You are on page 1of 1

Doğu Akdeniz’de Gelişmeler ve Türkiye’ye Etkileri

Dr. Emete GÖZÜGÜZELLİ


06 Aralık 2018
A- A A+

Şüphesiz Akdeniz giderek artan rekabet alanı olmakla birlikte kritik bir deniz bölgesi halini almıştır. Dünya ticaretinin en
önemli güzergahı olan Akdeniz, sadece gaz ve petrol kaynaklarının bir taşıma alanı ya da ticaret gemilerinin geçiş güzergahı
değil artık zengin hidrokarbon yataklarının da can damarı konumundadır. Bu özelliklerin yanında deniz altı fiber optik
kabloları ile bunların kıyı terminalleri ve bağlantı noktaları açısından da Akdeniz küresel enerji mücadelesinde bulunan
devletlerin rekabet merkezi haline gelmiştir. Pek tabii ki, Akdeniz’in bu özellikleri ihtilaf ve krizlerin beşiği olmasının
karakteristiğini de ayrıca diri tutmaktadır. Netice itibarıyla Akdeniz, deniz ticareti, deniz ulaştırma yolları, enerji
güvenliğinde önemli rol oynan yapısı ile artık enerji aktarım hatları, denizlerdeki canlı cansız kaynakların keşifleri ile
ekonomik ve güvenlik unsurlarının küresel ölçekte yaratabileceği işbirliği yada çatışma ortamının merkezidir. Öte yandan
tüm bu yapının belki de en önemli sorunsallık teşkil eden konusu deniz yetki alanlarının belirlenmesi meselesidir.

Akdeniz’e genel olarak bakıldığında Suriye iç savaşı ve hidrokarbon yataklarının keşiflerinden bu yana doğan mevcut rekabet
ortamında Akdeniz’de deniz alanları üzerinde hibrit bir savaşın yürütüldüğü görülmektedir. Özellikle de deniz alanlarındaki
askeri hareketlilik ve ülkesel yaptırımlar yada anlaşmalar artık farklı bir yelpazede askeri ve askeri olmayan yöntemlerin ve
araçların gizli yada açıktan koordineli olarak kullanıldığı bir ortamın mevcudiyetine işaret etmektedir. Başta Yunanistan ve
GKRY’nin deniz stratejileri açısından izlediği tutum ve davranışlar, tamamıyla bölgesel sorumluluğu inkar eden yapıda,
bölge ülkeleri ve Avrupa ve hatta Amerika’nın destekleriyle uluslararası hukuka aykırılık oluşturan bir şekilde dizayn edildiği
gözlemlenmektedir. Örneğin Avrupa Komisyonu’nun EuroAsia Enterkonnekte kablo ağı projesinde yayımladığı harita
üzerinde çizilen sınırların hukuken tesis edilmeden kabul edilmiş gibi yansıtılması tamamı ile Akdeniz’de sınırdaş veya karşıt
kıyı devletlerin haklarına bir tecavüz niteliğindedir. Bu tavır, uluslararası sınırlandırma hukukunun genel hükümleri ve içtihat
hukukunun kararları dikDoğu Akdeniz 14 kate alınmadan gerçekleşmiştir. Avrupa Birliği’nin söz konusu tavrı son derece
vahim bir tablonun ortaya çıkmasına ve tarafsızlığın değil ulusal çıkaralar temelinde hukuka aykırılığın göstergesidir.
 

You might also like