir üzerine saldırı hazır­
lıklarına başlamış ve Cenovalılar ile de bir ittifak antiaşması
yapmıştı.İttifa�ın üyeleri arasındaki uzayıp giden görüşmeler
bir netice vermediği gibi 1351'de Venedikliler, Cenovalılar ile
savaşa girdiklerinden görüşmelerden çekilmişler ve Papa da
1351 Eylül'ünde Rodos Şövalyeleri Sahib-i Azaını'na ittifakın
resmen bozulduğunu bildirmek zorunda kalmıştı.3'6
İttifakın resmen dağılmasından sonra bölgedeki siyasi ve
askeri ağırlığını daha da arttıran Hızır Bey, Venedik'in bölge­
deki nüfuzunu kırmak adına Cenovalılarla yakın ilişkiler tesis
etmeye başlamıştı. Nitekim Venedik ile Cenovalılar arasında
1351 yılında patlak veren savaşta Cenovalıları destekleyen Hı­
zır Bey, böylece Venedik'in bölgedeki ağırlığını tamamen orta­
dan kaldırmayı planlamıştı.3'7 Kaynakların bildirdiğine göre
Hızır Bey, bu savaş esnasında filosuyla Ayasuluğ limanından
Cenovahlara erzak temininde bulunmuştu.3'8 Bu durum kar­
şısında Aydınoğulları ülkesindeki pazarı tümüyle Cenovah­
lara kaptıracağı endişesine kapılan Venedik de, Hızır Bey ile
315 LEMERLE, P., L'Emirat D'Aydın, s. 233; LUTTRELL, A., "Ven ice and the Kni­
ghts Hospitallers of Rhodes in the Fourteenth Century", Papers of the British
School at Rome 26, London 1958, s. 204-205.
316 QUATERNUS CONSILIORUM, Duca di Candia, s. 169; THIRIET, F., "Les Re­
lations entre la Crete ct !es Emirats Turcs de Asie Mineure au XIV. Siecle (1348-
1 360)", Actes du XII. Congress International des Etudes Byzantines, II, (1964),
s. 217; THIRIET, F., Deliberations, s. 223 -224 no. 581; LEMERLE, P., L'Emi­
rat D'Aydın, s. 233-235 ; ZACHARIADOU, E. A., Trade and Crusade, s. 56-58;
INALCIK, H., "Turcoman Maritime Principalities", s. 200-201.
317 1351 tarihli Venedik-Ceneviz savaşına dair ayrıntılı bilgi için bkz.: JACOBY,
D., "Lens Gens de Mer", s. 169-201; ABULAFIA, D., "Genova and Security of
the Seas: The Mission of Babilano Lomellino in 1350", Papers of British School
at Rome, c. 45, (1997), s. 272-279).
318 LUTTRELL, A., "Venice and the Knights Hospitallers", s. 205; HEYD, W., Ya­
kın Doğu, s. 606; NICOL, D. M., Bizans ve Venedik, s. 264.

1 70
antlaşmaya varmak için harekete geçmişti. Ancak yine de ih­
tiyatı elden bırakmak istemeyen Venedik, Hızır Bey'i barışa
zorlamak için donanmasının 1351-52 kışını Ayasuluğ ve Ba­
lat önlerinde geçirmesini sağlamıştı.3'9
Bu ilk temasların bir sonucu olarak Hızır Bey, 1352 Ağus­
tos'unda Kandiye Dükü'ne yazdığı bir mektupta görüşmeler için
ondan bir elçi göndermesini istemiş ve Ekim 1352 tarihi itiba­
rıyla da bir ön antlaşmaya varılmıştı. Görüşmelerde Türkle­
rin saldırılarına tamamen son vermeleri, Hızır Bey'in şimdiye
kadar yaptığının aksine Cenovalılara bundan sonra yardımda
bulunmaması gibi hususlar da gündeme gelmişti.J•o Asıl barış
antıaşması ise 7 Nisan 1353'te Hızır Bey ile Venedik adına Gi­
rit elçisi Francesco da Fermo arasında imzalanmıştı.3•' Yirmi
altı paragraf veya maddeden oluşan bu antlaşma ile iki ülke
arasında resmi olarak on yıldır durmuş olan ticaret yeniden
başlıyordu. Artık on yıllık savaş hali son bulduğuna göre, Ba­
tılı tacirler için Aydınoğulları Beyliği'nin zengin toprakların­
daki ticarete yönelmek vakti de böylece gelmiş oluyordu. 322
Antlaşmada çeşitli mallar üzerinde tespit edilmiş olan ihra­
cat ve ithalat vergi oranlarına bakıldığında Hızır Bey'in, ant­
laşmayı imzalarken güçlü bir konumda olduğu görülüyordu.
Nitekim 3 Kasım 1353'te Venedik Doju Andreae Dandulo'ya
yazdığı bir mektupta bu antlaşmanın Hıristiyanları hayal kı­
rıklığına uğrattığını ve ellerini zayıflattığını iddia eden yeni
Papa VI. lnnocentius (1352-1362), Venedik'i Türkler ile ant­
laşmaya varmasından dolayı protesto etmişti.J•J
319 THIRIET, F., "Les Relations", s. 217; LEMERLE, P., L'Emirat D'Aydın, s. 233 ;
HEYD, W., Yakın Doğu, s. 606 n. 1971.
320 THIRIET, F., Deliberations, s. 228 no. 596
321 Antlaşmanın metni için bkz: ZACHARIADOU, E. A., Trade and Crusade, s.
2 1 1 -216.
322 THIRIET, F., "Les Relations", s. 218; THIRIET, F., La Romanie Venitienne, s.
336.
323 THOMAS, G. M., Diplomatarium Veneto-Levantinum, c. Il, s. 18 no. 9.

1 71
Bu sıralarda Venedik'in Menteşeoğulları ile de görüşme­
lerde bulunduğu ve yeniden iyi ilişkiler tesis ederek, ticaretin
önünü açmaya yöneldiği biliniyorsa da bunun bir antlaşma ile
sonuçlanıp sonuçlanmadığı tam olarak açıklığa kavuşmuş değil­
dil'.324 Ancak, bu sıralarda Giritli taeirierin Menteşe Beyliği'nin
kontrolündeki Balat ve Milas'a gelerek, ticari faaliyetlerde bu­
lunması325 ve Aydınoğulları ile Nisan 1353 Antiaşması'nı mü­
zakere eden Girit elçisi Francesco da Fermo'nun, Balat'a da uğ­
rayarak, Menteşeoğlu İbrahim Bey'in izni ile yüksek miktarda
hububat satın alması ilişkilerin düzene girdiğinin göstergesi
idi.32 6 Bu alımın, Venedik-Ceneviz savaşı esnasında Venedik
ticaret filosunun Kırım'daki kolonisi Tana'ya ulaşamadığı bir
sırada gerçekleşmesi, Venedik'in Menteşe Beyliği ile olan ti­
carete verdiği önemi gösteriyordu.

324 H EYD, W., Yakın Doğu, s. 608 ve ondan naklen WITTEK, P., Menteşe Beyliği,
s. 70' de 1352-1 355 yılları arasında Girit Dükü Marino Morasini'nin aracılığı
ile Venedik Cumhuriyeti'nin Menteşe ile de ayrı bir antlaşma yaptığını ve bu­
nunla Menteşe Beyliği'nin silahsızlandırıldıl\ını, Venediklilerin Balat'ta bir ki­
lise yapmak ve konsolos bulundurmak hakkını elde ettiklerini öne sürmüşseler
de bu bir yanılgı olup daha önceki ahidnAmelerde bulunan ve bundan sonraki
tarihlerde yapılacak antlaşmalarda da yer alan hükümlerin biribirine karıştı­
rıldıl\ı anlaşılmaktadır.
325 ZACCARIA DE FREDO, Zaccaria de Fredo Notaio in Candia (1352-1357), ed.
A. Lombardo, Fonti per la Storia di Venezia, Archivi Notarili), Venezia 1968,
s. 30-31 no. 35, 51-51 no. 73, 59 no. 85.
326 THIRIET, F., R�gestes, s. 79 no. 281; THIRIET, F., Delib�rations, s. 229-230 no.
602. Söz konusu hububat alımı dönemin kaynaklarında "de guibus dominus
Laurentius Celssi fuit capitaneus, de Veneciis exierunt, qui in Egeopelago pro
securitate multarun navium Venetorum, que in Turchia honerabantur blado,
repente progressus esi, quas tutavit illesas. ." şeklinde geçmektedir. Bkz.: ZAC­
.

HARIADOU, E. A., Trade and Crusade, s. 60 n. 642. Girit hükümeti ile Men­
teşe Emiri Musa Bey arasında yapılan 13 Ekim 1358 tarihli antlaşmanın mü­
zakere safhası anlaşılan daha 1352 yılı dolaylarında başlamıştı. Bkz.: THIRIET,
F., La Romanie Wnitienne, s. 207.

172
SONUÇ

V III. yüzyılın sonlarından XIV. yüzyılın ortalarına kadar


Aıı ıristiyan Batı'nın Akdeniz'de Müslümanlara karşı ör­
gütlü bir mücadeleyi icra çabaları, kadim Akdeniz tarihinde
önemli ve günümüze etkileri göz önüne alındığında bir o ka­
dar da belirleyici olan bir dönemi teşkil etmektedir. Hıristiyan
Batı'nın, XL yüzyılın sonlarında Haçlı Seferleriyle ele geçirdiği
Doğu Akdeniz kıyılarını ve kutsal toprakları, XIII. yüzyılın
sonlarına doğru tamamen Müslümanlara terketmek zorunda
kalmalarının hemen akabinde ortaya çıkan ve literatüre Haçlı
Seferleri plan ve projeleri olarak geçen bu örgütlü mücadele
çabaları, Doğu Akdeniz'de propagandadan öteye geçemese de
Ege'de eyleme dönüşmeyi başarmıştır. Bu kapsamda 1334 ve
1344 tarihlerinde, Müslüman Aydınoğulları Beyliği'nin deniz
gücünün merkezi ve önemli bir liman kenti konumundaki İz­
mir üzerine iki Haçlı İttifak Donanınası saldırısı gerçekleşti­
rilmiştir. Bu saldırıların tarihi arka planında yatan gerçekleri
ve yaşananları konu edindiğimiz bu çalışmada, Haçlı Sefer­
leri plan ve projelerinin düşünsel ve eylemsel niteliğinde mey­
dana gelen değişim ve dönüşüm gözler önüne serilmektedir.
Müslüman Doğu ve Hristiyan Batı'nın Akdeniz'deki karşı­
laşmalannın çok özel bir evresini oluşturan 1291 - 1353 yıl­
ları arasındaki bu döneme daha geniş bir pencereden bakabil­
mek ve bu dönemde yaşananları doğru bir düzleme oturtarak,
daha iyi ortaya koyabileceğimiz bir sonuca ulaşabilmek için

1 73
çalışmamızda birbirleriyle ilişkili pek çok hususun ele alındı­
ğını unutmamak gerekir. Aynı zamanda çalışmamızın bütününe
nüfuz eden hem düşünsel hem de eylemsel bazda birbirleriyle
iç!çe geçmiş ve birbirlerinin devamı niteliğindeki büyük siyasi
değişimierin ve kırılma anları olarak ifade edebileceğimiz ta­
rihi olay ve olguların etkisini de göz ardı etmemeliyiz. Ayrıca
dönemin Akdeniz ve Ege coğrafyasında siyaset-ekonomi-din
ekseninde birbirleriyle mücadele halinde olan aktörlerin çok­
luğu ve çıkarların bazen örtüşen bazen de çatışan çeşitliliği
çalışmamızda üzerinde durulan bir diğer önemli unsur ola­
rak karşımıza çıkmaktadır. Her biri birbiriyle bağlantılı olan
bu hususlardan en kapsamlı olanı Akdeniz'deki devamlılığın
ve tarihi sürecin işlerliği meselesi aynı zamanda ilk vurgulan­
ması gereken unsurlardan biridir.
Roma İmparatorluğu'nun çöküşüyle birlikte ortaya çıkan
yeni düzende Akdeniz'in birliğinin de büyük bir darbe aldığı,
Batı Akdeniz'in ticaret merkezlerinin bir anda olmasa da hızlı
bir surette ticaret haritasından silindiği görülmektedir. VII.

yüzyılda Mısır ve Suriye'den başlamak üzere bütün Kuzey Af­


rika, İber Yarımadası ve Sicilya'ya yayılan İslam egemenliği
altındaki Güney ve Doğu Akdeniz'de ise durum bunun tam
tersidir. Müslüman egemenliğinin Fas, İspanya ve sonunda
Sicilya'yı da içerecek şekilde büyümesi, Akdeniz'in güney ya­
rısının, ticarete yönelik muhteşem yeni fırsatlar sunan İslam
hakimiyetinde bir göle dönüşmesini sağlamıştır. Nitekim Ka­
bire genizasında ortaya çıkarılan tacir mektupları, Akdeniz'in
Müslüman kesimlerinde gelişmekte olan bu yeni refah ve eko­
nomik canlılığın en önemli kanıtlarındandır.
X. Yüzyıl, Mısır'ın, bölgenin ekonomik cazibe merkezine
dönüştüğü; İskenderiye'nin, denizin karşı kıyıları için ticaret
ve iletişim merkezi olarak canlandığı ve Kahire'nin, İskenderi­
ye'yi Nil Nehri ve çöl üzerinden Kızıldeniz'e bağlayan zincirin

1 74
temel halkası olarak büyük bir sıçrama gerçekleştirdiği bir
asır olarak kayıtlara geçmiştir. Fatimilerin, 969 yılında ikti­
dar üslerini Mısır'a taşımaları ve ticareti Mısır üzerinden Kı­
zıldeniz'e kanalize ederek, olağanüstü karlar elde etmeleriyle
Mısır, Doğu-Batı ticaretinde ve Akdeniz'de en önemli ekono­
mik merkez olmuştur. Nitekim XIV. yüzyılın Haçlı Seferi te­
orisyenleri, kaleme aldıkları Haçlı Seferi plan, proje ve teklif
metinlerinde, kutsal toprakların fethinden önce Müslüman­
ların ekonomik olarak zayıflatılmasını ve bunun için de Mı­
sır'ın işgalini tavsiye ederken, Mısır'ın XIV. yüzyılda bu öne­
mini koruduğunu da göstermiş oluyorlardı.
Hıristiyan Batı'nın, İspanya'yı Müslümanlardan geri alma
hareketi olarak tanımlanan Reconquista ve Haçlı Seferleri'nin
başlamasının hemen öncesinde Akdeniz'deki İslam hakimiyeti,
İspanya'yı Mısır ve Suriye'ye bağlayan hat boyunca ekonomik,
kültürel ve dini birliği tesis etmiş bulunuyordu. Sünnilik ve
Şiilik arasındaki mezhep bölünmesi olarak da niteyelebile­
ceğimiz Emevi, Fatimi ve Abbasi hanedanlıkları arasındaki
siyasi çekişmelere rağmen, İslam ülkeleri arasında ticari ve
kültürel ilişkiler son derece canlı idi. Xl. yüzyılda Güney ve
Doğu Akdeniz'de tamamen ve Batı Akdeniz'de kısmen tesis
edilen bu Akdeniz birliğinin dışında kalanlar ise Hıristiyan
Batı Avrupa sakinleri olmuştur. X. ve Xl. yüzyıllarda İtalya
ve Fransa'nın Latin tacirleri bu sulara halen çok ihtiyatla açı­
labiliyorlardı. Başarının sırrının Müslüman düşmanla işbirli­
ğinden geçtiğini bildiklerinden, gemilerini Müslüman deniz­
lerine ancak çok az sayıda Hıristiyan kenti gönderebiliyordu.
İslam hakimiyetinin Akdeniz'in güney ve doğu kısımlarında
sağladığı birlikten yararlanan eski ticaret merkezlerinin can­
lılıklarını korumalarına karşın, Avrupa'nın Akdeniz kıyıların­
daki eski ticaret merkezlerinin sönüp, yerlerine yenilerinin çık­
masının ve aynı zamanda Roma İmparatorluğu'nun Akdeniz

1 75
birliğinin ve devamlılığın ne ölçüde bozulduğunun bir kanıtı
olan bu kentler, başta Venedik ve Amalfi daha sonra da Ce­
nova ve Pisa gibi İtalyan şehir devletleriydi. IX. yüzyılın or­
talarından itibaren Doğu ile Batı arasındaki sınırlı iletişimin
başlıca merkezleri haline gelen bu şehirler, aynı zamanda Xl.
yüzyılın ortalarından itibaren Akdeniz'deki Müslüman haki­
·
miyetine karşı meydan okumaların başladığı Reconquista ve
yüzyılın sonlarına doğru Haçlı Seferleri'nin de önemli birer
aktörleri olmuşlardı.
Özellikle yaşadığı döneme dair verdiği bilgiler ve kendine
özgü tarih görüşü ile XII. ve XIII. yüzyıl İslam Dünyası'nın en
önemli tarihçisi addedilen İbnü'l-Esir (ıı6o-1233)'in son de­
rece yerinde bir tespitiyle, Normanların lideri Roberto Guis­
cardo (öl. ıo8s)'nun ıo6ı yılında -1092 yılına kadar sürecek
olan- Sicilya'nın fethine girişmesi, Leon-Kastilya Kralı VI. Al­
fonso (1077-1109)'nun 1085 yılında 1\ıleytula (Toledo)'yı zaptı
ve yüzyılın sonlarına doğru Frenk ordularının Doğu Akde­
niz'i işgali, Müslüman dünyasının birkaç cephede birden Hı­
ristiyan Batı'nın doğrudan ve toplu saldırısına maruz kaldı­
ğını gösteriyor ve bu da Akdeniz'deki Müslüman hakimiyetine
karşı meydan okumaların kritik bir düzeye ulaştığı anlamına
geliyordu. Yaşadıkları şokun etkisini üzerlerinden atması biraz
zaman alan Müslümanların, -gecikmeli ve kısmi de olsa- Hı­
ristiyan Batı'nın bu hamlesine verdikleri cevap ve XII. yüzyıl
Akdeniz coğrafyasında yaşanan bazı politik ve ticari gelişme­
ler, bir sonraki yüzyılın başlarında meydana gelecek olan bü­
yük siyasi değişimlere de zemin hazırlamıştır.
Sicilya'daki Norman Kralı Il. Roger (1130-1154)'ın Kuzey
Afrika'da kalıcı bir denizaşırı imparatorluk kurma girişim­
leri ve başarısızlığının yol açtığı karışıkhk bunlardan ilkidir.
İkincisi, özellikle Venedik ve Cenova'nın, ticari gelirlerini art­
tırmak için sistematik bir biçimde devlet gücünü kullanarak,

ı 76
Doğu Akdeniz'deki Haçlı devletleri ve Bizans İmparatorluğu'n­
dan kopardıkları ticari imtiyazlada Akdeniz ve Ege'de pey­
derpey rakipsiz hale gelmeleriydi ki bu durum, 1171 yılında
Mısır'daki Fatimi iktidarına son vererek, Suriye üzerindeki ha­
kimiyetini Mısır'ın denetimiyle birleştiren Selahaddin Eyyubi
{1171-1193)'nin, şimdiye kadar varlıklarını Şam'ın Sünni ve Ka­
hire'nin Şii yönetimlerini birbirine düşürmek şeklindeki gele­
neksel Frenk stratejisine borçlu olan Kudüs Krallığı'nı, Doğu
Akdeniz'in dar kıyı şeridine mahkum etmesiyle birlikte düşü­
nüldüğünde, Hıristiyan Batı'da Müslüman Doğu'ya karşı stra­
teji değişikliğine gidilmesine yol açmış ve Akdeniz'de kolları
her tarafa ulaşabilen yegane kuvvetler statüsündeki İtalyan­
ların ön plana çıkmasını sağlamıştır.
Akdeniz ve Ege'nin siyasi coğrafyasını kalıcı şekilde de­
ğiştiren 1204 tarihli IV. Haçlı Seferi, Hıristiyan Batı'nın de­
ğişen stratejisinin ve perde arkasındaki İtalyanların sahneye
çıkışının tescili olarak değerlendirilmelidir. 1202 yılında Se­
lahaddin'in ekonomik güç merkezi İskenderiye hedef alınarak
yola çıkılmış ancak, sefer, İstanbul'un fethi ve İstanbul'da La­
tin İmparatorluğu'nun kurulmasıyla neticelenmiştir. Aynı za­
manda başta Girit ve Eğriboz olmak üzere Ege'nin en önemli
ve stratejik noktaları Venedik'in kontrolüne geçmiş, Bizans
İmparatorluğu'nun Yunanistan topraklarında Frenk krallık
ve senyörlükleri kurulmuştur.
1204'teki IV. Haçlı Seferi ile başlayan XIII. yüzyılın büyük
siyasi değişim hareketlerinin ikincisi, yüzyılın ortalarında,
1261 yılında İstanbul'da Bizans İmparatorluğu'nun ihyası ile
vuku bulmuş ve Fransa Kralı IX. Louis'in kardeşi Anjou ha­
nedanından I. Charles {1266-1285)'ın 1266 yılında Sicilya'yı
ele geçirdikten sonra İstanbul'u yeniden feth ve Akdeniz'de
bir imparatorluk kurma politikasıyla eklemlenerek, Akde­
niz ve Ege'de bir kez daha bölgesel güç dengesini yerinden

1 77
oynatmıştır. Yüzyılın sonuna doğru, 1291 yılında, Doğu Ak­
deniz'deki son Haçlı bakiyesi ve Kudüs Krallığı'nın yaşatıldığı
yer olan Akka'nın, Memlı1klu orduları tarafından ele geçiril­
mesi hadisesi ise 1204'teki IV. Haçlı Seferi ile başlayan Akde­
ırtz'in siyasi coğrafyasının yeniden şekillenmesi ve bölgesel
mücadelenin Doğu Akdeniz sularından peyderpey Ege'ye ta­
şınması sürecini tamamlamıştır.
Akka'nın fethiyle Doğu Akdeniz'deki Haçlı varlığına son ve­
rilmesi, Doğu-Batı ve Kuzey-Güney ticaretinin kesişme noktası
olan Doğu Akdeniz'de politik ve ekonomik çıkarları sekteye uğ­
rayan Hıristiyan Batı'nın üzerinde şok etkisi yaratmıştır. Hıris­
tiyan Batı, Müslümanların bu başarısına vereceği yanıtı yine
kendi geçmişinde arayıp, bulmuştur. Başta Kudüs olmak üzere
kaybedilen yerlerin yeniden ele geçirilmesi ve Mısır Memlı1klu
Devleti'nin işgal edilmesi için Batı'da yeni Haçlı Seferi plan ve
projeleri kaleme alınmaya başlanmıştır. Böylece XIV. yüzyılın
başlarında Batı'da "De Recuperatione Terra Sancte" (Kutsal
Toprakların Yeniden Zaptı) adıyla yeni bir literatür doğmuş­
tur. Önemli bir bölümü, muazzam bir Hıristiyan donanınası
teşkil edilerek Müslümanlar üzerine saldırıya geçilmesi esa­
sına dayanan bu eserler, dönemin papaları ve Fransa kralları
gibi Avrupa'nın dini ve dünyevi liderlerine sunulan teklif me­
tinleri mahiyetindedir. Ancak, bu donanmanın hedefi artık
yalnız kutsal topraklar ve Mısır'daki Memlı1klu Devleti değil­
dir ve peyderpey bütün dikkatler, 200 yılı aşkın bir süredir
Anadolu'nun siyasi ve toplumsal yapısını kalıcı bir surette ye­
niden şekillendiren ve Ege kıyılarına yerleşerek, oyunun ku­
rallarını değiştirmiş olan Türklere çevrilmiştir.
Başlangıçta Mısır'ın işgali ve kutsal toprakların ele geçi­
rilmesinin hedeflendiği Haçlı Seferi projeleri, katılımcıların
menfaatleri doğrultusunda XIV. yüzyılın ilk çeyreğiyle bir­
likte Ege'de Batı'nın çıkarlarına büyük bir tehdit oluşturmaya

1 78
başlayan Türklere yönetmeye başlamıştır. Papa V. Clemens
(1305-1314)'in papalık döneminin sonuna kadar kaleme alı­
nan teklif metinlerinde, başlangıçta Türklerin doğrudan bir
tehdit olarak algılanmadığı ve Papalık politikaları üzerindeki
Fransa Krallığı'nın etkisiyle de Haçlı Seferinin ana hedefinin
"şizmatik Bizans" ve Mısır ile kutsal toprakları elinde tutan
"kafir Müslümanlar" olduğu görülmektedir. Doğu Akdeniz'de
Müslümanlara karşı yapılması planlanan harekatın, Batı Ana­
dolu'daki Türklerin daha yakın bir tehlike arzetmeye başlama­
sıyla hedef değiştirerek Ege'ye yönelmesi, Papa XXII. loannes
(1316-1334)'in papalık makamına seçilmesinden sonra hız ka­
zanmıştır. Nitekim Papa XXII. Ioannes'le birlikte papalık po­
litikaları, Fransız etkisinden sıyrılmaya başlamış; İzmir'in li­
man kesimi, Foça ve Sakız Adası'nın egemenliğini elinde tutan
Cenovalı Zaccaria ailesi ile Rodos'ta yerleşik Hospitalier Şö­
valye Tarikatı, 1320'li yıllara doğru Batı Anadolu'nun denizci
Türkmen beyliklerine karşı Ege'de donanma savaşiarına gi­
rişmiş ve Venedik'in Ege'deki kolonilerinin merkezi konu­
mundaki Girit'ten Venedik Senatosu'na, 1318 yılından itiba­
ren, Türklerin Ege adalarına akınlarıyla ilgili çeşitli raporlar
sunulmaya başlanmıştır.
Kutsal toprakların zaptma yönelik tasarlanan Haçlı Seferi
projeleri, 1320'li yıllarda sadece hedef değiştirmekle kalmamış
aynı zamanda yapısal bir dönüşüm de geçirmiştir. Söz konusu
proje ve teşebbüsler, Ege'de Hıristiyan Batı'nın özellikle de Ve­
nedik Cumhuriyeti'nin siyasi ve ticari menfaatlerinin önün­
deki en büyük engel olarak görülen Aydın ve Menteşe Türkle­
rine karşı Haçlı Donanma ittifakı girişimlerine dönüşmüştür.
Bu girişimlerin öncülüğünü, Ege'deki Türk akınlarından ve
Türk-Katalan ittifakının oluşturduğu tehditten en fazla zarar
gören Venedik'in yapmış olması hiç de şaşırtıcı değildir. Nite­
kim gerek Eğriboz ve Girit adalarından Venedik Senatosu'na

1 79
gönderilen raporlar gerekse de Marino Sanudo Torsello'nun
1320'li yılların ortalarından itibaren Avrupa sarayiarına yaz­
dığı propaganda mahiyetindeki mektuplar, Türk-Katalan itti­
fakının Ege'de yol açtığı hasara ve şayet önlem alınmazsa teh­
li:Kenin oluşturacağı boyuta dikkat çekmektedir.
1320'li yıll�rın sonlarına doğru Ege'de Türklere karşı sa­
vunma pozisyonuna geçen Hıristiyan Batı'nın, Marino Sanu­
do'nun ifadesiyle "Türk meselesini" (jactis Thrchorum) çöz­
mesi, ancak bölgedeki Hospitalier Şövalyeleri, Sakız Adası'nın
Hiikimi Cenovalı Martino Zaccaria, Girit ve Eğriboz adaları­
nın Venedikli yöneticileri, Naksos Dükü, Bizans imparatoru,
Kıbrıs, Napoli ve Fransa kralları ile Papa'nın iştirak edeceği,
doğru dürüst donatılmış ve iyi finanse edilmiş bir Haçlı İtti­
fak Dananınası'nın teşkil edilmesiyle mümkün görünmekte­
dir. Yenerlik'in yoğun çabaları 1334 yılı başlarında Papalık,
Fransa ve Kıbrıs krallıklarının da katılımıyla Ege'de Türklere
karşı ilk Haçlı İttifak Donanınası vücuda getirilmiştir.
Haçlı Donanma ittifakı'nın 1334 Eylül'ünde Edremit Kör­
fezi'nde Karesi Beyliği'nin donanmasına karşı kazandığı zafer,
Türklerin Ege'deki faaliyetlerini ancak geçici bir süre engelle­
yebilmiş, donanınası zarar görmeyen Gazi Umur Bey, eskisin­
den daha büyük bir kuvvetle Romania topraklarında nüfuzunu
yaymaya başlamıştır. Bunun üzerine Türk meselesinin nihai
çözümü için elini taşın altına koyan, bu sefer Venedik değil
Papa VI. Clemens (1342-1352) olmuştur. Romania'daki Türk
ilerleyişini durdurmanın en etkili yolunun geniş katılınılı bir
Donanma ittifakı'nın teşekkülünden geçtiğini anlayan Papa
VI. Clemens'in yoğun çabaları ve Yenerlik'in de desteğiyle, dö­
nemin hemen hemen bütün kaynaklarında bahsedilen ünlü
1344 tarihli İzmir Haçlı Seferi'ne çıkılmış ve 20 kadırgalık
Haçlı Donanması, aynı yılın 28 Ekim'inde İzmir'in liman kesi­
mini Gazi Umur Bey'in elinden zaptetmiştir. Papa'nın rolünün

ı so
belirleyici olduğu bu sefer, XIV. yüzyılın ilk yarısında Türklere
karşı girişilen en büyük askeri harekat olarak kayıtlara geç­
miştir. Ancak zaferin ardından ilerleyişini devam eHirerneyen
Haçlılar, Gazi Umur Bey'in muazzam kara ordusunun baskısı
altında kentin liman kesimindeki kalede sıkışıp kalmışlar ve
17 Ocak 1345'te uğradıkları ağır yenilgide komutanlarını ve
üst düzey askeri kadrolarının tamamını kaybetmişlerdir. Gazi
Umur Bey'in, 1348 Mayıs'ında kentin liman kalesini kuşatma­
sında şehit düşmesi, aynı yıl Kara Ölüm olarak adlandırılan
veba salgınının bütün Akdeniz ve Avrupa'yı kasıp kavurması
ve akabinde başgösteren bölgesel çaptaki ekonomik kriz her
iki tarafın da enerjisini tüketmiş ve nihayetinde yüzyılın or­
tasında Venedik ile Cenova arasında patlak veren savaş Kut­
sal İttifak'ın da sonunu getirmiştir.
Doğu Akdeniz kıyılarında Haçlıların elinde kalan son yer
olan Akka'nın, 1291 yılında Müslümanlar tarafından yeniden
fethinin hemen akabinde kaleme sarılan Haçlı Seferi teorisyen­
leri, kutsal toprakları ve Mısır'ı hedef göstermelerine rağmen
Hıristiyan Batı, XIV. yüzyılın birinci yarısı boyunca Müslü­
manlar karşısındaki sınavını, Doğu Akdeniz'de değil Ege su­
larında Türklere karşı vermiştir.

181
KAYNAKÇA

Birincil Kaynaklar
ANDREAE DANDULI, Ducis Venetiarum Chronica Brevis,
aa. 46-1342 d. C., a cura di Ester Pastorello, Rerum lta­
licarum Scriptores, Cilt: XII, Bölüm: I, Ed. : L. A. Mura­
tori, Bologna 1938.
ANONIMO ROMANO, Cronica. Vita di Cola di Rienzo, a cura
di Ettore Mazzali, Rizzoli 1991.
AZZARA, C. - LEVANTINO, L., Venezia-Senato. Deliberazi­
ani Miste. Registro XXI, (1342-1344), Venezia 2006.
BEAZLEY, C. R., "Directorium ad Faciendum Passagium
Transmarinum Il", American Histarical Review 13, (1907-
1908), s. 66-115.
BONGARS, J., Marini Sanvto dicti Torselli, Epistolae, içinde:
Gesta Dei Per Francos, vol. II, Hannoviae 1611, s. 289-316.
BROCARDUS, Directorium ad Passagium Faciendum, in Re­
cueil des Historiens des Croisades, Documents Armeniens,
Ed. : E. Dulaurier, vol. Il, Paris 1906, s. 367-517.
CARESINI, R., Raphayni de Caresinis. Cancellarii Venetia­
rum. Chronica, AA. 1343-1388, a cura di Ester Pastorello,
içinde: Rerum Italicarum Scriptores, Cilt: XII, Bölüm: Il,
Ed.: L. A. Muratori, Bologna 1923.
CERLINI, A., "Nuove Lettere di Marina Sanudo il Vecchio",
Bibliopolis, XIX, (1941), s. 321-359.

183
CESSI, R. - SAMBIN, P., Le Deliberazioni del Consiglio dei
Rogati (Senato). Serie Mixtorum, Volume I, Libri I-XIV
[1293-1331], Deputazione di Storia Patria per le Venezia,
Venezia 1960.
CESSI, R. - BRUNEITI, M., Le Deliberazioni del Consiglio
dei Rogati.(Senato). Serie Mixtorum, Volurne II, Libri XV­
XVI [1332-1333], Deputazione di Storia Patria per le Ve­
nezia, Venezia 1961.
COMMEMORIALI, I Libri Cornmernoriali della Republica di
Venezia, Regesti, Tomo ı, Libri 2, Ed.: Riccardo Predelli,
Monurnenti Storici R. Deputazione Veneta di Storia Pat­
ria, Venezia 1876.
COMMEMORIALI, I Libri Cornrnernoriali della Republica di
Venezia, Regesti, Tomo 2, Libri 3-4, Ed. : Riccardo Pre­
delli, Monurnenti Storici R. Deputazione Veneta di Storia
Patria, Venezia 1878.
CORPUS CHRONICORUM BONONIENSIUM, a cura di Al­
bana Sorbelli, içinde: Rerurn Italicarurn Scriptores, Cilt:
XVIII, Bölüm: I, Ed.: L. A. Muratori, Citta di Castello, Bo­
logna 1906.
CORTUSİİ PATAYİNİ DUO, Sive Gulielmi Et Albrigeti Cor­
tusiorurn Historia de Novitatibus Paduae, Et Lornbardiae,
ab anno MCCLVI usque ad MCCCLXIV, Rerurn Italicarurn
Scriptores, Cilt: XII, Bölüm V, Ed.: L. A. Muratori, Milan
1728, ss. 757-955.
CRONACA A LATINA. Cronaca Veneziana del 1343, a cura di
Caterina Negri di Montenegro, Perugia 2004.
CRONACHE MALATESTIANE. Dei Seeali XIV e XV, aa. 1295-
1385 e 1416-1452, a cura di Aldo Francesco Massera, içinde:
Rerum Italicarum Scriptores, Cilt: XV, Bölüm: II, Ed. : L.
A. Muratori, Bologna 1922.

1 84
CRONACHE SENESI, a cura di Alessandro Lisini - Fabio Ia­
cometti, içinde: Rerum Italicarum Scriptores, Cilt: XV, Bö­
lüm: VI, Ed.: L. A. Muratori, Citta di Castello, Bologna 1931.
DÖLGER, F., Regesten der Kaiserurkunden des Oströmisc­
hen Reisches von 565-1453, 4. Teil, Regesten von 1282-
1341 (Corpus der Griechischen urkunden des Mittelalters
und der Neueren Zeit), Munich-Berlin 1960.
DÖLGER, F., Regesten der Kaiserurkunden des Oströmischen
Reisches von 565-1453, 5· Teil (Schluss), Regesten von 1282-
1341 (Corpus der Griechischen urkunden des Mittelalters
und der Neueren Zeit), Munich-Berlin 1965.
DOUKAS, Tarih. Anadolu ve Rumeli 1326-1462, Çev.: Bilge
Umar, İstanbul 2008.
DUKAS, Bizans Tarihi, Çev.: V. L. Mirmiroğlu, İstanbul Ens­
titüsü. Yay., İstanbul 1956, 219s.
EFLAKİ, A., Ariflerin Menkıbeleri, Çev.: Tahsin Yazıcı, c. Il,
Hürriyet Yay., İstanbul 1979, 430s.
ENVERI, Düstfirname, neşr.: Mükrimin H. Yınanç, TTE Yay.,
İstanbul 1928, 121s.
ENVERI, Le Destan d'Umur Pacha (Düstı1rname-i Enveri),
çev.: Irene Melikoff-Sayar, Paris 1954.
GIRARDI, F., Venezia-Senato. Deliberazioni Miste. Registro
XX, (1341-1342), vol. ıo, Venezia 2004.
GIRARDI, F., Venezia-Senato. Deliberazioni Miste. Registro
XXIII, (1345-1347), vol. 10, Venezia 2004, 248s.
HISTORIAE ROMANAE FRAGMENTA, ab anno Christi MCC­
CXXVII usque ad MCCCLIV, Neapolitana sive Romana di­
alecto scripta, anonim, içinde: Antiquitates Italicae Medii
Aevi, c. III, Ed.: L. A. Muratori, Milan 1740, s. 239-548
(capitolo XIII, s. 353-372).

1 85
İBN BATTUTA, Seyahatname, Çev. : A. Sait Aykut, c. I, Yapı
Kredi Yay., İstanbul 2004, 576s.
İBN SAİD EL MAGRİBİ, Kitab Bast el-Arz Fi't-1\ı'l-ve'l-Arz,
Neşr.: Huan Fernit Hıynes, Tatvan 1958, 141s.
JORGA, N., "Une Lettre Apocyrphe sur la hataille de Smyrne
(1346)", Revue de !'Orient Latin, 3, (1895), s. 27-31.
KANTAKUZENOS, J., loannis Cantacuzeni Eximperatoris
Historiarum libri IV, Ed.: Ludwig Schopen - Barthold Ge­
org Niebuhr, 3 cilt, Bonn: Impensis Ed.: Weber, 1828-32
(cilt I, 6o8 s.)
KANTAKUZENOS, J., Geschichte. Übersetzt und Erlautert
von Georgios Fatouros und Tilman Krischer, Zweiter Teil
(Buch I), Stuttgart 1982, 344s.
KANTAKUZENOS, J., Geschichte. Übersetzt und Erlautert
von Georgios Fatouros und Tilman Krischer, Zweiter Teil
(Buch Il), Stuttgart 1986, 306s.
KUNSTMANN, F., Studien über Marino Sanudo den Aelte­
ren mit einem Anhange seiner ungedruckten Briefe, Mün­
chen 1855.
LEDUC, F. X., Venezia - Senato. Deliberazioni Miste. Registre
XVII (1335-1339), lstituto Veneto di Scienze, Lettere ed
Arti, Venise 2007.
MARCO BATTAGLI, Marcha di Marco Battagli da Rimini [AA.
1212-1354], a cura di Aldo Francesco Massera, Rerum Itali­
carum Scriptores, Cilt: XVI, Bölüm: III, Ed.: L. A. Muratori,
Citta di Castello, Bologna 1912-1913Citta di Castello 1913.
MARINO SANUDO TORSELLO, Liber Seeretorum Fidelium
Crucis. Super Terrae Sanctae Recuperatione et Conserva­
tione, Gesta Dei Per Francos, vol. Il, Ed.:
MARINO SANUDO TORSELLO, Liber Seeretorum Fidelium
Crucis, Kudüs 1972 (llpkıbasım).

1 86
MARINO SANUDO TORSELLO, The Book of the Secrets of
the Faithful of the Cross: Liber Seeretorum FideHum Cru­
cis, çev.: Peter Lock, Farnham, Ashgate 2011.
MARINO SANUDO TORSELLO, Istoria del Regno di Roma­
nia, içinde: Chroniques Greco-Romanes inedites ou peu
connues publiees avec notes et tables genealogiques, Ed. :
Cari Hopf, Paris 1873, s. 99-170.
MATTHAEI DE GRIFFONIBUS, Memoriale Historicum de
Rebus Bononiensum aa. 4448-1472 d. C., a cura di Lodo­
vico Frati - Albano Sorbelli, Rerum Italicarum Scriptores,
Cilt: XVIII, Bölüm: Il, Ed.: L. A. Muratori, Citta di Cas­
tello, Bologna 1902.
MELIKOFF, 1., Le Destan d'Umur Pacha, Bibliotheque Byzan­
tine, Paris 1954, 222s.
PACHYMERES, G., Bizanslı Gözüyle Türkler, Çev.: İlcan Bilı­
ter Barlas, İlgi Kültür Sanat Yay., İstanbul 2009.
PIETRO PIZOLO, Pietro Pizolo Notaio in Candia, c. I (1300),
Ed.: S. Carbone, (Fonti per la Storia di Venezia, Archivi
Notarili), Venezia 1978.
QUATERNUS CONSILIORUM, Duca di Candia, Quaternus
Consiliorum (1340-1350), Ed.: P. R. Vidulich, Fonti per la
Storia di Venezia, Archivi Pubblici, Yenice 1976.
RAMON M UNTANER, Chronicle, İngilizce tercüme: Lady
Goodenough, Cambridge Unv. Press, Ontario 2000, 614s.
RONCIERE, C. - DOREZ, L., "Lettres inedites et memoires
de Marino Sanudo l'ancien (1334-1337)", Bibliotheque de
l'ecole des chartes, tome 56, (1895), ss. 21-44·
STORIE PISTORESI, a cura di Silvio Adrasto Barbi, Rerum
İtalicarum Scriptores, Cilt: Xl, Bölüm: V, Ed. : L. A. Mu­
ratori, Citta di Castello, Bologna 1907.

187
THE MOROSINI CODEX, Ed. : Michele Pietro Ghezzo, John
R. Melville-Jones, Andrea Rizzi, Archivio del Litorale Ad­
riatico III, vol. I: to the Death of Andrea Dandolo (1354),
Padova 1999.
THIRIET, F., Regestes des Deliberations du Senat de Yenise
Concernant la Romanie, I (1329-1399), Ecole Pratique des
Hantes Atı:ides - Sorbonne, VI Section, Paris 1958.
THIRIET, F., Deliberations des Assemblees Yenitiennes: Con­
cernant la Romanie, Tome I, 1160-1363, Ecole Pratique des
Hantes Atudes - Sorbonne, VI Section, Paris 1966.
THOMAS, G. M., Diplomatarium Veneto-Levantinum. Sive
Acta et Diplomata Res Venetas Graecas Atque Levantis
Illustrantia, a. 1300-1350 c. I, a. 1351-1454 c. II, Venetiis
1880-1899. Türkçe tre. için bkz. : GÜÇER, B., Venedik ve
Doğu'ya Ait Siyasi Akitler Mecmuası, (TTK Ktp. Basılma­
mış Tercüme).
VILLANI, G., Cronica, Tomo VIII, Firenze 1823.
VILLANI, G., Croniche Storiche di Giovanni, Matteo e Filippo
Villani. A Miglior Lezione Ridotte colll\iuto, vol. IV, Mi­
lano 1848.
VILLANI, G., Nuova Cronica, Ed.: Giuseppe Porta, Parma 1991.
ZACCARIA DE FREDO, Zaccaria de Fredo Notaio in Candia
(1352-1357), Ed. : A. Lombardo, Fonti per la Storia di Ve­
nezia, Archivi Notarili), Venezia 1968.
ZUCCHELLO, P., Lettere di Mercanti a Pignol Zucchello (1336-
1350), Ed.: Raimondo Morozzo della Rocca, Comitato per
la Pubblicazione delle Fonti Relative alla Storia di Vene­
zia, Fonti per la Storia di Venezia, Sez. IV, Archivi Privati,
Venezia 1957, 145s.

1 88
ikincil Kaynaklar:
ABULAFIA, D., "Genova and Security of the Seas: The Mission
of Babilana Lomellino in 1350", Papers of British School
at Rome, c. 45, (1997), ss. 272-279.
AKIN, H., Aydınoğulları Tarihi Hakkında Bir Araştırma, AÜ­
DTCF Yay., Ankara 1968, (2. baskı), 253s.
ALEXANDRESCU-DERSCA, M., "L'expedition d'Umur Beg
d�ydin aux bouches du Danube (1337 ou 1338)", Studia
et Acta Orientalia, vol. 2, (1960), ss. 3-23.
ATIYA, A. S., The Crusade in the Later Middle Ages, London
1938, 622S.
BALARD, M., La Romanie Genoise (XIIe - Debut du XVe
Siecle), Vol. I, Genova 1978.
BALARD, M., "The Genoese in the Aegean (1204 - 1566)",
içinde: Latins and Greeks in the Eastern Mediterranean
After 1204, Eds. Benjamin Arbel, Bernard Hamilton, Da­
vid Jacoby, London 1989, ss. 158 - 174.
BALARD, M., "Latins in the Aegean and the Balkans in the
Fourteenth Century", içinde: The New Cambridge Medie­
val History, vol. VI, c. 1300 - c. 1415, (2008), Ed. : Michael
Jones, Cambridge University Press 2000, ss. 825 - 838.
BUCH, W., "14-15. Yüzyıllarda Kudüs'e Giden Alman Hacıları­
nın Türkiye izlenimleri", Çev.: Yüksel Baypınar, Belleten,
sayı: 183, (1982), ss. 50 9-533.
CAHEN, C., "Les Principautes 1\ırcomanes au Debut du XIV.
siecle D'Apres Pachymere et Gregoras", İÜEFfD, sayı: 32
(1979), (Ord. Prof. İ. H. Uzunçarşılı Hatıra Sayısı), ss. 111-116.
CARIM, F., Tarih'in Türk'e Yüklediği Çetin Görev. Katalan­
lar'ın Saldırısı Türkler ve Türkopl'ler, Garanti Yay., İstan­
bul 1965, 126s.

1 89
CARR, M., "The Hospitallers of Rhodes and Their Alliances
Against the 1\ırks, 1306-1348", içinde: Islands and Mili­
tary Orders c. 1291 - c. 1798, eds. Emmanuel Buttigieg -
Simon Philipsss, London 2013, ss. 167-176.
CARR, M., "Trade and Crusade? The Zaccaria of Chios and
Crusades.Against the 1\ırks", içinde: Contact and Conflict
in Frankish Greece and Aegean 1204-1453, eds. Nikolaos
G. Chrissis - Mike Carr, London 2014, ss. 115-134.
ÇELİK, M., Samhanoğulları ve Osmanlı Klasik Döneminde
Manisa'da Yaşayan Kültürel izleri, Manisa Valiliği Yay.,
Manisa 1990, 177s.

DARKOT, B., "Rodos", İA., c. 9, (199 7), ss. 753- 758.


DARKOT, B., "Sakız Adası", İA., c. 10, (199 7) , ss. 94-9 7.
DELAVILLE LE ROULX, J., La France en Orient au XI� Siecle:
Expeditions du Marechal Boucicaut, c. I, Paris 1886, 532s.
DELİLBAŞI, M., ·�ydınoğlu Hızır Bey'e Ait Bir Ahidname Tas­
lağı", içinde: CIEPO XIV. Sempozyumu, (Çeşme 18-22 Ey­
lül 2000), Ankara 2004, ss. 97-10 7.
DENNIS, George T., "1403 Tarihli Bizans-Türk Antlaşması",
Çev. : Melek Delilbaşı, AÜDTCF Tarih Araştırmaları Der­
gisi, cilt 29, sayı I, (1978), ss. 153-166.
EMECEN, F., XVI. Asırda Manisa Kazası, TTK Yay., Ankara
1989, 239S.

EMECEN, F., '�laşehir", TDVİA, c. 2, (1989), ss. 342-343 .


EMECEN, F., "Birgi", TDVİA, c. 5, (1992), ss. 189-191.
EMECEN, F., İlk Osmanlılar ve Batı Anadolu Beylikler Dün-
yası, Kitabevi Yay., İstanbul 2003, 236s.
ERSAN, M., "Katalanlar'ın Anadolu'daki Faaliyetleri: 1304",
içinde: Uluslararası Batı Anadolu Beylikleri Sempozyumu

1 90
(13-1s . Yüzyıllar), 18-20 Ekim 2004, Balıkesir 2oos, ss.
76-84 .
FAILLER, A., "L'occupation de Rhodes par les Hospitaliers",
Revue des etudes byzantines, tome so, (1992), s. 113-13S·
FAILLER, A., "Ephese fut-elle prise en 1304 par les Thrcs de
Sasan?", Revue des etudes byzantines, tome S4, (1996), s.
24S-248.
FAURE, C., "Le dauphin Humbert II a Venise et en Orient
(134s-1347)", Melanges d'archeologie et d'histoire T. 27,
(1907), s. S09-S62.
FLEET, K., European and Islamic Trade in the Early Ottoman
State, the Merchants of Genoa and Thrkey, Cambridge Unv.
Press, New York 1999.
FOURNIER, P., "Le dauphin Humbert Il", Comptes-rendus
des seances de l'Academie des lnscriptions et Belles-Lett­
res, s6e annee, N. 8, (1912), s. S81-S99·
GAY, J., Le Pape Clement VI et les affaires d'Orient (1342-
13S2), Paris 1904.
HABERSTUMPF, W., "La Dissoluzione delle Signorie Latine
in Marea di Fronte alla Thrcocraiza", Studi Veneziani, XX­
VIII, Venezia 1997, s. 61-81.
HEYD, W., Yakın Doğu Ticaret Tarihi, Çev. : E. Z. Karal, TTK
Yay., Ankara 2000, 647s.
HOPWOOD, K., "The Relations Between the Emirates of Men­
teşe and Aydın and Byzantium 12S0-13SO", içinde: CIEPO
XIV. Sempozyumu Bildirileri, (Çeşme 18-22 Eylül 2000),
Ankara 2004, ss. 30S-319.
HOUSLEY, N., "Angevin Naples and the Defense of the Latin
East: Robert the Wise and the Naval League of 1334", By­
zantion sı, no. 2. Brussels 1981, ss. S48-ss6.

1 91
HOUSLEY, N., The Avignon Papacy and the Crusade, 1305-
1378, Oxford 1986.
HOUSLEY, N., The Later Crusades 1274-1580. From Lyons to
Alcazar, Oxford Unv. Press, London 1992.
IMBER, C. H., "Kursan II. (Türk Sularında)", EL>, c. V, 2000,
ss. 505-507.
İNALCIK, H., "The Rise of the Thrcoman Maritime Princi­
palities in Anatolia, Byzantium and Crusades", Byzantine
Forschungen, v. 9, (1985), ss. 179-217.
IVANOY, V., "Saneta Unio or the Holy League 1332-1336/37 as
a Political Factor in the Eastern Mediterranean and the Ae­
gean", Etudes Balkaniques, XLVIII-ı, Sofia 2012, s. 142-176.
JACOBY, D., "Catalans, Thrcs et venitiens en Romanie (1305-
1332): un nouveau temoignage de Marino Sanudo Tor­
sello", Studi Medievali, s. III, vol. XV/ı, (1974), ss. 217-261.
JACOBY, D., "Lens Gens de Mer Dans La Marine de Guerre
Venetienne de la Mer Egee aux XIV. et XV. Siecles", içinde:
La genti del Mare Mediterraneo, a cura di R. Ragosta, Na­
poli 1981, ss. 169-201.
JACOBY, D., "Italian Migration and Settlement in Latin Gre­
ece: The Impact on the Economy", Seriften des Historis­
chen Kollegs, Kolloquien 37, München 1997, ss. 97-127.
KEDAR, B. Z., Merchants in Crisis. Genoese and Venetian
Men of Affairs and the Fourteenth-Century Depression,
Yale Unv. Press, London 1976, 259s.
KEDAR, B. Z. - SCHEIN, S., "Un projet de 'passage particulier'
propose par l'Ordre de l'Hopital, 1306-1307", Bibliotheque
de l'Ecole des Chartes 137, Paris-Genava 1979, ss. 211-226.
KIEL, M., "Birgi Tarihi ve Tarihi Coğrafyası", Çev.: R. H. Ünal,
Birgi. Tarihi, Tarihi Coğrafyası ve Türk Dönemi Anıtları,

192
Haz.: Rahmi Hüseyin Ünal, Kültür Bakanlığı Yay., Ankara
2ooı, ss. ı-ss.
KÖPRÜLÜ, M. F., Osmanlı Devleti'nin Kuruluşu, TTK Yay.,
Ankara 1999, (6. baskı), 122s.
LAIOU, A. E., "Italy and Italians in the Political Geography of
the Byzantines (14th Century)", DOP (49), (199S), ss. 73-99.
LAIOU, A. E., "Marino Sanudo Torsello, Bizans ve Türkler:
Türkler'e Karşı İttifakın Perde Arkası 1332-1334", Çev.: Mu­
rat Keçiş, AÜDTCFD, c. XXII, sayı: 34, (2003), ss. 183-2os.
LEMERLE, P., L'Emirat D'Aydın Byzance et L'Occident, Bibli­
otheque Byzantine, Paris 19S7, 276s.
LEOPOLD, A., How the Recover the Holy Land. The Crusade
proposals of the Iate thirteenth and early fourteenth cen­
turies, Ashgate 2000.
LUTTRELL, A., "Venice and the Knights Hospitallers of Rho­
des in the Fourteenth Century", Papers of the British School
at Rome 26, London 19S8, ss. 19S-212.
LUTTRELL, A., 196s. "The Crusade in the Fourteenth Cen­
tury", içinde: Europe in the Late Middle Ages, Ed.: J. R.
Hale, Nortwestern Unv. Press, London 196s, ss. 122-1S4·
LUTTRELL, A., "Settlement on Rhodes, 1306-1366", içinde:
Crusade and Settlement, Ed. : P. Edbury Cardiff: Univer­
sity College Press, London 198s, ss. 273-281.
LUTTRELL, A., "The Hospitallers of Rhodes Canfront the Thrks:
1306-1421", içinde: Christians, Jews and Other Worlds: Pat­
terns of Conflict and Accomodation, Ed.: P. F. Gallagher,
University Press of Amerika, Lanham 1988, ss. 8o-ıı6.
LUTTRELL, A., "The Military and Naval Organization of the
Hospitallers at Rhodes: 1310-1444", içinde: Des Kriegswesen
der Ritterorden im Mittelalter Ordines Militares-Colloquia

193
Torunensie Historica, VI, Ed.: Z. H. Nowak Torun: Uniwer­
sytet Mikotaja Kopernika, Torun 1991, ss. 133-153.
LUTTRELL, A., "The Genoese at Rhodes: 1306-1312", içinde:
• Oriente e Occidente tra Medioevo ed Eta Moderna, (Studi
in onore di Geo Pistarino), Ed.: Laura Balletto, Genova
1997, ss. 7.37-761.
LUTTRELL, A., "1389 Öncesi Osmanlı Genişlemesine Latin
Tepkileri", Osmanlı Beyliği (1300-1389), Ed.: E. A. Zacha­
riadou, çevirenler: Gül Çağalı Güven-İsmail Yerguz-Tülin
Altınova, Tarih Vakfı Yurt Yay., İstanbul 1997, ss. 129-149.
LUTTRELL, A., "The Hospitallers and the Papacy, 1305-1314",
Forschungen zur Reichs-, Papst-, und Landesgeschichte;
Peter Herde zum 65. Geburtstag, eds. K. Borchardt and
E. Bunz, vol. Il., Stuttgart: Anton Hiersemann, 1998, ss.
595-622.
LUTTRELL, A., "Oniki Adalar'da Deprem: 1303-1513", Os­
manlı İmparatorluğu'nda Doğal Afetler, Ed. : E. A. Zacha­
riadou, çevirenler: Gül Çağalı Güven-Saadet Öztürk, Ta­
rih Vakfı Yurt Yay., İstanbul 2001, ss. 159-166.
MARTIN, M. E., "The Venetian-Seljuk Treaty of 1220", The
English Histarical Review, vol. 95, no: 375 (April, 1980),
ss. 321-330.
MILLER, T. S., The History of John Cantacuzenus (Book IV):
Text, Translation and Commentary, Washington 1975, (Ya­
yımlanmamış Doktora Tezi).
MILLER, W., "The Zaccaria of Phocaea and Chios (1275-1329)",
The Journal of Hellenic Studies, vol. 31, (1911), ss. 42-55.
MILLER, W., "The Genoese in Chios, 1346-1566", The Eng­
lish Histarical Review, vol. 30, n. 119, (Temmuz 1915), ss.
418-432.
MILLER, W., Essays on the Latin Orient, Cambridge 1921.

1 94
MOLLAT, G., Les Papes dj\vignon (1305-1378), Paris 1912, 444s.
MORANVILLE, H., "Les projets de Charles de Valois sur l'Em­
pire de Constantinople", Bibliotheque de l'ecole des char­
tes, 1890, tome sı, ss. 63-86.
MORDTMANN, J. H., "Edremit", EI!, c. II, (1965), ss. 686-687.
MÜLLER, G., Documenti Sulle Relazioni Della Citta Toscane
Coll'Oriente e Coi 1\ırchi Fino all'anno MDXXXI, Firenze
1897·
NICOL, D. M., The Last Centuries of Byzantium, 1261-1453,
Cambridge University Press, 2nd ed. 1993, 497s.
NICOL, D. M., Bizans ve Venedik, Diplomatik ve Kültürel İliş­
kiler Üzerine, Çev. : Gül Çağalı Güven, Sabancı Yay., İstan­
bul 2000, 462s.
OIKONOMIDIS, N., ''Avrupa'da Türkler (1305-1313) ve Küçük
Asya'da Sırplar (1313)", Osmanlı Beyliği (1300-1389), Ed. :
E. A. Zachariadou, çevirenler: G. Ç. Güven-İ. Yerguz-T. Al­
tınova, Tarih Vakfı Yurt Yay., İstanbul 1997, ss. 173-182.
ORUÇ BEY (Edirneli), Oruç Bey Tarihi, haz. Atsız, Tercüman
ıooı Temel Eser Dizisi, Tarihsiz, ı88s.
OSTROGORSKY, G., Bizans Devleti Tarihi, Çev. : Fikret Işıl­
tan, TIK yay., Ankara 1999, 541s.
ÖDEN, Z. G., "Bizans İmparatorluğu'nun Türkler'e Karşı Alan
ve Katalanlar İle ittifakı", İÜEFTD, sayı: 35 (Prof. Dr. Hakkı
Dursun Yıldız Hatıra Sayısı), (1994), ss. 123-129.
ÖDEN, Z. G., "Karesi ve İlk Zamanları", Uluslararası Batı Ana­
dolu Beylikleri Sempozyumu, Balıkesir 18-20 Ekim 2004,
Balıkesir 2005, ss. 42-45.
PETIT, J., "Memoire de Foulques de Villaret sur la croisade",
Bibliotheque de l'ecole des chartes, 1899, tome 6o, (1899),
s. 602-610.

195
PRYOR, J. H., Akdeniz'de Coğrafya, Teknoloji ve Savaş, çevi­
renler: Füsun Tayanç-1\ınç Tayanç, Kitabevi Yay., İstan­
bul 2004, 262s.

ROBBERT, L. B., "Venice and the Crusades", içinde: A History


of the Crusades, Ed.: K. M. Setton, c. 5, (1985), ss. 379-451.

RODDY, S., The Correspondence of Marina Sanudo Torsello,


University of Pennsylvania, 1971 (Yayımlanmamış dok­
tora tezi), 309s.
SAVVIDES, A. G. C., "Acropolites and Gregoras on the Byzan­
tine-Seljuk Confrontation at Antioch-on-the Maender (A.
D. 1211) English Translation and Commentary", AÜDTCF
Tarih Araştırmaları Dergisi, XV (26), (1991), ss. 93-101.

SAVVIDES, A. G. C., "Nakshe", El!, c. VII, (1993), ss. 939-940.

SCHEIN, S., Fideles Crucis. The Papacy, the West, and the Re­
covery of the Holy Land 1274-1314, Ciarendon Pres, Ox­
ford 1991.

SETTON, K. M., "The Catalans in Greece 1311-1380", içinde: A


History of the Crusades, Ed.: Kenneth M. Setton - Harry
W. Hazard, vol. III, London 1975, ss. 167-224.

SETTON, K. M., The Papacy and the Levant (1204-1571), vol.


I, (The Thirteenth and Fourteenth Centuries), The Ame­
rican Philosophical Society, Philadelphia 1976.

SOUCEK, S., "Sakız", El. 2 , c. Vlll, (1995), ss. 889-892.

TAESCHNER, F., '1\ydın", El!, c. I, (1960), ss. 782.

THEUNISSEN, H., Ottoman-Venetian Diplomatics: The Ahd-na-


mes. The Histarical Background and the Development of
a Category of Political-Commerical lnstruments together
with an Annotated Edition af a Corpus of Relevant Docu­
ments, EJOS I (2), (1998), ss. 1-698.

1 96
THIRIET, F., "Les Relations entre la Crete et les Emirats 1\ırcs
de Asie Mineure au XIV. Siecle (1348-1360)", Actes du XII.
Congress International des Etudes Byzantines, II, (1964),
ss. 213-221.
THIRIET, F., La Romanie Venitienne au Moyen Age. Le de­
veloppement et l'exploitation du domaine colonial venitien
(XII• - XV' siecles), De Boccard, Paris 1975, 485s.
TOPPING, P., "The Morea 1311-1364", A History of the Crusa­
des, Ed. : Kenneth M. Setton - Harry W. Hazard, vol. III,
London 1975, ss. 104-140.
TRONE, R. H., The History of John Kantakouzenos (Book 1):
Text, Translation and Commentary, Washington 1979, (Ya­
yımlanmamış Doktora Tezi).
TURAN, 0., Türkiye Selçukluları Hakkında Resmi Vesikalar,
TTK Yay., Ankara 1988, 202+107s.
TURAN, 0., Selçuklular Tarihi ve Türk-İsliim Medeniyeti, Bo­
ğaziçi Yay., İstanbul 1999, 536s.
TURAN, Ş., Türkiye-İtalya İlişkileri I. Selçuklular'dan Bizans'ın
Sona Erişine, Metis Yay., İstanbul 1990, 409s.
ULUÇAY, Ç., "Saruhanoğulları", İA., c. 10, (1997), ss. 239-244.
UZUNÇARŞILI, İ. H., Anadolu Beylikleri, TTK Yay., Ankara
1988, (4. baskı), 297s.
VRYONIS, S., The Decline of Medieval Hellenism in Asia Mi­
nor and the Process of Islamization from the Eleventh th­
rough the Fifteenth Century, Berkeley 1971, 532s.
WITTEK, P., Menteşe Beyliği, Çev. : O. Ş. Gökyay, TTK Yay.,
Ankara 1986, (2. baskı), 191s.
WITTEK, P., "Milas", EI. 2 , c. VII, (1993), ss. 55·
YINANÇ, M. H., Düstfırname-i Enveri Medhal, İstanbul 1929,
98s.

197
ZACHARIADOU, E. A., Trade and Crusade, Venetian Crete
and the Emirates of Menteshe and Aydin (1300-141s), Hel­
lenic Institute of Byzantine and Post-Byzantine Studies,
Yenice 1983, 272s .
.
ZACHARIADOU, E. A., ""MIA ELLHNOGLWSSH SYNQHKH
TOY CHDHR AİDHNOGLOY", Byzantinische Zeitschrift
ss . (1962), ss. 2S4-26s.
ZACHARIADOU, E. A., "Sept traites inedits entre Yenise et
les emirats d'Aydın et d'Menteşe (1331-1407)'', Studi Preot­
tomani e Ottomani, Ed. : A. Gallotta, (1976), ss. 229-239.
ZACHARIADOU, E. A., "Prix et Marches des Cereales en Ro­
manie (1343-144s)", Nuova Rivista Storica, LXI,(1977), ss.
291-306.
ZACHARIADOU, E. A., "The Catalans of Athens and the Begi­
ning of the Turkish Expansion in the Aegean Area", Studi
Medievali, 3a Serie, XXI,(1980), ss. 821-838.
ZACHARIADOU, E. A., "Holy War in the Aegean during the
Fourteenth Century", MHR, v. 4, no. I, (1989), ss. 212-22s.
ZACHARIADOU, E. A., "Karesi ve Osmanlı Beylikleri: İki Ra­
kip Devlet", Osmanlı Beyliği (1300-1389), Ed.: E. A. Zacha­
riadou, çevirenler: G. Ç. Güven-İ. Yerguz-T. Altınova, Ta­
rih Vakfı Yurt Yay., İstanbul 1997, ss. 243-2SS ·
ZACHARIADOU, E. A., "Sarukhan", El!, c. IX, (1997), ss. 69.
ZACHARIADOU, E. A., "Udj", El!, c. X, (2ooo), ss. 777.
ZACHARIADOU, E. A., "Umur Pasha", EL>, c. X, (2ooo), ss. 867.
ZHUKOV, K., "The 'Destan of Umur Pasha' in the Light of the
'Kitab-ı Bayriye' by Piri Reis", XL Türk Tarih Kongresi, c.
III, Ankara 1994, ss. 893-897.

1 911
EKLER
1- Mektup, Antlaşma ve Anekdotlar

[I]
Girit vassallerinin Türklerin adaları
yağınalarına dair mektupları
16 Temmuz 1318
(George Martin Thomas, Diplomatarium Veneto­
Levantinum, c. I, s. ıoS-109 no. 62)

Venedik, Dalmaçya ve Hırvatistan'ın ünlü Doju v.s . . . . . . .


Giovanni Soranzo'ya onun emriyle Girit Dukası Nicolas Zane
ve Meclisi azaları hürmetlerini ve bağlılıklarını arz eylerler.
işbu mektupların mevzu, Zat-ı Asilanelerinin haberi ol­
duğu üzere, Türklerin son zamanlarda Venediklilere, Ege De­
nizi'nin adalarını işgal eden tebanızdan kimselere, denizlerde
sefer eden tebanızdan kimselere birçok zararlar verdiklerini,
buralarını yağma ettiklerini arz eylemektir; bu meyanda Zat-ı
Asilanelerinin de haber aldığı veçhile gemilerinden biri ile de­
nizde bulunan sadık tebanız, asil adam Marco Contereno'yu
esir etmişler; sahip olduğu her şeyi almışlardır ve bugüne
kadar onu esaret altında tutmaktadırlar. Asil adam Andrea
Barozzi'ye ait Santarini Adası'na birçok kayıklada gelip, ka­
raya çıkmışlar, bu adayı yağma etmişler; insanları, mevaşiyi
[hayvanları] ve her şeyi alıp götürmüşlerdir. GiritH sadık te­
hamza ait bir miktar kayığı da bu taeirierin memleketlerin­
den getirdikleri mallarla birlikte zaptetmişlerdir. Bunun üze­
rine onlara, sadık tebanıza vermiş oldukları zararlar üzerinde
durarak ve onlarla sulh ve vefak halinde bulunduğumuzu,

201
kendilerinden topraklarımıza gelenleri himaye ve muhafaza
ettiğimizi [109] ve ettirdiğimizi göstererek neden kendile­
rinden aksi muamele gördüğümüzü açıklamalarını isteyen
bir mektup yazdık. Bize dostane mektuplarla cevap verip,
bizleri kardeş bildiklerini, bizimle kuvvetli bir sulh ve vefak
halinde bulunmak istediklerini ve bizim adamlarımıza kesin
surette tecavüz ve taarruzdan sakınacaklarını bildiriyorlar;
kesin surette tecavüzden sakınacakları tebamıza ait adalada
sahip olduğumuz yerlerin doğru olarak bildirilmesini istiyor­
lardı. Va'dlerini tutacaklarını sanarak bu yerleri kendilerine
bildirdik. Fakat bu imansız adamlar yukarıda bahsettiğimiz
sadık tebanıza verdikleri zararlada yetinmeyerek, geçen Ma­
yıs ayında on altı silahlı kayıkla, daha doğrusu kayık değil en
büyüğünün yüz ve en küçüğünün elli kürekçisi olan ve top­
lamda bin beş yüz kişi bulunan hafif harp gemileriyle sadık
tebanız Andrea Comaris'in idaresindeki Karpathos Adası'na
gelip buraya çıkmışlar, bu adayı yağma edip küçük büyük üç
yüz kişiyi ele geçirmişler, mevaşi ve her şeyi gasp etmişler,
hepsini alıp Türkiye'ye dönmüşlerdir. Şimdi de emin bir kay­
naktan aldığımız haberlere göre bu melunlar bu on altı kayık
ve hazırlamakta oldukları daha on diğer kayıkla Girit Ada­
sı'nın Sithia tarafına gelmeye hazırlanıyorlarmış; bu kayık­
lada birlikte beş Katalan gemisi de bulunuyormuş ve Türk­
lerin sayısı iki bin kişi imiş. Bunu haber aldığımızdan beri
bütün ada dahilinde ve bilhassa müsait görülen yerlere ne­
zaret için nöbetçiler diktik ve diktirdik. Sythia'ya kuvvet ve
silah naklettik; bu mıntıkanın emniyeti ve müdafaanın iyice
sevk ve idaresi için bu tedbiri zaruri gördük; kadırgalarımızı
hazırlamaktayız; onları o surette tertip ve ihzar ediyoruz ki
şayet adanın bu cihetinde karaya çıkmak hususunda kendi­
lerine güveniderse onları layık oldukları veçhile karşılaya­
cağız. Adaya gelip bizlere saldırmazlarsa emriniz olmadan

202
biz onlara karşı hasmane bir harekete girişmeyeceğiz. Zat-ı
Asilanelerinin uygun buldukları kararları ittihaz eyleyip, emir
ve iradelerini bize bildirmesi için yukarıdaki malumatımızı
tam olarak taraf-ı Asilanelerine arz eylerneyi uygun bulduk.
Son olarak haber almaktayız ki Türklerin dört kayığı San­
torini Adası'na gelip karaya kuvvet çıkartarak bu adayı yağma
etmektedirler.

203
[ II ]
Venedik Senatosu'nun Türklere karşı sefere
dair Papa VI. Clemens'in mektuplarına ve
sefaretine cevabı
ıı Ocak 1343
(George Martin Thomas, Diplomatarium Veneto­
Levantinum, c. I, s. 263-265 no. 136)

Karar
Papanın ve elçisinin mektuplarının okunmasını dinleyip
onları öğrendikten sonra ve mezkur elçinin Türklere karşı
sevk olunacak kuvvetiere dair yapmış olduğu teşebbüs hak­
kında bilgi sahibi olduktan sonra, v.b .....
Elçinin talebinde başlıca iki şey söz konusu olup, bir taraf­
tan Papalık mezkur kafirlerin ortadan kaldırılması ve mağlup
edilmesi için ne yapılmasının uygun olacağını bildirmekte di­
ğer taraftan Dojluk bu kuvvetleri hangi tarihte harekete ge­
çirmenin uygun olacağını, tarafımızdan yapılması düşünülen
yardımın çeşidini ve miktarını beyan ve tebliğ etmektedir. Prü­
domlarımız aşağıda yazılı şekilde ve sırada cevap verilmesinin
uygun olacağı hakkında fikir birliğine varmışlardır:
Evvela, mademki bizim fikir ve görüşlerimiz soruluyor, "al­
çak Türklerin kudret ve kuvveti o derece artmış ve gelişmiş­
tir ki kimsenin onlara karşı koyacak kuvveti olmadığından
Hıristiyan ahalisi arasında ve hatta onlara komşu bölgelerde
gasp ve yağmada bulunmak için serbestçe gidip geliyorlar"
şeklinde defalarca kutsal zatımza bilgiler verdiğimiz karşılık
olarak bildirilmelidir. Bu suretle onların kuvvetlerini bildiği­
mizden Papa hazrederine tavsiyede bulunmuştuk ki bu sefere
istenilen zaman ve mekanda her birine ikiyüz kişinin bineceği

204
kırk kadırga ve bundan başka her biri yüzyirmi kürekçi ve yirmi
şövalye taşıyan elli huissier [usserii] tahsis olunursa böylece
bu sefer için bin şövalye ayrılmış olur ve bu sayede Türklerin
acı kuvvetine karşı konulabilir. Fakat böyle bir kadırga donan­
masının kurulup donatılmasının kolay olmayacağını ve hali­
hazırda gerekli şövalyeleri tedarik etmenin mümkün olamaya­
cağını düşündüğümüzden [264] Hıristiyanları kurtarmak ve
kafideri zaptetmek için her hiilükarda bir kadırga donanınası
teşkil edilmelidir; bu donanma fikir ve görüşlerimize göre en
az yirmibeş kadırgadan oluşmalıdır. Durumun daha da kötü­
leşmesini önlemek için her hiilükarda bir donanma hazırlayıp
Hıristiyanların yardımına göndermek hususunda faydalı göre­
cekleri tedbirleri almalarını Papa hazretlerine bırakınayı uy­
gun gördük. Bununla beraber yukarıda bahsi geçen kafirle­
rin büyük kuvvetini göz önünde tutarak kutsal şahsiyetlerine
derin saygılarımızla şu fikrimizi sunmaya cüret ederiz ki do­
nanma ne derece büyük ve kuvvetli olursa seferden elde edi­
lecek menfaat de o derece önemli olacaktır.
Seferin kuvvetlerine tarafımızdan yapılacak katılım payını
bildirmekle ilgili talebe gelince şu şekilde cevap verilmelidir
ki: Kendisi için hiçbir şey gizli olmayan Tanrı bilir ki geçmişte
olduğu gibi bugün de Tanrı'nın kutsal inancına ibadetle dolu
kalbimiz mukaddes imanın kuvvetli olmasını ve her zaman
artmasını şevkle arzu etmiş ve etmektedir. Geçmişte duymuş
olduğu gibi halen de kutsal inanca bağlı Hıristiyanları bu de­
rece çirkin bir perişanlık içinde görerek ızdırabın acıtıcı iğ­
nelerini duymaktadır. Bunun için elimizden geldiği kadar bu
uğurda gayret göstermek hususunda her zaman hazır olduğu­
muzu gösterdik. Bunun böyle olduğu gerçekten yeterli dere­
cede anlaşılacaktır. Bu kafirlerin kuvvetlerinin artmasından
dolayı H ıristiyanlığı tehdit eden tehlikenin ciddi boyutlara

205
ulaştığını gördüğümüzden kalbimiz bu gaye için daha kuv­
vetli çarpmaktadır.
İşte bunun için iyi niyetimizde kararlı olarak, katlanacağı­
BUZ masraflara önem vermeyerek kendi adımıza zevkle aşağı­
daki tekiifte bulunuyoruz: Papa hazretleri bu alçaklara karşı
bir kadırga donanınası göndermeyi emrettiği ve buna teşeb­
büs ettiği vakit her defasında kendimiz, tabilerimiz, tebamız,
Girit Adası, Eğriboz Adası ve bize bağlı olan diğer toprakları­
mız, yerlerimiz ve adalarımız için dörtte bir oranında olmak
üzere bu donanınayı temin etmek. Yani donanma yirmibeş ka­
dırgadan müteşekkil olursa biz kendi hissemize altı kadırga
temin edeceğiz; şayet donanma otuziki kadırgadan oluşursa
biz sekizini sağlayacağız; eğer donanma kırk kadırgadan olu­
şursa onunu vereceğiz. Bu şekilde katılımımız kadırga sayısı
ile paralellik gösterecektir. Kadırgalarımızı da herşeyiyle yani
adamları, malzemesi ve gerekli silahlarıyla donatacağız.
Seferin tarihine gelince, bu hususta kararı kutsal şahsi­
yetlerine bırakarak ondan bahsetmiyoruz. Diğer kadırgalar
için uygun görüp verecekleri emir bizi de kapsayacaktır. Fa­
kat elçi bu hususa değinip oluşturulacak donanmanın üç yıl
arka arkaya kış ve yaz mevsimlerinde hizmette kalmasının uy­
gun olacağını bildirmiştir. Teşkil olunacak donanmanın, ka­
firleri mağlubiyete uğratmak için yaz kış bütün yıl ve bu şe­
kilde arka arkaya üç yıl hizmette bulunmasının faydalı hatta
tamamiyle zorunlu olduğunun Papa hazretlerine yazılması ve
elçiye de söyleomesinin uygun olacağı fikrindeyiz.
Sonra, bu sefer acil bir iş olup ne şekilde olursa olsun ge­
cikmesinden hiçbir şey kazanılamayacağını Papa hazretlerine
yazmalı ve Papalık elçisi ile söz konusu elçilere de bildirilmeli
ki Papa hazretleri bu donanınayı bu yıl teşkil etmeye karar ve­
rirlerse bu uğurda hazırlamak istedikleri kadırga sayısını be­
lirtmelidirler. Bu sefere atfettiğimiz önemden ötürü kuvvet

206
ve imkanlarımızın üstünde bir tekiifte bulunduğumuzdan bu
teklifin Papa hazretlerini tatmin ve memnun kılacağını umar;
bu sefer için istedikleri kadırga sayısını ve onların hangi ta­
rihte hazır olmalarını arzu ettiklerini tarafımıza bildirmele­
rini dileriz. Kendi adımıza verecekleri talimatı gönülden ye­
rine getireceğiz. Bununla beraber şunu kutsal şahsiyetlerine
hatırlatırız ki kadırga donanmasını bu yıl teşkil etmeye karar
verdikleri takdirde [265] bu uğurda ayınlacak kadırgaların
silahlandırıhp donatılarak önümüzdeki nisan ayı içinde Ro­
mania sularında bulunacak şekilde emir buyurmalarının ke­
sin surette zorunlu olduğu fikrinde bulunduğumuzu arz eyle­
riz. Bundan dolayı Papa hazretlerinden gerek silahlandırılıp
donatılacak kadırgalar sayısı ve gerekse seferin tarihi husu­
sunda uygun bulacakları tedbirleri almalarını dileriz. Hıris­
tiyanlığın zafer ve şam için bizleri daima sadakat ve gayretle
hazır göreceklerdir.
Bundan başka, zamanla Papa hazretleri kadırga sayısını
arttırınayı uygun bulurlarsa bizler her zaman belirlenecek
miltarın dörtte bir ile katılmaya hazırız, bunu yukarıda arz
eylemiştik. Yapacağımız yardımımızın kendimiz, Girit ve Eğ­
riboz adalarımızia bize bağlı olan diğer yerler için olacağını
belirtiriz. Zira onlar kendi adiarına birşeye sahip değillerdir.
Şövalyelerin yola çıkarılması hususuna gelince, Papa haz­
retleri bu şövalyeleri göndermek istediği vakit her defasında
biz, gönderilecek şövalyelerin toplam sayısının dörtte birini,
onları sağlayanların masraflarını vermeleri şartıyla, naklet­
meye ve Venedik şehrimizde yukarıda söylenildiği üzere mas­
rafları başkalarına ait olmak üzere hayvanların ve yiyecek­
lerin nakli için husisi erler ve neferler teçhiz etmeye hazırız.

207
[ III ]
Gazi Umur Bey'in 17 Ocak 1345 tarihinde
. İzmir'de Haçlılara karşı kazandığı zafere ilişkin
Düstftrname'nin anlatısı
(Enveri, Düsrurndme-i Enveri, neşr. : Mükrimin H. Yınanç,
İstanbul 1928, s. 6ı)

[s. 61]
Çün sabah oldı yüridi ol çeri 1 ol Mesemerti idi öndeki eri;
Anun ardınca Mesepiri yürür 1 çıkdı kafir bahr-i kıranın bürür;
Yüridi hem sonra Batraş-ı layın 1 taşı tolu mekir içi tolu kin;
Bir gümüş haçı var önünce ulu 1 götürürler tahta üstünde ölü;
Camide cansuza 'Tengri' der tapar 1 arsız cümlesi Hak yoldan sapar;
Bir haber Paşa'ya gönderdi firenk 1 "nice kılasın bizimle deyü cenk;
Kim senün Tenründürür bir bizim üç 1 hem biz üçiiz cem olupdur bizde güç";
Dedi Paşa: "Birdürür ulu Çalap 1 biz kılaruz nusreti andan talep;
Putdan istersüz talepsüz nusreti 1 nefi yokdur bir kuyumcu aleti";
Şubdem ada geyüp saz ü selep 1 bürüme çukal u cevşendür acep;
Ellig ve kollul';u butlık hem ışık 1 hep müşaykal çevre veriridü ışık;
Zemberek götüren önünce gider 1 çanra oku sonra andan azm eder;
Harbe kalkan götüren haddi yok 1 kılıç ve kurde götüren anda çok;
Çalınup kös ve nara ve boru 1 çıkdı deryarlan kamu kıldı yula;
Göz açıp yumunca erer hendege 1 öd götürmüş mancınık ister yaya;
Çok uzun baltalar ile çekdiler 1 hendege cümle metrisi dökdiler;
1\ıruban cenk ider iken Türk eri 1 cümle hendekten aşup çıkdı çeri;
Kara Buğrayı Frenk oda urur 1 gafil olmuş Türk ırak yerde durur;
Derim ev var kara ve kızıl ve ak 1 anları hep yakdı cümle ittifak;
Erdi bölük bölük olup gaziler 1 cümlesi binmişdi esp-i taziler;
Hızır Beg geldi veziri Arslan 1 bile yanında anun oğlı Toğan;
Geldi hem Hace Hasan oğlanları 1 Bedreddinle Ali Merdanları;
Hem Ehad Beg hem Süleyman hem Hasen 1 cümle bunlar cenk kılur dinle sen;

208
Hem Hızır Beg dahi İsmail Beg 1 cümle Paşa hısmı çok kati oldı seg;
Dahi Çu�a Subaşı hem kardaşı 1 ol Hasan Beg cenkdür anun işi;
Bir kilise vardur İ zmir'de ulu 1 ol sı�r yata�ıydı gübre dolu;
Batraş anda varup görmişidi 1 mezbele olmuş anı görmişidi;
Demiş ana "yardım edersen bana 1 çok asam kandili altından sana";
Türk ayağından sürüyüb bi-aman 1 ol kiliseye koyarken verdi can;
Hem Mese Pir'i dahi bir Türk eri 1 soydu sürürken çürimiş deri;
Dedi Paşa "Ol üçünü getürün 1 göreyin anları bunda getürün";
Getürüp üçün dahi tuzladılar 1 koydılar tabuta hem gizlediler;
Çok kayık geldi ölüler satdılar 1 çün şınuban ellerine getdiler;
Haddi yok buldu ganimet ol çeri 1 doyum oldı gayet anda Türk eri;
Toldı kafır elleri zar-u fıgan 1 Müslümanlar cümle oldı şadman;

209
[ IV ]
Kıbrıs Kralı IV. Hugues'nun Napoli Kraliçesi
I. Giovanna'ya Türklere karşı Hıristiyan
zaferinden bahseden mektubu
24 Haziran 1346
(Nicola Jorga, "Une Lettre Apocyrphe sur la hataille de
Smyrne (1346)", Revue de I'Orient Latin, 3, (1895), s. 29-31)

[s. 29]
Kıbrıs Kralı, Sicilya Kraliçesini saygı ve minnettariılda se­
lamlar. Kral, Türklere karşı kendilerinin ve diğer inançlı Hı­
ristiyanların verdiği savaşa desteklerinden dolayı minnettar­
dır. [s. 30] 24 Haziran 1346'da biz ve diğer Hıristiyan Haçlılar
Türklere karşı savaşmak üzere harekete geçtik ve İzmir ile
Ayasuluğ arasında bir yerde toplandık. Türkler oniki yüz bin
kişi idi ve bizlerin sayısı da ikiyüz bin idi. Savaş şiddetli bir
biçimde başladı ve Türklerin sayısı çok fazla idi. Mücadele ak­
şama doğru neticelendi. Aşırı derecede yorulduğumuz için ar­
tık savaşmaya takatimiz kalmadı. Savaşın sonunda ayakta ka­
lan Türklerin sayısı bizden fazla idi ve bunlar şehitlerini almak
için bekliyorlardı. Biz çok yorgun düşmüş ve hatta kendi ka­
nımızı içecek derecede susuz kalmıştık Neyse ki Tanrı buna
izin vermedi. İçinde bulunduğumuz durum için büyük bir
inançla Efendimize dua ettik. Dedik ki: "Eğer Sen, bu inançlı
savaşçılarının kazanmasım istiyorsan bize bir işaret ver ve
kalbirnizi güçlendir. Senin adına şehit olabilmek için onlara
karşı bize dayanma gücü ver". Zeferden umudumuzu kesmiş,
daha çok ölümü bekleyen bir biilde matem ve gözyaşı dökü­
yorduk. Aniden beyaz bir atın üzerinde birisi göründü, kırmızı
renkte mükemmel bir haç taşıyordu. Kahverengi saçları, uzun

210
bir yüzü ve sakalı vardı. Gür bir sesle dedi ki: "Ey inananlar!
Korkmayın. Çünkü Majesteleri Tanrı sizlere cennetin kapıları
açtı ve görünmez yardım elini uzattı. Ayağa kalkın, güçlü ve
cesur olun ve savaşmak için benimle gelin. Çünkü siz ebedi
hayat ile kutsandımz". Böylece, onun yardımı ile topadandık
ve sanki hiç savaşmamışız gibi Türklerin gece başlattığı yeni
saldırıya karşı sanki her taraf bize aydınlıkmış gibi mücade­
leye giriştik. Türklerden hayatta kalanlar ışığıınızia bir anda
ortadan kayboldular. Böylece Tanrı'nın yardımıyla Türklere
karşı zafer elde ettik.

211
[V]
Ayasuluğ Hikimi Hızır Bey ile mütareke
ıS Ağustos 1348
(George Martin Thomas, Diplomatarium Veneto­
Levantinum, c. I, s. 313-317 no. 168)

[s. 313] Başlık: Ayasuluğ Hiikimi Hızır Beğ (Zalabi Thr­


chi damini Theologi)'in elçileri ile Papa hazretlerinin elçileri
arasında yapılan antlaşmaların sureti.
Papa hazretleri adına ve yerine barış ve düzeni sağlamak
ve antlaşma imzalamak üzere Papa hazretleri ile Papalık ma­
karnından görevli, Tanrı'nın inayeti ile Girit başpiskoposu çok
Sayın Francesco'nun elçisi ve vekili ve Papa hazretlerinin emir
ve iradesi ile Romania ve Kıbrıs bölgelerinde Papa'mn elçisi
sayın rahip senyör frer Dracanerii de Gaudiosa ile Kudüs Sa­
int Jean Şövalyelerinin kutsal evinin çok Sayın Sahib-ı Azamı
senyör frer Deodati de Gomono'nun huzurunda [s. 314] biz
Çelebi Hızır Beğ'in vaat ve taahhüt ettiğimiz ve ant içtiğimiz
barış ve dostluk İtilafnameleri şunlardır:
Onlar bu maksatla bize elçileri yukarıda adı geçen sen­
yör frer Dracunetum'u gönderdiler, bunun üzerine biz büyük
Aydınoğlu Mehmed Bey [magnifici Amirari Mahabut Maha­
mutbeth Aitinı1 hazretlerinin oğlu yukarıda adı geçen biz Çe­
lebi Hızır Bey yukarıda adı geçen Papa hazretleri ve Papalık
makamı adına ve yerine akdedilmiş olan antlaşma süresince
kendimiz, bütün kardeşlerimiz, baronlarımız ve bütün akra­
balarımiz adına olmak üzere madde be madde aşağıda yazılı
taahhütlere, mukavelenamelere, onları ihlal etmeden onlara
riayet eylemek hususunda ant içiyoruz, vaat ve taahhüt edi­
yoruz. Bundan dolayı işbu yemine dayanan vesikayı aşağıda

212
yazılı maddeler ve mukavelenamelerle yüklü olarak onun kut­
sal huzuruna, Papalık meclisinden nezdimize dönene kadar
bütün taahhütlere onları ihlal etmeksizin riayet etmeyi vaat
ve taahhüt ederek tam yetkiye sahip elçilerimizi gönderiyoruz.
Bundan başka, zat-ı akdeslerinin yukarıda bahsi geçen
maddeler hakkında diledikleri şekilde ister ilaveler, ister ek­
siltmeler yaparak vereceği kararı bütün kuvvetimizle kabul
ve idameyi de peşinen vaat ve taahhüt eyliyoruz. Bu hususta
göğü, toprağı, denizi, dünyada mevcut her şeyi yaratmış olan,
yegane ölüm ve dirim kuvvetine malik olan, ebedi olan, ben­
zeri bulunmayan, ölmemiş ve ölmeyecek olan, doğurulmamış
ve doğmamış olan, bütün insanların gizli veya açık her şeyi
kendisine malum olan, Tanrı "longuium et calamon" yani levha
ve kalemi yaratmış olan Tanrı, makamını göklerde tesis etmiş
olan, yanında duran melekleri ve mukarreb melekleri yoktan
yaratmış olan, yüz yirmi dört bin peygamberi yaratmış olan
ki bunlardan birincisi Adem, sonuncusu "Valla ubelle, vaelle
Eliahin elcaniathel garniuserit" diyerek Müslümanların dinini
göstermiş olan ve onu izhar etmiş bulunan Abdullah oğlu Mu­
hammed'dir, emrini şu dört kitaba göndermiş olan Tanrı için:
Musa'nınki olan eskisi, Davud'un Mezamir kitabı olup Zebur
adı verilen, Iuz tabir olunan İsa'nın İncil'i ve Muhammed'in
Furkan'ı ki onunla Müslümanların yasası Kur'an'ın dört zin­
ciri ile kavileşmiştir, kendisine kudretimi, bütün mallarımı
borçlu olduğum Tanrı için, vücudumu yıkadıktan sonra bü­
yük kıyamet günü için yemin ederiz.
Ben, yukarıda adı yazılı Emir, hiç korkmadan, hiçbir bas­
kıya maruz kalmadan fakat kendi isteğirole ve dosdoğru adam­
Iarımızla "cohicides" ellerimi arapça yazılı el Kur'an-ül Mu­
azzam üzerine koyarak ant içer ve taahhüt eylerim ki ben,
kardeşlerim ve bütün halkım ve bütün devlet erkanım, aşa­
ğıda yazılı bütün maddelere kesin olarak riayet eyleyeceğim;

213
e�er ant içtiğim bütün hususları ang içtiğim gibi yapmazsam
ve aşağıda yazılı maddelerin herhangi birine aykırı hareket
edersem "dehoam passaris" olayım ve gençli�im hakkında
bütün söylediklerim için la ilahe iliallah Muhammedün Resu­
lulİah olayım, yedi defa Mekke'ye ayakkabısız yayan gitmekle
mükellef olayım ve kıyamet günü yani hüküm günü Muham­
'
med aleyhimde bulunsun, İbrahim ve Ali ve Cafer'i öldüren­
lerle birlikte mahkum olayım ve Hüseyin ve Hasan'ın kanı
benden sorulsun ve benim boynurnun borcu olsun3"7• ve "la­
bia mea sint et essent haraava" yani hüsn-ü suretle kazandı­
ğım aleyhimde olsun.
[s. 315] işbu isteyerek yapılan yemine dayanan ahde bü­
yük bir teminat olmak üzere adımı ve bizzat ellerimi bu yazı­
nın başına ve sonuna koydum.
Evvela ant içer, vaat ve taahhüt eyleriz ki yukarıda adı ge­
çen Amiral halen elçilerimiz karar ve iradelerini ö�renmek
üzere nezdlerine gittikleri Papa hazretlerinin iradesi de o
merkezde olmak şartıyla kutsal ittifak adına yukarıda adları
geçen senyörlere veya onlar tarafından tayin olunacak diğer
senyörlere yukarıda adı geçen Ayasulu� adlı yerimizin ticari
vergi gelirlerinin yarısını ve aynı suretle sahip oldu�umuz di­
�er limanların ticari vergilerinin gelirlerinin yarısını verecek
veya verdireceğiz.
Bundan başka, vaat ve taahhüt eyler ve ant içeriz ki biz ve
milletimiz İzmir Hristiyanlarının kalesinin halkına iyi şekilde
ve dostane muamelede bulunup saygı gösterece�iz ve onlara
yardım edeceğiz.
Kendimiz, kardeşlerimiz ve tebamız olan bütün adamlar
adına vaat ve taahhüt eyler ve ant içeriz ki barış için ant içti­
ğimiz günden itibaren tamamen geçecek gelecek ayın sonuna
327 Bu yemin tarzı Aydınoğulları'nın Şii oldukları şeklinde yapılan yorumları des­
tekler mahiyettedir.

214
kadar küçük büyük bütün gemilerimiz ve kadırgalarımızla kar­
deşlerimize ve adamlarımıza ait olanlarm hepsi bütün sular­
dan karaya çekilecek, onların yakılıp tahrip edilmesini kabul
edip etmediğini sormak üzere Papa hazretlerine gidilip dönö­
lünceye kadar geçecek müddet zarfmda orada kalacaklardır.
Şayet Papa hazretleri onların yakılıp tahrip edilmesini ister­
lerse emirleri gelir gelmez gemileri yakıp imha ederek, emir­
lerini derhal İcra ve tatbike hazırız. Şayet Papa hazretleri af
edip de onların yakılmamasmı ve tahrip olunmamasını bize
bağışiarsa onları karada, su dışında, silahsız bir halde muha­
faza eylemekle, onlarla hiçbir şey yapmamakla, onları [yardım
isternek için] milletimizden hiçbir kimseye göndermemekle mü­
kellef olacağız ve durum imzaladığımız barış süresince hiçbir
hareket hazırlığı yapılmaksızın hiçbir kimseye bir zarar ver­
meden, hiçbir Hristiyana karşı korsanlık yapılmaksızın böy­
lece devam edecektir.
Bundan başka, namımıza, varislerimizin, ekabirimizin
ve bütün milletimizin adına vaat ve taahhüt eyler, ant içeriz
ki hiçbirimiz ne korsanlık eden herhangi bir Türkiye Amira­
linin herhangi bir kadırgasına ve gemisine gitmek cüretinde
bulunacak ne de Hristiyanlara zarar verecektir; büyük olsun
küçük olsun bir kimse gizlice bir Arniralin kadırgasına veya
gemisine adamlar gönderecek olursa bu kötü ilişkileri bütün
kuvvetimizle ele geçirmekle mükellef olacağız, onları yemini­
mize aykırı teşebbüslere yardım ettiklerinden dolayı cezalan­
dıracağız ve şayet bir Hristiyana bir zarar verilmişse, zarara
uğrayana sadece sözüne güvenerek zararını karşılayacağız.
Bundan başka, vaat ve taahhüt eyler, ant içeriz ki idare­
miz altında bulunan hiçbir yerde adamlarımız korsanlık ya­
pan ne bir kadırgayı ne de bir gemiyi kabul edecekler, ne de
ona ekmek ve gıda gereksinimi sağlayacaklardır. Bilakis kendi
düşmanları imiş gibi onları uzaklaştıracaklar, onlara zarar

215
vereceklerdir; aralarından biri onlara açıkça veya gizlice yi­
yecek verir, yardım eder, öğüt verir ve iltimasta bulunursa ve
biz de bunu haber alırsak ve şayet bundan Hristiyanlara her­
hangi bir zarar gelirse onu tamamen karşılamak ve gasbolu­
nan şeyi iade ile mükellef olacağız ve onun öğüt ve iltimasın­
dan faydalananı yeminimize aykırı hareket etmiş suçlu bir
kimse gibi cezalandıracağız.
Bundan başka, vaat ve taahhüt eyler, ant içeriz ki ne tara­
fımızdan ne kardeşlerimiz tarafından ne de bütün arazimiz­
deki adamlarımız adına hiçbir Türkiye amiralinin bir gemisi
kabul olunmayacak [s. 316] ve hiçbir kimse açıkça olsun veya
gizlice olsun ne yiyecek, ne öğüt ve ne de bir iltimas elde ede­
cektir; bilakis onları salıillerimizden kovacağız ve onlar hak­
kında kendi düşmanlanmız gibi hareket edeceğiz; eğer bir
kimse onlara öğüt verecek, yardımda bulunacak veya iltimas
ya da iaşe sağlayacak olursa bu geminin uğrayabileceği zararı
tam olarak karşılayacağız, suçluyu veya suçluları yeminimize
aykırı hareket eden suçlular gibi cezalandıracağız.
Bundan başka, şayet kutsal ittifakın bir kadırgası veya ka­
dırgaları korsanlık eden Türklere veya Hıristiyanlara ait bir
kadırgayı veya kadırgaları ya da bir gemiyi tahrip edip, ka­
çarak arazimize gelirlerse kadırgaların döküntülerini ve bü­
tün denizciler ile ganimeti kutsal ittifakın adamlarına teslim
etmekle mükellef olacağız; söz konusu olan bir Türk gemisi
ise geminin döküntüleri ile ganimeti teslim etmekle mükel­
lef olacağız; fakat mürettebattan Türk olanlara gelince onları
kendi yasamıza göre yeminimize ihanet etmiş suçlu kimseler
gibi cezalandıracağız.
Bundan başka, Hıristiyanların kutsal ittifakına mensup
büyük veya küçük çaplı bir kadırga ya da da bir gemi bir fır­
hna veya herhangi bir kaza neticesinde sahillerimizde herhangi
bir yerde parçalanırsa o gemi veya gemilerin, kadırgaların

21 6
bulunduğu yerdeki adamlarımız denizcilerin bütün mallarını
muhafaza edecekler, onlara öğüt verecekler, yardım edecek­
lerdir; şayet adamlarımızın ihmal ve gevşekliği ve onları iyi
koruyamaması neticesinde denizcilerin veya gemilerin mal­
ları ya da bizzat şahıslar herhangi bir şekilde bir zarara uğrar
veya hakarete maruz kalırlarsa bundan zarar görenlere ve bu
kötü muameleye maruz kalanlara ihmal ve gevşeklikleri gö­
rülenlerin mal ve mülklerinden tam tazminat ödeyeceğiz ve
İlımali görülenleri yeminimize aykırı hareket eden suçlular
gibi cezalandıracağız.
Bundan başka, vaat ve taahhüt eyler, ant içeriz ki kutsal
ittifaka saldırmak azminde bulunan hiçbir Türkiye Amiraline
ve durumu ne olursa olsun herhangi bir kimseye, ne de kutsal
Roma kilisesine asi hiçbir Hıristiyana ister gizli ister açıkça­
sına ne iltimasta bulunacağız, ne öğüt vereceğiz, ne de yardım
edeceğiz; fakat bilakis onlar aleyhinde olduğumuzu ilan edece­
ğiz ve onların aleyhinde bütün kuvvetimizle hareket edeceğiz.
Bundan başka, vaat ve taahhüt eyler, ant içeriz ki İzmir
başpiskoposu bu mahalde inşa edilmiş olan bütün kiliselere
sahip olacak ve dilediği şekilde oraya gidebilecek, ayİnlerde
bulunabilecek, İsa'nın kutsal dinini neşir ve telkin edebilecek­
tir. Bundan başka kendisi ve ailesi için ekebilmesini sağlamak
üzere ona gereken tohumları ve toprağı vereceğiz; kendisi ve
onunla birlikte bulunan Hıristiyan ümmetini korumak için
ona adamlarımızı da vereceğiz; Ayasuluğ başpiskoposu için
de aynı şekilde hareket etmeyi taahhüt eyleriz.
Bundan başka, vaat ve taahhüt eyler, ant içeriz ki şayet bi­
zim veya tebamızdan birinin bir Hıristiyana borcumuz varsa
vadesi geçince onu tam olarak ödettireceğiz.
Bundan başka, vaat ve taahhüt eyler, ant içeriz ki kendi­
mizi arazimize gelen bütün Hıristiyan taeirierin emniyet ve
muhafazasını temin ile mükellef sayıyoruz; onlara haksızlıkta

217
bulunulmasına, şiddet gösterilmesine tahammül etmeyece­
ğiz; şayet adamlarımızdan biri ahmaklık eseri olarak onlar­
dan birine bir zarar verirse bu zararı tam olarak tazmin ede­
ceğiz ve bu kötülüğü işleyeni sebep olduğu haksızlığa, işlediği
suça göre cezalandıracağız.
Bundan başka, ne ölçü ve vergileri, ne ticari resimleri ne
de yetkimize bağlı bütün diğer vergileri ne arttıracağız ne de
azaltacağız.
[s. 317] Bundan başka, vaat ve taahhüt eyler, ant içeriz ki
kutsal ittifaka mensup her millet yani Kıbrıs, Venedik ve Ro­
dos Şövalyeleri arazimizde meclislerine ve konsoloslarına sahip
olacaklardır; bu konsoloslar milletleri üzerinde yargı hakkına
sahip olacaklardır; eğer bir Türk'ün yukarıda yazılı Hıristiyan
milletlerinden birinin bir ferdi ile bir kavgası olursa onun kon­
solusu ile naibimiz birlikte meseleyi tahkik edeceklerdir; bir­
likte verdikleri hüküm ve yahut konsolosun vereceği hüküm
tarafımızdan kabul ve tasdik olunacaktır; şayet herhangi bir
kötülüğü yapmış olan Hıristiyanlardan biri ise Hıristiyanla­
rın konsoloslarından başka hiçbir himse bu işe karışmamalı­
dır; onların yapacakları iş veya verecekleri hüküm tarafımız­
dan teyit ve tasdik olunacaktır.
Bundan başka, vaat ve taahhüt eyler, ant içeriz ki kutsal
ittifaka mensup bütün kadırgalar hiçbir ticari vergi, ne de bir
devlet vergisi ödemeden sahillerimizin her noktasına, bütün
limanlarımıza gidebilecekler, oralarda iaşeleri için ihtiyaç­
ları olan ekmek, şarap, et ve sair yiyecekleri alabileceklerdir.
Bundan başka, vaat ve taahhüt eyler, ant içeriz ki Rodos
Şövalyeleri ile yemine dayanan eski antlaşmamızın içerdiği
bütün maddeleri ve sözleşmeleri tastik edip, yürürlüğe koya­
cağız. Bu antlaşma mührümüzle mühürlenmiş olup maddeleri
buradaki maddelerle çelişmeyip daha ziyade yukarıdaki mad­
deleri teyit eylemektedir

218
Bundan başka, vaat ve taahhüt eyler, ant içeriz ki yukarıda
adları yazılı olan senyörler veya onlardan bir tarafından mü­
teveffa senyör patriğin cesedi ile diğer cesetler talep olununca
onları vaktinde ve mahallinde saati saatine teslim edeceğiz.
Bundan başka, vaat ve taahhüt eyler, ant içeriz ki şayet yu­
karıda yazılı maddelerden biri herhangi bir noktadan anlaşıl­
madığı takdirde üç elçi tarafından aydınlatılabilecektir ve on­
ların yorumu geçerli ve inanılır olacaktır.
Bundan başka, vaat ve taahhüt eyler, ant içeriz ki iki taraf­
tan birinin bir kölesi diğer tarafın arazisine kaçıp sığınırsa o
taraf veya tarafımızdan ya da umumi bir suretle kölenin git­
tiği taraf onun için daha fazla olmamak üzere ıs florin öde­
mekle mükellef olacaktır; bu suretle şayet bir köle kaçarsa onu
iade etmekle mükellef olacağız yahut diğer taraf bizden ıs flo­
rin miktarında bir meblağ talep edecektir; şayet bu erkek veya
kadın köle efendilerine veya sair kimselere ait bir şeyi de be­
raberinde götürmüşse, götürülmüş olan şeyleri alıp zarara uğ­
rayan diğer tarafa iade etmekle mükellef olacağız.
Miladın 1348. yılı, ı. indüksiyonunda, Ağustos'un ı8'inde
senyör Çelebi yukarıda yazılı olduğu üzere mezkftr bütün mad­
delere riayet edeceğine ant içmiştir ve ben Papalığın noteri Ge­
orge Calloquiri'nin huzurunda kendi eliyle Latince ve Grekçe
olarak aşağıya imzayı atmıştır.

219
[ VI ]
ıS Ağustos 1348 tarihli antlaşmanın Venedikliler ve
diğerleriyle yapılan mütekabil akdi
ıS Ağustos 1348
(Georgft. Martin Thomas, Diplomatarium Veneto­
Levantinum, c. I, s. 318 no. 169)

[s. 318] Başlık: Türk Çelebi Hızır ile antlaşma akdi.


Evvela herkes buraya tam güvenle gelmek ve buradan git­
mek, buraya mallar getirmek, buradan ürünleri ve sair mal­
ları istediği gibi ihraç etmek imkan ve hakkına sahip olacaktır.
Mezkılr Çelebi'nin arazisine gelen ve oradan hareket eden bir
kimseye yukarıda bahsi geçen ittifakın kadırgaları ve adam­
ları tarafından hiçbir engel çıkartılmayacak, hiçbir zarar ve­
rilmeyecek, onun hakkında aforoz ve ibadetten men kararı
verilmeyecektir.
Bundan başka, söz konusu ittifakın kadırgaları ve tebasın­
dan olan kimseler arazisinde mezkılr Çelebi'nin adamlarına
ve maliarına hiçbir zarar vermeyeceklerdir. Bir zarar verildiği
takdirde ittifak, sebebiyet verilen zararı tam olarak karşıla­
makla mükellef olacaktır.
Bundan başka, Çelebi'nin memleketinin adamları tam bir
güvenle ittifaka mensup milletierin arazisine Hıristiyanların
gemileri ile olmak şartıyla ittifaka mensup devletlerin tebaası
tarafından hiçbir engele ve haksızlığa uğramadan malları ve
eşyaları ile gidebilecekler; aykırı bir durumun gerçekleşmesi
durumunda ittifak, verilmiş zararları karşılamak ve suçluları
cezalandırmakla mükellef olacaktır.
Bundan başka, Çelebi'nin bahsi geçen tebasını nakleden
gemiler ittifaka mensup memleketlerin kıyılarında bir yerde

220
kazaya uğrarsa ittifak, arazisinde kurtanimış bulunan şahıs­
ları, mallarını, eşyalarını kendi malları söz konusu oluyormuş
gibi sadıkane kurtarmak ve muhafaza etmek ve onları iadesi
gereken kimselere iade etmekle mükellef olacaktır.
Bundan başka, taeider yukarıda yazılı ittifakın arazisinde
ölüderse ölenlerin mallarını sadakatle korumayı ve Çelebi bize
yazı ile bildirince onları tamamen iade etmeyi vaad ve taah­
hüt eyliyoruz.
Bundan başka, şayet Hıristiyanların bir kadırgası veya ge­
misi, Çelebi'nin toprağına veya milletlerine kendi arazisi dahi­
linde zarar vermek isterlerse ne tarafımızdan ne de adamları­
mız tarafından yardım göreceklerdir; onlara ne öğüt vereceğiz,
ne de yardımda bulunacağız, ne de iltimas eyleyeceğiz; bilakis
sözlerimiz, ricalarımızla mezkı1r zararlara sebebiyet vermek
isteyenlere engel olmaya çalışacağız ve bütün kuvvetimiıle
bundan vazgeçirteceğiz. Onlar buna rağmen maksatlarından
vazgeçmez ve telkinlerimizi kabul etmezlerse ittifak, müsait
ve mümkün yollardan çabucak adı geçen Çelebi'yi haberdar
edecektir.
Bundan başka, Çelebi'nin tebasından olan bir erkek veya
kadın Türk Hıristiyanlığa geçmek veya sair bir sebeple arazi­
ınize iltica eder ve oraya başkalarına ait mallar getirirse ya­
hut bir bağ ile bir başkasına bağlı bulunuyarsa getirdiklerini
iade ettirmek, borcu ödetmek veya borçluyu alacaklısı ile an­
laşıncaya kadar hapsetmekle mükellef olacağız.
Bundan başka, erkek veya kadın köle arazimize kaçıp sı­
ğınırsa yukarıda adı geçen Çelebi'ye veya bize yazı ile bildire­
ceği kimseye adam başına 15 altın florin ödemekle mükellef
olacağız. Şayet köle efendisine veya başka bir kimseye ait bir
şeyi de birlikte götürmüşse bu suretle getirilmiş olan şeyleri
tamamen iade ile mükellef olacağız.

221
2- Dönemin Önemli Şahsiyetleri
Roma ve Avignon Papaları
IV. Nicolaus (1288 - 1292)
Xl. Benedictus (1303 - 1304)
V. Clemens (1305 - 1314)
XXII. loannes (1316 - 1334)
XII. Benedictus (1335 - 1342)
VI. Clemens (1342 - 1352)

Venedik Dojları
Pietro Gradenigo (1289 - 1311)
Giovanni Soranzo (1312 - 1328)
Francesco Dandolo (1328 - 1339)
Bartolarneo Gradenigo (1339 -1342)
Andrea Dandolo (1343 - 1354)

Bizans İmparatorlan
VIII. Mikhael Palailogos ( 1261-1282)
Il. Andronikos Palailogos (1282 - 1328)
III. Andronikos Palailogos (1328 - 1341)
VI. Ioannes Kantakuzenos (1347 - 1354)

Fransa Kralları
IV. Philippe (1285 - 1314)
V. Philippe (1316 - 1322)
IV. Charles (1322 - 1328)
VI. Philippe (1328 - 1350)

222
Türk Beyleri
Aydınoğlu Mehmed Bey (1308-1334)
Aydınoğlu Gazi Umur Bey (1334-1348)
Aydınoğlu Hızır Çelebi (1348 - y.1360)
Menteşe Bey (y.1261 - y.1282)
Menteşeoğlu Mesud Bey (y.1282-y.1319)
Menteşeoğlu Orhan Bey (y.1319y.1344)
Menteşeoğlu İbrahim Bey.(1344y.1360)
Saruhan Bey (y.1305 - 1345)
Karasi Bey (y.1296 - y.1328)
Karasioğlu Demirhan Bey (y.1328y. 1345)

Sakız Adası ve Foça'da Mukim Cenovalı


Zaccaria Ailesi
I. Benedetto Zaccaria (1288 - 1307)
Il. Benedetto Zaccaria (1314 - 1325 ö.1330)
Martino Zaccaria (1314 - 1329. ö.1345 İzmir)

Rodos'da Mukim Hospitalier Şövalyeleri


Sahib-i Azam Foulques de Villaret (1305 - 1317)
Sahib-i Azam Helion de Villeneuve (1319 - 1346)

Kıbrıs Krallığı
Il. Henri (1285 - 1324)
IV. Hugues (1324 - 1359)

Naksos Düklüğü (Adalar Denizi Dukalığı)


Il. Marco Sanudo (1262 - 1303)
I. Guglielmo Sanudo (1303 - 1323)
I. Niccolo Sanudo (1323 - 1341)
I. Giovanni Sanudo (1341 - 1362)

223
Mora {Achaia) Prensliği
Taranto Prensi I. Filippo (1307 - 1313)
[Napoli Kralı Roberto'nun kardeşi]
Gravina Kontu Giovanni (1318 - 1332)
[Napoli Kralı Roberto'nun kardeşi]
Taranto �rensi Roberto (1332 - 1346)

Bölgenin Diğer Kral, Dük, Kont ve Senyörleri


Napoli Kralı Roberto (1309 - 1343)
Calabria Dükü Carlo (1298 - 1328)
[Napoli Kralı Roberto'nun oğlu]
Napoli ve Sicilya Kralı Anjou Hanedamndan I. Charles
(1266 - 1285)
Valois Kontu Charles (1270 - 1325)
[Fransa Kralı IV. Philippe'nin kardeşi]
Bourbon Dükü ve Clermont Kontu I. Louis (1327 - 1342)
Sicilya Kralı Aragonlu III. Federico (1296 - 1337)
Atina Katalanlarının Dükü Don Alfonso Fadrique
(1317 - 1330 Ö.1338)
Kutsal Roma-Germen imparatoru ve Bavyera Dükü
Ludwig (1301 - 1347)
Hainant Kontu I. Guillaume (1304 - 1337)
Kilikya Ermeni Kontu IV. Leon (1320 - 1341)
Mykonos ve Tinos adalarının Hakimi Il. Bartolommeo
Ghisi (1315 - 1341)
Viennois Veliahtı Il. Dauphin Humbert
(1333 - 1349 ö.1355)
Venedik'in Romania ve Körfez Kadırgaları Kaptanı Pietro
Zeno (1330 - ö.1345 İzmir)
İstanbul'un Latin Patriği Henri d�sti (ö.1345 İzmir)

224
Harita

Ege Denizi ve Adaları


� YEDiTEPE

Ve���ik,
PaR�lık
Türkler
E l i n iz d e k i bu e s e r, X I V. yüzyı l ı n i l k yarı s ı n d a E g e D e n izi ve
adaları ile T ü rkiye ve Yu n a n i stan kıyı l a r ı n d a b a ş ı n ı Papa l ı k
ile Ve n e d i k' i n çekt i ğ i H ı ristiyan Batı l ı kuvvet l e r ile
Ayd ı n o ğ u l l a r ı B ey l i ğ i ' n i n ö n c ü l ü ğ ü n d eki T ü r k l e r aras ı n ­
d a c e reyan e d e n e g e m e n l i k m ü ca d e l e s i n i e l e al m a ktad ı r.
1 3 1 8 y ı l ı n d a Tü rk- Kata l a n ittifakı n ı n G i rit Adası ' n ı t e h d it
etmes iy l e başlayan bu m ü cadele d ö n e m i n d e H ı ri stiyan
Batı ' n ı n güç m e rkezl e r i n d e , T ü r k i l e rl eyi ş i n i n d u rd u r u l ma­
s ı a m a c ı y l a ilk d efa Türk karşıt ı i ttifak ( Le g a ) ya d a B i r l i k
1'
( U n i o n e ) t e s i s i g ü n d e m e g e l m i şt i r. Yo ğ u n d i p l o m ati k teşe b b ü s­
l e r i n netices i n d e Vened i k , Papa l ı k, Bizans I m paratorl u ğ u , K ı b rı s Kral l ı ğ ı , R o d o s
Şövaly e l e r i , N a k s o s D u kal ı ğ ı , Ve ned i k ' i n G i rit ve E ğ r i b oz ko l o n i l e r i i l e b ö l g e n i n d i ğ e r
Lat i n g ü ç l e r i n i n askeri kat k ı l a rıyla i l k i 1 334 i k i n c i s i i s e 1 344 y ı l ı n d a o l m a k üzere i ki
d efa v ü c u d a geti r i l e n H a ç l ı I ttifak D o n a n m a s ı , d o ğ r u d a n Ayd ı n o ğ l u Gazi U m u r Bey ' i n
hareket m e rkezi l z m i r ' i hedef a l m ı ştı r. D ö n e m i n Bizans kro n i ğ i N i ke p h o ros G regoras' ı n
ifadesiyle, "sadece l z m i r ' i n e le geçirilerek Ege'de Lati n çıkarla rı n ı n ko run ması n ı değ i l
esas ı n d a l z m i r ' i n b i r üs olarak ku l lan ı l ı p , Tü rkl e r i n Anad o l u kıyıların dan tamamen
te mizlenmesini amaç laya n" bu seferleri n , s o n raki yüzy ı l larda H ı ristiyan Batı Dü nyas ı ' n ı n
T ü r k l e re karşı g e n e l tutu m u hal i n e d ö n ü şt ü ğ ü g ö r ü lecekt i r.

1 1 1 1 1 11 1 1 1 1 11 1111
9 7860 5 9 787543

You might also like