You are on page 1of 11

Vasiyette Bulunmanın Vacipliği Meselesi

Yüce Allah şöyle buyurmaktadır:

) ۱۸۰ ( ‫كتب عليكم اذا حضر أحدكم الموت إن ترك خير الوصية للوالدين واألقربين بالمعروف حقا على المتقين‬

180-“Sizden birinize ölüm gelip çattığı zaman, eğer geride bir ha vir (mal) bırakmışsa, anneye, babaya
ve yakın akrabaya meşru bir tarzda vasiyette bulunması -Allah’a karşı gelmekten sakınanlar üze rinde
bir hak olarak- size farz kılındı."

Ebü Bekir el-Cessas dedi ki: Kendilerinden rivayette bulunulan selef uleması, ayette geçen () "Hayır"
kelimesiyle mal kastedilmiş olduğu hususunda görüş birliği etmişlerdir. Ancak vasiyet farz iken
hakkında va- Siyette bulunulmasını Cenab-ı Allah'ın vacip kıldığı malın miktarı husu sunda farklı görüş
ortaya koymuşlardır. Çünkü ayetin başındaki ( s) "üzerinize yazıldı” ifadesi, "farz kılındı” anlamına
gelmektedir. Tipkı şu yellerde olduğu gibi: ( i c) "oruç size farz kılındı.", (3 * Us teXt ) “Namaz,
müminlere belirli vakitlere bağlı olarak farz kılınmıştır. 9612

Rivayet olunduğuna göre Hz. Ali radıyallahu anh hasta haldeki azadlı kölesini ziyarete gider. Adamın
yedi yüz ya da altı yüz dirhemi vardır. "Vasiyette bulunayım mı?" diye sorar. Hz. Ali radıyallahu anh
şöyle cevap verir: "Yüce Allah, 'Eğer geride bir hayır bırakmışsa' buyuruyor. Oysa Senin çok malın
yok."

Hz. Ali'nin radıyallahu anh, "Dört bin dirhem ve daha azı nafakadır" de- diği rivayet edilmiştir. İbn
Abbas radıyallahu anh, "Sekiz yüz dirheme kadar olan mal için vasiyet edilmez" dedi. Vasiyette
bulunmak isteyen, ancak "Cocuğu var, malı da az' denilerek ailesi tarafından vasiyette bulunmasına
engel olunan bir kadın için Hz. Aişe radıyallahu anh, "Kaç çocuğu var?" diye sormuş Alessi "Dot
çocugu var" diye cevap vermiy Ne kadar mul oldugunu sorunca da ich bin dirhem parasi oldugunu
söylemişlerdi, Bure vao üterine kadınin ailesini haklı bulmuş olmalı ki, Hz Aise radiyallahu şöyle
demişti "Bu mal farla sayılmaz Ibeahim en-Nebai dedi ki: "Bin dirhemden bey yüz

dirheme kadar olan mal için vasiyet gerekir." Hemmam, Katade'nin ( "Eger geride bir hayır bırakmam-
" ayetiyle ilgili olarak soyle dedigini rivayet etti: "Hayır sayılabilecek

mal bin dirhem ve daha fazlasıdır."

Zühri dedi ki: "Az olsun çok olsun, kendisine mal denilebilecek her y hayir" sayilir.
Yukanda nakletigimiz sozleri soyleyenler, mal için verdikten mik tarlan vacip olarak degil de
mistehaplik cihetiyle bu miktarlardaki mallar için vasiyette bulunulması gerektil te vilinde
bulunmuşlardır. Bu mik tarlara ulaşan malların vasiyete konu olacagı içtihadında bulunmuşlardu
Bilindigi gibi bir kimse oldukten sonra geride bir dirhem birakmışsa, idetr ore "Bu kisi geride hayır
burakti" denmez. Ne miktardaki mala hayu de- necegi dete bagli, bunu takdır etmek de içtihada ve
ağırlıklı kataate gor oldugundan az miktardaki mala hayır denmez Çok miktardakine ise hayr denir.
Azanı cogundan ayırmanın yolu içtihat ve akarlıklı kanaattir. Bunun yan sura az veya çok malın
miktan, Peygamber'in sallallahu aleyhi selle sünnetinden de grenilebilmektedir.

Malin sadaka olarak dağıtmak isteyen Sa'd b. Vakkas ayallahu

Resulullah sallallahu aleyhi ve sele yu tavsiyede bulunmuştu ‫ خير من‬،‫الثلث والكلك كثير إنك أن تذر ورنيك أفناه‬
‫أن تذرهم عالة‬

‫)يتكون الثامن‬

"Uçte birini dobet Hatta o bile cok. Mirascılarını rengin birakman onları muhtaç bırakıp da halka avuç
açtırmaktan hayırlıdır."

Konu başında naklettigimiz ayette geçen vasiyetin vacip olup olma- essunda insanlar farkli görüş
ortaya koymuşlardır. Bazıları bunun mavip, mendup ve irsad kabilinden olduguna sóylemişlerdir. D
leri ve bunun daha once farz oldugunu, ancak daha sonra neshedilms unu soylediler. Ancak neyle
nesh edildiği hususunda da tarla göris a koydular. Vacip olmadım söyleyenler, ayetin Orinde ve
devatu de asiyetio vacip olmadi fina dair delil bulunduğunu ve bu delilin de yu hare oldugunu ileri
sürmüşlerdir:

‫)الوصية للوالدين واألقربين بالمعروف حقا على المتقين‬

"Atmeye, babaya ve yakın akrabaya meru bir tarzda vasiyette bulun- ma Allah'a karga gelmekten
sakinanlar üzerinde bir hak olarak size fara lind

Ayette "meşru bir tarzda" ifadesini kullanma ve bunun "Allah'a karşı gelmekten salananlar üzerinde
bir hak oldugunu bildirilmesi. vasiyetin vacip olmadığına oç yonden delalet etmektedir 1-Ayette geçen
( "meşru bir tarzda" ifadesi vaciplik gerek-

2-Yine ayette geçen ( "Allah'a kary gelmekten sakınan- Wat iterinde ifadesi de vasiyetin vacip
olmasini gerektirmez Çanko lekesia Allah'a karya gelmekten sakınan, yani mimaki olduguna huk
medlemez.
Vaniyetin müttakulere özga kilmasi, vasiyetin vacip olmang mez. Çünka vecibeler, muttakilerle
muttaki olmayanlara göre de

Ebu Bekir el-Cessas dedi ki: Bunu soyleyenin ifadelerinde, vasiye i wcip olmadigini gösteren bir delil
bulunmamaktadır. Zira vasiyetin eyu bir tarafa vacip kalınmas, onu vacip olmaktan çıkar. Çünku tegra
tarzda yapılması, haksızlık ve taksirden uzak olarak adaletle yapıl anlamina gelir. Nitekim bu kelimeyi
içeren ayt kerimelerde böyle burulmaktadır:

‫)وعلى المولود له رزقهن وكسوتهن بالمعروف‬

"Onların (annelerin) yiyeceği, giyeceği, meşru ölçüde babaya

aittir.

Çocuğu emzirmekte olan (boşanmış) kadına çocuğun babasının bu yi- yecek ve giyecekleri vermesinin
vacip olduğu hususunda farklı düşünenler yoktur.

‫وعاشروهن بالمعروف‬

"Onlarla iyi geçinin."s

Burada geçen "iyi" kelimesiyle vacip olan iyi geçinme kastedilmiştir.

‫وأمر بالمعروف واله عن المنكرا‬

‫يأمرون بالمعروف‬

"Iyiliği emret. Kötülükten alıkoy.

iyiliği emrederler.

Vasiyetle ilgili ayette ( ) "meşru bir tarzda" ifadesinin gec mesi, onu vacip olmaktan çıkarmaz. Aksine
vacipligini pekiştirir. Çünku Cenab-i Allah'ın bütün emirleri iyi ve güzeldir, kötü ve çirkin degildir
Bilindigi gibi iyinin zıddı, kötüdür. iyi olmayan, kötüdür. Kötü ise yeril miş ve ondan uzak durulması
istenmiştir. Şu halde iyi olan şeyin yapılmasi vaciptir.

2 ) "Allah'a karşı gelmekten saksanlar üzerinde bir hak olarak" ifadesi de vasiyetin vacipligini
pekiştirmektedir. Çinka Allah'a karşı gelmekten sakınmak, yani müttaki olmak da insanlar üzerin- de
bir vecibedir.

Yüce Allah ( sallall mio "Ey iman edenler! Allah'a karşı gelmekten nasıl sakınmak gerekiyorsa, öylece
sakının buyur

tuştur. Allah'a karşı gelmekten sakınmanız, yani takvalı olmanın farz oldugu hususunda Müslümanlar
arasında farklı düşünenler yoktur. Bu asiyetin yerine getirilmesi takva şartlarından sayıldığına göre
demek ki bi, vasiyetin vacip olmasından ayrı bir mesele haline gelmiştir. Vasiyete hulurumanın,
Allah'a karşı gelmekten sakınanlar ierinde bir hak olması, vasiyetin vacip olmadığına delalet etmez.
Zira bu ifadede en azından va wyetin Allah'a karşı gelmekten sakınanlar uzerine vacip oldugu manas
Vardir. Ama bu, vasiyetin Allah'a karşı gelmekten samayanlara vacip almadigi anlamına gelmez.
Mesela ( "Allah'a karşı gelmek Im sakınanlar için yol göstericidir" ifadesi ile, Kur'an-i Kerim'in tak a
sahipleri için bir hidayet rehberi olduğu bildirilmektedir. Bu, Kur'an- Kerim'in takva sahibi olmayanlar
için bir hidayet rebben olmayacağı an- laura gelmez

Ayetin hükmünce vasiyet, Allah'a karşı gelmekten sakmanlara va- ip olduguna göre, başkalarının da
vasiyette bulunması vaciptir. Vasiyetin pulmasını emreden ayette Allah'a karşı gelmekten sakinan
kimselerin brellikle zikredilmiş olması şunu belirtmek içindir: Vasiyete bulunmak, Allah'a karşı
gelmekten sakınmanin, yani takvali olmayan bir alamet dit Aslında bütün insanların, Allah'a karşı
gelmekten sakunmaları gerekir. Böyle olunca da hepsinin vasiyette bulunmalan icab eder.

Ayet kerimenin zahiri, vasiyetin vacip olduguna delalet etmekteve pekiştirmek nedir. Zira ( )
"üzerinize yazıldı" iadesi, önce de belirttigimiz gibi- "Size farz kılındı" anlamına gelmektedir. Son a da
Cenab-i Allah, bu farziyeti (E .) "Mesru bir tarzda vasiyette bulunmak Allah'a kars gelmekten
sakınanlar üzerinde bir hak olarak ifadesiyle daha da pekiştirmiştir. Vücup ifade eden bler arasanda
"Bu, senin üzerinde bir bakir" ifadesinden daha güçla bir ita yoktur. Vasiyet ayetinde özellikle "Allah'a
karşı gelmekten sakmantar dan soe edilmesi, 6 ncr de açıkladığımız gibi vasiyetin vacipligine daha
tarla vurgu yapmak içindir. Aynca selef-i salihin kusağındaki müfessirier, vasiyetin bu ayetle vacip
kalında hususunda góry birligi etmişlerdir.

Vasiyette bulunmanın vacip oldugu Peygamber'den sallallahu aleyhi ve wlem gelen rivayetlerden de
anlaşılmaktadır.

Abdulbaki b: Kani'nin bildirdigine gore Ibn Omer radiyallahu anh, Resulullah salialtahe aleyhi ve
sellem şöyle buyurdugunu rivayet etmistir
*Bir Müslümanın, vasiyeti yanında olmaksu üç gece geçirmesi helal olmaz.

Yine aym ravi, Resulullah'ın sallstiahu aley ve sellem oyle buyurduga-

nu rivayet etmistir

"Wesyette bulunması gerektiren bir mal olup da vasiyeti yanında yazı olmadan bir Müslümanın iki
gece geçirmeye hakkı yoktur.

Hişam b el-Gandi'nin bildirdigine göre Ibn Omer radiyallahu anh Resihullah'ın utatutu aleyh e sellem
soyle buyurduğunu rivayet etmiştir ‫ إال ووصيه مطوية عنده‬،‫اال ينبغي للمسلم أن يبت ليلتين‬

Vasiyeti yanlı olarak yanında olmadan bir Müslümanın iki ge primesi uygun olma

Bu rivayetler, vasiyetin vacip olduguna delalet etmektedir.

Onceleri vasiyetin vacip olduğu gönde olanlar, daha sonra kendi aralarında ihtilafa dismislerdir.
Bunlardan bir grup, vasiyet ayetinde v p oldugu bildirilen vasiyetlerin tamami nesh edilmiştir
demişlentir. Ba griste olanlardan biri Ibn Abbas ur radiyallahu anh

Ebu'l Fazl Cafer b. Muhammed b. d-Yeman el-Medet'in hildird- joe göre ibn Cüreyc ile Osman b. Ata
el-Horasani Nin yoyle dediklerini sepet etmistir:

Ibn Abbas radiyallahu ant, ậr ge nide bir hayır (mal) bırakmışsa, anneye, babaya ve yakın akrabaya
ayette bulunması (size farz kılındı)" ayetinden so ederim bune o win nesh ettiğini soyledi:

‫الرجال تحت مما ترك الوالدان واالقربون ولتاء شي مما ترك الوالقان واألفرئون مما قل منه او كثر نسينا مقو ا‬

*Anne, baba ve akrabaların (miras olarak) buraktaklarndan er keklere bir pay vardır. Anne, baba ve
akrabaların beraktklarından kadınlara da bir pay vardır. Allah, bırakılanın andan da çoğundan a
bunları farz kalmış birer hisse olarak belirlemiştir."

Ibn Cureyc, Ibn Abbas'ın radiyallahu ant söyle dedigini rivayet etmiglie
"eger geride bir hayır bırakma ise" ayetinde kendile- V edilen kişilerden miras olanlar için vasiyete
bulama emi e edilmiştir. Ama miras olmayanlar için vasiyette bulunma emri nes Edirne Mystic."

İbn Abbas'tan radıyallahu anh bu konuda faruh thayetler grimit Reayetlenden birinde, anlan ayette
kendilerinden she edilenlerin hepsi nda a vasiyette bulunma emrinin feshedildiği belimilmiştir.
Diğerinde e kendilerinden söz edilen kişilerden miras olmayanlar için değil hig olanlar için vasiyette
bulunmsa emrinin esbedikdgi belirtilmistir.

Ebu Muhammed Cafer b. Muhammed, Ikrime'nin radıyallahu anh. i, ) "Eğer geride bir hayır (mal)
bırakmıy sa, anneye, babaya ve yakın akrabaya vasiyette bulunması (size farz kilındı) ayetinin (Nisa
Suresi'nde) feraiz ahkāminı bildiren ayetlerle tieshedildigini söyledigini rivayet etmiştir.

İbn Cüreyc, Mücahit'in söyle dediğini rivayet etmiştir: "Miras, çocu ga kalır. Anne-babaya ve yakın
akrabaya vasiyette bulunma emri neshe- dilmiştir.

Onceleri vasiyetin vacip olduğu görüşlinde olup da daha sonra kendi aralanna ihtilafa düyenlerden
başka bir grup soyle demiştir: "Anne-ba- baya ve yakın akrabaya vasiyette bulunmak, önceleri vacip
idi. Bunlardan mirasçı olanlar için vasiyette bulunma emri neshedildi. Mitac olmayan attne-babaya ve
yakın akrabaya vasiyette bulunmak vacip oldu." Yunus ve Es'as, Hasan'ın böyle dediğini rivayet ettiler.

Hasan, Cabir b. Zeyd ve Abdulmelik b. Yalanın söyle dedikleri n- vayet edilmiştir: "Bir adamın
kendisine mirasçı olmayan akrabası varken başkaları için vasiyette bulunursa, terekesinin üçte birinin
2/3 akrabas na, artati da kendisi için vasiyette bulunduğu kimseye venir"

Tavus ise "Terekesinin üçte birinin tamam akrabasına verilir" dedi. Dahhak dedi ki: "Yakın akraba
olmayana vasiyet yapılmaz. Ancak kl

şinin yakın akrabası yoksa başkası için vasiyette bulunabilir." Onceleri vasiyetin vacip olduğu
görüşünde olup da daha sonra kendi aralarında ihtilafa düşen gruplardan biri de söyle demiştir:
"Onceleri akra bala nın tümü için vasiyette bulunmak vacip idi. Ama vasiyette bulunacak kişinin
bunların hepsi için değil de yakın olanları için vasiyette bulunina hakka vardı. Uzak akrabalar için
vasiyette bulunma mecburiyeti yok Daha sonra yakın akrabalar için vasiyette bulunma emri
neshedildi. Uzak akrabalar vasiyet kapsamında kalmaya devam emler. Bunlar içinse va yette
bulunulabileceği gibi, bulunulmayabilir de. Her ikisi de caizdir."

Vasiyette bulunma vecíbesinin neshedildigi görişünde olanlar, son- alati vasiyet ayetinin ne ile
neshedildiği konusunda kendi aralarında ih- safa düştüler. Önceki satırlarda da naklettiğimiz gibi Ibn
Abbas ram ile Ikrime radıyallahu anh, bu ayeti miras ayetlerinin neshettiğini xylemişlerdir
Ibn Abbas radyallohu anh, nesheden ayetlerden birinin, ( )"Anne, baba ve akrabaların (miras alarak)
burak sklarından erkeklere bir pay vardır" ayeti oldugunu söylemiştir. Baş alan vasiyet ayetinin,
Resûlullah'tan all aityti ve sellem geldiği sabit idan su hadiste neshedildigini söylemişlerdir.

‫اال و لوارث‬

*Mirasçıya vasiyet yoktur.

Amb. Şuayb'ın bildirdiğine göre dedesi, Peygamber'in sallallahu aly- Aw ielem şöyle buyurduğunu
rivayet etmiştir:

‫ال يجوز الوارث وم‬

"Mirası için vasiyette bulunmak caiz olmaz.

Surahbil B. Müslim'in bildirdiğine göre Ebu Umame radiyallahu ant, Restollah'in sallallahu aleyhi ve
selles veda hutbesinde şöyle dediğini tiva- trmiştir

‫)االإن هللا قد أعلى كل ذي حق حقه فال وصية لوارث‬

"Haberiniz olsun! Şüphesiz Allah her hak sahibine hakkını vermiş- Şu halde mirasçıya vasiyet yoktur.”

Haccac b Cüreyc İn bildirdigine gore Iba Abbas radiatoria una Restitullahut salallahu aleyhi vellem
oyle buyurduğumu rivayet etmistir

‫وال تجوز لوارث وصية إال أن يجيزها الورثة‬

"Dijer mirasçılar uygun görmediği takdirde bir mirasçiya vasiyette bulunmak caiz olmaz.

Bu hadis, bir sahabi cemaatinden rivayet edilmiştir.

Haccac b. Cüreyc, Hz. Ali'nin radıyallahu anh söyle dedigini rivayet


etmiştir:

‫ال وصية الوارث‬

"Mirascrya vasiyet yoktur.

Abdullah b. Bedir, thn Omer'in rotrahu anh söyle dedigini rivayet

etmiştir:

‫ال يجوز الوارث وصية‬

"Miras için vasiyette bulunmak caiz olmaz."

Mirasçıya vasiyetin caiz olmayacagına dair Peygamber'den sallalluhe aleyhi ve sellem çeşitli tariklerle
gelen bu rivayet, met arasında meşhur ve yaygin olduğu, fakihler tarafundan hasn-o kabul ile
karşılanp delil olarak kullanıldığı için bize göre mütevatir mertebesine yükselmiştir. Kanal imizce bu
gibi rivayetlerle Kur'an'ın neshedilmesi caizdir. Çünkü bu tür i vayetler, ayet gibi bilgi kaynagi olup
kendisiyle amel edilmesini gerektirir

Cenab-i Allah'ın mirasçılara mirastan pay verilmesini vacip kilinas. vasiyetin neshin gerektirmez. Zira
mirasla vasiyet hükümlerinin bir arada yürümeni mumkundur. Bilindiği gibi Peygamber sollallahu
aleyti ve sellem eğer mirasçıların uygun görmeleri durumunda bir miras için vasiyet e bulunulması
caiz kılmiştır. Şu halde sadece miras ayetinin varl. kişinin hem mirasçı hem de lehisde vaniyette
bulumulan biri olmayan mat kilmaz. Kaldı ki Yüce Allah miras kamerini bildiyini, siyer ayetinden sonra
indirmistir. Vasiyetteki pays kendisine verilen hir Aye daha sonra mirastaki payının verilmesine engel
olacak or vurdu?

"Er-Risale" adlı kitapta Şafii der ki: "Miras ayetlerinin vasiyet ayetini anthemis olması da, bunların
onunla birlikte sabit olması da mubermeidie Peygamber'in sallallahu aleyhi ve sellem (3 "Mirascrye
vail her yoktur" buyurduguna dair Mücahid tarikiyle gelen tivayetin semediode olmakla birlikte miras
ayetlerinin, anne-baba ve yakan skabe icin saiyete bulunanaya neshettigi çıkariminda bulundak

Eha Bekir el-Cesis dedi ki: Salli, miras ayetlerinin yasiyet ayetiy birlike sabit olmalarının muhtemel
oldugunu söyledi. Şu halde miras pelerinin nizaldade, mirasçıya yapılan vasiyeti nesheden bir hüküm
yok demektir. Buna göre vasiyet ayeti, miras ayetiyle neshedilmi olmamak adr Cürki her iki ayetin
birlikte sabit olmalarda muhtemeldir. Çünki mizasg lehine vasiyette bulunmanın caiz olmachine
bildiren hadis, sene dade inkita olarak gelmiştir. Şafii de böyle bir mürsel hadisi delil olarak kabul
etmez. Bahsedilen hadis, senedi muttasil ve mitevatie olarak gelmig Haydi bile, vasiyet ayetinin
hükmünü ortadan kaldırmayacak. Çinka Sallye göre Kur'an'ın sünnetle neshedilmesi caiz degildir. Şu
halde ebe- ya ve yakın akraba için vasiyette bulunmanin hikma sabit olup neshe- dimis degildir. Zira
bununi neshini gerektiren bir dell gelmis delildir

Safi dedi ki: "Peygamber sallallahu oloteelem, kendiletinden başka muli bulunmayan ve sadece alti
kolesi bulunmasına rağmen bu killele- ad edilmesini vasiyet eden bir adamın bu koleleri hakkında yle
hkim vendi: Peygamber sallaliahu airyhi ve sels, bunlan üçe ayındı. kisini eyetierine kavusturdu.
Dördünü ise kolelikte birakn. Bu koleleri arad he efendileri Arap Tu. Arap bir kimse ise, ancak
kendisine akraba alma baska rktan bir köleye sahip olabilindi. Peygamber altu sti eelendilerine
yabancı olan iki köle için yapılan vasiyeti uygun görüp ondi kolda. Taraflar arasında akrabalık bagının
bulunmayanin, vasiyetin iğne gerekçe teşkil etmeyecegine bu rivayet delalet etmektedir. Eğer teşkil
etseydi, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem iki kolenin azad ediln siyle ilgili vasiyeti iptal ederdi.
Çünki onlar, ölen efendilerinin akrahe degillerdi. Buna göre ebeveyn için yapılan vasiyetlerin de
geçersiz olacak anlaşılmaktadır."

Eb Bekir el-Cesus dedi ki: Açıkça görüldugu gibi bu, tutarsiz ve ayni zamanda kendisinin usül
kaideleriyle de çelişen bir ifadedir. Mesela "Arap bir kimse, ancak kendisine akraba olmayan başka
ırktan bir koleve sahip olabilir" ifadesi dogru degildir. Şöyle ki: Arap olan efendinin annesi Arap
ikandan olmayabilir. Bu durumda azad ettigi kölesi ile aralarında anne tarafından bir akrabalık
bulunabilir. Kendisi ölümcül hastayken bu kolesinin azad edilmesini vasiyet ederse, kendi akrabası için
vasiyete bu lunmuş olur. Diger taraftan miras ayetlerinin anne-baba ve yakın akraba için vasiyette
bulunmayı neshettigi sabit olsa bile bu nesih, bunlar arasında mirasçı olanlar hakkında geçerlidir.
Bunların mirasçı olamayanlarn için va- siyette bulunmanın neshedildigini gösteren bir delil yoktur.

Satiinin sözlerinin kendisinin de usal kaideleriyle çelistigini soyle- miştik. Hasta yatagında yatmakta
olan efendinin kolelerinin azad edilme sini vasiyet ettigine dair Imran b. Husayn'in radıyallahu onh
yapmiş olduu rivayete dayanan Şafii, yakın akraba için vasiyette bulunmayı emreden ayeti bu
rivayetle nesh etmiştir. Oysa kendisinin usúl kaidelerine gier Kur'an, sünnet ile nesledilemez.

Bir sahabe ve tabiin cemaatinden rivayet olunduğuna gore kişinin kem disine akraba olmayanlar için
vasiyette bulunması caizdir. Yaptığı vasiyet, kendisinin Ongordugu sekilde yerine getirilir. Mesela Hz.
Omer'in radyet lu aih, immli veled cariyelerinden her biri için dort bin dirhem verilue sini vasiyet ettiği
rivayet edilmiştir.

Hz. Ali rodyafkahu anh, Ibrahim en-Nehai, Said b. Müseyyeb, Sall b. Abdullah, Amr b. Dinar ve
Zahri'nin söyle dedikleri rivayet edilmişor "Vaniyet sahibinin vasiyeti, ongördügu şekilde yerine
getirilir."
Hem akrabalar hem de yabancılar için vasiyette bulunmanin ca du hususunda, tabiin astindan sonra
gelen fakihler arasında görüş birliği sağlamıştır.

Bize göre anne-babaya ve yakın akrabaya vasiyetin hedilmesini prektiren, miras ayetlerinin
devamında gelen su ayetir

‫)من بعد وصية يوصي بها أو دين‬

(Bu paylaştırma, ölenin) yapacağı vasiyetten ya da borcundan sadır.

Bu ayette vasiyette bulunmak, başkalarının dışlayıp sadece anne baba u mahsus klimaksizin mutlak
bir şekilde caiz kılınmıştır. Bu, onlara yakın akrabaya vasiyette bulunan nes edilmesini gerektimekte
de Çünku onceleri onlar için vasiyette bulunmak far idi. Bu ayete ise ankara ve başkalarına vasiyette
bulun n caiz oldu belirtilmekte, tekenin kalan kısmının hisseleri zamanda mirasçılara bırakilacagı be
iletilmektedir. Vasiyetle ilgili ayet neshedilmeden boyle bir uygulamaya dilmesi ise caiz degildir.

Miras ayetlerinde sözü edilen ve yerine getirilmesinin ardından ml- tan paylasılması soz konusu olan
vasiyetle, anne-baba ve yakın akraba Kin yapılan vacip vasiyetin kastedilmiş olmasi ve dolaysayla o
vasiyetin tukmünün sabit olması muhtemeldir denilecek olursa, biz de soyle deriz Skylmen bu söz
yanlıştır. Bu ayette geçen "vasiyer", kelimesi nekire ola ki ve de hiçbir kayda tabi tutulmak san
zikredilmiştir. Be gekilde zikre- esi de, bonin vasiyetleri kapsaması gerektirir. Oysa vasiyet ayetinde
we-baba ve yakın akrabayla ilgili olarak geçen "vasiyet" kelimesi ma the olarak zikredilmiştir.
Dolayısıyla miras ayetindeki vasiyer ile vasiyet yindeki vasiyeti aynı anlamda kabul etmek dogru
olmaz. Sayet miras ayetindeki vasiyet ile vasiyet ayetindeki vasiyet kastedilmiş alsaydı, onin da
baganda kendisini marife kılacak bir lam-i tarif bulunur ve (Cos a yer ) ifadesi kullaniline Marife ve
nekre ile ilgili olarak Neyederi ornek gosterebiliriz

‫والدین یا مون المحصنات ثم لم يأتوا باربعة شهداء فاجلدوهم ثمانين‬

"Namuslu kadınlara zina isnat edip sonra da dört şahit getireme yenlere seksen değnek vurun.

Bu ayette bahsi geçen dort şahidi kastettigi başka bir ayette Cenab-ı Allah soyle buyurmuştur.

‫)وفاة لم يأتوا بالشهدا‬


"Mademki şahit getirmediler

Bu ayette, önceki ayette kastedilen şahitlerden söz edildiği için ( ) kelimesinin başına lam-i tarif
konulmuştur. Çünkü bu ayette sözü edilen şahitlerle, önceki ayette geçen şahitler kastedilmiştir. Iste
aynı şekil de miras ayetlerinde geçen vasiyet kelimesi lam- tarifsiz ve nekire halde zikredilmiş
olduğundan, bununla anne-baba ve yakın akraba için yapilan vasiyetin kastedilmediği ispatlanmış
olmaktadır. Miras ayetindeki vasiyet mutlak olarak zikredildiğinden böyle bir vasiyet herkes için
caizdir. An- cak mirasçı, katil ve benzeri kimseler için özel olarak sünnet ve icma ile yapılması caiz
görülmeyen vasiyet, bu hükmün dışinda olup caiz değildir. Bu delillerden anlaşıldığına göre anne-
baba ve yakın akraba için vasiyette bulunma emrinin neshedildiği sabit olmuştur.

Ebü Bekir el-Cessas dedi ki: Muhammed b. Hasan (rahimehullah), an- ne-babanın akrabadan
sayılmadığını ( ) ayetine day farak söyledi. Zira anne-baba, evlada başkası vasıtasıyla bagli degildirler.
Kendileri bizzat ona baglıdırlar. Ama anne-baba dışındaki akrabalar kişiye buska biri aracılığıyla
bağlanırlar. Akraba, kişiye başkası aracılığıyla ya kın olan kişiye denir. Kişinin öz oğlu da akrabadan
degildir. Çünku o da

başkası aracılığıyla değil, bizzat kendi varlığıyla anne-babasına başlanır. Anne-baba evladın akrabası
olmadıklarına ve evlat da anne-babanın ken e yakinliklanna nispetle kendisi anne-babasından daha
yakın oldu juna góre, onun da anne-babanın akrabası sayılmaması haydi haydi gere Mr. Bu sebepledir
ki bir kimse hakkında, "0, falan kabilenin bireyleri için vette bulunmuştur" denildiğinde, anne-babası
ile evladı, o vasiyetin kapsamına girmez; ama torunu, dedesi, kardeşleri ve onların mertebesinde
Hatlar girerler. Çünki anne-baba ile evlat dışında bu sayılanların her biri esat değil, ancak bir aracı
marifetiyle kişiye bağlanırlar Aslında akraba un anlam üzerinde farkli görüşler vardır.

Doğrusunu Allah bilir.

Diğer Mirasçıların Uygun Görmeleri Durumunda Bir Mirasçı İçin Vasiyette Bulunmak

Ebu Bekir el-Cessäs dedi ki: Önceki bölümde mirasçı için vasiyet bulunmamn, naklettiğimiz rivayetler
sebebiyle neshedilmiş olduğunu lamışık. Peygamber'in salallahu aleyhi ve sellem (3 ) ) "Diğer
mirasçılar uygun görmediği takdirde bir mirasçıya yerde bulunmak caiz olmaz buyurduğu rivayet
edilmiştir. Bu riva le şeyle bir açıklama da yapılmış almaktadır. Diger mirasçıların uygun pemeleri
kaydım koymaksızın mirasçı için yapılan vasiyetin geçerli ol yağacağını bildiren rivayetler, diğer
mirasçalanın uygun görmemesi halin: * gibi vasiyetlerin geçerli olmayacağı şeklinde anlaşılmalıdır.

"Diğer mirasçıların uygun görmeleri" kaydının konulması da onlara wgun görmelerinin, miras
bırakanın ölümünden sonra muteber olacağına dealer etmektedir. Çünkü onlar, miras birakan kişi
hayattayken miras ekildirler. Onlar mirasçı olma vasfini, miras birakanın ölümünden sonra kaanurlar.
Mirasçı olmadan uygun görmeleri geçersizdir. Çünkü ( "Mirasçıya vasiyet yoktur" hadisi genel hükum
ifade etmekte, diger mirasçıların vasiyeti uygun görmeleri durumunda bunun kendileri tarafin- de
yeni yapılan bir hibe olmadıgina delalet etmektedir.

You might also like