Professional Documents
Culture Documents
Orta Çağ' da .
Venedik,
PaR�lık
Türkler
Orta Çafda Venedik, Papalık ve 1ürlder
1243-1353
Serdar Çavuşdere
Editör
Sahure Ergüz el
©Yeditepe Yayınevi
ı. Baskı: Ekim 20 1 7
Sayfa Düzeni
Çelebi Şenel
Kapak Tasanını
Sercan Arslan
Baskı-CIIt
Şenyıldız Yay. Matbaacılık Ltd.Şti.
Güm üşsuyu Cad. Işık Sanayi Sitesi C Blok No:1 02 - Topkapı / İstanbul
Tel: 02 1 2 483 47 9 1 -92 (Sertif ıka N o: 1 1 964)
YEDiTEPE YAYlNEVi
Çatalçeşme Sok. No: 52/1 34410 Cağaloğlu-İstanbul
Tel: (0212) 528 47 53 Faks: (0212} 512 33 78
www.yeditepeyayinevi.com 1 bilgi@yeditepeyayinevi.com
ORTAÇAG'DA
VENEDİK, PAPALIK
VETÜRKLER
1243- 1353
Serdar Çavuşdere
YEDiTEPE �
Serdar Çavuşdere
1983 yılında Sivas'ın Yıldızeli ilçesinde doğdu. İlk, orta ve lise öğre
nimini İzmir'de tamamladı. 2005 yılında Ege Üniversitesi Tarih Bö
lümünden mezun oldu. 2005-2007 yılları arasında Kahramanma
l-aş Sütçü İmam Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsünde yüksek
lisans ve 2008-2014 yıllan arasında Ankara Üniversitesi Orta Çağ
Tarihi Anabilim Dalında doktora yaptı. 2010-2011 yılları arasında
Yenerlik'te Ca' Foscari Üniversitesi Beşeri Bilimler Bölümünde Orta
Çağ'da Akdeniz Tarihi üzerine araştırmalarda bulundu. 13. ve 14.
yüzyıllarda Türklerin Ege ve Akdeniz'de Batılılada olan siyasi ve ti
cari ilişkileri konusunda çeşitli makaleler kaleme alan yazar, İngi
lizce ve İtalyanca bilmektedir.
Şah-ı Guzô.t Umur Paşa'nın aziz anısına ...
İÇİNDEKİLER
Kısaltmalar.............................. : .......................................................... 9
GİRİŞ ................................................................................................ 13
1. BÖLÜM
EGE'NİN YENİ SAKiNLERi:
TÜRKLER VE L AT i NLER 1243-1304 ...... ................................. 19
2.BÖLÜM
TÜRKLERiN EGE'DE İLERLEYİŞİ VE
"PASSAGİUM PARTİCULARE" 1304- 1334 .. .. .. ..
.. . . . .... . .. . ...... 43
KAYNAKÇA . . . . .
........ ...... ................ ... ...... .... ................ . .................. 183
9
JS : Journal des Savants
İÜEFTD : İ stanbul Ü niversitesi Edebityat Fakültesi
Tarih Dergisi
•
10
Ekierin Listesi
ı- Mektup, Antlaşma ve Anekdotlar
Girit vassallerinin Türklerin adaları yağmalarına dair mek
tupları, 16 Temmuz 1318.
3- Haritalar
XIII. yüzyılda Ege, Batı Anadolu ve Yunanistan
ll
GİRİŞ
13
katılması ve Akdeniz havzasının kuzeyinde -özellikle de Adalar
�
14
kadar yaklaşık iki yüz yıl boyunca bölgede varlıklarını sür
dürmüşlerdi. Bu süre zarfında Doğu Akdeniz'deki Haçlı dev
letlerinin en büyük finansörleri konumundaki İtalyan şehir
devletleri, gerek Suriye ve Filistin kıyılarındaki liman şehir
lerinde gerekse de stratejik ve jeopolitik bakımdan Akdeniz ti
caretinde önemli bir yere sahip olan Kıbrıs, Girit, Sakız, Ro
dos ve Eğriboz gibi adalarda kurdukları kolonilerle Akdeniz
ticaretinde söz sahibi olmaya başlamışlardı.
Sözünü ettiğimiz dönem içerisinde, XIII. yüzyılın hemen
başlarında meydana gelen ve Akdeniz'deki siyasi, sosyal ve
ekonomik yapıda önemli değişikliklere sebep olan bir diğer
gelişme de, Haçlı Seferleri'nin sunduğu imkanları en iyi şe
kilde değerlendiren ve Akdeniz ticaretiyle zenginleşen Yene
dik Cumhuriyeti'nin, Bizans İ mparatorluğu'nun zenginliğine,
Yunanistan ve Adalar Denizi'ndeki hakimiyetine göz dikmiş
olmasıydı. 1204 yılında Venedik öncülüğünde gerçekleştirilen
IV. Haçlı Seferiyle Bizans İ mparatorluğu'nun başkenti İ stan
bul'un ele geçirilip, burada 1261 yılına kadar varlığını sürdüre
cek olan Latin İ mparatorluğu'nun kurulması ve Ege'nin ticari
ve stratejik öneme sahip adaları ve kıyılarının Latinler tara
fından işgal edilmesi, Hıristiyan Avrupa ile Müslüman Doğu
arasında Akdeniz'de süregelen egemenlik mücadelesinin, Ak
deniz havzasının kuzeyine intikal etmesine sebep olmuştu. Bir
taraftan Anadolu kıyılarından Türklerin ve Yunanistan ana
karası üzerinden de Venedik öncülüğündeki Latinlerin haki
miyet kurmaya, diğer taraftan da Bizans İmparatorluğu'nun
siyasi otoritesini korumaya çalıştığı Ege Denizi ve adaları
üzerindeki bu egemenlik mücadelesi, hem Türkler ve Latin
ler, hem de bölgenin yerli unsurlarının istikbalinde belirleyici
bir rol oynamıştı.
1204'ten önce Bizans İ mparatorluğu'nun, IV. Haçlı Seferi'n
den sonra Venedik öncülüğündeki Latin güçlerinin ve 1453'ten
ıs
sonra da Osmanlı Devleti'nin tesis ettiği Ege Denizi adaları ve
kıyıları üzerindeki hakimiyet, Doğu Akdeniz'de söz sahibi bir
güç olmanın en önemli şartını da göstermiş oluyordu. Nite-
..
16
ve ticari çıkarlarını tehdit eden Türklere karşı bir savunma
projesine dönüşmesine yol açmıştı.
Bu eserde öncelikle Mısır'ın ekonomik olarak zayıflatı
lıp, işgal edildikten sonra kutsal toprakların yeniden ele geçi
rilmesinin hedeflendiği Haçlı Seferi projelerinin, daha sonra
Ege'deki başta Venedik kolonileri olmak üzere Latin menfaat
lerini tehdit eden Türk ilerleyişine karşı "passagium particu
lare" olarak da adlandırılan ve Haçlı ruhu ile hareket edilmesi
nin öngörüldüğü savunma ittifakına dönüşümü ele alınmakta
ve bu bağlamda bir tarafta Batı Anadolu'nun Aydın, Menteşe,
Samhan ve Karesioğulları gibi denizci Türk beylikleri ile müt
tefikleri Katalanların diğer tarafta da Fransa Kralı, Venedik
Cumhuriyeti, Papalık, Bizans İmparatorluğu, Rodos'ta mukim
Hospitalier Şövalyeleri, Sakız Adası'nın Senyörü Cenovalı Mar
tina Zaccaria, Kıbrıs Krallığı, Napali Krallığı, Mora Prensliği,
Naksos Dukalığı ve Eğriboz ile Girit'in Venedikli yönetimle
rinin yer aldığı Ege'de Türkler ile Latinler arasında XIV. yüz
yılın başlarından yüzyılın ortalarına kadar devam eden ege
menlik mücadelesi incelenmektedir.
17
1. BÖLÜM
21
Türkiye Selçuklu Devleti, gücünün zirvesinde olduğu
Alaeddin Keykubad döneminde (1220-1237) dahi, Batı Ana
dolu'da Bizans ile Selçuklular arasında kurulan sınırı geçe
memişti. Bunda Selçuklu Devleti'nin doğu sınırlarına ağırlık
;ermesi kadar, 1204'teki IV. Haçlı Seferi'nin ardından İ znik
merkezli ort�ya çıkan İ znik Rum İ mparatorluğu'nun bu sı
nırları muhafaza etmek ve Selçuklu Devleti'nin batı yönünde
ilerlemesine mani olmak yolundaki başarılı politikası da et
kili olmuştu. Nitekim Selçuklu Sultanı I. Gıyaseddin Keyhüs
rev'in böyle bir hareketi, 1211'de Alaşehir (Philadelphia) ya
kınlarında İ znik Rum i mparatoru II. Theodoros Laskaris ile
yapılan bir savaşta akamete uğratılmış ve Sultan savaş mey
danında hayatını kaybetmişti.'
Bu sırada, 1220'li yıllardan itibaren Orta Asya'dan batıya
doğru ilerleyen Moğol kuvvetleri karşısında tutunamayan
farklı boylara mensup çok sayıda Türkmen, Anadolu'ya akın
etmeye başlamıştı. Güçlü kavmi duygularından ötürü, bu gö
çebe ve yarı göçebe topluluklarının birlik halinde bulunmala
rını, devletin istikbali için tehlike unsuru olarak gören Selçuklu
idaresi, bu boyları "parçalay arak iskdn" yöntemiyle devletin
bilhassa batı ve kuzey sınırlarına yerleştirmişti. Böylece bir
taraftan yerleşik hayatın göçebe ve yarı göçebe topluluklarca
tehdit edilmesini önleyen Selçuklu Devleti, bir taraftan da
muhariplik vasıfları güçlü olan bu yarı göçebe Türkmen top
lulukları sayesinde, 100 yılı aşkın bir süredir Bizans'ın sınır
savunma sistemine karşı ilerleme sağlanamayan Batı Anado
lu'da, yeni bir hamle yapma fırsatı elde etmişti. 2
22
1243'te Kösedağ Savaşı'nda Türkiye Selçuklu ordusunun,
Moğol İlhanlı ordusu karşısında aldığı ağır yenilgi, Selçuklu
Devleti'ni Moğol egemenliğini kabul etmeye sevkederken, Bi
zans sınırındaki yarı göçebe Türkmenlerin de peyderpey Sel
çuklu otoritesinden kopmalarına vesile olmuştu. Bizans'ın sı
nır kuvvetleri (Akrites) ile sürekli mücadele halinde olan bu
yarı göçebe Türkmen topluluklarının, İ slam'ın Kutsal Savaş
yani cihat ve gaza ideolojisi ile hareket ettikleri ve "kafirler"
üzerine yapılan yağma ve ganimet akınlarıyla sınırda etkili ol
dukları bilinmektedir. Bununla birlikte, her iki tarafın sınır
kuvvetlerinin de, merkezlerinin otoritesiriden oldukça uzak
olan bu yerlerde, serbest bir şekilde hareket ettikleri ve bir
birlerinin kültürleri ile sıkı temas halinde olmanın getirdiği
kuvvetli kültürel benzerliği yaşadıkları söylenebilir. Türkiye
Selçuklu Devleti'nin "uc" olarak adlandırdığı bu sınır, kuzeyde
Sinop'un batısından güneye doğru Kastamonu, Kütahya, De
nizli ve Akdeniz'de Fethiye Körfezi'ne kadar uzanan bir çiz
giyle belirleniyordu. Uelarda sadece Türkmenlerin değil, Mo
ğolların önünden kaçıp, buraya sığınan Selçuklu ricalinin de
olması hudutların idareye ehliyetli ve siyasi ehemmiyeti olan
unsurlara da sahip olmasını sağlamıştı.3
XIII. yüzyıl ortalarına gelindiğinde, Türklerin uc tesmiye
edilen Bizans sınırındaki faaliyetleri, dönemin Bizans kay
naklarında bahsedilen önemli gelişmeler arasında yerini al
mıştı. Eserini 1250 yılı civarında kaleme alan Bizanslı tarihçi
Akropolites, Bizans-Türk sınırında yaşayan Türk göçebeleri,
"Bizanslılara karşı tatmin olunmuz nefret ile doldurulmuş,
3 Hudutlardaki umum i karakteristik esaslar merkezi asıl kültürden oldukça fark
lıdır. Burada siyasi bakırndan siv rilmiş bir şahsiyet, iktisadi b akı rndan gani
rnet getiren düşman arazisine yapılan yağma akın ları söz konusu olup, ayrıca
b urada ki manevi durum ve hayat görüşü etnik özelliklerden dolayı merkez ile
tab an taban a zıt du rumdadır. Bkz.: WITTEK, P., Menteşe Beyliği, Çev.: O. Ş.
Gökyay, TTK Yay., Ankara 1986, s. 5-7
23
ele geçirdikleri her şeyi yağmalamaktan zevk duyan ve sa
vaş ganimetieri alarak geri dönen insanlar" olarak tarif edi
yordu. 4 Diğer bir Bizanslı tarihçi Nikephoros Gregoras ise, sı
nır boylarında faaliyet gösteren Türkler için:
24
süvarilerden müteşekkil düzenli askeri birlikler oluşturmuş ve
onları vergiden muaf tutarak, Türklere karşı mücadelelerinde
onlara destekçi olmuştu. Bizans'ın bu sınır birlikleri etnik ba
kımdan farklı kavimlerden oluşuyordu? Bir takım mali, siyasi
ve askeri sebeplerden dolayı Bizans'ın sınır savunma sistemi
nin çökmesi, Türklerin Batı Anadolu'yu fetihlerinde önemli bir
rol oynamıştı. 1261 yılında İ stanbul'un yeniden alınıp, i mpa
ratorluk merkezinin İ stanbul'a taşınarak, Anadolu'nun ihmal
edilmesi, İ stanbul'daki Paleologos Hanedam'nın Anadolu'daki
Laskaris ailesi yanlılarına ağır vergiler yüklernesi ve devle
tin Avrupa'daki gelişmelere önem vermesinden dolayı Ana
dolu'daki kuvvetlerini Avrupa'ya kaydırması, hudut savunma
sisteminin çöküşünün belli başlı sebepleri olarak görünüyor
du.8 Nitekim Bizanslı tarihçi Pachymeres;
25
Nicephoros Gregoras ise, bölgedeki ücretli Bizans askerlerinin
Avrupa'daki savaşlarda kullanılmak üzere Anadolu'dan Av
rupa'ya nakledilmesinden dolayı, Türklerin sınırdaki kent ve
kasabaların iç kalelerini dahi işgal ettiklerini kaydediyordu.'0
Dönemin diğer bir Bizans kroniği Pachymeres, XIII. yüzyıl
ortalarına doğru, Bizans'ın sınır savunma sisteminin Türkle
rin akınları ve iledeyişi karşısındaki çaresizliğini şu sözlerle
dile getiriyordu:
26
Türklerin, Batı Anadolu'da ele geçirdikleri Bizans İmpa
ratorluğu arazilerinden ilki olan Karia yani Muğla yöresinin
fethi, 1261 yılından hemen sonra gerçekleşmişti. 13 1261 yılında
İst anbul'u Latinlerin elinden alan İ mparator VIII. Mikhael Pa
lailogos, Menderes Vadisi'nin Türklerin eline geçmesini önle
mek için harekete geçmiş ve 1269 yılında kardeşi Ioanne s'i bir
miktar kuvvet ile Karia havalİsine göndermişti. loannes bazı
başarılar elde ettiyse de Türkl eri özellikle çok sağlam bir şe
,
SS; UZUNÇARŞI LI, t. H., Anadolu Beylikleri, s. 70; HEYD, W., Yakın Doğu, s.
S97; VRYONIS, S., The Decline, s. 137, 2SO; NICOL, D. M., The Last Centuries,
27
nında faaliyetlerde bulunan Saladinus (Selahaddin) adlı Müs
lüman karsanın varlığı, Türklerin liman kentlerinde sağlam
bir biçimde tutunduklarını ve denizlerde etkili olm aya başla
dıkl arını gösteriyordu.•6
s . 87; HOPWOOD, K.,. "The Relations", 3 1 1 ; KIEL, M., "Birgi Tari h i ve Tarih i
Coğrafyası", çev. R. H. Ü nal, Birgi. Tarihi, Tarihi Coğrafyası ve Türk Dönemi
Anıt/an, haz. Rah mi Hüseyin Ünal, Kültür Bakanlığı Yay., Ankara 2001, s. 8.
16 WITTEK, P., Menteşe Beyliği, s. 24; PRYOR, ). H., Akdeniz'de Coğrafya, Tek
noloji ve Savaş, Çev.: Füsun Tayanç-Tunç Tayanç, Kitabevi Yay., lstanbul 2004,
s. 166; IMBER, C. H., "Kursan Il . (Türk Sularınd a)" , EJ.l, c. V, 1986, s. 505.
17 PACHYMERE S, G., Bizans/ı Gözüyle Türkler, 59- 60.
18 HE YD, W., Yakın Doğu, s. 597; UZUNÇARŞIL I, İ. H., Anadolu Bey/ik/eri, s. 70;
VRYONIS, S., The Decline, s. 137, 251, 269; TAE SCHNER, F., "Aydın" , El.', c. I,
ı 960, s. 782.
19 W ITTEK, P., Menteşe Beyliği, s. 44- 45; INALCIK, H., "Turcoman Maritime
Principalities", s. 183-184; NICOL, D. M., The Last Centuries, s. 108, 1 12: ZA
CHARIADOU, E. A., "Holy War in the Aegean during the Fourteenth Cen
tury". MHR, v. 4, no. I, (1989), s. 216.
28
girişimlerinde başar ısız olan Bizans İ mparatorluğu, 1295 yı
lına gelindiğinde, kendi öz kaynaklar ı ve kuvvetleriyle bir kez
daha uclardaki Türklere karşı harekete geçm i şti . Bu defa, İ m
parator Il. Andronikos, Avrupa'daki savaşlarda yararlılığ ı gö
rülen komutan Aleksios Philanth ropenos'u bu vazifeyle görev
lendirip, emrine kuvvetler vererek Menderes Nehri vadi sine
gön dermişti. Türklere karşı mücadele sin de kısmen başarılı
olan Aleksios Philanthropenos, bu başansı sayesinde bir kısım
Türkleri de kendi tarafına çekm i şti. Türklerin kışk ırtmasına
katılan Aleksio s Philanthropenos, burada bağımsızlığını ilan
e dince, i mparatorluk casu slar ı tarafından yakalanmış ve göz
lerine mil çekilerek cezalandırılmışh. 20 Aleksios Philanthrope
nos vakası, Menderes Nehri vadisinin ke sin surette Türklerin
egemenliğine girdiğini göstermektedir. Nitekim 1328-1333 yıl
lan arasında k aleme aldığı "Istoria del Regno di Romania" adlı
eserinde Marino Sanu do Torsello, söz konusu böl genin Türk
lerin hakimiyetine geçişini, "Bu mınhka Türklerin mütevali
tecavüzlerinden dolay ı, İmparator tarafindan, muhafazasız
bırakıldı. Nihayet bunların hdkimiyetine geçti. Bu Türklerin
komutanının adı Thrquenodomar Mandachia idi" sözle
riyle dile getiriyordu . 21
29
2. Denizci Türkmen Beyliklerinin Doğuşu, 1282-1304
Menteşe Beyliği'nin Kuruluşu, 1282-1300
Bizans İmparatorluğu'nun 1269, 1278 ve 1295 yıllarında
Türkleri Batı Anadolu'dan çıkarma teşebbü sleri b aşarısızlığa
u �ramış ve yüzyılın sonlarına doğru, Bizan s elinde kalan İz
mir (Smyrna), Aya suluğ (Efes), Manisa (Magnesia) ve Alaşehir
(Philadelphia) gibi yerleşim yerleri i stisna, Batı Anadolu Türkler
tarafından tamamen fethe dilmişti. Fethedilen yerlerde, çeşitli
adlar altında siyasi yap ılanmalar oluşturan Türkler, dönemin
Bizans kaynaklarında zikredilmektedir. Bizanslı tarihçilerin
den Pachymeres, Bitinya, Mysia, Frikya ve Asia'da 'A m o u r io i, '
30
diyerek Batı Anadolu'daki Türk beylerinin isimlerini ve hakim
oldukları bölgeleri listeliyordu. "3 Daha geç bir tarihte yine bir
Bizansh tarihçi Dukas ise;
23 WITTEK, P., Menteşe Beyliği, s. 17 n. 42; CAHEN, C., " Les Principautes Tur
comanes au Debut du XIV. siecle D'Apres Pachymere et Gregoras" , IOEFTD,
sayı: 32 (Ord. Prof. İ. H. Uzunçarşılı Hatıra Sayısı), (1979), s. 1 1 2-1 13.
24 DUKAS, Bizans Tarihi, Çev.: V. L. Mirmiro�lu, s. S; DOUKAS, Tarih, Çev.:
Bilge Umar, s. 4.
25 ZACHARIADOU, E. A., Trade and Crusade, Venetian Crete and the Em irates
of Menteshe and Aydin (1300-1415), Hellenic Institute ofByzantine and Post-By
zantine Studies, Y enice 1983, s. 6; ZAC H ARIADOU, E. A., "Holy War", s. 2 14;
31
"Her gün yalnız bir taraftan değil her taraftan ve
her yerde fena haberler duyuluyordu. Yalnız karada
değil, denizde de onlar (Türkler) korsanlık ederek önce
Tenedos adasını hücumla aldılar. Ardından hem Sa
kız'a hem Sisam'a hem Karpathos'a hem de Rodos ve
daha birçok yerlere gemileriyle hücumlar yaparak
halkı yur.tlarından ettiler."
şeklinde bahsediyordu. •6
Menteşe Beyliği'nin denizlerdeki faaliyetleri ve sahip ol
duğu limanların ticari potansiyeli, Venedik'in dikkatini çek
mekte gecikmemişti. Venedik, Akdeniz'de sahip olduğu Girit
adasındaki idarenin aracılığıyla daha 1300'lü yılların başında
Menteşe Beyliği ile siyasi ve ticari ilişkiler kurmuştu. Kandiyeli
noter Pietro Pizolo'nun 1300 yılında Fethiye (Makri, Meğri)'de
Giritiiierin idaresindeki bir şirketten ve Thrchia (o dönemde
genellikle Menteşe Beyliği ülkesi için kullanılıyor)'ya önemli
miktarda sabun satmaya giden Giritli bir tüccardan bahseden
raporları27, 1301 yılının Nisan-Ağustos ayları arasına Kandi
yeli bir diğer noter Benvenuto de Brixano'nun Fethiye ile ya
pılan köle ticaretinden sözeden on iki raporu ve önce Kasım
1300'de ve sonra da 1301 veya 1302 yılında Venedik Senato
su'nun Girit hükümetine Thrchia'dan at alınmasını emreden
kararlan28 kurulan ticari ilişkilerin varlığını ortaya koyuyordu.
32
Türklerle Katalan Paralı Askerleri Arasındaki
Mücadele ve Sasa Bey'in Efes'i Fethi, 1302-1304
Batı Anadolu'yu tamamıyla kaybetmiş olan ve Ege Deni-
zi'ndeki arazileri, Türklerin tehdidi altında bulunan Bizans
İ mparatorluğu, kendi askeri kuvvetleriyle Türkleri Batı Ana
dolu'dan atamayacağını anlamıştı. Bunun için disiplinli, mu
hariplik gücü yüksek ve paralı askerlerden oluşan birlikleri or
dusuna katma politikasına yönelmişti. Bu hususta ilk olarak
1302 �'ılında Moğolların önünden kaçan 10.000 ila ı6.ooo ki
şiden oluşan Alanlar (Massagetes) i mparatorluk ordusuna üc
retli asker olarak alınmışlar ve İ mparator Il. Andronikos'un
oğlu IX. Mikhael kamutasında Türklere karşı savaşmaları için
hala Bizans'ın elinde bulunan Manisa'ya gönderilmişlerdi. Fa
kat savaş usullerine hiç alışık olmadıkları Türkler tarafından
Manisa'da kuşatılan Alanlar ve IX. Mikhael, Bergama'ya kaç
ınakla canlarını kurtarabilmişlerdi. 29
Bundan bir yıl sonra Bizans İ mparatorluğu bu kez Katalan
ları ücretli askeri birlik olarak kiralamak suretiyle yine böyle
bir girişimde bulunmuştu. Sicilya Kralı Federico'nun hizme
tinde, Angevin (Anjou) hanedamndan ülkeyi geri almak için
verdikleri savaşta onlara karşı savaşan ve savaşı Federico'nun
kazanmasından sonra işsiz kalan Katalan kuvvetlerinin li
deri Roger de Flor, Venedik ve Cenovalıların Bizans'ın zor du
rumda olduğu şeklindeki haberlerini işittikten sonra Bizans
imparatoru'na yardım teklifinde bulunmuş, İmparator bu tek
lifi seve seve kabul ettikten sonra da 6.ooo-6.soo kişilik kuv
vetiyle 1303 yılı sonlarında İ stanbul'a gelmişti. Hemen 1304
29 TRONE, R. H., The History of john Kantakouzenos (Book I): Text, Translation
and Commentary, Washington 1979, (Yayımlanmamış Doktora Tezi), s. 251;
ÖDEN, Z. G., "Bizans İmparatorluğu'nun Türkler'e Karşı Alan ve Katalanlar
İle İttifakı", IOEFTD, sayı: 35 (Prof. Dr. Hakkı Dursun Yıldız Hatıra Sayısı), Is
tanbul 1994, s. 1 24-1 25; OSTROGORSKY, G., Bizans Devleti Tarihi, s. 454; NI
COL, D. M., The Last Centuries, s . 1 26-127.
33
Nisanı'nda birlikleriyle harekete geçen Roger de Flor, Cyzi
cus (Kapıdağ Yarımadası)'dan Karesi Türklerini çıkarttıktan
sonra Khiliara (Kırkağaç) tarafından Saruhan topraklarına
girerek Saruhan kuvvetleriyle çarpışmış, ardından Germiya
ı1oğulları'ndan Yakub Bey'in Bizans'tan aldığı Angir (Kilise
köy)'i zapt etmiş, ardından Alaşehir'i kuşatmakta olan Yakub
Bey'in üzerine giderek, on iki bin kişilik Gerınİyan kuvvetini
yenilgiye uğratıp, kuşatmayı kaldırtmıştı. Alaşehir'de on beş
gün kaldıktan sonra Tire, Ayasuluğ ve Anya (Anaia)'ya da uğ
rayan Katalanlar, Anya içlerindeki dağlık bölgelere kadar iler
leyerek, muhtemelen Sasa Bey komutasındaki Türk kuvvetle
rini de yenilgiye uğratmışlardı. Ancak ele geçirdikleri yerlerde
ahaliye yaptıkları zulüm ve onlardan aldıkları ağır vergilerden
dolayı, Türklere karşı harekatiarına nokta koydukları Ağus
tos 1304'ten sonra İmparator tarafından Gelibolu'ya çağrıl
mışlar, 1304-1305 Kışı'nı burada geçirmişler, 1305 yılında }i
derleri Roger de Flor, IX. Mikhael tarafından bir suikast ile
öldürüldükten sonra kızgına dönen Katalan birlikleri etrafı
yağmalayarak, Gelibolu üzerinden İ mparatorluğun Avrupa
topraklarına geçip, Anadolu'yu terk etmişlerdi. Katalanların
Anadolu'yu terk etmelerinin hemen ardından harekete geçen
Türk birlikleri önce kaybettikleri yerleri geri almışlar ve hemen
sonrasında da fetihlerini daha geniş alanlara yaymışlardı.30
34
Bu fetihlerden en önemlisi hiç kuşkusuz Sasa Bey'in 24 Ekim
1304'te Efes (Ayasuluğ)'i fethetmesiydi.3' Sasa Bey, bu tarihte
ayrıca Birgi'yi de fethetmişti. Zira Eflaki, Ulu Arif Çelebi'nin
1306 yılı civarında Birgi'ye ilk kez geldiğinde, Aydınoğlu Meh
med Bey'in burayı henüz fethetmediğini bildiriyordu. Ulu Arif
Çelebi'nin gayrimüslim bir memleketi ziyaret ederneyeceği göz
önüne alındığında, Birgi'nin bu sırada Müslümanların elinde,
muhtemelen de Sasa Bey'in idaresinde olduğu anlaşılmakta
dır.3" Katalanların Anadolu'dan çekilmelerinin ardından Sa
ruhan Türkleri Manisa'yı fethetme girişimlerine hız verirken,
Karasi Türkleri de Edremit ve Bergama'yı fethetmişlerdi. Ay
dın, Karasi ve Saruhan Türkleri de böylece siyasi teşekkülle
rini tamamlıyorlar, deniz kıyılarına ulaştıkları gibi buralarda
farklı siyasi teşekküllerle karşılaşmış oluyorlardı.
Böylece 1304 yılı itibarıyla Batı Anadolu'nun tamamına ya
kım Türkler tarafından fethedilmiş bulunuyordu. Bundan sonra
Bizans topraklarında yağma hareketlerine girişen Katalanlar ile
31 PACHYMERES, G., Bizanslı Gözüyle Türkler, s. 100-101; FAILLER, A., "Ep
hese fut-elle prise en 1304 par !es Turcs de Sasan? ", Revue des t!tudes byzanti
nes, tome 54, (1996), s. 248. Türklerden korkarak Efes'ten Girit'e kaçmış olan
bir rahip, doğduğu yer olan Efes'in Sasa Bey tarafından 24 Ekim 1 304 (24 Bi
rinciteşrin 6813)'te alındığını yazıyor. Bkz.: WITTEK, P., Menteşe Beyliği, s. 39
n. 127; KIEL , M., "Birgi Tarihi", s. 9. Düstıirname'de bu hususta şöyle denmek
tedir: "Sasa Beg derler adı bir Gazi erigelmiş Aydın İline evvel meğer; Ol Birgi'yi
fetheylemiş! Aydınoğlunu getürmüş toylamış; Aydınoğlu Ayasuluğ'a gelüb!feth ider
hem dairesini alub." Bu kayıttan Sasa Bey'in Aydınoğlu Mehmed Bey' den evvel
buralarda fetih hareketlerinde bulunduğunu gösterir. Bkz.: ENVERİ, DüstUr
name, neşr : Mükrimin H. Yınanç, TTE Yay., İstanbul 1 928, s. 17; LEMERLE,
.
35
ittifak yapan Türkler, özellikle Aydınoğulları, Ege'deki Bizans
ve Latinterin çıkarlarına zarar vermeye başlıyorlardı. Türkle
rin Ege'deki bu ilk yayılma dönemlerinde onların karşıların
daki en büyük düşmanlar olarak İ zmir ve Sakız'a yerleşmiş
Ôlan Cenovalı Zaccaria ailesi ve Rodos'u ele geçiren Ho spita
lier Şövalye Tarikatı ya da diğer adıyla San Giovanni Şövalye
leri33. görülmeye başlamıştı. Bu iki gücün en büyük destekçisi
ise kuşkusuz papalık makamı idi.
36
Bizans'ın Yunanistan ve Ege'deki hakimiyetini ciddi ölçüde
sarsmaya başlamışlardı. Bilhassa, Venedik öncülüğünde ger
çekleştirilen IV. Haçlı Seferiyle Bizans İmparatorluğu'nun baş
kenti İ stanbul'un ele geçirilip, burada 1261 yılına kadar var
lığını sürdürecek olan Latin İmparatorluğu'nun kurulması ve
Ege'nin ticari ve stratejik öneme sahip adaları ve kıyılarının
Latinler tarafından işgal edilmesi, bölgede yeni bir egemen
lik mücadelesinin başlamasına zemin oluşturmuştu. Doğu'dan
Türklerin, Batı'dan da Latinterin hakimiyet kurmaya çalıştık
ları Ege Denizi ve adaları üzerindeki bu egemenlik mücade
lesi, hem Türkler ve Latinler, hem de bölgenin yerli unsurla
rının istikbalinde belirleyici bir rol oynamıştır.
ıo82 Mayıs'ında, Bizans İmparatorluğu ile Venedik arasında
yapılan ticaret antlaşmasının neticesinde elde edilen serbest
ticaret imtiyazları, Venedik'i Akdeniz ve Ege'de önemli bir eko
nomik güç ve siyasi aktör olarak tarih sahnesine çıkarmıştı. 34
Akdeniz ticaretinin nimetleriyle her geçen gün zenginleşen Ve
nedik, XIII. yüzyılın başlarında, bölgenin en önemli ekonomik
gücü haline gelmişti. Ancak, bununla yetinmeyen Venedik, böl
gedeki ticari üstünlüğünü siyasi hakimiyetle de pekiştirmeyi
arzuluyordu. Başlangıçta, ilk üç seferde olduğu gibi Kudüs'ü
hedefleyen ancak Venedik Doju Enrico Dandalo'nun yönlen
dirmesiyle bir anda İ stanbul üzerine yapılan bir sefere dönü
şen 1204 yılındaki IV. Haçlı Seferi, Venedik'e, uzun zamandır
arzuladığı Bizans İ mparatorluğu toprakları üzerinde hem ticari
hem de siyasi hakimiyet kurma fırsatını sunmuştu. Şehrin ele
geçirilmesinin ardından, 1204 Eylül'ünde, Haçlı kuvvetleri ile
17
Venedik arasında bir antlaşma yapılarak, Bizans İ mparatorlu
ğu'nun toprakları, işgalciler arasında paylaşılmıştı. Paylaşım
antiaşmasında Venedik, özellikle verimli tarım bölgeleri ile
gemilerin kolaylıkla yanaşabilecekleri, ticaret için ziyadesiyle
elverişli liman ve adaların bulunduğu Adriyatik, İyon Denizi
ve Ege'deki toprakları pay hanesine yazdırmıştı.35
.
Ancak, adı geçen yerlerin yerli halkının Latinlere büyük bir
kin beslemesi, adaların dağınık konumu, anavatan Venedik'e
uzaklığı, masrafların çokluğu ve başta Cenovalılar olmak üzere
rakip İtalyan şehir devletlerinin rekabeti, Venedik'in bu yerleri
gerçekte de ele geçirip, korumasını son derece güçleştirmişti.
Stratejik ve ticari önemleri sebebiyle Doğu Akdeniz tica
retinde son derece önemli bir yere sahip olan Ege adalarını
ele geçirmek üzere uzun ve zorlu bir mücadeleye girişen Ve
nedik için, bu yerlerin başında hiç kuşkusuz Girit ve Eğriboz
ile Koron ve Modon adaları geliyordu. Bizans'ın bütün adaları
arasında en büyüğü olmasının yanı sıra, kuzeyde İ stanbul ve
Kırım ile güneyde İ skenderiye ve Şam arasındaki ticaretin
kavşak noktasında yer alan Girit'in tamamen ele geçirilmesi,
Cenovalılarla girişilen uzun soluklu bir mücadelenin ardın
dan ancak 1218 yılında mümkün olmuştu. Gösterdiği muaz
zam gayretiere rağmen, bazı yerlerde tek başına hakimiyet ku
ramayan Venedik, Eğriboz'da Montferra Markisine, Koron ve
pay elde ederek, "Tüm Roma İmparatorluğu'nun dörtte bir buçuğunun sahip
ve hükümdarı ( Dominator quartae partis et dimidiae totius lmperii Roma
" =
38
Modon adalarında da Haçlı senyörlerinden Godeffroi Villehar
douin'e bazı ödünler vermek zorunda kalmıştı.36
Venedik'in paylaşım antiaşmasında payına düşen yerleri
fiiliyatta da ele geçirme veya buralarda egemenliğini kabul et
tirrne mücadelesi, özellikle Ege adalarında tam da istediği gibi
neticelenmemişti. Nitekim Ege adalarının pek çoğu Venedikli
zengin ve soylu ailelerce ele geçirilmesine rağmen, bunlardan
pek azı merkezi yönetime bağlanmış, büyük çoğunluğu, yöne
timin babadan oğula geçtiği hanedanlık idaresi şeklinde, mer
kezden bağımsız senyörlüklere dönüşmüştü. Örneğin, IV. Haçlı
Seferi'nin başmimarı Doj Enrico Dandalo'nun yeğeni Marco
Sanudo, amcasından aldığı 8 kadırga ile 1205'te Naksos (Nak
şa)'u, ardından da Skylad (Siklad) Adaları grubundan Paros,
Antiparos, Milos, Arnorgos ve Syra'yı ele geçirerek, Naksos'ta
dukalığını ilan etmişti. Aynı adalar grubundan Andros, Ma
rina Dandolo tarafından; Limni, Navigaros ve Stampalia ada
ları da ünlü Quirini ailesince zapt edilmişti.37
Ege'deki ticari ve siyasi bakırndan stratejik yerleri kont
rolü altına alan Venedik, önemli bir hammadde kaynağı olan
Anadolu'da da ticari faaliyetlerini devam ettirebilmek için
birtakım diplomatik girişimlerde bulunmuştu. İ stanbul'daki
podastası Jacobo Tiepolo vasıtasıyla 1219 yılında İznik Rum
i mparatoru I. Thedoros Laskaris, 1220 yılında da Türkiye Sel
çuklu Sultanı I. Alaaddin Keykubad ile ticari antlaşmalar im
zalayan Venedik, 1204'teki IV. Haçlı Seteri'nden itibaren Latin
taeiriere kapalı bir ülke olma yolunda ilerleyen Anadolu'yu ye
niden Latin ticaretine açrnıştı.38
36 JACOBY, D., Jtalian Migration and Settlement in Latin Greece: The Impact on
"
the Economy", Seriften des Historischen Kollegs, Kolloquien 37, München 1997,
s. 517-540: NICOL, D. M., Bizans ve Venedik, s. 147-150.
37 NICOL, D. M., Bizans ve Venedik, s. 147- 1 50; JACOBY, D., Italian Migration",
"
s. 106-1 10.
38 HEYD, W., Yakın Doğu, s. 335-337. 8 Mart 1220 tarihli Selçuklu-Venedik "Barış
ve Dostluk Anatlaşması" için bkz.: TURAN, 0., Türkiye Selçukluları Hakkında
39
Venedikliler, IV. Haçlı Seferi'nin nimetlerinden ziyadesiyle
istifade ederken Cenovahlar ise IV. Haçlı Seferi'nden sonra Ve
nediklilere cephe aldıklarından ne paylaşım antlaşmasına da
hil olabilmişler ne de bu seferin diğer avantajlarından fayda
_
lanabilmişlerdir. Hatta Cenovalı taeirierin ticaret yaptıkları
Tekirdağ, M �rmara Ereğiisi ve Kadı Kalesi (Ania) gibi yerlerin
Venedik'e verilmesi, Cenovahların evvelce Bizans'tan elde et
tikleri hak ve ayrıcalıkların çoğunu kaybetmelerine bile sebep
olmuştu.39 Cenovalıların tekrar Bizans İmparatorluğu toprak
larında eski hak ve ayrıcalıklarına göre ticaret yapmaya başla
maları, ancak 1261 yılında sonra mümkün olmuştur. Nitekim
İ znik Rum i mparatoru Mikhael Palaiologos, 13 Mart 1261'de,
Cenovalılar ile yaptığı ünlü Nymphion [Nif Kemalpaşa] Ant=
Resmi Vesikalar. TTK Yay Ankara ı 998, s. ı43-147; MARTIN, M. E., "The Ve
.•
netian-Seljuk Treaty of 1 220", The English Histarical Review, vol. 95, no: 375
(April, ı980), s. 32ı-330.
39 BALARD, M., "The Genoese in the Aegean (1 204 - 1566)", Latins and Greeks
in the Eastern Mediterranean After 1204, eds. Benjamin Arbe!, Bemard Ha mil
ton, David )acoby, London 1 989, s. 158-1 59.
40 OSTROGORSKY, G., Bizans Devleti Tarihi, s. 415; HEYD, W., Yakın Doğu, s.
480-482.
40
Suğdak gibi önemli liman kentlerinde ticaret kolonileri kur
muşlardı.4' Merkezi yönetim anlayışı çerçevesinde, egemenliği
altına aldığı yerleri doğrudan anavatana bağlayan Venediklile
rin aksine Cenovalılar, sahip oldukları yerlerde Cenovah aile
lerin yönetiminde merkezden bağımsız idareler kurmuşlardı.
Sonraki bölümlerde görüleceği üzere, Türklerin Ege kıyıları
ve adalarındaki iledeyişinin önündeki en büyük engellerden
birini teşkil eden Sakız Adası ve İ zmir'deki Cenovalı Zacca
ria ailesi, 1261'deki bu antlaşmayı en iyi değerlendiren ailele
rin başında geliyordu.
1204 ve 1261 yıllarındaki iki önemli dönüm noktasının
ardından XIII. yüzyıl boyunca Latinlerin Ege adaları ve kı
yılarına yerleşmesi, bölgeyi siyasi olarak ikiye ayırmıştı. Bir
tarafta Ege'nin kuzeyi ve doğusunda nüfusun çoğunluğunun
Yunan ve yerli halktan oluştuğu Bizans bölgesi, diğer tarafta
Ege'nin güneyi ve batısında yönetimin büyük oranda Yene
dik'in ve Frank senyörlerin elinde olduğu Latin bölgesi. 42
1261 yılında büyük ayrıcalıklar balışettiği Cenova'nın da yar
dımıyla bölgedeki eski egemenliğini yeniden kazanmak iste
yen Bizans İ mparatorluğu ile öncülüğünü Venedik'in yaptığı
Latinler arasında XIII. yüzyıl boyunca yaşanan siyasi müca
dele, Ege'de korsanlığın da büyük oranda gelişmesinde etkili
olmuştu. Nitekim Venedik Doju'nun, Mart 1278'de, son ıo yıl
içinde İ mparator ve müttefikleri (Cenovalılar kastedilmekte
dir) tarafından Venedikli tüccarlara, mallarına ve gemilerine
yapılan hasara ilişkin Bizans i mparatoru'na sunduğu üç yüzü
aşkın olayın tarihçesini içeren ve büyük çoğunluğunu Yunanlı
korsanların oluşturduğu listede, geri kalanının çoğunun Ce
novalı olduğunun belirtildiği Batılı yaklaşık yüz korsandan
41
bahsedilmesi bu durumu açıkça gözler önüne sermektedir. 43
Aynı zamanda Venedikli Marino Sanudo Torsello da "Istoria
del Regno di Romania" adlı eserinde bu korsanlardan bazı
larının adlarını veriyor ve faaliyetlerinden söz ediyordu. 44 Bu
dönernde içlerinde doğrudan Venedik Cumhuriyeti vatandaşı
olanlar ile Curnhuriyete bağlı kolonilerdeki Venediklilerin de
bulunduğu çok sayıda korsan, Ege adalarını kendilerine mesken
edinmişlerdi. Latinlerin ve Yunanlıların Ege'yi adeta korsan
yatağına dönüştürdükleri bu durumun, özellikle İstanbul'un,
Kardeniz'in ve etkilenrne yoluyla da Anadolu'nun, Mısır'ın,
Suriye'nin, Kıbrıs'ın ve Sakız Adası'nın ticaretine büyük za
rar verdiği su götürmez bir gerçekti. 4s
43 HEYD, W., Yakın Doğu, s. 495-496; NICOL, D. M., Bizans ve Venedik, s. 190;
FLEET, K., European and Islamic Trade in the Early Ottoman State, the Merc
hants of Genoa and Turkey, Cambridge Unv. Press, New York 1999, s. 65.
44 SANUDO, Istoria, s. 120, 127, 132, 146.
45 HEYD, W., Yakın Doğu, s. 497.
42
2. BÖLÜM
46 SCHEIN, S., Fide/es Crucis. The Papacy, the West, and the Recovery of the Holy
Land 1274-1314, Ciarendon Pres, Oxford 1991, s. 91- 1 1 1; LEOPOLD, A., How
the Recover the Holy Lan d. The Crusade proposa/s of the Iate thirteenth and early
fourt eent h centuries, Ashgate 2000, s. 8-52.
45
makamını eldeki imkanlar çerçevesinde daha gerçekçi düşü
nüp, hareket etmeye zorlamıştı. Bundan dolayı, kutsal top
rakları ve İ stanbul'u hedefleyen Haçlı Seferi politikası, XIV.
yüzyılın başlarından itibaren peyderpey yön değiştirerek, Batı
Anadolu ve Ege'deki Türkleri hedef almaya başlamıştı.
Papalığın p.olitika değişikliğinin ilk işaretleri XIV. yüzyı
lın hemen başlarında kendisini göstermişti. Papa Xl. Benedi
ctus (1303-1304), Haçlı Seferi'ni teşvik etmek amacıyla 1304
yazında yayımladığı bir bullasında, Bizans İ mparatorluğu'na
yönelik gün geçtikçe büyüyen Türk tehdididen bahsediyordu.
Fakat bu tehdit, 1291'den itibaren Papalık ve Fransa Krallığı
nın öncülüğünde kutsal topraklar ile İ stanbul'u zapt etmeyi
hedefleyen Haçlı Seferi politikasının tamamen değiştiği an
lamına gelmiyordu. Bununla birlikte, mevcut politika ilk defa
olmak üzere önemli bir biçimde revize ediliyordu. Papa Xl.
Benedictus, Bizans İ mparatorluğu'na yönelik bu tehdidi, Hı
ristiyan topraklarının kafirlere karşı savunulması bahanesiyle
İ stanbul üzerine bir Haçlı Seferi düzenlenmesini organize et
mek için kullanmak niyetindeydi.47
Papalığın Haçlı Seferi politikasına eklenen Türk tehdidi
unsuru, selefi Xl. Benedictus gibi Papa V. Clemens (1305-1314)
tarafından da etkin bir biçimde kullanılıyordu. 1261'de İ mpa
rator VIII. Mikhael Palailogos'un İ stanbul'daki Latin İ mpara
torluğu'na son vermesinden sonra, 1301 yılında, Latin İ mpa
ratorluğu hanedamndan İ mparatoriçe Catherine de Cortenay
ile evlenen Fransa Kralı IV. Philippe'in kardeşi Valois Kontu
Charles (Carlo) (1270-1325), eşinin miras hakkına sahip çık
mak ve böylece İ stanbul'da yeniden Latin İ mparatorluğu'nu
kurmak için 1304 yılında papalık makamı ile temasa geçmiş
47 ZACHARIADOU, E. A., I'rade and Crusade, s. 21; SCHEIN, S., Fideles Crucis,
s.
177; LEOPOLD, A., How the Recover, s. 25-26.
ve Bizans İ mparatorluğu'nun üzerine bir Haçlı Seferi düzen
lenmesi için girişimlerde bulunmaya başlamıştı. 48
Papa V. Clemens de, bölgenin önemli güçlerine ve bu arada
Venedik ile Cenova'ya gönderdiği mektuplarda, Charles'ın Haçlı
Seferi projesine tam bir katılım sağlanması için çaba sarfedi
yordu. 1306 ve 1307 yıllarında gönderdiği bu mektuplarda Papa
V. Clemens, selefi Xl. Benedictus gibi, Türklerin saldırılarına
karşı korunması için İ stanbul'un ele geçirilmesinin amaçlan
dığı bu sefere iştirak edilmesinin öneminden bahsediyordu. 49
Türkler hakkında doğrudan ve daha fazla bilgi edinme
ihtiyacı, Papa V. Clemens ve Valois Kontu Charles'ı, Haçlı Se
feri teşebbüslerine sadece Batı'dan değil aynı zamanda Do
ğu'dan da müttefik katma arayışına yönlendirmişti. Bizans
i mparatoru Il. Andronikos tarafından Türklere karşı savaş
mak üzere 1302 yılında Anadolu'ya getirilen Katalan Kumpan
yasının paralı askerleri, bir müddet Türklere karşı savaşmış
lar ve daha sonra paraları ödenmediğinden ve liderlerinden
Roger de F1or'un Bizans i mparatoru tarafından öldürülmesin
den dolayı Bizans'a düşman olmuşlardı. Bu fırsatı kaçırmak
istemeyen Papa V. Clemens, Charles'ın Haçlı Seferi projesine
dahil olmaları için Katalanların liderlerinden Rocafort Kontu
48 Charles de Valois'in İstanbul'u ele geçi rmek için tasarladığı Haçlı Seferi giri
şimi için bkz.: MORAN VILLE, H., "Les projets de Charles de Valois sur I'Em
pire de Constantinople", Bibliotheque de l 'ecole des chartes, 1890, tome 51, s.
63-86; DELAVILLE LE ROULX, J., La France en Orient a u XJvti Siı!cle: Expe
ditions du Marechal Boucicaut, c. I, Paris 1 886, s. 43-44; MOLLAT. G., Les
Papes d'Avignon (1305-1378), Paris 1912, s. 193; ATIYA, A. S., The Crusade in
the Later Middle Ages, London 1 938; Ayn. Mlf., Crusade, Commerce and Cul
ture, Bloomington 1962, 282-284; HEYD, W., Yakın Doğu, s. 502-503; HOUS
LEY, N., The Avignon Papacy and the Crusade, 1305-1378, Oxford 1986, s. 1 2-
13; SCHEIN, S., Fide/es Crucis, s. 177-178; NICOL, D. M., The Last Centuries,
s. 138.
49 SETTON, K. M., The Papacy and the Levant (1204-1571), vol. I, (The Thirte
enth and Fourteenth Centuries), The American Philosophical Society, Phila
delphia 1976, s. 164-165; SCHEIN, S., Fideles Crucis, s. 183.
47
Berengar'a elçi göndermişti.5° Fakat Papa, bu görüşmelerden
istediği sonucu elde edememişti. Çünkü bu sırada her ne ka
dar Bizans İ mparatorluğu'na düşman kesilmiş olsalar da Ka
talanların önemli bir kısmı halihazırda Türkler ile ittifak M
linde hareket ediyordu.
Sefer hazırlıklarında yaşanan gecikme ve sefere tam destek
sağlayacağını vadetmiş olan Venedik'in bu esnada denizlerde
Cenova ile yaşadığı sorunlar, Charles'ın planlarının aksama
sına yol açıyordu. Seferin tam bir fiyasko ile sonuçlanacağını
anlayan Venedik, Bizans İ mparatorluğu'ndaki ticari ayrıcalık
larını büsbütün Cenovalılara kaptırmamak adına Bizans İ m
paratorluğu ile barış antiaşması yapmaya karar vermiş ve 3
Ekim 1310'da Doj'un sarayında hazırlanan ve ıı Kasım 1310'da
İ mparator tarafından da onaylanan antlaşma ile Charles'ın İ s
tanbul üzerine gerçekleştirmeyi planladığı Haçlı Seferi giri
şimlerine destek vermekten vazgeçmişti.sı
48
1)rre Savaşı'nda Venedikliler tarafından esir alınmış ve üç yıl
sonra, 1264 yılında, Bizans i mparatoru VIII. M ikh ael Palailo
gos'a elçi olarak gönderilmişti. Vazifesinde başarısız olmasına
rağmen İ mparator nezdinde iyi bir izienim bırakan Benedetto
Zaccaria, bu sayede 1275 yılında İ mparator'dan Foça'daki şap
madenierinin işletilmesi hakkını elde etmişti. 52
Türklerin Ege Adalarına saldırmaya başlamaları Latinle
rin bu hususta ellerini daha çabuk tutmalarını gerekli kılmıştı.
Bundan dolayı Latinler daha 1304 yılında İ mparator II. And
ronikos'dan Türklere karşı savunmak üzere Bizans adalarını
talep etmeye başlamışlar ve aynı yıl Papa XL Benedict, "ka
fırlere" karşı savunmak üzere Bizans topraklarının ele geçi
rilmesini Katolikler için ideolojik bir eylem olarak yorumla
mıştı.53 Bu taleplerden birisi de 1275 yılından itibaren Foça'yı
elinde bulunduran Cenovalı Zaccaria kardeşlerden Manuel
Zaccaria'nın yavaş yavaş Türk akıniarına maruz kalan Sakız
Adası'nı İ mparator'dan istemesiydi.
Sakız Adası, bulunduğu konum itibarıyla son derece stra
tejik bir öneme sahipti. Zira ada, kuzeyde İstanbul ve Karade
niz ile güneyde Suriye ve İ skenderiye arasındaki ticaret yolu
52 SAN U DO, Istoria, s. 146; MILLER, W., "The Zaccaria of Phocaea and Chios
(1275-1329)", The journal ofHellenic Studies, vol. 31 (191 1), s. 43; BALARD, M.,
"The Genoese", s. 161; HEYD, W., Yakın Doğu, s. 491 ; OSTROGORSKY, G., Bi
zans Devleti Tarihi, s. 453; N IC OL , D. M., The Last Centurits, s. 60; CARR, M.,
"Trade and Crusade? The Zaccaria of Chios and Crusades Against the Turks",
Contact and Conflict in Frankish Greece and Aegean 1204-1453, eds. Nikolaos G.
Ch ris si s - Mike Carr, London 2014, s. 1 16- 1 17. Nitekim aynı zamanda bir am i
ral, korsan, tüccar, dipl omat ve Haçlı askeri olan Benedetto Zaccaria'nın 1268,
1 278 ve 1298 yıllarında Ingi ltere ve Kuzey Avrup a'ya önemli miktarda şap ih
raç et t i ği biliniyordu. Bkz.: KEDAR, B. Z., Merchants in Crisis. Genoese and
Venetian Men of Affairs and the Fourteenth-Century Dep ression, Yale Unv.
Press, London 1976, s. 21, 1 2 1 .
53 ZACHARIADOU, E. A., Trade and Crusade, s. 7 n. 2 1 : "Nam si (quod absit)
idem imperium ad Turcos aliosque Sarracenos et infıdeles, ad quibus dictus And
ronicus jugiter impugnatur, devenire contingeret non passet dem um jaciliter erui
de manibus eorum".
49
güzergahında bulunuyor ve Türkiye'ye yakınlığıyla da Foça'daki
şap madenierinin güvenliğini sağlıyordu. Bundan başka adada
üretilen sakız, şarap ve diğer tarımsal ürünler adanın zengin
liğini ve dolayısıyla da önemini daha da arttırıyordu.s4
İ mparator bu isteği geri çevirmesine rağmen 1305 yılı baş
larında harek�te geçen Benedetto Zaccaria adayı işgal etmiş
ve yazarının Bartolarneo di Iacovo olduğu tahmin edilen ano
nim Roma kroniğinde kaydedildiği üzere Bizans da bu işgali
bir i mparatorluk belgesi ile onaylamak suretiyle kabul etmek
zorunda kalmıştı.ss Benedetto Zaccaria'nın Sakız Adası'nı işgal
ettiğinde bahanesi, adanın Bizanslılarca yeterince güçlü bir bi
çimde savunulamadığı ve Türk korsanlarının eline düşme teh
likesi karşısında bulunduğuydu. İ mparator ile varılan uzlaş-
54 BALARD, M., "Latins in the Aegean and the Balkans in the Fourteenth Cen
tury", The New Cambridge Medieval History, vol. VI, c. 1 300 - c. 1415, ed. Mi
chael Jones, Cambridge University Press, 2000, s. 850.
55 ANONIMO ROMANO, Cronica. Vita di Cola di Rienzo, a cura di Ettore Maz
zali, Rizzoli 1 991, cap. XIII s. 30. Eser ilk defa İtalyan tarihçi Ludovico Anto
nio Muratori tarafından 1740 yılında A ntiquitates ltalicae Medii Aevi serisinin
3. cildinde yayımlanmıştır: HISTORIAE ROMANAE FRAGMENTA. Ab anno
Christi MCCCXXVII usque ad MCCCLIV. Neapolitana sive Romana dialecto
scripta, anonim, içinde: Antiquitates ltalicae Medii Aevi, c. III, ed. L. A. Mura
tori, Milan 1740, s. 239-548. Her ne kadar eserin yazarının Bartolomeo di Ia
covo olduğu iddia edilse de dipnotlarda Anonimo Romano ve Historiae Roma
nae Fragmenta adıyla gösterilecektir. Burada cap. X III s. 355: "Nella contrada
de Romania era uno imperatore de Constantinopoli lo quale avea nome Paria
loco. Sio figlio avea n ome Catacucino. Questo Parialoco avea moito granne fede
a uno Cristiano lo quale avea nome missore Martino Zaccaria de Genova, lo qu
ale era nobile e valente mastro de guerra. Fecelo sio armiraglio de mare. Tutta la
contrada dello mare guardiava in servizio de Parialoco. Granne onore renne a
sio signore. Navi e iente avea a sio piacere. Puoi questo Parialoco donao a mis
sore Martino per soa spenzaria una isola mo ito bella e nobile, de granne frutto,
cioene /'isola de Chio." ["Konstantinopol'de mukim, Palaelog hanedamndan
=
so
maya göre Zaccaria adayı, İ mparator tarafından verilmiş bir
tırnar olarak on yıl boyunca elinde tutacaktı. Ancak bu ant
laşma 1314'ten sonra beşer yıllık aralıklarla 1329 yılına ka
dar uzatılmıştı.56 Böylece Foça'dan başka Sakız Adası'na da
yerleşen Zaccaria Ailesi, Ege'ye doğru yapılan Türk saldırıla
rının önünde önemli bir engel olarak yer almıştı. Bununla da
yetinmeyen Zaccaria ailesi aynı yıl kuzeydeki Edremit Lima
nı'na da sahip olup burada bir garnizon bulundurarak Türk
lerin daha kuzeyden çıkmalarına da engel olmaya çalışmıştıP
Latinlerin bu çabaları Türkleri durdurmaya yetmiyordu.
Üstelik Türkler, Bizans'ın Avrupa'daki topraklarını yağmaya
girişen Katalanlar ile işbirliği yaparak ilk kez Avrupa toprak
larına ayak basıyor ve böylece kendilerine akınlarını daha ge
niş sahalara yayma imkanı elde etmiş oluyorlardı. Nitekim
1305 yılında emrindeki kuvvetler ile Gelibolu'da iken, Kata
lan kuvvetlerinin ayrılmasından sonra Anadolu'da Bizans'ın
elindeki bütün şehir ve kalelerio Türkler tarafından birer bi
rer fethedilmekte olduğu haberini alan Katalanların liderle
rinden ve aynı zamanda Katalanların Anadolu'daki faaliyetle
rini kaleme alan Ramon Muntaner, bu sırada Ximelich (Melik)
adlı bir Türk kaptanının Gelibolu'ya geldiğini ifade etmekte ve
yaşananları şu şekilde anlatmaktadır:
56 MILLER, W., "The Zaccaria", s. 45; THIRIET, F., La Romanie Vıinitienne au Mo
yen Age. Le developpement et l'exploitation du damaine colonial venitien (XII'
- XV' siecles), De Boccard, Paris 1 975, s. 1 56; HEYD, W., Yakın Doğu, s. 519-
520; OSTROGORSKY, G., Bizans Devleti Tarihi, s. 453; ZACHARIADOU, E.
A., Trade and Crusade, s. 7-8 n. 24; NICOL, D. M., Bizans ve Venedik, s. 209;
SOUCEK, S., "Sakız", E/.2, c. VIII, (1995), ss. 890; DARKOT, B., "Sakız Adası ,
"
fA ., c.
10, (1997), s. 94.
57 MORDTMANN, J. H., "Edremit", El?, c. ll, (1 965), s. 686; ZACHARIADOU,
E. A., Trade and Crusade, s. 8.
51
bu talebi kabul edince Ximelich, maiyyetindeki on kişi
lik bir muhafız birliğiyle geldi ve aralarmda şahsırnın
da bulunduğu bir toplantıda En Rocafort ve En Ferran
Ximeno ile bir görüşme yaptı. Türk kaptanı, bu görüş
mede kuvvetleri, eşi ve çocuklarıyla bizim tarafımıza
geçmeye hazır olduğunu; bizleri bir kardeş olarak gö
ren kendisinin ve bütün kuvvetlerinin bu hususta yemin
edebileceklerini; bizleri bütün düşmanlarımıza karşı
destekleyebileceklerini; kuvvetlerinin eşleri ve çocuk
larıyla bizlerin emrine girmeyi ve her zaman ve her
yerde bizlerin idaresinde olmayı arzuladıklarını ifade
etti. Ayrıca kazandıkları ganimetin ı/s'ini bizlere ver
meyi teklif etti. Bizler bu teklifi değerlendirerek, ka
bul ettik ve neticede Ximelich'in tamamı sekiz yüz atlı
ve iki bin yayadan oluşan kuvvetleri bizlere katıldılar
ve savaş kabiliyeti oldukça yüksek olan bu kuvvetler
sayesinde Bizans imparatoru'na karşı başarılı bir şe
kilde mücadele ettik".s8
52
akınlarına maruz kalan sadece Sakız Adası değildi. Nitekim
1307 yılına gelindiğinde Bizans kaynakları Khalamouz (Kala
mes) adını verdikleri Karasi Türkmenlerinin beyi olan Kalem
Bey'in Midilli Adası'nı istila ve yağmasını kaydediyorlardı. 60
Bu sıralarda bölgede önemli gelişmeler yaşanıyordu. Efes
ve Birgi'yi zapt ettikten sonra bölgenin hızla Türkleşmesini
amaçlayan Sasa B ey, bunun ancak iç kısımlardaki Türkmen
nüfusunun kıyılara göçürülmesiyle mümkün olacağını anla
mış bulunuyordu. Bunun için de Germiyanoğulları'nın suba
şısı Aydınoğlu Mehmed Bey'i sahil mıntıkasına davet etmiş ve
bu sayede bölgenin hızla Türkleşmesine katkıda bulunmuştu.
Ancak kısa bir süre sonra bilinmeyen nedenlerden ötürü Sasa
Bey ile Aydınoğlu Mehmed Bey arasında mücadele başgöster
mişti. Sasa Bey'in fethettiği yerleri 1307 ve 1308 yıllarında bir
bir elinden alan Mehmed Bey, Sasa Bey'in Franklar (muhte
melen Rodos'a yerleşmiş olan San Giovanni Şövalyeleri) tara
fına geçmesiyle Müslümanlar arasında prestijini artırmış ve
sonunda 1310 yılına doğru Sasa Bey'i ortadan kaldırarak Ay
dın İli (Leşkeri İli)'ne sahip olmuştu. 6'
Settlement, Ed.: P. Edbury Cardiff: University College Press, London ı985, s. 273.
Marino Sanudo Torsello i se 1306-1309 yılları arasında Türklerin Ege adalarına
yaptıkları akınlardan yakınıyordu Bkz.: MARINO SANUDO TORSELLO, Li
.
.n
Hospital Şövalye Tarikatının Rodos Adası'nı Zaptı,
1306-1310
Papalık ve Fransa Krallığının kutsal topraklara ve İ stan
bul'a Haçlı Seferi yapılması yönündeki plan ve projeleri, Doğu
Akdeniz ve Ege'deki yeni gelişmeler üzerine gün geçtikçe öne
mini kaybediyordu. Zira XIV. yüzyılın başından itibaren Latin
lerio Ege'deki ticari çıkarları ve Haçlı Seferi planları için asıl
tehlike olarak Türkler ve müttefikleri Katalanların askeri fa
aliyetleri görülmeye başlanmıştı. Papalık açısından, Katalan
lar ve Rumların, Yunanistan anakarasında Latinlerin kontrolü
altındaki Achaia bölgesinde yarattıkları tehdidi n ortadan kal
dırılması ve Türklerin Ege adalarına ve kıyılarına doğru ya
yılmalarının önlenmesi, kutsal toprakları hedefleyen ve geniş
çaplı katılımın öngörüldüğü "passagium generale" fikrinden
sınırlı sayıda kuvvetin katıldığı ve sadece belli bir bölgeye veya
hedefe yönelik gerçekleşen "passagium particulare" politika
sım gerekli kılıyordu.
Hospitalier ya da diğer adıyla San Giovanni Şövalyeleri
olarak da bilinen Hospitalier Şövalye Tarikatı'mn, Papamn da
desteğini alarak, 1309 yılına doğru Rodos Adası'nı tamamıyla
fethetmeleri, bölgedeki ilk "passagium particulare" hareketi
olarak kayda geçmiştir. Hospitalier Şövalyelerinin, yerleşmek
amacıyla Rodos Adası'nı seçmelerinde bazı faktörler etkili ol
muştur. Öncelikle Rodos, kutsal toprakların yeniden ele ge
çirilmesini, Kıbrıs Krallığı ve Kilikya Ermeni Kontluğu'nun
savunulmasını ve İ stanbul'un fetbini amaçlayan Haçlı Se
feri politikasında bu bölgelere müdahale etmek açısından iyi
bir konumda yer alıyordu. Ayrıca, Türk kıyılarına yakınlığı
54
sebebiyle de Türklerin Ege kıyıları ve adalarındaki faaliyetle
rine set çekmek için bir üs vazifesi görüyor ve birçok ticaret
gemisine de sığınak oluyordu. 62
1291 yılında Memh1k Sultanı'nın, Hıristiyanları, Doğu Ak
deniz kıyılarındaki üslerinden çıkarmasından sonra Hospita
lier Şövalye Tarikatı da kendine yeni üsler aramaya başlamış
ve bir süre Kıbrıs Adası'na yerleşmişti. Bu esnada, 8 Ağus
tos 1303'de merkezi üssü Rodos olan büyük bir deprem ada
daki yerleşimiere de büyük zarar vermişti. Bu bir fırsatı ka
çırmak istemeyen Hospitalier Şövalyelerinin lideri Foulques
de Villaret (1305-1319), 1306 yılında Papa ile Rodos Adası'nın
fethi üzerine bir görüşme gerçekleştirmişti. 6 Haziran 1306'da
Papa V. Clemens'in Hospitalier ve Templier tarikatlarının li
derlerine yazdığı ve Rodos Adası'nın ele geçirilmesi mesele
sinden bağımsız olarak kutsal topraklara yapılacak bir Haçlı
Seferi için görüşlerinin talep edildiği mektuplara, Foulques
de Villaret'in "passagium particulare" politikası bağlamında
ve daha gerçekçi bir yaklaşım sergileyen cevabi mektubunun
bu görüşmeye esas teşkil ettiği anlaşılmaktadır. 63Görüşmenin
neticesinde Papa, 5 Eylül 1307'de Hospitalier Şövalye Tarika
tına Rodos Adası'nı zapt etme izni vermişti.64
62 HEYD, W., Yakın Doğu, s. 599-600; HOUSLEY, N., The Avignon Papacy, s. l l .
63 PETIT, j., "Memoire de Foulques de Villaret sur la croisade", Bibliothı!que de
l'ecole des chartes, 1899, tome 60, (1899), s. 603-610; KEDAR, B. Z. SCHEIN,
-
S., "Un projet de 'passage particulier propose par l'Ordre de l'Hopital, 1 306-
1 307", Bibliothı!que de l'Ecole des Chartes 1 37, Paris-Genava 1979, s. 2 1 1 .
64 LUTTRELL, A . , "The Hospitallers and the Papacy, 1 305-1 314", Forschungen zur
Reichs-, Papst-, und Landesgeschichte; Peter Herde zum 65. Geburtstag, eds. K.
Borchardt and E. Bunz, vol. li., Stuttgart: Anton Hiersemann, 1998, s. 599-601.
Hospitalier Şövalyelerinin Papa' dan muafiyet ve izin aldıklarını Giovanni Vii
Iani de doğrulamaktadır. Bkz.: YILLAN I, G., Nuova Cronica, ed. Giuseppe Porta,
Parma 1991, s. 292. 8 Ağustos 1 303'te Bizans, Memhlk ve Venedik kaynakla
rında zikredilen ve merkezi üssü Rodos olan büyük bir deprem meydana gel
miş ve bu deprem Rodos'da büyük bir hasara yol açınakla 1 306'da adayı işgale
başlayan Hospitalier Şövalyelerinin nihayet l 309'da adayı tamamen ele geçir
melerinde onlara kolaylık sağlamıştır. Bkz.: LUTTRELL, A., "Oniki Adalar' da
55
Vakit kaybetmeden hareket geçen Hospitalier Şövalyeleri,
1306 yılında Bizans İ mparatorluğu'nun elindeki Rodos'u ku
şatmışlardı. Şövalyelerin bu esnada tek başlarına hareket et
medikleri bilinmektedir. Zira Valois Kontu Charles'ın İ stanbul
üzerine gerçekleştirmeyi planladığı Haçlı Seferi'ne Venedikli
lerin destek v�rmesiyle bölgedeki çıkarları tehlikeye giren Ce
novalılar da, korsan Vignolo de Vignoli komutasındaki kuv
vetleriyle kuşatmaya yardım etmişlerdi.
Bu ilk kuşatma başarısız olsa da Hospitalier Şövalyeleri,
Kos ( İ stanköy) Adası'nı işgal etmeyi başarmışlardı. Bunun
üzerine daha önce Zaccaria ailesinin yaptığı gibi Hospitalier
Şövalyeleri de 1307 yılında İ mparator'dan adayı talep etmek
için İ stanbul'a elçiler göndermişler fakat talepleri kabul edil
mediği gibi, İ mparator Rodos'un savunmasını güçlendirmek
için adaya birkaç kadırga göndermişti. Foulques de Villaret de,
Zaccaria kardeşlerin Sakız Adası'nı İ mparator'dan talep eder
ken ileri sürdükleri gerekçenin aynısını yani Türk saldırılarına
karşı İ mparatorun tebaası olarak adayı savunmayı teklif et
mişlerdi. 65 Bütün bunlara rağmen Papa'nın da desteğini alan
Hospitalier Şövalyeleri, Cenovalıların da yardımıyla nihayet
adanın tamamını Ağustos 1309 yılının sonuna doğru ele geçir
meyi başarmışlardı. Papa ise Rodos'un ele geçirilmesini kut
sal toprakların yeniden zaptının bir başlangıcı ve Mısır'ın ab
lukaya alınması politikası için yeni bir üs olarak görüyordu.66
56
2. Ege'de İlk Büyük Çatışma Dönemi, 1310-1319
Cenovalı Zaccaria ailesinin Sakız Adası ve Foça gibi stra
tejik yerleri elinde bulundurması, Hospitalier Şövalye Tarika
tı'nın Kıbrıs'tan çıkarak Rodos Adası gibi bulunduğu konum
itibarıyla son derece kritik bir öneme sahip olan bir mevkiiyi
ele geçirmesi, Batı Anadolu'ya tamamıyla hakim olan Türk
lerin siyasi teşekküller kurarak Ege kıyılarına ve adalarına
doğru ilerlemesi ve bir yandan da Katalan Kumpanyası ile it
tifak balinde Yunanistan anakarasındaki askeri başarıları, Bi
zans İ mparatorluğu'nun her geçen gün bölgedeki egemenliğini
yitirmesi ve papalık makamının Hıristiyan Batı'nın öncü kuv
vetleri olarak gördüğü ve kutsal topraklara yapılacak Haçlı Se
feri için atlama taşı olarak addettiği bölgedeki Latin güçlerini
destekleyen girişimleri Ege'de, yakın zamanda büyük bir ça
tışma döneminin başlayacağının habercisiydi.
Hospitalier Şövalyeleri (bundan sonra kimi zaman Rodos
Şövalyeleri diye de anılacaktır) bölge siyasi arenasma gerçek
ten de çok hızlı bir giriş yapmışlardı. Her ne kadar Rodos'un
Fethi esnasında Cenovalılar ile işbirliği yapmış olsalar da,
daha sonra Rodos'taki konumlarını sağlamlaştırır sağlamlaş
tırmaz, Papalık politikalarının bölgedeki savunucusu kesilip,
Papa'nın Müslümanlar ile her türlü ticareti yasaklayan tali
matnamelerine uymayan Venedik ve Ceneviz tüccar gemile
rini ele geçirmeye başlamışlardı. Bunun üzerine Venedikliler
ve Cenovalılar, Rodos Şövalyelerine karşı uzun bir mücade
leye girmişlerdi. Rodos Şövalyelerinin ticaret yapan Ceneviz
gemilerine saldırması üzerine Cenovalılar da ele geçirdikleri
Hospitalier Tarikatı gemilerini Türkiye'de Türklere satmak
58
Bu savaş, Türklerle Rodos Şövalyeleri arasındaki ilk ça
tışma gibi görünse de aslında her iki taraf ilk defa 1306 yılında
Hospitalier Şövalye Tarikatı'nın Rodos Adası'na düzenlediği se
fer esnasında karşılaşmışlardı. Bu seferde, adayı Hospitalier
Şövalyeleri'ne karşı savunan Bizans kuvvetleri arasında 300
kadar Türk birliği de bulunuyordu.?' 1312 yılındaki bu zaferin
ardından Türklere karşı başarılı bir şekilde saldırıya geçen
Hospitaller, 1313 yılına gelindiğinde Anadolu'da muhtemelen
Menteşe bölgesindeki Türklere ait olan bazı istihkamları ele
geçirmişlerdi. Nitekim Şövalyelerin Sahib-i Az aını Foulques
de Villaret'in 1313 yılı baharında kaleme aldığı bir kayıt da
bu durumu ilan ediyordu.72 Türkler ile Rodos Şövalyeleri ara
sında 1311 yılında patlak veren ve 1313 yılına gelinceye kadar
Hospitalier Şövalyelerinin Anadolu'da bazı istihkamları ele
geçirmeleriyle son bulan bu mücadele karşılıklı ticari çıkar
Iara dayansa da kurulan iyi ilişkilerin kısa sürede bozulabi
leceğini gösteriyordu.
gelmişlerdi.
86; LUTTRELL, A., "The Military and Naval Organization of the Hospitallers
at Rhodes: 1 310-1444", Des Kriegswesen der Ritterorden im Mittelalter Ordines
Militares-Colloquia Torunensie Historica, VI, ed. Z. H. Nowak Torun: Uniwer
sytet Mikotaja Kopernika, Torun 1991, s. 138.
71 CARR, M., The Hospitallers of Rhodes and Their Alliances Against the Turks,
"
1306-1 348", Islands and Military Orders c. 1291 - c. 1798, eds. Emmanuel But
tigieg - Simon Philipsss, London 2013, s. 167.
72 ZACHARIADOU, E. A., Trade and Crusade, s. 12 n. 46: "Nos et domum rıost
ram . . . acquisivisse. . . in partibus cismarinis e grecis cismaticis et Turcis. . . tam
in In su/is quam in terra fırma, castra, vii/as et forteliccia, ac terras ferti/es et in
cunetis fructibus copiosas".
59
Katalanlar ile ittifak halindeki Türklerin bir kısmı, Ma
kedonya'da faaliyet gösteren Sırp Hükümdan'nın hizmetine
girerken diğer bir kısmı da muhtemelen Karesi Türkmenle
ri'nden olan Halil (Melik unvanını taşıyordu)'in koroutasında
yak laşık ı.soo kişilik bir birlik oluşturarak, Trakya'daki Bi
zans topraklarını yağmaya girişmişlerdi. Bunlarla başa çıka
mayacağını anlayan İ mparator II. Andronikos, Halil'in Ge
libolu'dan karşı sahile yani Türkiye'ye atları, ganimetieri ve
paraları ile serbestçe geçme teklifini kabul etmek zorunda kal
mıştı. Ancak geçiş esnasında Bizansh komutanın Türkleri öl
dürmek teşebbüsü üzerine savaş çıkmış ve Bizans ordusunu
yenilgiye uğratan Türkler, Gelibolu'da bir üs elde ederek oraya
sığınmışlardı. 1312 yılı sonlarına doğru, İ mparator, Cenova
lılardan ve Sırp Kralı Milutin'den aldığı destekle ı.soo kişi
den oluşan bu Türk birliğini ortadan kaldırmıştı.73 Olayı daha
farklı kaydeden Katalan kroniği Ramon Muntaner ise Katalan
Kumpanyası'nın Atina Düklüğü'nü ele geçirdikten sonra bu
rada yerleşmeye karar verdiğini gören müttefikleri Türklerin
ve Türkapollerin ayrılmak istediklerini; Katalanların, Düklü
ğün istedikleri herhangi bir yerinden üç, dört veya daha fazla
yer verme tekliflerine rağmen Türklerin malda mülkde göz
lerinin olmadığını, anavatanlarındaki akrabalarını, soydaşla
rım özlediklerini ve Türkiye'ye dönmeyi arzuladıklarını söy
leyerek bu teklifleri reddettikleri ni; bunun üzerine Katalanlar
ile Türklerin büyük bir sevgi duygusu içinde ve ne zaman ih
tiyaçları olursa birbirlerine yardıma gelme sözü ile ayrıldık
larını; hiç bir şeyden korkmayan ve hiç kimsenin kendilerine
engel olamadığı Türklerin Bizans topraklarında geçtikleri her
73 OIKONOMIDIS, N., "Avrupa' da Türkler", s. 176 -ı77; NICOL, D. M., The Last
Centuries, s. 1 39; CARIM, F., Tarih'in Türk'e Yük/ediği Çetin Görev. s. l l4-1 19;
LUTTRELL, A., " 1 389 Öncesi Osmanlı Genişlemesine Latin Tepkileri", Os
manlı Beyliği (1300-1389), Ed.: E. A. Zachariadou, çevirenler: Gül Çağalı Gü
ven-İsmail Yerguz-Tülin Altınova, Tarih Vakfı Yurt Yay., İstanbul 1997, s. 1 3 1 ;
ÖDEN, Z. G., Karasi Beyliği, TTK Yay., Ankara 1999, s. 24-30.
60
yeri yağma edip, yakıp yıkarak, kısa bir yolculuğun ardından
Gelibolu'ya geldiklerini; Türkler Gelibolu'da iken Bizans İ m
paratoru'nun gönderdiği on Ceneviz kadırgasının oraya geldi
ğini; silahları ayrı bir kadırgada taşınmak şartıyla Türklerin
bütün mal ve mülkleriyle beraber Anadolu yakasına geçiril
mesi hususunda Türkler ile Cenovalılar arasında yeminle teyit
edilmiş bir antlaşma yapıldığını; antlaşma gereğince Türkle
rin kadırgalara binerken silahlarını Cenovalılara teslim ettik
lerini; kadırgalar yol aldıktan bir müddet sonra Cenovalıla
rın, sözlerinde durmayarak, silahsız Türklere saldırdıklarını;
Türklerin yarısını öldürüp, bir kısmını denize attıklarını ve iç
lerinden önemli olanlarını da esir alıp, Cenova'ya götürerek,
Apulia, Calabria ve Napoli köle pazarlarında sattıklarını; ca
nını kurtarabilen az sayıdaki Türk'ün ise imparator tarafın
dan İ stanbul'dan gönderilen askerler tarafından öldürüldü
ğünü bildiriyordu.74
74 MUNTANER, R., Chronicle. s. 483-484; Marino Sanudo Torsello da, 1 334 yı
lında Bourbon Dükü Louis'e yazdı�ı bir mektubunda Cenovalıların yaptığı
bu katliamdan bahsetmektedir. Bkz.: KUNSTMANN, F., Studien über Marino
Sanudo den Aelteren mit einem Anhange seiner ungedruckten Briefe, München
ı855, VII. Mektup s. 8ıO; RODDY, S., The Correspondence of Marina Sanudo
Torsel/o, University of Pennsylvania, 1971 (Yayımlanmamış doktora tezi), s. 295;
JACOBY, D., "Catalans, Turcs et Venitiens en Rornanie (1305-1332): un nou
veau ternoignage de Marino Sanudo Torsello", Studi Medieva/i, s. III, vol. XV/ 1 ,
( 1974), s. 233 -234.
75 ULUÇAY, Ç "Saruhanoğulları", İA., c . 10, (1997), s. 239; ZACHARIADOU,
..
E. A., "Sarukhan", El.', c. IX, (1 997), s. 69; EMECEN, F., lik Osmanlılar ve Batı
Anadolu Beylikler Dünyası, Kitabevi Yay., İstanbul 2003, s. 107-109; EMECEN,
61
Bizans'ın elindeki yerlerden biri olan İ zmir'e de 1317 yılında
Türk saldırısı olmuştu. Aydınoğlu Mehmed Bey 1317 yılında
İ zmir'in yukarı kalesini ele geçirmeyi başarmıştı.76
F., XVI. Asırda Manisa Kazası, TTK Yay., Ankara 1989, s. 17; ÇELIK, M., Sa
ruhanoğulları ve Osmanlı Klasik Döneminde Manisa'da Yaşayan Kültürel Iz
leri, Manisa Valiliği Yay., Manisa 1990, s. 17.
76 LEMERLE, P., L'Emirat D'Aydın, s. 38, 6ı ; NICOL, D. M., The Last Centuries,
s. 143; NICOL, D. M., Bizans ve Venedik, s. 238; TURAN, Ş Türkiye-ltalya İliş
.•
kileri I. Selçuklular'dan Bizans'ın Sona Erişine, Metis Yay., lstanbul l990, s. 159.
77 Vasfelyalı rahip Ludolf von Sudheim, Aydınoğulları'nın Rodos Şövalyelerin
den haraç isternek için Sahib-i Azama elçi gönderdiklerini, Sahib-i Azarnın
elçileri üç gün oyalayıp onlara ziyafetler çekip Türk ordusunun durumunu
ve her şeyini öğrendikten sonra ani bir saldırı ile onları bozguna uğrattığını
62
açıklarında cereyan etmişti. Rodos Şövalyeleri, Sakız Cenova
lıları ile ittifak yaparak yine Aydınoğulları'nın çoğu küçük ge
milerden oluşan donanınalarmı tahrip etmişlerdi?8
kaydetmektedir. Bkz.: LEMERLE, P., L'Emirat D'Aydın, s. 30; BUCH, W., "14·
1 5. yüzyıllarda Kudüs'e Giden Alman Hacılarının Türkiye İzlenimleri", Çev. :
Yüksel Baypınar, Belleten, sayı: 1 8 3 , {1992), s. 523-524). Kıbrıs'ın ilk kroniği
Francesco Arnadi ise 1 318' de iki kadırga ve iki gemiden oluşan Hospitalier Şö
valyeleri donanmasının otuz iki Türk gemisine saldırıp onları yaklığını ve üç
bin Türk'ün öldürüldüğünü kaydetmektedir. Bkz.: YINANÇ, M. H., Medhal,
s. 24; LUTTRELL, A., "The Hospitallers of Rhodes", s. 86.
78 Bu olayın muhtelif yıllara tarihlenen birbirinden biraz farklı üç versiyonu bu
lunmaktadır. Bir versiyona göre Haziran 1 31 9'da yirmi dört gemi, seksen Şö
valye ve Sahib-i Azam Albert von Schwarzburg'un adamlarından oluşan Hospi
talier Şövalyeleri donanması, Martino Zaccaria'ya ait on bir Ceneviz kadırgasıyla
işbirliği içinde hareket ederek onu kadırga olan ve iki bin altı yüz kişi taşıyan
yirmi dokuz Türk gemisini tahrip ediyorlar ve bin beş yüzden fazla Türkü öl
dürüyorlar. Floransalı kronik Giovanni Viiiani ise 1 320 yılına tarihiediği savaşı
anlatırken dört kadırga ve yirmi küçük gemiden oluşan Hospitalier Şövalyeleri
donanmasının, o sırada Kilikya' dan dönmek te olan altı Ceneviz kadırgası ile
birleşerek seksen Türk gemisini tahrip ettiklerini fakat Türklerin de Rodos ya
kınlarındaki bir adaya saldırarak hepsi de Latin olan beş yüz esir aldıklarını ya
zıyor. Bkz.: VILLANI, G., Nuova Cronica, s. 339-340. Ludolfvon Sudheim her
hangi bir tarih vermeden Hospitalier Şövalyelerinin elli Türk gemisini tahrip
ettiklerini, Kos Adası'na kaçan Türk müretlebatının burada kendilerini kova
layan Hıristiyanlardan pek çoğunu öldürdüklerini, Şövalyelere yardıma gelen
Sakız Hakiminin Türkleri Rodos'dan kurtarmak bahanesiyle kandırıp, gemi
lerine aldıktan sonra hepsini, yani 6240 kişiyi, öldürdüklerini söylüyor. Bkz.:
LEMERLE, P., L'Emirat D'Aydın, s. 30; ZACHARIADOU, E. A., "The Catalans
of Athens", s. 829; ZACHARIADOU, E. A., Trade and Crusade, s. 14; LUTT
RELL, A., "The Hospitallers of Rhodes", s. 86-87; LUTTRELL, A., "The Cru
sade in the Fourteenth Century", Europe in the Late Middle Ages, Ed.: J. R. Hale,
Nortwestern Unv. Press, London 1965, s. 142; INALCTK, H., "Turcoman Mari
time Principalities", s. 186, 204; CARR, M., "The Zaccaria of Chios", s. 123.
63
Rodos'taki Şövalyelerin yeni Mig al Mastro (Sahib-i Azam)'su
olmuştu ve o Menteşe Beyliği'ndeki bu iç karışıklıklara müda
hale ederek Strumbrachi'yi beyliğe geçmiş olan Orhan Bey'e
karşı kışkırtmaya başlamıştı. Rodos'ta bulunduğu yıllarda Yil
laret'in bu politikasını değerlendiren Marino Sanudo Torsello,
"Istoria del Regno di Romania" adlı eserinde Villaret'in, Türk
'
ler ile bunların komşuları arasında harp ve ihtilaf çıkartmak
hususunda başka kimsenin beceremeyeceği kadar anlayış gös
terdiğini, Türklerin arasında birinci olan Menteşe sarayının
bütün ehemmiyetini, Mandehia'nın oğlu Orhan ve onun kar
deşi Strumbrachi (muhtemelen İ brahim Bey) arasında ihtilaf
çıkartmak suretiyle ortadan kaldırdığını söyleyerek Villaret'i
adeta yere göğe sığdıramıyordu.79 Sanudo, Menteşe Beyi'nin
bütün gücünü kaybettiğini söylese de 1320 veya 1321 yılında
Orhan Bey donanmasıyla Rodos üzerine bir sefer açmıştı. Sa
kız Cenovalıları ile ittifak yapan Rodos Şövalyeleri bu deniz sa
vaşından da galip çıkmasını bilmişlerdi. 80 Bu yenilgiden sonra
Menteşe Beyliği güçten düşmüş, artık büyük ganimetler ge
tiren yağma akıniarına çıkamaz olmuştu. Zira bir zamanlar
Menteşe Beyi Mesud Bey, kendisini ziyaret eden Mevlana'nın
torunu Ulu Arif Çelebi'ye beş köle ve cariye, on beş iyi at, on
parça ince ıskarlet çuhası, yirmi parça suf-i murabba ve nakit
79 SANU DO, Istoria, s. 167 ; WITTEK, P., Menteşe Beyliği, s. 63; LUTTRELL, A.,
"The Hospitallers of Rhodes", s. 84.
80 Vertot, olayı şöyle nakletmektedir: "Orcan" (Orhan) Rodos Şövalye/eri tarafindan
kovulmuş olan Müslümanları topladı. ihtiyarları, kadınları ve çocukları yolda
giderken zapettiği Episkopia Adası'na bıraktı ve donanmasıyla Rodos'a gitti. Bu
nun üzerine Rodos Migal Mastro (Sahib-i Azam)'su acele bir donanma topladı.
Bu sırada limandaki altı Ceneviz kadırgasını da donanmasına katıp, Orcan'a
karşı yürüdü. Orcan'ın donanmasını dağıttı ve sonra Episkopia Adası'na çıktı."
Bkz.: YINANÇ, M. H., Medhal, s. 25; UZUNÇARŞILI, İ . H., Anadolu Bey/ik
leri, s. 72; WITTEK, P., Menteşe Beyliği, s. 64; ZACHARIADOU, E. A., Trade
and Crusade, s. 14. Orhan Bey'in sefere kadın ve çocukları da götürmesi de
vamlı bir işgalin ve adanın iskanının düşünülmüş olduğunu göstermektedir.
olarak da çokflori ve gümüş para verirken8' 1333'te ülkeyi zi
yaret eden İbn Battuta, Menteşe sarayının mütevazılığından
ve zenginlik bakımından Aydın sarayının çok gerisinde kal
dığından bahsediyordu. 82
59.
6.5
ticari menfaatlerine zarar vermesiyle olaylara ciddiyede yak
laşmaya başlamıştı. Hatta sonraki bölümlerde ayrıntılarıyla
bahsedileceği üzere 1320'li yıllar boyunca Venedik, yerel hü
kümdarlar ve Bizans'ın da katılacağı Türk karşıtı bir ittifak
oluşturma ve Türkler üzerine bir Haçlı Seferi gerçekleştirile
rek, onları etkisiz hale getirme çabalarına girişecekti. 84
66
ittifaktan açık bir biçimde söz ediliyordu. 88 Venedikli diplomat
Marina Sanudo Tarselio'nun Capua başpiskoposu Ingrama'ya
yazdığı 1327 tarihli bir mektubunda da özellikle Aydınoğul
ları Katalanların müttefiki olarak zikrediliyor ve Türklerin
Adriyatik'in giriş kapısı olarak görülen Koron ve Modon ada
ları ile Yunanistan anakarasında Bizans'a ait Peloponnessos
Yarımadası ve Frank toprakları için büyük bir tehdit oluştur
dukları ifade ediliyordu. 89
88 J ACOBY, D., "Catalans, Turcs et Venitiens, s. 245; SETTON, K. M., "The Cata
lans in Greece", s. 179-180; ZACHARIADOU, E. A., "The Catalans of Athens",
s. 826.
89 CERLI N I , A., "Nuove Lettere di Marino Sanudo il Vecchio", Bibliopolis, X I X,
(1941), s. 350, 352.
90 SANUDO, Liber Secretorum, s. 67; LOCK, P., (çev.) The Book of the Secrets, s.
1 17; ZACHARIADOU, E. A., "The Catalans of Athens", s. 823 n. 5: "Quod ca
pitaneus exercitus praelibati cum Turcis, qui morantur in Turchiae maritima,
curialiter se haberet et ipsos arnicabili ter pe rtractaret, et specialiter cum aliqua
parte illorum, quae a Chandeloro usque Macrum dominium plenum tenent". =
67
Türklerin bu akınları gerçekleştirirken Alfonso ile ittifak
halinde olduklarına işaret ediyordu . Nitekim Kandiye Dükü
Nicolas Zane, Türkler tarafından adalarda yapılan yağmalar
hakkında Venedik'e yazdığı 21 Haziran 1318 tarihli mektupta,
Türklerin pek çok kayıkla gelip, saldırarak, insanları, hay
vanları ve her şeyi alıp götürmeleri ile sonuçlanan Andrea
'
Barozzi'ye ait santorini (sancte Herini) Adası'na yaptıkları
akını duyar duymaz bu akını gerçekleştiren Türklere, kendi
leriyle sulh halinde bulundukları, kendilerinden topraklarına
gelenleri himaye ve muhafaza ettikleri ve eHirdikleri halde
neden kendilerinden bu şekilde aksi bir muamele gördükle
rini açıklamalarını isteyen bir protesto mektubu yazdığım;
karşılığında Venediklileri kardeş bildiklerini, Venedikliler
ile kuvvetli bir sulh ve vefak halinde bulunmak istediklerini
ve Venediklilere kesin surette tecavüz ve taarruzdan sakına
caklarını bildiren Türklerden Venedik'e tabi adaların doğru
ve tam bir şekilde kendilerine bildirilmesini isteyen bir mek
tup aldığım ; Türklerin vaadlerini tutacakianna inanarak bu
yerleri Türklere bildirmelerine rağmen Santarini Adası'ndaki
Venedik tebaasına verdikleri zararlarla yetinmeyen Türkle
rin, Mayıs ayında on altı silahlı kayıkla, daha doğrusu ka
yık değil en büyüğünün yüz ve en küçüğünün elli kürekçisi
olan ve hepsinde bin beş yüz kişi bulunan hafif harp gemi
leriyle Andrea Comaris idaresindeki Karpathas (Scarpan
tos) Adası'nı yağma, adadaki küçük büyük üç yüz kişiyi esir,
hayvanları ve diğer her şeyi gasp edip, hepsini alıp Türki
ye'ye döndüklerini belirtiyor9' ve emin bir kaynaktan, Türk
lerin bu saldırıların hemen ardından ellerindeki on altı gemi
ve hazırlamakta oldukları daha diğer on gemi ve toplam iki
68
bin asker ile Girit'in Sithia tarafına akma hazırlandıklarını
ve Türklere bu akında beş Katalan gemisinin de eşlik ede
ceğinin haber alındığını yazıyorduY Eğriboz Adası için Ka
talanların lideri Alfonso ile Venedik arasında cereyan eden
savaşın birinci safbasma son veren 1321 tarihli antlaşmada
da Katalanlar ile Türkler arasındaki bu işbirliğinden bahse
diliyordu.93 Bundan başka Santarini ve Karpathas adaları
nın hakimleri aynı zamanda Alfonso'nun da düşmanı idiler.
harca (küçük gemi, tekne) ve on gemi ile Girit Adası'nın Sitia kısmına saldırı
hazırlığı yapmaktalar ve onlara, onaltı harca ve beş gemi ile Katalanlar yardım
etmeyi düşünmekteler . ].
. .
93 "om nes tractatus ... habiti in ter dominum Alfonsum et Turcos". Bkz.: ZACHA
RIADOU, E. A., "The Catalans of Athens", s. 826 n. 24; LAIOU, A. E., "Ma
rino Sanudo Torsello, Bizans ve Türkler: Türkler'e Karşı İttifAkın Perde Arkası
1 332-1334", Çev.: Murat Keçiş, A0DTCFD, c. XXII, sayı: 34, (2003), s. ı90.
94 THOMAS, G. M., Diplomatarium Veneto-Levantinum, c. I, s. ll O, no. 63; "nunc
autem sciat dominatio uestra quod, sicut noua recepimus et de Turchia et de
69
Alfonso, Türklere donanmaları için kadırga yardımmda
bulunduktan başka Eğriboz'u ele geçirmek için günden güne
çok daha fazla sayıdaki Türk birliklerini de Eğriboz'a geçiri
yordu. Nitekim gelişmeleri günden güne takip eden Venedik'in
Eğriboz Balyosu (Baiulos) Francesco Dandoto'nun 26 Haziran
1318'de Venedi�'e yazdığı bir mektup, Alfonso'nun önemli mik
tarda Türk kuvvetlerini getirtmek için Türkiye'ye bir elçi gön
derme hazırlığı içinde olduğunu bildiriyordu.95 Bu Türk birlik
leri içinde de özellikle Aydın Türkleri çoğunluktaydı.96
70
Venedikli bir diplomat gibi hareket etmeye ve Türklere karşı
savaş için hükümdarlara çağrılarda bulunmaya başlamıştı.
1322 yılında Girit'teki Kandiye Dükü'nün Menteşe Emiri'nin
ülkesi ile olan bütün ticareti yasaklaması, Türk akınlarının
hala devam ettiğinin ve eski iyi ilişkilerin yeniden kurula
madığının bir göstergesiydi. Diğer taraftan yukarıda ayrıntı
larıyla bahsedildiği üzere Kandiye Dükü Nicolas Zane'nin ıS
Haziran ve ı6 Temmuz 1318 tarihli mektuplarında serzenişte
bulunduğu Katalan-Türk işbirliği sadece Türklerin 1318 yılın
daki Santorini ve Karpathos adalarına yaptıkları akınları ve
Eğriboz'a dair teşebbüsleri ile sınırlı kalmamış, 1318'i takip
eden yıllarda da devam etmişti. Nitekim 9 Haziran 1319'da
Alfonso Fadrique ile bir antlaşma yaparak Katalanlar ile sa
vaşın birinci safhasına son veren Venedik'in antlaşmaya,
Alfonso'nun Türkler ile beraber hareket etmemesini öngö
ren bir madde ekietmesine rağmen Alfonso, gizliden gizliye
Türkler ile işbirliğini devam ettirmiş ve bu mesele Venedik
ile Katalanlar arasında yapılan 1321 tarihli ikinci antlaşmaya
konu olmuştu.97 Bundan başka Marino Sanudo Torsello'nun,
eserine 1322/1323 yılında ekiediği bir notta Türklere karşı
Haçlı Seferi yapılması gerektiği şeklindeki fikrini dile geti
rirken Türklerin Katalanlar ile ittifak halinde hareket ettik
lerine de değinmesi, Türklerin Venedik topraklarına yaptık
ları akınlarda yalnız olmadıklarını, Katalan-Türk ittifakı ya
da işbirliğinin 1321 antlaşmasına rağmen halen etkinliğini
sürdürdüğünü gösteriyordu.98
97 Venedik ile Katalan Kurnpanyası arasında yapılan 9 Haziran 1319 tarihli ant
laşmanın metni için bkz. THOMAS, G. M., Diplomatarium Veneto-Levanti
num, c. I. s. 120-122 no. 70. Ayrıca ZACHARIADOU, E. A., ''The Catalans of
Athens", s. 829; ZACHARIADOU, E. A., Trade and Crusade, s. 15, 18; LAIOU,
A. E., "Marino Sanudo Torsello", s. 188-190.
98 SANUDO, Liber Secretorum, s. 31: "Securiores existerent a Turchorum incursi
bus aliorumque Saracenorum molestiis ac possent a societate Cathalanorum ali
isque malefıciis defensari." ["Böylece onlar Türklerin, diğer Müslümanların
=
71
Yukarıda da ifade edildiği üzere her ne kadar 1321 antlaş
ması, Alfonso'yu Türkler ile ittifaktan menetse de Alfonso,
Türkler ile ittifakını gizliden gizliye devam ettiriyordu. Zira
Tiirkler, 1324 yılında Naksos'a ve 1325 yılında da Eğriboz'a
akınlar düzenlemişlerdi. Türklerin bu akınlarının, Anjou ha
nedanından N�poli Kralı Roberto (1309-1343)'nun kardeşi Gra
vina Kontu ve aynı zamanda Achaia Prensi Giovanni (1294-
1336)'nin etrafına Eğriboz hakimlerini, Martina Zaccaria'yı
ve Naksos Dükü I. Niccolo Sanudo (1323-1341)'yu toplaya
rak Alfonso'ya karşı bir teşebbüste bulunmasının hemen aka
binde meydana gelmesi, Alfonso ile Türkler arasındaki işbir
liğini de gösteriyordu.99 Diğer taraftan Venedik Senatosu ise
1324 yılında Kandiye Dükü'ne Türkler ile antlaşma yapmayı
yasaklamasına rağmen Girit bu sıralarda Menteşe Türkleri
ile kısmen de olsa yerel esaslar üzerinde ticaret yapmayı sür
dürüyordu. Nitekim 1324 yılında Girit'e Türk hububatı (jro
mento di Thrchia) gelmiş ve 1327 yılında Kandiyeli bir tüccar
Thrchia ya doğru yelken açmıştı. Ayrıca Senato'nun karar
'
72
XIV. yüzyılın birinci çeyreğinde, bir taraftan bütün hızıyla
süren askeri çarpışmalar, diğer taraftan da ticaretin kesinti
siz devam etmesi için gösterilen çabalar arasında, Ege adaları
ve kıyılarında yaşanan egemenlik mücadelesi, çok kısa süreler
zarfında büyük değişiklikler gösterebiliyordu. Aydın ve Men
teşe Beylikleri ile Venedik'in 1318 yılına kadar süren sorun
suz ilişkilerinin, 3 yıl gibi kısa bir süre içerisinde bozularak,
bölgedeki en sorunlu ilişkilerden biri haline dönüşmesi bunun
kanıtıydı. Türklerin, Katalan Kumpanyası ile oluşturdukları
ittifak döneminde, Ege adaları ve Yunanistan'daki Venedik ko
lonileri ve ticaretine verdikleri zarar, kendilerini bir anda Ve
nedik'in hedef tahtasında bulmalarına yol açmıştı.
73
Ceneviz ve Rodos Şövalyelerinin arazilerinin Türklerin akınia
rına maruz kaldığına ilişkin raporların gün geçtikçe artması,
Papa XXII. Ioannes'i Haçlı Seferi politikasının temelinde bir
değ!şiklik yapmaya sevketmişti. Papalık, bundan sonra, bölge
den gelen taleplere daha çok önem vermeye başlamış ve özel
likle Türklere ka.rşı bölgedeki yerel Hıristiyan kuvvetlerin ka
tılımıyla doğrudan hedefe yönelik "passagium particulare"
girişimi gerçekleştirmeye çalışmıştı. Ayrıca, Cenovalı Zaccaria
ailesi gibi bölgede önemli ticari çıkarları bulunan Hıristiyan
güçlerine, sınırlı bir biçimde olsa da, Müslümanlarla ticaret
yapma ayrıcalıkları balışedilmesi de "passagium particulare"
politikasının ekonomik boyutunu teşkil ediyordu.
Aydın ve Menteşe beyliklerinin 1317-1318 yıllarına doğru
Katalan Kumpanyası ile kurdukları ittifak, Ege adaları ve Yu
nanistan'da Latinleri zor duruma düşürmeye başlamıştı. Müt
tefik Türk-Katalan kuvvetlerine karşı Yunanistan'ın Mora
bölgesinin kontrolünü elinde tutmaya çalışan yerel Frank ha
nedanları, bu hususta Papa'nın ve Hıristiyan Batı'nın deste
ğine başvurmaktan başka çare bulamamışlardı. Mora bölge
sinde Türk-Katalan ittifakına karşı Frank ve Latin çıkarlarının
savunulması için Angevin-Venedik ittifakının mutlak surette
kurulması gerektiğini belirten Anjou (Angevin) hanedamndan
Taranto Prensi I. Filippo (1278-1331), 1320 yılında Venedik
Doju'na gönderdiği mektupta, 1307 yılında Venedik'in Valois
Kontu Charles'a verdiği desteğin bir benzerini şimdi Angevin
hanedam için talep etmişti.'0' Papa XXII. Ioannes de, Kasım
1322 tarihinde yayımladığı bir bullasında, bölgedeki bütün
Hıristiyan güçlerinden, Angevin hanedanının Achaia bölge
sinde Katalanlara, Türklere ve Yunanlılara karşı Franklardan
74
ve Latinlerden oluşan bir ittifakın kurulması yönündeki çaba
larını desteklemelerini istemişti.'02
Papa XXII. Ioannes, bir yandan Türklere karşı ittifak gi
rişimlerini teşvik ederken diğer taraftan da bölgedeki Latin
kuvvetlerinin, Müslümanlada ticaret yasağından dolayı tam
bir ekonomik kayba uğrarnamaları için onlara, bazı özel tica
ret izinleri ve imtiyazları bahşediyordu. Ö rneğin, Papa XXII.
Ioannes, 5 Mart 1320 tarihinde Cenovalı Martina ve IL Be
nedetto Zaccaria kardeşlere gönderdiği bir mektupta, 2 yıllık
bir süre için Zaccaria kardeşlere, İ skenderiye ve Mısır'a sa
kız ihraç etme ayrıcalığı tanımıştı. Bu imtiyaz, 1322'de 4 yıl,
1325'te de 3 yıl daha uzatılmıştı. Zaccaria kardeşlere tanınan
bu özel ticaret izni, sadece onların Türkler karşısındaki diren
cini kuvvetlendirme niyetinin değil aynı zamanda Papalığın
Haçlı Seferi politikasındaki tam bir değişimin sonucuydu.103
Papa XXII. Ioannes, Türklerin Hıristiyan topraklarını ele ge
çirmesine seyirci kalmaktansa Müslümanlada sınırlı ölçüde
ticaret yapılmasına göz yum m ayı tercih etmişti. ıo4
Balışedilen özel ticaret izinleri ve Türklere karşı bölgede
bir Birlik oluşturma çabaları, Papa XXII. Ioannes döneminde
(1316-1334), Ege'de yaşanan mücadeleye ilişkin ciddi bir poli
tika değişikliğine gidildiğini göstermektedir. Ö zellikle 132o'li
yılların başında, Türklerin yarattığı tehdidin boyutları gerçek
anlamda idrak edilmiş ve Türklere karşı koymanın en etkili
yolunun, Fransa Krallığının etkisinden kurtularak, Ege'deki
Latin koalisyonunu hayata geçirmek olduğu anlaşılmıştır.
102 HOUSLEY, N., "Angevin Naples and the Defense of the Latin East: Robert the
Wise and the Naval League of 1334", Byzantion sı, no. 2. Brussels 1981, s. 549-
550.
103 LEMERLE, P., L'Emirat D 'Aydın, s. 53-54 ; CARR, M., "The Zaccaria of Chios",
s. 125-126.
104 HOUSLEY, N., The Avignon Papacy, s. 208-209.
75
5· Türklere Karşı Latin Birliğinin Doğuşuna
Yönelik İlk Teşebbüsler: Marino Sanudo
Torsello, 1322-1327
1318 yılı itibarıyla Türklerin Katalanlar ile işbirliği yaparak
·
Ege adaları ve kıyılarındaki Venedik topraklarına saldırma
ları, Venedik'in �ge politikasında bir dönüm noktasını teşkil
etmişti. Bu tarihten itibaren yaklaşık 3 yıl içerisinde gelişen
olaylar, Venedik'in Ege politikasında iki temel değişikliğin ya
şanmasına sebep olmuştu: Bizans ile uzun süreden beri de
vam eden sürtüşmelere son vermek ve Türkleri tehdit algıla
masında ilk sıraya koymak.ıos
Nitekim 1320'lerin ilk yıllarından itibaren Venedi k, Türk
lere karşı Ege'de bir koalisyon oluşturmak için Bizans i mpara
toru Il. Andronikos (1282 - 1328) ile kiliselerin birleşmesi ko
nusunda bazı görüşmeler gerçekleştirmiş, Papahk makamı da
bu dönemde ne İstanbul üzerine bir Haçlı Seferi çağrısı yapmış
ne de Fransa Krallığı ile gerçekleştirilen görüşmelerde İ stan
bul'un ele geçirilmesi söz konusu edilmiştir. Bizans i mparatoru
II. Andronikos'un, Ortodoks Hıristiyan toplumunun büyük tep
kisini çeken kiliselerin birleşmesi politikasının da, neredeyse
tamamı Türklerin eline geçen Anadolu'daki son derece has
sas ve zayıf konumundan kaynaklandığı anlaşılmaktadır.'06
Venedik politikasının bu değişimi en iyi biçimde, Vene
dikli tüccar, siyaset adamı ve ünlü Haçlı Seferi teorisyeni Ma
rina Sanudo Torsello'nun, çalışmamızm birinci bölümünde de
taylı bir biçimde incelediğimiz "Liber Seeretorum Fidelium
Crucis" adlı eserinden gözlemlenebilmektedir. Eserini, 1306-
1321 yılları arasında kaleme alan ve 1321 yılında Papa XXII.
76
Ioannes'e sunan Marino Sanudo Torsello, çağdaşı diğer Haçlı
Seferi teorisyenleri ve propagandacılarından farklı olarak, za
manının büyük bir kısmını Doğu Akdeniz'de geçirmiştir. Sa
nudo'nun, üç kitaptan oluşan eserinin ilk iki kitabını kaleme
aldığı 1306-1312 yılları arasındaki dönemde, Türklerle Yene
dik arasındaki ilişkiler dostane bir biçimde seyrediyordu. Bu
durum, Sanurlo'nun eserine de yansımıştır. Bu dönemde, Mı
sır'ın etkisiz hale getirilerek kutsal toprakların ele geçirilmesi
fikrini savunan Sanudo, Venedik ve Papa ya Türklerin doğ ' ,
107 SANUDO, Liber Secretorum, s. 67; LOCK, P., (çev.) The Book of the Secrets, s.
l l 7.
108 SAN UDO, Liber Seeretoru m, s. 30-31; LOCK, P., (çev.) The Book of the Secrets,
s. 62-63.
77
Venedik'in, Türklere karşı bölgede bir Latin donanma itti
fakı oluşturulması yönündeki politika değişikliğinin ilk işaret
leri de, Sanurlo'nun tavsiyelerinin birkaç yıl sonrasında görül
mefe başlamıştı. Türklerin 1325 yılının ilk aylarında Eğriboz
ve Naksos adalarına akınlarını müteakiben, Venedik, 1325
Mart'ında ilk <I:fa Türklere karşı bir ittifak (societas) oluş
turma işini ele almıştı.'09Nitekim 1325 yılında Marina Sanu
do'nun Capua başpiskoposuna ve Napali Kralı'nın katibine
yazdığı mektuplar, Türklerin Eğriboz ve Naksos adalarına dü
zenledikleri akınlarda pek çok esir aldıklanndan bahsediyordu.
Sanudo ayrıca, Sakız Cenovalıları, I. Niceola Sanudo ve Rodos
Şövalyeleri'nin ümitsiz çabaları olmasaydı Ege adalarının ta
mamen Türklerin eline geçeceğini bu mektuplarında özellikle
ifade ediyordu. no Venedik ise 1325 yılındaki bu tasavvurunu
dile getirirken ittifakın (societas) donanmadan, donanmanın
da farklı Hıristiyan devletlerin gemilerinden oluşması gerek
tiğini ve Türklere karşı kutsal bir amaçla hareket edilip sefere
Haçlı zihniyeti verilmesinin zorunlu olduğunu vurguluyordu.
Katalan Kumpanyası lideri Alfansa Fadrique ile ittifak
larını güçlendiren Türkler, 1326 yılına doğru Eğriboz Adası
ile Mora Prensliği'ne saldırılarda bulunmuşlardı. Türklerin
saldırılarına maruz kalan Mora Prensliği'nin Alfansa'nun en
büyük düşmanları arasında başı çekmesi, Katalan-Türk itti
fakının Alfonso için ne denli önemli bir politika olduğunu an
lamamıza yardımcı olmaktadır. Nitekim çalışmamızın birinci
bölümünde üzerinde detaylı bir biçimde durduğumuz, Marina
ıo9 CESSI, R. SA MBIN, P., Le Deliberazioni del Consiglio dei Rogati (Senato). Se
-
78
Sanudo Torsello'nun 1327 yılının Şubat-Mart aylarında Capua
başpiskoposu lngramo ve Pozzuoli piskoposu Paolino'ya hita
ben kaleme aldığı ve Eğriboz'a gerçekleştirilen Türk akının
dan bahsettiği mektubu da bunu göstermektedir. ı ı ı
Türk-Katalan işbirliğinde gerçekleşen ve etkisi her geçen
gün artan saldırılar karşısında Venedik'in politika değişikli
ğine gitmesi, 1320'li yıllarda Marino Sanudo Torsello ve diğer
Haçlı Seferi teorisyenlerince dile getirilen, Akdeniz'deki Müs
lüman ticaretinin deniz yoluyla sekteye uğratılması politika
sını da etkilemiştir. Nitekim Memluk Sultanlığı'na ambargo
uygulayarak, Sultanlığın ekonomik b akımdan çökertilmesi
politikasının yerini peyderpey Türklerin oluşturduğu tehdi
din ortadan kaldırılması meselesi almıştır.'12
l l l CERLINI, A., "Nuove Lettere", s. 350; JACOBY, D., "Catalans, Turcs et Yeni
tiens, s. 251 n. 208; ZACHARIADOU, E. A., "The Catalans of Athens", s. 830-
831.
1 1 2 LEOPOLD, A., How the Recover, s. 1 1 9- 1 35.
79
Aydınoğlu Gazi Umur Bey'in azimli saldırılarının kıskacında
varolma savaşı veriyordu.
1314 yılında babası Manuel Zaccaria'nın hayatını kaybet
m!!sinin ardından Sakız Adası'nın idaresi kendisine geçen Mar
tino Zaccaria, özellikle 1310'lu yıllarda Rodos Şövalyeleriyle
işbirliği yapar�k, Türklerin Ege adaları ve kıyılarında ilerle
mesine engel olmuştu. Türklere karşı kazandığı zaferlerden
dolayı Batı dünyasında büyük bir ün kazanan Martino Zacca
ria, ayrıca sahip olduğu Sakız Adası'nın sunduğu nimetlerle ve
Papalığın balışettiği Müslümanlada ticaret izinleri sayesinde
de zenginliğine zenginlik katmıştı. 1331-32 yıllarında kaleme
alınan "Directorium ad Passagium Faciendum" adlı anonim
eserde, Martino Zaccaria'nın sahip olduğu donanma gücü fev
kalede olarak nitelendiriliyordu."3 Marino Sanudo Torsello ise,
1320'li yılların başından itibaren Türklere karşı bölgede yerel
Hıristiyan kuvvetlerinden oluşan bir ittifakın kurulması yö
nündeki tekliflerinde, Martino Zaccaria'yı sürekli zikrediyor
ve onun ittifakta yer almasının elzem olduğunu ifade ediyor
du."4 Sakız Adası, Foça ve İ zmir'in liman kesiminin hakimi
olan Martino Zaccaria, eşi Jacquline de la Roche ile evliliği
yoluyla Mora'nın kuzeydoğusunda yer alan Chalandritsa'nın
lordluğunu da uhdesinde barındırıyordu. 1327 yılında Bodo
nitza'yı elinde tutan büyük oğlu Bartolommeo'yu Damala'nın
bakimi olarak atayan Martino Zaccaria, bu küçük beylikler
sayesinde hem Doğu hem de Batı'da ününe ün katmıştı."5 Ni
tekim 1325 Mayıs'ında, Martino Zaccaria'yı Küçük Asya'nın
ISO
Kralı ve Despotu olarak ilan eden Taranto Prensi I. Filippo ile
eşi Catherine de Valois, Bizans İ mparatorluğu'nun fethi için
sağlayacağı soo şövalye ve 6 kadırgalık yardımlar karşılığında
Martino Zaccaria'ya, zaten sahibi olduğu Sakız Adası'nın yanı
sıra Marmara, Tenedos (Bozcaada), Lesbos (Midilli), Samos,
İkaria ve Kos ( İ stanköy) adalarını vermeyi teklif etmişlerdi.1 16
- Harry W. Hazard, vol. III, London 1 975, s. 1 19-120; CARR, M., "The Zacca
ria of Chios", s. 129-130.
1 16 MILLER W., "The Zaccaria", s. 48; TOPPING, P., "The Morea 131 1-1 364", s.
,
St
ellerinden geleni yaparak, Alfonso'ya ait sadece Aegina'ya sal
dırmışlardı. Sanudo'ya göre Türklerin bu hareketi, Katalan
larla ittifaklarını gizlerneye yönelik bir aldatmacadan başka
bir şey değildi."s
· Özellikle Damala'ya akın yapılması çok manidardır. Zira
tam bu sıralarda Gazi Umur Bey, Martina Zaccaria'yı İ zmir'den
çıkartmak için onun elindeki liman kesimini yaklaşık iki yıl
sürecek olan bir kuşatmaya almıştı. Anlaşılan Umur Bey, Mar
tina Zaccaria'ya ait olan Damala'ya akın yapmakla askeri ha
rekatını, Türkiye'den Mora'ya kadar genişletip Zaccaria'yı zor
durumda bırakmaya çalışıyordu. Türklerin Alfonso'nun yar
dımları ve sunduğu imkanlar sayesinde Damala kadar uzak
topraklarda dahi düşmanları ile mücadele edebilmeleri, Kata
lan-Türk ittifakının Alfonso'ya olduğu kadar Türklere de bü
yük kazançlar sağlayan önemli bir politika olma özelliği arz
ettiğini göstermektedir. Ayrıca Zaccaria, Alfonso'nun da güçlü
bir düşmanıydı."9
Umur Bey'in bu tehditkar tavırları ve akınları Venedik Se
natosu'nun resmen Türklere karşı bir ittifak kurulması için
Papa ve Hıristiyan hükümdarlar nezdinde girişimlerde bulun
masına vesile olmuştu. Venedik'in böyle bir ittifakta yer alma
sını istediği güçler arasında Rodos Şövalyeleri, Sakız'daki Mar
tina Zaccaria ve hatta Bizans İ mparatorluğu da bulunuyordu.
Nitekim Venedik Senatosu'nda 1327 Temmuz'unda alınan bir
karar Girit Dükü'ne, Eğriboz Balyosu'na ve İ stanbul'daki Po
desta'ya Bizans, Hospitalier Şövalyeleri ve Sakız'daki Martina
82
Zaccaria ile Türklere karşı ittifak oluşturulması meselesini gö
rüşmeleri konusunda tam bir yetki veriyordu.'20 Ertesi yıl Türk
lerin üç büyük kuvvet halinde Eğriboz'a çıkmaları Venedik'in
işlerini daha da zorlaştırmış ve Bizans İ mparatorluğu'ndaki iç
karışıklıklar sonucu tahtı ele geçiren III. Andronikos (1328-
1341) ve en büyük destekçisi loannes Kantakuzenos'un Türk
ler ile ittifak yapılmasını öngören bir politika izlerneye başla
maları da Venedik'in Türklere karşı bir ittifak oluşturulması
yönündeki çabalarına büyük bir darbe vurmuştu. Politikasını
Türkler ile işbirliği temelinde yeniden şekillendiren Bizans'ın
bu husustaki ilk girişimi 1328'de Karesi Beyi Demir Han ile
bir saldırmazlık antiaşması yapmak olmuştu.121
1320'li yılların sonlarına doğru Umur Bey, Bizans İ mpa
ratorluğu, Venedik ve Ege'deki Latin güçleri açısından Ege'de
önemli gelişmeler yaşanmıştı. Gazi Umur Bey, Cenovalı Mar
tino Zaccaria'nın üzerinde kurduğu baskıyı daha da arttırmış
83
ve iki buçuk yıllık bir kuşatmanın ardından Martino Zacca
ria'yı, sahibi olduğu İ zmir'in liman kesiminden çıkartmıştı.
İ zmir'den çıkarılan Martino Zaccaria, Sakız'a gönderilmiş ve
Aydınoğulları'nın haraçgüzarı statüsüne konmuştu.122 Bu fe
tili ile birlikte Ege'de dengeler iyiden İyiye Umur Bey'in lehine
değişmeye başlıyordu. Hıristiyan Batı Dünyası için, Türklerin
denize açılmasİnı önlemek bakımından Cenovalı Zaccaria ai
lesi en etkin kuvvet olarak sayıhyordu. Bu nedenledir ki böyle
bir kuvvetin etkisiz hale getirilmesi, Hıristiyan Batı dünya
sında şok etkisi yaratmıştı. Bu durum aynı zamanda Ege'deki
Venedik politikasına da vurulmuş büyük bir darbeydi. Umur
Bey, İ zmir'in fetbini tamamladığı yıl İ mparator III. Andrani
kos da Sakız'daki Martino Zaccaria üzerine yürümüştü. Nak
sos Dükü I. Niccolo Sanudo'nun de yardımlarıyla İ mparator,
kısa bir kuşatmanın ardından Sakız'ı ele geçirmiş ve Mar
tino Zaccaria'yı da esir alarak İ stanbul'a dönmüştÜ.'23 İ mpa
rator Sakız'ı fethinin hemen ardından, beyliklerle uzlaşmacı
politikasının bir gereği olarak, Samhanoğulları ve Aydıno
ğulları ile birer antlaşma yapmıştı. Bizans, beyliklerle yaptığı
bu ittifak ve antlaşmalardan hem Osmanlı Beyliği'ne hem de
ı22 Enveri kuşatma ve fethi şöyle anlatmaktadır: "Iki buçuk yıl bu resme oldı harb/
gaziler şahı urur hasma darb; Pes Mese Merti (Messire Martin Zaccaria) idi küf
fann begi!oldı aciz anda seklerün segi; Kaleyi Paşa'ya teslim eyledi!çıkarur hem
Paşa anı toyladı; Sakız'a oldı Mese Merti revan/illik oldı andadur mekdn." Bkz.:
EN VER I , Düsturndme, s. 19-20; LEMERLE, P., L'Emirat D'Aydın, s. 50-56.
ı23 ENVERİ , Düsturndme, s. 22; DÖLGER, F., Regesten, 4. Teil, s. ı43 no. 2750;
AKIN, H., Aydınoğullan Tarihi Hakkında Bir Araştırma, AÜ DTCF Yay., An
kara ı 968, (2. baskı), s. 34; HEYD, W., Yakın Doğu, s. 544-545; ZACHARIA
DOU, E. A., "The Catalans of Athens", s. 834; ZACHARIADOU, E. A., Trade
and Crusade, s. 16; D. M., The Last Centuries, s. 171-172; LUTTRELL, A., "The
Hospitallers of Rhodes", s. 88. Kantakuzenos'a göre, şayet Martino Zaccaria İs
tanbul'a götürülmeseydi adanın Rum halkı tarafından linç edilme tehlikesiyle
karşı karşıya kalacaktı. Bkz.: KANTAKUZENOS, J., Historiarum c. 1, s. 378;
KANTAKUZENOS, J., Geschichte. Obersetzt und Erliiutert von Georgios Fa
touros und Tilman Krischer, Zweiter Teil (Buch II), Stuttgart 1982, s. 45; CARR,
M., "The Zaccaria of Chios", s. 1 32.
84
İtalyanlara, özellikle de Cenovalılara, engel olmak için yarar
umuyordu.•24 Bizans i mparatoru Türkler ile antlaşmalar yap
makla aynı zamanda Türklere karşı oluşturulmak istenen it
tifakta yer almak istemediğini göstermiş oluyordu.•2s Diğer
taraftan söz konusu antlaşmalara Samhan Beyliği açısından
bakıldığında Sakız ve Foça'daki Cenovalıların tehditkar var
hklarniın Saruhan Bey'in böyle bir antlaşmayı onaylamasında
önemli bir rol oynadığı görülüyordu!26
1329 yılında meydana gelen bir diğer önemli gelişme de,
Aydınoğulları'nın 1318 yılından beri Katalanlar ile sürdürdük
leri ittifakıarına son vermeleriydi. Bu ayrılığın pek çok sebebi
vardı. Fakat en önemlisi hiç kuşkusuz Eğriboz'da zor durumda
kalan Katalanların, Venedik ile barış yapmak istemesine kar
şılık, güçlerini daha da arttırmış olan Türklerin savaşa devam
edilmesi yolundaki arzuları ve sahip oldukları sayısal üstün
lüklerinden dolayı, kontrol edilmelerinin zorlaşmasının bizzat
Alfonso'nun devleti için tehlike unsuru olarak görülmeleriydi!27
124 Saruhan Bey, İmparator ile görüşmeye bizzat iştirak ederken Aydınoğlu Meh
med Bey hasta olduğundan İmparatora armaAanlar ile ulaklar göndermişti.
Bkz.: N1COL, D. M., The Last Centuries, s . 172.
125 AKIN, H., Aydınoğulları Tarihi, s. 35; ZACHARIADOU, E. A., "The Catalans
of Athens", s. 834.
1 26 LEMERLE, P., L'Emirat D�ydın, s. 56-57 ; ZACHARIADOU, E. A., "Saruk
han·, s. 69; EMECEN, F., Ilk Osmanlı/ar, s. 108.
127 ZACHARIADOU, E. A., "The Catalans of Athens", s. 833-834; JACOBY, D.,
"Catalans, Turcs et Venitiens, s. 259-261 . Katalan-Türk işibirliği ve ittifakının
bozulması Düstılrmlme'de bir parça farklı anlatılmaktadır. Buna göre; Umur
Bey'e Katalanlar'dan bir elçi geliyor ve Umur Bey' den Achea Prensi Gıfriliyis
(Gautier VI. Brienne)'in tehditlerine karşılık yardım istiyor. Umur Bey donan
masıyla Atina önlerine geliyor ve Katalanların lideri onu armağanlar ile karşı
lıyor. Ancak Katalanların lideri, Gıfriliyis ile barıştığını (metinde: "Düşmanım
geleceğünüz bildi çünlkodı beni barışur oldı zebun.") ve Türk kuvvetlerine ge
rek kalmadığını söyleyince Umur Bey buna çok kızıyor (metinde: "Çünki Pa
şa'ya erişdi bu haberlkükredi din pişesinden şirner. ") ve hem Katalanların hem
de Gıfriliyis'in topraklarını yağmalıyor. Bkz.: ENVER I . DüstCirntime, s. 30; LE
MERLE, P., L'Emirat D�ydın, s. 1 16-122; JACOBY, D., "Catalans, Turcs et W
nitiens, s. 260.
ss
Nitekim Venedik ile Katalanlar arasında yapılan ve büyü
mekte olan bu Türk tehlikesine dikkat çekilen 5 Nisan 1331
tarihli antlaşmada Katalanların, Alfonso döneminde Türkler
ile yaptıkları ittifaka son vermeye, Türkler ile bundan sonra
hiçbir yeni antlaşma yapmamaya, antlaşma mühletince -ki
bu süre iki yıl o� arak tespit edilmiştir- sahip oldukları ve ge
lecekte sahip olacakları yerlerde Türkleri ne kabul etmeye ne
de ettirmeye, Türkler ile bütün siyasi ve askeri ilişkilerini kes
meye, Türkler gönüllü olarak hizmetlerine girmeye talip olsa
lar dahi onları kabul etmemeye ve hiçbir yerde onların kabul
edilmesine müsaade etmemeye, Türklerin Eğriboz'a ve Ve
nedik'e tabi diğer adalara ve yerlere zarar vermeye hazırlan
dıklarını haber alır almaz bu ma'lumatı süratle ve tamamıyla
doğru olarak Eğriboz kaptanı ve balyosuna (bailo) iletıneye
ve Türklerin bu teşebbüslerine engel olmak için adanın Vene
dikli balyosu ile birlikte adayı Türklere karşı savunmaya mec
bur kıhnmaları, Venedikliler karşısında içinde bulundukları
zor durumun bir göstergesiydi.t28 Marino Sanudo Torsello'nun
1328 - 1334 tarihleri arasında kaleme aldığı mektuplarda da
Katalanlar artık bir tehdit unsuru olarak görülmüyor ve Türk
lerle Katalanlar arasındaki eski ittifaktan söz edilmiyordu.
Diğer taraftan Bizans ile Türk Beylikleri arasında bir it
tifak dönemi başlamış olmasına rağmen zaman zaman ara
larında sürtüşme ve çatışmalar da eksik olmuyordu. Umur
Bey'in, Bizans hakimiyetine geçmiş olan Sakız Adası'na 1330
128 Söz konusu antlaşmanın metni için bkz.: THOMAS, G. M., Diplomatarium Ve
neto-Levantinum, c. I, s. 214-219 no. 108. Venedik ile Katalanlar arasında ya
pılan 5 Nisan 1331 tarihli 22 maddelik bu antlaşmanın 7 maddesinin Katalan
ların Türkler hususunda Venedik'e vermiş oldukları taahhüdlerden oluşması,
geçmişteki Katalan-Türk ittifakının Venedik'in menfaatlerini ne denli sarstı
ğını, Eğriboz Adası'nın karşı karşıya bulunduğu Türk tehlikesinin ciddiyetini
ve Venedik için Türk meselesinin ne kadar önemli bir hal aldığını kanıtlamak
tadır.
86
yılının başlarında bir sefer düzenlemesi ve adanın Rum vali
sini adadan çıkartması,
Bizans ile anlaşmazlığa sebep olmuş ve İ mparatorun bu
durumu protesto etmesine yol açmıştı. Bizans, bu işgalin 1329
yılında yapılan saldırmazlık anlaşmasına aykırı olduğunu id
dia ediyordu. Aydınoğlu Mehmed Bey de oğlunu Bizans top
raklarına saldırmaması hususunda uyarmak zorunda kalmıştı.
Hatta bu mesele yüzünden baba ve oğul arasında tartışma bile
yaşanmış ve Umur Bey, "Kfıfi.rler üzerine gazay ı Resulullah'ın
emrettiğini, gazadan dönmenin kendilerine yakışmayacağım"
babasına açıkça söylemişti.'29 Aslında Sakız Adası'nın statüsü,
konunun açıklığa kavuşturulması bakımından önemli idi. Zira
Umur Bey, Martino Zaccaria'yı daha İ zmir'den çıkarttığı za
man Sakız'a yerleşen Zaccaria, Umur Bey'in bir haraçgüzarı
olmuş ve toprakları da Darü'l-İslô.m olarak bilinen İ slam top
rakları kategorisine katılmıştı. Bundan böyle Sakız Adası, dı
şarıdan gelebilecek saldırılara karşı Umur Bey'in korumakla
yükümlü olduğu bir İ slam toprağı idi. Nitekim Bizans i mpa
ratoru'nun 1329 Sonbaharı'nda Martino Zaccaria'yı Sakız'dan
çıkartan hareketi, adaya düzenlenmiş yukarıda zikredilen bir
dış saldırı özelliği taşıyordu ki bu durum karşısında Umur
Bey de üzerine düşen vazifeyi yerine getirerek Sakız'a saldır
mış ve Düsturname'de adanın Bizanslı valisi olarak zikredi
len Bişirtu (Presto, aslında Kalothetos)'yu adadan çıkartmış
tı. '30 Umur Bey bu seferinden pek çok ganimet malı ile İ zmir'e
dönmüş ve ganimetten payına düşeni yoksullara ve kendisini
İ zmir'de ziyaret eden kardeşlerine dağıtmıştı.
87
Umur Bey'in Bizans topraklarına yaptığı ikinci büyük se
feri Gelibolu üzerine olmuştu. Umur Bey'e bu seferinde Saru
han Bey'in oğlu da katılmıştı. Umur Bey bu seferinde, Bizans'ın
Se�adirek Adası'nın tekfuru Andronikos Asen ile çarpışmış ve
onu yenilgiye uğratarak aldığı ganimetlerle İ zmir'e dönmüş
tÜ.'3' Umur Bey,.civar ada ve kıyılara seferler düzenleyip, hü
kümdarlarını kendisine haraçgüzar hale getirirken, onun se
ferlerine iştirak eden Saruhan kuvvetleri de ganimet malları
sayesinde zenginleşiyor ve güçleniyorlardı. Bu dönemde Sa
ruhan Beyliği'nin önemli bir güç olarak ortaya çıkması, Fo
ça'da hakim Cenovalılardan yıllık haraç almalarıyla da sabittir.
1329'da Sakız üzerine sefer açan Bizans, adayı ele geçirdikten
sonra Foça'daki Cenovalılara da hakimiyetini kabul ettirmişti
ki, İ mparatorun aynı yıl Samhanoğulları ile yaptığı antiaş
ınada Foçalıların Saruhanoğulları'na haraç vermesini onay
ladığı anlaşılıyor. '32 Birkaç yıl sonra Saruhan ülkesini ziyaret
eden İbn Battuta, Foça şehrinin gayet sağlam surlada çevrili
olmasından dolayı Manisa Beyi'nin orayı fethedemediğini, sa
dece Foçalıların her yıl gönderdikleri hediyeleri kabul etmekle
yetindiğini kaydederken söz konusu haraçtan bahsetmiş olu
yordu.'33 Buna karşılık Bizanslı tarihçi Dukas, haracın mik
tarı ve nasıl ödendiği hakkında daha ayrıntılı bilgi veriyordu.
Dukas'a göre, Türklerin sürekli akınları ve şehrin dibine ka
dar gelip yerleşmelerinden dolayı Bizanslılar ve Latinlerin Li
dia Beyi Sarhan (Saruhan) ile yeminlerle teyit olunmuş ant
laşmalar yaparak bu Bey'e haraçgüzar olmayı kabul etmişler
ve her sene on beş bin hafif gümüş (ki beş yüz nümismaya
tekabül eder) para vermeye razı olmuşlardı. Bundan başka
88
şehrin hakiminin her sene Saruhan beyini ziyaret ederek ona
hediyelerle beraber on beş bin gümüş para vermesi de mutat
üzere olmuştu.'34
Daha kuzeyde yer alan Karesi Türkleri de 1330'lu yılların
başında oldukça faal idiler. Bilhassa Yahşi Han, sahip olduğu
gemilerle Çanakkale Bağazı'ndan karşı tarafa geçiyor ve Bi
zans İ mparatorluğu'nun Trakya topraklarını alt üst ediyordu.
Hatta akınlarından birinde Keşan (Kissos)'a değin sokulan
Karesi Türkleri, Bizans için büyük bir tehdit olarak gözüktük
leri gibi, boğazdaki Latin gemilerinin geçişlerinde sorun çıka
rarak onların ticaretine zarar verdiklerinden Latinler için de
adeta bir baş belası idiler. Karesi Türklerinin bu yıllardaki fa
aliyetleri Batılı kaynaklar tarafından Türklerin Eğriboz'u ha
raca bağladıkları, Rodos'u tehdit ettikleri ve Selanik civarını
yağlamadıkları şeklinde kaydedilmişti. ı3s
8?
beri aralıklarla devam eden Ege'nin güneyindeki savaş haline
son vererek yeniden ticaretin önünü açıyor, diğer yandan da
Ege'nin batısında ve kuzeyinde yaşadığı sıkıntıların güneyde
deyaşanmasının önüne geçiyordu.
Antlaşmanın en belirgin iki özelliğinden biri Menteşe ül
kesinde Giritli·-bir konsolosun bulundurulacağına dair bir
madde ve diğeri de karşılıklı olarak tüccarların güvenliğinin
sağlanmasını öngören hüküm idi. Antlaşmanın dikkat çeken
bir maddesi de Giritli tüccarlara evleri ve diğer müştemilat
larının bulunduğu bir yer ile birlikte Balat'daki Saint Nicho
las Kilisesi'nin verilmesini öngören maddesiydi.'�6
Ege'deki Türk akınlarının giderek şiddetini artırması ve
Eğriboz'un neredeyse Türklerin eline geçmek üzere olduğu şa
iyalarının çıkması Venedik'i 1325 yılından beri Türklere karşı
kurmayı tasarladığı ittifak çabalarına hız vermeye zorlamıştı.
Bunun için Papa ile görüşmelerde bulunan Venedik, ondan ke
sin ve net bir cevap alamamış, ıı Mayıs 1332'de Fransa Kralı
VI. Philippe (1328-1350)'i ziyaret eden üç Venedik elçisi de,
Kral'ın İ stanbul'u ve kutsal toprakları tekrar ele geçirme İlı
tirasım görerek hayal kırıklığına uğramışlardı. Venedikli el
çilerin bu ziyaretlerden edindikleri izienimlerden anlaşıldı
ğına göre Fransa Kralı, Türk beylerine karşı yapılacak seferi
daha geniş bir kapsam içinde Anadolu'dan geçip kutsal top
raklara ulaşacak yeni bir Haçlı Seferi'nin parçası olarak dü
şünüyorlardı. Halbuki Venediklilerin ve Levant'ta çoktan beri
yerleşmiş bulunan Latin senyörlerin böyle bir ittifak ve Haçlı
I 36 O n dört madde veya paragrafta n oluşan 13 Nisan 1 331 tarihli bu antlaşma hak
kında ayrıntılı bilgi için bkz.: ZACHARIADOU, E. A., Trade and Crusade, s.
18-20; ZACHARIADOU, E. A., "Sept traites inedits entre Yenise et les emi
rats d'Aydın et d'Menteşe (1331- 1407)", Studi Preottomani e Ottomani, Ed.: A.
Gallotta, (1976), s. 231-233. Antlaşma metni için bkz.: ZACHARIADOU, E. A.,
Trade and Crusade, s. 187-190.
90
Seferi'nden beklentileri, Türkleri, ticari menfaatlerine zarar
vermekten alıkoymaktı.'37 Ateşli bir Haçlı Seferi propaganda
cısı olan Venedikli Marino Sanudo ise, Türklere karşı Haçlı
Seferi düzenlenmesi için resmi ya da yarı resmi bir Venedik
elçisi gibi hareket ederek Fransa ve Napoli Kralları nezdinde
görüşmelerde bulunuyor, Ostia Piskoposuna ve Apostolik el
çisine uzun mektuplar yazarak Venedik'in çabalarına destek
veriyordu. Mektuplarında, Türklerin Ege adalarına ve Roma
nia arazisine yaptıkları akınlardan ve çok sayıda Hıristiyanı
esir almalarından bahseden Sanudo, Türklerin akınlarının bü
tün Akdeniz ve Adriyatik'teki Latin çıkarlarını ve devletlerini
tehdit ettiğini yazıyordu.'38 İ lginç bir biçimde, Venedik elçile
rinin Fransa Kralı VI. Philippe'i ziyaretlerinden bir ay kadar
önce 4 Nisan 1332 tarihinde Kral'a yazdığı mektubunda Sa
nudo, hemen hemen elçilerle aynı dili kullanıyordu. Mektu
bunda, bir taraftan VI. Philippe'i övgü dolu sözlerle selamlıyor
ve her birinde silahlı 300 adam bulunan on-onbeş büyük ka
dırganın İ skenderiye'yi zapetmeye yeterli olacağından bahisle
Kral'ın ününe ün katacağını söyleyerek onun gururunu okşu
yor, diğer taraftan da konuyu Venedik için asıl meseleyi teşkil
eden Türklere getiriyor ve donanmanın Eğriboz ve bölgedeki
91
Venedik'in diğer kolonileri için büyük bir tehdit unsuru olan
Türkleri de hedef alması gerektiğini özellikle belirtiyordu.'39
Görüşmeler çok yavaş bir şekilde ilerlerken, şiddetini arttı
r�n Türk akınlan bölgede önemli değişikliklere sebep olmuştu.
Daha düne kadar Venedik'in ittifakta yer almasına kesin gö
züyle baktığı ıjaksos Dükü I. Niccolo Sanudo, 1332 Mart'ında,
Aydın ve Menteşe Beylikleri ile antlaşmalar yaparak, Türklerin
haraçgüzan olmayı kabul etmiş'4° ve bunun hemen akabinde
harekete geçen Venedik de Mayıs 1332'de daha bir yıl önce iyi
ilişkiler tesis etmiş olduğu Menteşe Beyliği ile bütün ticare
tini yasaklayan bir karar almıştı.'4' Ekonomik tedbirlerin yanı
92
sıra politik çabalarını da genişleten Venedik, 4 Nisan 1332'de
Puglia'daki konsolosuna, Türklere karşı ittifak kurulması me
selesine ilişkin Napoli Kralı'nı bilgilendirmesi ve ittifaka des
tek vermesini sağlaması için Kralı ziyaret etme talimatı ver
mişti.'42 Türk tehdidine karşı bir taraftan Avrupa'da müttefik
arayışına giren Venedik, diğer taraftan da bölgede yaşanan
gelişmeler hususunda birinci ağızdan ve doğru bilgiler edin
meye ve hareket tarzını da bölgeden alınan rapor ve tavsiye
lere göre şekillendirmeye çalışıyordu. Bu doğrultuda Senato
tarafından görevlendirilen üç kişilik uzman ekip, Eğriboz'daki
son durum ve Türklere karşı ne şekilde hareket edilmesi ge
rektiği hususunda bir rapor hazırlayarak, Haziran 1332'de
Senato'ya sunmuşlardı. Raporda, Atina Katalanları ile anlaş
manın korunması, Eğriboz Adası'na askeri yardım gönderil
mesi, Türklerle anlaşma yolunun aranması, şayet başarılı olu
namazsa Naksos Dükü I. Niccolo Sanudo, Tenos ve Mykonos
adalarının Hakimi Il. Bartolarneo Ghisi ve Hospitaller Şöval
yelerinin Türklere karşı savunma birliğine dahil edilmeye ça
lışılması ve Girit hükumetinin Hospitalier Şövalyeleri ile gö
rüşmeye yetkilendirilmesi tavsiye ediliyordu.'43 Son öneri hariç
diğerleri Senato tarafından kabul görmüş ve Eğriboz balyosu
ile Kandiye Dükü'nün Türklere karşı Birlik hazırlıklarını so
nuçlandırmasına karar verilmişti.
taeirierin kişi başına 200, yolcuların ise kişi başına 50 duka ceza ödemelerini,
Naksos Dükü I. Niccolo Sanudo ve Tenos ile Mykonos Adaları Hakimi Il. Bar
tolomeo Ghisi'nin de kendi tebaaları için aynı önlemleri almaları gerektiğini
öngörüyordu. Bkz.: THIRIET, F., Regestes, s. 27 no. 17; CESSI, R. - BRUNETTI,
M Le Deliberazioni, vol. Il, s. 44 no. 144.
.•
93
Senato'ya sunulan raporlar doğrultusunda görüşmelere
hız veren Venedik, Temmuz 1332'de, Rodos Şövalyeleri, Eğri
boz Balyosu, Tenos ve Mykonos Hakimi IL Bartolarneo Ghisi
ve .Bizans imparatoru gibi yerel kuvvetiere dayanan bir itti
fak kurmayı denemişti. Nitekim 7 Temmuz 1332 tarihinde Se
nato'da alınan �?ir karara göre, Girit Dükü ve Eğriboz Balyosu
Türklere karşı Birlik kurulması için Romania'nın diğer güç
leriyle müzakere yapma yetkisine sahip olacak, İ stanbul'daki
Venedik balyosu İ mparator ile görüşecek, İ mparator'a ve Ro
mania'nın diğer beylerine mektuplar gönderilecek ve Naksos
Dükü ile Hospitalier Şövalyeleri de ittifaka dahil edilmeye
çalışılacaktı.'44 Senato'nun bu kararına paralel olarak Yene
dik Doju Francesco Dandolo da ıS Temmuz 1332'de, elçileri
Petrus Geno ile Petrus de Canali'ye verdiği vekaletnamelerde
Türklere karşı her kim olursa olsun tercihen Bizans impara
toru ve Rodos Şövalyelerinin Sahib-i Azam'ı ile ittifak yapma
ları için girişimlerde bulunmalarını tembihlemişti.'45 Venedik
Senatosu da aynı tarihte Eğriboz balyasuna ve Körfez Kapta
nma verdiği talimatlarda, elçilerin görevlerinden onları haber
dar ediyor ve Türklere karşı bölgedeki Hıristiyan kuvvetleri
hareket geçirmelerini ve Türklerle katiyen ayrı bir barış an
laşması yapmamalarını emrediyordu.'46Dojun elçilerinin ilet
tiği talepler karşısında Bizans i mparatoru III. Andronikos'un
Venedik elçisi Petrus de Canali'ye Rodos Şövalyelerinin Sa
hib-i Azam'ı ve diğerleriyle (bundan kasdedilen muhtemelen
144 THlRIET, F., Regestes, s. 26-27 no. 20; CESSI, R. - BRUNETTI, M., Le Delibe
razioni, vol. Il, s. 46- 47 no. 1 58.
145 THOMAS, G. M., Diplomatarium Veneto-Levantinum, c. I, s. 224 no. 1 13: "Pro
curatio Francisci Dandulo, Ducis, pro Petro Geno et Petro de Canali ad facien
dum ligarn contra Turchas cum quibuscunque, potissime cum imperatore Cons
tantinopolitano et magistro hospitalis".
146 THIRIET, F., Regestes, s. 27 no. 22; CESSI, R. - BRUNETTI, M., Le Deliberazi
oni, vol. Il, s. 52-53 no. 187.
'J4
Venediklilerdir) Türklere karşı ittifak yapılması için 26 Ağus
tos 1332'de bir vekaletname vermesi böyle bir ittifaka Bizanslı
ların da sıcak baktığını gösteriyordu.'47 Bizans i mparatoru'nun
ittifaka katılmayı kabul etmesinde, Türk akınlarından dolayı
içinde bulunduğu kötü durum etkili olmuştu. '48
Venedik'in, Türklere karşı kurmayı planladığı ittifakı ola
bildiğince geniş tutma çabaları, Marino Sanudo Torsello'nun
Fransa Kralı VI. Philippe'e yazdığı mektuplardan da ziyadesiyle
anlaşılmaktadır. Fransa Kralı'nın daha çok kutsal toprakları
hedef alan "passagium generale" biçimindeki bir Haçlı Sefe
rine ilgi duyması, Sanudo'yu, 4 Nisan 1332 tarihinde Kral'a
yazdığı mektupta olduğu gibi, bu defa 13 Ekim 1334 tarihinde
yazdığı mektubunda da yine bu minvalde bir dil kullanmaya
sevketmişti.'49
Eğriboz Adası'nda durumun son derece vahim olduğu ha
berlerini alan Venedik Senatosu, 20 Temmuz 1332'de Romania
kadırgaları kaptanına, mümkün olan en kısa sürede Modon'dan
Eğriboz'a hareket etmesi emrini vermişti. ıso Hemen akabinde,
Petrus de Canali'yi elçi olarak Bizans i mparatoru III. Andro
nikos'a gönderen Senato, İ mparatorun ittifaka olumlu yaklaş
ması ve bizzat i mparatorun da teklifiyle, Petrus de Canali'yi
hem Venedik hem de Bizans İmparatorluğu adına müzakereleri
95
yürütmek ve bir anlaşmaya varmak üzere Rodos'a yönlendir
mişti. ısı Müzakerelerin neticesinde, 6 Eylül 1332'de Venedik,
Bizans ve Rodos Şövalyeleri arasında üçlü bir antlaşma imza
lanmıştı. Süresi beş yıl olarak planlanan bu antlaşmaya göre
onunu Bizans'ın, altısım Venedik'in ve dördünü de Rodos Şö
valyeleri'nin donatacağı toplam yirmi kadırgalık bir donanma
mn teşkil ediltrıesine ve bu ittifak donanmasının da ıs Nisan
1333'de Eğriboz'da toplanmasına karar verilmişti. ı52
Venedik, Bizans İmparatorluğu ve Rodos Şövalyeleri ara
sında yapılan ve önemli kararların alındığı 6 Eylül 1332 tarihli
bu anlaşmadan sonra, müttefiklerin harekete geçmek husu
sunda yavaş davranmalarından istifade eden Umur Bey, 1333
yılında Eğriboz üzerine gerçekleştirdiği sefer sonucunda orayı
da haraçgüzarı haline getirmişti. ı53 Venedik ile Menteşe Emiri
bugünden geçerli olmak üzere aralıksız bir biçimde beş yıl süreyle uygun olan
mevsimlerde hizmete ve sefere hazır olmak üzere insan, silah, savaşçı, dümen
ler ve yedek malzeme ile iyice donanmış yirmi kadırgaya sahip olmaya karar
vermişlerdir. Bu kadırgalardan onu İmparator hazretleri, altısı adı geçen sen
yör Doj ve Komün ve dördü de senyör Sahib-i A zam tarafından te'min oluna
caktır. Antlaşmanın tarafları bu kadıegaları önümüzdeki Nisan ayının I S'in
den itibaren Eğriboz limanında hazır bulundurmayı karşılıklı olarak taahhüt
etmişlerdir . . ."] Türklere karşı Venedikliler, Bizans ve Rodos Şövalyeleri ara
sında yapılan 6 Eylül 1332 tarihli ittifak antlaşmasının metni için bkz.: THO
MAS, G. M., Diplomatarium Veneto-Levantinum, c. I, s. 225-229 no. 1 16; I Libri
Commemoriali, tomo 2, libri 3, s. 43 no. 264.
ı 53 Enveri'nin kaydettiğine göre Katalanlardan da yardım alan Eğriboz'un Venedikli
Hakimi Pietro Zeno (metinde Mesepir), kalenin dışında cereyan eden meydan
savaşında Umur Bey'e yenilmiş ve barış teklifinde bulunmaları iç in gönderdiği
elçilerin Umur Bey tarafından kabul edilmesiyle barış yapılmış ve Pietro Zeno
Umur Bey'e haraçgüzar olmayı kabul etmişti. ENVERİ. Düstılrname, s. 30-31:
96
Orhan Bey arasında yapılan 1337 tarihli antlaşmada Men
teşe Emiri Orhan'ın Eğriboz'dan yıllık haraç aldı�ının kayde
dilmesi, Umur Bey'in askeri hareketine Menteşe kuvvetleri
nin de katıldığını gösteriyordu.'54 Bodonitza ve Monemvasia
(Menefşe f Malvasia) hakimleri de aynı kaderi paylaşmışlar
dı. 155 Hatta 1330'lu yılların başında durmaksızın devam eden
bu Türk akınlarının neticesinde Menteşe ve Aydın beylikle
rine haraçgüzar olan yerel hükümdarlar listesine 1332 yılı
sonlarına doğru Bizans i mparatoru da katılmıştı.ıs6 E�riboz
"Yalvarır Paşa'ya elçi veri bir 1 barışalım deyüb Pirimesir; Dilegin anın kılur Paşa
kabul 1 rıfk vermiş Allah ol degil fuzul; . . . Kaleden çıktı Mesepir irişür 1 yir öper
Paşa önünde görüşür; Didi ey Paşa feda canım sana 1 görüşüp benimle kıyma
dm bana; Ol cihanda devletiyle payidar 1 ömrünün bünyadi olsun üstvar; Çün
Mesepir etdi Paşa'ya dua 1 çağrışub çavuşlar dir merhaba; Leşkere anda ziyafet
eyledi 1 gazilerin leşkerini toyladı; . . . Pişkeşler çekti Paşa'ya yarın 1 sana didim
kıssanın yüzde birin; Altunu gümüşüyle kıymetli taş 1 /al fıruze anunla çok ku
maş; Verdi Paşa'ya hem iki tazı at 1 at katır her birine verdi onat; Çok Frenk oğ
lanı çok kız kareveş 1 verdi Paşa'ya öküş (çok) mal ve kumaş . . . "
ı54 ZACHARIADOU, E. A., Trade and Crusade, s. 1 98, (1337M m. 24): "et tota in
sula Nigropontis non debeat nobis solvere tributum salvo quod si contigerit quod
dominato Cretae facia pacem cu m Zalappi, filio quondam Athini, domino The·
ologi, tali modo, quod si ipse noluerit ponere lotarn insulam Nigropontis in pace
sua, sicut nos concordes fuimus, sed voluerit accipere tributum quod consuevit
accipere, volumus etiarn nos accipere tributum, quod consuevit accipere pater
noster Orchani et lotum illud quod ipse restahat recipere dictus pater noster de
tributo Nigropontis pro tempore transacto".
155 Bodonitza Hakimini bayan olarak kaydeden Enveri'nin, Bodonitza hatununun
Umur Bey'i kabul ve ona altın, gümüş ve değerli eşyalar takdim edişini anlattığı
bölüm yıllık haraç ödenmesi temeline dayanan bir antlaşmayı andırmaktadır.
ENVERl, Düsturniime, s. 29: "Bihad ol hatun ziyafet eyledi 1 kaleye Paşa'yı da
vet eyledi; Pişkeşler verdi bihad ve kıyas 1 dille şerh eylemez anı unas; Yazdı ta
vus manendi-i özün 1 gelüb Paşa'ya arz etdi yüzün; La/e ve firuze murassa ton
ları 1 gümüş ve altun tabakta honları; Didi Paşa'ya aya Şah cevan 1 karavaşam
ben sana tutma güman; Var on üç kalem cemin al sana 1 kıl beni hatun inayel
kıl bana". Enveri, Giferlos olarak kaydettiği Monevesya Hakimi Michel Gavri
poullos'un Umur Bey'e haraçgüzar oluşunu ise şöyle anlatmaktadır: "Ol kabul
eyledi boynuna haraç 1 Birgi'ye andan gele cizyeyle hac". Bkz.: ENVERİ, DüstUr·
name, s. 32.
156 BROCARDUS, Directorium, s. 451; THEUNISSEN, H., Ottoman-Venetian Dip
lomatics, s. 7 1 .
97
Adası'na saldırı, adanın haraç ödemeye zorlanması ve Türkle
rin bölgede bu tarihe kadarki diğer faaliyetleri incelendiğinde,
bu seferlerin rastgele yapılan birer yağma akınları değil ak
sine stratejik bir amaç içeren akınlar olduğu açıkça görülmek
tetiir.'57 1333 yazma doğru Venedik'in Girit kolonisinde çıkan
bir isyan, müttefiklerin Türklere karşı ittifak hazırlıklarını da
baltalamış görtinüyordu. İsyanın çıkış sebebi tam olarak bi
linmemektedir ancak, Venedik Senatosu'nun 6 Eylül 1332 ta
rihli anlaşmadan sonra, Türklere karşı oluşturulacak ittifak
donanmasında kullanılmak üzere, Girit hükumetine, iki ka
dırga tahsis etmesi yolundaki talimatının adada hoşnutsuz
luğa sebep olduğu açıkhr.'58 Zira Girit hükumetinin, Türklere
karşı oluşturulmak istenen böyle bir ittifakın, adanın güven
liği ve menfaati açısından yararlı veya zorunlu olup olmadığı
ve adanın konumunun hesaba katılıp katılmadığı gibi husus
larda birtakım şüpheleri vardı ve bu şüphelerini bildirmek
için Venedik'e gönderdiği elçiye, bu hususlara dikkat edildiği
ve her şeyin gözden geçirilmiş olduğu söylenmişti.'59 Bununla
birlikte, Venedik Senatosu, Girit'te isyan çıktığı haberini alır
98
almaz, 29 Eylül 1333'te Girit hükümetine, isyanı bastırma
sında yardımcı olması için bir silahlı kadırga gönderme ka
rarı almıştı.'60 Ancak, isyanın büyüklüğü, Senato'yu, 1333
Ekim'inde Girit'e, bu defa 2 silahlı kadırga gönderme kararı
almaya mecbur etmişti.'6'
99
çok ticari kaygılarından müteşekkil şahsi menfaatlerini arka
planda sunarken, Papa ve Kralın ihtiraslarını ön plana çıkaran
sözcükler kullanmaya özen göstermişti. Venedik Doju mezkur
mektubunda teşebbüslerinin başarıyla sonuçlanması duru
mÜnda Romania ahalisinin güven içinde yaşayacağını, Müs
lümanların ku�et ve kudretlerinin kutsal toprakları yeniden
ele geçirmek teşebbüslerinde kendilerine artık bir engel teşkil
ederneyecek bir surette tamamıyla yok edilmiş olacağını; fa
kat tasarılarının gerçekleşmemesi durumunda kutsal toprak
lara giden yol üzerinde Türklere ait topraklar bulunduğundan
ve denizaşırı sefere iştirak eden Hıristiyanlar için gerekli yi
yecek ve erzakın temin edilmesinde bu yerlerden geçmek za
rureti mevcut olduğundan denizaşırı seferin önemli sonuçlar
doğurmayacağını; zira gerekli yiyecek ve erzakın başka bir yol
dan temin edilmesinin mümkün olmadığını ifade ediyordu.'63
1333 yılı sonlarına doğru Girit'teki isyanm hastınlmasıyla
birlikte Türklere karşı ittifak girişimlerine yeniden yoğunlaşan
Venedik, bu sırada Türk beyliklerinin kendi aralarında yaşa
dıkları birtakım anlaşmazlıkları da değerlendirmek için bazı
girişimlerde bulunmuştu. 1333 Kasım'ında Girit hükumeti
nin, Senato'dan, Menteşeoğulları ile ittifak kurulması ve Tür
kiye'den at ve buğday ithal edilmesine izin verilmesi talebi, Ve
nedik Senatosu tarafından uygun görülmüş ve Girit Dükü'ne
Menteşe Beyi Orhan Bey ile anlaşma yapması talimatı veril
mişti.'64 Bununla da yetinmeyen Venedik Senatosu, 16 Kasım
1333'te evvelce Menteşe ülkesi ile olan ticareti yasakladığı ka-
163 Fransa Kralı VI. Philippe'in Venedik Doju Francois Dandulo'ya gönderdiği l l
Kasım 1333 tarihli mektubun v e Venedik Doju'nun Papa XXII. Ioannes'in mek
tubuna verdiği cevabın metni için bkz.: THOMAS, G. M., Diplomatarium Ve
neto-Levantinum, c. I, s. 239 no. 1 22, 241-242 no. 1 24.
164 CESSI, R. BRUNETTI, M., Le Deliberazioni, vol. ll, s. 234 no. 235; THIRIET,
-
100
rarım iptal ederek, adeta Menteşe Beyliği'ni tarafsızlığını ko
rumaya zorlamıştı.16s
Venedik, bir yandan ittifakı olabildiğince geniş tutmaya ça
lışırken, bir yandan da Türklere karşı savaşlarda son derece
tecrübeli olan Rodos Şövalyelerinden, Türk meselesinde izle
necek strateji konusunda faydalanmaya çalışıyordu. Nitekim
Sanudo'nun da ifade ettiği üzere Rodos Şövalyeleri, bir yan
dan Türklerle mücadele konusunda son derece bilgili ve de
neyimli, diğer yandan da Türkler arasında ihtilaf çıkarma ko
nusunda ziyadesiyle uzman kişilerdi.166 Rodos Şövalyelerinin
Sahib-i Az aını Helion de Villeneuve (1325-1346), Venedik'e,
Aydınoğulları'na karşı Menteşeoğu Orhan ile bir anlaşma ya
pılması tavsiyesinde bulunurken, donanma ittifakının Vene
dikli kaptam Marino Morosini ise, 2 Aralık 1333'te Senato'ya
gönderdiği bir mektupta, Germiyanoğulları Beyliği (Carmag
nano) ile de anlaşma yapılabileceğini yazıyordu.167 Venedik'in
bu tavsiyeleri ne şekilde değerlendirdiği ya da Aydınoğulları
Beyliği'ne karşı diğer Türk beylikleriyle işbirliği yapıp yapma
dığı tam olarak bilinmemektedir ancak Senato, 1333 yılı Aralık
ayı başlarında Rodos'a gönderdiği bir elçi vasıtasıyla, Tarika-
165 16 Kasım 1333'te ticaret yasağının kalkmasıyla harekete geçen Girit hükümeti,
Aydınoğulları'na karşı Haçlı Seferi hazırlıklarının yapıldığı bir sırada Menteşe
ülkesinden at ve buğday ithalatında bulunmuştu. Bkz.: THIRIET, F., La Roma·
nie Wnitienne, s. 1 66; ZACH A RI A DOU E. A., Trade and Crusade, s. 28.
,
166 SANUDO, lstoria, s. 167 ; CARR, M., "The Hospitallers of Rhodes", s. 171.
167 TH1RIET, F., Regestes, s. 31 no. 39; CARR, M., "The Hospitallers of Rhodes", s.
171. Gerçekte Venedik'in böyle bir teşebbüste bulunma ihtimali oldukça kuv
vetlidir. Nitekim John Kantakuzenos, eserinin bir bölümünde, 1 34I'de İmpa
rator III. Andronikos'un ölümünden hemen sonra Samhanoğullarına karşı Kü
tahya Emiri yani Germiyanoğulları ile bir ittifak antiaşması yaptığını; buna
göre Bizans'ın deniz gücünün, Bizans hakimiyetindeki Foça'yı tehdit eden Sa
ruhanoğlu donanmasının genellikle demiriediği beyliğin ırmaklarındaki mü
himmat deposunu bulup, karadan gelecek olan Germiyanoğulları'nın piyade ve
süvarilerinin yardımıyla imha etmesinin planlandığını kaydetmektedir. Bkz.:
ZACHARIADOU, E. A., Trade and Crusade, s. 28-29.
101
tın Sahib-i Azamına, Yenerlik'in böyle bir ittifak kurulmasında
hiçbir sakınca görmediği mesajını iletmişti.'68
Yenerlik'in ittifakı olabildiğince geniş tutma gayretleri ne
ticesinde, Fransa Kralı ve Papa'nın Türklere karşı donanma
ittifakının kurulması ve harekete geçmesine cevaz verme
leri ve Kıbrıs !<rallığı'nın da ittifaka katılmasıyla, Yenedik,
uzun zamandır verdiği uğraşın semeresini almış görünü
yordu.169 Müttefiklerin, 1334 yılı başlarında biraraya geldiği
bir görüşmede, Girit'in eski Dükü Marino Morosini'nin Ye
nedik kadırgalarının komutanlığına, Pietro Zeno'nun da it
tifak donanmasının kaptanlığına atanmasına ve Yenedik ile
Rodos Şövalyeleri'nin onar, Papalık ve Fransa Krallığı'nın bi
likte olmak üzere sekiz ve Bizans i mparatoru ile Kıbrıs Kral
lığı'nın da altışar kadırga donatacakları toplam kırk kadır
gadan oluşan bir İttifak donanmasının vücuda getirilmesine
ve donanmanın Mayıs 1334'te Eğriboz'da toplanmasına ka
rar verilmişti. 170 İttifakın vücuda getirilmesinden sonra Papa
1 02
da 1334 Mart'ında resmen ittifaka dahil olunca, Venedik ön
cülüğündeki donanma ittifakı artık resmen bir Haçlı donan
ması hüviyeti (Türklere karşı girişilen bir "passagium par
ticulare" harekatı) kazanmış oluyordu. 171
1 03
çıkarmaktaydı.'73 İ mparator III. Andronikos'un antlaşmada
söz verdiği altı kadırganın, Türklere karşı harekete geçen
donanınada yer almayışının en önemli sebebi, büyük olası
lı!da, bu dönemde Bizans imparatorluk hazinesinin böyle bir
donanınayı inşa edecek güce sahip olmayışıydı.'74 İ kinci, za
man darlığı bahane gösterilerek söz konusu ittifakın kadırga
ları sadece beş aylık bir müddet için bir araya getirilmişti.'75
Sebeplerden bir diğeri belki de en güçlüsü ise müttefiklerin
arasındaki bağların yeteri kadar güçlü olmayışıydı. Zira it
tifakın üyeleri aslında meselenin daha çok Venedik'in davası
olduğunun farkındaydılar ve bundan dolayı da öyle üstün bir
gayret gösterme niyetinde değillerdi. Nitekim ittifakın teşek
külünde kilit rol oynayan Papa XXII. Ioannes bile, Türklere
karşı ittifak antiaşması hakkında Venedik'e verdiği 8 Mart
1334 tarihli cevapta içten içe sanki "kadırgalarzn başına
bir iş gelse de y ükümlülüklerimden kurtulsam" der gibiydi.
Zira Papa, söz konusu mektubunun satır aralarında, sürekli
mezkur kadırgaların bir kazaya uğrayıp söz konusu mühlet
zarfında vazifelerini yerine getiremerneleri durumunda hiç
bir sorumluluk kabul etmeyeceğinden ve onların yerine ka
dırgalar itası hususunda kesinlikle kendisini mecbur addet
mediğinden bahsediyor ve Fransa Kralı, Rodos Şövalyeleri ile
Venediklilerin kendi yardımlarını temin hususunda bi'l-fiil
173 IVANOV, V., "Sancta Unio or the Holy League 1 332-1336/37 as a Political Fa
ctor in the Eastern Mediterranean and the Aegean", Etudes Balkaniques, XL
VIII-I, Sofia 2012, s. 1 57-158.
I 74 Floransalı kronik Giovanni Yiliani'ni n, Papa, Fransa Kralı ve Yenerlik'in öncü
lüğünde kurulan İttifak Donanmasının kadırgalarının sayısını 32 olarak ver
mesi, Bizans İmparatorluğu'nun son anda İttifak'tan çekildiğini veya yapılan
bütün görüşmelere rağmen İttifak'a hiçbir zaman dahil olmadığını göstermek
tedir. Bkz.: VILLANl, G., Nuova Cronica, s. 539.
175 "Quod pro hoc anno habeantur quadraginta galee pro quinque mensibus _ _ _ ..
104
mutabık kalmadıkları takdirde mezkur yardımını yapmak
niyetinde olmadığını dile getiriyordu.'76
Bu sırada Aydınoğulları Beyliği'nde de önemli gelişmeler
meydana gelmişti. Aydınoğlu Mehmed Bey 9 Ocak 1334'te öl
müş, yerine kardeşlerinin de desteğini alan Umur Bey geçmiş
ve Ulubey olarak 1348 yılına kadar sürecek olan hükümdar
lık dönemine başlamıştı. m
Umur Bey'in Ulubey olarak ilk faaliyetlerinden biri, bey
liğine karşı Batı'da, Venedik öncülüğünde Haçlı Donanma İt
tifakı'nın oluşturulduğu kritik bir dönemde, Samhanoğlu Sü
leyman Bey ile birlikte Mora Yarımadası'na büyük bir sefer
gerçekleştirmek olmuştu. 1334 yılının Şubat ve Mart ayla
rında gerçekleştirilen bu seferde Umur Bey, Mora Yarımada
sı'nın güneydoğu ucunda yer alan Monemvasia ile güneybatı
sında bulunan Messinia bölgelerine taarruzlarda bulunmuş,
ardından kaynaklarda kendisinden Zassi olarak söz edilen böl
genin Slav kökenli bir yerel liderinden de destek alarak, Ve
nedik'in önemli kolonilerinden Modon ve Koron adalarına sal
dırılarda bulunmuştu.'78 Umur Bey'in bu saldırıları karşısında
Venedik, 7 Mart 1334'te, Körfez (Adriyatik) kadırgaları kaptanı
(sonradan Marino Morasini'nin yerine İttifak Donanmasının
lOS
kaptanı) Pietro Zeno'ya, Türklere karşı harekete geçmesi yo
lunda talimat vermişti. ıo kadırgalık bir kuvvet ile Mora Ya
rımadası açıklarında akından dönen Samhanoğlu Süleyman
Bey'in donanmasına saldırıda bulunan Pietro Zeno, Türklere
Önemli ölçüde kayıplar verdirdiyse de Umur Bey'in yardıma
gelmesiyle geri çekilmek zorunda kalmıştı.'79
Mayıs ayına gelindiğinde kararlaştırılan zamanda Eğri
boz'da toplanan kırk kadırgalık müttefik donanınası Türklere
karşı harekete geçmişti. Donanmanın, Ege'deki Türk tehdidini
ortadan kaldırması için önünde yapması gereken pek çok iş
vardı. Ege'de karşılaştığı Türk gemilerini bir bir ortadan kal
dıran veya ele geçiren Haçlı donanması, Eylül 1334'te Karesi
Beyliği'nin limanlarından olan Edremit Körfezi'ne gelmişti.
17 Eylül'de Edremit Körfezi'nde büyük bir savaş cereyan et
miş ve iki yüz elli küçük gemiden oluşan Karesioğlu Yahşi
Han'ın donanması, Haçlı donanınası tarafından imha edil
mişti. Hatta savaşta Yahşi Han'ın damadı da hayatını kay
betmişti.' 8 0 22 Ekim 1334 tarihinde, Kıbrıs Kralına yazdığı
bir mektupta, Haçlı donanmasının Edremit Körfezi'ndeki bu
zaferinden bahseden Marina Sanudo Torsello, ilk çarpışma
nın 8 Eylül 1334 tarihinde vuku bulduğunu, üç gün sonra
ıı Eylül'de Hıristiyan donanmasının bir zafer daha kazandı
ğını ve asıl büyük ve kesin zaferin ise 14 Eylül'de elde edil
diğini yazıyordu.'8 ' Sanudo, aynı tarihte söz konusu Hıristi
yan zaferinden Bourbon Dükü I. Louis (ı327-1342)'e yazdığı
179 JVANOV, V., "Sancta Unio", s. 169.
180 LEMERLE, P., L'Emirat D'Aydın, s. 96-97 ; YINANÇ, M. H., Medhal, s. 32-34;
ZACHARIADOU, E. A., Trade and Crusade, s. 32-33; ZACHARIADOU, E.
A., "Karesi", s. 248; INALCJK, H., "Turcoman Maritime Principalities", s. 192;
LUTTRELL, A., "The Hospitallers of Rhodes", s. 89; CARR, M., "The Hospi
tallers of Rhodes", s. 172.
ısı RONCJERE, C. - DOREZ, L., "Lettres", s. 25. Söz konusu mektup için bkz.: s.
35-36.
1 06
mektupta da bahsediyor ve İttifak Donanmasının, liderli
ğini Karasi Bey'i Yahşi Han'ın (Jarsi Thrchus) yaptığı 200
gemilik Türk donanmasını Edremit Körfezi'nde yok ettiğini
yazıyordu.' 8 ' Edremit'ten sonra kıyı boyunca güneye doğru
ilerleyen Haçlı donanmasının bir sonraki hedefi, İzmir'den
hareketle Girit, Koron, Modon ve Eğriboz Adaları ile Yuna
nistan'a akınlar düzenleyen böylece Ege Denizi'nin korkulu
rüyası haline gelen Umur Bey'in İzmir'deki donanma ve ter
sanesiydi. Haçlı donanınası İzmir Körfezi'nde liman kesi
mine saldırılarda bulunduysa da limanı ele geçirememiş ve
geri çekilmek zorunda kalmıştı.'83
Elde edilen kısmi başanlara rağmen, Türklere karşı oluş
turulan 1334 tarihli bu ittifak, kutsal toprakların yeniden ele
geçirilmesini amaçlayan Haçlı Seferleri projelerindeki stra
teji bakımından karmaşık ve ekonomik bakımdan da son
derece külfetli planlardan, Yenerlik'in öncülüğünü yaptığı
Ege'deki Latin kuvvetlerinin kendi aralarında organize et
tikleri seferlere yönelişin en iyi örneğini teşkil etmektedir.'8 4
Bununla birlikte, Haçlı donanmasının bu zaferi, Türklerin
denizlerdeki faaliyetlerine ancak kısa bir süreliğine engel
olabilmişti. Haçlı donanmasının Edremit'te elde ettiği bu za
fer, Hıristiyanlar ve özellikle Bizanslılar arasında büyük bir
heyecan yaratmış fakat İtalyan kroniği Georgii Delphini'nin
de kaydettiği üzere Papa XXII. loanness'in aynı yılın Aralık
182 KUNSTMANN, F., Studien, VII. Mektup s. 81 1 -812; RODDY, S., The Correspon
dence, s. 296; RONCIERE, C. - DOREZ, L., "Lettres", s. 24.
183 ENVERl, Düstılrntime, s. 35: "Gelmiş lzmir'e o tuz kadırga ericümle yarağ/u
urundulu nefer; Onu tekfurun onu idi Rodos'un/on kadırga dahi anda Kıbrız'ın;
Geldi kafir kılmağa lzmir'e cenk/başdan ayağa demir bihad Frenk; Her ne yer
den çıkmağ isterse Frenk/Türk ok atub döndürür kılardı cenk; Cehd idüb çık
mağa çare olmadı/cümle kafir anda çıkmağa fırsat bulmadı; Kaldı biçare dönüb
kaçdı Frenk/geldi Paşa gördi savulmışdı cenk."
184 HOUSLEY. N., The Avignon Papacy, s. 25.
1 07
ayında ölümüyle Haçlı donanınası da bir süre sonra dağılıp,
bölgeyi terk etmek zorunda kalınca, Türkler yeniden Hıris
tiyanlar üzerine akınlarda bulunmaya başlamışlar ve böy
lece Haçlı donanmasının Edremit'te elde ettiği zaferin hiç
btr önemi kalmamıştı.•8s
1 08
3. BÖLÜM
lll
Türklere karşı mücadelesinde yalnız kalmaya başlayan
Venedik için 1335 yılı, Türklerle ilişkilerin daha da kötüleş
tiği bir yıl olmuştu. Venedik Senatosu'nun, 1335 yılının Hazi
ran ayında, vatandaşlarına, Türkiye'den hububat ithal edilme
sini yasaklayan kararı, Türklerle ilişkilerin iyiden iyiye kopma
noktasına geldiğini gösteriyordu.'88 Venedik'in karşılaştığı so
runlar bunlardan ibaret de değildi. Venedik ekonomisinin can
damarı olan bölgedeki ticaretin durma noktasına gelmesine,
İttifak donanmasının her geçen gün artan mali külfetinin de
eklenmesi, Venedik Senatosu'nu, farklı çözüm arayışlarına sev
ketmişti. Senato, 1335 yılında aldığı bir kararla, İttifak donan
masının kaptanına, her bir savaş gemisinin kendi masraflarını
kendileri çıkarması için, bölgede yolcu taşıma izni vermişti.'89
1 12
ve bölgenin hakimini haraçgüzar hale getirdikten sonra bü
yük ganimetlerle İzmir'e dönmüştü.'90
Umur Bey, İzmir'e geldikten sonra en uzun süren kara se
r
fe lerinden birini Alaşehir üzerine yine aynı yıl içerisinde ger
çekleştirmişti. Bizans'ın Batı Anadolu'da elinde kalan son top
rak parçası olan Alaşehir, gayet müstahkem bir kalesi olması
ve hakimlerinin de Türklere haraç vererek onlarla iyi geçinme
siyaseti izlemelerinden dolayı uzun yıllar Türklere karşı koya
bilmişlerdi. Germiyan, Saruhan ve Aydın Beylikleri'nin toprak
larının birleştiği noktada kalan Alaşehir, 1304 yılında Germi
yanoğlu Yakub Bey tarafından kuşatılmış, ancak Katalanların
yardıma gelmesiyle kuşatma kaldırılmıştı. 1312 yılında ise Ala
şehir, Germiyanoğlu Yakub Bey'e haraçgüzar olmaktan kurtu
lamamıştı. Umur Bey de uzun süren bir kuşatmanın ardından
şehri alamamış fakat yapılan bir antlaşma sonucunda Alaşe
hir'i haraca bağlamıştı.'9'
Bu sırada, İzmir ve Sakız'dan çıkartılmış, Foça'da ise ha
raca bağlanmış olan Cenovalıların kendilerine bir çıkış nok
tası aradıkları gözüküyordu. Zira Cenovalıların önceki üstün
konumlarını yitirmeleri ticari çıkarlarını da olumsuz yönde
etkilemişti. Bu sebepten ötürü onlar için Türkiye'de ya da hiç
olmazsa Anadolu'ya yakın bir yerde bir toprak parçası ele ge
çirmek oldukça önemli hiile gelmişti. Bu durumun bilincinde
olan Foça'nın Cenovalı hakimi Domenico Cattaneo, 1336 yı
lında Cenova'dan, Rodos Şövalyeleri'nden ve Naksos Dükü'n
den kiraladığı gemilerle Bizans'ın elindeki Midilli Adası'nı işgal
190 ENVER!, Düsturntlme, s. 36-38. Düstiırname'de Umur Bey'in bu seferden dö
nüşünde bir yeşil bayrağından söz edilmesi Aydınoğulları'nın Şii oldukları şek
linde yorumlanmıştır. Bkz.: YINANÇ, M. H., Medhal, s. 36, 80.
191 ENVER!, Düstılrname, s. 38-39; YINANÇ, M. H., Medhal, s. 36-37; LEMERLE,
P., L'Emirat D'Aydın, s. 106-107 ; ZACHARIADOU, E. A., Trade and Crusade,
s. 38; İNALCIK, H., "Turcoman Maritime Principalities", s. 192; EMECEN, F.,
"Alaşehir", TDVJA, c. 2, (1989), s. 343.
1 13
etmişti. Üstelik Galata'daki Cenovalılar da Domenico Catta
neo'nun bu girişiminde ona destek vermişlerdi.'92
Cenovalıların bu hareketine seyirci kalmak istemeyen Bi
zans İmparatorluğu, hazırladığı donanma ile Midilli üzerine
sefere çıkmış ve bir kara ordusu ile de Foça'nın ele geçirilme
sini planlamıştı. Uzun süren kuşatmalardan sonra ne Midil
li'yi ne de Foça'yı ele geçirebilen Bizans'ın, bu işte Türklerin
yardımına başvurmaktan ve Türklerin, Ege'deki çıkarlarından
başka bir şey düşünmeyen Latinlerden daha güvenilir mütte
fikler olduğunu kabul etmekten başka çaresi kalmamıştı. Bi
zans'ın yardım isteğinde bulunduğu Saruhanoğulları, Bizans'a
gemileri ve askerleri ile yardımda bulunarak Foça kuşatmasına
katılmışlardı. Zira Nikephoros Gregoras ve Kantakuzenos'un
kaydettiklerine göre Saruhan Bey'in de böyle bir ittifaka ihti
yacı vardı, çünkü Foçalılar Saruhan Bey'in oğlu Süleyman Bey
ve beraberindeki yirmi dört Türk'ü tuzağa düşürerek, esir al
mışlardı. Saruhan Bey, İmparatordan yardımları karşılığında
esirlerin kurtarılmasını şart koşmuştu.'93
Bizans imparatoru, Midilli ve Yeni Foça kuşatmalarında
Cenovalıların direnişini bir tü rlü kıramayınca, artık tek ça
renin dönemin en güçlü Türk hükümdan Umur Bey'in yardı
mına başvurmak olduğunu anlamıştı. Bizans imparatoru bir
zamanlar, 1329 yılında, yine Cenovalılara karşı giriştiği mü
cadelede hem Saruhan hem de Aydınoğulları'nın desteğini al
mak için onlarla ittifak yapmıştı. Böyle bir ittifak 1336 yılında
ı92 DÖLGER, F., Regesten, 4. Teil, s. !6ı no. 2829; ZACHARIADOU, E. A., Trade
and Crusade, s. 38; NICOL, D. M., The Last Centuries, s. ı74; LUTTRELL, A.,
"The Hospitallers of Rhodes", s. 89.
193 KANTAKUZENOS, j., Historiarum, c. 1, s. 482-495; KANTAKUZENOS, J.,
Geschichte, Buch Il, s. l l l; GAY, j., Le Pape C/ement VI et les affaires d'Orient
(1342-1352), Paris 1904, s. 24; UZUNÇARŞILI, 1. H., Anadolu Beylikleri, s. 85;
YINANÇ, M. H., Medhal, s. 37-38; LEMERLE, P., L'Emirat D'Aydın, s. 1 1 1- 1 1 5 ;
ZACHARIADOU, E. A., Trade and Crusade, s. 39; ZACHARIADOU, E. A.,
"Sarukhan", s. 69.
1 14
yine gündeme geliyor ve ortak düşman konumunda yine Ceno
valılar yer alıyordu. İmparator lll Andronikos'un Büyük Do
mestikosu loannes Kantakuzenos, 1336 yılında Karaburun'da
Umur Bey ve kardeşi Hızır Bey ile başbaşa bir görüşme yap
mış ve böylece Kantakuzenos ile Umur Bey arasında uzun yıl
lar sürecek olan dostluğun temelleri atılmıştı.'94
Farklı konularda görüşmelerin yapıldığı bu a ntlaşma
hakkında Düsturname'de verilen bilgiler ile Bizans kaynak
larındaki malumat arasında ayrıntılarda önemli farklar bu
lunuyordu. Karşılıklı saldırmazlık hususundan Sakız Adası
meselesine, Umur Bey'in Bizans'a askeri yardımlarından İnı
paratorun haraç ödemesine kadar çok kapsamlı konularda gö
rüşmeler yapılmış ve sonunda antlaşmaya varılmıştı. Kanta
kuzenos ile Gazi Umur Bey arasında yapılan bu görüşmenin
Kantakuzenos'un kadırgasında gerçekleştiğini yazan Düstur
name, görüşmede Kantakuzenos'un bütün il ve malın Umur
Bey'e ait olduğunu söylediğini; Bizans topraklarını yağmala
rnamasını Umur Bey'den istediğini; Umur Bey'e Sakız Adası
ile beraber ıoo.ooo hyperpyra verdiğini kaydediyordu.'95 Kan
takuzenos'un, Umur Bey'e, yardımları karşılığında Sakız Ada
sı'nı vermesiyle adanın tekrar "Darü'l-İslô.m" olduğu bu itti
fak antlaşması, İtalyanlara olduğu kadar Osmanlı Beyliği'ne
karşı da yapılmış bir savunma ittifakı niteliğini taşıyordu. Aynı
zamanda antlaşma Bizans'ın, Aydınoğulları'nı daimi bir ku
rum, hükümdan Umur Bey'e İmparator'un haraç ödemek zo-
1 94 DÖLGER, F., Regesten, 4. Teil, s. 157 no. 2820; KANTAKUZENOS, J., Histori
arum, c. 1, s. 482-495; KANTAKUZENOS, J., Geschichte, Buch II, s. 1 1 2-1 13.
195 ENVERİ , Düstılrname, s. 39-40. Böylece Sakız Adası tekrar Darü'I-İslam'ın bir
parçası olmuş ve bu mesele Umur Bey lehine bir çözüme kavuşmuştur. Aynı
zamanda Hıristiyan ittifakın bir üyesi olan Bizans, tamamen ittifaktan kopa
rılmıştır. Bkz.: ZACHARIADOU, E. A., Trade and Crusade, s. 39; Zacharia
dou, 1983: 39; İNALCIK, H., "Turcoman Maritime Principalities", s. 192- 195;
NICOL, D. M., Bizans ve Venedik, s. 245; NICOL, D. M., The Last Centuries, s.
1 75.
1 15
runda olduğu bağımsız bir devlet olarak tanıdığını ortaya ko
yuyordu. Saruhanoğulları'ndan yirmi dört, Umur Bey'den ise
otuz gemi yardımı alan İmparator bu sayede Midilli ve Yeni
Foça'daki Cenovalıları itaat altına almayı başarmıştı.
116
aramaya başlamıştı. Serenissima (Venedik Cumhuriyeti), bir
taraftan Menteşe Beyliği ile yaptığı 1331 tarihli antlaşmayı ye
niden yürürlüğe koymayı yararlı hatta zorunlu görürken di
ğer taraftan da Aydınoğulları ile barış yaparak onların ülke
sini Venedik ticaretine açmaya çalışıyordu.
Bunun için Venedik Cumhuriyeti, Girit Dükü Giovanni
Sanudo'yu Gazi Umur Bey ile görüşmelerde bulunmakla gü
revlendirmişti. Bu girişim sonunda Venedik ile Aydınoğulları
arasında 9 Mart 1337'de yirmi maddelik bir antlaşma imzalan
mıştı.'97 Kuşkusuz Ulubey Umur Bey tarafından verilen yetki
çerçevesinde kardeşi ve Ayasuluğ Hakimi Hızır Bey tarafın
dan imzalanan bu antlaşma, Aydınoğulları ile Venedik ara
sında varılan ilk barış ve ticaret antiaşması idi. Antlaşmanın
pek çok maddesinin taraflar arasındaki ticari ilişkilerin tesi
sine yönelik olması, iki taraf arasındaki daha önceki ilişkile
rin sürekli çekişme ile geçtiğini göstermektedir. Aydınoğul
ları ülkesini Venediklilerin ticaretine açan bu antlaşma yalnız
Giritiileri değil Koron, Modon, Eğriboz halkı ile tüm Venedik
tebaasını da kapsıyordu. Aydınoğulları donanmasının bir yıl
süreyle Ege'nin kuzeyinde faaliyetlerde bulunmasının yasak
lanması, Ayasuluğ'da Venedikli taeirierin oturacakları ve tica
ret yapacakları yer ile ibadetleri için bir kilise tahsis edilmesi,
ayrıca Ayasuluğ'da bir Venedik konsolosunun bulundurulması
ve Venediklilere özel yargılama hakkı tanınması antlaşmanın
dikkat çeken noktaları idi.
Aydınoğulları ile 1337 antiaşması sayesinde kısa bir süre
liğine de olsa barışı sağlayan Venedik, bundan bir-iki hafta
sonra Menteşeoğulları ile de antlaşma yapmayı başarmıştı.
Antlaşma, Kandiye Dükü Giovanni Sanudo ile Menteşe Emiri
İbrahim Bey arasında yapılmıştı. Yirmi dokuz paragraf veya
197 Antlaşmanın metni için bkz. ZACH ARIADOU, E. A., Trade and Crusade, s.
190-194.
117
maddeden oluşan antlaşma, 1358 yılında yeni bir antlaşma ya
pılana kadar geçerliliğini korumuştu.'98 Pek çok maddesi ile
1331 antlaşmasını teyit eden bu antlaşma, bazı yenilikler de içe
riyor ve gündemdeki bazı sorunlara ışık tutuyordu. Antlaşma
nİn kapsadığı alanın genişletilmesi, Menteşe ülkesindeki Yene
dik tebaası tüccarların sorunları ve Beyliğin, Aydınoğulları ile
olan ilişkilerindeki gelişmelere yapılan atıflar bunlardan bazı
larıydı. Örneğin antlaşmanın son paragrafı veya maddesi, Gi
rit Dükü'nün Menteşe'nin düşmanları ile dost olmayacağı ya
da onlara yardım etmeyeceği şeklinde tanzim edilmişti ki İb
rahim Bey tarafından konduğu açık olan bu madde, o sırada
Aydınoğulları ile Menteşeoğulları arasındaki ihtilafın bir gös
tergesiydi. '99 1331 Antiaşması Girit ile beraber beş küçük adayı
kapsarken bu antlaşmaya Koron, Modon ve Eğriboz gibi Yene
dik açısından daha önemli olan adalar da eklenmişti ve böy
lece bu yerlerin Türklerin taarruzlarından korunması hedef
lenmişti. Ticarete dair diğer hususlar ise 1331 Antiaşması ile
hemen hemen aynı karaktere sahiptİ. 200
Türklere karşı oluşturulan 1334 tarihli Donanma İttifakı
nın Edremit'te elde ettiği zaferin üzerinden 3 yıl bile geçme
den, Yenedik'in Aydın ve Menteşe beylikleriyle yaptığı 1337
tarihli bu barış ve dostluk antlaşmaları, taraflar arasındaki
ilişkilerin kısa sürede ne kadar büyük bir değişime uğrayabi
leceğini göstermesi açısından iyi birer örnek teşkil etmektedir.
Ayrıca, söz konusu antlaşmaların pek çok maddesinin ticarete
ilişkin olması, Yenedik'in Türklere karşı uyguladığı politika
nın özünde ticari kaygıların yattığını da göstermektedir. Özel
likle, Menteşeoğlu İbrahim Bey ile yapılan antlaşmadaki şarap
198 Antlaşmanın metni için bkz. ZACHARIADOU, E. A., Trade and Crusade, s.
195-200.
199 ZACHARIADOU, E. A., Trade and Crusade, s. 200 (1337M, m . 29).
200 ZACHA RIADOU, E. A., Trade and Crusade, s. 35-36; TURAN, Ş., Türkiye-İ
talya llişkileri, s. 146- 147.
1 18
ticareti hariç, her iki antlaşmada da bütün ticari ürünlerin İlı
racındaki kısıtlamaların = appalto kaldırılmış olması, Yene
dik açısından diplomatik bir zafer olarak kayda geçmiştir. 201
Türklerle yapılan bu barış ve dostluk antlaşmaları sayesin
dedir ki, Venedikli tacirler, 1337 ve 1338 yılını, Ege ve Anado
lu'da barış ve güven içinde ticaret yaparak geçirebilmişlerdi.
Türkler ile Venedik arasında barışın hüküm sürdüğü bu yıl
larda, Ege'deki hakim konumunu kaybeden Cenovalıların, bi
risi 1338 yazında diğeri de 1338 kışında olmak üzere iki defa
Türklere karşı Birlik teşkil edilmesine yönelik yaptıkları tek
liflerin, Venedik tarafından nazik bir dille reddedilmesi, Se
renissima'nın, 1337 tarihli antlaşmaların sağladığı ticari ay
rıcalıklara verdiği önemi göstermesi bakımından da dikkate
değerdir. 202
1 19
Venedikli Amiral Pietro Zeno'nun yirmi gemiden oluşan do
nanmasıyla çarpışmıştı."03 Bundan başka, Venedik Senato
sunun, 1339 Haziran'ında, adanın zor durumda olduğuna
d iar Eğriboz balyosundan gelen mektuplar üzerine adaya
100 asker ve 300 duca maddi yardım göndermekle birlikte
bailosa Türkl�rle uzlaşması hususunda tavsiyelerde bulun
ması, Eğriboz'un da yeniden Türk akıniarına maruz kaldı
ğını gösteriyordu! 04
1340 yılına doğru, Venedik için stratejik bakımdan son de
rece önemli bir mevki olan Girit'ten Türklerin yol açtığı teh
dide ilişkin Senato'ya gönderilen raporlar ve karşılığında, Ve
nedik'in adanın güvenliği ve korunması için aldığı önlemler,
Girit'in de Türklerin hedefinde olduğunu gösteriyordu. Bir
yandan, Türklere karşı askeri hazırlıkların başlatılması için
Girit'teki hükümete talimat veren Venedik Senatosu, diğer
taraftan da 1337 antlaşmasını bozan taraf olmamak için son
derece dikkatli olunmasını ve Türklere karşı ani bir saldırıda
bulunulmamasını öğütlüyordu."05 Çünkü adeta bir savaş ma
kinası gibi hareket eden Umur Bey'in kuvvetleriyle Venedik'in
tek başına yapacağı geniş kapsamlı bir çarpışma, Ege ve Ak
deniz'deki kolonilerinin güvenliği düşünüldüğünde, Venedik
için tercih edilebilcek son seçenek gibi görünüyordu. Türkle
rin Ege'de Venedik menfaatlerine oluşturduğu tehdit, Yene
dik'in denizaşırı politikalarını da etkilerneye başlamıştı. Tam
203 ENVERI, Düsturndme, s. 40-42; YINANÇ, M. H., Medhal, s. 39-41; LEMERLE,
P., L'Emirat D'Aydın, s. 1 16-1 28. Düstlirname'de "Bunda Nahşa (Naksos)'dan
açıldı bir haberieyledi kasd-ı gaza hayrü '1-beşer" dizesiyle başlayan Umur Bey'in
bu akınlarında Andız (Andros), Senconis (Sikinos), Senconos (Tenos), İstefa
(Theba), Osküra (Skiros) gibi ada ve yerlerin yağmalandığı, buraların hakim
lerinin haraçgüzar hale getirildiği ve çok miktarda ganimet ile İzmir'e dönül
düğü anlatılmaktadır. Bkz.: ENVERI. Düsturndme, s. 40-42.
204 THIRIET, F., Regestes, s. 41 no. 93.
205 QUATERNUS CONSILIORUM, Duca di Candia, Quaternus Consiliorum (1340-
1350), ed. P. R. Vidulich, Fonti per la Storia di Venezia, Archivi Pubblici, Ve
nice 1976, s. 5.
1 20
olarak bilinmemekle birlikte, belki de bu sebepten dolayıdır ki
Yenerlik Doju, 27 Nisan 1341 tarihinde Napoli Kralı Roberto
ile İngiltere Kralı III. Edward (Edoardo)'ın mektuplarına ver
diği cevapta, İngiltere ile Fransa arasındaki anlaşmazlıklara
çok üzüldüğünden, bu anlaşmazlıkların bir an önce gideril
mesini bütün kalbiyle arzu ettiğinden bahsediyor ve Türkle
rin müthiş kuvvetine karşı Romania'nın savunulması husu
sunda bir Birlik teşkil edilmesine çalışıldığı için kendisinden
talep edilen 40 kadırgalık donanma desteğini sunamayacağını
bildiriyordu. 206 Nitekim Yenerlik'in Büyük Konseyi (Maggior
Consiglio)'nin 14 Ocak 1341 tarihinde aldığı bir karar, Türk
lerin 230 gemilik muazzam donanmasının sadece Yenerlik
hükumetini tehdit etmekle kalmadığını, aynı zamanda Yene
dik'in Doğu Akdeniz'de sahip olduğu bütün kolonilerin tama
men elden çıkabilecek ölçüde bir tehditle karşı karşıya kalın
dığını açıkça ortaya koyuyordu.207
Bu sırada faaliyet sahasını daha da genişleten Umur Bey,
Bizanslı tarihçi Nikephoros Gregoras'ın deyimi ile "Deniz/erin,
Ege adalarmm, Eğriboz'un, Peloponnesos'un, Girit'in, Rodos'un
ve Bizans'a kadar tüm Tesalya sahillerinin hakimi" olmuş
tu. 208 Hatta Düstiirname, Umur Bey'in 1338-39 yılına doğru
dostu Kantakuzenos'un yardım çağrısı üzerine donanmasıyla
Karadeniz'e çıkıp, burada Kili limanını ele geçirdikten sonra
Thna deltasındaki Tatarlar ve Bulgarlar üzerine akınlarda bu
lunduğunu yazıyordu ki Enveri, aslında bu seferi anlatırken
Umur Bey'in 1337-1338 yıllarında Katalanlar üzerine düzen
lediği ve Korint Bağazı'nda gemilerini karadan aşırdığı sefe
rin ayrıntılarını veriyordu. 209
206 I Libri Commemoriali, tomo 2, libri 3, s. 85 no. 489.
207 THIRIET, F., Deliberations, s. 195 no. 480.
208 ZACHARIADOU, E. A., Trade and Crusade, s. 42 n. 163.
209 Umur Bey'in Tuna Deltası üzerine yaptığı bu akın konusunda tarihçiler farklı
görüşler ileri sürmüşlerdir. Bir kısmı böyle bir akının geçekleşmediğini,
121
1341 yılında imparator III. Andronikos'un ölümüyle Bi
zans İmparatorluğu 1347 yılına kadar sürecek olan bir iç sa
vaş dönemi ile karşı karşıya kalmıştı. İç savaşın bir tarafında
IU: Andronikos'un en yakın dostu ve Türkler ile barışçıl ilişki
lerin ve ittifakların mimarı, Umur Bey'in dostu Ioannes Kan
takuzenos, diğ81" tarafında ise ölen İmparator'un küçük yaş
taki oğlu V. İoannes Paleologos ve annesi İmparatoriçe Anna
vardı. İmparator III. Andronikos ölüm döşeğinde iken oğlu
nun vasiliğini Kantakuzenos'a bırakmış, fakat İmparatoriçe
Anna ve yandaşları bu durumu kabul etmeyerek iktidarı ele
geçirmek için Kantakuzenos'u İstanbul'a sokmamışlar, onun
İstanbul'daki yandaşlarını hertaraf ettikten sonra ona İstan
bul'a gelmesi yönünde emirler göndermişler, Kantakuzenos
durumunu tehlikede görüp bu emre uymayınca da onu asi
ilan etmişlerdi. Kantakuzenos'un imparatorluk tacı için dostu
Umur Bey'den yardım istemesi, Türkler açısından yeni bir
DüstiırnAme'de bunun Katalanlar üzerine yapılan 1 337-1338 tarihli sefer ilc ka
rıştırıldı�ını ifade ederken bir kısm ı da Bizans ile yapılan antlaşmadan sonra
Umur Bey'in bir süre İstanbul' da da kalarak Karadeniz'e çıkıp bu akını gerçek
leştirdi�ini belirtmektedirler Bkz.: ENVERI. Düstılrname, s. 43-44; YINANÇ,
M. H., Medhal, s. 41. Düstiırname'deki kaydı nakletmekle beraber 1\ına Deltası
üzerine yapıldığı söylenen böyle bir akma kuşku ile bakmaktadır. Paul Lemerle
ise Umur Bey'in Tuna Deltasına yaptı�ı bu seferden bahsederken seferin tari
hini 1341 olarak kaydediyor. Bkz.: LEMERLE, P., L'Emirat D'Aydın, s. l29- 143.
M. Alexandrescu-Dersca, Tatarların ve onların müttefikleri Efiakların Umur
Bey'in düşmanı olarak onunla savaştıklarından bahsediyor.Bkz.: ALEXAND
RESCU-DERSCA, M., "L'expedition d'Umur Beg d'Aydin aux bouches du Da
nube (1337 ou 1338)", Studia et Acta Orientalia, vol. 2, (1959), s. 3-23. Konstan
tin Zhukov ise, aslında bu seferin 1 336-1 338 yılları arasında Katalanlar üzerine
yapılan sefer oldu�unu; zira DüstftrnAme'de adı geçen yer ve liman isimlerinin
Yunanistan' da bulunduklarını Pir i Reis'in eserinin ortaya koydu�unu ifade et
tikten sonra, Enveri'nin bu seferi Ef!Ak üzerine yapılmış gibi göstermesinin ar
dında onun, gündemdeki Osmanlı fetihleri için bir çeşit meşru ideolojik temel
yaratma kaygısının olduğunu söylüyor ve Fatih Sultan Mehmed'in 1462 tarihli
Eflak seferinde Enveri'nin de bulunmasının olayları açıklı�a kavuşturdu�unu
iddia ediyor. Bkz.: ZHUKOV, K., "The 'Destan of Umur Pasha' in the Light of
the 'Kitab-ı Bayriye' by Piri Reis", XI. Türk Tarih Kongresi, c. lii, Ankara 1 994,
s. 893-897.
1 22
dönemin başlangıcı oluyordu. Zira bu sayede Umur Bey pek
çok kez Rumeli topraklarına ayak basmış ve gazilerine Yuna
nistan, Trakya, Makedonya gibi topraklarda pek çok zengin
lik sunmuştu. Bizanslı tarihçi Nikephoros Gregoras'ın 1341'de
III. Andronikos'un ölümünden sonra meydana gelen olayları
kaydederken Türk Beylikleri hakkında verdiği bilgiler gerçe
ğin apaçık ilanından başka birşey değildi:
123
Bey'in bir kaç defa İzmir'e geri döndüğünü, Kantakuzenos'un
birkaç kez yardım istediğini ortaya koyuyordu. Umur Bey ilk
desteğini 1341 yılında vermişti. Karesi ve Osmanlı Türklerinin
a�nlarını fırsat bilen Umur Bey, Kantakuzenos'un yardım çağ
rısını aldıktan sonra iki yüz elli gemiden oluşan bir donanma
ile Rumeli'ye 3:sker çıkarmış, etrafı yağmalamış fakat sonra
dan dostu Kantakuzenos'un ricası üzerine yağınayı bırakarak
ülkesine dönmüştü. 212 Kantakuzenos'un ikinci kez yardım ta
lebi, 1342 sonlarında olmuş ve Umur Bey ikinci kez Kantaku
zenos'a yardım için Bizans topraklarına girmişti. Umur Bey
bu sefer esnasında Kantakuzenos ile buluşmak için Dimeto
ka'ya gelmiş, ancak Kantakuzenos burada alınadığından Umur
Bey'i onun hanımı karşılamış, Umur Bey askerlerini civar yer
lerdeki Kantakuzenos düşmanları üzerine göndermiş ancak o
kışın çok soğuk geçmesinden dolayı fazla hareket imkanı bu
lamayarak 1343 yılı başlarında ülkesine dönmüştü. Hatta En
veri'nin kaydettiğine göre o kış Meriç Nehri donmuştu:
124
önlerine gelen Umur Bey, Kantakuzenos ile birlikte SeHinik'i
kuşatmış, ancak bu kuşatmadan bir netice alamayınca bera
ber Dimetoka'ya dönmüşler ve buradan İstanbul'dakilere tahtı
terk etmeleri için elçiler yollamışlardı. Bundan da bir netice
alınamadığı gibi onlar Dimetoka'da iken Edirne tekfuru Ph
rantzes'in saldırısına uğramışlar ancak, Umur Bey hasta ol
masına rağmen Phrantzes'i öldürmeyi başarmıştı. Bunun üze
rine İstanbul hükUmeti, Umur Bey'i Kantakuzenos'tan ayırmak
için ona mektuplar göndermiş ise de bu bir işe yaramamış ve
Umur Bey askerlerinin bir kısmını Kantakuzenos'un yanında
bırakarak ülkesine dönmüştü. •ıs
Bu, Umur Bey'in, dostu Kantakuzenos'a son yardımı ve ger
çek iki dostun son buluşmasıydı. Nitekim Kantakuzenos, Bi
zans iç savaşında zafere çok yakın olduğu ve İstanbul üzerine
doğru yürümekte bulunduğu bir anda, artık dostu Umur Bey'in
cömert yardımlarından mahrum kalmıştı. Çünkü Haçlı Do
nanma ittifakı, Ekim 1344'te, İzmir Körfezi'ne girmiş ve ken
tin liman kesimini ele geçirerek Umur Bey'in donanmasını yok
etmişti. Nikephoros Gregoras'ın kaydettiğine göre, Umur Bey,
Haçlıların inşa ettiği şehrin liman kalesini onlardan tekrar al
mak için verdiği mücadele esnasında, 1348 yılında, hayatını
215 ENV ER !. Düsturname, s. 49-57; DÖLGER. F., Regesten der Kaiserurkunden des
Oströmischen Reisches von 565-1453, 5. Teil (Schluss), Regesten von 1282- 1341
(Corpus der Griechischen urkunden des Mittelalters und der Neueren Zeit}, Mu
nich-Berlin 1965, s. 10 no. 2895. Kantakuzenos'un elçisi Jacques Brulas, Kanta
kuzenos'un en büyük rakibi Aleksios Apokauskos tarafından türlü işkencelere
tabi tutulup öldürürlürken, Umur Bey ile Kantakuzenos arasındaki sıkı dost
luğu vurgulayan Umur Bey'in elçisi Selahaddin, Apokauskos tarafından say
gıyla karşılanmış; Apokauskos'un Umur Bey'den Kantakuzenos'a yardımcı ol
mamasını isteyen bir mektupla Umur Bey'in yanına dönmüş; Umur Bey de bu
mektubu hemen Kantakuzenos'a vermiştir. Bundan başka İstanbul hükümeti
Umur Bey'i Kantakuzenos'tan ayırmak için ona altın ve para teklif etmiş; ülke
sine dönmesi için gemiler sunmuş ve hatta ajanlar vasıtasıyla askerlerinde va
tan hasreti uyandırmıştır. Bkz.: Y INANÇ. M. H., Medhal, s. 47-51; LEMERLE,
P., L'Emirat Di\ydın, s. 150- 179.
125
kaybettiğinde, Kantakuzenos, gerçek bir dostu yitirmiş olma
nın yasını tutmuştu. 216
•
3· II. Haçlı Donanma İttifakının Teşekkülü İçin
Hazırlıklar, 1341-1344
1343 yılı Kasım ayında Eğriboz'da toplanan ve Türklere
karşı ikinci defa oluşturulan Haçlı Donanma İttifakının İz
mir'i hedef almasının gerçek nedeni, Umur Bey'in bu önüne
geçilemez gücü ve bölgedeki Latin hakimleri haraca bağlayan
otoritesi idi. Umur Bey'in bölgenin bütün hükümdarlarını ha
raca bağlayarak üstünlüğünü onlara kabul ettirmesi, bölge ile
ilgilenen Batılı ülkeleri ve bu arada Ege'deki menfaatleri za
rar gören Venedik'i ona karşı yeni bir ittifak kurma çabalarına
sevketmişti. Venedik'in bu girişimleri daha 1340 yılının Eylül
aylarında başlamıştı ki Haçlıların İzmir'in liman kesimini ele
geçirmelerinin anlatıldığı Düstı1rname'de geçen Haçlılar için
'yarağ eylediler üç yıl on bir ay' dizesi bunu kanıtlamaktay
dı."'7 Hatta 1341 yılında Kıbrıs Kralı IV. Hugues (1324-1359) ve
Hospitalier Şövalye Tarikatı'nın Sahib-i Azamının da Türklere
karşı mücadele edilmesi hususunda Papa'nın yardımını talep
etmek için Papa VI. Clemens'e elçiler gönderdikleri biliniyor
du. 2'8 Diğer taraftan Venedik Senatosu da 22 Kasım 1341 ta
rihinde Türklere karşı Haçlı Seferi düzenlenmesi hususunda
Kıbrıs Kralı ile temasa geçmişti! 19
1342 Mayıs'ında VI. Clemens (1342-1352) adıyla Papalık
makamına seçilen Pierre Roger ise, daha Papa seçilmeden
önce Türklere karşı Haçlı Seferi yapılmasına dair Venedik
216 NICOL, D. M., The Last Centuries, s. 203.
217 ENVERİ , Düstürname, s. 58.
218 I Libri Commemoriali, tomo 2, libri 3, s. 99 no. 563; HOUSLEY, N., The Later
Crusades, s. 59.
219 GIRARDI, F., Venezia-Senato. Deliberazioni Miste. Registro XX, (1341-1342),
vol. 10, Venezia 2004, s. 66 no. 147.
ı 26
Senatosu'na mektuplar ve sefaret göndermek ve Papa seçil
dikten sonra da bu hususta Venedik ile görüşmelere başlamak
suretiyle Doğu'daki meselelere olan ilgisini göstermişti. Nite
kim Venedik Senatosu'nun Türklere karşı Haçlı Seferi yapıl
masına dair Papa VI. Clemens'in mektuplarına ve sefaretine
verdiği ıı Ocak 1343 tarihli cevap metninde, ne kadar kadırga
ve asker hazırlanmasından birliğe hangi kuvvetlerin katıl
ması ve nasıl bir hareket tarzı benimsenmesi gerektiğine ka
dar bütün ayrıntılar ele alınmıştı. Venedik Senatosu, söz ko
nusu mektubunda, önce düşmana karşı kırk silahlı kadırga,
bin iki yüz atlı, altı bin piyade ve yedi bin iki yüz kürekçinin
yeterli olacağını dile getirirken, görüşmelerin ilerleyen safha
larında en az yirmi beş kadırgaya gereksinim duyulduğunu ve
ister yirmi beş, ister otuz iki, isterse de kırk kadırgaya ihtiyaç
duyulsun bunların ı;4' ünü karşılamaya hazır olduğunu ifade
220
ediyordu. Venedik Senatosu'nun mezkur mektubunda üze
rinde ehemmiyetle durduğu diğer iki husustan biri, donan
manın ne derece büyük ve kuvvetli olursa seferden elde edi-
220 THOMAS, G. M., Diplomatarium Veneto-Levantinum, c. I, s. 263-264 no. 136:
"Et primo . . . si XL galee bene armate cu m homnibus CC pro qualibet paneren
tur ad istud sanctum seruicium locis et temporibu opportunis et L usserii, in qu
orum qualibet essent CXX hornin es a remo et X equites . . . et pro quarte parte ip
sius armate, uidelicet si armata fuerit de XX V galeis, dare pro nostra parte sex
galeas, si fuerit de XXXII dare VIII, si fuerit de XL dare X et sic per ratarn nu
merorum, dando ipsas furnitas hominibus, coredis et armis, sicut fuerit oppor
tunum." f"İik olarak . . . Papa hazrederine tavsiyede bulunmuştuk ki bu sefere
=
istenilen zaman ve mekAnda her birine ikiyüz kişinin bineceği kırk kadırga ve
bundan başka her biri yüzyirmi kürekçi ve yirmi şövalye taşıyan elli huissier
[usserii] tahsis olunursa . . . Bu donanma fikir ve görüşlerimize göre yirmibeş
kadırgadan oluşmalıdır. . . Şayet donanma yirmibeş kadırgadan oluşursa biz
kendi hissemize altı kadırga; şayet donanma otuziki kadırgadan oluşursa se
kiz kadırga; eğer donanma kırk kadırgadan oluşursa on kadırga sağlayacağız. _ _
Kadırgalarımızı da herşeyiyle yani adamları, malzemesi ve gerekli silahlarıyla
donatacağız."] Ayrıca bkz.: THIRIET, F., Regestes, s. 49 no. 142; AZZARA, C.
- LEVANTINO, L., Venezia-Senato. Deliberazioni Miste. Registro XXI. (1342-
1344), Venezia 2006, s. 33 no. 72 ; LEMERLE, P_, L'Emirat D'Aydın, s. 181 ; ZA
CHARIADOU, E_ A_, Trade and Crusade, s. 43.
127
lecek menfaatin de o derece önemli olacağı, diğeri ise teşkil
olunacak donanmanın üç yıl arka arkaya kış mevsimiyle yaz
mevsiminde hizmette kalmasının faydalı hatta tamamıyla el
zem görüldüğü idi. 22 1 Venedik Senatosu, Papa'nın elçilerine ve
mektuplarına verdiği bu yazılı cevabı, ıo Haziran 1342 tari
hinde Papalık makamına gönderdiği elçiler vasıtasıyla bir kez
de sözlü olarak yinelemişti!22
Gerçekte Venedik'in Türklere karşı oluşturulacak bu Haçlı
Donanma ittifakı teşebbüsü için kendine özel, daha çok ticari
çıkarlarını gözeten, bir takım sebepleri vardı. Donanma itti
fakı'nın oluşturulması için yapılan hazırlıklar esnasında, 1343
yılında, Latin tacirler, Altın Ordu Ham tarafından, Avrupa'nın
hububat arnbarı olarak görülen Kırım ve Tana'dan kovulmuş
lardı. Bu durum, Venedik ve kolonilerini için, hububat gerek
sinimlerinin karşılanması bakımından büyük bir sorun teşkil
ediyordu. 223 Bu sorunun üstesinden gelmek için Batı Anado
lu'daki hububat pazarına yönelen Venedik, Foça'dan ve kısmen
de Menteşe Beyliği'nin hakim olduğu topraklardan hububat it
hal etmeye daha çok önem vermeye başlamıştı. Nitekim Ve
nedik Senatosu'nun, Bizans İmparatorluğu toprakları ile Foça
ve Türkiye'den buğday ithal edilmesi meselesinde, Bizans İm
paratorluğu memurlarının Venedik tebaası taeiriere çıkarttığı
birtakım sorunlar karşısında ıs Mart 1344 tarihinde aldığı bir
221 THOMAS, G. M., Diplomatarium Veneto-Levantinum, c. I, s. 263-264 no. 1 36:
"Quanto armata galearum maior fieret et potencior, tanto esset auantagium
agendorum occasionibus supradictis". "Set quia taetum extitit per ambaxato
rem, quod utile uideretur, quod armata fienda s ta ret extra per tres annos conti
nuos in hyeme et estate ... ["Fakat elçi bu hususa değinip oluşturulacak do
"
=
1 28
karar bunu gösteriyordu. 224 Ancak, Serenissima'nın, Türklere
karşı kurulmaya çalışılan Haçlı Donanma ittifakı teşebbüsle
rinde etkin bir biçimde rol oynamaya başlaması, Türkiye paza
rının da Venedikli taeiriere kapanmasına yol açmıştı.••s Döne
min iki İtalyan kaynağı da, Haçlı Donanma İttifakının İzmir'e
yönelmesini ticari kaygılarla açıklıyordu. Bunlardan ilki olan
Riminili Marea Battagli (Marea di Marco Battagli da Rimini
adlı eser, 1212-1354 yılları arasını kapsamaktadır), Aydın Bey
lerini evvelce Venedik ile yapılan ticari antlaşmaya uymamak
ya da en azından antlaşmanın hububat ihraeı ile ilgilimadde
sine riayet etmemekle suçlarken226 anonim Roma kroniği de
Umur Beyi, gümrük vergilerini keyfi olarak arttırmak ve güm-
224 THOMAS, G. M., Diplomatarium Veneto-Levantinum, c. I, s. 273 no. 1 4 1 :
"Responsio per imperiales litteras nobis facta de comerclo, quod indebile per ofi
ciales uestros extorquetur a nostris de frumento nato in partibus 1lırchie into/i
animis nostris causam multiplicem admirandi". ["Türkiye menşeli buğday
=
1 29
rük memurlarını da özellikle Venedikli tüccarlara sık sık so
run çıkartınakla itharn ediyordu. 227 Umur Bey'in vergi mülte
zimlerinin, Bizans döneminden beri vergilerin toplandığı bir
yer olan Sakız Adası'nın tam karşısındaki Perama'da yerleş
miş olmaları anonim kroniğin iddiasındaki doğruluk payını
güçlendiren bir unsurdu.
Venedik dı Şinda Napoli Krallığı ile Rodos Şövalyeleri de
ittifaka katılma konusunda olumlu tavır takınmışlardı. Papa
da 8 Ağustos 1343'te Venedik'in yeni Doju Andreae Dandu
lo'ya gönderdiği bir mektubunda Türklere karşı topluca hare
ket edilebilmesi için Ceneviz ile Kıbrıs Krallığı ve Katalanlar
ile Atina Dükü Il. Gautier de Brienne arasındaki anlaşmazlık
ların çözülmesini yararlı görüyor, oluşturulacak ittifaka Kıbrıs
Kralı ile Hospitalier Şövalye Tarikatı'nın Sahib-i Azaını'nın da
katılması gerektiğini ve ittifak kadırgalarının gelecek bir son
raki bayramda Eğriboz Adası'nda toplanmasını arzularlığını
ifade ediyordu. '28 Papa ile birlikte İttifakın baş mimarlarından
227 ANONIMO ROMANO, Cronica, cap. XIII s. 31; HISTORIAE ROMANAE FRAG
MENTA, cap. XIII, s. 355: "Questo Morbasciano faceva cogliere lo passaio e la
gabella delle mercatantie le quale passavana per mare canto sio terreno. E cog
lievase lo passaio in quella po n ta dove oie Veneziani haco edificata la citate delle
Esmirre, nella pianura canto ma re dove fu la citate antica. Questi passaieri e ga
bellieri non reguardavano alcuno, spezialmente li mercatanti de Venezia. Qu
anto volevano aizare lo pedag{g]io, tanto lo aizavano". ["Bu Umur Bey, ticari
=
1 30
Venedik ise, zaten 3 Ağustos 1343 tarihinde Kıbrıs Kralı'na,
Rodos Şövalyelerine, Napoli Kralı'na, Achaia Prensi'ne, Sicilya
Kraliçesi'ne ve Katalanların liderlerine gönderdiği mektuplarla
onları söz konusu ittifaka (Lega) bir kez daha çağırmıştı. Ne
ticede varılan karara göre Venedik ve Rodos'un altışar, Papa
lık ve Kıbrıs Krallığı'nın da dörder olmak üzere toplam yirmi
kadırga donatması ve bu kadırgaların 1343 Kasım'ında Eğri
boz'da toplanması öngörülmüştü. Fakat işler tam anlamıyla
Venedik'in istediği gibi gitmemişti. Zira Bizans İmparator
luğu, Umur Bey'in yıkıcı akınlarından dolayı bu ittifaka ka
tılmak için Papa ile görüşmelerde bulunmasına rağmen yaşa
dığı iç karışıklıklar buna fırsat vermemişti. 229
Diğer taraftan müttefik donanınasındaki Venedik kadırga
larının Arnİralliğine Pietro Zeno, Papalık gemilerinin Amiral
liğine Martino Zaccaria ve Haçlı Donanma ittifakı'nın Başko
mutanlığına da İstanbul Patriği Henri de Asti tayin olunmuştu.
Bölgenin yerel hükümdarları Naksos Dükü I. Niccolo Sanudo
ve Il. Bartolarneo Ghisi de müttefik donanmasına kadırgaları
ile iştirak etmişlerdi.>30 Aynı zamanda Papa da, başta Cenova
ve Floransa Koroünleri olmak üzere Kuzey İtalya'nın diğer şe
hirlerine de Haçlı donanmasına en azından mali yardımda bu
lunmaları için mektuplar yazmıştı!31
toplanmak üzere en az yirmi kadırga donatmalı ve silahlandırmalıdırlar."}; ay
rıca bkz. : I Libri Commemoriali, tomo 2, libri 4, s. 1 24 no. 53.
229 Nitekim l mparator içe Anna'nın Türklere karşı yardım talebinde bulunmak
için Venedik'e elçiler gönderdiği ve Venedik Senatosu'nun da 1 2 Mayı s 1 343
tarihinde elçilere, Papa'nın öncülüğünde Türklere karşı yapılacak her teşeb
büse destek verileceği yönünde bir cevap sundukları bilinmektedir. Bkz.: AZ
ZA RA, C. - LEVANTINO, L., Venezia-Senato XXI, s. 152-154 no. 291-294.
230 MÜ LLER, G., Documenti Sulle Relazioni Della Citta Toscane Coli'Oriente e Coi
Turchi Fino al/'anno MDXXXJ, Firenze, 1897, s. 473; GAY, J., Le Pape C/ement
VI, s. 38; YINANÇ, M. H., Medhal, s. 54-55; LEMERLE, P., L'Emirat D'Aydın,
s. 1 79-185 ; THIRIET, F., Dı!liberations, s. 202 no. 500; SETTON, K. M., The Pa
131
Öngörülen tarihte Eğriboz'da bir araya gelen Haçlı Do
nanma İttifakın kadırgaları, burada son hazırlıklarını yaptık
tan sonra İzmir'e doğru yelken açmıştı. Haçlı donanınası bir
yandan ilerlerken diğer yandan da Ege Denizi'nin muhtelif yer
lE!Tinde karşılaştığı Türk donanmalarıyla mücadele ediyordu.
Kaynaklar 12 ya da 13 Mayıs 1344'te Haçlı donanmasının kırk
iki veya elli iki Türk gemisini ele geçirdiğini kaydediyordu. 232
Gerçekte ise Haçlılar için herşeyin yolunda gittiği söyle
nemezdi. Çünkü 1343 yılında, daha Donanma ittifakı için ha
zırlıkların yapıldığı bir sırada, Kırım'daki Altın Ordu Ham,
ülkesindeki bütün Latin tüccarları kovmuş ve hububat tica
retini de yasaklamıştı. Bu gerçekten de önemli bir gelişme idi.
Zira Altın Ordu toprakları Avrupa için hububat anbarı vazi
fesi görüyordu ve her yıl Latin taeider Tana (Azak)'dan bin
lerce ton hububat ithal ediyorlardı. Bu yasaktan dolayı bütün
Romania sahasında büyük bir hububat kıtlığı yaşanmış ve fi
yatlarda büyük artışlar olmuştu. Savaş ortamı, Batılı taeirler
için Türkiye pazarlarının da kendilerine kapanması anlamına
geliyordu. Nitekim Venedikli tüccar Franeiescho Bartolomei,
5 Ekim 1344'te Kandiye'den Venedik'te bulunan tüccar Pignol
ve Giannino Zucchello kardeşlere yazdığı bir mektupta, savaş
ortamından dolayı Türkiye'den hububat ithal edemediklerin
den yakınıyar ve Türkiye pazarının Venedikli taeiriere kapan
mış olmasından dolayı tüccarların Türkiye'ye giriş-çıkışları
nın na-mümkün hale geldiğinden bahsediyordu. •33 Batılılar
232 CORTUSit PATAYİNİ DUO, Sive Gulielmi et Albrigeti Cortusiorum Historia de
Novitatibus Paduae, et Lombardiae, ab anno MCCLVJ usque ad MCCCLXJV, Re
rum ltalicarum Scriptores, Cilt : XII, Bölüm V, Ed.: L. A. Muratori, M ilan 1728,
cap. XVI s. 914; GAY, J., Le Pape C/ement VI, s. 39; YINANÇ, M. H., Medhal,
s. 55; SETTON, K. M., The Papacy and the Levant, s. 190; ZACHARIA DOU,
E. A., Trade and Crusade, s. 49; LUTTRELL, A., "The Hospitallers of Rhodes",
s. 91; HOUSLFY, N., The Later Crusades, s. 59.
233 ZUCCHELLO, P., Lettere di Mercanti a Pignol Zucchello (/336-1350), ed. Rai
mondo Morozzo della Rocca, Comitato per la Pubblicazione delle Fonti Relative
1 32
bu durumun yol açtığı rahatsızlıkları ortadan kaldırmak için
bazı girişimlerde bulunmuşlardı. Mesela Papa, İzmir'e Latin
saldırısından sadece birkaç ay önce, Nisan 1344'te, Mısır ile
ticari ilişkilerin yeniden kurulması için Venediklilere ticaret
izni verirken, Venedikliler ve Cenovalılar Altın Ordu toprak
ları ile olan ticaret üzerinde ortaklaşa bir ambargo uygulama
kararı almışlardı. Ancak Cenovalıların bu ambargoya riayet
etmekte gönülsüz davranmasından dolayı istenilen sonuç elde
edilememişti. 234
1 33
maya devam etmişti. Böylece İzmir'de, Umur Bey'in İzmir'in
liman kesimini Cenovalı Martino Zaccaria'nın elinden alarak
kendisini Sakız Adası'na sürdüğü 1329 yılındaki harekatının
öncesindeki duruma dönülmüş, kentin aşağı kesimi Latinleri n,
yukarı kesimi ise Türklerin idaresinde kalmıştı.236 Kantaku
zenos, Umur B �y'in az bir kuvvetle ve hazırlıksız olarak yaka
landığı bu saldırı karşısında, elinden gelenin en iyisini yap
tığını fakat başarılı olamarlığını yazarken 237, Bizanslı tarihçi
Nikephoros Gregoras ise, İzmir'in liman kesimini ele geçiren
Haçlıların asıl hedefinin, Ege kıyılarını Türklerden temizle
dikten sonra, İzmir'i, daha içerilere doğru ilerlemek için bir
üs olarak kullanmak olduğunu ifade ediyordu.'38
İzmir'in liman kesiminin zaptı Hıristiyanlar için büyük
bir sevinç, Türkler için ise büyük bir hüzün ve endişe kaynağı
olmuştu. Nitekim Papa VI. Clemens, Venedik Doju Andrea
s. 528; THE MOROSINJ CODEX, ed. Michele Pietro Ghezzo, John R. Melvil
le-Jones, Andrea Rizzi, Archivio del Litorale Adriatico III, vol. I: to the Death
of Andrea Dandolo (1 354), Padova 1999, s. ı08; ; GAY, J,, Le Pape C/ement VI,
s. 41 -42; YINANÇ, M. H., Medhal, s. 56; LUTTRELL, A., "The Crusade", s. 142;
ZACHARIADOU, E. A., "Umur Pasha", EI.2, c. X, (2000), s. 867. Düstürmime,
Rumeli'den henüz dönen Umur Bey'in, kardeşleri Hızır, Süleyman ve İsa'ya
armağanlar verip yerlerine gönderdiğini ve müttefiklerin donanınası limana
girdiğinde Emir Dündar'ın askerlerinin olmadığından Tire ve Ayasuluğ'dan
kuvvet çağınlmasını teklif ettiğini ancak Umur Bey'in bunu kabul etmediğini
belirtmektedir. "Mir Dündar ana didi ol zeman!leşkerimiz yok bizim ey Kamu
ran; lste kim kardeşlerin vire çeril gele Tire ile Ayasuluğ eri; Kalktı ol söze Pa
şa-yı Cihan/kimseyi davet eylemedi ol zeman." Bkz.: ENVERİ, Düsturname, s.
58.
236 MARCO BATTAGLI, Marcha, s. 51: "Christiani tenebant supra mare unum par
vum locum, qui vocatur Smire, et deinde nichil potuerunt acquirere. Turci autem
supra tenebant aliud castrum, quod etiarn Smire similiter vocabatur . .. ["Hı
"
=
ristiyanlar, !zmir olarak adlandırılan, denizin üzerindeki küçük bir yeri elle
rinde tuttular ve bunun haricinde hiçbir şey elde edemediler. Türkler ise, yine
!zmir olarak adlandırılan başka bir kaleyi ellerinde tuttular".]
237 LEMERLE, P., L'Emirat D'Aydın, s. 190.
238 THOMAS, G. M., Diplomatarium Veneto-Levantinum, c. I, s. 286 no. I SO; SET
TON, K. M., The Papacy and the Levant, s. 191.
1 34
Dandolo'yu İzmir'in liman kesiminin geri alınması münasebe
tiyle tebrik ettiği 23 Aralık 1344 tarihli mektubunda kullandığı;
1 3S
Haçhlar, limanı ve kalesini ele geçirmelerine rağmen, Umur
Bey'in saldırıları karşısında daha fazla ileriye gidemeyerek,
şehrin kıyı kesiminde sıkışıp kalmışlardı. Diğer taraftan li
manı ve kalesini tekrar ele geçirmek için büyük bir çaba sar
teden Umur Bey, bu amaçla diğer bütün Türk beylerine yar
dımda bulunmaları için elçiler göndererek, çağrıda bulunmuş
ve bu çağrıya icabet eden Türk beyleri de imkanları dahilinde
Umur Bey'e asker ve silah temininde bulunmuşlardı. Umur
Bey'in ordusundaki bu çeşitlilik, gerek anonim Roma kroni
ğinde gerekse de Riminili Marea Battagli'nin eserinde, asker
lerin giydikleri elbiselerden saçlarının uzunluğuna ve sahip
oldukları silahların özelliklerine kadar bütün teferruatıyla tas
vir edilmektedir. 242 Enveri'nin kaydettiğine göre, Umur Bey'in
yardım çağrısına icabet eden Müslüman hükümdarlar ara
sında Sivas hükümdan Eretna da bulunuyordu. Eretna, Umur
Bey'e, kale kuşatmalarında gerekli olan mancınıklann yapımı
için iki usta göndermişti.243 Bundan başka aşağıda bahsedi
leceği üzere Haçlı kuvvetleri ile Aydınoğulları arasında cere
yan eden 17 Ocak 1345 tarihli savaştan yaklaşık on ay sonra,
27 Ekim 1345'te, tüccar Franciescho Bartolomei'nin Kandi-
242 ANONIMO ROMANO, Cronica, cap. XIII s. 31; HISTORIAE ROMANA E FRAG
MENTA, cap. XIII s. 359: "Quanno Morbasciano abbe saputo che la ponta delle
Esmirre aveano venta Veneziani, mannao soie ambasciate per tut ta Turchia.
Tut ta Turchia curre allo reparo. La adunanza se fao de Turchi aile fortezze della
montagna invierzo Aito Luoco. La maiure parte de questi Turchi portava no, loro
usanza, vestimenta bianche de panno de Lino, larghe le maniche e longhe, corte
a mesa gamma. In capo capielli bianchi collo pizzo luongo a muodo dello cuollo
de cicogna. Varve avevano foite e luonghi capelli." [Umur Bey, !zmir limanı
=
1 36
ye'den Venedik'teki tüccar Pignol Zucchello'ya yazdığı mek
tupta söz konusu savaşta öldürülen Türk askerleri arasında
on-oniki kadar "granchani" den söz etmesi, Umur Bey'e gön
derilen yardımcı birlikler arasında muhtemelen İlhanlı ya da
Altın Ordu birliklerinin de olduğunu gösteriyordu.244
Umur Bey, limanı ve kalesini tekrar geri almanın planla
rını yaparken, limanda ve kalesinde sıkışıp kalmış olan Haç
lılar da, bir huruç hareketiyle liman kalesinden çıkarak, ken
tin akropolisini yani Kadifekale'yi ele geçirip, Umur Bey'e son
darbeyi vurmayı amaçlıyorlardı. Haçlılar ile Türkler arasın
daki mücadele karada olduğu kadar denizlerde de bütün hı
zıyla sürüyordu. Umur Bey, Haçlıların şehrin liman kesimini
zapt etmeleri esnasında donanmasının bir bölümünü kaybet
tiğinden, denizlerde Haçlıların büyük bir üstünlüğü göze çar
pıyordu. Nitekim anonim Roma kroniğinin kaydettiğine göre,
1344 yılı sonlarında Mostafa (Mustafa) isimli, Umur Bey'in
yüksek rütbeli bir deniz subayı sahip olduğu beş kadırga ile
daha doğrusu tahtalarının kamıştan bir iple birbirlerine bağ
lanarak yapıldığı, oldukça dayanıksız ve küçük kayık diyebile
ceğimiz gemilerle, gözüpek bir şekilde Pietro Zeno komutasın
daki Haçlı filosuna saldırmış ve neticede gemilerini kaybettiği
gibi kendisi de esir olmaktan kurtulamamıştı. 24s Fakat deniz
lerdeki Haçlı üstünlüğüne karşılık, karada Türk kuvvetlerinin
karşısında durmak hemen hemen imkansızdı. Nitekim 17 Ocak
1345'te meydana gelen ve Haçlıların namlı üç komutanı Baş
komutan Patrik Henri de Astİ, Venedik Amirali Pietro Zeno
ve papalık gemilerine komuta eden Martino Zaccaria'nın ha
yatlarını kaybettiği kara savaşında, Umur Bey büyük bir za-
244 ZUCCHELLO, P., Lettere, s. 45 no. 19: "Furvene morti da .X. in .XII. granchani
e tant'altri Turchi". � [ On-oniki "granchani" ve diğer Türkler de ölüler arasın
dadır". J
245 ANONJMO ROMANO, Cronica, cap. XIII s. 32; HISTORIAE ROMANAE FRAG
MEN1'A, cap. XIII s. 361 .
137
fer elde etmişti. 246 Enver!' nin kaydettiğine göre Umur Bey'in
emriyle bu üç kişinin cesetleri tuzlanıp, tabutlara koyularak
Latinlere s atılmıştı. 247
• Anonim Roma kroniğinde ise, Umur Bey'in zaferiyle ne
ticelenen 17 Ocak 1345 tarihli bu savaşın cereyan ediş biçi
miyle ilgili olarak, birbirinden farklı iki kayıt bulunmaktadır.
İlkinde, içlerinde Patrik Henri, Pietro Zeno, Martino Zacca
ria ve Fransız Fiore de Belgioia ile Kıbrıslı Missore de Nolfo
isimli iki Frank soylusunun da bulunduğu Haçlıların kırk ki
şiden oluşan lider kadrosunun, İzmir'in yeniden zaptım kut
lamak için toplandıkları Santo lanni Kilisesi'nde büyük bir
şevkle Tanrı'ya dua ederken, kendilerini ağaç yapraklan ile giz
leyen Türklerin ani baskınına uğradıklan ve bu baskında hep
sinin de Türkler tarafından öldürüldüğü kaydedilmektedir. >48
246 ZUCCHELLO, P., Lettere, s. 3ı no. 1 3: "Turchi si l'osciro adosso per si fatto
modo che nostrifur messi in ischofitta e fuvi morto el patriarcha e misser Piero
Gieno e misser Martino Zaccaria . . . [Türkler, aralarında Patrik, Pietro Zeno
." =
1 38
İtalyan kroniğin olayı savaş değil de Türklerin ani bir ki
lise baskını şeklinde anlattığı birinci kaydın, Aydınoğulları'nın
sahip olduğu muazzam kara kuvvetini gizlerneye yönelik ol
duğu anlaşılmaktadır. Çünkü bu muazzam Türk gücünün Hı
ristiyan ahali ve askerleri tarafından duyulması, onların zafere
olan inançlarını sarsabilirdi. Nitekim Kıbrıs Kralı IV. Hugu
es'in 24 Haziran 1346 tarihinde Napoli Kraliçesi I. Giovanna
(1343-138ı)'ya gönderdiği sahte bir mektup da bu amaçla üre
tilmişti. Mektupta, Türklerle Hıristiyanların İzmir ve Ayasuluğ
arasında bir yerde karşı karşıya geldikleri, Haçlılardan sayı ba
kımından kat ve kat üstün olan Türklerin, (Eserde abartılı bir
biçimde Türk ordusunun sayısı ı milyon 200 bin, Haçlı kuv
vetlerinin sayısı ise 200 bin olarak verilmektedir.) sabah başla
yan ve akşama doğru neticelenen savaşta Hıristiyanlara büyük
kayıplar verdirdikleri, Hıristiyanların yorgunluktan ve susuz
luktan kendi kanlarını içmeye ve zafer için İsa'ya yalvarmaya
başladıkları bir anda seslerini duyan Tanrı'nın, onlara beyaz
bir at üzerinde elinde kırmızı bir haç taşıyan uzun yüzlü, be
yaz saçlı ve uzun sakallı bir lider gönderdiğini, onun cesaret
lendirmesi ve cenneti müjdelemesinin ardından toparlanan
Hıristiyanların, Tanrı'nın bahşetmesiyle gece karanlığında
Iann i, che soa chiesia haco recuperata. Puoi la fu celebrata la messa co n grannis·
sima solennitate. Con lacrime, devazione e alegrezze pregano Dio che cosi suc
ceda in tutta Turchia. In doi muodi rasciona la iente de questa novitate. Aleuno
diee: mentre che lo patriarca colli quaranta sopraditti cantava la messa, li Turchi
venivano in granne moititudine queti per la costa, nascuosti fra li arbori, e ent
raro neIla chiesia de San to lanni e la, mentre la messa se cantava, presero li sop
raditti quaranta e la si-Ili occisero e decapitaroli" [Pietro Zeno, Martino Zac
=
caria, Fransız Fiore de Belgioia ve Kıbrıslı M issore de Nolfo başta olmak üzere
pek çok soylu ve korkusuz adam, Santo Ianni isimli eski bir kilisede, patriğin
öncülüğünde, kırk kadar diğer soylu adam ile birlikte, Tanrıya. onun bu kut
sal mabedinin yeniden ele geçirilmesini kutlamak için gözyaşları dökerek yal
varmakta ve dua etmekteydiler. Bazı kimseler demektedirler ki: Patrik ve yu
karıda sözü edilen kırk soylu kişi Tanrı'ya bu şekilde dua ederken, büyük bir
sessizlik içinde ve kendilerini gizleyerek yaklaşan Türkler, Santo lanni Kilise
sine girdiler ve ilahiler okumakta olan bu insanları öldürdüler."]
1 39
bile gün ışığındaymış gibi gören gözleriyle Türkleri yenilgiye
uğrattıkları kaydedilmekteydi."49 1300-1348 yılları arasında
Floransa şehri ve Toscana bölgesinde Guelfo ve Ghibellino hi
zipleri arasındaki mücadelenin anlatıldığı Floransalı anonim
kronik Storie Pistoresi de, Latince kaleme alınmış olan söz
konusu bu mektuba dayanarak, mucizevi Hıristiyan zaferin
den bahsetmekteydi. •so
Ancak bunların hepsi birer temenni ve avuntudan başka
bir şey değildi. Zira yukarıda da ifade edildiği üzere Anonim
Roma kroniğinin kendisinin, Umur Bey'in Haçlılara karşı mü
cadelede yardım talebinde bulunmak için "bütün Türkiye'ye
elçiler yolladığzndan" ve bu sayede zaten güçlü bir kara ordu
suna sahip olan Umur Bey'in kuvvetlerine çok sayıda Türk sa
vaşçının katıldığından bahsetmesi, sözde baskın kaydı ile çe
lişen bir durum arz etmektedir. Kroniğin, söz konusu savaşa
ilişkin, yeminli bir görgü tanığına dayanarak naklettiği ikinci
kaydın ise daha güvenilir olduğu anlaşılmaktadır. Söz konusu
kayıtta, Patrik Henri de Asti'nin kilisedeki vaazdan sonra, pa
halı ve süslü zırhını kuşanıp, beraberinde Pietro Zeno ve Mar
tina Zaccaria olduğu halde, Türklere karşı savaş vermek üzere
15.000 kişilik bir kuvvetle harekete geçtiği, ancak ihtiyatsız ve
sorumsuz bir biçimde, gözcülerin bile bulunmadığı kadar uzağa
ileriediği için Türkler tarafından pusuya düşürüldüğü ve kuv
vetlerinin önemli bir kısmının katıedildiği anlatılmaktadır.•sı
249 JORGA, N., "U ne Lettre Apocyrphe sur la hataille de Smyrne (1 346)", içinde:
Revue de /'Orient Latin, 3, ( 1895), s. 29-3 1.
250 STORJE PISTORESJ, a cura di Silvio Adrasto Barbi, içinde: Rerum İtalicarum
Scriptores, Cilt: Xl, Bölüm V, ed. L. A. Muratori, Citta di Castello, Bologna 1907,
no. 130 s. 2 1 5-216.
251 ANONIMO ROMANO, Cronica, cap. XIII s. 32; HISTORIAE ROMANA E FRAG
MENTA, cap. XIII s. 365: "Puoi fece la croce e dea soa benedizzione a tutto qu
ello puopolo. Da quinnici milia Cristiani erano da pede. Po' questo se armao de
tutte arme... Sequita po' esso missore Pietro Zeno de Venezia e missore Martino
Zaccaria de Genova, armati, adornati, com o puoi credere. . . Lo loro essire alla
vattaglia fu senza provisione. . . Bene aveano sentito lo romare del/i Turchi, ma
140
Dönemin bir diğer önemli kaynağı Floransalı kronik Gi
ovanni Viiiani de, söz konusu savaşa ilişkin anonim İtalyan
kroniğinde yer alan ikinci versiyonu doğrulamaktadır. Viila
ni'nin kaydettiğine göre, şehrin limanının Haçlı ordularınca
ele geçirildiği haberini alan Umur Bey, otuz bin kişilik bir kuv
vet ile kaleyi muhasara etmişti. Aylarca ve gece gündüz süren
kuşatmaya rağmen surları son derece sağlam ve kuvvetli olan
kale, deniz yoluyla erzak ve savaş malzemesi de temin edebil
diğinden Türklere karşı direnmekte zorluk çekmiyordu. Bu
nun üzerine kuşatmadan bir sonuç elde edemeyeceğini anla
yan Umur Bey, kuvvetlerinin önemli bir kısmını geriye çekerek,
kuşatmayı kaldırmış ve düşmanın kaleden çıkmasını sağlamak
için de kuşatma alanmda az sayıda asker ile ganimet malları
bırakmıştı. Türklerin yenildiğini sanan ve zaferin bütünüyle
kendilerinin olduğu hissine kapılan Haçlılar, alandaki gani
meti elde etmek ve az sayıdaki Türk birliklerini ortadan kal
dırmak için büyük bir kuvvetle surlardan dışarıya çıkmışlar
non eredevan o che tan to da priesso fussino li aguaiti e-lle poste fra essi. . . Como
iessiro, non tennero la deritfa via, anche dechinaro alla sinisira per la piu lar
gura. Lo puopolo bu ono piezzo po' essi ten ne dalla parte destra . . . Quanno li tre,
lo patriarca, missore Pietro Zeno, missore Martino Zaccaria, fuoro alquanto de
longati, se retrovaro soli senza sequito nello laherin to delle deserte ca se. La de su
bito se descopre la posta de Turchi. Senza romore fuoro intorniati. Fuoro in terra
da cavallo. Tre baroni recipero lo san lo martirio e fuoro fatti cavalieri de Cristo.
Quelli cani turchi le loro teste ne portaro. Portarone le arme loro e li belli ador
namenti. Anche ne menaro li loro destrieri. Le corpora nude in terra lassaro". =
["Bu insanların hepsi, haça ve onun kutsallığına inanan insanlardı. 1 5.000 ka
dar Hıristiyan ve hepsi baştan ayağa silahlı . . . İçlerinde Yenedildi Pietro Zeno,
Cenovalı Martino Zaccaria ve daha pek çok soylu, inançlı ve silahlı kişi. . . Onlar
ki temkinli hareket eden kişiler. . . Türklerin sesini duymuşlardı ancak bu kadar
yakın olabileceklerine inanmamışlardı. . . Halkın çoğu, bulundukları mekanın
sağ tarafından hareket ederek liman kalesine ulaşmıştı ancak içlerinde Patrik,
Pietro Zeno ve Martino Zaccaria'nın da bulunduğu önemli kişiler sol taraftan
hareket ederek, Türklerin bulunduğu yere doğru hamle yapmayı tercih etmiş
lerdi. Sessiz bir biçimde dışarı çıkmışlardı. Ancak bu üç baron, Türkler tara
fından şehit edildiler ve Türkler onların başlarını aldı. Ve aynı zamanda onla
rın süslü ve güzel zırh ve silahlarını ve atiarını da aldılar. Cesetlerini çıplak bir
biçimde toprağa serdiler."]
141
ve kaçmakta olan Türklerin peşine düşmüşlerdi. İhtiyatsız bir
şekilde Türkleri takip eden Haçlılar, çok fazla ilerlediklerİnİn
ve Umur Bey'in etrafta gizlenen kalabalık sayıdaki ordusu
nun tuzağına düştüklerinin farkına vardıklarında artık iş iş
ten geçmişti. Kısa süren bir savaşın ardından içlerinde Pat
rik, Cenovalı Martino Zaccaria, Venedikli Pietro Zeno, Kıbrıs
Kralı ve daha pek çok soylu kişinin de bulunduğu beş yüz Hı
ristiyan askeri öldürülmüş, kaleye kaçabilenler ise hayatlarını
kurtarmışlardı. 252
Aydınoğulları'nın tarihi ve özellikle de Umur Bey'in gaza
ve fütuhatı hakkında dönemin en önemli kaynaklarından biri
olan Düsturname de, Giovanni Yiliani gibi Türkiye'nin her bir
tarafından asker ve silah takviyesi alan Umur Bey'in ordusu
ile Haçlı kuvvetleri arasında gerçekleşen açık bir meydan sa
vaşından bahsetmekte ve Haçlıların namlı komutanlarının
öldürülmesiyle sonuçlanan büyük ve kesin bir Türk zaferini
kaydetmektedir. •53
17 Ocak 1345'te cereyan eden bu zorlu savaş esnasında Umur
Bey ve kardeşi Hızır Bey de yaralanmışlar, 1344'ten sonra kay
naklarda kendisinden zikredilmeyişinden anlaşıldığına göre
Tire Hakimi İbrahim Babadır ise bu savaşta şehit düşmüştü.
252 V ILLA NI, G., Nuova Cronica, s. 647-648.
253 ENVER!. Düsturname, s. 61: "Çün sabah o/dı yüridi ol çeri!ol Mesemerti idi ön
deki eri; Anun ardınca Mesepiri yürürlçıkdı kafir bahr-i kıranın bürür; yüridi
hem sonra Batraş-ı layınitaşı tolu mekir içi to/u kin; bir gümüş haçı var önünce
ulu/götürürler tahta üstünde ölü; camide cansuca 'Tengri' der tapariarsız cüm
lesi Hak yoldan sapar; Bir haber Paşa'ya gönderdi firenk! 'nice kılasın bizimle
deyü cenk; kim sen ün Tenründürür bir bizim üç/hem biz üçüz cem olupdur bizde
güç'; . . . Erdi bölük bölük olup gazilericümlesi binmişdi esp-i taziler; Hızır Beggeldi
veziri Arslan/bile yanında anun oğlı Toğan; Geldi hem Hıke Hasan oğlan/arı/
Bedreddinle Ali Merdanları; Hem Ehad Beg hem Süleyman hem Hasenicümle
bunlar cenk kı lur dinle sen; . . . Bir kilise vardur !zmir'de ulu/ol sığır yatağıydı
gübre dolu; Batraş anda varup görmişidi!mezbele olmuş anı görmişidi; Demiş
ana 'yardım eserden bana/çok asam kandili altından sana'!Türk ayağından sü
rüyüb bi-aman/ol kiliseye koyarken verdi can; Hem Mese Pir'i dahi bir Türk eri!
soydu sürürken çürimiş deri".
1 42
Zira tüccar Franciescho Bartolomei, 26 Şubat 1345'te Kandi
ye'den Yenerlik'teki tüccar Pignol Zucchello'ya gönderdiği bir
mektupta, cereyan eden bu savaştan bahsederken, mübalağalı
bir biçimde 300 Türk'ün öldürüldüğünü ve yanlışlıkla Umur
Bey ile Ayasuluğ hakimi Çelebi'nin kardeşi Süleymanşah ola
rak kaydettiği Tire hakiminin de bu savaşta hayatını kaybet
tiğini yazıyordu."s4
Bey'in kardeşi Tire Beyi de vardı. Ayasulu� Hakimi Çelebi ise savaşta kötü bir
biçimde yaralanmıştı".]
255 CORPUS CHRONICORUM BONONIENSIUM, s. 535, 549.
256 MATTHAEI DE GRIFFONIBUS, Memoriale Historicum de Rebus Bononierı
sum aa. 4448-1472 d. C., a cura di Lodovico Frati - Albano Sorbelli, içinde: Re
rum Italicarum Scriptores, Cilt: XVIII, Bölüm: Il, ed. L. A. Muratori, Citta di
Castello, Bologna 1902, s. LV.
1 43
Mart 1345 tarihinde pek çok Sienalı vatandaş ve savaşçının
Türklere karşı savaşmak için yola çıktıklarını kaydediyordu. •s?
Diğer taraftan 17 Ocak 1345'te Umur Bey'in zaferi ile sonuç
la!_lan savaşta, Haçlıların büyük kayıplar vermesi, İzmir'deki
konumlarını da tehlikeye atmıştı. Batı'da büyük bir endişeye
yol açan bu sav,ilşın ardından, Haçlı Donanma İttifakının baş
miman Papa VI. Clemens, savaşta hayatlarını kaybeden başko
mutan ile kaptanların yerine yenilerini getirmek için hummalı
bir arayış içerisine girmişti. Ancak Haçlılar önceliği, Türklerin
güçlü bir saldırı ile yeniden ele geçirebilecekleri liman ve ka
lesinin savunmasının güçlendirilmesi için yeni tedbirler alın
ması ve kaleye erzak ile yeni askeri birliklerin gönderilmesine
vermişti. Tüccar Franciescho Bartolomei'nin sözünü ettiğimiz
26 Şubat 1345 tarihli mektubundan anlaşıldığına göre, bu çer
çevede 24 Ocak-6 Şubat 1345 tarihleri arasında Rodos Şöval
yeleri tarafından İzmir'e piyade ve süvari kuvvetleri gönde
rilmiş258, Girit'ten de büyük miktarda mühimmat taşıyan üç
kadırga ve içlerinde Papa tarafından sonradan Patrik Henri
dl\.sti'nin yerine Papalık elçisi olarak atanan Girit Başpiskoposu
Venedikli Francesco Michiel'in de bulunduğu sekiz yüz kişilik
bir takviye birliği sevkedilmişti.259 Alınan tedbirler Venedik'i
257 CRONACHE SENESI, a cura di Alessandro Lisini - Fabio lacometti, içinde: Re
rum Italicarum Scriptores, Cil ı: XV, Bölüm: VI, ed. L. A. Muratori, Citta di Cas
tello, Bologna 1931, s. 546.
258 ZUCCHELLO, P., Lettere, s . 32 no. 13: "Di presente che la novella fu a Rodi si
vi fu manda to sacorso a pie ed a chavallo e di presente che la novella fu qua in
Chandia sifuro armate .III. gha/eie su le quagli andara piu di .DCCC. person efra
qua ' si e buona giente asa i ed en ne chapitano ser Po/o Gianni consigliere di Creti
e son ite a le Smirre e si ragiona che i' quela rotta fussero balesırali de' nostri piu
di .XVIM. guiretoni. idio ne dia vetoria, am en. Co' queste galeie si anda l'arcives
chovo di Creti". : ["Bugünden itibaren Rodos'tan piyade ve atlı kuvvetler, Kan
diye'den de içlerinde Girit Başpiskoposu ve yaklaşık 800 askerin bulunduğu ve
kaptanlı�ını Girilli Polo Gianni'nin yaptığı 3 kadırga İzmir'e doğru yola çık
mıştır."]
259 QUATERNUS CONSILIORUM, Duca di Candia, s. 1 3, no. 18.
1 44
tatmin etmiş olacak ki, Venedik Senatosu u Nisan 1346'da,
Papa'ya, Francesco Michiel'in İzmir'de Türklere karşı almış
olduğu tedbirleri öven bir mektup göndermiş ve buna karşı
lık Papa da iyi niyet ve takdirlerini bildirmişti. 260
Bundan sonra Papa, Avrupa'daki hükümdarlar nezdinde gi
rişimlerde bulunarak Haçlı ordusuna yeni bir komutan arayışı
içine girmiş ve nihayet onun bu çağrısına Viennois Veliahtı II.
Humbert yanıt vermişti. 1345 Nisan'ında Papa'ya bir elçi gönde
ren Il. Humbert, kendisine, 300 silahlı adam ve 1000 okçuyla
birlikte, masraflarının da karşılandığı toplam 5 kadırga tahsis
edilirse, Haçlı ordusunun komutasını üstlenmeye hazır oldu
ğunu bildiren bir teklif sunmuştu. 26' Bu teklife olumlu yakla
şan Papa VI. Clemens, 25 Mayıs 1345'te Il. Humbert'i resmen
Haçlı ordusunun yeni komutanı olarak atamıştı. 262 Papa, 26
Mayıs'ta Venedik Doju'na hitaben kaleme aldığı mektubunda
Venedik'i durumdan haberdar etmiş ve Venedik'ten 17 Ocak
1345'teki bozgunun intikamının alınması ve Humbert'in ih
tiyaç duyduğu buğday, arpa ve sair şeyleri temin için elinden
geleni yapması hususunda ricada bulunmuştu!63 Düsturna
me'de "Torfil Frenk" olarak ismi geçen II. Humbert'in Papa
tarafından Haçlı kuvvetlerine yeni komutan olarak atanması
şu sözlerle dile getiriliyordu:
145
elde arpayla atı ... Bir berat aldı düzer Torfil yarağjçok
uzuk buyurdu kim yoldan uzak."•64
146
kullanarak bölgedeki Hıristiyan biikim ve senyörlerden asker
talebinde bulunmuştu. Nitekim kendilerine gelen böyle bir ta
lebi gündemine alan Venedik Senatosu da, 14 Temmuz 1346'da
aldığı bir kararla Eğriboz Balyosuna, Marcus Superancio ve
konsilin diğer seçkin üyelerine, Türklere karşı savaşmak üzere,
II. Humbert'e silahlı yüz adam göndermeleri için talimat ver
mişti. 269 Bununla beraber Venedik Senatosu, IL Humbert'in ta
leplerinden çok daha önce, 22 Şubat 1346'da, Türklere karşı sa
vaşmaları için Riviera (Brescia)'dan silahlı elli adamın İzmir'e
gönderilmesi hususunda zaten karar almış bulunuyordu. 27°
Il. Humbert'in İzmir'de Türklere karşı aldığı önlemler
ve faaliyetlerine dair yeterli miktarda bilgi bulunmamakta
dır. Ancak, anonim Roma kroniğine göre, kişisel güvenliğini
sağlayan maiyetindeki 30 şövalye ile birlikte İzmir'e gelen Il.
Humbert, inşa ettiği yüksek surlar, kuleler ve restore ettiği
kapılada liman kesimini kuvvetlendirmiş, Türklerle yaptığı
bazı küçük çarpışmalarda az sayıda da olsa esir elde etmiş,
Ağustos sıcağının bastırmasıyla birlikte erzak yetersizliğin
den dolayı Haçlılar arasında salgın hastalıklar başlayınca, el
den ancak bu kadarının gelebileceğini ve yapılacak başka bir
şey olmadığını görerek, İzmir'den ayrılmıştı. 2 7 1 Enveri ise, Il.
Humbert'in Ağustos'ta Umur Bey ile savaşa tutuştuğunu ve
bu mücadelesinde başarılı olamayarak, Rodos'a iltica etmek
zorunda kaldığını nakletmektedir. 272
269 GIRARDI, F., Venezia-Senato XXIII, s. 1 70 no. 501.
270 GTRARDI, F., Venezia-Senato XXIII, s. I S I no. 437.
271 ANONIMO ROMANO, Cronica, cap. XIII s. 34; HISTORIAE ROMANAE FRAG
MENTA, cap. Xlii s. 370; MARCO BATTAGLI, Marcha, s. 51.
272 Düstıirname'de Il. Humberi'in kuvvetlerinin elli kadırga ve otuz kayık oldu
ğundan söz edilirken (ENVERY. Düsturndme, s. 63), Mükrimin H. Yınanç, ka
dırga sayısını yirmi altı olarak veriyor. Bkz.: YINANÇ, M. H., Medhal, s. 70.
Düstıirname savaşın sonucunu şöyle anlatmaktadır: "Anı Paşa soyup etti tavuk/
fil gibi gövde ile o/dı oyuk; Almış iken Aydın ili çün berat/göçti gitdi güçle buldı
necat." Bkz.: ENVERİ, Düstürname, s. 65; LEMERLE, P., L'Emirat D'Aydın, s.
194-203; ZACHARIADOU, E. A., Trade and Crusade, s. 52.
147
İzmir'deki görevinde başarılı olamadığı anlaşılan Il. Hum
bert, 1346 Eylül'ünde Rodos'a intikal ederek, 1346-1347 kışını
Rodos'ta geçirmişti. Rodos'ta iken Papa ile yazışmaya devam
eden Il. Humbert, Ekim ve Kasım aylarında Avignon'a ulaşan
mektuplarında, Aydınoğulları ile barış yapılması gerektiğini
aksi takdirde Hıristiyanların İzmir'de felakete sürüklenebi
leceğini yazıyordu. Papa VI. Clemens ise, Il. Humbert'e hita
ben 28 Kasım'da kaleme aldığı mektuplarında, bu konuda Il.
Humbert ile aynı fikirde olduğunu, Türklerle barış yapılma
sının sadece uygun değil aynı zamanda zaruriyet içerdiğini,
zira Avrupa'da devam eden savaşlardan ve finansal sorun
lardan dolayı hiçbir kralın Haçlı ordusuna asker verme niye
tinde olmadığını, Türklerle yapılacak muhtemel bir barışın gü
ven içerisinde, onurlu bir biçimde ve en fazla 10 yıllık olması
gerektiğini, çünkü en geç 10 yıl içeriside Avrupa'daki savaşın
son bulacağını umduğunu ifade ediyordu. 273 Papa'nın ll. Hum
bert'e, bu konuşulanların, elçilerinden birine dahi söylenme
den gizli tutulması yönünde bir de uyarısı vardı. 274 Ancak bu
yazışmalardan bir sonuç elde edilememiş ve Il. Humbert 1347
Mart'ında Rodos'tan ayrılarak önce Venedik'e, oradan da eşi
nin vefatı dolayısıyla memleketine dönmüştü. 275
1 48
1345'deki zaferin de gösterdiği gibi beyliğin kara orduları hala
muazzam bir güç teşkil ediyordu. Bununla birlikte lirnanın ve
kalesinin yeniden ele geçirilrne meselesi, Urnur Bey'i fazlasıyla
meşgul ediyor ve kalenin kuşatılması esnasında harcanan za
man zarfında Ege adaları ve Yunanistan'a yapılacak seferler
den alıkoyuyordu. Düsturnarne'de yer alan:
1 49
meli'ye geçen Umur Bey ve maiyetindekiler, burada Kantaku
zenos ile buluşmuşlardı. Bu sırada, ıı Haziran 1345'te Kan
takuzenos'un İstanbul'daki rakibi Aleksios Apokauskos'un
öldürülmesi Kantakuzenos ve Umur Bey'e daha fazla ümit ve
rerek onların İstanbul üzerine yürümelerine vesile olmuştu.
Ancak Samhanoğlu Süleyman Bey'in İstanbul yakınlarında
hummadan hayatını kaybetmesi ve İstanbul'daki Kantakuze
nos taraftarlarının ortadan kaldırıldığı haberleri, hem Umur
Bey'in hem de Kantakuzenos'un duraksamalarma yol açmıştı.
Oğlunun ölümünü Saruhan Bey'in kendisinden bileceğini ve
Aydın ülkesini istila edeceğini düşünen Umur Bey, cenazeyi
de yanına alarak hemen ülkesine dönmek zorunda kalmıştı.'7R
Umur Bey'in İzmir'in liman kesimini kaybetmesine rağmen,
sahip olduğu güçlü kara ordusuyla, Haçlıları İzmir'de zor du
rumda bırakması ve savaş ortamının yarattığı güvenlik sorun
larından dolayı bölgede ticaretin sekteye uğraması, Venedik'i,
bir kez daha meseleyi diplomatik yollardan ele alıp, çözüme
kavuşturma arayışına yönlendirmişti. 1346 yılının başlarında,
Girit hükumetine, yüksek fiyatlardan da olsa, Balat'tan hubu
bat ithal edilmesine izin veren Venedik279, II. Humbert'in 1346
sonbaharında Rodos'ta iken, Papa'ya, Türklerle barış yapılma
sını önermesinden ve hatta IL Humbert'in 1346 Haziran'ında
İzmir'e gelişinden de önce Umur Bey'e elçiler göndererek, Ay
dınoğulları ile barış yapmanın yollarını aramıştı. Nitekim
Umur Bey'i ziyaret eden Venedikli elçilerin ifadelerine daya
narak, Umur Bey'i, "Yere oturmuş vaziyette ve sütlaça benzer
278 ENVER I. Düsturname, s. 67: "Saruhan oğlu Süleyman Beg ki var/hasta oldu yolda
kıldılar karar; geldi Paşa hazreti ki anı göre/hatırını hastalığını sora; Gördi içi
tışı tutuşmuş yanar!gah giderdi önü gah gönlü tonar; Altı gün hasta olub sonra
ölür/kıldı Paşa zariçün ansız kalur; Açdı baş, saç kesdi Paşa ağlayub!furkat od
ile yüreğin tağlayub; Koz ağacından ana tabut ider/ana koydu dönüb andan gi
der."
279 ZUCCHELLO, P., Lettere, s. 54 no. 24: "Formento misure .III. me' quarta a per
pero, a la Palatia va formen to mogia .Il. a fiorino . . .
"
1 50
bir yemek yemekte; ipek işlemeli mor bir kaftan giymiş; altın
bir kaşık kullanmakta ve bütün sofra takımı son derece de
ğerli ve süslü" diye tanımlayan anonim Roma kroniği, Umur
Bey'in, elçileri dinledikten sonra, Guelfo ve Ghibellind'80• par
tileri arasındaki rekabet ve çatışma sürdüğü müddetçe Hıris
tiyanlardan korkmarlığını dile getirdiğini yazıyordu!8' Umur
280 Guelfo adı,12. yüzyılda ve 13. yüzyıl başlarında Kutsal Roma Cermen Impara
torluğu tahtı için mücadele veren Almanya'nın Bavyera Dük ailelerinden olan
Welf ailesinden; Ghibellino adı ise, Welflerin muhalifleri Hohenstaufenlerin
şatosu Waiblingen' den gelmektedir. İtalya' da bu adlar, büyük bir olasılıkla I.
Friedrich Barbarossa (1 1 55-1 190)'nın imparatorluk sınırlarını genişletmek ama
cıyla İtalya'ya seferleri sırasında kullanılmaya başlanmıştır. I. Friedrich'i des
tekleyenler Ghibellinolar adını almış; buna karşılık, imparatorun saldırılarına
karşı komünlerin özgürlüğünü savunan Lombard Birliği ve müttefikleri, Gu
elfolar adıyla anılır olmuştur.
281 ANONIMO ROMANO, Cronica, cap. XIII s. 34-35; HISTORIAE ROMANAE
FRAGMENTA, cap. XIII s. 371: "Piacque intanto a Veneziani de fare aleuna
triegua fine che lo dalfina venuto fussi. La ambasciata ne glo ad Aito Luoco da
parte de Veneziani per la triegua. Demannavano le Esmirre interamente. Qu
anno la ambasciata fu ionta, Morbasciano iaceva in terra appoiato sopra lo si
nistro vraccio e si pranzava. Grasso era tan to esmesuratamente che pareva votti
ciello lo sio ventre; vestuto de bisso moito nobilemente lavorato a seta. Denanti li
venivano scudella de preta storiate, lucente, piene de vidanna con zuccaro, latte
de miennole, ova e spezie e risi. E si teneva in mano uno cucchiaro d 'aoro eforte
mente devorava. Odita che abbe la ambasciata, non se levao suso da sio pranzo,
ma fra l'aitre paravole disse: "Noi sapemo bene che per certo lo dalfina sopra noi
veo. Mentre che durano doi nuostri prosperosi amici, li quali demorano fra la
iente cristiana, noi non dubitamo ". Dissero li ambasciatori: "Quali soco questi
vuostri amici?" Respuse Morbasciano, ne per interprete, anche in lengua /atina,
e disse: "Soco Guelfo e Gibellino". ["Venedikliler, Dalfıno şehre varana ka
=
dar bir antlaşma yapma arayışına girdiler. Bunun için Venedik'ten Ayasuluğ'a
doğru bir elçi heyeti yola çıktı. Elçilik heyeti lzmir'e vardığında Umur Bey ta
rafından karşılandı. Umur Bey, elçileri karşıladığında yere oturmuş vaziyette
idi. Son derece süslü ve soylulara yakışır bir biçimde ipek işlemeli mor bir kaf
tan giymişti. Şekerli, sütlü, yumurtalı ve pirinçli bir yemek yiyordu. Elinde ise
altın bir kaşık tutuyordu ve bütün sofra takımı son derece değerli ve süslüydü.
Yemeğini yerken elçilere dönü ve onlara şunu söyledi: "Dalfıno'nun faaliyetle
rinden haberdarız. Hıristiyanlar arasındaki değerli dostlarımız sayesinde hiç
bir şeyden kuşku duymuyoruz". Elçiler ona sordu: "Sizin bu dostlarınız kimler
dir?" Umur Bey tereddüt etmeden ve Latin dilinde onlara cevap verdi: "Guelfler
ve Gibelliniler".)
151
Bey'in limanı ve kalesini almak için verdiği mücadeledeki ka
rarlılığını gösteren bu cevap, Venedik'in Haçlı ordusundan ta
mamen ümidini yitirmesine neden olmuş ve Venedik'i bundan
böyle büsbütün kendi menfaatleri doğrultusunda hareket et
meye zorlamıştı.
17 Ocak 1345'te alınan hezimet ve akabinde Umur Bey'in
şiddetli baskısından ötürü şehrin liman bölgesinde sıkışıp ka
lınması, İzmir'deki Haçlı kuvvetleri ve Latinler için kısır bir
döngünün de başlangıcı olmuştu. Müttefikler, kendi menfa
atleri doğrultusunda birbirlerinden bağımsız olarak ve hatta
birbirlerine karşı faaliyette bulundukça, Haçlıların İzmir'deki
varlığı daha da tehlikeye giriyor; Haçlılar İzmir'de köşeye sı
kıştıkça, müttefikler kendi menfaatlerinin derdine düşüyor
lardı. Nitekim IL Humbert, 1345 yılının sonlarına doğru Eğ
riboz'a vardığında, Girit hükumeti, onu ve ordusunu İzmir'e
götürecek gemileri temin etmemek için çeşitli bahaneler bul
maya çalışmış ancak 1346 Mayıs'ında gemileri temin ve tah
sis etmeye razı olmuştu.282 Anonim Roma kroniği de Venedik
liler'in İzmir'e erzak ulaşımını engellediğini ve hatta Haçlıları
dolandırarak, paralarını çaldıklarını yazıyordu. 283
Haçlı donanmasının İzmir'de ele geçirdiği liman ve kale
sinin müdafaasının büyük bir bölümünü üstlenmiş olan Ro
dos Şövalyeleri ile Venedik arasındaki ilişkiler de 1346-1347
kışı itibarıyla büsbütün kopma noktasına gelmişti. Venedik
hükumetinin ve Venedikli taeirierin İzmir'deki tavırlarını
282 QUATERNUS CONSJLIORUM, Duca di Candia, s. 48-50 no. 88-91, 54-55 no.
98.
283 ANONIMO ROMANO, Cronica, cap. XIII s. 34; HISTORIAE ROMANAE
FRAGMENTA, cap. XIII s. 370: "Intanto aile Esmirre iogne lo granne puopolo.
Tutto die le nave de Veneziani questa iente portava no. Quanta maneta guadag
navano quelle na vi! Quanto scorticavano! De uno vi/e bagaıtina non facevano
cortesia". ["İzmir' de büyük bir nüfus yaşamakta. Bunların çoğu da Venedik
=
1 52
Haçlı ideolojisine ihanet sayan Rodos Şövalyeleri, daha 1346
yazında Venedik kadırgalarının İzmir limanına girmesini en
gellemişler ve hatta Türklere erzak ve silah temininde bile bu
lunmuşlardı. 284 İzmir'de Venedikli taeiriere yeni gümrük ver
gileri getiren Rodos Şövalyeleri'nin bu tarz hareketleri, Girit
hükumeti ile de aralarının açılmasına neden olmuştu. Girit
hükumeti durumu protesto etmek için Rodos'a bir elçi gön
dermiş fakat elçi 3 Şubat 1347'de tatmin edicilikten uzak bir
cevap ile Kandiye'ye dönünce Girit hükumeti, Rodos ile olan
bütün ticari ilişkileri dondurmak zorunda kalmıştı. •8s Nite
kim tüccar Franciescho Bartolomei ve tüccar Vannino Fecini,
Kandiye'den Venedik'teki tüccar Pignol Zucchello'ya yazdıklan
ı6 Mayıs 1347 tarihli mektupta, Rodos yolunun GiritH tüccar
lara kapalı olduğundan bahsediyorlardı. 286
Haçlı Donanma İttifakında yer almayan Cenovalılar ise
bu dönemde Türkler ile resmen ittifak yapmamış olmalarına
rağmen, Haçlılara çeşitli zorluklar çıkartmalarından dolayı
adeta Türklerin en büyük yardımcıları rolünü oynuyorlardı.
Nitekim daha Haçlı donanınası Eğriboz'da toplanıp, harekete
geçtiği andan itibaren Papalık kadırgalarının kaptanı ve Sakız
Adası'nın eski hakimi Cenovalı Martino Zaccaria, emrindeki
kadırgalarla adayı ele geçirmeyi düşünmüştü. Venedik'in, Bi
zans İmparatorunu, Martino Zaccaria'nın bu niyetinden ha
berdar ederek, adayı korumak için önlemler alması hususunda
uyarması ve Papa'nın da, Haçlı donanmasının komutanı Henri
284 ANONIMO ROMANO, Cronica, cap. XIII s. 34; HISTORIAE ROMANAE FRAG
MENTA, cap. XIII s. 37 1; ZUCCHELLO, P.• Lettere, s. 73 no. 36: " Lo mastro
dello spidale de Rodi vetava chelle navi de Veneziani non venissino, anche ma
mava lo federo elie arme alli Turchi." Ayrıca bkz. LUTTRELL, A., "The Hos
pitallers of Rhodes", s. 92 n. 43; ZACHARIADOU, E. A., "MIA ELLHNOG
LWSSH SYNQHKH TOY CHDHR AİDHNOGLOY", Byzantinische Zeitschrift
55, (I 962), s. 265.
285 QUATERNUS CONSILIORUM, Duca di Candia, s. 79-80 no. ı45, 146, 147.
286 ZUCCHELLO, P., Lettere, s. 73 no. 36: "ch'el viagio di Rodi e serato".
1 53
de Asti'ye, emirlerine aykırı hareket etmesi durumunda Mar
tino Zaccaria'yı görevden alma yetkisi tanıması, Haçlılar ara
sındaki anlaşmazlıkların da habercisiydi. 287 Martino Zacca
riq'nın 17 Ocak 1345'teki savaşta hayatını kaybetmesi, Sakız
Adası'nı elinde bulunduran Bizans İmparatorluğu açısından
tehlikenin bir süreliğine geçmesi anlamına geliyordu . Görül
düğü üzere öteden beri kaybettikleri Sakız ve Foça'yı yeniden
ele geçirmenin planlarını yapan Cenovalılar, Haçlı seferinin
yol açtığı karışıklığın böyle bir hareket için iyi bir zemin oluş
turduğuna kanaat getirerek, Arnİral Simone Vignoso kornu
tasında 29 kadırgalık bir donanma ile harekete geçmişlerdi.
Humbert komutasındaki Haçlı kuvvetlerinden önce adaya ula
şan Cenovalılar, bir haftalık bir kuşatmanın ardından 12 Ey
lül'de adayı tamamen ele geçirmişlerdi. 288 Simone Vignoso ko
mutasındaki Cenovalı kuvvetlerin, 17 Eylül'de Eski Foça'yı ve
20 Eylül'de de Yeni Foça'yı zapt etmeleriyle, Haçlı ordularına
yeni komutan olarak atanan Il. Humbert'in ve aynı zamanda
onu destekleyen Venediklilerin Sakız Adası'nı ele geçirme ha
yalleri de sona ermiş oluyordu. •119
II. Humbert, Cenovalıların bu harekatından önce Sakız
Adası'nı İzmir'deki Türklere karşı yapılacak operasyonlarda
bir üs olarak kullanmayı planlamıştı. Rodos'ta iken İmpa
ratoriçe Anna ile bu hususta yazışmalarda bulunmuş ancak
Papa tarafından bu hususta herhangi bir teşebbüste bulunması
287 GAY, ) ., Le Pape C/ement VI, s. 37; THIRIET, F., Regestes, s. 55-56 no.l71; LE
MERLE, P., L'Emirat D'Aydın, s. 1 87.
288 MILLER, W., "The Genoese in Chios, 1346-1566", The English Histarical Re
view, vol. 30, n. 1 1 9 (Temmuz 1915), s. 420; HEY D, W. Yakın Doğu, s. 552.
289 HEYD, W., Yakın Doğu, s. 552-553; ZACHARIADOU, E. A., Trade and Cru
sade, s. 48; DELİLBAŞI, M., "Aydınoğlu Hızır Bey'e Ait Bir Ahidname Taslağı",
CIEPO XIV. Sempozyumu, (Çeşme 18-22 Eylül 2000), Ankara 2004, s. 102; SOU
CEK, S., "Sakız", s. 890; LEMERLE, P., L'Emirat D'Aydın, s. 196, 200.
1 54
yasaklanmıştı. 29° Tüccar Franciescho Bartolomei'nin 7 Ekim
1346'da Kandiye'den Venedik'teki tüccar Pignol Zucchello'ya
yazdığı bir mektuptan anlaşıldığına göre Sakız Adası'nı ele
geçirmekle yetinmeyen Cenovalılar, bu fetihlerinin ardından
Bozcaada (Tenedos) ve Midilli (Lesbos) adalarına da saldırı
düzenleme hazırlıklarına başlamışlar fakat bu sırada deniz
lerde meydana gelen fırtınalar yüzünden Sakız'a dönmek zo
runda kalmışlardı. 29'
Haçlılara karşısındaki askeri gücünden kaynaklanan üs
tünlüğünü, müttefikler arasındaki anlaşmazlıklardan da ya
rarlanarak, diplomatik yollarla daha da genişletmek isteyen
Aydınoğulları, bu amaçla 1346 yılında bazı teşebbüslerde bu
lunmuşlardı. Her ne kadar doğruluğu kanıtlanamamış olsa
da 1346 yılı başlarında, Umur Bey ve kardeşleri tarafından
yazılıp, Papa VI. Clemens'e gönderildiği iddia edilen bir mek
tup, bu teşebbüslerden biri olarak değerlendirilmektedir. Mek
tupta, Papa'nın Türklere karşı savaşmaları için Haçlı askerle
rini göndermekte hata ettiğini yazan Umur Bey, Truvalıların
soyundan gelen Türklerin, Latinlerin ataları olarak -Vene
dikliler hariç- bütün Hıristiyanlarla dost olduğunu, Hıristi
yanların kanının dökülmesinden veya kutsal toprakların iş
gal edilmesinden kendilerinin sorumlu olmadığını, Türklerin
290 MILLER, T. S., The History of John Cantacuzenus (Book IV): Text, Translation
and Commentary, Washington 1975, (Yayımlanmamış Doktora Tezi), s. 253. Bu
hususta, İ m paratori çe Anna ile II. Hu mbert arasındaki görüşmeler, II. Hu m
lıert'in daha Eğriboz'da bulunduğu esnada başlamış olabilir. Bkz.: HEYD, W.
Yakın Doğu, s. 551.
291 ZUCCHELLO, P., Letlere, s. 69 no. 34: "Si come per altra lettera v'o scritlo e Gie
novesi si anno auto Chio per patti e si anno auto Foglia la Vecchia per bataglia e
si anno auto Foglia Nuova per patti, e andavano per pigliare Tenedo e Mitelino
e quand'egli adavano si lo colse uno tenpo per lo quale e' torna ro a Chio . . .
" =
["Size yazdığım başka bir mektupta Cenovalıların Sakız, Eski Foçave Yeni Fo
ça'yı savaş yoluyla ele geçirdikleri ni belirtmiştim. C:enovahlar, aynı zamanda
Bozcaada ve M idiili'yi de işgal etme teşebbüsünde bulundular ancak kötü hava
şartları buna engel oldu ve Sakız'a dönmek zorunda kaldılar".]
155
de İsa'yı peygamber olarak kabul ettiğinden dini bir saik ile
Türklere karşı savaşılamayacağını, sorunların asıl kaynağının,
Türklere ait olan Girit ve diğer adaları haksız bir biçimde işgal
eden ve Papa hazretlerini, Türklerin korsanlık yaptığı ve ada
lara akınlar düzenlediği hikayeleriyle aldatan Venedikliler ol
duğunu ifade e�iyordu.29 2 Kuvvetli bir ihtimal bu mektup, İz
mir üzerine gerçekleştirilen Haçlı Seferine başından beri karşı
çıkan ve bu seferi Venediklilerin sömürgecilik hırsının bir un
suru olarak gören Cenovalılar tarafından yazdırılmış olsa da
Türklerin durumuna ilişkin mektupta öne sürülen deliller, se
ferin dayandığı dini gerekçeleri geçersiz kılıyor ve herşeyin far
kında olan Türklerin, müttefikler arasındaki anlaşmazlıklar
dan yararlanmak için her yolu denediklerini gösteriyordu. 293
1346 yılına tarihlenen Aydınoğlu Hızır Bey'e ait Grekçe ya
zılmış bir ahidname taslağı da, Aydınoğulları'nın bu sırada,
taslakta söz konusu tarafın kimin olduğu belirtilmeyen, bazı
devletlerle antlaşma yapma girişiminde bulunduğunu göster
mektedir. Araştırmacılar tarafından söz konusu karşı tarafın
Rodos Şövalyeleri veya Sakız'daki Cenovalılar olabileceği ileri
sürülmüşse de bu durum tam olarak açıklığa kavuşturulmuş
değildir.294 Ancak ahidnamede sözü edilen karşı tarafın Rodos
292 GAY, J., Le Pape C/ement Vl, s. 172-174. Mektubun, Floransalı banker, diplo
mat ve kronikçi Giovanni Viiiani tarafından XIV. yüzyılda kaleme alınmış hal
yanca tercümesi için bkz.: VILLANI, G., Cronica, Tomo Vlll, Firenze 1823, s.
CXIV-CXVIII; VI LLANI , G., Croniche Storiche di Giovanni, Mattea e Filippo
Villani. A Miglior Lezione Ridotte co/l'Aiuto, vol. IV, Milano 1848, s. 260-262.
Mektuptan, 1 295-1 385 yılları arasındaki olayları kaydeden Ser Baldo Branc
hi'nin Cronache Malatestiane adlı kroniğinde de bahsedilmektedir. Bkz.: CRO
NACHE MALA TEST/ANE. Dei Seeo/i XIV e XV. aa. 1295-1385 e 1416-1452, a
cura di Aldo Francesco Massera, içinde: Rerum ltalicarum Scriptores, Cilt: XV,
Bölüm: Il, ed. L. A. Muratori, Bologna 1922, s. 161.
293 HOUSLEY, N., The Avignon Papacy, s. 232.
294 ZACHARIADOU, E. A., Trade and Crusade, s. 53 ve antlaşmanın Yunanca or
jinal metni için bkz. ZACH ARIADOU, E. A., Trade and Crusade, s. 201-204;
LUITRELL, A., "The Hospitallers ofRhodes", s. 92; DELİLBAŞI, M., "Aydınoğlu",
1 56
Şövalyeleri olma ihtimali yüksektir. Nitekim Haçlı Donanma
ittifakı adına Papa ile Hızır Bey arasında yapılan ı8 Ağustos
1348 tarihli antlaşmanın yirminci maddesinde Hızır Bey, ev
velce Rodos Şövalyeleriyle yaptıkları antlaşmanın bütün mad
delerini tasdik, te'kid ve idame eyleyeceği taahhüdünde bu
lunmaktadır. 295 Diğer taraftan bu sırada Venedik ile ihtilafa
düşen Rodos Şövalyelerinin Türklerle yakınlaşma politikası
güttüğü ve hatta bu politika çerçevesinde Türklere silah temi
ninde bulundukları da bilinmektedir. Ayrıca yukarıda Umur
Bey'e karşı mücadelesinde başarısız olarak Rodos'a iltica etti
ğinden ve buradan Türkler ile antlaşma yapılması hususunda
Papa ile mektuplaştığından bahsettiğimiz Il. Humbert'in bu
çabalarını da yine bu çerçevede ele aldığımızda durum biraz
daha açıklığa kavuşmaktadır.
odur ki Rodos Şövalyeleri ile yemine dayanan eski antlaşmamızın bütün mad·
delerini ve sözleşmeleri aynen uygulayacağız . . ."]
1 57
İmparatoriçe Anna'nın yardım taleplerine cevap vererek ona
6.ooo kişilik bir kuvvet göndermesi, dengelerin yeniden ku
rulduğunun ve bu anlaşmazlığın varlığının bir kanıtı idi. An
cak bu kuvvetlerin içinde, Kantakuzenos'a yardım etme emri
alinış olan iki bin kişilik Aydınoğulları kuvvetinin mevcudiyeti
de, Umur Bey'in hala Bizans iç savaşında etkin bir rol oyna
dığı anlamına geliyordu. Eserinde, 1346 yılının Haziran-Tem
muz aylarında meydana gelen bu olayı anlatan Kantakuzenos,
İmparatoriçe Anna'ya yardıma gelen altı bin kişilik Aydın ve
Saruhan kuvvetlerinin İstanbul'da İmparatoriçe'den para ve
hediye aldıktan sonra Trakya'da kendi tarafına geçtiklerini
kaydediyordu. 296
Aydın ve Saruhan kuvvetlerinin karadaki müşterek hare
ketleri denizlerde de vuku buluyordu. Kaynaklar, 24 Haziran
1347'de Bozcaada açıklarında Aydın ve Saruhan Beylikleri'nin
ıı8 küçük gemiden oluşan bir donanmasının, Haçlı donan
ması tarafından bozguna uğratıldığını ve adada mahsur ka
lan s.ooo Türk'ün Hıristiyanların eline esir düştüğünü kay
dediyorlardı. 297 Umur Bey'in, ilk Osmanlı vekayinamelerinde
belirtildiği üzere bu sırada Rumeli'ye geçmiş olan Orhan Ga-
296 YINANÇ, M. H., Medhal, s. 72-73; OSTROGORSKY, G., Bizans Devleti Tarihi,
s. 479; EMECEN, F., l lk Osmanlı/ar, s. l l l , l lS.
297 QUATERNUS CONSILIORUM, Duca di Candia, s. 89 no. 164-165. Düstılr
name'nin ve Bizans kaynaklarının bahsetmedikleri bu olayı Batı kaynakları
kaydetmiştir. Bunlardan Verto, Hıristiyan filosunun limanlarda bulunduğu
zannına düşen Türklerin adaya ihraç hareketi yaptıklarını, fakat Hıristiyan
donanmasının yetiştiğini ve Türk donanmasını birdenbire basdırarak bir kıs
mını batırdığını, gemilerde bulunan Türk askerlerinin iltica edecek bir yer ara
mak üzere gemilerini bırakıp adaya çıktıkları nı ve bilakis adada bulunanların
da gemilerine binrnek için sahile koştuklarını; bu emsalsiz karışıklıktan isti
fade eden Ehl-i Salip (Haçlı) donanmasının irili ufaklı yüz on sekiz mücehhez
Türk gemisini zapt etmeye muvaffak olduğunu; mamafıh otuz iki kadar Türk
gemisinin muharebeye karışmadan kaçmaya fırsat bulabildiğini; Hıristiyan
ların bundan sonra karaya çıkarak adayı zapt ve beş bin kadar esir aldı klarını
nakletmektedir. Bkz.: YINANÇ, M. H., Medhal, s. 74; LEMERLE, P., L'Emirat
D'Aydın, s. 202, 229 ; GAY, j., Le Pape C/ement VI, s. 78-79.
1 511
zi'nin oğlu Süleyman Paşa ile görüşmüş olması da ancak bu
olay vesilesi ile mümkündür. 298
Haçlı donanmasının Bozcaada açıklarında kazandığı bu
zafere rağmen, Haçlıların İzmir'in savunmasında karşılaştık
ları sorunlarsa gün geçtikçe artıyordu. Bu sorunlara, 1347 yı
lında ortaya çıkan ve her tarafı kasıp kavuran veba salgının
eklenmesi, İzmir'de Haçlıları çok zor bir duruma düşürmüştü.
Nitekim anonim Roma kroniğinde, zaten Umur Bey'in kuşat
ması altında çok zor bir durumda bulunan binlerce Hıristiya
nın, yaşanan kıtlıktan dolayı yakalandıkları hastalıktan kur
tulamayarak adeta "koyun gibi can vermekte" oldukları ve
hayatta kalan Hıristiyan ahalinin büyük bir kısmının da ne
leri var neleri yoksa satıp paraya çevirerek, bindikleri Vene
dik gemileriyle şehirden ayrıldıklarından, kentin nüfusunun
büyük oranda azaldığından bahsediliyordu. 299
17 Ocak 1345'te Haçlı kuvvetlerine karşı Türklerin elde et
tiği büyük zaferin ardından meydana gelen gelişmeler (Haçlı
ordularının yeni komutanı olarak atanan Il. Humbert'in büyük
oranda başarısızlıkla sonuçlanan Haçlı Seferi girişimi, en ba
şından itibaren bölgedeki ticari çıkarlarını korumak için Haçlı
Donanma İttifakında yer alan Venedik'in, Umur Bey ile gizli
den gizliye yürüttüğü barış görüşmeleri, müttefiklerin kendi
298 Bunlardan Oruç Bey Tarihi'nde "'Ol vakit El Beğlerinden Aydın Bey'in oğlunun
oğlu Gazi Umur Bey deniz yüzünde gemilerle gaziler ile gaza ederdi. Evliyalığı
zahir olmuş er idi. Süleyman Paşa Bolayır'ı aldıkta Gazi Umur Bey beraberdi.
Süleyman Paşa'ya 'Paşa Sultan! Şimdiden sonra artık Anadolu'ya geçmeye sana
izin yoktur' dedi" şeklinde yer alan ifade Batı kaynaklarında, bir önceki dip
notta anlatılan savaşta kaçıp kurtulan Türk gemilerinden bahseden kısım ile
birleştirilir ve bu kadar büyük bir Türk donanmasına ancak bizzat hükümda
rm komuta etmesi lazım geldiği düşünülürse, Umur Bey'in kaçınayı başaran
Türk gemilerinde bulunduğu, Gelibolu'ya iltica edip o sırada Rumeli'ye geçmiş
olan Süleyman Paşa ile görüşlüğü anlaşılır. Bkz.: ORUÇ BEY (Edirneli), Oruç
Bey Tarihi, haz. Atsız, Tercüman 1001 Temel Eser Dizisi, Tarihsiz, s. 38.
299 ANONIMO ROMANO, Cronica, cap. XIII s. 34; HISTORIAE ROMANAE FRAG
MENTA, cap. XIII s. 371 .
1 59
aralarındaki anlaşmazlıklar, Cenovalıların Sakız Adası ve Ege
kıyılarındaki askeri başarıları ve son olarak bölgede önemli
miktarda nüfus kaybına yol açan veba salgını), Haçlı Donanma
İttifakının başmimarı Papa VI. Clemens'i, resmen Umur Bey
il� bir antlaşma yapılması için İzmir'de görüşmelere geçilme
sine izin vermek zorunda bırakmıştı. Görüşmelere Aydınoğul
ları adına Ulubey Umur Bey ve Ayasuluğ Emiri kardeşi Hızır
Bey, müttefikler adına da Papa'yı temsilen İzmir Piskoposluk
kurulu üyesi Eğribozlu rahip Bartholomeo de Tomari ile Girit
Arşöveki Francois'in temsilcileri Dragonet de Joyeuse katılmış
lardı. İzmir'deki bu görüşmeler sonucunda, başta Venedikliler
olmak üzere Latinlere Aydınoğulları ülkesinde ticaret ile ilgili
bazı kolaylıklar ve ayrıcalıklar tanıyan, buna karşılık olarak
da İzmir limanındaki istihkamların boşaltıhp Umur Bey'e tes
limini öngören bir antlaşma taslağı hazırlanmıştı. Antlaşma
metni Papa VI. Clemens'in onayına sunulmuş ancak Papa, 5
Şubat 1348'de kaleme aldığı mektupta, İzmir'deki liman kale
sinin tesliminin Hıristiyan aleminin büyük hoşnutsuzluğuna
sebep olacağını bildirerek, antlaşma taslağını onaylamaktan
imtina etmişti.3uo Hatta daha görüşmeler esnasında müttefik
ler arasında bazı ihtilaflar da yaşanmıştı. Papa'nın Türkler ile
müzakerelere başlanmasına izin verdiği haberini alan Rodos
Şövalyelerinin Sahib-i Azamı, Nisan 1347'de İzmir'deki Rodos
kadırgaları komutanına, İzmir'in savunması hususunda her
hangi bir sorumluluk üstlenmemesini emretmişti.3oı
İzmir limanı ve kalesinin statüsüne dair Papa ile Aydıno
ğulları arasında yürütülen müzakerelerin uzaması ve tarafla
rın üzerinde mutabık kalacakları bir anlaşma metninin kaleme
alınamaması, bir başka deyişle, İzmir meselesinin çözümü için
300 GAY, )., Le Pape C/ement VI, s. 86; SETTON, K. M., The Papacy and the Le
vant, s. 214: I IOUSLEY, N., The Avigrıon Papacy, s. 257.
301 LEMERLE, P., L'Emirat D'Aydm, s. 224-229 ; ZACHARIA DOU, E. A., Trade
and Crusade, s. 54-55; LUTTRELL, A., "The Hospitallers of Rhodes", s. 92.
1 60
denenen barış yollarının tıkanması, öteden beri meseleyi sa
vaş yoluyla çözme taraftarı olan Umur Bey'in harekete geçme
sine sebep olmuştu. 1348 Mayıs'ında büyük bir kuvvet ve ka
rarlılıkla limanı ve kalesini kuşatma altına alan Umur Bey, bu
teşebbüsünde başarılı olamadığı gibi, ordusunun en ön safla
rında savaşırken, kaleden atılan bir okun alnına isabet etme
siyle hayatını da kaybetmişti. Enverl'nin, Umur Bey'i ve sa
vaşlarını konu alan destansı manzum eseri Düstı1rname'de,
Umur Bey'in son anları, şu dizelerle ifade edilmiştir:
161
8. Hızır Bey ile Antlaşma, ı8 Ağustos 1348
Umur Bey'in şehadet haberi, başta Papa VI. Clemens ol
mak üzere Haçlı Donanma İttifakının diğer müttefikleri ta
rafından sevinçle karşılanmıştı. Çünkü Umur Bey gibi kuv
vetli bir düşmanın hertaraf edilmesi, İzmir Jimanına sıkışıp
kalmış olan f! açlıların nefes almasım sağlamış ve aynı za
manda, Haçlılara, mevcut durumu kendi lehlerine çevirmek
için önemli bir fırsat sunmuştu. Bu fırsatı kaçırmak istemeyen
Papa VI. Clemens, Umur Bey'in yerine geçen ve İttifak ile ant
laşmaya varılması hususunda daha olumlu bir yaklaşım ser
gileyen kardeşi Hızır Bey ile müzakereleri devam ettirme ka
rarı almıştı. Papa'mn amacı, Hıristiyanlar lehine daha onurlu
ve kabul edilebilir ve kesin surette Jimanın ve kalesinin Türk
lere teslimini içermeyen bir antlaşmanın yapılmasını sağla
maktı.304 Hızır Bey ise askerlerin gözünde bir kahraman olan
ağabeyi Umur Bey'in şehit edilmesinden sonra, Haçlılar kar
şısındaki avantajın yitirilmesiyle Beyliğin içine düştüğü zor
durum karşısında zaman kazanmanın yollarını arıyordu. Hı
zır Bey'in amacı, İttifak ile müzakerelerin devam ettirilmesi
ve bu zaman zarfında da Beyliğin yeniden eski askeri gücüne
kavuşturulmasını sağlamaktı.
Nihayet, müzakereler, ıS Ağustos 1348 tarihinde, Haçlı
Donanma ittifakı adına Papahk elçileri Bartholomeo de To
marİ ve Dragonet de Joyeuse ile Hızır Bey arasında geçici bir
yitirmiş olmanın yasını tuttuğunu kaydetmektedir. Bkz.: GAY, ) . , Le Pape C/e
ment VI, s. 105-1 06.
304 Umur Bey'in şehadet haberini Hospitalier Şövalyelerinin Sahib-i Azam'ı Dieu
donne de Gozon'un Ağustos ayında yazdığı mektuptan öğrenen Papa VI. Cle
mens, 17 Ağustos 1 348 tarihinde !zmir Başpiskoposu Paulus'a ve şehrin komu
tasını elinde bulunduran Barnaba da Parma'ya yazdığı mektupta, bundan sonra
yapılacak barış müzakerelerinde İzmir'in liman kalesinin tesliminin asla söz
konusu edilmemesini emretmişti. Bkz.: SETTON, K. M., The Papacy and the
Levant, s. 216.
162
antlaşmaya vanlmasıyla sonuçlanmıştı.Jos Aydınoğulları açı
sından son derece ağır şartlar ihtiva eden bu geçici antlaşma
gereği Hızır Bey, Ayasuluğ'un ve Aydın Emareti dahilindeki
diğer iskelelerio gümrük rüsumunun yarısını Hıristiyan müt
tefiklere terk etmeyi; bir ay zarfında savaş gemilerini silah
tan arındırarak, karaya çekmeyi ve hatta Papa tarafından ta
lep edilirse yakmaya hazır bulunduğunu; Türklerin Latinlere
karşı yapacakları korsanlık hareketlerini ortadan kaldıraca
ğını; kazaya uğrayan Hıristiyan gemilerini kurtarmak için te
baasım mecbur kılacağını ve kurtardığı gemiler üzerinde hiç
bir hak talep etmeyerek geri vereceğini; Latinler ile savaşta
olan diğer Türk beylerine veya Roma Kilisesi'ne asi olan Hı
ristiyan hükumetlerine hiçbir şekilde yardımda bulunmaya
cağını; mevcut gümrük resmini ve alınan vergileri arttırma
yacağını vaad ve taahhüt ediyordu. 3°6
Bununla beraber söz konusu geçici antlaşmanın yürür
lüğe girmesi için Papa VI. Clemens'in antlaşmayı onaylaması
gerekiyordu. Bunun için, Hızır Bey'in elçisi Essedin (İzzed
din) Balaban, Sakız'daki Zaccaria ailesinin bir üyesi olma ih
timali bulunan Cenovalı Ottaviano Zaccaria ile birlikte 1348
Eylül'ünden sonra Avignon'a varmıştı. Avignon'da altı ay ka
dar antlaşma metni üzerinde görüşmelerde bulunulmuş ve ne
ticede Papa antlaşmayı onaylamayı reddetmişti. Bu da antlaş
manın ancak Hızır Bey'in elçilerinin Papalık sarayından geri
dönene kadar yürürlükte kaldığım gösteriyordu.3°7 Nitekim
305 Antlaşmanın Latince orjinal metni için bkz.: THOMAS, G. M., Dip/omatari um
Veneto-Levantinum, c. I, s. 313-3ı7 no. 168; ZACHARIA DOU, E. A., Trade and
Crusade, s. 205-210; I Libri Commemoria/i, tomo 2, libri 4, s. 162 no. 239.
306 THOMAS, G. M., Diplomatarium Veneto-Levantinum, c. I, s. 31 3-317 no. 168;
I Libri Commemoria/i, torna 2, libri 4, s. 162 no. 239.
307 LEMERLE, P., L'Emirat D'Aydın, s. 232 ; SETTON, K. M., The Papacy and the
l.evant, s. 217; ZACHARIADOU, E. A., Trade and Crusade, s. 55-56; LUTT
RELL. A., "The Hospitallers of Rhodes", s. 93. Hızır Bey'in elçisi Essedin (lz
zeddin) Balaban, el-Örneri'ye Beylikler hakkında bilgi veren Cenovalı Balahan
1 63
müzakerelerde, Papa'nın antlaşmayı onaylamaması ihtimali
de göz önünde bulundurularak, antlaşmanın geçerli olacağı
zaman aralığı dahi tespit edilmişti. ıS Ağustos ı34S tarihli
bu antlaşmanın muhtelif maddelerinde ifade edildiği üzere,
Itızır Bey'in antlaşmada bulunduğu taahhüdleri ancak beyli
ğin elçilerinin Papalık nezdinden geri dönüşleri süresince ye
rine getirmekle mükellef olacağı kararlaştırılmıştı.3"8 Bu da
ıS Ağustos ı34S tarihli bu geçici antlaşmanın gerçekte sadece
kısa süreli bir ateşkes olduğu anlamına geliyordu.
Papa'nın geçici antlaşmaya onay vermemesinin sebeplerin
den birisi ve belki de en önemlisi, bu esnada müttefikler ara
sında yaşanan anlaşmazlıkların birlikte hareket etmeyi güç
leştirmesiydi. Zira müttefikler arasındaki ihtilaf, Hızır Bey'in
elçilik heyetinin Avignon'daki görüşmeleri sırasında da su yü
züne çıkmıştı. Bu görüşmelerden ve vanlan geçici antlaşmadan
kendisinin haberdar edilmemesine içerleyen Venedikliler, Hazi
ran ı349'da, Papa'ya ve onun kardeşi Kardinal Hughes Roger'e
birer protesto mektubu göndermişlerdi. Bu mektuplarda ken
dilerinin katılmadığı görüşmelerde (bununla İzmir'de yapıl
mış olan görüşmeler kastedilmektedir) yapılan antlaşmayı ta
nımayacaklarını belirten Venedikliler, Aydınoğulları'nın pek
çok güçlü Türk komşularının bulunduğunu ve sadece Aydıno
ğulları ile yapılan bir barışın yeterli olamayacağını; bundan
ile aynı kişi olmalıdır. Bkz.: İNALCIK, H., "Turcoman Marili me Principalities",
s. 200 n. 74.
308 THOM AS, G. M., Diplomatarium Veneto-Levantinum, c. I, s. 314 no. 168; ZA
CHARIADOU, E. A., Trade and Crusade, s. 205 ( 1 348A, m. 2): "lgitur mittimus
ad suam saneta m presenliam nostros ambaxatores cu m plena commissione nostra
et presens nostrum sacramentale cum infrascriptis capitulis et conuentionibus,
promittendo omnia inuiolabiliter tenere et obseruare, donec nostri ambaxatores
redient de curia romana ad nos". ["Bundan dolayı işbu yemine dayanan ve
=
1 64
başka Türklerin yeniden akınlarına başladıklarını ve Eğri
boz ile Girit adalarını tehdit ettiklerini yazıyorlardı.3o9 ittifakı
oluşturan devletler arasındaki görüş ayrılıklarını ortadan kal
dırmaya çalışan Papa ise bir taraftan ı Temmuz 1349'da Hızır
Bey'e yazdığı ve Avignon'u terkeden Türk elçilik heyeti ile gön
derdiği mektupta, antlaşma metnini Venedik Cumhuriyeti ve
Kıbrıs Krallığı ile de gözden geçirmek zorunda olduğunu be
lirtirken diğer taraftan da Kıbrıs ve Venedik'ten gelen elçileri
kabul ederek, onlara, Türklere karşı yeniden harekete geçmek
için hazırlıklara başlamalarını söylüyordu.
Venedik'in bölgedeki ticari ve ekonomik çıkarları, her ne
kadar Türklerle mücadeleyi devam ettirmeyi gerektirse de,
yaşanan ekonomik ve mali sıkıntılardan dolayı Papa VI. Cle
mens'in, Aydınoğulları ile barış yaparak, savaşa son vermeyi
arzulamaktan başka çaresinin olmadığı görülüyordu. Nitekim
Papa'nın, Venedik Doju Andrea Dandalo'nun ı8 Ağustos 1348
tarihli ateşkes antlaşmasıyla ilgili olarak şikayet ve itirazlarını
dile getirdiği mektubuna cevaben kaleme aldığı 5 Ekim 1349
tarihli mektubu, tüm bu çabaların aksine, bu sırada Papalı
ğın maddi-manevi ne kadar güç bir durumda olduğunu gözler
önüne seriyordu. Papa, savaşa devam edilmesinden yana ta
vır takınan Venedik Doju'na hitaben yazdığı bu mektubunda,
Andrea Dandolo'dan Hızır Bey ile yapılan ateşkesin yürürlükte
bulunacağı müddet zarfında tebaasından olan kimselerin Hı
zır Bey ve tebaasına karşı hiçbir harb hareketinde bulunma
malarını ve onların sukununu bozmamalarını tavsiye ve rica
eyledikten sonra sözlerine şöyle devam ediyordu:
165
uzun uzadıya müzakere eyleriz. Şayet harb etmeye ka
rar verirsek böyle bir harbi idare etmek için gereke
cek kaynakların nereden alınacağını da tespit etmek
lazım gelecektir; zira sakınılmayan her türlü masraf
ların yükü altında inamlmayacak derecede bir sıkıntı
ve darlık içindeyiz ve tarafımızdan nakden bir yar
dımda bulunmaya imkan yoktur".3"'
1 66
bir şey vukubulursa bunu yapanların tespit edilip şiddetle ce
zalandırılacakları, kaçan kölelerin beraberinde getirdikleri ve
kendilerine ait olmayan şeylerle birlikte iade edilecekleri aksi
takdirde on beş altın florin ödeneceği gibi hususlarda taraf
lar anlaşmaya varmışlardı.3ıı Papa'nın Venedik Doju Andrea
Dandolo'ya hitaben yazdığı 5 Ekim 1349 tarihli mektubunda
"elçilerle mutabık olarak bazı müsamahaları emreyledik ki
bunlar şimdiden yürürlüğe girecekler ve yakın olan milad
yortusuna kadar devam edecek ve bu tarihten itibaren de
kesintisiz bir yıl sürecektir" dediği3' 2 ve Venedik Doju'ndan
buna göre hareket etmesini istediği müsamahalar, anlaşılan
ı8 Ağustos 1348 tarihli bu mütekabil antlaşmadır.
Bu mütekabil antlaşma, 18 Ağustos 1348'de Haçlı Donanma
ittifakı adına Papalık elçileri ile yapılan, büyük tavizlerin veril
diği ve Aydınoğulları Beyliğini tamamen güçten düşmüş ola
rak ilan eden geçici antlaşmanın aslında hiçbir öneminin ol
madığını, bilakis Aydınoğulları'nın, Venedik de dahil İttifakın
diğer üyeleriyle eşit şartlar altında, mütekabiliyet ilkesine da
yanan bir antlaşma yapabilecek güçte olduğunu bir kez daha
göstermektedir. Diğer taraftan savaş ortamında ticaretin önü
nün açılması anlamına gelen böyle bir antlaşmayı, Venedik'in
görmezlikten gelerek savaşa devam edilmesinden yana tavır ta
kınması, bölgedeki birtakım siyasi, ticari ve ekonomik menfa
atlerini koruma güdüsünden kaynaklanıyordu. Birincisi, Kadi
fekale ele geçirilip Türkler İzmir'den tamamen çıkarılmadıkça,
Türklerin, limanı ve kalesini tehdit etmeye devam edecekleri
nin ve eninde sonunda kaleyi ele geçirerek Haçlıları İzmir'den
çıkartacaklarının farkında olan Venedikliler, bu durumda Batı
3 1 1 Antlaşmanın Latince orjinal metni için bkz.: THOMAS, G. M., Diplomatarium
Veneto-Levantinum, c. I, s. 318 no. 169; I Ubri Commemoriali, tomo 2, libri 4,
s. 162 no. 260.
1 67
Anadolu ve Ege Denizi'ndeki mevcut ticari üstünlüklerini yi
tirmekle kalmayıp, aynı zamanda bölgedeki ticari çıkarlarının
da büyük bir tehlikeye gireceğinin bilincinde idiler. İkinci ola
ı:ak, liman ve kalesi, Venediklilerin değil, İttifak adına Rodos
Şövalyeleri'nin idaresindeydi ve bu sırada Şövalyeler ile Yene
dik arasında f!iddi ihtilaflar yaşanıyordu. Nitekim önceki bö
lümlerde ifade edildiği üzere, daha 1346 yazında, Rodos Şö
valyeleri, İzmir'de Venedikli tüccarlara yeni gümrük vergileri
uygulamışlar ve Venedik gemilerinin limana girişini engelle
meye çalışmışlardı. Üçüncüsü, gerek Rodos Şövalyeleri gerekse
de Hızır Bey hem birbirleri ile hem de Haçlı Donanma itti
fakı'nda yer almayan Cenovalılar ile yakıniaşmaya başlamış
lar ve Haçlı Seferi'nin yol açtığı bu karışık durumdan fayda
lanan Cenovalılar da Eylül 1346'da bir çırpıda Sakız Adası'm,
Eski ve Yeni Foçaları yeniden ele geçirerek bölgedeki siyasi
ve buna bağlı olarak da ticari etkinliklerini arttırmışlardı.
Venediklilerin, bu esnada Türklerle savaşa devam edilmesin
den yana bir tavır takınmalarının belki de en önemli sebebi,
Cenova ile gerginleşen ilişkilerin yakın zamanda savaşa yol
açacağını öngörmüş olmalarıydı. Anlaşılan, Venedik, ilk aşa
mada, Türklerle savaşı sürdürmek gerekçesiyle büyük bir as
keri güç anlamına gelen İttifak donanmasım kendi kontrolü
altında bölgede aktif halde bulundurmayı ve ikinci aşamada
da Türklerle mücadeleyi neticelendirdikten sonra bu kuvvet
leri kendi menfaatleri doğrultusunda, Cenovalılara karşı kul
lanmayı planlamaktaydı. Zira çok geçmeden 1351 yılında Ve
nedik ile Cenova arasında savaş patlak vermişti.
Hızır Bey'in, İttifak ile müzakereleri sürdürerek zaman
kazanma ve müttefiklerin birbirleriyle çelişen menfaatle
rinden istifade ederek, beyliğin askeri gücünü yeniden inşa
etme politikası ise, kusursuz bir biçimde işliyordu. Nitekim
Girit'in 1349 yılı boyunca büyük bir Türk saldırısı tehdidiyle
1 68
çalkalanıp durması, Venedik'in, Hızır Bey'e karşı savaşa de
vam edilmesi yolundaki ısrarlarını haklı çıkardığı gibi Aydı
noğulları'nın yeniden eski güçlerine kavuşmaya başladığını da
gösteriyordu. Gerçekte Girit'e yönelen Türk tehdidi daha Umur
Bey'in şehadetinden önce oldukça önemli boyutlara ulaşmıştı.
Durumun vehametinin farkında olan Venedik Senatosu da 14
Kasım 1345 ve 15 Ocak 1347 tarihlerinde, Umur Bey'in kuşat
masından dolayı Haçlıların İzmir'de çok zor durumda bulun
dukları yıllarda, Türklere karşı Girit hükumeti ile ortaklaşa
5 veya 6 kadırga hazırlama tekliflerini ivedelikle görüşmeye
başlamıştı. Görüşmeler esnasında Girit hükumeti, masrafla
rının bir kısmını Girit Dükü ve bir kısmını da konsilin diğer
üyelerinin karşıtayacağı 2 ya da 3 kadırga donatmaya hazır
olduklarını ifade etmişler fakat Venedik Senatosu'nda ekono
mik bakımdan çok zor günlerin yaşandığı ve bu masrafların
altından kalkmanın güç olduğu fikri ağır basınca bu teklifler
de reddedilmişti.3'3 Öte yandan muhtemel bir Türk saldırısı
nın önüne geçmeyi amaçlayan Girit hükumeti ise, 1349 yılı
başlarında Venedik'e gönderdiği Petro Quirini adındaki elçisi
vasıtasıyla, Giritiiierin Türklere karşı oluşturulacak olan bir
donanmanın masraflarının üçte birini karşılamaya hazır ol
duklarını ifade ediyordu. Fakat 13 Nisan 1350'de Girit hüku
metinin Venedik'e gönderdiği bir mektupta yer alan ifadelere
bakılacak olursa, önlem almakta çok geç kahnmış ve adanın
Sithia bölgesi Ayasuluğ Emiri'nin istilasına uğramıştı.3'4
Diğer taraftan Ağustos 1350'de bir araya gelen ittifakın
üyeleri, Türklere karşı savaşın yeniden başlatıldığını ilan ede
rek aralarında donanma oluşturma teşebbüsüne girişmişlerdi.
Görüşmelerde Venedik ile Rodos Şövalyelerinin üçer, Kıbrıs
3 1 3 GIRARDI, F., Venezia-Senato XXIII, s. 128-129 no. 344 (14 Kasım 1 345), 219-
221 n o . 679 (IS Ocak 1 346).
314 THIRIET, F., Rı!gestes, s. 68 no. 236; THIRIET, F., La Romanie Vı!nitienne, s.
246.
1 69
Krallığı'nın da iki kadırga donatması ve birlik donanmasının
1351 yılı başlarında Eğriboz'da toplanması kararlaştırılmış
tı.3•s Latinlerin bu hareketi üzerine saldırgan bir tavır takı
nap. Hızır Bey, 26 Mayıs 1351'de İzmir üzerine saldırı hazır
lıklarına başlamış ve Cenovalılar ile de bir ittifak antiaşması
yapmıştı.İttifa�ın üyeleri arasındaki uzayıp giden görüşmeler
bir netice vermediği gibi 1351'de Venedikliler, Cenovalılar ile
savaşa girdiklerinden görüşmelerden çekilmişler ve Papa da
1351 Eylül'ünde Rodos Şövalyeleri Sahib-i Azaını'na ittifakın
resmen bozulduğunu bildirmek zorunda kalmıştı.3'6
İttifakın resmen dağılmasından sonra bölgedeki siyasi ve
askeri ağırlığını daha da arttıran Hızır Bey, Venedik'in bölge
deki nüfuzunu kırmak adına Cenovalılarla yakın ilişkiler tesis
etmeye başlamıştı. Nitekim Venedik ile Cenovalılar arasında
1351 yılında patlak veren savaşta Cenovalıları destekleyen Hı
zır Bey, böylece Venedik'in bölgedeki ağırlığını tamamen orta
dan kaldırmayı planlamıştı.3'7 Kaynakların bildirdiğine göre
Hızır Bey, bu savaş esnasında filosuyla Ayasuluğ limanından
Cenovahlara erzak temininde bulunmuştu.3'8 Bu durum kar
şısında Aydınoğulları ülkesindeki pazarı tümüyle Cenovah
lara kaptıracağı endişesine kapılan Venedik de, Hızır Bey ile
315 LEMERLE, P., L'Emirat D'Aydın, s. 233; LUTTRELL, A., "Ven ice and the Kni
ghts Hospitallers of Rhodes in the Fourteenth Century", Papers of the British
School at Rome 26, London 1958, s. 204-205.
316 QUATERNUS CONSILIORUM, Duca di Candia, s. 169; THIRIET, F., "Les Re
lations entre la Crete ct !es Emirats Turcs de Asie Mineure au XIV. Siecle (1348-
1 360)", Actes du XII. Congress International des Etudes Byzantines, II, (1964),
s. 217; THIRIET, F., Deliberations, s. 223 -224 no. 581; LEMERLE, P., L'Emi
rat D'Aydın, s. 233-235 ; ZACHARIADOU, E. A., Trade and Crusade, s. 56-58;
INALCIK, H., "Turcoman Maritime Principalities", s. 200-201.
317 1351 tarihli Venedik-Ceneviz savaşına dair ayrıntılı bilgi için bkz.: JACOBY,
D., "Lens Gens de Mer", s. 169-201; ABULAFIA, D., "Genova and Security of
the Seas: The Mission of Babilano Lomellino in 1350", Papers of British School
at Rome, c. 45, (1997), s. 272-279).
318 LUTTRELL, A., "Venice and the Knights Hospitallers", s. 205; HEYD, W., Ya
kın Doğu, s. 606; NICOL, D. M., Bizans ve Venedik, s. 264.
1 70
antlaşmaya varmak için harekete geçmişti. Ancak yine de ih
tiyatı elden bırakmak istemeyen Venedik, Hızır Bey'i barışa
zorlamak için donanmasının 1351-52 kışını Ayasuluğ ve Ba
lat önlerinde geçirmesini sağlamıştı.3'9
Bu ilk temasların bir sonucu olarak Hızır Bey, 1352 Ağus
tos'unda Kandiye Dükü'ne yazdığı bir mektupta görüşmeler için
ondan bir elçi göndermesini istemiş ve Ekim 1352 tarihi itiba
rıyla da bir ön antlaşmaya varılmıştı. Görüşmelerde Türkle
rin saldırılarına tamamen son vermeleri, Hızır Bey'in şimdiye
kadar yaptığının aksine Cenovalılara bundan sonra yardımda
bulunmaması gibi hususlar da gündeme gelmişti.J•o Asıl barış
antıaşması ise 7 Nisan 1353'te Hızır Bey ile Venedik adına Gi
rit elçisi Francesco da Fermo arasında imzalanmıştı.3•' Yirmi
altı paragraf veya maddeden oluşan bu antlaşma ile iki ülke
arasında resmi olarak on yıldır durmuş olan ticaret yeniden
başlıyordu. Artık on yıllık savaş hali son bulduğuna göre, Ba
tılı tacirler için Aydınoğulları Beyliği'nin zengin toprakların
daki ticarete yönelmek vakti de böylece gelmiş oluyordu. 322
Antlaşmada çeşitli mallar üzerinde tespit edilmiş olan ihra
cat ve ithalat vergi oranlarına bakıldığında Hızır Bey'in, ant
laşmayı imzalarken güçlü bir konumda olduğu görülüyordu.
Nitekim 3 Kasım 1353'te Venedik Doju Andreae Dandulo'ya
yazdığı bir mektupta bu antlaşmanın Hıristiyanları hayal kı
rıklığına uğrattığını ve ellerini zayıflattığını iddia eden yeni
Papa VI. lnnocentius (1352-1362), Venedik'i Türkler ile ant
laşmaya varmasından dolayı protesto etmişti.J•J
319 THIRIET, F., "Les Relations", s. 217; LEMERLE, P., L'Emirat D'Aydın, s. 233 ;
HEYD, W., Yakın Doğu, s. 606 n. 1971.
320 THIRIET, F., Deliberations, s. 228 no. 596
321 Antlaşmanın metni için bkz: ZACHARIADOU, E. A., Trade and Crusade, s.
2 1 1 -216.
322 THIRIET, F., "Les Relations", s. 218; THIRIET, F., La Romanie Venitienne, s.
336.
323 THOMAS, G. M., Diplomatarium Veneto-Levantinum, c. Il, s. 18 no. 9.
1 71
Bu sıralarda Venedik'in Menteşeoğulları ile de görüşme
lerde bulunduğu ve yeniden iyi ilişkiler tesis ederek, ticaretin
önünü açmaya yöneldiği biliniyorsa da bunun bir antlaşma ile
sonuçlanıp sonuçlanmadığı tam olarak açıklığa kavuşmuş değil
dil'.324 Ancak, bu sıralarda Giritli taeirierin Menteşe Beyliği'nin
kontrolündeki Balat ve Milas'a gelerek, ticari faaliyetlerde bu
lunması325 ve Aydınoğulları ile Nisan 1353 Antiaşması'nı mü
zakere eden Girit elçisi Francesco da Fermo'nun, Balat'a da uğ
rayarak, Menteşeoğlu İbrahim Bey'in izni ile yüksek miktarda
hububat satın alması ilişkilerin düzene girdiğinin göstergesi
idi.32 6 Bu alımın, Venedik-Ceneviz savaşı esnasında Venedik
ticaret filosunun Kırım'daki kolonisi Tana'ya ulaşamadığı bir
sırada gerçekleşmesi, Venedik'in Menteşe Beyliği ile olan ti
carete verdiği önemi gösteriyordu.
324 H EYD, W., Yakın Doğu, s. 608 ve ondan naklen WITTEK, P., Menteşe Beyliği,
s. 70' de 1352-1 355 yılları arasında Girit Dükü Marino Morasini'nin aracılığı
ile Venedik Cumhuriyeti'nin Menteşe ile de ayrı bir antlaşma yaptığını ve bu
nunla Menteşe Beyliği'nin silahsızlandırıldıl\ını, Venediklilerin Balat'ta bir ki
lise yapmak ve konsolos bulundurmak hakkını elde ettiklerini öne sürmüşseler
de bu bir yanılgı olup daha önceki ahidnAmelerde bulunan ve bundan sonraki
tarihlerde yapılacak antlaşmalarda da yer alan hükümlerin biribirine karıştı
rıldıl\ı anlaşılmaktadır.
325 ZACCARIA DE FREDO, Zaccaria de Fredo Notaio in Candia (1352-1357), ed.
A. Lombardo, Fonti per la Storia di Venezia, Archivi Notarili), Venezia 1968,
s. 30-31 no. 35, 51-51 no. 73, 59 no. 85.
326 THIRIET, F., R�gestes, s. 79 no. 281; THIRIET, F., Delib�rations, s. 229-230 no.
602. Söz konusu hububat alımı dönemin kaynaklarında "de guibus dominus
Laurentius Celssi fuit capitaneus, de Veneciis exierunt, qui in Egeopelago pro
securitate multarun navium Venetorum, que in Turchia honerabantur blado,
repente progressus esi, quas tutavit illesas. ." şeklinde geçmektedir. Bkz.: ZAC
.
HARIADOU, E. A., Trade and Crusade, s. 60 n. 642. Girit hükümeti ile Men
teşe Emiri Musa Bey arasında yapılan 13 Ekim 1358 tarihli antlaşmanın mü
zakere safhası anlaşılan daha 1352 yılı dolaylarında başlamıştı. Bkz.: THIRIET,
F., La Romanie Wnitienne, s. 207.
172
SONUÇ
1 73
çalışmamızda birbirleriyle ilişkili pek çok hususun ele alındı
ğını unutmamak gerekir. Aynı zamanda çalışmamızın bütününe
nüfuz eden hem düşünsel hem de eylemsel bazda birbirleriyle
iç!çe geçmiş ve birbirlerinin devamı niteliğindeki büyük siyasi
değişimierin ve kırılma anları olarak ifade edebileceğimiz ta
rihi olay ve olguların etkisini de göz ardı etmemeliyiz. Ayrıca
dönemin Akdeniz ve Ege coğrafyasında siyaset-ekonomi-din
ekseninde birbirleriyle mücadele halinde olan aktörlerin çok
luğu ve çıkarların bazen örtüşen bazen de çatışan çeşitliliği
çalışmamızda üzerinde durulan bir diğer önemli unsur ola
rak karşımıza çıkmaktadır. Her biri birbiriyle bağlantılı olan
bu hususlardan en kapsamlı olanı Akdeniz'deki devamlılığın
ve tarihi sürecin işlerliği meselesi aynı zamanda ilk vurgulan
ması gereken unsurlardan biridir.
Roma İmparatorluğu'nun çöküşüyle birlikte ortaya çıkan
yeni düzende Akdeniz'in birliğinin de büyük bir darbe aldığı,
Batı Akdeniz'in ticaret merkezlerinin bir anda olmasa da hızlı
bir surette ticaret haritasından silindiği görülmektedir. VII.
1 74
temel halkası olarak büyük bir sıçrama gerçekleştirdiği bir
asır olarak kayıtlara geçmiştir. Fatimilerin, 969 yılında ikti
dar üslerini Mısır'a taşımaları ve ticareti Mısır üzerinden Kı
zıldeniz'e kanalize ederek, olağanüstü karlar elde etmeleriyle
Mısır, Doğu-Batı ticaretinde ve Akdeniz'de en önemli ekono
mik merkez olmuştur. Nitekim XIV. yüzyılın Haçlı Seferi te
orisyenleri, kaleme aldıkları Haçlı Seferi plan, proje ve teklif
metinlerinde, kutsal toprakların fethinden önce Müslüman
ların ekonomik olarak zayıflatılmasını ve bunun için de Mı
sır'ın işgalini tavsiye ederken, Mısır'ın XIV. yüzyılda bu öne
mini koruduğunu da göstermiş oluyorlardı.
Hıristiyan Batı'nın, İspanya'yı Müslümanlardan geri alma
hareketi olarak tanımlanan Reconquista ve Haçlı Seferleri'nin
başlamasının hemen öncesinde Akdeniz'deki İslam hakimiyeti,
İspanya'yı Mısır ve Suriye'ye bağlayan hat boyunca ekonomik,
kültürel ve dini birliği tesis etmiş bulunuyordu. Sünnilik ve
Şiilik arasındaki mezhep bölünmesi olarak da niteyelebile
ceğimiz Emevi, Fatimi ve Abbasi hanedanlıkları arasındaki
siyasi çekişmelere rağmen, İslam ülkeleri arasında ticari ve
kültürel ilişkiler son derece canlı idi. Xl. yüzyılda Güney ve
Doğu Akdeniz'de tamamen ve Batı Akdeniz'de kısmen tesis
edilen bu Akdeniz birliğinin dışında kalanlar ise Hıristiyan
Batı Avrupa sakinleri olmuştur. X. ve Xl. yüzyıllarda İtalya
ve Fransa'nın Latin tacirleri bu sulara halen çok ihtiyatla açı
labiliyorlardı. Başarının sırrının Müslüman düşmanla işbirli
ğinden geçtiğini bildiklerinden, gemilerini Müslüman deniz
lerine ancak çok az sayıda Hıristiyan kenti gönderebiliyordu.
İslam hakimiyetinin Akdeniz'in güney ve doğu kısımlarında
sağladığı birlikten yararlanan eski ticaret merkezlerinin can
lılıklarını korumalarına karşın, Avrupa'nın Akdeniz kıyıların
daki eski ticaret merkezlerinin sönüp, yerlerine yenilerinin çık
masının ve aynı zamanda Roma İmparatorluğu'nun Akdeniz
1 75
birliğinin ve devamlılığın ne ölçüde bozulduğunun bir kanıtı
olan bu kentler, başta Venedik ve Amalfi daha sonra da Ce
nova ve Pisa gibi İtalyan şehir devletleriydi. IX. yüzyılın or
talarından itibaren Doğu ile Batı arasındaki sınırlı iletişimin
başlıca merkezleri haline gelen bu şehirler, aynı zamanda Xl.
yüzyılın ortalarından itibaren Akdeniz'deki Müslüman haki
·
miyetine karşı meydan okumaların başladığı Reconquista ve
yüzyılın sonlarına doğru Haçlı Seferleri'nin de önemli birer
aktörleri olmuşlardı.
Özellikle yaşadığı döneme dair verdiği bilgiler ve kendine
özgü tarih görüşü ile XII. ve XIII. yüzyıl İslam Dünyası'nın en
önemli tarihçisi addedilen İbnü'l-Esir (ıı6o-1233)'in son de
rece yerinde bir tespitiyle, Normanların lideri Roberto Guis
cardo (öl. ıo8s)'nun ıo6ı yılında -1092 yılına kadar sürecek
olan- Sicilya'nın fethine girişmesi, Leon-Kastilya Kralı VI. Al
fonso (1077-1109)'nun 1085 yılında 1\ıleytula (Toledo)'yı zaptı
ve yüzyılın sonlarına doğru Frenk ordularının Doğu Akde
niz'i işgali, Müslüman dünyasının birkaç cephede birden Hı
ristiyan Batı'nın doğrudan ve toplu saldırısına maruz kaldı
ğını gösteriyor ve bu da Akdeniz'deki Müslüman hakimiyetine
karşı meydan okumaların kritik bir düzeye ulaştığı anlamına
geliyordu. Yaşadıkları şokun etkisini üzerlerinden atması biraz
zaman alan Müslümanların, -gecikmeli ve kısmi de olsa- Hı
ristiyan Batı'nın bu hamlesine verdikleri cevap ve XII. yüzyıl
Akdeniz coğrafyasında yaşanan bazı politik ve ticari gelişme
ler, bir sonraki yüzyılın başlarında meydana gelecek olan bü
yük siyasi değişimlere de zemin hazırlamıştır.
Sicilya'daki Norman Kralı Il. Roger (1130-1154)'ın Kuzey
Afrika'da kalıcı bir denizaşırı imparatorluk kurma girişim
leri ve başarısızlığının yol açtığı karışıkhk bunlardan ilkidir.
İkincisi, özellikle Venedik ve Cenova'nın, ticari gelirlerini art
tırmak için sistematik bir biçimde devlet gücünü kullanarak,
ı 76
Doğu Akdeniz'deki Haçlı devletleri ve Bizans İmparatorluğu'n
dan kopardıkları ticari imtiyazlada Akdeniz ve Ege'de pey
derpey rakipsiz hale gelmeleriydi ki bu durum, 1171 yılında
Mısır'daki Fatimi iktidarına son vererek, Suriye üzerindeki ha
kimiyetini Mısır'ın denetimiyle birleştiren Selahaddin Eyyubi
{1171-1193)'nin, şimdiye kadar varlıklarını Şam'ın Sünni ve Ka
hire'nin Şii yönetimlerini birbirine düşürmek şeklindeki gele
neksel Frenk stratejisine borçlu olan Kudüs Krallığı'nı, Doğu
Akdeniz'in dar kıyı şeridine mahkum etmesiyle birlikte düşü
nüldüğünde, Hıristiyan Batı'da Müslüman Doğu'ya karşı stra
teji değişikliğine gidilmesine yol açmış ve Akdeniz'de kolları
her tarafa ulaşabilen yegane kuvvetler statüsündeki İtalyan
ların ön plana çıkmasını sağlamıştır.
Akdeniz ve Ege'nin siyasi coğrafyasını kalıcı şekilde de
ğiştiren 1204 tarihli IV. Haçlı Seferi, Hıristiyan Batı'nın de
ğişen stratejisinin ve perde arkasındaki İtalyanların sahneye
çıkışının tescili olarak değerlendirilmelidir. 1202 yılında Se
lahaddin'in ekonomik güç merkezi İskenderiye hedef alınarak
yola çıkılmış ancak, sefer, İstanbul'un fethi ve İstanbul'da La
tin İmparatorluğu'nun kurulmasıyla neticelenmiştir. Aynı za
manda başta Girit ve Eğriboz olmak üzere Ege'nin en önemli
ve stratejik noktaları Venedik'in kontrolüne geçmiş, Bizans
İmparatorluğu'nun Yunanistan topraklarında Frenk krallık
ve senyörlükleri kurulmuştur.
1204'teki IV. Haçlı Seferi ile başlayan XIII. yüzyılın büyük
siyasi değişim hareketlerinin ikincisi, yüzyılın ortalarında,
1261 yılında İstanbul'da Bizans İmparatorluğu'nun ihyası ile
vuku bulmuş ve Fransa Kralı IX. Louis'in kardeşi Anjou ha
nedanından I. Charles {1266-1285)'ın 1266 yılında Sicilya'yı
ele geçirdikten sonra İstanbul'u yeniden feth ve Akdeniz'de
bir imparatorluk kurma politikasıyla eklemlenerek, Akde
niz ve Ege'de bir kez daha bölgesel güç dengesini yerinden
1 77
oynatmıştır. Yüzyılın sonuna doğru, 1291 yılında, Doğu Ak
deniz'deki son Haçlı bakiyesi ve Kudüs Krallığı'nın yaşatıldığı
yer olan Akka'nın, Memlı1klu orduları tarafından ele geçiril
mesi hadisesi ise 1204'teki IV. Haçlı Seferi ile başlayan Akde
ırtz'in siyasi coğrafyasının yeniden şekillenmesi ve bölgesel
mücadelenin Doğu Akdeniz sularından peyderpey Ege'ye ta
şınması sürecini tamamlamıştır.
Akka'nın fethiyle Doğu Akdeniz'deki Haçlı varlığına son ve
rilmesi, Doğu-Batı ve Kuzey-Güney ticaretinin kesişme noktası
olan Doğu Akdeniz'de politik ve ekonomik çıkarları sekteye uğ
rayan Hıristiyan Batı'nın üzerinde şok etkisi yaratmıştır. Hıris
tiyan Batı, Müslümanların bu başarısına vereceği yanıtı yine
kendi geçmişinde arayıp, bulmuştur. Başta Kudüs olmak üzere
kaybedilen yerlerin yeniden ele geçirilmesi ve Mısır Memlı1klu
Devleti'nin işgal edilmesi için Batı'da yeni Haçlı Seferi plan ve
projeleri kaleme alınmaya başlanmıştır. Böylece XIV. yüzyılın
başlarında Batı'da "De Recuperatione Terra Sancte" (Kutsal
Toprakların Yeniden Zaptı) adıyla yeni bir literatür doğmuş
tur. Önemli bir bölümü, muazzam bir Hıristiyan donanınası
teşkil edilerek Müslümanlar üzerine saldırıya geçilmesi esa
sına dayanan bu eserler, dönemin papaları ve Fransa kralları
gibi Avrupa'nın dini ve dünyevi liderlerine sunulan teklif me
tinleri mahiyetindedir. Ancak, bu donanmanın hedefi artık
yalnız kutsal topraklar ve Mısır'daki Memlı1klu Devleti değil
dir ve peyderpey bütün dikkatler, 200 yılı aşkın bir süredir
Anadolu'nun siyasi ve toplumsal yapısını kalıcı bir surette ye
niden şekillendiren ve Ege kıyılarına yerleşerek, oyunun ku
rallarını değiştirmiş olan Türklere çevrilmiştir.
Başlangıçta Mısır'ın işgali ve kutsal toprakların ele geçi
rilmesinin hedeflendiği Haçlı Seferi projeleri, katılımcıların
menfaatleri doğrultusunda XIV. yüzyılın ilk çeyreğiyle bir
likte Ege'de Batı'nın çıkarlarına büyük bir tehdit oluşturmaya
1 78
başlayan Türklere yönetmeye başlamıştır. Papa V. Clemens
(1305-1314)'in papalık döneminin sonuna kadar kaleme alı
nan teklif metinlerinde, başlangıçta Türklerin doğrudan bir
tehdit olarak algılanmadığı ve Papalık politikaları üzerindeki
Fransa Krallığı'nın etkisiyle de Haçlı Seferinin ana hedefinin
"şizmatik Bizans" ve Mısır ile kutsal toprakları elinde tutan
"kafir Müslümanlar" olduğu görülmektedir. Doğu Akdeniz'de
Müslümanlara karşı yapılması planlanan harekatın, Batı Ana
dolu'daki Türklerin daha yakın bir tehlike arzetmeye başlama
sıyla hedef değiştirerek Ege'ye yönelmesi, Papa XXII. loannes
(1316-1334)'in papalık makamına seçilmesinden sonra hız ka
zanmıştır. Nitekim Papa XXII. Ioannes'le birlikte papalık po
litikaları, Fransız etkisinden sıyrılmaya başlamış; İzmir'in li
man kesimi, Foça ve Sakız Adası'nın egemenliğini elinde tutan
Cenovalı Zaccaria ailesi ile Rodos'ta yerleşik Hospitalier Şö
valye Tarikatı, 1320'li yıllara doğru Batı Anadolu'nun denizci
Türkmen beyliklerine karşı Ege'de donanma savaşiarına gi
rişmiş ve Venedik'in Ege'deki kolonilerinin merkezi konu
mundaki Girit'ten Venedik Senatosu'na, 1318 yılından itiba
ren, Türklerin Ege adalarına akınlarıyla ilgili çeşitli raporlar
sunulmaya başlanmıştır.
Kutsal toprakların zaptma yönelik tasarlanan Haçlı Seferi
projeleri, 1320'li yıllarda sadece hedef değiştirmekle kalmamış
aynı zamanda yapısal bir dönüşüm de geçirmiştir. Söz konusu
proje ve teşebbüsler, Ege'de Hıristiyan Batı'nın özellikle de Ve
nedik Cumhuriyeti'nin siyasi ve ticari menfaatlerinin önün
deki en büyük engel olarak görülen Aydın ve Menteşe Türkle
rine karşı Haçlı Donanma ittifakı girişimlerine dönüşmüştür.
Bu girişimlerin öncülüğünü, Ege'deki Türk akınlarından ve
Türk-Katalan ittifakının oluşturduğu tehditten en fazla zarar
gören Venedik'in yapmış olması hiç de şaşırtıcı değildir. Nite
kim gerek Eğriboz ve Girit adalarından Venedik Senatosu'na
1 79
gönderilen raporlar gerekse de Marino Sanudo Torsello'nun
1320'li yılların ortalarından itibaren Avrupa sarayiarına yaz
dığı propaganda mahiyetindeki mektuplar, Türk-Katalan itti
fakının Ege'de yol açtığı hasara ve şayet önlem alınmazsa teh
li:Kenin oluşturacağı boyuta dikkat çekmektedir.
1320'li yıll�rın sonlarına doğru Ege'de Türklere karşı sa
vunma pozisyonuna geçen Hıristiyan Batı'nın, Marino Sanu
do'nun ifadesiyle "Türk meselesini" (jactis Thrchorum) çöz
mesi, ancak bölgedeki Hospitalier Şövalyeleri, Sakız Adası'nın
Hiikimi Cenovalı Martino Zaccaria, Girit ve Eğriboz adaları
nın Venedikli yöneticileri, Naksos Dükü, Bizans imparatoru,
Kıbrıs, Napoli ve Fransa kralları ile Papa'nın iştirak edeceği,
doğru dürüst donatılmış ve iyi finanse edilmiş bir Haçlı İtti
fak Dananınası'nın teşkil edilmesiyle mümkün görünmekte
dir. Yenerlik'in yoğun çabaları 1334 yılı başlarında Papalık,
Fransa ve Kıbrıs krallıklarının da katılımıyla Ege'de Türklere
karşı ilk Haçlı İttifak Donanınası vücuda getirilmiştir.
Haçlı Donanma ittifakı'nın 1334 Eylül'ünde Edremit Kör
fezi'nde Karesi Beyliği'nin donanmasına karşı kazandığı zafer,
Türklerin Ege'deki faaliyetlerini ancak geçici bir süre engelle
yebilmiş, donanınası zarar görmeyen Gazi Umur Bey, eskisin
den daha büyük bir kuvvetle Romania topraklarında nüfuzunu
yaymaya başlamıştır. Bunun üzerine Türk meselesinin nihai
çözümü için elini taşın altına koyan, bu sefer Venedik değil
Papa VI. Clemens (1342-1352) olmuştur. Romania'daki Türk
ilerleyişini durdurmanın en etkili yolunun geniş katılınılı bir
Donanma ittifakı'nın teşekkülünden geçtiğini anlayan Papa
VI. Clemens'in yoğun çabaları ve Yenerlik'in de desteğiyle, dö
nemin hemen hemen bütün kaynaklarında bahsedilen ünlü
1344 tarihli İzmir Haçlı Seferi'ne çıkılmış ve 20 kadırgalık
Haçlı Donanması, aynı yılın 28 Ekim'inde İzmir'in liman kesi
mini Gazi Umur Bey'in elinden zaptetmiştir. Papa'nın rolünün
ı so
belirleyici olduğu bu sefer, XIV. yüzyılın ilk yarısında Türklere
karşı girişilen en büyük askeri harekat olarak kayıtlara geç
miştir. Ancak zaferin ardından ilerleyişini devam eHirerneyen
Haçlılar, Gazi Umur Bey'in muazzam kara ordusunun baskısı
altında kentin liman kesimindeki kalede sıkışıp kalmışlar ve
17 Ocak 1345'te uğradıkları ağır yenilgide komutanlarını ve
üst düzey askeri kadrolarının tamamını kaybetmişlerdir. Gazi
Umur Bey'in, 1348 Mayıs'ında kentin liman kalesini kuşatma
sında şehit düşmesi, aynı yıl Kara Ölüm olarak adlandırılan
veba salgınının bütün Akdeniz ve Avrupa'yı kasıp kavurması
ve akabinde başgösteren bölgesel çaptaki ekonomik kriz her
iki tarafın da enerjisini tüketmiş ve nihayetinde yüzyılın or
tasında Venedik ile Cenova arasında patlak veren savaş Kut
sal İttifak'ın da sonunu getirmiştir.
Doğu Akdeniz kıyılarında Haçlıların elinde kalan son yer
olan Akka'nın, 1291 yılında Müslümanlar tarafından yeniden
fethinin hemen akabinde kaleme sarılan Haçlı Seferi teorisyen
leri, kutsal toprakları ve Mısır'ı hedef göstermelerine rağmen
Hıristiyan Batı, XIV. yüzyılın birinci yarısı boyunca Müslü
manlar karşısındaki sınavını, Doğu Akdeniz'de değil Ege su
larında Türklere karşı vermiştir.
181
KAYNAKÇA
Birincil Kaynaklar
ANDREAE DANDULI, Ducis Venetiarum Chronica Brevis,
aa. 46-1342 d. C., a cura di Ester Pastorello, Rerum lta
licarum Scriptores, Cilt: XII, Bölüm: I, Ed. : L. A. Mura
tori, Bologna 1938.
ANONIMO ROMANO, Cronica. Vita di Cola di Rienzo, a cura
di Ettore Mazzali, Rizzoli 1991.
AZZARA, C. - LEVANTINO, L., Venezia-Senato. Deliberazi
ani Miste. Registro XXI, (1342-1344), Venezia 2006.
BEAZLEY, C. R., "Directorium ad Faciendum Passagium
Transmarinum Il", American Histarical Review 13, (1907-
1908), s. 66-115.
BONGARS, J., Marini Sanvto dicti Torselli, Epistolae, içinde:
Gesta Dei Per Francos, vol. II, Hannoviae 1611, s. 289-316.
BROCARDUS, Directorium ad Passagium Faciendum, in Re
cueil des Historiens des Croisades, Documents Armeniens,
Ed. : E. Dulaurier, vol. Il, Paris 1906, s. 367-517.
CARESINI, R., Raphayni de Caresinis. Cancellarii Venetia
rum. Chronica, AA. 1343-1388, a cura di Ester Pastorello,
içinde: Rerum Italicarum Scriptores, Cilt: XII, Bölüm: Il,
Ed.: L. A. Muratori, Bologna 1923.
CERLINI, A., "Nuove Lettere di Marina Sanudo il Vecchio",
Bibliopolis, XIX, (1941), s. 321-359.
183
CESSI, R. - SAMBIN, P., Le Deliberazioni del Consiglio dei
Rogati (Senato). Serie Mixtorum, Volume I, Libri I-XIV
[1293-1331], Deputazione di Storia Patria per le Venezia,
Venezia 1960.
CESSI, R. - BRUNEITI, M., Le Deliberazioni del Consiglio
dei Rogati.(Senato). Serie Mixtorum, Volurne II, Libri XV
XVI [1332-1333], Deputazione di Storia Patria per le Ve
nezia, Venezia 1961.
COMMEMORIALI, I Libri Cornmernoriali della Republica di
Venezia, Regesti, Tomo ı, Libri 2, Ed.: Riccardo Predelli,
Monurnenti Storici R. Deputazione Veneta di Storia Pat
ria, Venezia 1876.
COMMEMORIALI, I Libri Cornrnernoriali della Republica di
Venezia, Regesti, Tomo 2, Libri 3-4, Ed. : Riccardo Pre
delli, Monurnenti Storici R. Deputazione Veneta di Storia
Patria, Venezia 1878.
CORPUS CHRONICORUM BONONIENSIUM, a cura di Al
bana Sorbelli, içinde: Rerurn Italicarurn Scriptores, Cilt:
XVIII, Bölüm: I, Ed.: L. A. Muratori, Citta di Castello, Bo
logna 1906.
CORTUSİİ PATAYİNİ DUO, Sive Gulielmi Et Albrigeti Cor
tusiorurn Historia de Novitatibus Paduae, Et Lornbardiae,
ab anno MCCLVI usque ad MCCCLXIV, Rerurn Italicarurn
Scriptores, Cilt: XII, Bölüm V, Ed.: L. A. Muratori, Milan
1728, ss. 757-955.
CRONACA A LATINA. Cronaca Veneziana del 1343, a cura di
Caterina Negri di Montenegro, Perugia 2004.
CRONACHE MALATESTIANE. Dei Seeali XIV e XV, aa. 1295-
1385 e 1416-1452, a cura di Aldo Francesco Massera, içinde:
Rerum Italicarum Scriptores, Cilt: XV, Bölüm: II, Ed. : L.
A. Muratori, Bologna 1922.
1 84
CRONACHE SENESI, a cura di Alessandro Lisini - Fabio Ia
cometti, içinde: Rerum Italicarum Scriptores, Cilt: XV, Bö
lüm: VI, Ed.: L. A. Muratori, Citta di Castello, Bologna 1931.
DÖLGER, F., Regesten der Kaiserurkunden des Oströmisc
hen Reisches von 565-1453, 4. Teil, Regesten von 1282-
1341 (Corpus der Griechischen urkunden des Mittelalters
und der Neueren Zeit), Munich-Berlin 1960.
DÖLGER, F., Regesten der Kaiserurkunden des Oströmischen
Reisches von 565-1453, 5· Teil (Schluss), Regesten von 1282-
1341 (Corpus der Griechischen urkunden des Mittelalters
und der Neueren Zeit), Munich-Berlin 1965.
DOUKAS, Tarih. Anadolu ve Rumeli 1326-1462, Çev.: Bilge
Umar, İstanbul 2008.
DUKAS, Bizans Tarihi, Çev.: V. L. Mirmiroğlu, İstanbul Ens
titüsü. Yay., İstanbul 1956, 219s.
EFLAKİ, A., Ariflerin Menkıbeleri, Çev.: Tahsin Yazıcı, c. Il,
Hürriyet Yay., İstanbul 1979, 430s.
ENVERI, Düstfirname, neşr.: Mükrimin H. Yınanç, TTE Yay.,
İstanbul 1928, 121s.
ENVERI, Le Destan d'Umur Pacha (Düstı1rname-i Enveri),
çev.: Irene Melikoff-Sayar, Paris 1954.
GIRARDI, F., Venezia-Senato. Deliberazioni Miste. Registro
XX, (1341-1342), vol. ıo, Venezia 2004.
GIRARDI, F., Venezia-Senato. Deliberazioni Miste. Registro
XXIII, (1345-1347), vol. 10, Venezia 2004, 248s.
HISTORIAE ROMANAE FRAGMENTA, ab anno Christi MCC
CXXVII usque ad MCCCLIV, Neapolitana sive Romana di
alecto scripta, anonim, içinde: Antiquitates Italicae Medii
Aevi, c. III, Ed.: L. A. Muratori, Milan 1740, s. 239-548
(capitolo XIII, s. 353-372).
1 85
İBN BATTUTA, Seyahatname, Çev. : A. Sait Aykut, c. I, Yapı
Kredi Yay., İstanbul 2004, 576s.
İBN SAİD EL MAGRİBİ, Kitab Bast el-Arz Fi't-1\ı'l-ve'l-Arz,
Neşr.: Huan Fernit Hıynes, Tatvan 1958, 141s.
JORGA, N., "Une Lettre Apocyrphe sur la hataille de Smyrne
(1346)", Revue de !'Orient Latin, 3, (1895), s. 27-31.
KANTAKUZENOS, J., loannis Cantacuzeni Eximperatoris
Historiarum libri IV, Ed.: Ludwig Schopen - Barthold Ge
org Niebuhr, 3 cilt, Bonn: Impensis Ed.: Weber, 1828-32
(cilt I, 6o8 s.)
KANTAKUZENOS, J., Geschichte. Übersetzt und Erlautert
von Georgios Fatouros und Tilman Krischer, Zweiter Teil
(Buch I), Stuttgart 1982, 344s.
KANTAKUZENOS, J., Geschichte. Übersetzt und Erlautert
von Georgios Fatouros und Tilman Krischer, Zweiter Teil
(Buch Il), Stuttgart 1986, 306s.
KUNSTMANN, F., Studien über Marino Sanudo den Aelte
ren mit einem Anhange seiner ungedruckten Briefe, Mün
chen 1855.
LEDUC, F. X., Venezia - Senato. Deliberazioni Miste. Registre
XVII (1335-1339), lstituto Veneto di Scienze, Lettere ed
Arti, Venise 2007.
MARCO BATTAGLI, Marcha di Marco Battagli da Rimini [AA.
1212-1354], a cura di Aldo Francesco Massera, Rerum Itali
carum Scriptores, Cilt: XVI, Bölüm: III, Ed.: L. A. Muratori,
Citta di Castello, Bologna 1912-1913Citta di Castello 1913.
MARINO SANUDO TORSELLO, Liber Seeretorum Fidelium
Crucis. Super Terrae Sanctae Recuperatione et Conserva
tione, Gesta Dei Per Francos, vol. Il, Ed.:
MARINO SANUDO TORSELLO, Liber Seeretorum Fidelium
Crucis, Kudüs 1972 (llpkıbasım).
1 86
MARINO SANUDO TORSELLO, The Book of the Secrets of
the Faithful of the Cross: Liber Seeretorum FideHum Cru
cis, çev.: Peter Lock, Farnham, Ashgate 2011.
MARINO SANUDO TORSELLO, Istoria del Regno di Roma
nia, içinde: Chroniques Greco-Romanes inedites ou peu
connues publiees avec notes et tables genealogiques, Ed. :
Cari Hopf, Paris 1873, s. 99-170.
MATTHAEI DE GRIFFONIBUS, Memoriale Historicum de
Rebus Bononiensum aa. 4448-1472 d. C., a cura di Lodo
vico Frati - Albano Sorbelli, Rerum Italicarum Scriptores,
Cilt: XVIII, Bölüm: Il, Ed.: L. A. Muratori, Citta di Cas
tello, Bologna 1902.
MELIKOFF, 1., Le Destan d'Umur Pacha, Bibliotheque Byzan
tine, Paris 1954, 222s.
PACHYMERES, G., Bizanslı Gözüyle Türkler, Çev.: İlcan Bilı
ter Barlas, İlgi Kültür Sanat Yay., İstanbul 2009.
PIETRO PIZOLO, Pietro Pizolo Notaio in Candia, c. I (1300),
Ed.: S. Carbone, (Fonti per la Storia di Venezia, Archivi
Notarili), Venezia 1978.
QUATERNUS CONSILIORUM, Duca di Candia, Quaternus
Consiliorum (1340-1350), Ed.: P. R. Vidulich, Fonti per la
Storia di Venezia, Archivi Pubblici, Yenice 1976.
RAMON M UNTANER, Chronicle, İngilizce tercüme: Lady
Goodenough, Cambridge Unv. Press, Ontario 2000, 614s.
RONCIERE, C. - DOREZ, L., "Lettres inedites et memoires
de Marino Sanudo l'ancien (1334-1337)", Bibliotheque de
l'ecole des chartes, tome 56, (1895), ss. 21-44·
STORIE PISTORESI, a cura di Silvio Adrasto Barbi, Rerum
İtalicarum Scriptores, Cilt: Xl, Bölüm: V, Ed. : L. A. Mu
ratori, Citta di Castello, Bologna 1907.
187
THE MOROSINI CODEX, Ed. : Michele Pietro Ghezzo, John
R. Melville-Jones, Andrea Rizzi, Archivio del Litorale Ad
riatico III, vol. I: to the Death of Andrea Dandolo (1354),
Padova 1999.
THIRIET, F., Regestes des Deliberations du Senat de Yenise
Concernant la Romanie, I (1329-1399), Ecole Pratique des
Hantes Atı:ides - Sorbonne, VI Section, Paris 1958.
THIRIET, F., Deliberations des Assemblees Yenitiennes: Con
cernant la Romanie, Tome I, 1160-1363, Ecole Pratique des
Hantes Atudes - Sorbonne, VI Section, Paris 1966.
THOMAS, G. M., Diplomatarium Veneto-Levantinum. Sive
Acta et Diplomata Res Venetas Graecas Atque Levantis
Illustrantia, a. 1300-1350 c. I, a. 1351-1454 c. II, Venetiis
1880-1899. Türkçe tre. için bkz. : GÜÇER, B., Venedik ve
Doğu'ya Ait Siyasi Akitler Mecmuası, (TTK Ktp. Basılma
mış Tercüme).
VILLANI, G., Cronica, Tomo VIII, Firenze 1823.
VILLANI, G., Croniche Storiche di Giovanni, Matteo e Filippo
Villani. A Miglior Lezione Ridotte colll\iuto, vol. IV, Mi
lano 1848.
VILLANI, G., Nuova Cronica, Ed.: Giuseppe Porta, Parma 1991.
ZACCARIA DE FREDO, Zaccaria de Fredo Notaio in Candia
(1352-1357), Ed. : A. Lombardo, Fonti per la Storia di Ve
nezia, Archivi Notarili), Venezia 1968.
ZUCCHELLO, P., Lettere di Mercanti a Pignol Zucchello (1336-
1350), Ed.: Raimondo Morozzo della Rocca, Comitato per
la Pubblicazione delle Fonti Relative alla Storia di Vene
zia, Fonti per la Storia di Venezia, Sez. IV, Archivi Privati,
Venezia 1957, 145s.
1 88
ikincil Kaynaklar:
ABULAFIA, D., "Genova and Security of the Seas: The Mission
of Babilana Lomellino in 1350", Papers of British School
at Rome, c. 45, (1997), ss. 272-279.
AKIN, H., Aydınoğulları Tarihi Hakkında Bir Araştırma, AÜ
DTCF Yay., Ankara 1968, (2. baskı), 253s.
ALEXANDRESCU-DERSCA, M., "L'expedition d'Umur Beg
d�ydin aux bouches du Danube (1337 ou 1338)", Studia
et Acta Orientalia, vol. 2, (1960), ss. 3-23.
ATIYA, A. S., The Crusade in the Later Middle Ages, London
1938, 622S.
BALARD, M., La Romanie Genoise (XIIe - Debut du XVe
Siecle), Vol. I, Genova 1978.
BALARD, M., "The Genoese in the Aegean (1204 - 1566)",
içinde: Latins and Greeks in the Eastern Mediterranean
After 1204, Eds. Benjamin Arbel, Bernard Hamilton, Da
vid Jacoby, London 1989, ss. 158 - 174.
BALARD, M., "Latins in the Aegean and the Balkans in the
Fourteenth Century", içinde: The New Cambridge Medie
val History, vol. VI, c. 1300 - c. 1415, (2008), Ed. : Michael
Jones, Cambridge University Press 2000, ss. 825 - 838.
BUCH, W., "14-15. Yüzyıllarda Kudüs'e Giden Alman Hacıları
nın Türkiye izlenimleri", Çev.: Yüksel Baypınar, Belleten,
sayı: 183, (1982), ss. 50 9-533.
CAHEN, C., "Les Principautes 1\ırcomanes au Debut du XIV.
siecle D'Apres Pachymere et Gregoras", İÜEFfD, sayı: 32
(1979), (Ord. Prof. İ. H. Uzunçarşılı Hatıra Sayısı), ss. 111-116.
CARIM, F., Tarih'in Türk'e Yüklediği Çetin Görev. Katalan
lar'ın Saldırısı Türkler ve Türkopl'ler, Garanti Yay., İstan
bul 1965, 126s.
1 89
CARR, M., "The Hospitallers of Rhodes and Their Alliances
Against the 1\ırks, 1306-1348", içinde: Islands and Mili
tary Orders c. 1291 - c. 1798, eds. Emmanuel Buttigieg -
Simon Philipsss, London 2013, ss. 167-176.
CARR, M., "Trade and Crusade? The Zaccaria of Chios and
Crusades.Against the 1\ırks", içinde: Contact and Conflict
in Frankish Greece and Aegean 1204-1453, eds. Nikolaos
G. Chrissis - Mike Carr, London 2014, ss. 115-134.
ÇELİK, M., Samhanoğulları ve Osmanlı Klasik Döneminde
Manisa'da Yaşayan Kültürel izleri, Manisa Valiliği Yay.,
Manisa 1990, 177s.
1 90
(13-1s . Yüzyıllar), 18-20 Ekim 2004, Balıkesir 2oos, ss.
76-84 .
FAILLER, A., "L'occupation de Rhodes par les Hospitaliers",
Revue des etudes byzantines, tome so, (1992), s. 113-13S·
FAILLER, A., "Ephese fut-elle prise en 1304 par les Thrcs de
Sasan?", Revue des etudes byzantines, tome S4, (1996), s.
24S-248.
FAURE, C., "Le dauphin Humbert II a Venise et en Orient
(134s-1347)", Melanges d'archeologie et d'histoire T. 27,
(1907), s. S09-S62.
FLEET, K., European and Islamic Trade in the Early Ottoman
State, the Merchants of Genoa and Thrkey, Cambridge Unv.
Press, New York 1999.
FOURNIER, P., "Le dauphin Humbert Il", Comptes-rendus
des seances de l'Academie des lnscriptions et Belles-Lett
res, s6e annee, N. 8, (1912), s. S81-S99·
GAY, J., Le Pape Clement VI et les affaires d'Orient (1342-
13S2), Paris 1904.
HABERSTUMPF, W., "La Dissoluzione delle Signorie Latine
in Marea di Fronte alla Thrcocraiza", Studi Veneziani, XX
VIII, Venezia 1997, s. 61-81.
HEYD, W., Yakın Doğu Ticaret Tarihi, Çev. : E. Z. Karal, TTK
Yay., Ankara 2000, 647s.
HOPWOOD, K., "The Relations Between the Emirates of Men
teşe and Aydın and Byzantium 12S0-13SO", içinde: CIEPO
XIV. Sempozyumu Bildirileri, (Çeşme 18-22 Eylül 2000),
Ankara 2004, ss. 30S-319.
HOUSLEY, N., "Angevin Naples and the Defense of the Latin
East: Robert the Wise and the Naval League of 1334", By
zantion sı, no. 2. Brussels 1981, ss. S48-ss6.
1 91
HOUSLEY, N., The Avignon Papacy and the Crusade, 1305-
1378, Oxford 1986.
HOUSLEY, N., The Later Crusades 1274-1580. From Lyons to
Alcazar, Oxford Unv. Press, London 1992.
IMBER, C. H., "Kursan II. (Türk Sularında)", EL>, c. V, 2000,
ss. 505-507.
İNALCIK, H., "The Rise of the Thrcoman Maritime Princi
palities in Anatolia, Byzantium and Crusades", Byzantine
Forschungen, v. 9, (1985), ss. 179-217.
IVANOY, V., "Saneta Unio or the Holy League 1332-1336/37 as
a Political Factor in the Eastern Mediterranean and the Ae
gean", Etudes Balkaniques, XLVIII-ı, Sofia 2012, s. 142-176.
JACOBY, D., "Catalans, Thrcs et venitiens en Romanie (1305-
1332): un nouveau temoignage de Marino Sanudo Tor
sello", Studi Medievali, s. III, vol. XV/ı, (1974), ss. 217-261.
JACOBY, D., "Lens Gens de Mer Dans La Marine de Guerre
Venetienne de la Mer Egee aux XIV. et XV. Siecles", içinde:
La genti del Mare Mediterraneo, a cura di R. Ragosta, Na
poli 1981, ss. 169-201.
JACOBY, D., "Italian Migration and Settlement in Latin Gre
ece: The Impact on the Economy", Seriften des Historis
chen Kollegs, Kolloquien 37, München 1997, ss. 97-127.
KEDAR, B. Z., Merchants in Crisis. Genoese and Venetian
Men of Affairs and the Fourteenth-Century Depression,
Yale Unv. Press, London 1976, 259s.
KEDAR, B. Z. - SCHEIN, S., "Un projet de 'passage particulier'
propose par l'Ordre de l'Hopital, 1306-1307", Bibliotheque
de l'Ecole des Chartes 137, Paris-Genava 1979, ss. 211-226.
KIEL, M., "Birgi Tarihi ve Tarihi Coğrafyası", Çev.: R. H. Ünal,
Birgi. Tarihi, Tarihi Coğrafyası ve Türk Dönemi Anıtları,
192
Haz.: Rahmi Hüseyin Ünal, Kültür Bakanlığı Yay., Ankara
2ooı, ss. ı-ss.
KÖPRÜLÜ, M. F., Osmanlı Devleti'nin Kuruluşu, TTK Yay.,
Ankara 1999, (6. baskı), 122s.
LAIOU, A. E., "Italy and Italians in the Political Geography of
the Byzantines (14th Century)", DOP (49), (199S), ss. 73-99.
LAIOU, A. E., "Marino Sanudo Torsello, Bizans ve Türkler:
Türkler'e Karşı İttifakın Perde Arkası 1332-1334", Çev.: Mu
rat Keçiş, AÜDTCFD, c. XXII, sayı: 34, (2003), ss. 183-2os.
LEMERLE, P., L'Emirat D'Aydın Byzance et L'Occident, Bibli
otheque Byzantine, Paris 19S7, 276s.
LEOPOLD, A., How the Recover the Holy Land. The Crusade
proposals of the Iate thirteenth and early fourteenth cen
turies, Ashgate 2000.
LUTTRELL, A., "Venice and the Knights Hospitallers of Rho
des in the Fourteenth Century", Papers of the British School
at Rome 26, London 19S8, ss. 19S-212.
LUTTRELL, A., 196s. "The Crusade in the Fourteenth Cen
tury", içinde: Europe in the Late Middle Ages, Ed.: J. R.
Hale, Nortwestern Unv. Press, London 196s, ss. 122-1S4·
LUTTRELL, A., "Settlement on Rhodes, 1306-1366", içinde:
Crusade and Settlement, Ed. : P. Edbury Cardiff: Univer
sity College Press, London 198s, ss. 273-281.
LUTTRELL, A., "The Hospitallers of Rhodes Canfront the Thrks:
1306-1421", içinde: Christians, Jews and Other Worlds: Pat
terns of Conflict and Accomodation, Ed.: P. F. Gallagher,
University Press of Amerika, Lanham 1988, ss. 8o-ıı6.
LUTTRELL, A., "The Military and Naval Organization of the
Hospitallers at Rhodes: 1310-1444", içinde: Des Kriegswesen
der Ritterorden im Mittelalter Ordines Militares-Colloquia
193
Torunensie Historica, VI, Ed.: Z. H. Nowak Torun: Uniwer
sytet Mikotaja Kopernika, Torun 1991, ss. 133-153.
LUTTRELL, A., "The Genoese at Rhodes: 1306-1312", içinde:
• Oriente e Occidente tra Medioevo ed Eta Moderna, (Studi
in onore di Geo Pistarino), Ed.: Laura Balletto, Genova
1997, ss. 7.37-761.
LUTTRELL, A., "1389 Öncesi Osmanlı Genişlemesine Latin
Tepkileri", Osmanlı Beyliği (1300-1389), Ed.: E. A. Zacha
riadou, çevirenler: Gül Çağalı Güven-İsmail Yerguz-Tülin
Altınova, Tarih Vakfı Yurt Yay., İstanbul 1997, ss. 129-149.
LUTTRELL, A., "The Hospitallers and the Papacy, 1305-1314",
Forschungen zur Reichs-, Papst-, und Landesgeschichte;
Peter Herde zum 65. Geburtstag, eds. K. Borchardt and
E. Bunz, vol. Il., Stuttgart: Anton Hiersemann, 1998, ss.
595-622.
LUTTRELL, A., "Oniki Adalar'da Deprem: 1303-1513", Os
manlı İmparatorluğu'nda Doğal Afetler, Ed. : E. A. Zacha
riadou, çevirenler: Gül Çağalı Güven-Saadet Öztürk, Ta
rih Vakfı Yurt Yay., İstanbul 2001, ss. 159-166.
MARTIN, M. E., "The Venetian-Seljuk Treaty of 1220", The
English Histarical Review, vol. 95, no: 375 (April, 1980),
ss. 321-330.
MILLER, T. S., The History of John Cantacuzenus (Book IV):
Text, Translation and Commentary, Washington 1975, (Ya
yımlanmamış Doktora Tezi).
MILLER, W., "The Zaccaria of Phocaea and Chios (1275-1329)",
The Journal of Hellenic Studies, vol. 31, (1911), ss. 42-55.
MILLER, W., "The Genoese in Chios, 1346-1566", The Eng
lish Histarical Review, vol. 30, n. 119, (Temmuz 1915), ss.
418-432.
MILLER, W., Essays on the Latin Orient, Cambridge 1921.
1 94
MOLLAT, G., Les Papes dj\vignon (1305-1378), Paris 1912, 444s.
MORANVILLE, H., "Les projets de Charles de Valois sur l'Em
pire de Constantinople", Bibliotheque de l'ecole des char
tes, 1890, tome sı, ss. 63-86.
MORDTMANN, J. H., "Edremit", EI!, c. II, (1965), ss. 686-687.
MÜLLER, G., Documenti Sulle Relazioni Della Citta Toscane
Coll'Oriente e Coi 1\ırchi Fino all'anno MDXXXI, Firenze
1897·
NICOL, D. M., The Last Centuries of Byzantium, 1261-1453,
Cambridge University Press, 2nd ed. 1993, 497s.
NICOL, D. M., Bizans ve Venedik, Diplomatik ve Kültürel İliş
kiler Üzerine, Çev. : Gül Çağalı Güven, Sabancı Yay., İstan
bul 2000, 462s.
OIKONOMIDIS, N., ''Avrupa'da Türkler (1305-1313) ve Küçük
Asya'da Sırplar (1313)", Osmanlı Beyliği (1300-1389), Ed. :
E. A. Zachariadou, çevirenler: G. Ç. Güven-İ. Yerguz-T. Al
tınova, Tarih Vakfı Yurt Yay., İstanbul 1997, ss. 173-182.
ORUÇ BEY (Edirneli), Oruç Bey Tarihi, haz. Atsız, Tercüman
ıooı Temel Eser Dizisi, Tarihsiz, ı88s.
OSTROGORSKY, G., Bizans Devleti Tarihi, Çev. : Fikret Işıl
tan, TIK yay., Ankara 1999, 541s.
ÖDEN, Z. G., "Bizans İmparatorluğu'nun Türkler'e Karşı Alan
ve Katalanlar İle ittifakı", İÜEFTD, sayı: 35 (Prof. Dr. Hakkı
Dursun Yıldız Hatıra Sayısı), (1994), ss. 123-129.
ÖDEN, Z. G., "Karesi ve İlk Zamanları", Uluslararası Batı Ana
dolu Beylikleri Sempozyumu, Balıkesir 18-20 Ekim 2004,
Balıkesir 2005, ss. 42-45.
PETIT, J., "Memoire de Foulques de Villaret sur la croisade",
Bibliotheque de l'ecole des chartes, 1899, tome 6o, (1899),
s. 602-610.
195
PRYOR, J. H., Akdeniz'de Coğrafya, Teknoloji ve Savaş, çevi
renler: Füsun Tayanç-1\ınç Tayanç, Kitabevi Yay., İstan
bul 2004, 262s.
SCHEIN, S., Fideles Crucis. The Papacy, the West, and the Re
covery of the Holy Land 1274-1314, Ciarendon Pres, Ox
ford 1991.
1 96
THIRIET, F., "Les Relations entre la Crete et les Emirats 1\ırcs
de Asie Mineure au XIV. Siecle (1348-1360)", Actes du XII.
Congress International des Etudes Byzantines, II, (1964),
ss. 213-221.
THIRIET, F., La Romanie Venitienne au Moyen Age. Le de
veloppement et l'exploitation du domaine colonial venitien
(XII• - XV' siecles), De Boccard, Paris 1975, 485s.
TOPPING, P., "The Morea 1311-1364", A History of the Crusa
des, Ed. : Kenneth M. Setton - Harry W. Hazard, vol. III,
London 1975, ss. 104-140.
TRONE, R. H., The History of John Kantakouzenos (Book 1):
Text, Translation and Commentary, Washington 1979, (Ya
yımlanmamış Doktora Tezi).
TURAN, 0., Türkiye Selçukluları Hakkında Resmi Vesikalar,
TTK Yay., Ankara 1988, 202+107s.
TURAN, 0., Selçuklular Tarihi ve Türk-İsliim Medeniyeti, Bo
ğaziçi Yay., İstanbul 1999, 536s.
TURAN, Ş., Türkiye-İtalya İlişkileri I. Selçuklular'dan Bizans'ın
Sona Erişine, Metis Yay., İstanbul 1990, 409s.
ULUÇAY, Ç., "Saruhanoğulları", İA., c. 10, (1997), ss. 239-244.
UZUNÇARŞILI, İ. H., Anadolu Beylikleri, TTK Yay., Ankara
1988, (4. baskı), 297s.
VRYONIS, S., The Decline of Medieval Hellenism in Asia Mi
nor and the Process of Islamization from the Eleventh th
rough the Fifteenth Century, Berkeley 1971, 532s.
WITTEK, P., Menteşe Beyliği, Çev. : O. Ş. Gökyay, TTK Yay.,
Ankara 1986, (2. baskı), 191s.
WITTEK, P., "Milas", EI. 2 , c. VII, (1993), ss. 55·
YINANÇ, M. H., Düstfırname-i Enveri Medhal, İstanbul 1929,
98s.
197
ZACHARIADOU, E. A., Trade and Crusade, Venetian Crete
and the Emirates of Menteshe and Aydin (1300-141s), Hel
lenic Institute of Byzantine and Post-Byzantine Studies,
Yenice 1983, 272s .
.
ZACHARIADOU, E. A., ""MIA ELLHNOGLWSSH SYNQHKH
TOY CHDHR AİDHNOGLOY", Byzantinische Zeitschrift
ss . (1962), ss. 2S4-26s.
ZACHARIADOU, E. A., "Sept traites inedits entre Yenise et
les emirats d'Aydın et d'Menteşe (1331-1407)'', Studi Preot
tomani e Ottomani, Ed. : A. Gallotta, (1976), ss. 229-239.
ZACHARIADOU, E. A., "Prix et Marches des Cereales en Ro
manie (1343-144s)", Nuova Rivista Storica, LXI,(1977), ss.
291-306.
ZACHARIADOU, E. A., "The Catalans of Athens and the Begi
ning of the Turkish Expansion in the Aegean Area", Studi
Medievali, 3a Serie, XXI,(1980), ss. 821-838.
ZACHARIADOU, E. A., "Holy War in the Aegean during the
Fourteenth Century", MHR, v. 4, no. I, (1989), ss. 212-22s.
ZACHARIADOU, E. A., "Karesi ve Osmanlı Beylikleri: İki Ra
kip Devlet", Osmanlı Beyliği (1300-1389), Ed.: E. A. Zacha
riadou, çevirenler: G. Ç. Güven-İ. Yerguz-T. Altınova, Ta
rih Vakfı Yurt Yay., İstanbul 1997, ss. 243-2SS ·
ZACHARIADOU, E. A., "Sarukhan", El!, c. IX, (1997), ss. 69.
ZACHARIADOU, E. A., "Udj", El!, c. X, (2ooo), ss. 777.
ZACHARIADOU, E. A., "Umur Pasha", EL>, c. X, (2ooo), ss. 867.
ZHUKOV, K., "The 'Destan of Umur Pasha' in the Light of the
'Kitab-ı Bayriye' by Piri Reis", XL Türk Tarih Kongresi, c.
III, Ankara 1994, ss. 893-897.
1 911
EKLER
1- Mektup, Antlaşma ve Anekdotlar
[I]
Girit vassallerinin Türklerin adaları
yağınalarına dair mektupları
16 Temmuz 1318
(George Martin Thomas, Diplomatarium Veneto
Levantinum, c. I, s. ıoS-109 no. 62)
201
kendilerinden topraklarımıza gelenleri himaye ve muhafaza
ettiğimizi [109] ve ettirdiğimizi göstererek neden kendile
rinden aksi muamele gördüğümüzü açıklamalarını isteyen
bir mektup yazdık. Bize dostane mektuplarla cevap verip,
bizleri kardeş bildiklerini, bizimle kuvvetli bir sulh ve vefak
halinde bulunmak istediklerini ve bizim adamlarımıza kesin
surette tecavüz ve taarruzdan sakınacaklarını bildiriyorlar;
kesin surette tecavüzden sakınacakları tebamıza ait adalada
sahip olduğumuz yerlerin doğru olarak bildirilmesini istiyor
lardı. Va'dlerini tutacaklarını sanarak bu yerleri kendilerine
bildirdik. Fakat bu imansız adamlar yukarıda bahsettiğimiz
sadık tebanıza verdikleri zararlada yetinmeyerek, geçen Ma
yıs ayında on altı silahlı kayıkla, daha doğrusu kayık değil en
büyüğünün yüz ve en küçüğünün elli kürekçisi olan ve top
lamda bin beş yüz kişi bulunan hafif harp gemileriyle sadık
tebanız Andrea Comaris'in idaresindeki Karpathos Adası'na
gelip buraya çıkmışlar, bu adayı yağma edip küçük büyük üç
yüz kişiyi ele geçirmişler, mevaşi ve her şeyi gasp etmişler,
hepsini alıp Türkiye'ye dönmüşlerdir. Şimdi de emin bir kay
naktan aldığımız haberlere göre bu melunlar bu on altı kayık
ve hazırlamakta oldukları daha on diğer kayıkla Girit Ada
sı'nın Sithia tarafına gelmeye hazırlanıyorlarmış; bu kayık
lada birlikte beş Katalan gemisi de bulunuyormuş ve Türk
lerin sayısı iki bin kişi imiş. Bunu haber aldığımızdan beri
bütün ada dahilinde ve bilhassa müsait görülen yerlere ne
zaret için nöbetçiler diktik ve diktirdik. Sythia'ya kuvvet ve
silah naklettik; bu mıntıkanın emniyeti ve müdafaanın iyice
sevk ve idaresi için bu tedbiri zaruri gördük; kadırgalarımızı
hazırlamaktayız; onları o surette tertip ve ihzar ediyoruz ki
şayet adanın bu cihetinde karaya çıkmak hususunda kendi
lerine güveniderse onları layık oldukları veçhile karşılaya
cağız. Adaya gelip bizlere saldırmazlarsa emriniz olmadan
202
biz onlara karşı hasmane bir harekete girişmeyeceğiz. Zat-ı
Asilanelerinin uygun buldukları kararları ittihaz eyleyip, emir
ve iradelerini bize bildirmesi için yukarıdaki malumatımızı
tam olarak taraf-ı Asilanelerine arz eylerneyi uygun bulduk.
Son olarak haber almaktayız ki Türklerin dört kayığı San
torini Adası'na gelip karaya kuvvet çıkartarak bu adayı yağma
etmektedirler.
203
[ II ]
Venedik Senatosu'nun Türklere karşı sefere
dair Papa VI. Clemens'in mektuplarına ve
sefaretine cevabı
ıı Ocak 1343
(George Martin Thomas, Diplomatarium Veneto
Levantinum, c. I, s. 263-265 no. 136)
Karar
Papanın ve elçisinin mektuplarının okunmasını dinleyip
onları öğrendikten sonra ve mezkur elçinin Türklere karşı
sevk olunacak kuvvetiere dair yapmış olduğu teşebbüs hak
kında bilgi sahibi olduktan sonra, v.b .....
Elçinin talebinde başlıca iki şey söz konusu olup, bir taraf
tan Papalık mezkur kafirlerin ortadan kaldırılması ve mağlup
edilmesi için ne yapılmasının uygun olacağını bildirmekte di
ğer taraftan Dojluk bu kuvvetleri hangi tarihte harekete ge
çirmenin uygun olacağını, tarafımızdan yapılması düşünülen
yardımın çeşidini ve miktarını beyan ve tebliğ etmektedir. Prü
domlarımız aşağıda yazılı şekilde ve sırada cevap verilmesinin
uygun olacağı hakkında fikir birliğine varmışlardır:
Evvela, mademki bizim fikir ve görüşlerimiz soruluyor, "al
çak Türklerin kudret ve kuvveti o derece artmış ve gelişmiş
tir ki kimsenin onlara karşı koyacak kuvveti olmadığından
Hıristiyan ahalisi arasında ve hatta onlara komşu bölgelerde
gasp ve yağmada bulunmak için serbestçe gidip geliyorlar"
şeklinde defalarca kutsal zatımza bilgiler verdiğimiz karşılık
olarak bildirilmelidir. Bu suretle onların kuvvetlerini bildiği
mizden Papa hazrederine tavsiyede bulunmuştuk ki bu sefere
istenilen zaman ve mekanda her birine ikiyüz kişinin bineceği
204
kırk kadırga ve bundan başka her biri yüzyirmi kürekçi ve yirmi
şövalye taşıyan elli huissier [usserii] tahsis olunursa böylece
bu sefer için bin şövalye ayrılmış olur ve bu sayede Türklerin
acı kuvvetine karşı konulabilir. Fakat böyle bir kadırga donan
masının kurulup donatılmasının kolay olmayacağını ve hali
hazırda gerekli şövalyeleri tedarik etmenin mümkün olamaya
cağını düşündüğümüzden [264] Hıristiyanları kurtarmak ve
kafideri zaptetmek için her hiilükarda bir kadırga donanınası
teşkil edilmelidir; bu donanma fikir ve görüşlerimize göre en
az yirmibeş kadırgadan oluşmalıdır. Durumun daha da kötü
leşmesini önlemek için her hiilükarda bir donanma hazırlayıp
Hıristiyanların yardımına göndermek hususunda faydalı göre
cekleri tedbirleri almalarını Papa hazretlerine bırakınayı uy
gun gördük. Bununla beraber yukarıda bahsi geçen kafirle
rin büyük kuvvetini göz önünde tutarak kutsal şahsiyetlerine
derin saygılarımızla şu fikrimizi sunmaya cüret ederiz ki do
nanma ne derece büyük ve kuvvetli olursa seferden elde edi
lecek menfaat de o derece önemli olacaktır.
Seferin kuvvetlerine tarafımızdan yapılacak katılım payını
bildirmekle ilgili talebe gelince şu şekilde cevap verilmelidir
ki: Kendisi için hiçbir şey gizli olmayan Tanrı bilir ki geçmişte
olduğu gibi bugün de Tanrı'nın kutsal inancına ibadetle dolu
kalbimiz mukaddes imanın kuvvetli olmasını ve her zaman
artmasını şevkle arzu etmiş ve etmektedir. Geçmişte duymuş
olduğu gibi halen de kutsal inanca bağlı Hıristiyanları bu de
rece çirkin bir perişanlık içinde görerek ızdırabın acıtıcı iğ
nelerini duymaktadır. Bunun için elimizden geldiği kadar bu
uğurda gayret göstermek hususunda her zaman hazır olduğu
muzu gösterdik. Bunun böyle olduğu gerçekten yeterli dere
cede anlaşılacaktır. Bu kafirlerin kuvvetlerinin artmasından
dolayı H ıristiyanlığı tehdit eden tehlikenin ciddi boyutlara
205
ulaştığını gördüğümüzden kalbimiz bu gaye için daha kuv
vetli çarpmaktadır.
İşte bunun için iyi niyetimizde kararlı olarak, katlanacağı
BUZ masraflara önem vermeyerek kendi adımıza zevkle aşağı
daki tekiifte bulunuyoruz: Papa hazretleri bu alçaklara karşı
bir kadırga donanınası göndermeyi emrettiği ve buna teşeb
büs ettiği vakit her defasında kendimiz, tabilerimiz, tebamız,
Girit Adası, Eğriboz Adası ve bize bağlı olan diğer toprakları
mız, yerlerimiz ve adalarımız için dörtte bir oranında olmak
üzere bu donanınayı temin etmek. Yani donanma yirmibeş ka
dırgadan müteşekkil olursa biz kendi hissemize altı kadırga
temin edeceğiz; şayet donanma otuziki kadırgadan oluşursa
biz sekizini sağlayacağız; eğer donanma kırk kadırgadan olu
şursa onunu vereceğiz. Bu şekilde katılımımız kadırga sayısı
ile paralellik gösterecektir. Kadırgalarımızı da herşeyiyle yani
adamları, malzemesi ve gerekli silahlarıyla donatacağız.
Seferin tarihine gelince, bu hususta kararı kutsal şahsi
yetlerine bırakarak ondan bahsetmiyoruz. Diğer kadırgalar
için uygun görüp verecekleri emir bizi de kapsayacaktır. Fa
kat elçi bu hususa değinip oluşturulacak donanmanın üç yıl
arka arkaya kış ve yaz mevsimlerinde hizmette kalmasının uy
gun olacağını bildirmiştir. Teşkil olunacak donanmanın, ka
firleri mağlubiyete uğratmak için yaz kış bütün yıl ve bu şe
kilde arka arkaya üç yıl hizmette bulunmasının faydalı hatta
tamamiyle zorunlu olduğunun Papa hazretlerine yazılması ve
elçiye de söyleomesinin uygun olacağı fikrindeyiz.
Sonra, bu sefer acil bir iş olup ne şekilde olursa olsun ge
cikmesinden hiçbir şey kazanılamayacağını Papa hazretlerine
yazmalı ve Papalık elçisi ile söz konusu elçilere de bildirilmeli
ki Papa hazretleri bu donanınayı bu yıl teşkil etmeye karar ve
rirlerse bu uğurda hazırlamak istedikleri kadırga sayısını be
lirtmelidirler. Bu sefere atfettiğimiz önemden ötürü kuvvet
206
ve imkanlarımızın üstünde bir tekiifte bulunduğumuzdan bu
teklifin Papa hazretlerini tatmin ve memnun kılacağını umar;
bu sefer için istedikleri kadırga sayısını ve onların hangi ta
rihte hazır olmalarını arzu ettiklerini tarafımıza bildirmele
rini dileriz. Kendi adımıza verecekleri talimatı gönülden ye
rine getireceğiz. Bununla beraber şunu kutsal şahsiyetlerine
hatırlatırız ki kadırga donanmasını bu yıl teşkil etmeye karar
verdikleri takdirde [265] bu uğurda ayınlacak kadırgaların
silahlandırıhp donatılarak önümüzdeki nisan ayı içinde Ro
mania sularında bulunacak şekilde emir buyurmalarının ke
sin surette zorunlu olduğu fikrinde bulunduğumuzu arz eyle
riz. Bundan dolayı Papa hazretlerinden gerek silahlandırılıp
donatılacak kadırgalar sayısı ve gerekse seferin tarihi husu
sunda uygun bulacakları tedbirleri almalarını dileriz. Hıris
tiyanlığın zafer ve şam için bizleri daima sadakat ve gayretle
hazır göreceklerdir.
Bundan başka, zamanla Papa hazretleri kadırga sayısını
arttırınayı uygun bulurlarsa bizler her zaman belirlenecek
miltarın dörtte bir ile katılmaya hazırız, bunu yukarıda arz
eylemiştik. Yapacağımız yardımımızın kendimiz, Girit ve Eğ
riboz adalarımızia bize bağlı olan diğer yerler için olacağını
belirtiriz. Zira onlar kendi adiarına birşeye sahip değillerdir.
Şövalyelerin yola çıkarılması hususuna gelince, Papa haz
retleri bu şövalyeleri göndermek istediği vakit her defasında
biz, gönderilecek şövalyelerin toplam sayısının dörtte birini,
onları sağlayanların masraflarını vermeleri şartıyla, naklet
meye ve Venedik şehrimizde yukarıda söylenildiği üzere mas
rafları başkalarına ait olmak üzere hayvanların ve yiyecek
lerin nakli için husisi erler ve neferler teçhiz etmeye hazırız.
207
[ III ]
Gazi Umur Bey'in 17 Ocak 1345 tarihinde
. İzmir'de Haçlılara karşı kazandığı zafere ilişkin
Düstftrname'nin anlatısı
(Enveri, Düsrurndme-i Enveri, neşr. : Mükrimin H. Yınanç,
İstanbul 1928, s. 6ı)
[s. 61]
Çün sabah oldı yüridi ol çeri 1 ol Mesemerti idi öndeki eri;
Anun ardınca Mesepiri yürür 1 çıkdı kafir bahr-i kıranın bürür;
Yüridi hem sonra Batraş-ı layın 1 taşı tolu mekir içi tolu kin;
Bir gümüş haçı var önünce ulu 1 götürürler tahta üstünde ölü;
Camide cansuza 'Tengri' der tapar 1 arsız cümlesi Hak yoldan sapar;
Bir haber Paşa'ya gönderdi firenk 1 "nice kılasın bizimle deyü cenk;
Kim senün Tenründürür bir bizim üç 1 hem biz üçiiz cem olupdur bizde güç";
Dedi Paşa: "Birdürür ulu Çalap 1 biz kılaruz nusreti andan talep;
Putdan istersüz talepsüz nusreti 1 nefi yokdur bir kuyumcu aleti";
Şubdem ada geyüp saz ü selep 1 bürüme çukal u cevşendür acep;
Ellig ve kollul';u butlık hem ışık 1 hep müşaykal çevre veriridü ışık;
Zemberek götüren önünce gider 1 çanra oku sonra andan azm eder;
Harbe kalkan götüren haddi yok 1 kılıç ve kurde götüren anda çok;
Çalınup kös ve nara ve boru 1 çıkdı deryarlan kamu kıldı yula;
Göz açıp yumunca erer hendege 1 öd götürmüş mancınık ister yaya;
Çok uzun baltalar ile çekdiler 1 hendege cümle metrisi dökdiler;
1\ıruban cenk ider iken Türk eri 1 cümle hendekten aşup çıkdı çeri;
Kara Buğrayı Frenk oda urur 1 gafil olmuş Türk ırak yerde durur;
Derim ev var kara ve kızıl ve ak 1 anları hep yakdı cümle ittifak;
Erdi bölük bölük olup gaziler 1 cümlesi binmişdi esp-i taziler;
Hızır Beg geldi veziri Arslan 1 bile yanında anun oğlı Toğan;
Geldi hem Hace Hasan oğlanları 1 Bedreddinle Ali Merdanları;
Hem Ehad Beg hem Süleyman hem Hasen 1 cümle bunlar cenk kılur dinle sen;
208
Hem Hızır Beg dahi İsmail Beg 1 cümle Paşa hısmı çok kati oldı seg;
Dahi Çu�a Subaşı hem kardaşı 1 ol Hasan Beg cenkdür anun işi;
Bir kilise vardur İ zmir'de ulu 1 ol sı�r yata�ıydı gübre dolu;
Batraş anda varup görmişidi 1 mezbele olmuş anı görmişidi;
Demiş ana "yardım edersen bana 1 çok asam kandili altından sana";
Türk ayağından sürüyüb bi-aman 1 ol kiliseye koyarken verdi can;
Hem Mese Pir'i dahi bir Türk eri 1 soydu sürürken çürimiş deri;
Dedi Paşa "Ol üçünü getürün 1 göreyin anları bunda getürün";
Getürüp üçün dahi tuzladılar 1 koydılar tabuta hem gizlediler;
Çok kayık geldi ölüler satdılar 1 çün şınuban ellerine getdiler;
Haddi yok buldu ganimet ol çeri 1 doyum oldı gayet anda Türk eri;
Toldı kafır elleri zar-u fıgan 1 Müslümanlar cümle oldı şadman;
209
[ IV ]
Kıbrıs Kralı IV. Hugues'nun Napoli Kraliçesi
I. Giovanna'ya Türklere karşı Hıristiyan
zaferinden bahseden mektubu
24 Haziran 1346
(Nicola Jorga, "Une Lettre Apocyrphe sur la hataille de
Smyrne (1346)", Revue de I'Orient Latin, 3, (1895), s. 29-31)
[s. 29]
Kıbrıs Kralı, Sicilya Kraliçesini saygı ve minnettariılda se
lamlar. Kral, Türklere karşı kendilerinin ve diğer inançlı Hı
ristiyanların verdiği savaşa desteklerinden dolayı minnettar
dır. [s. 30] 24 Haziran 1346'da biz ve diğer Hıristiyan Haçlılar
Türklere karşı savaşmak üzere harekete geçtik ve İzmir ile
Ayasuluğ arasında bir yerde toplandık. Türkler oniki yüz bin
kişi idi ve bizlerin sayısı da ikiyüz bin idi. Savaş şiddetli bir
biçimde başladı ve Türklerin sayısı çok fazla idi. Mücadele ak
şama doğru neticelendi. Aşırı derecede yorulduğumuz için ar
tık savaşmaya takatimiz kalmadı. Savaşın sonunda ayakta ka
lan Türklerin sayısı bizden fazla idi ve bunlar şehitlerini almak
için bekliyorlardı. Biz çok yorgun düşmüş ve hatta kendi ka
nımızı içecek derecede susuz kalmıştık Neyse ki Tanrı buna
izin vermedi. İçinde bulunduğumuz durum için büyük bir
inançla Efendimize dua ettik. Dedik ki: "Eğer Sen, bu inançlı
savaşçılarının kazanmasım istiyorsan bize bir işaret ver ve
kalbirnizi güçlendir. Senin adına şehit olabilmek için onlara
karşı bize dayanma gücü ver". Zeferden umudumuzu kesmiş,
daha çok ölümü bekleyen bir biilde matem ve gözyaşı dökü
yorduk. Aniden beyaz bir atın üzerinde birisi göründü, kırmızı
renkte mükemmel bir haç taşıyordu. Kahverengi saçları, uzun
210
bir yüzü ve sakalı vardı. Gür bir sesle dedi ki: "Ey inananlar!
Korkmayın. Çünkü Majesteleri Tanrı sizlere cennetin kapıları
açtı ve görünmez yardım elini uzattı. Ayağa kalkın, güçlü ve
cesur olun ve savaşmak için benimle gelin. Çünkü siz ebedi
hayat ile kutsandımz". Böylece, onun yardımı ile topadandık
ve sanki hiç savaşmamışız gibi Türklerin gece başlattığı yeni
saldırıya karşı sanki her taraf bize aydınlıkmış gibi mücade
leye giriştik. Türklerden hayatta kalanlar ışığıınızia bir anda
ortadan kayboldular. Böylece Tanrı'nın yardımıyla Türklere
karşı zafer elde ettik.
211
[V]
Ayasuluğ Hikimi Hızır Bey ile mütareke
ıS Ağustos 1348
(George Martin Thomas, Diplomatarium Veneto
Levantinum, c. I, s. 313-317 no. 168)
212
yazılı maddeler ve mukavelenamelerle yüklü olarak onun kut
sal huzuruna, Papalık meclisinden nezdimize dönene kadar
bütün taahhütlere onları ihlal etmeksizin riayet etmeyi vaat
ve taahhüt ederek tam yetkiye sahip elçilerimizi gönderiyoruz.
Bundan başka, zat-ı akdeslerinin yukarıda bahsi geçen
maddeler hakkında diledikleri şekilde ister ilaveler, ister ek
siltmeler yaparak vereceği kararı bütün kuvvetimizle kabul
ve idameyi de peşinen vaat ve taahhüt eyliyoruz. Bu hususta
göğü, toprağı, denizi, dünyada mevcut her şeyi yaratmış olan,
yegane ölüm ve dirim kuvvetine malik olan, ebedi olan, ben
zeri bulunmayan, ölmemiş ve ölmeyecek olan, doğurulmamış
ve doğmamış olan, bütün insanların gizli veya açık her şeyi
kendisine malum olan, Tanrı "longuium et calamon" yani levha
ve kalemi yaratmış olan Tanrı, makamını göklerde tesis etmiş
olan, yanında duran melekleri ve mukarreb melekleri yoktan
yaratmış olan, yüz yirmi dört bin peygamberi yaratmış olan
ki bunlardan birincisi Adem, sonuncusu "Valla ubelle, vaelle
Eliahin elcaniathel garniuserit" diyerek Müslümanların dinini
göstermiş olan ve onu izhar etmiş bulunan Abdullah oğlu Mu
hammed'dir, emrini şu dört kitaba göndermiş olan Tanrı için:
Musa'nınki olan eskisi, Davud'un Mezamir kitabı olup Zebur
adı verilen, Iuz tabir olunan İsa'nın İncil'i ve Muhammed'in
Furkan'ı ki onunla Müslümanların yasası Kur'an'ın dört zin
ciri ile kavileşmiştir, kendisine kudretimi, bütün mallarımı
borçlu olduğum Tanrı için, vücudumu yıkadıktan sonra bü
yük kıyamet günü için yemin ederiz.
Ben, yukarıda adı yazılı Emir, hiç korkmadan, hiçbir bas
kıya maruz kalmadan fakat kendi isteğirole ve dosdoğru adam
Iarımızla "cohicides" ellerimi arapça yazılı el Kur'an-ül Mu
azzam üzerine koyarak ant içer ve taahhüt eylerim ki ben,
kardeşlerim ve bütün halkım ve bütün devlet erkanım, aşa
ğıda yazılı bütün maddelere kesin olarak riayet eyleyeceğim;
213
e�er ant içtiğim bütün hususları ang içtiğim gibi yapmazsam
ve aşağıda yazılı maddelerin herhangi birine aykırı hareket
edersem "dehoam passaris" olayım ve gençli�im hakkında
bütün söylediklerim için la ilahe iliallah Muhammedün Resu
lulİah olayım, yedi defa Mekke'ye ayakkabısız yayan gitmekle
mükellef olayım ve kıyamet günü yani hüküm günü Muham
'
med aleyhimde bulunsun, İbrahim ve Ali ve Cafer'i öldüren
lerle birlikte mahkum olayım ve Hüseyin ve Hasan'ın kanı
benden sorulsun ve benim boynurnun borcu olsun3"7• ve "la
bia mea sint et essent haraava" yani hüsn-ü suretle kazandı
ğım aleyhimde olsun.
[s. 315] işbu isteyerek yapılan yemine dayanan ahde bü
yük bir teminat olmak üzere adımı ve bizzat ellerimi bu yazı
nın başına ve sonuna koydum.
Evvela ant içer, vaat ve taahhüt eyleriz ki yukarıda adı ge
çen Amiral halen elçilerimiz karar ve iradelerini ö�renmek
üzere nezdlerine gittikleri Papa hazretlerinin iradesi de o
merkezde olmak şartıyla kutsal ittifak adına yukarıda adları
geçen senyörlere veya onlar tarafından tayin olunacak diğer
senyörlere yukarıda adı geçen Ayasulu� adlı yerimizin ticari
vergi gelirlerinin yarısını ve aynı suretle sahip oldu�umuz di
�er limanların ticari vergilerinin gelirlerinin yarısını verecek
veya verdireceğiz.
Bundan başka, vaat ve taahhüt eyler ve ant içeriz ki biz ve
milletimiz İzmir Hristiyanlarının kalesinin halkına iyi şekilde
ve dostane muamelede bulunup saygı gösterece�iz ve onlara
yardım edeceğiz.
Kendimiz, kardeşlerimiz ve tebamız olan bütün adamlar
adına vaat ve taahhüt eyler ve ant içeriz ki barış için ant içti
ğimiz günden itibaren tamamen geçecek gelecek ayın sonuna
327 Bu yemin tarzı Aydınoğulları'nın Şii oldukları şeklinde yapılan yorumları des
tekler mahiyettedir.
214
kadar küçük büyük bütün gemilerimiz ve kadırgalarımızla kar
deşlerimize ve adamlarımıza ait olanlarm hepsi bütün sular
dan karaya çekilecek, onların yakılıp tahrip edilmesini kabul
edip etmediğini sormak üzere Papa hazretlerine gidilip dönö
lünceye kadar geçecek müddet zarfmda orada kalacaklardır.
Şayet Papa hazretleri onların yakılıp tahrip edilmesini ister
lerse emirleri gelir gelmez gemileri yakıp imha ederek, emir
lerini derhal İcra ve tatbike hazırız. Şayet Papa hazretleri af
edip de onların yakılmamasmı ve tahrip olunmamasını bize
bağışiarsa onları karada, su dışında, silahsız bir halde muha
faza eylemekle, onlarla hiçbir şey yapmamakla, onları [yardım
isternek için] milletimizden hiçbir kimseye göndermemekle mü
kellef olacağız ve durum imzaladığımız barış süresince hiçbir
hareket hazırlığı yapılmaksızın hiçbir kimseye bir zarar ver
meden, hiçbir Hristiyana karşı korsanlık yapılmaksızın böy
lece devam edecektir.
Bundan başka, namımıza, varislerimizin, ekabirimizin
ve bütün milletimizin adına vaat ve taahhüt eyler, ant içeriz
ki hiçbirimiz ne korsanlık eden herhangi bir Türkiye Amira
linin herhangi bir kadırgasına ve gemisine gitmek cüretinde
bulunacak ne de Hristiyanlara zarar verecektir; büyük olsun
küçük olsun bir kimse gizlice bir Arniralin kadırgasına veya
gemisine adamlar gönderecek olursa bu kötü ilişkileri bütün
kuvvetimizle ele geçirmekle mükellef olacağız, onları yemini
mize aykırı teşebbüslere yardım ettiklerinden dolayı cezalan
dıracağız ve şayet bir Hristiyana bir zarar verilmişse, zarara
uğrayana sadece sözüne güvenerek zararını karşılayacağız.
Bundan başka, vaat ve taahhüt eyler, ant içeriz ki idare
miz altında bulunan hiçbir yerde adamlarımız korsanlık ya
pan ne bir kadırgayı ne de bir gemiyi kabul edecekler, ne de
ona ekmek ve gıda gereksinimi sağlayacaklardır. Bilakis kendi
düşmanları imiş gibi onları uzaklaştıracaklar, onlara zarar
215
vereceklerdir; aralarından biri onlara açıkça veya gizlice yi
yecek verir, yardım eder, öğüt verir ve iltimasta bulunursa ve
biz de bunu haber alırsak ve şayet bundan Hristiyanlara her
hangi bir zarar gelirse onu tamamen karşılamak ve gasbolu
nan şeyi iade ile mükellef olacağız ve onun öğüt ve iltimasın
dan faydalananı yeminimize aykırı hareket etmiş suçlu bir
kimse gibi cezalandıracağız.
Bundan başka, vaat ve taahhüt eyler, ant içeriz ki ne tara
fımızdan ne kardeşlerimiz tarafından ne de bütün arazimiz
deki adamlarımız adına hiçbir Türkiye amiralinin bir gemisi
kabul olunmayacak [s. 316] ve hiçbir kimse açıkça olsun veya
gizlice olsun ne yiyecek, ne öğüt ve ne de bir iltimas elde ede
cektir; bilakis onları salıillerimizden kovacağız ve onlar hak
kında kendi düşmanlanmız gibi hareket edeceğiz; eğer bir
kimse onlara öğüt verecek, yardımda bulunacak veya iltimas
ya da iaşe sağlayacak olursa bu geminin uğrayabileceği zararı
tam olarak karşılayacağız, suçluyu veya suçluları yeminimize
aykırı hareket eden suçlular gibi cezalandıracağız.
Bundan başka, şayet kutsal ittifakın bir kadırgası veya ka
dırgaları korsanlık eden Türklere veya Hıristiyanlara ait bir
kadırgayı veya kadırgaları ya da bir gemiyi tahrip edip, ka
çarak arazimize gelirlerse kadırgaların döküntülerini ve bü
tün denizciler ile ganimeti kutsal ittifakın adamlarına teslim
etmekle mükellef olacağız; söz konusu olan bir Türk gemisi
ise geminin döküntüleri ile ganimeti teslim etmekle mükel
lef olacağız; fakat mürettebattan Türk olanlara gelince onları
kendi yasamıza göre yeminimize ihanet etmiş suçlu kimseler
gibi cezalandıracağız.
Bundan başka, Hıristiyanların kutsal ittifakına mensup
büyük veya küçük çaplı bir kadırga ya da da bir gemi bir fır
hna veya herhangi bir kaza neticesinde sahillerimizde herhangi
bir yerde parçalanırsa o gemi veya gemilerin, kadırgaların
21 6
bulunduğu yerdeki adamlarımız denizcilerin bütün mallarını
muhafaza edecekler, onlara öğüt verecekler, yardım edecek
lerdir; şayet adamlarımızın ihmal ve gevşekliği ve onları iyi
koruyamaması neticesinde denizcilerin veya gemilerin mal
ları ya da bizzat şahıslar herhangi bir şekilde bir zarara uğrar
veya hakarete maruz kalırlarsa bundan zarar görenlere ve bu
kötü muameleye maruz kalanlara ihmal ve gevşeklikleri gö
rülenlerin mal ve mülklerinden tam tazminat ödeyeceğiz ve
İlımali görülenleri yeminimize aykırı hareket eden suçlular
gibi cezalandıracağız.
Bundan başka, vaat ve taahhüt eyler, ant içeriz ki kutsal
ittifaka saldırmak azminde bulunan hiçbir Türkiye Amiraline
ve durumu ne olursa olsun herhangi bir kimseye, ne de kutsal
Roma kilisesine asi hiçbir Hıristiyana ister gizli ister açıkça
sına ne iltimasta bulunacağız, ne öğüt vereceğiz, ne de yardım
edeceğiz; fakat bilakis onlar aleyhinde olduğumuzu ilan edece
ğiz ve onların aleyhinde bütün kuvvetimizle hareket edeceğiz.
Bundan başka, vaat ve taahhüt eyler, ant içeriz ki İzmir
başpiskoposu bu mahalde inşa edilmiş olan bütün kiliselere
sahip olacak ve dilediği şekilde oraya gidebilecek, ayİnlerde
bulunabilecek, İsa'nın kutsal dinini neşir ve telkin edebilecek
tir. Bundan başka kendisi ve ailesi için ekebilmesini sağlamak
üzere ona gereken tohumları ve toprağı vereceğiz; kendisi ve
onunla birlikte bulunan Hıristiyan ümmetini korumak için
ona adamlarımızı da vereceğiz; Ayasuluğ başpiskoposu için
de aynı şekilde hareket etmeyi taahhüt eyleriz.
Bundan başka, vaat ve taahhüt eyler, ant içeriz ki şayet bi
zim veya tebamızdan birinin bir Hıristiyana borcumuz varsa
vadesi geçince onu tam olarak ödettireceğiz.
Bundan başka, vaat ve taahhüt eyler, ant içeriz ki kendi
mizi arazimize gelen bütün Hıristiyan taeirierin emniyet ve
muhafazasını temin ile mükellef sayıyoruz; onlara haksızlıkta
217
bulunulmasına, şiddet gösterilmesine tahammül etmeyece
ğiz; şayet adamlarımızdan biri ahmaklık eseri olarak onlar
dan birine bir zarar verirse bu zararı tam olarak tazmin ede
ceğiz ve bu kötülüğü işleyeni sebep olduğu haksızlığa, işlediği
suça göre cezalandıracağız.
Bundan başka, ne ölçü ve vergileri, ne ticari resimleri ne
de yetkimize bağlı bütün diğer vergileri ne arttıracağız ne de
azaltacağız.
[s. 317] Bundan başka, vaat ve taahhüt eyler, ant içeriz ki
kutsal ittifaka mensup her millet yani Kıbrıs, Venedik ve Ro
dos Şövalyeleri arazimizde meclislerine ve konsoloslarına sahip
olacaklardır; bu konsoloslar milletleri üzerinde yargı hakkına
sahip olacaklardır; eğer bir Türk'ün yukarıda yazılı Hıristiyan
milletlerinden birinin bir ferdi ile bir kavgası olursa onun kon
solusu ile naibimiz birlikte meseleyi tahkik edeceklerdir; bir
likte verdikleri hüküm ve yahut konsolosun vereceği hüküm
tarafımızdan kabul ve tasdik olunacaktır; şayet herhangi bir
kötülüğü yapmış olan Hıristiyanlardan biri ise Hıristiyanla
rın konsoloslarından başka hiçbir himse bu işe karışmamalı
dır; onların yapacakları iş veya verecekleri hüküm tarafımız
dan teyit ve tasdik olunacaktır.
Bundan başka, vaat ve taahhüt eyler, ant içeriz ki kutsal
ittifaka mensup bütün kadırgalar hiçbir ticari vergi, ne de bir
devlet vergisi ödemeden sahillerimizin her noktasına, bütün
limanlarımıza gidebilecekler, oralarda iaşeleri için ihtiyaç
ları olan ekmek, şarap, et ve sair yiyecekleri alabileceklerdir.
Bundan başka, vaat ve taahhüt eyler, ant içeriz ki Rodos
Şövalyeleri ile yemine dayanan eski antlaşmamızın içerdiği
bütün maddeleri ve sözleşmeleri tastik edip, yürürlüğe koya
cağız. Bu antlaşma mührümüzle mühürlenmiş olup maddeleri
buradaki maddelerle çelişmeyip daha ziyade yukarıdaki mad
deleri teyit eylemektedir
218
Bundan başka, vaat ve taahhüt eyler, ant içeriz ki yukarıda
adları yazılı olan senyörler veya onlardan bir tarafından mü
teveffa senyör patriğin cesedi ile diğer cesetler talep olununca
onları vaktinde ve mahallinde saati saatine teslim edeceğiz.
Bundan başka, vaat ve taahhüt eyler, ant içeriz ki şayet yu
karıda yazılı maddelerden biri herhangi bir noktadan anlaşıl
madığı takdirde üç elçi tarafından aydınlatılabilecektir ve on
ların yorumu geçerli ve inanılır olacaktır.
Bundan başka, vaat ve taahhüt eyler, ant içeriz ki iki taraf
tan birinin bir kölesi diğer tarafın arazisine kaçıp sığınırsa o
taraf veya tarafımızdan ya da umumi bir suretle kölenin git
tiği taraf onun için daha fazla olmamak üzere ıs florin öde
mekle mükellef olacaktır; bu suretle şayet bir köle kaçarsa onu
iade etmekle mükellef olacağız yahut diğer taraf bizden ıs flo
rin miktarında bir meblağ talep edecektir; şayet bu erkek veya
kadın köle efendilerine veya sair kimselere ait bir şeyi de be
raberinde götürmüşse, götürülmüş olan şeyleri alıp zarara uğ
rayan diğer tarafa iade etmekle mükellef olacağız.
Miladın 1348. yılı, ı. indüksiyonunda, Ağustos'un ı8'inde
senyör Çelebi yukarıda yazılı olduğu üzere mezkftr bütün mad
delere riayet edeceğine ant içmiştir ve ben Papalığın noteri Ge
orge Calloquiri'nin huzurunda kendi eliyle Latince ve Grekçe
olarak aşağıya imzayı atmıştır.
219
[ VI ]
ıS Ağustos 1348 tarihli antlaşmanın Venedikliler ve
diğerleriyle yapılan mütekabil akdi
ıS Ağustos 1348
(Georgft. Martin Thomas, Diplomatarium Veneto
Levantinum, c. I, s. 318 no. 169)
220
kazaya uğrarsa ittifak, arazisinde kurtanimış bulunan şahıs
ları, mallarını, eşyalarını kendi malları söz konusu oluyormuş
gibi sadıkane kurtarmak ve muhafaza etmek ve onları iadesi
gereken kimselere iade etmekle mükellef olacaktır.
Bundan başka, taeider yukarıda yazılı ittifakın arazisinde
ölüderse ölenlerin mallarını sadakatle korumayı ve Çelebi bize
yazı ile bildirince onları tamamen iade etmeyi vaad ve taah
hüt eyliyoruz.
Bundan başka, şayet Hıristiyanların bir kadırgası veya ge
misi, Çelebi'nin toprağına veya milletlerine kendi arazisi dahi
linde zarar vermek isterlerse ne tarafımızdan ne de adamları
mız tarafından yardım göreceklerdir; onlara ne öğüt vereceğiz,
ne de yardımda bulunacağız, ne de iltimas eyleyeceğiz; bilakis
sözlerimiz, ricalarımızla mezkı1r zararlara sebebiyet vermek
isteyenlere engel olmaya çalışacağız ve bütün kuvvetimiıle
bundan vazgeçirteceğiz. Onlar buna rağmen maksatlarından
vazgeçmez ve telkinlerimizi kabul etmezlerse ittifak, müsait
ve mümkün yollardan çabucak adı geçen Çelebi'yi haberdar
edecektir.
Bundan başka, Çelebi'nin tebasından olan bir erkek veya
kadın Türk Hıristiyanlığa geçmek veya sair bir sebeple arazi
ınize iltica eder ve oraya başkalarına ait mallar getirirse ya
hut bir bağ ile bir başkasına bağlı bulunuyarsa getirdiklerini
iade ettirmek, borcu ödetmek veya borçluyu alacaklısı ile an
laşıncaya kadar hapsetmekle mükellef olacağız.
Bundan başka, erkek veya kadın köle arazimize kaçıp sı
ğınırsa yukarıda adı geçen Çelebi'ye veya bize yazı ile bildire
ceği kimseye adam başına 15 altın florin ödemekle mükellef
olacağız. Şayet köle efendisine veya başka bir kimseye ait bir
şeyi de birlikte götürmüşse bu suretle getirilmiş olan şeyleri
tamamen iade ile mükellef olacağız.
221
2- Dönemin Önemli Şahsiyetleri
Roma ve Avignon Papaları
IV. Nicolaus (1288 - 1292)
Xl. Benedictus (1303 - 1304)
V. Clemens (1305 - 1314)
XXII. loannes (1316 - 1334)
XII. Benedictus (1335 - 1342)
VI. Clemens (1342 - 1352)
Venedik Dojları
Pietro Gradenigo (1289 - 1311)
Giovanni Soranzo (1312 - 1328)
Francesco Dandolo (1328 - 1339)
Bartolarneo Gradenigo (1339 -1342)
Andrea Dandolo (1343 - 1354)
Bizans İmparatorlan
VIII. Mikhael Palailogos ( 1261-1282)
Il. Andronikos Palailogos (1282 - 1328)
III. Andronikos Palailogos (1328 - 1341)
VI. Ioannes Kantakuzenos (1347 - 1354)
Fransa Kralları
IV. Philippe (1285 - 1314)
V. Philippe (1316 - 1322)
IV. Charles (1322 - 1328)
VI. Philippe (1328 - 1350)
222
Türk Beyleri
Aydınoğlu Mehmed Bey (1308-1334)
Aydınoğlu Gazi Umur Bey (1334-1348)
Aydınoğlu Hızır Çelebi (1348 - y.1360)
Menteşe Bey (y.1261 - y.1282)
Menteşeoğlu Mesud Bey (y.1282-y.1319)
Menteşeoğlu Orhan Bey (y.1319y.1344)
Menteşeoğlu İbrahim Bey.(1344y.1360)
Saruhan Bey (y.1305 - 1345)
Karasi Bey (y.1296 - y.1328)
Karasioğlu Demirhan Bey (y.1328y. 1345)
Kıbrıs Krallığı
Il. Henri (1285 - 1324)
IV. Hugues (1324 - 1359)
223
Mora {Achaia) Prensliği
Taranto Prensi I. Filippo (1307 - 1313)
[Napoli Kralı Roberto'nun kardeşi]
Gravina Kontu Giovanni (1318 - 1332)
[Napoli Kralı Roberto'nun kardeşi]
Taranto �rensi Roberto (1332 - 1346)
224
Harita
Ve���ik,
PaR�lık
Türkler
E l i n iz d e k i bu e s e r, X I V. yüzyı l ı n i l k yarı s ı n d a E g e D e n izi ve
adaları ile T ü rkiye ve Yu n a n i stan kıyı l a r ı n d a b a ş ı n ı Papa l ı k
ile Ve n e d i k' i n çekt i ğ i H ı ristiyan Batı l ı kuvvet l e r ile
Ayd ı n o ğ u l l a r ı B ey l i ğ i ' n i n ö n c ü l ü ğ ü n d eki T ü r k l e r aras ı n
d a c e reyan e d e n e g e m e n l i k m ü ca d e l e s i n i e l e al m a ktad ı r.
1 3 1 8 y ı l ı n d a Tü rk- Kata l a n ittifakı n ı n G i rit Adası ' n ı t e h d it
etmes iy l e başlayan bu m ü cadele d ö n e m i n d e H ı ri stiyan
Batı ' n ı n güç m e rkezl e r i n d e , T ü r k i l e rl eyi ş i n i n d u rd u r u l ma
s ı a m a c ı y l a ilk d efa Türk karşıt ı i ttifak ( Le g a ) ya d a B i r l i k
1'
( U n i o n e ) t e s i s i g ü n d e m e g e l m i şt i r. Yo ğ u n d i p l o m ati k teşe b b ü s
l e r i n netices i n d e Vened i k , Papa l ı k, Bizans I m paratorl u ğ u , K ı b rı s Kral l ı ğ ı , R o d o s
Şövaly e l e r i , N a k s o s D u kal ı ğ ı , Ve ned i k ' i n G i rit ve E ğ r i b oz ko l o n i l e r i i l e b ö l g e n i n d i ğ e r
Lat i n g ü ç l e r i n i n askeri kat k ı l a rıyla i l k i 1 334 i k i n c i s i i s e 1 344 y ı l ı n d a o l m a k üzere i ki
d efa v ü c u d a geti r i l e n H a ç l ı I ttifak D o n a n m a s ı , d o ğ r u d a n Ayd ı n o ğ l u Gazi U m u r Bey ' i n
hareket m e rkezi l z m i r ' i hedef a l m ı ştı r. D ö n e m i n Bizans kro n i ğ i N i ke p h o ros G regoras' ı n
ifadesiyle, "sadece l z m i r ' i n e le geçirilerek Ege'de Lati n çıkarla rı n ı n ko run ması n ı değ i l
esas ı n d a l z m i r ' i n b i r üs olarak ku l lan ı l ı p , Tü rkl e r i n Anad o l u kıyıların dan tamamen
te mizlenmesini amaç laya n" bu seferleri n , s o n raki yüzy ı l larda H ı ristiyan Batı Dü nyas ı ' n ı n
T ü r k l e re karşı g e n e l tutu m u hal i n e d ö n ü şt ü ğ ü g ö r ü lecekt i r.
1 1 1 1 1 11 1 1 1 1 11 1111
9 7860 5 9 787543